Erol, Pelin Önder2020-12-252020-12-252018-07-31Erol, P.Ö. (2018). “Toplumsal değerler sistemleri olarak ailecilik ve bireyciliğin doğurganlık üzerine yansımaları”. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 19(35), 871-893.1302-24232564-6834https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/505285http://hdl.handle.net/11452/14607Bu makale, Ege Üniversitesi Rektörlüğü 16-EDB-002 kodlu ve “Demografik Geçiş Sonrası Toplumda Aile ve Doğurganlık Üzerine Bir İnceleme: İzmir Örneği” başlıklı Bilimsel Araştırma Projesi çerçevesinde yürütülen araştırmanın kuramsal kısmı temel alınarak hazırlanmıştır.Düşünümsel modern toplumlarda aile; yapısı, işlevleri ve etkileşimleri bağlamında önemli değişimler göstermiştir; buna paralel olarak doğurganlık da, küresel çapta hızlı ve geri döndürülmesi zor bir azalma eğilimi sergilemektedir. Bununla birlikte topluluğun istek ve çıkarlarının ön planda tutulduğu aileciliği vurgulayan özgeci bir düşünsel sistemden, bireyin kendini gerçekleştirmesini önceleyen bireyci bir düşünsel sisteme geçiş son on yıllara damga vurmuştur. Bu bağlamda İkinci Demografik Geçiş Kuramı, doğurganlığın nüfusun yenilenme seviyesinin altında olduğu nüfuslarda bu eğilimi çözümlemede, sanayileşme, kentleşme ve göç gibi makro olguların yanı sıra, mikro düzeyde bireylerin değişen aile kurma ve doğurganlık davranışı tercihlerinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini savunmaktadır. Bu makalenin amacı, ilk olarak düşük doğurganlığın altında yatan motivasyonların, literatürde genellikle göz ardı edilen ailecilikten bireyciliğe geçiş gibi yeni değer yönelimleri temelinde de ele alınması gerektiğini vurgulamak ve ikinci olarak da konuya ilişkin çözüm önerileri getirmeye yönelik makro ve mikro açıklamaların arandığı bütünlükçü kuramsal bir bakış açısı sunmaktır.The family in reflexive modern societies has undergone huge changes in terms of its structure, functions and interactions. Therefore, fertility displays a rapid and irreversible downward trend at the global scale. Besides, recent decades are marked by a transition from an altruistic ideational system, in which familism -the tendency in which demands and interests of the community are given high priority- is emphasized, to an individualistic ideational system, in which self-realization is prioritized. In this context, the Second Demographic Transition Theory argues that any analysis towards populations with below replacement level fertility requires to consider the micro level dynamics such as individuals’ changing preferences for family-formation and fertility behaviors, in addition to the macro level dynamics such as industrialization, urbanization and migration. The aim of this paper is firstly to stress that the motivations behind low level fertility from the aspects of new value orientations such as the transition from familism to individualism, which is generally under-explored in the literature, should be approached; and secondly to provide a holistic theoretical perspective in which macro and micro explanations are sought together to suggest solutions regarding the problem in question.trinfo:eu-repo/semantics/openAccessDüşük doğurganlıkİkinci demografik geçişAilecilikBireycilikDeğer değişimiLow fertilityThe second demographic transitionFamilismIndividualismValue changeToplumsal değerler sistemleri olarak ailecilik ve bireyciliğin doğurganlık üzerine yansımalarıReflections of familism and individualism as social value systems upon fertilityArticle8718931935