2007 Cilt 5 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/5802
Browse
Browsing by Rights "info:eu-repo/semantics/openAccess"
Now showing 1 - 9 of 9
- Results Per Page
- Sort Options
Item Anne sütünde adiponektin(Uludağ Üniversitesi, 2007) Kırel, Birgül; Sağlam, Halil; Melahat, Dirican; Tarım, Ömer; Tıp Fakültesi; Biyokimya Ana Bilim Dalı; Çocuk Endokrinoloji Bilim DalıAmaç: Adipositler tarafından salgılanan bir protein olan adiponektin esas itibarıyla glukoz toleransını ve insülin duyarlılığını etkiler. Obezite ve tip 2 diyabet gibi insüline dirençli durumlarda adiponektin düzeylerinde düşüş gözlenir. Yöntemler: Bu çalışmada emziren sağlıklı 32 kadından alınan anne sütlerinde adiponektin düzeyleri çalışılmıştır. Annelerin serum glukoz ve insülin düzeyleri de ölçülerek maternal adiponektin düzeyleriyle karşılaştırılmıştır. Bulgular: Anne sütü ve anneden alınan serumlarda ölçülen ortalama adiponektin düzeyleri sırasıyla 46 (13.8-194) ng/ml ve 4490 (1400- 43320) ng/ml bulunmuştur. Anne sütü ve maternal serum adiponektin düzeyleri arasında herhangi bir korelasyon saptanmamıştır (p>0.05). Anne sütü adiponektin düzeyleri yalnızca örnek alınma zamanı ile ilişkili bulunmuştur [ortalama=2.6 (1-5) gün, (r=-0.5, p<0.01)]. Maternal serum adiponektin düzeyleri yalnızca maternal serum glukoz/insülin oranlarıyla korelasyon göstermiştir (r= -0.4, p<0.05). Sonuç: Anne sütünde saptanabilir düzeylerde adiponektin bulunmaktadır. Anne sütündeki adiponektin maternal adiponektin düzeyleriyle korelasyon göstermemektedir. Anne sütündeki adiponektinin biyolojik işlevlerinin ve yine emziren annelerin çocuklarının tartı alımı ve insülin duyarlılıklarıyla ilişkisinin daha iyi bir biçimde anlaşılabilmesi için daha ayrıntılı çalışmalara gereksinim vardır.Item Bez dermatiti nedeniyle kullanılan topikal steroide bağlı Cushing sendromu: Olgu sunumu(Uludağ Üniversitesi, 2007) İşgüven, Pınar; Yıldız, Metin; Ergüven, Mürefet; Malçok, Mehmet; Güven, AylaTopikal glukokortikoidlerin uzun süreli kullanımı hipotalamus-hipofiz-adrenal aksında geri dönüşümlü bozulmaya yol açabilmektedir. Burada 3 ay süre ile topikal steroid kullanımı sonucu Cushing sendromu gelişen 8 aylık kız hasta sunulmuştur.Item Çocuklarda hızlı ve seri entübasyon(Uludağ Üniversitesi, 2007) Saz, Ulaş E.; Arıkan, Çiğdem; Aydoğdu, SemaHızlı ve seri entübasyon; entübasyonun daha güvenli ve kolay, daha hızlı ve az travmatik yapılmasını sağlamak amacıyla birtakım nöromuskuler blokörlerin ve sedatif ajanların kullanılması suretiyle oluşturulduğu bir yöntemdir. Çocuk acil servislerinde entübasyon gerektiren hastalarda kullanımı giderek yaygınlaşan ve pediatrik resusitasyon kurslarında eğitimi verilen bir yöntem olmaya başlamıştır. Çalışmaların çoğunda hızlı ve seri entübasyonun (HSE) klasik entübasyon yöntemlerinden daha fazla tercih edildiği görülmüştür. 7000’den fazla hasta içeren geniş bir prospektif çalışmada hastaların %78’inde HSE yönteminin kullanıldığı vurgulanmıştır. HSE, daha başarılı bir yöntem olması nedeniyle genellikle acil servislerde ilk olarak tercih edilmektedir. Nitekim bu farklılık, az sayıda hasta içeren birçok retrospektif ve çok sayıda hasta içeren bir tane prospektif çalışmada açıkça ortaya konulmuştur. HSE, ileri havayolu yönetiminde eğitilmiş ve sedatif paralitik doz bilgisine sahip acil servis pediatristlerinin güvenle uygulayabilecekleri bir yoldur. HSE birçok pediatrik seride ve erişkinlerde yapılmış daha geniş kapsamlı çalışmalarda gösterilmiştir.Item Eisenmenger sendromlu çocuk hastaların telekardiyografi ve elektrokardiyografi bulguları(Uludağ Üniversitesi, 2007) Alehan, Dursun; Semizel, Evren; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk Kardiyoloji Bilim DalıAmaç: Eisenmenger sendromlu hastaların elektrokardiyografi ve telekardiyografi bulgularının değerlendirilmesi. Yöntemler: Eisenmenger sendromu tanısı almış olan 23 çocuk hasta ve yaş, cinsiyet, vücut ağırlığı ve boy açısından benzer özelliklere sahip 20 sağlıklı çocuk çalışmaya dahil edildi. Çalışma grubunun tümünün elektrokardiyografi ve telekardiyografisi çekildi. Bulgular: Eisenmenger sendromlu hastaların elektrokardiyografilerinde %4.3 normal aks, %56.5 sağ aks, %21.7 sol aks ve %17.4 kuzeybatı aks olduğu saptandı. ‹ki grup arasında kalp atım hızı incelendiğinde anlamlı fark olmadığı gözlendi (p=0.515). PR aralığı Eisenmenger sendromlu hasta grubunda 0.138 ± 0.025 sn, kontrol grubunda ise 0.120 ± 0.017 sn olarak bulundu (p=0.009). Eisenmenger sendromlu hastaların elektrokardiyografilerinin incelenmesi, bu hastaların %87’sinde sağ ventrikül hipertrofisi ve %30’unda sağ atriyal dilatasyon olduğunu gösterdi. Sağ ventrikül ileti gecikmesi Eisenmenger sendromlu 8 vakada (%34.8), sağlıklı 1 vakada (%5) görüldü (p=0.024). Tele bulguları incelendiğinde, Eisenmenger sendromlu 19 vakada (%90.9) pulmoner konusun kabarık olduğu, 19 vakada (%90.9) vaskülaritenin arttığı ve kardiyotorasik indeksin 0.561 ± 0.082 olduğu görüldü (p<0.001). Sonuç: Elektrokardiyografi ve telekardiyografi Eisenmenger sendromlu hastaların değerlendirilmesinde kullanılabilecek, kolay ulaşılabilen tetkiklerdir.Item Fetal enflamatuar yanıt sendromu ve beyin zedelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2007) Kumral, Abdullah; Yeşilırmak, Didem CemilePreterm doğuma ve neonatal komplikasyonlara neden olan faktörler içerisinde en sık saptanan nedenlerin baflında intrauterin enfeksiyonve/veya enflamasyon gelmektedir. Mikroorganizma veya ürünlerinin fetusa ulaflması sitokin salınıflına ve sistemik fetal enflamatuar cevaba (FIRS) neden olmaktadır. FIRS; fetal veya neonatal beyin hasarına neden olarak ileride serebral palsi (CP) geliflimine yol açmaktadır. İntrauterin dönemde sitokinlerin neden olacağı beyaz cevher hasarı ve preterm doğum ile CP arasındaki iliflki günümüzde iyi bilinmektedir. Klinikte karflımıza periventriküler lökomalazi (PVL) olarak çıkan beyaz cevher hasarı, nörogeliflimsel prognoz ve CP’nin ağırlığı açısından oldukça önemlidirItem Göz ve endokrinoloji(Uludağ Üniversitesi, 2007) Tarım, Ömer; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim DalıGöz vücudun penceresidir ve birçok sistemik hastalığın ilk bulgusu veya sonuçları göz muayenesinde karşımıza çıkabilir. Hormonlardaki fizyolojik değişiklikler, başka nedenle kullanılan hormon tedavileri ve endokrin hastalıklar gözde bazı değişikliklere neden olur. Bu yazıda göz ve endokrin sistem arasındaki bu etkileşim özetlenecektir.Item Jeneralize (yaygın) odontodisplazi: Olgu sunumu(Uludağ Üniversitesi, 2007) Çubukçu, Çiğdem Elbek; Tıp Fakültesi; Ağız ve Diş Sağlığı BirimiOdontodisplazi, nadir görülen, diş dokusunun mezoderm ve ektodermini birlikte etkileyen gelişimsel bir anomalidir. Bu olguda, 5 yaşında bir Türk kız çocu¤unda nadir görülen bir jeneralize odontodisplazi vakası sunulmuştur.Item Propiyonik asidemi: Olgu sunumu(Uludağ Üniversitesi, 2007) Kamber, Kadri; Sağlam, Halil; Erdöl, Şahin; Karalı, Yasin; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Endokrinoloji Bilim DalıEmmede azalma, kusma, halsizlik ve uykuya meyil şikayeti ile başvuran 3.5 aylık erkek çocuk pansitopeni nedeni araştırılmak üzere yo- ğun bakım ünitemize yatırıldı. Doğumda sağlıklı iken, doğumdan 72 saat sonra tonus kaybı, emme güçlüğü kusma ve devamlı uyku hali ortaya çıkan olgunun neonatal sepsis ön tanısıyla 15 gün hastanede yatırılarak izlendiği öğrenildi. Fizik muayenede letarjik, hipotonik, şuuru uykuya eğilimli ve takipneikti; solunum sesleri bilateral kabalaşmıştı ve karaciğer kosta kenarını 2 cm geçiyordu. Emme, arama, yakalama reşeksleri yoktu. Dirençli miyoklonik nöbetleri, hipotonisi ve ikinci derece akraba evliliği olması nedeniyle metabolik hastalık açısından araştırıldı. Kan gazında metabolik asidozu saptandı. Plazma ve beyin-omurilik sıvısı kantitatif glisin düzeyleri artmıştı. Tandem kütle spektrometrisi (Tandem MS) çalışmasında C3-propiyonil karnitin düzeyinde artış saptandı. Ayrıca idrar organik asit değerlendirilmesinde 3-OH propiyonik asit, 3-OH bütirik asit ve propiyonilglisin atılımlarında artış mevcuttu.Bu bulgularla hastaya propiyonik asidemi tanısı kondu. Proteinden fakir diyet, L-karnitin ve biotin tedavisi başlandı. Akraba evliliğinin yaygın olduğu ülkemizde, sağlıklı doğmuş ancak hipotonisi, emme güçlüğü ve konvülsiyonu olan yenidoğan ve süt çocuklarında ve yine miadında doğup da herhangi bir risk faktörü yokken neonatal sepsis tablosu gelişen bebeklerde doğumsal metabolizma hastalıkları daima akılda tutulmalıdır.Item Tip 1 diyabet(Uludağ Üniversitesi, 2007) Abacı, Ayhan; Böber, Ece; Büyükgebiz, AtillaTip 1 diabetes mellitus (DM) çocukluk yaş grubunda pankreasın beta hücrelerinin süregelen otoimmün veya otoimmun dışı nedenlerle haraplanması sonucu gelişen insülin yetersizliği ve hiperglisemi ile karakterize kronik metabolik bir hastalıktır. Dünyada beş yaş civarındaki genel prevalans 1/1430, 16 yaşında ise 1/360 civarındadır. Ülkemizdeki prevalansı yaklaşık 1/2000’dir. Etiyolojisinde genetik ve çevresel birçok etken rol oynamaktadır. Poliüri, polidipsi ve kilo kaybı ile kendini gösteren tip 1 DM, insülin, egzersiz ve beslenmenin planlanması ile tedavi edilmektedir. Birçok farklı insülin rejimi yanısıra immünoterapi gibi yeni tedavi yöntemleri üzerinde de çalışılmaktadır.