Bursa Uludağ Üniversitesi Tezleri
Permanent URI for this community
Browse
Browsing Bursa Uludağ Üniversitesi Tezleri by Type "doctoralThesis"
Now showing 1 - 20 of 2620
Results Per Page
Sort Options
Item Embargo 1,2,3,4-tetrahidro-4-fenilizokinolin-3-on, fenili zokinolinyum, ... -imidazolin-N-oksid ve 5-6-dihidro-4H-1,2,5 oksadiojin bileşiklerinin sentezleri ve özelliklerinin araştırılması.(Uludağ Üniversitesi, 1992-04-12) Coşkun, Necdet; Sümengen, Doğan; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Kimya Anabilim Dalı.Tersiyer fenilasetamidler aynı kapta sodyum veya potasyum borhidrür beraberinde, karşılık gelen aromatik aldehid, amin ve arilasetil klorürden elde edildiler. Oluşan ürünler kurşun tetraasetat ile O-asetilmandelamid türevlerine dönüştürüldüler. Amidden O-asetilmandelamidi veren teaksiyon sadece aril halkasında elektron salan gruplara sahip olan amidlerle gerçekleştirildi. O-Asetilmandelamid türevleri, proton veya Lewis asidleri ile 1,2,3,4-tetrahidroizokinolin-3-on'lara dönüştürüldüler. N,N-Disübstitüe fenilasetamidler oksidleyici olarak kurşun tetraasetat asetik asid trifluorasetik asid karışımında kullanılarak doğrudan l,2,3,4-tetrahidroizokinolin-3-on lara dönüştürüldüler. A -Imidazolin-N-oksidler, karşılık gelen aromatik Schiff bazları ile syn-2-bromoasetofenon oksimin reaksiyonundan elde edildiler. Bazı örneklerde 5,6-dihidro-4H-1,2,5-oksadiazinler de yan ürün olarak izole edildiler.Item Open Access 1,3-difenil-4,5-bis(hidroksiimino)-imidazolidin ve Ni(II), Cu(II), Pd(II), UO2(VI) komplekslerinin sentezi(Uludağ Üniversitesi, 1984-07-11) Ahsen, Vefa; Bekaroğlu, Özer; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Kimya Mühendisliği Anabilim Dalı.Antitümör etkileri incelenmekte olan vic-dioksimlerle, terapötik etkilerden ötürü kullanım alanı bulan imidazolidin türevleri ayrı ayrı birçok çalışmaya konu olmuştur. Bu iki fonksiyonel gurubun bir arada bulunması halinde, her ikisinin özelliklerini ortak olarak bulundurabilecek yeni bir ligandın sentezi ve geçiş metalleriyle oluşturduğu komplekslerin incelenmesi bu çalışmanın esasını oluşturmaktadır. Bir sekonder amin olan N,,N'-difenilmetandiamin ile dikloroglioksim, aşırı NaHCO3 ihtiva eden etanol çözeltisinde reaksiyona sokulup 5-üyeli heterosiklik imidazolidin halkasının vic-dioksim türevi elde edilmiştir. l,3-difenil-4,5-bis(hidroksiimino)imidazolidin (LH2) ligandının elementel analizi C15H14N4O2 kapalı formülüne çok iyi uymaktadır. Kütle spektrumunda 282 de çıkan moleküler iyona ait pik, ligandın molekül ağırlığını kesin olarak belirlemektedir. 1H-n.m.r. spektrumunda nispeten zayıf olana (10.7 ppm) kaymış olan oksim OH protonlarına ait geniş singlet ve i.r. spektrumunda 3340 ve 2800-2600 cm-1 de çıkan bandlar Lh2'de oksim protonları ile halkadaki N atomları arasında bir H köprüsünün (0-H...N) mevcudiyetini göstermektedir. Anti- formundaki ligandın bu H-köprülerinin yapıya kazandırdığı kararlılıktan ötürü amphi-formuna dönüşümü mümkün olamamaktadır. LH2'nin Ni(II), Co(II), Cu(II), Pd(II) ve U02(VI) metal iyonları ile vermiş olduğu kompleksler izole edilmiş, hepsinde de metal/ligand oranının 1:2 olduğu elementel analiz sonuçlarından anlaşılmıştır. Beşli imidazolidin halkasından ileri gelen gerginlik nedeniyle, vicdioksim gurubunda N...N mesafesi arttığından, nikel(II) kompleksi, beklenilen kare-düzlemsel yapıdaki kırmızı bileşik olmayıp, magnetik susseptibilite ölçümlerinden de anlaşıldığı gibi, tetrahedral N,0-şelatı halindedir. Co( II) kompleksinde iki vig-dioksim gurubu N,N'-şelatı yaparak bir kare düzlem oluşturmakta, i.r. spektrumuyla da belirlenen H2O molekülü kare-piramidin tepesinde yer almaktadır. Magnetik momentinin 3.72 BM olması da bu yapıyı doğrular. LH2'nin Cu(II), Pd(II) ve U02(VI) kompleksleri ise kare düzlemsel yapıdadır. N,N-şelatı oluşumu yanında 0-H...0 köprülerinin de meydana geldiği i.r. spektrum- larında 1760 cm-1de görülen zayıf bending titreşimlerinden anlaşılmıştır. Sonuç olarak, beşli imidazolidin halkasından ötürü 1, 3-difenil-4,5-bis(ihidroksiimino)imidazolidin' in gergin bir yapıya sahip olup, bu özellik nikel(II) ile diğer vic-dioksimlerde olduğu gibi kare-düzlemsel değil, tetrahedral bir kompleks vermesine yol açmıştır. İmidazolidin ve vic-dioksimlerin son yıllarda ilgi çeken terapötik etkileri nedeniyle LH2'nin bu yönden de araştırılması uygun olacaktır.Item Open Access 10-11 yaş grubundaki öğrencilerin kesirleri kavramaları üzerine deneysel bir çalışma(Uludağ Üniversitesi, 2007-10-22) Yazgan, Yeliz; Altun, Murat; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/İlköğretim Anabilim Dalı/Sınıf Öğretmenliği Bilim Dalı.Bu çalışmada, eşit dağıtım ve paylaştırma durumlarını, problem çözmeyi, grup ve sınıf tartışmalarını esas alan bir deneysel öğrenme ortamının 4 ve 5. sınıf öğrencilerinin kesir kavramını kazanımları üzerindeki etkisi incelenmektedir. Çalışmayı gerçekleştirmek için deney grubu olarak seçilen bir ilköğretim okulunda 16 ders saati süreyle öğretim yapılmış ve sonuçlar kontrol grubu olarak seçilen başka bir ilköğretim okulundan elde edilen sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Öğretimin planlanmasında ve yürütülmesinde Yapılandırmacılık ve Gerçekçi Matematik Eğitimi yaklaşımları esas alınmıştır. Her iki gruba, grupları denkleştirmek ve başarı düzeylerine göre alt gruplara ayırmak amacıyla Genel Matematiksel Başarı Testi (GMBT), öğretimin etkisini ölçmek amacıyla Kesir Kavrayış Ön Testi (KKÖT) ve Kesir Kavrayış Son Testi (KKST) uygulanmıştır. Deney grubundaki öğrenciler öğretime devam ederken, kontrol grubundaki öğrenciler öğretmen merkezli sunumun ve bireysel ödevli çalışmaların ağırlıkta olduğu geleneksel öğretimlerini sürdürmüşlerdir. Çalışmanın nicel sonuçları, öğretimin sonunda deney grubundaki öğrencilerin kontrol grubundaki öğrencilerinkinden daha güçlü ve ilişkisel bir kavrayış kazandıklarını göstermiştir. Bunun yanında öğretimin etkisinin öğrencilerin başarı düzeylerine ve cinsiyetlerine göre farklılaşmadığı da ortaya çıkmıştır. Nitel sonuçlar ise, deney grubundaki öğrencilerin özellikle temel kavramların (birim kesir, kesirlerin denkliği, kesirleri karşılaştırma ve sıralama vs.) anlamlarının kazanımı ve problemleri görselleştirme açısından kontrol grubundakilere göre daha ileri bir düzeye ulaştıklarını göstermiştir.Item Open Access %100 polyester ve %100 pamuklu dokuma kumaşların tekrarlı yıkama ve ütüleme işlemleri sonrasında yüzey renk özelliklerinde ortaya çıkan değişmelerin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2006) Mangut, Muruvvet; Alpay, H. Rifat; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Tekstil Mühendisliği Anabilim Dalı.Bu araştırmada tekrarlı ev yıkaması ve ütüleme (sıcak presleme) sonrasında boyanmış pamuk ve poliester kumaşlarda meydana gelen renk değerleri ve değişimlerinin ölçümü incelenmiştir. Boyalı kumaş numuneleri uluslar arası standartlara göre ev tipi yıkama ve ütüleme tekrarlarına tabi tutulmuş ve bunların renk özelliklerine etkileri değerlendirilmiştir. Pamuklu kumaşlar, farklı kimyasal yapılara sahip olan vinilsülfon ve monoklortriazin reaktif boyarmaddelerle; poliester kumaşlar ise farklıkimyasal yapılara sahip olan antrakinon ve azo yapılı dispers boyarmaddelerle farklı konsantrasyonlarda boyanmıştır. Ev tipi ütüleme işlemi ilgili standarda uyarlanarak yapılmıştır. K/S, L* ( açıklık-koyuluk), C* (parlaklık-matlık), a*, b*, renk açısı(h) verenk değişimi (DE) değerleri tekrarlı yıkama ve ütülemeler sonrasında ölçülmüştür.K/S ve L* değerleri yüzeyden ve liflerden boyar madde kaybını gösterir şekilde her tekrarda artmaktadır. Bu artış oranı boyarmadde ve konsantrasyon tipine göre farklılık göstermektedir. C* değeri pamuk ve poliester kumaşlarda farklı kimyasal yapılardaki boyarmaddelerde, kumaşların boyanma ve fiksaj özelliklerindeki değişiklikten dolayı farklı değişim göstermektedir. Ölçümlerin yapıldığı tekrarlara bağlı olarak numunelerde renk farklılıkları görülmektedir. Tekrarlı deneysel prosedürde düşük boya rmadde konsantrasyonlarının daha çok etkilendiği görülmüştür. Sonuç olarak tekrarlıyı kamaların renk değerlerinde önemli değişikliklere neden olduğu görülmüştür.Standarda göre yapılan ütüleme ile ev tipi ütülemenin modellenmesi arasında, poliester kumaşlarda, renk özelliklerindeki farklı değişimler nedeniyle, farklılık görülmesine rağmen pamuk kumaşlarda anlamlı bir fark görülmemiştir.Item Open Access 12-13 yaş grubu yüzücülerin anaerobik, aerobik kapasitelerinin incelenmesi ve oksidan ve antioksidan dengenin değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2005-01-10) Şahin, Şenay; Kuter, Füsun Öztürk; Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı.Bu çalışmada, yüzme kış sezonunda yatışmalara hazırlanan yüzücülere uygulanan antrenmanların sezon öncesi ve sezon sonrası anaerobik ve aerobik kapasiteleri incelenerek oksidan ve antioksidan denge üzerine olan etkileri araştırıldı. Çalışma kapsamına, yaş ortalamaları 12.4 ± 0.3 arasında olan 10 erkek 9 bayan yüzücü gönüllü olarak katıldı. Denekler haftada 6 gün 60-90 dakika antrenman yapan yüzücülerden oluştu. Deneklere yüzme sezonunda antropometrik ölçümler, saha testleri, motorik testler ve biyokimyasal testler yapıldı. Deneklerin sezon öncesi ve sezon sonrası yapılan testler sonucunda elde edilen değerlerin grup içi istatistiksel karşılaştırılmasında eşleştirilmiş t-testi ve Willcoxon testi, gruplar arası karşılaştırmalarda ise Mann-Whitney U testi kullanıldı. Deneklerin sezon öncesi ve sezon sonrası değerlerinin karşılaştırılmasında, saha testlerinde; sezon sonrası birinci yüzme derecesinde, ikinci yüzme derecesinde, üçüncü yüzme derecesinde, üçüncü yüzme nabız değerinde, hedef yarış olarak seçilen 100 m branş yüzme nabız değerinde ve T 30 yüzme değerinde sezon öncesine göre istatistiksel düzeyde anlamlı bulundu (p<0.001). Yüzücülerin yapılan motorik testlerinde sezon sonrası 20 m mekik koşusu, aktif sıçrama değerlerinde sezon öncesine göre istatistiksel düzeyde anlamlı bulundu (p<0.01). Biyokimyasal testler açısından yarışma öncesi değerler yarışma sonrası değerlere göre serum katalaz enziminde, Kreatin kinaz ve laktatdehidrogenaz enzimlerinde istatistiksel düzeyde anlamlı farklılıklar bulundu (p<0.01, p<0.001). Çalışma sonucunda; yüzücülere yapılan saha ve motorik test ölçümleri sonucunda, elde edilen değerler özellikle aerobik kapasite bakımından geliştikleri yönünde oldu. Deneklerin saha testinde uygulanan 20 m mekik testi ile aerobik kapasiteyi belirleyen endirekt yöntemini desteklemek amacıyla yapılan laktat ölçümleri ve T 30 test sonucu elde edilen değerler de aerobik kapasitenin gelişimini göstermektedir. Deneklerin, 100 m branş yüzme değerleri ve 200 m test performansları ile anaerobik kapasitenin gelişim içinde olduğu, oksidan ve antioksidan dengenin ise korunduğu söylenebilir.Item Open Access 14-16 yaş grubu bireylerde spor çalışmalarının sosyal yetkinlik beklentisi ve atılganlık üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2007) Efe, Mehmet; Kuter, Füsun Öztürk; Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü/Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı.Bu çalışmada, 14-16 yaş grubu bireylerde spor çalışmalarının sosyal yetkinlik beklentisi ve atılganlık üzerine olan etkisi araştırılmıştır. Çalışmaya Bursa ve Sakarya İl Milli Eğitim Müdürlüklerine bağlı, araştırmaya destek vermeyi kabul eden okullardan seçilmiş ve daha önce hiçbir benzeri sosyal etkinliğe katılmamış olan 14-16 yaşları arasındaki gönüllü öğrenciler alınmıştır. Çalışmaya alınan spor branşlarının üçü badminton, judo ve atletizm olmak üzere bireysel; diğer üçü ise hentbol, voleybol ve futbol olmak üzere takım sporlarıdır. Tüm branşlardan deney ve kontrol grupları için 60 kız, 65 erkek toplam 125 kişi kontrol grubunu, 60 kız 65 erkek toplam 125 kişi de deney grubunu oluşturmuştur. Deney grupları haftada iki gün 36 hafta (9 ay) branşa özgü temel spor çalışmalarına alınmıştır. Kontrol grubundaki 125 öğrenci herhangi bir antrenman programına katılmamıştır. Belirlenen deney ve kontrol gruplarına kişisel bilgi formu, Sosyal Yetkinlik Beklentisi (SYB) Ölçeği ve Rathus Atılganlık Envanteri (RAE) çalışmalara başlamadan önce ekim ayı başında ön test olarak verilmiş ardından ara takip testi mart ayı başında gerçekleştirilmiş ve son test ise Haziran ayı sonunda yapılmıştır. Elde edilen verilerin (S.P.S.S. 13.0); grup içi farklılıklarının karşılaştırılmasında Wilcoxon testi, iki grup arasındaki farklılıkları incelemek amacıyla Mann-Whitney U testi, ikiden fazla gruplar arasındaki farklılığı değişkenlere göre incelemek için Kruskal Wallis, değişkenler arasındaki ilişkileri incelemek amacıyla Pearson Korelasyon Katsayısı testleri kullanılmıştır. Bireysel ve takım sporlarının kontrol gruplarında çalışma sonrası SYBPRAEP’larının çalışma öncesi SYBP-RAEP’larına göre yapılan karşılaştırmasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Bununla birlikte bireysel ve takım sporlarının her ikisinin de deney gruplarında çalışma sonrası SYBP-RAEP’ları çalışma öncesi SYBP-RAEP’larıyla karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar bulunmuştur (p<0.001). Bireysel ve takım sporlarının deney ve kontrol gruplarındaki deneklerin SYBP-RAEP’ları karşılaştırıldığında ilk test SYBP-RAEP’larında anlamlı bir farklılık yokken, ara test ve son test SYBP-RAEP’larında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar tespit edilmiştir (p<0.001). Ayrıca deneklerin SYBP’larıyla RAEP’ları arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir (p<0.001). Sonuç olarak, 9 ay boyunca uygulanan branşlara özgü temel spor çalışmalarının, 14-16 yaş grubu bireylerin Sosyal Yetkinlik Beklentisi ve Atılganlık düzeylerini arttırmada etken olduğu tespit edilmiştir.Item Embargo 1575-1600 tarihli Bursa Şer`iye sicillerine göre din görevlisinin sosyal hayattaki rolü(Uludağ Üniversitesi, 2002) Akın, Ahmet; Çetin, Osman; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı/İslam Tarihi Bilim Dalı.Tarihin en uzun ömürlü devletlerinden olan Osmanlı Devleti hakkında son yıllarda birçok araştırma yapılmıştır. Günümüze kadar ulaşan zengin arşivleri ise, henüz tam olarak incelenememiştir. Bu araştırmada da, bahsi geçen arşivlerin bir bölümünü teşkil eden Bursa Şer'iye Sicilleri'nin 1575-1600 yıllarına ait mahkeme kayıtlarından hareket edilerek bu dönemde "din görevlisinin sosyal fonksiyonları" incelenmiştir. Tez, bir giriş, üç bölümden oluşmuştur. Girişte şer'iye sicillerinin ihtiva ettiği konulara, tarihi kıymetine yer verilmiştir. Buna bağlı olarak konunun işlendiği tarih ve sosyal çevre olarak Bursa'nın Osmanlı öncesi ve sonrası tarihi konumu izah edilmiştir. Başta toplum hayatında ve din görevlisinin hizmetinde esaslı yeri olan caminin tarihî gelişimi ve sosyal işlevleri irdelenmiştir. Caminin mimari özellikleri ile toplumsal dayanışmaya ve kaynaşmaya, eğitim, kültür ve sanata katkıları üzerinde durulmuştur. Ayrıca camide görevli imam, hatip ve müezzin hakkında bilgiye yer verilmiştir. Ayrıca din görevliliği kurumunun Osmanlılardaki konumu araştırılmıştır. Burada din görevlisinin yetiştirilmesi mesleki eğitimi ve bazı din görevlilerinin biyografisi ile tayini gibi personel işlemlerine dair bilgiler verilmiştir. Yine din görevlilerinin ekonomik durumları üzerinde değerlendirme yapılmıştır. Din görevlisinin çalışılan dönem içerisinde sosyal hayattaki rolüne dair, örneğin beledî, asayiş adlî ve sosyo-kültürel vazifeleri üzerinde durularak dönemin uygulamalarından örnekler verilmiştir. Sonuç bölümünde araştırmada varılan kanaat ve düşünceler ifade edilmiştir. Tezde başta Şer'iye Sicilleri olmak üzere, Osmanlı dönemi ile ilgili yerli ve yabancı kaynaklardan ve bu sahadaki diğer çalışmalardan yararlanılmıştır. Anahtar Sözcükler : Bursa, Şer'iye sicilleri, 1575-1600, Cami'nin rolü, mahallenin önemi, imamın fonksiyonları, başlıca sosyal, dini ve kültürel boyutları.Item Open Access 16. ve 17. yüzyıllarda Safevi Şiiliği(Uludağ Üniversitesi, 2005) Çelenk, Mehmet; Kılavuz, A. Saim; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı/İslam Mezhepleri Tarihi Bilim Dalı.Safevîler dönemi İran tarihinin en önemli dönüşüm noktalarından birisini oluşturur. Bir tarikattan devlete dönüşen bu yapı birçok açıdan özgün ve orjinaldir. Bu dönemde İran büyük bir dinî/mezhebî değişim geçirmiş, hâkim mezhep olan Sünnîlik yerini Şiîliğe bırakmıştır. Sadece siyasî kurumlar değil, bu dönemin kültürel ve sosyal etkileri de modem İran devletinin teşekkülüne yol açmıştır. Safevi döneminde Şiî ulemanın devlet anlayışı, din-devlet ilişkileri, komşu devletlerle olan münasebetler yeni bir mecraya girmiştir. Bu dönemin Şiîlik uygulamaları adına Safevî Şiîliği diyebileceğimiz bir mahiyet taşımaktadır. İki asırlık sürecin sonunda İran Şiîleştirilmİş ve İslam dünyasından hem kültürel olarak hem de siyasi olarak izole edilmiştir. Çalışmanın ilk bölümü Erdebil Tekkesinin Kuruluşu ve Faaliyetlerini ele almaktadır. Burada bir tarikatın dini geçmişi ve zamanla siyasete doğru kayan politikaları ele alınmıştır. İkinci bölümde ise Safevî Devleti’nin Teşekkülü ve Gelişim Safhaları ele alınmış, buna bağlı olarak Safevî Devleti’nin Kuruluşu, Şiîliğin Resmî Mezhep Olarak İlan Edilmesi ve Safevî Devleti’nin Kurumsallaşma Çabası ve Ulema İthali gibi konular işlenmiştir.Item Open Access 16. yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı doğu hududunda nüfus ve yerleşme (Küçük Ardahan- Kars)(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-01-24) Karaca, Müjge; Abacı, Nurcan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Tarih Anabilim Dalı/Yeniçağ Tarihi Bilim Dalı.; 0000-0003-3611-5101Osmanlı Devleti’nin malî, idarî, siyasi ve sosyal yapısı ile ilgili bilgi sahibi olunabilecek kaynaklardan biri olan tahrir defterleri aynı zamanda önemli birer arşiv malzemesidir. Bununla birlikte devlet içinde teşekkül etmiş bütün yerleşim yerlerinin nüfus ve yerleşme yapılarını ortaya çıkarmada başvurulacak kaynaklar içinde tahrir defterleri öne çıkmaktadır. Öte yandan, defterlerde kayıtlı verilerin, yöreden yöreye değişiklik göstermesi çalışılan bölgeyi özel ve önemli kılmaktadır. 16. Yüzyılın Son Çeyreğinde Osmanlı Doğu Hududunda Nüfus ve Yerleşme (Küçük Ardahan-Kars) adlı çalışmada tahrir defterlerindeki bilgiler ışığında bölgenin nüfus, yerleşme, ekonomik yapı, şahıs ve yer adları gibi sosyal yapısı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Tahrir defterleriyle ilgili yapılan çalışmalar ekseriyetle tek bir nahiye ya da sancağı temel alarak hazırlanmıştır. Son yıllarda ise tek merkez üzerinde çalışmaktan ziyade belli bir güzergâhı takip eden yerleşim yerleri ile ilgili çalışmalar artmıştır. Bu amaçla araştırma sahamız olan ve birbirine yakın yerleşim yerlerini ihtiva etmesi bakımından Küçük Ardahan-Kars Sancakları güzergâhı üzerinde çalışmak uygun görülmüştür. Böylece iki sancak arasında benzerlik ya da farklılıklar üzerine karşılaştırma yapılmıştır.Item Open Access 17. ve 18. yüzyıl Kıbrıs Şer'iyye sicillerine göre müslüman-zimmî ilişkileri ve İslâm hukuku açısından tahlili(Uludağ Üniversitesi, 2015-02-19) Güler, Ümit; Cici, Recep; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı/İslam Hukuku Bilim Dalı.Bu tez, Kıbrıs şer'iyye sicillerinde yer alan ve Müslüman-zimmî ilişkileri kapsamına giren hukukî uygulamaları İslâm hukuku açısından tahlil ederek, yaklaşık üç yüzyıl boyunca Osmanlı idaresi altında kalan Kıbrıs adasında birlikte yaşamış Müslüman ve gayri müslim halkların bir arada yaşama tecrübelerine ışık tutmayı amaçlamaktadır. Araştırma dönemi olarak, adadaki ilk ve en eski şer'î mahkeme uygulamalarını ve Tanzimat öncesi hukukî yapıyı yansıtan 17. ve 18. yüzyıllar, araştırma bölgesi olaraksa, gayri müslimlerin nüfusun yaklaşık üçte ikisini oluşturduğu, Müslüman ve gayri müslim halklar arasında yoğun ilişkilerin kurulduğu Kıbrıs adası seçilmiştir. Çalışmada, Müslümanlar ve zimmîler arasında meydana gelen ve şer'î mahkemeye intikal eden hukukî ilişkilerin neler olduğu, ihtilafların nasıl çözüldüğü ve bu çözümlerde İslâm hukukuna ne ölçüde bağlı kalındığı gibi soruların cevapları aranmıştır. Şer'iyye sicillerinden örnekleme yöntemi ile seçilen belgeler, modern hukuk tasnifine uygun olarak medenî hukuk kapsamına giren şahıs, aile, miras, eşya ve borçlar hukuku başlıkları altında ele alınmış ve tahlil edilmiştir. Tez, giriş ve eklerle beraber üç bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında Kıbrıs'ın 17. ve 18. yüzyıllardaki genel durumu üzerinde durulmuş, birinci bölümde ise Osmanlı Devleti'ndeki şer'î mahkemeler ve şer'iyye sicilleri ele alınmıştır. İkinci bölümde şahıs, aile ve miras hukukuna; üçüncü bölümde ise eşya ve borçlar hukukuna dair şer'î mahkeme kayıtlarının İslâm hukuku açısından tahlilleri yapılmıştır. Çalışmanın sonunda yer alan ekler kısmında araştırmada elde edilen istatistiksel veriler ve örnek belgeler paylaşılmıştır.Tezin temel kaynaklarını, 17. ve 18. yüzyılları kapsayan 22 adet Kıbrıs şer'iyye sicil defteri ile klasik ve çağdaş İslâm hukuku çalışmaları oluşturmaktadır.Item Open Access 18. yüzyıl Diyarbekir Şer'iyye sicillerine göre din, gelenek ve törelerin kavşağında Osmanlı Âmid Ailesi(Uludağ Üniversitesi, 2016-07-19) Özenç, Ali; Kurt, Abdurrahman; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı/Din Sosyolojisi Bilim Dalı.Bu tezin amacı, 18. yüzyıl Diyarbekir Şer'iyye Sicilleri'nden elde edilen veriler doğrultusunda, Âmid (günümüzdeki ismiyle Diyarbakır) ailesi üzerinde din, gelenek ve törelerin etkisini incelemektir. İncelenen dönemdeki Âmid ailesinde, kadınların konumunun ortaya konulması, çok eşlilik durumu, çocuk sayıları, aşiretlerin aile üzerindeki etkileri araştırmamızın diğer amaç ve problemleridir. Araştırmanın hazırlanmasında sicillerin yanı sıra 18. yüzyıldan günümüze kadar yapılan ve Diyarbakır ailesine yönelik bilgileri içeren çalışmalardan da yararlanılmıştır.Item Open Access 18. yüzyılda Osmanlı taşra yönetim düzeninin sosyo-kültürel yapıya etkileri (Bursa örneği)(Uludağ Üniversitesi, 2010) Güney, Nilüfer Alkan; Oğuzoğlu, Yusuf; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimleri Enstitüsü/Tarih Anabilim Dalı.18. yüzyıl Osmanlı tarihinde, devlet düzeni ve toplumsal yapı açısından, Osmanlı klasik dönemi kabul edilen 16. yüzyılla Batılılaşma hareketlerinin yoğunlaştığı 19. yüzyıl arasında bir değişim ve geçiş dönemi olarak kabul edilir. Devletin içinde bulunduğu yeni koşulların etkisiyle toprak düzeni, askerî ve malî düzende bir farklılaşma gözlenmektedir. Bu dönemde gerek vergi düzeninde gerekse idarî yapıda taşradaki yerel unsurlar olarak âyan ve eşraf önemli roller üstlenmişlerdir.Araştırmamızda ise 18. yüzyılda Osmanlı taşrasında işleyen yönetim düzeni ile bu düzenin Bursa örneğinde reaya üzerindeki etkileri ele alınmıştır. Bu çalışmada kaynak olarak başta Bursa Kadı Sicilleri olmak üzere Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nden temin edilen belgelere ve 18. yüzyıl Bursası hakkında orijinal veriler sunan yazma eserlere başvurulmuştur.Birinci bölümde öncelikle tez konusu çerçevesinde 18. yüzyıl Osmanlı tarihi araştırmaları ve konuyla ilgili süre giden tartışmalar ele alınmıştır. Bu bölümde tez konumuz açısından bir çerçeve çizilmek istenmiştir. İkinci ve Üçüncü Bölümlerde 18. yüzyıl Bursası'ndaki yönetim düzeni ve araçları ile şehrin gösterdiği demografik özellikler ve toplumsal yapı üzerine analizleri ele alınmıştır. Son bölümde ise özellikle yönetim düzeninde klasik döneme göre görülen farklılıklar ve Bursa yöresinde yaşayan insanlar üzerindeki etkileri ele alınmıştır.Item Open Access 1878-1914 yıllarında Balkanlar ve Kafkasya'dan gelen ikinci kuşak göçmen kadınların kültürleşme süreci (Bursa vilayeti İnegöl kazası örneği)(Uludağ Üniversitesi, 2015-04-13) Zafer, Ayşenur Bilge; Abacı, Nurcan; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Tarih Anabilim Dalı.1878-1914 yılları Osmanlı Devleti'nin çözüldüğü, savaş ve göç olgusunun yaşandığı bir dönemdir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ve Balkan Savaşları'nın ardından Balkanlar ve Kafkasya'daki topraklarını terk etmek zorunda kalan insanlar Anadolu'nun farklı alanlarına göç etmişlerdir. Bu bağlamda İnegöl ve çevresi de göç eden Müslüman nüfus için yeni bir yurt olmuştur. İnegöl ilçesi Balkan ve Kafkas göçmenlerinden pek çok farklı grubu barındırmaktadır. Araştırmada 1878–1914 yıllarında Balkanlar ve Kafkasya'dan İnegöl'e gelen göçmen kadınların kültürleşme süreci ve bu sürecin sonuçları incelenmiştir. Kültürleşme süreci sonucunda ortaya çıkan "bütünleşme" olgusu ve bu olgunun ortaya çıkmasını sağlayan faktörler ele alınmıştır. İnegöl örneğinde farklı göçmen gruplarının Türk kimliği altında birleştikleri ve yeni bir toplum oluşturdukları vurgulanmıştır. Çalışmada tarihsel veriler ile katılımcı araştırma sonucu elde edilmiş verilerin birlikte kullanıldığı bir yöntem uygulanmıştır. Mevcut literatür ile birlikte Osmanlı arşiv belgeleri ve Salnameler gibi birinci el kaynaklara başvurulmuştur. Ayrıca İnegöl yöresinde yaşayan göçmenlerle sözlü tarih görüşmeleri yapılmıştır. Bu görüşmelerden elde edilen veriler, tarihsel arka plan üzerine yapılan çalışmalar sonucu elde edilmiş veriler ile birlikte değerlendirilmiştir. Birinci bölümde; tezin teorik altyapısı ele alınmış, göç ve kültürleşme kavramları ayrıntılı bir biçimde tanıtılmıştır. İkinci bölümde; göçlerin tarihsel arka planına yer verilmiş, Balkanlar, Kafkasya ve İnegöl'e ilişkin genel bilgiler sunulmuştur. Üçüncü bölümde; 1878-1914 yılları arasında yaşanan göç süreçleri ve gelen göçmenler İnegöl boyutuyla birlikte ele alınmıştır. Dördüncü bölümde ise, önceki bölümlerde elde edilen veriler ışığında, sözlü tarih görüşmeleri yoluyla elde edilen veriler değerlendirilmiş, İnegöl bölgesi göçmenlerinin kültürleşme süreci, bu süreci etkileyen faktörler ve kültürleşme sürecinin sonuçları açıklanmaya çalışılmıştır.Item Open Access 19. yüzyıl Osmanlısında ticaret hukukundaki dönüşümün iktisadi ilişkilere yansımaları: Kurumsal bir analiz(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-02-10) Alkan, Halime; Ertürk, Emin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/İktisat Anabilim Dalı/İktisat Bilim Dalı.; 0000-0002-0484-843419. yüzyıl Osmanlı tarihinde özellikle Tanzimat’ın ilanından itibaren her alanda köklü değişim ve dönüşümlerin yaşandığı bir dönemdir. Tanzimat ismi “nizam” kökünden gelmektedir. Yabancı literatürde ise Tanzimat, legislation olarak da tabir edilmektedir. Bu dönem bu isimlere uygun bir şekilde kanunlaştırma faaliyetlerinin başladığı bir dönem olmuştur. Kanunlaştırmalar ilk olarak Ticaret Hukuku alanında başlamıştır. Osmanlı’nın ilk Ticaret Kanunu 1850 yılında Fransız Ticaret Kanunu’ndan çeviri yoluyla yürürlüğe girmiştir. Yaklaşık 20 yıl sonra Medeni Hukuk ve Borçlar Hukuku alanlarında bu defa İslam hukukunun kodifikasyonu yoluyla Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye ilan edilmiştir. Bu dönemde ayrıca kanunlaştırmalar yanında adli teşkilatta da değişiklikler yapılmış ve Osmanlı’nın mevcut yargı kurumlarının yanına ticaret mahkemeleri ve nizamiye mahkemeleri teşkil edilmiştir. Böylece yeni kanunların uygulanacağı yargı kurumları oluşturulmuştur. Bu süreçte bir taraftan birbirlerine zıt kökenlere sahip olan bu kanunlar beraber yürürlükte oldukları dönemde birbirlerinin boşluklarını doldurmuştur. Diğer taraftan faaliyet alanları birbirinden farklı olarak kurgulanan ve bu konuda gerekli düzenlemeler yapılan bu mahkemeler zaman zaman birbirlerini ikame etmiştir. Dolayısıyla Osmanlı hukuk tarihi açısından bu dönem bir yandan “hukukta ikilik” görünümündeyken, aynı zamanda mahkemeleri kullanacak ve kanunlardan yararlanacak kesimler için “hukuki çoğulculuk” ortamı izlenimi vermiştir. Çalışmada bu dönemde çeşitli ihtilaflar nedeniyle söz konusu mahkemelere başvuran taraflar arasında görülen davalardan iktisadi ve ticari olanlar seçilerek ilişki türleri ve tarafları gibi çeşitli açılardan değerlendirilmiştir. Ayrıca dava süreçleri ve sonucu, iktisadi gelişmeyi pek çok boyutu ile ele alan ve özellikle ticaret kanunlarındaki gelişim düzeyine bağlı olarak açıklayan kurumsal iktisadın kavramsal araçlarıyla analiz edilmiştir.Item Open Access 1923-2023 yılları arasında Türkiye’deki siyasi ve toplumsal gelişmelerin fen öğretim programlarına yansımaları: Bir tarihsel doküman analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-07-14) Şengül, Ahmet Asım; Kılınç, Ahmet; Bursa Uludağ Üniversitesi/Eğitim Bilimleri Enstitüsü/Matematik ve Fen Eğitimi Anabilim Dalı/Fen Bilgisi Eğitimi Bilim Dalı.; 0000-0001-7555-441XBu çalışmanın amacı, Türkiye'de fen eğitimi programlarının tarihsel gelişimini siyasi ve toplumsal gelişmelerin ışığında incelemektir. Bu bağlamda, Türkiye'nin son yüzyılı (1923-2023) ekonomik, siyasi ve sosyal gelişmeler açısından 1923-1945, 1945-1960, 1960-1980, 1980-2000, 2000-2023 yıl aralıkları olmak üzere beş farklı döneme ayrılmıştır. Bu dönemler için gazete haberleri, DPT raporları, MEB şura raporları ve Fen eğitimi programları doküman analizine tabii tutulmuş ve her bir doküman için dönemlere özgü meta-temalar oluşturulmuştur. Son aşamada ise dökümanlar arasında ortak olan meta-temalar incelenmiş ve her bir dönemdeki siyasi ve toplumsal gelişmelerin fen eğitimine yansımaları yorumlanmaya çalışılmıştır. Çalışmanın sonuçlarına bakıldığında, Ülkemizin gündemini şekillendiren haberler, DPT raporları, MEB şura kararları ve Fen eğitimi programları arasında organik bir ilişki olduğu gözlenmiştir. Öte yandan 1923-1945 yılları haricinde kalan dört dönem aralığında da öncelikle yenilikçilik, eleştirel ve bilimsel düşünme gibi fikirlerin olduğu ‘esneme’, sonrasında ise askeri müdahaleler ile şekillenen milli ve dini motiflerin daha fazla vurgulandığı öne çıktığı ‘kapanma’ şeklinde ilerleyen bir döngü olduğu gözlenmiştir. Bu süreçlerde Türkiye-Amerika ilişkilerinin belirleyici olduğu anlaşılmıştır. Öte yandan 1980’li yıllara kadar tarım odaklı ekonominin eğitim programına özellikle fen eğitimi programına yansıdığı görülse de, bu dönemden itibaren liberal politikalarla birlikte teknoloji odaklı sanayileşmenin hızlanmasıyla mühendislik ve girişimcilik gibi temaların fen eğitimi programına yansıdığı gözlenmiştir. Teknoloji odaklı bu eğilimin kaliteli bir eğitimi kaybetmek anlamında bir eşitsizlik yarattığı düşünülmüştür. Son olarak sınav sisteminin 1970li yıllarda şekillenmesi ile öğrenciler arasında kontrolsüz bir rekabetin nasıl şekillendiğine dair yorumlar yapılmıştır.Item Open Access 1970-2005 yılları arasında yazılan sosyal içerikli çocuk romanlarımızda aile(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2007) İşyar, Nilüfer; Cemiloğlu, Mustafa; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/İlköğretim Anabilim Dalı.1970-2005 arası dönemde yazılan sosyal içerikli Türk çocuk romanlarında aile konusunu incelediğimiz bu tez çalışmasında, betimleme yöntemine göre, telif çocuk romanlarından sosyal içerikli olanları, belirtilen tarihsel dönem içinden seçilerek oluşturulan bir örneklem bağlamında çözümlemeye tâbî tutulmuştur. Tez çalışması, giriş ve sonuç haricinde üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; çocuk edebiyatının tanımı, türleri, bunların içinde romanların konumu, Türkiye’de ve dünyadaki gelişimi ve 1970’lere kadarki dönemde ülkemizde yazılan çocuk romanlarında ailenin yeri konuları ele alınmıştır. İkinci bölümde, sosyolojik açıdan ailenin önemi, işlevleri, türleri ve Türkiye’deki yapısal dönüşümü üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölüm, tezin ana kısmını oluşturmaktadır. Bu bölümde, çocuk romanlarımıza yansıdığı ölçüde, roman örnekleri içerisinde ailenin değişik işlevleri, çocuk merkezli olarak aile fertleri arasındaki ilişkiler, aile sorunları ve aile kurumunun yakın çevresiyle ilişkileri irdelenmiştir. Sonuç olarak, incelenen dönemlerdeki hâkim sosyal yapı ile bu dönemde yazılan çocuk romanlarına yansıyan aile konusu genel hatlarıyla uyumlu bulunmuştur.Item Open Access 1980 sonrasında; yapı tasarım ve üretiminde meydana gelen değişimin "ürün-süreç" yenilikleri bağlamında analizi Yayınlanmamış doktora tezi(Uludağ Üniversitesi, 2010) Erbil, Yasemin; Akıncıtürk, Nilüfer; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Mimarlık Anabilim Dalı.Yirminci yüzyılın ortalarından itibaren bilgisayar ve iletişim teknolojisi alanında yaşanan gelişmelerin etkileri, küresel ölçekte bir değişim rüzgarı oluşturmuştur. Bu tarihten itibaren bilginin işlenmesi, saklanması ve dağıtılması, daha hızlı, daha güvenilir ve daha ucuz bir hale gelmiştir. Teknolojik gelişmeler, birçok alanda üretim ekonomilerini temelden değiştirmiş, ürün çeşitliliği ve esnekliği konusunda önemli avantajlar sağlamıştır.Yeni ekonomik koşulların ortaya çıkardığı yeni pazar ortamında rekabet anlayışı biçimsel ve boyutsal olarak değişime uğramıştır. Kalite, maliyet, satış öncesi ve satış sonrası hizmet, hız gibi konuların öne çıktığı yeni pazarda faaliyet gösteren işletmelerin sayısında kayda değer bir artış meydana gelmiştir. Günümüz iş dünyasının hiper-rekabet ortamı olarak tabir edilen koşulları, piyasaya sunulan yeni ürünlerin sayısının her geçen gün artmasına neden olmaktadır. Değişen ekonomik koşullar ve yıkıcı rekabet ortamı, yenilikçi yaklaşımlara yönelmeyi gerektirmektedir. Dünya çapında tüm sektörler için geçerli olan bu gelişmelerin etkileri yapı endüstrisinde de hissedilmektedir.Düzenleyici kurum ve kuruluşlar, tedarikçiler, uygulayıcılar, kullanıcılar, müşteriler, bilgi-enformasyon kaynaklarının bir araya geldiği çok yönlü bir oluşum olan yapı endüstrisinde, yeniliklerin gündeme gelmesi, seçilmesi, uygulanması, sonuçlarının değerlendirilmesi ve yaygınlaşması süreci, uluslararası platformda güncel bir araştırma konusudur. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, sektörün ekonomi içerisindeki belirleyici konumu ve yarattığı istihdam göz önüne alındığında, geleceğe yön verecek yenilik stratejilerinin geliştirilmesi bakımından yenilik sürecinde etkili olan faktörlerin tanımlanması ve bunların birbirleriyle olan ilişkilerinin analiz edilmesi ihtiyacı doğmaktadır. Bu bağlamda, tezde, 1980 sonrasında yapı tasarım ve üretiminde meydana gelen yenilikler incelenmekte ve bu süreçte mimarların içinde oldukları ağların rolü irdelenmektedir.Item Embargo 1980-1994 dönemi Alman dış politikası ve Avrupa siyasi işbirliği süreci(Uludağ Üniversitesi, 1997) İşyar, Ömer Göksel; Genç, Mehmet; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı.Item Embargo 2,3 - BİS (hidroksiimino) -1,4,7,10 - tetraaza- (5,6) - (11,12) - dibenzo-siklododeka - 5,11 - dien sentezi ve komplekslerinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1983) Bank, Cengiz; Bekaroğlu, Özer; Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Kimya Anabilim Dalı.Geçiş metalleri ile oluşturdukları komplekslerin ilginç yapıları yanısıra, vic-dioksimler antitümör etkileri konusunda da incelenmektedirler. Daha önce sentezi yapılan bir seri vic-dioksim ligandları ile ilgili çalışmaların bir devamı olarak poliaza makrosiklik yapı üzerinde vic-dioksim grubu taşıyan yeni bir ligandın sentezi gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla önce o-nitroklorobenzen ile 1,2-etandiaminin kondensasyonundan 1,2-bis(o-nitrofenilamino) etan hazırlanmış ve bu bileşiğin Pd-aktif karbon (%10) katalizörlüğünde hidrazin hidrat (% 100) ile indirgenmesinden 1,2-bis(o-aminofenilamino) etan elde edilmiştir. Bu diaminin -5°C da aşırı NaHC0 3 varlığında anti-dikloroglioksim ile reaksiyonundan 2,3-bis(hidroksiimino) - 1,4,7,10-tetraaza-(5,6)-(11,12) dibenzo-siklododeka-5,11-dien(LH4 ) elde edilmiştir. Anti-dikloroglioksim ile 1,2-bis(o-aminofenilamino) etan arasındaki reaksiyon da herhangi bir yönlendirici (template) etki söz konusu değildir. Reaksiyon ortamında bulunan aşırı NaHC0₃ oluşan HCl'i nötralize etmek içindir. Alkali metal iyonlarının N- donor ligandlar ile kompleks oluşturma eğilimi zayıf olduğundan, makrosiklik yapı oluşumunda Na+ iyonunun template etkisi beklenemez. Halka teşekkülü için fenil grublarının -NH₂ leri uygun biçimde yönlendirdikleri düşünülebilir. Elementel analiz sonuçları ve spektral veriler makrosiklik yapının oluştuğunu göstermektedir. 1,2-Bis(o-aminofenilamino) etan'ın ¹H-n.m.r. spektrumunda sekander ve primer amin protonlorına ait kimyasal koymalar 4,4 ve 3,5 ppm de görülmektedir. Siklizasyon reaksiyonundan sonra 3,5 ppm deki band kaybolmakta ve 7,5 ppm'de amidik-NH protonlarına ait yeni bir pik ortaya çıkmaktadır. 12,1 ppm deki geniş bir band anti-yapısındaki oksim protonlarına aittir. -NH ve -OH protonlorına ait kimyasal kaymaların D₂O ilavesinden sonra kaybolması bu grubların kesin olarak tanınmasını sağlar. LH₄ ‘ün aromatik ve metilen protonları 6,8-6,2 ve 3,3 ppm'de görülür. LH₄'un karakteristik i.r. bandları 3220 cm(-1) (OH), 1645 cm-(1) (C=N) ve 1015 cm-(1) (NO) de ortaya çıkmaktadır. Bu değerler daha önce diaminoglioksim türevleri için verilen değerlere uyum göstermektedir. Bu ligand da iki oksim grubuna ilaveten mokrosiklik halkada dört tane azot atomu mevcuttur. Bu grublar kısmen veya tamamen kompleks oluşumuna katılabilirler. Cu(II), Co(II), Ni(II), Pd(II) ve U0₂ (VI) ile LH₄ trinükleer kompleksler vermiştir. Bu komplekslerde herbir makrosiklik halka da bir metal iyonu tutulmuş, iki ligand molekülündeki dört aksim grubu üçüncü metal iyonu ile koordinasyona girmiştir. Bu komplekslerin çözünürlükleri az olduğundan ¹H-n.m.r. ölçümleri yapılamamış KBr tabletleri içerisinde alınan i.r. spektrumlarında 0-H ... O deformasyon bandları 1710-1700 cm(-1) gözlenmiştir. Daha yumuşak şartlarda LH₄ ‘ün mono-nukleer Pd(II) kompleksi de izole edilmiştir. DMSO-d₆ da yeterince çözündüğü için ¹H-n.m.r. spektrumu alınabilen bu kompleksin NH, CH₂ ve aromatik protonlara ait kimyasal koyma değerleri ligand da gözlenen değerlere çok yakındır. Daha düşük alana kayan OH piki aksim gruplarının metal iyonu ile koordinasyona girdiğini gösterir. LH₄' ün Zn(II) kompleksinde de metal/ligand oranı 1:1 dir. Bu kompleksde Zn(II), oksimlerden birinin N, diğerinin O atomu üzerinden koordinasyona girer. Tetrahedral yapı için diğer iki koordinasyonu bir klorür iyonu ile bir su molekülü tamamlar.Item Open Access 20. yüzyıl tıp tarihinde hasta-hekim ilişkisinin fenomenolojik analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-04) Güzeloğlu, Tuğşat; Küçükalp, Kasım; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı/Felsefe Tarihi Bilim Dalı.; 0000-0002-5004-749420. yüzyıl tıbbı, bilimsel ve teknolojik gelişmeler ile önemli ilerlemeler kaydetmiş olmasına rağmen, söz konusu yüzyılın tıbbi dünya görüşü, hastalık deneyiminin tam olarak anlaşılmasını engelleyen patolojik ve anotomik hastalık görüşüne bağlı olarak, hastalığın belli paradigmalar içerisinde ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Hekimin bir teori içerisinde, hastayı teori nesnesi kılarak hastalığa yaklaşımı, hasta-hekim ilişkisinde birtakım sorunları açığa çıkarmıştır. Bu bağlamda çalışmada, felsefenin tıp tarafından ihmal edildiği modern tıp anlayışında, hasta-hekim ilişkisinin analizi için, fenomenolojik yöntem ve bu yöntemin günümüz tıbbında uygulanabilirliği ve bu uygulanabirliğin hangi boyutlarda olduğu/olabileceği konusu ele alınmıştır. Tıpta fenomenoloji, hasta olan-ın yaşadığı hastalık deneyimin, (birincil şahıs hastalık deneyiminin) betimlenmesine izin veren bir olanak olarak, tıp pratiğinde hastanın hastalığı yaşama şekli ile hekimin hastaya bakış açısının farklılığını ortaya koyma imkânıdır. Böylece tıbbi ilerlemelerdeki tüm olumlu gelişmelere rağmen, hastanın fiziksel bedenine indirgendiği bir tıp yaklaşımını eleştiren ve teori öncesi bir yöntem ve düşünme biçimine işaret eden fenomenoloji, tıbbi fenomenlerin, (hastalık, sağlık vb. gibi) deneyimleyenlerin perspektifinden keşfedilmesini sağlamaktadır. Tıpta felsefe bağlamında konu ile ilgili materyallerin incelendiği (doküman analizi) ve fenomenolojik yöntemin kullanıldığı çalışmada, tıbbi olay ve durumları anlamak için felsefi bir yöntem olan fenomenolojinin tıpta büyük bir olanak olduğu sonucuna varılmıştır.