Sağlık Bilimleri Enstitüsü / Institute of Medical Sciences
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/17
Browse
Browsing by Department "Biyoistatistik Ana Bilim Dalı"
Now showing 1 - 20 of 34
- Results Per Page
- Sort Options
Item Çoklu karşılaştırma testlerinin grup sayısı ve denek sayılarına göre karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2011) Özkaya, Güven; Ercan, İlker; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Biyoistatistik Ana Bilim DalıÇoklu karşılaştırma testleri, varyans analizinin gerçekleştirilmesi sonrasında anlamlı olan grup veya grupları belirlemede kullanılan testlerdir. Literatürde birçok çoklu karşılaştırma testi yer almaktadır. Çalışmamızda yaygın olarak kullanılan ve istatistiksel yazılımlarda yer alan 12 çoklu karşılaştırma testi belirlenmiştir. Bu testlerin temellendiği istatistikler ve dayandığı varsayımlar farklılık göstermektedir. Farklı grup sayıları, homojen varyans yapısı, eşit ve farklı örneklem büyüklükleri için simulasyon çalışması gerçekleştirilmiştir. Testlerin birbiriyle karşılaştırılmasında deneysel hata oranı, karşılaştırma başına hata oranı, istatistiksel güç ve yanlış bulgu oranı dikkate alınmıştır. Simulasyon sonucunda LSD ve Duncan testlerinin hata oranları yüksek bulunurken Schefee testinin düşük bulunmuştur. Buna bağlı olarak LSD ve Duncan testlerinin gücü yüksek iken Scheffe testinin düşük bulunmuştur. Çalışma sonucunda LSD, Duncan ve Scheffe testleri önerilmemektedir.Item Eşleştirilmiş değerlere uygulanan T ve wilcoxon işaret testlerinin değişen dağılım ve örnek büyüklüklerine göre doğruluk dereceleri(Uludağ Üniversitesi, 1997) Ediz, Pelin; Kan, İsmet; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Biyoistatistik Ana Bilim DalıDağılım şekli bilinmeyen ve örnekteki birim sayısı az olan, bir örnek için acaba parametrik bir test mi seçilmelidir, yoksa non-parametrik bir test mi kullanılmalıdır. Bunu her iki testi de uygulamadan söylemek olanaksızdır. Bu çalışmada iki örnek dağılımından elde edildiği varsayılan fark değerlerini karşılaştırmada, eşleştirilmiş t testi ve wilcoxon işaret sıralaması testi kullanılmıştır. Belirlenen a anlamlılık düzeyinde t testi varsayımları yerine getirilmesi durumunda wilcoxon işaret sıralaması testinin de uygulanması sonucu verilen kararların doğruluk derecelerini belirlemek üzere üç fark dağılımından yararlanıldı. Bu üç dağılımın ilk ikisi normal fonksiyonundan yararlanılarak türetildi.Bunlarm parametreleri (x~N(p,o)) sırasıyla x~3000(0,1) (birim normal dağılım) ve x~3000(0,2) idi. Daha sonra üçüncü dağılım için birim normal dağılım değerleri değiştirilerek dağılım çarpıtıldı. Bu dağılımın parametreleri de p=-0.2248, o= 1.3063,0 Km=0.158, Çm=0.186 olarak bulundu. Bu üç dağılımda da ömeklem büyüklüğü 3’ten 100’e kadar değişirken, her örnek büyüklüğüne 100’er defa belirlenen testler uygulandı. İki teste göre mümkün olan dört durum içinde elde edilen sonuçlar belirlendi. Wilcoxon işaret sıralaması testinin, eşleştirilmiş t testine göre etkinliği, seçilen bütün ömeklem büyüklüklerinde (dağılımın simetrik olması koşuluyla) %95 ve daha yukarıdır. Buda çalışma sonuçlarının literatür ile paralellik gösterdiğini kanıtlamaktadır. Dağılımın simetrisi bozulduğundaki etkinliği hakkında genel bir bilgiye rastlanmamasına rağmen çalışmada, bu etkinlik 3Item Etki büyüklüğü yöntemlerinin karşılaştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-09-08) Tak, Ayşegül Yabacı; Ercan, İlker; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Biyoistatistik Ana Bilim Dalı; 0000-0002-5813-3397Etki büyüklüğü, istatistiksel anlamlılıktan ziyade bir müdahalenin büyüklüğüne daha bilimsel bir yaklaşım sağlamaktadır. Etki büyüklüğünün üç farklı yönü vardır. İlk yönü, ilgilenilen bilgi türü; ikinci yönü, istatistik veya parametreleri etki büyüklüğüne bağlayan denklem aracılığıyla etki büyüklüğünün işlevselleştirilmesi ve üçüncü yönü ise etki büyüklüğünün değeridir. İki bağımsız grubun normal dağılım varsayımı altında Cohen d, Glass delta ve Hedge g olmak üzere üç standart etki büyüklüğü tahmincisi vardır. Normallik varsayımı olduğu sürece Cohen d, Glass delta ve Hedge g etki büyüklüğü tahmincileri tutarlı ve asimptotik tahmincilerdir. Popülasyonların normal dağılıma sahip olmadığı durumda iki bağımsız grup için parametrik olmayan etki büyüklüğü ölçüleri önerilmiştir. Bu etki büyüklüğü ölçüleri Cliff delta, Glass Rank Biserial Korelasyon Katsayısı ve Vargha ve Delanay A (VDA)’dır. Bu çalışmada Cohen d, Hedge g, Glass delta, Cliff delta, VDA ve Rank-Biserial Korelasyon Katsayısı etki büyüklüğü yöntemleri açıklanmış ve simülasyon çalışması ile referans aralıkları değerlendirilmiştir. Parametrik olmayan etki büyüklüğü yöntemleri için değişen çarpıklık ve basıklık değerlerinde yöntemlerin performansları ve referans aralıkları değerlendirilmiştir. Varsayımlardan bağımsız olan ve iki bağımsız grup için kullanılan parametrik ve parametrik olmayan etki büyüklüğü yöntemlerinin birleştirilmesi ile Meta Bulanık Etki Büyüklüğü Fonksiyonu (MBEBF) olarak adlandırılan yeni bir etki büyüklüğü yaklaşımı önerilmiştir. Simülasyon çalışmasından elde edilen sonuçlara göre parametrik ve parametrik olmayan etki büyüklüğü yöntemlerinin referans değerleri literatüre göre farklılık göstermiştir. Bu tez çalışmasında önerilen MBEBF etki büyüklüğü yaklaşımı ise değerlendirilen yöntemlere göre en düşük ortalama mutlak yüzde hata ile en iyi performansı göstermiştir.Item Güvenilirlik ve geçerlilik analizinin Bursa'da "ergen ve çocuklarda yale-brown obsesif kompulsif bozukluk skalası" üzerine uygulanması(Uludağ Üniversitesi, 2002-04-02) Ünlü, Emine Özgür; Ediz, Bülent; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Biyoistatistik Ana Bilim DalıObsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), anksiyete bozuklukları içinde kabul edilmekte olup, ana belirtileri olan obsesyon (kişiyi rahatsız eden ve fonksiyonlarını kısıtlayan istem dışı düşünce, görüntü ve impulslar) (1) ve kompulsyonları (belirli ritüel veya kurallara uymaya yönelik içrel bir zorunluluğa yanıt ortaya çıkan ve kişinin fonksiyonlarını bozan davranışlar) ile kişinin öğrenim hayatını, sosyal ve mesleki yaşamını derinden etkileyebilir (2). Bu nedenle, Bursa merkez ilçelerinden alman bir örneklem grubunda, obsesif kompulsif bozukluğu taramaya yönelik; "Çocuk ve Ergenlerde Yale Brown Qbsesif Kompulsif Bozukluk Skalası (CY-BOCS)"nın güvenilirlik ve geçerlilik analizini yapmayı amaçladık. Obsesif kompulsif bozukluğu taramaya yönelik olarak; Berg (1989) tarafından yayımlanmış, Döpfher (1992) tarafından Almanca'ya uyarlanmış olan "Çocuklar için Yale- Brown Obsesif Kompulsif Bozukluk Skalası"nın, Prof. Dr. Suna Taneli tarafından Türkçe'ye çevrilmiş ve Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Bölümü'nün bir klinik grubunda test edildikten sonra aynı bölümün gerek klinik gerekse alan çalışmalarında uygulamkata olan şekli kullanılmıştır. Bu anket formu, Bursa iline ait iki merkez ilçeden (Osmangazi ve Nilüfer ilçeleri), toplam 7 ilköğretim okulunun ve bir özel okulun 4-8. sınırlarındaki öğrencilere ailelerince doldurulmak üzere verilmiştir. 1709 çocuğun velisine ulaştırılan anket formlarından 1556'sı geri toplanmış (%91) ve bu anket cevaplarına göre en az bir semptomun velisi tarafından "mevcut" olduğu nitelendirilen toplam 805 çocukla Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Bilim Dalı asistanları tarafından bireysel görüşme yapılmıştır. Yapılan bireysel değerlendirmeler sonucunda 80 çocuk OKB (%9.9), 80 çocuk subklinik OKB (%9.9), 645 çocuk (%80.2) ise sağlıklı olarak tespit edilmiştir. Güvenilirlik analizi; OKB grubuna, Subklinik OKB grubuna, sağlıklı çocuklara ve görüşmeye alınan çocukların tamamına uygulanmış ve Cronbach Alpha katsayıları sırasıyla 0.9031; 0.7919; 0.7895 ve 0.9410 bulunmuştur. Alpha katsayılarının bu kadar yüksek çıkması, Çocuk ve Ergenlerde Yale Brown Obsesif Kompulsif Bozukluk Skalası'nın çocuk ve ergenlerde bu niteliği belirtme yönünden güvenilir bir form olduğunu göstermektedir.Item Hassas sorular sormaya yönelik yöntemlerin performansının karşılaştırması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-01-07) Ahmadian, Robab; Ercan, İlker; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Biyoistatistik Ana Bilim Dalı; 0000-0003-1550-639XTıbbi, psikolojik ve sosyolojik araştırmalarda yoğunlukla hassas konular veya son derece kişisel sorular sorulur. Hassas sorular üzerine anket araştırması, katılımcıların genellikle gerçeği ifade etmek istememesinden dolayı veya tamamen cevap vermeyi reddetmesinden dolayı zordur. Sosyal bilim literatüründe, katılımcılara kişisel ve hassas sorular sorulduğunda, sosyal tercih edilebilirlik yanlılığının anket araştırmasını etkilediği yaygın olarak kabul edilmektedir. Literatürde sosyal tercih edebilirlik yanlılığı gibi ölçüm hatalarını azaltmayı ve katılımcıların yanıtlarının güvenilirliğini artırmayı amaçlayan farklı yöntemler bulunmaktadır. Bu yöntemler dolaylı soru sorma teknikleri kullanımıyla, tahminlerin etkinliği yükseltmek için sosyal tercih edilebilirlik yanlılığı sorununu ele almaktadır. Tez çalışmamız ile değerlendirilen hassas soru yöntemleri, randomize cevap yöntemi, aday yöntemi, gruplandırılmış cevap yöntemi, eşsiz-sayım yöntemi ve çapraz modelidir. Tez çalışmasında bu yöntemler yapılan kapsamlı simülasyon planı ile karşılaştırılmıştır. Yöntemlerinin performansları örneklem büyüklüğüne ve popülasyonun mevcut hassas konu yaygınlık parametresine göre değerlendirilmiştir. İkinci bölümde, hassas konuların yaygınlık tahmini için kullanılan çapraz (Crosswise) modelin küçük örneklem büyüklüğü ve düşük prevelans etkisini azaltmak için tez çalışmamızda çapraz yöntemin Uludağ düzeltmesi önerilmiştir. Sonuç olarak, çapraz model diğer yöntemlere göre oldukça iyi performans göstermektedir. Çapraz modelin kullanımında, düşük prevelans ve küçük örneklemler ile çalışıldığı durumlarda bu tez çalışmasında önerilen çapraz modelin Uludağ düzeltmesinin kullanılması önerilir.Item İki evreli faz II çalışmalarında örneklem genişliğinin belirlenmesi; farklı dizaynlarda karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2006) Özkaya, Güven; Ediz, Bülent; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Biyoistatistik Ana Bilim DalıBu çalışmanın amacı, iki-evreli faz II klinik denemeleri incelemek için geliştirilen dizaynları örneklem genişliği, α (I. tip hata) ve β (II. tip hata) hata oranlarına göre karşılaştırmaktır.Etik ve ekonomik nedenlerle dizayn edilen çok evreli faz II klinik denemelerden enpopüler olanı iki-evreli denemelidir. Çalışmamızda iki-evreli faz II klinik denemelerden Simon'un geliştirdiği optimal ve minimaks dizaynı, Kepner/Chang'in dizaynları ve SWOG dizaynı incelenmiştir. Faz II klinik deneme dizaynlarında H0:pâ ¤ p0 sıfır hipotezine karşı H1:pâ ¥ p1 alternatif hipotezi test edilmektedir. p1-p0 farkı, α ve β hata oranlarının incelenen örnekleri için en çok deney birimi Simon'unoptimal dizaynında gerekmektedir. Faz II klinik denemenin 1.evresinin tamamlanıp ikinci evreye geçmek için ilaca verilen cevabın oranı Kepner/Chang dizaynında en yüksektir. İkinci evre sonundaki cevap oranı ise SWOG dizaynında en yüksektir.Faz II klinik deneme dizaynlarından optimal, minimaks ve Kepner/Chang dizaynları α veβ hata oranları bakımından birbirlerinden çok büyük farklılık göstermemektedir. SWOG dizaynı ise bu iki hata oranı diğer dizaynlara kıyasla farklılıklar göstermektedir. Kepner/Chang dizaynının 1.evre sonundaki cevap oranı diğer dizaynlarınkinden daha yüksektir. SWOG dizaynı için bu oran en düşüktür. Deneme sonundaki cevap oranlarınabakıldığına en yüksek oran SWOG dizaynına aittir. Optimal dizayn için bu oran diğer dizaynlardan daha düşüktür. Bu sebeple optimal dizaynın seçilmesi uygun olabilir. Ancakoptimal dizayn için örneklem genişliği diğer dizaynlardan oldukça fazladır. Minimaks dizaynı, α ve β hata oranları, 1.evre sonunda ve deneme sonundaki cevap oranları bakımından optimal dizayn ile çok farklılık göstermemektedir.Item İstatisiksel şekil analizinde büyüme ve allometrinin doğrusal ve doğrusal olmayan modellerle incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2011) Sığırlı, Deniz; Ercan, İlker; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Biyoistatistik Ana Bilim Dalıİstatistiksel şekil analizi, nesnelerden elde edilen geometrik bilginin kullanıldığı yöntemleri içermektedir. Şekil; nesneden döndürme, öteleme ve ölçekleme etkileri çıkarıldığında geriye kalan geometrik bilgidir. Büyüme ve allometri çalışmalarında, nesneden döndürme ve öteleme etkileri çıkarıldığında geriye kalan geometrik bilgi olan, form (büyüklük-ve-şekil) kavramı üzerinde çalışılmaktadır. Bu çalışmada büyüme eğrileri için doğrusal model, bağımlı değişkene doğal logaritmik dönüşüm uygulanmış doğrusal model, Gompertz modeli, üç ve dört parametreli lojistik modeller ve Richards modeli incelenmiştir. Allometri için ise çok değişkenli regresyon analizinde, bağımlı değişken olarak tanjant koordinatlarının ve tanjant koordinatlarının temel bileşen skorlarının alındığı iki farklı model incelenmiştir. Bu çalışmanın sonuçları büyüme modelleri bakımından genel olarak değerlendirildiğinde; Richard modelinin küçük örneklemler için uygun olmadığı, doğal logaritmik dönüşüm uygulanmış doğrusal modelin ise küçük örneklemlerde bile büyük örneklemlerdeki kadar iyi sonuçlar verdiği görülmektedir. Üç parametreli lojistik ve Gompertz modellerinin, parametre tahminlerinde, örneklem büyüklüğünden çok fazla etkilenmedikleri görülmektedir. Allometri modelleri için, incelenen tüm örneklem büyüklüklerinde, tanjant koordinatları kullanılarak oluşturulan modelin, tanjant koordinatlarının temel bileşen skorları kullanılarak oluşturulan modelden daha uygun olduğu görülmektedir.Item İstatistiksel proses kontrol ile HIV ve tüberküloz insidanslarının yıllara göre değerlendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-07-19) Toluk, Özlem; Ercan, İlker; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Biyoistatistik Ana Bilim DalıSon yıllarda birçok ülkede sağlık verileri kayıt altına alınmaktadır. Oldukça fazla miktardaki bu veriler izlenerek HIV ve tüberküloz insidanslarının zaman içindeki seyri hakkında bilgi sağlanmaktadır. İstatistiksel proses kontrol grafikleri enfeksiyon hastalıklarının belli bir zaman dilimindeki seyrini izleyerek süreci anlamayı, kontrol etmeyi ve geliştirmeyi sağlamaktadır. Küresel taşımacılık ağı geliştikçe bulaşıcı hastalıkların yayılması da bir o kadar hızlı gerçekleşmektedir. Bu durum önlemlerin alınması zorunluluğunu gerektirmektedir. En eski hastalıklardan birisi olan tüberküloz (TB) günümüzde hala ölümcül hastalıklar arasında bulunmaktadır. Dünya nüfusunun dörtte biri latent TB enfeksiyonuna sahiptir. Bağışıklığı zayıf olan kişiler, HIV virüsüne sahip kişiler, yetersiz beslenme, diyabet hastaları, tütün ürünleri kullanan kişiler TB enfeksiyonunun hastalığa dönüşmesinde yüksek risk grubundadır. HIV ve TB hastalıklarının bir arada bulunması ölümle sonuçlanmaktadır. HIV enfeksiyonunun henüz bir çaresi bulunmamakla birlikte kontrol altında tutulması son derece önemlidir. Tez çalışmasında nicel ve nitel özellikler için istatistiksel proses kontrol grafikleri anlatılmıştır. Avrupa kıtası ülkelerindeki HIV ve Tüberküloz insidanslarının 1990 – 2016 yılları arasındaki seyri izlenmiş, analizler yapılmış ve uygun kontrol grafikleri çizilmiştir. Hastalar enfekte olmuş / enfekte olmamış şeklinde iki duruma sahiptir. Öncelikle verilerin aşırı yayılım ve az yayılım gösterip göstermediğini belirlemek için grafik yöntemi ile analizler yapılmıştır. Analiz sonucuna göre Laney P veya Shewhart P kontrol grafiği çizilmiştir. Çizilen kontrol grafikleri yorumlanarak ülkelerin HIV ve TB enfeksiyonuna karşı kontrol altında olup olmadığı belirlenmiştir.Item İstatistiksel şekil analizinde iki örneklem testlerinin karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2011) Ocakoğlu, Gökhan; Ercan, İlker; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Biyoistatistik Ana Bilim DalıŞekil; nesneden öteleme, ölçekleme ve döndürme etkileri kaldırıldığında geriye kalan geometrik bilgidir. İstatistiksel Şekil Analizi, şekillerin geometrik yapılarını incelemek için kullanılan yöntemleri içermektedir. İstatistiksel şekil analizi literatüründe iki örneklem karşılaştırma problemi üzerine temellenen testler mevcuttur. Bu çalışmada, istatistiksel şekil analizi literatüründe kullanılan Hotelling T2, Goodall F, James FJ testleri ve min test istatistiğinin tip I hata oranına göre performanslarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Simulasyon çalışmasında, şekil uzayının seçimi, farklı örneklem büyüklükleri ve varyans değerleri göz önünde bulundurularak bu testlerin klasik, bootstrap ve permütasyon versiyonlarıyla birlikte ilgili p-değerleri hesaplanmıştır. Ayrıca isotropik ve isotropik olmayan varyans yapıları da dikkate alınmıştır. Simulasyon sonuçları, incelenen tüm örneklem büyüklüklerinde ve varyans değerlerinde isotropik varyans yapısına göre tanjant şekil uzayında hesaplanan Hotelling T2 testinin permütasyon versiyonun en iyi performansa, şekil uzayının geometrisiyle birlikte kompleks aritmetikten faydalanan min test istatistiğinin klasik versiyonunun ise en kötü performansa sahip olduğunu göstermiştir. İsotropik olmayan varyans yapısı için şekil uzayı olarak tanjant uzayı kullanıldığında Hotelling T2 testinin permütasyon ve klasik versiyonları, Goodall F testinin bootstrap ve permütasyon versiyonları ve James Fj testinin permütasyon versiyonu, şekil uzayının geometrisiyle birlikte kompleks aritmetikten faydalanıldığı durumda ise Hotelling T2 testinin permütasyon ve klasik versiyonları, Goodall F testinin permütasyon versiyonu, James Fj testinin permütasyon versiyonu ve min test istatistiğinin permütasyon versiyonunun en iyi performansı gösterdiği görülmektedir. İsotropik olmayan varyans yapısı için, en kötü performansı şekil uzayının kullanımına bağlı her iki durum içinde geçerli olmak üzere Goodall F testinin klasik versiyonu ve min test istatistiğinin klasik versiyonunun gösterdiği görülmektedir.Item K-ortalamalar kümeleme yöntemi ile hipotirodizm tanısı konmuş olguların büyük veri kullanılarak incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-07-19) Şahin, İbrahim; Ercan, İlker; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Biyoistatistik Ana Bilim DalıBüyük veriyi açıklanabilir hale getirmek geçmişte güç olmasından dolayı ve yakın geçmişte ise zaman ve maliyet bakımından kısıtlarının olması nedeniyle, büyük veri çalışmaları yaygın değildi. Günümüzde ise büyük veriyi analiz etmek hem donanımsal hem de yazılımsal gelişmeler ve her gün genişleyen veri havuzuna karşın mümkün hale gelmiştir. Tez çalışmasında; konjenital hipotiroidizm, hipotroidizm, akut tiroidit tanısı almış olguların laboratuvar ve sosyo-demografik özelliklerine göre büyük veri kullanımı ile analizi yapılması amaçlanmıştır. Tez çalışmasında, Bursa Uludağ Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Hastanesi'nde, bilgi işlem veri tabanından tarama yapılarak ulaşılabilir olan 2005-2018 yılları arasında belirtilen tanıları olan hastaların, ilk tanıda aldığı değerler dikkate alınarak 21125 hasta analize dahil edilmiştir. Veri setinde bulunan laboratuvar ölçüm ve demografik değişkenlere göre k-ortalamalar kümeleme metodu iki kümede şekillenecek şekilde analizler yapılmıştır. Büyük veri kullanımına ek olarak Cliff's Delta etki büyüklüğü katsayısı ile kümeler analiz edilmiştir. Tanı koymada referans alınan Serbest T3 ve Serbest T4 laboratuvar değerleri çalışmamızdaki büyük veri analiz sonuçlarıyla uyumlu çıkarken, TSH laboratuvar ölçüm değerleri uyumsuz çıkmıştır. Büyük veri analizinin sonrasında ortaya çıkan bu farklılıklar, kontrollü çalışmalar ile planlanarak farklılıkların değerlendirilmesi ve araştırılması gerektiğini düşündürmektedir.Item Kayıp landmark tahmininde kullanılabilecek yöntemlerin performansının karşılaştırılması ve F yaklaşımının önerilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-01-28) Can, Fatma Ezgi; Ercan, İlker; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Biyoistatistik Ana Bilim Dalıİstatistiksel şekil analizi; nesnelerden elde edilen geometrik bilginin kullanıldığı yöntemleri içermektedir. İstatistiksel şekil analizinde geometrik bilginin kullanılmasında en önemli girdi landmarklardır. Şekil analizinde kayıp veriler landmark koordinatlarına ait bilgi kaybı olduğu durumda ortaya çıkmaktadır. Landmarkların kartezyen koordinatlarında veri kaybı meydana gelmesi o landmarkı kullanılamaz hale getirerek ilgili birimin araştırmadan çıkmasına yol açmaktadır. Tez çalışmasında kayıp landmarkların tahminine yönelik kullanılan EM algoritması, çoklu regresyon atama, Bayes yaklaşımlı temel bileşenler analizi, olasılıksal temel bileşenler analizi, ters doğrusal olmayan temel bileşenler analizi ve iteratif kısmi en küçük kareler ile doğrusal olmayan tahmine dayalı temel bileşenler analizi yöntemleri ve amaca yönelik olarak tez çalışması kapsamında önerilen min(F) ve max(F) yaklaşımının performansı değerlendirilmiştir. Simülasyon senaryosunda landmark sayıları 3, 6, 9 ve 12 ve örneklem büyüklükleri 30, 50 ve 100 olarak alınmıştır. Çok değişkenli normal dağılımdan isotropik ve isotropik olmayan modellere dayalı olarak veri türetilmiş ve 10 farklı simülasyon senaryosu dikkate alınmıştır. Küçük, orta ve büyük örneklem büyüklükleri dikkate alındığında, performans değerlendirmesinde en iyi ve en farklı sonucu, tez çalışmasında önerilen F-yaklaşımı algoritması Min(F) ölçütü vermiştir.Item Klinik karar analizi ile preterm olguların yönetimi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-07-05) Dinçgez, Burcu; Ercan, İlker; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Tıp Fakültesi; Biyoistatistik Ana Bilim Dalı; 0000-0002-2697-7501Sağlık sisteminde birçok alanda kanıtların yetersiz olması, hekim ya da hastanın subjektifliği ya da olayın tekrarlanabilir özellikte olmaması nedeni ile zorlaşan karar verme sürecini geliştirmeye yönelik karar analizi yöntemleri geliştirilmiştir. Klinik karar analizi, hasta ve sağlık çalışanı tercihlerini içeren ampirik verilerin değerlendirilerek tıbba entegre edildiği karar verme metodolojisidir. Çalışmamızda bireyselleştirilmiş yaklaşımın önerildiği preterm olgularda doğum, sadece antibiyotik, sadece steroid, tokolitik ve steroid, antibiyotik ve steroid, nöroprotektif magnezyum ve steroid ile antibiyotik, nöroprotektif magnezyum ve steroid stratejilerinin neonatal sonuçlar üzerine olan etkisi araştırılmıştır. Çalışmaya Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Bursa Yüksek İhtisas Eğitim Araştırma Hastanesi’nde Ocak 2015 ve Aralık 2021 tarihleri arasında preterm doğum yapan 4577 hasta dahil edilmiştir. Karar ağacı oluşturulmasında tedavi kolları yenidoğan yoğun bakım ünitesi yatışı, major ve minör morbidite varlığına göre dallara ayrılmış ve çıktı olarak neonatal ölümler kaydedilmiştir. Çalışmamız, preterm ve geç preterm olgularda en yüksek ölüm olasılığının doğum; en düşük ölüm olasılığının ise antibiyotik kolunda olduğunu göstermiştir. Erken preterm olgularda doğum kolunda ölüm olasılığının en yüksek ve antibiyotik ve steroidin birlikte uygulandığı kolda en düşük olduğu gözlenmiştir. Alt grup analizlerinde, 24-28 hafta arasında nöroprotektif magnezyum ve steroid uygulanan olgularda, 28-34 hafta arasında antibiyotik, nöroprotektif magnezyum ile steroid uygulananlarda ölüm olasılığının en düşük olduğu; her iki grupta da doğum kolunda ölüm olasılığının en yüksek olduğu bulunmuştur .Sonuçta çalışmamız, kanıtsal verinin sınırlı olduğu preterm olgu yönetiminde klinik karar analizinin, karar verme sürecinde klinisyen için son derece önemli olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.Item Lojistik regresyon -ayırma analizi, ayırma sorunu ve kalp hastalarında lojistik model yardımıyla risk ölçütlerinin belirlenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1997) Ediz, Bülent; Kan, İsmet; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Biyoistatistik Ana Bilim DalıSağlık alanındaki araştırıcılar, üzerinde çalıştıkları konuda çok etken olması durumunda etkenlerin tek tek bağımlı değişken üzerine etkisi yanında, bunların birlikte etkisini de öğrenmek ya da incelemek isterler. Tıp alanındaki araştırmalarda çok zaman bağımlı ve bağımsız değişkenlerin tür ve yapıları sosyal bilimlerdekilere benzemez, sürekli ve kesikli karışımı bağımsız değişkenlerle karşılaşılır. Üzerinde en çok durulan ve araştırıcı için önemli olan, etken veya etkenlerle hastalık arasındaki ilişkinin risk yönünden incelenmesidir. Bu tip incelemelerde ağırlıklı olarak Lojistik Regresyon Analizi (LRA) kullanılmaktadır. LRA, temelde regresyon analizi olmakla birlikte bir ayırıcı analiz tekniği olma özelliğini de taşımaktadır. EK-l'de verilen anket formu ile toplanan verilere, türetim yapılarak elde edilen değişik veri tip ve büyüklüklerinde ki 15 gruba LRA ve Ayırma. Analizi (AA) uygulayarak, gerçek ve türetilmiş verilerin doğru sınıflandırma oranları bulundu. Değişkenlerin tek tek modele dahil edilmesi durumunda doğru sınıflandırma oranlarının çok düşük olması nedeniyle, (%65. 19-%53. 90) çok değişkenli analizle doğru sınıflandırma oranının daha yüksek olacağını göstermek amacıyla çok değişkenli lojistik regresyon analizi uygulandı. Bu değişkenler yardımıyle lojistik regresyon analizi uygulandığında modele anlamlı katkısı bulunan parametre sayısı 16 ve doğru sınıflandırma oranı da %82.66 olarak belirlendi. Aynı değişkenlereayırma analizi uygulandığında ise doğru sınıflandırma oranı %80.65 olarak bulundu. Türetilen dağılım gruplarına, AA ve LRA uyguladığımızda, eğer n>50 ve bağımlı değişkenin (yanıt değişkeni) oranı %50'ler civarında ise, LRA ve AA sonucunda hesaplanan doğru sınıflandırma oranları eşit ya da birbirlerine çok yakın bulunmuştur. Bağımlı değişkende ilgilenilen özelliğin olasılığının çok az ya da fazla gözlenmesi durumunda ise, gruptaki verilerin şekli (kesikli, sürekli, kesikli-sürekli) ne olursa olsun, doğru sınıflandırma oranları LRA' nde daha yüksektir.Item Lojistik regresyon analizi ve yapay sinir ağları tekniklerinin sınıflama özelliklerinin karşılaştırılması ve bir uygulama(Uludağ Üniversitesi, 2006) Ocakoğlu, Gökhan; Kan, İsmet; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Biyoistatistik Ana Bilim DalıBu çalışma, lojistik regresyon analizi ve yapay sinir ağlarının sınıflama etkinliklerini karşılaştırmayı amaçlamaktadır. Lojistik regresyon analizi ve yapay sinir ağları teknikleri, bireylerin sınıflandırma oranlarına göre karşılaştırılmışlardır. Çalışmaya dahil edilen veri seti, Ercan ve arkadaşları (1) tarafından yapılan çalışmanın veri setinden lojistik regresyon analizi ve yapay sinir ağı tekniklerine uyacak şekilde seçilen 140 klinik hastasından oluşmaktadır. Yapılan analizler sonucunda, örnek veri seti doğru sınıflandırma oranları, lojistik regresyon analizi için % 81,4 ve yapay sinir ağları tekniği için de % 85 olarak hesaplanmış ve çalışmaya alınan veri seti için yapay sinir ağları tekniğinin lojistik regresyona göre daha iyi bir “doğru sınıflandırma oranına” sahip olduğu görülmüştür.Item Mediation analiz yöntemlerin karşılaştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-11-18) Albishir, Musa Bashir; Ercan, İlker; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Biyoistatistik Ana Bilim Dalı; 0000-0002-6005-8082Yapılan araştırmaların çoğunda, iki veya daha fazla değişken arasındaki ilişkilerin incelemeyi amaçlanmaktadır. Değişkenler arasında eğer herhangi bir ilişki tespit edilirse, ilişkinin yapısını ve yönünü belirlemek için araştırmacılar çeşitli istatistiksel yöntemlere başvurmaktadır. Bağımsız ile bağımlı değişken ilişkisine üçüncü bir değişkenin eklenmesi ile ilişkinin yönü, yapısı ve durumu bakımında daha fazla bilgi elde edilmektedir. Mediation analizde mediator değişken olarak adlandırılan üçüncü değişken, bağımsız bir değişkenin bir bağımlı değişkenini nasıl veya neden etkilediğini açıklamaktadır. Mediation analizi, bir bağımsız değişkenin toplam etkisini doğrudan ve dolaylı bileşenlerine ayırarak, bağımsız bir değişkenin bağımlı değişken üzerindeki etkisinin ne kadarının mediator yolları ile iletildiğini anlamaya çalışmaktadır. Bu tez çalışmasında mediation analiz yöntemlerinin performansları tam mediation ve kısmi mediation olması durumlarında yöntemlerin farklı çarpıklık ve basıklık katsayısı düzeylerinde, farklı örneklem büyüklüklerinde ve doğrudan ve dolaylı etki büyüklüleri için performansları Tip-I hata oranları ve istatistiksel güç bakımından incelenmiştir. Çalışma sonuçları göz önüne alındığında, araştırmacılar sadece Tip-I hata oranı ile ilgilendiğinde, dolaylı etki katsayıları, α=β=0 olduğunda Temel Mediation Bileşeni (TMB) ve yanlı-düzeltmeli bootstrap yöntemleri önerilmektedir. Dolaylı etki katsayıları α≠0, β=0, olduğunda TMB, Monte Carlo (MC) çarpımı, yüzdelik bootstrap ve yanlı düzeltmeli bootstrap yöntemleri önerilmektedir. Dolaylı etki katsayıları α=0, β≠0 durumlarda ise TMB, yüzdelik bootstrap ve yanlı düzeltmeli bootstrap yöntemleri önerilmektedir. Eğer sadece istatistiksel güç ile ilgilendiğinde, tam ve kısmi mediation durumlarına göz önüne alındığında, Freedman & Schatzkin, Clogg, TMB, Yüzdelik Bootstrap, yanlı-düzeltmeli bootstrap yöntemleri önermektedir. Araştırmacılar hem nominal değere yakın Tip-I hata oranı hem de yüksek istatistiksel güç ile ilgileniyorsa TMB ve Yanlı-düzeltmeli bootstrap yöntemleri önerilmektedir.Item Meme kanserinde gen ekspresyon verilerinin mikrodizi analizi(Uludağ Üniversitesi, 2015-01-06) Atış, Sema; Ercan, İlker; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Biyoistatistik Ana Bilim DalıSon yıllarda, moleküler biyoloji ve bilişim teknolojisindeki gelişmeler çeşitli canlı türlerinin genomlarının büyük bir kısmının incelenmesine olanak sağlamıştır. Moleküler biyoloji alanında üretilen veriler çok büyük miktarda olduklarından, güncel biyoinformatik çalışmaları genlerin ve proteinlerin yapısal ve işlevsel yönleri ile ilgilenmektedir. Bu çalışmaların çoğu İnsan Genom Projesi ile ilgilidir. Biyoinformatik alanında farklı bilgisayar bilimi teknolojileri ve istatistiksel yöntemler dikkate alınmaktadır. Bu multidisipliner yaklaşım istatistiksel yöntemler, biyoinformatik uygulamaları ve bilgisayar bilimi teknolojileri arasındaki ilişkinin anlaşılmasına olanak sağlamaktadır. Biyoinformatik araçları, mikroarray analizinin gerçekleştirilmesindeki ihtiyaçları karşılamaktadır. Farklı gen ekspresyon analizi ile biyolojik yolakların iç yüzü anlaşılmaktadır ve ileriki hipotez geliştirme için bir platform sağlanmaktadır. Gen ekspresyon verilerini analiz etmedeki esas, ekspresyon modelleri fenotip veya deneysel koşula göre farklılık gösteren genleri saptama ihtiyacıdır. Basit bir mikroarray deneyi iki koşul arasındaki ekspresyon farklılıklarını tespit etmek için gerçekleştirilmektedir. Her bir koşul bir veya daha fazla RNA örneklemi tarafından temsil edilebilmektedir. Mikroarrayler geniş çeşitlilikteki deneysel ortamlarda farklı gen ekspresyonunun tespiti için kullanılmaktadır. Bu tez çalışmasında, Wolfgang Huber ve Robert Gentleman'ın (21) Affymetrix gen çipleri ile yaptıkları deneyde elde edilen gen ekspresyon verileri kullanılmıştır. Çalışmanın amacı ER+ meme kanseri hücrelerindeki östrojen faktörüne yanıt veren genleri tespit etmektir. Östrojen faktörünün yanında zaman faktörü de değerlendirmeye alınarak östrojene erken yanıt veren ve geç yanıt veren genler tespit edilmiştir. Erken yanıt veren genler doğrudan-hedef genler kabul edilmektedir. Geç yanıt veren genler ise büyük bir olasılıkla moleküler yolaktaki akış aşağı hedeflerdir.Item Meta analizi ile meme kanserli hastalarda polizomi 17'nin etkisinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017-08-16) Taş, Ezel Özge; Ercan, İlker; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Biyoistatistik Ana Bilim DalıMeta analizi, aynı konuda farklı yer ve zamanda yapılmış birçok çalışma alanında, araştırma sonuçlarını uygun bir özet istatistik seçilerek bir araya getiren yöntemdir. Meta analizi, bir konuda yapılmış birçok çalışma sonuçlarını birleştirmek için tercih edildiği gibi nadir görülen hastalık ve ilgili özellikler söz konusu olduğunda sıklıkla başvurulan sistematik değerlendirme yöntemleridir. Tez çalışmasında, ikili değer alan veriler için özet istatistiği odds oranını (OR) birleştirmek için kullanılan meta analizi yöntemlerinden en çok tercih edilen Mantel Haenszel ve DerSimonian Laird yöntemleri kullanılmıştır. Çalışmaların heterojenitesi Cochran Q testine göre değerlendirilmiştir.Meta analizi öncesi çalışmaların yayın yanlılığını Begg ve Egger testleri ile incelenmiştir. Yayın yanlılığının olması durumunda trim fill yöntemi ile meta analiz uygulanmıştır. Çalışmada, polizomi 17'nin meme kanserli hastalar üzerine immünohistokimya, lenf nodu tutulumu, NPI, östrojen reseptör, progesteron reseptör, grade üzerine etkisinin meta analizi ile araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda, çalışmalar arasında lenf nodu tutulumu, östrojen reseptör, progesteron reseptör, grade, immünohistokimya ve NPI değişkenleri Her2 amplifikasyonu olmayan bulgular, Her2 amplifikasyonu olan bulgular ve Her2 amplifikasyonu olan ve olmayan bulgular birlikte alınarak üç ayrı şekilde araştırmaya dahil edilmiştir. Sonuç olarak; lenf nodu tutulumunda polizomi 17'nin amplifikasyondan bağımsız olarak bir risk faktörü olduğu, görülmüştür. Grade bakımından ise amplifikasyon olanlarda grade in artmasında polizomi 17'nin risk faktörü olduğu görülmüştür. IHC düzeyleri bakımından ise amlifikasyon olmayanlarda polizomi 17 immünohistokimyanın artışı yönünde bir risk faktörü olduğu görülmüştür. NPI indeksi bakımından ise amplifikasyon olan ve olmayanlarda genelde NPI indeksinin artışı bakımından risk faktörü olarak bulunmuştur.Item Meta analizinde heterojenlik ölçütlerinin karşılaştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-05-20) Toluk, Özlem; Ercan, İlker; Sağlık Bilimleri Enstitüsü ; Biyoistatistik Ana Bilim Dalı; 0000-0001-6495-0839Meta analiz farklı araştırmacılar tarafından, farklı zaman, örneklem ve yerlerde yapılmış olan çalışmaların verilerinin birleştirilip analiz edilerek klinik karar sürecine destek olmayı sağlayan önemli bir yöntemdir. Tez çalışmasında meta analizine alınan çalışmalar homojen ve heterojen olarak türetilmiştir. Hastalık-etken olasılıkları P=0,5; 0,6; 0,7; 0,8 ve 0,9 alınarak, 1.000.000 birimden oluşan varsayımsal anakütleler oluşturularak, 1.000 defa örnek çekilmiştir. Farklı P olasılıklarına sahip varsayımsal anakütlelerden farklı örneklem büyüklükleri (n) ve farklı çalışma sayılarına (k) göre alınan örneklemler ile meta analizi yapılmış, 𝜏2, 𝐼2, 𝑅𝑏 ve H heterojenlik ölçütlerinin performansları karşılaştırılmıştır. Tezin ikinci kısmında literatürde geçerli olan 𝐼2 ölçütüne göre çalışmalarda az, orta ve yüksek heterojenlik oluşturulmuştur. Heterojen çalışmalar farklı örneklem büyüklükleri, farklı çalışma sayıları ve farklı hastalık-etken olasılıklarına göre oluşturulmuştur. Heterojen çalışmalara meta analiz yapılarak 𝜏2, 𝐼2, 𝑅𝑏 ve H heterojenlik ölçütlerinin performansları karşılaştırılmıştır. Ölçütlerin performanslarının yanında homojen ve heterojen çalışmalar için Cochran’ın Q istatistiğine yönelik performans değerlendirmesi yapılmıştır. Yüksek örneklem büyüklüklerinde ve yüksek çalışma sayılarında en iyi performansı 𝜏2 göstermiş onu H ölçütü izlemiştir. 𝐼2 ve 𝑅𝑏 heterojenlik ölçütleri genel olarak küçük çalışma sayıları ve küçük örneklem büyüklüklerinde iyi performans göstermişlerdir.Item Meta analizinde yanlılık değerlendirme yöntemlerinin karşılaştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-06-30) Kesin, Fisun Kaşkır; Ercan, İlker; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Tıp Fakültesi; Biyoistatistik Ana Bilim Dalı; 0000-0002-6524-2997Meta analizi, aynı konu ile ilgili farklı araştırmacıların birbirinden farklı yer ve zamanlarda yapmış olduğu, farklı çalışma sonuçlarını uygun şekilde birleştiren bir yöntemdir. Meta analizi sonucu elde edilen bilgilerin yanlı olup olmadığının belirlenmesi için öznel bir değerlendirme sunan funnel grafiklerinin objektif olarak değerlendirilmesini sağlayan istatistiksel testler, meta analizi sonuçlarının güvenilirliğini değerlendirme imkânı sunar. Yanlılığı tespit etmeye yönelik istatistiksel testlerin performansının incelenmesi, ilgili istatistiksel testlerin kullanım zamanı, şekli ve uygulanmaya uygun oldukları araştırma koşulları hakkında bilgi sağlar. Bu tez çalışmasında, ikili değer alan verilerin meta analizinde funnel grafiği asimetri değerlendirmesinde yanlılık belirlemek için kullanılan literatürde yer alan Begg, Egger, Thompson, Schwarzer ve Harbord testlerinin Tip-Ⅰ hata oranları ve güçleri yönünden performansları incelenmiştir. Testlerin Tip-Ⅰ hatayı koruma ve güçleri yönünden performanslarının farklı çalışma sayıları, farklı örneklem hacimleri, farklı yanlılık dereceleri ve farklı hastalık-sonuç oranları durumlarında nasıl etkilendiği simülasyon senaryoları ile incelenmiştir. Yapılan simülasyon çalışmaları sonucunda Schwarzer ve Harbord testleri funnel grafiği asimetrisini tanımlamak için düşük istatistiksel güce, Begg, Egger ve Thompson testleri ise funnel grafiği asimetrisi olmadığında şişirilmiş Tip-Ⅰ hata oranlarına sahiptir. Ele alınan koşullarda, testler arasında her tür veri için kullanılabilecek yanlılığı saptamak için en iyi test yoktur. Testlerin performansları meta analizine dahil edilen çalışmaların sayısı, yanlılık seviyeleri, hastalık-sonuç oranları ve örneklem hacimleri ile değiştiğinden yanlılığı saptamaya yönelik yöntemler seçilirken bu değişkenlerin dikkate alınması gerekmektedir. Bu tez çalışmasında ele alınan simülasyon senaryoları sonucunda Tip-Ⅰ hata olasılık değerini koruma yönünde en iyi performansı meta analizine alınan çalışma sayısı, örneklem hacmi az ise Schwarzer testi, fazla ise Harbord testinin gösterdiği söylenebilir. Simülasyon senaryoları sonucunda testlerin yanlılığı tespit etme gücü bakımından performansları değerlendirildiğinde, en iyi performansı Egger testi göstermiştir.Item Meta analizinin veteriner hekimlikte uygulanması(Uludağ Üniversitesi, 2010) Çarkungöz, Ender; Ediz, Bülent; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Biyoistatistik Ana Bilim DalıMeta analizi birçok bilimde yaygın olarak kullanılan, araştırma bulgularını derleyen ve özetleyen önemli bir yöntemdir. Aynı amaçla yapılmış çok sayıda bağımsız çalışmanın sonuçlarını birleştirdiği için günümüzde oldukça ilgi görmektedir.Bu çalışmada, 1997- 2008 yılları arasında sürekli aydınlatmaya karşı kesintili aydınlatmanın kullanılmasının Broylerlerde (etlik piliç) canlı ağırlığa etkisini araştırmak için yapılmış nicel çalışmaların sonuçlarının meta analizi ile birleştirilmesi amaçlanmıştır. Bu yöntemle her bir çalışmaya ait etki büyüklüklerinin tutarlı tahminlerinin hesaplanması ve bunların birleştirilmesi planlanmıştır.Meta analize toplam 5893 birim içeren 11 çalışma katılmış ve elde edilen etki büyüklükleri kesintili ve sürekli aydınlatma tipleri arasında karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak, canlı ağırlıklarına ait etki büyüklükleri incelenen günlerde bu aydınlatma türleri için istatistiksel olarak anlamlı farklı bulunmuştur (p<0.001). Çalışma sonunda Broylerlerde canlı ağırlık bakımından kesintili aydınlatmanın sürekli aydınlatmaya göre daha olumlu ve anlamlı bir etkisi olduğu tespit edilmiştir.