2004 Cilt 2 Sayı 3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/5338
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 9 of 9
- Results Per Page
- Sort Options
Item İnvaziv H. influenzae tip b enfeksiyonları; klinik ve tedavi(Uludağ Üniversitesi, 2004) Hacımustafaoğlu, Mustafa; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim DalıMenenjit, pnömoni, sepsis/bakteriyemi, epiglottit, selülit, septik artrit, osteomiyelit, perikardit gibi klinik tablolar invaziv enfeksiyon olarak nitelendirilir. Uygun tedavi yapılmadığı takdirde hayati tehlike doğurur, sekel bırakma oranı da yüksektir. ‹nvaziv hastalık tanısı, kan, BOS, sinovial sıvı gibi normalde steril olan vücut bölgelerinden Haemophilus inşuenzae (Hi) izolasyonu ile konulur. Kapsülsüz (non-tipabl; tiplendirilemeyen) H inşuenzae formları (nt-Hi) tipik olarak otitis media, bronşit, konjonktivit, sinusit gibi mukozal hastalık yapar. Ancak yaşlılarda, immunsuprese veya immun yetmezlikli hastalarda, malnutrisyonlu veya prematurelerde invaziv hastalığa da neden olabilir. İnvaziv hastalık özellikle kapsüllü olan H. inşuenzae tip b (Hib) ile oluşturulur. Dünyada farklı ülke ve bölgelere göre değişmekle birlikte Hib hastalık insidansı yılda yaklaşık 20-200/100.000 arasında değişir (1). Toplum çalışmaları, Hib’in bütün invaziv Hi enfeksiyonlarının yaklaşık % 95’inden sorumlu olduğunu göstermiştir (2, 3). Kalanların çoğu nt-Hi grubunda olup, çok az kısmı kapsüllü tip f dir. Hib konjuge aşısı yapılan çocuklarda Hib hastalığı geçirme riski anlamlı olarak düşer. Hib enfeksiyonlarının azalması ile non-tip b (non-hib) enfeksiyon hastalıkları rölatif olarak daha sık görülmektedir. Aslında konjuge aşıyla mutlak nt-b invaziv hastalık insidansında artma olmamıştır (1). Kapsülsüz veya tiplendirilemeyen H. inşuenzae (nt-Hi) aslında sinüsit ve otitis media gibi daha hafif seyirli üst solunum yolu enfeksiyonlarına yol açar, bazı durumlarda bakteriyemi, pnömoni, menenjit veya yenidoğan sepsisine yol açabilir. H. inşuenzae akut bakteriyel konjontivitin en sık nedenidir. Çoğu nt-Hi özellikle H. aegyptius neden olur. Nt-Hi ayrıca konjunktivit-akut otitis media sendromunun da en önemli etkenlerindendir. Hib konjonktivite nadiren yol açar ama Hib’e bağlı preseptal selülit gelişen olgularda öyküde konjonktivit varlığı %17 oranında bildirilmiştir (4, 5).Item Çocuklarda nokturnal enürezis(Uludağ Üniversitesi, 2004) Dönmez, Osman; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk Nefroloji Bilim DalıItem Kseroderma pigmentozum(Uludağ Üniversitesi, 2004) Kılıç, Sara Şebnem; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk İmmünoloji Bilim DalıItem İnvajinasyonlarda tedavi yaklaşımı(Uludağ Üniversitesi, 2004) Kırıştıoğlu, İrfan; Tıp Fakültesi; Çocuk Cerrahisi Ana Bilim Dalıİnvajinasyon proksimal bir barsak segmentinin daha distaldeki bir barsak içine girmesidir. Sıklıkla (% 80-90) ileum kolonun içine girer. Sıklığı her 1000 canlı doğumda 1- 4 olgu olarak verilir. Erkeklerde 2 kat daha fazla görülür. İnvajinasyon 3 ay -24 ay arasındaki çocuklarda en sık intestinal obstrüksiyon sebebidir (1,2). İnvajinasyonlar oluşum şekline göre dört tipe ayrılır (1,2,3,4). a) İdiopatik invajinasyon: Belirgin bir etyolojik sebeb yoktur. Ancak, gıda değişikliklerini takiben oluşan Peyer plağı hipertrofisi, virutik üst solunum yolu enfeksiyonlarına bağlı mezenter lenfadenopatisi ve rotavirus gastroenteriti sorumlu tutulmaktadır. b) Sürükleyici noktalı invajinasyon (lead point): Bu invajinasyonda proksimal barsak segmentinin distal barsak segmenti içerisine girmesini tetikleyecek bir anatomik lezyon mevcuttur. En sık Meckel divertikülü tetik rolü oynar. c) Kronik invajinasyon: Olguların çoğunda invajinasyonu tetikleyecek bir anatomik sebep vardır. Bu tabloda invajine olan barsak segmentleri spontan açılıp, sonra tekrar invajine olabilirler. d) Postoperatif invajinasyon: Batın veya batın dışı sebeplerle cerrahi tedavi uygulanan olgularda, ince barsak seviyesinde oluşan bir invajinasyondur.Item Endosistemik etkileşimler-2(Uludağ Üniversitesi, 2004) Tarım, Ömer; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk Endokrinoloji Bilim DalıNöroendokrin araştırmalar sonucunda nörohormonal işlevler ve major depresyon ve anoreksia nervosa gibi psikiyatrik hastalıkların semptom kompleksleri arasında yakın bir ilişki olduğu anlaşılmıştır. Örneğin, bazı duygulanım bozuklukları ve yeme hastalıklarının temelinde hipotalamik işlev bozukluklarının bulunduğu bilinmektedir. Depresyonda, iştah, uyku, kortizol sekresyonu ve sirkadian ritm değişiklikleri ile üreme fonksiyonları ile ilgili bozukluklar görülebilir. Anoreksia nervosada sadece yeme bozuklukları değil, aynı zamanda hipotalamik-hipofizer-adrenal eksende ve gonadotropin sekresyonunda bazı değişiklikler de görülür. Psikiyatrik hastalıkların patogenezinde önemli bir rol oynayan monoaminerjik nörotransmitterler aynı zamanda bazı hipotalamik peptidler ve hipofiz hormonlarının sentez ve salgılanmasını da kontrol ederler. Ayrıca, hipotalamik hormonlar, beyinde yaygın olarak bulunmakta, reseptörler aracılığıyla özgül etkiler oluşturmakta ve beyin nörotransmitter sisteminin işlevsel etkinliğini etkilemektedir. Birçok hipotalamik hormonun daha karmaşık davranış ve iç homeostaz işlevini koordine ettiği düşünülmektedir.Item Status epileptikus(Uludağ Üniversitesi, 2004) Okan, Mehmet; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk Nörolojisi Bilim DalıStatus epileptikus sebep olduğu yüksek oranda morbidite ve mortalite nedeniyle çocuk ve nörolojik acillerden birisidir. Epilepside olduğu gibi statusun nedenleri de değişkenlik gösterir. Akut beyin zedelenmesi sonrası gelişebileceği gibi epilepsinin bir bulgusu şeklinde de karşımıza çıkabilir. Status epileptikus gerek hayatı tehdit etmesi, gerekse de ciddi sekeller oluşturması nedeniyle hızla tanınıp tedavi edilmesi gereken bir tablodur (1). Status epileptikus epileptik tek nöbet aktivitesinin 30 dakikadan daha uzun sürmesi veya iki ve daha fazla nöbetin aralarında hasta bilinci açılmadan seriler halinde gelmesidir. Ancak son yıllarda 5-10 dakikayı geçen konvülzif nöbetlere status gibi yaklaşılması görüşü yaygın olarak desteklenmektedir (1,2).Item Çocuklarda kronik ishale tanı yaklaşımları(Uludağ Üniversitesi, 2004) Memeşa, Ahmet; Özkan, Tanju; Özeke, Turgut; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Bilim DalıDışkılama sayısının (günde 3 kez) ve miktarının normalden fazla, kıvamının ise sulu olması hali “ishal (diyare)” olarak tanımlanır (1). Sağlıklı çocuklar günde 5-10 gr/kg, erişkinler ise 100-200 gr/gün gaita yaparlar (2). İnfeksiyöz ya da infeksiyöz olmayan birçok neden ishal nedeni olabilir. Sadece aşırı yağlı yiyecekler, kavun, incir, alkol gibi besinlerin yapısına bağlı olarak, hiçbir hastalık olmaksızın gelişebileceği gibi; çok ciddi sonuçlara yol açabilecek örneğin kolera, inşamatuar barsak hastalığı (İBH), emilim kusurları, malignensi gibi hastalıklar da ishale neden olabilmektedir (3).Item Çocuklarda inmemiş testis(Uludağ Üniversitesi, 2004) Kılıç, Nizamettin; Balkan, Emin; Tıp Fakültesi; Çocuk Cerrahisi Ana Bilim Dalı; Çocuk Ürolojisi Bilim Dalıİnmemiş testis antik çağlardan beri bilinen bir hastalıktır. İnmemiş testis ya da “kriptorşidizm” terimi (Yunanca “kryptos” [saklı, gizli] ve “orchis” [testis] kelimelerinden türetme) skrotumda yer almayan testis ya da testisler için kullanılır. İlk kayıtlı çalışmaların John Hunter tarafından yapıldığı bilinmektedir. Her ne kadar “kriptorşid” ve “inmemiş” terimleri eş anlamlı olarak kullanılsa da, gerçekte durum birbirinden farklıdır. Çünkü, kriptorşid testis terimi ile kastedilen, inmemiş olabileceği gibi, aynı zamanda ektopik veya atrofik / agenetik de olabilir. İnmemiş testis nedeni tam anlaşılamamış olan ve çocuk cerrahisi ve çocuk ürolojisi pratiklerinde en sık rastlanılan sorunlardan birisidir (1,2).Item Atopik dermatit tedavisi(Uludağ Üniversitesi, 2004) Tunalı, Şükran; Başkan, Emel Bülbül; Tıp Fakültesi; Dermatoloji Ana Bilim Dalı