2015 Cilt 16 Sayı 28
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/14065
Browse
Browsing by Subject "Compassion"
Now showing 1 - 1 of 1
- Results Per Page
- Sort Options
Item Aka Gündüz’ün kaleminden fuhuşa sürüklenen kadınlar(Uludağ Üniversitesi, 2015-06-01) Uğurlu, Alev Sınar; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.Fuhuş batağına düşen ya da düşmek üzere olan kadına el uzatıp onu kurtarmak gerektiğini edebiyatımızda ilk defa Ahmet Midhat Efendi Mihnetkeşan ve Henüz On Yedi Yaşında adlı romanlarında ele almıştır. Bu meseleyi işleyen ilk çarpıcı örnekler arasında Abdülhak Hamid Tarhan’a ait olan Bir Sefilenin Hasbıhali, Tevfik Fikret’in “Nesrin” adlı manzum hikâyesi ve Halit Ziya’nın Sefile adlı romanı yer alır. Bu yazarlarla birlikte edebiyatımızda, toplumun ön yargı ile yaklaşıp dışladığı, ahlâkî açıdan yargıladığı, bu yargılamanın sonucunda da genellikle mahkûm ettiği düşmüş kadına farklı bir gözle bakılmaya başlanır. Acıma duygusu ön plana geçer. Mutlak kurallara bağlı ahlâk anlayışının dışına çıkılır, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ifadesiyle “insanî ahlâk” harekete geçer. Bu kadınları düşüren sebepler üzerinde düşünmek, bu sebepleri ortadan kaldırmak, onların dertlerini paylaşmak ve düşmek üzere ya da düşmüş kadını topluma kazandırmak gerektiği mesajı ile konu farklı bir bakış açısından edebiyata yansımaya başlar. Gerek Batı edebiyatının gerekse yazarların kendi hayat tecrübelerinin etkisiyle düşmüş kadına acıma Türk edebiyatına yeni bir tem olarak girer. Bu tem Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda sosyal bir duyarlılığa dönüşür. Fuhuş batağı içine saplanmış kadının iç dünyası, çevresi ile ilişkisi, kötü yola düşmede ailevi ve sosyal sebepler, bu durumun birey ve toplum üzerinde etkisi ve çıkış yolları Türk yazarlarının işlediği konulardan biri haline gelir. Yazarlarımız içinde bu sosyal yarayı en geniş şekilde ele alan Aka Gündüzdür. Aka Gündüz Türkiye’de sosyoloji araştırmalarının sınırlı olduğu bir dönemde meseleyi sosyal boyutu ile ele almış, nedenler ve sonuçları roman vasıtası ile yansıtmış ve yine roman çerçevesi içinde çözüme yönelik öneriler getirmiştir. Aka Gündüz’ün romanlarında fuhşa sürüklenen kadınlar dikkat çekici yoğunluktadır. Bu kadınların büyük kısmı, yaşadıkları devre göre eğitimlidirler, saygın ailelere mensupturlar. Ancak çeşitli sebeplerle ailelerinden uzaklaşmıştırlar. Hayat tecrübeleri hiç yoktur. Saflıklarının ve tecrübesizliklerinin kurbanı olurlar. Kimi tecavüze uğrar; kimi evlenme vaadi ile kandırılır; kimi bir aile bireyinin, kimi dost zannedip en fazla güvendiği kişinin ihanetine uğrar; kimi kadın tacirlerinin tuzağına düşer… Düşme sebepleri farklıdır ama bu kadınların hepsi aile korumasından, özellikle öz anne ilgi ve korumasından mahrumdurlar. Hepsi toplum tarafından dışlanmıştır. Tek başınadırlar. Sokakta, barda, randevuevinde veya ahlâkî açıdan yozlaşmış salonlarda sömürülürler. Hakaret ve şiddet görürler. Katlanmak zorunda bırakıldıkları sefil hayat içinde yüreklerindeki temizliği korurlar. Bu kadınları görülen manzaraya göre değerlendirmemek gerektiğine inanan yazar özellikle düşme sebepleri üzerinde durur. Onlara elbette acımak lâzım geldiğini ancak kucak açmanın tek gerekçesinin acıma duygusu olmaması gerektiğini, böyle bir yaklaşımın gurur kırıcı olduğunu ifade eder. Aka Gündüz’ün asıl istediği, kurtarmaya yönelik çözüm yolları bulmaktır. Romanlarında yer yer cumhuriyetin temel prensiplerini içine sindirmiş ve sosyal duyarlılığı olan kahramanların bireysel çabaları ile tehlikede olan kadınların bazılarını kurtarır. Ancak aile dışındaki bireylerden gelen çabaların yetersiz olduğunu bilen yazar, önce aile himayesini şart koşar. Aile himayesinin olmadığı yerde devlet himayesinin zorunlu olduğunu anlatmaya çalışır. Fuhuşla mücadelede okuyucuyu ikaz etmenin yanı sıra konuya yetkililerin dikkatini çekmek ister. Türkiye’de ilk kez roman sınırları içinde kadın sığınma evlerinin gerekliliği üzerinde durur ve bugünkü işleyişinden çok farklı bir kadın sığınma evi projesi sunar.