2006 Cilt 32 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/18250
Browse
Browsing by Department "Tıp Fakültesi"
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
Item 1996-2004 yılları arasındaki erişkin zehirlenme olguları(Uludağ Üniversitesi, 2006-07-28) Aydın, Şule Akköse; Köksal, Özlem; Fedakar, Recep; Emircan, Şadiye; Durmuş, Oya; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıAcil servislere akut zehirlenme nedeniyle başvuru sık görülmektedir. Zehirlenme olguları ciddi mortalite ve morbiditeye yol açabilirler. Çalışmamızda Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi (U.Ü.T.F) acil servisine Ocak 1996 – Aralık 2004 tarihleri arasında başvuran 3384 zehirlenme olgusu geriye dönük olarak taranmış ve olgular yaş, cinsiyet, zehirlenme türü ve prognoz açısından incelenmiştir. Olguların % 62.5’i kadın (yaş ortalaması 27.3±12.1), % 37.5’i ise erkektir (yaş ortalaması 31±14.5). Zehirlenme türü açısından % 58.6 olguyla ilaçla zehirlenme ilk sırayı almaktadır. Besin reaksiyonları % 10.5 olguda, karbonmonoksit zehirlenmesi % 8.3 olguda, tarım ilacı ile zehirlenme % 4.1 olguda, koroziv maddelerle zehirlenme % 3.5 olguda mantar zehirlenmesi % 2.5 olguda, metanol zehirlenmesi % 0.5 olguda görülmüştür. Olguların % 56.4’ü acil servisten taburcu edilmiş, % 20.2’si yatarak tedavi görmüş, % 21.6’sı başka bir hastaneye sevk edilmiş ve % 2.5’i ise ölmüştür. Sonuç olarak; zehirlenme olgularında genç yaş grubu ve kadınların yüksek risk taşıyan grupları oluşturdukları, ilaç ile zehirlenmenin en yaygın tür olduğu saptanmıştır.Item Akut ST Segment Elevasyonlu Miyokard İnfarktüsü Geçiren N-asetil sistein uygulanan hastalarda oksidatif stres ve QT dispersiyonu ilişkisi(Uludağ Üniversitesi, 2006-08-04) Şentürk, Tunay; Yeşilbursa, Dilek; Serdar, Osman Akın; Serdar, Zehra; Sağ, Saim; Yuvanç, Uğur; Cordan, Jale; Tıp Fakültesi; Kardiyoloji Ana Bilim DalıÇalışmanın amacı, miyokard infarktüsünde ek tedavi olarak, N-asetil sisteinin (NAS) oksidatif stres, infarkt büyüklüğü ve QT dispersiyonu üzerine olan etkisinin değerlendirilmesidir. Akut miyokard infarktüsü (Mİ) geçiren hastalar, streptokinaz ile birlikte 24 saat süreyle intravenöz infüzyon şeklinde 15 gram N-asetil sistein alanlar (n=15) ve almayanlar (n=15) şeklinde iki gruba ayrıldı. Oksidatif stresin değerlendirilmesi için kabulde, 4 saatte ve 24. saatte plazma malondialdehid (MDA) düzeyleri ölçüldü. Tüm hastaların başlangıçta, 4. ve 24. saatte 50 mm/sn ile 12 derivasyonlu elektrokardiyografileri çekilerek QT dispersiyonları ve “Bazett” formülü ile hıza göre düzeltilmiş QT dispersiyonları hesaplandı. Reperfüzyonun değerlendirilmesi için koroner anjiyografi yapıldı. Kabulde her iki grup arasında plazma MDA düzeyleri arasında farklılık yoktu. N-asetil sistein ile tedavi edilen hastalarda, plazma MDA düzeyleri azalırken, NAS ile tedavi edilmeyen hastalarda, plazma MDA düzeyleri 4. saat ve 24. saatte artış gösterdi (sırasıyla p=0.001 ve p=0.0001). 24. saatte NAS alan hastalarda, NAS almayan hastalara göre, QT dispersiyonu (p=0,04) ve hıza göre düzeltilmiş QT dispersiyonunun yüzde değişiminde (p=0.03) anlamlı olarak azalma izlendi. NAS tedavisi, iskemi reperfüzyon sırasında lipid peroksidasyonunu ve sonucunda QT dispersiyonunu anlamlı olarak azaltabilmektedirItem Subakut evre subaraknoid kanamanın tanısında kontrastsız BT ve farklı MR sekanslarının karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2006-05-30) Balban, Melissa; Topal, Naile Bolca; Hakyemez, Bahattin; Oruç, Esra; Parlak, Müfit; Tıp Fakültesi; Radyoloji Ana Bilim DalıSubakut dönem (>3 gün) subaraknoid kanama (SAK) tanısında bilgisayarlı tomografi (BT), T1-ağırlıklı spin eko (SE), T2-ağırlıklı fast spin eko (FSE), fluid attenuated inversion recovery (FLAIR) ve T2-ağırlıklı gradiyent eko (GRE) sekanslarının etkinliğinin değerlendirilmesi amaçlandı. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AnaBilim Dalı’na SAK şüphesi ile gönderilen, 3 -14 gün arasında semptomları olan 14’ü erkek, 13’ü kadın toplam 27 olgu çalışma kapsamında değerlendirildi. Olgulara kontrastsız BT ve MR ile birlikte, serebral dijital subtraksiyon anjiyografi (DSA) incelemeleri yapıldı. Altı ayrı standart lokalizasyonda (interhemisferik fissür, bazal sisternalar, kortikal sulkuslar, sylvian fissür, intraventriküler, intraparenkimal) kanama araştırıldı. Kanama saptanmasında MR sekanslarının BT incelemeye göre etkinliği araştırıldı. Bulguların istatistiksel değerlendirmesi için McNemar testi kullanıldı. Bu teste göre p> 0.05 anlamlı değil, p< 0.05 anlamlı, p< 0.01 belirgin anlamlı kabul edildi. FLAIR sekansı intraventriküler kanama dışında tüm lokalizasyonlarda SAK saptanmasında BT’den istatistiksel anlamlı şekilde üstündü (p< 0.05). FLAIR sekansı, intraventriküler kanama dışında tüm lokalizasyonlarda subakut dönemde SAK’ı saptamakta BT’ye göre üstün olan en duyarlı MR sekansıdırItem Trombositlerin epinefrine yanıtlarının optik agregometre ve PFA–100 ile incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2006-05-30) Sağdilek, Engin; Büyükcoşkun, Naciye İşbil; Özlük, Kasım; Tıp Fakültesi; Fizyoloji Ana Bilim DalıÇalışmamızda trombositlerin epinefrine yanıtlarının optik agregometre ve PFA–100 sistemi ile incelenmesi amaçlandı.20–76 yaş arası, sağlıklı ve gönüllü 68 kişiden alınan kan örnekleri PFA–100 sisteminde kollajen/epinefrin ve kollajen/ADP kartuşu ile kapanma zamanı ölçülerek trombosit yanıtları değerlendirildi. Agregasyon testleri için elde edilen trombositten zengin plazma (450µl) üzerine 10 µM ADP, 10 µg/ml kollajen veya 300 µM epinefrin 50 µl ilave edilerek agregasyon süreci 10 dk takip edildi. Optik agregometrede epinefrine karşı gösterdikleri maksimum agregasyon cevaplarına göre cevapsız, yarıcevaplı ve normal olarak üç gruba ayrılan örnekler %14,7 cevap sız, %16,2 yarıcevaplı bulundu. Epinefrine azalan cevap; epinefrinle lag zamanının uzaması, ADP ile maksimum agregasyonunun azalma sı ve maksimum agregasyona ulaşma süresinin kısalmasıyla ve kollajenle lag zamanının uzamasıyla birlikteydi. Epinefrine cevapsız ve yarıcevaplı grupta PFA–100 sistemi kollajen/epinefrin kartuşu kapanma zamanının uzadığı gözlendi. Bulgularımız, optik agregometre ile elde edilen sonuçlara göre trombositlerin epinefrine yanıtlarının farklı olduğunu ve bu değerlendirmenin daha yeni bir yöntem olan PFA 100 sistemi ile de yapılabileceğini göstermektedir.