Browsing by Author "Peynirci, Hande"
Now showing 1 - 9 of 9
- Results Per Page
- Sort Options
Item Adrenal insidentalomalı hastaların klinik, laboratuvar ve radyolojik özelliklerinin retrospektif olarak değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2015) Peynirci, Hande; Ersoy, Canan Özyardımcı; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı/Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı.Adrenal hastalığa bağlı olmayan klinik durumların tetkik veya tedavisi sırasında tesadüfen saptanan adrenal kitleler insidentaloma olarak tanımlanmaktadır. Malign hastalık evrelendirmesi veya takibi esnasında saptanan adrenal kitleler bu tanımın içine dahil edilmemektedir. Yaşla birlikte adrenal insidentaloma saptanma insidansı arttığı ve radyolojik tetkiklerin farklı nedenlerle kullanımı yaygınlaştığı için bu konuya olan ilgi gittikçe artmaktadır. Adrenal insidentalomaların prevelansı verilerin kaynağına (otopsi veya radyolojik seriler) ve seçilen hasta grubuna (genel popülasyon veya özel hasta kategorileri) göre değişmektedir. Prevalansı otopsilerde %1-8.7 ve radyolojik serilerde %0.5-4.4 olarak bildirilmiştir. Çalışmalardaki heterojenite, rölatif olarak az sayıyı kapsaması, uzun dönemli takiplerin eksikliği adrenal insidentalomaların tanı ve tedavisinde belirsizliklere yol açmaktadır. Biz de bu çalışmada 3 yıllık dönemde adrenal insidentaloma ile başvuran veya takipte olan 523 hastanın klinik özelliklerini, hormonal durumunu, görüntüleme yöntemlerindeki özelliklerini, tedavilerini ve histolojik tanılarını retrospektif olarak değerlendirmeyi amaçladık. Olguların 354'ü (%67.7) kadın, 169'u (%32.3) erkek ve yaşlarının ortalama değeri 55.70 yıl (±11.29) idi. Hastalarımız hormonal aktivite açısından değerlendirildiğinde, %77.2'sinin (n:404) hormonal açıdan nonfonksiyonel, %13.0'ünün (n:68) Cushing sendromu, %6.1'inin (n:32) feokromositoma ve %3.6'sının (n:19) primer hiperaldosteronizm olduğu saptandı. Adrenal insidentalomaların temel görüntüleme yöntemi olan bilgisayarlı tomografi verileri değerlendirildiğinde kitlelerin %40.9'u (n:178)sağ tarafta ve %43.7'si (n:190) sol tarafta idi. Taraflar açısından anlamlı farklılık yoktu. Ortalama kitle boyutu 30 mm olarak saptandı. Dört grup birbiri ile karşılaştırıldığında, feokromositomada kitlelerin boyutunun diğer gruplardan daha büyük, primer hiperaldosteronizmde ise diğer gruplara kıyasla daha küçük olduğu bulundu. Kitlelerin çoğunluğu (%79.7) adenomatöz karakterde idi ve ortalama Hounsfield Ünitesi -1.50 (±17.72) bulundu. Çalışmaya alınan 523 hastadan 358'inin (%68.4) takip edildiği, 141'inin (%27) opere edildiği, 3'ünün (%0.6) medikal tedavi ile izlendiği ve 21'inin (%4) takipsiz kaldığı belirlendi. Opere olan 141 hastanın 45'inin nonfonksiyonel adenom, 50'sinin Cushing sendromu, 31'inin feokromositoma ve 15'inin primer hiperaldosteronizm olduğu belirlendi. Opere olan hastaların patolojik preperatları değerlendirildinde 78'inin patolojik tanısının benign adenom olarak raporlandığı tespit edildi. Hastaların %1.7'sinin (n:9) adrenokortikal karsinom olduğu saptandı. Hastaların takiplerinde 351 hastanın (%67.1) stabil seyrettiği, 117 hastanın (%22.4) remisyona girdiği, 44 hastanın (%8.4) takipsiz kaldığı, 11 hastada (%2.1) hastalığın nüks ettiği belirlendi. Sonuç olarak çalışmamız göstermiştir ki, adrenal kitlelerin malignite olasılığı göz önünde tutularak değerlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, adrenal insidentalomalı hastaların endokrinolojik değerlendirmesi azımsanmayacak sayıda hormonal aktif lezyonların tanımlanmasına ve tedavi edilebilmesine yol açmaktadır.Item Altı aylık dönemde endokrinoloji polikliniği’ne başvuran adrenal insidentaloma hastalarının retrospektif değerlendirilmesi: tek merkez sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 2012-04-30) Peynirci, Hande; İrteş, Nurten; Ermurat, Selime; Sığırlı, Deniz; Ersoy, Canan; İmamoğlu, Şazi; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Anabilim Dalı.Görüntüleme yöntemlerinin ilerlemesi ve yaygın kullanılması, tesadüfen saptanan adrenal insidentalomalarla daha sık karşılaşılmasına neden olmuştur. Endokrinoloji Bölümüne 6 aylık dönemde başvuran ve başka şikayetler nedeniyle yapılan görüntülemeler ile adrenal kitle saptanan 182 hastanın dosya verileri retrospektif olarak incelendi. Bu çalışmada, adrenal insidentalomaların sıklığını, hormonal durumunu, görüntüleme yöntemlerindeki özelliklerini, tedavilerini ve histolojik tanılarını gözden geçirmeyi amaçladık. Başvuran hastaların 128’i (%70.3) kadın, 54’ü (%29.7) erkek, yaşlarının medyan değeri 54 yıl (18-85) idi. Bilgisayarlı tomografi ile belirlenen kitle boyutları medyan 26 mm (5-160) olarak saptandı. Endokrinolojik değerlendirme sonucunda 46 kitlenin (%25.3) fonksiyonel, 136 kitlenin (%74.7) nonfonksiyonel olduğu bulundu. 46 fonksiyonel adenom vakasının 24’ü (%52.2) Cushing sendromu, 16’sı (% 34.8) feokromositoma ve 6’sı (%13) aldosteron üreten adenom idi. Fonksiyonel olarak değerlendirilen 46 hastanın 38’i ve nonfonksiyonel olarak değerlendirilen 136 hastanın 22’si kitle boyutları 4 cm’in üstünde olduğu için operasyona yönlendirildi. Bu çalışmamızın sonuçları da göstermiştir ki, tesadüfen saptanan adrenal kitleler hormon aktif hatta malign olabilmektedir. Bu nedenle bu tür kitlelerin tanı, tedavi ve takipleri dikkatli yapılmalıdır.Publication Comparison between sleeve gastrectomy and exenatide on type 2 diabetic patients(Mary Ann Liebert, 2020-02-28) Elbasan, Onur; Şişman, Pınar; Peynirci, Hande; Yabacı, Ayşegül; Ersoy, Canan; ERSOY, CANAN; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi.; AAH-8861-2021Background: Diabetes and obesity are major causes of mortality and morbidity that are increasing all over the world. As obesity is a major risk factor for type 2 diabetic patients, weight loss is important in the treatment of type 2 diabetic patients. In our study, our aim was to evaluate the effects of exenatide and laparoscopic sleeve gastrectomy (LSG) in obese type 2 diabetic patients on the clinical and laboratory parameters.Methods: Twenty-five LSG and 25 exenatide patients followed up in our outpatient clinic were involved in the study.Results: At the end of the 6-month follow-up, weight loss was similar to 35.4 kg in the surgery group and 11.5 kg in the exenatide group. Although postprandial glucose and hemoglobin A1c were significantly decreased in both groups, the decrease was significantly higher in LSG group compared to the exenatide group. Although there was no significant change in fasting blood glucose (FBG) in the exenatide group, there was a significant decrease in FBG in LSG group.Conclusion: LSG is a method that should be performed up on indication and much more radical compared to exenatide administration, but appears to be a more efficient application that corrects diabetes- and obesity-related metabolic parameters compared to exenatide therapy in type 2 diabetic obese patients.Item Comparison of laboratory and imaging methods associated with bone metabolism in patients with and without renal failure under the age of 45 years with elevated parathormon levels(Endocrine Soc, 2014-06) Peynirci, Hande; Ersoy, Canan; Gürsoy, Vildan; Girgin, A.; Asık, Mehmet Ali; Gültepe, A.; Özkaya, Güven; Ersoy, Alparslan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi.; 0000-0003-0297-846X; 0000-0002-0710-0923; A-4421-2016; AAH-8861-2021; GRY-0605-2022; AAH-5054-2021Item Diabetes mellitusun tanı, tedavi ve izlemi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-12) Güçlü, Metin; Ünal, Oğuz Kaan; Şişman, Pınar; Peynirci, Hande; Kocaeli, Ayşen Akkurt; Çalapkulu, Murat; İmamoğlu, Şazi; Ersoy, Canan Özyardımcı; Tuncel, Ercan; Ertürk, Erdinç; Ersoy, Alparslan; Gül, Özen Öz; Cander, Soner; Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı/Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı/Nefroloji Bilim Dalı.Diabetes mellitus toplumda çok yaygın görülen, akut ve kronik komplikasyonları ile toplum sağlığını yakından ilgilendiren kronik metabolik bir hastalıktır. Ülkemizde ve dünyada görülme sıklığının yıllar içinde giderek artıyor olması, farklı organ sistemlerini etkileyen komplikasyonlara yol açması, diabetes mellitusu tüm branşlardaki hekimleri ilgilendiren bir hastalık haline getirmektedir. Diabetes mellitus hastalığını erken tanımak, doğru şekilde tiplendirmesini yapmak ve gerekli tedavileri gecikmeden etkin şekilde uygulamak hastanın daha sağlıklı bir yaşam sürmesi için çok önemlidir. Diyabetin en iyi şekilde tedavi ve takibi için çalışmalar sürekli devam etmekte ve konu güncelliğini her zaman korumaktadır. Bu kitapta hekimlerin diabetes mellitusun tanı, tedavi ve izleminde yeterli ve güncel bilgi düzeyine sahip olmaları ve bu halk sağlığı sorununun çözümüne katkıda bulunmaları hedeflenmiştir.Item Is parenteral levothyroxine therapy safe in intractable hypothyroidism?(Natl Med Assoc, 2018-06) Peynirci, Hande; Taşkıran, Bengür; Ertürk, Erdinç; Şişman, Pınar; Ersoy, Canan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Endokrinoloji ve Metabolik Bozukluklar Anabilim Dalı.; AAJ-6536-2021; AAH-8861-2021; 7005488796; 57190169474; 6701485882Case: A 32-year old woman was admitted to the hospital due to intractable hypothyroidism refractory to high dose of oral L-thyroxine therapy. She underwent total thyroidectomy and radioactive iodine therapy due to papillary thyroid cancer. After excluding poor adherence to therapy and malabsorption, levothyroxine absorption test was performed. No response was detected. Transient neurologic symptoms developed during the test. She developed 3 attacks consisting of neurologic symptoms during high dose administration. The patient was considered a case of isolated L-thyroxine malabsorption. She became euthyroid after intramuscular twice weekly L-thyroxine therapy. Discussion: There are a few case reports regarding isolated L-thyroxine. We report successful long term results of twice weekly administered intramuscular L-thyroxine therapy. We also draw attention to neurologic side effects of high dose L-thyroxine therapy.Item Oncocytic neoplasms; rare adrenocortical tumours - a report of eleven patients(Via Medica, 2018) Peynirci, Hande; Taşkıran, Bengür; Dik, Nagehan; Saraydaroǧlu, Özlem; Ersoy, Canan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.; AAH-9701-2021; AAH-8861-2021; 15074395500; 6701485882Introduction: Oncocytomas of adrenal glands are extremely rare and usually present as incidentally detected masses. We aimed to present a series of patients with adrenal oncocytomas and review the literature. Material and methods: Electronic database of patients with adrenal tumours, who were admitted to the internal medicine and endocrinology and metabolism outpatient clinics of Uludag University Medical Faculty between January 2005 and November 2016, were assessed retrospectively. Those who underwent surgery and pathological diagnosis of oncocytoma (n = 11) were included to the study. The demographic, clinical, pathological, radiological, and laboratory features were evaluated. Results: Of these 11 patients, 54.5% (n = 6) were female and 45.5% (n = 5) were male. They aged between 31 and 76 years (45.36 +/- 13.68). Five (45.5%) of the masses showed endocrinological activity and were more frequent in women. The masses were 25-130 (57.63 +/- 34.04) mm in width and 20-100 (47.82 +/- 28.95) mm in length. Seven (63.6%) oncocytomas were classified as benign and the remainder as having uncertain malignant potential according to Lin-Weiss-Bisceglia criteria. Mean duration of follow-up were 24.8 (6-60) months and 38.2 (15-82) months, respectively. Conclusions: Because there are no unique clinical and imaging characteristics differentiating adrenal oncocytomas from other types of adrenal masses, it should be kept in mind in differential diagnosis of adrenal masses, especially large ones and those suspicious for adrenocortical carcinoma.Item Sexual dysfunction in female patients with type 2 diabetes mellitus: A cross-sectional single-centre study among Turkish patients(Taylor & Francis, 2016-06-17) Durgun, Onur; Tuncel, Ercan; Peynirci, Hande; Ersoy, Canan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Endokrinoloji ve Metabolizma Anabilim Dalı.; GRY-0605-2022; AAH-8861-2021; 7006929833; 16029254700; 6701485882The aim of the study was to assess the prevalence of female sexual function and related factors in Turkish women with type 2 diabetes mellitus (T2DM). A total of 93 female patients diagnosed with T2DM (age 48.0 +/- 7.2 years (Mean +/- SD) were included. Data on age, diabetes age, HbA1c level, educational level, diabetes treatment, diabetes-related complications, co-morbid disorders and concomitant medications were recorded, as were the scores obtained using a Female Sexual Function Index (FSFI) questionnaire. Sexual dysfunction was noted in 55.9% of patients including problems related to desire (60.2%), arousal (52.7%), lubrication (55.9%), orgasm (51.6%) and satisfaction (58.1%) as well as pain during sexual intercourse (54.8%). Total scores were correlated negatively to age (r = -0.329, p = 0.001) and duration of diabetes (r = -0.246, p = 0.018), while significantly higher in patients with than without hypertension (19.6 vs. 22.4, p = 0.012) and with than without insulin therapy (20.0 vs. 23.7, p = 0.050). Our findings indicate the adverse effects of T2DM on sexual function in 55.9% of women in all domains of sexual response cycle, although this seems to be associated with older age, longer duration of diabetes, insulin and antidepressant therapy, presence of hypertension as well as end-organ complications of neuropathy and coronary artery disease (CAD).Publication Short term effect of laparoscopic sleeve gastrectomy on clinical, renal parameters and urinary ngal levels in diabetic and non diabetic obesity(Editura Acad Romane, 2019-07-01) Elbasan, Onur; Şişman, P.; Peynirci, Hande; Yabacı, Ayşegül; Dirican, Melehat; DİRİCAN, MELEHAT; Gül, Özen Öz; ÖZ GÜL, ÖZEN; Cander, Soner; CANDER, SONER; Ersoy, Canan; ERSOY, CANAN; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyokimya Anabilim Dalı.; 0000-0001-8580-9471; AAH-8861-2021; AAG-6985-2021; AAI-1005-2021Background. Although diseases such as diabetes, hypertension, obstructive sleep apnea and hyperlipidemia are clearly documented as obesity associated diseases, it is not well-known whether obesity causes renal pathologies. The aim of the present study was to evaluate the effect of weight loss following laparoscopic sleeve gastrectomy on clinical, renal parameters and urinary Neutrophil gelatinase-associated lipocalin (NGAL) levels in diabetic and non-diabetic obese patients.Methods. Nineteen morbidly obese patients (10 diabetic and 9 non diabetic) who underwent laparoscopic sleeve gastrectomy were evaluated clinically (anthropometric measurements) and biochemically before surgery and at 6 months from surgery.Results. Significant decreases in weight, BMI, FPG, PPG and HbA1c levels were observed in the diabetic group when the baseline and 6th month parameters of the patients were compared. There was also a significant decrease in SBP and DBP. At 6th month following laparoscopic sleeve gastrectomy, renal parameters such as creatinine, mAlb/creatinine, NGAL/creatinine did not differ in the diabetic group. In the nondiabetic group, serum creatinine levels were significantly decreased, but other renal parameters such as mAlb/creatinine and NGAL/creatinine were not significantly different.Conclusions. Our findings revealed significant decreases in weight, body mass index and glycemic parameters after sleeve gastrectomy in diabetic and non-diabetic patients, while no significant alteration was noted in renal functions, urinary NGAL and microalbumin levels.