Browsing by Author "Gürsel, Başak Erdemli"
Now showing 1 - 8 of 8
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Corpus callosum in schizophrenia with deficit and non-deficit syndrome: A statistical shape analysis(Bmj Publishing Group, 2021-10-27) Türk, Yaşar; Ercan, İlker; Şahin, İbrahim; Gürsel, Başak Erdemli; Uzunoğlu, Arda; Oğe, Cem; Beyazyüz, Elmas; Albayrak, Yakup; ERCAN, İLKER; Şahin, İbrahim; ERDEMLİ GÜRSEL, BAŞAK; Uzunoğlu, Arda; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Radyoloji Anabilim Dalı.; ABF-2367-2020; HII-7787-2022; AAH-6568-2021; IAK-9330-2023Background The corpus callosum (CC) is the most targeted region in the cerebrum that integrates cognitive data between homologous areas in the right and left hemispheres.Aims Our study used statistical analysis to determine whether there was a correlation between shape changes in the CC in patients with schizophrenia (SZ) (deficit syndrome (DS) and non-deficit syndrome (NDS)) and healthy control (HC) subjects.Methods This study consisted of 27 HC subjects and 50 schizophrenic patients (20 with DS and 30 with NDS). 3 patients with DS and 4 patients with NDS were excluded. Three-dimensional, sagittal, T1-spoiled, gradient-echo imaging was used. Standard anatomical landmarks were selected and marked on each image using specific software.Results As to comparing the Procrustes mean shapes of the CC, statistically significant differences were observed between HC and SZ (DS+NDS) (p=0.017, James's F-j=73.732), HC and DS (p<0.001, James's F-j=140.843), HC and NDS (p=0.006, James's F-j=89.178) and also DS and NDS (p<0.001, James's F-j=152.967). Shape variability in the form of CC was 0.131, 0.085, 0.082 and 0.086 in the HC, SZ (DS+NDS), DS and NDS groups, respectively.Conclusions This study reveals callosal shape variations in patients with SZ and their DS and NDS subgroups that take into account the CC's topographic distribution.Publication Demonstration of corkscrew collaterals in buerger's disease by superb microvascular imaging(Elsevier, 2019-09-01) Kandemirli, Sedat Giray; Gürsel, Başak Erdemli; ERDEMLİ GÜRSEL, BAŞAK; Yolgösteren, Atıf; YOLGÖSTEREN, ATIF; Nas, Ömer Fatih; NAS, ÖMER FATİH; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi; 0000-0002-4467-3915; AAH-6568-2021; AAG-8561-2021; AAG-2372-2021Item İdrar inkontinasının nadir nedeni olan ektopik üreter tanısında anamnezin yeri ve tedavisinde minimal invaziv cerrahi uygulaması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-11-23) Aydın, Yavuz Mert; Çiçek, Mehmet Çağatay; Gürsel, Başak Erdemli; Kaygısız, Onur; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Üroloji Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Radyoloji Anabilim Dalı.; 0000-0002-6287-6767; 0000-0002-0471-5404; 0000-0002-0047-1780; 0000-0002-9790-7295Bu olgu sunumunun amacı idrar kaçırma şikayeti ile başvuran kız çocuklarında ayrıntılı anamnez ile ektopik üreter tanısı konması ve minimal invaziv yöntemle tedavi edilerek şifa sağlanması konusunda bilgi vermektir.11 yaşında kız hasta, tuvalet eğitiminin tamamlanmasından beri olan, idrar kaçırma şikayetiyle başvurdu. Hasta daha önce farklı merkezlerde birçok defa muayene edilmiş ve işeme disfonksiyonu tanısıyla tedavi edilmiş. Fakat tedaviden fayda görmemişti. Anamnezinde sürekli idrarı kaçırması mevcuttu. Urgency bulgusu yoktu. Fizik muayenede herhangi bir orta hat defekti saptanmadı. Yapılan üroflowmetri testinde patolojik bulgu yoktu. Hastanın üriner sistem ultrasonografi tetkikinde patolojik bulgu yoktu. Bu bulgular ışığında ektopik üreter olasılığı düşünülerek Manyetik Rezonans (MR) Ürografi istendi. MR Ürografi tetkikinde; sol böbrek üst polünün displastik görünümde olduğu, üst polü drene eden üreterin geniş olduğu ve sol üreterin vajina üst-arka duvarına ektopik olarak açıldığı görüldü. Statik Böbrek Sintigrafisi (DMSA) tetkikinde; sol böbrek üst poldeki displastik alanın nonfonksiyone olduğu görüldü. Bu bulgular sonucunda hastaya laparoskopik parsiyel nefrektomi + üreterektomi yapıldı. Ameliyat süresi 120 dakika, tahmini kan kan kaybı 40 ml olarak tespit edildi. Hastanın postoperatif birinci gününde sondası, ikinci gününde dreni çekilerek hasta şifa ile taburcu edildi. Ameliyat spesmeninin patoloji sonucu displastik böbrek ile uyumlu idi. Postoperatif 15. gün, 1. ve 3 aydaki kontrol muayenelerinde, hastanın inkontinans şikayetlerinin tamamen geçtiği görüldü. Sonuç olarak idrar kaçırma şikayeti ile başvuran hastalarda tedaviye yanıt yoksa, ayırıcı tanıda ektopik üreter mutlaka düşünülmelidir. Tedavisinde başarı oranı yüksek ve minimal invaziv bir yöntem olan laparoskopi tercih edilmelidir.Item Memenin fibroepitelyal lezyonlarının US bulgularının eksizyonel biyopsi sonuçlarıyla karşılaştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-04-16) Kandemirli, Sedat Giray; Kaya, Mehmet Onur; Gürsel, Başak Erdemli; Tolunay, Şahsine; Topal, Naile Bolca; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Radyoloji Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı.; 0000-0002-0047-1780; 0000-0002-9038-0515; 0000-0002-4821-242XÇalışmamızın amacı, ultrasonografi (US) eşliğinde kesici iğne biyopsi (KİB) sonucu fibroepitelyal lezyon (FEL) olan lezyonların klinik ve US bulgularını, patolojik ayrımda kullanılan Ki-67 indeksini, eksizyonel biyopsi sonuçlarıyla karşılaştırarak ayırımda yararlı olabilecek bulguların araştırılmasıdır. 2009-2013 yılları arasında US eşliğinde KİB yapılmış 50 olguda, sonucu FEL olan 53 lezyon değerlendirilmiştir. Elliüç lezyonun 43’ü histopatolojik olarak FA, 10 tanesi de filloides tümör (FT) tanısı almıştır. Hastaların klinik bulguları, lezyonların BIRADS sınıflamasına göre yapılan ultrasonografik özellikleri ve KİB preparatlarının Ki-67 proliferatif indeks değerleri belirlenmiştir. Ayrıca meme radyolojisi konusunda 20 yıllık deneyim olan bir radyolog, eksizyon sonuçlarını bilmeden, lezyonların sonografik görüntülerini yorumlamıştır. Buna göre hiçbir klinik ve ultrasonografik parametrenin FA ve FT ayrımında özgün olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. KİB preparatlarından yapılan Ki-67 proliferatif indeks değerleri de ayırıcı tanıya katkı sağlamamıştır. Ancak meme radyolojisi konusunda uzman radyoloğun öngörüsü ile cerrahi sonuçlar arasında istatistiksel olarak anlamlı uyumluluk bulunmuştur. Bu nedenle KİB sonucu FEL gelen ancak uzman radyoloğun benign olarak yorumladığı seçilmiş olgularda yakın takip alternatif bir seçenek olarak değerlendirilebilir.Item Mp-MR ile prostat kanseri şüphesi bulunan hastalarda, MR-TRUS füzyon biyopsi ve kognitif füzyon biyopsi tekniklerinin karşılaştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-04-05) Gürsel, Başak Erdemli; Öngen, Gökhan; Topal, Naile Bolca; Turan, Levent; Yavaşçaoğlu, İsmet; Savcı, Gürsel; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Radyoloji Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Üroloji Anabilim Dalı.; 0000-0002-0047-1780; 0000-0002-7348-0813; 0000-0002-4821-242X; 0000-0003-3088-4233; 0000-0002-1788-1997; 0000-0002-7381-9768Bu çalışmada, Multiparametrik Manyetik Rezonans (mp-MR) tetkikinde PIRADS 3 (Prostat Görüntüleme Raporlama ve Bilgi Sistemi) ve üzeri lezyonu bulunan hastalarda MR- Transrektal Ultrasonografi (MR-TRUS) eşliğinde füzyon biyopsi ve kognitif Füzyon (KF) biyopsi tekniklerinin prostat kanseri saptamadaki etkinliklerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Kliniğimizde 2017-2022 yılları arasında biyopsi öncesi yapılmış mp-MR tetkiklerinde PIRADS 3 ve üzeri lezyonu bulunan, PSA değeri 2-20 ng/ml arasında olan, daha önce hiç prostat biyopsisi yapılmamış ve mp-MR tetkiki sonrası ilk 6 ay içerisinde 48 MR-TRUS, 48 KF füzyon biyopsisi yapılmış 96 hasta seçildi. Hasta yaşı, PSA değeri, prostat volümü, lezyonların boyutu ve PIRADS skoru gibi parametreler değerlendirildi. Gruplar arasında demografik verilerde, PSA değerleri, prostat volümleri ve lezyonların boyut ve PIRADS skorlarında anlamlı farklılık saptanmadı (p>0.05). Kognitif füzyon yapılan grupta herhangi bir lokalizasyonda kanser yakalama oranı %41,7 (20/48 hasta), MR-TRUS füzyon biyopsi yapılan grupta %39,6 (19/48 hasta) bulundu. İki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı (p=0,835). Hedefli biyopsi sonuçlarında ise kanser saptama oranları KF grubunda %85 (17/20 hasta), MR-TRUS grubunda %73,7 (14/19 hasta) bulundu. Bu iki grup arasında da anlamlı farklılık izlenmedi (p=0,518). Sonuç olarak, kanser yakalama başarısının benzer olması, uygulamasının daha kolay ve maliyetinin daha düşük olması nedeniyle KF biyopsi tekniği MR-füzyon biyopsisine tercih edilebilir.Item Statistical shape analysis of corpus callosum in restless leg syndrome(Taylor & Francis, 2020-09-01) Güneş, Aygül; Durmuş, Yavuz; Sığırlı, Deniz; Özdemir, Senem Turan; Ercan, İlker; Gürsel, Başak Erdemli; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Temel Bilimler Bölümü/Biyoistatistik Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anatomi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Temel Tıp Bilimleri Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Radyoloji Anabilim Dalı.; AAA-8734-2021; ABF-2367-2020; AAH-6568-2021; AAA-7472-2021; 24482063400; 18038353400; 6603789069; 57209833506Objectives In this study we aimed to investigate corpus callosum shape differences between restless leg syndrome patients and healthy controls, and to determine whether disease severity and duration are indicators for corpus callosum deformation in RLS patients. Methods This study was conducted using the magnetic resonance imaging scans of 33 restless leg syndrome patients and 33 control subjects. Landmarks were marked on the digital images and callosal landmark coordinate data were used to assess shape difference by performing Generalized Procrustes analysis. The shape deformation from controls to the patients was evaluated performing the Thin Plate Spline approach. Results There was a statistically significant shape difference between the groups. Highest deformation was determined at the posterior midbody of the corpus callosum. Growth curve analyses showed that with the increase in disease duration and severity, the CC size decreased. Discussion The present study demonstrated callosal shape differences in restless leg syndrome using a landmark-based geometric morphometric approach, considering the topographic distribution of corpus callosum for the first time.Item Uludağ İç Hastalıkları kitabı, cilt 1: Tanıda temel bilgi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-10) Ersoy, Alparslan; Özkalemkaş, Fahir; Evrensel, Türkkan; Ersoy, Canan Özyardımcı; Özkocaman, Vildan; Kıyıcı, Murat; Dalkılıç, Ediz; Gül, Özen Öz; Cander, Soner; Pehlivan, Yavuz; Çubukçu, Erdem; Yıldız, Abdülmecit; Deligönül, Adem; Coşkun, Belkıs Nihan; Çelikçi, Sedat; Şahin, Ahmet Bilgehan; Ünsal, Yasemin Aydoğan; Aydın, Mehmet Fethullah; Coşkun, Nurettin; Orhan, Sibel Oyucu; Pınar, İbrahim Ethem; Aydemir, Ensar; Bozkurt, Zeynep Yılmaz; Yalçın, Cumali; Orhan, Bedrettin; Lermi, Nihal; Candar, Ömer; Ateş, Coşkun; Sali, Seda; Teker, Tufan; Sezen, Mehmet; Ocak, Tuğba; Sakar, Orkun; Güçlü, Özge Aydın; Karadağ, Mehmet; Sarandöl, Emre; Sağ, Şebnem Özemri; Parlak, Müfit; Hakyemez, Bahattin; Topal, Naile Bolca; Nas, Ömer Fatih; Gürsel, Başak Erdemli; İnecikli, Mehmet Fatih; Kaya, Hasan Emin; Özpar, Rifat; Öngen, Gökhan; Akpınar, Ali Tayyar; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyokimya Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Tıbbi Genetik Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Radyoloji Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nükleer Tıp Anabilim Dalı.İç Hastalıkları, hekim adayının kliniğe ilk adım attığı ve hastayla karşılaştığı bölümlerden birisidir ve tıp eğitiminin temel taşlarından birisidir. İyi bir iç hastalıkları bilgisine sahip olan bir hekim, gerek aile hekimi gerekse uzman hekim olarak herhangi bir branşta çalışırken hastalarına daha fazla yardımcı olacaktır. Tıpta, hastalıklara doğru bir teşhis koymak için hekim öncelikle iyi bir anamnez almalıdır. Hasta ile iyi bir iletişim kurulmalıdır. Anamnez teşhisin yarısı olarak kabul edilir. Tıbbi öyküde sadece hastanın yakınmaları ve kronolojik olarak hikayesi değerlendirilmez aynı zamanda ayırt edici tanı yapılmaya çalışılır. Sistem sorgulaması hastanın söyleyemediği ya da unuttuğu şikayetleri saptamamızı sağlar. Sonra sistemik bir fizik muayene yapılarak değerlendirme aşamasına geçilir. İyi bir hekim, daima hastanın klinik yakınma ve bulgularını bir hastalık ile açıklayabilmelidir. Böylece hastaya doğru bir tanı koyarak tedaviye başlayabilir, bazen de tanı için ileri incelemelere ihtiyaç duyar. Laboratuvar ve/veya görüntüleme yöntemlerine başvurur. Bu kitapta iyi bir hekimlik sanatı uygulayabilmeniz için yukarıdaki konularda yeterli düzeyde bilgiye sahip olmanız ve hastalara sistematik olarak yaklaşmanız hedeflenmiştir.Item US eşliğinde kesici iğne biyopsi sonucu fibroepitelyal lezyon olarak gelen meme lezyonlarının US bulgularının eksizyonel biyopsi sonuçlarıyla karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2014) Gürsel, Başak Erdemli; Topal, Uğur; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Radyoloji Anabilim Dalı.Fibroepitelyal lezyonlar (FEL), memenin sık görülen, stromal ve glandüler elemanlarından oluşan lezyonlarıdır. Bu grup içerisinde benign özellikte fibroadenomlar (FA) olduğu gibi malignite potansiyeli taşıyan filloides tümörler de bulunmaktadır. Ultrasonografik görünümleri oldukça değişkenlik göstermektedir. Tanı amacıyla lezyonların çoğuna ultrasonografi (US) eşliğinde kesici iğne biyopsisi yapılmaktadır. Biyopsi ile benign karakterde olduğu düşünülen ancak sınıflandırma yapılamayan lezyonlar patolojik olarak FEL tanısı almakta ve eksizyonel biyopsi önerilmektedir. Histolojik sınıflandırmanın zor olduğu olgularda Ki-67 (immünhistokimyasal boya) proliferasyon indeksinin benign-malign tümör ayrımında yararlı olabileceği bildirilmiştir. Ki-67 proliferasyon indeksinin malign tümörlerde istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulunmuştur. Retrospektif olarak yapılan çalışmamızda Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı Meme Kanseri Tarama Ünitesi'nde Ocak 2009- Kasım 2013 tarihleri arasında US eşliğinde kesici iğne biyopsisi yapılmış 50 olguda, sonucu FEL olan 53 lezyon değerlendirilmiştir. Lezyonların klinik ve US bulguları, Ki-67 proliferasyon indeksi eksizyon sonuçları ile karşılaştırılmıştır. Olguların klinik bulgularında ve lezyonların BIRADS sınıflamasına göre yapılan ultrasonografik değerlendirmelerinde, literatürle benzer şekilde hiçbir parametre fibroadenom ve filloides tümör ayrımında özgün değildir. Kesici iğne biyopsi preparatlarından yapılan Ki-67 proliferatif indeks değerleri de ayırıcı tanıya katkı sağlamamaktadır. Bu nedenle FEL'lerin cerrahi olarak çıkartılması uygun tedavi seçeneği olarak görülmektedir. Ancak meme radyolojisi konusunda uzman bir radyoloğun öngörüsünün cerrahi sonuçlarla istatistiksel olarak anlamlı bulunması seçilmiş olgularda yakın takibin de alternatif bir seçenek olarak değerlendirilmesini sağlayabilir.