2006 Cilt 32 Sayı 1

Permanent URI for this collection

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 6 of 6
  • ItemOpen Access
    Akut ST Segment Elevasyonlu Miyokard İnfarktüsü Geçiren N-asetil sistein uygulanan hastalarda oksidatif stres ve QT dispersiyonu ilişkisi
    (Uludağ Üniversitesi, 2006-08-04) Şentürk, Tunay; Yeşilbursa, Dilek; Serdar, Osman Akın; Serdar, Zehra; Sağ, Saim; Yuvanç, Uğur; Cordan, Jale; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyokimya Anabilim Dalı.
    Çalışmanın amacı, miyokard infarktüsünde ek tedavi olarak, N-asetil sisteinin (NAS) oksidatif stres, infarkt büyüklüğü ve QT dispersiyonu üzerine olan etkisinin değerlendirilmesidir. Akut miyokard infarktüsü (Mİ) geçiren hastalar, streptokinaz ile birlikte 24 saat süreyle intravenöz infüzyon şeklinde 15 gram N-asetil sistein alanlar (n=15) ve almayanlar (n=15) şeklinde iki gruba ayrıldı. Oksidatif stresin değerlendirilmesi için kabulde, 4 saatte ve 24. saatte plazma malondialdehid (MDA) düzeyleri ölçüldü. Tüm hastaların başlangıçta, 4. ve 24. saatte 50 mm/sn ile 12 derivasyonlu elektrokardiyografileri çekilerek QT dispersiyonları ve “Bazett” formülü ile hıza göre düzeltilmiş QT dispersiyonları hesaplandı. Reperfüzyonun değerlendirilmesi için koroner anjiyografi yapıldı. Kabulde her iki grup arasında plazma MDA düzeyleri arasında farklılık yoktu. N-asetil sistein ile tedavi edilen hastalarda, plazma MDA düzeyleri azalırken, NAS ile tedavi edilmeyen hastalarda, plazma MDA düzeyleri 4. saat ve 24. saatte artış gösterdi (sırasıyla p=0.001 ve p=0.0001). 24. saatte NAS alan hastalarda, NAS almayan hastalara göre, QT dispersiyonu (p=0,04) ve hıza göre düzeltilmiş QT dispersiyonunun yüzde değişiminde (p=0.03) anlamlı olarak azalma izlendi. NAS tedavisi, iskemi reperfüzyon sırasında lipid peroksidasyonunu ve sonucunda QT dispersiyonunu anlamlı olarak azaltabilmektedir
  • ItemOpen Access
    1996-2004 yılları arasındaki erişkin zehirlenme olguları
    (Uludağ Üniversitesi, 2006-07-28) Aydın, Şule Akköse; Köksal, Özlem; Fedakar, Recep; Emircan, Şadiye; Durmuş, Oya; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Acil Tıp Anabilim Dalı.
    Acil servislere akut zehirlenme nedeniyle başvuru sık görülmektedir. Zehirlenme olguları ciddi mortalite ve morbiditeye yol açabilirler. Çalışmamızda Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi (U.Ü.T.F) acil servisine Ocak 1996 – Aralık 2004 tarihleri arasında başvuran 3384 zehirlenme olgusu geriye dönük olarak taranmış ve olgular yaş, cinsiyet, zehirlenme türü ve prognoz açısından incelenmiştir. Olguların % 62.5’i kadın (yaş ortalaması 27.3±12.1), % 37.5’i ise erkektir (yaş ortalaması 31±14.5). Zehirlenme türü açısından % 58.6 olguyla ilaçla zehirlenme ilk sırayı almaktadır. Besin reaksiyonları % 10.5 olguda, karbonmonoksit zehirlenmesi % 8.3 olguda, tarım ilacı ile zehirlenme % 4.1 olguda, koroziv maddelerle zehirlenme % 3.5 olguda mantar zehirlenmesi % 2.5 olguda, metanol zehirlenmesi % 0.5 olguda görülmüştür. Olguların % 56.4’ü acil servisten taburcu edilmiş, % 20.2’si yatarak tedavi görmüş, % 21.6’sı başka bir hastaneye sevk edilmiş ve % 2.5’i ise ölmüştür. Sonuç olarak; zehirlenme olgularında genç yaş grubu ve kadınların yüksek risk taşıyan grupları oluşturdukları, ilaç ile zehirlenmenin en yaygın tür olduğu saptanmıştır.
  • ItemOpen Access
    Subakut evre subaraknoid kanamanın tanısında kontrastsız BT ve farklı MR sekanslarının karşılaştırılması
    (Uludağ Üniversitesi, 2006-05-30) Balban, Melissa; Topal, Naile Bolca; Hakyemez, Bahattin; Oruç, Esra; Parlak, Müfit; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Radyoloji Anabilim Dalı.
    Subakut dönem (>3 gün) subaraknoid kanama (SAK) tanısında bilgisayarlı tomografi (BT), T1-ağırlıklı spin eko (SE), T2-ağırlıklı fast spin eko (FSE), fluid attenuated inversion recovery (FLAIR) ve T2-ağırlıklı gradiyent eko (GRE) sekanslarının etkinliğinin değerlendirilmesi amaçlandı. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AnaBilim Dalı’na SAK şüphesi ile gönderilen, 3 -14 gün arasında semptomları olan 14’ü erkek, 13’ü kadın toplam 27 olgu çalışma kapsamında değerlendirildi. Olgulara kontrastsız BT ve MR ile birlikte, serebral dijital subtraksiyon anjiyografi (DSA) incelemeleri yapıldı. Altı ayrı standart lokalizasyonda (interhemisferik fissür, bazal sisternalar, kortikal sulkuslar, sylvian fissür, intraventriküler, intraparenkimal) kanama araştırıldı. Kanama saptanmasında MR sekanslarının BT incelemeye göre etkinliği araştırıldı. Bulguların istatistiksel değerlendirmesi için McNemar testi kullanıldı. Bu teste göre p> 0.05 anlamlı değil, p< 0.05 anlamlı, p< 0.01 belirgin anlamlı kabul edildi. FLAIR sekansı intraventriküler kanama dışında tüm lokalizasyonlarda SAK saptanmasında BT’den istatistiksel anlamlı şekilde üstündü (p< 0.05). FLAIR sekansı, intraventriküler kanama dışında tüm lokalizasyonlarda subakut dönemde SAK’ı saptamakta BT’ye göre üstün olan en duyarlı MR sekansıdır
  • ItemOpen Access
    Trombositlerin epinefrine yanıtlarının optik agregometre ve PFA–100 ile incelenmesi
    (Uludağ Üniversitesi, 2006-05-30) Sağdilek, Engin; Büyükcoşkun, Naciye İşbil; Özlük, Kasım; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.
    Çalışmamızda trombositlerin epinefrine yanıtlarının optik agregometre ve PFA–100 sistemi ile incelenmesi amaçlandı.20–76 yaş arası, sağlıklı ve gönüllü 68 kişiden alınan kan örnekleri PFA–100 sisteminde kollajen/epinefrin ve kollajen/ADP kartuşu ile kapanma zamanı ölçülerek trombosit yanıtları değerlendirildi. Agregasyon testleri için elde edilen trombositten zengin plazma (450µl) üzerine 10 µM ADP, 10 µg/ml kollajen veya 300 µM epinefrin 50 µl ilave edilerek agregasyon süreci 10 dk takip edildi. Optik agregometrede epinefrine karşı gösterdikleri maksimum agregasyon cevaplarına göre cevapsız, yarıcevaplı ve normal olarak üç gruba ayrılan örnekler %14,7 cevap sız, %16,2 yarıcevaplı bulundu. Epinefrine azalan cevap; epinefrinle lag zamanının uzaması, ADP ile maksimum agregasyonunun azalma sı ve maksimum agregasyona ulaşma süresinin kısalmasıyla ve kollajenle lag zamanının uzamasıyla birlikteydi. Epinefrine cevapsız ve yarıcevaplı grupta PFA–100 sistemi kollajen/epinefrin kartuşu kapanma zamanının uzadığı gözlendi. Bulgularımız, optik agregometre ile elde edilen sonuçlara göre trombositlerin epinefrine yanıtlarının farklı olduğunu ve bu değerlendirmenin daha yeni bir yöntem olan PFA 100 sistemi ile de yapılabileceğini göstermektedir.
  • ItemOpen Access
    Holotranskobalamin II’nin RIA ile ölçümünün megaloblastik anemi tanısındaki değeri ve diğer tanı parametreleri ile karşılaştırılması
    (Uludağ Üniversitesi, 2006-05-30) Şerefhanoğlu, Songül; Aydoğdu, İsmet; Kekili, Ersoy; Kuku, İrfan
    Kobalamin eksikliğine bağlı megaloblastik aneminin değişken klinik belirti ve laboratuvar bulgularının olması tanıda zorluklara neden olmaktadır. Serum holotranskobalamin II (holoTC II) düzeyinin azalmasının kobalamin eksikliğinin tanısında erken bir markır olduğu belirtilmekle birlikte, klinik kullanıma uygun bir metot geliştirilmemiştir. Bu çalışmada, kobalamin eksikliğini belirlemede yeni bir ticari test olan holoTC II RIA (Radyoimmüno assay)’nın etkinliği ve diğer laboratuvar bulguları ile karşılaştırılması amaçlandı. Başvuru anında, 20 hastanın 14‘ünde (%70) anemi ve makrositoz, dokuzunda (%45) trombositopeni, yedisinde (%35) nötropeni, 10’unda (%50) serum kobalamin düzeyleri (<100 pg/mL) ve 19’unda (%95) holoTC II düzeyi düşük (<37 pmol/L) bulundu. On gün 1 mg/gün siyanokobalamin tedavisi sonrası hemoglobin, hematokrit, trombosit, serum kobalamin ve serum holoTC II değerlerinde tedavi öncesi ile mukayese edildiğinde istatistiksel olarak anlamlı derecede artış oldu (P<0.05). MCV, LDH ve indirekt bilirübin değerlerinde ise azalma oldu (P<0.05). Plazma holoTC II düzeyinin ölçümünün kobalamin eksikliğini belirlemede daha yüksek özgüllük ve duyarlılığa sahip olduğu bulundu.
  • ItemOpen Access
    Altındağ ilçesindeki bir ilköğretim okulunun çevre sağlığı yönünden değerlendirilmesi
    (Uludağ Üniversitesi, 2006-05-30) Temel, Fehminaz; Akın, Levent; Vaizoğlu, Songül Acar; Kara, Özgür; Kara, Asil; Halas, Aasım Misbah; Gurunaidu, Samy Subramaniam
    Altındağ İlçesindeki bir ilköğretim okulunda, okul çevre sağlığı açısından mevcut durumun saptanması, okulun Türk Standartları Enstitü sü 12014 sayılı standardına uygunluk durumunun değerlendirilmesi ve okul sınırları içinde Elektromanyetik alan (EMA) düzeylerinin, sınıflarda aydınlanma düzeyinin ölçülmesi amaçlanmıştır. Durum saptaması olan bu araştırmanın verileri, Nisan 2005 tarihinde, 1996’da kabul edilen Türk Standardı 12014 Okul Çevre Sağlığı Standardı (TS 12014 OÇSS) ve Türk Standardı 9518 (TS 9518) dikkate alınarak hazırlanan bilgi formuyla toplanmıştır. Aydınlanma düzeyi ölçümleri TES 1332 digital Light-meter ile, EMA ölçümü ise Bileşke Manye tik Alan Ölçen Gaussmetre (Triaxial ELF Magnetic Field meter) ile yapılmıştır. Sınıflarda ortalama öğrenci sayısı 35,8’dir. Sınıfların öğrenci başına düşen ortalama alan 1,34 m²/kişi, ortalama sınıf hacmi 3,7 m³/kişi bulunmuştur. Pencerelerin zeminden yüksekliği tüm sınıflarda 1,2 metrenin altındadır. Kızlar tuvaletinde lavabo ve kabin başına düşen öğrenci sayısı 48’dir. Erkekler tuvaletinde ise lavabo ve kabin başına düşen öğrenci sayısı 32’dir. Erkek ve kız öğrenciler için tuvaletlerdeki kabin ve pisuar sayısı yetersizdir. Okulda revir, mut fak ve yemekhane bulunmamaktadır. 25 sınıfta yapılan ölçümlerde ortalama aydınlanma 810 + 618 lüks, kütüphanede yapılan ölçümler sonucu ortalama değer 399 lüks bulunmuştur. Kapıya en yakın sıra grubunun ilk sırasında ortalama aydınlanma değeri 195 ± 118 lüks bulunmuştur. Sınıflarda önerilen en düşük aydınlanma değeri 200 lüks ve üzeridir. Sınıflar, kütüphane, idari odalar, bahçe ve koridorların tamamında EMA ortalaması, önerilen standart değer olan 2 mG’un altındadır. Bu çalışma sonucunda okul çevre sağlığı açısından bazı çevre sağlığı standartlarına uyulmadığı saptanmıştır. Okuldaki bu eksikliklerin giderilmesi ve yeni yapılacak okullarda okul çevre sağlığı göz önünde bulundurularak uluslararası standartlara uyulması önerilmektedir.