2019 Cilt 17 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/9546
Browse
Browsing by Department "Tıp Fakültesi"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Item Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan ergenlerde bağlanma özellikleri ve ebeveyn tutumları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019) Uzun, Mehmet Erdem; Uçar, Halit Necmi; Vural, Ayşe Pınar; Tıp FakültesiGİRİŞ ve AMAÇ: Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) olan çocuk ve ergenler dürtü kontrolü, kendini sakinleştirme ve inhibisyon ile ilgili problemleri içeren öz-düzenleme eksikliklerinden dolayı yetişkinlerle özellikle de kendi aileleriyle problemler yaşamaktadırlar. Ayrıca ebeveyn tutumlarındaki sorunların, DEHB bulgularının şiddetini artırmada önemli rol oynadığı bildirilmektedir. Bu iki durumdan dolayı DEHB olan ergenlerin bağlanma örüntüleri ve ebeveynlik tutumları arasında bir ilişki olabileceğini düşündük. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya DEHB tanısı koyulan 59 ergen ile herhangi bir psikopatoloji saptanmayan 66 kontrol katılmıştır. Katılımcılara sosyodemografik veri formu ve İlişki Ölçekleri Anketi, ebeveynlerine ise Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği uygulanmıştır. BULGULAR: DEHB ve kontrol grubu arasında bağlanma stilleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark görülmemiştir. DEHB olan ergenlerin ebeveynlerinin istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde daha çok ev kadınlığını reddetme, daha çok karı-koca geçimsizliği yaşadığı ve daha fazla baskı-disiplin uyguladığı değerlendirilmiştir. DEHB’li ergenlerde ebeveyn tutumu olarak baskı ve disiplin ile kayıtsız bağlanma arasında pozitif yönlü bir ilişki bulunmuştur. TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamız, nörogelişimsel bir bozukluk olan DEHB takibinde bağlanma özelliklerini ve ebeveyn tutumlarını değerlendirmenin bütüncül bir yaklaşım olarak gerekli olabileceğini düşündürmüştür.Item İnsülin benzeri büyüme faktörü-1 ve premature morbiditeleri: Bronkopulmoner displazi, premature retinopatisi, intraventriküler kanama ve nekrotizan enterokolit(Uludağ Üniversitesi, 2019) Dorum, Bayram Ali; Köksal, Nilgün; Özkan, Hilal; Çakır, Salih Çağrı; Yılmaz, Cansu; Özgür, Taner; Budak, Ferah; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Neonatoloji Bilim DalıGİRİŞ ve AMAÇ: İnsulin benzeri büyüme faktörü-1 (IGF-1) fetal ve postnatal dönemde etkili önemli bir büyüme faktörüdür. Prematüre doğum sonrası serum IGF-1 düzeyleri hızlıca düşmekte intrauterin dönemden daha da düşük seviyelerde kalabilmektedir. Bu çalışmada serum IGF-1 düzeylerinin, bronkopulmoner displazi (BPD), prematüre retinopatisi (PR), intraventriküler kanama (İVK) ve nekrotizan enterokolit (NEK) gibi prematüre morbiditeleri ile ilişkisinin olup olmadığı ve morbiditeleri ön görmede belirteç olarak kullanıp kullanılamayacağı araştırılmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu ileriye yönelik, gözlemsel çalışmaya, doğum yaşı ≤32 hafta olan prematüre bebekler alındı. Bebeklerin yaşamların 1, 3, 7, 21 ve 28. günlerinde serum IGF-1 düzeyleri ölçüldü. Neonatal morbiditeler açısından izlemleri yapıldı. BULGULAR: Çalışmaya toplam 93 bebek alındı. Bebeklerin ortalama doğum ağırlığı 1236,11±354,06 gr, ortalama doğum yaşları 29,43±2,10 hafta idi. BPD ve PR gelişen bebeklerin serum IGF-1 değerleri, gelişmeyenlere göre anlamlı olarak düşük saptandı. İVK ve NEK gelişen hastalarda ise IGF-1 düzeyleri açısından gelişmeyenlere göre anlamlı fark saptanmadı. TARTIŞMA ve SONUÇ: Prematüre bebeklerde BPD ve PR gelişimi ile ilk 4 haftadaki düşük IGF-1 düzeyleri arasında belirgin ilişki mevcuttur.Item Sistemik başlangıçlı juvenil idiyopatik artrit tanılı olguların değerlendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019) Çekiç, Şükrü; Karalı, Yasin; Kılıç, Sara Şebnem; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk İmmünoloji Bilim DalıGİRİŞ ve AMAÇ: Sistemik başlangıçlı juvenile idiyopatik artrit (JİA) nadir görülen bir JİA alt tipi olarak kabul edilir ve diğer JİA alt gruplarından farklı olarak otoinflamatuar hastalık grubunda değerlendirilir. Ülkemizde sistemik başlangıçlı JİA ile ilgili az sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmada kliniğimizde sistemik başlangıçlı JİA tanılı olguların klinik ve laboratuvar özelliklerinin araştırılması amaçlanmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Kliniğimizde takip edilen 303 JİA tanılı olgu tarandı ve 18 sistemik başlangıçlı JİA tanılı olgu (%5,9) tespit edildi. Olguların verileri elektronik dosya kayıtlarından geriye dönük olarak taranarak elde edildi. BULGULAR: Olguların yaşları ortanca 11,7 yıl (5,3-20 yıl) ve kız erkek oranı 4/14 idi. Tanı yaşları ortanca 4,9 yıl (1,5-15,2 yıl) ve tanıda gecikme süresi ortanca 4 hafta (2 hafta-10,8 yıl) olarak saptandı. En sık başvuru yakınması olguların tümünde görülen ateş ve artrit (n=18, %100) idi. Bir olguda monoartrit görülürken diğer olgularda birden fazla eklem tutulumu vardı. En sık görülen form monosiklik formdu (n=7, %38,8). Olgularda görülen en sık komplikasyon boy kısalığı (n=4, %22,2) idi ve makrofaj aktivasyon sendromu 2 olguda (%11,1) gelişti. Tedavide en sık steroidler (n=17, %94,4) kullanılırken biyolojik tedavi 7 olguda (%38,8) kullanıldı. Bu olguların son tedavilerine bakıldığında; 5 olgunun tocilizumab, bir olgunun canakinumab aldığı, kalan 1 olgunun ise takibi bıraktığı saptandı. Takipten çıkan bir olgu dışında tüm olgularda remisyon sağlandı. TARTIŞMA ve SONUÇ: Sistemik başlangıçlı JİA, diğer JİA alt gruplarına kıyasla daha az olarak görülmektedir. Hastalık enfeksiyon hastalıkları ve diğer inflamatuar hastalıklarla karışabildiği için tanı gecikebilmektedir. Kortikosteroid tedavisine çoğunlukla olumlu yanıt alınmakla birlikte steroide dirençli olgularda anti IL-6 ve anti IL-1 ilaçlar etkili olabilmektedir.