2012 Sayı 18
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/12825
Browse
Browsing by Language "tr"
Now showing 1 - 6 of 6
- Results Per Page
- Sort Options
Item Ahlaki etik olanaklılığı olarak söylem-etiği(Uludağ Üniversitesi, 2012) Coşkun, SeyitHabermas’ın, iletişim kuramına bağlı olarak ortaya koyduğu söylem-etiği (Diskursethik)1 , hem bağlamsal ve hem de evrensel geçerli olabilecek ahlaki ilke ve normların elde edilmesini amaçlamaktadır. Aynı zamanda, ilke ve normların temellendirme ve uygulama sorunlarını da çözmeyi amaçlayan bu çaba, bilinç felsefesi paradigmasından farklı olarak dil felsefesi çerçevesinde ortaya konulan bir anlayış ve yöntemi gerekli kılmaktadır. Bu nedenle, iletişimsel rasyonellik ve bireysellik anlayışına bağlı biçimlenen bir ahlaki bakış açısı ve pratik söylem yöntemi önerilir.Item Bilginin imkânı problemi: Gazali örneği(Uludağ Üniversitesi, 2012) Ağırman, Ferhat; Türkmetin, AhmedGazali bilginin temellendirilmesi ve kaynağının neliği hakkında felsefi sisteminde tutarlı bir düşünce ortaya koyar. Onun açısından ilk sorun bilginin neliğinden daha ziyade bilginin kaynağıdır. Gazali, tecrübi bilgiyle aklın zorunlu olarak kabul ettiği bilgilerin bilgi olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceğini sorgulayarak işe başlar. Sorunu ilk aşamada tecrübi bilgiyi ele alarak çözmeye çalışan Gazali, bu bilgi türünün yanıltıcı olduğunu düşünür. Yanıltıcı olan şey ise nesnel olarak bilginin kaynağı olamaz. Hemen arkasından Gazali aklı ele alır. Çünkü akıl duyu verilerine nazaran daha üstündür. Fakat akıl da bu sorgulamada Gazali’yi aradığı tatmine ulaştırmaz. Çünkü akıl insana aynı anda iki çelişik şeyi birden verebilir ya da var olmayan bir şeyi zihinde tasavvur ettirebilir. Bilgiyi elde edebilmemizin iki koşulu olan, duyu verilerine ve akla güvenilmezse bilgi nasıl elde edilebilir? Bilginin elde edilmesi mümkün değil midir? Mutlak bilginin imkanı üzerine başlattığı zihinsel diyalektik sonucunda içinden çıkılmaz bir şüpheye düşen Gazali bu halden zihni kurtarmanın gerekliliğine inanır. Bunun ancak ve ancak Tanrı’nın insanın kalbine doğurduğu nur ile olacağını, kişinin bilgiyi böyle bir süreç sonucunda elde edebileceğini savunur. Bu ise sezgi bilgisidir.Item ‘Felsefi bilgelik’ ve (evren karşısında) ‘hayranlık duyma’ kavramları arasındaki ilişki üzerine(Uludağ Üniversitesi, 2012) Topakkaya, ArslanFelsefe yapmak ve bunun sonucunda kazanılan felsefi bilgelik Platon ve Aristoteles’in haklı bir şekilde tespit ettikleri gibi ‘evren karşısında duyulan hayranlıkla’ başlar. Bu bağlamda bilgiyle hayranlık duyma kavramları arasında sıkı bir ilişki söz konusudur. Hayranlık duyulan şeyin ne olduğunu merak etme ve onun aslını öğrenme isteği insanı ister istemez bir bilme ve bilgiyi arama sürecine itmekte; aranılan bu bilgiyi bulan ya da kısmen sahip olan insanın duyduğu hayranlık yerini yavaş yavaş takdir duygularına bırakmaktadır. Felsefe yapmak ya da felsefi bilgeliğin en önemli hedefi, varlık hakkında ‘en doğru ve en güvenilir’ bilgiyi elde etmekten başka bir şey değildir. Böyle bir bilgi’ye ulaşmanın ilk şartı, bilginin nesnesi olan şeye duyulan hayranlık ve takdir hisleridir. Kısaca felsefi bilgelik, evren karşısında hayranlık duyma ile başlamakta, bu hayranlığın nedenini ve nasılını aramakla devam etmekte ve bu nedenin ya da ilkenin bulunmasıyla (ya da en azından o yolda olmanın verdiği hazla) pozitif bir anlam kazanmaktadır.Item İhvân-ı safâ’da aritmetik, geometri ve felsefe ilişkileri(Uludağ Üniversitesi, 2012) Bozkurt, ÖmerBu çalışmada İhvân-ı Safâ’nın Resâil adlı eserinin özellikle “Sayılar (Aritmetik) Risalesi” ile “Hendese (Geometri) Risalesi” esas alınmıştır. Makalede İhvân’ın aritmetik ve geometri ilimlerine bakış açısı, bu ilimleri ele alış biçimi, bu ilimlere verdiği önem ve yararlandığı kaynaklar ortaya konmaya çalışılmıştır. İhvân’ın aritmetik ve geometri risalelerinin içeriği, konuları ve felsefî değeri de etraflıca irdelenmiştir. Ayrıca bu çalışma, özellikle İhvân-ı Safâ’da aritmetik, geometri ve felsefe ilişkilerini incelemektedir.Item İnsanın, insan olmak bakımından işlevi nedir?: Aristotelesçi bir bakış(Uludağ Üniversitesi, 2012) Esenyel, Melek Zeynep; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Felsefe Bölümü.Aristoteles’in Nikomakhos’a Etik ve Eudemos’a Etik adlı eserlerinde insanın işlevine (ergon) ilişkin gerçekleştirdiği soruşturmayı inceleyen bu çalışmanın amacı, insan için ideal olan yaşam biçiminin aydınlatılmasında rol alan kavramlara yönelik bir analiz gerçekleştirmektir. İnsanın işlevi sorunu, kuşkusuz Aristoteles’in etiği içinden tek başına soyutlanabilecek bir konu değildir. Bu bağlamda işlev konusunun ortaya konulması amacıyla, Aristoteles’in sistemi içinde önemli yeri olan başkaca kavramlar netleştirilmeye çalışılmıştır. Metin içinde Nikomakhos’a Etik ve Eudemos’a Etik eserlerine N.E ve E.E şeklinde kısaltılarak gönderimde bulunulmuştur.Item Nesnelerin bölümlenmesi hakkında bir öneri(Uludağ Üniversitesi, 2012) Soykan, Ömer NaciBu yazının başlıca amacı, özneye veriliş tarzları bakımından, olası tüm nesnelerin bir sınıflamasını yapmaktır. Ne tarzda olursa olsun bir nesne, ya benim aklımın, zihnimin, belleğimin, bilincimin, ruhumun veya hayal gücümün bir nesnesidir. Fiziksel bir şey karşımızda olduğu zaman, ondan elde ettiğimiz şeye “görü” diyoruz. Bize duyarlığın yalnızca bir biçimiyle (görme ile) verilen fiziksel bir şeyin bu nesne türüne “görü nesnesi” adını veriyoruz. Bizzat tanık olmadığım, gazette, TV gibi medya araçlarıyla bana verilen, fiziksel bir şeyin, herhangi bir olayın görüntüsü, iki boyutlu bir yüzeyde bana yine duyarlıkla verilir. Ben bu tür bir şeyin kendisini değil, görüntüsünü görüyorum. Tüm görüntü teknikleriyle verilen bu türü “görüntü nesnesi” olarak adlandırıyoruz. Gerek kendisinden görüsünü edindiğim fiziksel şey, gerekse görüntü, karşımda olmadığı zaman, onları zihnimde canlandırdığımda, elde ettiğim tasarıma “zihinsel nesne” diyoruz. Bedenimin herhangi bir yerinden aldığım, örneğin bir ağrı duyumunu veya ruhumdaki, örneğin bir sevinç duygusunu, hiçbir perspektif altında olmaksızın olduğu gibi duyarım. Bilincimle ve ruhumla algıladığım bu nesne türünü “psikolojik nesne” olarak adlandırıyoruz. Zihin y ada anlama yetisi, öznenin dışındaki şeylerin görülerinden tasarımlar ve kavramlar edinirken akıl, kendi kavramlarını, nesnelerini yaratır. Onlar, herhangi bir şeyin görüsü, duyumu değildir; özneye duyarlıkla verilmezler. Tüm matematiksel-mantıksal nesnelerkavramlar, bunlarla yapılan işlemler, tanımlar, ispatlar, kurgular, bu türe girer. Akıl nesnesi ile görü nesnesinin bir çeşit karışımı olan bir nesne türünden daha söz etmek istiyoruz. Bilimde ilkeler olarak bulunan bu tür nesneleri, aklın deneye, yani görü nesnesine yaptığı katkıyla elde ettiği, başka bir deyişle, duyarlığa aklın katılmasıyla, aklın görü nesnesinden çıkardığı nesne anlamında kısaca “çıkarım nesnesi” diye adlandırıyoruz. Sınıflamamızın son bir türü olarak “hayal gücü nesnesi”nden söz etmek istiyoruz. Bu nesneler, öznenin, doğrudan doğruya, ne kendinde (ruh ve bedeninde) bulduğu bir etkinin ne de kendi dışındaki bir şeyin görü ve tasarımının nesnesi olmayıp, onların yardımıyla hayal gücü sayesinde kurguladığı nesnelerdir. Hayal gücü nesnesi, her tarzıyla daima göz önüne getirlebilen bir nesnedir.