Oksident: Yahudilik, Hıristiyanlık ve Batı Araştırmaları Dergisi
Permanent URI for this community
Browse
Browsing Oksident: Yahudilik, Hıristiyanlık ve Batı Araştırmaları Dergisi by Title
Now showing 1 - 20 of 45
Results Per Page
Sort Options
Item Open Access 19. ve 20. yüzyıl modern Batı ezoterik/okültist hareketleri üzerine Dion Fortune'un katkısı bağlamında bir değerlendirme(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-01-12) Akyar, Nevfel; Bursa Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.; 0000-0002-2712-7576On dokuzuncu ve yirminci yüzyılda Batı okültizmi ve ezoterizmi Helena Blavatsky, MacGregor Mathers, Aleister Crowley, İsrail Regardie ve Dion Fortune gibi başat şahsiyetlerin ellerinde şekillenmiştir. Blavatsky’nin kendinden öncekilerin ezoterik bakış açısını oryantal öğelere öncelik vererek yeniden biçimlendirmesi modern dönemin başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Ondan sonrakiler Blavatsky’nin öğretisini reddetmemekle beraber az çok değiştirerek oluşturdukları deneyimlerini yeni kardeşlik cemiyetlerine tatbik etmekteydiler. Meşhur olan mahlasıyla Dion Fortune yirminci yüzyıl Batı ezoterik akımlarına yön veren kişiler arasında kuvvetli kalemi, kendine has üslubu ve yeni sayılabilecek kabulleriyle farklı bir şahsiyet olmuştur. Onun, modern Batı ezoterik cemiyetlerinin bir çoğuyla ilişkili çalışmalar yapması, önemli okültistlerden dersler almış olması ve sonunda da kendi topluluğunu kurması bu alanda göz ardı edilemez bir etkisi ve katkısının olduğunu göstermektedir. Bu çalışma Blavatsky ve sonrasındaki Batı Ezoterizmini genel hatlarıyla incelerken Fortune’un ortaya koyduğu yönteme ve yeni bakış açısına odaklanmaktadır. Bu çerçevede söz konusu katkıyı karşılaştırmalı bir bakış açısıyla aktarmayı ve yorumlamayı amaçlamaktadır.Item Open Access 19. Yüzyıl Aşkenaz Yahudilerinin Monoteist reformu için bir örnek olarak Hz. Muhammed(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-05-10) Tolan, John; Ekiz, Necmettin Salih21 Ocak 1821’de Heinrich Heine, arkadaşı Moses Moser’a yazdığı bir mektupta hiçbir şairin [Hz.] Muhammed’i gölgede bırakamadığını ifade etmişti: “İtiraf etmem gerekir ki sen (Muhammed), Mekke’nin büyük peygamberi, en büyük şairsin ve senin Kur’an’ın kolay kolay hafızamdan çıkmayacak.” Heine, [Hz.] Muhammed’e hem peygamber hem de şair olarak hayran olan birçok şairden biriydi. Şüphesiz, Goethe için olduğu gibi Heine için de İslâm peygamberi, peygamber ile şair arasındaki çizginin ne kadar ince olduğunu göstermişti. Heine, [Hz.] Muhammed’in başta Yahudiler olmak üzere diğer dinlere gösterdiği hoşgörüye hayran kalmıştı. 19. yüzyılın birçok Yahudi yazarı için [Hz.] Muhammed ve daha genel olarak Orta Çağ İslâm’ı, Hıristiyanlığa karşı bir set vazifesi görmüştü. Wissenschaft des Judentums hareketine katılan Yahudi oryantalistler [Hz.] Muhammed’e ve erken dönem İslâm tarihine özel ilgi göstermişler, sık sık [Hz.] Peygamber’i hakiki Yahudilik ruhuna yakın bir reformcu olarak tasvir etmişlerdir.Item Open Access 1952 Mısır devrimi’nden arap baharı’na kadar geçen süreçte kıptîler(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-12-23) Sert, Ekrem; Güç, Ahmet; Bursa Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.; 0000-0001-7772-1189; 0000-0003-4614-6235Mısır Ortodoks Kıptî Kilisesi Arap milliyetçiliğini esas alan 1952 Temmuz Devrimi’ne başlangıçta destek vermiştir. Ancak devrim sonrası hiçbir Kıptînin Devrim Konseyi içinde temsil edilmemesi Kıptîleri seçime dayalı siyasetten yavaş yavaş uzaklaştırıp Kilise’yi merkeze alan bir siyaset arayışına götürmüştür. Enver Sedat döneminde (1971-1981) Devlet-Kilise ilişkileri iyiden iyiye gerilmiştir. Kıptî Kilisesi Patriği III. Şunnûde (1971-2012) ortaya koyduğu tavırları, aldığı kararları ve devlete muhalif davranışları ile bu gerilimi zirveye taşımıştır. Kıptî Kilisesi’nin asırlardır devam eden din-devlet ayırımı anlayışı bu süreçte tartışma konusu olmuştur. Hüsnü Mübarek dönemi (1981-2011) ile Kıptîler büyük bir rahatlama sürecine girmişlerdir. Ancak Kıptîler, Mübarek döneminin halk ayaklanmaları ile son bulmasıyla birlikte kendilerini sahipsiz hissetmişlerdir. Kıptî Kilisesi, “Arap Baharı” olarak bilinen süreçte başlatılan halk ayaklanmalarına kurum olarak karşı çıkmıştır. Mısır halkının özgürlük arayışı ise bir başka bahara kalmış gibi görünmektedir.İki bin yıllık köklü bir geçmişi bulunan Kıptîlerin ve Kıptî Kilisesi’nin bütün tarihini ele almak bir makalenin sınırlarını aşacağından bu makalede, askeri bir darbe ile başlayan yaklaşık son yetmiş yıllık dönem ele alınmıştır.Item Open Access Abraham ibn Daud’un İbn Hazm’ın Nesih ve tahrif eleştirisine karşı Tevrat savunusu(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-06-13) Meral, YasinAbraham ibn Daud (ö. 1180) İspanyalı önde gelen Yahudi âlimlerdendir. Onun yaşadığı dönemde İspanya toprakları Murabıtlar, Muvahhidler ve Hıristiyan krallıklar arasında savaşlara sahne olmuştur. İbn Daud, Müslümanlar ve Hıristiyanlar tarafından Yahudiliğe yöneltilen eleştirilere karşı Yahudiliği savunmuştur. İbn Daud, ayrıca Karaî Yahudilerin Rabbani Yahudilere yönelik eleştirilerine de cevap vermiştir. İbn Daud, Yahudiliği savunmak üzere biri inanca dair diğeri de Rabbani geleneğin otantikliğine dair iki temel eser yazmıştır. Bunlardan biri Arapça kaleme aldığı el-ʿAḳīdetu’rRāfiʿa, diğeri de İbranice Sefer haKabala’dır. Sefer ha-Kabala, Karaîlerin eleştirilerine karşı Rabbani Yahudiliğin Musa’dan itibaren kesintisiz bir şekilde geldiğini ispatlamaya gayret eden bir eserdir. İlk Aristocu Yahudi düşünür olarak bilinen İbn Daud, başyapıtı olan elʿAḳīdetu’r-Rāfiʿa adlı eserinde ise Aristo felsefesi ışığında Yahudi inancının üstünlüğünü göstermeye çalışmakta, aynı zamanda Müslümanların nesih ve tahrif iddialarına cevap vermektedir. Elinizdeki makalede, İbn Daud’un nesih ve tahrifle ilgili cevapları incelenecektir. Bunu yaparken İbn Daud’un muhtemel kaynakları ve istifade ettiği eserler de tespit edilmeye çalışılacaktır. Diğer taraftan İbn Daud’un nesih ve tahrif iddialarını hangi Müslüman âlimin eserleri üzerinden okuduğuna dair soru da bu makalede cevaplandırılmaya çalışılacaktır.Publication Open Access Amerika'da Kalvinciliğe karşı Arminciliğin etkisi ve yayılışı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-11-24) Ceylan, HarunProtestan teoloji içerisinde Armincilik, 16. yüzyılda Hollanda’da yaşamış olan Jacob Arminius’un (1559-1609) teolojik görüşlerine dayanan ve Kalvinciliğin kader, lütuf, insan iradesi, İsa’nın kefareti, inananların korunmuşluğu konularındaki teolojik önermelerine karşı çıkan bir anlayıştır. Arminius’tan sonra onun takipçileri olan Remonstrantların etkisiyle İngiltere’de yer bulmaya başlayan Armincilik, yoğun göçlerle birlikte Amerika’ya da taşınmıştır. Özellikle John Wesley ve Metodistler Arminciliğin yayılmasında önemli bir rol üstlenmişlerdir. Amerika’da ortaya çıkmış olan birçok Protestan cemaat, Kalvinciliğin ilkelerinden çok Arminciliğin evrensel kefarete ve insanın kurtuluştaki iradesine vurguya dayanan kader inancını tercih etmiştir. Bu makalede, öncelikle Arminius’un hayatından bahsedilecek, sonra onun Calvin’in Reform teolojisine olan itirazları ele alınacaktır. Daha sonra Arminciliğin Amerika’da yayılışından bahsedilecek, bu noktada John Wesley’in Arminciliği ele alındıktan sonra kader, kefaret, lütuf, irade konularında Kalvincilik yerine Arminciliğe yakın olan Protestan cemaatlerden bahsedilecektir. Böylelikle klasik Arminciliğin argümanlarına tamamen dayanmasa da Amerika’da Arminci olarak nitelenen Protestan teoloji ortaya konmuş olacak ve Amerika’da Kalvincilik ile Armincilik arasında günümüzde de devam eden teolojik tartışmaların kökeni ve seyri ortaya konmuş olacaktır.Item Open Access Antik Çağ’da İnciller’in güvenilirliği meselesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-02-28) Duygu, ZaferGeleneksel İncillerin tarihsel açıdan güvenilir bilgiler verip vermedikleri sorusu günümüzde bilim insanlarınca çeşitli bilimsel yöntemler ışığında tartışılmaktadır. Bununla birlikte bu mesele, Antikçağ’da da bazı entelektüeller arasında gündem konusu olmuştur. Bu bağlamda bazı pagan yazarlar Hıristiyan kutsal metinlerine çeşitli açılardan eleştiriler getirmişlerdir. Onlar, bu sırada İncil metinlerini özellikle tutarsız bilgiler içerdikleri ve Hıristiyanlarca sonradan birçok defa değiştirildikleri iddiaları üzerinden hedef almışlardır. Aynı şekilde, İncillere dair problemler o zamanlar Hıristiyan düşünürlerin de epey mesaisini almıştır. Nitekim Hıristiyan düşünürler de yazdıklarıyla ya da öneri ve tasarruflarıyla İncillerin sorunlu yapısını bir bakıma ikrar etmişlerdir. Bu makalede, pagan yazarların söz konusu iddiaları Celsus ve Porphyrios adlı filozoflar özelinde; Hıristiyan düşünürlerin tartışma ve önerileri ise Markion, Tatianus, Origenes ve Augustinus bağlamında ele alınmaktadır. Dolayısıyla makalede, İnciller hakkında sonraki dönemlerde de sürecek temel bir tartışmanın Antikçağ’daki kökleri araştırılmaktadır.Item Open Access Avrupa toplumundaki olumsuz İslâm kurgusunun i̇ki yüzü: Oryantalizm ve radikal İslâmcı ideoloji(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-06-24) Çakaş, Caner ÖvsanAvrupa toplumundaki olumsuz İslâm imajı varlığı 8’inci yüzyılın başına kadar inen bir toplumsal fenomendir. Ortaçağ’da dinî kavramların egemen olduğu olumsuz bir söylem içerisinde değerlendirilen İslâm imajı, Aydınlanma sonrasında pozitivist ve Avrupa merkezli bakış açısına göre biçimlendirilen bir şekil almıştır. Söz konusu olumsuz İslâm imajının 20’inci yüzyılın son çeyreğinden günümüze kadar daha çok şiddet, terör, kültürel çatışma ve köktenci ideolojiler çerçevesinde şekillendirildiği görülmektedir. Bu çalışmada bu son dönemde Avrupa toplumunda üretilen olumsuz İslâm imajı ile radikal İslâmcı ideolojilerin ürettiği İslâm imajının içeriksel olarak benzerliklerinin analiz edilmesi amaçlanmıştır. Çalışmada öncelikle Avrupa toplumunda oryantalist bakış açısı ile üretilen olumsuz İslâm imajının özellikleri ve içeriği üzerinde durulmuştur. Akabinde özellikle 1980’li yıllardan itibaren İslâm toplumlarında kök salmaya başlayan radikal ve köktenci İslâmî ideolojinin tahayyül ettiği İslâm imgesi aydınlatılmaya çalışılmıştır. Çalışmanın sonucunda ise bu birbirine zıt iki ideolojinin ürettiği İslâm imajlarının aslında içerik ve kapsam olarak benzer oldukları kanısına varılmıştır. Her iki ideolojinin de İslâm’ı olumsuz ve gerici bir formatta homojenleştirilmeye çalışıldığı tespit edilmiştir.Item Open Access Barselona Münazarası(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-12-16) Nahman, Moşe ben; Şahin, BüşraItem Open Access Bingenli Hildegard: Orta Çağlı bir Hıristiyan mistiğin perspektifinden ‘Öteki’ algısı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-04-07) Temiztürk, HalilOrta Çağlı bir kadın mistik olan Bingenli Hildegard, düşünceleri ve eserleri ile Hıristiyan mistisizmine günümüze kadar etki etmiştir. Hildegard, kilise müzikleri ve bitkisel ilaç tedavileri gibi bilimsel eserleri yanında mistik öğretileri ile de adından söz ettirmiştir. Hildegard, her ne kadar hayatının çoğunu manastırlarda geçirmiş olsa da Papa’dan İmparator’a kadar birçok önemli insanla yakın ilişkiler kurmuştur. Hildegard, Haçlı Seferleri’nin başladığı bir dönemde yaşamıştır. Ayrıca bu dönemde Hıristiyanlar, Kilise tarafından heretik olarak kabul edilen gruplara karşı mücadeleye girişmiştir. Hildegard da bu gelişmelere kayıtsız kalmamıştır. Örneğin vaazlarında heretiklerle mücadele etmek gerektiğini belirtmiştir; ayrıca Haçlı Seferleri’ne vaazları ile destek veren Clairvauxlu Bernard gibi din adamlarını, gönderdiği mektuplarla teşvik etmiştir. Bu olaylar Orta Çağlı bir mistiğin yaşadığı dönemin koşullarından etkilenmesini göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Çalışmada bu perspektiften Hildegard’ın Yahudiler, heretikler ve Müslümanlardan oluşan “öteki” algısı ele alınacaktır.Publication Open Access Bizans ikonoklazm tartışması (726-843) ve Ayasofya: Tasvir ihtilafının mabedin tezyinatına etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-07) Baş, BilalBizans İmparatoru Jüstinyen 537 yılında bugünkü Ayasofya’yı ibadete açtığında, bugün büyük mabedin en dikkat çekici unsuru olan figüratif mozaik süslemeler ortada yoktu; Jüstinyen’in mozaik programı bunların yerine soyut motifler ve haç figürleri içeriyordu. Ayasofya’daki mozaik ikonaların ilk örnekleri dokuzuncu asır sonlarına tarihlendirilir. Bu ise ikonoklazma hareketinin 843 yılında tamamen mağlup edilmesinden sonrası demektir. Bilindiği gibi bir ibadet objesi olarak değerlendirilen ikonalar Ortodoks Kilisesi’nce çok önemli kabul edilirler. İkonoklazm (726-843) Hz. İsa, Hz. Meryem ve Hıristiyan azizlerinin ikona denilen iki boyutlu tasvirlerinin ibadet objesi olarak kullanılmasının Hıristiyan dininde meşru olup olmadığı konusunda dinî-siyasî bir tartışmadır ve başlangıcından sonuna kadar ağırlık merkezi başkent konumundaki İstanbul olmuştur. Bu itibarla Ayasofya mabedi bu ihtilafa tanıklık etmiştir ve bu tartışmalar mozaiklerindeki tasvirlere yansımıştır. Bir başka deyişle, Tasvir Karşıtı/İkonoklast anlayışın hâkim olduğu zamanlarda figüratif tasvirler yerine haç başta olmak üzere soyut semboller konulmuş, Tasvir Taraftarı/İkonodul anlayışın hâkim olduğu zamanlarda ise figüratif süslemeler yani ikonalar Ayasofya’yı süslemiştir. Bu makalenin amacı, bahsi geçen modern çalışmaların ışığında, İkonoklazm döneminde ve sonrasında yapılan mozaik tasvirlerin altında yatan İkonoklast ve İkonodul teolojileri göstermeye çalışmaktır. Bu bağlamda, referans olarak İkonoklast teoloji için 754 tarihli Hiereia Konsili karar metnini (horos) ve İkonodul teoloji için de Şamlı Yuhanna’nın risalelerini kullanacağız ve bu düşüncelerin mozaiklere nasıl yansıtıldığını örneklerle ortaya koyacağız.Item Open Access Britanya ve Batı Avrupa’nın hıristiyanlaşmasında Kelt Manastır Misyonerliğinin rolü(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-11-30) Güzeldal, YasinBritanya ve İrlanda’nın Hıristiyanlaşma sürecinde Kelt Hıristiyanlığının Orta Çağ Hıristiyan misyonuna katkısı büyük önem arz etmektedir. Özellikle altıncı yüzyılda Kelt misyoner keşişleri gruplar halinde yola çıkmışlar ve Avrupa’yı dolaşarak dikkat çekici bir misyonerlik hareketi gerçekleştirmişlerdir. Kelt misyonerler gittikleri bölgelerde sadece Hıristiyan olmayanları değil, aynı zamanda Hıristiyan olup yozlaşmış kabul ettikleri kişileri de kapsayan bir misyon anlayışını benimsemişlerdir. Bu çalışmada, öncelikle Britanya ve Batı Avrupa’ya Hıristiyanlığın girişi ve bu bölgelerin yedinci yüzyıla kadar geçirdikleri dinî ve siyasî süreç ele alınmıştır. Ardından Kelt misyonerlerin, Mesih’in mesajı iletmek için çıktıkları yolculukları tanımlayan peregrinatio anlayışından bahsedilmiştir. Bu hareket temelde, Kelt misyonerliğinin üç önemli temsilcisi konumunda olan Aziz Columba (520-597), Aziz Aidan (590- 651) ve Aziz Columbanus (543-615) üzerinden incelenmiştir. Bahsi geçen isimlerin, misyonerlik faaliyetlerini yürütürken izledikleri yol, kullandıkları materyaller, karşılaştıkları problemler ve misyon hedefi doğrultusunda uyguladıkları yöntemlerin ortak yönleri ve farklılıkları üzerinde durulmuştur.Item Open Access Bir dinî kimlik inşâ örneği olarak Gnostik- Maniheist Hıristiyanlığın ortaya çıkışı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-12-16) Oort, Johannes van; Akyar, Nevfel; Bursa Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.; 0000-0002-2712-7576Bu tartışmanın teması açısından Maniheizm, özellikle kiliseye ait kimliğin ve dinin ortaya çıkışını betimlemek için uygun bir alan gibi görünmektedir. Maniheizm veya Mani kilisesi bir Yahudi-Hıristiyan mezhebinden ortaya çıkmıştır. Bu, söz konusu hareketin ortaya çıkışının ilk evresinde, kimliği ve profili halihazırda iyi oluşturulmuş bir Yahudi-Hıristiyan cemaati üzerinden ve ona karşı kendi kimliğini ifade etmek zorunda olduğu anlamına gelir. Köln Mani Kodeksi’nin keşfinden beri Maniheizm’in ilk şeklini nasıl edindiğini gösteren benzersiz kanıtlara sahibiz. Bu makalede, Maniheizm'in ortaya çıkışının bu ilk aşamasına odaklanacağız. Mani'yi kusursuz bir Elçi (Revealer) olarak göstermesinin dışında, Mani dinindeki otoriter kaynakların ortaya çıkışını ve fonksiyonlarını işaret eden unsurlara özellikle dikkat çekeceğiz. Nihayet bir taraftan Gnostik-Maniheist Hıristiyanlığın diğer taraftan ana akım Katolik Hıristiyanlığın daha sonraki süreçte birbirlerini etkileyen ve böylelikle kendi şahsi kimliklerinin oluşmasına katkıda bulunan hususlara değinilecektir.Item Open Access Dinler tarihinde bir mukayese örneği: G. Parrinder’in bakış açısıyla avatara ve enkarnasyon(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-06-21) Arslan, HammetMukayeseli metot, Dinler Tarihi alanında yapılan çalışmalarda sıkça uygulanan bir araştırma yöntemidir. Bu yöntem sayesinde farklı dinlere ait inanç ve uygulamalar arasındaki benzerlikler ve farklılıklar ortaya konulabilmektedir. Ayrıca değişik dinlerdeki kavramların geçirdiği anlamsal değişikliklerin tespiti de yapılabilmektedir. Bir takım benzer ve farklı yönleri ihtiva ettiği ileri sürülen avatara ve enkarnasyon öğretisi bu konuda önemli bir örnek teşkil etmektedir. Bu makalede, G. Parrinder’in bakış açısıyla, Hintlilerin avatara öğretisi ile Hıristiyanların enkarnasyon inancı arasındaki benzerlik ve farklılık iddialarını ortaya koymaya gayret edeceğiz.Item Open Access Emanuel Swedenborg’un cennet ve cehennem anlayışı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-12-01) Fortacı, Talhaİsveçli bir bilim adamı, filozof, teolog ve mistik olan Emanuel Swedenborg, 1688-1772 yılları arasında yaşamıştır. 1741’de gördüğü rüyalar ve vizyonlar sebebiyle çok farklı deneyimleri yaşadığı bir döneme girmiştir. Bir anlamda kalp gözünün açıldığını ifade eden Swedenborg manevi dünyaya çeşitli seyahatler yaptığını, burada cennet ve cehennemi temaşa ettiğini, melekler gibi uhrevi varlıkları görüp bunlarla bizzat sohbet ettiğini kendi eserlerinde yazmıştır. Swedenborg metafizik âleme yaptığı bu seyahatlerin ve manevi varlıklarla kurmuş olduğu iletişimin boşuna olmadığını düşünmektedir. Nitekim Tanrı tarafından kendisine Hıristiyanlığı ıslah etme görevi verildiğine inanmaktadır ve bu amaçla birçok eser kaleme almıştır. Bu makale Hıristiyanlık tarihinin önemli figürlerinden olan Emanuel Swedenborg’un cennet ve cehenneme dair görüşlerini irdelemeyi hedeflemektedir. Yazdığı eserlerle birçok kişiye ilham kaynağı olan Swedenborg’un ölümden sonraki hayatla ilgili düşünceleri bizzat kendi eserlerine başvurularak incelenecek ve analiz edilecektir. Nihayetinde, edinilen bilgiler ışığında Swedenborg’un Hıristiyanlık tarihindeki yeri değerlendirilmeye çalışılacaktır.Item Open Access Bir Endülüs yahudisinden Osmanlı başdefterdârlığına: Abdüsselâmel-Mühtedî el-Muhammedî ve Risâletü’l-Hâdiye’si üzerine bir araştırma(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-09-18) Aydın, FuatOsmanlı devleti, kendisinden önceki İslam toplumları gibi kuruluşundan yıkıldığı ana kadar çok sayıda dinî ve etnik farklılıkları içinde barındıran bir devlet olmuştur. Başlangıcı Kur’ân’ın inişine kadar götürülen, İslam dışı dinleri (daha çok da aynı dinî geleneği paylaşan Yahudilik ve Hıristiyanlığı) eleştiren ve Hz. Peygamber’in bu dinlerin metinlerinde haber verildiğini ortaya koymaya çalışan bir literatür oluştu. Reddiye literatürü olarak adlandırılan bu gelenek, Osmanlı döneminde de ortaya koyduğu örneklerle varlığını devam ettirdi. On dokuzuncu yüzyıla kadar bu tür metinlerin çok azı Müslümanlar, önemli bir kısmı ise Yahudi ve Hıristiyan kökenli mühtediler tarafından kaleme alınmıştır. Genelde konjonktürel olan bu metinlerden biri de, Başdefterdârlığa kadar yükselen, Endülüs kökenli bir Yahudi mühtedisi olan Abdüsselâm el-Mühtedî tarafından kaleme alınan Risâletü’l-hâdiye adlı risâledir. Eser, Osmanlı Yahudilerinin sayılarının ve toplumsal görünürlüklerin artması bağlamında kaleme alınmıştır. Kendisinden sonra yazılanlar üzerinde önemli bir etkisi görülür. XIX ve XX. Yüzyılda hâlâ kullanılmaya devam eden metin Yahudilikteki neshin varlığını, Hz. Peygamber’in Kitab-ı Mukaddes’te müjdelenmesi ve Tevrat’ın kelimelerinin değiştirilmesi ve ona ilaveler yapılması meselelerini ele alır.Item Open Access Evanjelik hareketin ABD siyaset kurumundan dinî talepleri üzerine bir inceleme(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-06-18) Yılmaz, HakanEvanjelik hareket veya Evanjelikalizm 20. yüzyılda, özellikle de son çeyreğinde Amerika Birleşik Devletleri’nin siyasi, dinî, sosyal ve kültürel hayatında ön plana çıkmıştır. Evanjelikler, devletin çıkarttığı bazı kanunları kendi dinî yaşantılarına doğrudan bir müdahale olarak görüp örgütlenerek siyaset sahnesine girmişlerdir. Hıristiyan Sağ (Christian Right) çatısı altında birbirinden farklı amaçlara sahip birçok Evanjelik örgüt bulunmaktadır. 1976 başkanlık seçimlerinden bu yana Hıristiyan Sağ siyasilere taleplerini iletmeye ve lobi faaliyetlerine devam etmektedir. Bu tarihten sonra Evanjelik hareketin siyasete olan etkisi artarak devam etmiştir. Hıristiyan Sağ hareketinin etrafında toplandığı birçok konu vardır. Bunların başlıcaları: kürtaj karşıtlığı, eşcinsellik haklarına karşıtlık, İsrail yandaşlığı, devlet okullarında Hıristiyanlıkla ilgili talepler ve evrim karşıtlığıdır. Bu çalışmamızın amacı yapısını çoğunlukla Evanjeliklerin oluşturduğu Hıristiyan Sağ’ın siyaset kurumundan dinî taleplerinin ortaya konulması ve incelenmesidir. Bu yapılırken ilk önce Evanjelikalizm kavramı açıklanacak daha sonra Evanjelik hareketin tarihsel arka planı verilecektir. Evanjeliklerin siyasete giriş nedenleri açıklanarak dinî talepler nedenleriyle ortaya konulacaktır.Item Open Access Fides et Ratio Catholica: Papa II. John Paul ve sonrası Roma Katolik Kilisesi’nde iman-akıl ilişkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-06-04) Mete, DuyguPapa II. John Paul tarafından 1998 yılında yayımlanan Fides et Ratio, hem tarihsel süreçte Katolik Kilise geleneğinin iman-akıl ilişkisine yönelik bakış açısını özetlemesi hem de yaşanılan dönemdeki mevcut tartışmalara bir son verme niteliği taşıması dolayısıyla Kilise geleneğinde önemli bir yere sahiptir. Ayrıca kendisinden sonra akıl-iman ilişkisinin bu şekilde kapsamlı olarak ele alınmaması, genelgeyi ayrıcalıklı kılan bir başka husustur. Akıl-iman ilişkisine yönelik o döneme kadarki felsefî ve teolojik görüşleri zikrederek bir anlamda onlarla hesaplaşan genelge, I. ve II. Vatikan Konsili öğretilerini geliştirerek akıl ve iman ilişkisine yönelik geniş bir perspektif sunmaktadır. Genelgede temel olarak akıl-iman, felsefe-teoloji arasında kurulacak doğru ilişki ele alınmaktadır. Bu çalışmada Fides et Ratio adlı genelge bağlamında Katolik Kilise geleneğinin akıl-iman ilişkisine yönelik görüşleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda Papa II. John Paul’un meseleye dair görüşleri esas alınmakla birlikte konuya güncel bir bakış kazandırmak maksadıyla yakın dönemin son iki papası olan XVI. Benedict ve Papa Francis’in de konuya ilişkin değerlendirilmelerine yer verilmiştir.Publication Open Access Havari Yudas Tomas’ın İnci İlahisi’nde gnostik düalizm(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-11-21) Gündüz , ŞinasiApokrif “Tomas’ın İşleri” kitabında “Hintliler ülkesinde havari Yudas Tomas’ın ilahisi” başlıklı bir metin öteden beri Gnostisizm araştırmaları açısından dikkat çekici olmuştur. İçinde yer aldığı kitabın genel anlatısından bağımsız bir içerik taşıyan bu metin, ilahi tarzıyla ve Gnostisizmin birçok karakteristik özelliğini hatırlatan içeriğiyle tartışılmaktadır. Çeşitli araştırıcılar, her ne kadar metin içinde yer aldığı kitabın genel temasından bağımsız bir görünüm arz etse de bu ilahinin Hıristiyan teolojisi ve kurtuluş öğretisi bağlamında bir anlam yükü taşıdığı kanaatindedirler. Diğer taraftan birçok Gnostisizm araştırıcısı ise bu ilahinin erken dönem Gnostisizmini yansıtan önemli bir metin olduğu düşüncesindedir. İçeriğinden hareketle “İnci İlahisi” ya da “Ruh ilahisi” ismiyle adlandırılan metnin kökenine, ait olduğu kültür dünyasına ve muhtevasında yer alan temaların karakteristik özelliklerine yönelik olarak da çeşitli görüşler ileri sürülmektedir. Bu çalışma, genelde “İnci İlahisi” adıyla meşhur olan bu metni Gnostisizmin karakteristik özelliklerinden birisi olan Gnostik düalizmin var olup olmadığı sorunundan hareketle ele alacak ve özellikle Sabii literatüründeki Gnostik öğretilere paralelliğine dikkat çekecektir. İnci İlahisi’nin, süflî alemde tutsak olan incinin kurtarılması temasına dayalı olarak erken dönem Hıristiyan Gnostisizmi bünyesinde Gnostik düalizmi ve kurtuluş öğretisini esas alan bir metin olduğu bu çalışmanın ana tezini oluşturmaktadır.Item Open Access Hz. Muhammed’in peygamberliğini kabul eden yahudi âlim: Natanel ben Feyyûmî(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-12-25) Meral, YasinNatanel ben Feyyûmî, 12. yüzyıl Yemen Yahudi cemaatinin liderlerinden olup Bustânu’l-Ukûlisimli eseri günümüze ulaşmıştır. Feyyûmî, bu eserinde Allah’ın birliği, ona ibadet, ahiret, tövbe ve Mesih’in gelişi gibi farklı konulardan bahsetmektedir. Müellif, ayrıca Tevrat’ın neshedilmediğini ve geçerliliğini koruduğunu vurgulamaktadır. O, bunu yaparken Kur’an ayetlerine müracaat etmektedir. Müellifin üzerinde durduğu hususlardan birisi de Tanrı’nın her dönemde her topluluk için bir rehber göndermesidir. Bu çerçevede o, Hz. Muhammed’i Tanrı tarafından Araplara gönderilmiş bir peygamber olarak görmektedir. Hz. Muhammed’in risaletinin Araplarla sınırlı olduğunu iddia eden Feyyûmî, Yahudilerin Hz. Muhammed’in getirdiği şeriata inanmak zorunda olmadıklarını belirtmektedir. Müellif, bu iddiasını destekleme adına Kur’an’dan ayetler paylaşmakta ve Hz. Muhammed’in sadece Araplara gönderildiğini ispatlamaya çalışmaktadır. Feyyûmî, Yahudi geleneğinde Hz. Muhammed’in Allah tarafından gönderilen bir peygamber olduğunu kabul eden istisnai bir kişilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüz araştırmacıları Feyyûmî’nin bu düşüncesinin temelinde İsmailî düşüncenin etkisi olduğunu düşünmektedir. Zira İsmailî düşünceye göre Allah her dönemde her millete bir peygamber veya rehber göndermektedir. Bu çerçevede Hz. Muhammed de Araplara gönderilmiş ve peygamberliği sadece Araplar için geçerli bir peygamberdir.Publication Open Access Hıristiyan siyonizminin Amerika'ya intikalinde John Nelson Darby'nin rolü(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-12-08) Albayrak , Hafize ŞuleBu çalışma Protestanlık içinde gelişen Siyonist fikirlerin ABD’ye taşınma sürecini, bu sürecin önemli aktörlerinden biri olan John Nelson Darby özelinde ele almaktadır. Çalışmada Amerika’da gelişen ve son yıllarda Amerikan siyasetinde ağırlığını daha çok hissettiren Hıristiyan Siyonist yaklaşımın kökenine ışık tutmak amaçlanmış, bu çerçevede İngiliz Kilisesi içinde yetişen Darby’nin ABD’ye yaptığı yolculuklarla taşıdığı fikirlerin muhtevasına ve günümüz Hıristiyan siyonizmi açısından önemine ışık tutulması hedeflenmektedir. Dolayısıyla çalışmanın temel sorusu “Amerika Birleşik Devletleri’nde gelişen Hıristiyan Siyonist fikirlerin gelişmesinde John Nelson Darby’nin önemi ve etkisi nedir?” olarak tasarlanmıştır. Bu minvalde öncelikle John Nelson Darby’nin yaşamının belli başlı uğrak noktalarına değinilecek, ardından Darby’nin Hıristiyan siyonizmi olarak tanımlanan olgunun ABD’de gelişmesine nasıl katkı sunduğu ortaya konacak son olarak Darby’nin görüşlerinin günümüz Hıristiyan siyonizmindeki yerine değinilecektir.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »