2018 Cilt 32 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/2475
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 15 of 15
- Results Per Page
- Sort Options
Item Doğal düşmanlarda insektisit direnci(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2017-12-22) Demiröz, Duygu; Tunca, HilalSentetik kökenli inseksitlerle yapılan kimyasal mücadele, tarımsal ekosistemlerde zararlılara karşı tercih edilen mücadele seçeneklerinin başında gelmektedir. Kimyasal mücadele özellikle üreticiler tarafından etkili, kolay uygulanabilir ve ucuz bir yöntem olarak görülse de beraberinde önemli ciddi sorunlara yol açmaktadır. Zararlı böceklerde görülen direnç, bu problemlerin başlıcaları arasında yer almaktadır. İnsektisitlere direnç gelişimi zararlı türlerin yanında bazı doğal düşmanlarda da belirlenmiştir. Ancak doğal düşmanlarda görülen direnç mekanizmaları, zararlı böceklerde olduğundan biraz daha farklıdır. Zararlılardaki durumun aksine, doğal düşman popülasyonlarında direnç gelişimi bir avantaj olarak görülmektedir ve entegre mücadele stratejisi kapsamında dirençli doğal düşmanların kimyasal mücadele ile birlikte kullanılabilirliği konusuna, bu derlemede yer verilen araştırma sonuçlarıyla bir düzeyde açıklık getirilmeye çalışılmıştır.Item Research on the effects of NPK (Chemical fertilizer) and organic fertilizers used for some cotton species (Gossypium hirsutum L.) grown in semi-arid climate conditions on growing crops, growing crop elements and sustainable agriculture(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2017-12-27) Cevheri, Cevher İlhan; Yılmaz, AhmetOrganic agriculture is a controlled and conditional system that protects the humankind, the environment and the whole ecosystem by preventing sentetic pesticides that cause serious illnesses and contaminate the soil, the air, the water and our food. In order to popularize organic agriculture this study was carried out by using ST-468 and BA-119 cotton varieties at NPK (Chemical fertilizer), Cattle manure, Pigeon manure, and control parcels at Akçakale Vocational High School of Harran University of Organic Agriculture conditions in 2013 and 2014. It is found that according to used organic and chemical fertilizers, plant height varies between 105,46 cm (control) and 116,48 cm (pigeon manure); boll number per plant-1 varies between 19,10 (control) and 31,03 (NPK); average boll weight varies between 5,43 g (control) and 6,18 g (Cattle manure); average seed cotton boll weight varies between 4.33 g (control) and 4,82 g (Cattle manure); seed cotton yield varies between 3240,26 kg ha-1 (control) and 4420,45 kg ha-1 (NPK fertilizer); monopodial branch number varies between 3,51 (pigeon manure) per plant-1 and 4,16 per plant-1 (Cattle manure); number plant-1 boll number per plant-1 varies between 12.13 (control) and 15.12 (NPK); First sympodial branch node number varies between 6,96 (Cattle manure) and 9.60 (Pigeon manure) number plant-1 ginning ratio varies between 40,88% (control) and 42,99 % (pigeon manure); 100 seed weight varies between 9,93 g (control)and 10,41 g (NPK). It is confirmed that the use of organic and NPK (chemical fertilizers) has dramatic effects and statistical differences on plant height, boll number, boll weight and yield.Item Akuakültürde akuaponik sistemler ve önemi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018-01-03) Kargın, Hilal; Bilgüven, MuratYetiştiricilikte su kaynaklarının doğru kullanımı, bilinçli gıda üretimini de beraberinde getirmektedir. Akuakültürde resirküle sistemlerin kullanımı optimum miktarda su ihtiyacını karşılamasına rağmen, yetiştiricilik ile ortaya çıkan atıklar akuatik sistemdeki canlılara zarar verebilmektedir. Bu nedenle yetiştiricilik tanklarındaki atıklar ortamdan uzaklaştırılmakta ve doğaya verilmektedir. Bu da çevre kirliliğini arttırmaktadır. Son zamanlarda bu soruna çözüm olarak geliştirilmiş olan akuaponik sistemler oldukça önem kazanmıştır. Akuaponik sistemler akuakültür (sucul yetiştiricilik) ve hidroponik (topraksız tarım) sistemlerin entegrasyonu ile meydana gelen bir polikültür sistemdir. Akuaponik sistemler, suyun akuakültürde ve bitki tarımında sürekli bir döngü içinde, sürdürülebilir kullanımını sağlar. Akuakültür tanklarında biriken nutrientce zengin atıklar, bitkilerin büyümesi için gerekli doğal gübreyi sağlarken, akuatik canlılar için zararlı olan amonyak, bitkiler ve yararlı bakteriler tarafından sudan uzaklaştırılmaktadır. Zararlı atıklardan arındırılmış su tekrar akuakültür tanklarına verilerek, akuatik ortamın ihtiyacı olan temiz su sağlanmaktadır. Akuakültür ortamında oluşan doğal gübre ise, bitkilerin amonyak ihtiyacını karşılamaktadır. Akuaponik sistemde tilapya, koi, japon balığı, sazan, tatlısu levreği, yayın, karabalık gibi akuatik canlılar ile marul, ıspanak, roka, fesleğen, nane, su teresi, domates, biber, salatalık, fasulye, bezelye ve kabak gibi bitkiler yetiştirilebilmektedir. Sistemin su parametreleri yaklaşık olarak; sıcaklık 24 o C, pH 7, çözünmüş oksijen 6,2 mg/L olmalıdır. Akuaponik sistemlerde hormon, herbisit, pestisit ya da suni gübre kullanılmadan yapılan yetiştiricilik ile çevre kirlilik yükü azaltmakta ve ekolojik ürünler yetiştirilmesine olanak sağlanmaktadır. Ayrıca akuaponik sistemler, standart bitki yetiştiriciliğinde harcanan sudan %90 daha az su kullanımını sağlamakta ayrıca çok yönlü uyarlanabilir sistemler olduklarından küçük ya da büyük ölçekli farklı tasarımlar geliştirilebilmektedir. Bu derlemede, akuaponik sistemlerin farklı tasarımlarına ve geliştirilmiş dizayn örneklerine yer verilmiştir.Item Bazı ileri makarnalık buğday (Triticum turgidum var. durum L.) genotiplerinin çimlenme döneminde tuz stresine tepkileri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018-02-08) Çiçek, Samet; Kilercioğlu, Barış; Doğan, Ramazan; Çarpıcı, Emine Budaklı; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Tarla Bitkileri Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Tarla Bitkileri Bölümü.; 0000-0002-8271-1476; 0000-0002-1056-7911; 0000-0002-6057-5389; 0000-0002-2205-2501Bu araştırma, bazı ileri makarnalık buğday genotiplerinin çimlenme döneminde farklı tuz konsantrasyonlarına tepkilerinin belirlenmesi amacıyla Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Bitki Fizyolojisi laboratuvarında yürütülmüştür. Araştırmada, 10 adet ileri makarnalık buğday genotipi ile karşılaştırmak için 1 adet makarnalık buğday çeşidi (st. Gediz-75) materyal olarak kullanılmış ve 6 farklı tuz konsantrasyonu (0, 50, 100, 150, 200 ve 250 mM NaCl) ele alınmıştır. Araştırma, Tesadüf Parselleri Deneme Deseni’nde iki faktörlü ve 3 tekrarlamalı olarak yürütülmüştür. Çalışmada, çimlenme gücü, sürgün uzunluğu, kökçük uzunluğu, sürgün ve kökçük kuru ağırlıkları ve tuza tolerans indeksi özellikleri incelenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre; ele alınan ileri makarnalık genotipleri arasında M-1 numaralı genotip ile Gediz-75 çeşidi çimlenme döneminde sürgün uzunluğu, kökçük uzunluğu, sürgün ve kökçük ağırlığı ve tuz toleransı gibi özellikler yönü ile ön plana çıktığı için tuz stresine toleranslı bulunmuştur.Item Bursa Karacabey Ovasında son 25 yılda değişen bitkisel üretim deseni ve sulama uygulamalarının uzaktan algılama ve ET haritalama tekniği ile değerlendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018-02-26) Köksal, Eyüp Selim; Çetin, Sakine; Demir, Ali Osman; Tunca, Emre; Candoğan, Burak Nazmi; Aslan, Ş. Tülin Akkaya; Bursa Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Biyosistem Mühendisliği Bölümü.; 0000-0003-3409-6680; 0000-0001-6869-9602; 0000-0001-9898-5685; 0000-0001-5129-8642Tarımsal üretimde bitki deseni, sulama ve gübreleme gibi konularda alınan kararlar, sosyoekonomik koşullar, tarımsal alt yapı olanakları ve teknolojik değişimler doğrultusunda bir yıldan diğerine farklılık gösterebilmektedir. Karacabey Ovası hem Marmara Bölgesi hem de Türkiye için önemli düzeyde tarımsal üretim potansiyeline sahip ovalardan birisidir. Yakın geçmişte ovanın üretim potansiyelinin arttırılmasına yönelik sulama ve arazi toplulaştırması gibi önemli tarımsal alt yapı yatırımları gerçekleştirilmiştir. Tarım alanlarının izleme ve değerlendirilmesinde, uzaktan algılama teknikleri, örneklemeye dayalı tekniklere göre, daha etkili, ucuz ve pratiktir. Bu çalışmada, 1990- 2015 yılları arasında Karacabey Ovası’na ait, Landsat 5 TM ve Landsat 8 uydu görüntüleri işlenerek, vejetasyon ve evapotranspirasyon (ET) durumunu temsil eden haritalar hazırlanmıştır. Aynı dönemlere ait görüntüler kendi içerisinde değerlendirilerek, Karacabey Ovası’nda söz konusu zaman diliminde sulama suyu kullanım durumu ve bitkisel üretim desenindeki genel değişimler değerlendirilmiştir.Item Landsat uydu görüntülerinden NDVI değer dağılımının parsel bazlı değerlendirilmesi, Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi çiftlik arazisi örneği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018-04-17) Gündoğdu, Kemal Sulhi; Bantchina, Benjamin B.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Biyosistem Mühendisliği Bölümü.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Biyosistem Mühendisliği.; 0000-0002-5591-4788; 0000-0002-2593-426XUzaktan algılama, çoğu zaman karar verme ve doğal kaynak gelişiminin izlenmesi alanlarında ekonomik çözümler sunan güvenilir bir yöntemdir. Yüksek mekansal çözünürlüklere sahip uydular sayesinde, bitki örtüsünün mevsimsel ve yıllık değişimlerinin takip edilmesi ve belirlenmesi mümkündür. Uydu görüntüsündeki çeşitli bantlarda bulunan yansıma değerleri kullanılarak, biyomas, aktif fotosentetik radyasyon gibi bazı biyofiziksel parametreleri tahmin etmek için, bitki indeksleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada, Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi çiftlik arazisini kapsayan 2013-2017 yılları arasındaki 29 Landsat uydu görüntüsünden yararlanılarak, bitki örtüsü indeksi NDVI (Normalized Difference Vegetation Index) değerlerinin dağılımının parsel bazlı değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Parsellerdeki NDVI değerlerinin konumsal dağılımını belirlemek için NDVI haritaları oluşturulmuştur. Ayrıca parsellerde ekili buğday, mısır, ayçiçeği ve yonca ürünlerinin verimleri ile NDVI değerleri arasında istatistiksel bir ilişkinin olup olmadığı araştırılmıştır. Çalışma sonunda, Ziraat Fakültesi arazisindeki parsellerin nispeten küçük olmasına bağlı olarak, parsel sınırından uzaklaştıkça NDVI değerlerinin değiştiği gözlenmiştir. Ayrıca parsellerde elde edilen NDVI değerlerinin normal dağılıma uymasına karşın, minimum ve maksimum değerleri arasında önemli farklılıklar gözlenmiştir.Item Karma yem teknolojisindeki gelişmelerin karma yem kalitesine ve yem değerine etkileri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018-04-17) Akbay, Kadir Cem; Ak, İbrahim; Bursa Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Zootekni Bölümü.; 0000-0003-3903-8690; 0000-0003-1691-5996Karma yeme ait ilk örnekler 19. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkmıştır. Karma yem üretiminde asıl gelişme ise 20. yüzyılın ikinci yarısında olmuştur. Bu gelişmedeki en önemli payın farklı bilim dallarında ortaya çıkan gelişmeler ve bunların ortaya çıkarmış olduğu ortak etkiye ait olduğu söylenebilir. Karma yem fabrikalarında karmaya girecek ham maddelerin fabrikaya alımından ambalajlanmasına kadar geçen süreçte birçok farklı işlem uygulanmaktadır. Söz konusu işlemlerin her birinde önemli teknolojik gelişmeler yaşanmıştır. Fakat karma yemin üretilmesindeki en önemli işlemler olan öğütme, karıştırma ve yeme form (toz, pelet veya granül form) verilmesindeki teknolojik gelişmeler hayvan besleme açısından en olumlu etkiyi yaratan gelişmelerdir. Teknolojik gelişmeler ile birlikte karma yemlerin yem değerleri de önemli bir gelişim göstermiştir. Bu derlemede karma yem üretiminde yaşanan teknolojik gelişmelerin hayvan besleme açısından bir değerlendirmesi yapılmıştır.Item Sulama projelerinde arazi toplulaştırmasının gerekliliği: Daphan Sulaması Örneği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018-04-26) Yağanoğlu, A. Vahap; Fayrap, Aynur; Yanık, RecepSulama projelerinin maliyetini azaltmak, yararlılığını artırmak için alınan önlemlerden biri de arazi toplulaştırmasıdır. Arazi toplulaştırması yapılmadan uygulanan sulama projelerinin gerçekleştirildiği alanlarda tarım arazilerinin çok parçalı, dağınık ve küçük olmaları modern sulama teknik ve yöntemlerinin uygulanması açısından sorunlar doğurmakta, yatırım maliyetlerini yükseltmekte parsellerin önemli bir çoğunluğu sulama, drenaj ve ulaşım sistemlerinden yararlanamamakta ve birim alandan elde edilen ürün miktarı düşürmektedir. Arazilerin çok parçalı olduğu sulama projelerinde beklenen verim artışını sağlayabilmek için arazi toplulaştırması projelerinin hazırlanıp uygulanması zorunludur. Arazi toplulaştırma çalışmalarının yapıldığı sulama alanlarında beklenen yararlara ulaşmada başarı oranı çeşitli etkenlere bağlı olarak farklılık göstermektedir. Bu çalışmada; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nce (DSİ) inşa edilerek işletmeye açılan Daphan Sulama Projesinde arazi toplulaştırmasının sulamadan beklenen yararlar üzerine etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Daphan Sulama Projesi, Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan Daphan ovasının sulanması amacıyla yapılmıştır. Toplulaştırma oranı % 62 olarak belirlenmiş olup, bu oran arazi toplulaştırmasının arzu edilir düzeylere çıktığını göstermektedir.Item Bursa ili Gürsu ve Kestel ilçelerindeki meyve üreticilerinin pestisit kullanımına yönelik tutum ve davranışlarının belirlenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018-04-29) Erbek, Elif; Özyörük, Ahmet; Arslan, Ümit; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Bitki Koruma Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Bitki Koruma Bölümü.; 0000-0001-7698-8244; 0000-0003-4353-9340; 0000-0003-0411-5502Bursa ilinin Gürsu ve Kestel ilçelerinde 2017 yılında yapılan bu çalışmada, meyve üretiminde pestisit kullanımı ile ilgili üreticilerin tutum ve davranışlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu ilçelere ait 9 mahalleden tesadüfi olarak seçilen 75 meyve üreticisi ile anket çalışması yapılmıştır. Anket çalışmasında üreticilere yaş, eğitim durumu, arazi mülkiyeti, arazi büyüklüğü ve yetiştirilen tarımsal ürünler gibi kişisel bilgilerin yanı sıra pestisit kullanımı ile ilgili sorular sorulmuştur. Çalışma sonuçlarına göre, üreticilerin %75.1’inin pestisitleri zirai ilaç bayilerinden temin ettikleri belirlenmiştir. Üreticilerin %67.9’u sırasıyla fungisit, insektisit, herbisit ve akarisit kullanmışlardır. Üreticilerin %71.6’sı pestisit seçiminde, %66.3’ü doz belirlemede ilaç bayilerinin önerilerine uymuşlardır. Üreticilerin en çok (%46.3) Armut Kara Lekesi (Venturia pirina Aderh.)’ne karşı fungisit kullandığı saptanmıştır. Üreticilerin bir yetiştiricilik sezonunda armuttaki hastalık ve zararlılara karşı ortalama 18.3 kez pestisit uyguladıkları belirlenmiştir. Ayrıca, üreticilerin %54.2’sinin biyopestisitler konusunda bilgiye sahip olmadığı gözlenmiştir. Pestisit uygulamalarında koruyucu maske, eldiven vb. ürünleri kullanmayanların oranı %53.6 olarak kaydedilmiştir. Bununla birlikte, üreticilerin %63.7’si, pestisitlerin çevreye zarar verdiğini belirtmişlerdir. Çalışma sonucunda, elde edilen bulgular değerlendirilmiş ve önerilerde bulunulmuştur.Item Balık yemlerinde balık unu yerine tavuk ununun kullanılma olanakları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018-05-03) Bilgüven, Murat; Can, GökhanNüfusun hızlı bir şekilde artışına paralel olarak insanların besin ihtiyacını da arttırmaktadır. Protein ihtiyacımızın karşılanmasında su ürünleri önemli besinlerden birini oluşturmaktadır. Su ürünleri barındırdığı kaliteli ve yüksek oranda protein, ω3 yağ asitleri, vitamin ve minerallarden dolayı insanlar tarafından yoğun bir şekilde talep edilmektedir. Doğal su kaynaklarında sürdürülebilir (gelecek kuşakların gereksinimlerine cevap verme yeteneğini tehlikeye atmadan yapılan) avcılıkla yapılan üretim, protein ihtiyacımızı karşılayamadığından, su ürünleri yetiştiriciliği zorunlu hale gelmiştir. Su ürünleri yetiştiriciliğinde en önemli işletme giderinin yem olduğu açıkça görülebilir. Geleneksel yetiştiricilikte kullanılan yemlerde ise balık unu temel hammadde durumundadır. Balık ununun pahalı bir ürün olması, bilim insanlarını alternatif yem hammaddesi arayışına yöneltmiştir. Balık ununa alternatif olabilecek ürünler arasında tam yağlı soya, lüpen (acı bakla), et unu, tavuk unu vb hammaddeler sayılabilir. Bu çalışma; tavuk ununun, balık unu yerine ne kadar kullanılabileceğini ve bu durumun yem maliyetini nasıl etkileyebileceğini araştıran çalışmalardan derlenmiştir.Item Sensitivity analysis in landscape ecological planning; the sample of Bayburt(Uludağ Üniversitesi, 2018-05-24) Özhancı, Esra; Yılmaz, HasanThe components constituting the identity of a landscape are the natural and cultural components. These dynamic and productive systems that constitute landscapes are in constant interaction. Landscape sensitivity is the study of the delineation and protection of sustainable land use. It is the term that represents the dynamic relationships and interactions between the landscape itself and the adjacent artificial elements. According to official statistics, Bayburt province has not been developed much in terms of socio-economic situation and has also decreased in terms of its demographic structure. With this and the accompanying reasons, guidelines were needed for effective landscaping planning and management. The province represents an important reserve for the determination of ecological sensitivity areas because it has a relatively undisturbed rural landscape structure. In this study, the ecological sensitivity zones of the province of Bayburt were defined in order to preserve the natural and cultural assets that the province possesses and to harness them in a rational way. It was aimed to establish an ecologically efficient management model for the region and similar landscapes by demonstrating the effects of human and natural factors on the landscapes. Composite Ecological Sensitivity Map were created by performing an Ecological Sensitivity Analysis. In the light of this analysis, the major part of the province of Bayburt was to have moderately-sensity ecology. In the planning decisions to be made on macro and micro scale, the highly-sensitive areas should be taken as the focus, and the northeastern parts of the province must be preserved in accordance with their susceptibility. In the high-sensitivity areas, on the other hand, the eco-tourism activities should be performed in a limited and controlled manner providing that they become the buffer zones. In the moderately-sensitive parts that constitute the greater part of the area, however, the social, cultural and vital activities which do not cause pressure on the natural landscape are the fields to be sustained in line with the requirements of the modern age.Item Farklı kuraklık stresi seviyelerinin makarnalık buğday çeşitlerinde çimlenme ve erken fide gelişimi üzerine etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018-05-30) Dolgun, Canser; Çifci, Esra Aydoğan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Tarla Bitkileri Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Tarla Bitkileri Bölümü.; 0000-0002-7473-0140; 0000-0002-8036-2962Bu çalışma 2018 yılında Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tohumluk Laboratuvarında Maestrale, Meram, Levante makarnalık buğday çeşitlerinde farklı kuraklık stresi seviyelerinin çimlenme ve erken fide gelişimi üzerine etkilerini araştırmak amacıyla kurulmuştur. Çalışmada 4 farklı kuraklık stresi seviyeleri (2.5, 5.0, 7.5, 10.0 bar) ile kontrol olarak distile su, kuraklık stresi oluşturmak için polietilen glikol 6000 (PEG 6000) kullanılmıştır. Araştırma 2 faktörlü tesadüf parselleri deneme deseninde 3 tekerrürlü olarak iklimlendirme kabini içerisinde 45 petri kabı kullanılarak yürütülmüştür. Her petri kabına uygun test solüsyonundan 10 ml konulmuştur. Tohumlar 250 C’de 16 saat aydınlık 8 saat karanlık ortamda 8 gün boyunca çimlenmeye, 12 gün boyunca erken fide gelişimine bırakılmıştır. Çalışmada çimlenme oranı, vigor indeksi, kök uzunluğu, fide uzunluğu, kök yaş ağırlığı, kök kuru ağırlığı, fide yaş ağırlığı, fide kuru ağırlığı özellikleri incelenmiştir. Sonuç olarak; kuraklık stresi seviyelerinin artan etkisi tüm çeşitleri olumsuz yönde etkilemiştir. Özellikle çeşitlerde 5.0 bar kuraklık stresi seviyesinden sonra incelenen tüm özelliklerde önemli derecede azalma görülmüştür. 7.5 bar ve 10.0 bar kuraklık stresi seviyesinde hiçbir çeşitte fide gelişimi görülmemiştir. Bu çalışmada Maestrale çeşidi diğer çeşitlerden kuraklık stresine daha dayanıklı çeşit olarak ön plana çıkmıştır.Item Sütün enzimatik koagülasyonu ve peynir üretiminde bitkisel pıhtılaştırıcılar(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018-06-05) Eroğlu, Ezgi; Özcan, Tülay; Bursa Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Gıda Mühendisliği Bölümü.; 0000-0002-0223-3804; 0000-0003-4945-5025Peynir yapımında en yaygın olarak kullanılan pıhtılaştırıcı, geviş getiren genç hayvanların midelerinden elde edilen rennin enzimidir. Ancak peynir tüketiminde ve üretimindeki artışlar, yüksek fiyat ve az miktarda rennin enzimi verimi, bu enzim ile elde edilen ürünlerin vejetaryen beslenme alışkanlıklarına uygun olmaması, enzimin kullanımı ile ilgili etik konular ve dini kısıtlamalar alternatif veya ilave enzim ikameleri arayışına neden olmuştur. Bakteriler ve küfler tarafından üretilen mikrobiyel kaynaklı pıhtılaştırıcılar ve bitkilerin kök, gövde, tohum, çiçek, yaprak gibi belirli bölgelerinden elde edilen bitkisel pıhtılaştırıcılar hayvansal rennin enzimi için uygun ikame maddeleridir. Cynara cardunculus, Calotropis procera, Solanum dubium, Carica papaya, Ananas comosus, Ficus carica, Albizia julibrissin, Cucumis melo ve Lactuca sativa’dan elde edilen proteazlar peynir üretiminde en çok kullanılan bitkisel pıhtılaştırıcılardır. Bu çalışmada, sütün pıhtılaştırılmasında kullanılan bitkisel enzim kaynakları hakkında bilgiler verilecektir.Item Bursa ekolojik koşullarında yetiştirilen susamda farklı ekim zamanlarının tohum verimi ve bazı verim bileşenlerine etkileri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018-07-12) Öz, Mehmet; Kuşçu, Hayrettin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Mustafakemalpaşa Meslek Yüksekokulu.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Biyosistem Mühendisliği Bölümü.; 0000-0002-0299-8789; 0000-0001-9600-7685Bu çalışma, 2015 ve 2016 yıllarında, Uludağ Üniversitesi Mustafakemalpaşa Meslek Yüksekokulu deneme tarlasında, farklı ekim zamanlarının (1 Mayıs, 15 Mayıs, 1 Haziran ve 15 Haziran) dört farklı susam (Sesamum indicum L.) çeşidinin (Boydak, Gölmarmara, Sarısu ve Tanas) tohum verimi ve bazı verim bileşenleri üzerine olan etkilerini belirlemek amacıyla yürütülmüştür. Çalışmada bitki boyu, dal sayısı, bitkide kapsül sayısı, kapsülde tane sayısı, bin tane ağırlığı ve tohum verimi karakterleri incelenmiştir. Ekim zamanları incelenen tüm karakterler üzerinde etkili bulunmuş, aynı şekilde çeşitler arasındaki farklılıklar da bitkide dal sayısı hariç diğer karakterler bakımından önemli bulunmuştur. İki yıllık ortalama sonuçlara göre, en yüksek tohum verimi Gölmarmara çeşidinden 1887.8 kg ha-1 olarak saptanmıştır. Ekim zamanları bakımından ise en yüksek ortalama tohum verimi, 2015 ve 2016 yılları için sırasıyla 15 Mayıs ve 1 Mayıs’ta yapılan ekimlerden elde edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, Bursa ekolojik koşullarında susam ekim zamanının Mayıs ayının ilk iki haftasında yapılması önerilebilir.Item Effect of egg weight on eggshell thickness, pore density and chick quality in broiler breeder flock(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018-07-29) Sabah, Saliha; Şahan, Ümran; Bursa Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Zootekni Bölümü.; 0000-0003-4577-8054; 0000-0002-4912-0551The objective of this research was to investigate the effect of egg weight on eggshell thickness, pore density and chick quality in broiler breeder flock. Additionally the correlations between the studied characteristics were calculated. Hatching eggs were collected from 40 wk old Ross 308 broiler breeder flock. The eggs were selected, weighed and numbered individually in light (54.71-58.88 g) and medium (58.24-60.62g) weighed egg groups. Eggs were incubated at 37.5°C and 55% RH in an incubator for 18 days. On 18th day eggs were individually weighed to calculate the egg mass loss. Then eggs were incubated at 37.0°C and 60% RH in a hatcher until hatch. At hatch chicks were weighed individually and chick length was measured. Additionally egg shell thickness and pore density was determined. Egg weight loss was found non-significant in both light and medium weighed egg groups (P>0.05). Egg weight had significant effect on eggshell thickness (P<0.05). Eggshell thickness was found higher in light weighed eggs than in medium weighed eggs (P <0.05) whereas, pore density was determined higher in medium weighed eggs (P<0.01). At hatch chick weight increased with the increased egg weight (P <0.05) while as chick length was not affected by egg weight. A significant correlations was observed between initial egg weight and average eggshell thickness (r= 0.551), chick weight (r=0.615), and also between average eggshell thickness and chick weight (r=0.484) in medium weighed eggs (P<0.05).