Browsing by Author "Parlak, Bekir"
Now showing 1 - 20 of 44
- Results Per Page
- Sort Options
Item The application of disaster management in Turkey from a comparative perspective: A proposal for a new model(Wit Press, 2010) Gündüz, İbrahim Emre; Brebbia, C. A.; Parlak, Bekir; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü.; 0000-0002-9173-7563; AAG-7412-2021; 57222629138This study examines the mutual relations between risk, risk society and types of disaster, after having defined risk and the risk society, then proceeding to analyze a range of disaster management models that are currently applied in Turkey and other countries. An empirical survey about the last major disaster that occurred in Turkey is carried out. Consequently, a new, effective and functional integrated disaster management model for Turkey is proposed. The term 'risk society' describes the inevitable new hazards produced by industrial society's process of development. The risk society brings not only hazards and risks that are not familiar and have not been faced before, but also prosperity and benefits for the members of the risk society. Natural and man-made disasters affect human beings more than in pre-industrial society and produce distinctive impacts on and changes in the psychological structure of urban society after disasters. The disaster management system applied in the risk society should be different from classical systems. While implementing a disaster management model, specific types of disaster that may occur in urban areas should be considered. The model should include swift response, efficiency and practicality. As a conclusion of all these studies, a new, effective disaster management model applicable to Turkey is proposed.Item Bağımsız idari oteriteler ve Türkiye uygulamasından bir örnek: Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu(Uludağ Üniversitesi, 2005) Sobacı, Mehmet Zaid; Parlak, Bekir; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Kamu Yönetimi Anabilim Dalı.Devletin ekonomik ve toplumsal yaşamdaki değişen rolünün kamu yönetimine yansıması olarak değerlendirilen ve yaşamın hassas sektörleri olarak kabul edilen rekabet, bankacılık, enerji, finans, insan hakları ve gıda ve ilaç güvenliği gibi sektör ve alanlarda düzenleme ve denetim yapan bağımsız idari otoriteler, ekonomik,toplumsal ve siyasal yaşamı gün geçtikçe daha fazla etkilemektedirler.Politikacılar ve ilgili oldukları sektördeki aktörlerin karşısında konumlarının güçlendirilmeleri ve söz konusu aktörlerden gelebilecek telkin ve baskılardan izole edilmeleri amacıyla bağımsızlık ile donatılan bağımsız idari otoriteler, sahip oldukları özellikleri, görev ve yetkileri, sorumlulukları, örgütlenmeleri, personeli ve bütçeleri ile idari örgütlenme içerisinde yer alan klasik idari birimlerden farklılık arz etmektedir. Anglo-Sakson yönetim geleneğinde uzun bir tarihsel geçmişe sahip olan bağımsız idari otoriteler, sahip oldukları özellikleri nedeniyle üniter devlet yapısının temel ilke ve prensipleriyle çatışmaktadır. Bu bağlamda, söz konusu kurumlar meşruiyet ve hesap verebilirliklerindeki yetersizlikler açısından eleştirilmektedir.Dolayısıyla, bağımsız idari otoritelerin ülkelerin kendi iç ihtiyaçlarından varlık bulması ve kendine has ilke ve özelliklere göre yapılandırılması gerekmektedir.Türkiye'de bağımsız idari otoriteler Avrupa Birliği'ne üyelik süreçleri veya ekonomik krizlerin atlatılması sürecinde uluslar arası örgütlerin telkini gibi konjonktürel ve zorlayıcı gelişmeler sonucu ortaya çıkmıştır. Türkiye'deki bağımsız idari otoritelerden biri olan ve 2001 yılında benzer süreçler sonrasında oluşturulan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, özellikleri, görev ve yetkileri, sorumlulukları,örgütlenmesi ve idari ve mali özerklikleri açısından üst düzey bir bağımsız idari otoritedir.Item Bursa Osmangazi ve İnegöl belediyeleri yönetim sistemleri: Kalite yönetimi perspektifinden karşılaştırmalı bir analiz(Uludağ Üniversitesi, 2005) Berkün, Sanem; Parlak, Bekir; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Kamu Yönetimi Anabilim Dalı/Yönetim Bilimi Bilim Dalı.Ülkemizde , yerel yönetimleri güçlendirme ve yerel yönetim hizmetlerinin sunumunda etkinlik sağlama , hedeflerini gerçekleştirme yolları arasında Toplam Kalite Yönetimi modelinin yerel yönetimlerde uygulanması üzerinde odaklanan çalışma , odaklanan bu noktayı ortak nokta haline getirmeyi amaçlamaktadır. Çalışma , Toplam Kalite Yönetimi modelinin hedeflere ulaşmada büyük katkılar sağlayacağı düşüncesinden hareketle ; Toplam Kalite Yönetimi modelini uygulayan Bursa Osmangazi ve Toplam Kalite Yönetimi modelini uygulamayan Bursa İnegöl Belediyeleri yönetim sistemlerini , Toplam Kalite Yönetimi bağlamında , yapılan anket ve dokümantasyon çalışmaları ışığında inceleyerek , Toplam Kalite Yönetimi modelinin yerel yönetimlerde uygulanmasının yerel yönetim hizmetlerinin sunumunda etkinlik sağlayacağı , halkın yerel yönetimlere olan güvenini , ilgisini ve bağlılığını çoğaltacağı ve dolayısıyla demokratikleşmeyi hızlandırıcı yönde etkide bulunacağı sonucunu elde etmiştir. Bazı belediyelerimizin Toplam Kalite Yönetim tekniklerini , yönetimlerine aktararak elde ettikleri büyük başarılar , büyük bir bölümü boş olan bardağımızı çağdaş yönetim tekniklerinden yararlanarak kolaylıkla doldurabileceğimizi kanıtlamaktadır.Item Çetrefilli sorunlarla mücadele yöntemi olarak bütünleşik kamu yönetimi yaklaşımı: Türkiye’nin göç yönetimi üzerine bir inceleme(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-03-28) Hatipoğlu, İbrahim; Parlak, Bekir; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı/Yönetim Bilimleri Bilim Dalı.; 0000-0002-4561-9160Göç olgusu karmaşık ve çok boyutlu bir politika problemidir. Dolayısıyla göç yönetimi ilgili paydaşlar arasında yüksek düzeyde koordinasyon ve işbirliği gerektirmektedir. Bu bağlamda bu tezin amacı göç olgusunu çetrefilli sorun kavramı bağlamında analiz ederek, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile Türkiye’nin göç yönetiminde yaşanan değişimi Bütünleşik Kamu Yönetimi yaklaşımı bağlamında analiz etmektir. Tezin ilk bölümünde çetrefilli sorun kavramı açıklanarak, göç olgusu bu kavram bağlamında tartışılmıştır. Çalışmanın ilk bölümünde göç olgusunun çetrefilli bir sorun olduğu belirtilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde, çetrefilli sorunlarla mücadele yöntemlerinin en etkinlerinden biri olan Bütünleşik Kamu Yönetimi yaklaşımı ortaya çıkış süreci, kapsamı ve yaklaşıma yönelik eleştirileri de içerecek şekilde anlatılmıştır. Tezin son bölümünde ise öncelikle Türkiye’nin göç ve yönetimi tarihi özetlenmiştir. Bu bölümde Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile Türkiye’nin göç yönetiminde yaşanan değişim Bütünleşik Kamu Yönetimi reformu bağlamında analiz edilmiştir. Bu bölümde, gerçekleşen değişimin Bütünleşik Kamu Yönetimi yaklaşımı ile benzerlik gösterdiği tespit edilmiştir.Item Cumhuriyet ütopyasında ideal kent: Ankara, İstanbul, Bursa(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-07-14) Şahin, Osman Erdal; Parlak, Bekir; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı/Kentleşme ve Çevre Sorunları Bilim Dalı.; 0000-0002-5964-4981Bu çalışmanın amacı, Cumhuriyet Dönemi’nde (1923-1938) kentlerin ideal şekilde nasıl düzenlendiğini ortaya koymaktır. Cumhuriyet Dönemi’nde ideal kent arayışları, geçmişten kopan her yönüyle Batılılaşan yeni bir toplum meydana getirmeye yönelik mekânsal çabalardır. Bu çabalarla kentlerin, rasyonel bir düzen içerisinde modern görünüm kazanması amaçlanmıştır. Cumhuriyet Dönemi’nde ideal kent arayışları en belirgin olarak Ankara’da başlamıştır. Ulus devletin başkenti olarak Ankara, Cumhuriyet ideallerine göre yeniden inşa edilirken, İstanbul ve Bursa’da ise çeşitli dönüşümler yaşanmıştır. Nitel bir araştırma olan bu çalışmada, doküman analizi yapılarak Cumhuriyet’in çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşma hedefi, bu üç kentte bir ütopyanın gerçekleştirilmesi bağlamında incelenmiştir. Çalışmada temel yaklaşım ise kentsel mekân ve ütopya arasındaki etkileşimin, dönemin söylemleri üzerinden analiz edilerek Ankara, İstanbul ve Bursa örneğinde incelemektir. Cumhuriyet Dönemi’nde bu üç kent; politik, stratejik, ticari ve turistik nedenlerden dolayı ideal şekilde inşa edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca ideal şekilde inşa etme ve düzenlemenin arkasında, bir ütopyanın gerçekleştirilme arzusu yer almaktadır. Bu nedenle Ankara’nın yeni başkent olarak inşası gibi İstanbul ve Bursa’nın düzenlenmesi, eski yaşam şekillerinden kurtulup yeni yaşam şekline giren bir toplumun hızlı dönüşümünü de ortaya koymaktadır. Cumhuriyet Dönemi’nde bu dönüşümün, güçlü politik bir ivme ile birlikte ütopyacı bir arzunun mekânsal örnekleri olduğu görülmüştür.Item Emniyet teşkilatında hizmetiçi faaliyetleri ve polis eğitim merkezleri(Uludağ Üniversitesi, 2005) Gürcan, Bülent; Parlak, Bekir; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Kamu Yönetimi Anabilim Dalı.The fast changing conditions of today directly affect the lives of individuals and communities. All these improvements not only affect the life of community but also lead to a constant change and increase in the qualifications an individual needs to possess. Today, the need for person to be educated and constantly improved is more than ever. No matter how perfect a person or the institution he serves is, they are doomed to disappear unless they keep up with developments. As far as the self-training or improvement of the staff is concerned, in-service training is meant. Owing to the fast change in the elements related to crime and security and the fact that this change will continue faster ever cause not only some variations in the duties of the police but also make continuous training a requirement. Training ant duty are not two independent phases but two processes that should be in incessant contact and relation. A profession and in-service training are whole. Consequently, training does not end with the one provided at schools. Schools are not only the beginning; the main training is given within the job. In many developed countries, in their police-training, after the “short-term theoretical training”, a frequent “inservice training” is observed. Considering all of these facts, a re-structuring process had been launched in Turkish National Police Force in order to give more consideration to in-service training. With the Police Higher Education Law, while 20 Police Schools were transformed into Police Vocational School of Higher Education providing 2 year-education, 7 Police School were transformed into Police In-service Training Centers to be used for inservice training courses. Thus, the Police Training Centre has provided a big opportunity for in-service training activities. The primary aim of this study is in-service training activities of Police Organization and the appraisal of Police in-service training centers opened for that reason. In this questionnaire applied in Bursa Police Training Centre, 1218 police supervisors and officers and 137 faculty members were chosen as samples.Item Federal devletlerde ombudsmanlık kurumu ve yerel ombudsmanlar(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020) Barry, Boubacar Houdy; Parlak, Bekir; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı/Yönetim Bilimleri Bilim Dalı.; 0000-0001-7170-9138Şeffaflık ve insan haklarına saygılı bir şekilde ve kaliteli kamu hizmeti sağlama dinamikleri içerisinde kamu idareleri, farklı denetim türlerine tabidir: idari denetim, siyasal denetim, yargı denetimi, kamuoyu denetimi, uluslararası denetim ve Ombudsman'dır. Ombudsmanlık Kurumu, İskandinavya ülkelerinde tam olarak İsveç'te ortaya çıkmasından sonra, 18. yüzyıldan beri demokratik yönetim sistemi sahibi ülkelerde yer edinmiştir. Hakem rolünü üstlenen bu kurum, aynı zamanda idare ve vatandaşlar arasındaki anlaşmazlıklarda arabuluculuk yapan insan hakları savunmasında önemli bir araç haline geldi. Ombudsmanın, diğer denetim türlerinin kapsamadığı boşlukları doldurmak için kurulduğu unutulmamalıdır; Böylece idare ve vatandaşlar arasında köprü görevi görür. Dünyanın çeşitli ülkelerinde kabul edilmesiyle, genellikle devletlerin yasama organı altında kurulmaktadır. Bu tezde, ombudsmanlık kurumu federal devletlerde ve bu devletlerin yerel yönetiminde ele alınacaktır. Birinci ve İkinci bölümlerde kurumun genel bir çalışması anlatılacaktır. Üçüncü bölümden Yedinci bölüme kadar ombudsmanlık kurumu her kıta için örnek olarak bir federal devlette analiz edilecektir; Sekizinci ve son bölümde ise çalışmamızın konusu olan bu devletler arasında karşılaştırmalı bir çalışma yapılacaktır.Publication Hybrid structures: Innovative governance, judicial and sociological approaches(Springer, 2015-07-01) Aliu, Armando; Parlak, Bekir; Aliu, Dorian; PARLAK, BEKİR; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Kamu Yönetimi Bölüm; 0000-0002-9173-7563; AAG-7412-2021The aim of this study is to examine the new trends in the hybridity research area and clarify the convergence of interests among state actors, private actors and civil society actors. Hybridity is perceived as a multidimensional phenomenon and new paradigm in various industries. The effective collaboration among public sector-private sector-civil society can be attained likelihood with taking into account regional governance and multilevel governance. Hybridity at global governance level covers decentration (supra: centralization and infra: decentralization; or politically/socioeconomically: quasi-decentralization and culturally: denationalization) which includes the nexus of voice (democratic participation) and entitlement (legal/social rights and duties). In this framework, this study explores state and non-state interactions at multiple levels and attempts to clarify how hybridization provides triple win solution for state actors, private actors and civil society actors related issues in realm of theory/praxis dichotomy. Through enhancing legitimacy and effectiveness of the activities and efforts of non-state actors in the framework of (quasi)indirect centralization process, states ensure reciprocal understanding. In this study, constructivism was followed as paradigmatic research method.Item Kamu değeri yönetimi bağlamında kamu-özel ortaklıkları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018-09-12) Gençosman, Fatih; Parlak, Bekir; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı/Yönetim Bilimleri Bilim Dalı.Kamu değeri yönetimi 2000'li yılların sonuna doğru Mark H. Moore tarafından ortaya atılan değer temelli bir kamu yönetimi yaklaşımıdır. Ağ yönetişimi kavramı ile sıkı ilişkisi, geleneksel kamu yönetimi ve Yeni Kamu İşletmeciliği' ne eşit mesafede kuramsal konumu ile geleceğin kamu yönetimi yaklaşımı adayları arasında yerini almıştır. Kamu değeri yönetimi artan bir ilgiyle araştırılmaktadır ve bu konuda yazın canlılığını sürdürmektedir. Bu çalışmada ise bu zamana kadar pek az çalışmanın yapıldığı kamu özel ortaklıkları modellerinin kamu değeri yönetimi bağlamında incelenmesi ele alınmıştır. Bu amaçla kamu özel ortaklıkları bağlamında bir uygulamanın nasıl olabileceği, uygulama durumunda kamu özel ortaklığı modelinin kamu değeri üretmede etkin bir model olup olmadığı çalışmanın cevabını aradığı sorular olmuştur. Kamu değeri yönetimi ilgi çeken bir yaklaşım olsa da pratik uygulama konusundaki zorlukları yaygın bir kullanıma sahip olmasını engellemiştir. Özellikle kamu özel ortaklıkları modelleriyle nasıl bir şekilde örtüşeceği ortaklıkların kendisi hakkındaki sorunlar henüz çözülemediği için çalışmayı zorlaştıran bir faktör olmaktadır. Bu nedenle çalışmada öncelikle kamu değeri yönetimi yaklaşımının kamu özel ortaklıkları bağlamında uygulama imkânı araştırılmış ve bir uygulama yöntemi önerisi sunulmuştur. Uygulama yöntemi önerisi özel sektördeki benzer yönetim yaklaşımlarından esinlenerek ortaya konmuştur. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için geleneksel kamu yönetimi, Yeni Kamu İşletmeciliği ve Post Yeni Kamu İşletmeciliği ile anılan yaklaşımlara kavramsal olarak yer verilmiştir. Bunun yanında kamu değeri yönetimi ve kamu özel ortaklıkları da ayrı başlıklar halinde kavramsal açıdan incelenmiştir. Sonrasında kamu değeri yönetimi bağlamında kamu özel ortakları ele alınmış, öncelikle risk ve fırsatlar ortaya konmuştur. Akabinde bir uygulama yöntemi önerisi sunulmuştur. Böylece konu hakkında daha sonra yapılacak uygulamaya yönelik çalışmalar için de bir temel olabilecek çerçeve oluşturulmuştur.Item Kamu yönetiminde performans değerlendirme ve Emniyet Teşkilatında uygulanması(Uludağ Üniversitesi, 2006-04) Güneş, İsmail; Parlak, Bekir; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Kamu Yönetimi Anabilim Dalı.Etkili her organizasyonun hedeflerine ulaşabilmesi için performansı izlemesi başarının anahtar kavramlarından birisidir. Örgütün başarısının devamı, çalışanlarının başarısına bağlıdır. Bu nedenle, üst düzey yöneticilerden en alt çalışanlara kadar örgütün her üyesi belirli bir ölçünü üzerinde başarı göstermelidir. Halkın huzur ve güvenliği için hizmet eden Emniyet Teşkilatında Performans Yönetimi, hizmetlerin kalitesi ve standartların arttırılmasına odaklanarak suça ve suçlulara karşı daha etkili mücadele edip suçları azaltmayı hedeflemektedir. Polis hizmetlerinin modernizasyonu ve standartlarının attırılması açısından, Toplum Destekli Polislik ve Polisin Adli Kapasitesinin güçlendirilmesi Emniyet Teşkilatının temel ilkeleri haline gelmiştir. Bu çalışmayı yapmaktaki başlıca amaç Türk kamu kurum ve kuruluşlarında uygulanmakta olan performans değerlendirme sistemlerinin geliştirilerek modern yönetim yaklaşımlarına dayalı uluslar arası standartlara ulaştırılabilmesi için örnek bir model oluşturmaktır. Olay yeri inceleme gibi uzman personelin istihdam edildiği birimlerde performans değerlendirmesinin çok güç olduğu bir gerçektir. Bu çalışma özellikle çok ayrıntılı işlemlerin yapıldığı birimlerde de değerlendirmenin yapılabileceği gerçeğini ortaya koymaktadır. Kamu Yönetiminde Performans Değerlendirme ve Emniyet Teşkilatında Uygulanması başlığı altında hazırlanmış olan bu tez üç ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde performans kavramı ve tanımı, performans değerlendirmenin tarihsel gelişimi incelenmiş, performans değerlendirme yöntemleri, performans gösterge kriterleri, değerlendirme süreçleri, hakkındaki konularda ayrıntılı bilgilere yer verilmiştir. İkinci bölümde, Kamu sektöründe performans değerlendirme yöntemleri incelenmiştir. Üçüncü bölümde, Türk Polis Teşkilatında performans yönetimi ve Bursa Olay Yeri İnceleme Ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğünde gerçekleştirilmiş bir alan çalışması örneği verilmiştir.Item Karl Marx ve Max Weber’in bürokrasi kavramına yaklaşımlarının karşılaştırmalı incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-03-27) Kocaman, Mahmut Alper; Parlak, Bekir; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı/Yönetim Bilimleri Bilim Dalı.; 0000-0002-1022-437XKarl Marx ve Max Weber kapitalizmin iki yorumcusu olarak birbirleriyle sıkça karşılaştırılan düşünürlerdir. Weber’in kapitalizme getirdiği kültürel yorum onun anti-Marx olarak adlandırılmasına neden olmuştur. Marx ve Weber’in kapitalizm içerisindeki insan sorununa karşı, sosyolojilerinde ortak felsefi yakınlık görmek mümkündür. Marx’ın yabancılaşmış emek kavramı, kapitalizm içerisindeki insanın giderek kendinden uzaklaştığını ve insanlığını yitirdiğinin ifadesidir. İnsan, bu sürecin sonunda emeğinin ürününden, üretim sürecinden, türsel özünden ve diğer insanlardan yabancılaşarak, daha çok makine daha az insan haline gelmektedir. Weber’in rasyonalizasyon kavramı, Marx’ın yabancılaşmış emek kavramına belirli benzerlikler gösterir. Dünyanın olumlu anlamda entelektüelizasyonu olumsuz anlamda büyüsünün bozulması olarak rasyonalizasyon süreci, zamanla araç-amaç rasyonel eylemin hâkim duruma geldiği birbiriyle bağlantılı süreçleri anlatır. Bu süreçlerin sonunda Weber insanlığın demirden bir kafes içerisine girebileceğini düşünmektedir. Bu çalışmada Marx ve Weber’in yabancılaşma ve rasyonalizasyon kavramları ışığında bürokrasi yaklaşımlarının farklılıkları göz ardı edilmeden benzerlikleri gösterilmeye çalışılmıştır. Söz konusu benzerlikleri makineleşme, araçların ve amaçların tersine dönmesi, giz ve kapalılık gibi temalar üzerinden değerlendirmek mümkündür.Item Karşılaştırmalı ülke incelemeleri bağlamında Türk kamu yönetiminde ombudsmanın uygulanabilirlik analizi(Uludağ Üniversitesi, 2014-05-14) Doğan, Kadir Caner; Parlak, Bekir; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Kamu Yönetimi Anabilim Dalı/Yönetim Bilimleri Bilim Dalı.Ombudsman, kökeni 18. yüzyıla kadar dayanan ve kamu yönetiminin devlet adına denetlenmesi için ortaya çıkmış bir kurumdur. Ombudsman, günümüzde neredeyse tüm çağdaş devletlerde kurulmuştur ve bu kurum dünya boyunca yayılımını devam ettirmektedir. Ombudsman, özellikle demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri ile özdeşleşmektedir. Bu bağlamda da günümüzde tüm dünya devletlerinin ilgisini çekmektedir. Günümüzde devletin ve kamu yönetiminin artan eylem ve faaliyetlerine karşılık olarak topluma sunmuş olduğu görev ve hizmet düzeyinde artışlar meydana gelmiştir. Bu çerçevede devletin artan hizmetlerine bağlı olarak denetimi de önemli bir konu haline gelmektedir. Bu tez çalışmasının konusunu meydana getiren ombudsman da bu sebeplerle kamu yönetiminin denetlenmesi için ortaya çıkmış bir denetim sistemidir. Türkiye'de ombudsmanın veya ombudsmanlık kurumunun uygulanabilirliğini araştıran bu tez çalışması, Türkiye'de bir ombudsmanlığın kurulmasındaki içsel ve dışsal gerekçeleri derinlemesine analiz etmektedir. Bu çerçevede tezin ana hipotezi de bu gerekçeler bağlamında uygulanabilirlik üzerine dayandırılmıştır. Tez çalışmasının ilk bölümünde kamu yönetiminin denetlenmesi üzerinde durulmaktadır. İkinci bölümde ombudsmanlık kurumu kavramsal ve teorik boyutta açıklanmaktadır. Üçüncü bölümde seçilmiş ülke örnekleri çerçevesinde farklı ombudsmanlık kurumu uygulamalarına ve karşılaştırmalarına yer verilmiştir. Çalışmanın dördüncü bölümünde ise Türkiye'de bir ombudsmanlık kurumunun kurulmasını gerektiren içsel ve dışsal gerekçeler, ombudsmanlık kurumu kurma girişimleri, ombudsmanlık kurumunun uygulanabilirliği konularına yer verilmiştir. Çalışmanın son bölümünde ise ombudsmanlık kurumunun Türkiye'de uygulanabilirliğine ilişkin bir alan araştırması yer almaktadır.Item Kentleşme sürecinde ailenin değişimi: Bursa'da bir alan araştırması(Uludağ Üniversitesi, 2014-08-20) Keskin, Enes Battal; Parlak, Bekir; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Kamu Yönetimi Anabilim Dalı/Yönetim Bilimleri Bilim Dalı."Kent" ve "aile" insanlık tarihinin iki önemli olgusudur. Kent, sosyal olarak heterojen bireylerin oluşturduğu, büyük ve yoğun bir yerleşim birimidir. Aile ise, kan, yasa ve evlilik yoluyla, birbirlerine akrabalıkları bulunan hane halkı üyelerinden meydana gelen sosyal bir kurumdur. Aileye, birincil ilişkiler, kente ise, ikincil ilişkiler yön vermektedir. İnsanların kırsaldan kent merkezlerine akın etmesi sonucu, kentlerin nüfus ve alan yönünden büyümesi ise, "kentleşme" olarak adlandırılmaktadır. Kentleşme aynı zamanda, insanların kentte örgütlenme biçimini ifade eden, bir toplumsal değişme sürecidir. Bu bağlamda kentleşme, toplumsal bir kurum olan aileyi de etkilemekte ve değişimine sebep olmaktadır. Çalışmanın ana hipotezi, bu düşünce üzerine kurulmuştur.Sosyal bilimlerde alan çalışması yapılmadan, sadece literatür bilgisiyle özgün ve gerçekci sonuçlar çıkarabilmenin mümkün olamayacağı düşünülmektedir. Bu nedenle çalışma; kentleşme sürecinde ailede meydana gelen değişmeleri, bir alan araştırması çerçevesinde ele almaktadır. Bursa'da yapılan bu araştırma, kır ve kent merkezinde yaşayan aileleri karşılaştırmalı olarak incelemektedir.Çalışmada veri toplamak için yüzyüze anket, görüşme ve gözlem teknikleri kullanılmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde kentleşme, ikinci bölümünde ise aile konusu, ayrıntılı bir şekilde ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde, kentleşme ve aile arasındaki ilişki, toplumsal değişme ve modernleşme kavramları çerçevesinde incelenmektedir. Dördüncü bölümde ise, alan araştırmasının sonuçları yorumlanmaktadır.Item Kıbrıs: Yeni devlet yapılanmasında bir çözüm önerisi olarak fedarasyon(Uludağ Üniversitesi, 2005) Aksoy, Hakan; Parlak, Bekir; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Kamu Yönetimi Anabilim Dalı/Kamu Yönetimi Bilim Dalı.Kıbrıs’ın yaklaşık 8000 yıllık tarihi adanın hakimiyetini elde etmeye veya elinde tutmaya çalışan uygarlıkların savaşları, barışları ve mücadeleleri ile doludur. Toplumsal ve ekonomik olarak Avrupalı olan ada, coğrafi ve tarihi yönden Ortadoğuya olan bağını, siyasi ve hukuki yaşamındaki karışıklıklardan kurtulamayarak ortaya koyar. Bu çalışma, Kıbrıs adası üzerinde yıllardır süregelen anlaşmazlığı objektif ve doğru olarak ortaya koymaya ve sorunun adil ve kalıcı çözümü için siyasi, hukuki, ekonomik ve kültürel olarak dikkate alınması gereken noktalara dikkat çekmeye çalışmaktadır. Yukarıdaki noktalara ek olarak, ada üzerinde kurulması gereken devlet örgütlenmesinin ne olması gerektiği konusu da sebep ve sonuçları ile irdelenecektir. Bütün bu etkenlerin incelenmesi sonucunda elde edilen bilgilere dayanan somut bir çözüm önerisine yer verilecektir. ‘Kıbrıs Sorunu’ na çözüm bulmak amacında olan bir kimsenin yapması gereken ilk şey sorunun nereden kaynaklandığını bulmaktır. Bu da bütün ayrıntıları da dikkate alacak şekilde Kıbrıs tarihini incelemeyi ve anlamaya çalışmayı gerektirir. Ancak objektif bir şekilde tarihsel perspektif tüm ayrıntılarıyla incelendikten sonra ileriye dönük sağlıklı değerlendirme ve öneriler yapılabilir; aksi halde soruna çözüm önerisi getirmek bir yana, sorunu doğru anlamak bile mümkün olmayacaktır. Çalışmada içindeki toplumsal dinamiklerin ve dışından gelen olumlu/olumsuz baskıların soruna ne gibi etkileri olduğunu incelenmiş ve son bölümde de sürece dahil olan AB’nin soruna/çözüme ne gibi etkileri olduğunu irdelenmiştir. Kıbrıs sorununun çözüme ulaşmasının önündeki en temel engellerden biri Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türklerle her türlü eşit paylaşıma hazır olmamasıdır. Gerek tarihsel nedenler, gerekse mevcut asimetrik statüler nedeniyle, iki toplum arasındaki uçurum Kıbrıslı Rumlar lehine aşırı derecede açılmıştır. İşte bu durum, ada üzerindeki kalıcı barışın kurulması ve yaşatılmasını son derece güçleştirmektedir. Sonuç olarak, Kıbrıs, çözülmesi gereken çok bilinmeyenli bir denklem gibi dünyanın gündemini meşgul etmektedir; ancak çözmek için ön koşul ‘anlamaktır^. Önce Kıbrıslılar, sonra da ada dışındakiler sorunu çok iyi anlamalı ve anladıktan sonra çözüm önerisi getirmelidir. Çalışma, detaylı teknik ve özverili araştırma sonucunda, Birleşik Kıbrıs için doğru yönetim şeklinin, tez içinde belirtilen siyasi ve hukuki şartların karşılanması şartıyla, özel düzenlemeleri de (asimetrik) içeren, iki toplumlu, iki kesimli federal Cumhuriyet olarak belirlenmiştir. Çalışma, Yüksek Lisans Tezi olarak, Hakan Aksoy tarafından hazırlanmıştır ve tezin danışmanlığını Doç. Dr. Bekir Parlak yapmıştır. Tezin savunma jürisinde Prof. Dr. Hasan Ertürk ve Doç. Dr. Göksel İşyar bulunmuştur.Item Kitlesel zorunlu göçlerin afetselliği: Suriyeli göçü perspektifinden göç yönetiminde yeni yaklaşımlar(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018-12-21) Şahin, Ali Utku; Parlak, Bekir; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı/Yönetim Bilimleri Bilim Dalı.İnsanlık tarihinin önemli toplumsal olaylarından kabul edilebilecek göç olgusu, iki büyük savaşın yaşandığı son yüzyıllık periyotta kitlesel ve zorunlu bir formda kendisini yeniden göstermiştir. Özelikle savaş ve çatışma bölgelerinden kaçarak güvende olacaklarını düşündükleri ülkelerde sığınma arayanların toplu nüfus hareketleri, göç alan toplumları da etkileyerek çeşitli önlemler almaya mecbur bırakmıştır. Arap Baharı adıyla Ortadoğu coğrafyasını etkileyen halk ayaklanmaları, son olarak Suriye'yi bir iç savaşa sürüklemiş; savaştan kaçan yaklaşık altı milyon insan çevre ülkelere sığınmıştır. Bunlar içerisinde üç buçuk milyondan fazla kişiyle en çok sığınmacı barındıran ülke Türkiye olmuştur. Bu tez çalışması, bilinen yöntemlerle yönetilmeye çalışılan kitlesel zorunlu göçlerin göç alan ülkelere olan etkilerinin analizi ve bu etkiler bağlamında kitlesel zorunlu göç yönetiminde yeni bir perspektif sunmak amacındadır. Klasik göç literatürünün sığınmacı odaklı perspektifinden bakışına karşılık, göç alan toplumlar perspektifinden konuyu inceleyen bu çalışma; Türkiye'deki Suriyeli sığınmacıların doğurduğu etkiler üzerinden kitlesel zorunlu göçlerin afetselliğini değerlendirmekte ve bütünleşik afet yönetimi sistemlerinin kitlesel zorunlu göçlerin yönetiminde uygun bir araç olduğu iddiasını taşımaktadır.Item KOSGEB KOBİGEL- KOBİ gelişim destek programı: Bursa ili özelinde bir değerlendirme(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-12-26) Alural, Barış; Parlak, Bekir; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Siyaset Bilimi ve KamuYönetimi Anabilim Dalı/Yönetim Bilimleri Bilim Dalı.Tüm dünya ile benzer şekilde, ülkemizde de işletmelerin en büyük kısmını meydana getiren Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ’ler), oluşturdukları istidam, değişen ekonomik şartlara hızlı adapte olabilme yetenekleri, rekabetçi yapıları ve bölgeler arası ekonomik dengesizlikleri azaltmadaki pozitif etkileri ile ekonominin en önemli aktörlerindendir. Bu nedenle tüm Dünyada ülkeler KOBİ’lere yönelik özel politikalar belirlemekte, çeşitli destek ve teşvik programları uygulayarak faaliyetlerinde ve gelişimlerinde KOBİ’lere destek sağlamaktadır. Ülkemizde bu görevi yüklenen farklı kuruluşlar olmakla birlikte Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) hedef kitlesinin tamamen KOBİ’lerden oluşması ve tüm çalışmalarını KOBİ’ler özelinde yürütmesiyle bu konuda ilk akla gelen kurum olma hüviyetindedir. KOSGEB’in KOBİ’lere yönelik uygulamakta olduğu farklı destek programlarından biri de çağrı esaslı proje desteği olan KOBİ Gelişim Destek Programı (KOBİGEL) programıdır. İlk çağrıların 2016 yılında açıldığı program kapsamında, projelerin 2018 yılından itibaren tamamlanmaya başlandığı görülmektedir. KOSGEB tarafından verilen KOBİGEL desteğinin ilk sonuçlarının alınmaya başlanması ile birlikte, ilgili desteğin işletmelerde meydana getirdiği etkilerin ve değişimlerin araştırılması, destek modelinin güncellenmesi ve gelecekte oluşturulacak yeni destek modellerinin geliştirilmesi bakımından önem arz etmektedir. Bu çalışma ile KOSGEB tarafından sağlanan KOBİGEL Destek Programı!nın Bursa ili özelinde değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda Bursa’da bulunan KOBİ’lerin destekten yararlanma durumları, destekten faydalanan işletmelere desteğin etkileri araştırılmıştır. Araştırma kapsamında Bursa’daki KOBİ’lerin KOBİGEL desteğinden ne kadar faydalandığına dair bilgiler KOSGEB’den temin edilmiştir. İlde projesini tamamlamış işletmelere anket uygulanarak, faydalanıcıların görüşlerine ulaşılmış ve desteğin işletmelere etkileri hakkında sonuçlara ulaşılmıştır. Araştırma sonucunda destekten yararlanan işletmelerin büyük kısmının destek sonrasında, destek öncesi döneme göre istihdam ve ciro bakımından büyüme gösterdikleri görülmektedir. Ayrıca işletmelerin destek hakkında olumlu görüşlere sahip oldukları ve desteğin rekabetçiliklerine olumlu yönde etki ettiğini bildirdikleri görülmektedir.Item Küreselleşme süreci bağlamında organize suç örgütlerindeki değişimin karşılaştırmalı analizi(Uludağ Üniversitesi, 2013-06-13) Argün, Uğur; Parlak, Bekir; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Kamu Yönetimi Anabilim Dalı/Yönetim Bilimleri Bilim Dalı.Bu çalışma, organize suç kavramının orijininden başlayarak, organize suç olgusunun kısa tarihçesi, terminolojisindeki farklılıklar ve teoriler, küreselleşme sürecinde mafya ve organize suç örgütlerinin değişimini ve eylemlerini kapsamaktadır. Literatürdeki belirsizlikler ve farklılıklar sebebi ile konjonktürel hareket eden ve sürekliliği olmayan örgüt yapıları kapsam dışı tutulmuştur. Bu çalışmanın amacı, küreselleşme ve artan ekonomik bağımsızlığın cesaretlendirdiği ve avantajlar sağladığı organize suç örgütlerinin yapısal ve işlevsel anlamda analizini yapmaktır. Sürekli gelişen iletişim ve bilgi teknolojileri, ülke sınırlarının gittikçe belirsizleşmesi, artan ulaşım imkanları, insan, mal ve hizmetlerin artan mobilitesi ve küresel ekonominin ortaya çıkışı suçun yerelden küresele hareket etmesini sağlamıştır. Bu yüzden modern dünyada organize suç yapısı, küreselleşme kavramından ayrı olarak anlaşılamaz. Özellikle ontolojik ve epistemolojik bağlamda organize suç kavramının tanımındaki farklılıklar göz önüne alınarak değişik idari, siyasal, kültürel ve ekonomik yapıya sahip ülkelere (İtalya, Rusya, Çin, Kolombiya, Japonya ve Türkiye) ait organize suç örgütlerinin karşılaştırılması yapılarak bu alanda literatüre farklı ve özgün bir çalışma sunmak amaçlanmaktadır. Bu karşılaştırma sadece değişik suç gruplarının şemalarını ortaya koyarak belirli ülkelerdeki organize suç örgütlerini değerlendirme değil, aynı zamanda benzer suç gruplarının eylemlerini karşılaştırma imkânı da sağlamaktadır. Modern dünyaya ayak uyduran ya da uydurmaya çalışan organize suç örgütlerinin, antik çağdan günümüze kadar yapısal, işlevsel ve kültürel anlamdaki değişimleri, organize suçla mücadele çalışmalarında dikkate alınması gereken bir süreçtir. Çalışmanın aynı zamanda bu değişim sürecini de yansıtacağı düşünülmektedir. Çalışmanın varsayımı, küreselleşme bağlamında organize suç örgütlerinin modern çağın iletişim, kolay ulaşım, internet gibi nimetlerinden optimum düzeyde faydalanarak, -legal veya illegal- ulusaşırı hızlı meta ve hizmet transferi sağlama yoluyla sermaye ve menfaat edindiği, diğer sosyal varlıklar gibi mafya örgütlerinin de geleneksel karakteristiklerini terk ederek, adeta özel sektör kuruluşu gibi değişime hızla ayak uydurarak kapitalist dünya sistemine eklemlendiği (ekonomi-politiği irdelenecek kadar) hatta kurumlaştığı; bu değişimin eylemleri de kapsadığı ve ülkelerin modernleşme süreçleri ile idari, ekonomik, sosyal ve kültürel durumlarına bağlantılı olarak farklılıklar içerdiği savı üzerinedir.Item Küreselleşme sürecinde dönüşüme uğrayan ulus-devletin iç hukuk yaratımı ve Türkiye açısından değerlendirilmesi: Milletlerarası Tahkim Kanunu(Uludağ Üniversitesi, 2002-10-15) Köseleci, Hülya; Parlak, Bekir; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Kamu Yönetimi Anabilim Dalı.İnsanların toplu yaşama geçmesiyle birlikte doğan hukuk, her zaman iktidarı elinde bulunduran tarafından oluşturulmuştur. Bu doğrultuda hukuk iktidarda oluşan dönüşümlere paralel olarak tarih boyunca dönüşüme uğramıştır. Orta Çağ' in çoklu iktidar ortamında hukuk da çoklu bir görünüm sergilemiştir. Ancak modern ulus-devletin doğuşu ile birlikte, iktidarın merkezi bir otorite etrafında toplanması sonucu hukuk merkezi otorite tarafından sistemli bir biçimde üretilerek "birliğe" kavuşmuştur. Yirminci yüzyılın son otuz yılında, küreselleşme süreci içerisinde dünyanın ekonomik, siyasi ve kültürel yapılan dönüşüme uğramıştır. Küreselleşme süreci bir zamanlar dünyada en üst otorite kabul edilen ulus-devlet yanında farklı iktidar birimleri oluşturmuştur. Bunun sonucunda bir zamanlar en üst otorite olması nedeni ile ulus- devletin tekelinde olan pek çok işlev farklı iktidar birimlerine dağıtılmıştır. Ulus- devletin tekelinden çıkan en önemli işlevlerden biri de hukuk yaratma ve yargılama yetkisi olmuştur. Farklı iktidar birimlerinin hukukun oluşumuna katılması ile bu süreç içerisinde dünyada çoklu hukuk yeniden doğmuştur. Küreselleşme süreci içerisinde, artık hukuk ulus-devlet dışında, uluslararası ve ulus-üstü örgütler tarafından oluşturulmaktadır. Böylelikle dünyanın bütünleşmesi için ulus-üstü mekanlarda oluşturulmuş küresel bir hukuk doğmaktadır. Dünyanın bütünleşmesinin sağlanması için ulus-devletlerin egemenliklerinin parçalanması gerekmektedir. Parçalanarak zayıf kalan ulus-devletler dünyanın bütünleşmesi için direnme güçlerini yitirirler. Hukuk yaratma ve yargılama hakkı ulus- devletin tekelinden alınması ile ulus-devletlerin bulundukları coğrafi bölge üzerinde egemenlik hakları giderek azalmıştır. Bu çalışmada incelenen Milletlerarası Tahkim Kanunu küreselleşme süreci içerisinde ulus-devletin iç hukuk yaratımının dönüşümünün somut bir örneğidir. Milletlerarası Tahkim Kanunu Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan model kanun örnek alınarak hazırlanmıştır. Tahkim Kanunu hem hukukun ulus-üstü düzeyde oluştuğunun hem de ulus-devletin yargılama yetkisinden kısmen vazgeçtiğinin göstergesidir. Bu kanunu çıkarmak küreselleşme sürecine eklemlenmek isteyen Türkiye için bir zorunluluktu. Çıkarılması uluslararası ve ulus-üstü örgütler tarafından önerilen, Türkiye'de yatırım yapacak olan küresel sermaye tarafından talep edilen bir kanundu. Bu çalışmada küreselleşme sürecinde ulus-devletin hukuk yaratma ve yargılama yetkisindeki dönüşümler incelenirken, artık küreselleşen hukukun oluşumunda ulus-devletlerin iradelerini bertaraf eden bu sistemin sorunları belirlenip çözüm yolları aranmıştır.Item Makedonya Cumhuriyeti'nde yerel yönetimlerin ve yerel hizmetlerin teşkilat yapısı: Bugünkü durum ve gelecek perspektifleri(Uludağ Üniversitesi, 2015-08-03) Selmani, Ljejlja; Parlak, Bekir; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Kamu Yönetimi Anabilim Dalı/Yönetim Bilimleri Bilim Dalı.Genel olarak Cumhuriyetin idari teşkilatını, merkezden yönetim ve yerinden yönetim oluşturmaktadır. Bilimsel açıdan bakıldığında gelişmekte olan ülkelerde yerel yönetim kavramını uygulamak daha zordur. Makedonya da bu durumdadır. Makedonya Cumhuriyeti, yerel yönetimde tek katmanlı sistemi benimsemiştir. Makedonya'nın yerel yönetim reformları uzun vadeli süreçlerdir. Çünkü sorunların çözümüne olanak tanımaktadır. Bu sorunlar çözülürken yerel düzeyde kapasite geliştirme, yerel ve merkezi yönetim arasındaki değişen ilişkileri iyileştirme, iktidarda bürokratik zihniyet değişimi gibi faktörler etkili olmuştur. Kısacası Makedonya yerel yönetimlerin teşkilat yapısı ya da daha açık söylemek gerekirse yerel yönetimlerin ve yerel hizmetlerin olumlu ve olumsuz yanları ve yerel yönetim düzeyinde ne kadar ilerleme kaydedildiği konusunda bilgiler verilecektir. Makedonya yerel yönetim yaklaşımı, ülkenin zayıf yönlerinin ne kadar gelişebileceği ve iyiye gidebileceği ve nasıl daha etkileyici ve başarılı olabileceği gibi sorulara yanıt arar. Yerel yönetim üzerine yapılan ve bir alan araştırması olan bu yüksek lisans tezinde sosyo metot teknikten faydalanarak, Makedonya Cumhuriyeti'ndeki üç belediyede ( Kalkandelen, Bogovinye, Yegunovça ) yerel yönetimlerin ve yerel hizmetlerin teşkilat yapısı incelenmiştir ve çalışmamızın asıl konusunu bu husus oluşturmaktadır. Dolayısıyla Makedonya Cumhuriyeti'ndeki üç belediyede ( Kalkandelen, Bogovinye, Yegunovça ) yerel hizmetleri verip vermediklerini, hangi alanlarda verdiklerini, yerel hizmetlerin daha etkili olması için neler yaptıklarını araştırmak çalışmamızın temel amacıdır.Item Merkezi yönetim-yerel yönetim ilişkileri boyutunda yerel yönetimlerde yeniden yapılanma ve bir alan araştırması(Uludağ Üniversitesi, 2002) Mahmutoğlu, Abdulkadir; Parlak, Bekir; Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Kamu Yönetimi Anabilim Dalı.Bu çalışmada ülkemizde kamu yönetiminin temel sorunlarından biri olan merkezi yönetim- yerel yönetim ilişkileri boyutunda yerel yönetimlerin yeniden yapılandırılması, güçlendirilmesi, geliştirilmesi ve iyileştirilmesi ele alınmıştır. Bu konuda kavramsal çerçeve çizilerek, merkezi yönetim- yerel yönetimler ilişkisini belirleyen ve etkileyen faktörler ile düzenleme nedenleri üzerinde durulmuştur. Bu günkü yapısal ve işlevsel durum, anayasal ve yasal gelişim ile kurumsal tarihçe incelenmiştir. Özellikle gelişmiş ülkeler ile bazı Avrupa ülkelerine öncelik verilerek seçilmiş ülkelerin merkezi yönetim- yerel yönetim ilişkileri ile yerel yönetim sistemleri araştırılmış ve karşılaştırma yapılmıştır. Kavramsal nitelikteki açıklama ve bilgilerden sonra Adıyaman ili genelinde bir anket çalışması ve alan araştırması yapılmıştır. İlde merkezi yönetimi temsil eden atanmış yöneticiler ile yerel yönetimleri temsil eden seçilmiş yöneticiler çalışmaya katılmışlardır. Anketle birlikte büyük ölçüde gözlem ve görüşme yöntemleri de kullanılmıştır. Daha sonra anket sonuçları değerlendirilmiş ve analiz edilmiştir. Araştırmanın ve çalışmanın ön kabulleri ile varsayımları anket sonuçlarıyla karşılaştırılmış ve bir genellemeye gidilmiştir. Böylece çalışmanın sonucunda sağlıklı verilere dayanan bir sentez oluşturulabilmiştir. Çalışmanın kapsamını ve konusunu oluşturan merkezi yönetim-yerel yönetim ilişkileri ve özellikle yerel yönetim sisteminde, vatandaşların istek ve beklentilerini karşılayacak bir yapılanma gerekliliği vardır. Bu günkü işleyişten hem halk hem de yöneticiler memnun değildir. Aşırı merkeziyetçi bir yapılanma günümüzün koşullarına, bilimsel gelişmelere ve demokratik ilkelere uygun düşmemektedir. Gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında Türkiye'den daha merkeziyetçi bir ülke bulunmamaktadır. Bu haliyle vatandaşlarının gereksinimlerini, istek ve beklentilerini karşılayamayan bir kamu yönetimi, gerek merkezi yönetim gerekse yerel yönetimler açısından zaman geçirilmeden yenilenmeli, iyileştirilmeli ve geliştirilmelidir. Bu değişim ve gelişim çizgisi süreklilik kazanmalıdır.IV Dünyadaki gelişmelerin aksine ülkemizde yerelleşme yerine merkezileşme eğilimi görülmektedir. Son dönemlerde küreselleşme ile birlikte gündeme gelen yerelleşme süreci henüz Türkiye açısından tam anlamıyla işlememektedir. Küreselleşme ve yerelleşme süreci ülkemizde gerektiği gibi anlaşılamamıştır. Bu konularda toplumda bir görüş birliği sağlanamamıştır. Bu kavramlar tartışılmaya devam etmektedir. En çok tartışılan konulardan biride yerel yönetimlerde yeniden yapılanmadır. Bu alanda bir çok çalışma yapılmasına ve genel bir fikir birlikteliği oluşmasına karşın, konuyla ilgili bir gelişme ve ilerleme sağlanamamıştır. Bu çalışmanın da ortaya koyduğu gibi ülkenin sosyal, ekonomik, siyasal ve demokratik gelişimi açısından yerel yönetimlerin yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Buna göre yerel nitelikli tüm hizmetleri yapmak üzere İl yerel yönetimi, ilçe yerel yönetimi, belediyeler ve köy yerel yönetimleri oluşturulmalı ve bu yönetimlere yerel nitelikli yetki, görev, sorumluluk ve kaynaklar devredilmelidir. Başkent örgütü dışındaki tüm taşra teşkilatları yetki, görev, gelir, araç-gereç, personel ve diğer olanaklarıyla birlikte yeniden düzenlenecek olan bu yerel yönetim birimlerine bağlanmalıdır. Bu yapıldığında bugünkü sorunların çözümü kolaylaşacak, vatandaşların istek ve beklentilerine uygun, kaliteli, etkin ve ekonomik hizmet verilebilecektir. Böylece halk sisteme dahil edilecek ve demokratikleşme bakımından önemli bir gelişme sağlanacaktır.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »