2023 Cilt 32 Sayı 2

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/41017

Browse

collection.page.browse.recent.head

Now showing 1 - 8 of 8
  • Publication
    XVII. Yüzyılda Bursa Nakîbü’l-Eşrâf Kâim-i Makâmı Seyyid Cafer Paşa ve ailesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-09-29) Maydaer, Saadet
    Nakîbü’l-eşrâflık kurumu seyyidlerin soylarının düzenli takibi ve seçkin konumlarının getirdiği bazı uygulamaların yerine getirilebilmesi için tesis edilmiştir. Merkezdeki nakîbü’l-eşrâfların yerel temsilcileri konumundaki nakîbü’l-eşrâf kâim-i makâmların yaşadıkları bölgedeki saygın ve seçkin seyyid ailelerden seçildiği bilinmektedir. Bursa’da ilk dönemlerde görev yapan nakîbü’l-eşrâf kâim-i makâmlar arasında hakkında en çok bilgi sahibi olabildiğimiz kişi, Seyyid Cafer Paşa’dır. Cafer Paşa Bursa’da kökleri Tebriz’e dayanan itibarlı bir seyyid ailesine mensuptur. Edindikleri bu itibarlı konumlarının bir sonucu olarak dedeleri Emir Gazi’den itibaren aile üyeleri selâtîn vakıfları mütevelliliği ve düzene konulmasını sağlama gibi önemli görevlere getirilmişlerdir. Cafer Paşa’nın vefatının ardından oğlu Seyyid Mehmed nakîbü’l-eşrâf kâim-i makâmı olarak atanmış, ilerleyen yıllarda ise torunu İbrahim aynı vazifeyi sürdürmüştür. Böylece ailenin bilindiği kadarıyla üç ferdi Bursa nakîbü’l-eşrâf kâim-i makâmı olarak görev yapmıştır. Bu çalışma, yaşadıkları çevrede tanınmakla birlikte çok da ünlü olmayan, dolayısıyla haklarında daha sınırlı bilgiler bulunan seyyid bir ailenin tarihini şer‘iyye sicilleri ve arşiv belgelerindeki sınırlı bilgilerin peşine düşerek araştırmaktadır. Bu şekilde Cafer Paşa’nın kendinden önceki beş atasının ismi belirlenebilmişken, kendisinden sonra gelen sekiz nesil evlat ve torunlarına dair doğumlarından, evliliklerine, mülk-alım satımlarından, miras anlaşmazlıklarına ve vakıflarla ilişkilerine kadar hayatın çok farklı alanlarına dair bilgiler elde edilebilmiştir. Böylece 17. yüzyılda Bursa’da saygın, ama şöhretli olmayan bir seyyid ailesinin toplumsal konumu, sosyal, ekonomik ve hukukî ilişkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır.
  • Publication
    Kur’ân’da Beka ve Fena kavramlarının artzamanlı (diachronic) semantik analizi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-09-24) Özdemir, Faruk
    Bu makalede “beka” ve “fena” kavramları artzamanlı semantik açıdan inceleme konusu yapılmıştır. Önce “beka” kavramının türediği b-ḳ-y (ي ـ ق ـ ب (kökü ve müştaklarının etimolojik tahlili yapılarak muhtelif manaları tespit edilmeye çalışılmıştır. Aynı şey “fena” kavramının türediği f-n-y (ى ـ ن ـ ف ( kökü ve türevleri için de yapılmıştır. Bu merhalede manaların doğru bir şekilde belirlenebilmesi amacıyla ilk dönem Arapça lügatler incelenmiştir. Bu bağlamda kadim Arapça lügatler taranarak “beka” ve “fena” kavramlarının muhtelif türevleriyle birlikte Kur’ân öncesi dönemde Cahiliye Arapları tarafından hangi manalarda kullanıldığı, özellikle Cahiliye şairlerinin şiirlerinden, Arapların darb-ı meselleri ve muhtelif kullanımlarından elde edilmiş anlamları tespit edilmeye çalışılmıştır. Lügatler bu şekilde taranarak “beka” ve “fena” kavramlarının tarihî süreç içerisinde Kur’ân’ın inişine kadar Araplar tarafından hangi anlamlarda kullanılmış olduğu ve taşıdığı muhtelif anlamları ortaya çıkarılmıştır. Kelimelerin her zaman taşıdıkları ve hangi sisteme girerlerse girsinler yitirmedikleri esas manaları olduğu gibi kelimelerin kökünden gelmeyen fakat içinde bulundukları münasebet sisteminden doğan izâfî manaları da vardır. O nedenle bundan sonraki aşamada b-ḳ-y ve f-n-y kökü ve türevlerinin Kur’ân siyakında hangi anlam yelpazesine sahip olduğunu, söz konusu kök ve türevlerinin yer aldıkları bağlam içerisinde hangi esas ve izâfî manaları ihtiva ettiklerini belirlemek amacıyla mümkün mertebe tüm tefsir kaynakları taranmıştır. Bunu yapmadaki gayemiz zikri geçen kök ve kavramların lügatlerdeki manalarıyla Kur’ân âyetlerinde yer aldıkları siyak içerisindeki anlam farklarını ortaya çıkarmaktır. Son olarak beka ve fena kavramları tasavvuf tarihinde en çok tartışılan ve üzerinde en çok söz söylenen terimlerden olduğu için bu kavramların Kur’ân sonrası dönemde hangi anlamlarda kullanıldıkları tespit edilmeye çalışılmıştır.
  • Publication
    Mâtürîdî kelâm düşüncesinde astroloji eleştirileri
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-12-09) Koçak, Muhammet
    Bu çalışmada, İslâm inanç esaslarının tespit ve muhafazası için tesis edilmiş Kelâm ilminin, akaidkelâm literatüründe kendisine değinilecek derecede nazar-ı dikkate aldığı ve tarih boyunca güncelliğini koruyarak inananların zihinlerinde şüphe oluşturan bir ilim olarak gördüğü astroloji ve astrologlara yönelttiği eleştiriler incelenecektir. Bu kapsamlı konu, sınırlanması bakımından özellikle Mâtürîdî kelâm ekolünün tespit edilebilen yaklaşımları çerçevesinde ele alınacaktır. Çalışmanın giriş bölümünde kelâm düşünce tarihi içinde astroloji çerçevesinde çalışmaya hazırlayıcı birtakım bilgiler sunulacak ve çalışmanın, klasik kaynak incelemesi aracıyla elde edilen verilerinin betimsel analizinin sunulduğu bir yöntem takip edilecektir. Birinci bölümde astroloji ve ilgili terkiplerin kavramsal olarak tahlili yapılacaktır. Ardından ʿilm-i aḥkâm-ı nücûm olarak da anılan bu ilmin, ilimler hiyerarşisindeki yeri ve meşruiyetine dair düşünceler ortaya konulacaktır. Akabinde arka plana dair bir izah olması bakımından İslâm öncesi ve İslâmî dönem itibariyle konunun tarihi süreci kısaca sunulacaktır. İkinci bölümde Mâtürîdî kelâm düşüncesinde astrolojiye dair yaklaşımlar ve eleştiri noktaları belirlenerek kelâmcılar nazarında bu ilmin konumu ve taraftarlarına dair tutumlar ifade edilecektir. Mâtürîdî kelâmında, astroloji ve astrologlara yönelik ortaya konulan eleştiriler ve tespit edilen bulgular; bilgi, âlem/kozmoloji, Allah ve nübüvvet tasavvuru noktasında belirlenen başlık ve alt başlıklar çerçevesinde incelenecektir. Sonuç olarak çalışma, bilgi teorisi, âlemin kıdemi, Allah dışında ilahlar kabulü ve nübüvvetin inkârı şeklinde ortaya çıkan bulguların ifadesi ve yeni çalışma önerilerini içeren sonuç kısmıyla tamamlanacaktır.
  • Publication
    Endülüs risâlelerinde bir ihvâniyât örneği: İbn Haldûn ve İbnü’l-Hatîb arasında geçen mektuplaşmalar
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-11-28) Akay, Figen
    Tarih, düşünce, bilim ve edebiyat alanlarında eserler kaleme alan İbn Haldûn ve İbnü’l-Hatîb’in sahip olduğu kültürel birikim, siyasette etkili olmalarının en önemli nedeni olmuştur. İçinde yaşadıkları yüzyılda, bilimsel güç ve siyasi otoriteler birbiriyle tam bir kenetlenme hâlindeydi. Nitekim pek çok siyasi makamlarda görev icra eden İbn Haldûn, bunlardan önce bilimsel ve entelektüel yetkinliği ile tanınırdı. Aynı şekilde İbnü’l-Hatîb de tarih, coğrafya, fıkıh, felsefe ve edebiyat gibi pek çok alanda kendini ispatlamış âlimlerdendi. Bu makalede aynı dönemi paylaşan, 8./14. yüzyılda Kuzey Afrika ve Endülüs bölgesinde hem eserleriyle hem verdikleri siyasi mücadele ile öne çıkan, Arap Edebiyatı ve düşünce tarihinin önemli isimlerinden olan, yaşadığı çağda ve daha sonrasında görüşleriyle geniş etki uyandıran İbn Haldûn ve İbnü’l-Hatîb’in mektupları ihvâniyât risâlesi örneği olarak incelenmiştir. Bu çerçevede öncelikle bu dostluğa işaret eden deliller ortaya koyulmuştur. Buna göre girişte ihvâniyât risâleleri hakkında kısa bilgi verildikten sonra bu iki ismin biyografileri ve dostluklarının oluşmasında önemli bir etken olan siyasi pozisyonları ele alınmıştır. Ardından makalenin birinci bölümünde dostluklarının başlangıç ve ileri aşamaları hakkında bilgi verilmiş; ikinci bölümünde ise birbirlerine gönderdikleri mektuplar tespit edilerek muhteva açısından incelenmiştir. Ayrıca bu mektupların edebî gücüne de vurgu yapılmıştır.
  • Publication
    Sosyal bilimlerde şimdiye ulaşmak: Kronoloji-Vigizm ilişkisi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-10-09) Dilekçi, Hatice Kübra Yücedoğru
    Sosyal bilimlerde geçmiş unsurların günümüzde kullanımı metodolojik olarak tartışmalıdır. Zamansal şimdinin dinamikleri, geçmişten günümüze uzanan bununla birlikte belirli bir sıralama ve seçime tabi olan bir süreçtir. Bu makalede, söz konusu sıralama ve seçimin kronoloji ve vigizm kavramları ekseninde incelenmesi amaçlanmaktadır. Kronoloji, kavramsal olarak geçmiş zamanın sıralanmasıdır. Ayrıca Hıristiyan geleneğine dayalı takvim kültürünün başlangıcıyla ilerleme fikrinin kesiştiği bir kavramsal sürece sahiptir. Süreklilik ve noktasal an unsurlarını içeren iki bileşene sahip kronolojinin sosyal bilimler için sahip olduğu işlev ve zorunluluk tartışılmaktadır. Makalenin diğer kavramı vigizm ise geçmişin soyutlanarak belirli çıkarımlar içerisinde günümüzü verecek şekilde yorumlandığı bir zaman problemidir. Vigizmin zaman problemi olarak tanımlanması, geçmişte şimdiyi görmenin ve şimdinin kökünün geçmişte fark edilebilmesinin mümkün olduğu iddiası nedeniyledir. Makalede vigizmin siyasi arka planı irdelenerek tarih yazımında şimdinin oluşumunda oynadığı baskın role dikkat çekilmektedir. Nihayetinde makale, sosyal bilimler alanında kullanılan kronolojik dizilimlerin vigistik olarak etiketlenmelerinin imkânını metodolojik bakışla ortaya koymayı hedeflemektedir. Bu bağlamda kronolojiden uzaklaşmanın imkânı tartışılmaktadır. Niteliksel bir zaman değişimi içeriğiyle kayrolojik zaman, makalede bir öneri olarak gündeme getirilmektedir.
  • Publication
    Hatîb eş-Şirbînî’nin es-Sirâcü’l-münîr adlı tefsirinde isrâiliyat
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-01-15) Zengin, Mükrime Dilekçi
    İslâm, temel kaynak olarak Kur’ân ve hadise dayanmaktadır. Bununla beraber gerek Kur’ân’da Ehl-i kitabın zikredilmesi gerek Ehl-i kitaptan olanların İslâm dinine girmesi ile İsrâiliyat da bir kültür olarak İslâm dini içerisinde yerini almaya başlamıştır. Çok erken dönemlerde dinin içerisinde kendini gösteren İsrâilî haberler, tefsir ilminde bazen bilgi kaynaklı bazen de tenkit maksatlı nakledilmiştir. Yani İsrâiliyat, tefsirlerin rivâyet yönünün tartışmalı bir sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Anlam çerçevesi, oluşum süreci, kabul ve reddedilmesinin gerekçeleri pek çok araştırmacının çalışma konusu olmuştur. Bu noktalar ayrı bir araştırma alanı olduğu için makalemiz, İsrâiliyat üzerindeki problemleri tartışmayı değil, Şirbînî’nin Kur’ân’ı anlama yönteminde İsrâiliyatın konumunu belirlemeyi hedeflemektedir. Şirbînî’nin es-Sirâcü’l-münîr adındaki tefsir eserini döneminin etkilerinden uzak tuttuğu görülmektedir. Ayrıca müfessirimiz, tefsir, fıkıh, Arap dili ve edebiyatı ve kelâm gibi pek çok alanda eser kaleme aldığı hâlde bu ilimlerle ilgili izahlarını tefsirinde sınırlı tutmakta ve bu alanlardaki görüşlerini müstakil eserlerine bırakmaktadır. Mesela, fıkıh konularındaki görüşlerinin Şâfiî fetva usulünde önem kazandığı kabul edilmekte iken tefsirinde fıkıh konularına da fazla yer vermemektedir. Ayrıntılardan mümkün olduğu kadar arınmış bir tefsir yazmayı hedefleyen Şirbînî’nin, Kur’ân’ın gerekli görmediği ayrıntıları pek çok İsrâilî haberlerle eserine taşıması ve nübüvvet makamına aykırı olmadığı sürece tenkit çizgisine tâbi tutmaması dikkat çekicidir. Bu da Şirbînî’nin esSirâcü’l-münîr’inde İsrâiliyat kaynağını ön plana çıkarmamızı ve İsrâilî bilgilerin yerini tespit etmemizi gerektirmektedir.
  • Publication
    Fatih Mehmet Yılmaz, hadislerin tespitinde tâbiînin rolü: “Resulullah’tan (sav.) duydun mu?” rivayetleri
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-12-21) Tatlı, Mustafa
    Soru-cevap yöntemi, öteden beri ilim öğrenme vasıtaları arasındaki yerini korumuştur. Tâbiîler, genel anlamda sahâbeden soru-cevap yöntemiyle çok sayıda hadis öğrenmiştir. Bunun yanında tâbiîler, hadis nakletmelerinin ardından sahâbeye çeşitli sebeplerle “Resulullah’tan duydun mu?” sorularını yöneltmiştir. Bu soruların özel olarak incelenmesiyle hem hadislerin tespiti hem de tâbiînin hadis rivayetindeki etkisi ortaya koyulmuştur. Sözü edilen konu, yakın tarihte Fatih Mehmet Yılmaz tarafından Hadislerin Tespitinde Tâbiînin Rolü: “Resullulah’tan (sav.) Duydun mu?” isimli çalışmada ele alınmıştır. Bu yazının konusu, Yılmaz’ın ilgili çalışmasıdır
  • Publication
    Editörden
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-12) Birgül, Mehmet Fatih