Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi / Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/5064
Browse
Browsing by Department "Fen Edebiyat Fakültesi"
Now showing 1 - 20 of 224
- Results Per Page
- Sort Options
Item 15. ve 16. yüzyıllarda İran İpek Yolu’nda kervanlar(Uludağ Üniversitesi, 2006-12-01) Alkan, Nilüfer; Fen Edebiyat Fakültesi; Tarih BölümüBu makalede 15. ve 16. yüzyıllarda İran İpek Yolu’nda işleyen kervanlar ele alınmıştır. İran’ı Bursa’ya bağlayan ticaret yolu, kervanların işleyişi, ulaşımda kullanılan hayvanlar, konaklama sorunları ve kervan ticaretinin riskleri yazının alt başlıklarını oluşturmaktadır. Konu ele alınırken kaynak olarak Bursa Şer‘iyye Sicillerinden, seyahatnamelerden ve telif eserlerden yararlanılmıştır.Item 17. yüzyıl Bursa şer’iyye sicillerine göre konut ve konut terminolojisi(Uludağ Üniversitesi, 2008-06-01) Düzbakar, Ömer; Fen Edebiyat Fakültesi; Tarih BölümüBursa, Osmanlı döneminde güneyde Uludağ yamaçlarına doğru tırmanan, kuzeyde ovaya doğru inen son dönemlerde ise doğu-batı yönünde hızlı bir yayılma göstermektedir. Osmanlının konut yapısı coğrafî anlamda komşuları olan diğer devletlerden ve Bizans’tan farklıdır. Konutların dış görünüşlerinin mütevazı olması, sınıfsız Müslüman toplumu yapısının bir yansımasıdır. Yerleşim yerleri olarak çoğunlukla meyilli araziler seçilmek suretiyle gereksinim duyulan suya doğal bir akıntı imkanı verildiği gibi, konutların ufkunun açık olması ve güneşten faydalanması da sağlanmıştır. Bu çalışmada Bursa’nın fizikî yapısı hakkında kısaca bilgi verildikten sonra konutların genel özellikleri ve konut terminolojisi üzerinde durulmuştur. Temel kaynak olarak 17. Yüzyıl Bursa Şer‘iyye Sicillerinden yararlanılmıştır. Konut satışları ile ilgili Bursa Şer’iyye Sicilleri’nde yer alan toplam 1320 adet belge değerlendirilmiştir. Belgelerde konutların müştemilat kısımları hakkında yer alan bilgilerden faydalanılarak incelediğimiz dönemle ilgili bir konut terminolojisi oluşturulmuştur. Bunlarla ilgili örneklemeler sırasında belgelerde çok sık rastlanan terimlere referans verilmemiştir.Item 18. yüzyıl Osmanlı taşra yönetim düzeni açısından Hudâvendigâr Sancağı’nda yaşayan vakıf reayası Yörükler(Uludağ Üniversitesi, 2017-07-31) Günay, Nilüfer Alkan; Fen Edebiyat Fakültesi; Tarih BölümüBu makalede 18. yüzyılda Hudâvendigâr Sancağı’nda yaşayan vakıf reayası Yörüklerin taşra yönetim düzeni içindeki konumları analiz edilmeye çalışılmıştır. Yapılan araştırmada sancaktaki Yörük nüfusun büyük bir kısmının vakıf reayası olduğu ve malikâne-mukataa sistemi içinde yer aldıkları tespit edilmiştir. Bu yapılanma ve onları yerleşik reayadan ayıran konargöçer kimlikleri hukukî, idarî ve dolayısıyla malî olarak içinde bulundukları yönetim düzeninin de belirleyicisi olmuştur. Makalede hem bu düzenin teorik yapısı hem de pratikte Yörük cemaatleri açısından nasıl işlediği ele alınmıştır. Öncelikle sancaktaki Yörük grupları ve yaşam alanlarının tespiti ile onlar üzerinde idarî yetkileri tasarruf edenlerin tanımlanması gerekmiştir. Bu alt başlıklardan sonra Yörükler ve taşradaki görevliler arasında temelde “serbestiyyet statüsü” etrafında şekillenen ilişkiler incelenmiştir. Çalışmanın başlıca kaynağını ise 18. yüzyıl Bursa Kadı Sicilleri içinde, sancak genelinde yaşayan Selâtin ve Haremeyn-i Şerifeyn Evkafı Reayasıyla ilgili kayıtların toplandığı defterler oluşturmaktadır.Item 18. yüzyılda Bursa halkına tevzî edilen şehir masrafları(Uludağ Üniversitesi, 2004-06-01) Çiftçi, Cafer; Fen Edebiyat Fakültesi; Tarih BölümüOsmanlı şehirlerinde; ulaklara verilen menzil beygirleri, kılavuz ücretleri, şehre uğrayan yüksek kamu görevlilerinin ağırlanması, merkezden istenilen bazı vergilerin karşılanması ve bu gibi mühim işler için yapılan masraflar, belirli dönemlerde hesaplanarak halktan talep edilmektedir. Yapılan harcamalar bir deftere kaydedilmekte, esnafın ve köylünün yükleneceği masraf miktarları bu defterde pay edilmektedir. Bu çalışmada Bursa kadı sicilleri içerisinde geçen 18. yüzyıla ait Bursa şehri masraf defterlerindeki veriler değerlendirilmektedir. Sunulan bilgiler, halkın yüklendiği çeşitli harcamaları ortaya koyması açısından önemli görülebilir.Item 1837-1908 sürecinde Bursa’da koza üreticiliği ve ipekli dokumacılık sektörü(Uludağ Üniversitesi, 2013-01-31) Çiftçi, Cafer; Fen Edebiyat Fakültesi; Tarih Bölümü19. yüzyılda Bursa’da koza üreticiliği ve ipekli dokumacılık sektöründe önemli değişimler yaşanmıştır. Yenileşme amacıyla yaşanan bu değişim sürecinde, kozadan ipek çekiminde fabrikalaşma sürecine girilmiş, ipekböceklerinde görülen hastalıklara karşı bilimsel tekniklerle üretime başlanmış ve koza üretimine yeni nizamnâmeler ile yön verilmiştir. 20. yüzyılın başlarında ise ipekli dokumacılık alanında fabrikalar açılarak, kentte işçi sınıfının ortaya çıkması ve kadınların bu sektörde istihdam edilmeleri gibi yeni bir döneme girilmiştir. Tüm bu gelişmeler Bursa’nın sosyal ve ekonomik yapısını önemli ölçüde etkilemiştir.Item 1860’lı yıllarda Hüdavendigar Vilayetindeki İtalyan varlığı(Uludağ Üniversitesi, 2014-06-01) Karakoç, Fulya Düvenci; Fen Edebiyat FakültesiÇalışmanın ilk adımında Osmanlı iç siyasi durumuna, Osmanlı modernleşmesine ve bunun taşraya yansımalarına kısaca bakılacak, ardından Osmanlı Devleti’nin dış ilişkileri, bu bağlamda İtalya’nın durumu ortaya koyulacaktır. Hüdavendigar Vilayeti ve Bursa hakkında döneme ilişkin bilgiler sunulduktan sonra kullanılan belge grubu tanıtılarak bu belgelerin ışığında Osmanlı Bursası’nda İtalyan varlığına ilişkin örnekler sunularak değerlendirmeler yapılacaktır.Item 19. Yüzyıl başlarında Bursa’da âyanlık ve âyanlık mücadelesi̇(Uludağ Üniversitesi, 2012-01-06) Günay, Nilüfer Alkan; Fen Edebiyat Fakültesi; Tarih BölümüToplumun ileri gelen kimseleri olarak âyan, 18. yüzyıldan 19. yüzyılın ikinci çeyreğine kadar Osmanlı şehir yönetiminin baş aktörü konumundadır. Âyanlar Çağı da denilen bu dönemde ortaya çıkan âyan aileleri imparatorluğun birçok yerinde bulundukları bölgenin fiilî hâkimiyetini ele geçirmişlerdir. Yapılan araştırmalar bu süreçte Bursa’da da âyanlığın güçlendiğini ve bir takım âyan ailelerinin türediğini göstermektedir. Bu makalede konuyla ilgili ayrıntılı bilgi içerdiği tespit edilen Bursa’da Âyanlık Mücâdeleleri adlı risâleye dayanılarak, 19. yüzyıl başlarında Bursa’da âyanlık ve âyan reisliği için yapılan mücadeleler ele alınmıştır.Item 19. yüzyıl Bursa kültürünü besleyen Fevâ’id gazetesinin Nüsha-i Güzide’si(Uludağ Üniversitesi, 2012-01-06) Öztahtalı, İbrahim İmran; Ertuğrul, Cansu; Fen Edebiyat Fakültesi; Sahne Sanatları BölümüBursa basın tarihinin Hüdâvendigâr ve Nilüfer’den sonra üçüncü süreli yayını olan Fevâ’id, okuyucu kitlesi olarak öğrencileri hedef almıştır. Bursa’nın çocuklar için çıkarılan edebî ve ilmî içeriğe sahip ilk dergisidir. Derginin imtiyaz sahibi Murad Emrî Efendi, 1882’de Bursa’ya, bugün Yunanistan sınırları içinde kalan, yeni adıyla Larissa, Osmanlı dönemindeki adıyla Yenişehir Fenâr’ın Tırnova kasabasından göçmüştür. Girişimci bir karaktere sahip Murad Emrî Efendi, Divan şairi, kitapçı, kütüphaneci, matbaacı, editör ve gazeteci kimliğiyle XIX. Yüzyıl Bursa kültür tarihinin dikkat çekici simalarından biridir. Emrî Efendi, Fevâ’id’in yanında Bursa’nın resmi olmayan ilk gazetesi Bursa’yı ve yine Bursa’nın ilk ekonomi dergisi olan Sanayi’i yayımlamaktadır. Bu çalışmada Fevâ’id dergisinin 1313’te yayımlanan “Nüsha-i Güzîde”si konu almaktadır. Osmanlı Yunan savaşının hemen arkasından şehit ailelerine ve gazilere yardım amacıyla çıkarılan bu özel sayı, kapaklar hariç, 64 sayfadır. Nüsha-i Güzide’de Tevfik Fikret’ten Cenap Şahabettin’e birçok ünlü şairin şiirlerinin yanı sıra makaleler de yer almaktadır.Item 19. yüzyıl sonunda Halep’te İngiliz belgelerine göre toplum, yönetim ve konsoloslar arasındaki ilişkiler(Uludağ Üniversitesi, 2013-01-31) Karakoç, Fulya Düvenci; Fen Edebiyat Fakültesi; Tarih Bölümüİngilizler XVI. Yüzyıl sonlarından itibaren Ortadoğu’da askeri, siyasi ve ticari görevlerle donatılmış temsilcilikler bulundurdu ve bunları sık sık değiştirip, yaygınlaştırdı. Araştırma, bunun ardındaki nedeni yani Halep’in önemini ortaya koymayı ardından bu ilginin somutlaşmış olarak belgelere yansıyan detaylarında öne çıkan bakış açılarını yani belgelerin yansıttığı günlük yaşamı ve iç-dış dengeleri saptamayı hedeflemektedir. Bölgede etkin olma gayretlerinin nedenlerini anlamak için Halep’in kısaca Osmanlı öncesi tarihine bakılacak, ardından Osmanlı döneminde ve özellikle incelediğimiz dönemdeki demografik, ekonomik, sosyal kültürel ve uluslararası ilişkiler açılarından öne çıkan noktaların saptanmasına çalışılacaktır. Son olarak İngiliz belgelerine yansıyan unsurlar incelenerek, İngilizlerin bölgeyle neden yakından ilgili oldukları ve bu ilgi çerçevesinde hangi faaliyet ya da istihbarat eylemlerinde bulundukları ortaya koyulacaktır.Item 1908-1923 sürecinde Bursa’da koza üreticiliği ve ipekli dokumacılık sektörü(Uludağ Üniversitesi, 2013-01-31) Boykoy, Seher; Fen Edebiyat Fakültesi; Tarih BölümüBursa kenti, tarih boyunca, tekstil ürünleri ve tekstilin hammaddesi olan iplik üretim ve ticareti açısından, Anadolu’da önemli merkezlerden biri olmuştur Hazırlanan bu bildiri kapsamında, Bursa’nın ticari ve ekonomik yaşamının odak noktasında olan ipekçilik sektöründe 1908-1923 sürecinde ortaya çıkan değişim süreci ele alınacaktır. Bu süreç de, kendi içerisinde 1908-1918 II. Meşrutiyet Dönemi ve 1919-1923 Türk Milli Mücadele Dönemini kapsamaktadır. Bursa’da, 1908’den sonra ipekli dokumacılık gelişme kaydetmiştir. Bu, üretimde artış sağlarken; emek-sermaye çatışmasını da gündeme getirmiştir. Ayrıca bu dönemde Bursa’da milli şirketler kurulmuştur. 20. yy başındaki savaşlar, Bursa ve çevresinde ipekböcekçiliği ve ipek üretimini büyük ölçüde geriletmiş; dış pazarlar kapanmıştır. Bursa ipekçilik sektöründe canlanma, Cumhuriyetten sonra, Avrupa’daki yöntemlerin ülkemizde uygulanmaya başlanması ve yasal-kurumsal düzenlemelerle sağlanacaktır. Çalışma kapsamında bu konular, Bursa’da ham ipek üretim ve ihracatına ilişkin istatistikler, Osmanlı sanayi sayımları, Hüdavendigar Vilayet Salnameleri, Bursa yerel basınına ait kaynaklarla değerlendirmeye alınacaktır.Item 1999 Marmara depreminin Mudanya halkı üzerindeki psiko-sosyal etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2003-06-01) Kayaoğlu, A.; Berkay, F.; Çelen, N.; Kuşdil, M. E.; Kılıç, A. Tekok; Mermutlu, B.; Demir, G. Y.; Güngörmez, B.; Yorulmaz, O.; Tosun, P.; Fen Edebiyat Fakültesi; Sosyoloji BölümüRüstemli ve Karancı (1997) 1992 Erzincan depremi sonrası yörede yaptıkları araştırmada, afetzedelerin kaygı ve korku düzeyleri ve hayatlarına yön verebileceklerine olan inançlarının olası depremlere karşı hazırlık yapma davranışıyla yakından ilişkili olduğunu ortaya koymuşlardır. Ancak, depremden 4.5 yıl sonra yine aynı bölgede alınan ölçümler, tek başına bu motivasyonun depreme hazırlık yapma davranışını yordamadığını göstermiştir. Öte yandan, yapılan çalışmaların çoğu, depremde yoğun can ve mal kaybına uğramış yörelerde gerçekleşmiştir. Dolayısıyla, bireysel yas reaksiyonlarının bulgulara etkisinin ne düzeyde olduğunu belirlemek zorlaşmaktadır. Bu araştırmanın örneklemi ise, 17 Ağustos depreminden önemli ölçüde etkilenen, ancak birinci derecede zarar gören yerleşim yerleri dışında kalan Bursa ili sınırlarındaki Mudanya ilçesinden seçilmiştir. İlçedeki can ve mal kaybının diğer merkezlere göre çok düşük olması, deprem endişesinin yarattığı korku ve kaygı ile deprem sonucu yaşanılan psikopatolojik problemlerin, bireysel yas reaksiyonlarından bağımsız olarak çalışabilmesine olanak sağlamıştır.Publication A review of the Cape Gelidonya and Uluburun Shipwrecks shed light on Cyprus maritime activities(2024-03) Günel, İlknur; GÜNEL, İLKNUR; Fen Edebiyat Fakültesi; Tarih Bölümü; 0000-0002-8815-4818Cyprus had an important place in the ancient Mediterranean trade thanks to its geostrategic location. The island, drew attention with its copper resources and ceramic products in the Bronze Age. Archaeological remains unearthed in Uluburun and Cape Gelidonya shipwrecks support this situation. The cargo of shipwrecks and the route they followed show both the extent of maritime trade during this period and Cyprus’ position in these commercial activities. The high ratio of Cypriot copper and ceramics to the total amount of goods in the shipwrecks is instructive in terms of understanding the role of Cyprus in the maritime activities. The hypothesis of their potential Cypriot origin is supported by the higher quantity of Cypriot-origin products found on these wrecks compared to others. The fact that Cyprus is an important port on the route followed by merchantships and even the view that it could be the initial departure point of them, makes it worth to consider. Accordingly, in this study, the Cape Gelidonya and Uluburun shipwrecks, and the Cypriot goods they contain are examined, and the active role of Cyprus in the maritime trade ofItem A. Adnan Saygun’un Op.31 “Partita” adlı solo viyolonsel (IV. Bölüm) eserinin geometrik modellemesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-01-31) Demirbatır, R. Erol; Yağcı, Filiz; Ezentaş, Rıdvan; Fen Edebiyat Fakültesi; Matematik Bölümü; 0000-0002-9472-3001; 0000-0001-5574-9922; 0000-0001-8619-8334Müzik, en temel ögesinden en karmaşık ögesine kadar, çeşitli matematiksel yapıları içermekte olup, müzik ile matematik pek çok açıdan birbiriyle ilişkili iki disiplindir. Türk beşleri içinde yer alan Ahmet Adnan Saygun, ülkemizde Cumhuriyet Dönemi çoksesli müziğinin önemli bir ismidir. Saygun’un, Op. 31 “Solo Viyolonsel için Partita”adlı yapıtı, 20. yy solo viyolonsel yapıtları arasında uluslararası tanınırlığı olan eserlerden biridir. Bu çalışmanın amacı, matematiksel kodlama yoluyla Saygun’un Op.31 “Partita” adlı solo viyolonsel eserinin (IV. Bölüm) geometrik modellemesinin oluşturulmasıdır. Seçilen eserin ses yükseklikleri ve süre değerleri matematiksel olarak kodlanmış ve daha sonra kodlamalar çoklu regresyon analizi yapılarak uygun model bulunmuştur. Bu analizin sonucunda elde edilen regresyon denklemi ile eserin geometrik modellemesi oluşturulmuştur. Bu denklemin, cebirsel, trigonometrik ve ters trigonometrik fonksiyonların kombinasyonundan meydana geldiği görülmüştür.Item Açıkbaş Mahmud Efendi ve Risale-i Nurbahşiyyesi(Uludağ Üniversitesi, 2008-12-01) Öcalan, Hasan Basri; Fen Edebiyat Fakültesi; Tarih BölümüAçıkbaş Mahmud Efendi, gerek tarikat silsilesi, gerekse hayatı bakımından renkli bir şahsiyettir. Bu bakımdan hayatı, yazmış olduğu eserler ve bu eserlerdeki görüşlerin ortaya çıkarılması açısından tek nüsha olan Risale-i Nurbahşiyye adlı eseri de çevrilerek araştırmacıların istifadesine sunulmuştur.Item Aka Gündüz’ün kaleminden fuhuşa sürüklenen kadınlar(Uludağ Üniversitesi, 2015-06-01) Uğurlu, Alev Sınar; Fen Edebiyat Fakültesi; Türk Dili ve Edebiyatı BölümüFuhuş batağına düşen ya da düşmek üzere olan kadına el uzatıp onu kurtarmak gerektiğini edebiyatımızda ilk defa Ahmet Midhat Efendi Mihnetkeşan ve Henüz On Yedi Yaşında adlı romanlarında ele almıştır. Bu meseleyi işleyen ilk çarpıcı örnekler arasında Abdülhak Hamid Tarhan’a ait olan Bir Sefilenin Hasbıhali, Tevfik Fikret’in “Nesrin” adlı manzum hikâyesi ve Halit Ziya’nın Sefile adlı romanı yer alır. Bu yazarlarla birlikte edebiyatımızda, toplumun ön yargı ile yaklaşıp dışladığı, ahlâkî açıdan yargıladığı, bu yargılamanın sonucunda da genellikle mahkûm ettiği düşmüş kadına farklı bir gözle bakılmaya başlanır. Acıma duygusu ön plana geçer. Mutlak kurallara bağlı ahlâk anlayışının dışına çıkılır, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ifadesiyle “insanî ahlâk” harekete geçer. Bu kadınları düşüren sebepler üzerinde düşünmek, bu sebepleri ortadan kaldırmak, onların dertlerini paylaşmak ve düşmek üzere ya da düşmüş kadını topluma kazandırmak gerektiği mesajı ile konu farklı bir bakış açısından edebiyata yansımaya başlar. Gerek Batı edebiyatının gerekse yazarların kendi hayat tecrübelerinin etkisiyle düşmüş kadına acıma Türk edebiyatına yeni bir tem olarak girer. Bu tem Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda sosyal bir duyarlılığa dönüşür. Fuhuş batağı içine saplanmış kadının iç dünyası, çevresi ile ilişkisi, kötü yola düşmede ailevi ve sosyal sebepler, bu durumun birey ve toplum üzerinde etkisi ve çıkış yolları Türk yazarlarının işlediği konulardan biri haline gelir. Yazarlarımız içinde bu sosyal yarayı en geniş şekilde ele alan Aka Gündüzdür. Aka Gündüz Türkiye’de sosyoloji araştırmalarının sınırlı olduğu bir dönemde meseleyi sosyal boyutu ile ele almış, nedenler ve sonuçları roman vasıtası ile yansıtmış ve yine roman çerçevesi içinde çözüme yönelik öneriler getirmiştir. Aka Gündüz’ün romanlarında fuhşa sürüklenen kadınlar dikkat çekici yoğunluktadır. Bu kadınların büyük kısmı, yaşadıkları devre göre eğitimlidirler, saygın ailelere mensupturlar. Ancak çeşitli sebeplerle ailelerinden uzaklaşmıştırlar. Hayat tecrübeleri hiç yoktur. Saflıklarının ve tecrübesizliklerinin kurbanı olurlar. Kimi tecavüze uğrar; kimi evlenme vaadi ile kandırılır; kimi bir aile bireyinin, kimi dost zannedip en fazla güvendiği kişinin ihanetine uğrar; kimi kadın tacirlerinin tuzağına düşer… Düşme sebepleri farklıdır ama bu kadınların hepsi aile korumasından, özellikle öz anne ilgi ve korumasından mahrumdurlar. Hepsi toplum tarafından dışlanmıştır. Tek başınadırlar. Sokakta, barda, randevuevinde veya ahlâkî açıdan yozlaşmış salonlarda sömürülürler. Hakaret ve şiddet görürler. Katlanmak zorunda bırakıldıkları sefil hayat içinde yüreklerindeki temizliği korurlar. Bu kadınları görülen manzaraya göre değerlendirmemek gerektiğine inanan yazar özellikle düşme sebepleri üzerinde durur. Onlara elbette acımak lâzım geldiğini ancak kucak açmanın tek gerekçesinin acıma duygusu olmaması gerektiğini, böyle bir yaklaşımın gurur kırıcı olduğunu ifade eder. Aka Gündüz’ün asıl istediği, kurtarmaya yönelik çözüm yolları bulmaktır. Romanlarında yer yer cumhuriyetin temel prensiplerini içine sindirmiş ve sosyal duyarlılığı olan kahramanların bireysel çabaları ile tehlikede olan kadınların bazılarını kurtarır. Ancak aile dışındaki bireylerden gelen çabaların yetersiz olduğunu bilen yazar, önce aile himayesini şart koşar. Aile himayesinin olmadığı yerde devlet himayesinin zorunlu olduğunu anlatmaya çalışır. Fuhuşla mücadelede okuyucuyu ikaz etmenin yanı sıra konuya yetkililerin dikkatini çekmek ister. Türkiye’de ilk kez roman sınırları içinde kadın sığınma evlerinin gerekliliği üzerinde durur ve bugünkü işleyişinden çok farklı bir kadın sığınma evi projesi sunar.Item Aksaray Valide Külliyesi inşaat defterleri(Uludağ Üniversitesi, 2007-12-01) Yavaş, Doğan; Fen Edebiyat Fakültesi; Sanat Tarihi BölümüDöneminin kültür ve sanat ortamını, sanat hamilerinin ve toplumun sanata bakış açılarını, sanattaki üslûp gelişmelerinin mimariye olan etkilerini gözler önüne serdiğinden, sanat tarihi araştırmalarında inşaat defterleri ayrı bir yer tutmaktadır. Aksaray Valide Külliyesi inşaat defterleri, çağının ekonomik ve sosyal ortamını göstermesiyle birlikte inşaatla ya da malzemesiyle ilgili esnaf ve sanatkâr gibi meslek gruplarının çalışma alanları ile bunların demografik yapısı, mimari ögeler ile inşai malzeme, bunların cins, miktar ve fiyatları ile kullanılan aletlerin isimleri hakkında bilgiler sunmaktadır. Bu defterler sayesinde taş, kum, tuğla, çakıl, kireç, ahşap, mermer, demir vb.nin hangi merkezlerden geldiğinin yanısıra, inşaatta çalışan kalfa ve amelelerin yevmiyeleri dolayısıyla binaların maliyetleri hakkında da bilgi sahibi oluyoruz.Item Alan dili söz varlığının genel dildeki ilişkileri üzerine: Spor terimleri örneği(Uludağ Üniversitesi, 2014-12-01) Kalafat, Şermin; Fen Edebiyat Fakültesi; Türk Dili ve Edebiyatı BölümüTerimler dil sistemi içinde alan dili olarak adlandırılan alt birimlerin üyeleridir. Her dilde mevcut olan bilim, teknik ve sanat alanındaki kelimeler terim niteliği kazanarak alan dilinin söz varlığını oluşturur. Bu söz varlığının oluşmasında toplumsal algının ve dilin yetkinliğinin etkisi önemli rol oynamaktadır. Nitekim dil içindeki herhangi bir sözlük birim karşımıza terim olarak çıkabilmektedir. Terimlerin kavram alanı kesin ve açık nitelikte olup anlam alanları sınırlıdır. Zaman içinde alan dilinin söz varlığına ait bazı terim birimlerin genel dilde yaygınlaştığı ve birden fazla anlamı karşıladığı görülebilmektedir. Dildeki birimler arasındaki etkileşimlerin bir sonucu olarak ortaya çıkan bu durum genel dilden alan diline ve zamanla alan dilinden genel dile doğru bir yöneliş göstermektedir. Bu yönelişler esnasında alan dilindeki terim birimler terim olma özelliklerini kaybedebildikleri gibi, farklı bir kavramı karşılayan yeni bir terim olarak da görülebilmektedirler. Terimlerin genel dilde yaygınlaşması Türkçede kendini daha çok kalıp söz/deyim haline gelerek göstermektedir.Item Ali Behcet Dede: Cana şifa kahvesi ve gönüllere deva manzumesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-10-28) Eğri, Sadettin; Fen Edebiyat Fakültesi; Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 0000-0001-9879-5291Türk edebiyat tarihinde pek çok şair ve müellif geride bıraktığı eserleriyle anılır. Kimi zaman şair ve mutasavvıflar arasında latif nükteler ortaya çıkar. Sohbet esnasında bir şairin sözü veya hareketi neticesinde mecliste bulunan bir şair o durumu mısralarıyla ebedîleştirir. Nitekim ünlü mutasavvıf ve şair Ali Behcet Dede’nin böylesi bir ortamda elleriyle kahve yapıp, ikram etmesi sebebiyle bu hâlden etkilenen Hüseyin Vassâf ve Rızâ Bey, muhabbet ve saygı duydukları Ali Behcet’e birer mısra söylerler. Şiirde onun kahvesinin canlara şifa, şiirlerinin de gönüllere deva olduğunu ifade ederler. Bunun üzerine beş farklı tarikattan manevi eğitim alan Ali Behcet Efendi, bu mısralara irticâlen kendi beyitlerini ekler. Birçok esere sahip olan Ali Behcet Efendi’nin şiirleri dağınık hâldedir. Bu çalışmada şairin -bir divan oluşturacak hacimde ve özellikte olmayan- şiirleri ve bu latif olay ele alınıp, bir araya getirilmiş ve incelenmiştir.Item Âlî Bey’den sultanlara nasihat ve hükümdarlarda olması gereken özellikler(Uludağ Üniversitesi, 2007-06-01) Eğri, Sadettin; Fen Edebiyat Fakültesi; Türk Dili ve Edebiyatı BölümüTürk edebiyatı, ruh ve estetik dünyamıza manzumelerle hitap ederken, belli bir fikri de dile getirir. Kültür tarihimizde mevcut olan pek çok eser ise, hemen her alanda yazılmış ve dikkatlere sunulmuştur. Çok zengin bilgi ve tecrübeye sahip olan XVI. yüzyıl şairlerinden Gelibolulu Mustafa Âlî, şair-tarihçi-idareci kimliği ile şöhret bulmuştur. Pek çok eseri olan şairin özellikle Nushatü’s-Selâtîn adını verdiği kitabı; o devrin eleştirel aynası gibidir. Eserin birinci bölümünde padişahların mutlaka dikkat etmesi ve uyması gereken “17 Lâzime”den bahsederken; devlet ve toplum hayatında rastlanabilecek olaylara dikkati çekmiş ve tespitleriyle birlikte tavsiyelerini de sıralamıştır. Ayrıca ele aldığı konuyu, uygun şiirlerle desteklemiştir.Item Ali Rûmî’nin Elif-Nâmelerinde şahıs ve eser isimleri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-12-11) Eğri, Sadettin; Fen Edebiyat Fakültesi; Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 0000-0001-9879-5291Türk edebiyatında elif-nâmeler hemen her dönem tarihte ilgi duyulan ve örnekleri verilen bir konudur. Anlatımların çok daha çekici hâle getirilmesinin yollarından birisi olan bu manzumeler, harflerin hem şekil hem de anlam bakımından imge olarak kullanılmasıdır. Leb-değmez, muvaşşah, mühmel, mu’cem, hayfa, rakta gibi harf temelli söz sanatları, harflerin şekillerine göre benzetmeler yapılması ve ebced hesabı ile ilgili unsurlar harflerle ilgili özelliklerden yalnızca birkaçıdır. Edebî kaynaklarda ve özellikle tezkirelerde hayatı ve şahsiyeti hakkında bilgi bulunmayan Seyyid Ali Rûmî, Dürrü’l-Fu’âd ve Şeyhu’l-İrşâd adını verdiği hacimli eserinde kendisi ve eserleri hakkında ayrıntılı bilgiler sunmaktadır. Bu eserde bulunan iki elif-nâmesinde tasavvufî açıdan gönülden bağlı olduğu Abdülkadir Geylânî ve onun eserleri hakkında bilgileri manzum olarak anlatır. İkinci elif-nâmesinde ise, yaşadığı dönemdeki insanlarda bulunan ahlakî ve dinî zafiyetleri eleştirip, onlara yol gösterir. Aslında bir elif-nâme örneği olmayan üçüncü şiirinde kendisinin yazdığı eserlerin isimlerini yazıp, o risale ve kitapları tanıtır. Ne yazık ki Ali Rûmî’nin adı geçen eserleri günümüze kadar tespit edilememiştir.