2014 Cilt 12 Sayı 3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/8501
Browse
Browsing by Subject "Child"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Item Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Engelli Sağlık Kurulunca düzenlenen çocuklara ait raporların retrospektif incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2014-09-05) Kaya, Ahsen; Güler, Hülya; Meral, Orhan; Aktaş, Ekin ÖzgürGiriş: Engelli bir çocuğa sahip olmak, engeli ne olursa olsun birçok zorluğu beraberinde getirmektedir. Bu çalışmada engellilik oranı belirlenmesi ile ilgili mevzuat ışığında çocukluk çağı engellilik sebepleri ve raporlamada karşılaşılan sorunlar konusunda farkındalık oluşturmak amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Ege Üniversitesi Hastanesi Engelli Sağlık Kurulu’nca 01 Ocak 2011-30 Haziran 2013 tarihleri arasında düzenlenen 18 yaş altındaki olgulara ait raporlar cinsiyet, yaş, başvuru şekli (kişisel-resmi) ve nedenleri, engel durumu ve nedenleri, engel oranları, raporların düzenlenme ve geçerlilik süreleri gibi bilgiler geriye dönük olarak değerlendirildi. Elde edilen veriler istatistik programı ile analiz edildi. Bulgular: Toplam 8104 rapordan 2839’u çocuklara aitti. Olguların 978’i kız, 1861’i erkekti. Yaş ortalaması 7,0±4,6 idi. Başvuruların %99,2’si kişisel başvuru olup, en sık başvuru nedeni özel eğitim almaktı (%81,6). Olguların %61,4’ünün engellilik oluşturan sadece bir rahatsızlığı bulunduğu saptandı. Olguların %17,3’ünün engel oranının %40’ın altında olduğu görüldü. Sonuç: Ülkelerin gelişmişlik göstergelerinde, engelli nüfusun yaşam düzeyi ve engellilere sunulan hizmetin kalitesi önemli bir yer tutmaktadır. Gerek ulusal ve gerekse uluslararası platformda, engelliliğin önlenmesi, engellilerin sağlık, eğitim, rehabilitasyon, istihdam, bakım ve sosyal güvenliğine ilişkin sorunlarının çözümü ile topluma katılımlarının sağlanması için gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.Item İki psödohipoaldosteronizm olgusu(Uludağ Üniversitesi, 2014-02-13) Korkmaz, Hüseyin Anıl; Dizdarer, Ceyhun; Yıldız, Melek; Genel, Ferah; Özkan, BehzatPsödohipoaldosteronizm tip 1 (PHA1), aldosterona periferik direnç sonucu gelişen ve tuz kaybı ile karakterize olan bir hastalıktır. PHA1 tipik laboratuvar bulguları, hiponatremi, hiperkalemi, metabolik asidoz ve yüksek serum aldosteron düzeyleridir. PHA1’in semptomları 21-hidroksilaz veya 3-beta-hidroksisteroid dehidrogenaz eksikliğinin neden olduğu konjenital adrenal hiperplazi ve aldosteron eksikliğinden kaynaklanan hipoaldosteronizmin semptomları ile kolayca karışmaktadır. Klinik bulguları ve kalıtım tipine göre; PHA1, renal PHA1 (otozomal dominant) ve daha ağır kliniği olan sistemik PHA1 (otozomal resesif) olarak iki grupta sınıflandırılır. Bu çalışmada kusma ve ishal yakınmaları ile başvuran ve tipik laboratuvar bulguları ile PHA1 tanısı konan iki olgu sunulmuştur. Bu iki olgu da kusma, ishal, huzursuzluk ve dehidratasyon ile başvurmuştu. Tuz kaybettiren konjenital adrenal hiperplazi nedenleri ekarte edildikten sonra, plazma renin aktivitesi ve serum aldosteron düzeylerinin yüksek saptanması ile PHA tanısı kondu.Item Pediatri asistanlarının ve tıp öğrencilerinin ‘‘çocuk ve ölüm’’ ile ilgili tutumlarının değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2014-08-21) Kıvılcım, Meltem; Doğan, Derya Gümüş; Canaloğlu, Sinem Kortay; Serbes, MahirGiriş: Bu çalışmada pediatri asistanları ve tıp öğrencilerinin ölümle karşılaşan çocuğa ve çocuğunu kaybeden aileye yaklaşımla ilgili deneyimlerinin ve tutumlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya İnönü Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’nda çalışan asistan ve tıp öğrencilerinden oluşan 50 kişi katılmıştır. Katılımcılara yazarlar tarafından geliştirilen çocuk ölümleriyle karşılaşma sıklıklarının, kötü haber verme konusunda yeterlilik düzeylerinin ve çocuk veya ailesine ölümün anlatılması ile ilgili tutumlarının sorgulandığı 5 bölümden oluşan bir değerlendirme formu uygulanmıştır. Bulgular: Katılımcıların yaş ortalaması; 26,9±4,0 yıl olup, %56’sı erkektir. Katılımcıların çocuk ölümleriyle karşılaşma oranı %92 idir. Katılımcıların yaklaşık %80’i kendilerini kötü haber verme konusunda yeterli bulmadıklarını ifade etmiştir. Asistanların %68’i, öğrencilerin %76’sı daha önce ölüm veya ölümcül hastalığa yaklaşım konusunda eğitim almadıklarını belirtmiş, katılımcıların tamamı bu konuda eğitimin gerekli olduğunu savunmuşlardır. Katılımcıların %46’sı çocukların 6-7 yaşlarında iken ölümü anlamaya başladıklarını düşünmektedir. Sonuç: Bu çalışmada, çocuk ölümleriyle karşılaşma sıklığının artmasıyla birlikte kötü haber vermede kendini yeterli bulma oranının artmadığı ve kötü haber vermede zorlanmanın ise azalmadığı saptanmıştır. Toplumlarda çocuğa ölüm kavramının anlatılması ve çocuk kaybı yaşayan ailenin teselli edilme şekliyle ilgili bir takım yanlış inanışlar mevcuttur. Çalışmanın sonuçları, hekimlerin ölümle sık karşılaşmalarının kötü haber vermede yeterliliklerinin artmasında tek başına etkili olmadığını ve eğitimin önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir. Hekimler tıp eğitimleri sırasında çocukta ölüm kavramının gelişimsel özelliklerini öğrenmeli ve kaybın ardından yaşanan süreci yönetme konusunda gerekli bilgi ve becerilere sahip olmalıdır.