2011 Cilt 9 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/6496
Browse
Browsing by Subject "Çocuk"
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
Item Akrep ve örümcek sokmasına bağlı gelişen geçici miyokardit ve kardiyomiyopati(Uludağ Üniversitesi, 2011-03-23) Kır, Mustafa; Karadaş, Ulaş; Yılmaz, Nuh; Saylam, Gül SağınGiriş: Örümcek ve akrep sokmaları, ısırılma yerine ait lokal reaksiyonlardan, ölüme yol açacak çoklu organ tutulumlarına kadar geniş bir yelpazede klinik bulgulara neden olur. Çocukların vücut kitlelerinin az olması nedeniyle ısırılma sonrası önemli organ tutulumlarının görülmesi daha sık görülür. Isırılma sonucu hayatı tehdit eden en önemli organ tutulumu kalp ve akciğerlerde görülür. Bu makalede akrep ve örümcek sokmasına bağlı miyokardit ve kardiyomiyopati gelişen iki olgu sunulmuştur. Olgu sunumu: On yaşında bir erkek hastanın sağ elini bir örümceğin sokmasını takiben gelişen solunum zorluğu ve taşikardisi nedeniyle yapılan değerlendirmede kalp kası enzimleri yüksek bulundu [CK-MB: 16,5 ng/ml (N:0,0-7,2 ng/ml), troponin: 3,06 ng/ml (N:0,0- 0,3ng/ml)] EKG’de V3 ve V4’de patolojik ST elevasyonları ve V5,V6’da T negatiflikleri görüldü. EKO’da sol ventrikül dilatasyonu ve orta derecede sistolik fonksiyon bozukluğu saptandı. Antivenom [Serum antiscorpionique (labs 50)®] yapıldı (5 cc antivenom 1/10 oranında serum fizyolojik ile sulandırıldıktan sonra intravenöz olarak yapıldı). Destekleyici tedavi ile 1 hafta içinde olgunun tüm patolojik bulguları normale döndü. İkinci olgu 8 yaşında erkek hasta sağ ayaktan akrep sokmasını takiben solunum zorluğu ve konvülziyon geçirmesi üzerine merkezimizde yoğun bakım koşullarında izleme alındı. Troponin ve CK-MB düzeylerinde artış saptanan, EKG’de patolojik ST depresyonları görülen ve EKO’da sol ventrikül dilatasyonu ve sistolik fonksiyon bozukluğu saptanan hastaya iki kez antivenom uygulandı. Dobutamin tedavisi ile destek tedavilere cevap veren olgunun 10. günde tüm bulguları geriledi. Tartışma: Akrep veya örümcek sokmaları sonucunda gelişen miyokardit sol ventrikül sistolik fonksiyon bozukluğu yaparak hayatı tehdit edebilir. Bu tutulumdan artmış katekolaminerjik aktivite veya direkt toksinin miyokard fibrilleri üzerine olan etkisi sorumlu tutulmaktadır. Isırığa maruz kalmış olgularda kalp tutulumunun değerlendirilmesi için EKG çekilmeli, kalp kası enzimleri monitörize edilmeli ve EKO yapılmalıdır. Ciddi olguların solunum ve dolaşım sistemlerinin yakın takibi için yoğun bakım şartlarında izlenmesi gereklidir.Item İşitme engelli çocuk ve adölesanların sağlık durumları(Uludağ Üniversitesi, 2011-04-21) Kırman, Aslı; Sarı, Hatice Yıldımİşitme kaybı dünyada en yaygın olarak görülen engel türlerinden birisidir. Dünya Sağlık Örgütü, 2005 yılında dünyada 278 milyon işitme engelli birey olduğunu belirtmektedir. Bunun 68 milyonunu işitme engelli çocuklar oluşturmaktadır. Türkiye'de ise, 0-19 yaşları arasında 63.173 işitme kayıplı çocuk bulunmaktadır. İşitme engelli çocuklar, işitme yetersizliklerinin özelliğine bağlı olarak gelişim sürecinde bazı farklılıklar gösterebilirler. Ancak, bu onların işiten akranlarından tamamen farklı olduğu anlamına gelmez. İşitme engelli çocuklarda erken başlangıçlı işitme kaybının etkileri sosyal, psikolojik, kültürel ve tıbbi alanlarda görülmektedir. Çocukların, tüm alanlardaki gelişimleri için işitme yaşantılarının niteliği çok önemlidir. Bu nedenle doğuştan işitme kaybının erken tanısı ve erken rehabilitasyonu giderek önem kazanmaktadır. Günümüzde işitme engelli bireylerin ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra işitme engelli çocukların eğitimlerini de kolaylaştırmayı amaçlayan çeşitli tipte işitme cihazları kullanılmaktadır.Item İştahsız çocuklara klinik yaklaşım(Uludağ Üniversitesi, 2011-04-21) Ünal, Fatihİştah yiyeceğe karşı duyulan bilinçli istektir ve iştah kontrolü başta gastrointestinal sistem olmak üzere santral sinir sistemi, pankreas ve adrenal bezler tarafından sağlanır. İştahsızlık çocukluk çağında sık görülen bir semptomdur ve değerlendirilmesinde gelişim, beslenme ve aile öyküsü önemlidir. İştahsızlık beslenme bozukluklarının bir belirtisi olabilir. Beslenme bozuklukları organik ve fonksiyonel olarak ayrılabilir ve biyolojik, davranışsal ve sosyal faktörlerden etkilenir. Kişisel, ailevi, ekonomik, çevresel ve sosyo-kültürel faktörler iştahı etkileyebilir. Bu yazıda aile ve hekim için zor hasta olan iştahsız çocuğa yaklaşım konusunda literatür bilgileri ışığı altında önerilerde bulunulmuştur.Item Probleme dayalı öğrenim senaryosunun üçüncü sınıf öğrencilerinin çocukluk çağı zehirlenmeleri ile ilgili bilgisine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2011-05-10) Karaoğlu, Nazan; Pekcan, Sevgi; Soner, Burak Cem; Şeker, Muzaffer; Örs, RahmiGiriş: Öğrencilerin klasik eğitimle aldıkları temel tıp bilimleri bilgilerini klinik yıllara ve klinik pratiğe taşıyamadıkları ve probleme dayalı öğrenimin (PDÖ) bu eksiği kapatabileceği ifade edilmektedir. Teorik farmakoloji eğitimini tamamlamış olan üçüncü sınıf öğrencilerinin çocukluk çağı zehirlenmeleri hakkındaki bilgi düzeylerinin hazırlanmış PDÖ senaryosu ile ölçülmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada 2009-2010 akademik yılının 2. yarıyılı ortasında 2. PDÖ senaryosu olarak uygulanan bir çocukluk çağı zehirlenme olgusu öncesinde ve sonrasında araştırmacılar tarafından hazırlanan bir anket formu rastgele örnekleme yöntemiyle seçilen PDÖ gruplarına isimsiz ve gönüllülük temelinde uygulandı. Demografik bilgiler, zehirlenme vakası karşısında tutumlarını ve bilgi düzeylerini ölçmeye yönelik açıkkapalı uçlu sorular ile öncelik sıralaması yapma şeklindeki ifadelerden oluşan anket formunun değerlendirilmesinde sayılar, yüzdeler ki-kare ve Student-t testi kullanıldı. Bulgular: Çalışma grubunda, ön testte 89 öğrenci, son testte 96 öğrenci yer aldı. Refik Saydam Hıfzıssıhha Ulusal Zehir Danışma Merkezi (UZEM) verilerine göre çok sık zehirlenme başvurusu yapılan maddelerden oluşturulan listeye verilen yanıtlarda örneğin; losyon, banyo köpüğü, kozmetikler, suluboya ve kalaminli losyonlar gibi öğrencilerin ön testte toksik dedikleri maddeler son teste anlamlı olarak doğru cevaplanmıştı (p<0,05). Toksik oldukları halde öğrenciler tarafından ön testte nontoksik olarak işaretlenen örneğin anti-depresanlar, kalsiyum kanal blokerleri, oral antidiyabetikler gibi pratikte çok sık kullanılan ilaçlar ile ilgili bilgilerde de doğru cevap sayısı anlamlı olarak artmıştı (p<0,05). Bu 40 madde için ön testte ortalama doğru bilgi puanı 17,52±5,82 iken son testte 27,89±8,79’a yükselmiştir (p<0,001). Sonuç: Bu çalışmanın sonuçları teorik olarak farmakoloji bilgisi almış öğrencilere uygulanan PDÖ senaryosunun çocukluk çağı zehirlenme vakaları açısından öğrencilerde bilgi artışına sebep olduğunu göstermektedir.