2018 Cilt 23 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/12466
Browse
Browsing by Language "tr"
Now showing 1 - 19 of 19
- Results Per Page
- Sort Options
Item Baryum titanatın tekstilde elektromanyetik kalkanlama uygulamalarında kullanımı(Uludağ Üniversitesi, 2018-05-08) Çelen, Rumeysa; Ulcay, Yusuf; Mühendislik Fakültesi; Tekstil Mühendisliği BölümüBaryum titanat kimyasal formülü ABO3 olan, rengi beyazdan griye değişen perovskit ailesine bağlı inorganik bir bileşiktir. 60 yıldan daha fazla süredir ilgi gören bir malzemedir. İlgi çekmesinin ilk nedeni kimyasal ve mekanik olarak stabil olmasıdır. Geniş kapsamda çalışılan en önemli ferro elektrik malzemelerden biridir. Elektromanyetik dalgaların kullanımının gün geçtikçe artması başta insanlar olmak üzere tüm canlıları etkilemektedir. Elektromanyetik kalkanlama uygulamalarıyla, radyasyon kullanılarak yapılan uygulamaları aksatmadan canlıların maruz kalacağı radyasyon dozunu minimize etmek ve onları korumak amaçlanmaktadır. Bu çalışmada, elektromanyetik kalkanlama, tekstilde elektromanyetik kalkanlama uygulamaları, baryum titanatın yapısı, özellikleri ve elektromanyetik kalkanlama uygulamalarındaki yeri incelenmiştir.Item Bazı kireçtaşlarının parlatılmasında abrasiv kafa devrinin etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2018-05-31) Çetintaş, Sevgi; Türk, TurgayBu çalışma, kireçtaşların parlatılabilirlik özellikleri üzerine abrasiv kafa devrinin etkisinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Bu çalışmada ticari olarak üretimi yapılan iki adet kireçtaşı örneği kullanılmıştır. Parlatma işlemi, 30x30x2 cm boyutlarındaki kireçtaşı örneklerine aynı abrasiv serisi, sabit bant hızı, sabit kafa basıncı ve sabit su miktarında, 400 dv/dk, 600 dv/dk ve 800 dv/dk abrasiv kafa devrinde laboratuvar ölçekli cila makinasında yapılmıştır. Farklı devir hızlarında parlatılan örneklerdeki değişimin tanımlanması amacıyla; pürüzlülük parametrelerinden Ra, Rq ve Rz değerleri ve parlaklık ölçümleri yapılmıştır. Parlatma deneyleri sonucunda, artan abrasiv devir hızına bağlı olarak pürüzlülüğün azaldığı ve parlaklığın arttığı tespit edilmiştir. Bunun yanısıra; parlatma işleminde devir hızının etkisi ile yüzey topografyasının değiştiği Rq ve Rz pürüzlülük değerlerinin artmasıyla gözlenmiştir. Sonuç olarak, kireçtaşlarının farklı abrasiv kafa devrinde parlatılması ile pürüzlülük ve parlaklık değerlerinin değişim gösterdiği ve abrasiv devrinin pürüzlülük ve parlaklık özelliklerini önemli ölçüde etkilediği sonucuna varılmıştır.Item Bilyeli dövme metodu ile otomotiv parçalarında çalışma ömrünün arttırılması(Uludağ Üniversitesi, 2018-08-10) Çavdar, F. Yıldız; Özşahin, Serkan; Kumpas, İsmail; Korkmaz, Behiye; Çavdar, Kadir; Mühendislik Fakültesi; Makine Mühendisliği BölümüParça geometrisi ve malzeme özellikleri dikkate alındığında shot peening (SP, bilyeli dövme) süreci parçaya özgü imalat süreci tasarımı ve parametre tanımı gerektirmektedir. Bu, malzemenin mekanik ve yüzey özelliklerini iyileştirmeyi amaçlayan mekanik bir süreçtir. Özellikle dinamik yükler altında çalışan, burulma ve burkulmaya zorlanan parçalarda kullanılmaktadır. Dolayısıyla sürece birçok parametre etki etmektedir. Bu çalışmada, adım motorunun iki farklı açısal değerinde bilyeli dövme uygulama süreleri bağımsız parametreler olarak alınmış ve parça üzerinde konumlandırılan dört farklı Almen plakasından ölçülen deformasyon değerleri incelenmiştir. Ön deneylerde elde edilen bulgular doğrultusunda süreler üzerinde bazı değişiklikler öngörülmüştür. Tasarlanan ikinci deney seti sonrasında Almen plakalarının sonuçlarında istenen aralığa doğru bir iyileşme sağlanmıştır. Bilyeli dövme sürecinin daha fazla bağımsız değişken ile incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.Item Binalarda kullanılan farklı ısı yalıtım malzemelerinin ısı iletkenlik katsayılarının Erzincan ili şartlarında termokupl ve termal kamera ile incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2018-07-31) Kotan, Temel; Fırat, İlker; Kaya, Mehmet; Ulusu, İsmetEnerjinin %35‟inin binalarda tüketildiği ve binalarda tüketilen enerjinin de %80‟i ısıtma amaçlı kullanıldığı göz önüne alınırsa, binalara kurulacak daha verimli ısıtma sistemlerinin yanı sıra binalara uygulanacak uygun ısı yalıtımları ile büyük enerji tasarrufu sağlanacağı çok önem arz etmektedir. Isı yalıtımında istenilen performansın sağlanması, yalıtım uygulama tekniklerine eksiksiz olarak uyulmasının yanında yalıtım malzemesinin özellikleri ile de doğrudan ilişkili bir durumdur. Genleştirilmiş perlit mevcut kullanılan diğer ısı yalıtım malzemelerinin yalıtım değerlerine yakın ısı yalıtım özelliklerinin yanında perlitin puzolanik özelliğinden dolayı zamanla dayanım kazanarak sonsuz ömre doğru gitmesi, yalıtım işlemi tabaka halinde bütün olarak yapıldığından ısı köprülerinin oluşumunu engellemesi, çok yüksek yangın dayanımı, ses yalıtımı, havayı teneffüs ederek duvar yüzeyi ile sıva yüzeyi arasında buhar oluşumunu engelleyerek küf ve bakteri oluşumunu engellemesi ve doğal olduğundan ortama zararlı kimyasal yayınımı olmaması gibi faydalı özellikleri nedeni ile günümüzde alternatif ısı yalıtım malzemesi olarak görülmektedir. Bu çalışmada Erzincan ilinde bir deney odası yapılmış ve günümüzde ısı yalıtım malzemesi olarak en çok kullanılan EPS ile genleştirilmiş perlitin ısı yalıtım performansının karşılaştırılması yapılmıştır. Alınan ölçüm verilerinin değerlendirilmesi sonucunda 8 cm‟lik genleştirilmiş perlit ile 6 cm‟lik EPS ısı yalıtım malzemelerinin ısı yalıtım kapasitelerinin denk olduğu belirlenmiştir.Item Depolama ve geri-alma makinesi bekleme noktası optimizasyonu: Atanmış depolama politikası durumu(Uludağ Üniversitesi, 2018-06-13) Çavdur, Fatih; Değirmen, Sema; Şener, Erdi; Mühendislik Fakültesi; Endüstri Mühendisliği BölümüBu çalışma, otomatik depolama ve geri-alma sistemlerinde kullanılan depolama ve geri-alma makinesinin, hiçbir işlem gerçekleştirmiyorken (boştayken) konumlandırıldığı bekleme noktasını optimize etmek için bir yaklaşım sunmaktadır. Çalışma kapsamında, depolama ve geri-alma makinesinin sadece geri-alma işlemini gerçekleştirdiği bir süreç dikkate alınarak, makinenin depodaki mevcut ürün gruplarının ağırlık merkezlerine olan toplam uzaklığını minimize etmek için bir matematiksel programlama modeli önerilmektedir. Depodaki ürün yerleşimlerinde anlamlı farklılıkların oluştuğu belirli zamanlarda, depolama ve geri-alma makinesi bekleme noktasının güncellenmesiyle de dinamik bir şekilde makine pozisyonunun optimize edilmesi amaçlanmaktadır. Atanmış depolama politikası altında ürünlerin depolandığı, tek koridora sahip örnek bir depo üzerinde, depolama ve geri-alma makinesi bekleme noktası dinamik olarak optimize edilerek, önerilen yaklaşımın çalışması örnek bir problem ile gösterilmektedir.Item Gümüşhane yöresinde yüzeylenen magmatik kökenli bazı kayaların jeomekanik özellikleri arasındaki ilişkilerin araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2018-06-13) Alkan, Fatih; Dağ, SerhatBu çalışmada, Gümüşhane il merkezinde yüzeylenen andezit ve monzogranit bileşimindeki magmatik kökenli kayaların jeomekanik özellikleri belirlenmiş ve aralarındaki görgül ilişkiler araştırılmıştır. Deneysel çalışmalar sonucunda, andezit ve monzogranitlerin özgül ağırlık, birim hacim ağırlık, ağırlıkça su emme, hacimce su emme ve gözeneklilik değerleri belirlenmiştir. Her iki kaya türü için kuru ve doygun koşullarda P ve S dalga hızı ölçümleri gerçekleştirilmiştir. Bu değerlere bağlı olarak dinamik elastik parametreler saptanmıştır. Mekanik özelliklerden tek eksenli basınç dayanımı, nokta yükü dayanım indeksi ve dolaylı çekilme dayanımı ile statik elastik parametrelerden elastisite modülü ve poisson oranı değerleri belirlenmiştir. Yapılan istatistiksel değerlendirmeler sonucunda, en yüksek korelasyon katsayısı andezitlerde r: 0,90 ve monzogranitlerde r: 0,94 değeri ile P ve S dalga hızı ölçümlerine ait verilerden elde edilmiştir. En düşük korelasyon katsayısı değeri ise monzogranitlerde Kuvars/Alkali Feldispat oranı ile gözeneklilik arasında tespit edilmiştir. Yapılan analizler neticesinde istatistiksel olarak anlamlı bulunan ve yüksek korelasyon katsayısına sahip ilişkilerin çalışma açısından önemli olduğu ve ilgili parametrelerin dolaylı tahminlerinde kullanılabilir nitelikte olduğu görülmüştür.Item H2S’ün elementel kükürde seçici oksidasyonunda Ti-V-Cr ve Ti-V-Fe katalizörleri(Uludağ Üniversitesi, 2018-06-08) Taşdemir, H. MehmetBu çalışmada kompleksleştirme yöntemiyle eşmolar oranda Ti-V-Fe ve Ti-V-Cr katalizörleri sentezlenmiş ve H2S’ün seçici oksidasyon reaksiyonuyla elementel kükürt eldesindeki aktiviteleri incelenmiştir. Katalizörlerin yapısal özellikleri N2 adsorpsiyon-desorpsiyon, XRD, TPR, SEM-EDS analizleri ile belirlenmiştir. Gerçekleştirilen analiz sonuçlarına göre sentezlenen katalizörlerin mezogözenekli yapıya sahip olduğu tespit edilmiştir. Ti-V-Cr katalizörünün kristal yapısı TiO2’in rutile fazı ve Cr2O3 bileşiklerinden oluşurken, Ti-V-Fe katalizörü kompleks bir kristal yapı sergilemiştir. Bu katalizörün yapısında Fe2TiO5, V2O5, FeV2O4, rutile TiO2 ve Fe2O3 bileşikleri görülmüştür. Katalizörlerin katalitik aktiviteleri dolgulu kolon reaktör sisteminde farklı sıcaklık (200°C, 250°C, 300°C) ve stokiyometrik gaz (O2/H2S:0,5) bileşiminde incelenmiştir. Sentezlenen her iki katalizörle de 250°C reaksiyon sıcaklığında % 100 H2S dönüşümü elde edilmiştir. Reaksiyon sıcaklığındaki artış ve azalış katalizör yapısındaki kükürt birikiminin artmasından dolayı H2S dönüşümünde azalmaya sebep olmuştur. Bunun yanı sıra çalışılan tüm şartlarda her iki katalizörle de oldukça yüksek (≥% 97) elementel kükürt seçiciliği elde edilmiştir. Özellikle 200°C sıcaklıkta, yapısında kompleks bileşikleri içeren Ti-V-Fe katalizörü ile (% 73 H2S dönüşümü) Ti-V-Cr katalizörüne kıyasla (% 51 H2S dönüşümü) daha yüksek dönüşüm elde edilmiştir.Item Hidrolik sistemlerdeki enerji verimliliği(Uludağ Üniversitesi, 2018-06-25) Ergür, Hayriye SevilGünümüzde hidrolik sistemlere ilişkin bilimsel çalışmalarda, bu sistemlerin geliştirilmesi ve enerji kayıplarının azaltılması sağlanmaktadır. Enerji kayıpları, borulardaki sürtünmeden, ekipmanlardan, dirseklerden ve çap değişikliğinden oluşur. Isı artışına sebep olan hidrolik basınç kayıpları, sisteme hasar vereceğinden soğutucu kullanımı gerekmektedir. Bir diğer enerji kaybı nedeni ise başlangıçta küçük, ancak zamanla artan hidrolik kaçaklardır. Buna ek olarak, emniyet valfinden tanka geri dönen akışkan da enerji kaybını artırır. Hidrolik sistemlere ilave edilen ekipmanlar ve teknolojik iyileştirmeler ile enerji kayıpları azalmaktadır. Sistemdeki basınç kontrolünü kolaylaştırmak için, pompaya en yakın noktaya monte edilen emniyet valfinden geçen yüksek basınçlı sıvı, tanka dönüş debisini artırır. Endüstriyel gelişimdeki rolü sürekli artan hidrolik sistemlerin yerini çok daha ekonomik bir alternatif olan dijital kumandalı sistemler almaktadır. Bu çalışmada, konvansiyonel ve enerji verimli sistemler ile valf ve pompa kontrollü mobil cihazlar karşılaştırılmıştır.Item Isıl yük altında fonksiyonel derecelendirilmiş eğri eksenli panelin elastik sınırı(Uludağ Üniversitesi, 2018-08-10) Haskul, MehmetBu çalışmada, radyal doğrultuda ısıl yüke maruz kalan fonksiyonel derecelendirilmiş silindirik eğri eksenli panelin elastik davranışı analitik olarak incelenmiştir. Eğri eksenli panelin elastisite modülünün radyal doğrultuda üstel parametreye bağlı olarak değiştiği varsayılmıştır. Panelin düzlem şekil değiştirme durumunda olduğu göz önüne alınmıştır. Panelin malzeme özellikleri üstel parametredeki değişimin etkisi ve genel karışım kanunu ile birlikte ele alındığında; panelin bütün özellikleri (Poisson oranı hariç) radyal doğrultuda değiştiği hesaba alınarak detaylı bir çalışma yapılmıştır. Elastik sınırlar von Mises akma kriterine göre belirlenmiştir. Pozitif ve negatif sıcaklıkta akmanın; panelin iç yüzeyinde, dış yüzeyinde veya aynı anda her iki yüzeyde başladığı gözlemlenmiştir. Sayısal sonuçlar alüminyum/çelik fonksiyonel derecelendirilmiş panel için grafikler halinde sunulmuştur.Item Kademeli pompalama testleri ile kuyu performansının zaman içinde değişiminin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2018-05-31) Türkkan, Gökçen Eryılmaz; Korkmaz, Serdar; Mühendislik Fakültesi; İnşaat Mühendisliği BölümüBu çalışmanın amacı, kademeli pompalama testi ile kuyu performansının yıllar içerisindeki değişimini incelemektir. Çalışmada Neojen Mühendislik tarafından Bursa Küçük Sanayi bölgesindeki serbest akiferde açılan 27 metre derinliğindeki kuyu kullanılmıştır. İlk olarak 2 Kasım 2012 tarihinde bir adet kademeli pompalama testi yapılmıştır. Kademeli pompalama testi, aynı kuyuda 23 Mart 2017 tarihinde tekrar yapılmıştır. Arazi çalışması sonucu elde edilen kademeli pompalama test verileri Hantush-Bierschenk ve Rorabaugh analitik metotları ile çözülüp kuyu performans parametreleri elde edilmiştir. İki testin uygulandığı tarih arasında kuyu verimindeki ve özgül kapasitedeki değişim incelenmiştir. Kuyu performansının artırılması için öneriler sunulmuştur.Item Kadmiyum, kurşun ve çinko metallerinin marul (Lactuca sativa L.) tohumlarının çimlenme özellikleri üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2018-07-06) Doğaroğlu, Zeynep GörkemBitkiler, toprak ve yeraltı suyu/atmosfer arasındaki en büyük arabirim olarak görev yapmakta olup, yaşamları boyunca birçok stres faktörü ile karşı karşıya kalırlar. Bitki gelişimi için gerekli olan mikro besin elementleri (bakır (Cu), çinko (Zn), demir (Fe) vb.) ile toprakta bulunan ağır metaller (kobalt (Co), kurşun (Pb), kadmiyum (Cd) vb.) belirli konsantrasyonların üzerinde ve çözünürlüklerine bağlı olarak fitotoksik etkilere sahiptirler. Bu metaller birçok farklı yolla ekosisteme dahil olurlar. Endüstriyel kaynaklı metallerin başında Cu, nikel (Ni), Pb, Zn ve Cd gelmektedir. En önemli sorun bu metallerin besin zincirine girme olasılığıdır. Bu çalışmada farklı konsantrasyonlardaki Zn (5, 10, 20, 40, 80, 160 mg L -1 ), Cd (0, 1, 2, 4, 8, 16, 32 mg L-1 ) ve Pb (0, 2, 4, 8, 16, 32, 64, 128, 256 mg L-1 ) metallerinin marul (Lactuca sativa L.) bitkisinin tohum çimlenmesi, kök ve gövde uzaması ve bitki biyokütlesi üzerine etkileri araştırılmıştır. Sonuçta Zn ve Cd uygulamaları tohum çimlenmesini azaltmıştır. Pb uygulaması ise düşük konsantrasyonlarda çimlenmeyi arttırırken yüksek konsantrasyonlarda tohum çimlenmesinde inhibisyona sebep olmuştur. Her üç metal maruziyetinde kök ve gövde uzamasında inhibisyonun olduğu ve kök inhibisyonunun gövdeye göre daha duyarlı olduğu belirlenmiştir. Bitki kuru kütlelerinde kontrole kıyasla büyük bir değişiklik gözlenmezken, yaş biyokütlelerde özellikle Zn maruziyetinde önemli azalmalar saptanmıştır.Item Komşu zemin yapılarının parametrik analizi “dolgu-şev etkileşimi”(Uludağ Üniversitesi, 2018-05-28) Arama, Zülal Akbay; Akın, Muhammed Selahaddin; Çinicioğlu, Safiye FeyzaUygulama sahalarındaki sınırlar sebebi ile yapıların şevler üzerine ve/veya içine inşa edilmesi durumunda yapıların davranışı şevlerin varlığından etkilenmekte olup bu durum etkileşimli davranış analizlerini gerektirmektedir. Yapı-şev sisteminin bütünsel stabilitesini etkileyen faktörler şevin yüksekliği ve eğimi, yapının şeve uzaklığı, temel zemini türü ve yapının geometrik durumudur. Bunların yanı sıra, dolguların yumuşak zeminler üzerine inşa edilmesi taşıma kapasitesi göçmesi ve şev stabilitesi gibi geoteknik problemleri de barındıran bir zemin-yapı etkileşimi problemi oluşturmaktadır. Bu çalışmanın amacı bütünsel davranış üzerinde farklılık oluşturan tüm faktörlerin davranış üzerindeki etki derecesinin belirlenmesidir. Bu amaçla, dolgu-şev ve temel zemininden oluşan etkileşimli sistemin davranışı birçok parametrik değerlendirme yapılarak iki boyutlu uzayda sonlu elemanlar analizleri yapılarak irdelenmiştir.Item PEM yakıt pilinin simulink modeli ve analizi(Uludağ Üniversitesi, 2018-07-30) Şefkat, Gürsel; Özel, Mert Ali; Mühendislik Fakültesi; Makine Mühendisliği BölümüPEM (Proton Değiştirici Membran) yakıt pilleri; düşük çalışma sıcaklıkları, yüksek güç yoğunlukları ve yüksek enerji dönüşüm verimlerinden dolayı otomobiller ve sabit uygulamalar için potansiyel bir güç kaynağı olarak oldukça dikkat çekmektedir. PEM yakıt pilinin verimliliğinin arttırılması ve iyileştirilmesi adına matematiksel modelleri oluşturularak sayısal veriler yardımıyla daha uygun yakıt pili tasarımları yapılabilmektedir. Bu çalışmada, prototip araç için tasarlanacak PEM yakıt pili sistemi, MATLAB Simulink programı yardımıyla modellenmiş, benzetimi yapılmış ve sonuçları sunulmuştur. Yakıt pili sistem modeli; membran içi akış modelleri, gerilim üretimi ve kayıplarının modellenmesi ile yapılmıştır. Analiz edilen parametreler iki ve üç boyutlu grafikler halinde sunularak sonuçların tartışılmasına olanak sağlanmıştır.Item Petrol ve doğal gaz üretim atıksularının biyolojik arıtılabilirliğinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2018-05-04) Kaya, Recep; Özgün, Hale; Köse-Mutlu, Börte; Erşahin, Mustafa Evren; Altınbaş, Mahmut; Sayılı, Sema; Hoşhan, Pelin; Atay, Doğa; Eren, Esra; Kınacı, Cumali; Koyuncu, İsmailÜretim atıksuyu, petrol ve doğalgaz eldesi sırasında oluşarak petrol ve doğalgazın yeraltından pompalanması ile birlikte yüzeye çıkmaktadır. Üretim atıksuyu, içerisinde birçok organik ve inorganik bileşik içeren ve bu nedenle deşarjı öncesinde uygun şekilde arıtılması gereken bir atıksu türüdür. Bu atıksularının arıtılmasında fiziksel, kimyasal ve/veya biyolojik yöntemler kullanılmaktadır. Bu çalışmada, petrol ve doğalgaz üretim atıksularının biyolojik olarak arıtılabilirliğinin ortaya konması amaçlanmıştır. Bu kapsamda; petrol ve doğalgaz üretimi ve sadece doğalgaz üretimi yapan sahalardan elde edilen üretim atıksuyu ardışık kesikli reaktör (AKR) sisteminde arıtılmıştır. Doğalgaz üretim sahasından alınan atıksuyun yüksek tuzluluk içeriğinden dolayı, biyolojik arıtılabilirliğinin düşük seviyede olduğu görülmüştür. Petrol ve doğalgaz çıkarımının gerçekleştiği sahadan alınan üretim atıksuyunda ise ortalama KOİ giderim verimi %68 seviyesine ulaşmıştır. Petrol ve doğalgaz üretim atıksuyunun biyolojik olarak arıtılamayacak (inert) fraksiyonları da çalışma kapsamında belirlenmiştir. Üretim atıksuyunda %86 oranında biyolojik olarak giderilebilen KOİ içeriği olduğu saptanmış ve geri kalan kısmın inert partiküler ve inert çözünmüş KOİ olduğu tespit edilmiştir. Üretim atıksuyunda inert karakterizayonun ve biyolojik arıtılabilirliğinin belirlenmesi, en uygun arıtma prosesi seçiminde yol gösterici olması bakımından oldukça önemlidir.Item Sanayi kaynaklı karbonmonoksit salınımlarının AERMOD dağılım modeli ile incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2018-07-06) Mutlu, AtillaBu çalışma, özellikle kış mevsimlerinde yoğun hava kirliliğinin yaşandığı Balıkesir ili için yapılmış ilk hava kalitesi modelleme çalışmasıdır. Balıkesir il merkezinde bulunan bir sanayi işletmesinden atmosferik karbonmonoksit (CO) salınımlarının kent merkezine olan olası etkileri mevcut meteorolojik ve yüzey topoğrafya özellikleri dikkate alınarak incelenmiş ve CO salınımlarına ait yeryüzü konsantrasyonlarının dağılımlarını gösteren haritalar AERMOD ile oluşturulmuştur. Elde edilen sonuçlara göre, Balıkesir ili için uzun yıllık hakim rüzgar yönü Kuzey (N) ve Kuzey-Doğu (NE) yönlü olarak belirlenmiştir ve kaynaktan yayılan maksimum günlük 8 saatlik ortalama CO konsantrasyonu modelleme sonucuna göre 34,01 μg.m-3 olarak tahmin edilmektedir. Bu nedenle, tahmin edilen CO seviyelerinin yasal sınırları aşmadığı ve şehir merkezine olumsuz bir etkisinin olmadığı belirlenmiştir. Ayrıca incelenen kaynağa yakın kabul edilebilecek yerde tam teşekküllü bir hastanenin olması, yapılan çalışmayı daha önemli bir hale getirmektedir. Modelleme sonucuna göre, kaynaktan salınan maksimum günlük 8 saatlik ortalama CO konsantrasyonu yaklaşık 10 μg.m-3 olarak tahmin edilmiş olup, bu değerin yine aynı yönetmelikte izin verilen yasal sınırları aşmadığı tespit edilmiştir. Çalışma sonuçlarının, halkın bilinçlendirilmesine katkı sağlanması ve yerel otoriteye karar alma sürecinde öneriler sunulması da ayrıca çalışma kapsamında önem arz etmektedir.Item Sıcaklık, askorbik asit ve ph’nın kırmızı pancar (Beta vulgaris L.) betasiyaninlerinin bozunma kinetiği üzerine etkilerinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2018-06-18) Tekin, Esra; Türe, Hasan; Mazı, Işıl BarutçuBu çalışmada farklı sıcaklık (4, 25, 40, 60oC) ve pH (5,5, 7,5, 9,5) koşullarında stabilizatör olarak askorbik asit ilavesinin kırmızı pancar (Beta vulgaris L.) suyu betasiyanin pigmentlerinin bozunma kinetiği üzerine etkileri incelenmiştir. Genel olarak betasiyaninlerin bozunumunun tüm koşullar için birinci dereceden reaksiyon kinetiğine uyum sağladığı görülse de, pH 5,5‟ta askorbik asit ilavesiyle ve tüm pH değerlerinde 4°C sıcaklıkta betasiyanin bozunum kinetiğinin değişim gösterdiği ve ikinci dereceden reaksiyon kinetiğine daha iyi uyum sağladığı tespit edilmiştir. Reaksiyon hız sabiti (k) değerlerinin artan pH ve sıcaklık ile önemli derecede arttığı gözlenmiştir. Askorbik asit ilavesi ile k değerleri önemli oranda azalırken, aktivasyon enerjisi (Ea) değerleri artmaktadır. Tüm sonuçlar içerisinde en düşük k değerine 4oC‟de 5,5 pH‟da askorbik asit ilave edilmiş örneklerde 0,006×10-3 dak-1 değeri ile ulaşılırken en yüksek k değerlerine 60oC‟de 9,5 pH‟da askorbik asit ilavesiz örneklerde 28,65×10-3 dak-1 değeri ile ulaşılmıştır. 53,4-87,7 kJ/mol arasında değişen aktivasyon enerjisi değerleri, pH 9,5‟ta en düşük bulunmuştur. Ayrıca örneklerin renk değişim kinetiği de birinci dereceden model kullanılarak incelenmiştirItem Tekstil ramöz bacasından kaynaklanan kirliliğe önlem olarak oluşturulan filtrasyon sisteminin değerlendirilmesi: Bir örnek çalışma(Uludağ Üniversitesi, 2018-05-31) Elitaş, Aslı Cansu; Şağban, F. Olcay Topaç; Mühendislik Fakültesi; Çevre Mühendisliği BölümüTekstil fabrikalarının kumaş boyahanelerinde uygulanan termofikse (özellikle ön fikse) ve kurutma işlemleri sırasında ram makinelerinin bacalarından atmosfere atılan dumanın içinde bol miktarda yağ zerrecikleri ve zararlı tozlar bulunmaktadır. Bu işlem sırasında kumaşın cinsine bağlı olarak bacadan atılan yağ miktarı da değişkenlik göstermektedir. Bu yanmış yağ ve tozlardan kaynaklı yoğun bir koku emisyonu oluşmaktadır. Ayrıca bu yağlar bacalardan sızarak birikmekte ve çevresel kirliliğe sebep olmaktadır. Bu çalışma kapsamında Bursa‟da bulunan bir pamuk/polyester kumaş boyama tekstil fabrikasında Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrolü Direktifine uygun olarak temiz üretim değerlendirme çalışmaları yürütülmüştür. Uygulama için seçilen tekstil fabrikasının ramöz makinasının bacalarına takılan elektrostatik filtre sayesinde, filtreden geçen kirli havanın içindeki partiküller yüksek voltajda elektrikle yüklenip, arkasından gelen toplayıcı kısım ile toplanmakta ve yağ ayırıcı ile ayrıştırılıp bir haznede biriktirilmektedir. Çalışmada en iyi mevcut tekniklerin uygulanması ile teknik ve çevresel performanslar, potansiyel faydalar ve tasarruflar belirlenmiştir. Bu değerlendirmeler sonucu, önerilen en iyi mevcut tekniklerin uygulanmasının ardından ve gelecekte uygulanması halinde doğalgaz kullanımından yaklaşık % 15 tasarruf edileceği, koku emisyonlarında ise yaklaşık % 90 azalma olacağı sonucuna varılmıştır. Önerilen en iyi mevcut tekniklerin geri dönüş sürelerinin yaklaşık 3 yıl olduğu belirlenmiştir.Item Termokimyasal ön işlem ile atık aktif çamurun parçalanması(Uludağ Üniversitesi, 2018-05-04) Şahinkaya, SerkanAtık aktif çamurun çürütülmesinde hız sınırlayan aşama, hidroliz aşamasıdır. Biyokimyasal bir süreç olan hidroliz aşamasını kısaltmak ve çürütücü kapasitesini arttırabilmek için, ısıl işlem ve kimyasal çamur parçalama metotları kullanılabilmektedir. Bu çalışmada, atık aktif çamurun ısıl işlem, potasyum permanganat ile kimyasal oksidasyon ve bu metodun eş zamanlı kombinasyonu olan ve literatürde rastlanmayan termokimyasal metot ile parçalanması araştırılmıştır. Proses optimizasyonları çözünmüş fazdaki kimyasal oksidasyon ihtiyacı, karbonhidrat ve protein konsantrasyonlarındaki artışa bağlı olarak yapılmıştır. Bu parametrelere bağlı olarak belirlenen optimum şartların anaerobik çamur çürütmeye etkileri ise biyokimyasal metan üretim testi ile incelenmiştir. Ayrıca, çamurun su verme özelliklerindeki değişim, bulanıklık ve kapiler emme süresi parametreleri ile araştırılmıştır. Sonuç olarak, ısıl işlem için optimum sıcaklık 100 °C ve KMnO4 ile kimyasal oksidasyon için optimum konsantrasyon 1000 mg l-1 belirlenmiş iken; termokimyasal ön arıtma metodu için optimum şartlar, 250 mg l-1 ’lik potasyum permanganat konsantrasyonu ve 100 °C sıcaklık olarak belirlenmiştir. Bu şartlarda termokimyasal ön arıtmanın, anaerobik çürütmede ham çamura kıyasla, biyogaz üretimini % 38 ve metan gazı üretimini ise % 34 oranında arttırdığı belirlenmiştir. Sonuç olarak termokimyasal ön arıtmanın, kimyasal oksidason metoduna kıyasla, daha yüksek verimle çamur parçaladığı ve daha düşük kimyasal dozlarında bile çamur çürütmeyi geliştirdiği belirlenmiştir.Item Yüksek mukavemetli çelik sacların kaynaklanabilirliği ve direnç spot kaynağı parametrelerinin taguchi metoduyla optimizasyonu(Uludağ Üniversitesi, 2018-07-30) Özcan, Aynur Gürsoy; Peşteli, Volkan; Yöntem, OrçunSon dönemlere dayanımı daha yüksek ve hafif olan yüksek mukavemetli çelik malzemelerin otomotiv sektöründeki kullanımı yükselen bir trendle artış göstermektedir. Bu nedenle düşük mukavemetli malzemelerde yaşanılan kaynak problemlerinden yola çıkarak yüksek mukavemetli malzemelerde aynı sorunları yaşamamak adına araştırmalar yapılmıştır. Bu çalışmada 980MPa ve 1180MPa yüksek mukavemetli ve çift fazlı olan iki çeşit çelik sac kullanılmış ve robot teknolojisi kullanılarak direnç spot kaynağı uygulamaları yapılmıştır. Malzemelerin öncelikle mikro analizleri yapılarak malzeme karakterizasyonları, mekanik ve kimyasal özellikleri incelenmiştir. Kaynak kalitesini arttırmak için az deneme ile daha iyi sonuçlar almayı hedefleyen Taguchi metodu kullanılarak kaynak parametrelerinin optimizasyonu amaçlanmıştır.