2017 Cilt 15 Sayı 3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/8983
Browse
Browsing by Department "Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı"
Now showing 1 - 2 of 2
- Results Per Page
- Sort Options
Item Konjenital diyafragma hernisi: On yıllık tek merkez sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 2017) Dorum, Bayram Ali; Çakır, Salih Çağrı; Yakut, Uğur; Özkan, Hilal; Gürpınar, Arif Nuri; Köksal, Nilgün; Çocuk Cerrahisi Ana Bilim Dalı; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Neonatoloji Bilim DalıGiriş ve Amaç: Konjenital diyafragma hernisi (KDH) yüksek mortalite ve uzun dönem morbiditeler ile ilişkili nadir bir anomalidir. Bu çalışmanın amacı ünitemizde KDH tanısı ile takip edilen hastaların demografik, klinik özelliklerini, uygulanan tedavi ve sonuçlarını tanımlamaktır. Yöntem ve Gereçler: Bu çalışmada Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi yenidoğan yoğun bakım ünitesinde KDH tanısı ile tedavi gören hastalar retrospektif olarak taranmıştır. Ocak 2007 ile Aralık 2016 arasında ünitemizde tedavi gören hastaların medikal kayıtları incelenmiştir. Hastaların demografik ve doğum özellikleri, pulmoner hipertansiyon durumları, karaciğer ve mide herniasyonları, ek konjenital anomalileri, mekanik ventilasyon şekilleri değerlendirilmiştir. Bulgular: Çalışma periyodu boyunca KDH nedeniyle tedavi gören 40 hasta çalışmaya alınmıştır. Tüm hastalar içinde ölüm oranı %67.5 (27/40) olarak gerçekleşmiştir. Düşük doğum ağırlığı, düşük gestasyonel hafta, düşük APGAR skorları ve başlangıçta yüksek oksijen ihtiyacı mortalite ile ilişkili bulunmuştur. Opere edilen hastalar içinde yaşama oranı %61 (13/21) idi. Yaşayan hastaların ortalama hastanede kalış süreleri 23 (14–35) idi. Taburculuk sonrası komorbid durumlar kronik gastrointestinal, pulmoner sorunlar ve büyüme geriliği olarak saptandı. Tartışma ve Sonuç: KDH halen yüksek mortalite ve morbiditeye sahiptir. Prenatal tanı alan hastaların uygun merkezlerde doğması başarılı müdahale şanslarını artıracaktır.Item Okul çağındaki astımlı olguların çocukluk çağı astım kontrol testi ile değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017) Demirbaş, Başak Ceylan; Çekiç, Şükrü; Canıtez, Yakup; Sapan, Nihat; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Alerji Bilim DalıGiriş ve Amaç: Astım çocukluk çağında en sık görülen kronik hastalıktır. Mevsimsel değişikliklerin, astım atak sayıları ve hastalığın kontrol altında olma durumunu etkilediği bilinmektedir. BU çalışmada astım tanılı 6-11 yaş arasındaki olguların çocukluk çağı astım kontrol testi (Ç-AKT) ile değerlendirilmesi ve astım kontrolünü etkileyen faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem ve Gereçler: Çalışmaya astım tanısıyla takipli 6-11 yaş arası 103 olgu alındı. Olgulardan Çocukluk Çağı Astım Kontrol Testi (Ç-AKT) ve tarafımızca hastaların değerlendirilmesi için düzenlenen astımlı anketini doldurmaları istendi. Bulgular: Çocukluk çağı astım kontrol testi (Ç-AKT) sonucuna göre olguların %47,5’inin (n=49) kontrol altında olduğu saptandı. Kontrol altında olan grupta yıllık atak sayısı (medyan=2/yıl, minimum=0/yıl, maksimum=10/yıl) kontrol altında olmayan gruba göre ( medyan=3,5/yıl, minimum=0/yıl, maksimum=10/yıl) anlamlı olarak azdı (p=0,005). Kontrol altında olan olguların %14,3’ünün (n=7), kontrol altında olmayan olguların %38,9’unun (n=21) ailesinde egzama öyküsü olduğu tespit edildi (p=0,005). Hastaneye başvuru oranları kontrol altında olan olgularda: Eylül ayında %30,6 (n=15), Ekim ayında %32,7 (n=16), Kasım ayında %30,6 (n=15) ve Aralık ayında %6,10 (n=3); kontrol altında olmayan olgularda Eylül ayında %5,6 (n=3), Ekim ayında %25,9 (n=14), Kasım ayında %33,3 (n=18) ve Aralık ayında %35,2 (n=19) olarak saptandı. Aralık ayında kontrol altında olmayan olguların, kontrol altında olan olgulara göre daha sık başvurduğu tespit edildi (p=0,001). Tartışma ve Sonuç: Astım kontrol testleri hastaların takiplerinde hekimlere yardımcı olan pratik bir uygulamadır. Çalışma sonucunda astımlı hastaların önemli bir kısmının kontrol altında olmadığı görüldü. Astımlı olgularda Aralık ayında yakınmalarda görülen artışın bölgesel iklim değişiklikleri ve çevresel faktörlere bağlı olabileceği düşünüldü.