1999 Cilt 1 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/13291
Browse
Browsing by Subject "Felsefe"
Now showing 1 - 2 of 2
- Results Per Page
- Sort Options
Item Locke ve Hume'da bi̇lgi̇ni̇n kaynağı problemi(Uludağ Üniversitesi, 1999) Eren, Işık; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Felsefe Bölümü.The philosophers John Locke and David Hume who lived in 18th century, investigated the structure of knowledge by focusing on human understanding, instead of the problem concerning the source of knowledge which had been inquired by the philosophers of 18th century. The main problem for those philosophers, i.e. , J.Locke and D. Hume, was "ide"; what is "ide", what are the structure and source of "ide". They inquired into this problem by taking into account the limits of human mind. According to John Locke, "ideas" which make up human reason are not innate. Human reason acquires "ideas" by sens and reflection. "ldeas" have two bases with regard to their sources. According to Hume, all reasoning concerning matter of fact seem to be founded on the relation of Cause and Effect. But, knowledge of this relation arises entirely from experience, when we find, that any particular objects are constantly conjoined with each other. Causes and Effects are discoverable, not by reason. but by experience. To recapitulate the reasoning: Every idea is copied from same preceding impression or sentiment; and where we cannot find any impression, we may be certain that there is no idea.Item Two traditions of modern epistemology(Uludağ Üniversitesi, 1999) Çüçen, A. Kadir; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Felsefe Bölümü.Felsefe, varlık, gerçeklik ve doğru bilgiyi araştırır; fakat Descartes'la başlayan modern felsefenin temel ilgi alanı varlık ve gerçeklikten çok, doğru bilgi olmuştur. Bu anlayış, doğru bilginin imkanını, kaynağını, kapsamını ve ölçütlerini sorgulayarak, doğru bilginin temelindeki en kesin ve apaçık olan ilkenin ortaya çıkartılmasını kendine amaç edinmiştir. Bu çalışma, modern epistemolojinin iki geleneğini ele alarak, bunları bazı yönlerden eleştirmeyi amaçlamıştır. Birinci geleneği oluşturan Descartesçi epistemolojiye göre, doğru bilgiye ulaşmak için, en kesin ve apaçık olanı doğrudan bir kavrayışla ortaya koymak gerekir. Bilginin temelindeki ilk ilkeyi araştıran kartezyen bilgi kuramına ternelci bilgi kuramı denilmektedir. Temeldeki ilk ilke en açık ve seçik bir kavrayışla ortaya konulduktan sonra, diğer bilgiler, ilk ilkenin kesinliğinden yola çıkarak elde edilir. Temelci bilgi kuramı Descartes sonrası modern kıta felsefesini de etkileyerek, Spinoza, Leibniz, Kant ve Husserl gibi birçok felsesefeci tarafından da savunulmuştur. Modern epistemolojinin ikinci geleneği ise, temelci geleneğe karşı çıkan Hegel tarafından öne sürülen anti-temelci bilgi kuramdır. Hegel'e göre, doğru bilgi en temeldeki ilkeden kalkarak elde edilemez, çünkü en temeldekini doğrulayacak veya yanlışlayacak bir başka ilkenin olması gerekir. Bu nedenle, bilgi bir tür durağan konumda değil, tam aksine bilgi kullanımdaki devingen süreçtir; çünkü bilgi, Mutlak Tin'in kendisini gerçekleştirme devinimindeki süreçte ortaya çıkar. Böylece doğru bilgi temelci yaklaşımla ancak kendisinin bir kısmını ortaya koyar. Doğru bilginin tümelliği, Mutlak'ın kendisini fark etme sürecini veren bir sistemde anlaşılabilir. Modern epistemolojinin iki geleneği de çeşitli yönlerle açıklandıktan sonra, çalışmamız bu iki geleneği birçok açıdan eleştiriye tabi tutmaktadır.