Browsing by Author "Ermurat, Selime"
Now showing 1 - 18 of 18
- Results Per Page
- Sort Options
Item Ailevi akdeniz ateşi hastalığında aksiyel spondiloartrit alt grupları arasında klinik bulguların ve patojen mutasyonların karşılaştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-03-02) Ayar, Koray; Ermurat, Selime; Toka, Dilara; Öztürk, Esra KösegilBu çalışmada, Ailevi Akdeniz ateşi (FMF) hastalığı olan radyografik olan ve olmayan aksiyel spondiloartrit (aks-SpA) hastaları arasında, Akdeniz Ateşi (MEFV) gen mutasyonlarının ve FMF ilişkili klinik bulguların karşılaştırılması amaçlanmıştır. Çalışmada Ocak 2015- Temmuz 2020 tarihleri arasında FMF hastalığı tanısı ile takip edilmekte olan hastaların dosyaları retrospektif olarak incelendi. Hastaların genetik tetkikleri, klinik bulguları ve sakroilyak eklemin röntgen ve manyetik rezonans görüntüleme tetkikleri incelendi. Uluslararası Spondi loartrit Değerlendirme Birliği (ASAS) kriterlerine göre aks-SpA hastaları radyografik olan ve olmayan şeklinde gruplandırılarak çalışmaya dahil edildi ve bulgular gruplar arasında karşılaştırıldı. Aks-SpA tespit edilen toplam 36 hasta (24 radyografik, 12 radyografik olmayan) çalışmaya dahil edildi. Test sonuçlarına ulaşılabilen 11 aks-SpA hastasının hepsinde insan lökosit antijeni (HLA)B27 genetik test sonucu negatif bulundu. Radyografik olan ve olmayan aks-SpA hastaları arasında klinik bulgular, kolşisin yanıtı ve aile öyküsü farklı değildi. M694V mutasyonunun fenotipik frekansı radyografik olan ve olmayan aks-SpA grupları arasında sırasıyla, %91,7 ve %50,0 bulundu (p=0,005). V726A mutasyonunun fenotipik frekansı radyografik olan ve olmayan aks-SpA grupları arasında sırasıyla, %0 ve %25,0 bulundu (p=0,011). Sonuç olarak FMF’ye eşlik eden aks-SpA’nın alt grupları arasında FMF klinik bulguları farklı değildir. M694V mutasyonu röntgen bulgularının belirgin olduğu SpA alt grubunda, V726A mutasyonu da röntgen bulguları belirgin olmayan SpA alt grubunda daha sıktırlar ve bu mutasyonlar sık görüldükleri SpA alt gruplarının etyolojisinde rol oynuyor olabilirler.Item Altı aylık dönemde endokrinoloji polikliniği’ne başvuran adrenal insidentaloma hastalarının retrospektif değerlendirilmesi: tek merkez sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 2012-04-30) Peynirci, Hande; İrteş, Nurten; Ermurat, Selime; Sığırlı, Deniz; Ersoy, Canan; İmamoğlu, Şazi; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Anabilim Dalı.Görüntüleme yöntemlerinin ilerlemesi ve yaygın kullanılması, tesadüfen saptanan adrenal insidentalomalarla daha sık karşılaşılmasına neden olmuştur. Endokrinoloji Bölümüne 6 aylık dönemde başvuran ve başka şikayetler nedeniyle yapılan görüntülemeler ile adrenal kitle saptanan 182 hastanın dosya verileri retrospektif olarak incelendi. Bu çalışmada, adrenal insidentalomaların sıklığını, hormonal durumunu, görüntüleme yöntemlerindeki özelliklerini, tedavilerini ve histolojik tanılarını gözden geçirmeyi amaçladık. Başvuran hastaların 128’i (%70.3) kadın, 54’ü (%29.7) erkek, yaşlarının medyan değeri 54 yıl (18-85) idi. Bilgisayarlı tomografi ile belirlenen kitle boyutları medyan 26 mm (5-160) olarak saptandı. Endokrinolojik değerlendirme sonucunda 46 kitlenin (%25.3) fonksiyonel, 136 kitlenin (%74.7) nonfonksiyonel olduğu bulundu. 46 fonksiyonel adenom vakasının 24’ü (%52.2) Cushing sendromu, 16’sı (% 34.8) feokromositoma ve 6’sı (%13) aldosteron üreten adenom idi. Fonksiyonel olarak değerlendirilen 46 hastanın 38’i ve nonfonksiyonel olarak değerlendirilen 136 hastanın 22’si kitle boyutları 4 cm’in üstünde olduğu için operasyona yönlendirildi. Bu çalışmamızın sonuçları da göstermiştir ki, tesadüfen saptanan adrenal kitleler hormon aktif hatta malign olabilmektedir. Bu nedenle bu tür kitlelerin tanı, tedavi ve takipleri dikkatli yapılmalıdır.Item Anti-TNF-α tedavi ile remisyon sağlanmış ve tedavisi kesilmiş romatoid artrit, ankilozan spondilit ve psöriatik artrit hastalarındaki hastalık sürecinin değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2016-07-29) Kutlu, Nagehan Di̇k; Coşkun, Belkıs Nihan; Tufan, Ayşe Nur; Öksüz, Mustafa Ferhat; Ermurat, Selime; Özkaya, Güven; Pehli̇van, Yavuz; Dalkılıç, Ediz; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Anabilim Dalı.TNF-α inhibitör (TNFi) tedavisi ile remisyon elde edilmiş, tedaviye ara verilmiş inflamatuar romatolojik hastalık (İRH) tanılı bireylerin seyrini ortaya koymayı amaçladık. Hastalar geriye dönük olarak incelendi. C-reaktif protein (CRP), eritrosit sedimantasyon hızı (ESR) yanı sıra hastalık aktivite ölçütleri göz önünde bulunduruldu. Çalışmamıza 64 İRH (22 Romatoid Artrit (RA), 37 Ankilozan Spondilit (AS), 5 Psöriatik Artrit (PsA)) tanılı hasta dahil edildi. TNFi kesilmesiyle toplam 58 hastada reaktivasyon gelişmişti. Reaktivasyona kadar geçen süre ortalama 6 aydı. Hastaların 28’ inde (%46) ilk 6 ay içinde reaktivasyon görülürken, 47’ sinde (%73) ilk yılda reaktivasyon görülmüştü. TNFi kullanım süreleri ile reaktivasyon arasındaki ilişki incelendiğinde RA hastalarında TNFi kullanım süresi arttıkça reaktivasyona kadar geçen sürenin azalmış olduğu görüldü (p<0,05, r:-0,501). AS ve PsA hasta grubunda anlamlı ilişki görülmedi (p=0,899, r=0,023; p=0,102, r=- 0,803). TNFi kullanım süresi reaktivasyon sürecinde etkili olabilir. TNFi tedavisinin kesilmesiyle hastaların büyük çoğunluğunda reaktivasyon gelişmektedir.Item Arterial dysfunction in early autosomal dominant polycystic kidney disease independent of fibroblast growth factor 23(Iranian Soc Nephrolgy, 2014-11) Yıldız, Abdülmecit; Karaaǧaç, Kemal; Doğan, İbrahim; Gül, Bülent Cuma; Ersoy, Alparslan; Asiltaş, Burak; Ermurat, Selime; Doğan, Selda; Oruç, Ayşegül; Sağ, Saim; Ocakoĝlu, Gökhan; Aktaş, Nimet; Güllülü, Sümeyye; Güllülü, Mustafa; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nefroloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyokimya Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Anabilim Dalı.; 0000-0003-2589-8585; 0000-0002-0710-0923; 0000-0001-8404-8252; 0000-0003-2467-9356; HLG-6346-2023; I-7575-2015; AAH-5054-2021; AAH-4002-2021; ABE-4424-2022; AAW-9185-2020; A-7063-2018; 23988796000; 35612977100; 55858507600; 55371331300; 57197017096; 56399188100; 55134803100; 15832295800; 57204660708; 6602684544Introduction. Recent studies report reduced vascular compliance and elevated levels of fibroblast growth factor 23 (FGF23) in patients with autosomal dominant polycystic kidney disease (ADPKD) and preserved kidney function. In the present study, we investigated the relationship between vascular compliance and FGF23 in patients in early phases of ADPKD. Materials and Methods. We studied 54 ADPKD patients with preserved kidney function and 24 healthy individuals. All participants underwent noninvasive pulse wave analysis in order to determine large arterial elasticity index (LAEI) and small arterial elasticity index (SAEI) using a modified Windkessel model. Levels of FGF23 in addition to several cardiovascular risk factors were evaluated. Linear regression analyses were performed to determine independent correlates of LAEI, SAEI, and FGF23. Results. In the ADPKD group, 33 patients were hypertensive and the remaining patients were normotensive. Serum FGF23 levels of both ADPKD groups were significantly higher than that in the controls. Both hypertensive and normotensive ADPKD patients had lower LAEI and SAEI levels compared to the controls. There was no significant correlation between vascular compliance parameters and FGF23 levels. Having ADPKD was independently associated with increased FGF23 levels and decreased SAEI. Conclusions. Fibroblast growth factor 23 was found substantially elevated and arterial compliance was found significantly decreased in early ADPKD patients regardless of hypertension. However, there was no significant correlation between FGF23 levels and arterial function parameters. Additional studies are required to determine possible mechanisms of these disturbances and cardiovascular effects of FGF23 in ADPKD patients.Item Böbrek biyopsisi ile reaktif amiloidoz tanısı alan hastaların retrospektif analizi(Uludağ Üniversitesi, 2012-03-13) Yıldız, Abdülmecit; Tekinalp, Atakan; Hoyrazlı, Ayşe; Gül, Bülent; Aktaş, Nimet; Oruç, Ayşegül; Aytaç, Berna; Ermurat, Selime; Yoğurt, İsmail; Güllülü, Mustafa; Yurtkuran, Mustafa; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı/Nefroloji Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.Bu çalışmada böbrek biyopsisi sonucu AA amiloidozu tanısı alan 32 hastanın demografik,klinik ve laboratuar özellikleri retrospektif olarak incelendi. Yaş ortalaması 49,3±14,5, Cinsiyet dağılımı (E/K) 22/10, Biyopsi endikasyonu; 29 (%90,6) olguda nefrotik sendrom, 3 (%3,4) olguda açıklanamayan akut böbrek yetmezliği nedeniyle koyuldu. 14 (%43,8) olguda altta yatan hastalık saptanamadı. 11(%34) olguda romatolojik hastalık, 3 (%9,4) olguda malinite ve 3 (%9,4) olguda kronik bakteriyal enfeksiyon saptandı.1 (%3) olguda biyopsi sonrası kanama gelişti. AA amiloidozu düşünülen hastalarda böbrek biyopsisi güvenle tercih edilebilir. İdyopatik olguların oranı yüksek olup malign hastalıklar etyolojide düşünülmelidir.Item The clinical and demographic features of relapsing polychondritis: A nationwide study(Bmj Publishing Group, 2016-06-10) Ermurat, Selime; Pehlivan, Yavuz; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; ETI-3067-2022; AAG-8227-2021Item Dependency in activities of daily living in younger and older patients with rheumatoid arthritis(Clinical & Exper Rheumatology, 2014) Tufan, Fatih; Tufan, Ayşe Nur; Öksüz, Ferhat; Coşkun, Nihan Belkıs; Ermurat, Selime; Pehlivan, Yavuz; Dalkılıç, Ediz; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Romatoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Dahili Tıp Anabilim Dalı.; AAG-8227-2021; ABE-4424-2022Item In thumb base osteoarthritis structural damage is more strongly associated with pain than synovitis(W.B. Saunders, 2018-04-11) Kroon, F. P. B.; van Beest, S.; Kortekaas, M. C.; Bloem, J. L.; Reijnierse, M.; Rosendaal, F. R.; Kloppenburg, M.; Ermurat, Selime; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Romatoloji Anabilim Dalı.; 55371331300Objective: Osteoarthritis in thumb base joints (first carpometacarpal (CMC-1), scaphotrapeziotrapezoid (STT)) is prevalent and disabling, yet focussed studies are scarce. Our aim was to investigate associations between ultrasonographic and magnetic resonance imaging (MRI) inflammatory features, radiographic osteophytes, and thumb base pain in hand osteoarthritis patients. Design: Cross-sectional analyses were performed in cohorts with MRI (n = 202) and ultrasound measurements (n = 87). Pain upon thumb base palpation was assessed. Radiographs were scored for CMC-1/STT osteophytes. Synovial thickening, effusion and power Doppler signal in CMC-1 joints were assessed with ultrasound. MRIs were scored for synovitis and bone marrow lesions (BMLs) in CMC-1 and STT joints using OMERACT-TOMS. Associations between ultrasound/MRI features, osteophytes, and thumb base pain were assessed. Interaction between MRI features and osteophytes was explored. Results: In 289 patients (mean age 60.2, 83% women) 139/376 thumb bases were painful. Osteophyte presence was associated with pain (MRI cohort: odds ratio (OR) 5.1 (2.7-9.8)). Ultrasound features were present in 25-33% of CMC-1 joints, though no associations were seen with pain. MRI-synovitis and BMLs grade >= 2 were scored in 25% and 43% of thumb bases, and positively associated with pain (OR 3.6 (95% CI 1.7-7.6) and 3.0 (1.6-5.5)). Associations attenuated after adjustment for osteophyte presence. Combined presence of osteophytes and MRI-synovitis had an additive effect. Conclusions: Ultrasonographic and MRI inflammatory features were often present in the thumb base. Osteophytes were more strongly associated with thumb base pain than inflammatory features, in contrast to findings in finger OA studies, supporting thumb base osteoarthritis as a distinct phenotype. (c) 2018 Osteoarthritis Research Society International. Published by Elsevier Ltd. All rights reserved.Item Löfgren Sendromunda kas-iskelet sistemi bulgularının değerlendirildiği klinik araştırma(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-10-01) Ayar, Koray; Ermurat, SelimeBiz bu çalışmada Löfgren sendromu ile takipli olan hastaların başlangıç eklem bulgularını ve seyrini, eklem bulgularına eşlik eden bulguları tespit etmeyi, kronik ve akut artrit ile seyreden olguların eklem ve laboratuvar bulguları ile kullandıkları ilaçları karşılaştırarak hangi değişkenlerin kronikleşmeyi etkilemiş olabileceğini araştırmayı amaçladık. Çalışmada 3071 hastanın dosyası retrospektif olarak incelenmiş olup 12 Löfgren sendromlu hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Hastaların başlangıç klinik ve laboratuvar bulguları hasta dosyalarından, başlangıç görüntüleme tetkikleri "PACS" sisteminden, kas iskelet sistemi bulguları da telefonla veya yüz yüze görüşülerek elde edilmiştir. Katılımcılar akut artrit (<6 hafta) ve kronik artrit (≥6 hafta) olarak 2 gruba ayrılarak eklem tutulum paternleri ve laboratuvar bulguları gruplar arasında karşılaştırılmıştır. Kullanılan ilaçların sıklığına göre eklem tutulum paternleri de incelenmiştir. Katılımcıların başlangıç klinik bulguları sıklık sırasına göre artrit (%58,3) eritema nodozum (%58,3), göğüs ağrısı (%16,6), bel ağrısı (%8,4), nefes darlığı (%8,4) ve öksürüktür (%8,4). Ayak bileği ödemi, akut artrit ve oligoartrit sıklıkları sırasıyla %75,0, %58,3 ve %75,0'dır. El bileği ve proksimal interfalangial eklemlerin tutulumlarının sıklıkları kronik artrit seyri olanlarda sırasıyla %40 ve %20 iken akut artrit seyri olanlarda sırasıyla %14,7 ve %0 oranında tespit edilmiştir. Sülfasalazin, hidroksiklorokin ve kolşisin kullananlarda kronik artrit seyri sırasıyla %20, %75 ve %100 oranındaydı. Löfgren sendromunda el bileği, proksimal interfalangial eklem ve dirsek tutulumu kronik artrit seyrinde daha sıktır, anjiyotensin dönüştürücü enzim akut artritte daha yüksek görülme eğilimindedir; bunun dışında hastalığın seyrinde ayırt ettirici olabilecek karakteristik klinik ve laboratuvar özellik yoktur. Sülfasalazin gibi potensi yüksek hastalığı modifiye edici ilaçlar hastalığın eklem bulgularının daha kısa sürede kontrol altına alınmasında etkili olabilirler.Item Methotrexate intoxication: Beyond the adverse events(Wiley, 2018-08) Dalkılıç, Ediz; Coşkun, Belkıs Nihan; Yağız, Burcu; Tufan, Ayşe Nur; Ermurat, Selime; Pehlivan, Yavuz; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Romatoloji Anabilim Dalı.; 0000-0003-0298-4157; AAG-7155-2021; ABE-4424-2022; AAG-8227-2021; 6506739457; 55646165400; 57203458191; 56076552900; 55371331300; 13205593600Aim: Methotrexate (MTX) is the first-line disease-modifying antirheumatic drug in rheumatoid arthritis (RA). However, this anchor may cause some side effects that may range from nausea to mortality. The clinical features of MTX toxicity are under-researched. In this study, we aimed to find out the potential predisposing factors and outcomes of the MTX toxicity (n = 31). Methods: The data were collected from 31 patients whose ages ranged from 25 to 81 years, who were suffering from immune-mediated inflammatory diseases and major MTX-related toxicity. Results: Out of 31 patients, six (19.4%) used MTX every day, and 13 (41.9%) patients had renal insufficiency who were admitted to the hospital because of mucositis (90.3%) and fever (71%). While using MTX, 27 patients (87.1%) were discharged after the treatment and four patients (12.9%) died. Conclusions: Although MTX has high efficacy for the toxicity ratio, wrong use and dosage of MTX may be harmful to patients. Thus, patients should be informed about the proper use of MTX.Item Methotrexate intoxication: Beyond the adverse events(Wiley, 2018-08) Dalkılıç, Ediz; Coşkun, Belkıs Nihan; Yağız, Burcu; Tufan, Ayşe Nur; Ermurat, Selime; Pehlivan, Yavuz; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Romatoloji Anabilim Dalı.; 0000-0003-0298-4157; AAG-8227-2021; AAG-7155-2021; ABE-4424-2022; 6506739457; 55646165400; 57203458191; 56076552900; 55371331300; 13205593600Aim: Methotrexate (MTX) is the first-line disease-modifying antirheumatic drug in rheumatoid arthritis (RA). However, this anchor may cause some side effects that may range from nausea to mortality. The clinical features of MTX toxicity are under-researched. In this study, we aimed to find out the potential predisposing factors and outcomes of the MTX toxicity (n = 31). Methods: The data were collected from 31 patients whose ages ranged from 25 to 81 years, who were suffering from immune-mediated inflammatory diseases and major MTX-related toxicity. Results: Out of 31 patients, six (19.4%) used MTX every day, and 13 (41.9%) patients had renal insufficiency who were admitted to the hospital because of mucositis (90.3%) and fever (71%). While using MTX, 27 patients (87.1%) were discharged after the treatment and four patients (12.9%) died. Conclusions: Although MTX has high efficacy for the toxicity ratio, wrong use and dosage of MTX may be harmful to patients. Thus, patients should be informed about the proper use of MTX.Publication Methotrexate intoxication: Beyond the adverse events(Clinical & Exper Rheumatology, 2018-01-01) Dalkılıç, Ediz; Coşkun, Belkıs Nihan; Yağız, Burcu; Ermurat, Selime; Tufan, Ayşe Nur; Pehlivan, Yavuz; DALKILIÇ, HÜSEYİN EDİZ; COŞKUN, BELKIS NİHAN; YAĞIZ, BURCU; Ermurat, Selime; Tufan, Ayşe Nur; PEHLİVAN, YAVUZ; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Romatoloji Bölümü; 0000-0003-0298-4157; AAG-7155-2021; JQW-5031-2023; ABE-4424-2022; AAG-8227-2021; CMF-4757-2022; GHE-4236-2022Item Neutrophil to lymphocyte ratio and mean platelet volume as inflammatory indicators in systemic lupus erythematosus nephritis(Türk Romatizma Araştırma ve Savaş Derneği, 2016-04-05) Harman, Halil; Ayna, Ata Bora; Ermurat, Selime; Coşkun, Belkıs Nihan; Pehlivan, Yavuz; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı/Romatoloji Anabilim Dalı.; 0000-0003-0298-4157; AAG-8227-2021; AAG-7155-2021; 37033448000; 55371331300; 55646165400; 57220381538Objectives: This study aims to evaluate the role of neutrophil to lymphocyte ratio (NLR) and mean platelet volume (MPV) as activation and inflammatory markers in systemic lupus erythematosus (SLE) patients with nephritis. Patients and methods: A total of 108 SLE patients (8 males, 100 females; mean age 35.3 +/- 10.2 years; range 16 to 64 years) including 78 patients with renal involvement (8 males, 70 females; mean age 33.9 +/- 10.6 years; range 16 to 64 years) (SLEn+ group) and 30 patients without renal involvement (30 females; mean age 39.1 +/- 8.2 years; range 22 to 55 years) (SLEn-group) were included in this retrospective study. All patients' clinical characteristics and laboratory data which include erythrocyte sedimentation rate, C-reactive protein, white blood counts, neutrophil counts, lymphocyte counts, platelet counts, and MPV levels were obtained from medical records. The laboratory data at the highest proteinuria periods of the patients with renal involvement were recorded. Results: Mean MPV (SLEn+ = 9.1 +/- 2.2, SLEn-= 7.9 +/- 1.2, p= 0.001) and NLR (SLEn+ = 5.9 +/- 5.9, SLEn-= 2.6 +/- 2.5, p< 0.001) values were significantly higher in lupus nephritis group. Besides, a positive correlation between NLR and C-reactive protein was found in lupus nephritis group (r= 1.97, p= 0.045). Based on receiver operating characteristic curve with area under the curve of 0.76, cutoff NLR value of 1.93 had 83% sensitivity and 54% specificity [95% confidence interval, 0.66-0.85] in differentiating SLE patients with or without nephritis. Conclusion: Neutrophil to lymphocyte ratio and MPV may be discriminative for lupus nephritis. Also, NLR may be a predictor of lupus nephritis. Both MPV and NLR values may be affected by a great number of factors; therefore, further prospective studies are needed to evaluate the use of these parameters in SLE.Item Otozomal dominant polikistik böbrek hastalarında iskemi modifiye albuminin renal fonksiyon ile ilişkisi(Uludağ Üniversitesi, 2012) Ermurat, Selime; Güllülü, Mustafa; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültes/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.Otozomal dominant polikistik böbrek hastalığı (ODPBH) kalıtsal böbrek hastalıkları içinde en sık görülenidir. Böbrek dışında diğer organlar da etkilendiginden sistemik bir hastalık olarak kabul edilir. %7-10 hastada son dönem böbrek yetersizliği ile sonuçlanabilir.İskemik olaylar sonucunda metal bağlama kapasitesi azalan albumin İMA olarak adlandırılır. Birçok çalışmada oksidatif stres göstergesi olarak tanımlanmış olan İMA, akut koroner sendrom, diyabetik nefropati gibi patogenezde iskeminin olduğu bir çok hastalıkta yüksek bulunmuştur. Ancak literatürde daha önce ODPBH'ında çalışılmamıştır. Bu nedenle çalışmamızda ODPBH'nda İMA düzeyinin iskemi markerı olarak kullanılıp kullanılamayacağını ve renal fonksiyonlardaki azalma ile korelasyon gösterip göstermediğini saptamayı amaçladık.Çalışmamızda olgular ODPBH, hipertansiyonu olan ve sağlıklı kontrol olarak 3 gruba ayrılmış ve serum İMA düzeyleri karşılaştırılmıştır. ODPBH olanlar ise 6 aylık takibe alınıp, renal fonksiyonlardaki değişiklik ile serum İMA düzeyleri kıyaslanmıştır.Serum İMA düzeyi sağlıklı grupta en yüksek, hipertansiyonu olan grupta ise en düşük saptanmıştır. ODPBH'larının 6. ayında ise 1. aydan daha düşük İMA izlenmiştir.ODPBH'larının 1. ve 6. ay arasında üre, kreatinin, albumin, spot idrar Mikroalbumin/kreatinin (Ma/cr), Glomeruler filtrasyon hızı (GFR) arasında anlamlı fark saptanmazken, İMA 6. ayda daha düşük saptanmıştır (p=0,002). ODPBH'larının 1. ve 6. ayları arasındaki tek fark 6.ayda daha yüksek doz ve oranda RAAS blokeri kullanmalarıdır. 6. aydaki İMA düzeyindeki düşüşün RAAS blokeri kullanımına bağlı olabileceği düşünülmüş ve %71,4'ü RAAS blokeri kullanan hipertansiyon grubununda daha da düşük İMA saptanması bu düşünceyi desteklemiştir. İMA'nın ODPBH'larındaki düzeyi araştırılırken, RAAS blokajının oksidatif stresi azaltmadaki etkisi saptanmıştır.RAAS kullanım oranları aynı olan ODPBH ile hipertansiyonlu hastalar kıyaslandığında ise ODPBH'nda her koşulda İMA daha yüksektir. Bu da ODPBH'nda İMA'nın iskemi markerı olarak kullanılabileceğini düşündürmektedir.Item Prolonged Tpeak-Tend interval in anti-Ro52 antibody-positive connective tissue diseases(Springer, 2016-05-03) Tufan, Ayşe Nur; Sağ, Saim; Öksüz, Ferhat; Ermurat, Selime; Coşkun, Belkıs Nihan; Güllülü, Mustafa; Budak, Ferah; Baran, İbrahim; Pehlivan, Yavuz; Dalkılıç, Ediz; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Romatoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nefroloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İmmünoloji Anabilim Dalı.; 0000-0003-0298-4157; 0000-0001-8404-8252; AAG-7155-2021; AAW-9185-2020; F-4657-2014; AAG-8227-2021; 56076552900; 12140008100; 56016440100; 55371331300; 55646165400; 6602684544; 6701913697; 35572557400; 57220381538; 6506739457Patients with connective tissue diseases (CTDs) may have prolonged corrected QT interval which indicates increased risk for ventricular arrhythmias. However, a more sensitive measure of ventricular repolarization, T-peak-to-end (Tpe) interval, has not been studied in CTDs. We aimed to investigate the relationship between ventricular repolarization abnormalities and anti-Ro52-positivity in subjects with connective tissue diseases (CTDs). We enrolled patients with anti-Ro52-positive CTDs, ANA-positive CTDs, and healthy subjects in this cross-sectional study. We excluded conditions potentially affecting the QT interval. We compared the ECG measures between the groups and performed analyses to define factors associated with ventricular repolarization measures. 15 ANA and anti-Ro52-positive, 39 ANA-positive and anti-Ro52-negative, and 22 healthy subjects were enrolled. None of the subjects had rhythm or conduction disturbances. Corrected QT intervals were similar between the groups. Tpe (84, 77.3, and 69.4 msn, respectively) and QT-dispersion (40, 27.2, and 20.1 msn, respectively) were higher in anti-Ro52-positive subjects compared with the ANA-positive and healthy subjects. Anti-Ro52 titers were correlated with Tpe and QT-dispersion (r = 0.52 and p < 0.001 for each). ANA and anti-Ro52-positivity were independently associated with higher Tpe (OR = 7.7, p = 0.001 and OR = 6.9, p = 0.001, respectively), corrected Tpe (OR = 11.3, p = 0.001 and OR = 8.4, p = 0.003, respectively), QT dispersion (OR = 7, p = 0.008 and OR = 13, p < 0.001, respectively), and QTc dispersion (OR = 9.1, p = 0.001 and OR = 14.1, p < 0.001, respectively). This study provides evidence that ANA positivity, especially when concomitant anti-Ro52-positivity is present, significantly deteriorates ventricular repolarization. The aforementioned ventricular repolarization abnormalities may render these subjects susceptible to serious rhythm or conduction disorders in the setting of predisposing conditions.Publication Rheumatology patients' attitude regarding Ramadan and fasting(Wiley, 2020-05-27) Pehlivan, Seda; Pehlivan, Yavuz; Yağız, Burcu; Coşkun, Belkıs Nihan; Ermurat, Selime; Dalkılıç, Ediz; PEHLİVAN, SEDA; PEHLİVAN, YAVUZ; YAĞIZ, BURCU; COŞKUN, BELKIS NİHAN; Ermurat, Selime; DALKILIÇ, HÜSEYİN EDİZ; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Fakültesi/Hemşirelik Bölümü.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Romatoloji Anabilim Dalı.; 0000-0002-1670-0672; 0000-0003-0298-4157; 0000-0001-9945-8940; ABG-1164-2020; AAG-8227-2021; JQW-5031-2023; B-5037-2017; ABE-4424-2022; AAG-7155-2021Objective Fasting may lead to some problems in patients who have to use drugs on a regular and continuous basis. The objective of this study is to identify rheumatology patients' attitudes toward Ramadan and fasting. Method The descriptive and cross-sectional study was conducted with 374 patients. The study data were collected using a questionnaire form. SPSS was used and percentage and Chi-square analyses were performed. Results It was determined that 56.1% fasted during Ramadan. When asked about the effect of fasting on the disease, 88.4% of those who fasted answered "it had no effect", and 80.1% of those that did not fast said "it affected negatively" (P < .05). It was determined that 41.9% of the fasting patients did not visit the doctor during Ramadan, 52.9% continued using their drugs without any change, and 73.3% did not ask for information on fasting. The rate of patients who were informed by the doctor without any request for information was found to be only 9% (P < .05). Conclusion It was determined that more than half of the rheumatology patients fasted, the majority of these patients thought that it would not affect their disease, and the rate of request for information from the doctor was low. It is considered that a drug program could be prepared for fasting individuals who are willing to fast, in which drugs are taken between theIftarandSuhurtimes, and patients can safely fast without any additional risk to their disease.Item Sistemik lupus eritematozus hastalarında inflamasyon belirteci ve yüksek hastalık aktivite göstergesi olarak yeni hematolojik indeksler(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-22) Ermurat, Selime; Tezcan, DilekBu çalışmada, sistemik lupus eritematozus (SLE) hastalarında nötrofil/lenfosit (NLO), trombosit/lenfosit (PLO), monosit/lenfosit (MLO) oranı gibi hematolojik belirteçlere ek olarak sistemik inflamatuar indeks (Sİİ), sistemik inflamasyon yanıt indeksi (SİYİ) ve sistemik inflamasyon agregat indeksi (SİAİ) gibi yeni hematolojik belirteçlerin SLE’de inflamasyon belirteci olarak öneminin belirlenmesi, bu paramatrelerin SLE hastalık aktivitesi ile ilişkisinin değerlendirilmesi ve çok yüksek hastalığı göstermedeki duyarlılıklarının araştırılması amaçlandı. Çalışmaya 91 SLE hastası ve 100 sağlıklı kontrol dahil edildi. SLE hastalarının hastalık aktivitesini değerlendirmede Sistemik Lupus Eritematozus Hastalık Aktivite İndeksi 2000 (SLEDAI-2K) kullanıldı. SLE hastaları hastalık aktivitesine göre SLEDAI-2K <20 ve ≥20 olan hastalar olarak ikiye ayrıldı. SLE hastalarında hematolojik parametrelerin hepsi (NLO, PLO, MLO, Sİİ, SİYİ, SİAİ) sağlıklı kontrol grubu ile karşılaştırıldığında anlamlı olarak daha yüksek saptandı; sırasıyla (p<0.001, p<0.001, p=0.022, p=0.016, p<0.001, p=0.007). SLEDAI-2K≥20 olan hastalarda NLO (p=0.040), Sİİ (p=0.012), SİYİ (p=0.002) ve SİAİ (p=0.003) SLEDAI-2K<20 olan hastalara göre anlamlı olarak daha yüksekti. Hastalık aktivitesi ile NLO, Sİİ, SİYİ ve SİAİ arasında pozitif korelasyon izlendi; sırasıyla (r=0.216) (p=0.039), (r=0.265) (p=0.011), (r=0.3258) (p=0.002), (r=0.309) (p=0.003). Hematolojik parametrelerin çok yüksek hastalık aktivitesini tahmin etmede duyarlılıkları ROC eğrisi ile değerlendirildi. Duyarlılığı en yüksek olan parametreler SİYİ, SİAİ, Sİİ ve NLO idi. Bu çalışmada yeni hematolojik belirteçler olan Sİİ, SİYİ ve SİAİ’nin SLE hastalarında inflamasyonu göstermede etkili olduğu, çok yüksek hastalık aktivitesi ile ilişkili olduğu ve çok yüksek hastalık aktivitesini saptamada duyarlılığının yüksek olduğu gösterilmiştir.Item Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi 4, 5 ve 6. sınıf öğrencileri romatoloji farkındalık düzeylerinin belirlenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2015-02-09) Dalkılıç, Ediz; Elbasan, Onur; Muti, Aybuke; Ermurat, Selime; Coşkun, Belkıs Nihan; Tufan, Ayşenur; Öksüz, Mustafa Ferhat; Pehlivan, Yavuz; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Romatoloji Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.Romatoloji, iç hastalıklarının diğer yan dallarına göre daha yeni bir bilim dalı olup gelişimini sürdürmektedir. Biz bu çalışmada Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okuyan dördüncü sınıf ve sonrası öğrencilerin romatoloji konusundaki farkındalıklarını araştırmayı amaçladık. Uludağ Tıp Fakültesinde okuyan 4, 5 ve 6. sınıf toplam 368 öğrenciye romatolojinin temel bulgularıyla ilgili toplam 25 soru içeren anket dolduruldu. Romatoloji eğitimi almış bir tıp fakültesi öğrencisinin romatoloji hakkındaki farkındalıklarını değerlendirmeyi hedefleyen 20 soruya 4.sınıf öğrencileri % 55,4 yanlış ya da fikrim yok olarak yanıt verirken, 5 ve 6. sınıf öğrencilerinde ise bu oranların sırasıyla % 47,7 ve % 40,9 olduğu görüldü. Bu çalışma tıp fakültesi öğrencilerinin romatolojinin çok temel bilgileri, hangi hastalıklarla ilgilendiği, hastalıkların tanı ve tedavileri konusunda yeterince bilgi sahibi olmadıklarını göstermektedir. Bu oranlar 5 ve 6. sınıf öğrencilerinde daha iyi olmasına karşılık yeterli değildir. Bu tür anketlerin belli aralıklarla tekrarlanması farkındalığı ve eğitim düzeyini tespit etmede faydalı olacaktır.