2013 Sayı 20
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/12938
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 21
- Results Per Page
- Sort Options
Item “Derrida ve yapıçözüm” veya “Vav”(Uludağ Üniversitesi, 2013) Başaran, MelihBu çalışmada, Jacques Derrida’nın “ve” bağlacının çeşitli dillerdeki ve felsefe dilindeki (Latince cum, Yunanca sum) çoğul değerlerine vurgu yaptığı “Et cetera” makalesinden itibaren yapıçözümün ilişkili olduğu temalardan sadece uzam ve zamana (uzamda aralanma, zamanda erteleme) değinerek “ile-olmanın” etik ve siyasi olmadan önceki ontolojik statüsü tartışılmaktadır.Item Sühreverdî’nin kiplikli önermeleri zorunlu olumlu önermeye indirgemesi yaklaşımının modern mantık açısından ifade edilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2013)Bu çalışmada Sühreverdî’nin kiplikli önermelerle ilgili indirgemeci yaklaşımını modern mantık açısından ifade etmeyi denedik. Bu doğrultuda Sühreverdî’nin üzerinde durduğu örnekleri belirginleştirip sembolleştirmeye çalıştık. Bu sembolleştirme girişiminde de niceleme mantığındaki ve kiplikli mantıktaki sembollerden yararlandık.Item Müzik ve renk ilişkisi(Uludağ Üniversitesi, 2013) Mestan, Hande; Uludağ Üniversitesi.Müzik ve renk ilişkisi günümüze dek bilim insanlarının olduğu kadar müzik eğitimcilerinin de ilgisini çekmiş, bu alanda birçok araştırma yaparak renklemeli öğretim metodları geliştirmişlerdir. Rengin sıcaklık oranları ile seslerin frekans değişimindeki paralellik üzerine çeşitli araştırmalar yapılmaktadır. Bu araştırma, sesler ve renkler arasındaki yıllardır süregelen çalışmaları ele alıp, müzik ve renk arasındaki ilişkinin notaların öğretilmesinde etkili olabileceğini göstermektedir.Item Transcendence and life: Nietzsche on the “death of God”(Uludağ Üniversitesi, 2013) Roney, PatrickThe aim of this essay is to reflect on the implications of the thought of the death of God with a view to two related themes. The first has to do with the a-teleological interpretation of Being and the world as a result of the collapse of the transcendent realm which heretofore had given a meaning to life. The death of God implies that no finality can be ascribed to either the world or human action. The investigation of this theme necessitates examining one of Nietzsche’s central doctrines, the Eternal Recurrence of the Same. It has long been considered to be the most puzzling idea in Nietzsche’s corpus, to which he himself offered no thorough explanation but simply referred to it obliquely as his “most abysmal thought.” The second theme to be discussed is the nature and the task of thinking after the death of God and its relation to suffering. The a-teoleological interpretation of life implies that reason and the good no longer guarantee one another, and that thinking cannot justify suffering in the name of the greater good. The relationship between life and suffering must be re-evaluated and so too must the value of suffering. The point that Nietzsche makes is double; the transformation that he calls for is not only to affirm suffering rather than eliminate it, but to affirm that thinking is suffering.Item Sözdizim ile anlambilim arasındaki bağıntıya Türkçe açısından bir bakış(Uludağ Üniversitesi, 2013) Soykan, Ömer Naciİnsan, duygu ve düşüncelerini dile getirebildiği gibi, çeşitli davranış biçimleriyle de ifade edebilir. Bu durum, dilbilimsel (linguistik) ve kültürel semiotiğin birlikte incelenmesi gerektiğini ortaya koyar. Dilin dilbilimsel yapısı ile kültürü arasında karşılıklı bir belirleme ilişkisi vardır. Bu nedenle bize yabancı bir dili konuşan bir insanın jestlerini, mimiklerini de anlamayız. Semiotiğin iki ana bölümü olan sözdizim (sentaks) ile anlambilim (semantik) arasında da bağıntı vardır. Ancak bu bağıntı, her dilde aynı değildir. Bu da bütün diller için geçerli bir anlam kuramının olamayacağını gösterir. Ben bu makalede, Türkçedeki bu bağıntı durumunu göz önüne alarak dil felsefesi açısından, özellikle anlamın belirlenmesi konusunda bazı yeni öneriler sunuyorum.Item İdealizmin ötesinde yeni bir schelling imgesi(Uludağ Üniversitesi, 2013)Schelling, genel olarak Alman idealist geleneğinin içerisinde Fichte ile Hegel arasında bir geçiş filozofu olarak ele alınmaktadır. Bu nitelendirmede çoğunlukla Schelling’in erken dönem düşüncesinin merkeze alınması, bunun bir sonucu olarak geçiş dönemi ve geç dönem felsefesinin göz ardı edilmesi belirleyici olmaktadır. Ancak son dönemde filozofun geçiş dönemi ve geç dönem düşüncesinin zenginliği keşfedilmeye başlanmış ve karşımıza yeni bir Schelling imgesi çıkmıştır. Bu makalede bu yeni imge paralelinde Schelling idealizminin ötesine taşınacak ve bu ötelemenin nedenleri üzerinde durulacaktır.Item İnsansal varoluş ve özün belirlenimi olarak yabancılaşma ve özgürleşme(Uludağ Üniversitesi, 2013) Coşkun, SeyitÇalışmanın temel konusu, yabancılaşma ve özgürleşme sorunudur. Bu sorun, Hegelci yöntem ve kavramlarla bağlantılı olarak Marksist anlayış çerçevesinde ele alınmıştır. Ancak, öncelikle tarihsel-felsefi perspektiften, varoluş ve öz kavramsallaştırımı ortaya konulmuştur. Çünkü felsefe tarihinde, varlık ve varoluş tartışmaları süreçte bir varoluş ve öz tartışması biçiminde açığa çıkmıştır.Item Mantık-matematik ilişkisi üzerine(Uludağ Üniversitesi, 2013) Kutlusoy, ZekiyeMantık ve matematik, başlangıçlarından beri birbirlerine hep yakın durmuş ve çeşitli şekillerde ilişki içinde olmuşlardır. Tarihsel olarak bakıldığında, genel olarak, aralarındaki ilişkinin özellikle birinde yaşanan bir sorunun diğerinin yardımıyla aşılmaya çalışılması durumunda kendini gösterdiği görülür. Bu yazıda, başlıca üç döneme odaklanılarak mantık-matematik ilişkisinin nasıl ortaya çıktığı aydınlatılmakta; dahası, bu ilişkinin genelde mantığın gelişimine büyük bir katkı sağladığı netleştirilmektedir.Item Doğa-kültür karşıtlığı bağlamında özgürlük sorunu(Uludağ Üniversitesi, 2013) Özçınar, ŞahinÖzgürlük sorunu felsefenin en temel ve kapsamlı sorunlarından biridir. Genellikle felsefe tarihinde özgürlük sorunu doğa ve kültür arasındaki karşıtlık aracılığıyla tartışılmıştır. Bu nedenle, doğa-kültür karşıtlığı, us ile beden ya da us ile özgürlük arasındaki karşıtlık olarak da karşımıza çıkmaktadır. Bu karşıtlığa karşın, geleneksel felsefede ve dinsel düşüncede us, özgür eylemin ve uygarlığın kaynağında bulunmaktadır. Bu çalışmada usu, insanın özgürlüğünün ya da özgür eylemiyle yaratmış olduğu toplumsal yaşamın, kültür ve uygarlığın kaynağında gören geleneksel görüş ile usun aynı zamanda insanın özgürlüğünü sınırlandırdığı düşüncesi eleştirel bir yaklaşımla karşılaştırılacaktır. Bu çalışmanın sonucuna göre, özgürlüğü olumlu yönüyle ele alan ilk görüş ve olumsuz yanıyla ele alan ikinci görüş de kendi içinde eksik ve çelişkili yanlar taşımaktadır. Oysa özgürlük, ussal ya da kültürel bir sınırlama ve baskı ile ortaya çıktığı kadar, ancak bu sınırlandırmanın aşılmasıyla olanaklıdır.Item Hegel’s ınterpretation of Kant's epistemology(Uludağ Üniversitesi, 2013) Çüçen, A. Kadir; Uludağ Üniversitesi.Kant and previous philosophers in the modern philosophy have inquired into the limit of human knowledge, so the limitation of knowledge is the result of a basic view of the Critical philosophy. According to most of the modern philosophers, before one wants to attempt to know God, the essence of being, etc., he or she must first investigate the capacity of knowledge itself in order to see whether it is able to accomplish such an attempt. Hegel criticizes this view in the Encyclopedia, section 10. He claims that the task to examine knowledge before using it is based on a false analogy with tools. If one does not want to fool oneself with words, it is easy to see that other instruments can be investigated and criticized without using them in the particular work for which they were designed. But the investigation of knowledge can only be performed by an act of knowledge.Item Çizgisel tarihe karşı çıkışları bağlamında spengler ve toynbee’nin döngüsel tarih yaklaşımları(Uludağ Üniversitesi, 2013) Rızvanoğlu, ErenYirminci yüzyıla değin, genel olarak egemenliğini sürdürmüş olan çizgisel tarih yaklaşımı, yirminci yüzyılın başında, özünde yatan ilerlemeci ve erekselci bakış açısı nedeniyle, Spengler ve Toynbee tarafından eleştirilmiştir. Her iki düşünür de ilerlemeci yaklaşımların yerine, tarihte sürekli yineleyen döngüler arayan bir başka yaklaşımı geçirmeye çalışmışlardır. Bu çabalarında genel olarak doğa bilimlerinin yöntemine öykünmüşlerdir. Bu yönde Batı merkezli dünya algısının karşısında, tüm kültür ve uygarlıkları içeren modeller ortaya koymaya çalışmışlardır. Bunu yaparken kaba bir pozitivizme batmakla suçlanmış olan her iki düşünür, söyledikleri kadar söylemlerindeki kötümser ve Batıya yönelik tespitleriyle değerlendirilmiştir. Bununla birlikte bu makalede her iki düşünür çizgisel tarihe karşı çıkışları bağlamında kendi döngüsel tarih anlayışları içerisinde ele alınmıştır. Böylece Spengler ve Toynbee’nin döngüsel tarih yaklaşımlarını açık kılmak suretiyle, onlara getirilebilecek eleştiriler de ortaya konmaya çalışılacaktır.Item Gazali ve İbn Rüşd’de dışlayıcı bakış ve temelleri (eleştirel bir yaklaşım)(Uludağ Üniversitesi, 2013) Bozkurt, ÖmerBu makalede Gazali ve İbn Rüşd’ün farklı fikirlere yönelik dışlayıcı bakışlarını temelleriyle birlikte ortaya koymaya çalıştık. Bu bağlamda öncelikle Gazali ve İbn Rüşd’ün İslam dünyasındaki diğer düşünce/mezhep/ekol/yaklaşımlara yönelik bakışlarını ortaya koyduk. Sonrasında onların kendi alternatif hakikat yolları hakkında bilgi verdik. Ortaya çıkan tabloda iki düşünürün de diğer fikirlere yönelik dışlayıcı bir bakış açısı sergilediklerini ve farklı görüşleri sapkınlık, dalalette kalma, bidat ve küfürle nitelediklerini gördük. Onları bu bakışa iten etkenlere ve bu yaklaşımın kendilerinde ortaya çıkardığı çelişkilere vurgu yaptık. Biz bu yaklaşımın felsefî, düşünsel, bilimsel tavır ve tutuma uymadığını ve hoşgörüden uzak bir yaklaşım olduğunu düşünmekteyiz. Dolayısıyla bu çerçevede birtakım eleştirilerimize bu makalede yer vermeyi ihmal etmedik.Item Etnisite, kimlik ve milliyetçilik kavramlarının sosyolojik analizi(Uludağ Üniversitesi, 2013) Yanık, CelalettinBu makale etnisite, kimlik ve milliyetçilik kavramları üzerinde durmaktadır. Etnisite, kimlik ve milliyetçilik kavramları, toplumsal ve siyasal değişimler sonucunda entelektüeller tarafından yeniden ele alınmaktadır. Bu yeniden ele alış, kavramlara yüklenen anlamların değişimine neden olmaktadır. Bu bağlamda bu makalede kavramların siyasi, sosyal ve kültürel arka planları ile teorik yeniden ele alınışın sosyolojik mahiyeti üzerinde durulmuştur.Item David Hume: Felsefe ve metafiziğin mahiyeti(Uludağ Üniversitesi, 2013) Çıvgın, Ayşe Gül; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Felsefe Bölümü.David Hume modern felsefenin en etkili filozoflarından biridir. Bilindiği üzere onun nedensellik kavramı hakkındaki eleştirisi, Immanuel Kant’ı dogmatik uykusundan uyandırmıştır. Bu çalışmada, Hume’un iki temel yapıtı, yani, İnsan Doğası Üzerine Bir İnceleme ve İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma’dan hareketle, onun felsefe ve metafiziğin mahiyeti hakkındaki kavrayışı analiz edilecektir.Item Eleştirel felsefesi bağlamında Kant’ın “Transendental Estetik”i(Uludağ Üniversitesi, 2013) Öztürk, Ümit; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Felsefe Bölümü.Kant’ın Saf Aklın Eleştirisi’nin en önemli bölümlerinden biri, uzay ve zamanın aklî değil fakat saf duyusal temsiller olduğunun savunulduğu “Transendental Estetik”tir. Kant, duyusallığın söz konusu saf formlarının, sentetik a priori yargıların aslî kaynağı, diğer bir deyişle de, matematik ve doğa bilimlerinin epistemik koşulu olduğunu iddia eder. Dahası ona göre, insanın öznel yapısının bu formları, nesnelerin olanaklılık şartı olarak kabul edilmelidir. Bu anlayış, bilindiği üzere, Kant’ın transendental idealizminin özünü teşkîl eder ve görünüşler ile kendinde şeyler arasındaki temel bir ayrımı açığa çıkarır. Bu çalışmada, ilk olarak “Transendental Estetik”in ana argümanları derinlemesine bir biçimde çözümlenecektir. İkinci olarak, Kant’ın “Estetik”deki temel ayrımlarının eleştirel felsefe bakımından yeri saptanarak, bu ayrımların sonraki yapıtlarına giden yolda gördüğü işlev irdelenecektir.Item Aristoteles ve Augustinus’un insan anlayışları üzerine(Uludağ Üniversitesi, 2013) Ketenci, Taşkıner; Topuz, MetinBu çalışmada bir Antikçağ filozofu olarak Aristoteles ve Ortaçağ’ın hemen başında yer alan Augustinus’un insan anlayışlarının ele alınması amaçlanmaktadır. Bu iki düşünürün insan anlayışları arasındaki farklılığının yol açtığı etkilerin serimlenmesi bu çalışmanın ana eksenini oluşturmaktadır. İnsan varlığına dayalı bilgisel bir insan anlayışı oluşturarak felsefe yapmak ile hazırda bulunan mevcut bir insan anlayışına dayanarak felsefe yapmak arasındaki farktır bu. Bu iki perspektif arasındaki fark, insanı Aristoteles’in yaptığı gibi “insan nedir?” sorusundan hareketle değerlendirmek ile Augustinus’un yaptığı gibi “insanın ne olduğu Hıristiyanlık tarafından anlatılmıştır” ya da bu konuda “İncil, tek ve yeterli kaynaktır” anlayışından hareketle değerlendirmek arasındaki fark ile dile getirilmektedir.Item Felsefe dergileri bibliyografyası (II): Felsefe tartışmaları(Uludağ Üniversitesi, 2013) Yılmaz, Muhsin; Çıvgın, Ayşe Gül; Öztürk, Ümit; Aybakan, Derya; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Felsefe Bölümü.“Felsefe Tartışmaları” dergisi hakkında bu bibliyografya, “Uludağ Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu” tarafından desteklenen bir bilimsel araştırma projesinin organik bir parçasıdır. Söz konusu projenin ana amacı, Türkiye’de yayımlanan felsefe dergilerini içeren bir veri tabanı oluşturmaktır. Bu bağlamda, hedeflenen veri tabanının fiiliyata geçirilmesine önceliği olacak şekilde, benzer alanlar ve disiplinlerde çalışan araştırmacılardan eleştirel geri bildirim alma amacıyla, geçmişten günümüze her bir felsefe dergisinin bibliyografik verilerinin sunulmasının yerinde olacağı düşünülmektedir.Item Felsefe dergileri bibliyografyası (I): Kaygı(Uludağ Üniversitesi, 2013) Yılmaz, Muhsin; Çıvgın, Ayşe Gül; Öztürk, Ümit; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Felsefe Bölümü.“Kaygı” dergisi hakkında bu bibliyografya, “Uludağ Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu” tarafından desteklenen bir bilimsel araştırma projesinin organik bir parçasıdır. Söz konusu projenin ana amacı, Türkiye’de yayımlanan felsefe dergilerini içeren bir veri tabanı oluşturmaktır. Bu bağlamda, hedeflenen veri tabanının fiiliyata geçirilmesine önceliği olacak şekilde, benzer alanlar ve disiplinlerde çalışan araştırmacılardan eleştirel geri bildirim alma amacıyla, geçmişten günümüze her bir felsefe dergisinin bibliyografik verilerinin sunulmasının yerinde olacağı düşünülmektedir.Item Hâlâ düşünüyorum(Uludağ Üniversitesi, 2013) Kovanlıkaya, Aliye KarabükDescartes’a göre tüm diğer bilgilerin zemininde yer alan ben bilincine türetmeyle değil görüyle ulaşılır. “Düşünüyorum, (o halde) varım (benim)” beyanı, bir argüman olarak ele alınmamalıdır. Bu beyanın, görüsel bir bilginin ifadesi olarak değerlendirilmesi, Descartes’ın düşünce sisteminin bütünü bakımından yerinde olacaktır. Kendi kendisinin bilincine görüyle varılabildiğini öne sürmeyi mümkün kılan ise Descartes’ın cevher anlayışıdır. Buna göre ben bilinci söz konusu olduğunda düşünen, düşünme ve düşünülen aynıdır. Aralarındaki farklar gerçek değildir; sadece düşünce bakımından farklıdırlar.Item Aşkınlık ve yaşam: Nietzsche ve ‘Tanrının Ölümü’ üzerine(Uludağ Üniversitesi, 2013) Roney, Patrick; Şimşon, ElisBu çalışmanın amacı Tanrı’nın ölümü düşüncesinin iki tema çerçevesinde incelenmesidir. İlk tema şimdiye kadar hayata anlamını veren aşkınlık alanının çökmesi sonucu varlığın ve dünyanın teleolojik yorumlanması ile ilgili. Tanrı’nın ölümü ne dünyaya ne de insan eylemine bir sonuç yüklenemeyeceğini ima eder. Bu temanın araştırılması Nietzsche’nin ana doktrinlerinlerinden biri olan Aynının Bengi Dönüşü’nün incelenmesini gerektirir. Bu kavram, uzun süreden beri Nietzsche’nin eserleri içinde anlaşılması en zor olanlardan biri olarak değerlendirilir. Nietzsche de kavramın detaylı bir analizini vermemiş sadece “en dipsiz düşünce” olduğuna değinmiştir. Tartışılacak ikinci tema ise Tanrı’nın ölümünden sonra düşüncenin doğası ve ödevi ile bunun ızdırap çekme ile ilişkisi olacak. Hayatın teleolojik yorumu akıl ve iyinin artık birbirinin teminatı olmadığını ima eder. Ayrıca düşünce artık daha yüce iyi uğruna ızdırap çekmeyi temellendiremez. Yaşam ve ızdırap çekme arasındaki ilişki ve buna bağlı olarak ızdırap çekmenin değeri yeniden değerlendirilmelidir. Nietzsche’nin iddiası iki yönlüdür; talep ettiği dönüşüm ızdırabı ortadan kaldırmak yerine onaylar ama düşünmek ızdırap çekmektir.