2003 Cilt 4 Sayı 5

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/13341

Browse

collection.page.browse.recent.head

Now showing 1 - 12 of 12
  • Item
    Ölüm gerçeğinin Türk kültürüne ve Anadolu Türk şiirine yansıması
    (Uludağ Üniversitesi, 2003-12-01) Koçin, Abdulhakim
    “Yaşayan her şeyin ölümlü olduğu” gerçeği bütün insanlar tarafından kabul edilmiş, ancak ölüm, kapalı bir olgu olduğundan, farklı kültürlerdeki insanlar tarafından değişik şekillerde algılanmıştır. Diğer kültürlerde olduğu gibi Türk kültür ve şiirinde de ölüm konusu önemli bir yer tutar. Henüz İslâm’ı kabul etmedikleri dönemlerde de Türklerde ahiret inancı vardı ve ölüm onlar için büyük bir korku ve endişe kaynağı idi. İslâm’ın kabulü ile birlikte yaşam biçiminin yanı sıra ölüme bakış açısı da kısmen değişti. Ölüm, artık “korku ile ümit” arası bir çizgi oldu. Çünkü İslâm inancında kaçınılmaz olan ölüm, bir yok oluş değil, ruhun bedenden ayrılışı, yeni bir hayatın başlangıcıdır. Ölüm gerçeğinin şiirimize yansıması da bu inanç sisteminin ölüm konusundaki görüşüne paraleldir. Bu çalışmada, ölüm gerçeği, Türk kültürüne ve Anadolu Türk şiirine yansıması konusu incelenerek bir sonuca varılmaya çalışılmıştır.
  • Item
    XVI. yüzyıl Divan şâiri Fedâyî ve Fâl-nâme-i Kur’ân-ı ‘Azîm’i
    (Uludağ Üniversitesi, 2003-12-01) Şanlı, İsmet
    XVI. yüzyılda II. Bâyezid ve Yavuz Sultan Selim dönemlerinde yaşamış olan Fedâyî’nin asıl adı Ali Bâlî’dir. Kaynaklardaki bilgilere ve bazı kasidelerine göre Şehzade Mahmud ile Şehzade Korkud’un hizmetlerinde bulunmuş, Sultan II. Selim’in şehzadelik döneminde sipâhîlik yapmış olan Fedâyî, 969/1561 yılında vefat etmiştir. Fedâyî’nin bilinen tek eseri Divanı’dır. Oldukça hacimli olan bu divan, nazım şekilleri ve muhtevâ açısından zengin bir eserdir. Üzerinde durmaya çalıştığımız Falnâme, Divan’ın Millî Ktp. No: 8625’te kayıtlı nüshasının sonunda yer almaktadır. Aruzun “MefÀèìlün MefÀèìlün Feèÿlün” kalıbıyla yazılmış olan falnâme 78 beyittir. Fal ve falnâmeler hakkında genel bilgiler verildikten sonra Fedâyî’nin Falnâmesi’nin özellikleri üzerinde durularak transkripsiyonlu (çeviri-yazı) metni verilmiştir.
  • Item
    Rus eleştiri tarihinde F.M. Dostoyevski
    (Uludağ Üniversitesi, 2003-12-01) Hafızoğlu, Leyla
    Rus eleştiri tarihinde Dostoyevski’yle ilgili birçok yorum vardır. Makalede bu yorumları yıllara ve ideolojik yaklaşımlara göre sınıflandırarak tanıtmaya çalıştım. Daha ilk eseriyle edebiyat çevrelerinin yoğun ilgisiyle karşılaşan Dostoyevski’nin özgün yeteneği ilk olarak çağdaş Rus eleştirisinin kurucusu Vissarion Bellinsky tarafından fark edilmiştir. Büyük romanlarını yazdığı yıllarda Bellinsky ölmüştür ve ardılları ile Dostoyevski’nin arasındaki ilişkiler soğumuştur. Dostoyevski’nin sanat dünyası, kişi yaşamını tümüyle toplumsal şartlara bağlayan eleştirmenler tarafından anlaşılamamıştır. Yirminci yüzyılın başında, Rus Devrimi öncesinde sembolistler Dostoyevski’yi yeniden “keşfetmiştir”. Bununla birlikte sembolistler, Dostoyevski’nin eserlerindeki felsefî ve etik sorunları dinselliğe indirgemiştir. 1917 Devrimi’nden hemen sonra, Sovyet eleştirmenler yazarın eserlerini tarih ve edebiyat akımlarına bağlı bir bakış açısıyla incelemiştir. Otuzlu, kırklı ve ellili yılların eleştirisinde, realizmi sanatta uygulanan ideoloji olarak kabul eden eleştirmenler, Dostoyevski’nin okurları üzerinde etkisini “zararlı” ilân etmişlerdir. Bu dönemde Sovyetler Birliği’nde Dostoyevski’nin eserleri yayınlanmamıştır. Altmışlı yıllarda Sovyet edebiyat bilimi realizm anlayışının sınırlarını genişletmiştir. Daha sonra, yetmişliseksenli yıllarda Dostoyevski’nin Rus realist edebiyatındaki yerini diğer Rus yazarlarla kıyaslama yoluyla belirlenmeye çalışılmıştır. Doksanlı yıllarda Rusya her alanda yeniden yapılanmaya başlamıştır. Bu yenilikler edebiyat ve sanat alanında da boy göstermiştir. Dostoyevski’nin yasaklı günleri sona ermiş, hakkında yeni yorumlar yayınlanmıştır.
  • Item
    Eksik tekrar
    (Uludağ Üniversitesi, 2003-12-01) Üstünova, Kerime; Uludağ Üniversitesi/Fen Edebiyat Fakültesi/Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.
    Eksik tekrar; gösteren yanı aynı, gösterilen yanı farklı dil birimlerinin aynı dil gerçeğine gönderme yapması demektir. Kimi zaman mesajların alıcıya iyice belletilmesi, eski bilgilerin dile yeniden sokulması gerektiğinde kullanılır. Daha önce kullanılan bir bilgi, art ya da ön gönderim yoluyla iletişimde yeniden kullanılır. Bu yolla iletişim anında emekten ve zamandan tasarruf edilmiş, tekrara düşülmemiş, dolayısıyla dilin estetik yanı zarar görmemiş olur.
  • Item
    Halide Edib Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Falih Rıfkı Atay’ın kalemiyle savaş ve çocuklar
    (Uludağ Üniversitesi, 2003-12-01) Erdal, Kelime; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi/Türkçe Eğitimi Bölümü.
    Bu çalışmada Türk Edebiyatının önde gelen isimleri olan Halide Edib Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Falih Rıfkı Atay’ın Millî Mücadele sırasında ve sonrasında ülkenin ve savaştan etkilenen çocukların durumunu anlatan yazıları incelenmiştir. İncelemede bu yazarların seçilmesinin nedeni, Yunanlıların Anadolu’da yaptıkları zulümleri belirlemek amacıyla devrin hükümeti tarafından oluşturulan Tedkîk-i Mezâlim komisyonunda yer almalarıdır. Bu yazarlar izlenimlerini “İzmir’den Bursa’ya” isimli kitapta toplamışlardır. Araştırmada bu kitabın yanısıra Falih Rıfkı Atay’ın 1922 yılında Akşam gazetesine yazdığı yazılar da incelenmiştir.
  • Item
    Osmanlı döneminde mahalle ve işlevleri
    (Uludağ Üniversitesi, 2003-12-01) Düzbakar, Ömer; Uludağ Üniversitesi/Fen Edebiyat Fakültesi/Tarih Bölümü.
    Osmanlı döneminde mahalle sosyal ve fiziki bir birimdir. Mahallede yaşayanlar birbirlerine karşı sorumlu olup sosyal bir dayanışma içindedirler. Mahalle ile ilgili alınacak kararlarda etkin rol oynadıkları gibi suçluların tespiti ve cezalandırılması, alınacak vergilerin tespiti, görevli olan kişilerin kontrolleri, gerektiğinde bu kişilerin görevlerinden alınması, ihtiyaç duyulan hizmetlerin yerine getirilmesi şeklinde pek çok konuda kendilerine tanınmış haklarını kullanmışlardır. Bu çalışmada şehir tanımı üzerinde kısaca durulduktan sonra, mahalle halkının birbirine karşı sorumluluğu ve üstlendikleri roller hakkında, Bursa merkezli olmak üzere, bilgi verilmiştir. Temel kaynak olarak Bursa Şer‘iyye Sicillerinden yararlanılmıştır.
  • Item
    An insight into the Middle Ages through the singular spiritual experiences of Margery Kempe, and Christ as a “lover” in Kempe’s book, and other religious works
    (Uludağ Üniversitesi, 2003-12-01) Ege, Ufuk
    Margery Kempe (c.1373-c.1439), bir otobiyografi yazarıdır ve onun ruhsal yaşamı The Book of Margery Kempe (Margery Kempe’in Kitabı) adlı eserinde kaleme alınmıştır. Kempe’in mistik bir yazar olduğu düşünülmesine rağmen, kitabı başka Ortaçağ mistik yazarlarının kullandığı içeriğe uymaz. Çünkü, o esas olarak kendi kişisel ve ruhsal deneyimleri üzerinde durur ve bir rahibe değildir. Kempe, duygusal bir kadındı ve onun için Hristiyanlığın mucizeleri, gerçek deneyimlerdi. Yaşamındaki gerçek olaylar veya kişiler ise, ona Hristiyan kavramlarını ya da kişiliklerini anımsatıyordu.
  • Item
    Martin Heidegger felsefesinde ölüm problemi
    (Uludağ Üniversitesi, 2003-12-01) Karakaya, Talip
    Martin Heidegger’e göre ölüm-için-varlık düşüncesi bizi bilinçlendirmekte ve yönlendirmektedir. Çünkü ölümlü-varlık veya ölümle yüzleşme düşünce ve kaygısı Dasein’in dünya-içinde-varlık olmasını sağlar. Diğer bir ifadeyle ölüm kendini kaygıda bulur ve temellendirir. Ölümün kendisiyle tüm olanaklar biter. Dolayısıyla Dasein’in burada oluşunun her anı, her dakikası ölümle biçimlenir ve şekillenir. Çünkü ölüm Heidegger’e göre yaşamı birlik ve bütünlük haline getirmekte özellikle etkinliğini ve önemini daha da pekiştirmektedir. Kısaca Heidegger’e göre her Dasein ölümle iç içe olduğundan ölümün genel özü yoktur. Başkasına devredilemeyen özelliğe sahip olan ölüm, Dasein tarafından yaratılmakta ve yaşama anlam kazandırmaktadır.
  • Item
    Leadership perspectives on Turkey’s accession to the European Union
    (Uludağ Üniversitesi, 2003-12-01) Şimşek, Sefa
    Turkey’s full membership to the European Union is stipulated on the Copenhagen political criteria. These criteria, which have been broadly discussed by the Turkish public since 1999, centered around certain sensitivities such as the partial transfer of national sovereignty to the European Union, abolition of capital punishment, restoration of the National Security Council (MGK) and enhancing the rights of ethnic and cultural minorities. Political and public opinion leaders, political parties have developed quite diverse and conflicting perspectives on these sensitivities. In this study, a comparative analysis of these perspectives is given and their possible impact on Turkey’s European vision is estimated. The gravity of these counterveiling approaches, which swing between Europhilia and Euroclasm, seems to rest ultimately in Europe.
  • Item
    Bursa'da Osmanlı dönemi karakolhaneleri
    (Uludağ Üniversitesi, 2003-12-01) Yavaş, Doğan; Uludağ Üniversitesi/Fen Edebiyat Fakültesi/Sanat Tarihi Bölümü.
    İslâm öncesi Türklerde de varlığı bilinen güvenlik yapılarının ilk Türk-İslâm devletlerinde ribat olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Bu yapılar, zamanla asıl işlevlerini kaybetmiş ve kervansaray halini almışlardır. Osmanlıların kuruluş yıllarında, eski Türk-İslâm devletlerindeki gibi yürütülen güvenlik hizmetleri, İstanbul'un fethinden sonra daha organize bir duruma getirilmiştir. III. Selim döneminde askerî nizamiye karakolları ortaya çıkar, mahallelerin asayişini temin anlamında yapıldığı bilinen en erken tarihli karakolhaneler ise Sultan II. Mahmud dönemine aittir. Sultan Abdülmecid devrinde 20 Mart 1845’te Polis Nizamnamesi çıkarılmış, Sultan Abdülaziz döneminde 1869 tarihli nizamnameyle yeni düzenlemelere gidilmiş, II. Abdülhamid devrinde ise polisin yetki ve salâhiyeti genişlemiştir. Cumhuriyetin ilânından sonra Ankara’ya taşınan bu örgüt 1925 yılında Emniyet-i Umumiye Umum Müdürlüğü adıyla yeniden yapılanmıştır.
  • Item
    Osmanlı döneminde Bursa’da eytâm keseleri
    (Uludağ Üniversitesi, 2003-12-01) Çiftçi, Cafer; Uludağ Üniversitesi/Fen Edebiyat Fakültesi/Tarih Bölümü.
    Yetîm kelimesi, babası ölmüş ve henüz bülûğ çağına gelmemiş çocuklar için kullanılmaktadır. Osmanlı’da eytâm keseleri ise, yetîmlere miras yoluyla kalan menkul ve gayri menkul malların, vasîleri tarafından işletilmesi ve elde edilen gelirle, bu şahısların ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla oluşturulan kurumlardır. Yetîmler reşit olduklarında bu keseler fesh edilmekte ve miras olarak kalan mallar kendilerine şahitler huzurunda teslim edilmektedir. Bu çalışmada, Bursa kadı sicilleri içerisinde yer alan, yetîm keseleri ile ilgili muhasebe kayıtlarından elde edilen bilgiler sunulmaktadır.
  • Item
    Is post-modernism a tramp for the development?
    (Uludağ Üniversitesi, 2003-12-01) Cirhinlioğlu, Zafer
    It is widely accepted that, in our day, the world is divided into two different parts; developed and undeveloped. Undeveloped countries were left simply with one choice; that is, development or modernisation. In this period, Western civilisation points to a number of basic values/concept, namely, capitalism, individualism, secularism, human rights, consumption, and more importantly than the others, rationality. However, intellectuals in the West is apparently convinced that it is just time to shift the direction of these discussions and to maintain and consolidate relative vested privileges and superiority of the West, which were gained on the basis of principles of rationality and particularly the positivist methodology. This article reviews the post-modern discourse from the perspective of undeveloped countries. It is concluded that post-modernisation services for the exploitation of the labour market and material resources of undeveloped world.