2015 Sayı 24
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/13068
Browse
Browsing by Language "tr"
Now showing 1 - 6 of 6
- Results Per Page
- Sort Options
Item Biçimsel olmayan mantık yaklaşımı neden hatalıdır ve nasıl aşılmalıdır?(Uludağ Üniversitesi, 2015) Öztürk, Ali BilgeBu çalışmada sıklıkla biçimsel olmayan mantık hareketi olarak adlandırılan felsefi yaklaşımın, çok geniş ve önemli bir pedagojik ve akademik literatür ortaya koymuş olmasına rağmen argümantasyon alanındaki temel yaklaşımının hatalı temellere dayandığı savunulmuştur. Bu savunu biçimsel olmayan mantık kavramının temelde sorunlu bir kavram olduğu, çünkü (1) günümüzde biçimselleştirilmiş ve henüz biçimselleştirilmemiş akıl yürütmeler arasındaki sınır mantığın tarihsel gelişimin bir sonucu olduğu için, bu ayrımının biçimsel olmayan mantık gibi bir kavramı kullanmayı meşru kılacak şekilde belirli olmadığı, (2) biçimsel olmayan mantık kavramının kuramsal zeminde değil, duygusal zeminde ortaya çıkan bir kavram olduğu temelinde yapılmıştır. Bu temelde bugün argümantasyon alanında en temel sorunun, modern biçimsel sistemlerle bağını koparmamış genel bir argümantasyon kuramının eksikliği olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Makalenin sonunda böyle bir kuramın nasıl geliştirilebileceği üzerine görüşlerimiz sunulmaktadır.Item Değerler ve eğitim ilişkisi üzerine(Uludağ Üniversitesi, 2015) Çetin, Necip; Balanuye, ÇetinEğitim ve felsefe yazınında değerlerin varlığı yadsınmamaktadır. Ancak her iki yazında da değerlerle ilgili ortak bir söylem oluşturulmuş değildir. Felsefede yapılan tartışmalar hala devam ettiği gibi eğitimde de hangi değerlerin aktarılacağına dönük bir fikir ortaklığı sağlanamamıştır. Bir kısım değerlerin pek de tartışılmadan, toplumsal hakimiyete göre belirlenip aktarılması gerektiğini ileri sürerken, diğer bir kısım ise buna karşı çıkarak aktarılacak değerleri ve bu bakışın meşruluğunu sorunsallaştırır. Bu iki yönlü tartışmada değerlerin kaynağının ortaya konması, hangi değerlerin seçilebileceği ile ilgili de önemli bir fikir verecektir. Ayrıca bu belirlenim sayesinde değerlerin sınırları belirginleştikçe, eğitim içinde de kullanılacak değerlerin seçilmesi daha az tartışmalı hale gelecektir. Bu bakımdan çeşitli değer tartışmalarına değinilecek ve değerlerin keşif mi yoksa icat mı olduğu tartışması yapılacaktır. Kaynağa ilişkin tartışmalarda değerlerin hem keşif hem de icat olabilecek özellikler gösterdiği ortaya konmaya çalışılacak ve çalışmanın sonunda ise değerlerin insanlığın mirasından önemli ortaklıklar (keşif) taşımakla birlikte, bu ortaklığa yerli değerlerin (icat) de eşlik ettiği söylenecektir. Eğitimde de aktarılması tercih edilecek değerlerin her ne kadar yerel hakimiyete göre şekillendiği açıksa da insanlık mirasının süzgecinden geçmesi gerektiği vurgulanacaktır.Item Kuantum teorisi’nin Sartre’ın varoluşçuluğu üzerinde etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2015) Durğun, SerpilBu makalenin amacı, Kuantum teorisinin hangi felsefi yaklaşımı etkilediğini göstermeye çalışmaktır. Newton paradigmasının yerini, henüz tamamlanmamış bir paradigma olarak kabul edilen Kuantum teorisi almaya başlamıştır. Bu durum, sadece bilim adamlarının dünyayı algılayış biçimini değiştirmemiş aynı zamanda bu yeni paradigmanın egemen olduğu evrende yaşamaya başlayan herkesin dünyayı algılama biçimi de değişmiştir. Diğer bir ifadeyle, paradigma değişimi bilim alanıyla birlikte tüm diğer bilgi türlerini ve alanlarını da etkilemiştir. Paradigma değişiminden etkilenen alanlardan biri de felsefedir. 20. yüzyılda ortaya atılan Kuantum teorisiyle birlikte mekanik-determinist evren anlayışı sarsıntıya uğramıştır. Kuantum teorisinin evren anlayışında oluşturduğu köklü değişiklikler başta determinizm ve özgür irade olmak üzere pek çok sorunun yeni baştan ele alınmasını gerektirmiştir. Söz konusu sorunların ele alınıp yorumlanmasında, 20. yüzyılın en önemli felsefi düşünce akımlarından biri olan varoluşçuluğun -Sartre’ın varoluşçuluğu özelinde- temel tezlerinin kuantum mekaniğindeki temel varsayımlarla örtüştüğü görülmektedir.Item Mutluluk bir energeia mı yoksa bir entelekheia mı?(Uludağ Üniversitesi, 2015) Basut, Lale LevinAristoteles Nikomakhos’a Etik adlı yapıtında mutluluğun nedirini “tam erdeme uygun bir ruh etkinliği” (EN, 1098a 17) olarak belirlemektedir. Bu yazı Platon kavramlarını da -rastlantısal olarak değil tercih ile birlikte- hesaba katarak Aristoteles’in onu anladığı tarzda mutluluğu, etkinliği (energeia), etkinliğin tamamlanmadan (entelekheia) farkını ve “insan”ın tamamlanması ile mutluluğun ilişkisini araştırmaktadır. Aristoteles’in mutluluğa ilişkin tanımı gelişigüzel, el yordamı ile belirlenmiş değildir, aksine bu tanım onun insanın amacını içinde taşıyarak varolması ile insanın mutluluğunun bir-arada olduğuna ilişkin savının zorunlulukla temelendirilebilmesi için bilerek, isteyerek ve tercih ile ortaya koyulmuştur. Bu yazıda praksis’in poiesis’den telos’u bakımdan farkı, insanın asıl anlamda ve önde gelen insan olarak varolabilmesinin hangi etkinliklerle ve ancak nasıl mümkün olabileceği ve bunun mutluluk ile ilişkisi, insanın bir politikon zoon olmasının ne demeye geldiği, Platon’un belirlediği ve Aristoteles’in de onu kullandığı bir yöntem olarak dialektike’nin ne olduğu ve nasıl yürütüldüğü, Platon’da adaletin “kişi”nin mutlu olması ile ilişkisi ile philosophos’un tamamlanmasını olanaklı kılacak etkinlik olan theorein etraflıca ele alınmaktadır.Item Rancière düşüncesinde siyasal olanın önceliği(Uludağ Üniversitesi, 2015) Yıldırım, Yavuz; Baştürk, EfeÇalışmada temel olarak Jacques Ranciere’in siyasal kavramına bakışı analiz edilmiştir. Düşünür, siyasetin polis arayışı karşısında siyasal olanı uyuşmazlık ve çatışma üzerinden kurmakta ve (liberal/temsili) demokratik pratikleri aşarak yeni bir demokrasi anlayışı geliştirmektedir. Düşüncesinin en önemli ayaklarından biri, bir düzeni ifade eden polis (police) olarak siyasetten (politics) uyuşmazlık ve eşitlik önkoşullu siyasal olana (political) geçişte demokratik mücadelenin önemini ortaya koymaktır. Demokrasi ile siyaset arasındaki bağı bilinen kavramların ötesinde yeniden tanımlayan Ranciere, siyasal-siyaset ve siyasa arasındaki ilişkiyi sorgulamamızı sağlar. Bu çalışma siyasa sürecine indirgenmiş siyasete karşı Ranciere’deki siyasal kavramının bir çıkış noktası olabileceğine dayanmaktadır. Ranciere’in demokrasiyi siyasal ilişkilerin temeline yerleştirerek açtığı yeni güzergah, yerleşik demokrasinin krizlerine üretilmiş felsefi cevaplardır. Ranciere açısından demokrasi, bir düzenin değil düzensizliğin ve siyasal öznelliğin eyleminin ismidir.Item Ricoeur’ün hermenötiğinde merkezdışı özne(Uludağ Üniversitesi, 2015) Varlık, SelamiRicoeur, ele aldığı semboller hermenötiği, yorum felsefesi veya başkalık sorunu gibi farklı konularda kendine has bir özne felsefesi oluşturmuştur. Onun temel özelliği, hem Descartes’tan gelen egemen özne fikrine hem de Nietzsche veya Heidegger’de karşılaştığımız öznenin reddine karşı çıkmasıdır. Ricoeur’ün öznesi, kimliğini bir metnin başkalığı dolayımıyla kazanan “merkezdışı” bir özne, bir “yaralı” Cogito’dur. Bu çalışmanın ilk amacı Ricoeur’ün, yorumlayan özneye metnin karşısında nasıl ikincil bir pozisyon kazandırdığını incelemektir. Ricoeur’e göre, merkezî ve birincil olan metin, yorum esnasında benin (le moi) değişimine yol açar, ve öznenin, metni kendi önyargılarına indirgemesine engel olur. Ancak, çalışmanın ikinci bölümünde görüleceği gibi Ricoeur, özne fikrini tamamen yok etmez. Bu geleneği sorgulamasına rağmen, refleksif felsefeye bağlı kalan filozof, özne anlayışına dirimselci bir boyut kazandırır. Ricoeur’e göre kendi (le soi) olarak düşünülen özne, yorumlama sürecinin başında değil, bir proje olarak sonunda yer alır. Değişmesine rağmen, özünde taşıdığı başkalık sayesinde kendiliğini muhafaza eder. Bu bağlamda, yorum felsefesindeki merkezdışı özne fikrini, başkalık kuramında anlatısal kimliğin taşıdığı idem/ipse farkı çerçevesinde değerlendirmek gerekmektedir. Bu şekilde hem kendinin, hem metnin ve hem de ötekinin başkalığıyla yüzleşen merkezdışı özne fikriyle Ricoeur, bir yorumlama etiğinin zeminini hazırlar.