2009 Bahar Sayı 12
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/10127
Browse
Browsing by Department "Fen Edebiyat Fakültesi"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Item Aslında kimdir kadın?(Uludağ Üniversitesi, 2009) Çıvgın, Ayşe Gül; Fen Edebiyat Fakültesi; Felsefe BölümüAslında Kimdir Kadın? başlığı oldukça manidar ve ironik. Manidar ve ironik olmasının temel nedeni “ aslında” kelimesinde gizli. Bu kelime, şimdiye kadar kadına dair bildiğimiz şeylerin “asıl”, “asli” ya da “gerçek/hakiki” olmadığını, kadının, kendisine dair bildiğimizi sandığımız şeylerden farklı olduğunu düşündürtmekte. Peki, “kadın” denilen bu şeyin bir “aslı astarı” var mıdır? Kadının aslen bir “yüz”ü var mıdır? Kadının aslından, “aslında-ne-olduğu”ndan söz edilebilir mi? Bu sorulara her düşüncenin temeli olan, doğru bilgiyle ve doğru değerlendirmeyle konuya yaklaşmamızı sağlayan felsefeden yola çıkarak cevap vermek olanaklı görünmektedir. Felsefenin temel disiplinlerinden biri olan felsefi antropoloji ise, kadının aslında kim olduğu sorusuna, dolaylı bir biçimde de olsa doğru değerlendirmeyle yanıt verebilme imkânını bize sağlaması bakımından önemlidir.Item Schelling'in Kant eleştirisi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Ürek, Ogün; Fen Edebiyat Fakültesi; Felsefe BölümüBu makale, Schelling'in Kant eleştirisinden hareketle Kant ve Descartes'ın felsefeleri arasındaki paralelliği göstermeyi amaçlıyor. Bu amaç doğrultusunda makale, Schelling'in Kant felsefesindeki "kendi başına şeyler" kavramına ilişkin eleştirisinin ayrıntılı bir çözümlemesini yapıyor. Bu çözümlemeye göre, Schelling’in Kant’a yönelik eleştirisinin haklılığı varsayıldığında, Kant’taki “kendi başına şeyler’’ tanrısal nitelikteki varolanlar halini alır. Böyle olunca da, Descartes felsefesindeki üç töze, cisim, ruh ve Tanrı’ya paralel olarak Kant’taki fenomen, noumen ve kendi başına şeyler ya da Descartes’taki Tanrı’nın sahip olduğu nitelikteki varolanlar denk düşer. Sonuç olarak, Descartes’ın, doğuştan kavramlar anlayışıyla Kant’taki a priori kavramlar arasındaki ayrım da ortadan kalkmış olacaktır.Item Value matter and objectivity in historical sciences(Uludağ Üniversitesi, 2009) Mermutlu, Bedri; Fen Edebiyat Fakültesi; Sosyoloji BölümüAccording to Positivists, the History was the urgent ınterference area as it was one of the sciences which were the least constructed and so one of the most flexsible and open disciplines. This critical point has been declared in some evaluations with disappointing speeches as it could be seen like a dilemma. It is clear that this trouble felt even dilemma is based on Positivist uniqueness. Unique science sample was compressing the History. Idea was forming item by adding it Mathematical relations system, but Historical sciences were giving meaning to the item by ascribing it to the values; for this reason it could make a selection or a clarification. Because of that each Historical expression would be rebuilding of previous experiences in a selective way. The unique legible History that the Positivist Historians’ dream was necessitating us to reach the knowledge of the past covering its own. Yet, accepting the experienced one and its knowledge as the same things can’t be even seen absent from a kind of plot. Shoudn’t be there a limitation for History writer’s freedom of choice? The real problem is the History being out of value. The Historian doesn’t have the right of violating the sense of objectivity in people with whom he will share his plot even if it will be his own subjective product. A truth concept which will be gotten by its active role in the information’s coming out takes place of the truth concept that is devoted to only rational and formal criterians in the History.