Açık Erişim Sistemine Hoş Geldiniz
Bursa Uludağ Üniversitesi, bilimin ve teknolojinin ilerlemesine katkı sağlamayı, açık, tekrarlanabilir ve güvenilir araştırma çıktıları ile uygulamalarını benimseyerek; toplum ve tüm dış paydaşları yararına bilginin geniş yayılımını taahhüt eder.
BUU Açık Erişim Sistemi, öğretim üyelerimiz ve öğrencilerimizin uluslararası standartlara ve fikri mülkiyet haklarına uygun olarak ürettikleri kitap, makale, tez, ansiklopedi, sanat eseri gibi bilimsel ve sanatsal ürünleri sunmaktadır.
Bursa Uludağ Üniversitesi DSpace kullanan lider kurumlardan biridir.

Son Gönderiler
Küresel adaletsizliğin Thomas Pogge’nin düşünceleri bağlamında eleştirel bir değerlendirmesi
(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2025-09-12) Sarıkaya, Ezgi; GÜNSOY TUROWSKI, FUNDA; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Felsefe Ana Bilim Dalı ; Sistematik Felsefe Bilim Dalı; 0000-0003-1555-0120
Çağdaş dönemde adalete yönelik tartışmalar, uluslararası zeminde ekonomik kaynakların yeniden dağıtımı veya paylaşımı gibi yoksulluk odaklı şekillenmiştir. Thomas Pogge’nin temel iddiası, küresel kurumsal düzenin adaletsiz olduğu ve bu düzenin gelişmiş ülkeler tarafından devamlı olarak dayatılmasının en büyük insan hakları ihlali olduğudur. Çalışmada küresel yapıdaki adaletsizlikleri insan hakları perspektifinden tartışan Thomas Pogge’nin adalet anlayışı ve önerdiği kaynak vergisi ele alınacaktır. Onun önerisi, üzerinde bulunduğu her kaynağı kontrol etme yetkisine sahip olan devletlerin, yeraltından çıkardığı her kaynak için bir vergi ödemesi gerektiği düşüncesine dayanır. Küresellik vurgusunu ele aldığımızda, Pogge’nin yoksulluk sorununu, varlıklı olanların gelirlerinde sadece ufak bir azalmaya neden olacak şekilde vergi yoluyla ortadan kaldırılabileceği konusunda bu sorumluluğu tüm ülkelerin paylaşıp paylaşamayacağı sorusu gündeme gelmektedir. Pogge Rawls’un her bir halkın özelinde yerel meselelerle sınırlı tuttuğu eşitlikçi kaygılarını, dünya çapındaki tüm insanlara yayan kozmopolit bir liberalizm benimser görünmektedir. Çalışmanın çerçevesini çizen sorun, adaletsizliğin önlenmesi konusunda, gereksinimlerin giderilmesi, faydanın arttırılması, yoksun kalanların ödüllendirilmesi, belli başlı istatistikler ya da maliyet-fayda analizleri üzerinden ele alınan bir bakış açısını Thomas Pogge üzerinden eleştiriye tabi tutmaktır. Çalışmadaki amaç ise, Pogge’nin küresel adalete dair düşüncelerine getirilen itirazları ve eleştirileri analiz ederek, düşüncenin çıkış noktasının özünde doğru olduğunu, Rawls’un adalet teorisiyle birlikte uyumlu olabileceğini ve bu bileşenin ne ölçüde güçlü hale getirilebileceğini ortaya koymaktır.
Ceza muhakemesi hukukunda silahların eşitliği ilkesi
(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2025-09-03) Köker, Mehmet; KANGAL, ZEYNEL TEMEL; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı; 0000-0001-6014-2105
Bu çalışmada, ceza muhakemesi hukukunda silahların eşitliği ilkesinin normatif temelleri, tarihsel arka planı ve uygulamadaki yansımaları kapsamlı biçimde incelenmiştir. Adil yargılanma hakkının asli unsurlarından biri olan bu ilke, yalnızca taraflara eşit usuli haklar tanınması değil, aynı zamanda bu hakların etkili şekilde kullanılabilmesini de güvence altına almayı amaçlamaktadır. Çalışmanın temel amacı, silahların eşitliği ilkesinin ceza yargılamasındaki yapısal işlevini bütüncül biçimde analiz ederek, gerek kuramsal gerek içtihadi düzeyde ilkenin kapsamını ve sınırlarını ortaya koymaktır. Araştırma üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, ilkenin hukuki, tarihi ve felsefi temelleri ele alınmış; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi içtihatları doğrultusunda adil yargılanma hakkı ile olan ilişkisi analiz edilmiştir. Bu kapsamda ayrıca, özgürlük ve güvenlik hakkı, kabahatler hukuku ve ceza muhakemesi sistemleri bağlamında silahların eşitliği ilkesinin yeri ve işlevi de ayrıntılı biçimde değerlendirilmiştir. İkinci bölümde, ilkenin ceza muhakemesi sürecindeki somut görünümleri incelenmiş; dosyaya erişim, delillere karşı itiraz ve delil toplama süreçlerinde taraflar arasında işleyen dengenin ne şekilde kurulduğu ya da bozulduğu örnek olaylar ve içtihatlar üzerinden değerlendirilmiştir. Üçüncü bölümde ise, asgari sanık hakları bağlamında silahların eşitliği ilkesinin işlevselliği tartışılmış; müdafi yardımından yararlanma, isnadı öğrenme, tercüman desteği ve tanık sorgulama gibi hakların kullanımına ilişkin yargı uygulamaları, AİHM ve AYM kararları ışığında kapsamlı biçimde analiz edilmiştir. Çalışmada, normatif analiz yöntemi esas alınmış; AİHM ve AYM içtihatları, öğretideki görüşlerle birlikte değerlendirilerek eleştirel bir çözümleme yapılmıştır. Sonuç olarak, silahların eşitliği ilkesinin yalnızca usuli bir araç değil, yargılamanın meşruiyetini ve tarafsızlığını sağlayan yapısal bir ilke olduğu sonucuna varılmış; ilkenin uygulanabilirliğini güçlendirecek düzenleme ve uygulama önerilerine yer verilmiştir.
21. Yüzyıl batı siyasetinde faşizmin tezahürleri
(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2025-09-01) Karaduman, Kaan; KÜÇÜKALP, DERDA; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı; 0000-0003-2758-3720
Bu çalışma 21. Yüzyılda faşizmin tarihsel ilkelerinin çağdaş siyasal bağlamda nasıl tezahür ettiğini araştırmaktadır. Çalışmanın temel sorunsalı, günümüzde tarihsel faşizme benzerlikler taşıyan unsurların var olup olmadığı ve faşizmin ideolojik izlerinin çağdaş siyasal aktörlerin söylemlerinde sürülüp sürülemeyeceğidir. Bu kapsamda Donald Trump, Viktor Orban, Giorgia Meloni, Marine Le Pen ve Alice Weidel’in söylemleri, faşizmin kurucu ilkeleri olarak kabul edilen aşırı milliyetçilik, palingenetik söylem, ırkçılık, yabancı ve öteki düşmanlığı, lider kültü, eşcinsel karşıtlığı, ataerkil yapı ve anti-entelektüellik gibi unsurlar üzerinden incelenmiştir.
Çalışmada, söz konusu liderlerin konuşmaları, röportajları ve sosyal medya paylaşımları doküman analizi yöntemiyle değerlendirilmiş, veriler faşizmin kurucu ilkeleri -aşırı milliyetçilik, palingenetik söylem, ırkçılık, yabancı ve öteki düşmanlığı, lider kültü, eşcinsel karşıtlığı, ataerkil yapı ve anti entelektüellik- ekseninde kategorize edilerek tematik analize tabi tutulmuş ve ilgili literatürden elde edilen kuramsal çerçeveyle karşılaştırmalı bir okuma yapılmıştır. Bulgular, tarihsel faşizmin bütünsel bir biçimde yeniden üretildiğini göstermese de faşizmin ideolojik dil ailesine ait unsurların çağdaş sağ popülist söylemlerde ve politikalarda belirgin şekilde işlediğini ortaya koymaktadır. Özellikle ulusal kimlik vurgusu, göçmen karşıtlığı, geleneksel aile yapısının korunması ve liberal demokratik değerlerin sorgulanması, tarihsel faşizmin çağdaş uyarlamaları olarak değerlendirilebilecek niteliktedir. Sonuç olarak çalışma, faşizmin yalnızca geçmişe ait bir olgu olmadığını, aksine günümüz sağ popülizmi içinde ideolojik izlerini sürdürdüğünü ileri sürmektedir. Böylece çağdaş siyaset, faşizmin tarihsel mirasının yeniden üretildiği bir zemin olarak değerlendirilmektedir.
Maliye politikası ve istihdam ilişkisi: Türkiye örneği
(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2025-09-22) Güney, Gökhan; TOKATLIOĞLU, MİRCAN; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Maliye Ana Bilim Dalı ; Mali İktisat Bilim Dalı; 0000-0003-3537-5278
Günümüzde tüm ülkeler açısından istihdam düzeyinin artırılması veya işsizliğin azaltılması, bireysel ve toplumsal açıdan birçok sosyoekonomik sorunun önlenmesine katkı sağlamaktadır. Bireyi ve toplumu yakından ilgilendirmesi, ülkelerin refah seviyelerini belirlemesi ve ekonomilerin işleyişinde temel makroekonomik değişkenlerden biri olması gibi nedenlerle istihdam sorununun çözümünde, iktisat politikası araçları devreye girmektedir. Bunlar arasında maliye politikası kamu harcamaları, vergiler ve kamu borçlanması gibi mali araçlara sahip olması nedeniyle istihdam sorununu çözmede etkili olabilmektedir. Türkiye’de de istihdam konusu her ülkede olduğu gibi kritik bir öneme sahiptir. Çünkü 1980 sonrası küreselleşme ve teknolojideki gelişmelerin etkisi altındaki dünya ekonomisine entegre olan Türkiye ekonomisi, istihdam sorununu, 1990’lar ve 2000’li yıllarda yaşanan ekonomik krizlerde ve sonrasında daha fazla hissetmeye başlamıştır. Özellikle 2001 krizi ve sonrası dönemde işsizlikte meydan gelen artış kronik sorun haline gelmiştir. Türkiye ekonomisi az veya çok büyümeye devam etse de istihdam artışı büyümenin gerisinde kalmıştır. Bu durumun ortaya çıkmasında nüfus artışı, eğitim istihdam ilişkisinin tam kurulamaması, yatırımların yetersizliği, politik istikrarsızlık gibi faktörlerin etkisi olduğu gibi, uygulanan maliye politikalarının istihdam amaçlı olmamasının da önemli bir rolü vardır. Bu çalışma maliye politikası ile istihdam arasındaki ilişkiyi Türkiye örneği üzerinden incelemeyi amaçlamakta ve maliye politikası araçlarının istihdamı artırmaya yönelik etkilerinin olduğunu öne sürmektedir. Bu amaçla maliye politikası ile istihdam ilişkisinin belirlenmesinde zaman serisi ve VAR modeline dayalı etki tepki analizi ile varyans ayrıştırma hesaplamasından yararlanılmıştır. Elde edilen bulgular, ilgili literatürle uyumlu bir biçimde maliye politikası göstergeleri açısından özellikle kamu yatırım harcamalarının ve kısmen dış borçlanmanın işsizliği kısa vadede azaltıcı etkiler yarattığını göstermektedir. Cari harcamaların, kurumlar vergisinin, iç borçlanmanın ve kişisel gelir vergisinin etkileri sınırlı ve kısa vadeli kalmakta; transfer harcamalarının ise işsizlik üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etkisi bulunmamaktadır.
İstanbul’da halk sağlığı politikaları (1855-1914)
(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2025-11-11) Altunsoy, Burak; ÇİFTCİ, CAFER; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Tarih Ana Bilim Dalı ; Yakınçağ Tarihi Bilim Dalı; 0000-0002-4010-9445
Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başkentte izlediği halk sağlığı politikasını merkeze alan bu çalışma, devletin mezkûr dönemde bilinçli, pragmatik, asrî ve kontrollü bir halk sağlığı politikası takip ettiğini İstanbul örneğinden hareketle ileri sürmektedir. Ayrıca çalışma ile öteden beri süregelen ve genelde İslami anlayışla harmanlanan bulaşıcı hastalıklara karşı edilgen tutumu yücelten ve İslam devletlerinin bu yönde eğilimi olduğuna dair söylemin, 19. yüzyılda Osmanlı başkentinde izlenen halk sağlığı politikalarına bakılarak kolaylıkla çürütülebileceği anlaşılmış olacaktır. Çalışmada devletin İstanbul’da izlediği halk sağlığı politikalarının, Saray’dan belediye dairelerine kadar bilinçli ve tutarlı bir şekilde yürütüldüğü ortaya konulmaya çalışılacaktır. 19. yüzyılla özdeşleşen modernizasyon ve batıya yöneliş hamlelerinin, söz konusu halk sağlığı politikaları olduğunda Batı tandanslı bir zorlamadan ziyade kendine özgü hususiyetleri olan bir Osmanlı pratiğine dönüştüğü aktarılacaktır. Çalışma, sağlık alanında bilhassa son dönemde yaşanan devlet merkezli dönüşüm hareketinin bir yansıması olarak, halk nezdinde de bir zihinsel dönüşümün yaşandığını iddia etmektedir. Yine döneminde gelişen başta mikrobiyolojik devrim olmak üzere sağlık alanındaki hemen her meselede devlet tarafından gereken refleksin gösterildiği ortaya konulacaktır.
