2015 Cilt 41 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/18483
Browse
Browsing by Rights "info:eu-repo/semantics/openAccess"
Now showing 1 - 10 of 10
- Results Per Page
- Sort Options
Item Böbrek nakli alıcılarında bir yıllık CMV enfeksiyonu deneyimi(Uludağ Üniversitesi, 2015-07-29) Oruç, Ayşegül; Bayındır, Murat; Akan, Mustafa; Sönmez, Aykut; Ayar, Yavuz; Yıldız, Abdülmecit; Ersoy, Alparslan; Tıp Fakültesi; Üroloji Ana Bilim DalıBöbrek nakli son dönem böbrek yetmezliğinin en seçkin tedavisidir. Kullanılan immunsupresif tedavinin en önemli yan etkilerinden biri fırsatçı enfeksiyon riskinde artıştır. CMV, böbrek nakli alıcılarında en sık görülen viral enfeksiyon etkenidir. Çalışmamızda 2014 yılı içinde CMV enfeksiyonu tedavisi uygulanmış böbrek nakli alıcılarının özelliklerini araştırdık. Bu çalışmaya, 2014 yılı içerisinde merkezimizde PCR yöntemi ile CMV-DNA pozitifliği saptanmış ve hastaneye yatırılarak gansiklovir tedavisi uygulanmış 21 (yaş ortalaması 44.4±13.9 yıl, 8 kadın, 13 erkek,14 canlı, 7 kadaverik vericili) böbrek nakli alıcısı dahil edildi. Hastaların tıbbi bilgileri retrospektif olarak incelendi. Hastaların CMV-DNA kopya sayıları ortalama 26255,19±55501,75 kopya/mL’ydi ve ortalama nakil süreleri 34,1±53,7 aydı. CMV hastalığı oranı daha yüksekti (%66.7’ye karşılık %33.3). Halsizlik, ateş, öksürük-balgam, pnömoni, ishal, transaminaz yüksekliği görülen şikayet ve klinik bulgulardı. Ortalama gansiklovir kullanım süresi 20.24±6.2 gündü. Tedavi ile hastaların %76’sında CMV-DNA negatifleşti. Hastaların 5’i eks oldu, 5’inde graft kaybı gelişerek hemodiyaiz tedavisine geri döndü. Sonuçta, proflaksi ve preemptif (önceden) tedavi yaklaşımları ile CMV enfeksiyonu sıklığı azalsa da halen böbrek nakli alıcılarında önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. Proflaksi uygulanan alıcılarda geç dönemde CMV enfeksiyonu riski devam ettiğinden takiplerde dikkat edilmelidir.Item Diyaliz hastalarının duygusal ve sosyal sorunlarının belirlenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2015-06-23) Duran, Songül; Güngör, EmineTanımlayıcı ve ilişki arayıcı olarak gerçekleştirilen araştırmanın örneklemini, 11.12.2014-01.01.2015 tarihleri arasında, Balıkesir il merkezinde yer alan iki devlet hastanesinin diyaliz servisinde tedavisi yapılan ve çalışmaya katılmaya gönüllü 100 hasta oluşturmuştur. Hastaların hastalıklarını ilk öğrendiklerinde yaşadığınız duygu nedir sorusuna %42’si korku yanıtını, şu anda neler hissediyorsunuz sorusuna %62’si alıştım yanıtını vermiştir. Hastalıkla ilgili bireyi en çok etkileyen düşünce/olay “eskisi gibi olamayacağı ve çalışmayacağı kaygısı (%50)” olarak, hastalığa/diyalize uyum sürecini zorlaştıran etkenin en çok “tedaviye bağlı zorluklar (%52)” olduğu saptanmıştır. Hastalığın olumsuz etkisi olarak en çok “fiziksel fonksiyonları eskisi gibi olmayacağı (%54)” yanıtı alınmıştır. Hastalıkla başetme yönteminiz nedir sorusuna %50’si “manevi inanç” yanıtını vermiştir. Hastaların %78’i ailesinin kendisini desteklediğini ve %31’i böbrek nakli istediğini belirtmiştir. Hastaların sosyal destek faktörleri değerlendirilerek hastalara bakıma destek verecek kişiler konusunda farkındalık kazandırılması ve bu yönde hastalara danışmanlık, psikoeğitim hizmetleri verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. Ayrıca hastaların yaşadıkları duyguları ifade etmeleri için desteklenmesi önerilmektedir.Item Geç tanı alan multifokal motor nöropatili bir olgu(Uludağ Üniversitesi, 2015-06-24) Kotan, Dilcan; Köksal, Semra Alaçam; Gündoğan, Aslı AksoyMultifokal motor nöropati, duyu bozukluğunun eşlik etmediği, motor sinirlerin asimetrik güçsüzlüğü ile karakterize yavaş progresif bir nöropatidir. Bu yazıda, 57 yaşındaki erkek hastada şikayetlerin varlığından onbeş yıl sonra multifokal motor nöropati varlığını ortaya koyduk. Tedavi amacıyla IVIg 0.5 mg/kg/gün başlangıçta 5 gün, sonrasında bir gün süre ile 4 hafta aralıkla uygulandı ve oldukça iyi yanıt gözlendi. Uzun yıllar herediter nöropati düşünülen ve torununda benzer bulgular olan bu olguda elektrofizyolojik bulgular kısmen, serolojik bulgular ise güçlü bir şekilde tanıyı desteklemiş ve tedaviye çok belirgin yanıt ile edinsel nöropatilerin teşhis ve tedavisinin önemine dikkat çekilmiştir.Item Glomerüler filtrasyon belirteçleri ve hesaplama formülleri(Uludağ Üniversitesi, 2015-07-24) Ustaalioğlu, Yunus Emre; Bal, Ahmet Selim; Oral, Arzu Yılmaztepe; Tıp Fakültesi; Tıbbi Biyokimya Ana Bilim DalıHer iki böbreğin tüm nefronlarında bir dakikada oluşan glomerüler filtrat miktarına Glomerüler Filtrasyon Hızı (GFH) denir. GFH, böbrek fonksiyon testleri arasında en sık kullanılan testlerden birisidir. Ayrıca sağlıklı ve hastalıklı dönemde total böbrek fonksiyonunun en iyi göstergesi olarak kabul edilmektedir. GFH’nda saptanan düşüş böbrek hastalığın en erken laboratuvar bulgusudur. GFH’nın doğrudan ölçümü çok güç olduğundan klirens hesabı yardımıyla dolaylı yoldan hesaplanır. GFH’nı ölçmek için üre, kreatinin, sistatin C gibi endojen ve inülin gibi ekzojen belirteçlerin kullanımı yanı sıra bazı formüller de geliştirilmiştir.Item ICSI-ET sonrası gelişen ovarian ektopik gebelik: Olgu sunumu(Uludağ Üniversitesi, 2015-07-24) Ercan, Fedi; Görkemli, Hüseyin; Sarıkaya, Sevcan; Sayal, Berkan; Çolakoğlu, MehmetOvarian gebelik, doğal yollar ile gerçekleşen 7000-16.000 konseptusta bir oluşmakta ve bu tüm ektopik gebeliklerin %1-3 kadarına denk gelmektedir. Ovarian ektopik gebelik ovumun over içinde fertilize olması ya da fertilize ovumun sekonder olarak overe implante olması sonucu gelişir. Yardımcı üreme teknikleri sonrası gelişen ovarian ektopik gebelikler ise, embriyonun overe sekonder olarak implante olması sonucu gelişir. Bu şekilde gerçekleşen implantasyonun nedeni, embriyo transferinin ultrason kılavuzluğunda yapılmaması, uterin kavitenin derinine yapılması ya da büyük hacimli kültür mediyumunun transferi ya da her üçü birden olabilir. Burada intrasitoplazmik sperm injeksiyonu-embriyo transferi(ICSI-ET) sonrasında gerçekleşmiş ovarian gebelik olgusu sunulmaktadır.Item Multiple sklerozda depresyon ve anksiyete(Uludağ Üniversitesi, 2015-07-27) Şen, Nuran; Genç, Şengül Gürbüz; Aydın, Naciye Kılıç; Kılınçel, Oğuzhan; Altınışık, İdris; Kılınçel, Şenay; Köle, İsmail Hasan; Eker, Salih Saygın; Tıp Fakültesi; Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim DalıBu çalışmamızda Multiple Skleroz (MS) hastalarında depresyon ve anksiyete belirtilerinin sıklığı, Genişletilmiş Özürlülük Durum Skalası (EDSS) değerleri, hastalık süresi, atak sayısı ve sosyodemografik faktörlerle olan ilişkisi incelenmiştir. Çalışmanın araştırma grubunu 50 MS hastası oluşturmuştur. Araştırmanın verileri, Genişletilmiş Özürlülük Durum Skalası (EDSS,ExpandedDisabilityStatusScala), Hamilton Anksiyete Derecelendirme Ölçeği (HAM-A), Hamilton depresyon derecelendirme ölçeği (HAM-D) ve sosyodemografik veri ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Çalışmamızda MS hastalarında sosyodemografik faktörlerin depresyon ve anksiyete açısından anlamlı bir risk oluşturmadığı görülmüştür. Hastaların HAM-D toplam ölçek puanı ile EDSS ölçek skoru (r=0,738; p<0,001), hastalık süresi (yıl) (r=0,332; p=0,019) ve atak sayısı (r=0,511; p<0,001) arasında istatistiksel olarak anlamlı korelasyon vardı. HAM-A toplam ölçek puanı ile EDSS ölçek skoru arasında anlamlı korelasyon (r=0,306; p=0,031) varken hastalık süresi (yıl) ve atak sayısı arasında anlamlı ilişki yoktu. Bu bulgular değerlendirildiğinde MS hastalarında depresyon ve anksiyetenin hastalığın seyrinde etkili olduğu söylenebilir.Item Plazma 25-OH vitamin D ölçümünde HPLC, CMIA ve ECLIA yöntemlerinin karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2015-06-02) Ustaalioğlu, Yunus Emre; Dirican, Melahat; Tıp Fakültesi; Tıbbi Biyokimya Ana Bilim DalıBu çalışmanın amacı; plazma 25-OH vitamin D ölçümünde kullanılan HPLC yöntemi ile kemilüminesans yöntemler olan elektrokemiluminesans immunoassay (ECLIA) ve kemiluminesans mikropartikül immunoassay (CMIA) yöntemlerinin karşılaştırılmasıdır. Yöntem karşılaştırması için, 121 hastadan kan örnekleri alındı ve 25-OH vitamin D düzeyleri 3 yöntemle ölçülerek değerlendirildi. HPLC ile elde edilen değerlerin diğer iki yönteme göre daha yüksek olduğu görüldü ancak istatistiksel olarak yalnızca ECLIA ile anlamlı farklılık olduğu saptandı (p=0.011). Lineer regresyon analizi ile üç yöntem karşılaştırıldığında en yüksek korelasyon HPLC ile ECLIA metotları arasında (r = 0.869) saptandı. CMIA ve ECLIA metotları arasında korelasyon orta düzeyde (r = 0.818) ve HPLC ve CMIA metotları arasında ise daha düşük (r = 0.779) olarak bulundu. Sonuç olarak HPLC metodunda ölçülen değerlerin daha yüksek olmasına rağmen, üç yöntemin de birbiriyle yüksek korelasyon ve iyi bir uyum göstermesi nedeniyle, otomatize sistemlerde kullanılabilen kemiluminesans yöntemlerin tercih edilmesi avantajlı görünmektedir.Item Sıçanlarda östrus döngüsü ile ilişkili ovaryum ve uterusların histolojik değerlendirmesi(Uludağ Üniversitesi, 2015-06-19) İnan, Sevinç; Öktem, Gülperi; Onur, Ece; Özbilgin, Kemal; Ekizceli, Gülçinİnsanlarda 28 günde izlenen menstrüel döngünün, sıçanlarda 4-5 günde gerçekleşmesinden dolayı, kadın üreme sisteminin incelendiği çalışmalarda model organizma olarak kullanılan sıçanlar ile yapılan birçok çalışma kısa sürede tamamlanabilmektedir. Bu da sıçan modelinin bir avantajı olarak görülmektedir. Bu çalışmada sıçan östrus döngüsü ile ilgili sitolojik ve histolojik değerlendirmeler ve elde edilen son literatür bilgilerinin derlenmesi ile yeni çalışmalar için kaynak oluşturulması amaçlanmıştır. Vaginal yayma ile dişi sıçanlar proöstrus, östrus, metöstrus, diöstrus dönemlerinde olmak üzere 4 gruba ayrıldı ve grupları belirlenen dişi sıçanlardan (n=28) ovaryum ve uterus örnekleri elde edildi. Dokular formalinde tespit edilerek, rutin parafin doku takibi ile parafine gömüldü. Parafine gömülmüş dokulardan 5 µm.’lik kesitler alınarak Hematoksilen-Eozin (H-E) ve Periyodik Asit Shiff (PAS) ile boyandı. Boyanmış kesitlerde ovaryum ve uterustaki temel yapılar değerlendirildi ve istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Kesitlerde görülen temel yapıların sayıları gruplar ile uyumlu olarak bulunmuş olup, proöstrus ve östrus gruplarında artmış primer ve sekonder folliküller izlenirken, metöstrus grubunda korpus luteum yapılarının istatistiksel anlamlı olarak arttığı gözlendi. Çalışmada sıçan östrus döngüsü evrelerinde elde edilen ovaryum ve uteruslara ait histokimyasal ve sayısal veriler geçmiş literatür ile uyumlu bulundu. Buradaki değerlendirmelerin bundan sonraki çalışmalar için kaynak niteliği taşıyacağı düşünülmektedi.Item Tahta parçası ile orbitokraniyal yaralanma(Uludağ Üniversitesi, 2015-08-20) Taşkapılıoğlu, M. Özgür; Karaoğlan, Ahmet; Yılmazlar, Selçuk; Tıp Fakültesi; Beyin ve Sinir Cerrahisi Ana Bilim DalıOrbitayı penetre eden yabancı cisimler çoğunlukla travma kaynaklıdır. Yabancı cisimler metal, cam plastik, taş parçası gibi inorganik maddelerin yanı sıra, odun parçası gibi organik materyaller de olabilir. Organik yabancı cisimlerin kraniyum içinde saptanmaları zordur. Orbitadan intrakraniyal kompartmana uzanımı ise çok nadirdir ve hasta için ciddi risk taşımaktadır. Bu yazıda çok nadir görülen sivri ve uzun tahta parçası ile olan orbitokraniyal yaralanma olgusunu takdim etmekteyiz. Bu nadir görülen durumun tanı, tedavisi tartışılmıştır.Item Bir üniversite hastanesinde kronik hepatit c’de telaprevir ve boceprevir içeren üçlü tedavi deneyimi(Uludağ Üniversitesi, 2015-05-12) Göktaş, Sibel Yorulmaz; Mor, Gülay Çekiç; Mıstık, Reşit; Kazak, Esra; Kebapcı, Nesrin; Heper, Yasemin; Yılmaz, Emel; Akalın, Emin Halis; Tıp Fakültesi; Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim DalıBu çalışmada kronik hepatit C (KHC) tedavisinde, NS3/4A proteaz inhibitörleri (telaprevir ve boceprevir) içeren üçlü tedavinin etki ve yan etki profilleri araştırıldı. Polikliniğimize başvuran; proteaz inhibitörü, pegile interferon ve ribavirin uygulanan hastaların demografik özellikleri retrospektif olarak elektronik dosyadan elde edildi. Sekiz hastaya telaprevirli rejim, üç hastaya boceprevirli rejim verildi. Genotip 1 ile enfekte hasta sayısı dokuz idi, hepsinde kalıcı viral yanıt (KVY) elde edildi. Genotip 4 ile enfekte hasta sayısı ise iki idi, bir hastada KVY elde edildi. En sık görülen yan etkiler anemi, döküntü, kaşıntı ve anorektal yan etkilerdi. Döküntü sebebiyle bir hastada tedavi kesildi. Bu hastada da KVY gelişti. Sonuç olarak iyi yan etki yönetimiyle, olgularımızda KVY oranı çok yüksek bulundu (10/11). Bu nedenle sosyal güvenlik kurumu tarafından geri ödeme kapsamında olan proteaz inhibitörü içeren üçlü tedavinin ücret ödeyemeyecek ve siroza yakın/siroz olup bekleyemeyecek hastalara verilmesi düşünülmelidir.