2021 Cilt 3 Sayı 1

Permanent URI for this collection

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 3 of 3
  • ItemOpen Access
    Fides et Ratio Catholica: Papa II. John Paul ve sonrası Roma Katolik Kilisesi’nde iman-akıl ilişkisi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-06-04) Mete, Duygu
    Papa II. John Paul tarafından 1998 yılında yayımlanan Fides et Ratio, hem tarihsel süreçte Katolik Kilise geleneğinin iman-akıl ilişkisine yönelik bakış açısını özetlemesi hem de yaşanılan dönemdeki mevcut tartışmalara bir son verme niteliği taşıması dolayısıyla Kilise geleneğinde önemli bir yere sahiptir. Ayrıca kendisinden sonra akıl-iman ilişkisinin bu şekilde kapsamlı olarak ele alınmaması, genelgeyi ayrıcalıklı kılan bir başka husustur. Akıl-iman ilişkisine yönelik o döneme kadarki felsefî ve teolojik görüşleri zikrederek bir anlamda onlarla hesaplaşan genelge, I. ve II. Vatikan Konsili öğretilerini geliştirerek akıl ve iman ilişkisine yönelik geniş bir perspektif sunmaktadır. Genelgede temel olarak akıl-iman, felsefe-teoloji arasında kurulacak doğru ilişki ele alınmaktadır. Bu çalışmada Fides et Ratio adlı genelge bağlamında Katolik Kilise geleneğinin akıl-iman ilişkisine yönelik görüşleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda Papa II. John Paul’un meseleye dair görüşleri esas alınmakla birlikte konuya güncel bir bakış kazandırmak maksadıyla yakın dönemin son iki papası olan XVI. Benedict ve Papa Francis’in de konuya ilişkin değerlendirilmelerine yer verilmiştir.
  • ItemOpen Access
    Kurtuluş teolojisi hareketi üzerine bir İnceleme: Latin Amerika örneği
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-03-04) Üstünyer, Akın
    Katolik Hıristiyanlığın hakim olduğu Latin Amerika kıtasında 1960’lı yıllarda insanların sosyo-ekonomik haklarını savunan Kurtuluş Teolojisi (Liberation Theology) hareketi ortaya çıkmıştır. Söz konusu teoloji, manevi kurtuluştan (salvation) çok dünyevi kurtuluşu (sosyal ve ekonomik) hedeflemesi açısından Roma Katolik Kilisesi’nden farklılaşmaktadır. Aynı zamanda Latin Amerika kıtasındaki bu hareket; yoksulların, fakirlerin, işsizlerin, topraksız çiftçilerin ve şehirlerdeki gecekondu mahallelerinde unutulan Hıristiyanların bir isyanıdır. Bu isyan hareketini teologlar ve din adamları destekleyerek Marksist ideolojide yer alan “praxis” (eylem/uygulama) kavramını ön plana çıkarmışlardır. Bu kavram doğrultusunda yerel kiliseler içerisinde “Taban Cemaatleri” kurulmuştur. Kurtuluş Teolojisi hareketi ortaya çıktığı günden bugüne kadar birçok değişime uğramıştır. Biz de bu çalışmamızda Kurtuluş Teolojisi adındaki halk hareketinin nasıl ortaya çıktığını, işlevini gerçekleştirirken nelere başvurduğunu, hangi aşamalardan geçtiğini ve bugün hangi konumda olduğunu ortaya koymaya çalıştık.
  • ItemOpen Access
    Osmanlı sarayında bir dinler tarihçisi: Max Müller’in Türkiye ziyaretinin değerlendirilmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-02-05) Türkan, Ahmet
    Max Müller 19. yüzyıl İngiltere’sinin önemli din araştırmacılarındandır. Dinler Tarihinin kurucusu olarak kabul edilen Müller Doğu Dinleri araştırmaları ile dikkati çeker. Onun Hinduizmle ilgili araştırmaları İngiltere’nin kolonist anlayışı ile aynı paralellikte devam eder. Dinî araştırmalarda bilimsel disipline önem veren Müller’in Doğu ile ilgili tanımlamaların çoğu yine Batı merkezlidir. İslam ve Türklerle ilgili değerlendirmelerinde de durum böyledir. Türklere dair olumsuz düşünceleri daha çok Osmanlı’nın Anadolu ve Balkanlardaki hâkimiyeti ile ilgilidir. Ancak Müller’in 1893 yılında eşi ile birlikte İstanbul ve Bursa’yı ziyareti tümüyle olmasa da pek çok önyargısını ortadan kaldırır. Bu ziyarette Müller, Sultan Abdülhamid’le görüşür ve sıcak ilişki kurar. Sultana editörlük yaptığı Doğunun Kutsal Kitapları’nı takdim eder ve Sultan Abdülhamid de Müller ailesine çeşitli hediyeler verir. Müller İngiltere’ye döndükten sonra da İstanbul’da yaşadıklarına ve Sultanla ilgili görüşmelerine sıkça yer verir. Osmanlı aleyhine zamanla Batı kamuoyunda değişen ortam Müller’in düşüncelerinde de değişikliğe neden olmaktadır. Ancak bu defaki tahlilleri tamamen siyah veya beyaz değildir. İstanbul’da gördüklerinden dolayı düşüncelerinde gri tonlar oluşmuştur. Bu anlamda Max Müller’in İstanbul ziyareti, oryantalist bakışa ve ötekini anlama açısından sahadan alınan verilerin ne kadar önemli olduğuna büyük katkı yapmaktadır.