Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi / Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/5064
Browse
Browsing by Department "Eğitim Fakültesi"
Now showing 1 - 20 of 39
- Results Per Page
- Sort Options
Item 19. yüzyılın ikinci yarısında Kazan Tatar edebiyatı ve Maarifetçilik hareketi(Uludağ Üniversitesi, 2009-01-06) Kamalieva, Alsu; Eğitim Fakültesi19. yüzyılın sonlarında Tatar aydınlarını, sanatçılarını derinden etkileyen en önemli fikir ve edebiyat akımı Maarifetçilik1 hareketidir. Bu hareket kısa zaman içerisinde Tatar aydınları arasında etkisini hissettirmeye başlar. Aydınlanma hareketi Batı Avrupa'da 18. yüzyılda başlarken, Kazan Tatarları arasında 19. yüzyılda kendini gösterir. Çünkü, 1. Petro'nun başlattığı reformlar 2. Katerina tarafından da yeni reformlarla pekiştirilir ve bu da Rusların Batı Avrupa seviyesine ulaşmasını sağlar. Bu durumda Müslüman Türk asıllı halklardan olan Kazan Tatarlarının, Hıristiyan Ortodoks Rus hakimiyetinden ve onun baskısından kurtulmaları için kendilerine gelmeleri, kendilerine dönmeleri gerekiyordu. Bunun için önceleri medrese çevrelerinde, münkariz içtihadı (kapalı olan içtihadı) açmak, yenilikler karşısında dine uygunluk bilgilerini bulup çıkarmak gerekiyordu. Bu gerekliliği ortaya atan Abdürrahim Utız İmeni (1754-1834) ve Abdünnasır Kursavi (1776-1812) ile Maarifetçilik akımı başlar. Kendini ve evreni tanıma ile Tanrıyı tanıma inancından yola çıkan Maarifetçiler, halkı eğitmeye, onları medenileştirmek için bilgilendirmeye çalışırlar. Bu hareketin önde gelen fikir ve edebiyat adamları: Şehabeddin Mercanî (1816-1889), Zahir Bigiyev (1870-1902), Abdurrahman İlyasî (1856-1895), Hüseyin Feyizhanov (1828-1866), Kayyum Nasrıy (1825-1902), Fatih Kerimi (1870-1937), Miftaheddin Akmolla (1831-1895) gibi isimlerdir.Item A. Adnan Saygun’un Op.31 “Partita” adlı solo viyolonsel (IV. Bölüm) eserinin geometrik modellemesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-01-31) Demirbatır, R. Erol; Yağcı, Filiz; Ezentaş, Rıdvan; Fen Edebiyat Fakültesi; Matematik Bölümü; 0000-0002-9472-3001; 0000-0001-5574-9922; 0000-0001-8619-8334Müzik, en temel ögesinden en karmaşık ögesine kadar, çeşitli matematiksel yapıları içermekte olup, müzik ile matematik pek çok açıdan birbiriyle ilişkili iki disiplindir. Türk beşleri içinde yer alan Ahmet Adnan Saygun, ülkemizde Cumhuriyet Dönemi çoksesli müziğinin önemli bir ismidir. Saygun’un, Op. 31 “Solo Viyolonsel için Partita”adlı yapıtı, 20. yy solo viyolonsel yapıtları arasında uluslararası tanınırlığı olan eserlerden biridir. Bu çalışmanın amacı, matematiksel kodlama yoluyla Saygun’un Op.31 “Partita” adlı solo viyolonsel eserinin (IV. Bölüm) geometrik modellemesinin oluşturulmasıdır. Seçilen eserin ses yükseklikleri ve süre değerleri matematiksel olarak kodlanmış ve daha sonra kodlamalar çoklu regresyon analizi yapılarak uygun model bulunmuştur. Bu analizin sonucunda elde edilen regresyon denklemi ile eserin geometrik modellemesi oluşturulmuştur. Bu denklemin, cebirsel, trigonometrik ve ters trigonometrik fonksiyonların kombinasyonundan meydana geldiği görülmüştür.Item Ahıska Türklerinde kişi adları(Uludağ Üniversitesi, 2009-01-06) Esen, Minara Aliyeva; Eğitim Fakültesi; Türkçe Eğitimi BölümüBu çalışmada Ahıska Türkleri sosyo-kültürel bağlamında kişi adları üzerine yapısal ve semantik bir değerlendirme yapılmaktadır.Item Anonim bir Târîh-i Âl-i Osmân nüshasının sözvarlığında kalıp yapılar ve arkaik kelimeler(Uludağ Üniversitesi, 2010-01-12) Uluocak, Mustafa; Baştürk, Şükrü; Eğitim FakültesiOsmanlı Devleti'nin kuruluş devrine ait tarihî vesikaların önemli bir kısmını “Tevârîh-i Âl-i Osmân”lar oluşturmaktadır. Kuruluştan yaklaşık bir asır sonra kaleme alınmaya başlayan ve bir kısmı anonim özellik taşıyan bu eserler, Osmanlı tarih yazıcılığının da başlangıcı sayılmaktadır. Tarihî yönüyle kuruluş devrinin aydınlatılmasına ışık tutan bu türün ilk örnekleri, edebi yönüyle de o devir Türkçesinin dil özelliklerini yansıtmaktadır. Tevârîh-i Âl-i Osmân metinleri, kendine has söz varlıkları ile de aynı zamanda birer dil yadigârı durumundadırlar. Bu çalışmada, Bursa İnebey Kütüphanesi Ulucami 2495 numarada kayıtlı anonim bir Tevârîh-i Âl-i Osmân nüshasının söz varlığı içinde arkaik kelimeler, deyim ve kalıp ifadelerin tespitine çalışılmış ve bu anlamda Türkçenin söz varlığına katkıda bulunmak amaçlanmıştır.Publication Armağan-ı Yasin-i Şerîf(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-03-09) Alyılmaz, Semra; Alyılmaz, Cengiz; Fen Edebiyat Fakültesi; Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü; Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalı; 0000-0002-1725-0650; 0000-0002-3634-9015Tarih boyunca farklı coğrafyalarda yaşayan Türkler, geçmişten günümüze kadar pek çok dini kabuletmişlerdir. Tengriçilik (Şamanizm / Kamizm), Budizm, Mecusilik / Zerdüştilik, Manihaizm, Hristiyanlık (Nasturilik), Musevilik / Yahudilik ve İslamiyet Türklerin kabul ettikleri dinlerin en bellibaşlı olanlarıdır. Bu dinlerden Türkleri sosyal ve kültürel bakımdan en çok etkileyen de kuşkusuz ki İslamiyet olmuştur. Türklerin İslamiyet’i kabul ettikten sonra eski inançlarının ve geleneklerinin pek çoğunu terkettikleri, birçok alanda İslami kuralları, Kur’an-ı Kerim’deki emir ve yasakları, Hz. Muhammed’in hadislerini hayatlarının merkezine koydukları bilinmektedir. Türklerin doğum ve ölümle ilgili bazı inanışlarının; mevlit okutma, kandil ve bayram kutlama geleneklerinin temelinde de çoğunlukla İslami kuralların ve inanışların olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Anadolu’da yaşayan Türkler arasında, Kur’an-ı Kerim’in 114 suresinden biri olan ve 36. Sureyi oluşturan Yasin suresi, ayrı bir yere ve öneme sahiptir. 83 ayetten oluşan sure, Müslümanlar tarafından “Kuran’ın Kalbi” olarak kabul edilmektedir. Bu surenin önemiyle ilgili olarak Hz. Muhammed’in sözleri bulunmaktadır. Müslümanlar hem surenin ifade ettiği anlamları hem de Hz. Muhammed’in bu sureyle ilgili olarak söylemiş olduğu sözleri göz önünde bulundurarak doğumdan ölüme kadar hayatın her alanında Yasin-i Şerif okumanın yararına inanmışlar; bununla ilgili bazı geleneklerin oluşmasını da sağlamışlardır. Ramazan ayının her günü farklı bir amaçla Yasin-i Şerif okuma geleneği de bunlardan birini oluşturur. Temeli yüzlerce yıl öncesine dayanan bu gelenek Anadolu’nun farklı bölgelerinde hâlâ devam ettirilmektedir. “Armağan-ı Yasin-i Şerîf” adlı eser de bu geleneğin varlığına ve tarihinin eskiliğine tanıklık etmektedir. “Armağan-ı Yasin-i Şerîf”, Arap alfabesiyle ve Osmanlı Türkçesiyle XX. Yüzyılın başlarında yazılmıştır ve yazarı bilinmemektedir. Dil özellikleri eserin, daha önceki yıllarda yazılmış bir kaynak eserden hareketle yazıldığını göstermektedir. “Armağan-ı Yasin-i Şerîf” adlı eser hâlen Bursalı iş adamı İbrahim Koca’nın arşivinde bulunmaktadır.Item Âşık Mevlüt İhsanî’nin halk hikâyelerinde değerler(Uludağ Üniversitesi, 2013-07-31) Oğur, Erol; Taş, Hülya; Fen Edebiyat FakültesiTürklerde yazılı dönemden önce de millî ve sözlü edebiyat vardır. Sözlü edebiyat, yazılı edebiyat döneminden sonra da devam etmiştir. İslâmiyet’in kabulünden sonra da yazılı edebiyat yanında bu edebiyat -Türklerin farklı medeniyet dairelerinin tesiri altına girdikleri zaman da- yine kuvvetle yaşamaya devam etmiştir. Sözlü edebiyatın en önemli örneği destanlardır. Destan geleneği, sezdirme yoluyla “değer aktarımı” da gerçekleştirir. Türklerde destan ve hikâye söyleme geleneğinin İslamiyet sonrası en önemli örneğini Dede Korkut Hikâyelerinde görürüz. Bu hikâyeler, epik destandan halk hikâyesine geçişin örneğidirler. Türk halk hikâyeleri, 15. yüzyıldan itibaren eski destanların yerini almış, âşıklar tarafından söylenmiş ve yayılmıştır. Halk hikâyeleri, destan döneminden itibaren mitolojik özellikleri, tarihî değerlerimizi, kültür unsurlarımızı içinde barındıran ve aktaran bir özellik gösterir. Yüzyıllarca Türk milletinin estetik zevk ve eğitim ihtiyacını karşılayan halk hikâyeleri, günümüzde de bu özellikler yönünden büyük değer taşımaktadır. Bu sebeple, Fikret Türkmen ve Mustafa Cemiloğlu tarafından derlenmiş olan Âşık Mevlüt İhsanî’nin Halk Hikâyeleri içerdikleri değerler yönünden incelenmiştir.Item Belarus’un coğrafi konumu ve fiziki coğrafya özellikler(Uludağ Üniversitesi, 2014-06-01) Çalışkan, Vedat; Galay, Elena; Arslan, Mehmet; Atasoy, Emin; Eğitim FakültesiAvrupa Birliği’nin doğu sınırlarında bulunan Belarus, Türkiye’ye coğrafi mesafe bakımından uzak bir ülke değildir. Ancak ekonomik, ticari, kültürel karşılıklı ilişkilerin henüz belirli bir olgunluğa erişmemiş olması nedeniyle ülkemizde bilinirliği yüksek olmayan bir Slav ülkesidir. Türkiye’deki ulusal literatürde de Belarus ile ilgili araştırmalar yok denecek kadar azdır. Kuşkusuz bu değerlendirme eski Sovyet mekânından doğan birçok ülke ve çeşitli statülerdeki idari yönetimler için yapılabilir. Bu nedenle ülkemizde coğrafya biliminin yapacağı en önemli katkı alanlarından birisi de ülke tanıtımları oluşturmaktadır. Üstelik hızla değişen dünya koşullarına koşut olarak ülkelerin beşeri coğrafya özellikleri de oldukça dinamik ve değişkendir. Bu bakımdan Türkiye’de coğrafyacıların belirli aralıklarla yenileyecekleri ülke tanıtım çalışmalarına büyük ihtiyaç vardır. Küresel dünyanın sürekli değişen, fırsat ve olanaklarını izleyebilmek; uluslararası ekonomik, ticari, kültürel, politik ilişkilerde yeni beliren olanakları değerlendirebilmek için güncel veriler ve değerlendirmeler içeren ülke tanıtımları giderek önem kazanmaktadır. Çalışmanın başlıca amacı, Belarus’un coğrafi konum özelliklerini ve bunun jeopolitik-jeoekonomik yansımalarını irdeleyerek Belarus’un öne çıkan temel coğrafi özelliklerini tanıtmaktır. Çalışmada Belarus’un temel doğal ortam özelliklerinin yanı sıra, bu ülkeyi farklılaştıran karakteristik özellikler tartışılmıştır.Item Beşeri sorunlar açmazında Belarus Cumhuriyeti(Uludağ Üniversitesi, 2013-07-31) Atasoy, Emin; Eğitim FakültesiSSCB’nin dağılması sonucunda 1991 yılında bağımsızlığını kazanan Belarus, Avrupa’nın genç cumhuriyetlerinden biridir. SSCB sonrası dönemde Belarus Cumhuriyeti, ciddi bir siyasal, toplumsal ve ekonomik bunalımla yüzleşmiştir. 21. Yüzyılın başında derinleşen bu bunalımın toplumun tüm kesimlerini etkilemesi sonucunda, ülkede bazı beşeri sorunlar yaygınlaşmıştır. Bu çalışmada Belarus’ta görülen ve ülkeyi tehdit eden başlıca demografik, sağlık ve toplumsal sorunlar sekiz başlık altında irdelenmiş ve beşeri coğrafya penceresinden tartışmaya açılmıştır. Ülkemizde Belarus Cumhuriyeti ile ilgili yok denecek kadar az sayıda bilimsel çalışma vardır. Bu nedenle bu araştırmanın öncelikli amacı bu az bilinen ülkeyi Türk okuyuculara tanıtmaktır. Çalışmanın diğer bir amacı ise Belarus örneğinden yola çıkarak eski SSCB Cumhuriyetlerinin yaşadıkları toplumsal sorunlara dikkat çekmek ve bu ülkelerin geleceğini tehdit eden beşeri sorunlara ışık tutmaktır.Item Bulgaristan’ın coğrafi – jeopolitik konumu ve yansımaları(Uludağ Üniversitesi, 2010-01-06) Atasoy, Emin; Eğitim Fakültesi; İlköğretim BölümüBulgaristan her şeyden önce kalabalık Türk ve Müslüman nüfus kitlelerine sahip olan bir Balkan ve Karadeniz ülkesi olarak Türkiye’nin asırlar boyu en eski komşularından biridir. Fakat ne yazık ki Türkiye jeopolitiği açısından önem taşıyan bu ülke ile ilgili coğrafi çalışmaların sayısı çok yetersizdir. Bu çalışmada bir yandan komşumuz Bulgaristan’ın sınır özellikleri ve kısa tarihsel gelişimi irdelenmiş, diğer yandan da bu Balkan ülkesinin coğrafi ve jeopolitik konumunun avantaj ve dezavantajları tartışılmıştır. Yapılan çalışmanın öncelikli amacı bir yandan tarihi ve kültürel bağlarımız olan bu komşu ülkenin iç sorunlarını irdelemek, diğer yandan da coğrafi ve jeopolitik konum özelliklerini tartışarak, gereken sonuçları elde etmektir.Item Bursa Balkan göçmenleri ağızlarında isim işletme ekleri(Uludağ Üniversitesi, 2013-01-31) Uluocak, Mustafa; Baştürk, Şükrü; Ogur, Erol; Eroğlu, Süleyman; Şahin, Hatice; Eğitim Fakültesi; Türkçe Eğitimi BölümüAnadolu’da göçmen iskânının önemli merkezlerinden biri olan Bursa, 18. Yüzyıldan başlayarak 20. Yüzyılın sonlarına kadar farklı coğrafyalardan pek çok göç almış ve buna bağlı olarak da Bursa’da yeni yerleşim birimleri kurulmuştur. Bursa’ya gelen göçmenler, başta il merkezi olmak üzere İnegöl, İznik, Gemlik, Karacabey, Mudanya, Mustafakemalpaşa, Orhangazi ve Yenişehir ilçelerine yerleştirilmişlerdir. Bursa yöresine gelen göçmenler kültürel zenginliklerini de beraberinde getirmişlerdir. Bu kültürel zenginliklerin başında da dil gelmektedir. Bu açıdan Bursa, yerlisiyle göçmeniyle zengin bir ağız çeşitliliğine sahiptir. Bursa’nın yerli ağızlarının derlenip incelenmesi daha önce tarafımızdan yapılmış olmasına rağmen Bursa ağızlarıyla ilgili çalışmalar ancak Bursa göçmen ağızlarının da buna dahil edilmesiyle tamamlanmış olacaktır. Bu incelemenin ilk adımı olarak “Bursa Balkan Göçmenleri Ağızlarının Derlenip İncelenmesi” adlı proje kapsamında derleme ve çözümleme çalışmaları yapılmıştır. Bu bildiride Bursa Balkan göçmenleri ağızlarındaki isim işletme ekleri üzerinde durulacaktır.Item Bursa yerli ağızlarında isim işletme ekleri(Uludağ Üniversitesi, 2009-12-01) Baştürk, Şükrü; Uluocak, Mustafa; Eroğlu, Süleyman; Şahin, Hatice; Fen Edebiyat Fakültesi; Türkçe Eğitimi BölümüTürkiye Türkçesi ağızlarıyla ilgili çalışmaların özellikle son yıllarda büyük artış gösterdiği bilinmektedir. Bu artışa bağlı olarak bugüne kadar çok az incelenmiş ya da hiç ele alınmamış bölge ağızları üzerinde yoğunlaşan çalışmalar dikkati çekmektedir. Bugüne kadar bir iki çalışmayla ele alınmış Bursa yerli ağızları için Uludağ Üniversitesi destekli bir proje ile başlatılan yerli ağızları derleme ve inceleme çalışmalarının ardından Bursa bölgesi ağızlarının genel özellikleri ve fiil çekimi ortaya konmuştur. Özellikle Bursa yerli ağızlarında fiil çekimi konusunu tamamlayacağı düşünülen bu yazıda Bursa yerli ağızlarında isim işletimi ele alınacaktır.Item The condition of the cultural and historical resources of the Pavlodar region(Uludağ Üniversitesi, 2016-01-31) Zhakupov, Altynbek; Kızılçaoğlu, Alaattin; Wendt, Jan A.; Atasoy, Emin; Eğitim Fakültesi; İlköğretim BölümüThe Pavlodar region is located in the northeast of Kazakhstan. The most part of the territory of the Pavlodar region is in limits of the South of the West Siberian Plain on average a watercourse of the river Irtysh, and occupies the space of 127,5 thousand km ². In the north the area borders with the Russian Federation (Omsk region), in the south - with the Karaganda region, in the east - with East Kazakhstan, in the West - with Akmolinskaya and North Kazakhstan regions. Total, there are about 1000 archaeological monuments in the area, most of which, 705 are included in "The arch of monuments of the Pavlodar region", but the potential of their further identification isn't exhausted yet. From 12 districts of the region, the greatest numbers of monuments of archeology are three largest districts, Bayanaul, Mayskiy and Ekibastuz have, and then follow Pavlodar, Lebyazhinskiy, Shcherbaktinskiy and other districts. The article discusses the situation in the region at the moment as the main tourist cluster componentItem Edebî bir tür olarak mevlitler - şekil özelliklerine dair bazı değerlendirmeler -(Uludağ Üniversitesi, 2010-01-06) Eroğlu, Süleyman; Eğitim Fakültesiİslamiyet’le birlikte, Müslüman toplumlarda yeni edebî türler ortaya çıkmıştır. Hz. Muhammed’in doğumunu esas alan mevlit türü de bunlardan biridir. İlk örneklerine Arap edebiyatında rastlanılan mevlit türü eserler, kısa süre sonra Türk edebiyatında da kendini göstermiştir. Edebiyatımızdaki en meşhur örneği ise şüphesiz Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-Necât’ı olmuştur. XV. yüzyılda Süleyman Çelebi ile açılan mevlit çığırı, zamanla yüzlerce mevlidin kaleme alınmasına da vesile olmuştur. Edebî eserlerimiz içerisinde kayda değer bir sayıya sahip olan mevlit türü eserler, şekil ve muhteva yönünden bir hayli edebî malzemeyi barındırmaktadırlar. Bu çalışmada, oldukça geniş bir konu olan mevlit türünün doğuşu, gelişimi ile mevlitlerin şekil özelliklerine dair değerlendirmelerde bulunulmuştur.Item Federal bölgelere göre Rusya’nın nüfus ve etnocoğrafya özellikleri(Uludağ Üniversitesi, 2010-01-12) Atasoy, Emin; Eğitim Fakültesi; İlköğretim BölümüBu çalışmada Rusya’da yer alan yedi federal bölgenin etnik ve demografik özellikleri irdelenmiş ve beşeri özellikler bakımından bölgeler arasında coğrafi karşılaştırmalar yapılmıştır. Çalışmada önce Rusya’nın federal yapısı ve federal bölgelerin idari ve coğrafi özellikleri incelenmiş, daha sonra ise bu bölgelerin etnik ve demografik özellikleri tartışılmıştır. Böylece Rusya’nın beşeri coğrafyasına hem ulusal hem de bölgesel ölçekten bakılarak, Rusya demografyasına ve etnocoğrafyasına ışık tutulması hedeflenmiştir. Bölgesel coğrafya merkezli bu çalışmada Rusya’daki Federal Bölgelerin coğrafi konumları, sınırları, yüzölçümleri, nüfus sayıları, nüfus yoğunlukları, doğal nüfus artışları, doğum ve ölüm oranları, kentleşme oranları, göç özellikleri, etnik yapıları gibi coğrafi özellikleri karşılaştırılarak irdelenmiştir. Rus bilim uzmanlarının yazmış olduğu coğrafi kaynaklardan sıkça faydalandığı çalışmada Federal Bölgeleri oluşturan idari birimlerin coğrafi, demografik ve etnik özellikleri irdelenerek bir yandan “bölgesel etnocoğrafya portreleri” resmedilmeye çalışılmış, diğer yandan da Rusya’nın öncelikli jeopolitik sorunlarından biri olan “azınlıklar sorununa” ve “etnokültürel farklılıklara” ışık tutulmaya çalışılmıştır. Rusya Federasyonu içinde hem federal bölgeler hem de idari birimler arasında derin sosyal, kültürel, ekonomik ve demografik farklılıkların sürmekte olduğu bu çalışma ile ortaya konulmuştur. Ayrıca Rusya’nın bazı derin idari, politik, demografik ve etnik sorunlarla karşı karşıya kaldığı tespiti de bu çalışmanın sonuçlarından biridir.Item Güzel sanatlar lisesinde çalgı eğitimi alan kaynaştırma öğrencilerine ilişkin öğretmen görüşleri (Bursa ili örneği)(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-11-02) Ceyhan, Şenay Savaş; Alıcı, Sezin; Eğitim Fakültesi; Güzel Sanatlar Eğitimi Ana Bilim Dalı; 0000-0003-4345-8313; 0000-0002-4288-2836Bu araştırma, Bursa Zeki Müren Güzel Sanatlar Lisesinde kaynaştırma öğrencilerine çalgı eğitimi veren öğretmenlerinin karşılaştıkları zorlukları incelemek, öğretmenlerin yaşadığı sorunları tespit etmek ve çözüm önerileri sunmak amacıyla yapılmıştır. Bu araştırma nitel bir araştırma olup, verilerin toplanmasında nitel çalışmalarda en çok kullanılan yöntemlerden görüşme tekniği türlerinden yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. Araştırma bulgularını elde edebilmek amacı ile araştırmacılar tarafından hazırlanmış 10 sorudan oluşan yarı yapılandırılmış görüşme formu hazırlanmış ve katılımcıların bu soruları yanıtlaması istenmiştir. Araştırma sonucunda öğretmenlerin lisans eğitimleri süresince özel eğitim dersi almadıkları, kaynaştırma öğrencilerine yönelik ayrı bir öğretim programına ihtiyaç duyulduğu, okullarda özel eğitim mezunu öğretmenlerin olması gerektiği ve kaynaştırma öğrencilerinin tanılarının daha ayrıntılı bir şekilde koyularak rapor şeklinde öğretmene sunulması gerektiği, çalgı eğitiminde izlenecek yöntemlerin uzman hocalar tarafından geliştirilmesi böylece kaynaştırma öğrencilerinin eğitim faaliyetlerine yönelik çalışmaların daha verimli bir şekilde yürütülebileceği sonucuna ulaşılmıştır.Item Halide Edib Adıvar ve üniversite meselesi(Uludağ Üniversitesi, 2008-12-01) Erdal, Kelime; Eğitim Fakültesi; Türkçe Eğitimi BölümüHalide Edib Adıvar, üniversitede görev almış bir yazar olarak eserlerinde, üniversite eğitimi almış gençlerin ve üniversitede çalışan öğretim üyelerinin sorunlarına dikkat çekmektedir. Çeşitli zorluklarla yurt dışında eğitim alan gençler, yurda döndüklerinde eğitim aldıkları alana uygun bir iş bulamamaktadırlar. Yurt dışına gönderilecek öğrencilerin titizlikle seçilmesi ve ülkemizin ihtiyaçları doğrultusunda eğitim almaları çok önemlidir. Bu çalışmada, Halide Edib’in üniversite personelinin maddi sorunlarına, gençlerin eğitim aldıkları sahalarda çalışamamalarına, yurt dışı eğitimin önemine ve öğrencilere verilecek burslara dair görüşleri incelenmiştir.Item Halide Edib Adıvar ve üniversiteler(Uludağ Üniversitesi, 2007-12-01) Erdal, Kelime; Eğitim Fakültesi; Türkçe Eğitimi BölümüHalide Edib, üniversitede hocalık yapmış bir eğitimci olarak eserlerinde üniversiteden bahsetmiş, üniversitede okuyan ve burada çalışan kahramanlara yer vermiştir. Müstakil yazılarında da üniversite konusunu çeşitli cepheleriyle ele almış olan yazar, bu konuda sık sık yabancı bilim adamlarının görüşlerinden yararlanmıştır. Üniversitelerin özgür olması, üniversitelerin geri kalma sebepleri, üniversitelere öğrenci alımı ve üniversite hocalarının sorunları Halide Edib’in en çok üzerinde durduğu konulardır. Bu çalışmada, yazarın bahsedilen konulara yaklaşımı incelenecektir.Item Halide Edib Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Falih Rıfkı Atay’ın kalemiyle savaş ve çocuklar(Uludağ Üniversitesi, 2003-12-01) Erdal, Kelime; Eğitim Fakültesi; Türkçe Eğitimi BölümüBu çalışmada Türk Edebiyatının önde gelen isimleri olan Halide Edib Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Falih Rıfkı Atay’ın Millî Mücadele sırasında ve sonrasında ülkenin ve savaştan etkilenen çocukların durumunu anlatan yazıları incelenmiştir. İncelemede bu yazarların seçilmesinin nedeni, Yunanlıların Anadolu’da yaptıkları zulümleri belirlemek amacıyla devrin hükümeti tarafından oluşturulan Tedkîk-i Mezâlim komisyonunda yer almalarıdır. Bu yazarlar izlenimlerini “İzmir’den Bursa’ya” isimli kitapta toplamışlardır. Araştırmada bu kitabın yanısıra Falih Rıfkı Atay’ın 1922 yılında Akşam gazetesine yazdığı yazılar da incelenmiştir.Item The ideal Turkish youth and teacher in Mehmet Aki̇f Ersoy’s poems(Uludağ Üniversitesi, 2009-12-01) Erdal, Kelime; Eğitim Fakültesi; Türkçe Eğitimi BölümüMehmet Akif Ersoy is a poet and an intellectual who dedicated his literary works to public and tried to educate them by all means. Aiming at realism in art and usefulness to society, the poet touched upon a different subject matter in his every work of art. Within the variety of subject matters, the only invariable thing in his works is the messages he gives to his readers. It is inevitable for a poet, so sensitive on social matters, to emphasize youth, who is considered as the leading part of the society, and teachers who educate them. Mehmet Akif, as he described the state of the youth on one hand and indicated the qualities of a youth he longed for on the other in his poems, conducted the contemporary youth. The poet, not only indicates the qualities of an ideal teacher, but also disposes the unfavorable qualities of a teacher in his poems. Having been a teacher himself, the views of Mehmet Akif on youth and teachers, are of high-quality to shed light on present and future.Item II. Abdülhamit döneminde öğretmenler için hazırlanmış bir rehber kitap: Hocanın Vazifesi(Uludağ Üniversitesi, 2016-01-31) Düzbakar, Ömer; Yüksel, Sedat; Eğitim Fakültesi; İlköğretim BölümüTanzimat’ın ilanı ile birlikte eğitim alanında da yenilikler yaşanmış, ilk defa Batı tarzı eğitim veren sivil okullar ile bu okullara öğretmen yetiştirmek üzere öğretmen okulları açılmıştır. Bu dönem ve sonrasında öğretmenlerin çağdaş yöntemler kullanması için çeşitli rehber kitaplar hazırlanmıştır. Bu makalede bu rehber kitaplardan birisi olan 1299 yılında (1881/1882) yayınlanan “Hoca’nın Vazifesi” isimli risale ele alınmıştır. Eserin yazar ismi konusunda tereddütlerimiz vardır. Eserin yazarı Milli Kütüphanedeki katalogda Esad (http://kasif.mkutup.gov.tr/SonucDetay.aspx?MakId=1098280), yurt dışındaki kataloglarda ise A. Sami olarak geçmektedir (http://catalog.hathitrust.org/Record/009041058). Biz eserin Milli Kütüphanede yer alan nüshasını incelediğimizden dolayı yazar adı olarak Esad (?)’ı kullanmayı tercih ettik. Makalede risale tanıtılarak metnin günümüz Türkçesi’ne çevirisi yapılmış ve orijinal metin çalışmanın sonuna eklenmiştir. Ele alınan risale giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında öğretmenliğin ticari bir kazanç amacıyla değil, hayırlı bir hizmet için yapılması gerektiği vurgulanmaktadır. Birinci bölüm “Hüsn-ü Ahlak ve İdare” başlığını taşımakta olup genel olarak çocukların ahlaki yönden gelişimlerinde öğretmenin davranışlarının önemi ve öğretmenin taşıması gereken bazı ahlaki özelliklerden bahsedilmektedir. İkinci bölüm ise “Suret-i Tedris” ismini taşımaktadır. Bu bölümde öğretmenin çocuklara uygun olacak yaklaşım tarzları ve kullanacakları öğretim yöntemlerinden bahsedilmektedir.