Kaygı. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi
Permanent URI for this community
Browse
Browsing Kaygı. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 712
Results Per Page
Sort Options
Item Open Access Kierkegaard'ın düşüncesinin merkezi kavramı: Paradoks(Uludağ Üniversitesi, 2000) Lin, Timothy Tianmin; Becermen, MetinParadoks, Kierkegaard'ın düşüncesindeki merkezi bir kavramdır .O, açık bir şekilde ifade eder ki, "Hristiyanlık kesin olarak paradoksaldır" (1) ve "son olarak, her noktada paradoksaldır:" (2) daha sonra bildirdiği gibi "Felsefenin ifadesi arabuluculuktur- Hristiyanlığınki paradoks" (3) . Kierkegaard'ın tazılarında paradoks sözcüğü neredeyse sayısız defa ortaya çıkar. Onun Samlede Vaeker'inin İngilizce çevirisindeki 15 bölüm içinde sözcüğün 595 kullanımı olduğunu bildirir. Elbette, bu sayıya Yazılar'ının 11 bölümü ve Otorite ve Vahiy Üzerine adlı kitabı dahil değildir. Bütün çalışmaları arasında Eklenti ve Fragmanlar'ın paradoks üzerine en temel iki kitabı olduğu düşünülür. Paradoks sözcüğünün önceki çalışmasında 308 defa sonrakinde ise 103 defa göründüğünü ayırt ediyoruz. Bu, en azından, paradoksun bu iki kitabında başka herhangi bir kitabından daha adamakıllı tartışıldığını gösterir.Item Open Access Zaman, ölüm ve vicdan(Uludağ Üniversitesi, 2000) Heidegger, Martin; Dalgıç, NezihaZaman, Heidegger'in Dasein'ın kendi kendisinin önüne sıçraması iddiasında tam olmasına rağmen, Dasein'ın günü-birliktelik anlayışında. sadece zayıf bir rol oynadı. Fakat onun tanıtımda (girişte) verdiği zaman. Varlık sorunu için çok önemlidir: 'Tüm ontolojinin temel problemi, zaman fenomeninde köklenir' (Varlık ve Zaman,l8). Zaman, Dasein'ın analizi için de çok önemlidir: 'Dasein varlığının anlamını zamansallıkta bulur '(VZ,19). Niçin zaman çok önemlidir? Niçin Zaman? Niçin Varlık ve Zaman? Niçin Varlık ve Uzam değil? Ya da Doğruluk? Ya da Hiçbir şey? Heidegger bu soruları açık bir şekilde sormaz, fakat onlara çeşitli cevaplar önerir.Item Open Access Fizik'in belirsizliği ve sosyal bilimler(Uludağ Üniversitesi, 2000) Gökmen, TahirEn başta söylenecek şey, cansız doğanın da evrenimizin bir parçası olduğu. dolayısıyla kapsamlı olma savıyla ortaya çıkan bir dünya görüşünün cansız doğanın yasalarını da dikkate almak zorunda olduğu ve bu yasalarla çelişkiye düşerse uzun dönemde tutarlı olmayacağıdır. Genel olarak bilinir ki fizik biliminin yöntemleri. aşırı kesinlikleri yüzünden apayrı bir başarı düzeyine ulaşmışlar, dolayısıyla sosyal bilimler için bir ölçüde örnek sayılnuşlardır. Nasıl her bilim kökenini yaşamdan alıyorsa, fizikte kendini, kendisiyle uğraşan bilimcilerden tamamıyla soyutlayamaz. Bilimcinin daha doğrusu araştırmacının dünya görüşü de- bu yüzden kendi bilimsel eyleminin yönünü belirleyecektir. Buna ters yönde, kendi araştırmalarının sonuçları da kendi dünya görüşlerini etkilemekten geri kalmaz. Çünkü fizik dünya görüşü kavgalarında önemli bir silahtır. hem de çok keskin bir silah.Item Open Access Sen ne yaparsın, Tanrı?(Uludağ Üniversitesi, 2000) Rilke, Rainer MariaItem Open Access Zamansallık aşkınlık ve özgürlük(Uludağ Üniversitesi, 2000) Inwood, Michael; Durmaz, BirsenZaman, artık kendisinde ortaya çıkmaktadır. Dasein, yalnızca zaman içinde ya da zaman üstünde kararlı olabilir. fakat buradan yola çıkarak, Dasein'ın zaman 'içinde' ya da zaman 'üstünde' olduğunu söylememeliyiz. Zaman, dünyanın içinde bulunduğundan daha çok Dasein'ın içinde bulunduğu bir kutu gibi değildir. Aslında ilk. asıl olan zaman (Zeit) değildir, fakat Dasein'ın geçiciliği ya da zamansallığıdır (Zeitlichkeit). Bu. Heidegger'de standart bir harekettir: Asıl olgu dünya, uzay, zaman ya da tarih değil. Dasain'ın dünya içindeki varlığı, Dascin'ın uzamsallığı, Dasein'ın zamansallığı ya da Dasein'ın tarihselliğidir. Bir isimle belirtilen bir şey ya da bir töze benzer gibi görünen ilk şey, bir sıfat ya da zarfla belirtilen Dasein'ın varlığının bir tarzı haline gelir. Dasein işte bu şeylerin, nesnelerin merkezinde yer alır. 'Zaman, Dasein'dır.' (CT, 20) Sadece o değildir.Item Open Access Etiğe giriş(Uludağ Üniversitesi, 2000) Öztürk, ÜmitÖzellikle problematik felsefe alanı söz konusu olduğunda, felsefe öğretiminde/öğreniminde (genel olarak felsefe öğretimlerinde olan fakat burada daha fazla bir şekilde hissedilen) yöntem sorunu ağırlıklı olarak kendini gösterir. Kabaca bu sunumda izlenecek olan yolun ne olması gerektiği 'bir orta yol bariz görünse de' bilhassa "bizim" gibi felsefeye kıyısından köşesinden yeni giren/girebilen(!) ülkelerde daha da önem kazanmaktadır. Prima facie, bu alandaki bir çalışmanın, felsefenin problematik felsefenin- hiçbir zaman felsefe tarihinden ayrı ele alınamayacak ve aynı zamanda belirli problem alanlarına açıklayıcı bir yaklaşımın getirilmek zorunda olması dolayısıyla, iki yönü, felsefe tarihi ve felsefe problemlerini, birleştirmesi beklenir. Fakat ne yazık ki(!) ülkemizdeki "genel felsefe literatürü" (!!)dikkate alındığında böyle açık ve sağlam bir yolun pek de tutarlı bir şekilde izlenmediği görülmektedir.Item Open Access Heidegger'in felsefesi(Uludağ Üniversitesi, 2000) Inwood, MichaelHeidegger'in hayranları, onun ikinci büyük çalışmasını yazıp yazmaması konusunda aynı fikirde değillerdi, eğer böyle olsaydı (yani ikinci büyük kitabını yazmayı düşünseydi), bu. 1936 ve 1938 arasında müsveddelerini yazdığı Nietzsche Konuşmaları yada (Olagelme) Felsefe Makaleleri olurdu, fakat diğer çalışmalarında gösterdiği gibi bu taslak yalnızca 1989'da yayınlandı. Yine de onun bir büyük eser yazdığı ve bunun da Varlık ve Zaman olduğuna ilişkin bir görüş birliği vardır.Item Open Access Friedrich Nietzsche(Uludağ Üniversitesi, 2000) Altun, AyhanNietzsche 15 Ekim l844'tc Leibzig'e yakın Löcken köyünde doğdu. Babası Polonya menşeli bir papaz. Ailenin ilk çocuğudur Nietzsche. İlk önce babasını kaybeder. Sonra da kardeşini. Hayatta tek bağı kalmıştır artık, annesi ve kız kardeşi Elizabeth. Annesi Nietzsche'nin halalarıyla birlikte çocuklarını alıp Noumburg'a taşınır. Velhasıl Nietzsche'nin çocukluğu böyle akraba kadınlarla motifli dramatik bir periferide geçer. . Altı yaşını doldurmadan Noumburg'daki Burgersehule'ye veriliyor. Eğitim hayatının mukaddimesinde dindar bir Nietzsche vardır. Ağırbaşlıdır, disiplinlidir. Bu özelliklerinden ötürü, çocuklar ona "küçük papaz" diyorlar.Item Open Access Husserl’in fenomenolojisine giriş(Uludağ Üniversitesi, 2000) Keskin, MesutYirminci Yüzyıl düşünce tarihine baktığımızda fenomenoloji, çağa damgasını vuran bir akım olarak karşımıza çıkar. Çağdaş düşünürlerin çoğu fenomenolojik yöntemi kullanmıştır. Sözgelimi Heidegger'in varlık felsefesi. Theodor Lipps In estetiği. Max Scheler’in felsefi antropolojisi ve değer etiği. Nikolai Hartman'ın etiği, Sartre'ın varoluşçu felsefesi fenomenolojik yöntemin yirminci yüzyılda ne kadar yaygın bir şekilde kullanıldığını çok iyi gösteriyor. Bununla birlikte fenomenoloji sadece felsefede etkili olmamış diğer disiplinleri de etkilemiştir: Sosyoloji'de Karl Mannheim, Rudolf Ono, Psikoloji'de Carl Rogers. Viktor E. Frankl, gibi isimler gösterilebilir. Bu yazıda da yukarıda gösterilen tüm isimleri etkileyen ve Fenomenolojinin kurucusu olarak görülen Husserl'in fenomenoloji hakkındaki görüşleri, Türkçe'deki Kaynaklar temele alınarak açıklanmaya çalışılacaktır.Item Open Access Neopozitivizm,uzlaşımcılık ve eleştirel rasyonalizm(Uludağ Üniversitesi, 2000) Durmaz, BirsenBilimsel bilginin niteliğini ve bilimsel yöntemin değerini incelemek. Bilimsel ifadelerin geçerliliğini tanıtlamak bilim felsefesinin temel amaçlarından bazılarıdır. İşte bu noktada filozoflar. Bilimsel bilgiyi ve bilimsel yöntemi empirist ve rasyonalist açılardan ele alarak doğa. Bilimlerinin tabam sorununa çeşitli yaklaşımlarda bulunmuşlar ve bu sorunu epistemolojik olarak temellendirmeye çalışmışlardır. Bilim felsefesinin ilk dönemlerinde yaygın olan anlayış. Bilimsel bilgiyi sağlam ve kesin bilgi olarak gören. Bilimsel bir hipotezin olgulardan yola çıkıp yine olgularla. Deneysel araçlarla doğrulanması gerektiğini öne süren neopozitivizmin doğrulamacı anlayışıdır. Empirist ve pozitivist geleneğin bir ürünü olan ve doğa bilimleri felsefesine uzun süre hakim olan bu akımın en önemli versiyonu olan "Mantıkçı Empirizm"in yanılgıları, yetersizlikleri, ilk kez doğa bilimleri felsefesini rasyonel temellerle yapılandırmaya yönelen Karl Popper tarafından fark edildi. Popper'ın bu rasyonalist yönelimli bilim felsefesinin çıkış noktası, neopozitivizmin köktenci empirist anlayışının bir eleştirisine dayanır.Item Open Access Türkiye'den ve Dünya'dan(Uludağ Üniversitesi, 2000)Item Open Access Septisizm(Uludağ Üniversitesi, 2000) Paul K., Moser; Dwagne H., Mulder; J. D, Trout; Ömer, FundaAçıklanan bilgi alanlarının bazısı hakkında. her ne kadar bu şüpheler insanlar ve gruplar arasında farklılık gösterse de, şüphelerimiz var. Bu yüzden. filozoflar ve diğerleri insan bilgisinin sınırları ya da kapsamı hakkında uzun süredir tartışmaktadırlar. Kapsamı ne kadar sınırlandırsak, o kadar septik oluruz. Bu yüzden, sözün gelişi eğer bilgiyi sübjektif tecrübelerimiz hakkındaki iddialarla sınırlandırsak, gerçekten de fazlasıyla septik oluruz. Felsefedeki meşhur septik tartışmalar, diğer şeyler arasında zihinden-bağımsız dünya, diğer zihinler, indüktif (tümevarımla ilgili) çıkarımlar, tarihsel olaylar ve bilimler tarafından kabul görmeyen bilinemez (görülemez) varlıkların bilgisi ile ilgilidir.Item Open Access Ezberlenen yaşam ve 9. köyün hikayesi(Uludağ Üniversitesi, 2001) A. Kadir, YamanKendimizin "kendisi" olmak çoğu zaman güç bela bir iştir. Kimi zaman rüzgar olup uçtuk; kimi zaman da ertelediğimiz "umutlarımız" olduk. Artık "ezberledik yaşamı" ... Türlü çelişkilerimizle renklendirdiğimiz, yaşama kattığımız "oyun ve roller", yeni yeni erteleyeceğimiz yaratıcılığımızı; gerçek yaşamdan kopuşumuzu "müjdeliyor". Yiten umutların ardından attığımız "sevinç naraları", hayattan henüz ders al(a)madığımızı ve yeni kopuşlara-kaçışlara dönüşümünü algılamamız pek zaman almıyor. Kendimize olan güvensizlik, beklentilerimizdeki umutsuzluk, sevgi düşmanlığına dönüşüyor! Ne elde hüner, ne serde yaratıcılık(!)...Item Open Access Porselen adamlar(Uludağ Üniversitesi, 2001) Bilmiş, UğurBizler porselen adamlardık gerçi Aşk hariç her şeydik Bizler korkunun korkusunu korkanlar Yüzlerimizde erguvan çiçekler Ellerimiz yirminci asrın eller Dağadamlar yıkıldı da düşlerimizde Gözlerimiz değmedi dahi gözlerimize Dört çarpı koştuk yorulduk Varamadık bir türlü cennetlerimize Her yanı kıpkırmızı Şakaklarımıza çökmüş ağrıydı gökyüzü Sevdiğimize bir kez olsun seni Seviyor diyemediğimiz Kime sorduysak hep böyleItem Open Access Ah insan(Uludağ Üniversitesi, 2001) Servet, AkılAh İnsan Ve eşyanın süslü yüzü ... Solgun çarmıhlarınızda ben geriliyim Mabetlerde satılan Kolye diye boyuna asılan ... Beni eşyaya gömdünüz ... Taşımak için dışınızda Ah bilmez misin İnsan kendini içinde taşımalı Dışında değil ...Item Open Access Ontolojinin ışığında bilgi(Uludağ Üniversitesi, 2001) İskeçe, Fadime; Hartmann, Nicolai; Tepe, H.Yirminci yüzyılda ontolojik bakışı yeniden şekillendiren Nicolai Hartmann'ın önemli metinlerinden biri olan "ontolojinin ışığında bilgi", Türkiye Felsefe Kurumu tarafından yayınlandı. Harun Tepe'nin Almanca aslından çevirdiği metin, Türkçe' de Nicolai Hartmann'a ait tek kaynak olma özelliğini taşıyor. Türkiye Felsefe Kurumu'nun çeviri dizisinde yayınlanan Kant'ın, Husserl'in, ve Heidegger'in metinlerinde olduğu gibi bu metin de Almanca-Türkçe olarak basılmış. Dolayısıyla eleştiriye açık bir biçimde yayınlandığını söyleyebileceğimiz bu metin, Türkçe' de Hartmann' la ilgili boşluğu doldurmaya çabalıyor.Item Open Access Uygunluk olarak doğruluk anlayışı(Uludağ Üniversitesi, 2001) Naziha, DalgıçBu çalışmanın amacı, uygunluk olarak doğruluk anlayışının içinde bulunduğu durumu ve sıkıntılarını, bu sıkıntılarla ortaya çıkan diğer doğruluk kuramlarını ve onların yetersiz kaldığı noktaları eleştirel bir gözle göstermeye çalışmak, ayrıca uygunluk olarak doğruluk anlayışını, Tarski'nin T-şeması yardımıyla yeniden gözden geçirerek, bu doğruluk anlayışını formüle etmek ve bu formüle edilmiş doğruluk görüşünde bulunan sıkıntıları ve bu sıkıntıların nereden kaynaklandığını, bunların çözümlerini vermeye çalışmaktır. En son bölümde de günümüz felsefecilerinin neler yapması gerektiği ortaya konulacaktır.Item Open Access Bilim nedir? Ne değildir?(Uludağ Üniversitesi, 2001) Özlem, DoğanBursa Uludağ Üniversitesine hemen her sene, bazen senede iki kez olmak üzere gelen bir kişiyim. Bundan da oldukça memnunum. Burada meslektaşlarımla, dostlarımla ve siz öğrencilerle birlikte olmaktan memnuniyet duyuyorum. Bu sefer de aynı memnuniyeti duyduğumu belirtmek ve beni davet etme nezaketi gösteren öğrenci arkadaşlarımıza, Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünün öğretim üyelerine teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum. Ben daha önceki bir konferansımda "Bilim nedir ne değildir?" başlığına uygun bir sunumda bulunmuştum. O konferansımdaki çerçeveyi burada da muhafaza etmeye çalışarak, birkaç şey daha eklemek suretiyle "Bilim nedir ne değildir?" sorusuna bir konferansın elverdiği ölçüde, belli süre içerisinde bir yanıt getirmeye çalışacağım. Bu bana ait bir yanıt olmaktan çok günümüzde belli bir akımın, belli bir anlayışın yanıtı olarak sizlere sunulacaktır.Item Open Access Portre: Albert Camus(Uludağ Üniversitesi, 2001) Tetik, Şükran;"Ya her şey bana açıklansın istiyorum, ya da hiç. Ama kalbin bu çığlığı karşısında akıl güçsüzdür." Hiçbir filozof içinde yaşadığı çağdan ayrı, çağının dışında veya yalıtılmış düşünülemez. Camus, yaşadığı çağın iyi bir gözlemcisi ve analizcisi olmuştur. Çağının bunalımlarını birebir yaşamış, fikirleriyle ve yazılarıyla tepkisiz ve duyarsız insanlara bir bilinç kazandırmaya çalışmış, her türlü olumsuzluğa karşı başkaldırmaya dayalı bir felsefe geliştirmiştir. Daha çok roman ve tiyatro eserleriyle, yani edebiyatçı kimliğiyle tanınmasına ve bir filozof olduğunu kabul etmemesine rağmen yazılarında ortaya koyduğu yaşama felsefesi, onun filozof tavrını ele vermektedir.Item Open Access Özne, eğitim, hakikat(Uludağ Üniversitesi, 2001) Mikeshina, Ludmilla A.; Dalgıç, Nezihaİnsan kültüründe ve toplumda birbirine karıştırılan iki süreç gelişir. Hegel'e göre, ilki her bireyde evrensel bilgi ve deneyimin gelişmesidir, çünkü bireyler tam olarak olmaları gereken şeylerle doğmazlar. İkincisi, birey ve bireyin bilinçliliğin de biricik ve tek formda evrensel bilgi ve deneyimin öznelleştirilmesidir. Felsefe tarihinde bu iki sürecin analiz edilmesi, bilen özne, hakikat, eğitim ve paideia nın birbirine bağlı olduğunu gösterir. Başkaları için kaygılanma ve onları yönetme yeteneklerini geliştiren hermeneutik "kendine bakma" ilkesi, bütünlüğünde bu özellikleri içinde bulunduran ve paideia özelliğini belirleyen geleneklerden birisini betimler. Bu prensip Sokratesçi, Platoncu, Epikürosçu ve Stoacı gelenek tarafından geliştirildi ve cogito 'ya doğru giden düşüncesiyle Descartes tarafından gerçekleştirildi. "Kendine bakma" 17.yy' da bilimsel bilgiyi elde etme koşulu olarak düşünüldü; ama daha sonraları egotizm ve bireycilik olarak nitelendirildi ve kendini kavrama ile yer değiştirdi. Foucault, modern hermeneutik yetişme kavramının temeli olarak ilk anlamında "kendine bakma" ilkesinin tekrar gözden geçirilmesi için gereklilikleri kanıtlar. Böylece "yol gösteren" ya da "özel öğretmen" olarak felsefenin rolü, süreci gözden geçirmektir.