Browsing by Author "Durak, Kemal"
Now showing 1 - 20 of 35
- Results Per Page
- Sort Options
Item 40 yaş üstü hastalarda neer tip 2 ve tip 3 proksimal humerus kırıklarında konservatif ve kilitli anatomik plak uygulanan hastaların klinik ve radyolojik sonuçlarının retrospektif olarak karşılaştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021) Artıran, Ferit Birand; Durak, Kemal; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.Proksimal humerus kırıkları, erişkinlerde tüm kırıklar içinde en sık görülen kırıklardan biridir. Toplumda yaşam süresinin artması ile görülme sıklığı gün geçtikçe artış göstermektedir.40 yaş üstü hastalarda Neer tip 2 ve tip 3 proksimal kırıkları nedeniyle kliniğimizde konservatif ve anatomik kilitli plak(Philos) ile tedavi edilmiş hastaların, radyolojik ve fonksiyonel sonuçlarının karşılaştırılması amaçlandı. Bursa Uludağ Üniversitesi Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniğine ve Polikliniğine, Ocak 2010 ile Aralık 2020 tarihleri arasında Neer tip 2 ve tip 3 proksimal humerus kırığı tanısı ile gelen ve tedavisi planlanıp tamamlanan, taburculuk sonrasında periyodik olarak kontrole gelen 82 hasta çalışmaya dâhil edildi. Bu amaçla PACS sistemindeki X-ray grafileri, ameliyat notları ve elektronik dosya kayıtları kullanıldı. Hastaların fonksiyonel sonuçları son kontrollerindeki fizik muayenleri ile Constant, ASES ve DASH omuz skorlamasına göre değerlendirildi. Konservatif grubun yaş ortalaması 70,8(43-90) yaş, cerrahi grubun ortalaması ise 58,4(40-80) idi. Hastaların minimum takip süresi 12 aydı. Neer sınıflamasına göre hastaların 58’inde (%70,7) Tip II, 24’ünde (%29,3) Tip III humerus proksimal uç kırığı mevcuttu. Son konrollerinde yapılan ölçümlerde baş-boyun açısı, konservatif grupta ortalama 136,2(115-165), cerrahi grupta ortalama 134,4(113-165) olarak görüldü. Hastaların son kontrollerinde yapılan değerlendirmede Constant-Murley skorlamasına göre, konservatif grupta toplam 100 puan üzerinden medyan değeri 65,9 (10-98), cerrahi grupta medyan değer 73,9 (35-98) idi. ASES skoru toplam 100 puan üzerinden hesaplanmıştır. Konservatif grupta medyan değer 63,3(5-100), cerrahi grupta ise 68,3(23,3-95) idi. DASH skoru en iyi 0 en kötü 100 üzerinden hesaplanmıştır. Konservatif grupta medyan değer 33,3(0-97,5) , cerrahi grupta ise 25(4,2-71,7) idi. Konservatif tedavi ile plak uygulanan hastalar arasında fonksiyonel ve radyolojik sonuçlar açısından anlamlı fark görülmemiştir. Humerus proksimal kırıklarında öncelikle kırık tipi ve morfolojisi iyi tanımlanıp sınıflandırması yapılmalıdır. Hastaların tedavisi planlanırken sadece kırık tipine göre karar verilmemesi, hastanın fonksiyonel beklentisi ve yandaş hastalıkları da dikkate alınarak tedavi planı yapılmalıdırItem Açık kırıklarda internal tesbit ve sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 1991) Durak, Kemal; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.Açık kırıklarda primer internal teşditin kırık iyileşmesi, yara enfeksiyonu, ekstremite fonksiyonları üzerindeki sonuçlarını göstermek amacıyla 35 açık kırık olgusu çalışma kapsamına alındı. Olguların tümünde acil girişimlerden sonra antibiyotikler haşlanarak ameliyathane koşullarında yara debride edilip yıkandı ve kırıklar, AG/ASIF kuralları doğrultusunda internal yöntemlerle tesbit edildi. Otuzüç olguda primer, 2 olguda sekonder yara kapatılması yapıldı .Ameliyat sonu 2. Günde rehabilitasyona başlandı. Çalışma sonunda klinik olarak % 85.5 oranında başarılı sonuç alındı. Açık kırıklarda: antibiyotiklerin, yara enfeksiyonunu önlemede etkili olduğu, antibiyotiklerin yıkama sıvılarının enfeksiyon oranını azalttığı, primer yara kapatılmasının dış ortamla bulaşıyı azaltıp enfeksiyon oranını düşürdüğü, primer internal tesbitin kırık kaynama sorunlarını azalttığı, Stafilokokküs aureus koagülaz (+)’in en yaygın enfeksiyon etkeni olduğu. Tip III C kırıklarında yumuşak doku ve kemik kaybının kaynama sorunlarına neden olarak başarı oranını düşürdüğü saptandı.Item Antioxidant effect of alpha-trocopherol on fracture haematoma in rabbits(Sage Publications, 1996) Durak, Kemal; Bilgen, Ömer Faruk; Kaleli, Tufan; Tuncel, Pınar; Özbek, Resul; Turan, K.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyokimya Anabilim Dalı.In this study, the effect of free oxygen radicals on lipid peroxidation and the antioxidant role of alpha-tocopherol (vitamin E) in these reactions were investigated in haematoma fluid and venous blood samples in rabbits with femoral fracture. There were 21 male rabbits, divided into 3 groups. Conjugated dienes values (as optical density) were compared in venous blood of the rabbits in Group I taken preanaesthesia and after the onset of anaesthesia and the difference between these values proved to be insignificant (P > 0.05). A control group (Group 2) was given saline before fracture occurrence and the other group (Group 3) was injected with alpha-tocopherol 20 mg/kg intramuscularly. Venous blood samples and fracture haematoma fluids in both Group 2 and Group 3 were assayed biochemically. It was established that conjugated dienes values in fracture haematoma fluid in rabbits in the control group were higher than the values in the venous blood of the rabbits in the same group (P < 0.05). However, conjugated dienes values in the alpha-tocopherol injected group both in the haematoma fluid and in venous blood were reduced compared with those in the control group (P < 0.5). In view of the fact that ischaemia and reperfusion develop in fractured regions and that general body ischaemia develops following serious fractures of the extremities, we consider that prophylactic administration of antioxidants such as alpha-tocopherol may be beneficial in suppressing the destructive effects of free oxygen radicals in cells.Item C-reactive protein values and erythrocyte sedimentation rates after total hip and total knee arthroplasty(Sage Publications Ltd., 2001) Karaeminoğulları, Oğuz; Bilgen, Muhammed Sadık; Bilgen, Ömer Faruk; Atıcı, Teoman; Durak, Kemal; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.; A-5095-2018We studied the changes in serum C-reactive protein levels (CRP) and erythrocyte sedimentation rates (ESR) in patients with primary osteoarthritis, who underwent uncomplicated arthroplasty. Of the 28 patients studied, 12 had cementless total hip replacement (THR), and 16 underwent cemented total knee replacement (TKR) with a tourniquet. In both groups serum CRP levels increased rapidly after surgery, peaking on day 2 (THR 23.17 mg/dl, TKR 26.02 mg/dl), and dropping gradually to pre-operative values on day 21 in THR patients and at the end of the second month in TKR patients. ESR peaked on day 5 after operation (THR 100.5 mm/h, TKR 101.3 mm/h), dropping close to pre-operative values at the end of the third month in THR patients and at the end of the ninth month in TKR patients, although, even after a year, ESRs were slightly above their pre-operative values. Serum CRP levels changed more rapidly than ESRs and returned to normal more rapidly. CRP and ESR values tended to be higher in TKR than in THR patients.Item A case report of multiple fractures with arterial vasospasm associated with ergotamine use(Türk Travma ve Acil Cerrahi Derneği, 2013-09) Küçükalp, Abdullah; Durak, Kemal; Bilgen, Muhammet Sadik; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.; 6602850051; 55855337600Vasospasm that develops in association with ergotamine use is a rarely seen but well-understood complication.A case is presented here of multiple fractures in which arteriospasm affecting all the arteries of the lower limb on the same side occurred 10 days posttrauma. In this case, the arteriospasm resulting from ergotamine addiction and high doses of ergotamine, which may be confused with post-traumatic angiospasm, was treated with a marcaine infusion by epidural catheter and heparin, iliomedin and nitronal infusion intravenously.This clinical condition should be borne in mind for all trauma cases determined to have arterial vasospasm, and the use of ergotamine must be queried when taking the anamnesis from the patient.Item Comparative results of percutaneous cannulated screws, dynamic compression type plate and screw for the treatment of femoral neck fractures(Türk Travma ve Acil Cerrahi Dergisi, 2012-01) Kaplan, Tolga; Akesen, Burak; Demirağ, Burak; Bilgen, Sadık; Durak, Kemal; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.; AAI-1638-2021; AAH-9833-2021; 23102160500; 56019156900; 15061239900; 6602850051BACKGROUND The purpose of this study was to compare the period of union, functional outcomes and complications of patients with femoral neck fracture treated with percutaneous cannulated screws versus dynamic hip screw (DHS). METHODS Sixty-six patients with femoral neck fracture were treated with percutaneous cannulated screws (n=33) or with DHS (n=33) between August 1999 and October 2003. Functional outcome was measured using Harris Hip Score, and period of union, amount of bleeding and complications were also recorded. RESULTS The period of union and functional outcomes were not different between the two groups. Risk of avascular necrosis (AVN) was associated mainly with the grade of fracture displacement. In the percutaneous cannulated screw group, duration of surgery was shorter and blood loss was less than in the other group. CONCLUSION There was no superiority between cannulated screws and DHS according to union times and functional results. Risk of AVN is related to the degree of displacement. However, a prospective randomized study is needed to determine the outcome of each technique for patients suffering similar displacement rates.Item A comparison of clinical outcome of augmentation and standard reconstruction techniques for partial anterior cruciate ligament tears(Türk Eklem Hastalıkları Vakfı, 2012) Demirağ, Burak; Ermutlu, Cenk; Aydemir, Fatih; Durak, Kemal; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.; 0000-0001-8259-3695; AAB-2795-2021; 56019156900; 54392665300; 22633641900; 6602850051Objectives: This study aims to compare the clinical outcome and possible complications of augmentation technique and standard reconstruction for the treatment of partial anterior cruciate ligament (ACL) tears. Patients and methods: Forty patients (36 males, 4 females; mean age 30 years; range 19 to 40 years) who underwent surgery due to ACL tear were included in this prospective randomized study. The patients were randomly divided into two groups, including 20 patients in each group. The patients in the group I underwent standard single bundle ACL reconstruction with hamstring tendon autografts, while those in the group 2 underwent augmentation where the remaining remnant ACL was not sacrificed, but instead augmented with hamstring tendon autograft as in the standard reconstruction technique. The mean follow-up was 24.3 months (range; 21-28 months). Clinical outcomes were evaluated using International Knee Documentation Committee (IKDC), Lysholm scores, physical instability tests and patient satisfaction questionnaires. The complication rates of both groups were compared. Tibial and femoral tunnel widening were assessed using lateral and anteroposterior radiographs. Results: No significant differences were found between the groups in terms of IKDC, Lysholm scores, physical instability tests, patient satisfaction questionnaires and incidences of Cyclops lesions and arthrofibrosis. Tibial and femoral tunnel widening was less in the augmentation group. This difference was more significant on the tibial side. Conclusion: In the repair of partial ACL tears, augmentation technique is as effective as the standard technique, leading to, less tunnel widening evidently in the tibial tunnel, particularly.Item Comparison of hemiarthroplasty and total hip arthroplasty in elderly patients with displaced femoral neck fractures(Sage Puplications, 2018-03-21) Barışhan, Fatih Canşah; Akesen, Burak; Atıcı, Teoman; Durak, Kemal; Bilgen, Muhammed Sadık; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.; 0000-0003-0599-6874; A-5095-2018; AAH-9833-2021; 57203059363; 23102160500; 7801647288; 6602850051; 35723877700Objective This study was performed to compare the clinical and radiological outcomes of displaced femoral neck fractures (FNFs) treated with either hemiarthroplasty or total hip arthroplasty (THA) in elderly patients. Morbidity and mortality were also evaluated. Methods Twenty-two patients who underwent hemiarthroplasty and 16 patients who underwent THA for treatment of Garden type 3-4 FNFs from 2012 to 2015 were enrolled in this study. All patients were >65 years of age. Cox regression analysis was performed for mortality evaluation. Results The postoperative blood loss volume, decrease in the hemoglobin level, and transfusion rate were significantly higher in the THA group. The univariate mortality risk was higher in patients with a Charlson comorbidity score of >4, American Society of Anesthesiologists score of >2, Singh index of <3, and postoperative hospitalization of >1 week. Conclusion This study revealed no significant difference in the short-term clinical and radiological results between cementless hemiarthroplasty and THA in elderly patients with displaced FNFs. However, morbidity and mortality were associated with the presence of additional systemic diseases. THA is the preferred surgical technique in patients with displaced FNFs and low comorbidities.Item Comparison of two biological internal fixation techniques in the treatment of adult femur shaft fractures (plate-screws and locked intramedullary nail)(Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği, 2011) Köseoǧlu, Ertuğrul; Durak, Kemal; Bilgen, Muhammed Sadık; Küçükalp, Abdullah; Bayyurt, Sarp; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.; 6602850051; 35723877700; 37113684100; 37113699300BACKGROUND We aimed to compare two (plate-screws and locked intramedullary nail) biological internal fixation techniques in the treatment of adult femur shaft fractures. METHODS Group I included 28 patients operated with biological internal fixation with plate and screws. Group II consisted of 31 patients operated with locked intramedullary nailing technique. During the follow-up period in Group I, 1 patient died and 3 patients dropped out of the study, so the results of 24 patients were evaluated. During the follow-up period in Group II, 2 patients died and 3 patients dropped out of the study, so the results of 26 patients were evaluated in this group. RESULTS Age, sex, injury mechanism, fracture type, time to operation, duration of operation, amount of bleeding, fluoroscopy usage time, early and late complications, duration of hospitalization, fracture union time, and functional results of all patients were comparatively evaluated. CONCLUSION According to our results, no superiority of either technique was demonstrated with respect to fracture union time, complication rate and functional results. Biological internal fixation with plate and screws is an alternative technique to locked intramedullary nailing in patients with multi-trauma or compromised pulmonary or cardiac function, or in complex comminuted or segmented diaphyseal or metaphyseal fractures.Item Distal fibula resection in osteochondroma(Sage Publications, 1996) Durak, Kemal; Bilgen, Ömer; Kaleli, Tufan; Aydınlı, Ufuk; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.; 6602850051; 16933501900; 6603422875; 6602800134We evaluated the effects of distal fibula resection on the ankle function in a patient with osteochondroma. Osteochondroma is a benign tumour which localizes in the metaphysis of the long bones, in the knees and in the shoulders, Although it does not usually cause any symptoms in children under 10 years, we had a 4-year-old patient with a painful swollen ankle with Limited motion, Resection of the lateral malleolus did not affect ankle function and he remained pain-free in daily activities during a 2.5 year follow-up period.Item The effect of alpha-2 macroglobulin on the healing of ruptured anterior cruciate ligament in rabbits(Taylor and Francis, 2004) Demirağ, Burak; Sarısözen, Bartu; Durak, Kemal; Bilgen, Ömer Faruk; Öztürk, Çaǧatay; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.; 0000-0003-3133-206X; S-6686-2019; ABI-7283-2020; 56019156900; 55890736200; 6602850051; 6506377968; 8230555600To investigate the effect of modification of biological environmental conditions, one of the factors influencing the healing of anterior cruciate ligament rupture, we performed experimental anterior cruciate ligament ruptures on New Zealand rabbits. After experimental rupture, intra-articular alpha-2 macroglobulin was injected into the knees of the rabbits in the experiment group to prevent structural changes resulting from the enzymatic reactions in the ruptured anterior cruciate ligament. At the end of 10th day of the experiment, we observed that the anterior cruciate ligaments in the experiment group had retained their prerupture brightness and volume when compared with the control group in which intra-articular alpha-2 macroglobulin had not been injected. We also noted that the anterior cruciate ligaments in the experiment group had not retracted or swollen, the incision sites were regular and clean, and they did not show any signs of degeneration. In the histological examination, the anterior cruciate ligaments in the control groups showed disruption of the collagen network and a significant diminution in number of fibroblasts and fibrocytes (p < .001). At the end of this study, we concluded that the necessary conditions for the healing and repair of ruptured anterior cruciate ligament could exist if the enzymatic and biological environments were under control.Item The effect of immunonutrition (glutamine, alanine) on fracture healing(Swedish Nutrition Foundation-SNF, 2014-10-08) Küçükalp, Abdullah; Sönmez, Gürsel; Durak, Kemal; Bayyurt, Sarp; Bilgen, Muhammed Sadık; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.; AAP-7233-2020; 6602850051; 37113699300; 35723877700Background: There have been various studies related to fracture healing. Glutamine is an amino acid with an important role in many cell and organ functions. This study aimed to make a clinical, radiological, and histopathological evaluation of the effects of glutamine on fracture healing. Methods: Twenty rabbits were randomly allocated into two groups of control and immunonutrition. A fracture of the fibula was made to the right hind leg. All rabbits received standard food and water. From post-operative first day for 30 days, the study group received an additional 2 ml/kg/day 20% L-alanine L-glutamine solution via a gastric catheter, and the control group received 2 ml/kg/day isotonic via gastric catheter. At the end of 30 days, the rabbits were sacrificed and the fractures were examined clinically, radiologically, and histopathologically in respect to the degree of union. Results: Radiological evaluation of the control group determined a mean score of 2.5 according to the orthopaedists and 2.65 according to the radiologists. In the clinical evaluation, the mean score was 1.875 for the control group and 2.0 for the study group. Histopathological evaluation determined a mean score of 8.5 for the control group and 9.0 for the study group. Conclusion: One month after orally administered glutamine-alanine, positive effects were observed on fracture healing radiologically, clinically, and histopathologically, although no statistically significant difference was determined.Item The effects of vitamins E and C on fracture healing in rats(Cambridge Med. Publ., 2002) Dinçer, Gülşah; Sarısözen, Bartu; Durak, Kemal; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.; ABI-7283-2020Forty-eight rats were divided into four groups of 12. For 3 days, each group received the following vitamins in once-daily doses: group 1, vitamin E only; group 2, vitamin C only; group 3, vitamins E and C; and group 4, no treatment (control). The right tibia of each rat was fractured on day 4; the rats then received the same regimen three times a week (once-daily doses) until day 21. Fracture healing was evaluated radiologically by measuring the callus indices, and histologically by a 5-point grading scale. On days 14 and 21, the callus index values in group 2 were statistically higher than those in the other groups. Histological evaluation scores in group 2 were the highest overall, and group 3 scores were higher than those in groups 1 and 4. These findings indicate that vitamin C accelerates fracture healing, vitamin E does not exert a marked effect on this process, and vitamins E and C in combination do not have a synergistic impact on fracture healing.Publication Entrapment of the brachial artery in the cancellous bone in pulseless supracondylar humerus fractures with well-perfused hands: Report of three cases(Turkish Joint Diseases Foundation, 2022-01-01) Ermutlu, Cenk; ERMUTLU, CENK; Sarısözen, Bartu; ATICI, TEOMAN; SARISÖZEN, MEHMET BARTU; Atıcı, Teoman; Durak, Kemal; DURAK, KEMAL; ÇAKAR, ADNAN; Çakar, Adnan; 0000-0001-8259-3695; 0000-0003-4071-8052; ABI-7283-2020Management of pediatric pulseless supracondylar humerus fractures is a point of continuous debate. In this article, we present three cases admitted to the emergency department with pulseless, but well-perfused hands. The fractures were reduced and fixed using the antecubital approach. Prior to reduction, the brachial arteries of all three patients were entrapped in the cancellous bone of the proximal fragment segment. The arteries could only be released after freeing the adventitia by carefully scraping the adjacent bone with the tip of a hemostat. One case required thrombectomy through an arteriotomy using No. 3 Fogarty catheter. In two cases, the pulse returned after a brief period of waiting with no need for vascular intervention. Proceeding with closed reduction, as proposed by the recent guidelines, would result in further damage to the entrapped vasculature, which may go unnoticed due to collateral circulation.Item Erişkin femur cisim kırıklarında biyolojik tespit için kullanılan iki tekniğin karşılaştırılması (Plak-vida ve kilitli intramedüller çivi)(Uludağ Üniversitesi, 2007) Köseoğlu, Ertuğrul; Durak, Kemal; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı’nda, kasım 2003 – mayıs 2007 tarihleri arasında, femur cisim kırığı tanısı ile, biyolojik tespit amacıyla plak-vida veya kilitli intramedüller çivi kullanılarak tedavi edilen 59 erişkin hasta çalışmaya dahil edildi. Plak-vida ile biyolojik içten tespit yapılan 28 hasta grup I, kilitli intramedüller çivi kullanılan 31 hasta grup II olarak ayrıldı. Grup I’ den 1 hastanın ölmesi ve 3 hastanın da takip sırasında kontrollere gelmemesi nedeni ile 24 hasta çalışmaya dahil edildi. Grup II’ de ise 2 hastanın ölmesi ve 3 hastanın da takipleri sırasında kontrollere gelmemesi nedeni ile 26 hasta çalışmaya dahil edildi. Grup I ve II’ deki olguların yaş ve cinsiyetleri, yaralanma nedenleri, kırık tipleri, ameliyata alınma zamanları ve ameliyat süreleri, kanama miktarları, floroskopi kullanım ve hastanede yatış süreleri, erken ve geç dönem komplikasyonları, kaynama zamanı ve fonksiyonel sonuçları karşılaştırılmalı olarak değerlendirildi. Sonuçta; kullanılan her iki yöntemin, kaynama süreleri, komplikasyon oranları ve fonksiyonel sonuçlar açısından birbirine üstünlükleri olmadığı; plak ile biyolojik tespitin, özellikle çoklu yaralanmalı, pulmoner ve kardiyovasküler sistemi risk altında olan hastalarda ve parçalı, segmenter cisim ya da metafiz kırıklarında kilitli intramedüller çivilere tercih edilebilecek alternatif bir yöntem olduğu görüşüne varıldı.Item Extremity injuries in children resulting from the 1999 Marmara earthquake: An epidemiologic study(Lippincott Williams and Wilkins, 2003-07) Sarısözen, Bartu; Durak, Kemal; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.; ABI-7283-2020; 55890736200; 6602850051The purpose of this study was to determine the clinical features, type and severity of musculoskeletal injuries in paediatric age groups in comparison with adult victims of the Marmara earthquake, which occurred on 17 August 1999. Of 151 injured patients hospitalized due to musculoskeletal trauma, 31 (20.5%) were under 16 years of age. The most important problems in the patients were extremity trauma, crush syndrome, acute renal failure and other ensuing medical complications. Five (18.5%) out of 27 children with crush syndrome required haemodialysis because of acute renal failure and three (11.1%) required amputation. Haemodialysis was needed in 54 (93.1%) of 58 adult patients with crush syndrome; amputation was necessary in 12 (20.7%) of them. Although the types of injuries resulting from the earthquake were similar in adults and children, the orthopaeclic consequences of these injuries showed significant differences, especially in the rates of crush syndrome leading to acute renal failure and amputation.Item Femur boyun kırıklarının tedavisinde perküton kanüle vida ve dinamik kompresyon tipi plak-vida uygulamalarının karşılaştırmalı sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 2004) Kaplan, Tolga; Durak, Kemal; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı'na, Ağustos 1999 - Ekim 2003 tarihleri arasında femur boyun kırığı ile başvuran ve tedavilerinde perkütan kanüle vida veya dinamik kompresyon tipi plak-vida ile internal tespit uygulanan 66 olgunun klinik ve radyolojik sonuçları karşılaştırmalı olarak değerlendirildi. Perkütan kanüle vida uygulanan 33 olgu grup l, dinamik kompresyon tipi plak-vida uygulanan 33 olgu ise grup II olarak ayrıldı. Her iki gruptaki olgular; yaş, cinsiyet, yaralanma nedeni, Garden sınıflandırması, Amerikan Anesteziyoloji Cemiyeti gruplandırma sistemi, ameliyata alınma zamanı, anestezi tipi, ameliyat süresi, kanama miktarı değişkenlerine göre incelendi. Hastaların erken ve geç dönem komplikasyonları ile kırık kaynama süreleri belirlenerek, klinik ve radyolojik sonuçları değerlendirildi. Sonuçta; kullanılan tespit yöntemleri arasında, kırık kaynama süresi ve fonksiyonel sonuçlar açısından birbirlerine üstünlüklerinin olmadığı, avasküler nekroz riskinin ise kırık ayrılma derecesi ile ilişkili olduğu ancak perkütan kanüle vida uygulamasının dinamik kompresyon tipi plak-vida uygulamasına göre ameliyat süresini kısalttığı ve kanamayı azalttığı görüşüne varıldı.Item Histological assessment of the effect of alpha-tocopherol on fracture healing in rabbits(Sage Publications, 2003-01) Özkan, S.; Durak, Kemal; Sönmez, Gürsel; Sarısözen, Bartu; Kaya, Metin; Öztürk, Çaǧatay; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Cerrahi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.; 0000-0003-3133-206X; ABI-7283-2020; AAP-7233-2020; S-6686-2019; 6602850051; 55167435000; 55890736200; 55417963000; 8230555600To investigate the effect of alpha-tocopherol (vitamin E) on fracture healing in rabbits, two groups of 10 rabbits were either injected with alpha-tocopherol (treated) or untreated (controls). The right femurs of both groups were fractured, and the treated group were injected intramuscularly with 20 mg/kg alpha-tocopherol daily for 5 days starting on the day of fracture. After 21 days, histological sections of the fractured region were examined and scored. Fracture healing had progressed further in the alpha-tocopherol group than in the control group. A statistically significant difference between the histological grading of fracture healing in the two groups was found. This difference may result from an antioxidant (alpha-tocopherol) effect on free oxygen radicals in the fracture area. We conclude that alpha-tocopherol may affect fracture healing favourably and might be useful as a therapeutic agent in clinical fracture management.Item Humerus diyafiz kırıklarında plaklı osteosentez ve konservatif tedavinin radyolojik ve fonksiyonel sonuçlarının retrospektif olarak karşılaştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023) Tigit, Soner; Durak, Kemal; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.Amaç: Konservatif ve plaklı osteosentez ile tedavi edilen humerus diyafiz kırıklarının fonksiyonel ve radyolojik sonuçlarını retrospektif olarak inceleyerek literatür ile karşılaştırıp değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: 2010-2022 yılları arasında kapalı humerus kırığı nedeniyle başvuran hastalardan 18 yaş ve üzerinde 86 hastadan 36’sıkonservatif tedavi olarak fonksiyonel ortez ile, 40 hasta ise plaklı osteosentez ile tedavi edilerek sonuçları retrospektif olarak değerlendirildi. Takipleri yetersiz olan10 hasta çalışmadan çıkarıldı. Çalışmaya dahil edilen hastaların demografik verileri, AO sınıflamasına ve kırık bölgesine göre kırık tipleri, sigara içip içmemesi, radial sinir felci olanlar ve komplikasyonları kayıt edilmiştir. Hastaların uygulanan tedavi yöntemine göre radyolojik verilerde kaynama süresi, kaynama olup olmaması ve açılanmaları incelendi. Fonksiyonel değerlendirme için Stewart ve Hundley skorlama sistemi ve QuickDASH skorlama ölçeği uygulandı. Bulgular: Çalışmamızda yer alan 76 hastanın 48’i erkek, 28’i kadındı. Konservatif tedavi uygulanan hastaların yaş ortalaması 48,53 iken plaklı osteosentez yapılan hastaların yaş ortalaması 45,98 bulundu. AO sınıflamasına göre hastaların 29 tanesi Tip A (%38,7), 32 tanesi Tip B (%41,3) ve 15 tanesi Tip C (%20) olduğu görüldü. Kırıklar bölgelere gruplandırıldığında en çok orta diyafiz kırığı (%62,7) görüldü. Konservatif tedavi edilen 6 hastada(%16,7) , plaklı osteosentez ile tedavi edilen 2 hastada(%5) kaynamama gelişti. Özellikle C tipi kırıklarda kaynamama oranı %33,3 olarak diğer kırık tiplerine göre yüksek bulundu. Konservatif tedavi edilen hastaların %36,1 oranında 5° üzerinde açılanma vardı. Bu açılanma ile QuickDASH skoru arasında anlamlı ilişki bulunmadı. (p=0,25) Ortalama QuickDASH skoru konservatif tedavi uygulanan hastalarda 10,81 puan, plaklı osteosentez uygulanan hastalarda 7,23 puan olarak bulundu. Stewart-Hundley kriterlerine göre konservatif tedavi uygulanan hastaların %89’u mükemmel ve iyi, plaklı osteosentez yapılan hastaların ise%85’i mükemmel ve iyi olarak değerlendirildi. Radial sinir felci olan 5 hastada 4ay içinde tam iyileşme görülmüştür. Sonuç: Konservatif tedavide plaklı osteosentez tedavisine göre kaynama sorunlarının daha yüksek oranda görüldüğü, radial sinir felci olan kapalı kırıklarda belirtilen endikasyonlar dışında 4 ay sonunda beklenildiğinde sinir bulgularının geriye dönebileceği, dizilim bozukluklarının fonksiyonel sonucu etkilemediği, kaynama süresinin uzamasıyla QuickDASH skoru istatiksel olarak anlamlı şekilde arttığı ve plaklı osteosentez tedavinin konservatif tedaviye göre yüksek kaynama oranı ve hızlı fonksiyonel dönüş sağladığı görüşüne varılmıştır.Item İki ve daha çok seviye dejeneratif lomber spinal stenoz tanısıyla dekompresyon ve spinal enstrumanla füzyon yapılan hastaların fonksiyonel ve radyolojik sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 2011) Göksel, Ferdi; Aydınlı, Ufuk; Durak, Kemal; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.Çalışmamızda en az bir yıllık takibi olan iki ve daha çok seviye dejeneratif lomber spinal stenoz tanısıyla dekompresyon ve spinal enstrumanla füzyon yapılan hastaların fonksiyonel ve radyolojik sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlandı. Hastaların demografik verileri, ameliyat öncesi ve son kontrolündeki radyografileri, ameliyat öncesi MRG'leri, ameliyat öncesi ve son kontroldeki koşu bandı testi sonuçları değerlendirildi. Ameliyat öncesi ve son kontrollerinde hastalar tarafından doldurulan fonksiyonel durum ve genel sağlığa yönelik testler değerlendirildi.Çalışmaya katılan 15 hastanın 12'si kadın (%80), 3'ü erkek idi(%20). Hastaların ameliyat sırasındaki yaşları ortalama 67 (aralık;55-84), VKİ ortalama 32,4 kg/m² (aralık;21,3-46,8) idi. Onbir hastada en az bir tane sistemik hastalık vardı. Ameliyat öncesi stenotik segmetlerin aksiyel plandaki spinal kanal alanı ortalaması 91,4±6,3 (aralık;21,9-171,3) mm² ölçüldü. Spinal kanal alanı L4-5 seviyesinde ortalama 60,2±6,1 (aralık;31-98) mm², L3-4 de 72±6,1 (aralık;22-97) mm², L5-S1 de 90,2±6,2 (aralık;62-110) mm², L2-3 de 90,4±6,1 (aralık;70-105) mm² ölçüldü. Tüm hastalarda L4-5 seviyesinde, %80`inde L3-4, %73,3'ünde L5-S1, %33,3'ünde L2-3 seviyesinde stenoz vardı. Hastaların ortalama ameliyat süresi 221,6 dk (aralık;120-360), ameliyat sırasında ortalama kanama miktarı 996,6 ml (aralık;200-2500) idi. .Ortalama dekompresyon seviye sayısı 2,86 idi. Hastalardan %33,3 `üne (N=5) hemilaminektomi, %66,6'sına (N=10) total laminektomi yapıldı. Ortalama 4,66 seviye enstrumantasyon uygulandı. Beş hastaya (%33,3) TLİF uygulandı.Ortalama 21,1 ay takip edilen hastaların son kontroldeki fonksiyonel ve genel sağlığa yönelik test sonuçlarında, koşu bandı test sonuçlarında ameliyat öncesine göre anlamlı iyileşme olduğu görüldü. Ayrıca testlerin birbiri ile korelasyonu gösterildi. Son kontrolde hastaların %73,3'ünde hasta memnuniyeti mükemmel-iyi idi. Tedavi memnuniyeti ile yaş, VKİ, laminektomi sayısı, enstrumante edilen segment sayısı, TLİF kullanımı arasında anlamlı ilişki saptanmadı. Ameliyat sonrası komplikasyon gelişmesi hasta memnuniyetini olumsuz etkilemiştir. Komplikasyon gelişiminin yaş, VKİ, laminektomi sayısı, enstrumante edilen segment sayısı, TLİF kullanımı arasında anlamlı ilişki saptanmadı.