T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI İKTİSAT BİLİM DALI SÜRDÜRÜLEBİLİR ENERJİ AÇIĞI VE TÜRKİYE ÖRNEĞİ (YÜKSEK LİSANS TEZİ) Nilay UYAR BURSA – 2016 T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI İKTİSAT BİLİM DALI SÜRDÜRÜLEBİLİR ENERJİ AÇIĞI VE TÜRKİYE ÖRNEĞİ (YÜKSEK LİSANS TEZİ) Nilay UYAR Danışman: Prof. Dr. Emin ERTÜRK BURSA – 2016 YEMİN METNİ Yüksek Lisans tezi olarak sunduğum “Sürdürülebilir Enerji Açığı ve Türkiye Örneği” başlıklı çalışmanın bilimsel araştırma, yazma ve etik kurallarına uygun olarak tarafımdan yazıldığına ve tezde yapılan bütün alıntıların kaynaklarının usulüne uygun olarak gösterildiğine, tezimde intihal ürünü cümle veya paragraflar bulunmadığına şerefim üzerine yemin ederim. Tarih ve İmza 11.07.2016 Adı Soyadı: Nilay UYAR Öğrenci No: 701311026 Anabilim Dalı: İktisat Programı: İktisat Statüsü: Yüksek Lisans iii ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Nilay Uyar Üniversite : Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : İktisat Bilim Dalı : İktisat Tezin Niteliği : Yüksek Lisans Tezi Sayfa Sayısı : xvi+164 Mezuniyet Tarihi : …. / …. / 2016 Tez Danışmanı : Prof. Dr. Emin Ertürk SÜRDÜRÜLEBİLİR ENERJİ AÇIĞI VE TÜRKİYE ÖRNEĞİ Üretimin temel girdisini oluşturan enerji, ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişimleri için hayati öneme sahiptir. Ülkelerin büyüyen ekonomileri ve değişen sosyal yapıları sonucunda enerjiye olan ihtiyaçları artmaktadır. Enerjiye olan ihtiyacın artmasıyla birlikte enerji üretiminin aynı oranda artırılamaması enerji talebinin ithalat ile karşılanmasını ortaya çıkarmaktadır. Bunun sonucunda da enerji açığı sorunu gündeme gelmektedir. Ülkemiz de enerji açığı sorunuyla karşı karşıyadır. Bu durumda ülkemizde ki enerji rezervleri mümkün olduğu kadar değerlendirilerek üretim yapma ve enerji talebinin yerli kaynaklarla karşılanamayan kısmının ise ithal enerji girdileriyle karşılanması yoluyla büyümeyi artırma çabaları gündeme gelmektedir. Türkiye ekonomisinin gelecekte önemli ekonomik sorunlarla karşılaşmaması için alternatif enerji politikaları çerçevesinde enerji potansiyeli değerlendirilerek enerjide dışa bağımlılığı en kısa zamanda azaltılmalıdır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de enerji üretim ve tüketim değerleri çerçevesinde sürdürülebilir enerji açığının önemini ve şartlarını değerlendirmektir. Ülkemizin de içinde bulunduğu dünyada ki enerji darboğazının, ortadan kaldırılması için alınması gereken önlemler anlatılmaktadır. Türkiye’de mevcut enerji kaynaklarının kullanımı ile enerji açığı gelişmeleri üzerinde durulmaktadır. Anahtar Sözcükler: Enerji Açığı, Enerji İthalatı, Dışa Bağımlılık, Cari Açık, Büyüme. iv ABSTRACT Name and Surname : Nilay Uyar University : Uludag University Institution : Social Science Institution Field : Economy Branch : Economy Degree Awarded : Master Page Number : xvi+164 Degree Date : …. / …. / 2016 Supervisor (s) : Prof. Dr. Emin Ertürk SUSTAINABLE ENERGY DEFICIT AND THE CASE OF TURKEY Energy, which constitute the essential input of production for the economical and social development of countries, has a crucial significance. Energy need increases gradually, in consquence of economic growth and the change in social structures of the countries. In conjunction with the rise in energy need, insufficient increase in energy production has caused to satisfy the demand with imports. Consequently energy deficit has occured and Turkey is also in danger of energy deficit problem. Therefore, production by making use of energy reserves as much as possible and efforts for high growth rates through satisfying the proportion of energy demand with imported energy inputs which it cant have been satisfied with domestic inputs become a current issue. Foreign dependency on energy has to be reduced as soon as possible by evaluating energy potential within the scope of alternative energy policies of Turkey, so that not to face important economic problems in the future. The aim of this study is to review the importance and conditions of sustainable energy deficit in the scope of energy production and consumption values of Turkey. Precautions that should be taken to wipe out energy bottleneck in all over the world, has been discussed. The use of existing energy resources in Turkey and developments related to energy deficit has been emphasized. Keywords: Energy Deficit, Energy Imports, Foreign Energy Dependency, The Current Account Deficit, Growth. v ÖNSÖZ Çalışmalarımı yürütürken benden desteğini esirgemeyen, bilgilerini ve deneyimlerini benimle paylaşan, bilgi sahibi olmamı istediği haberler ve programlar hakkında da beni bilgilendiren, başarımda en büyük pay sahibi olan çok değerli hocam Sayın Prof. Dr. Emin ERTÜRK’ e emeklerinden ve anlayışlarından dolayı çok teşekkür ederim. Yüksek lisans dönemimde bilgilerini ve yardımlarını esirgemeyen diğer hocalarıma da emeklerinden dolayı teşekkürü bir borç bilirim. Bana karşı maddi ve manevi desteklerini hiç esirgemeyen hep varlıklarını yanımda hissettiğim aileme de teşekkür ederim. Son olarak da eğitim sürecimde yanımda olan sevgili arkadaşlarıma başarılar dileyerek sevgi ve saygılarımı sunarım. vi İÇİNDEKİLER TEZ ONAY SAYFASI .................................................................................................... ii YEMİN METNİ ............................................................................................................. iii ÖZET ............................................................................................................................... iv ABSTRACT ..................................................................................................................... v ÖNSÖZ ............................................................................................................................ vi İÇİNDEKİLER ............................................................................................................. vii TABLOLAR ................................................................................................................... xi GRAFİKLER ............................................................................................................... xiii HARİTALAR ............................................................................................................... xiv KISALTMALAR LİSTESİ .......................................................................................... xv GİRİŞ ............................................................................................................................... 1 BİRİNCİ BÖLÜM ENERJİ VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE 1.1. ENERJİNİN TANIMI VE ÖNEMİ ........................................................................... 4 1.1.1. Enerji Tanımı .................................................................................................. 4 1.1.2. Enerji Önemi ................................................................................................... 4 1.2. ENERJİ KAYNAKLARININ SINIFLANDIRILMASI ............................................ 6 1.2.1. Yenilenemeyen Enerji Kaynakları .................................................................. 8 1.2.1.1. Fosil Yakıtlar………………………………………………………. 8 1.2.1.1.1. Kömür ............................................................................... 8 1.2.1.1.2. Petrol ............................................................................... 10 1.2.1.1.3. Doğalgaz ......................................................................... 12 1.2.1.2. Nükleer Enerji…………………………………………………….. 14 1.2.1.3. Alışılagelmemiş Enerji Kaya Gazı (Shale Gas)…………………...15 1.2.2. Yenilenebilir Enerji Kaynakları..................................................................... 16 1.2.2.1. Rüzgar Enerjisi…………………………………………………… 17 1.2.2.2. Güneş Enerjisi……………………………………………………..20 1.2.2.3. Jeotermal Enerji…………………………………………………... 21 vii 1.2.2.4. Hidrolik Enerji……………………………………………………. 22 1.2.2.5. Biyokütle Enerjisi………………………………………………… 23 1.2.2.6. Hidrojen Enerjisi…………………………………………………..24 1.2.2.7. Dalga, Gel-Git Enerjisi…………………………………………… 25 İKİNCİ BÖLÜM DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE ENERJİ GÖRÜNÜMÜ 2.1. DÜNYA ENERJİ GÖRÜNÜMÜ ............................................................................ 27 2.1.1. Dünya Enerji Rezervleri ................................................................................ 28 2.1.1.1. Dünya Fosil Enerji Rezervleri……………………………………. 28 2.1.1.2. Dünya Yenilenebilir Enerji Görünümü...………………………… 29 2.1.2. Dünya Enerji Üretimi .................................................................................... 30 2.1.3. Dünya Enerji Tüketimi .................................................................................. 31 2.1.3.1. Dünya Enerji Talep Projeksiyonlarının Değerlendirilmesi………. 34 2.2. TÜRKİYE ENERJİ GÖRÜNÜMÜ ......................................................................... 36 2.2.1. Türkiye Enerji Rezervleri .............................................................................. 37 2.2.1.2. Türkiye Yenilenebilir Enerji Rezervleri………………………….. 40 2.2.2. Türkiye Enerji Üretimi Ve Tüketimi ............................................................. 42 2.2.2.1. Türkiye’de Kömür………………………………………………... 45 2.2.2.2. Türkiye’de Petrol………………………………………………… 48 2.2.2.3. Türkiye’de Doğalgaz…………………………………………….. 50 2.2.2.4. Türkiye’de Elektrik Enerjisi……………………………………… 52 2.2.2.4.1. Elektrik enerjisi kurulu gücü ........................................... 55 2.2.2.4.2. Elektrik enerjisi görünümü ............................................. 56 2.2.2.5. Türkiye’de Hidrolik Enerji……………………………………….. 57 2.2.2.6. Türkiye’de Rüzgar Enerjisi………………………………………. 60 2.2.2.7. Türkiye’de Güneş Enerjisi………………………………………... 62 2.2.2.8. Türkiye’de Jeotermal Enerji……………………………………… 65 2.2.2.9. Türkiye’de Biyokütle Enerjisi……………………………………. 66 2.2.3. Türkiye’de Enerjinin Sektörel Tüketimi ....................................................... 67 viii 2.2.4. Türkiye Enerji Talep Projeksiyonlarının Değerlendirilmesi ......................... 67 2.2.5. Türkiye Enerji Sektörü Çalışmaları ............................................................... 68 2.2.5.1. Kaya Gazı Arama Çalışmaları ve Beklenen Enerji………………. 68 2.2.5.2. Nükleer Enerji Çalışmaları ve Enerji Üretimine Katkısı………… 70 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ENERJİ TİCARETİ VE ENERJİ AÇIĞINDA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK 3.1. ENERJİ TİCARETİ ................................................................................................. 72 3.1.1. Cari Açık Ve Enerji İthalatı ........................................................................... 72 3.1.1.1. Türkiye’nin Dış Ticaret Dengesi ve Enerji Dengesi ....................... 78 3.1.1.2. Dış Ticaret Dengesi İçinde Enerjinin Payı ...................................... 82 3.1.1.3. Türkiye’de Toplam İthalat İçinde Enerjinin Payı ........................... 84 3.1.2. Enerji ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişki ............................................. 87 3.2. KRİZ DÖNEMLERİ VE ENERJİ ........................................................................... 90 3.2.1. Türkiye’de Kriz Dönemleri ........................................................................... 92 3.2.2. Türkiye’de Kriz Dönemleri ve Enerji ............................................................ 92 3.3 ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIK VE ARZ GÜVENLİĞİ PROBLEMİ ................. 98 3.4. TÜRKİYE’NİN ENERJİ ALANINDAKİ STRATEJİK ÖNEMİ ......................... 101 3.4.1. Türkiye’nin Bazı Petrol ve Doğalgaz Hattı Projeleri ve Tedarikteki Rolü . 101 3.4.2. Bölgenin Jeopolitiği ve Yaşanan Problemler .............................................. 106 3.5. ENERJİDE KAMU VE ÖZEL SEKTÖR PAYLARI ........................................... 106 3.6. ENERJİDE BAĞIMLILIK .................................................................................... 109 3.6.1. Doğal Sebepler ............................................................................................ 111 3.6.2. İhmaller ve Kullanılmayan Kaynaklar ........................................................ 111 3.6.3. Cari Açığın Sorunu Ağırlaştırması .............................................................. 112 3.7. UZUN VADELİ ENERJİ TALEP VE ÜRETİM PROJEKSİYONLARI ............. 113 3.8. YERLİ KAYNAKLARA YÖNELME .................................................................. 116 3.8.1. Hidrolik Kaynaklar ...................................................................................... 116 3.8.2. Termik Kaynaklar ........................................................................................ 117 3.8.3. Yenilenebilir Kaynaklar .............................................................................. 118 3.8.4. Nükleer Enerji.............................................................................................. 118 ix 3.9. SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ....................................................................................... 120 3.9.1. Enerji Açığında Sürdürülebilirlik ................................................................ 121 3.9.1.1. Ekonomik Büyüme Açısından…………………………………... 123 3.9.1.2. Cari Açık Açısından…………………………………………….. 123 3.9.1.3. Kur ve Enflasyon Açısından…………………………………….. 124 3.9.1.4. Uluslararası Rekabet Açısından…………………………………. 126 SONUÇ VE DEĞERLENDİRME ............................................................................. 133 KAYNAKLAR ............................................................................................................ 138 EKLER ......................................................................................................................... 150 x TABLOLAR Tablo1.1. Enerji Kaynaklarının Sınıflandırılması …………………………………….6 Tablo2.1. Dünya Birincil Enerji Tüketimi (Milyon TEP) ..……………………………32 Tablo2.2 Dünya Birincil Enerji Talebi (milyon ton petrol eşdeğeri - mtpe) .................. 34 Tablo2.3. Bölgelere Göre Dünya Birincil Enerji Talebi (mtpe) ..................................... 35 Tablo2.4. Türkiye Fosil Enerji Rezervleri (2011) ........................................................... 38 Tablo2.5. Türkiye Enerji Rezervleri (2014) .................................................................... 39 Tablo2.6. Türkiye Yenilenebilir Enerji Rezervleri ......................................................... 40 Tablo2.7. Türkiye Yenilenebilir Enerji Kaynak Potansiyeli (2014) ............................... 40 Tablo2.8. Yenilenebilir Potansiyeli-I .............................................................................. 41 Tablo2.9. Yenilenebilir Potansiyeli-II ............................................................................ 41 Tablo2.10. Türkiye Birincil Enerji Kaynak Üretimi ....................................................... 43 Tablo2.11. Türkiye Birincil Enerji Tüketimi .................................................................. 44 Tablo2.12. Yıllar İtibariyle Türkiye Ham Petrol ve Doğalgaz Üretimi .......................... 44 Tablo2.13. Kaynak Bazında Türkiye Elektrik Enerjisi Üretim Oranları ........................ 53 Tablo2.14. Enerji Kaynaklarına Göre Elektrik Enerjisi Üretimi Ve Payları .................. 55 Tablo 2.15. Ülkemiz Elektrik Enerjisi Kurulu Gücü (MW) ........................................... 56 Tablo 2.16. Ülkemiz Elektrik Enerjisi Görünümü (GWh) .............................................. 57 Tablo2.17. Ülkemizde ve Bazı Ülkelerde Hidroelektrik Potansiyel Gelişimi ................ 58 Tablo2.18. Yıllık Enerji Talep Artışları .......................................................................... 67 Tablo3.1. Türkiye’de Cari Denge Gelişimi..................................................................... 73 Tablo3.2. GSYH İçinde Cari Açığın Payı ....................................................................... 75 Tablo3.3. Cari Açık İçinde Enerji Açığının Payı ............................................................ 76 Tablo3.4. Türkiye Dış Ticaret Dengesi ........................................................................... 79 Tablo3.5. İhracatın İthalatı Karşılama Oranı .................................................................. 80 Tablo3.6. Türkiye Enerji Dengesi ................................................................................... 81 Tablo3.7. Türkiye’nin Dış Ticaret Dengesi ve Enerji İthalatı ........................................ 83 Tablo3.8. Türkiye’de Toplam İthalat İçinde Enerji İthalatının Payı ............................... 85 Tablo3.9. Türkiye GSYH Büyüme Oranları ................................................................... 87 Tablo3.10. GSYH İçinde Enerji Dengesinin Payı .......................................................... 89 Tablo3.11. Ekonomik Göstergeler .................................................................................. 95 Tablo3.12. Elektrik Üretiminin Kamu ve Özel Sektöre Göre Dağılımı(GWh) ............ 107 xi Tablo3.13. Türkiye Enerji Üretimi................................................................................ 109 Tablo3.14. Enerji Talep ve Üretim Projeksiyonları ...................................................... 113 Tablo 3.15. Türkiye Elektrik Enerjisi Talep Projeksiyonu ........................................... 115 Tablo3.16. Ülkemiz Kurulu Hidrolik Gücünün Yıllara Göre Dağılımı ........................ 116 Tablo3.17. Ülkemiz Kurulu Termik Gücünün Yıllara Göre Dağılımı (MW) ............... 117 Tablo3.18. Yıllık Ortalama Döviz Kurları .................................................................... 125 Tablo3.19. Enerji Alanında ki Çalışmalar..................................................................... 127 Tablo3.20. Enerji Açığı Projeksiyonu ve Enerji İthalatının Faturası(1) ....................... 129 Tablo3.21. Enerji Açığı Projeksiyonu ve Enerji İthalatının Faturası(2) ....................... 130 Tablo3.22. Türkiye’nin Enerji Açığı Projeksiyonu ve Enerji İthalatının Faturası(3)...133 xii GRAFİKLER Grafik2.1 Dünya Yenilenebilir Enerji Tüketimi (Milyon Ton Petrol Eşdeğeri).………29 Grafik2.2. Dünya Enerji Üretimi.………………………………………………………31 Grafik2.3. Dünya Enerji Tüketimi (Milyon Ton Petrol Eşdeğeri)......…………………33 Grafik2.4. Türkiye Enerji Üretimi ……………………………………………………..42 Grafik2.5. Türkiye Taşkömürü Üretimi………………………………………………. 45 Grafik2.6. Türkiye Linyit Üretimi .................................................................................. 46 Grafik2.7. Türkiye Kömür İthalatı .................................................................................. 47 Grafik2.8. Kömür İthalatında Ülke Payları, 2014 ........................................................... 48 Grafik2.9. Yıllar İtibariyle Ham Petrol Arzı ve Yerli Üretim Oranları (varil/gün) ........ 49 Grafik2.10. 2014 Yılında İthal Edilen Ham Petrolün Ülkelere Göre Dağılımı .............. 50 Grafik 2.11. Yıllar İtibariyle Doğal Gaz Arzı ve Yerli Üretim Oranları (m3/yıl) ......... 51 Grafik2.12. 2014 Yılında İthal Edilen Doğal Gazın Ülkelere Göre Dağılımı ................ 51 Grafik2.13. 2015 Yılı Sonu İtibarıyla Ülkemiz Elektrik Enerjisi Üretim Oranları ........ 53 Grafik2.14. Ülkemiz Elektrik Enerjisi Üretiminin Gelişimi ........................................... 54 Grafik2.15. Rüzgar Enerji Santrallerinin Bölgelere Göre Dağılımı(%) ......................... 61 Grafik2.16. Rüzgar Enerji Santrallerinin Yıllara Göre Dağılımı .................................... 61 Grafik2.17. Türkiye’de ki Rüzgar Enerjisi Santralleri için Kümülatif Kurulumu .......... 62 Grafik3.1. En Çok İthalatı Yapılan İlk Yirmi Fasıl (2014) ............................................. 84 Grafik3.2. Toplam İthalat İçinde Enerji İthalatının Payı ................................................ 85 Grafik3.3. Kamu ve Özel Sektöre Ait Kurulu Güç Oranları......................................... 108 Grafik3.4. Türkiye Enerji İhtiyacının İthalat ile Karşılanma Oranı .............................. 110 Grafik3.5. Enerji Talep ve Üretim Projeksiyonları ....................................................... 114 xiii HARİTALAR Harita2.1. Kömür Üretimi Yapılan Başlıca İller ............................................................. 47 Harita2.2. İşletmedeki HES Projelerinin Türkiye’deki Dağılımı ................................... 59 Harita2.3. Türkiye Rüzgar Enerjisi Potansiyali Atlası .................................................... 60 Harita2.4. Güneş Enerjisi Potansiyeli Atlası (GEPA) ..................................................... 63 Harita2.5. Kaya Gazı Potansiyelinin Yüksek Olduğu Bölgeler ...................................... 68 Harita2.6. Dünya’da ve Türkiye’de Kaya Gazı Potansiyelinin ...................................... 69 Yüksek Olduğu Bölgeler ................................................................................................. 69 Harita3.1. Türkiye Petrol Boru Hattı Projeleri .............................................................. 102 Harita3.2. Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi ............................................... 104 xiv KISALTMALAR LİSTESİ AB: Avrupa Birliği ABD: Amerika Birleşik Devletleri AKÇT: Avrupa Kömür Çelik Topluluğu BOTAŞ: Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketi BP: British Petroleum Company BTC: Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı BTE: Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı CH4: Metan Gazı C2H6: Etan C3H8: Propan C4H10: Bütan CO2: Karbondioksit DSİ: Devlet Su İşleri EİGM: Enerji İşleri Genel Müdürlüğü EPDK: Enerji Piyasaları Düzenleme Kurulu ETKB: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı EÜAŞ: Elektrik Üretim Anonim Şirketi GES: Güneş Enerji Santrali GSYH: Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Gt: Giga Ton GW: Gigawatt GWh: Gigawatt Saat He: Helyum HES: Hidroelektrik Santrali H2S: Hidrojen Sülfür IEA: International Energy Agency IMF: Uluslararası Para Fonu ITB: Türkiye-Bulgaristan Enterkonnektörü ITG: Türkiye-Yunanistan Doğalgaz Boru Hattı ISO: Uluslararası Standartlar Enstitüsü Shale Gas: Kaya Gazı KDV: Katma Değer Vergisi MTA: Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü kWh: Kilowatt Saat LPG: Sıvılaştırılmış Petrol Gazı Mt: Milyon Ton MTEP: Milyon Ton Eşdeğer Petrol MW: Megawatt MWh: Megawatt Saat xv NGS: Nükleer Güç Santrali N2: Azot OECD: Organisation for Economic Co-operation and Development OPEC: Organization of the Petroleum Exporting Countries PV: Photovoltaic RES: Rüzgar Enerji Santrali TANAP: Trans Anatolian Natural Gas Pipeline Project TAP: Adriyatik Doğal Gaz Boru Hattı Projesi TBMM: Türkiye Büyük Millet Meclisi TCMB: Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası TEDAŞ: Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi TEİAŞ: Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü TEP: Ton Eşdeğer Petrol TKİ: Türkiye Kömür İşletmeleri TMMOB: Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği TPAO: Türkiye Petrolleri Petrol Dağıtım A.Ş. TTK: Türkiye Taşkömürü Kurumu TÜİK: Türkiye İstatistik Kurumu TWh: Terawatt Saat YEGM: Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü YEK: Yenilenebilir Enerji Kanunu xvi GİRİŞ Enerji, yaşadığımız yüzyıla damga vuran üretimde kullanılması zorunlu bir girdi, ülke refahının yükseltilmesi için gerekli bir unsur ve aynı zamanda temel ihtiyaçların karşılanmasında önemli bir yere sahip olan itici güçtür. Kısaca enerji, üretim sürecinde vazgeçilmez girdi olmakla birlikte ekonomik ve toplumsal kalkınmanın da temelidir. Toplumsal kalkınmanın yolu da mal ve hizmet üretmekten geçmektedir. Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri; bilgi, teknoloji, mal ve hizmet üretebilmelerine aynı zamanda bunları ekonomik ve sosyal faydaya dönüştürebilmelerine bağlıdır. Bu durum ekonomi de sıklıkla bahsedilen büyümenin, hatta sürdürülebilir büyümenin önemini ortaya çıkarmakta ve sürdürülebilir büyümeyi sağlayan faktörlerin incelenmesinin ve anlaşılmasının önemini artırmaktadır. Bir ekonomide büyümenin sağlanabilmesi ya da üretim eyleminin gerçekleşebilmesi için üretim sürecinde olması gerekli birtakım üretken girdilere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu durumda üretimin en temel girdilerinden birini enerji faktörü teşkil etmektedir. Dünya nüfusunun giderek artması ve ülke ekonomilerinin gelişmeleri dünyada ki enerji ihtiyacını giderek arttırmaktadır. Kaynakların sonsuz olmaması ve kullanımlarının artmasıyla birlikte bazı problemler de ortaya çıkmaktadır. Süreli artan enerji ihtiyacının uygun maliyetle karşılanamaması durumu ekonomileri enerji darboğazına sokabilmektedir. Bu problemlerin giderilmesi için ülkeler alternatif enerji kaynakları arayışları içerisine girmişlerdir. Buna bağlı olarak tüm dünya da yeni enerji kaynaklarına ilgi giderek artmaktadır. Ülkemiz hedefleri doğrultusunda gerekli olan üretim düzeyini oluşturma çabası içindedir ancak günümüzde enerji talebini çoğunlukla ithal enerji girdileri ile karşılamaktadır. Yani ülkemiz ürettiğinden çok daha fazla enerji tüketen bir ülke konumunda olduğu için enerjide ithalatçı ülke konumundadır. Bu durum, cari açığın artışında önemli payı olan enerji ürünlerinin ithalatına ödenen faturaları artırmaktadır. Artan talebi karşılaması için ithal edilen enerji kaynaklarının, ekonomiye yüklediği girdi maliyetlerinin yanında, bu kaynakların sınırlı sayıdaki ülkenin kontrolünde olması ve bu ülkelerle yaşanabilecek problemlerin enerji teminde güvenliğin riske atılması gibi ayrı bir sorunu da teşkil etmektedir. 1 Ülkemizin enerji politikası, yerli kaynak kullanımına yönelik yeni yatırımlarla dışa bağımlılığı en aza indirerek toplumun enerji ihtiyacını sağlamak olmalıdır. Bunun için mevcut santrallerin verimini arttırabilmek adına yenileme çalışmalarının yapılması ile birlikte gerekli teşvik sistemleri sağlanarak ihtiyaç duyulan enerjinin en uygun koşullarda ve düşük maliyetle sağlanması gerekmektedir. Enerji de ithalata bağımlılığımızın yüksek olması, artan enerji tüketimimizin çoğunlukla fosil enerji kaynaklarını içermesinden kaynaklanmaktadır. Fosil enerji kaynaklarında ülkemiz net ithalatçı ülke konumundadır. Burada üzerinde durulması gereken bir diğer konu ise elektrik enerjisi üretimimiz içinde fosil enerji kaynağı olan doğalgaz payının yıllar geçtikçe artmasıdır. Enerjide ithalata bağımlılığın azaltılması için elektrik enerjisi üretiminde hangi kaynakların kullanıldığı ve kullanılan kaynakların, ülke enerji üretimi içinde ki payı dışarıya bağımlılığın azaltılması açısından gerekliliktir. Enerji talebinin güvenilir, çevreye duyarlı ve ekonomik olarak karşılanması ülkemiz açısından oldukça önemlidir. Bu çalışmanın amacı, enerji açığının sürdürülebilir kılınması doğrultusunda Türkiye’nin enerji açığı problemi ve çözümüne yönelik arayışları ortaya koyarak ileriye dönük enerji görünümü sunmaktır. Türkiye’nin enerji açığı sorununun tartışılacağı bu çalışma, üç bölümden oluşmaktadır. Bu çalışmanın birinci bölümünde, enerjinin tanımı ve enerjinin hayatımızdaki önemi üzerinde durularak enerji kaynaklarının sınıflandırılması yapılmıştır. Bu sınıflandırma içinde enerji kaynakları tek tek ele alınmış ve enerji kaynaklarının toplumlar tarafından ilk olarak kullanılmasından günümüzdeki kullanımına kadar geçen tarihsel süreç kısaca anlatılmıştır. İkinci bölümde, Dünya ve Türkiye’de ki mevcut enerji kaynakları çerçevesinde Türkiye’de enerji üretimini ve enerji tüketimini değerlendirilerek enerji alanında gelinen durum ortaya koyulmuştur. Türkiye’deki enerjinin mevcut görünümü ortaya konularak petrol, doğalgaz, kömür, elektrik ve yenilenebilir enerji kaynaklarının üretim, tüketim, ithalat ve ihracat, birincil enerji arzı verileri açıklanmıştır. Türkiye’de enerji talep projeksiyonlarının değerlendirilmesi yapılarak ülkemizde ki enerji sektörü çalışmalarından bahsedilmiştir. Üçüncü bölümde ise Türkiye’nin 1980-2015 yılları arasındaki enerji ticareti ve makro büyüklükler arasındaki ilişkisi daha önceden yapılan ekonometrik çalışmalarla ilişkilendirilerek ele alınmıştır. Enerji politikaları ortaya konularak enerji de dışa bağımlılık enerji türleri açısından hesaplanarak açıklanmıştır. Cari açık ve enerji ithalatı 2 ülkemiz ekonomisi ile ilişkilendirilerek ithal enerji girdilerinin iktisadi büyüme üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir. Türkiye’nin enerjide artan dışa bağımlılığının getirdiği sıkıntılar verilere dayandırılarak anlatılmıştır. Enerji açığının sürdürülebilir olması için gerekli olan şartlara değinilmiştir. Literatürde yapılan enerji talep tahminleri ve enerji üretim düzeyinin belirlenmesine yönelik çalışmalar hakkında bilgi verilmiştir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen enerji üretim ve talep projeksiyonu baz alınarak ülkemizin enerji açığı faturası hesaplanmıştır. Ülkemiz son yıllarda yükseliş trendine girmiş ve enerji talebi giderek artış göstermiştir. Buna paralel olarak, daha sistemli ve etkin bir üretim planlaması da kaçınılmaz hale gelmiştir. Çalışma da enerji de dışa bağımlılığı azaltmak için kullanılabilecek alternatif politikalar olan yenilenebilir enerji ve nükleer enerji kaynaklarına yer verilmiştir. Ancak, tüm gelişmelere rağmen, enerji talebi ve arzı arasındaki dengesizliğin kısa vade de azaltılması mümkün görülmese de uzun vade de planlar yatırımların gerçekleşmesi sonucunda enerji arz ve talebi arasında ki dengesizliğin çözülebileceği, bunun için de elektrik enerjisi üretiminde kullanılan doğalgaz kullanım oranının düşürülmesi gerektiği öngörülmektedir. Çalışma da Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü, Nükleer Enerji Proje Uygulama Daire Başkanlığı, Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, TÜİK, TCMB, TEİAŞ, BP, IEA ve DSİ gibi kurumların verilerinden ve raporlarından yararlanılarak Türkiye’nin enerji alanındaki durumu ve enerji açığı gelişmeleri anlatılmaktadır. 3 BİRİNCİ BÖLÜM ENERJİ ve KURAMSAL ÇERCEVE 1.1. ENERJİNİN TANIMI VE ÖNEMİ 1.1.1. Enerji Tanımı Enerji Yunanca kökenli bir sözcük olup ‘en’ iç, ‘ergon’ iş kelimelerinden oluşmaktadır. Dolayısıyla enerji, içeride oluşan bir ‘iç iş’ demektir. Sözcük daha sonraları sosyal bir nitelik kazanmış, iş üretme becerisi, dinamizm, kuvvet, kudret ve etkinlikle eş anlamda kullanılmaya başlanmıştır.1Bunun yanında enerji sözlükte yakıt, ısı veya güç kaynağı olarak da tanımlanmaktadır. Enerji ekonomik ve sosyal kalkınmanın motor gücüdür. Enerji sanayide kullanılması zorunlu olan bir ana girdi ve toplumun yaşam seviyesini yükselten bir itici güçtür. Bu sebeple; enerji, zamanında, yeterli, kaliteli, düşük maliyetli olarak sanayinin ve sosyal yaşamın hizmetine sunularak refahın yükseltilmesini sağlayan ve insan yaşamını kaliteli hale getirmeye yardımcı olan kaynağı ışın olan ve iş yapma özelliğine sahip bir güçtür.2 1.1.2. Enerji Önemi Enerji, insan varlığı ile birlikte ortaya çıkan bir olgu olduğu için insanoğlu dünyaya gelişinden itibaren enerjiden çeşitli şekillerde yararlanmıştır. Başlangıçta ilk enerji kaynağı olarak kendi gücünden yararlanmış; daha sonraları hayvanlardan istifade etmiş ve ateşle birlikte ısınma sorununa çözüm getirmiştir. Gelişen teknoloji ile birlikte ısınmak, aydınlanmak, ulaşım ve bazı ev cihazlarından yararlanmak isteyenler için enerji önemli bir tüketim malı haline gelmiştir. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde belirttiği gibi insanlar önce temel ihtiyaçlardan olan fizyolojik ihtiyaçlarını karşılama zorunluluğu hissetmişlerdir.3 Temel ihtiyaçları karşılama da en önemli faktörü ise enerji 1S. Rıdvan Karluk, Türkiye Ekonomisi Tarihsel Gelişim Yapısal ve Sosyal Değişim, Genişletilmiş 4. B., Beta Basım Yayım Dağıtım, İstanbul, 1996, s. 230. 2Yusuf Yaman, Enerji Tasarrufu ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları, Birsen Yayınevi, İstanbul, 2007, s. 17. 3İhtiyaçlar hiyerarşisi teorisi; Abraham Maslow tarafından 1943 yılında yayınlanmış bir çalışmada ortaya atılmış ve sonrasında geliştirilmiş bir insan psikolojisi teorisidir. Maslow’a göre insanların davranışlarının temeli olan ihtiyaçlar beş basamakta ele alınabilir. Bunlar; fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyaçları, ait 4 oluşturmaktadır. İnsanlığın gelişimi ile beraber ihtiyaçlarda çeşitlenerek artmış ve bu durum beraberinde artan ihtiyaçların enerjiyle karşılanması mecburiyetini doğurmuştur. Günümüz dünyasında ise sosyal ve ekonomik hayatın vazgeçilemez unsurlarından olan enerjinin, insan ufkunun genişlemesine, teknolojilerin gelişmesine ve dünyanın yapılanmasına olan katkıları göz ardı edilemez boyutlara gelmiştir. 18. yüzyılın sonlarında sanayi devriminden sonra üretimin makineleşmesi ve ortaya çıkan kitlesel üretim biçimi, beraberinde artan enerji ihtiyacını gündeme getirmiştir. Enerji, üretim düzeyini ve buna bağlı olarak ekonomik büyümeyi belirleyen tek girdi konumunda olmasa da ekonomik büyüme için son derece önemlidir. Ülkelerin belirli bir ekonomik büyüme hızına ulaşmaları, ancak belli bir düzeyde enerji tüketmeleriyle mümkün olabilmektedir. “Her canlının normal yaşamını devam ettirebilmesi için, yeterli bir iç enerjiye ihtiyacı vardır. Ülkelerde böyledir. Enerjisi az olan ülkelerin dinamizmi ve gücü yoktur. Kendi kaynaklarından enerjilerini temin edemeyen ülkeler enerjiyi ithal etmek zorundadır. Bu durum seruma bağlanmış hasta gibidir. Artık onun yaşamı, kendi kontrolünde değil dış faktörlere bağlanmıştır.”4 Enerjinin, üretim sürecinde önemli bir yeri olduğundan ülkelerin üretim düzeyini, ulusal ve uluslararası rekabet gücünü, bütçe dengelerini, cari açıklarını, haliyle ekonomik büyüme düzeylerini doğrudan ya da dolaylı olarak belirleyen en önemli faktörlerin başında gelmektedir. Bu açıdan bugün enerji arzının sürdürülebilir olması daha da önem kazanmaktadır. Üretiminin her aşamasında kullanılan son derece önemli bir girdi konumundaki enerjinin temininde herhangi bir sektenin yaşanması ya da üretim artışına bağlı olarak artan enerji ihtiyacının makul şartlarda karşılanamaması ekonomiyi üretim darboğazına sokmaktadır. Enerji ihtiyacının karşılanması sonucunda artan üretimle birlikte girdi olarak kullanılan enerji, refah seviyenin yükselmesine paralel olma ve sevgi ihtiyacı, saygınlık/değer ihtiyacı ve kendini gerçekleştirme ihtiyaçlarıdır. Birey, bir kategorideki ihtiyaçlarını tam olarak gidermeden bir üst düzeydeki ihtiyaç kategorisine geçemez.(Gökhan Keskin, ‘‘Başarma İsteği ve Hırs’’, Atılım Üniversitesi, Yıl:10, Sayı:38, Haziran 2015, s. 10.) 4 İsmet Kasapoğlu, Enerji Tüketiminde İthalatın Yeri ve Etkileri, Türkiye Enerji Sempozyumu 1996, TMMOB, Ankara, s. 1, http://www.emo.org.tr/ekler/a3e594b26056b67_ek.pdf, (10.02.2015). 5 olarak daha fazla tüketilmektedir. Sanayileşmiş ve kalkınmış ülkelerde enerji tüketimi, kalkınmakta olan ülkelere göre daha yüksektir. Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de enerji, ekonominin bütün sektörleri tarafından talep edilmekte; enerji tüketimi ise ekonomik gelişmeye paralel olarak yıldan yıla artış göstermektedir.5 Günümüzde enerji kullanmadan üretim yapabilmek mümkün değildir. 1.2. ENERJİ KAYNAKLARININ SINIFLANDIRILMASI Toplumun temel ihtiyaçlarının karşılanmasında ve yaşam standartlarının yükseltilmesinde önemli bir gereksinim olarak kabul gören enerji ve enerji ürünleri, ya doğada bulundukları haliyle doğrudan kullanılmakta ya da enerji kaynaklarının birtakım işlemlerden geçirilmesi ile üretilmektedir. Enerji kaynaklarını bu açıdan çeşitli unsurlara göre sınıflandırmak mümkündür. Tablo1.1. Enerji Kaynaklarının Sınıflandırılması ENERJİ KAYNAKLARI Kullanılışlarına Göre Dönüştürülebilirliklerine Göre A) Yenilenemez (Tükenir) A) Birincil (Primer) Fosil Kaynaklı Kömür Kömür Petrol Petrol Doğalgaz Doğalgaz Nükleer Çekirdek Kaynaklı Biyokütle Uranyum Hidrolik Toryum Güneş B) Yenilenebilir (Tükenmez) Rüzgar Hidrolik Dalga, Gel-git Güneş Biyokütle B) İkincil (Seconder) Rüzgar Elektrik, Benzin, Mazot, Motorin Jeotermal İkincil Kömür Dalga, Gelgit Kok, Petrokok Hidrojen Havagazı Sıvılaştırılmış Petrol Gazı Kaynak: Erdem Koç, M. Can Şenel, “Dünyada ve Türkiye’de Enerji Durumu - Genel Değerlendirme,” Mühendis ve Makina, 2013, C. 54, S. 639, s. 33. 5 Koray Başol, Türkiye Ekonomisi, Genişletilmiş 4. B., Anadolu Matbaası, İzmir, 1993, s. 160. 6 Günlük yaşamda her aşamada kullanım alanı bulan enerji; kimyasal, nükleer, mekanik, termal, jeotermal, hidrolik, güneş, rüzgar, elektrik enerjisi gibi değişik şekillerde bulunabilmekte ve uygun yöntemlerle birbirine dönüştürülebilmektedir. Kullanışlarına göre enerji kaynakları yenilenebilir (tükenmez) ve yenilenemez (tükenir) enerji kaynakları olarak ikiye ayrılırken; dönüştürülebilirliklerine göre enerji kaynakları birincil (primer) ve ikincil (seconder) enerji kaynakları şeklinde incelenmektedir.6 Enerji kaynakları dünya üzerinde yeri doldurulamayacak kaynaklardır. Günlük yaşantımızda ihtiyacımız olan her türlü enerjiyi bize bu enerji kaynakları sağlamaktadır. Yenilenebilir enerji kaynakları gelecekte tükenmeden kalabilecek ve doğal yollar ile kendisini yenileyebilen kaynakları ifade etmektedir. Bu kaynakların hiç tükenmeyeceği kabul edilir. Genellikle çevreye zarar vermeyen kaynaklardır. Yenilenebilir enerji kaynakları; hidroelektrik enerjisi, rüzgar enerjisi, jeotermal enerji, güneş enerjisi, biokütle enerjisi, dalga enerjisi, hidrojen enerjisi gibi doğal süreçte var olan enerji akışından elde edilen elde edilen enerji türleridir. Yenilenemez enerji kaynakları ise, gelecekte tükenebileceği öngörülen enerji kaynakları olup fosil kaynaklılar ve çekirdek kaynaklılar olmak üzere iki farklı şekilde sınıflandırılmaktadır. Bu kaynaklar kendini yenileyemediğinden rezerv miktarları ile dünyada sınırlı miktarda bulunmaktadır. Dönüştürülebilirliklerine göre enerji kaynakları sınıflandırmasında yer alan birincil enerji kaynakları, doğada bulundukları haliyle doğrudan kullanılabilen enerji kaynaklarıdır. Birincil enerji kaynakları da kendi içinde yenilenebilir enerji kaynakları ve yenilenemeyen enerji kaynakları olmak üzere ikiye ayrılabilir. Birincil enerji kaynakları; petrol, kömür, doğal gaz, nükleer, hidrolik, biyokütle, dalga-gelgit, güneş ve rüzgardır. Birincil enerjinin dönüştürülmesi sonucu elde edilen enerjiler de ikincil enerji kaynakları şeklinde tanımlanmaktadır. Elektrik, benzin, mazot, motorin, kok kömürü, ikincil kömür, petrokok, hava gazı, sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG) ise ikincil enerji kaynaklarıdır. 6 Erdem Koç, M. Can Şenel, “Dünyada ve Türkiye’de Enerji Durumu - Genel Değerlendirme”, Mühendis ve Makina, 2013, C. 54, S. 639, s. 33. 7 1.2.1. Yenilenemeyen Enerji Kaynakları Yenilenemeyen enerji kaynakları; doğada bulundukları halleriyle, değişime uğratılmasına gerek olmadan kullanılabilen kaynaklardır. Bu enerji kaynakları maddenin tekrar kullanılamayacağı enerji kaynaklarıdır. Bu kaynaklar, fosil yakıtlar ve nükleer enerjiden oluşmaktadırlar. Dünyada yenilenemeyen enerji kaynaklarının kullanımı daha yaygındır. Bu kaynakların üretimi aşamasında ve kullanımı sonrasında çevre sorunları yaşanmakta ve doğaya zarar verilmektedir. Yenilenemez enerji kaynakları olan fosil yakıtlar sera gazı oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra, çıkardığı karbondioksit ile çevreye büyük zarar vermektedir. Aynı şekilde, nükleer enerjinin de denetimsiz kullanılması nedeniyle kesinlikle geri dönüşü olmayan ve etkisi uzunca yıllar devam edecek olan çevre sorunları oluşmaktadır. Yenilenemez enerji kaynaklarının kullanılmasının zararlarının olmasına rağmen tercih edilme sebepleri de vardır. Yenilenemez enerji kaynaklarının kullanılma sebebi, yenilenebilir enerji kaynaklarına göre daha kolay, gürültüsüz bir şekilde elde edilmesidir. Ancak tabi ki bu enerji kaynaklarının aşırı kullanımı oldukça sakıncalı olabilmektedir. 1.2.1.1. Fosil Yakıtlar En önemli fosil enerji kaynakları; kömür, petrol ve doğal gaz olmakla birlikte, bu kaynaklar dünya enerji üretiminin büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Ancak fosil yakıtlar yenilenemedikleri için tükenme sorunuyla karşı karşıya kaldıklarından fosil yakıtlara dayalı sürdürülebilir enerjili gelecek düşünülememektedir. 1.2.1.1.1. Kömür Kömür, dünyanın pek çok ülkesinde kullanılan ve en büyük potansiyele sahip fosil enerji kaynağıdır. Kömür, çoğunlukla karbon, hidrojen ve oksijenden oluşan az miktarda kükürt ve nitrojen içeren bir enerji hammaddesidir. Kömürler, kömürleşme süreci, jeolojik, fiziksel, kimyasal ve termik özellikleri içerdikleri nem, kül, sabit karbon miktarı, kükürt ve mineral madde açısından çeşitlilik göstermektedir.7 7 Altyn Ablabekova, İktisadi Etkinlik Açısından Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Fosil Yakıtlar İle Karşılaştırılması, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 2008, s. 16. 8 Değişik özelliklere sahip kömürlerin kullanım amaçlarına göre uluslar arası sınıflandırılmasında; ilk olarak 1957 yılında çeşitli ülkelerden üyelerin oluşturduğu Uluslararası Kömür Kurulu’nca birçok ülkeden temin edilen numuneler üzerinde yapılan çalışmalar, Uluslararası Standartlar Örgütü (ISO) tarafından da desteklenerek genel bir sınıflama yapılmıştır. Bu sınıflandırmada; kömürler sert (taşkömürü) ve kahverengi (alt-bitümlü ve linyit) kömürler olarak iki ayrı sınıfa ayrılmıştır. 8 Kömürün ilk olarak tam kullanım tarihi bilinmese de M.Ö. Çinliler tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Kömür işletmeciliği 12. yüzyıla ait olsa da kömürün yoğun olarak kullanımı 18. yüzyılın ikinci yarısına rastlar. Özellikle gelişen sanayi, kömür kullanımını arttırmış ve kömürü önemli bir mineral haline getirmiştir. Anadolu'da madenciliğin önemi, 19.yüzyılda aralarında maden kömürü ve linyitin de bulunduğu yeni madenlerin keşfiyle artmıştır. Akdeniz ülkelerinde genelde görülmeyen maden kömürü, Türkiye'de Zonguldak havzasında 1829'da keşfedilmiş ve 1848'de işletilmeye başlanmıştır. Zonguldak havzası kendine özgü kurallarla işletilirken, linyit madenleri, Osmanlı Devleti'nin belirli sürelerle kişilere ve şirketlere verdiği arama ruhsatı ve imtiyazlarla işletilmiştir. Cumhuriyet döneminde ise, hükümetler dünya pazarlarındaki kısıtlamalardan kurtulmak amacıyla kömür üretimini artırmaya çalışmışlardır.9 Avrupa Birliği’nin temelini oluşturan ve Avrupa Kömür Çelik Topluluğu’nu (AKÇT) kuran Paris Antlaşması (1951), kömür sektörünün gelişiminde önemli bir role sahiptir. Avrupa Kömür Çelik Topluluğu; Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda tarafından kurulmuştur. Topluluğun amacı; savaş sanayinin önemli girdilerinden olan ve savaşlara yol açan kömür çelik üretiminin; denetim altına alınması, böylelikle kömür ve çelik pazarı oluşturulması yoluyla ekonominin geliştirilmesi, istihdam yaratılması, yaşam standardının yükseltilmesidir.10 Günümüzde fosil enerji kaynağı olan kömür, önemini korumaya devam etmektedir. Kömürün insan yaşamında ayrı bir yeri olmuş ve insanların çağ atlamasına yardımcı olmuştur. Dünyada temiz kömür teknolojileri alanında ortaya çıkan olumlu 8 Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü, Kömür(Linyit) Sektör Raporu-2009, Ankara, 2010, s. 2. 9 Şerife Yorulmaz; “Türkiye’de Kömürün Keşfi ve Kömür İşletme İmtiyazları (1829-1937)”, Türkiye 11. Kömür Kongresi Bildiriler Kitabı, Haziran 1998, Bartın-Amasra, s. 283. 10Mücella Ersoy, Türkiye Kömür Sektörünün Analizi: Süreç, Sorunlar ve Öneriler, ss. 2-3, http://www.dektmk.org.tr/pdf/enerji_kongresi_10/mucellaersoy.pdf, (03.03.2016). 9 gelişmeler yakından takip edilerek kömür kaynaklarımızın fosil yakıtlar içinde, öncelikli olarak değerlendirilmesi zorunlu kaynak olduğu gerçeği göz önünde bulundurulmalıdır.11 Ülkelerin temel ekonomik faaliyetleri olan tarım ve sanayi sektörlerinin ana girdilerini oluşturmaktadır. Kömür, elektrik üretimi ve ısı enerjisi üretimi alanlarında hammadde konumundadır. İthal enerjiye olan bağımlılığı azaltması, uygun ve rekabet edebilir fiyatlarla enerji üretilebilmesi gibi sebeplerden dolayı, dünyada enerji üretiminde önemli miktarlarda kömür kullanılmaktadır. 1.2.1.1.2. Petrol Yenilenemeyen enerji kaynaklarından biri olan petrol, dünya ekonomisinde ara malı, hammadde ve güç kaynağı olarak çok önemli bir yer tutmaktadır. ‘‘Latince petro (taş) ve oleum (yağ) kelimelerinden oluşan petrol kelimesi taşyağı anlamına gelmektedir. Petrol, hidrojen ve karbondan oluşan, içerisinde az miktarda nitrojen, oksijen ve kükürt bulunan bir bileşimdir; yalın bir formülü yoktur. Rafine edilmemiş sıvı haldeki petrole ham petrol, gaz halindeki petrole doğalgaz, yarı katı ve katı halde bulunan ve ağır hidrokarbon ve katrandan oluşan petrole ise özelliklerine ve yöresel kullanımlarına bağlı olarak asfalt, zift, katran ve benzeri isimler verilir. Ham petrol ve doğalgazın ana bileşenleri hidrojen ve karbon olduğu için hidrokarbon olarak da isimlendirilirler’’12 İnsanların petrolle tanışmasının ve çeşitli amaçlarla petrol kullanımının binlerce yıl öncesine kadar uzandığı bilinmektedir. Söz konusu kayıtlardan, M.Ö 3.200 yıllarında Mezopotamya’da inşaatçılıkta harç katkı maddesi, gemicilikte yalıtım ve kalafatlama malzemesi olarak; yine tarihi kayıtlardan M.Ö 300 yıllarında, Mısır da mumyalama işlerinde, asfaltın kullanıldığı öğrenilmektedir.13 Ancak 20. yüzyıla damga vuran petrolün bir sanayi kolu olarak ortaya çıkışı doğuşu 19. yüzyılın ortalarına 11Mustafa Aktaş, Türkiye’de Kömür Madenciliği Ve Enerjideki Rolü, http://www.tki.gov.tr/Dosyalar/Dosya/YAZILI%20B%C4%B0LD%C4%B0R%C4%B0%20METN%C4 %B0.pdf, s.16, (03.03.2016). 12 Petrol Platformu Derneği, Türkiye’de Petrol Üretimi, http://www.petform.org.tr/?lang=tr&a=2&s=1, (28.02.2016). 13Özkan Gümüş, Yalçın Altan, Petrolün Tarihçesi Ve Türkiye’de Açılan Petrol Kuyuları, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, Ankara, 1995, s. 1. 10 rastlamaktadır. 1800’lü yılların ortalarında Kanadalı Abraham GESNER’ in doğal olarak yeryüzüne sızan petrolden gazyağı rafine edişi, petrol sanayinin doğuşunu sergilemektedir. Gerçekte gazyağının üretilişi, aydınlanma alanında tam bir devrim olmuş ve gazyağına çok kısa sürede büyük bir talep doğmuştur. Dünyada ticari amaçlı ilk petrol arama faaliyeti ‘‘Pensilvania Rock Oil Company’’ isimli bir şirket tarafından 1850’li yılların sonlarına doğru ABD’nin Pensilvaia eyaletinde gerçekleştirilmiştir.14 Bu gelişmeler petrol sanayinde gazyağının bulunup üretilmeye başlanmasından sonra ikinci devrim niteliğini taşımaktadır. 1900’lü yılların başına kadar ABD, petrol endüstrisinde rakipsiz kaldı ise de bu dönemden itibaren dünyanın çeşitli kesimlerinden yeni rakipler ortaya çıkmıştır. Dönemin ABD dışındaki en önemli üreticisi Bakü’den yaptığı üretimi ile Çalık Rusya olmuştur.15 Devam eden süreçte petrol; devletlerin duruşlarını, hareketlerini belirleyen araçlardan biri haline gelmiş ve dünya da petrol faaliyetleri artarak devam etmiştir. Petrol ülkeleri tarafından petrolün uluslararası sistemdeki rolünü kendilerine pozitif olarak yansıtmak ve aynı zamanda kendilerini koruma amaçlarından OPEC’in kurulması doğmuştur. 14 Eylül 1960 tarihinde Bağdat’ta; İran, Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Venezuella tarafından kurulan Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü; başlıca gelir kaynağı petrol kazançları olan 11 gelişmekte olan ülkeden oluşan ve üyelerinin izlediği petrol politikalarını koordine eden ve birleştiren uluslar arası bir kuruluştur. Üyeler, Cezayir, Endonezya, İran, Irak, Kuveyt, Libya, Nijerya, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Venezuella’dır.16 OPEC’ in kuruluşu ile ülkeler birlik oluşturmuş olmuşlardır. Bir süre sonra da petrol fiyatlarının belirleyicisi konumuna gelmiştir. 1980’lerden sonra ise birliğin dünya petrol fiyatları üzerindeki etkisi azalmaya başlamıştır. Gelişmiş ülkeler başta kömür ve nükleer enerji olmak üzere farklı enerji kaynaklarına yönelmiştir. Bu çalışmalar sonucunda ise batılı ülkelerin OPEC üyesi ülkelerde üretilen petrole olan bağımlılığı azalmaya başlamıştır. Böylece OPEC 1982’de petrol fiyatlarını düşürmek ve üretimi kısmak zorunda kalmıştır. Günümüzde ise OPEC, petrol piyasalarındaki önemini kısmen de olsa sürdürmeye devam etmektedir. 14 Özkan Gümüş, Yalçın Altan, a.g.e., Ankara, 1995, s.2. 15 Özkan Gümüş, Yalçın Altan, a.g.e., Ankara, 1995, s.4. 16 Kerem Alkin, Sabit Atman, Küresel Petrol Stratejilerinin Jeopolitik Açıdan Dünya ve Türkiye Üzerindeki Etkileri, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul, 2006, s. 92. 11 Türkiye'de petrol aramacılığının kökleri Osmanlı dönemine kadar uzanmaktadır. Osmanlı topraklarında ilk sondajlı petrol arama faaliyeti, 1890 yılında İskenderun yakınlarında açılan ve bir miktar gaza rastlanılan 10 adet sığ kuyudur. 1898 yılında ise Trakya’da Ganos yakınlarında açılan sığ kuyularda petrol ve gaz emarelerine rastlanmıştır. Musul civarında elle kazılan kuyulardan petrol üretilirken, 1914 yılında kurulan yabancı sermayeli Turkish Petroleum Company, Musul’da petrol aramak için gerekli işlemleri yapıp izin alma çalışmaları sırasında Birinci Dünya Savaşı çıkmış ve bütün faaliyetler durdurulmuştur.17 Türkiye’de petrol arama faaliyetleri, 1950’li ve 1960’lı yıllarda artarken 1970’li yıllarda duraklama ve azalma göstermiştir. Bu yıllardaki petrol şoku ve fiyat artışları sonunda arama faaliyetlerindeki ikinci artış 1980’li yıllarda yaşanmıştır. Bu artışı takip eden 1990’lı yıllarda arama faaliyetlerinde azalma görülmüştür.18 Türkiye bir petrol ülkesi olmasa da petrol aramacılığı, ülkemizin her alanda gelişmişliği açışından önemini korumaktadır. Bunun için de ülkemizde arama faaliyetlerinin mümkün olduğu kadar arttırılması şarttır. Türkiye, petrol de dışa bağımlı bir ülke olmasına rağmen, stratejik konumu nedeniyle Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya petrollerinin pazarlanmasında aktif rol alma fırsatını bulmuştur. Petrol ve boru hatları, Türkiye’ye uluslararası enerji köprüsü ya da enerji terminali olma özelliğini kazandırmaktadır. 1.2.1.1.3. Doğalgaz Doğalgaz, petrol gibi fosil kaynaklı enerji kaynağı olmakla birlikte bir çeşit yanıcı gaz karışımıdır. “Metan gazı (CH4), etan (C2H6), propan (C3H8) ve bütan (C4H10) gazlarından oluşur. İçeriğinde az miktarda karbondioksit (CO2), azot (N2), helyum(He) ve hidrojen sülfür (H2S) de bulunur. Doğalgazı oluşturan hidrokarbon bileşikleri, yeraltındaki petrolün de bileşenleridir. Gaz, yeraltında yalnız başına veya petrol ile birlikte bulunabilir. Petrol gibi doğalgaz da kayaçların mikroskobik gözeneklerinde bulunur ve kayaç içerisinde akarak üretim kuyularına ulaşır.”19 17 Mesut Atalay, “Türkiye’de Petrol Aramacılığının Önemi”, Avrasya Dosyası Enerji Özel, Bahar 2003, C. 9, S.1, s. 10. 18 Mesut Atalay, a.g.e., s. 184. 19 Petrol Platformu Derneği, Doğalgaz Nedir?, http://www.petform.org.tr/?lang=tr&a=2&s=4; (02.03.2016). 12 Doğalgaz ilk olarak M.Ö 1000 yılında Yunanlılar tarafından bulunmasına rağmen, doğalgazın sahip olduğu enerji potansiyelini ilk fark eden ve bunu bir enerji kaynağı olarak kullanan ilk Çinliler olmuştur.20 Doğalgaz, Avrupa’da ilk defa 1659’da İngiltere’de bulunmuştur. İngiltere’de 1790 yılından itibaren sokakların, evlerin aydınlatılmasında ve daha sonrada içten yanmalı motorların çalıştırılmasında büyük ölçü de doğalgazdan yararlanılmıştır. ABD’de ise doğalgaz ilk defa 1625 yılında Erie Gölü’nde Amerikan yerlileri tarafından bulunmuştur.21 Geçmişte doğalgaz, petrol üretimi sırasında ortaya çıkmış ve yakılarak uzaklaştırılmıştır. Günümüzde ise stratejik bir enerji kaynağı olarak çoğunlukla sanayide ve konutlarda kullanılmaktadır. Türkiye’de ise doğal gazın varlığı 1970 yılında Kırklareli Kurumlar bölgesinde tespit edilmiş ve 1976 yılında Pınar hisar Çimento Fabrikası’nda kullanılmaya başlanmıştır.1975 yılında Mardin Çamurlu sahasında bulunan doğal gaz, 1982 yılında Mardin Çimento Fabrikası’na verilmiş fakat bu kaynaklardaki rezerv ve üretim miktarı düşük olduğu için yaygınlaştırılmamıştır.22 Enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi amacıyla 14 Şubat 1986'da Sovyetler Birliği ile imzalanan anlaşma ile Türkiye’de, 1987'de doğalgaz kullanmaya başlanmıştır. Doğal gaz şehir içi evsel ve ticari olarak ilk kez 1988’de Ankara’da kullanılmıştır. Doğalgaz, Ankara'dan sonra, Ocak 1992’de İstanbul'da, Aralık 1992'de Bursa'da, Eylül 1996'da İzmit'te, Ekim 1996'da ise Eskişehir'de konut ve ticaret sektörlerinde kullanılmaya başlanmıştır. 23 Günümüze kadar ekonominin büyümesinde doğalgazın yadsınamayacak bir katkısı olmuştur. Türkiye, Ortadoğu ve Hazar Havzası doğalgazını Avrupa ülkelerine akıtacak olan bir kısmı tamamlanmış bir kısmı ise inşa ve proje aşamasında olan pek çok boru hattının düğüm noktasında yer almaktadır. Şüphesiz bu durum fırsatlar ve olanaklar kadar, bazı riskleri ve tehditleri de beraberinde getirmektedir. 20 Natural Gas, http://naturalgas.org/overview/history/, (02.03.2016). 21 Mustafa Oğuzcan Bülbül; Doğalgaz Piyasasında Rekabet, Rekabet Kurumu, Ankara, 2007, s. 4. 22 Birincil Enerjiler, Doğalgaz Enerjisi (Termik), http://www.nukte.org/dogalgazenerjisi, (02.03.2016). 23 Türkiye’de Doğalgaz, http://www.armagaz.com.tr/Turkiyede-Dogalgaz/72, (02.03.2016). 13 1.2.1.2. Nükleer Enerji Nükleer kelimesi Latince’deki “nux” kelimesinden türeme “nucleus” dan gelmektedir. Sert kabuklu çekirdek yani tohum anlamındadır. Atom kelimesi ise Yunanca’da “bölünemez” anlamındadır. Atom enerjisini veya nükleer enerjiyi, atom çekirdeğinin bölünmesi, parçalara ayrılması (fisyon) veya iki atom çekirdeğinin birleşmesi, kaynaşması (füzyon) neticesinde açığa çıkan enerji olarak tanımlanmaktadır.24 Nükleer enerjinin ham maddeleri, uranyum ve toryumdur. Günümüzde nükleer enerji elde etmek için uranyum yoğun olarak kullanılırken, toryum az sayıda ülke ve belirli nükleer santral tiplerinde kullanılmaktadır. Dünyada birçok nükleer santral, atom çekirdeğinin parçalara ayrılması sonucu ortaya çıkan enerjiyi elektriğe çeviren tesislerdir. Atom çekirdeklerinin birleştirilmesi sonucu ortaya çıkan enerji ile çalışan tesisler henüz bulunmasa da Fransa’da füzyon santrali kurulması planlanmış ve tesis çalışmalarına devam edilmektedir. 1932 yılında nötronun keşfinden sonra II. Dünya Savaşı’nın da etkisiyle nükleer bilim hızlı bir şekilde gelişmiştir. 1939’da atomun bölünmesi ile enerjinin açığa çıktığı keşfedilmiştir. Dünyanın ilk nükleer güç reaktörü, 1942’de Chicago Üniversitesi’nde yapılmıştır. Bu gelişmelerden sonra 1943’te ilk kontrol edilebilen zincirleme reaksiyon, 1945’te ilk atom silahı ve 1951’de nükleer enerji kullanılarak ilk elektrik üretimi gerçekleştirilmiştir. Böylece nükleer enerji 20 yıl gibi bir süreçte temel prensiplerden pratik uygulama aşamasına gelmiştir.25 Nükleer enerjinin elde edilmesini sağlayan reaktör, askeri kullanımlar için üretimin sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. II. Dünya Savaşı sırasında atom bombası yapılmamış olsaydı ABD bugün bir nükleer enerji endüstrisine sahip olamayacaktı.26 Nükleer enerjinin askeri amaçlar doğrultusunda şekillenerek gelişmesi günümüzde eleştirilse de, birçok ülkenin enerji ihtiyacını karşılamada nükleer enerjiden yararlanıldığı gerçeği ortadadır. 24 Nükleer Teknoloji Bilgi Platformu, Nükleer Enerji, http://www.nukte.org/atomenerjisi; (04.03.2016). 25 Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, “Günümüzde Nükleer Enerjiye Genel Bakış”, 2010, http://www.taek.gov.tr/nukleer-guvenlik/nukleer-enerji-ve-reaktorler/166-gunumuzde-nukleer-enerji- rapor/435-bolum-01-gunumuzde-nukleer-enerjiye-genel-bakis.html, (03.03.2016). 26 George Basalla, ( çev. Cem Soydemir), Teknolojinin Evrimi,14.Baskı, Doğu Batı Yayınları, Nisan 2013, s.252. 14 Nükleer enerji kullanımı, çevreye olan etkileri başta olmak üzere toplumların yaşamını etkilediği için son derece önemlidir. Nükleer atıkların uzun süreli saklanması olası nükleer santral kazaları sonucunda radyasyona sebep olur.27 Gelecekte nükleer enerji kullanımının doğuracağı olumlu ve olumsuz sonuçlar ile nükleer kazaların insan sağlığına ve çevreye verdiği zararlar ele alınarak nükleer uygulamalar gerçekleştirilmelidir. 1.2.1.3. Alışılagelmemiş Enerji Kaya Gazı (Shale Gas) Ülkemizde kaya gazı olarak anılan şeyl gazı, adını içinde bulunduğu kayaç türünden almaktadır. Kaya gazı, şeyl (shale) adı verilen, kil ile kuvars ve kalsit minerallerinden oluşan tortul kayacın küçük gözeneklerinde bulunan gazdır. Ancak bütün şeyller, şeyl gazı içermez. Bu kayaların belirli oranda organik madde içermesi ve yeterli olgunluğa ulaşmış olması gerekir. Petrol ve doğal gaz, oluştuğu ana kayayı terk ederek farklı kayaçlar içerisine yerleşir. Ancak bu göç sırasında oluşan petrol veya doğal gazın bir bölümü ana kayada kalır. Sözü edilen şeyl gazı (kaya gazı) oluştuğu ana kayayı terk etmeyen ve oluştuğu kayacın gözeneklerinde kalan petrolden elde edilen gazdır.28Kaya gazı, derine gömülerek gaz oluşturma aşamasına gelmiş yani ana kayaların bünyesinde hapsolmuş gaz olarak karşımıza çıkmaktadır. Kaya gazının çıkarılması için yatay sondaj ve hidrolik kırma yöntemleri kullanılmaktadır. Hidrolik kırma; su, kum ve çeşitli kimyasallardan oluşan yüksek basınçlı bir karışımın kaya gazı oluşumlarında sıkışan gazı açığa çıkarmak için pompalanması işlemidir. Bu işlem kayaçta çatlaklar açmakta ve doğal gazın bu çatlaklardan kuyuya akmasını tetiklemektedir. Yatay sondajla birlikte hidrolik kırma yönteminin kullanılması, kaya gazı oluşumlarından doğal gazın daha verimli ve ekonomik bir şekilde çıkarılmasını sağlamaktadır.29 Fakat Avrupa’da kaya gazı konusunda endişelerde bulunmaktadır. Zararlı kimyasalların yeraltı sularına karışma ihtimalinden dolayı özellikle bazı ülkeler çalışmalara tepkiyle yaklaşmaktadır. Bunun 27 BA Stout, Energy For World Agrıculture, Food And Agrıculture Organızation Of The United Nations, Rome 1979, s. 180. 28 İlker Şengüler, s. 44, http://www.mta.gov.tr/v2.0/birimler/redaksiyon/ekonomi- bultenleri/2012_13/MTA_EkonomiBulteni_13_8-ilkersenguler.pdf, (19.03.2016). 29Fatih Macit, “ABD’deki Kaya Gazı Devrimi ve Lng İhracatının Geleceğine İlişkin Tahminler”, Hazar Strateji Enstitüsü, s.3, http://www.hazar.org/UserFiles/yayinlar/raporlar/kaya_gazi_28_10_2014/kaya_gazi_sunum_web.pdf, (18.03.2016). 15 yanında yeraltındaki büyük kayaçlara kırılma işlemi uygulandığında çeşitli sismik hareketlerle depremlere neden olabileceği bilim insanları tarafından öngörülmektedir. İklim değişikliği uzmanları ise kaya gazının bir fosil yakıt olduğunu ve yüksek oranda karbondioksit içerdiği için endişelerini ileri sürdürmektedir. Kaya gazını ilk çıkarma çalışmaları yıllar öncesine dayansa da ancak günümüzde ilerlemeler kaydedilmiştir. Kaya gazının varlığı uzun yıllar öncesinden bilinmesine rağmen enerji üretimine başlanması teknolojik gelişmeler ile birlikte petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki yükselişe bağlı olarak gelişmiştir. Kaya gazından alternatif bir enerji kaynağı olarak ilk kez ABD’de yararlanılmıştır. İlk şeyl gazı üretimi, Amerika Birleşik Devletleri, New York eyaletinde 1821 yılında gerçekleştirilmiş ve 1970 yılında endüstriyel ölçekte üretim sağlanmıştır. Diğer enerji kaynaklarının maliyetlerinin göreceli olarak daha uygun olması nedeniyle şeyl gazı üretimine devam edilmemiş, ancak 2000’li yıllardan sonra üretiminin daha ekonomik olması nedeniyle şeyl gazı üretimi gerçekleşmiştir.30 Son zamanlarda enerji alanındaki alternatif arayışlar ve teknolojik gelişimler sayesinde ekonomik anlamda çalışmalardan yararlanabilir seviyeye gelinmiştir. Son on yılda ise ABD'de yapılan çalışmalar sonucunda kaya gazı, enerji sektöründe bir devrim niteliği kazanmıştır. Şeyl gazı dünya doğalgaz endüstrisinde şaşkınlık yaratmakla kalmamış, insanları yeniden jeoloji haritalarının başına oturtmuştur.31 Türkiye’de de son dönemlerde yapılan araştırmalarla kaya gazı rezervleri belirlenmiştir. Türkiye’de kaya gazı potansiyeline sahip alanların başında Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Trakya Bölgesi gelirken kaya gazı arama çalışmalarına devam edilmektedir. Çalışmalardan olumlu sonuçlar alındığı sürece Türkiye enerji sektörünün bu durumdan doğrudan etkileneceği ortadadır. 1.2.2. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Yenilenebilir enerji kaynakları, doğada var olan ve sürekli kendini yenileyebilen enerji kaynaklarıdır. Yenilebilir enerji kaynakları, miktarlarının sınırlı olmaması ve fosil 30 Dursun Yıldız, “Kaya Gazı Devriminin Gücü: Su”, 2013, s.5, http://topraksuenerji.org/TSE_RAPORU_KAYA.pdf, (18.03.2016). 31 Daniel Yergin, Enerjinin Geleceği (Petrol, Doğalgaz, Elektrik), ( çev: Ümit Şensoy), Optimist Yayım, Kasım 2014, İstanbul, s. 364. 16 yakıtlara kıyasla çevreye daha az zarar vermeleri açısından daha güvenli enerji kaynaklarıdır. Karbondioksit gazının atmosferde yoğun olarak birikmesi, küresel ısınmaya yol açmaktadır. Meydana gelen sıcaklık artışı, dünya ikliminin değişmesine, kutuplardaki buzulların erimesine, deniz seviyelerinin yükselmesine ve neticede birçok verimli tarım topraklarının sular altında kalmasına neden olacaktır. Küresel ısı artışını önlemenin ilk koşulu, fosil yakıt kullanımını azaltarak, enerji altyapısını yenilenebilir enerjileri kullanmaya uygun duruma getirmektir.32 Yenilenebilir enerji kaynaklarının diğer enerji kaynaklarına göre bir diğer üstünlüğü de dışa bağımlı olmamalarından kaynaklanır. Hangi türü olursa olsun yenilenebilir enerji kaynakları ulusal kaynak olup, bazı uluslararası sorunlar nedeniyle temininde problemlerin yaşanması mümkün olmayan kaynak türüdür.33 Yenilenebilir enerji kaynakları, ülkelerin yerli kaynakları olduğu için enerjide dışa bağımlılığının azalmasına ciddi oranda katkı sağlamaktadır. Enerjide ithalata bağımlılığın azaltılması için ilk önce fosil yakıt kullanımlarının azaltılması ve yerli kaynaklara dayalı sürdürülebilir enerji arzı stratejilerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak ülkelerin enerji ihtiyaçlarını karşılaması, toplumların geleceğini güvence altına almak gibi ciddi önem taşımaktadır. 1.2.2.1. Rüzgar Enerjisi Rüzgar, sözlükte kelime anlamı olarak devir anlamına gelirken, meteorolojide hareket eden hava akımı olarak tanımlanmaktadır. Rüzgar enerjisi; doğal, yenilenebilir, temiz ve sonsuz bir güç olup kaynağı güneştir. Güneşin dünyaya gönderdiği enerjinin %1-2 gibi küçük bir miktarı rüzgar enerjisine dönüşmektedir. Güneşin, yer yüzeyini ve atmosferi homojen ısıtmamasının bir sonucu olarak ortaya çıkan sıcaklık ve basınç farkından dolayı hava akımı oluşur. Bir hava kütlesi mevcut durumundan daha fazla ısınırsa atmosferin yukarısına doğru yükselir ve bu hava kütlesinin yükselmesiyle boşalan yere, aynı hacimdeki soğuk hava kütlesi yerleşir. Bu hava kütlelerinin yer değiştirmelerine rüzgar adı verilmektedir. Diğer bir ifadeyle rüzgar; birbirine komşu olan iki basınç bölgesi arasındaki basınç farklarından dolayı meydana gelen ve yüksek 32 Ruşen Keleş, Can Hamamcı; Çevrebilim, İmge Kitabevi, Ankara, 2002, s. 105. 33 İsmet Akova, Yenilenebilir Enerji Kaynakları, 1. B., Şubat 2008, Nobel Basımevi, s. 24. 17 basınç merkezinden alçak basınç merkezine doğru hareket eden hava akımlarıdır.34 Rüzgârlar, yeryüzündeki farklı basınç ve sıcaklık farklarının dengelenmesiyle oluşan hava akımlarıdır. Rüzgarlar, yüksek basınçlı alanlardan alçak basınç alanlarına doğru ilerlemektedir. Coğrafi farklılıklar ve yeryüzünün farklı derecelerde ısınmasına bağlı olarak, rüzgarlar değişiklik göstermektedir. Rüzgâr enerjisinden eski çağlardan beri yararlanılmaktadır. Bu yararlanma ilk olarak özellikle doğu medeniyetlerinde gerçekleşmiştir. MÖ. 5000’li yıllarda Nil Nehri'nde kayıklarda rüzgar enerjisinden yararlanıldığı bilinmektedir. M.Ö. 200'de Çin'de de basit yel değirmenleri su pompalanmasında kullanılırken, İran ve Orta Doğu'da kanatları kamıştan örülmüş olan düşey eksenli yel değirmenleri, tahılların öğütülmesinde kullanılmıştır. Rüzgâr enerjisi, 11. Yüzyıl'dan itibaren, tacirler ve Haçlı seferleri vesilesiyle Avrupa'ya götürülmüştür. Hollandalılar, yel değirmenlerini geliştirerek göllerin ve Ren Nehri bataklıklarının kurutulmasında kullanmıştır. Hollanda, Danimarka, Almanya ve Akdeniz Adaları’nda rüzgar türbinlerinden yararlanılmıştır. 19. Yüzyıl sonlarında ise göçmenler bu teknolojiyi Amerika'ya götürerek tarlaların ve çiftliklerin sulanması için su pompalamada ve daha sonra da evler ve endüstri için elektrik üretiminde kullanmışlardır.35 Dünyanın birçok ülkesinde elektrik üretimi için rüzgar enerjisinden yararlanılsa da rüzgardan elektrik elde etme işlemi ilk olarak Danimarkalı meteorolojist Poul la Cour tarafından düşünülmüş ve Danimarka’da kurduğu okulda rüzgar enerjisi ile ilgili dersler vermiştir.36 1918 yılı sonrasında büyük şehirler elektriğe kavuşmuş ve dizel yakıtların ucuzluğu nedeniyle rüzgar enerjisini değerlendirme çabaları bir kenara bırakılmıştır. Rüzgar enerjisinin bir kenara itilmişliği, enerji sıkıntısı nedeniyle 2. Dünya Savaşına kadar sürmüştür. Rüzgar enerjisinin tarihsel gelişimine; 1942 ve 1957 yıllarında üretilen nominal güçlü rüzgar türbinleri örnek verilebilmektedir. Rüzgar türbini üreten ülkeler arasında; Almanya, Danimarka, Amerika, İspanya, Hindistan ve Çin yer almaktadır. 1973 Petrol Krizi ilk kez enerji kaynakları konusunda bir güvensizlik ortamı yaratmış ve bütün dünyada yeni ve yenilenebilir kaynaklara karşı 34 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Rüzgar Enerjisi, http://www.eie.gov.tr/yenilenebilir/ruzgar- ruzgar_enerjisi.aspx, (04.03.2016). 35 Dünya enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Rüzgar Enerjisi Alt Çalışma Grubu Raporu, 2007, http://www.dektmk.org.tr/upresimler/2007calismagrubu/ruzgar_enerjisi_raporu_304.pdf, (03.06.2016). 36 Murat Durak, Serra Özer, Rüzgar Enerjisi: Teori ve Uygulama, Ankara, s.197. 18 yoğun bir ilgiye neden olmuştur. Enerji güvenliği ve kaynak çeşitliliği, yenilenebilir enerji kaynaklarının da enerji yelpazesinde yer almasına yol açmıştır.1990'lı yıllarda çevre bilincinin ortaya çıkması yenilenebilir enerji kaynaklarının gelişimini destekleyen bir başka gelişimdir.37 Rüzgar enerjisinden yararlanmak için rüzgar türbinleri kullanılmaktadır. Günümüzde rüzgar enerjisi kullanılmasının giderek yaygınlaşmasının sonucu olarak rüzgar türbinleri çalışmaları da artmaktadır. Çalışmalarla türbin boyutları arttırılarak rüzgar türbinlerinden daha fazla güç elde edilmesi amaçlanmaktadır. Rüzgar enerjisinden yararlanmak amacıyla kullanılan rüzgar türbinleri dönme eksenine göre; yatay ve düşey eksenli rüzgar türbinleri olarak sınıflandırılmakta olup günümüzde yaygın olarak yatay eksenli üç kanatlı rüzgar türbinleri kullanılmaktadır. Rüzgar türbinleri, kule, jeneratör, dişli kutusu, göbek, elektrik-elektronik elemanlar ve kanattan meydana gelmekte olup kinetik enerji, mekanik enerji ve elektrik enerjisi döngüsüyle elektrik üretmektedir. 38 Rüzgar gücünden elektrik enerjisi üretim santrallerinin ham madde maliyeti hiç yokken; yakıt maliyetleri, işletme maliyetleri düşük fakat yatırım maliyetleri yüksektir. Teknolojideki son gelişmeler ile rüzgar türbinlerinin ilk yapım maliyetlerinin aşağı doğru çekilmesi hedeflenmektedir. Rüzgar santralleri kapladığı alan itibariyle düşünüldüğünde olumsuz yaklaşımlarla karşılaşılsa da türbinlerin kapladığı gerçek alan ile santral toplam alanını arasında büyük fark vardır. Türbinlerin aralarında tarım ve hayvancılık yapılabildiğinden aslında araziler kaybolmamaktadır. Böylece kuruldukları alanda yasayan insanlar için de iş alanı yaratmaktadır. Tüm bunlarla birlikte rüzgar türbinleri denizde de kurulabilmektedir. Tüm bunlarla birlikte rüzgar santrallerinin kurulmasının dezavantajları da bulunmaktadır. Rüzgar türbinlerinden kaynaklanan gürültüler, görsel kirlilik, kuşların göç yollarını değiştirmeleri ve kuş ölümlerine neden olunması gibi olumsuz çevre etkilerinden söz edilmektedir. 37 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Rüzgar Enerjisi Çalışmaları, http://www.eie.gov.tr/eie- web/turkce/YEK/ruzgar/ruzgar_en_hak.html, (06.03.2016). 38 Kadir Kaya, Erdem Koç, ‘‘Yatay Eksenli Üç Kanatlı Rüzgâr Türbinlerinde Kanat Mekanik Davranış Analizi – Teorik Yaklaşım’’, Rüzgar Enerjisi Dergisi, Şubat-Mart’16, S. 9, Özgün Basım Tanıtım, İstanbul, s. 14. 19 1.2.2.2. Güneş Enerjisi Güneş enerjisi, güneşin çekirdeğinde yer alan hidrojen gazının helyuma dönüşmesiyle (füzyon süreci) açığa çıkan ışıma enerjisidir. Termonükleer bir reaktör olan güneşten çeşitli dalga boylarında enerji yayılmakta ve güneşin bütün yüzeyinden yayılan enerjinin sadece iki milyarda biri yeryüzüne gelmektedir. Dünya’ya güneşten, 150 milyon km kat ederek gelen enerji, dünyada bir yılda kullanılan enerjinin yaklaşık 15 bin katıdır.39 Güneş, dünyamız için sonsuz bir enerji kaynağıdır. Güneş enerjisi, eski çağlarda insanlar tarafından kullanılıyor olmasına rağmen bu alandaki ilk gelişmeler 18. ve 19. yüzyıllarda olmuştur. Bu süreçte, güneş enerjisi alanında çalışan kişiler zorluklarla karşı karşıya kalmışlar ancak kanıtlanabilen sonuçlar olmadığından kendilerini ifade edememişlerdir. Ancak, 1970’li yıllarda yaşanan petrol krizi, petrol ambargosu yenilenebilir enerjiyi yeniden gündeme taşımıştır. Bu gelişmelerin sonucunda, ilk endüstriyel tip enerji üretimi 1984 yılında Los Angeles da gerçekleştirilmiştir. Kurulan parabolik aynalı sistem ile 354 MW bir güç üretimi sağlanmıştır. 1990’lı yıllarda biri 10 MW’lık Kaliforniya’da, diğeri de 30 MW’lık Ürdün’de olmak üzere iki adet güneş kulesi sistemi kurulmuştur. Daha sonra, 2000’li yılların hemen başında güneş enerjisi konusundaki çalışmalar ve yatırımlar artarak devam etmiştir. Özellikle fotovoltaik sanayi üretimi büyük bir gelişme göstermiştir.40 Güneş enerjisinden yararlanma konusundaki çalışmalar özellikle 1970'lerden sonra hız kazanmıştır. Böylece güneş enerjisi sistemleri teknolojik olarak ilerleme ve maliyet bakımından düşme göstermiş ve çevresel olarak temiz bir enerji kaynağı olarak kendini kabul ettirmiştir. 41 Güneş, dünyadaki tüm enerji kaynaklarına temel oluşturmaktadır. Güneş enerjisi sistemlerinden ısıtmada, soğutmada ve elektrik üretiminde yararlanmak mümkündür. Soğutmada güneş enerjisi kullanımı pahalı bir uygulama olmasına rağmen, güneş enerjisi ile sıcak su üretmek ve güneş enerjisi ile elektrik üretmek günümüzde yaygın olarak kullanılabilmektedir. Ortalamanın altında güneş enerjisi potansiyeline sahip 39 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Dünya’da Ve Türkiye’de Güneş Enerjisi, Haziran, 2009, ss.1-2. 40 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, a.g.e., ss .9-16. 41 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Güneş Enerjisi ve Teknolojileri, http://www.eie.gov.tr/yenilenebilir/g_enj_tekno.aspx, (05.03.2016). 20 olmasına rağmen Almanya, bugüne kadar diğer tüm dünya ülkelerinden daha fazla güneş enerjisi kurulumu yapmıştır. Güneşli bazı günlerde, ülkede kurulu güneş enerjisi santralleri, şebeke toplam elektrik ihtiyacının yaklaşık %50’sini sağlayarak dünya rekoru kırılmıştır.42 Güneş enerjisi; dünyadaki geniş potansiyeli ile diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına göre daha kolay yaygınlaşabilecek enerji kaynağıdır.43 Güneş enerjisi sistemleri kolaylıkla taşınıp kurulabilmektedir. Gerektiğinde de enerji ihtiyacına bağlı olarak kolayca değiştirilebilen çevre dostu enerji sistemlerdir. Güneş enerjisi sistemlerinin; yakıt sorununun olmaması, işletme kolaylığı, uzun yıllar sorunsuz olarak çalışması gibi üstünlükleri vardır. Diğer enerji kaynaklarına göre güneş enerjisinde kurulum maliyetlerinin yüksekliği gibi bazı teknolojik ve ekonomik zorlukların aşılması ile güneş enerjisi gelecekte daha cazip hale gelecektir. Kullanımın yaygınlaşması ile maliyetlerin daha da azalacağı beklenmektedir. 1.2.2.3. Jeotermal Enerji Jeotermal kelimesi Yunanca geo (yeryüzü) ve therme (ısı) kelimelerinden gelmekte olup yer ısısı ya da yeryüzü ısısı anlamına gelmektedir. Jeotermal enerji, yer kabuğunun derinliklerindeki sıcak kaya ve akışkanların ısısının zayıf katmanları geçerek yeryüzüne ulaşması sonucu elde edilen enerjidir.44 Jeotermal enerji kaynaklarının tükenmesi gibi bir durum mümkün değildir. Bu enerjinin özellikleri yenilenebilir olması, çevreyi kirletmemesi ve ucuz olmasıdır. Jeotermal enerjinin tarihi eski dönemlere dayanmaktadır. Jeotermal enerjiyi ilk kullananlar, eski Romalılardır. Doğal sıcak su olarak termal banyolarda ısıtma ve sağlık amacıyla kullanmışlardır. ABD’de konut ısıtma amacıyla ilk kez 1891 yılında kullanılmıştır. 1904 yılında İtalya’da ilk defa jeotermal kuru buhardan elektrik üretilmiştir. 1969 yılında ise Fransa’da büyük şehirlerin jeotermal enerjiyle ısıtılmasına 42 Gündergi, Güneşin Önündeki Engeller-Çözümler, Y. 2, S. 6, Kasım-Aralık 2014, s. 20. 43 Günümüzde güneş enerji sistemlerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Dünya’nın en büyük yenilenebilir enerji projesi olan, Nur Enerji Projesi’nin ilk ayağı olan "Nur 1" güneş enerjisi santrali, Fas’ta kurulmuştur, (http://www.enerjihaber.com/dunya/fas/5698/) 44 Jeotermal Enerji, http://muhendizm.blogspot.com.tr/2014/11/jeotermal-enerji.html, (06.03.2016). 21 başlanırken Türkiye’de ısınma amacıyla ilk olarak 1964 yılında Balıkesir Gönen’de bir otelde kullanılmıştır.45 Yerkürenin merkezindeki magmada erimiş ve sıcaklığı 8000 °C ulaşan maddeler bulunmaktadır. Magmanın yer yüzeyine yakın bazı bölümlerinde akan yer altı suları bu ısı tarafından ısıtılmaktadır ve bazı bölgelerde termal bölgeler oluşmaktadır.46 Jeotermal enerjiden konutlarda ve kaplıcalarda ısıtma, sera ısıtmacılığı, aynı zamanda sıcaklığın uygun olduğu şartlarda elektrik üretiminde faydalanılmaktadır. Günümüzde teknolojik uygulamaların genişlemesiyle daha düşük sıcaklıktaki alanlarda da elektrik üretimi mümkün olmaktadır. Bu gelişmeler jeotermal enerjinin güvenilir bir enerji kaynak olduğunun göstergesidir. Ancak, Jeotermal enerji yerinde kullanılabilen bir enerji kaynağıdır ve uzun mesafelere iletilmesi konusunda sorunlar yaşanmaktadır. 1.2.2.4. Hidrolik Enerji Hidroelektrik santrallar (HES) akan suyun gücünü elektriğe dönüştürürler. Akan su içindeki enerji miktarını suyun akış veya düşüş hızı tayin eder. Büyük bir nehirde akan su büyük miktarda enerji taşımaktadır. Ya da su çok yüksek bir noktadan düşürüldüğünde de yine yüksek miktarda enerji elde edilir. Her iki yolla da kanal ya da borular içine alınan su, türbinlere doğru akar, elektrik üretimi için pervane gibi kolları olan türbinlerin dönmesini sağlar. Türbinler jeneratörlere bağlıdır ve mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürürler.47 Hidrolik enerji, doğal veya yapay baraj gölleri önüne suyun düşüşüne göre kurulmuş olan hidroelektrik santralleri yoluyla üretilmektedir. Hidroelektrik enerjisinin kaynağı olan su, ucuz ve aynı zamanda tükenmez bir kaynağı oluşturmaktadır. Fosil kaynaklardan olan kömür ve petrole göre; hidroelektrik enerjisinin bazı ekonomik avantajları vardır. Bunlardan en önemlisi; harcamanın bir kez yapılmasıdır. Aynı zamanda enerji kaynağının su olması, uzun süre sürdürülebilir enerjiyi beraberinde getirirken ülkenin enerji alanında açık vermesini de 45M. Akif Çukurçayır, Hayriye Sağır, ‘‘Enerji Sorunu, Çevre Ve Alternatif EnerjiKaynakları’’ http://www.solar-academy.com/menuis/Enerji-Sorunu-Cevre-ve-Alternatif-Enerji-Kaynaklari020316.pdf, (06.003.2016). 46Şükrü Su, Mustafa İlbaş, Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklan Sempozyumu ve Sergisi Bildiriler Kitabı, ‘‘Dünya’da Ve Türkiye’de Jeotermal, Rüzgar Ve Diğer Yenilenebilir Enerjilerin Kullanımı’’, Yunus A. Çengel, Makina Mühendisleri Odası, Netform Matbaacılık, Ekim 2003, Kayseri, s. 9. 47Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Hidrolik Enerji, http://www.eie.gov.tr/yenilenebilir/h_hidrolik_nedir.aspx; (03/01/2015). 22 engellemektedir Bunların aksine santrallerin yapımı, yüksek maliyetli yatırımları ve uzun zamanı gerektirmektedir. Ayrıca hidrolik enerji üreten tesislerin daha elverişli yerlerde kurulması gerekmektedir. Tesislerin diğer önemli dezavantajı ise, tesislerin kurulduğu bölgelerde ki nehir ve göllerin doğal dengesini bozarken iklimsel değişikliklere de neden olmaktadır. 1.2.2.5. Biyokütle Enerjisi Biyokütle enerjisi, temel maddesi karbonhidrat olan bitkisel ve hayvansal kökenli doğal maddelerden elde edilmektedir. Bu doğal maddeler; saman, çöp, hayvan atığı, orman atığı, şeker kamışı, odunsu bitkiler olup dünyada bol miktarda bulunmaktadır. Teknolojik olarak geliştirilen tesislerde hayvansal ve bitkisel kökenli olan doğal maddeler gerekli dönüşümlerden geçirilerek biyokütle enerjisi elde edilmektedir.48 Biyokütle enerji kaynaklarının birçok sınıflandırması mevcuttur. Ancak genel olarak üç temel kaynaktan beslendiği görülmektedir. Genel olarak; tarımsal kökenli, orman kökenli, kentsel ve endüstriyel kökenli kaynaklar şeklinde üç açıdan gruplandırılabilir. Tarımsal kaynaklar, hayvansal ve bitkisel olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bitkisel kaynaklar ise kendi arasında iki kısma ayrılmaktadır. Özellikle enerji tarımı ile bitkilerden elde edilen çıktı ile enerji üretilmektedir. Kentsel ve endüstriyel kaynaklar da diğer bir biyokütle enerji kaynağını oluşturmakta olup, çevre açısından da önemli bir avantaj teşkil etmektedir. Biyokütle enerjisi üç temel alanda kullanılmaktadır. Bunlar; elektrik, ısı ve ağırlıklı olarak ulaşım amaçlı kullanılan biyoyakıt üretimidir. Biyokütle kullanılarak farklı ihtiyaç alanlarına yönelik katı, sıvı ve gaz formlarında değişik enerji ürünleri elde edilebilmektedir. Bu bağlamda, biyoetanol, biyogaz, biyodizel gibi yakıtların yanı sıra, yine biyokütleden elde edilen gübre, hidrojen, metan ve odun briketi gibi daha birçok yakıt türü saymak olanaklıdır. Dünya da ticari uygulamalarda öne çıkan biyoyakıtlar; biyodizel, biyoetanol ve biyogaz şeklindedir. Bu gibi yakıtların elde edilmesinde termokimyasal ve biyokimyasal olarak sınıflanabilen yeni teknikler geliştirilmiş ve yıllar içinde verimlilikleri artırılmıştır. 48 Nusret Alemdaroğlu, Enerji Sektörünün Geleceği Alternatif Enerji Kaynakları Ve Türkiye’nin Önündeki Fırsatlar, İstanbul Ticaret Odası, Prive Grafik Matbaacılık, İstanbul, 2007, ss. 26-27. 23 Önümüzdeki yıllarda bu teknolojilerde yeni gelişmelerin yanında, yalnız biyokütle kaynağıyla çalışan büyük termik santrallerin yapımı planlanmaktadır.49 Biyokütle enerjisinin temel maddesi doğada yetiştirilebilen, çevre dostu, stratejik bir enerji kaynağı olduğundan, dünyada biyokütle enerjisi üzerine önemli çalışmalar yapılmaktadır. Teknoloji açısından en gelişmiş çalışmalar Avrupa'da gerçekleşmektedir. Özellikle büyük şehirlerde öncelikli olarak çöp atıklarından başlamak üzere enerjiye dönüştürme çalışmaları yapılmaktadır. Toplam miktarı yaklaşık olarak 23.000.000 MW potansiyel bir güce sahip olduğu bunun en büyük miktarını çöp atıklarından elde edileceği hesaplanmıştır.50 Belediye çöplükleri ve endüstriyel atıklar bu açıdan değerlendirilen kaynaklar olarak ön plana çıkmaktadır. Kentsel atıkların enerjiye dönüştürülmesi için yakıtı çöp olan termik santraller yapılmaya başlanmıştır. Yenilenebilir enerji kaynakları kullanımlarının genişletilmesi, ülkelerin ekonomik gelişimi için giderek artan şekilde önem kazanmaktadır. 1.2.2.6. Hidrojen Enerjisi Hidrojen enerjisi bir başka enerji tüketilerek elde edilen sentetik yakıt durumundaki enerji taşıyıcısıdır. Giderek ağırlaşan çevre sorunu ve küresel ısınma hidrojen gibi sentetik yakıtları cazip hale getirmektedir. Hidrojen motor yakıtı olarak kullanıldığı gibi sanayide, elektrik üretiminde, konutlarda, güvenle kullanılabilir durumdadır.51 Hidrojenden enerji elde edilmesi esnasında su buharı dışında çevreyi kirletici ve sera etkisini artırıcı hiçbir gaz ve zararlı kimyasal madde üretimi söz konusu değildir. Hidrojen gazı farklı yöntemlerle elde edildiği gibi su, güneş enerjisi veya onun türevleri olarak kabul edilen rüzgâr, dalga ve biyokütle ile de üretilebilmektedir.52 49 Biyokütle Enerji Kaynakları, http://www.marmore.com.tr/kutuphane-yenilenebilir-enerji-ve-biyokutle, (18.03.2016). 50 Nusret Alemdaroğlu, a.g.e., s. 27. 51 Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Elektrik Enerjisi Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2001, s. 37. 52 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Hidrojen Enerjisi, http://www.eie.gov.tr/teknoloji/h_enerjisi.aspx, (01.12.2015). 24 Dünya da, çevresel uyumu yüksek ve istenilen verimde diğer enerjilere dönüştürülebilen yeni bir yakıta ihtiyacı vardır. Bu açıdan hidrojen enerjisi geleceğe damgasını vuracak bir enerji kaynağı olarak düşünülmektedir. Bu gelişmelerin farkında olan dünya, bilimsel çalışmalara hız vermekte ve teknolojik gelişmelere küçümsenmeyecek derecede önemli kaynaklar aktarmaktadır.53 Hidrojen enerjisi konusunda son yıllarda meydana gelen gelişmeler, hidrojenin özellikle ulaşım sektöründe diğer yakıtların yerine geçeceği bir geleceği işaret etmektedir. 1.2.2.7. Dalga, Gel-Git Enerjisi Dalga Enerjisi, su parçacıklarının çembersel dönüşünden kaynaklanan hız enerjisi ile su parçacıklarının denge konumundan ayrıldıklarındaki potansiyel enerjilerinden oluşur.54 Rüzgarın deniz ve okyanus yüzeylerindeki hareketleri ile meydana gelen dalgalar, birer enerji birimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Dalgaların ortaya çıkardığı potansiyel enerjiyi kullanmak, düşünen ve düşündüğünü uygulamaya koyabilen insanoğlu için yeni bir enerji kaynağı olmuştur. Denizlerdeki dalgalar temelde üç şekilde meydana gelmektedir. Bunlar; denizlerde oluşan depremlerin ve deniz dibi çökmelerinin oluşturduğu dalgalar, rüzgârların ve fırtınaların oluşturduğu dalgalar, gel-git olayından kaynaklanan dalgalardır.55 Teknolojinin ilerlemesi ile dalga enerjisi üzerine çalışmalar hızla artmıştır. Kıyı boyu, kıyıya yakın ve kıyıdan uzak bölgelerde uygulanan çok çeşitli dalga enerji sistemleri geliştirilmiştir. Enerji üretim sistemlerinin 1980’lerde 45-50 c/kWh olan elektrik üretim maliyeti 2001 yılında 5-10 c/kWh’a düşmüştür. 56 Deniz kaynaklı enerji kaynağı olan gel-git enerjisinde ise yine çalışmalar yıllar öncesine dayanmaktadır. Gel- git enerjisi tesisi ilk olarak 1966 yılında Fransa’nın kuzeybatısında Rance Nehri’nin ağız kısmındaki haliçte inşa edilmiştir. Bu tesisten 240MWh elektrik üretilmektedir. Rusya’da 400, Çin’de 10, Kanada‘da 18 MWh enerji üreten tesisler kurulmuştur. 53 Nihat Öztürk, Mehmet Bilgiç, Cemali Arslan, “Hidrojen Enerjisi ve Türkiye’de ki Hidrojen Potansiyeli”, ss. 1-5, http://www.emo.org.tr/ekler/51c5ffd6b62cc21_ek.pdf, (01.05.2016). 54 Demir İnan, Denizlerdeki Enerji, Bilim ve Teknik, S. 343, Haziran 1996, Ankara, s.73. 55Mithat Zeki Dinçer, Özgür Aslan, Sürdürülebilir Kalkınma, Yenilenebilir Enerji Kaynakları ve Hidrojen Enerjisi: Türkiye Değerlendirmesi, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul, 2008, ss.85-86. 56 Ümran Tezcan Ün, Dalga Enerjisi, Teknolojisi, Ekonomisi, Çevresel Etkisi ve Dünyadaki Durumu, s.8, http://www.emo.org.tr/ekler/6a781dbfd8e524b_ek.pdf, (18.03.2016). 25 Hindistan’da ise proje aşamasında olan tesisler vardır.57 Deniz kaynaklı enerjilerin maliyetleri henüz fosil yakıtlarla rekabet edebilecek durumda değildir fakat son birkaç yıl içinde maliyetlerde düşüş yaşanmıştır. Geleneksel sistemlere göre hala yüksek olan bu maliyetin teknolojik ilerlemelerle daha da düşebileceği öngörülmektedir. Dünyada çeşitli ülkelerde dalga enerji programları yürütülmektedir. Dünyada ilk ticari dalga enerji tesisi 2000 yılında İskoçya’nın Islay adasında kurulmuştur ve Kasım 2000’in sonlarından beri de İngiltere’nin şebekesine güç sağlamaktadır. Çeşitli ülkelerde dalga enerjisi programları yürütülmektedir. Özellikle Avrupa ülkelerinde bu programlar ile önemli ilerlemeler sağlanmıştır. Bu programlar çerçevesinde uygulamalar Norveç, Portekiz, İsveç, İngiltere’de geliştirilmiştir. Ayrıca Avustralya, Hindistan, Japonya ve Kore’de de dalga enerjisi programları yürütülmektedir.58 Türkiye’de ise Karadeniz, Marmara ve Ege Denizi tuzluluk oranlarının farklı oluşu nedeniyle İstanbul ve Çanakkale boğazlarında alt ve üst akıntılar oluşmaktadır. Akıntıların akışı birçok yerde yeterli olarak hesaplanmıştır. Bu durum önemli bir kinetik enerji potansiyeline işaret etmektedir.59 Dalga enerjisinin kullanılması, Türkiye’nin gündemine henüz girmemiştir. Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde de ülke ekonomisine destek olacak potansiyelin değerlendirilmesi için incelemeler yapılmalıdır. 57Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çevre ve İklim, http://www.enerji.gov.tr/tr-TR/Sayfalar/Temiz- Enerji, (23.03.2016). 58 Ümran Tezcan Ün, a.g.e, s.8, http://www.emo.org.tr/ekler/6a781dbfd8e524b_ek.pdf, (18.03.2016). 59 Kalkınma Bakanlığı, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, a.g.e., s. 37. 26 İKİNCİ BÖLÜM DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE ENERJİ GÖRÜNÜMÜ 2.1. DÜNYA ENERJİ GÖRÜNÜMÜ Geçmişten günümüze damgasını vuran enerji uygarlıkların devamı için gerekli bir yaşam kaynağıdır. Dünyada son yıllarda artarak yaşanan sıcak çatışmaların ve hegemonya kurma çabalarının temelinde, enerji kaynaklarına sahip olma, taşıma yollarını denetim altına alma ve enerjinin ticaretini kontrol altında tutma çabaları bulunmaktadır.60 Bu çabalar Sanayi Devrimi’nin başlangıcından buyana birçok krize ve savaşa da neden olmuştur. Sanayi sektörünün gelişmesinin sonucu olarak gelişen makineleşme, her gün artan enerji talebini ortaya koymuştur. Özellikle 1950-1973 döneminde sabit seyreden petrol fiyatı nedeniyle, enerji talebi çoğunlukla petrolden karşılanmıştır. Ancak yaşanan petrol krizi sonucunda 1972’de varili 2,5 dolar olan petrol; 1980’de 30 dolara çıkmıştır. 80'li yılların ortalarında petrol fiyatları düşmesine rağmen petrole dayalı enerji kullanımı riskli olarak kabul edilmiştir ve ayrıca politik bir baskı unsuru olarak da kullanılmıştır. Bütün bu gelişmelerin dünya ekonomisi üzerinde büyük etkileri olmuştur. Zengin petrol kaynaklarına sahip ülkeler, üstünlük kazanırken yeterli enerji kaynağına sahip olmayan ülkeler ekonomik yönden daha büyük darboğazlara itilmişlerdir. 61 Enerji üretiminde kullanılan teknoloji nasıl olursa olsun maliyet gerektirmektedir. Potansiyel yatırımcılar, üretimde uygun faktörleri bir araya getirerek enerji arzı sağlar ve bunun için belirli maliyetlere katlanırlar.62 Ülkelerin her yıl enerjiye ödedikleri faturalar ağırlaşmıştır. Ülkelerin daha hızlı büyüme hedefleri ve buna paralel olarak artan enerji talebi; enerji darboğazları ve çevre kirliliği gibi sorunların yaşanmasına sebep olmaktadır. Enerji kaynaklarına ulaşmak ve kaynakları kontrol altında tutmak için farklı politika ve araçlar her zaman gündeme gelmiştir. Çünkü ülkelerin enerji talepleri yaşanan gelişmeler çerçevesinde her geçen 60 Dursun Yıldız, Cengiz Pertev, Üretimin Enerjisi, Teknik Hazırlık ve Basım Dünya Yayıncılık, İstanbul, Ocak, 2009, s. 15. 61 Yenilenebilir Enerji Kaynakları,http://www.mmo.org.tr/resimler/dosya_ekler/9514e888b8f2aca_ek.pdf, s. 2, (23.03.2016). 62 Godfrey Boyle, Renewable Energy Power For A Sustainable Future, Oxford Üniversity, 2. B., 2004, s.186. 27 gün artmaktadır. Son yıllar itibariyle ülkelerin enerji açığı ve çevre kirliliği gibi sorunlardan kurtulabilmek için yenilenebilir enerji alanlarındaki çalışmaları da artmıştır. 2.1.1. Dünya Enerji Rezervleri Dünya’da yenilenebilir enerji kaynakları sonsuz denecek kadar bir rezerve sahiptir. Bu açıdan yenilenebilir enerji sistemleri uzun vadelidir ve tükenme endişesi olmadan kullanılabilir. Yenilenemez enerji kaynakları ise yeryüzünde sınırlı bulunduğundan tükenme endişesi ile kullanılmaktadırlar. Ülke sınırlarını aşan su kaynaklarının kullanımları ile ilgili toplumlar arasında anlaşmazlıklar yaşanmaktadır.63 İnsan ihtiyaçlarının karşılanmasında su temel kaynak olduğu için talep sürekli artmaktadır. Ülkelerin enerji kaynağından yararlanma ve bu kaynağı gelecek toplumlara aktarma düşünceleri sonucunda ülkeler arası ilişkiler son derece karmaşık hale gelmektedir.64 2.1.1.1. Dünya Fosil Enerji Rezervleri Günümüzde dünya enerji ihtiyacının büyük bölümü fosil yakıtlardan karşılanmaktadır. Dünya enerji üretimindeki öncelikli fosil kaynaklar petrol, doğal gaz ve kömürdür. Sürekli artan enerji talebine bağlı olarak da fosil enerji rezervleri hızla azalmaktadır. Özellikle petrol, doğal gaz ve kömür rezervleri kritik seviyelere yaklaşmaktadır. Buna rağmen fosil yakıtlar yoğun olarak kullanılan enerji kaynakları olmaya devam etmektedir. Dünya kanıtlanmış kömür rezervleri küresel üretimi 122 yıl boyunca karşılamaya yeterli miktarda olup, tüm yakıtlar arasında en yüksek rezerv üretim oranına kömür sahiptir. Amerika en büyük bölgesel rezervlere ve en yüksek rezerv üretim oranına sahiptir. Arkasından Rusya ve Çin gelmektedir. Kömür tüketimini 2000- 2009 yılları arasında yıllık ortalama yüzde 9,5 arttıran Çin, 2013 yılı sonu itibarıyla dünya kömür üretiminin yarısını tüketirken, Amerika % 11 ile ikinci sırada gelmekte ve OECD bölgeleri kömür kullanımının % 42’sine tekabül etmektedir. Dünya kesinleşmiş doğal gaz rezervi 2014 yılı sonunda 216 trilyon m3 olarak belirlenmiştir. Bu miktar 63 Dünyanın en uzun nehri olan Nil nehri havzasında ülkelerin su hegemonyası kurma girişimleri yaşanan anlaşmazlıklara örnek gösterilebilir. 64 Ian R Calder, Blue Revolution, 2. B., Londra, 2005, Chapter 6. 28 küresel üretimi 61 yıl gibi bir süre boyunca karşılamak için yeterlidir. Rezervlerin dünyadaki dağılımları göz önüne alındığında en yüksek paya sahip olan bölge Orta Doğu’dur. Dünyada toplam kanıtlanmış petrol rezervleri 1,7 trilyon varil civarında olup bu miktar, 52 yıllık tüketimi karşılamaktadır. Kalan üretilebilir petrol rezervlerinin yaklaşık %60’ı kara, %37’si deniz ve geri kalan kısmı Kuzey Kutbunda yer almaktadır. OPEC ülkeleri küresel rezerv toplamının %72,6’lık kısmını oluşturmaktadır. Son on yılda küresel kesinleşmiş rezervler %26 oranında yani 350 milyar varillik artış göstermiştir.65 Dünyadaki kesinleşmiş enerji rezervleri dağılımına bakıldığında yoğunluğun Orta Doğu bölgesinde olduğu görülmektedir. Bu bölgede ki üretim, bölge tüketiminin çok üstünde bir değere sahip olduğu için rezervler ihraç edilmektedir. 2.1.1.2. Dünya Yenilenebilir Enerji Görünümü Dünya da yaşanan petrol krizi, enerji kaynakları konusunda bir güvensizlik ortamı yaratmıştır. Bu güvensizlik ortamı, dünyada yenilenebilir enerji kaynaklarına olan ilgiyi arttırmıştır. Yine günümüzde artan petrol ve doğal gaz fiyatları, yaşanan çevre kirliliği sorunları enerji çeşitliliğinin vazgeçilmez olduğunun kanıtlarıdır. Grafik2.1 Dünya Yenilenebilir Enerji Tüketimi (Milyon Ton Petrol Eşdeğeri) Kaynak: BP Statistical Review of World Energy, June 2015. 65 Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Dünya ve Ülkemiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, Strateji Geliştirme Başkanlığı, S. 11, Ocak 2016, s. 6. 29 Yenilenebilir enerji 2006 yılından bu yana % 12,0 büyüme ile düşük oranda büyümesini gerçekleştirmiştir. Buna rağmen yine de yenilenebilir enerji kaynakları, elektrik üretimindeki paylarını artırmaya devam etmiştir. Afrika’da en hızlı büyüme oranı kaydedilirken, Çin önderliğinde Asya Pasifik büyük büyüme artışına katkıda bulunmuştur. Avrupa & Avrasya, AB enerji üretiminin yaklaşık % 17’sini besleyen yenilenebilir ile liderliğini sürdürmektedir.66 Fosil enerji kaynaklarının sınırlı ve ciddi oranda azalmış olması yenilenebilir enerji kaynaklarını alternatif enerjiler olarak değil günümüzde artık kullanılması zorunlu olarak planlanan enerji kaynakları olarak karşımıza çıkarmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarına son yıllar itibariyle ilgi artmıştır. Gösterilen ilgi, ithalata olan bağımlılığının azaltılmasını ve çevrenin korumasını amaçlar niteliktedir. Bu açıdan AB ülkeleri ve dünyada birçok ülke 1980'li yılların sonlarından itibaren yenilenebilir enerji üretimini desteklemektedir. Küresel çevrenin ve yoksul ülkelerin gereksinimlerini karşılamak için mevcut enerji sistemlerinde yapılacak küçük değişikliklerin yeterli olmayacağı açıktır. Yani dünyanın yeni bir enerji politikası belirlemesi ve yepyeni bir enerji sistemine dönmesi gerekmektedir. Bu sistem ise yenilenebilir enerji kaynaklarını temel almalıdır.67 2.1.2. Dünya Enerji Üretimi Dünya enerji üretimi kaynaklara göre incelediğinde en büyük payı petrol, kömür ve doğalgaz almaktadır. Fosil yakıtlar olarak adlandırılan kömür, petrol ve doğalgazın birincil enerji arzındaki toplam payı % 80’lere ulaşmaktadır. Bu oran dünya genelinde fosil yakıtlara ne kadar bağlı olunduğunun göstergesidir. Nükleer kaynakların payı ise giderek arttırılmaktadır. Tüm bunlarla birlikte yenilenebilir enerji kaynaklarının oranı artırılarak oluşan çevresel sorunlara ve küresel ısınmaya karşı tedbirler alınmaktadır. Fakat aşırı oranda kullanılan fosil yakıtların birincil enerji arzındaki payının kısa sürede düşmesini beklememek gerekmektedir. 66 BP Statistical Review of World Energy June 2015, s.37, http://www.bp.com/content/dam/bp/pdf/energy-economics/statistical-review-2015/bp-statistical-review- of-world-energy-2015-renewables-section.pdf, , (23.03.2016). 67 Christopher Flavin, Nicholas Lenssen, (çev. Yaman Köseoğlu), Enerjide Arayışlar, Tema Vakfı, Yayın No: 12, İstanbul, s. 29. 30 Grafik2.2. Dünya Enerji Üretimi Kaynak: IEA Energy Statistics, (03.01.2016) Dünya birincil enerji arzında kaynak miktarları yıllar itibariyle talebe bağlı olarak artış göstermiştir. İlerleyen yıllarda ise talepte de ki artışa bağlı olarak üretim miktarlarında da artış olacağı ortadadır. 2.1.3. Dünya Enerji Tüketimi Dünya’da genellikle gelişmişlik düzeyi yüksek olan sanayi yönünden gelişmiş ülkelerin, enerji kaynaklarına olan ihtiyaçları ve enerji tüketimleri yüksek seviyede olmaktadır. Enerji kaynaklarının dengesiz dağılımı sadece rezervler bağlamında olmayıp aynı zamanda söz konusu dengesizlik enerji kullanım düzeyi açısından da benzerlik göstermektedir. 31 Tablo2.1 Dünya Birincil Enerji Tüketimi (Milyon TEP) ÜLKE 2013 2014 Dünya Sıra Toplamındaki Payı (%) Çin 2.898,1 2.972,1 23,0% 1 ABD 2.270,5 2.298,7 17,8% 2 Rusya 689,9 681,9 5,3% 3 Hindistan 595,7 637,8 4,9% 4 Japonya 470,1 456,1 3,5% 5 Kanada 334,3 332,7 2,6% 6 Almanya 325,8 311,0 2,4% 7 Brezilya 288,9 296,0 2,3% 8 Güney Kore 270,8 273,2 2,1% 9 İran 244,0 252,0 1,9% 10 Suudi 222,5 239,5 1,9% 11 Arabistan Fransa 247,2 237,5 1,8% 12 Meksika 191,5 191,4 1,5% 13 Büyük 200,6 187,9 1,5% 14 Britanya Endonezya 169,6 174,8 1,4% 15 İtalya 157,9 148,9 1,2% 16 İspanya 133,9 133,0 1,0% 17 Güney Afrika 123,6 126,7 1,0% 18 Türkiye 120,3 123,9 1,0% 19 Avustralya 126,2 122,9 1,0% 20 Tayland 118,0 121,5 0,9% 21 Tayvan 111,0 112,0 0,9% 22 BAE 97,9 103,2 0,8% 23 116,6 100,1 0,8% 24 Ukrayna Polonya 98,4 95,7 0,7% 25 Toplam 12.807,1 12.928,4 100,0% Kaynak: BP Dünya Enerji İstatistikleri 2015 verileri doğrultusunda hazırlanmıştır.68 Dünya’da bazı ülkelerin birincil enerji tüketimleri yukarıda verilmiştir. Bu bilgiler doğrultusunda dünyada birincil enerji tüketimi dikkate alındığında Çin ve Amerika ilk iki sırayı almaktadır. Bu iki ülkenin toplam birincil enerji tüketimi dünya tüketiminin %40,8’ine denk gelmektedir. Üçüncü sırada önemli enerji kaynaklarına sahip olan Rusya gelmektedir. Rusya’nın toplam tüketim içindeki payı % 5,3’tür. Rusya’yı Hindistan % 4,9 ile takip etmektedir. Japonya ise % 3,5 paya sahiptir. Avrupa’nın önemli ülkelerinden biri olan Kanada, Almanya ve Brezilya birbirine yakın oranlara sahiptir. Türkiye’nin toplam birincil enerji tüketimindeki payı % 1’dir. Ülkelerin birincil enerji 68 Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın, Dünya ve Ülkemiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, 12 sayılı raporunda yer alan verilere tarafımca ulaşılmış olup, BP Dünya Enerji İstatistikleri 2015 verileri doğrultusunda tekrar düzenlenmiştir. 32 tüketimi 2013 ve 2014 yılları itibariyle farklılık göstermektedir. Bazı ülkelerin birincil enerji tüketimi artarken bazı ülkelerin ise azalmıştır. Enerji tüketiminin artmasında, Çin gibi gelişen ekonomilerin, enerjiye daha fazla ihtiyaç duymalarının payı oldukça büyüktür. Türkiye’nin ise birincil enerji tüketimi 2013 yılına kıyasla 2014 yılında artmıştır. Birincil enerji tüketimi dikkate alındığında Türkiye ise 19. sırada yer almaktadır. Ülkelerin ekonomik gelişmişlikleri dikkate alındığında Türkiye’nin aslında üst sıralarda yer aldığı göze çarpmaktadır. Grafik2.3. Dünya Enerji Tüketimi (Milyon Ton Petrol Eşdeğeri) Kaynak: BP Statistical World Review of Energy, 2015. Dünya birincil enerji tüketimi, finansal krizin ardından düşüş dışında 2014 yılında ortalamanın altında büyümüştür. Büyüme Kuzey Amerika ve Afrika dışındaki tüm bölgelerde ortalamanın altında gerçekleşmiştir. Nükleer enerji dışındaki tüm yakıtlar ortalamanın altında oranlarda büyümüştür. Petrol dünyanın baskın yakıtıdır. Dünyada elektrik üretiminde hidroelektrik ve diğer yenilenebilir kaynaklar birincil enerji tüketiminin rekor hisselerine ulaşmıştır.69 69 BP Statistical Review ofWorld Energy June 2015, http://www.bp.com/content/dam/bp/pdf/energy- economics/statistical-review-2015/bp-statistical-review-of-world-energy-2015-full-report.pdf, s.42, (23.03.2016). 33 2.1.3.1. Dünya Enerji Talep Projeksiyonlarının Değerlendirilmesi Dünya nüfusu her geçen yıl artmaktadır. 2015 yılında yaklaşık 7,2 milyar olan dünya nüfusunun, 2040 yılında 10 milyara yaklaşacağı tahmin edilmektedir. Bu artışın büyük bir bölümünün Afrika ve OECD dışı Asya bölgesinde gerçekleşeceği ve 2030 yılından sonra Hindistan nüfusunun Çin nüfusunu geçeceği düşünülmektedir. 2040 yılına kadar enerji tasarrufu için yeni politikalar ve projeler gerçekleştirilse bile artan enerji talebini karşılamak için gelecekte daha çok enerji kaynağını gerekli kılmaktadır. Tablo2.2. Dünya Birincil Enerji Talebi (milyon ton petrol eşdeğeri - mtpe) * Geleneksel ve modern biyokütle kullanımlarını içerir. ** Uluslararası bunkerları içermez. TBET: Toplam birincil enerji talebi Kaynak: 2014 Yılı Botaş Sektör Raporu, s.6. Dünya birincil enerji talebinin belirlenmesine ilişkin olarak üzerinde çalışılan üç farklı senaryodan Yeni Politikalar Senaryosunda mevcut politika taahhütlerinin ve yakın geçmişte açıklanmış taahhütlerin ve planların gerçekleştirileceği, Mevcut Politikalar Senaryosunda 2014 ortasına kadar hayata geçirilenler dışında hiçbir yeni politikanın geliştirilmeyeceği, 450 Senaryosunda ise uzun dönemli global sıcaklık artışını %50 ihtimalle 2 °C ile kısıtlamak için gerekli olan sert politikaların geliştirileceği ve gerçekleştirileceği varsayılmaktadır. Bu çerçevede 2012 ve 2040 yılları arasında dünya enerji talebinin Yeni Politikalar Senaryosu’na göre yılda yaklaşık %1,1, Mevcut Senaryolar Senaryosu’na göre %1,5 ve 450 Senaryosu’na göre %0,6 artış göstereceği tahmin edilmektedir. Yakıt türleri itibarıyla ise 2012 yılında dünya birincil enerji 34 talebinin %82’si petrol, doğal gaz ve kömürden karşılanmış olup, tüm senaryolara göre 2040 yılında baskın enerji kaynağı yine fosil yakıtlar olacaktır. Ana senaryo olan Yeni Politikalar Senaryosu’na göre 2012-2040 yılları arasındaki dönemde, petrol talebi %14, kömür talebi %15 artarken, doğal gaz talebi önemli bir artış göstererek %55 oranında artmaktadır. Fosil yakıtlardaki talep artışına rağmen, yenilenebilir enerji kaynakları için talep artış hızı fosil yakıtların talep artış hızına göre daha yüksek olup, özellikle küresel elektrik üretimindeki net artışın yaklaşık yarısı yenilenebilir kaynaklardan gelmektedir.70 Tablo2.3. Bölgelere Göre Dünya Birincil Enerji Talebi (mtpe) * Yıllık bileşik ortalama büyüme oranı ** Dünya değeri uluslararası deniz ve hava bunker’larını içermektedir. Kaynak: 2014 Yılı Botaş Sektör Raporu, s.6. Son gelişmelerin en çarpıcı özelliği, enerji tüketimi seviyeleri arasında ki yükselen farklılıklardır. Dünya nüfusunun büyük bir bölümünün önde gelen ülkelerinde enerji tüketim düzeyleri arasındaki fark büyük oranda artmaktadır.71 70 2014 Yılı BOTAŞ Sektör Raporu, Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş., s. 5. 71 Bent Sorensen, Renewable Energy, 2. B., 2003, s. 11. 35 Enerji talebindeki değişimlerde etkili olan, enerji piyasası dinamiklerinin gelişmekte olan ülkelere bağlı olarak değişim göstermesidir. Uluslar arası Enerji Ajansı verilerine göre birincil enerji talebindeki OECD dışı ülkelerin payı 2012 yılında %60 iken, 2020 yılında %63’e ulaşması ve bu artışın devam ederek 2040 yılında %70 olması beklenmektedir.72 2.2. TÜRKİYE ENERJİ GÖRÜNÜMÜ Dünya’ da olduğu gibi Türkiye’de de enerji tüketimi giderek artmaktadır. Enerji tüketimin artmasına neden olan faktörlerin başında nüfus ve gelirdeki artış, kentsel gelişim ile birlikte gelişen teknoloji koşulları gelmektedir. Yaşanan teknolojik gelişmeler günümüzde enerji sektörünü ve diğer tüm sektörleri etkileyen aynı zamanda da yönlendiren bir unsur haline getirmiştir. Ülkemizin çeşitlilik arz eden jeolojik ve tektonik yapısı, çok çeşitli maden yataklarının bulunmasına olanak sağlamıştır. Türkiye, yeraltı kaynakları yönünden dünya madenciliğinde adı geçen 132 ülke arasında maden çeşitliliği itibarıyla onuncu sırada yer almaktadır. Başta endüstriyel hammaddeler olmak üzere, metalik madenler, enerji hammaddeleri ve jeotermal kaynaklar açısından ülkemiz zengindir. Günümüzde dünyada ticareti yapılan 90 çeşit madenden 77’sinin varlığı ülkemizde saptanmış, 60 civarında maden türünde üretim yapılmaktadır.73 Türkiye, aynı zamanda fosil enerji kaynaklarının üreticiden tüketiciye erişiminde iletilmesinde de konum açısından en önemli ülkeler arasında yer almaktadır. Türkiye; Ortadoğu, Hazar Bölgesi ve Orta Asya gibi dünyanın ispatlanmış petrol ve doğalgaz rezervleri bakımından zengin kaynak ülkelere coğrafi olarak yakın bir konumda bulunmaktadır. Söz konusu kaynak ülkeler ile başta AB ülkeleri olmak üzere, petrol ve doğal gazda ithalata yüksek oranda bağımlı ülkeler arasında doğal bir köprü konumunda olan Türkiye, enerji kaynaklarının ve taşıma güzergâhlarının çeşitlendirilmesini sağlamaya yönelik projelerde, stratejik konumdaki önemli bir aktör olarak yer almaktadır.74 72 2014 Yılı BOTAŞ Sektör Raporu, a.g.e., s. 6.. 73Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2013 Yılı Bütçe Sunumu, Strateji Geliştirme Başkanlığı, 2013, http://www.enerji.gov.tr/File/?path=ROOT%2f1%2fDocuments%2fSayfalar%2f2014+Y%C4%B1l%C4 %B1+B%C3%BCt%C3%A7esinin+TBMM+Genel+Kuruluna+Sunumu.pdf, (27.03.2016). 74 2013 yılı Ham Petrol ve Doğalgaz Sektör Raporu, Türk Petrolleri, Mayıs 2014, s. 25. 36 Türkiye’nin enerji sektörü yaklaşık son kırk yılda hızlı bir değişim kaydetmiştir. Sürekli olarak artan enerji talebi karşısında yerli enerji arzının yetersiz kalması sonucu enerji talebinin büyük çoğunluğu ithalatla karşılanmaktadır. Bu durum sonucunda Türkiye’nin her yıl enerjiye ödediği faturalar da ağırlaşmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılması bu faturaların azaltılması için ayrı bir önem arz etmektedir. 2.2.1. Türkiye Enerji Rezervleri Türkiye çeşitli enerji kaynaklarına sahip bir ülkedir. Türkiye’de taşkömürü, linyit, asfaltit, petrol, doğal gaz, uranyum ve toryum gibi fosil enerji kaynakları rezervleri ile hidrolik enerji, jeotermal enerji, güneş enerjisi, dalga enerjisi gibi tükenmez enerji kaynakları bulunmaktadır. Ancak Türkiye’de fosil yakıtların kesinleşmiş rezervleri yeterli düzeyde değilken yenilenebilir enerji kaynakları potansiyeli yüksek olan bir ülke konumundadır. Bu durumların aksine Türkiye fosil kökenli kaynakların yoğun olarak kullanıldığı bir ülkedir. Yıllar içerisinde hızlı talep artışını karşılayabilmek için fosil kaynaklara özellikle doğalgaza olan bağımlılık giderek artmaktadır. Türkiye’nin yeraltı jeolojisinin yapısı yeterli bilinmemekle birlikte bazı bölgelerdeki kara ve denizlerde teknik, ekonomik nedenlerle yeraltı rezervleri için aramaların kısmen yapıldığı gözlenmektedir. Türkiye, yenilenebilir enerji kaynakları bakımından ise büyük bir potansiyele sahiptir. Enerji talebinin önemli bir bölümünün içinde bulunduğumuz bölgenin kaynaklarından karşılanması öngörülmektedir. İklim şartları, yeryüzü şekilleri gibi birçok özellik bakımından elverişli özelliklere sahip olan ülkemizde yenilenebilir kaynakların kullanımı önem teşkil etmektedir. 2.2.1.1. Türkiye Fosil Enerji Rezervleri Türkiye yeraltı zenginlikleri açısından işletmeye elverişli çeşitli enerji kaynakların bulunduğu bir ülkedir. Ancak, bugün ülkemizin enerji rezervleri yeterince işletmeye alınmamıştır. 37 Tablo2.4. Türkiye Fosil Enerji Rezervleri (2011) Kaynak Rezerv 2011 Yılı Üretimi Taşkömürü 523 milyon ton 2,6 milyon ton Linyit 12,1 milyar ton 72,5 milyon ton Ham Petrol 44,4 milyon ton 2,4 milyon ton Doğalgaz 7,1 milyar m3 0,8 milyar m3 Kaynak: Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Türkiye Enerji Verileri 2012 raporuna göre hazırlanmıştır. Tablo2.4 de 2011 yılına ait rezervler ve buna karşılık gelen 2011 yılı üretim değerleri verilmiştir. Dünya ölçeğinde değerlendirildiğinde Türkiye’nin fosil enerji rezervleri açısından çok zengin olmadığı fakat üretim değerlerimiz dikkate alındığında ülkemizin fosil enerji rezervlerini mümkün olduğu kadar da kullanamadığı gözden kaçmamaktadır. Dünya enerji ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılamakta olan fosil yakıtların rezervleri hızla tükenmektedir. Buna rağmen yoğun ve artan bir şekilde fosil enerji kullanılmaktadır. Görünen o ki enerji arzında bir kriz yaşanacağı ön görülmektedir. Öyle ki köklü bir iklim değişikliği sürecinin, başka bir ifadeyle çevresel bir enerji krizinin eşiğine gelmiş olabiliriz.75 Bu yüzden bütün enerji kaynaklarının verimli bir şekilde kullanılması büyük önem taşımaktadır. Enerji ihtiyacının sürekli arttığı ama kaynakların gittikçe azaldığı ülkemizde, enerjinin verimli kullanılmasını sağlamak için çeşitli programlar uygulanmalıdır. 75 Ewan McLeish, Enerji Krizi, (çev. Emine Bademci), Tübitak Popüler Bilim Kitapları, 1. Baskı, 2013, Ankara, s. 5. 38 Tablo2.5. Türkiye Enerji Rezervleri (2014) Kaynaklar Görünür Muhtemel Mümkün Toplam Taş Kömürü (Milyon 517,5 425 368,4 1310,5 Ton) Linyit (Milyon Ton) Elbistan 4845,5 4845,5 Diğer 9146 768,9 4,5 9919,4 Toplam 13991,5 768,9 4,5 14764,9 Asfaltit (Milyon Ton) 82 82 Bitümler (Milyon Ton) 1641,4 1641,4 Hidrolik GWh/yıl 59245,8 59245,8 MW 22748,9 22748,9 Ham Petrol (Milyon 7123 7123 Varil) Doğalgaz (Milyar 24,4 24,4 Metro3) Nükleer Kaynaklar (Ton) Uranyum 9100 9100 Toryum 380000 380000 Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2014 Yılı Amaç ve Faaliyetleri, Bağlı Ve İlgili Kuruluşlar Dairesi Başkanlığı, Ankara, 2015, s. 10. Tablo2.5’ de ise 2014 yılına ait enerji rezervlerimiz verilmiştir. Türkiye’nin artan enerji talebi karşısında, üretimin artış hızının daha yavaş olmasından ve enerji ithalatına dayanan enerji kullanımı sonucunda enerji sektöründe sıkıntılar yaşanmaktadır. Türkiye çok zengin doğal gaz yataklarına sahip olmasa da yapılan üretim de hiçbir zaman Türkiye’nin doğal gaz ihtiyacını karşılayacak düzeyde gerçekleşmemiştir. Uranyum ve toryum kaynaklı nükleer enerji kullanımı ise ülkemizde mevcut değilken bu alanında çalışmalar devam etmektedir. 39 2.2.1.2. Türkiye Yenilenebilir Enerji Rezervleri Sürekli artan enerji tüketim talebi, maliyeti düşük kıt olmayan enerji kaynaklarını kullanmayı zorunlu hale getirmiştir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde özellikle sanayi sektörü başta olmak üzere enerji kullanımı gittikçe artmaktadır. Türkiye de bu ülkeler arasında yer almaktadır. Bu artış, kaynakların kısa ömürlü olması ve çevreye verilen zararın geri ödemesinin yüksek maliyetli olmasından dolayı sınırlı kaynaklara olan ilgiyi azaltmıştır. Sürdürülebilir bir gelecek için yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı günümüzde önemini arttırmıştır. Tablo2.6. Türkiye Yenilenebilir Enerji Rezervleri (2011) Kaynak Rezerv 2011 Yılı Üretimi Hidrolik 170.000 Gwh/Yıl 57.472 Gwh/Yıl Rüzgar 48.000 MW 4.726 Gwh Jeotermal 600 MW 699 Gwh Güneş 380 Gwh - *Biyokütle, kayagazı ve diğer enerji kaynakları konusunda çalışmalar tamamlanamamıştır. Kaynak: Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Türkiye Enerji Verileri 2012 raporuna göre hazırlanmıştır. Tablo2.6.’ da 2011 yılına ait yenilenebilir rezervler ve buna karşılık gelen 2011 yılı üretim değerleri verilmiştir. Üretim değerlerimiz dikkate alındığında ülkemizin yenilenebilir enerji rezervleri bakımından oldukça zengin olduğu görülmektedir. Tablo2.7. Türkiye Yenilenebilir Enerji Kaynak Potansiyeli (2014) Hidrolik Rüzgar Güneş Biyokütle Jeotermal Kurulu 23640,9 3629,7 40,2 288,2 404,9 Güç(MW) Elektrik 40396,1 8385,4 - 1171,2 2249,9 Üretimi(GWh) Isı (Bin Tep) - - 795 *** 4,99 2023 36000 20000 5000 1000 1000 Hedefi(MW) Potansiyel 160 TWh/yıl 48000 1500 20 MİLYON 31500 MWt MW kWh/m2- TEP 2000 MW yıl Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2014 Yılı Amaç Ve Faaliyetleri, Bağlı Ve İlgili Kuruluşlar Dairesi Başkanlığı, Ankara, 2015, s. 10. 40 Ülkemiz hidrolik, rüzgar, güneş gibi temiz enerji kaynakları açısından oldukça zengindir. Yenilenebilir kaynaklardan enerji elde etmek özellikle ülkemiz için maliyetli olduğundan yenilenebilir enerji rezervleri üretime dönüştürülememiştir. Fakat son yıllarda teknolojik ilerlemelerle birlikte bu maliyetlerde bazı olumlu düşüşler meydana gelmiştir. Ülkemizin kaynak çeşitliliği ve maliyetlerde ki düşüşler değerlendirilerek özellikle ülkemizin elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payı arttırılmalıdır. Tablo2.8. Yenilenebilir Potansiyeli-I Kaynak Türü Potansiyel Mevcut Kurulu Güç (MW) Hidrolik 36.000 MW 22.289 (135 milyar kWh/yıl elektrik) Rüzgar Çok Verimli: 8.000 MW 3.511 Orta Verimli: 40.000 MW Jeotermal 1.500 MWe 310,8 Biyokütle 8,6 mtep 236,9 1,3 milyar kw h/yıl elektrik Güneş Enerjisi 380 milyar kw h/yıl elektrik 23,8 Toplam 650 Milyar kWh/yıl elektrik (Yaklaşık) Kaynak: Deniz Daştan, Hidroelektrik Santraller Düzenleme ve Gerçekleşmeler Sunumu, 7. Uluslar arası Enerji Kongresi, 25.11.2014, Ankara. Bu çerçevede Türkiye için yenilenebilir enerjide, potansiyel gücümüzün mevcut kurulu güce dönüştürülerek kullanılması önem teşkil etmektedir. Yukarıdaki Tablo2.8. de yenilenebilir enerji potansiyelimiz yaklaşık 650 milyar kWh/yıl elektrik olarak ifade edilmiştir. Yenilenebilir enerji potansiyelimizin 2013 yılı sonu itibariyle kullanımı 69.5 milyar kWh/yıl elektrik olmuştur. Bu rakamlara karşılık gelen kullanım oranımız ise %10,7’dir. Tablo2.9. Yenilenebilir Potansiyeli-II Potansiyel (kWh/yıl-yaklaşık) Kullanım (kWh/2013 yılı sonu) Kullanım (%) 650 milyar 69,5 10,7 Kaynak: Deniz Daştan, Hidroelektrik Santraller Düzenleme ve Gerçekleşmeler Sunumu, 7. Uluslar arası Enerji Kongresi ve Fuarı, 25.11.2014, Ankara. 41 Ülkemizde yenilenebilir enerji oranı değerlendirilirken enerji talep artışı hızı, enerji ihtiyacının ithalat ile karşılanma oranı gibi oranlar göz önünde bulundurulmalıdır ki talep artışları ülke içi enerji üretimiyle karşılanabilsin. Kısaca, hızlı artan talep artışına kıyasla yenilenebilir enerji oranının da artması muhtemel olmalıdır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından da kurulu gücümüzün arttırılması hedeflenmiştir. 2.2.2. Türkiye Enerji Üretimi Ve Tüketimi Türkiye’nin toplam birincil enerji kaynakları üretiminde kömür ilk sırada gelmektedir. Bu sıralama içinde Türkiye’de diğer fosil kaynaklara göre zengin sayılabilecek rezerv miktarı ile linyit kömürü önemli bir yer tutmaktadır. Devamında ise biyokütle, hidrolik, petrol ve son yıllar itibariyle artan jeotermal/rüzgar enerji üretimi gelmektedir. Grafik2.4. Türkiye Enerji Üretimi Kaynak: International Energy Agency, (06.05.2015). Türkiye birincil enerji kaynakları üretimi içinde doğal gaz en son sırada yer alırken, nükleer kaynaklı enerji üretimi bulunmamaktadır. Ülkemiz petrol ve doğalgaz üretiminin tüketim içinde payının az olması nedeniyle ekonomi de problemler yaşanmaktadır. Türkiye birincil enerji üretimi ağırlıklı olarak kömür ile sağlanmaktadır. Türkiye enerji üretiminde kömürün payı büyükken, petrol ve yenilenebilir enerji 42 kaynaklardan olan hidrolik, biyokütle, rüzgar, ve jeotermal enerjide paya sahiptir. Doğalgaz üretimi Türkiye’de oldukça düşük miktarlarda yapılırken, uranyum ve toryum kaynaklı nükleer enerji üretimi ülkemizde bulunmamaktadır. Ülkemiz enerji tüketimi ise, bu kaynaklarla birlikte petrol ve son yıllarda ciddi oranlarda artan doğalgazdan sağlanmaktadır. Enerji üretim ve tüketim alanlarının farklı olması ülkemiz açısından sıkıntılar yaratmaktadır. Ülkemizin 2002-2012 yılları arasındaki enerji üretim miktarlarını gösteren Tablo2.11’de yer almaktadır. Ülkemizin 2002-2012 yılları arasında petrol, doğal gaz, kömür ve diğer (hidrolik, jeotermal, rüzgar, güneş, odun, organik artıklar ve biyoyakıt) yakıtlar ile birlikte toplam birincil enerji kaynakları üretim miktarları gösterilmektedir. Tablo2.10. Türkiye Birincil Enerji Kaynak Üretimi Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2014 Yılı Botaş Sektör Raporu, s.15. 2002 ile 2012 yılları üretim değerleri birbiriyle kıyaslandığında üretim değerlerimizde olması gereken artışlar görülememektedir. Artan enerji talebini karşılayacak şekilde üretim artışlarının yaşanması enerji dengesinde meydana gelen açıkların kapatılması açısından oldukça önemlidir. Doğalgaz üretiminde yıllar itibariyle artışlar yaşansa da 2008 yılından sonra önemli azalmalar olmuştur. Ülkemiz için oldukça önemli olan kömür üretiminde ise durum, doğalgaz ve petrol üretimimizde yaşanan dalgalanmalara göre biraz daha iyi durumdadır. İthal enerjiye olan bağımlılığımızın azaltılması için artışı hayati önem arz eden birincil enerji kaynaklarının toplam üretim miktarının yıllar itibarı ile arttırılması gerekmektedir. 43 Tablo2.11. Türkiye Birincil Enerji Tüketimi Yıllar Birincil Enerji Tüketimi (Milyon ton petrol eşdeğeri) 2004 83.7 2005 86.7 2006 96.9 2007 103.7 2008 103.2 2009 104.2 2010 111.0 2011 118.4 2012 123.6 2013 122.0 2014 125.3 Kaynak: BP Dünya Enerji İstatistikleri 2015 yılı verilerinden yararlanarak hazırlanmıştır. Ülkemizin toplam birincil enerji tüketimi BP verilerine göre, 2000’li yıllardan itibaren genel olarak artış eğilimi göstermekte olup, 2013 yılında 122,0 mtp 2014 yılında ise 125,3 mtpe olarak gerçekleşmiştir. Tablo2.12. Yıllar İtibariyle Türkiye Ham Petrol ve Doğalgaz Üretimi Yıllar Ham Petrol Üretimi (M. Ton) Doğalgaz Üretimi (M3) 1999 2 939 896 731 098 727 2000 2 749 105 639 222 969 2001 2 551 467 311 562 545 2002 2 441 534 378 402 738 2003 2 375 044 560 633 511 2004 2 275 530 707 008 763 2005 2 281 131 896 424 950 2006 2 175 668 906 587 974 2007 2 134 175 893 055 000 2008 2 160 067 1014 530 570 2009 2 401 799 729 414 369 2010 2 496 113 725 993 340 2011 2 367 251 793 397 572 2012 2 337 551 664 353 885 2013 2 398 454 561 544 788 2014 2 455 893 502 108 992 Kaynak: EPDK, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü. 44 Ülkemiz doğalgaz ve petrol üretimine 1999 yılı baz alınarak bakıldığında 2014 yılında üretim değerlerinde önemli oranda azalmalar görülmektedir. En fazla ham petrol üretimi 1999 yılında gerçekleştirilmiştir. En fazla doğalgaz ise 2008 yılında üretilmiştir. Bu çerçeve de petrol ve doğal gaz arama-üretim faaliyetlerine öncelik verilmeli ve üretimleri arttırılmalıdır. Türkiye birincil enerji üretiminde dalgalanmalar olurken, birincil enerji tüketiminde sürekli artışlar yaşandığı gözlemlenmektedir. Bu durum karşısında enerji alanında yerli kaynaklara ağırlık vererek, enerji alanında ithalat bağımlılığının düşürüldüğü, kaynak ve ülke çeşitliliğinin arttırıldığı, aynı zamanda çevre ile uyumlu, dünya enerji sistemi ile uyumlu bir enerji sistemi ve sektör yapısının kurulması ülkemizde hedeflenmelidir. 2.2.2.1. Türkiye’de Kömür Türkiye’nin sahip olduğu enerji kaynakları arasında kömür önemli bir yere sahiptir. Türkiye kömür rezervleri ve üretim miktarları açısından linyitte dünya ölçeğinde orta düzeyde, taşkömüründe ise alt düzeyde değerlendirilebilir. Bununla birlikte linyitlerin büyük çoğunluğunun ısı değeri düşük olduğundan termik santrallerde kullanımı ile ön plana çıkmaktadır. Türkiye linyit rezervinin büyük kısmı Afşin-Elbistan havzasında bulunmaktadır. Ülkemizin en önemli taşkömürü rezervleri ise Zonguldak civarındayken kömür rezervleri ile ilgili hayata geçirilemeyen bulunmaktadır. Grafik2.5. Türkiye Taşkömürü Üretimi Kaynak: Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu, Kömür Sektör Raporu (Linyit)2014, Mayıs 2015, s. 20. 45 Özellikle 1980’li yıllardan itibaren sürekli bir düşme eğilimine giren taşkömürü üretimleri 2004 yılında 1,9 milyon tona kadar gerilemiştir. Bu tarihten sonra hareketlenen taşkömürü üretimi günümüzde yine azalmaktadır. Türkiye 2012 yılı satılabilir kömür üretimi; 68,1 milyon ton linyit, 2,3 milyon ton taşkömürü ve 1 milyon ton asfaltit olmak üzere bir önceki yıla göre %6,4 azalarak toplam 71,4 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. 2013 yılı satılabilir kömür üretimi ise; 57,5 milyon ton linyit, 2 milyon ton taşkömürü ve 0,9 milyon ton asfaltit olmak üzere bir önceki yıla göre %15,5 azalarak toplam 60,4 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Böylelikle, yerli kömür üretimi, 17 yıl önceki üretim seviyelerine gerilemiş olmaktadır.76 Grafik2.6. Türkiye Linyit Üretimi Kaynak: Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu, Kömür Sektör Raporu (Linyit)2014, Mayıs 2015, s. 20. Linyit üretimleri ise, özellikle 1970’li yılların başlarından itibaren, petrol krizlerine bağlı olarak elektrik üretimine yönelik linyit işletmeleri yatırımlarının başlaması ile hızlanmıştır. 1970 yılında 5,8 milyon ton olan linyit üretimi 1998 yılında yaklaşık 65 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Ancak, bu tarihten itibaren, özellikle doğal gaz alım anlaşmaları nedeniyle linyit üretimi sürekli azalmış, 2004 yılında 43,7 milyon ton ile en düşük seviyesini görmüştür. Bu tarihten sonra tekrar yükselen linyit üretimleri 2008 yılında 76 milyon tonu görmüş, ancak daha sonra tekrar gerileyerek 2013 yılında 57,5 milyon ton olarak gerçekleşmiştir.77 Enerjide dışa bağımlılığımızın giderek artması yanında enerjinin pahalı oluşu, yerli kaynaklara daha fazla yönelmemizi gerektirmektedir. 76 Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu, Kömür Sektör Raporu (Linyit)2014, Mayıs 2015, s. 20. 77 Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu; a.g.e., s. 20. 46 Harita2.1 Kömür Üretimi Yapılan Başlıca İller Kaynak: Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu, Kömür Sektör Raporu (Linyit)2014, Mayıs 2015, s. 23. Harita2.1’de ülkemiz kömür üretimi yapılan başlıca iller görülmektedir. Türkiye linyit üretimleri özellikle ülkemizin Ege, Trakya ve İç Anadolu ve Batı Karadeniz Bölgeleri’nde yoğun olarak gerçekleştirilmektedir. Grafik2.7. Türkiye Kömür İthalatı Kaynak: Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu, Kömür Sektör Raporu (Linyit)2014, Mayıs 2015, s. 25. Türkiye’de 1980’li yıllarda düşük miktarlarda yapılan kömür ithalatı, giderek artmıştır. Son yıllarda kömür ithalatındaki artışın en önemli sebebi, kömürün elektrik üretimi amaçlı kullanılmasının artmasıdır. Söz konusu talep artışlar dikkate alındığında bu durum ithalata bağımlı ülkemiz açısından önemlidir. 47 Grafik2.8. Kömür İthalatında Ülke Payları, 2014 Kaynak: Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu, Kömür Sektör Raporu (Linyit)2014, Mayıs 2015, s. 25. 2014 yılında kömür ithalatının yüksek oranda yapıldığı ülke üstünlüğü ilk defa Rusya Federasyonu’ndan Kolombiya’ya geçmiştir. Bu iki ülkeyi ABD, Güney Afrika Cumhuriyeti, Avustralya, Ukrayna, Kanada izlemiştir. 2.2.2.2. Türkiye’de Petrol 2013 yılında, Türkiye’de günlük yaklaşık 48.000 varil/gün’lük ham petrol üretimi yapılmış; buna karşılık günlük 500.000 varil ham petrol tüketilmiştir. Bu nedenle 2013 yılında yerli ham petrol üretiminin tüketime oranı % 9,6 olarak gerçekleşmiştir. Diğer bir ifadeyle Türkiye’nin petrolde ithalata bağımlılık oranı % 90,42’tur. 48 Grafik2.9. Ham Petrol Arzı ve Yerli Üretim Oranları (varil/gün) Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Ham Petrol ve Doğalgaz Sektör Raporu, Türkiye Petrolleri, Mayıs 2015, s.37. 2014 yılında ise, Türkiye’de günlük yaklaşık 49 bin v/g ham petrol üretimi yapılmış; 718 bin v/g ham petrol tüketilmiştir. Bu nedenle 2014 yılında yerli ham petrol üretiminin tüketime oranı % 7 olarak gerçekleşmiştir.78 Diğer bir ifadeyle, petrolde ithalata bağımlılık oranı % 93’tür. Yerli üretimin tüketim içindeki payı oldukça düşük seviyelerde seyretmektedir. Türkiye’nin ithalat yoluyla temin ettiği ham petrolün % 90’lık bölümü sadece altı ülkeden gerçekleşmektedir. 2011-2013 yıllarında ithalat yapılan ülkelerin sıralaması değişmekle birlikte bu altı ülkeden beşi aynı kalmış ve 2012 yılında yüksek miktarda ham petrol ithalatı yapılan ülkelere Libya da % 5 payla dâhil olmuştur. 2013 yılında, Türkiye’nin ham petrol ithalat bağımlılığında öne çıkan üç ülke; Irak, İran ve Suudi Arabistan’dır. 2013 yılında İran’a yönelik ambargoya bağlı olarak, ham petrol ithal edilen ülkelerin paylarında önemli değişiklikler olmuştur. İran’ın payı 2011 yılındaki % 51 ve 2012 yılındaki % 39 oranından 2013 yılında % 28’e gerilemiştir. Öte yandan, Irak’ın bu anlamdaki payı da % 10’lardan % 30’lara yaklaşmıştır.79 78 Türkiye Petrolleri, 2014 Yılı Ham Petrol ve Doğalgaz Sektör Raporu, Mayıs 2015, s. 37. 79 Türkiye Petrolleri, 2013 Ham Petrol ve Doğalgaz Sektör Raporu, Mayıs 2014, s. 27. 49 Grafik2.10. 2014 Yılında İthal Edilen Ham Petrolün Ülkelere Göre Dağılımı Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Ham Petrol ve Doğalgaz Sektör Raporu; Türkiye Petrolleri, Mayıs 2015, s.38. 2014 yılında ise, Türkiye’nin ham petrol ithalatında üç ülke aynı kalsa da oranlar da değişiklikler olmuştur. 2014 yılında Libya’daki iç çatışmalardan kaynaklanan üretim kesintilerinden dolayı Libya’dan ithalat yapılmamıştır. 2.2.2.3. Türkiye’de Doğalgaz Türkiye’nin 2013 yılında yerli doğal gaz üretiminin tüketime oranı ise % 1,5 civarında gerçekleşirken 2014 yılında bu oran, son 10 yılın en düşüğü olup % 1 civarında gerçekleşmiştir. 2008 yılında 1 milyar m3 olan doğal gaz üretimi 2014 yılında 502 milyon m3 ’e düşmüştür.80 80 Türkiye Petrolleri, 2014 Yılı Ham Petrol ve Doğalgaz Sektör Raporu, Mayıs 2015, s. 37. 50 Grafik 2.11 Yıllar İtibariyle Doğal Gaz Arzı ve Yerli Üretim Oranları (m3/yıl) Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Ham Petrol ve Doğalgaz Sektör Raporu, Türkiye Petrolleri, Mayıs 2015, s.37. Şekilde yerli doğalgaz üretiminde azalma görülürken, doğalgaz ithalatında yıllar itibariyle artışlar mevcuttur. Türkiye’nin doğal gazda ithalata bağımlılık oranı % 98,7’dir. Grafik2.12 2014 Yılında İthal Edilen Doğal Gazın Ülkelere Göre Dağılımı Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Ham Petrol ve Doğalgaz Sektör Raporu, Türkiye Petrolleri, Mayıs 2015, s.38. 51 2013 yılı Türkiye doğal gaz ithalatının ülkelere göre dağılımında Rusya % 58’lik oran ile birinci sıradayken, 2014 yılı Türkiye doğal gaz ithalatının ülkelere göre dağılımında Rusya % 56’lük oran ile birinci sıradadır. Bu ülkeyi İran % 19, Azerbaycan % 9 ve Cezayir % 9 ile takip etmektedir. Doğal gaz tüketiminin ciddi oranda arttığı ve üretimin tüketimi karşılamasının imkânsız olduğu bir durumla karşılaşılmıştır. 2013 yılında Türkiye doğalgaz talebinin yaklaşık % 98’i ithalatla karşılanırken, 2014 yılında doğalgaz talebinin % 98,8’i ithalatla karşılanmaktadır. Türkiye’de 2014 yılında 49,8 milyar m3 doğal gaz tüketilmiş ve bu rakamın % 1’i ülke içi üretim ile karşılanmıştır. Tüketilen doğal gazın yaklaşık % 50’si ise elektrik üretimi için kullanılmaktadır. Elektrik üretimi için bu kadar yüksek doğalgaz kullanımı da ülkemiz için ayrıca önemlidir. 81 Hayatımıza girdiği yıldan itibaren ekonomik ve sosyal açılardan farklılıklar yaratan doğalda ülkemiz net ithalatçı durumdadır. Üstelik yıllar itibariyle de sürekli artışlar yaşanmaktadır. Bu durum, enerji ihtiyacını büyük ölçüde doğal gazdan karşılayan Türkiye için doğalgazda dışa bağımlı kalmasına neden olmaktadır. 2.2.2.4. Türkiye’de Elektrik Enerjisi Günümüzde gelişen teknoloji koşulları altında, elektrik enerjisinin tam ikamesinin bulunmaması ve hem nihai hem de ara mal olması elektrik enerjisini farklı kılmaktadır. Aynı zamanda elektrik enerjisi sanayi alanında kullanılan en temel ihtiyaç olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’de elektrik enerjisi üretiminin kaynaklara göre dağılımına bakıldığında doğalgazın elektrik üretiminde %37,9 oranıyla kullanılan temel kaynak olduğu görülmektedir. 2015 yılı itibariyle doğalgazdan elektrik üretimi azalmıştır ancak bu oran bile doğalgaz da ithalata bağımlı olan ülkemiz için yüksektir. Daha sonra sırasıyla kömür %28, yerli enerji kaynaklarından olan hidrolik %25,8 ve rüzgar %4,4 oranıyla hidroliği takip etmektedir. Elektrik enerjisi üretiminde yer alan kaynak payları özellikle ülkenin enerji de yaşadığı baskıyı biraz da olsa yok edecek kaynaklar olmalıdır. 81 Türkiye Petrolleri, 2014 Yılı Ham Petrol ve Doğalgaz Sektör Raporu, Mayıs 2015, s. 37. 52 Grafik2.13 2015 Yılı Sonu İtibarıyla Ülkemiz Elektrik Enerjisi Üretim Oranları Kaynak: Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Dünya ve Ülkemiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, Strateji Geliştirme Başkanlığı, S. 12, 1 Nisan 2016, s.19. Elektrik üretiminde ithal kaynakların payı artmaya devam etmektedir. Doğalgaz ve petrol ürünlerine dayalı elektrik üretimi dikkate alındığında ithal kaynak payının yaklaşık %50 oranında olduğu görülmektedir.82 Tablo2.13. Kaynak Bazında Türkiye Elektrik Enerjisi Üretim Oranları Yıl Termik Hidrolik Jeotermal+Rüzgar+Güneş 2002 73,9% 26,0% 0,1% 2003 74,8% 25,1% 0,1% 2004 69,3% 30,6% 0,1% 2005 75,5% 24,4% 0,1% 2006 74,8% 25,1% 0,1% 2007 81,0% 18,7% 0,3% 2008 82,7% 16,8% 0,5% 2009 80,6% 18,5% 1,0% 2010 73,8% 24,5% 1,7% 2011 74,8% 22,8% 2,4% 2012 73,0% 24,2% 2,8% 2013 71,5% 24,7% 3,7% 2014 79,5% 16,1% 4,3% 2015 68,5% 25,8% 5,7% Kaynak: Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Dünya ve Ülkemiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, Strateji Geliştirme Başkanlığı, S. 11, 1 Ocak 2016,s.17. 82 Vedat Şahin, Enerji Sektöründe Yeniden Yapılanma Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Yiltem Reklam ve Basım, İstanbul, s.6 53 2014 yılı itibariyle elektrik üretimimizin %79,5’i termik santrallerinden, %25,8’i hidroelektrik santrallerinden, %4,3’ü de diğer yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanmıştır. Elektrik üretiminde en yüksek oran doğalgaza aittir. Bu oran büyük ölçüde dışa bağımlı olan ülkemiz ekonomisi için ödemeler dengesine negatif yansımaktadır. Bu nedenle elektrik enerjisi üretimi içindeki yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artırılması ile başta ithal kaynaklar olmak üzere fosil yakıtların payının azaltılması önem arz etmektedir. 2002-2015 yılları arasında termik ve hidrolik santral kaynaklı elektrik üretiminde dalgalanmalar olurken önemli azalmalar yaşanmamıştır. Ancak jeotermal ve rüzgar kaynaklı elektrik üretim oranlarında değişiklikler meydana gelmiştir. 2015 yılı sonu itibarıyla ise elektrik üretimimizin %68,5’i termik santrallerden, %25,8’i hidroelektrik santrallerden, %5,7’si de diğer yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanmıştır. Jeotermal ve rüzgâr kaynaklı elektrik üretim oranları 2002 yılındaki değeri olan %0,1’lerden 2015 Yılı sonu itibarıyla %5,7’ye kadar yükselmiştir. Ancak burada dikkati çeken husus; dünya elektrik enerjisi tüketimi ülkeler sıralamasında, ülkemizin gelişmiş ülkelerle arka arkaya yer almasıdır. Grafik2.14 Ülkemiz Elektrik Enerjisi Üretiminin Gelişimi Kaynak: Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Dünya ve Ülkemiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, Strateji Geliştirme Başkanlığı, S. 11, Ocak 2016, s.17. Elektrik üretimini 2002-2015 yılları itibariyle ele aldığımızda özellikle rüzgar+jeotermal payında artış gözlenmektedir. Ayrıca 2014 yılında güneş kaynaklı kurulu gücün devreye girmesi ve özel sektörün bu alanda büyük yatırımlara hazırlanması ülkemiz arz güvenliği ve kaynak çeşitlendirmesi adına önem arz etmektedir. 54 Tablo2.14. Enerji Kaynaklarına Göre Elektrik Enerjisi Üretimi Ve Payları Yenilenebilir Sıvı Doğal Yıl Toplam Kömür Hidrolik Enerji ve yakıtlar gaz Atıklar (1) 2000 124 922 30,6 7,5 37,0 24,7 0,3 2001 122 725 31,3 8,4 40,4 19,6 0,3 2002 129 400 24,8 8,3 40,6 26,0 0,3 2003 140 581 22,9 6,5 45,2 25,1 0,2 2004 150 698 22,9 5,1 41,3 30,6 0,2 2005 161 956 26,7 3,4 45,3 24,4 0,2 2006 176 300 26,5 2,5 45,8 25,1 0,2 2007 191 558 27,9 3,4 49,6 18,7 0,4 2008 198 418 29,1 3,8 49,7 16,8 0,6 2009 194 813 28,6 2,5 49,3 18,5 1,2 2010 211 208 26,1 1,0 46,5 24,5 1,9 2011 229 395 28,9 0,4 45,4 22,8 2,6 2012 239 497 28,4 0,7 43,6 24,2 3,1 2013 240 154 26,6 0,7 43,8 24,7 4,2 2014 251.963 30,2 0,9 47,9 16,1 4,9 Kaynak: Türkiye - Elektrik Üretim - İletim İstatistikleri, TEİAŞ. Elektrik Üretimini 1980-2014 yılları itibariyle ele aldığımızda ise, 1980 yılında 23.275 GWh olan elektrik üretimimizin 2014 yılına gelindiğinde 251.963 GWh seviyelerine yükseldiği görülmektedir. Bu durumun aksine 1980 yılına kıyasla 2014 yılında kömürden elektrik üretiminde önemli bir artış kaydedilmemiştir. 1980 yılına kömürden elektrik üretimi oranı %25,6 iken 2014 yılına gelindiğinde bu oran yaklaşık %30 seviyesinde seyretmektedir. Sıvı yakıtlardan elektrik üretiminde önemli bir düşüş yaşanırken doğalgazdan elektrik üretimi önemli ölçüde artmıştır. Doğalgazın oranı 1980 yılında %0,2 iken 2013 yılında %43,8 ve 2014 yılında %47,9’dur. Yenilenebilir enerjiden elektrik üretiminde ise durum 1980’e göre az da olsa artış göstermiştir. Fakat yaşanan bu küçük artış, artan elektrik ihtiyacı talebini karşılamada yetersiz kalmaktadır. 2.2.2.4.1. Elektrik enerjisi kurulu gücü Uluslar arası Enerji Ajansının raporuna göre Dünya da 2040 yılına kadar elektrik sektörüne 20,8 trilyon dolar yatırım yapılacaktır. Küresel elektrik talebi 2040 yılına kadar her yıl % 2,1 artacaktır. Bununla birlikte elektrik, petrol, doğalgaz gibi enerji çeşitleri talebi en fazla artan kaynak olma durumlarını koruyacaklardır.83 83 Petrol ve LPG Sektörlerinin Gazetesi, Enerji Petrol Gaz, Yıl: 45, S. 552, s. 25. 55 Tablo 2.15. Ülkemiz Elektrik Enerjisi Kurulu Gücü (MW) Termik Hidrolik Rüzgar Jeotermal Güneş Toplam Artış YIL Kömür D.gaz Diğer 2004 8.296 11.349 4.500 12.645 18,9 15 - 36.824 3,5 2005 9.117 12.275 4.487 12.906 20,1 15 - 38.820 5,4 2006 10.197 12.641 4.520 13.063 59 23 - 40.502 4,3 2007 10.097 12.853 4.322 13.395 146,3 23 - 40.836 0,8 2008 10.095 13.428 4.072 13.829 363,65 29,8 - 41.817 2,4 2009 10.501 14.555 4.284 14.553 791,6 77,2 - 44.761 7,0 2010 11.891 16.112 4.276 15.831 1.320 94,2 - 49.524 10,6 2011 12.491 16.003 5.438 17.137 1.729 114,2 - 52.911 6,8 2012 12.530 17.162 5.337 19.620 2.261 162,2 - 57.072 7,9 2013 12.428 20.253 5.967 22.289 2.760 310,8 - 64.007 12,2 2014 14.636 21.474 5.692 23.643 3.630 404,9 40,2 69.520 8,6 2015 15.088 21.259 5.557 25.868 4.503 623,9 248,8 73.148 5,2 ORAN 20,6% 29,1% 7,5% 35,4% 6,2% 0,9% 0,3% 100% - Kaynak: Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Dünya ve Ülkemiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, Strateji Geliştirme Başkanlığı, Sayı: 11, Ocak 2016,s.22. 2002 yılında 31.846 MW olan elektrik enerjisi kurulu gücümüz 2014 yılında 69.520 MW’ye, 2015 Yılı sonu itibarıyla ise yaklaşık 2,3 katına çıkarak 73.148 MW’ye yükselmiştir. Mevcut kurulu gücümüzün %35,4’ü hidrolik, %29,1’i doğal gaz, %20,6’sı kömür, %6,2’si rüzgâr, %0,9’u jeotermal, %0,3’ü güneş ve %7,5’i ise diğer kaynaklardan oluşmaktadır. 2013 yılında işletmeye alınan santraller ile elektrik enerjisi kurulu gücümüzde gerçekleşen 6.986 MW’lik kapasite artışı ile rekor kırılırken 2014 yılında 6.303 MW’lik, 2015 yılında ise 4.288 MW’lik kapasite eklenmiştir. 2002-2015 arası son 14 yıllık dönemde ise ortalama yıllık %7,1’lik bir kurulu güç artışı gerçekleştirilmiştir.84 2.2.2.4.2. Elektrik enerjisi görünümü Elektrik üretimi büyük ölçüde doğal gaz ithalatına dayanmaktadır. Bu bağlamda da enerji ithalatının boyutu ve elektrik üretimindeki belirleyici rolü dikkate alındığında, bu alanda yapılan yatırımların önemi on plana çıkmaktadır. Türkiye’de 2014 yılında elektrik üretiminin 251,9 milyar kWh, tüketiminin ise 257,2 milyar kWh olduğu 84Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Dünya ve Ülkemiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, Strateji Geliştirme Başkanlığı, Ocak 2016, S. 11, s. 22. 56 görülmektedir. Bu rakamlar 2015 yılında artmış elektrik üretimi 259,6 milyar kWh olurken, tüketiminin ise 263,8 milyar kWh olarak gerçekleşmiştir. Tablo 2.16. Ülkemiz Elektrik Enerjisi Görünümü (kWh) YIL ÜRETİM İTHALAT İHRACAT TÜKETİM Üretim Artış Tüketim Artış Oranı Oranı 2002 129.400 3.588 435 132.553 5,4% 4,5% 2003 140.581 1.158 588 141.151 8,6% 6,5% 2004 150.698 464 1.144 150.018 7,2% 6,3% 2005 161.956 636 1.798 160.794 7,5% 7,2% 2006 176.300 573 2.236 174.637 8,9% 8,6% 2007 191.558 864 2.422 190.000 8,7% 8,8% 2008 198.418 789 1.122 198.085 3,6% 4,3% 2009 194.813 812 1.546 194.079 -1,8% -2,0% 2010 211.208 1.144 1.918 210.434 8,4% 8,4% 2011 229.395 4.556 3.645 230.306 8,6% 9,4% 2012 239.497 5.826 2.954 242.370 4,4% 5,2% 2013 240.154 7.429 1.227 246.357 0,3% 1,6% 2014 251.963 7.953 2.696 257.220 4,9% 4,4% 2015 259.612 7.411 3.195 263.828 3,0% 2,6% Kaynak: Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Dünya ve Ülkemiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, Strateji Geliştirme Başkanlığı, S. 11, Ocak 2016, s. 15. Elektrik enerjisi tüketim artış hızımız son sürekli artış gösterdiğinden ülkenin elektrik enerjisi talebi de artmıştır. Elektrik enerjisinde yaşanan talep artışları sonucunda ise ithalat artmıştır. Bunun yanında elektrik enerjisi üretiminin sürekli artması ilk bakışta olumlu gibi gözükse de elektrik enerjisi üretiminin yaklaşık yarısını ithal ettiği doğalgaz yoluyla üreten Türkiye için pek de olumlu değildir. Bu durum ülkemizi sürekli enerji açığı vermeye itmektedir. 2.2.2.5. Türkiye’de Hidrolik Enerji Türkiye’de yıllık yağış yüksekliği mevsimlere ve bölgelere göre çok büyük farklılıklar göstermektedir. Doğu Karadeniz bölgesinde 2500-3000 mm iken İç Anadolu’da 250-300 mm arasındadır. Ortalama yağış 643 mm olup, yılda ortalama 501 milyar m3 suya tekabül etmektedir. Bu suyun 274 milyar m3’ü toprak ve su yüzeyleri ile bitkilerden olan buharlaşmalar yoluyla atmosfere geri dönmekte, 69 milyar m3’lük kısmı yeraltı suyunu beslemekte, 158 milyar m3’lük kısmı ise akışa geçerek çeşitli büyüklükteki akarsular vasıtasıyla denizlere ve kapalı havzalardaki göllere boşalmaktadır. 57 Yeraltı suyunu besleyen 69 milyar m3’lük suyun 28 milyar m3’ü pınarlar vasıtasıyla yerüstü suyuna tekrar katılmaktadır. Ayrıca, komşu ülkelerden ülkemize gelen yolda ortalama 7 milyar m3 su ile brüt yerüstü suyu potansiyeli 193 milyar m3 ‘e ulaşmaktadır. Yeraltı suyunu besleyen 41 milyar m3 de dikkate alındığında, ülkemizin toplam yenilenebilir su potansiyeli brüt 234 milyar m3 olarak hesaplanmıştır. Ancak, teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilecek potansiyel yurt içindeki akarsulardan 95 milyar m3, komşu ülkelerden yurdumuza gelen akarsulardan 3 milyar m3 olmak üzere yılda ortalama toplam 98 milyar m3, yeraltı suyu potansiyeli ise yapılmış olan etütlere göre 12 milyar m3 olarak hesaplanmıştır. Böylece günümüz koşullarında teknik ve ekonomik şartlar çerçevesinde ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı suyu potansiyeli yılda ortalama toplam 110 milyar m3 olmaktadır. Türkiye’de 26 adet drenaj havzası bulunmaktadır. Bu havzalardan 15’i nehir havzası, 7’si irili ufaklı nehirlerden oluşan müteferrik havza ve 4’ü ise denize boşalımı olmayan kapalı havzalardan oluşmaktadır.85 Tablo2.17. Ülkemizde ve Bazı Ülkelerde Hidroelektrik Potansiyel Gelişimi Ülke Potansiyel(Milyar İşletmedeki % kwh/yıl) Potansiyel (Milyar kWh/yıl) ABD 376 322 86 Japonya 132 103 78 Norveç 171 116 68 Kanada 593 332 56 Türkiye(2013) 165 82 50 Kaynak: Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Hidroelektrik Enerji Dairesi Başkanlığı; Ramazan Serkan KARAKUŞ, Hidroelektrik Santral Yatırımlarının Değerlendirilmesi Sunumu, 7. Uluslar arası Enerji Kongresi ve Fuarı, 25.11.2014, Ankara. Ülkemizin hidroelektrik üretim potansiyeli 165 milyar kWh/yıl’dır. Geliştirilen potansiyel ise 82 milyar kWh/yıl’dır. 85 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerji Raporu 2013, Ocak 2014, Ankara, s. 117. 58 Harita2.2. İşletmedeki HES Projelerinin Türkiye’deki Dağılımı Kaynak: DSİ Genel Müdürlüğü. Özellikle 1950-1990 yılları arasında ülke politikası gereği havzalardaki çok amaçlı olan büyük ve verimli projelere öncelik tanınmış bir program çerçevesinde bu projelerin önemli bir bölümü devlet eliyle hayata geçirilmiştir. Yerli özel sektör firmaları 80’li yıllarda daha çok küçük ölçekli projeleri tercih etmiş, 5346 kapsamında 2005’yılından sonra getirilen teşvikler ve yabancı firmalarla işbirliği olanaklarının oluşması üzerine büyük ölçekli projelere de ilgileri artmıştır. Ülkemizde barajlı depolamalı HES’ler yıllık üretim kapasitelerinin yarısı kadar üretilebilecek enerjiyi depolayabilmektedirler. Bu santralların ortalama 6 aylık elektrik üretiminin, kriz koşullarında kullanılabilir olması; HES’lerin sunduğu önemli stratejik bir avantajdır. Bir diğer deyişle; yakın geçmişte de örneklerini yaşadığımız gibi yurtdışı enerji kaynak temininde dönemsel sıkıntıların ortaya çıkması durumunda barajların devreye girmesi ve sıkıntının ulusal bir kaynak kullanılarak hafifletilebilmesi mümkündür. Tümüyle yerli kaynak kullanan HES’lerin geliştirilmesi, enerjide dışa bağımlılığı azaltarak enerji güvenliğimizin ve ulusal güvenliğimizin tehdit altına girmesini engelleme olanağı da tanımaktadır.86 86 Dursun Yıldız, “Hidroelektrik Enerji Politikaları ve Hes Projeleri”, http://www.emo.org.tr/ekler/9150556e7dfbfb6_ek.pdf?dergi=649, s. 25, (19.05.2016). 59 2.2.2.6. Türkiye’de Rüzgar Enerjisi Rüzgar enerjisi; doğal, yenilenebilir, temiz ve sonsuz bir güç olup kaynağı güneştir. Rüzgarın özellikleri, yerel coğrafi farklılıklar ve yeryüzünün homojen olmayan ısınmasına bağlı olarak, zamansal ve yöresel değişiklik gösterir. Rüzgar hız ve yön olmak üzere iki parametre ile ifade edilir. Rüzgar hızı yükseklikle artar ve teorik gücü de hızının küpü ile orantılı olarak değişir.87 Harita2.3. Türkiye Rüzgar Enerjisi Potansiyali Atlası Kaynak: Rüzgar Enerjisi, Wind Energy Magazine, Şubat-Mart’16, Sayı 9, s. 14. Türkiye’nin Rüzgâr Enerjisi Potansiyel Atlası’nda, kırmızı renk ile gösterilen yerler yüksek rüzgar enerjisi potansiyele sahip alanlardır Bu alanlar için özel sektör teşvik edilmiş ve 2005 yılı itibariyle rüzgâr enerjisinden elde edilen enerji miktarında önemli miktarda artış elde edilmeye başlanmıştır. Türkiye’nin özellikle kıyı ve orta kesimlerinde enerji üretimi için yeterli rüzgar enerjisi potansiyeli gözlenmektedir. Ülkemizde yenilenebilir enerji kaynaklarından birisi olan rüzgar, son yıllarda kullanım ve yapım teknolojisinin hızla gelişmesiyle yatırımların artırıldığı bir enerji kaynağı haline gelmiştir. Türkiye’de rüzgâr enerjisi potansiyelini hayata geçirmeye yönelik çalışmalara başlamıştır. 87 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Rüzgar Enerjisi, http://www.eie.gov.tr/yenilenebilir/ruzgar- ruzgar_enerjisi.aspx, (02/01/2015). 60 Grafik2.15. Rüzgar Enerji Santrallerinin Bölgelere Göre Dağılımı(%) Kaynak: Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği, Türkiye Rüzgar Enerjisi İstatistik Raporu, Temmuz 2014. Rüzgar enerji santrallerinin kurulu güç bakımından bölgelere göre yüzdesel dağılımı şekilde incelenmiştir. Ülkemiz rüzgar enerjisi potansiyeline paralel olarak rüzgar enerji santralleri kurulu güç bakımından ele alındığında %38,29 ile Ege Bölgesi birinci sırada yer alırken %36,23 oranıyla Marmara Bölgesi ikinci ve % 15,86 oranıyla Akdeniz Bölgesi üçüncü sırada yer almaktadır. Bu bölgeleri sırasıyla İç Anadolu, Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri takip etmektedir. Grafik2.16. Rüzgar Enerji Santrallerinin Yıllara Göre Dağılımı Kaynak: Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği, Türkiye Rüzgar Enerjisi İstatistik Raporu, Temmuz 2014. 61 Rüzgar enerji santrallerinde kurulu güç bakımından 2000’li yıllarda artışlar yaşandığı gözlenmektedir. Tablo2.17 de görüldüğü gibi rüzgar enerjisi santrallerinin kurulu gücü yıllar itibariyle artış göstermiştir. 2012 yılında 512 MW gücünde rüzgâr enerjisi santralinin devreye alınmasıyla Türkiye rüzgar enerjisi kurulu gücü 2.312 MW’ta yükselmiştir. 2014 Temmuz itibariyle ise Türkiye rüzgar enerjisi kurulu gücü, 3,424 MW’ta yükselmiştir. Grafik2.17. Türkiye’de ki Rüzgar Enerjisi Santralleri için Kümülatif Kurulumu Kaynak: Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği, Türkiye Rüzgar Enerjisi İstatistik Raporu, Ocak 2016, s.5. Yıllar itibariyle ülkemizde yeni RES yatırımları devreye alınmış ve 2015 yılı itibariyle Türkiye’nin rüzgar kurulu gücü 4.718 MW’ta ulaşmıştır. Türkiye’nin rüzgar enerjisi kurulu gücü yıllar geçtikçe artmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynağı olan rüzgar enerjisine gereken önem verilerek rüzgar enerjisi kurulumlarının devam ederek artması gerekmektedir. 2.2.2.7. Türkiye’de Güneş Enerjisi Güneş enerjisi; güvenilir, ucuz ve sonsuz temiz enerji kaynağıdır. Bu sonsuz enerjiyi en iyi şekilde değerlendirmek ülkeden ülkeye değişmektedir. Ülkemiz için güneş enerjisi potansiyelinin farkına varılması ve ileriye dönük projelerin yapılması enerjide dışa bağımlı olan ülkemiz açısından iyi olacaktır ancak geliştirilen teknolojiler güneşten en iyi şekilde yararlanmakla birlikte en ucuz şekilde yararlanmayı da kapsamalıdır. 62 Yeryüzüne ulaşan güneş enerjisi, mevsimler arasında ve gün boyunca aynı derece de değildir. Enerjinin daha düşük değerlerde olduğu dönem ve saatlerde de faydalanabilmek için enerjinin depolanması gerekmektedir. Depolama ihtiyacı doğrultusunda geliştirilen depolama sistemleri sayesinde enerjinin düşük değerlerde olduğu ve hiç olmadığı zamanlarda da güneş enerjisinden faydalanabilme imkânı doğmaktadır. Güneş enerjisini elektrik enerjisine dönüştüren sistemlerin kurulumu için geniş bir alana ihtiyaç duyulmaktadır. Güneş enerjisi santralleri kendi içerisindeki teknoloji türlerine göre kapladıkları alan açısından araziye yerleştirilmektedir. Harita2.4 Güneş Enerjisi Potansiyeli Atlası (GEPA) Kaynak: http://www.eie.gov.tr/MyCalculator/Default.aspx, (10.03.2016). Harita2.4 de görüldüğü gibi ülkemiz güneş enerjisi potansiyeli bakımından oldukça şanslı bir coğrafi konumdadır. Ülkemiz Doğu Anadolu, Güney Doğu Anadolu ve Akdeniz Bölgeleri zengin güneş enerjisi potansiyeline sahiptir. Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü (YEGM) yayınladığı çalışmalara göre Türkiye’nin tam ortasından güneye bir çizgi çekilirse, ülkemiz güneş potansiyeli yüksektir. Ülkemizin güney yarısında ki araziler, çoğunlukla nitelikli araziler durumundadır. 63 Yıllık toplam güneş enerjisi potansiyelimizin bölgelere göre dağılımı Tablo2.18 de görülmektedir. Ülkemiz Güney Doğu Anadolu Bölgesi güneşlenme süresi açısından önemlidir. Tablo2.18. Yıllık Güneş Enerjisi Potansiyelinin Bölgelere Göre Dağılımı Bölge Toplam Güneş Güneşlenme Süresi (Saat/yıl) Enerjisi (kWh/m2-yıl) Güney Doğu 1460 2993 Anadolu Akdeniz 1390 2956 Doğu 1365 2664 Anadolu İç Anadolu 1314 2628 Ege 1304 2738 Marmara 1168 2409 Karadeniz 1120 1971 Kaynak: Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü, (02.04.2016). Türkiye’de tarım sektöründe israf edilen ve doğru değerlendirilememiş kaynaklar mevcuttur. Bu açıdan değerlendirildiğinde Türkiye nitelikli alanları tarım sektöründe kullanmak üzere değerlendirir ve niteliksiz alanları da GES’ler için kullanıma açarsa, var olan mevcut alanı en avantajlı şekilde değerlendirmiş olur. Türkiye’de küçük güçte güneş enerjisi elde eden birimler olsa da halen bir elektrik üretim santrali bulunmamaktadır. Dolayısıyla Türkiye’de güneş enerjisi kaynaklı elektrik üretimi yoktur. Türkiye elektrik enerjisi haricinde güneş enerjisinden küçük çapta fotovoltaik sistemlerle yararlanmaktadır. 88 Türkiye’de güneş enerjisinin kullanımı sıcak su elde edilmesi dışında genelde bilinmemektedir. İlk yatırım giderleri yüksek olan, ancak yakıt masraflarının olmaması nedeniyle işletme masrafları bulunmayan çevre ile uyumlu, güneş kaynaklı enerji üretim sistemlerinin gerçekleştirilmesi için gerekli uzun vadeli finansman imkânı sağlandığında bu teknolojiler gelişecek ve enerji darboğazlarının konuşulduğu ülkemizde bu kaynaktan en üst seviyede faydalanmanın yolu açılmış olacaktır.89 88Selvi Nur Çelik, Türkiye’nin Enerjide Dışa Bağımlılığının Azaltılmasında Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Önemi, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Eylül 2012, s. 40. 89Kamil B. Varınca, M. Talha Gönüllü, Türkiye’de Güneş Enerjisi Potansiyeli ve Bu Potansiyelin Kullanım Derecesi, Yöntemi ve Yaygınlığı Üzerine Bir Araştırma, http://www.solar- 64 Son dönemde yenilenebilir enerjiye öneminin artmasıyla birlikte ülkemizde daha çok üniversitelerde üretim santrali kurma çalışmaları devam etmektedir. Türkiye, yıllık güneş enerjisi potansiyelinin bölgelere göre dağılımı açısından, güneş enerjisi uygulamalarına müsait ülke konumundadır. Güneş enerjisi çalışmaları ağırlıklı olarak ODTÜ, İTÜ, Yıldız ve Ege Üniversiteleri tarafından yaygın olarak yürütülmekle beraber, Türkiye'deki tek Güneş Enerjisi Enstitüsü Ege Üniversitesi bünyesinde 1978 yılında kurulmuş ve o günden itibaren faaliyetlerine devam etmektedir.90 Güneş enerjisi uygulamaları doğrultusunda enstitüler, üniversiteler gibi çeşitli kurumlar tarafından yürütülen çalışmaların, ülkemiz enerji ihtiyacının temiz enerji kaynağından sağlanabilmesi açısından önemli bir kaynağın değerlendirilmesini sağlayacaktır. 2.2.2.8. Türkiye’de Jeotermal Enerji Türkiye tektonik yapısı ve jeopolitik konumu itibariyle jeotermal kaynaklardan doğrudan yararlanma (ısıtma, kaplıca, sera) konusunda dünyada beşinci sıradadır. Jeotermal enerji arama çalışmaları son yıllarda canlandırılmış, 2003 yılından itibaren MTA Genel Müdürlüğü tarafından yapılan arama çalışmaları sonucu 840 MW jeotermal enerji kaynağı tespit edilmiştir. Bu durum Türkiye’nin önemli derecede jeotermal kaynağa sahip olduğunun bir kanıtıdır. Özellikle Batı Anadolu Türkiye’nin diğer bölgelerine kıyasla jeotermal enerji kaynakları bakımından daha zengindir. Türkiye jeotermal enerji kaynağından çoğunlukla ısınma ve kaplıca bakımından yararlanmaktadır. Türkiye’nin jeopolitik konumu bakımından önemli doğal kaynaklarının varlığı Türkiye’yi ekonomik bakımdan ön sırala taşıyabilecek seviyelerdedir. Yenilenebilir enerji kaynakları açısından Türkiye kayda değer enerji arzına sahiptir. Özellikle de jeotermal enerji Türkiye’de bol miktarda bulunan ulusal bir kaynaktır. İlk jeotermal ısıtma uygulaması 1964 yılında Gönen’de gerçekleştirilmiştir. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi ve kampüsü jeotermal ısıtması ise ülkemizin önemli jeotermal uygulaması olarak öne çıkmaktadır.91 academy.com/menuis/Turkiye-de-Gunes-Enerjisi-Potansiyeli-ve-Kullanimi.021859.pdf, ss. 274-275, (20.04.2016). 90 Nurdil Eskin, “Türkiye'de Güneş Enerjisi Araştırma ve Geliştirme”, Tesisat Mühendisliği Dergisi, S. 91, 2006, s. 75. 91 Türkiye Çevre Vakfı Yayını, Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Kaynakları, Yayın No: 175, Ankara, Aralık 2006, s. 112. 65 Türkiye’de jeotermal enerji uygulamaları; daha çok konut ısıtması, sera ısıtması ve kaplıca amaçlı olarak yapılmaktadır. Elektrik üretimine yönelik yüksek sıcaklıklı sahalar bulunmasına rağmen üretim düşük seviyede kalmıştır.92 Jeotermale dayalı elektrik enerjisi üretimi düşük seviyelerde kalmaktadır. Fakat son yıllarda elektrik enerjisi üretimi artış göstermiştir. Gelişmekte olan Türkiye özellikle sanayinin önemli bir ihtiyacı olan elektrik enerjisini, dünyada önemli sıralarda yer aldığı jeotermal enerji kaynağı tarafından sağlaması Türkiye’nin ekonomik geleceği açısından daha faydalı olacaktır. 2.2.2.9. Türkiye’de Biyokütle Enerjisi Biyokütle, organik atıkların yanı sıra bitkisel yağ atıkları, tarımsal hasat artıkları dahil olmak üzere, tarım ve orman ürünlerinden ve bu ürünlerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan yan ürünlerden elde edilen katı, sıvı ve gaz halindeki yakıtları kapsamaktadır. Biyokütle, yüz yıldan daha kısa sürede yenilenebilen, karada ve suda yetişen bitkiler, hayvansal atıklar, gıda endüstrisi ve orman yan ürünleri ile kentsel atıkları içeren, biyolojik kökenli fosil olmayan tüm organik madde kitlesi olarak tanımlanmaktadır. Bitkisel kaynaklar, tarımsal ve hayvansal atıklar, organik kökenli şehir ve endüstri atıkları gibi biyokütle kaynaklarından elde edilen enerji ise biyokütle enerjisi olarak tanımlanmaktadır. Biyokütle enerjisinin temeli bitkilerin fotosentez olayına dayandığı için, biyokütle enerjisi, güneş enerjisinin kimyasal enerji halinde depolandığı organik maddelerin enerjisi olarak da ifade edilebilmektedir.93 Türkiye’nin orman alanı %27’dir ve bu oran 20,7 milyon hektar alana karşılık gelmektedir. Orman alanlarının tamamı verimli bir orman niteliği taşımamaktadır. Ürün alınabilen orman alanı 9,9 milyon hektar alan (%48)’dir. 10,8 milyon hektar (%52) ormanlık alan ise düşük verimli ormanlardan veya verimsiz, bozuk, makilik ve çalılıklardan oluşmaktadır. Türkiye’nin orman kaynaklı toplam atık miktarı 4.800,000 ton (1,5 MTEP), kurulabilecek gazlaştırma tesisi kapasitesi 600 MW, toplam tarımsal kullanılabilir atık miktarı ise 15.336,035 tondur.94 92 Sinan Arslan M.arıcıI Ç. Karahan, “Türkiye’nin Jeotermal Enerji Potansiyeli”, http://www.mmo.org.tr/resimler/dosya_ekler/a0819e9e2f84a52_ek.pdf; (04/01/2015). 93 Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı, Biyokütle Sektör Raporu, Eylül 2012, s. 5. 94 Selvi Nur Çelik; a.g.e., s.57. 66 2.2.3. Türkiye’de Enerjinin Sektörel Tüketimi Enerjinin sektörel dağılımı çalışmalarında son yıllar itibariyle en çok ön plana çıkan sektörler sırasıyla sanayi, ulaşım, tarım ve hizmet sektörleridir. Sektörlerin geçmiş dönemlerdeki enerji tüketim değerlerinde farklılıklar olsa da ülkemizde sanayi sektörünün enerji tüketim potansiyelinin arttığını gözlemlemekteyiz. Enerji tüketimi açısında değerlendirildiğinde farklı yıllarda sektörler arasında değişiklikler olmuştur. Ancak günümüzde endüstri sektöründe gerçekleşen büyümeye karşılık, bu sektörde artan enerji tüketimini beraberinde getirmiştir. 2.2.4. Türkiye Enerji Talep Projeksiyonlarının Değerlendirilmesi Enerji kaynaklarına sahip olunmasının çok önemli olmasının sebebi, enerjiyle birlikte aynı zamanda ülkelerin kalkınması, gelişmesi ve aynı zamanda refahının artması için olmazsa olmaz unsurların başında gelmesinden kaynaklanmaktadır. Ekonomik kalkınma, gelişme için enerji vazgeçilmez olmuştur. Türkiye, İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri içerisinde geçtiğimiz 10 yıllık dönemde enerji talep artışının en hızlı gerçekleştiği ülke durumuna gelmiştir. Aynı şekilde Ülkemiz, dünyada 2002 yılından bu yana elektrik ve doğal gazda Çin’den sonra en fazla talep artış hızına sahip ikinci büyük ekonomi olmuştur. Projeksiyonlar eğilimin orta ve uzun vadede de devam edeceğini göstermektedir.95 Türkiye enerji tüketimi, nüfus artışı, şehirleşme, sanayileşme ve teknolojinin yaygınlaşmasına paralel olarak gün geçtikçe artmaktadır. Türkiye’deki yıllık enerji talebi artış hızı, dünya yıllık enerji talebi artış hızından yaklaşık üç kat fazladır. Tablo2.19. Yıllık Enerji Talep Artışları Ülkeler Yıllık Talep Artışı (%) Dünya Ortalaması 2.4 Gelişmiş Ülkeler Ortalaması < 2.0 Gelişmekte Olan Ülkeler Ortalaması 4.1 Türkiye 6-8 Kaynak: Çevre ve Temiz Enerji: Hidroelektrik, DSİ Genel Müdürlüğü verilerinden yararlanılarak hazırlanmıştır. 95Türkiye’nin Enerji Profili ve Stratejisi, http://www.mfa.gov.tr/turkiye_nin-enerji-stratejisi.tr.mfa, (25.05.2016). 67 Tablo2.19 da görüldüğü gibi Dünya da enerji kullanımı, yılda %2,4 artış göstermektedir. Türkiye de ise yıllık enerji talep artışı gelişmekte olan ülkeler ortalamasının bile üstünde her yıl yaklaşık %7 oranında artmaktadır. Sınırlı olan enerji kaynakları ise, enerji talebi ile ters orantılı olarak, dünyada olduğu gibi ülkemizde de sürekli azalmaktadır. Dünyada enerjiye gün geçtikçe daha çok ihtiyaç duyulmasıyla her geçen gün enerjiye olan talep artmaktadır. Yüksek maliyetler ve ileri teknolojiler isteyen yenilenebilir enerji kaynaklarından yeterince enerji elde edilememesiyle birlikte, sürekli artan enerji talebini karşılamak için ülkemiz enerji ithal etmektedir. 2.2.5. Türkiye Enerji Sektörü Çalışmaları Günümüzde önem kazanan, ABD’de gelişim gösteren ve gelecekte doğalgaza alternatif olabilecek bir enerji kaynağı daha vardır. Bu enerji kaynağı, Kaya Gazı’dır. 2007 yılında başlatılmış olan ülkemiz kaya gazı potansiyelinin belirlenmesi çalışmaları sürdürülmektedir. Bunun yanında ülkemizde uranyum ve toryum kaynaklı nükleer enerji üretimi için çalışmalarda başlatılmıştır. 2.2.5.1. Kaya Gazı Arama Çalışmaları ve Beklenen Enerji Ülkemizde yapılan araştırmalar ülkemizde özellikle de Güney Doğu Anadolu ve Trakya Havzasında olmak üzere kaya gazı potansiyelinin varlığını ortaya koymaktadır. Harita2.5. Kaya Gazı Potansiyelinin Yüksek Olduğu Bölgeler Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. 68 Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, şeyl gazı ve petrolü arama için çalışmalar devam etmektedir. Belirli bölgelerde sondaj kuyuları açılmış örnek alınarak analizlerin yapılması için yurtdışına gönderilmiştir. Olumlu neticelerin alınması halinde hidrolik çatlatma operasyonu gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. Geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde şeyl gazı ve petrolü arama çalışmaları kapsamında yapılan testlerde emareye ulaşılmıştır. Trakya Havzasında ise, şeyl gaz potansiyelini değerlendirmek için arama çalışmalarına devam edilmektedir. Denizlerimizdeki doğal kaynakların aranması ve araştırılması amacıyla sismik araştırma gemisi ile çalışmalar devam ettirilmektedir. 130 Milyon Dolara mal olan Barbaros Hayrettin Paşa Sismik Gemisi ile denizlerimizde daha etkin ve verimli çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Bu kapsamda, 2013 yılında denizlerimizde 12.559 km 2B ve 4.503 km² 3B sismik veri toplama çalışması yapılmıştır.96 Harita2.6. Dünya’da ve Türkiye’de Kaya Gazı Potansiyelinin Yüksek Olduğu Bölgeler Kaynak: https://www.eia.gov/analysis/studies/worldshalegas/, (05.12.2015). Harita2.6’da görüldüğü gibi Dünya’da ve Türkiye’ de kaya gazı tahmininin yapıldığı bölgeler gösterilmektedir. Kaya gazı Dünya’da ve Türkiye'de ileri sürdüğü potansiyelin büyüklüğü bakımından dikkat çekmektedir. Türkiye gibi enerjinin pahalı satıldığı bir ülke için enerji sektöründe devrim yaratacağı ileri sürülen kaya gazı araştırma çalışmaları ülkemiz açısından son derece önem arz etmektedir. 96 Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, 2013 Yılı Faaliyet Raporu, s. 64. 69 2.2.5.2. Nükleer Enerji Çalışmaları ve Enerji Üretimine Katkısı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın 1956 yılında kurulmasıyla birlikte ülkemiz aynı yıl içinde söz konusu oluşumun bir üyesi olmuştur. 1965 yılında ise ülkemiz, ilk nükleer santrali kurmak için çalışmalara başlamıştır. 1974 yılında şu anki Akkuyu sahası ilk nükleer santral için uygun bir saha olarak belirlenmiş ve sonraki 2 yıllık süreçte sahada birçok zemin etütleri gerçekleştirilmiştir. 1976 yılında Akkuyu sahası için saha lisansı alınmıştır. Saha lisansının alınmasına müteakip 1977-2009 yılları arasında dört kez nükleer santral ihalesi açılmış, ancak, bu çabalar sonuç vermemiştir. 12 Mayıs 2010 tarihinde “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde Akkuyu Sahası’nda Bir Nükleer Güç Santralinin (NGS) Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşma” imzalanmıştır. Anlaşma kapsamında Mersin Akkuyu Sahası’nda 4800 MW toplam kurulu güce sahip VVER 1200 tipi 4 reaktör kurulacaktır.97 İkinci nükleer santralin kurulmasına ilişkin ise 3 Mayıs 2013 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti arasında Sinop’ta NGS tesisine ve işletimine dair anlaşma imzalanmıştır.98 2016 yılı verilerine göre dünya da 31 ülkede toplam 444 nükleer reaktör faaliyette bulunmaktadır. Ülkeler arasında daha önce nükleer santrali bulunmayan Birleşik Arap Emirlikleri’nin de bulunduğu 16 ülkede ise hali hazırda toplam 64 nükleer santralin inşaatı devam etmektedir. Ek de belirtildiği gibi 2030 yılına kadar 164 yeni nükleer santralin inşa edilmesi planlanmakta olup 317 nükleer santral ise ülkelerin nükleer programlarında yer almaktadır. Ülkemiz ise henüz nükleer santrale sahip olmayıp dünya da birçok ülke elektrik üretiminin önemli bir bölümünü nükleer enerjiden sağlamaktadır. Geçmişte yaşanan nükleer kazalar sonrası nükleer santrallerin geleceği konusu dünyada da sıkça tartışılan bir konu olmuştur. Nükleer santraller, açığa çıkan radyoaktif maddelerin ve radyasyonun, normal çalışma veya kaza durumunda reaktör ve santralin dışına çıkmamasını ve çevreden yalıtılarak muhafaza edilmesini sağlamak üzere tasarlanmalıdırlar. 97 Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Dünya ve Ülkemiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, Strateji Geliştirme Başkanlığı, S. 12, Nisan 2016, ss.67-71. 98Nükleer Enerji Proje Uygulama Daire Başkanlığı, “Nükleer Santraller ve Ülkemizde Kurulacak Nükleer Santrale İlişkin Bilgiler”, Yayın No: 1, http://www.nukleer.gov.tr/index.php/nukleer-santral-projeleri, (03/01/2015). 70 Türkiye, Akkuyu ve Sinop’ta kurulacak nükleer santraller sayesinde 16 milyar metreküp doğalgaz ithal etmekten ve dolayısıyla doğalgaza yıllık 7.2 milyar dolar ödemekten kurtulacaktır.99Ülkemiz de artan elektrik enerjisi talebinin karşılanması için nükleer güç santralleri çalışmaları devam etmektedir. Enerji bağımlılığı giderek artan Türkiye için nükleer enerji büyük önem taşımaktadır. Kurulan nükleer enerji santralleri sayesinde ülkemiz elektrik enerjisi üretebilecek ve böylece doğalgaz ithal edilerek elektrik enerjisi üretmemizin faturası büyük ölçüde ortadan kalkacaktır. Türkiye’nin sürdürülebilir bir enerji geleceğine ulaşması için nükleer enerji kullanımı gerekmektedir ancak çeşitli risklerin en aza indirilmesi durumunda nükleer enerji tercih edilmelidir. 99 Nükleer Enerji Proje Uygulama Daire Başkanlığı, Nükleer Güç Santralleri ve Türkiye, Yayın No: 2, s. 11. 71 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ENERJİ TİCARETİ VE ENERJİ AÇIĞINDA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK 3.1. ENERJİ TİCARETİ Sanayi devrimi ile birlikte enerji kullanımı önemli ölçüde artmış ve günümüzde de artmaya devam etmektedir. Her ülkenin ekonomik, sosyal ve endüstriyel gelişiminin yanında refah düzeyinin yükseltilmesinin de temel girdisini oluşturan enerji, ülkeler için hayati bir öneme sahiptir. Ülkelerin büyüyen ekonomilerine paralel olarak enerjiye olan ihtiyaçları da sürekli artmaktadır. Bu durum ülke ekonomilerinde enerji alanında yapılan ticaretin etkisinin de yoğunlaşmasına sebep olmaktadır. Dünya enerji dengesi açısından enerjide ihracatçı ve ithalatçı konumundaki ülkeler için enerji ticareti çok önemlidir. Genel olarak enerji fiyatlarının yüksek olması enerji ihracatçısı ülkeler için olumlu sonuçlar doğururken, enerji ithalatçısı ülkeler için olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. 3.1.1. Cari Açık Ve Enerji İthalatı Cari denge olarak da tanımlanan cari işlemler dengesi, ödemeler dengesi bilançosunun en önemli ana hesaplarındandır.100 Cari işlemler hesabı üç kalemden oluşmaktadır. Bunlardan biri ve en önemlisi, ihracat ve ithalatın yer aldığı dış ticaret işlemleridir. Bu hesapta ülkenin dış dünyaya mal satması (yani ihracat ile) dış dünyadan mal alınması (yani ithalat) işlemleri yer alır. İkinci önemli kalem hizmet ticaretidir. Burada muhasebeleştirilen kalemler arasında turizm gelir ve giderleriyle dış borçların faiz ödemeleri ve dışarıya verdiğimiz kredilerden elde ettiğimiz kârlardan ülkemize aktarılanlar, ülkemizdeki yabancı yatırımların elde ettiği kârlardan ülke dışına transfer edilenler sayılabilir. Üçüncü önemli kalem ise, karşılıksız transferlerdir. Türkiye’nin 100 Bir ülkenin belirli bir dönemde diğer ülkelerle gerçekleştirdiği iktisadi işlemlerin gösterildiği tabloya ödemeler dengesi denir.(Erdal M. Ünsal, Uluslararası İktisat: Uluslararası İktisat Teori Politika ve Açık Ekonomi Makro İktisadı, 2005, s. 439) 72 döviz ödemeden yaptığı ithalat, döviz geliri elde etmeden yaptığı ihracat ile ülke dışındaki işçilerimizin ülkeye transfer ettiği dövizler bu kalemde muhasebeleştirilir.101 Mal ve hizmet ihracatı ile mal ve hizmet ithalatı arasındaki farka cari işlemler dengesi denir. Bu fark negatif bir değerde ise cari işlemler açığı, pozitif bir değer ise cari işlemler fazlası söz konusudur.102 Özetle cari açık bir ülkede tasarruflarla harcamalar arasındaki farkı göstermektedir. Cari açıkların yarattığı problemler sonucunda dünya da birçok ülkede açıkların sürdürülebilirliği konusu gündeme gelmektedir. Tablo3.1. Türkiye’de Cari Denge Gelişimi (Milyon ABD Dolar) Yıllar Cari İşlemler Hesabı 2000 -9.920 2001 3.760 2002 -626 2003 -7.554 2004 -14.198 2005 -20.980 2006 -31.168 2007 -36.949 2008 -39.425 2009 -11.358 2010 -44.616 2011 -74.402 2012 -47.961 2013 -63.608 2014 -43.552 Kaynak: TCMB verilerinden hazırlanmıştır. 1980’lı yıllardan günümüze kadar, 1988, 1989, 1991, 1994, 1998 ve 2001 kriz yılları haricinde, Türkiye’de cari işlemler dengesi sürekli açık vermiştir. Ekler bölümünde yer alan tablolar kısmında 1980 yıllı itibariyle cari açık dengesi görülmektedir. Genel olarak büyüme hızının yüksek olduğu yıllarda cari açık artmıştır. Yükselen büyüme hızı ile birlikte ulusal paranın değerlenmesi ve ithalatın artması sonucunda da cari açık artmıştır. Özellikle, 1994 krizi ve 2001 krizi öncesinde 101Emin Ertürk, Uluslararası İktisat, 3. B., Alfa, İstanbul, Nisan 2010, ss. 358-359. 102 Tümay Ertek; Makroekonomiye Giriş, Beta Yayınları, 2. B., İstanbul, 2005, s.322. 73 bahsedilen durum yaşanmıştır. Krizden sonra ulusal paranın devalüasyonu ile cari işlemler dengesi açıklarında azalmalar olmuştur fakat 2002 yılından 2009 yılına kadar, cari işlemler dengesi açığı önemli artış göstermiştir. Küresel krizle birlikte yaşanan ekonomi daralması sonucu 2009 yılında cari işlemler dengesi açığında azalma gerçekleşmiştir ve günümüze kadar açık da dalgalanmalar gözlenmiştir. Cari açık 2012 yılında 47,9 milyar dolara gerilerken 2013 yılında 63,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 2014 yılında ise petrol fiyatlarında ki düşüşün etkisiyle 43,5 milyar dolara gerilemiştir. Fiyatlarda ki düşüş uzun süre devam etmeyeceğinden cari açığın finansmanı konusu önem arz etmektedir. Cari açığın sürdürülebilirliğini ölçmek için geliştirilen kriterlerden en sık başvurulanı, cari açığın GSYİH’ya oranıdır. Bu oran cari açığın GSYH’ya bölündükten sonra 100 ile çarpılması sonucunda bulunur. Dornbusch ve Fischer bu oranın %4, Freund %5 olmasının bir eşik değer olduğunu belirtmiş ve bu değerin aşılmasını, kriz sinyali olarak kabul etmiştir. Edwards ise, GSYİH’nin yaklaşık olarak %6’sı kadar bir cari açığın sürdürülemeyeceğine işaret etmektedir.103 Cari açıkların düzeyi konusundaki genel kanaat ise, açığın GSYİH’nın %5’ini aşması tehlikeli olacağı yönündedir. Türkiye’de de cari açığın sürdürülebilirliği hakkında yapılan birçok ekonometrik çalışma bulunmaktadır.104 Yücel ve Yanar (2005), cari açığın sürdürülebilir olup olmadığı konusunda 1994-2003 yılları arasında ihracat ve ithalat arasındaki uzun süreli ilişkiyi incelemişlerdir. Engle-Granger iki aşamalı eş-bütünleşme testlerini kullandıkları çalışmalarında ithalat ve ihracat arasında uzun dönemli ilişki olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumun istatistik yönünden açıklaması Türkiye’nin cari işlemler açıklarının sürdürülemez olduğu yönündedir. Özetle bu çalışmalara göre de bir ülkenin cari açığının gayri safi yurt içi hasılaya oranının %5 ve daha büyük bir orana ulaşması ekonomi açısından bir risk olarak kabul edilmektedir. İncelediğim veriler doğrultusunda Türkiye ekonomisinde cari açığın, düşük formda sürdürülebilir olduğu, krize sebep olma ve sürdürülememe riski taşıdığı kanaatine varılmıştır. 103 Barış Babaoğlu, Türkiye’de Cari İşlemler Dengesi Sürdürülebilirliği, Uzmanlık Yeterlilik Tezi, 2005, TCMB, Ankara, s. 11. 104 Çalışmalara İsmet Göçer, Mehmet Mercan, ‘‘Türkiye Ekonomisinde Cari Açığın Sürdürülebilirliği: Sınır Testi Yaklaşımı’’ örnek olarak verilebilir. Bu çalışma Finans Politik & Ekonomik Yorumlar Dergisi 2011, Cilt: 48 Sayı: 562 de yer almaktadır. Diğer örnek çalışma ise, Fatih Yücel, Rüstem Yanar, “Türkiye’de Cari İşlem Açıkları Sürdürülebilir mi? Zaman Serileri Perspektifinden Bir Bakış”, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, 2005, Sayı 2 de yer almaktadır. 74 Tablo3.2. GSYH İçinde Cari Açığın Payı Yıl Cari GSYH Cari (Milyon Dolar) İşlemler Denge/GSYH Hesabı 2000 -9.920 265 384 -3,74% 2001 3.760 196 736 1,91% 2002 -626 230 494 -0,27% 2003 -7.554 304 901 -2,48% 2004 -14.198 390 387 -3,64% 2005 -20.980 481 497 -4,36% 2006 -31.168 526 429 -5,92% 2007 -36.949 648 754 -5,70% 2008 -39.425 742 094 -5,31% 2009 -11.358 616 703 -1,84% 2010 -44.616 731 608 -6,10% 2011 -74.402 773 980 -9,61% 2012 -47.961 786 283 -6,10% 2013 -63.608 823 044 -7,73% 2014 -43.552 799 370 -5,45% Kaynak: TCMB verilerinden hazırlanmıştır. Ülkemizde ekonomik daralmanın yaşandığı 2001 kriz yılında fazla veren cari işlemler dengesi, 2002 yılından itibaren tekrar açık vermeye devam etmiştir. Ülkemiz ekonomisinde de yıllar itibariyle cari açık artmış ve buna bağlı olarak da cari açığının GSYH’a oranı genel olarak yıllar itibariyle artış göstermiştir. 2013 yılında %7,7 olan bu oran 2014 yılına gelindiğinde %5,4’e gerilemiştir. Petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar, petrol ithal ve ihraç eden ülkelerin cari işlemler dengesini de önemli ölçüde etkilemektedir. Enerji fiyatlarındaki artış, enerji ithal eden ülkelerde cari işlemler açığını olumsuz etkilerken, enerji fiyatları sürdürülebilir ekonomik büyümenin gerçeklemesine de engel oluşturmaktadır. Türkiye bu duruma örnek ülke konumundadır. 2014 yılı petrol fiyatlarındaki düşüş ile ülkemiz ekonomisinin cari açığı azalırken, GSYH içinde cari dengenin payı da azalmıştır. 2014 yılında cari açık 43,5 milyar dolar seviyelerinde gerçekleşirken, GSYH içinde cari açığın payı azalarak % 5,4 seviyelerinde gerçekleşmiştir. Bu gerilemeye rağmen hale yaklaşık % 5 dolaylarında gerçekleştiği için cari açığın sürdürülebilirliği riskli bulunmaktadır. Ülkemiz dışarıdan finansman bulup açıklarını finanse edebildiği sürece büyümektedir. Tasarruflar yatırımları karşılayamamakta ve yatırımlar için gerekli girdilerin hepsi içeride üretilmediğinden ithal edilmektedir. Bu ithalatı karşılamaya 75 yetecek tasarruf olmayınca da dışarıdan tasarruf edilmektedir. Ülkemizin ekonomik başarısını devam ettirebilmesi için yüksek cari açıkla sağladığı büyüme modelinden, daha az cari açık ve daha çok ülke içi üretimin yapıldığı büyüme modeline doğru geçiş yapmalıdır.105 Enerji hariç tutulduğunda ise cari açığın GSYH’ ya oranında önemli bir iyileşme olduğu görülmektedir. 2010 yılında cari açığın GSYH’ ya oranı yaklaşık %6 iken enerji ithalatı hariç tutulduğunda bu oran %3,4’e düşmektedir. Enerjinin talep esnekliği çok düşük olması enerji ithalatının cari açık üzerindeki baskısının, kısa vadede ortadan kaldırılmasını güçleştirmektedir. Talep edilen miktarla fiyat arasında ters ilişki vardır. Talep edilen miktar, fiyat yükseldiğinde düşer, fiyat düştüğünde ise yükselir. Talep esnekliği, talep miktarındaki nisbi değişmenin fiyattaki nisbi değişmeye oranıdır.106 Talep esnekliğinin az olması; fiyatlar değiştiği zaman talep edilen miktar arasındaki değişikliğin zayıf olduğunu göstermektedir.107 Tablo3.3. Cari Açık İçinde Enerji Açığının Payı Yıl Enerji Açığı/Cari Açık 2000 93% 2001 -210% 2002 1360% 2003 140% 2004 91% 2005 87% 2006 79% 2007 76% 2008 101% 2009 216% 2010 75% 2011 63% 2012 108% 2013 76% 2014 112% Kaynak: TÜİK ve TCMB verilerinden hazırlanmıştır. 105 Mahfi Eğilmez, Örneklerle Kolay Ekonomi, Remzi Kitabevi, 11. Baskı, Nisan 2015, İstanbul, ss. 52- 53. 106 Emin Ertürk, İktisada Giriş, Nobel Yayın Dağıtım, 1. Baskı, Ocak 2006, ss. 65-66. 107 İlker Parasız, İktisadın A B C’si, Ezgi Kitabevi, 5. Baskı, Bursa 2003,s. 38. 76 Cari işlemler hesabı, bir ülkenin dış ekonomik ilişkilerinin önemli bir göstergesidir. Türkiye ekonomisinde önemli gösterge olan cari açığın en önemli nedenlerinden biri, enerji ithalatı sonucunda enerji dengesinin açık vermesidir. Enerji açığının cari açık içinde ki payı ise yukarıda ki Tablo3.3 de görülmektedir. Cari açık alt kalemleri incelendiğinde ise enerjinin en büyük kalem olduğu görülmektedir. Enerji ithalat tutarımızın enerji ihracat tutarımızdan fazla olması sonucunda meydana gelen enerji açığının cari açık üzerinde ciddi baskısı vardır. Türkiye’nin artan enerji ithalatı ile yurtdışına döviz çıkışı artmakta ve böylece cari denge bu durumdan olumsuz etkilenmektedir. Bu durum cari açığın büyümesine neden olmaktadır. Cari işlemler açığının nedenleri ve cari acık içindeki payları incelenmiş ve bu sonuçlara göre de, cari açığın en önemli nedeni, enerji giderleri ve dış ticaret açığı olduğu kanısına varılmaktadır.108 Ekonomik problemlerden biri olan cari işlemler açığının en önemli nedenleri arasında enerjide dışa bağımlılık yer almaktadır. Enerji fiyatlarının artması enerji de dışa bağımlılık oranı yüksek olan ülkelerin ekonomilerini olumsuz etkilemektedir. Türkiye enerji ihtiyacının büyük bölümünü ithalat yoluyla karşılamaktadır. Yaşanan gelişmelere sonucunda enerji fiyatlarının artmasının da etkisiyle, enerji ithalatının cari açık içinde önemli bir yerinin olduğu görülmektedir. Enerji açığının giderek artması ülkemiz ekonomisini zora sokmaktadır. Türkiye’nin artan nüfusuna ve büyüyen ekonomisine paralel olarak enerjiye olan ihtiyacı da büyük ölçüde artmaktadır. Türkiye ekonomisinin yüksek oranda büyüme sürecinde olduğu cari açığın da önemli ölçüde arttığı görülmektedir. Yeterli fosil enerji kaynakları bulunmayan Türkiye, enerji ihtiyacını zorunlu olarak ithal enerji girdileri ile karşılamaktadır. Bu zorunluluk cari açıktaki büyümede önemli payı bulunan enerji ürünlerinin ithalatını ve ithalatına ödenen faturaları da artırmaktadır. Bu durum cari dengenin enerji ithalatına bağlı olarak sürekli olarak açık vermesine neden olmaktadır. Enerjide dışa bağımlı olan ülkelerin önemli bir kısmında enerji tüketimi, enerji ithalatı ve cari açık arasında pozitif yönlü, sıkı ve derin bir korelasyonun varlığından söz etmek mümkündür. Özellikle yüksek büyüme rakamlarının söz konusu olduğu gelişmekte olan ülkelerde artan enerji tüketimi petrol ve doğalgaz gibi enerji 108 İsmet Göçer, ‘‘Türkiye’de Cari Açığın Nedenleri, Finansman Kalitesi ve Sürdürülebilirliği: Ekonometrik Bir Analiz’’, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, Nisan 2013, s. 236. 77 kaynaklarının tüketiminde ve dolayısıyla ithalatında yoğun artışlara yol açmakta artan ithalat yeterli döviz girdisi olmayan ilgili ülkelerde önemli cari açıklara yol açmaktadır. Enerji kullanımında yerli üretimin geliştirilememesi sonucu dışa bağımlı enerji arzının giderek derinleşmesi söz konusu tabloyu daha da ağırlaştırmıştır. Türkiye’de 1990 yılında enerji talebinin yaklaşık % 48’i yerli üretimle karşılanırken bu oran 2010 yılına gelindiğinde % 28’e gerilemiştir. Diğer bir ifadeyle toplam enerji arzının yaklaşık %72’si enerji ithalatı yoluyla karşılanmaktadır. 109 Genellikle enerji ithalatında artışların yaşandığı yıllarda cari açık da arttığından, cari açık ile enerji arasında ilişki söz konusudur. Üretimin sağlanması için en önemli girdi olan enerjide Türkiye son yıllar itibariyle yaklaşık %70 oranında dışarıya bağımlıdır. Enerji bağımlılığının yüksek olması; Türkiye’nin dış ticaret ve cari açık sorununun temel nedenleri arasında yer almaktadır. Türkiye’de cari açığın en önemli nedenlerinden biri de ithalat artış hızının ihracat artış hızından büyük olması ve aynı zamanda sürekli olarak yüksek oranlarda dış ticaret açığı verilmesidir. Bu nedenle; enerji üretiminde yerli kaynakların daha etkin kullanılması ve uzun vadede dışa bağımlılıktan kurtulmaya yönelik alternatif enerji yatırımlarının gerçekleştirilmesi cari açık sorunun çözülmesine katkı sağlayacaktır. Çalışmalardan elde edilen sonuçlara göre, yüksek enerji ithalatının yol açtığı cari açığın kontrol altına alınmasında ihracatın artırılması bir alternatif çözüm olarak sunulabilir. Ancak ihracatın artması önemli ölçüde ilave enerji kullanımını gerektirmektedir. İlave enerji kullanımı yine enerji ithalatıyla sağlandığında, dış ticaret açığına pozitif etki etmeyecektir.110 Türkiye, enerjide dışa bağımlılıktan kurtulabilirse, cari açık sorununu büyük oranda çözülecektir. 3.1.1.1. Türkiye’nin Dış Ticaret Dengesi ve Enerji Dengesi Dış ticaret dengesi; ihracat ile ithalat arasındaki ilişkiyi açıklamaktadır. Üretimi gerçekleştirilen malların başka ülkelere satımı ya da diğer ülkelerden alımlarının işlendiği hesaba dış ticaret hesabı denmektedir. Dış ticaret dengesinin açık vermesi, 109 Murat Demir; ‘‘Enerji İthalatı ve Cari Açık Arasındaki İlişkisi Var Analizi İle Türkiye Üzerine Bir İnceleme’’, Akademik Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, Yıl 5, Sayı 9, 2013, s. 14. 110 Reyhan Demir, Türkiye’nin Enerji İthalatı ve Cari Açık Sorunu, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2015. s. 87. 78 ekonominin döviz kazanımlarının döviz giderlerinden az olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla ihracat, ithalatın belli bir kısmını karşılamaktadır.111 Ekonomik problemlerden biri olan cari açığının en önemli nedenlerinden biri dış ticaret açığıdır. Türkiye'de 1980 yılı öncesinde, ithal ikameci üretim politikası izlenmiş, ihtiyaç duyulan malların yurt içinde üretimi gerçekleştirilmiştir. 24 Ocak 1980 kararları ile birlikte, Türkiye’nin diğer ülkelerle ile serbest ticaret yapmasının önü açılmış ve ihracata dayalı ekonomik büyüme modeli uygulanmıştır. Gerçekleştirilen dışa açılma süreci sonunda ülkemiz, ihraç ettiğinden daha fazlasını ithal etmeye başlamış ve bu durum dış ticaret açığıyla sonuçlanmıştır. Türkiye’nin 1980 ve 2015 yılları arasındaki dış ticaret dengesine ilişkin bilgiler ekler bölümünde yer alan tabloda görüldüğü gibi dış ticaret dengesi sürekli açık vermiştir. 1980-2015 yılları arasındaki dönemde ülkemizin ihracatı ithalatından küçük olmuş, kriz yıllarında genellikle azalan ve devam eden süreçte de gittikçe artan bir seyir izleyen dış ticaret açığı yaşanmıştır. Dış ticaret açığındaki değişimlerin nedenleri arasında, enerji talebinde ki değişimler sonucunda ithal edilen enerji miktarlarında ki farklar ve enerji fiyatlarında ki artışlar bulunmaktadır. Tablo3.4. Türkiye Dış Ticaret Dengesi Yıl İhracat İthalat Dış Ticaret Dengesi Milyon Dolar Milyon Dolar Milyon Dolar 2000 27.775 54.503 -26.727 2001 31.334 41.399 -10.064 2002 36.059 51.554 -15.494 2003 47.253 69.340 -22.086 2004 63.167 97.540 -34.372 2005 73.476 116.774 -43.297 2006 85.535 139.576 -54.041 2007 107.272 170.063 -62.790 2008 132.027 201.964 -69.936 2009 102.143 140.928 -38.785 2010 113.883 185.544 -71.661 2011 134.907 240.842 -105.934 2012 152.462 236.545 -84.083 2013 151.803 251.661 -99.858 2014 157.610 242.177 -84.566 2015 143.850 207.206 -63.356 Kaynak: TUİK verilerinden elde edilmiştir, (28.05.2016). 111 Osman Peker, ‘‘Türkiye’deki Cari Açık Sürdürülebilir mi? Ekonometrik Bir Analiz’’, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (17), 2009 / 1, s. 172. 79 Tablo3.4 incelendiğinde dış ticarette sürekli açık verildiği ve bu açığın 2011 yılında en yüksek değerine ulaştığı görülmektedir. Dış ticaret açığı 2009 yılında oldukça azalmış olsa da ilerleyen yıllarda devam etmiş ve en fazla açık 2011 yılında yaklaşık 105 milyar 934 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. 2014 ve 2015 yıllarında dış ticaret dengesinde ki açığın azalmasında ise enerji fiyatlarındaki düşüşün etkili olmuştur. Enerji fiyatlarında düşüş olmaması durumunda ülkemiz dış ticaret açığında azalma yerine ve daha fazla artış gerçekleşecektir. Tablo3.5. İhracatın İthalatı Karşılama Oranı Yıllar İhracatın İthalatı Karşılama Oranı 2000 51,0 2001 75,7 2002 69,9 2003 68,1 2004 64,8 2005 62,9 2006 61,3 2007 63,1 2008 65,4 2009 72,5 2010 61,4 2011 56,0 2012 64,5 2013 60,3 2014 65,1 Kaynak: TUİK verilerinden elde edilmiştir, (25.03.2016). Tablo3.5 de görüldüğü gibi ihracatın ithalatı karşılama oranı 2014 yılı itibariyle %65,1 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran Türkiye’nin ithalata olan bağımlılığını gösterirken aynı zamanda dış ticaret açıklarının yaşandığının kanıtıdır. Ülkemizde en fazla dış ticaret açığı Çin’e karşı yaşanmaktadır. Bunun nedeni, tabi ki Çin mallarının fiyat avantajına sahip olmasıdır. Rusya ve İran’dan enerji ithal edildiği için, ABD ve Almanya’dan ise teknoloji yoğun ürünler ithal edildiği için Türkiye’de ülkeler bazında dış ticaret açıkları giderek artış göstermektedir. Ülkemiz dış ticaret açığını ve buna bağlı olarak cari açığını olumsuz etkileyen, ithalat içinde önemli paya sahip olan ham petrol ithalatıdır. Enerji fiyatlarında yaşanan sürekli artışlar, üretim maliyetini arttırırken, üretim sektörünün yaptığı ithalatın 80 maliyetini de yükseltmektedir. Cari açığın petrolden kaynaklanan kısmı, açıkta katılık yaratan bir rol oynamaktır.112 Türkiye’nin toplam enerji ithalatı, TÜİK’in dış ticarette HS sınıflandırmasına göre yayımladığı istatistiklerde 27 numaralı madeni yakıtlar, yağlar vb. müstahsallar adlı fasıl da izlenmektedir. Söz konusu bu fasıl, ham petrol ve petrol ürünleri ithalatının yanı sıra doğalgaz, taşkömürü vb. diğer enerji kaynaklarının ithalatını da içermektedir. Bu bilgiler doğrultusunda hazırlanan Tablo3.6’da ülkemizin enerji dengesinin yıllar itibariyle açık verdiği görülmektedir. Tablo3.6. Türkiye Enerji Dengesi Yıl Fasıl İhracat İthalat Enerji Dengesi (Milyon$) Milyon Dolar Milyon Dolar 2000 27 329 9.541 -9.211 2001 27 445 8.339 -7.895 2002 27 692 9.204 -8.512 2003 27 980 11.575 -10.595 2004 27 1.429 14.407 -12.978 2005 27 2.641 21.256 -18.614 2006 27 3.567 28.859 -25.292 2007 27 5.148 33.883 -28.735 2008 27 7.532 48.281 -40.749 2009 27 3.921 29.905 -25.984 2010 27 4.469 38.497 -34.028 2011 27 6.539 54.118 -47.579 2012 27 7.708 60.117 -52.409 2013 27 6.725 55.917 -49.193 2014 27 6.112 54.889 -48.778 2015 27 4.518 37.841 -33.323 Kaynak: TUİK verilerinden elde edilmiştir, (28.05.2016). Tablo3.6 dikkate alındığında, 2013 yılında Türkiye enerji ithalatı 55,9 milyar dolar, enerji ihracatı ise 6,7 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. Böylece enerji dengesi 49,1 milyar dolar açık vermiştir. 2014 ve 2015 yıllarında ise enerji ithalatı tutarıyla birlikte enerji dengesinde görülen açığın azalmasında petrol fiyatlarında ki düşüşün etkisi rol oynamaktadır. 2015 yılında 2014 yılına kıyasla enerji ihracat tutarında azalma olurken aynı zamanda ülkemiz enerji ithalat tutarında da ciddi azalma 112 Gökhan Karabulut, Ayşe Çelikel Danışoğlu, “Türkiye’de Cari İşlemler Açığının Büyümesini Etkileyen Faktörler”, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 8:1, 2006, s. 49. 81 olmuştur. Böylece 2014-2015 yılları arasında ki ülkemiz enerji açığı farkı yaklaşık 15,4 milyar dolar olmuştur. Enerji açığı, ülkelerin enerji talebinin mevcut kaynaklar ile karşılanamaması durumunda ortaya çıkar. Bu anlamda enerji açığı, bir ülkede tüketilen enerji ile üretilen enerjinin farkını yani talep fazlasını yansıtır. Enerji tüketiminin artmasına karşılık ülkelerin enerji üretimini aynı oranda artıramamaları enerji açığı gibi önemli bir sorunu gündeme getirmektedir.113 Ülkeler kaynak yetersizliği sorunu yaşadıklarında enerji kaynağını ithal etmektedir. Enerji ithalatının enerji üretiminden fazla olması durumunda enerji açığı sorunu yaşanmakta ve enerji dengesi açık vermektedir. Türkiye’nin artan nüfusuna ve büyüyen ekonomisine paralel olarak enerjiye olan ihtiyacı da sürekli artmaktadır. Son yıllardaki enerji talebini karşılayacak kanıtlanmış yeterli fosil enerji kaynakları bulunmayan Türkiye, enerji ihtiyacını ithal enerji girdileri ile karşılamaktadır. Bu durum enerji ürünlerinin ithalatını ve enerji ithalatına ödenen faturayı arttırmaktadır. Enerji açığının enerji ithalatına bağlı olarak sürekli olarak artmasına neden olmaktadır. Dünya üzerinde dengesiz dağılan ve kıt olan enerji kaynakları, Türkiye’de de ülke ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde değildir. Bu anlamda, petrol, doğal gaz ve kömür gibi başlıca enerji kaynaklarının sınırlı oluşu ve tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olmaları, söz konusu kaynakların planlı bir şekilde kullanımının sağlanmasını ve enerji ihtiyacını karşılayacak biçimde yenilenebilir kaynakların kullanımının düzenlenmesini gerektirmektedir. Bunun için ise öncelikle yerli enerji kaynaklarının tespitinin yapılması önem arz etmektedir. 3.1.1.2. Dış Ticaret Dengesi İçinde Enerjinin Payı Yıllar itibariyle değerlendirildiğinde dış ticaret açığının en büyük kalemini enerji ithalatından oluşmaktadır. Enerji dengesinin fazla açık verdiği yıllarda dış ticaret dengesi de bozulmuştur. 2001 kriz yılı olmasından dolayı ithalat rakamlarında meydana gelen düşüş sonucunda dış ticaret dengesin de ki açık azalmış olsa da dış ticaret dengesinin açık vermesinde ki ana sebep enerjinin zorunlu girdi olması itibariyle enerji dengesinde verilen açık olmuştur. 113Europa Bilgi Köprüleri Programı, AB’nin Enerji Politikası ve Türkiye, Mayıs 2004, s.178. 82 Türkiye, net enerji ithal eden bir ülke olduğu için ve enerji ithalatı talep esnekliği katsayısı da düşük olduğu için ülkemiz cari dengesi, enerji özellikle petrol fiyatlarında ani değişimlerden hemen etkilenmektedir. 2000’li yıllar itibariyle enerji dengesinin dış ticaret dengesi içinde ki payı ortalama % 51,75’tir. Toplam ithalat içinde enerjinin payı baskın fasıl olduğundan dış ticaret açığının büyük kısmı petrol, doğal gaz ve kömür ithalatından oluşmaktadır. Türkiye’nin enerji ithalatının büyüklüğü ile dünya enerji fiyatlarındaki değişimin hızlı bir şekilde fiyatlara yansıdığı dikkate alındığında, enerji fiyatlarındaki değişimin de dış ticaret dengesini önemli ölçüde etkilediği görülmektedir. Tablo3.7. Türkiye’nin Dış Ticaret Dengesi ve Enerji İthalatı Yıl Dış Ticaret Dengesi Enerji Dengesi ED/DTD (Milyon$) 2000 -26.727 -9.211 34% 2001 -10.064 -7.894 78% 2002 -15.494 -8.512 55% 2003 -22.086 -10.594 48% 2004 -34.372 -12.978 38% 2005 -43.297 -18.614 43% 2006 -54.041 -25.291 47% 2007 -62.790 -28.735 46% 2008 -69.936 -40.749 58% 2009 -38.785 -25.984 67% 2010 -71.661 -34.027 47% 2011 -105.934 -47.578 45% 2012 -84.083 -52.409 62% 2013 -99.858 -49.192 49% 2014 -84.566 -48.777 58% 2015 -63.356 -33.323 53% *ED: Enerji Dengesi, DTD: Dış Ticaret Dengesi Kaynak: TUİK verilerinden elde edilmiştir, (28.05.2016). Ülkemizde dış ticaret açığının en büyük kalemini enerji ithalatından oluşmaktadır. Tablo3.7 de dış ticaret dengesi içinde enerji ithalatının payı görülmektedir. 2001 yılında dış ticaret dengesi içinde enerji dengesinin payı % 78 oranıyla en yüksek düzeyde gerçekleşmiştir. Devam eden süreçte dış ticaret dengesi 83 içinde enerji dengesinin payında dalgalanmalar olurken 2015 yılı itibariyle bu oran %53 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran bize ülkemiz dış ticaret açığının yaklaşık %53 ‘ünün enerji açığından kaynaklandığını kanıtlamaktadır. 3.1.1.3. Türkiye’de Toplam İthalat İçinde Enerjinin Payı Türkiye’nin 2014 yılında toplam ithalat içinde ilk sırayı mineral yakıt ve yağlar almıştır. Bu faslın ithalatı 2014 yılında gerilemiş ve toplam ithalattaki gerilemede belirleyici olmuştur fakat petrol fiyatlarındaki düşüş sonucu ithalatta gerileme olduğundan bu durum geçicidir. Grafik3.1. En Çok İthalatı Yapılan İlk Yirmi Fasıl (2014) Kaynak: Türkiye İhracatçılar Meclisi, Ekonomi ve Dış Ticaret Raporu 2015, Küçük Mucizeler Yayıncılık, İstanbul, s.88. Mineral yakıtlar ve yağlar ithalatı 2014 yılında yüzde 2,6 gerilemiş ve 54,8 milyar dolara inmiştir. Mineral yakıtlar ve yağlar yüzde 22,7 payı ile en çok ithalat yapılan fasıl olmayı sürdürmektedir. 2014 yılında yaşanan gerilemede petrol ve doğalgaz da meydana gelen fiyat düşüşü etkili olmuştur. Alt fasıllar içinde petrol ve doğalgaz ithalatı yüzde 2,6, petrol yağları ithalatı yüzde 0,5, petrol gazları ithalatı ise yüzde 2,1 azalmıştır. Elektrik enerjisi ithalatında ise yüzde 31,3 artış olmuştur. Bu grubu 84 kazanlar, makineler, mekanik cihazlar, demir çelik, motorlu kara, elektrikli makine ve cihazlar ile plastik ve plastik mamulleri izlemiştir.114 Enerji ithalatının ülkemizin ekonomisi üzerine etkisini daha net görebilmek için toplam ithalat içinde enerji ithalatı payına bakmak gerekir. Dış ticaret açığının verildiği, net ihracatın negatif olduğu fasıllar incelendiğinde en önemli grubun mineral yakıtlar ve yağlar olduğu görülmektedir. Tablo3.8. Türkiye’de Toplam İthalat İçinde Enerji İthalatının Payı Yıl Toplam İthalat Enerji İthalatı En.İt/Top.İt (Milyon Dolar) (Milyon Dolar) (%) 2000 54.503 9.541 18% 2001 41.399 8.339 20% 2002 51.554 9.204 18% 2003 69.340 11.575 17% 2004 97.540 14.407 15% 2005 116.774 21.256 18% 2006 139.576 28.859 21% 2007 170.063 33.883 20% 2008 201.964 48.281 24% 2009 140.928 29.905 21% 2010 185.544 38.497 21% 2011 240.842 54.118 22% 2012 236.545 60.117 25% 2013 251.661 55.917 22% 2014 242.177 54.889 23% 2015 207.206 37.841 18% Kaynak: TUİK verilerinden elde edilmiştir, (15.12.2015). Ülkemizde petrolün tamamına yakını ulaşım sektöründe kullanıldığı dikkate alınırsa Türkiye’nin petrolü ithal etmeye devam etmek zorunda olduğu açıkça görülmektedir. Ancak aynı durum ülkemizde doğalgaz ithalatı için geçerli değildir. İthal edilen doğal gazın elektrik üretiminde ikame edebileceği kömür, hidrolik, nükleer, rüzgâr ve jeotermal kaynaklar gibi birçok alternatifleri mevcuttur. Kısaca, Türkiye ekonomisinin enerji talebinde petrole zorunlu, doğalgaza ise gönüllü bir bağımlığı 114 Türkiye İhracatçılar Meclisi, Ekonomi ve Dış Ticaret Raporu 2015, Küçük Mucizeler Yayıncılık, İstanbul, s.89. 85 olduğu söylenebilir.115 2015 yılında toplam ithalat içinde enerji ithalatı payının % 18’e gerilemesinde ki sebep petrol fiyatlarının düşmesiyle enerji ithalatı faturamızın azalmasıdır. Ülkemiz petrol de net ithalatçı ülke durumundayken petrol fiyatlarının düşmesi ülkemiz ekonomisini ciddi oranda etkilemiştir. 2014 yılına kıyasla 2015 yılında enerji ithalatı yaklaşık 17 milyar dolar azalmıştır. Enerji ithalat tutarımızda ki azalma ve diğer ithalat kalemlerinin tutarlarındaki azalmalarla birlikte 2015 yılında enerji ithalatının toplam ithalat içerisinde ki payı azalmıştır. 2015 yılında enerjinin toplam ithalat içinde ki payı azaldı diye düşünülürken petrol fiyatlarında ki düşüş itibariyle büyük ölçüde bu faturanın azaldığı unutulmamalıdır. Grafik3.2. Toplam İthalat İçinde Enerji İthalatının Payı Kaynak: TÜİK verilerinden yararlanılarak hazırlanmıştır. Ülkemizin 2000 yılından 2015 yılına kadar geçen sürede enerji ithalatının toplam ithalat içindeki payı ortalama %20,1 olarak gerçekleşmiştir. Bu oranla enerji ithalatının toplam ithalat içinde çok önemli bir paya sahip olduğu görülmüştür. 2000 yılında yaklaşık 9,5 milyar dolar olan enerji ithalatı 2012 yılında yaklaşık 60 milyar dolara ulaşırken, son yıllarda enerji fiyatlarının düşmesiyle 2015 yılında yaklaşık 37,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde toplam ithalat yaklaşık 55 milyar dolardan 207 milyar dolara ulaşmıştır. Özellikle 2003 yılından sonra artan ham petrol fiyatları, ithalat maliyetini sürekli artırarak dış ticaret açığını olumsuz etkilemiştir. 115 Levent Aydın, ‘‘Türkiye’nin Enerji Açığı Sorunu ve Çözüm Önerileri’’, Stratejik Düşünme Enstitüsü, 2011, s. 9. 86 Ülkemiz dış ticaret dengesi açık vermektedir. Bunun en büyük sebebi enerji açığımızdır. Ülkemiz enerji açığını azaltma yoluna gitmezse enerji dışı fazla vererek dış ticaret açığını azaltma yoluna gidebilir. Bu durumun örneği Almaya, Hollanda, Fransa, İtalya gibi ülkelerde de görülmektedir. 3.1.2. Enerji ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişki Bir ülkede belli bir dönemde üretilen nihai mal ve hizmetlerin bir önceki döneme göre gösterdiği oransal değişim olarak tanımlanan ekonomik büyüme, iktisadi başarının yanında sosyal ve siyasal alanlarda da başarılı olabilmenin temel kıstasıdır.116 Büyüme, yıllar itibariyle GSYH’da meydana gelen değişime verilen addır. Tablo3.9. Türkiye GSYH Büyüme Oranları Yıllar GSYH değişim 2000 6,8 2001 -5,7 2002 6,2 2003 5,3 2004 9,4 2005 8,4 2006 6,9 2007 4,7 2008 0,7 2009 -4,8 2010 9,2 2011 8,8 2012 2,1 2013 4,2 2014 3,0 2015 4,0 Kaynak: TCMB verilerinden düzenlenmiştir. Türkiye’de enerji ithalatı ile büyüme arasında pozitif korelasyonlu bir ilişki vardır. Enerji tüketiminin büyük bir kısmını sanayi üretiminde kullanıldığı için, son yıllarda ki sanayideki büyümeye paralel olarak enerji ithalatı da aynı oranda artmaktadır. Büyüme ve kalkınmanın beraberinde cari açıkların üst düzeylerde olduğu 116 Şenay Açıkgöz, “Türkiye’de Uzun Dönem Büyüme Eğilimleri ve Politika Uygulamalarının Dönemsel Etkileri”, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 9/1, 2007, s.30. 87 bir dış ticaret yapısı günümüzde ortaya çıkmıştır. Bu yapının kırılmasında ihracat artışı bir mücadele aracı olarak görünse de ihracat artışının gereksinim duyacağı ilave enerji talebi söz konusu açıkların çok daha fazla boyutlarda yaşanmasına neden olabilecektir. Ekonomik büyüme ve enerji kullanımı arasında bir ilişki vardır. Enerji, yoksulluğun azaltılmasında ve kalkınmanın sağlanmasında önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş ülkelerin yoksul bölümlerinde kalkınmanın önündeki engel yoksulluktur.117 2000-2015 yılları arasında ekonomik büyüme kademeli olarak değişimler göstermiştir. Büyümenin önünde en büyük kısıtlardan biri olarak enerji açığı görülmektedir. Enerji tüketimi ile ekonomik büyüme arasında iki yönlü bir ilişki vardır. Ekonomik büyüme enerji tüketimini arttırırken, enerji tüketimi de ekonomik büyümeyi etkilemektedir. Ekler bölümünde yer alan tablodan görüleceği gibi Türkiye 2000 yılında 9,5 milyar dolar enerji ithal etmiştir ve 2000 yılında ki büyüme oranı 6,8 olarak gerçekleşmiştir. 2001 yılında ise enerji ithalat faturası azalmış 8,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiş ve buna bağlı yaşanan krizle de ilişkili olarak GSYH da ki değişim negatif olmuştur. Devam eden yıllarda enerji ithalat tutarımız değişimler gösterirken büyüme oranı da değişimler göstermiştir. 2009 yılına gelindiğinde ise 2008 yılına kıyasla enerji ithalatı gerilemiş ve 29,9 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. GSYH da ki değişim ise yine negatif olmuştur. Son yıllar itibariyle enerji fiyatlarındaki değişim enerji dengesi açıklarını etkilemiştir. 2015 yılında enerji fiyatlarının düşmesiyle birlikte 37,8 milyar dolar enerji ithal edilmiş ve GSYH değişimi % 4 olarak gerçekleşmiştir. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’nin ekonomik büyümesi ile aynı zamanlarda ham petrol tüketimi artarken petrol üretiminde ise % 4 düşüş yaşanmıştır.118 Sınırlı iç rezervlere sahip olan Türkiye, petrol kaynaklarının neredeyse tamamını ithal etmektedir. Bu ülkemizin ithalat faturasını arttırıp enerji dengemizin açık vermesine sebep olmaktadır. Yapılan birçok çalışmanın sonuçlarına göre GSYH büyümesi ile cari açık ilişkisi anlamlı çıkmıştır. Türkiye ekonomisinin yapısal unsurları, ithalatın ağırlıklı olarak ara 117Hamdi Emeç, Asuman Altay, Esin Aslanpay, M. Ozan Özdemir; Türkiye’de Enerji yoksulluğu ve Enerji Tercihi, Finans Politik & Ekonomik Yorumlar Dergisi, Ekim 2015, Yıl: 52, Sayı: 608, s. 10. 118 Esra Özdemir, Türkiye’de Uzun Dönem Arz ve Talep Projeksiyonları ve Değerlendirmesi, Uludağ Üniversitesi, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Bursa, 2013, s.s. 33-34. 88 ve sermaye malı şeklinde olması büyümenin cari açığı artırıcı etkisini açıklamakta sıkça vurgulanan nedenler arasındadır. Cari açık ve büyüme verileri incelendiğinde, göreli olarak yüksek büyüme oranlarının gerçekleştiği dönemlerin Türkiye ekonomisinde büyümenin yüksek oranda ithalata bağımlı olmasının da etkisiyle artan oranda cari açık veren dönemlerde gerçekleştiği, büyümenin yavaşladığı veya ekonomik durgunluk dönemlerinin ise özellikle kriz sonrası cari fazla veren dönemlere denk gelmesidir. Bu ekonomik gözlem, tahmin sonuçlarını da destekler niteliktedir.119 Tablo3.10. GSYH İçinde Enerji Dengesinin Payı Yıl Enerji Dengesi GSYH En. Dengesi/ GSYH 2000 -9.211 265 384 -3,47% 2001 -7.894 196 736 -4,01% 2002 -8.512 230 494 -3,69% 2003 -10.594 304 901 -3,47% 2004 -12.978 390 387 -3,32% 2005 -18.614 481 497 -3,87% 2006 -25.291 526 429 -4,80% 2007 -28.735 648 754 -4,43% 2008 -40.749 742 094 -5,49% 2009 -25.984 616 703 -4,21% 2010 -34.027 731 608 -4,65% 2011 -47.578 773 980 -6,15% 2012 -52.409 786 283 -6,67% 2013 -49.192 823 044 -5,98% 2014 -48.777 799 370 -6,10% Kaynak: TCMB verilerinden düzenlenmiştir. Türkiye’nin enerji üretim ve tüketim değerleri ile büyüme hızı dikkate alındığında ülkemizin hızla bir enerji dar boğazına sürüklendiği gözlenmektedir. Enerji açığının GSYH içinde ki payı da giderek artmaktadır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, büyüme ve kalkınma sürecinde, uygun enerji kaynaklarının bulunması ve kullanımı son derece önemlidir. Büyüme ve cari açık değişkenleri arasındaki ilişkiyi inceleyen çoğu çalışmada da enerjide dışa bağımlı olan 119 Serdar Erkılıç,, Türkiye’de Cari Açığın Belirleyicileri, TCMB İstatistik Genel Müdürlüğü (Uzmanlık Yeterlilik Tezi), Ankara, Kasım 2006, s. 56. 89 ülkelerde büyümenin gerçekleştiği dönemlerde, enerji kullanımının ve ithalatının da arttığı bunlara bağlı olarak cari açığın da yükseldiği sonucu elde edilmiştir. Türkiye’nin cari açık ve büyüme verileri incelendiğinde, yüksek büyüme oranlarının cari açığın yüksek olduğu dönemlerde gerçekleştiği, büyümenin yavaşladığı dönemler de ise cari açığın düşük düzeyde seyrettiği görülmektedir. Ekonomik büyüme’nin gerçekleşmesi üretimin arttırılması ile sağlanmaktadır. Üretimin meydana gelmesi için üretim faktörlerinden biri olan sermayenin oluşturulması gerekmektedir. Türkiye ise çoğunlukla ara sermaye mallarını dışarıdan ithal etmektedir. Bu durum cari açığı arttırıcı etki yapmaktadır. Türkiye’nin son yıllarda sergilemiş olduğu büyüme performansının büyük ölçüde ithalata bağımlı olması büyümenin sürdürülebilirliğini kısıtlayan risk faktörüdür. Dolayısıyla, Türkiye’nin üretim kapasitesinin artan oranda ithal girdilere ve özellikle enerji ve enerji tabanlı girdilere bağımlı olmasından dolayı meydana gelen cari açık ile ekonomik büyümeyi birlikte devam ettirmek ve cari açığı sağlam finansman kaynakları ile sürdürülebilmek zorunlu hale gelmiş bulunmaktadır. Dünya’da enerji fiyatlarındaki gerileme ve jeopolitik gelişmeler gelişen ülkelerin büyüme performanslarını etkilemektedir. 2014 yılında yaşanan önemli bir gelişme de petrol fiyatlarının düşmesidir. Petrol fiyatlarında arz ve talepteki gelişmelerden bağımsız olarak yüksek oranda düşüş yaşanmıştır. Bu düşüş de Rusya ve İran’a karşı siyasi bir koz elde edilmesi, kaya gazı ile petrol ve gaz arasındaki rekabet, OPEC içinde dengeler ve Ortadoğu’daki gelişmeler gibi diğer birçok unsurun da etkili olduğu tartışılmaktadır. Böylece ekonomiye yön veren gelişmiş ve gelişen ülkelerin 2014 yılı büyüme performansları da farklı eğilimler ortaya koymuştur. 3.2. KRİZ DÖNEMLERİ VE ENERJİ Kriz; buhran ya da bunalım anlamlarına gelen, aynı zamanda ülkeleri zorlayan dönemleri ifade eder. Kriz kavramı, çeşitli bilim dallarında yaygın olarak kullanılan bir kavram iken, aniden ortaya çıkan ve çıktığı ortamda önemli değişikliklere neden olan bir olgudur. Krizin birçok alanda çeşidi görülürken ekonomik kriz dönemlerinde; artan işsizlik, yükselen faiz oranları gibi birçok sebeple ülkelerde önemli sosyal ve ekonomik 90 sorunlar yaşanmaktadır. Ülkelerin enerji tüketimi, ekonomik büyüme ve aynı zamanda cari açık arasında ki ilişki yıllar itibariyle gündeme gelmiştir. Yaşanan petrol krizi ile birlikte enerji fiyatlarında meydana gelen artış, özellikle sanayi sektörü için petrol bakımından dışa bağımlı hale gelen ülkeler de büyük bir kriz ortamına yol açmıştır. Ülkelerin kalkınmasında önemli rolü olan enerjinin ve aynı zamanda enerji tüketiminin artan petrol fiyatları ile cari açığı arttırıcı etkiyi meydana getirdiği ortaya çıkmıştır. Dünyada yaşanan kriz dönemleri ele alındığında, kriz dönemleri ve enerji sektörünün birbirinden orantılı olarak etkilendiği yaşanan olumsuz gelişmeler ile birlikte gözlenmektedir. İktisadi yaklaşımlar, farklı zamanlarda ve görünümlerde ortaya çıkmışlardır. 1929 Dünya Ekonomik Buhranı’nın yaratmış olduğu ekonomik ve sosyal koşullar Keynesyen iktisadi uygulamalarını gündeme taşımıştır. 1970’li yıllardan sonra ise dünya ekonomisi, Keynesyen iktisadın altın çağını sona erdiren petrol krizleri ile karşı karşıya kalmıştır. Krizin ardından yaşanan stagflasyon ile dünya ekonomisinin işleyişi değişmiş ve farklı politika önerileri gündeme gelmiştir.120 Sonuç olarak aslında yaşanan krizler dünya ekonomisinin petrole dayalı olarak işlediğini göstermiştir. Petrol bölgelerinde siyasal karmaşalar ve savaşlar yaşanmıştır. Bütün bu gelişmeler enerjinin dünya siyasetinde ve ekonomisinde oldukça stratejik bir faktör olduğunu göstermektedir. 2004 yılından 2007 yılına kadar sürekli %4,5’in üzerinde büyüyen dünya ekonomisi ise 2007 yılında ilk işaretlerini veren küresel finansal kriz nedeniyle bu eğilimini sürdürememiş ve 2008 yılında ancak %3,0 oranında bir büyüme kaydedebilmiştir. IMF tarafından 2009 yılında dünya hasılasının %3,0 oranında artacağı tahmin edilmekte iken, finansal krizin ekonomik krize dönüşerek derinleşmesi ile küresel ekonomide 2. Dünya Savaşı sonrasında en büyük daralmanın gerçekleşmesi ve oran olarak da %1,1 oranında azalma beklenen dünya ekonomisi %0,6 oranında küçülmüştür. 121 120 Erhan Duman, Krizlerin Anatomisi: 1929 Ekonomik Buhranı ve 2008 Küresel Krizinin Karşılaştırması, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi),Karaman, 2011, s.s. 1-2. 121 Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Ekonomik Rapor 2010, Özyurt Matbaacılık, Ankara, s. 15. 91 3.2.1. Türkiye’de Kriz Dönemleri Türkiye birçok kriz dönemi geçirmiştir. Türkiye’de yaşanan krizlerin bir kısmı kendi içindeki problemlerden kaynaklanmış bir kısmı ise dünyadaki gelişmeler sonucunda ortaya çıkmıştır. Kısaca yaşanan krizlerin bazıları dış etkenlerden kaynaklanırken bazıları da iç etkenlerden kaynaklanmıştır. Türkiye ilk ekonomik krizi 1929 Büyük bunalım adı ile anılan dünya çapındaki krizle yaşamış son olarak da 2008 deki küresel krizden etkilenmiştir. Bunlarla birlikte bir de 1990’lardan günümüze ülkemizin kendi yarattığı krizler vardır. Bunlar, 1994 krizi ve 2001 krizidir.122 3.2.2. Türkiye’de Kriz Dönemleri ve Enerji Enerji, ekonomilerin en önemli konularından biri olmakla birlikte aynı zamanda ülkelerin üstünlük kurma çabaları ve yaşanan krizlerin de en temel nedenlerinden biridir. Yaşanan en ağır ekonomik buhran 1929 Krizi olmuştur. Mali piyasalarda yaşanan büyük panik, haftalar içinde reel sektöre de yansımıştır. Bu dönemde ciddi üretim artışı yaşanmıştır. Otomotivden, enerjiye kadar akla gelebilecek her sektörden her gün yeni bir buluşun haberi gelirken diğer yandan elektrik ve radyo, evlere girmeye başlamıştır. Sanayiciler kazançlarını yeni fabrikalara, yeni makinelere, yeni işçilere yatırmışlardır. Ücretler artarken, tüketim de artmış ve borsa devamlı yükselmiştir. Bu dönemin en önemli buluşlarından birisi de seri üretimdir. Seri üretim tekniğinin sağladığı verimlilik, ekonomide büyümeyi hızlandırırken teknoloji her alanda kullanılmaya başlanmıştır.123 1929 yılında krizin başlangıcıyla olumsuz gelişmeler yaşanmaya başlamıştır. 1929 Türkiye’nin ekonomik krizle tanıştığı yıl olmasından dolayı, tüm dünyada etkili olan kriz Türkiye’de de ciddi sıkıntılara sebep olmuştur. Bu dönemde Türk parasının değeri düşmüş, parada ki istikrar 1929 yılında aniden bozulmaya başlamış ve Türkiye ekonomisi buhrandan etkilenmiştir. Dünya ekonomisindeki gelişmeler kalkınma sürecinde olan Türk ekonomisini 1970’li yıllarda oldukça derinden etkilemiştir. Türkiye, 1970’li yılların sonunda arka arkaya gelen ekonomik krizler yaşamış ve uygulanan istikrar programlarının etkileri tam olarak hissedilmemiştir. Türkiye ekonomisinde 1974 yılından itibaren çok ciddi 122 Fatih Özatay, Finansal Krizler Ve Türkiye, Doğan Kitap, 5. B., Eylül 2014, İstanbul, s.67. 123 A. Levent Alkan, Küresel Sistemik Krizin Anatomisi, 1. B., Scala Yayıncılık, İstanbul, 2009, s.121. 92 bunalım belirtileri ortaya çıkmaya başlamıştır. OPEC’in petrol fiyatlarına yaptığı yüksek oranlı zamlar nedeniyle ülkelerin ödemelerini dış borçlanma yoluyla karşılama yoluna gitmesi ve ardından borçlarını ödemede güçlüklerle karşılaşması sonucu bunalım, dış borç krizi şeklinde ortaya çıkmıştır.124 1979 yılının sonlarında ekonomik krizin son sınırlarına vardığı sırada 24 Ocak 1980’de IMF, Dünya Bankası ve OECD’nin temsil ettiği yabancı sermaye gruplarının da desteğini arkasına alınarak bir istikrar programını uygulamaya koymuştur. 1980 yılında yeni bir ekonomik krizle karşı karşıya kalmıştır. Türkiye’de 1980 yılı itibariyle izlenen politikalar doğrultusunda sanayileşmenin hız kazanması ile birlikte enerji tüketimi hızla artmıştır. Böylece 1980’li yıllarda aslında enerjide dışa bağımlılığın yol açtığı dış borç krizi yaşanmıştır. Ekonominin gelişiminin temel yapı taşı olan enerji de bu dönemde daha fazla kullanılmaya başlanmış ve böylece yaşanan krizler enerji sektörünü doğrudan etkilemişlerdir.125 1980 ekonomik krizi sonrasında uygulanan 24 Ocak 1980 istikrar kararlarının etkisi 1990’lı yıllara kadar devam ettiyse de 1994 yılında yeni bir kriz daha ortaya çıkmıştır. Bu kriz Türkiye’nin kendi yarattığı krizdir. 1994 yılında 29,4 milyar dolar olan ithalat tutarı 23,2 milyar dolar seviyelerine gerilerken dış ticaret açığı yaklaşık 5,1 milyar dolara kadar düşmüştür. Enerji açığının dış ticaret içindeki payı ise % 69 olmuştur. Krizin etkilerini azaltmak amacıyla 5 Nisan 1994’de 5 Nisan Kararları adı altında yeni istikrar kararları uygulamaya konulmuştur. Bu süreçte Türkiye 1998 yılında Rusya da patlak veren ve birçok finansal kuruluşa yayılan krizden de etkilenmiştir. Devam eden süreçte ise 2001 krizi yaşanmıştır. Türkiye ekonomisinin 2001’de yaşadığı kriz, cari işlemler açığı finansmanının sürdürülememesi durumunda, ekonominin ödeyeceği bedelin büyüklüğünü göstermesi açısından göze çarpmaktadır. Türk Lirası’nın yüksek oranlı değer kaybı ile sonuçlanan 2001 krizi ülkemiz açısından oldukça önemlidir. Dünya da 2005 yılından itibaren büyümeyle birlikte ticaret hacmi genişlemiş, enflasyon düşük düzeylere inmiş, faiz oranları düşmüş ve likidite imkanları arttırılmıştır. Bununla birlikte, ABD’de 2007 yılı yaz aylarında düşük gelir 124 Sumru Bakan; “1980’den Günümüze Türkiye’de Uygulanan Neo-Liberal İktisat Politikaları”, Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2009, S. 2, s.119. 125 M. Ali Bilginoğlu, Cüneyt Dumrul, a.g.e., s. 4411. 93 seviyesindeki tasarruf sahiplerine kullandırılan riskli konut kredilerinin geri ödemelerinde ortaya çıkan güçlüklerden ötürü finans piyasalarında başlayan dalgalanmalar yaşanmıştır. Kredi ödeme güçleri az olan düşük gelirli insanlar “eşik altı” konut kredilerine yönelmiş ve bu eşik altı konut kredilerinin çoğu, kuşku duymayan kredi alanlara uygun olmayan, tuzağa düşürüp, kandıran koşullarda verilmiştir. Bu krediler bir araya getirilerek bir demet biçiminde dünya üzerindeki kuruluşlara satılması riskin çok daha uzaklara ve geniş alanlara yayılmasına yardımcı olmuştur.126 ABD mortgage piyasalarında başlayan, sonra likidite krizine dönüşen problem ABD bankalarının borç verme riskini yabancı yatırımcılara aktarması sonucu başta Avrupa olmak üzere tüm dünyaya yayılmıştır.127 2008 yılı bir bütün olarak dünya da olduğu gibi Türkiye’de de ekonomik krizin yoğunlaşarak devam ettiği bir yıl olmuştur. Kriz öncesinde büyüme hızının yavaşlamasıyla Türkiye’ye uluslararası bankacılık sistemine dayalı kredi kanalları çalışmamıştır. Bununla birlikte sermaye girişleri ile dış talepte azalmalar yaşanmıştır. 2009 yılında, neredeyse tüm sektörlerde küçülmeler olmuştur. Dünya da ise yapılan ithalat azaldığından bu durum gelişmekte olan ülkelerin, dış ticaret gelirlerinin düşmesine ve dolayısıyla ekonomilerinin küçülmeye başlamasına yol açmıştır.128 Ekonomik krizler, ülkelerin iç ve dış borçlarının arttığı, işsizliğin arttığı, üretimin ve fiyatların istikrarsızlaştığının sinyalini vermektedir. Her ülkenin kendine has sosyal, kültürel ve ekonomik yapısı olduğundan dolayı bir tek krizi ülke için genel geçer neden olarak görmek mümkün değildir. Bu açıdan ekonomik krizler geçtiğimiz yıllar itibariyle Türkiye ekonomisini de etkilemiştir. Türkiye’de enerji tüketiminin dalgalı ve azalan bir seyir izlediği görülmektedir.129 126 John Bellamy Foster, Fred Magdoff, “Büyük Finansal Kriz-Üç Yıl Sonra”, Kapitalizmin Finansal Krizi, Buyuk Finansal Krizin Nedenleri ve Sonuçları, (çev. Abdullah Ersoy), İmaj Yayınevi, Mart 2011, Ankara, s.1. 127 Ufuk Bakkal, Nazan Susam, “Kriz Süreci Makro Değişkenleri ve 2009 Bütçe Büyüklüklerini Nasıl Etkileyecek”, Maliye Dergisi, S. 155, Temmuz-Aralık 2008, s.75. 128 İsmet Göçer, ‘‘Küresel Ekonomik Krizin Etkileri: Panel Veri Analizi’’, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 16, Sayı: 29, Haziran 2013, s.172. 129 Fatma Fehime Aydın, "Enerji Tüketimi ve Ekonomik Büyüme", Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 35 (2010), s. 328. 94 Tablo3.11. Ekonomik Göstergeler ED/GDP ED/DTD CD/GDP ED/Cari Açık DTD/GDP Yıl 2000 -3,47% 34% -3,74% 93% -10,07% 2001 -4,01% 78% 1,91% -210% -5,12% 2002 -3,69% 55% -0,27% 1360% -6,72% 2003 -3,47% 48% -2,48% 140% -7,24% 2004 -3,32% 38% -3,64% 91% -8,80% 2005 -3,87% 43% -4,36% 89% -8,99% 2006 -4,80% 47% -5,92% 81% -10,27% 2007 -4,43% 46% -5,70% 78% -9,68% 2008 -5,49% 58% -5,31% 103% -9,42% 2009 -4,21% 67% -1,84% 229% -6,29% 2010 -4,65% 47% -6,10% 76% -9,79% 2011 -6,15% 45% -9,61% 64% -13,69% 2012 -6,67% 62% -6,10% 109% -10,69% 2013 -5,98% 49% -7,73% 77% -12,13% 2014 -6,10% 58% -5,45% 112% -10,58% *ED: Enerji Dengesi, DTD: Dış Ticaret Dengesi, CD: Cari Denge, GDP: Gross Domestic Product Kaynak: TÜİK ve TCMB verilerinden hazırlanmıştır. 2003 yılında 7,5 milyar dolar civarında olan cari açık, ilerleyen yıllarda sürekli artış göstererek 2008’de ise yaklaşık 40 milyar dolar seviyesine yükselmiştir. 2009 yılında büyüme oranının küçülmesi ile birlikte cari açığın azalmasıyla, cari açık GSYH’ya oranı da azalmıştır. Özellikle ekonomik kriz yıllarından önce Cari Açık/Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) oranının literatürde ileri sürülen %4-5’lik eşik değerlerini aşması olası bir ekonomik krizin göstergesi olduğu endişesine yol açmaktadır. 2010 yılı itibariyle cari açığın GSYİH’ya oranı %6.5 olarak gerçekleşmiştir. 2013 yılında yaklaşık %7,7 olan bu oran petrol fiyatlarında ki azalma ile birlikte düşse de enerjinin ekonomi üzerinde baskısı vardır. Enerji açığının, dış ticaret dengesi ve cari açık içinde ki payı yukarıda da görüldüğü gibi oldukça ağırdır. Dış ticaret açığının en önemli kaynağı olan enerji ithalat ve ihracatı hariç tutulduğunda ülkemizin cari fazla verdiği yıllarda vardır. Krizin etkisiyle ihracatın ithalatı karşılama oranı ile turizm gelirlerinin dış ticaret açığını karşılama oranında 2009 yılında belirgin bir iyileşme olmuştur. Enerji ve emtia fiyatlarındaki gerileme, ithalatın değer olarak ihracattan daha hızlı düşmesine neden olmuştur.130 Cari açığı belirleyen 130 Osman Nuri Aras “Türkiye’ye Makro Ekonomik Etkileri Bakımından 2008 Küresel Krizi”, Finans Politik ve Ekonomik Yorumlar Dergisi, C. 47, S. 550, 2010, s. 13. 95 kalemler içinde ise yukarıda da işaret edildiği gibi enerji ithalatı on plana çıkan en önemli kalemlerden biridir. 2012 yılında cari acık yaklaşık 48 milyar dolar iken, enerji ithalatı 52,4 milyar dolar düzeyinde gerçekleşerek cari açığı aşmış durumdadır. 2014 yılında ise cari 44 milyar dolarken, enerji açığı yaklaşık 49 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Diğer bir deyişle enerji ithalatı hariç, Türkiye ekonomisi cari fazla vermiştir. Enerji sektörünün sermaye odaklı olmasından dolayı finans konusuna duyarlı bir sektördür. Küresel ekonomik krizin enerji sektörüne etkileri; enerji yatırımlarında yavaşlama, elektrik üretiminde ve tüketiminde azalma olmak üzere sıralanabilir.131 Likidite sıkıntısından dolayı kriz dönemlerinden önce yapılan anlaşmalar dışında enerji yatırımları krizden olumsuz etkilenmiştir. Enerji faturasında ki yük, dış ticaret açığını ve aynı zamanda cari açığı da büyütmüştür. Enerji ithalatı ülkemizin dış dengesizlikler yaşamasına katkıda bulunmaktadır. Çalışmamın diğer bölümlerinde ayrıntılı olarak değinildiği gibi Ocak 2012’den günümüze enerji açığı GSYH’nin % 6’sı ile %6,7’si arasında seyretmektedir. Ortalama yıllık enerji ithalatı, mal ithalatının yaklaşık % 23’ünü, yıllık enerji açığı toplam ticaret açığının ise yaklaşık % 58’ini oluşturmaktadır. Ancak enerji fiyatlarının düşmesi Türkiye’nin yüksek olan cari açığını, dolayısıyla da finansman ihtiyaçlarını azaltmasına yardımcı olacaktır. Enerji fiyatlarının dış dengeler üzerindeki etkisinin tahmin edilmesinde takip edilen iki yaklaşım mevcuttur. Bunların her ikisinde de cari dengenin bağımlı değişken olduğu bir basit regresyon kullanmaktadır. Bunlardan ilki nispi fiyatları kullanarak etkiyi tahmin ederken, ikincisi dolar bazında enerji fiyatlarını kullanarak regresyonda reel döviz kuru değişikliklerini ayrı olarak kontrol etmektedir. İkinci yaklaşım dolar bazlı enerji fiyatlarının cari denge üzerindeki doğrudan etkisinin ölçülmesine olanak tanıdığından dolayı daha fazla tercih edilmektedir. Regresyon sonucu enerji fiyatlarındaki yüzde 10’luk bir düşüşün, cari dengenin GSYH’ya olan oranında yüzde 0,39 puanlık bir iyileşme sağladığını göstermektedir.132 131 Seyfi Şevik, Küresel Ekonomik Kriz Ve Türkiye Enerji Sektörüne Etkileri, http://www.dektmk.org.tr/pdf/enerji_kongresi_11/31.pdf, (13.01.2016). 132 Tam açılımı şu şekildedir: Δ(GSYH’nin yüzdesi olarak cari açık) = 0,001 – 0,039*Δ(Enerji Fiyatları) – 0,11*Δ(BüyümeTürkiye) – 0,44*Δ(BüyümeG7) + 0,03*Δ(Reel Döviz Kuru) – 0,95MA(1). Sabit dışındaki tüm katsayılar 0,05 düzeyinde anlamlıdır.(The Word Bank, Odak Notu 2014.) 96 Daha önce yapılan birçok çalışmada enerji tüketimi ve ekonomik büyüme arasında bulunan ilişki analiz edilmiştir. Johansen eşbütünleşme, etki-tepki ve varyans ayrışımı neticesinde enerji tüketiminde meydana gelen artıştan büyümenin etkilediğini, enerji tüketimimiz arttıkça büyümede de artış meydana geleceği sonucuna varılmıştır. Burada enerjinin ekonomik büyümede büyük rol oynadığını, sektörsel enerji tüketimlerinde meydana gelen artışların üretim miktarlarını arttırarak hasılayı da arttıracaktır. Bunun yanı sıra cari açık ile büyüme arasında çift yönlü fakat zayıf bir nedensellik meydana gelmektedir. Enerji tüketimi artışı büyümeyi meydana getirmekte, büyüme artışı cari açığı artırmakta ve cari açıkta büyümeyi arttırmaktadır Özet olarak yapılan çalışma da GSYİH, cari açık ve enerji tüketimi arasında pozitif yönlü bir etkileşim bulunmaktadır.133 Dış ticaret açığını ve buna bağlı olarak cari açığı olumsuz etkileyen bir diğer faktör, Türkiye’nin ithalatı içinde önemli paya sahip olan ham petrol fiyatlarında yaşanan sürekli artışlardır. Enerji fiyatlarının yükselmesi, üretim maliyetini arttırırken, üretim sektörünün yaptığı ithalatın maliyetini de yükseltmektedir. Cari açığın petrolden kaynaklanan kısmı, açıkta katılık yaratan bir rol oynamaktır.134 Dış ticaret açığının GSYİH’ya oranında son yıllar itibariyle hızlı bir yükseliş göze çarpmaktadır. Cari işlemler açığının GSYİH’ya oranında ise bir azalma görülse de, bu oranın 2002 sonundan itibaren neredeyse tamamen negatif olduğu anlaşılmaktadır. Petrol fiyatlarındaki dalgalanmaların ekonomi üzerindeki etkileri oldukça büyüktür. Cari açık, ekonominin geneli üzerindeki finansal baskıyı ve kırılganlığı arttırdığından aslında cari işlemler açığı, tek başına bir sorun olmayıp makroekonomik değişkenlerdeki istikrarı da bozabilecek ve ekonomiyi yeni krizlere sürükleyebilecek ekonomik sorundur. Türkiye ekonomisinin yaşamış olduğu en önemli üç kriz (1994, 2001, 2008) öncesinde de cari işlemler açığının yüksek olması, bu konudaki endişelerin geçerliliğine işaret etmektedir. Krizi takip eden bir iki yıl için cari işlemler açığı kapanmaktadır. Ancak Türk lirasının başlayan ve birikimli olarak devam eden reel değerlenme süreci, krizden sonraki ikinci veya üçüncü yıldan itibaren Türk lirasını yeniden aşırı değerlenmiş duruma getirmektedir. Dolayısıyla cari işlemler açığı özellikle 133 Rüstem Yanar, ‘‘Türkiye’de Enerji Tüketimim, Ekonomik Büyüme ve Cari Açık İlişkisi”, Ekonomi Bilimleri Dergisi, C. 3, No. 2, 2011, s. 200. 134 Karabulut Gökhan, Ayşe Çelikel Danışoğlu. “Türkiye’de Cari İşlemler Açığının Büyümesini Etkileyen Faktörler”, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi. 8:1, 2006, ss. 55-63. 97 ekonominin hızlı büyüdüğü yıllarda tekrar oluşmaya başlamaktadır.135 Türkiye’nin hem cari işlemler açığı sorunuyla baş edebilmesi için üretim faktörü olan enerjinin etkin kullanılması gerekmektedir. Bu kapsamda çalışmalara ağırlık verilebilir. Silikon vadisi türü çalışmalarla yerli teknolojilerin gelişmesi kolaylaştırılabilir. Bu şekilde, dışarıdan alınan aramalı ve enerji ile katma değeri yüksek ürünler üretilip, tekrar dış âleme satılarak, cari işlemler açığı azaltılabilir. Enerji ve aramalı ithalatını azaltıcı teşvikler, genişletilerek sürdürülebilir. Unutulmamalıdır ki cari açık ülkemizin kaderi değildir.136 Türkiye ekonomisi büyüdükçe enerji talebi artmakta ve enerji talebindeki artış, enerji ithalat faturasını arttırmakta ve buna bağlı olarak da cari acık giderek yükselmektedir. Bu durum; enerjide dışa bağımlılığın, iktisadi büyümenin sürdürülebilirliği acısından ne kadar önemli olduğunun da bir göstergesidir. Söz konusu kısır döngünün kırılabilmesi, cari açıkla mücadelede tasarrufların arttırılması, enerji ithalatını karşılayacak düzeyde ihracat yapması; doğrudan yabancı sermaye yatırımı çekmesi ya da enerji talebinin daha büyük bir bölümünün yurt içi kaynaklardan karşılanması gerekmektedir.137 Ülkemizin ithalat harcamalarından enerji ithalatı çıkarıldığında, cari acık sorunu büyük ölçüde ortadan kalkmaktadır. Ancak, enerjinin talep esnekliğinin çok düşük olması enerji ithalatının cari acık üzerindeki baskısının, kısa vadede ortadan kaldırılmasını güçleştirmektedir. Türkiye’nin enerji ithalatının arkasında, son yıllarda elektrik üretiminde petrol ve doğalgaz kullanımına ağırlık verilmesi vardır. 3.3 ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIK VE ARZ GÜVENLİĞİ PROBLEMİ Küreselleşmenin ve iktisadî bütünleşmenin hız kazandığı dünya ekonomisinde ülkeler arasındaki bağımlılık da hızla artmıştır. Üretim faktörlerinin dengesiz dağılımı göz önüne alındığında karşılıklı bağımlılığın kaçınılmaz olduğu görülmektedir. Ancak, karşılıklı bağımlılığın ulusal güvenlik göz önüne alınarak kontrol altında tutulması 135 Pelin Karatay, “Cari Açıklar ve Sürdürülebilirliği”, Mevzuat Dergisi, Yıl: 11, S. 124, 2008, http://www.mevzuatdergisi.com/2008/04a/01.htm, (20.05.2016). 136 İsmet Göçer, ‘‘Cari Açık Ekonomi Üzerindeki Finansal Baskıyı Artırıyıor mu?’’ Sayıştay Dergisi, S.90, Temmuz-Eylül 2013, s. 15. 137 Müslüme Narin, Fahriye Öztürk, ‘‘Türkiye Ekonomisinde Enerji İthalatı Cari Açık İlişkisi’’, Asomedya, Ankara Sanayi Odası Yayın Organı, Mart/Nisan 2014, s. 53. 98 gerekmektedir.138 Enerji de dışa bağımlılık ülkeler için ekonomik açıdan önemli birlikte sürdürülebilirlik ve güvenlik açısından da çok önemlidir. Enerji de dışarıya olan bağımlılığın artması, yerel kaynakların tam anlamıyla kullanılmadığı ya da enerji alanında gerekli çalışmalarının yapılmadığının göstergesidir. Enerji de dışa bağımlılığı azaltmak için yerel kaynaklardan en yüksek seviyede yararlanmalıdır. Enerji güvenliği; her ülkenin ulusal güvenliğini temelden etkileyen bir olgudur. Enerji güvenliği hem gelecekte enerji şokları olma ihtimali hem de dışa bağımlılığın artması ile ilgilidir. Enerji kaynaklarını kesintisiz, güvenilir, ucuz, temiz ve çeşitli kaynaklardan sağlayabilmek ülkelerin temel amaçlardandır.139 Enerji arz güvenliği, ülkelerin ekonomik ve sosyal açıdan gelişmelerini ve güvenliklerini etkileyen önemli bir konudur. Ülkelerin güçlü bir ekonomik yapıya sahip olabilmesi açısından enerji arz güvenliği stratejik öneme sahiptir. Enerji arz güvenliği kavramı, potansiyel enerji kaynağının tükenme ihtimalinden ziyade, var olan kaynağa ulaşamamayı bir arz güvenliği riski olarak görmektedir. Enerji kaynaklarının dünya üzerinde eşit dağılım göstermemesi olan enerji arz güvenliğinde, en önemli endişe kaynağı özellikle, tükenir kaynaklar olan, fosil yakıtlar için geçerlidir.140 Enerji güvenliği, ekonomik boyutu yanında siyasî, jeolojik, jeopolitik ve askeri birçok farklı boyutu olan bir kavramdır. Yüksek enerji fiyatları ve enerji arzındaki potansiyel kesintilerden kaynaklanan ekonomik kayıpların makroekonomik etkileri birinci öncelikli endişe kaynağı iken; aynı sorun siyasî açıdan zayıf bir yönetim ve başarısızlık ve askerî açıdan da dış tehdidin farklı bir boyutudur. Dünyada birçok ülke, enerji tedarikinde başka bir ülkeye bağımlı durumdadır. Bugün enerji arz güvenliği kavramı, piyasa yapısı ve piyasa yaklaşımlarına göre değerlendirildiğinde, potansiyel enerji kaynaklarının tükenme ihtimalinden veya petrol ve doğal gaz arzındaki kıtlıktan veya kaynak yetersizliğinden ziyade spekülatif olarak yükseltilen enerji fiyatları ve var olan kaynağa ulaşamamayı bir risk olarak görmektedir.141 138 M. Ali Bilginoğlu, Cüneyt Dumrul; ‘‘Türk Ekonomisinin Enerji Bağımlılığı Üzerine Bir Eş- Bütünleşme Analizi’’, Journal of Yasar University, 2012 26(7), s. 4411. 139 Sait Yılmaz, Enerji Güvenliği, http://ees2.beykent.edu.tr/WebProjects/Uploads/yilmaz-haziran.pdf, (18.05.2016). 140 Leman Erdal, Ethem Karakaya; ‘‘Enerji Arz Güvenliğini Etkileyen Ekonomik, Siyasi ve Coğrafi Faktörler’’, Uludağ Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, S. 1, 2012, s. 109. 141 Leman Erdal, Ethem Karakaya; a.g.e., s. 133. 99 Enerji arz güvenliğinin gerçekleştirilmesi için, enerjide ithalata bağımlılığın azaltılması, kaynaklardan gelebilecek azalma, kesilme durumlarına karşı enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi gerekmektedir. Türkiye’de ise enerji arz güvenliği için; elektrik arzında doğalgaza olan bağımlılığın azaltılabilmesi için yerli kaynakların payının artırılması yanında nükleer enerji üretimine geçilmesi de gerekmektedir.142 Arz güvenliğinin önemli bileşeni de talep yönetimidir. Yalnızca arz açısından yapılan düzenlemeler piyasaların etkinliği ve sürdürülebilirliği için yeterli olmamaktadır. Talep tarafının aktif olarak piyasaya katılması, arz ve talebin optimal bir seviyede buluşabilmesine imkan tanımaktadır.143 Ülkemiz 2014-2018 dönemini kapsayan Onuncu Kalkınma Planı’nın hedeflerinden biri üretimi ve verimliliği arttırarak enerji arz güvenliğini sağlamaktır. ‘‘Enerjinin nihai tüketiciye sürekli, kaliteli, güvenli, asgari maliyetlerle arzını ve enerji temininde kaynak çeşitlendirmesini esas alarak; yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını mümkün olan en üst düzeyde değerlendiren, nükleer teknolojiyi elektrik üretiminde kullanmayı öngören, ekonominin enerji yoğunluğunu azaltmayı destekleyen, israfı ve enerjinin çevresel etkilerini asgariye indiren, ülkenin uluslar arası enerji ticaretinde stratejik konumunu güçlendiren rekabetçi bir enerji sistemine ulaşması’’144 Görüldüğü gibi ülkemizin amaçları belirlenmiştir. Enerji arz güvenliğinin sağlanması, dışa bağımlılıktan kaynaklanan risklerin azaltılması, iklim değişikliği ile mücadele etkinliğinin artırılması ve çevrenin korunması hedefleri çerçevesinde, verimliliğin arttırılması, israfın önlenmesi ve enerji yoğunluğunun azaltılması ülkemiz için önem arz etmektedir.145 Türkiye’de enerjide yüksek oranlı dışa bağımlılık ve elektrik enerjisi üretimi içinde doğalgaz payının yüksekliği, enerji arz güvenliğini tehdit eden önemli bir risk olarak karşımıza çıkmaktadır. 142 Şadan Çalışkan; ‘‘Türkiye’nin Enerjide Dışa Bağımlılık Ve Enerji Arz Güvenliği Sorunu’’, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 25, Aralık 2009, s.306. 143 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2015-2019 Stratejik Planı, s. 47. 144 Kalkınma Bakanlığı, Onuncu Kalkınma Planı, s. 117. 145 Burcu Yavuz Tiftikçigil, Çağla Gül Yesevi, Türkiye’nin Enerji Görünümü Stratejiler ve İlişkiler, Derin Yayınları, İstanbul, 2015, s.300. 100 3.4. TÜRKİYE’NİN ENERJİ ALANINDAKİ STRATEJİK ÖNEMİ Türkiye, dünya enerji alanında stratejik öneme sahiptir. Dünya petrolü ve doğalgazının yaklaşık % 70’i ülkemizin doğusundadır. Batısında yer alan Avrupa ile Doğusunda yer alan Hazar, Orta Asya ve Orta Doğu ülkeleri arasında bir enerji köprüsü konumundadır. Tarih boyunca Türkiye’nin stratejik ve jeopolitik pozisyonlarının durumu hep tartışılmıştır. Türkiye aktör bir ülkedir ve ülkemiz olmadan bir enerji denklemi kurulamamaktadır.146 Türkiye jeopolitik konumunun sunduğu avantaj ile dünya enerji politikalarına yön veren aktörlerden biri haline gelmiştir. Enerji kaynaklarının kontrol altına alınması için küresel güçlerin hegemonya mücadelesine yön verdikleri unutulmamalıdır.147 Ülkemizin enerji üssü, enerji terminali ve enerji merkezi olma hedefi büyük bir hedeftir ancak bu hedef yolunda çevre ülkelerde sorunlar da yaşanmaktadır. Türkiye aslında Dünya haritasının da zor bir bölgesinde de yaşamaktadır. Bu bölge enerji kaynaklarının merkezi olmakla birlikte aynı zamanda çalkantılı dönemlerin de yaşanabileceği bir bölgedir.148 Ülkemiz enerji de büyük oranda ithalata bağımlı ülkelerin kalkınmaları için hayati değere sahiptir. Dünyanın en çok enerji talep eden bölgesi ile yoğun enerji kaynaklarının bulunduğu bölgeler arasında köprü durumunda olan Türkiye, enerji kaynaklarının transferi, işlenmesi gibi alanlarda karşılaştığı fırsatları değerlendirmelidir. 3.4.1. Türkiye’nin Bazı Petrol ve Doğalgaz Hattı Projeleri ve Tedarikteki Rolü Türkiye, enerji üreticisi ve tüketicisi ülkeler arasında fosil yakıtların geçiş ülkesi olarak, güvenli bir transit yolu oluşturmaktadır. Bir tarafında enerji zengini Hazar Bölgesi ile enerjiye bağımlı ülkeler arasında enerji köprüsü rolündedir. Ülkemizin enerji ihtiyacını karşıladığı petrol ve doğalgaz hattı projeleri vardır. Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattı (ITB); 1973 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti ile Irak 146 Stratejik Araştırmalar Enstitüsü, Enerji Güvenliğine Ortak Çözüm Arayışları, Harp Akademileri Basımevi, Uluslararası Sempozyum, 28-29 Nisan 2009, İstanbul, ss. 155-156. 147 Ali Cem Günay, Gürcistan Sorunu Bağlamında Türkiye ve Rusya Federasyonunun Politikaları, Uludağ Üniversitesi, (YayımlanmamışYüksek Lisans Tezi), Bursa, 2009, s. 206. 148 Gaz & Power, Enerji Piyasasının Gazetesi, Yıl: 9, Sayı: 181, s. 32. 101 Cumhuriyeti Hükümetleri arasında antlaşma imzalanmıştır. Anlaşma çerçevesinde Irak’ın Kerkük ve diğer üretim sahalarında üretilen ham petrolün Ceyhan Deniz Terminaline ulaştırılması amaçlanmıştır. İlk hat 1976 yılında işletmeye alınmıştır. İkinci boru hattı ise 1987 yılında tamamlanmıştır. Körfez Krizi sırasında Birleşmiş Milletlerin Irak’a uyguladığı ambargo nedeniyle işletmeye kapatılan Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kararına istinaden, 16 Aralık 1996 tarihinde, tekrar işletmeye alınmıştır. 149 Harita3.1. Türkiye Petrol Boru Hattı Projeleri Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, (23.04.2016). Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı (BTC); başta Hazar Bölgesi’nde üretilecek petrolün Azerbaycan, Gürcistan üzerinden Ceyhan’a taşınması buradan da tankerlerle dünya pazarlarına ulaştırılması amaçlanarak 18 Kasım 1999 tarihinde Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye arasında anlaşma imzalanmıştır. 2006 yılında işletmeye alınan BTC ile başta Azeri petrolü olmak üzere, Hazar menşeili petroller, emniyetli, ekonomik ve çevresel açıdan uygun bir şekilde Ceyhan’a taşınmakta ve buradan da tankerlerle dünya pazarlarına ulaştırılmaktadır. 14 Nisan 2016 itibariyle toplamda yaklaşık 2 Milyar 439 Milyon Varil petrol 3205 tanker vasıtasıyla dünya pazarlarına taşınmıştır. Azerbaycan’daki üretime bağlı olarak bazen Türkmen ve Kazak 149 Selman TEZEKİÇİ, Türkiye’de Enerji Sektörü ve Elektrik Enerjisi Talep Projeksiyonu (Kaynaklar- Politikalar), İstanbul Üniversitesi, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul, 2005, ss. 24-25. 102 petrolleri de taşınmaktadır.150 Ceyhan Terminalinde 12 adet ham petrol depolama tankı ile 4 gemiye birden dolum yapabilen bir iskele bulunmaktadır.151 Türkiye-Bulgaristan (ITB) Projesi; ülkemiz ve Bulgaristan doğalgaz iletim sistemlerinin çift yönlü akışa imkân verecek şekilde bağlantısının sağlanması yoluyla tedarik ve güzergâh çeşitliliği oluşturmayı hedeflemektedir. Proje kapsamında, iki ülke arasında çalışmalar devam etmektedir.152 Türkiye-Yunanistan Doğal Gaz Boru Hattı (ITG); Türkiye ve Yunanistan doğalgaz şebekelerinin bağlantısını içeren Türkiye Cumhuriyeti’nden Yunanistan Cumhuriyeti’ne doğal gaz arzına anlaşma 2003 yılında imzalanmıştır. 2007 de yapılan açılış töreni ile birlikte başlayan Türkiye’den Yunanistan’a gaz arzı devam etmektedir.153 Rusya-Türkiye-Avrupa Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (Türk Akımı); 4 paralel deniz altı boru hattının inşası kapsamaktadır. Dört boru hattından biri Türkiye’ye, diğer üç tanesi ise Avrupa’ya doğalgaz arz etmek üzere kullanılacaktır. İlk Türkiye’ye doğalgaz arzı sağlayacak hattın, devamında ise diğer ülkeler için olan boru hatlarının inşasını kapsamaktadır. Ülkemiz ile Rusya arasındaki siyasi ilişkilerin gelişimine bağlı olarak müzakerelerin başlatılması planlanmaktadır. Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (TANAP); ülkemizin artan doğal gaz talebinin karşılanabilmesi için onaylanmış projedir. 2018 yılından başlayarak yıllık 6 milyar m3 Azeri gazının ülkemize arzını öngören anlaşma 25 Ekim 2011 tarihinde imzalanmıştır. TANAP Projesi ile yıllık maksimum 32 milyar metreküp kapasiteye sahip, Gürcistan sınırımızdan Yunanistan ve/veya Bulgaristan sınırımıza uzanacak yaklaşık 1850 km uzunluğunda bir boru hattının inşası planlanmaktadır. TANAP Projesinde 2018 yılında Eskişehir ve Trakya’da belirlenen çıkış noktaları üzerinden Türkiye’ye ve 2020 yılında ise Avrupa’ya gaz arzının sağlanması hedeflenmektedir.154 150 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Strateji Geliştirme Başkanlığı, Dünya ve Ülkemiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, S. 12, Nisan 2016, ss. 90-91. 151 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Strateji Geliştirme Başkanlığı, Dünya ve Ülkemiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, S. 12, Nisan 2016, s. 95. 152Türkiye’nin Enerji Profili ve Stratejisi, http://www.mfa.gov.tr/turkiye_nin-enerji-stratejisi.tr.mfa, (02.04.2016). 153Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Uluslar arası Boru Hatları ve Boru Hattı Projeleri, http://www.enerji.gov.tr/tr-TR/Sayfalar/Uluslararasi-Boru-Hatlari-ve-Boru-Hatti-Projeleri, (02.04.2016) 154 Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Strateji Geliştirme Başkanlığı, a.g.e., ss. 91-92. 103 TANAP, Türkiye Gürcistan sınırında Ardahan’dan başlayarak Kars, Erzurum, Erzincan, Bayburt, Gümüşhane, Giresun, Sivas, Yozgat, Kırşehir, Kırıkkale, Ankara, Eskişehir, Bilecik, Kütahya, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Tekirdağ ve Edirne olmak üzere 20 ilden geçecek ve Yunanistan sınırında Edirne’nin İpsala ilçesinde son bulacaktır. Bu noktadan, Avrupa ülkelerine doğal gaz aktaracak olan TAP Doğal Gaz Boru Hattı’na bağlanacaktır. Türkiye sınırları içerisinde biri Eskişehir ve diğeri Trakya’da olmak üzere iki çıkış noktası olacaktır. Harita3.2. Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi Kaynak: BOTAŞ-TANAP Kamulaştırma Müdürlüğü. TANAP Projesi, dünya enerji piyasalarında da ses getirecek dev bir projedir. TANAP Projesi için öngörülen 4 aşamanın ilki 2018’de ilk gaz akışıyla gerçekleşecektir. 2020’de yıllık 16 milyar metre küp olacak kapasitenin, 2023’te 23 milyar metre küp, 2026’da ise 31 milyar metre küp seviyesine kadar ulaşması hedeflenmektedir. 155 TANAP projesi ile ülkemiz arz güvenliğinin desteklemesi planlanmaktadır. Rusya – Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı (Batı Hattı); 1984 yılında Türkiye ve Eski Sovyetler Birliği arasında anlaşma imzalanmıştır. Ülkemize Bulgaristan sınırında Malkoçlar’dan giren, Hamitabat, Ambarlı, İstanbul, İzmit, Bursa, Eskişehir güzergahını takip ederek Ankara’ya ulaşan hat 845 km uzunluğundadır. 155 BOTAŞ, Trans Anadolu Doğalgaz Hattı Projesi, http://botas-ahk.gov.tr/tr/proje/tanap-projesi.aspx, (25.05.2016). 104 İran – Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı; 1996 tarihinde imzalanan antlaşma kapsamında başta İran olmak üzere doğudaki kaynaklardan alınacak doğal gazın boru hattı ile Türkiye’ye taşınması amacıyla oluşturulmuştur. 2001 tarihinde İran’dan gaz alımı başlamıştır. Rusya – Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı (Mavi Akım) ; 1997 tarihinde imzalanan antlaşma kapsamında, doğalgaz Rusya Federasyonu’ndan Karadeniz geçişli hatla Türkiye’ye ulaşmaktadır. 2003 yılında işletmeye alınmıştır. Mavi Akım Projesi'nin en önemli özelliği Rusya Federasyonu ile daha önce yapılan anlaşmalardan farklı olarak herhangi bir geçiş ülkesi ile muhatap olmaksızın, doğrudan Türkiye'ye doğal gaz verecek olmasıdır. Doğalgazda Türkiye'nin Rusya'ya ciddi oranda bir bağımlılığı mevcuttur. Mavi Akım öncesinde 2002 yılında Rus doğalgazını alan 20 Avrupa ülkesi içerisinde üçüncü büyük müşteri olan Türkiye, Mavi Akım'la beraber Almanya'dan sonra Rusya'nın ikinci büyük müşterisi olmaktadır.156 Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı (BTE); 2001 yılında Azerbaycan doğal gazının Türkiye’ye sevkine ilişkin Türkiye ile Azerbaycan arasında anlaşma imzalanmıştır. 2007 yılının Temmuz ayının ortasından beri faaliyettedir. Şah Deniz sahasının ikinci aşama üretimine paralel olarak BTE’nin Azerbaycan ve Gürcistan topraklarındaki kısmının (Güney Kafkasya Doğal Gaz Boru Hattı) kapasitesinin artırılarak Türkiye-Gürcistan sınırında Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesine bağlanması planlanmaktadır. Bu kapsamda 2013 yılında boru hattının Azerbaycan ve Gürcistan topraklarındaki kesiminin yani Güney Kafkasya Doğalgaz Boru Hattı kapasitesinin artırılması kararı alınmıştır. Söz konusu boru hattı Türkiye-Gürcistan sınırında TANAP’a bağlanacaktır. 20 Eylül 2014 tarihinde Bakü’de temel atma töreni gerçekleştirilmiş olup, Gürcistan kısmındaki faaliyetlerin 2016 yılı sonuna kadar tamamlanması, Azerbaycan’daki kısmın ise 2017 yılının sonuna kadar tamamlanması öngörülmektedir. Ülkemiz enerji ihtiyacının büyük çoğunluğunu ithalatla karşıladığından petrol ve doğalgaz hattı projelerinin önemi büyüktür. Ülkemiz coğrafi konumunun getirdiği avantajları değerlendirerek ekonomi üzerinde enerji açığı baskısını azaltmalıdır. 156 Sinan Ogan, Mavi Akım Projesi: Bir Enerji Stratejisi ve Stratejisizliği Örneği, http://www.emreozgur.com/Mavi.pdf, (19.05.2016). 105 3.4.2. Bölgenin Jeopolitiği ve Yaşanan Problemler Petrol ve doğalgaz rezervlerinin dünya da ki dağılımı incelendiğinde ilk sırada Ortadoğu’da olduğu görülmektedir. Zengin enerji kaynaklarına sahip toprakların paylaşımı konusunda ise problemler yaşanmaktadır. Yaşanan çatışmaların, siyasi krizlerin arkasında enerji faktörü karşımıza çıkmaktadır. Türkiye ise kanıtlanmış petrol ve doğal gaz rezervlerine sahip bölge ülkeleriyle, tüketici pazarları arasında stratejik bir konuma sahiptir. Bu açıdan Türkiye konumu itibariyle ülkelerin hakim olmak istedikleri ülke konumundadır. Yaşanan problemlerden ve çatışmalardan da mümkün olduğu derece de etkilenmektedir. 3.5. ENERJİDE KAMU VE ÖZEL SEKTÖR PAYLARI Mülkiyeti kamuya ait olan işletme birimlerinin yönetiminin bir bütün olarak tamamen özel sektöre devredilmesi olarak tanımlanabilen özelleştirme, günümüz dünyasında ülkelerin refah seviyesinin yükseltilmesine önemli katkı sağlaması nedeniyle kabul görmüş bir uygulamadır.157 Özelleştirme ilk defa elektrik sektöründe özel kesimin katılımı sağlamak amacıyla 1984 yılında çıkarılan 3096 sayılı kanunla başlatılmış ve ilk olarak 1990 yılında işletme hakkı devri modeli ile gerçekleştirilmiştir. Elektrik enerjisi üretiminde özel sektörün payı da yıllar itibariyle de artmıştır158 Ülkemizde büyük ölçüde kamu eliyle yürütülen elektrik enerjisi sektöründe özelleştirme uygulaması gündeme gelmiştir. Elektrik piyasaları özellikle 2001 yılından bu yana önemli bir değişim süreci geçirmiştir. Elektrik enerjisi üretim, iletim ve dağıtımı, son derece sermaye yoğun olup, yüksek oranlarda yatırım harcamasını gerektirmektedir. Ülkemizde elektrik enerjisinde özelleştirmeyi gerekli kılan nedenler genel olarak; hidrolik enerji potansiyelinin değerlendirilmesi, elektrik enerjisi talebinin karşılanması, sektörün finansman ihtiyacının karşılanması, sektörle ilgili işletmeci ve yatırımcı kamu kuruluşlarının çağdaş yönetim ve organizasyon yapısına kavuşturulması ve kamunun tekelci yapısının ortadan kaldırılması olarak sıralanabilir.159 157 Edip Yılmaz, http://www.emo.org.tr/ekler/2bd1aedcca34c14_ek.pdf, (20.05.2016). 158 Nusret Alemdaroğlu, Enerji Sektörünün Geleceği Alternatif Enerji Kaynakları Ve Türkiye’nin Önündeki Fırsatlar, İstanbul Ticaret Odası, S. 29, İstanbul, 2007,s.86. 159 Edip Yılmaz, http://www.emo.org.tr/ekler/2bd1aedcca34c14_ek.pdf, (20.05.2016). 106 Tablo3.12. Elektrik Enerjisi Üretiminin Sektörlere Göre Dağılımı(GWh) Yıl Toplam Kamu Özel Sektör Kamu Özel Sektör Payı(%) Payı (%) 2002 129.400 77.332 52.068 59,8% 40,2% 2003 140.581 60.506 80.074 43,0% 57,0% 2004 150.698 62.639 88.060 41,6% 58,4% 2005 161.956 66.931 95.025 41,3% 58,7% 2006 176.300 84.716 91.584 48,1% 51,9% 2007 191.558 92.327 99.231 48,3% 51,7% 2008 198.418 97.717 100.701 49,3% 50,7% 2009 194.813 89.454 105.359 45,9% 54,1% 2010 211.208 95.532 115.675 45,2% 54,8% 2011 229.395 92.351 137.045 40,3% 59,7% 2012 239.497 90.575 148.922 37,8% 62,2% 2013 239.293 79.998 159.296 33,4% 66,6% 2014 251.963 70.469 181.494 28,0% 72,0% 2015 259.612 55.342 204.269 21,3% 78,7% Kaynak: Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Dünya ve Ülkemiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, Strateji Geliştirme Başkanlığı, S. 11, Ocak 2016, s.21. Tablo3.12 de görüldüğü gibi 2002 yılında elektrik üretiminde kamu sektörünün payı özel sektör payından büyüktür. 2002 yılında %59,8 olan kamu payı 2015 yılında %21,3’e gerilemiş; 2002 yılında %40,2 olan özel sektör payı ise 2015 yılından % 78,7’e yükselmiştir. Elektrik sektöründe, kârlılık ve verimliliğin artırılması amacıyla mevcut tesislerin daha verimli çalıştırılmasında ve yeni üretim tesislerinin yapımında özel sektörün katkısının sağlanması için Enerji Bakanlığı bünyesinde özelleştirme çalışmaları da sürmektedir.160 Ülkemiz son 10 yılda elektrik üretiminden dağıtımına, iletimine kadar tüm enerji sektörüne 50 milyar dolar yatırım yapmıştır. Bu rakamın % 63’ü ise özel sektör tarafından gerçekleştirilmiştir.161 Ülkemizde uygulanan eneri politikaları sonucunda enerji yatırımlarının kamuya yük oluşturmayacak şekilde özel sektör tarafından gerçekleştirilmesinin hedeflendiği görülmektedir. 160 Bahar Ozan. "Türkiye’de Enerji Sektörü Üzerine Bir Değerlendirme."Sosyal ve Beşeri Bilimler Araştırmaları Dergisi1(14), 2011, s. 41. 161 Taner Yıldız, ‘‘Enerji Sektörüne On Yılda Elli Milyar Dolar Yatırım’’, Yükselen Türkiye Ekonomisinin 10 Yılı, Desen Ofset, Ankara, 2014, s. 27. 107 Grafik3.3. Kamu ve Özel Sektöre Ait Kurulu Güç Oranları Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2015 Yılı Faaliyet Raporu. Enerji piyasasında rekabet olması için özel sektör şirketlerinin sayısı ve piyasaya sunulan ürün miktarı önem taşımaktadır. Son yıllar itibariyle özel sektör tarafından gerçekleştirilen enerji üretim tesisi yatırımları ivme kazanmıştır. Grafik3.3 de görüldüğü gibi 2002 yılında kamunun kurulu güç payı %66,1 iken 2015 yılında %27,8’e düşmüştür. Özel sektörün sahip olduğu kurulu güç miktarında önemli artışlar yaşanmıştır. Önemli stratejik coğrafi konuma ve zengin doğal kaynaklara sahip olan ülkemiz, dünya da ki gelişmelerden şu veya bu şekilde etkilenecektir. Serbest ekonominin kurulması, ticaretin liberalleşmesi gibi çağdaş ekonomik teorilerin dışında kalamaz. Fakat cumhuriyetlerinin temel ilkelerinden bağımsız gelişim stratejilerinden yerli sanayicisini korumasından, gerekli ekonomik yapılanmalarından, sosyal adalet ve sosyal refah gibi unsurlarından vazgeçmemelidirler.162 Yenilenebilir enerji kaynakları açısından yüksek potansiyele sahip olan ülkemiz, özellikle 2010 yılından günümüze teşvikleri düzenleyen mevzuatın yürürlüğe girmesiyle yerli ve yabancı yenilenebilir enerji yatırımcılarının dikkatini çekmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji elde edilmesi fosil kaynaklara göre daha maliyetli olduğundan özellikle yenilenebilir kaynaklardan enerji elde edilmesi konusunda özel sektör payının arttırılması öngörülebilir. 162 Geybulla Ramazanoğlu, İ. Atilla Acar, Bekir Gövdere; ‘‘Yeni Kriz Enerji Krizi Mi?’’ Alanya İşletme Fakültesi Dergisi1/2, 2009, s. 8. 108 3.6. ENERJİDE BAĞIMLILIK Enerjide bağımlılık, ülkelerin yeterli fosil enerji kaynağına sahip olmamasından, yenilenebilir enerji kaynaklarından gerektiği ölçüde yararlanamamasından ve büyük ölçüde yeterli yerli kaynak arama çalışmalarının yapılmamasından kaynaklanmaktadır. Bu gibi durumlarda ülkeler enerji talebinin üretimle karşılanamayan kısmını ithal ederler ve enerji de ithalata bağımlılık gerçekleşmiş olur. Türkiye’nin enerji tüketiminin fosil yakıt ağırlıklı olması ve bununla birlikte enerji tüketiminde ithal enerji kaynaklarına bağımlı olması ülkemiz açısından oldukça önemlidir. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı 1990’lı yıllara göre gittikçe artış göstermiştir. Tablo3.13 de ülkemiz yerli enerji üretim miktarları ve enerji kaynakları arz miktarları gösterilmektedir. Tablo3.13. Türkiye Enerji Üretimi Yıl Enerji Kaynakları Enerji Kaynakları Arz Enerji Açığı Yerli Üretim Miktarı Miktarı (Bin Tep) (Bin Tep) (Bin tep) 2003 23.796 83.826 60.030 2004 24.329 87.818 63.489 2005 24.550 91.074 66.524 2006 26.580 99.642 73.062 2007 27.455 107.627 80.172 2008 29.209 106.421 77.212 2009 30.328 106.138 75.810 2010 32.493 109.260 76.767 2011 32.229 114.480 82.251 2012 31.964 120.093 88.129 2013 31.944 120.290 88.346 Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerinden yararlanılarak elde edilmiştir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, uygun enerji kaynaklarının bulunması ve kullanımı son derece önemlidir. Yukarıda gösterilen veriler doğrultusunda ülkemizin enerji ithalatına olan bağımlılığı sürekli artmıştır. 2013 yılı ülkemiz enerji üretim miktarı 32 milyar bin tep, enerji arz miktarı ise 120 milyar bin teptir. Ülkemiz enerji dengesi açık vermiştir. 2013 yılı itibariyle enerji kaynakları arz miktarı içinde yerli üretimin payı % 26,5 olarak hesaplanmıştır. 109 Grafik3.5. Türkiye Enerji İhtiyacının İthalat ile Karşılanma Oranı Kaynak: 2015 Yılı Ham Petrol ve Doğalgaz Sektör Raporu; Türkiye Petrolleri, Mayıs 2016, s. 26. Grafik3.5 de görüldüğü gibi birincil enerji talebinin yerli üretim ile karşılanma oranı 2012 yılında % 27,5 olarak gerçekleşmiştir. Diğer bir ifadeyle, Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı % 72,5 düzeyinde gerçekleşmiştir. 2013 yılında bu oran % 73,5 olurken 2014 yılında %75 olmuştur. Bu oran, özellikle 1990’ların başından itibaren büyük bir artış göstermiş ve 2000’li yıllardan itibaren % 70 seviyelerinde seyretmeye başlamıştır. Ülkemiz birincil enerji üretimindeki artış, tüketimdeki artışa oranla düşük seviyede kaldığından, üretimin tüketimi karşılama oranı da düşük olmaktadır. İthal edilen enerji kaynakları içinde en büyük payı petrol, doğal gaz ve kömür oluşturmaktadır. Türkiye’nin büyük miktardaki enerji ithalatının arkasında, son yıllarda elektrik üretiminde petrol ve doğalgaz kullanımına ağırlık verilmesi vardır. Türkiye elektrik enerjisinin yaklaşık yarısını fosil yakıtlardan üretmiştir. Bu oran, dünya ortalamasının üzerindedir. İthal edilen kaynaklarla elektrik üretmek, doğal olarak cari açığı arttırmaktadır. Fosil enerji kaynaklarında net ithalatçı konumunda olan ülkemiz, enerji alanında gelişim göstermediği sürece ancak ülkeye farklı kanallar yardımıyla döviz girdisi sağlayarak ülke gelirini arttırırsa enerji dengesinde yaşanan açıklardan etkilenmez hale gelebilir. Dünya da bu durumu yaşayan örnekler vardır. Kore, Almanya ve Çin fosil enerji kaynakları konusunda ithalata bağımlıdır ancak böyle ülkeler enerji dengesi 110 açıklarını biran önce kapatmayı öngörmüşlerdir. Kore ve Almanya petrol, doğalgaz ve kömürde net ithalatçı durumundayken aynı zamanda cari fazla veren ülkeler arasında yer almaktadır. Enerjiyi çeşitli kaynaklardan üretebilmek ve aynı zamanda verimli kullanabilmek önemlidir. Ülkelerin vatandaşlarına daha güzel bir dünya sunabilmek adına yerli ve yenilenebilir kaynaklardan daha fazla enerji üreterek enerjide dışarıya olan bağımlılığı azaltmaları gerekmektedir.163 Ülkemizde ithalata olan bağımlılığının azaltılması amacıyla, sanayide kullanılan ithal ara girdilerin ülkede üretilmesini sağlayacak politikalar geliştirilmelidir. İhracat artışını sağlamak içinde sanayide araştırma geliştirme faaliyetlerinin yaygınlaştırılması sağlanarak özellikle yüksek teknolojili ara malların yurt içinde üretilmesinin desteklenmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır164. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılıktan kurtulup; enerji de ithalata bağımlılığını ve cari açığını azaltması için, nükleer enerji santrallerinin de hayata geçirilmesi önem arz etmektedir. 3.6.1. Doğal Sebepler Ülkelerin enerji de dışarıya bağımlılıkları bulundukları konum itibariyle yeterli enerji kaynaklarına sahip olamamalarından kaynaklanabilir. Ülkeler yeterli fosil enerji kaynağına sahip olmayabilir ya da güneş, rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanmayı amaçlarken kaynak yetersizliğinden dolayı yeterli verim alınmayabilir. Bu gibi sebepler enerji de dışarıya bağımlılık da doğal sebeplerdendir. Türkiye’nin tüketimi karşılayabilecek yeterli fosil enerji rezervlerinin olmaması ülkemiz için doğal sebep örneği olabilir. 3.6.2. İhmaller ve Kullanılmayan Kaynaklar Ülkelerin enerji de dışarıya bağımlılıkları yeterli kaynak arama çalışmalarının yapılmaması ya da ülke de bulunan kaynakların yeterli oranda kullanılmaması sonucunda da yaşanabilir. Türkiye’de enerji de dışarıya bağımlılığın günden güne 163 Tmmob Makine Mühendisleri Odası, Türkiye’nin Enerji Görünümü Oda Raporu, Mart 2010, Ankara, Yayın No: 528, s. 3. 164 Begüm Erdil Şahin, “Türkiye’nin Cari Açık Sorunu”, Ekonomi Bilimleri Dergisi, C. 3, S. 2, 2011, s. 55. 111 artmasına sebep olan temel neden aslında ihmaller ve kullanılmayan kaynaklardır. Türkiye’de kesinleşmiş rezerv arama çalışmaları konusunda ihmaller yapılırken, kesinleşen özellikle de yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanma konusuna da gereken verilmemektedir. Özellikle yenilenebilir kaynaklar ülkemizde kullanılmayan kaynaklar olarak göze çarpmaktadır. Yenilenebilir kaynaklardan enerji üretimi, ileri teknoloji ve maliyet gerektirdiğinden yenilenebilir kaynaklar kullanılmayan kaynak konumundadır. Türkiye’nin fosil kökenli enerji kaynaklarının kısıtlı olması ve buna bağlı yüksek orandaki dışa bağımlılığı göz önüne alındığında, enerji üretiminde, yerli kaynak olmaları hasebiyle yenilenebilir ve sınırsız olan alternatif enerji kaynaklarının araştırılması ve geliştirilmesinin gerekliliği ön plana çıkmaktadır. Ancak görülmektedir ki, Türkiye hâlihazırda zengin enerji kaynaklarına rağmen sahip olduğu potansiyeli yeterli derecede etkin ve yaygın bir şekilde kullanamamaktadır.165 3.6.3. Cari Açığın Sorunu Ağırlaştırması Cari açığın sürdürülebilirliği açısından ülke ekonomilerinde ki cari açık istikrarı önemlidir. Cari açığın istikrarlı olmasından beklenen ise açığın yıllara göre aşırı dalgalanma göstermemesidir. Yani bir yıl açık verilip diğer yıl fazla vermemelidir. Kısaca cari işlemler dengesi bir önceki yıla göre fazla değişim göstermemelidir. Özellikle böyle fazla değişiklik olmadığı dönemler de cari açığın finansmanı daha kolaydır ve cari açık finanse edildiği takdirde ülkeler için büyük problem oluşturmaz. Ancak cari açıkta beklenenden daha fazla miktarda artış yaşanması dolayısıyla cari açığın finansmanının sağlanamaması sorununu ağırlaştırır. Cari işlemler dengesi istikrarlı olan ülkelerin enerjide ki bağımlılığı risk yaratmaz. Aynı zamanda ülkelerin cari açığının giderek artması enerji sektörüne yapılabilecek yatırımları da olumsuz etkiler. Cari açıktan, dış ticaret dengesinin en büyük kalemi olan enerji ithalatı çıkarıldığında, ortaya farklı bir tablo çıkmaktadır. Bu durum Türkiye de cari açığın enerji kaynaklı bir yapıya sahip olduğuna dair mesajlar vermektedir. Enerji hariç cari açık eğrisi de durumu gözler önüne sermektedir. 165Metin Bayrak, Ömer Esen, ‘‘Türkiye’nin Enerji Açığı Sorunu ve Çözümüne Yönelik Arayışlar’’, Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, C. 28, S. 3, 2014, s. 152. 112 3.7. UZUN VADELİ ENERJİ TALEP VE ÜRETİM PROJEKSİYONLARI Ülkelerin gelecekteki enerji üretimlerini ve tüketimlerini tahmin etmeye yönelik çalışmalar, enerji sektörüne farklı bir bakış açısı sunduğu için önemlidir. Gelişen teknoloji ve değişen yaşam koşulları itibariyle birincil enerji talebinin yıllar itibariyle artacağı açıktır. Tablo3.14. Enerji Talep ve Üretim Projeksiyonları Yıllar Birincil Enerji Kaynakları Birincil Enerji Kaynak Üretimi(Bin Tep) Talepleri(Bin Tep) 2012 42.828 142.861 2013 44.888 150.890 2014 49.452 160.211 2015 54.124 170.154 2016 56.244 178.455 2017 58.634 187.923 2018 61.599 198.911 2019 63.774 210.236 2020 65.704 222.424 Kaynak: Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı. ETKB’nın enerji talebi tahmin değerinin oldukça yüksek olduğu ve yıllara göre artış gösterdiği Tablo3.14 de görülmektedir. ETKB tarafından yapılan enerji tüketim projeksiyonlarında 2012-2020 yılları arasında ki enerji talebi için beklenen %6 oranındaki artış hızı, büyüme hızının en yüksek seyrettiği dönemlerdeki artış hızına denk gelmektedir. Böyle yüksek oranlı büyümenin önümüzdeki yıllar boyunca devam ettirilmesi mümkün gözükmemektedir. Ancak 2020’li yıllarda daha gelişmiş bir ekonomiyle dünya da yer alan Türkiye’nin, artan enerji talebi ile enerji kaynakları üretimi mukayese edildiğinde gelecek yıllarda yine enerji açığı ile karşılaşacağı tahmin edilmektedir. Ekler 14-15 de enerji talep ve üretim projeksiyonlarının ayrıntılı sunumlarına yer verilmiştir. Türkiye’de enerji talebi ile enerji arzı arasında çok büyük fark olup bu durum enerji de ithalata bağımlı olmasına sebep olmaktadır. İkincil enerji kaynağı olan elektrik üretiminde ise doğalgazın payı büyüktür. Bu açıdan yeni ve yerli kaynakların özelikle elektrik üretiminde kullanılması gerekmektedir. Bu durum ülkemizin enerji de dışa bağımlılığını önemli ölçüde azaltacaktır. 113 Grafik3.5. Enerji Talep ve Üretim Projeksiyonları Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerinden düzenlenmiştir. Enerji üretimi ve enerji talebi arasında ki farkın fazla olması ve giderek artması sonucunda enerji ithalatı yine ülkemiz açısından önem arz edecektir. Artan enerji talebinin büyük bir kısmının ithal kaynaklar ile karşılanacak olması Türkiye ekonomisinin en önemli sorunlarından biri olan dış ticaret açığını olumsuz yönde etkileyecektir. Grafik3.6. Elektrik Enerjisi Talep Projeksiyonları Kaynak: ETKB verileri doğrultusunda hazırlanmıştır. Özellikle ikincil bir kaynak olan elektrik enerjisinin üretilmesi için ithal edilen birincil enerji kaynaklarından yararlanılması ekonomiyi zora sokmaktadır. Elektrik enerjisi talep projeksiyonları göz önünde bulundurularak, elektrik enerjisinin hangi kaynaklardan üretildiği ve sürdürülebilirlik açısından elektrik enerjisinin hangi kaynaklardan üretilmesi gerektiği planlanmalı bu konuda çalışmalar yapılmalıdır. 114 Tablo 3.15. Türkiye Elektrik Enerjisi Talep Projeksiyonu Yıllar Yüksek Yüksek Referans Referans Düşük Düşük Talep Talep Talep Talep Talep Talep (TWh) Artışı (TWh) Artışı % (TWh) Artışı % % 2014 256,46 4,1 255,80 3,8 255,14 3,6 2015 275,14 7,3 268,82 5,1 264,35 3,6 2016 297,01 8,0 284,56 5,9 278,16 5,2 2017 320,47 7,9 301,16 5,8 293,15 5,4 2018 340,58 6,3 318,43 5,7 307,72 5,0 2019 361,81 6,2 336,73 5,7 322,62 4,8 2020 384,22 6,2 355,88 5,7 338,06 4,8 2021 404,92 5,4 374,57 5,3 352,95 4,4 2022 426,61 5,4 393,91 5,2 368,20 4,3 2023 449,32 5,3 413,98 5,1 383,94 4,3 2024 473,10 5,3 435,01 5,1 400,65 4,4 2025 498,01 5,3 456,88 5,0 417,96 4,3 2026 524,08 5,2 479,66 5,0 435,91 4,3 2027 551,37 5,2 503,39 4,9 454,51 4,3 2028 579,93 5,2 528,11 4,9 473,79 4,2 2029 609,81 5,2 553,85 4,9 493,78 4,2 2030 641,08 5,1 580,67 4,8 514,50 4,2 2031 669,11 4,4 606,74 4,5 534,98 4,0 2032 698,23 4,4 633,58 4,4 555,90 3,9 2033 728,48 4,3 661,28 4,4 577,45 3,9 2034 763,98 4,9 689,91 4,3 599,70 3,9 2035 802,18 5,0 719,54 4,3 622,68 3,8 Kaynak: Elektrik Enerjisi Talep Projeksiyonu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. Tablo3.14 de yıllar itibariyle ülkemiz elektrik enerjisi talep artışları izlenmektedir. Ekonomik faaliyetlerde en önemli girdi maddesi olan enerji kullanılması zorunlu bir maldır. Bu nedenle talebin fiyat esnekliği sıfıra oldukça yakındır. Enerji gibi zorunlu malların fiyatları ne kadar artarsa artsın, talep edilen miktarda herhangi bir azalma olmayacaktır.166 166 Yunus Gülcü, Isparta İlinde Doğalgaz Kullanımını Etkileyen Sosyo-Ekonomik Faktörlerin analizi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Isparta, 2010, s. 13-14, http://eprints.sdu.edu.tr/750/1/TS00815.pdf, (02.04.2015). 115 3.8. YERLİ KAYNAKLARA YÖNELME Enerji de ithalata olan bağımlılığını azaltılması ve fosil enerji kaynaklarının kullanımına bağlı yaşanan çevresel sorunların son bulması için yerli kaynakların kullanılması ülkeler için ayrı bir öneme sahiptir. 3.8.1. Hidrolik Kaynaklar Türkiye’nin enerji açığı veya arz güvenliğine çözüm olabilecek alternatif kaynaklar arasında potansiyel bakımından iyi durumda olan hidroelektrik gösterilebilir. Elektrik üretiminde kullanılan kaynakları kirlilik, doğal çevre, puant talebin karşılanması, radyoaktivite gibi ölçütlere göre mukayese edildiğinde hidroelektrik santralleri en az risk ve en az olumsuzluk bulundurmaktadır. Türkiye’nin teknik hidroelektrik potansiyel kullanımı diğer ülkelerle mukayese edildiğinde Kanada %56, Fransa %88, Japonya %78, Norveç %83, İsveç %99 ABD %86 iken, Türkiye’de sadece %24’dür.167 Tablo3.16. Ülkemiz Kurulu Hidrolik Gücünün Yıllara Göre Dağılımı Yıl Hidrolik Güç (MW) 2000 12.241 2001 12.579 2002 12.645 2003 12.906 2004 13.063 2005 13.395 2006 13.829 2007 14.553 2008 15.831 2009 17.137 2010 19.620 2011 22.289 2012 23.643 2013 25.868 2014 26.157 Kaynak: Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Dünya ve Ülkemiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, 12 sayılı raporu ve 2014 Yılı Faaliyet Raporu verileri doğrultusunda hazırlanmıştır. 167 Levent Aydın, ‘‘Türkiye’nin Enerji Açığı Sorunu ve Çözüm Önerileri’’, Stratejik Düşünme Enstitüsü, 2011, s. 14. 116 Enerjide ithalata olan bağımlılığımızın azaltılması için hidrolik kaynaklardan yararlanılması şarttır. Hidrolik kaynaklara yönelme konusunda olumlu gelişmeler öne çıkmaktadır. Ülkemiz önemli hidrolik potansiyele sahiptir. Bu doğrultu da 2015 yılı içinde hidrolik enerji yatırımlarında artış yaşanmıştır fakat hala yeterli değildir. 3.8.2. Termik Kaynaklar Termik kaynaklar, katı, sıvı ve gaz şeklindeki yakıtlardır. Kömür, petrol ve doğalgaz, termik kaynaklara örnektir. Termik kaynaklardan enerji üretimi ise ülkemizde oldukça hakim durumdadır. Son yıllarda elektrik üretiminde doğal gazda büyük bir artış olurken kömür kaynaklı elektrik üretiminde azalmalar yaşanmıştır. Türkiye’nin kömür rezervlerinin yaygın olması ve madenciliğinin geliştirilmesinin ekonomiye birçok katkısı olacaktır. Tablo3.17. Ülkemiz Kurulu Termik Gücünün Yıllara Göre Dağılımı (MW) 2002 2009 2012 2014 2015 2016 Mart Son Kaynak Tipi Termik 19.569 29.339 35.029 41.802 41.903 42.276 Kaynak: Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Dünya ve Ülkemiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, raporunda ki veriler doğrultusunda hazırlanmıştır. Ülkemiz linyit rezervleri açısından zengin bir ülke konumundadır. Bununla birlikte ülkemizdeki bu linyit rezervlerin yaklaşık %80’inin ısıl değerin altında olması daha çok termik santral kullanımlarını öne çıkarmaktadır. Rezervlerin değerlendirilmesinin arz güvenliği, bölgesel kalkınma, dış ticaret açığının azalması, bölgesel kalkınma, elektrik enerjisi maliyetlerinin düşürülmesi gibi birçok alanda olumlu etkisi olacaktır. Son yıllarda sera gazlarının da neden olduğu çevre kirliliği, küresel ısınma ve iklim değişiklikleri konusunda dünya da önlemler alınmaktadır. Ancak termik santral atık ısılarının faydaya dönüştürülmesi açısından gerekli yöntemlerin araştırılması ve geliştirilmesi de oldukça önemlidir. 117 3.8.3. Yenilenebilir Kaynaklar Türkiye’nin enerji politikaları çerçevesinde on yıllık dönemle ilgili hedefleri bulunmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının genel enerji tüketimindeki payının 2023 yılında en az yüzde %20’e yükseltilmesidir. Bu rakam, 107 MTEP’lik beklenen toplam enerji tüketimi göz önüne alındığında yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji yaklaşık 21,7 MTEP'lik bölümünü karşılaması anlamına gelmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam elektrik üretimindeki payının ise en az % 30’a kadar çıkarılmasını hedeflemektedir.168 Araştırmacılar rüzgar, güneş, jeotermal, hidroelektrik ve biyokütle kaynaklarının akıllıca karışımı sonucu elde edilen enerji ile başka kaynaklara ihtiyaç duyulmayabileceğini düşünmektedir. Enerji ihtiyaçları bağımsız ve kesintisiz karşılanabilecek hayatta kalabilmek ve gelecek nesile yaşanabilir bir dünya sunabilmek için önlemleri almak gerekmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ile hem ulusal hem de yerel boyutta enerji bağımsızlığı sağlanabilecektir.169 Ülkemiz kurulu gücün kaynaklara göre dağılımında rüzgarın payı 2009 yılında 792 MG iken 2012 yılında 2.261 MG ve 2015 yılında 4.503 MG olarak gerçekleşmiştir.170 Yenilenebilir enerji alanına yapılan yatırımların arttırılması ile yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen enerji tüketiminin artması beklenmektedir. 3.8.4. Nükleer Enerji Ülkemiz artan elektrik enerjisi talebinin karşılanması, enerji arz güvenliğinin sağlanması ve aynı zamanda kaynak çeşitliliğinin arttırılması amacıyla, orta vadede faaliyete geçirilmesi planlanan Akkuyu ve Sinop Nükleer Güç Santralleri çalışmaları devam etmektedir. Türkiye’nin elektrik ihtiyacını güvenli ve ucuz karşılamak için nükleer santral kurmak zorunda olduğunu kabul etmek gerekir. Nükleer Enerji Enstitüsü verilerine göre, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler enerji açığı sorununu nükleer enerjiye ağırlık vererek çözmektedir. 168 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Türkiye Ulusal Yenilenebilir Enerji Eylem Planı, Aralık 2014, s.22. 169 Enerji ve Sürdürülebilirlik, http://www.apelasyon.com/Yazi/402-enerji-ve-surdurulebilirlik, (02.06.2016). 170 * Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Dünya ve Ülkemiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, Strateji Geliştirme Başkanlığı, S. 12, Nisan 2016, s. 26’da ki verilerden yararlanılmıştır. 118 Şema-Türkiye’de Nükleerin Doğalgaz İthalatına Etkisi Kaynak: EPDK, Nükleer Enerji Proje Uygulama Daire Başkanlığı, Nükleer Güç Santralleri ve Türkiye, Yayın No: 2, s. 11. Türkiye, Akkuyu ve Sinop’ta kurulacak nükleer santraller sayesinde 16 milyar metreküp doğalgaz ithal etmekten ve dolayısıyla doğalgaza yıllık 7.2 milyar dolar ödemekten kurtulacaktır.171 Dolayısıyla üç senede doğalgaz ithalatına ödenecek para ile Mersin-Akkuyu’da 4 ünite nükleer santral kurulabilecektir. Nükleer enerji Türkiye için arz güvenliğinin sağlanması, enerji de ithalata olan bağımlılığımızın düşürülmesi ve cari açığımızın azaltılması için büyük önem arz etmektedir. Fransa’nın petrol (% 99)ve doğal gaz (% 97) ithal oranları ülkemizde ki gibi yüksek olmasına rağmen Fransa’nın enerjide ithalata bağımlılık oranı % 50 iken, Türküye bu oran yaklaşık % 72 civarındadır. Bunun temel sebebi de Fransa da elektrik üretiminde nükleer enerjinin payının % 75 olmasıdır.172 Planlanan nükleer santrallerin kurulması ile doğal gaza dayalı elektrik üretiminde düşüş yaşanması ile enerji arz güvenliğinin artırılması hedeflenirken bu durum aynı zamanda cari açığa da olumlu katkı sağlayacaktır. Nükleer enerji kullanımının ülkeye yansıyacağı olumlu ve olumsuz yanları vardır. Türkiye’nin yeni bir kaynak olarak elektrik üretiminde nükleer güç santralleriyle tanışmasıyla aşağıda kısaca bahsedilen durumların yaşanacağı düşünülmektedir:  Yapısal problemi olan cari açığın azalmasına uzun dönemde katkı sağlayacaktır.  Teknoloji transferi yoluyla yeni enerji teknolojileri altyapısı oluşabilecektir. 171 Nükleer Enerji Proje Uygulama Daire Başkanlığı, Nükleer Güç Santralleri ve Türkiye, Yayın No:2, s. 11. 172 Enerji & Tabii Kaynaklar Dergisi, 2023’e 9 Kala, Desen Ofset, Ankara, 2014, s. 88. 119  Nükleer güç santralinde elektrik üremimin ithal edilen doğal gaz veya kömürün yerine ikame edilmesi halinde karbon emisyonlarının azaltılmasına katkı sağlayacaktır.  Büyük bir oranda ithalat yoluyla bağımlı olduğumuz doğal gazın kullanımını daha da artırmayarak arz güvenliğine katkıda bulunacaktır.173  Nükleer atıkların uygun ortamlarda muhafaza edilmemesi ve yaşanabilecek olumsuz gelişmeler doğrultusunda tarihte de örneklerini görebildiğimiz nükleer kazalar yaşanabilir. Bu durum ülkenin ve ülke de yaşayan toplumun her kemsini etkileyeceği gibi atlatılması çok zor bir durumdur. Ancak ülkemizde de enerji açığı gibi önemli ve sürdürülebilir olmayan bir enerji açığı durumu söz konusudur. Ülkemiz artık enerji elde etmede yüksek maliyetlere katlanmamalı ve biran önce enerji açığını sürdürülebilir boyutlara indirme çabalarını göstermelidir. 3.9. SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK Sürdürülebilir kelimesinin kökünün kullanımı çok eskiye dayanmasına rağmen, sürdürülebilirlik kavramı oldukça yeni bir kelimedir. En basit şekilde “sürdürülebilirlik”, gelecek kuşakların kendi ihtiyaçlarını karşılama gücünü tehlikeye atmadan günümüz kuşaklarının ihtiyacının karşılanması olarak tanımlanabilir.174 Sürdürülebilirlik kelimesi tek kullanıldığında çok anlamlı gelmese de, yenilenebilir enerji kullanımı, çevre kirliliği, ekonomi, kalkınma gibi kavramlarda doğrudan ilişkilendirilmektedir. Sürdürülebilirlik, gelişiminin devamlı olması için yapılması gerekenin önemini ortaya çıkarmaktadır. 173 Levent Aydın, ‘‘Türkiye’nin Enerji Açığı Sorunu ve Çözüm Önerileri’’, Stratejik Düşünme Enstitüsü, 2011, s. 24. 174 Nazlıhan Özgenç, ‘‘Sürdürülebilirlik Temelinde Yoksulluk Kavramının Yeniden Yorumlanması: Yoksulluk Düğümü’’, Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, Yıl: 15 S. 35, Temmuz – Aralık 2015, ss. 102- 103. 120 Şema- Sürdürülebilirliğin Önemi Kaynak: Hatice Selcen Seydioğulları, Sürdürülebilir Kalkınma için Yenilenebilir Enerji, TMMOB Şehir Planlamacıları Odası, Planlama 2013, 23 (1), s. 20. Sürdürülebilirlik bugün toplumların temel bir değeridir ve ekonomi, toplum ve çevre açısından oldukça önemlidir. Sürdürülebilirlik, toplumsal sorumluluklar ve ekonomik çözümleri hedeflemektedir. 3.9.1. Enerji Açığında Sürdürülebilirlik Enerji hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldiği için enerji açığında sürdürülebilirliğin sağlanması ekonomi açısından çok önemli hale gelmiştir. Uygun çevre koruma önlemleriyle birlikte enerjiye erişim sağlayan bir maliyet-fayda analiziyle, etki ve ölçek açısından tahlil edilip değerlendirilmelidir.175 Enerjinin günümüz koşulları itibariyle önemli olmasından dolayı enerji açığı sorunuyla birlikte bu enerji açığının sürdürülebilirliği ayrı önem arz etmektedir. Ülkenin enerji gelirinden fazla enerji için harcama yapmasından kaynaklanan enerji açığı probleminin günümüzde varlığından çok sürdürülebilirliği tartışma konusudur. Bu durum tıpkı ülkelerin gelirinden veya tasarrufundan fazla yatırım ya da harcama yapması durumunda karşılaşılan açık ile özdeştir. Büyük ve sürekli açıklar hem ülkelerin büyümeyi sürdürebilmeleri, hem de yurt dışından kaynak çekebilmelerinin önünde ciddi bir kısıttır.176 175 Danıel Yergin, (çev. Ümit Şensoy), Enerjinin Geleceği (İklim Değişikliği, Yeni Enerjiler, Geleceğin Dünyası), Optimist Yayın, Kasım 2014, İstanbul, s. 324. 176 Adem Doğan; “Asya Krizi: Nedenleri ve Erken Uyarı Göstergeleri Açısından Bir Değerlendirme”, Ekonomik Kriz Öncesi Erken Uyarı Sistemleri Makale Derlemesi, (Ed. Halil Seyidoğlu, Rıfat Yıldız), Arıkan Yayıncılık, İstanbul, 2006, s.203. 121 ‘‘Sürdürülebilir Enerji’’, günümüzün enerji ihtiyaçlarının, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılanmasına zarar vermeden giderilmesi olarak tanımlanmaktadır. Enerji arzının sürdürülebilirliği için, verimliliği artıran teknolojilerle yenilenebilir enerji kullanımının artırılması temel alınmalıdır. Bugün tükenen kaynaklar ve çevresel bozulma nedeniyle, enerji arzının sürdürülebilirliliği, en önemli konu haline gelmiştir.177 Enerji sanayileşmenin anahtarı olduğu için, enerji ne derece iyi kullanılırsa o derece ilerlemek ve gelişmiş ülkelerle arayı kapatma ihtimalinin olacağı dikkate alındığında ülkemizin enerji kaynaklarının arttırılması ve verimli bir şekilde kullanılması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Elbette tüketmek için önce üretmek sonra da milli yararlara uygun kullanmak gerekmektedir.178 Enerjiye ulaşmada yaşanacak problemler; pahalılıkla birlikte ekonomiyi, üretimi ve günlük hayatı ciddi anlamda sıkıntıya sokacaktır. Bu bağlamda, enerji kullanımı ve ekonomik faaliyetler arasındaki bağı güçlendiren ya da zayıflatan faktörleri belirlemek ve bunları incelemek sürdürülebilir büyüme ve sürdürülebilir enerjili gelecek için büyük önem arz etmektedir. Enerjiye ucuz, güvenilir, yeterli, bağımsız ve aynı zamanda sürdürülebilir olarak erişim her toplumun hakkıdır. Enerji açığının sürdürülebilirliğinin sağlanması ile bu durum mümkün olabilecektir. Enerji arzının sürdürülebilirliğinin artırılması gerektiği kabul edilmiş olsa bile, sürdürülebilir enerjiye giden yolun neler gerektirdiği konusu hakkında çalışmalara devam edilmektedir. Türkiye gibi ihraç edilen malları üretebilmek için enerji ithalatına ihtiyaç duyulan bir ülkede enerji açığının sürdürülebilir olup olmadığı önemlidir. Sürdürülebilir enerji açığının sağlanması için ülkemizin alternatif enerji kaynaklarına yönelmesi gerekmektedir. Bu bağlamda atılması gereken adımların başında mevcut enerji kaynaklarının verimli kullanılması, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik yatırımların arttırılması ve enerji kullanımında tasarrufun sağlanması gelmektedir. Geleneksel enerji üretim tekniklerine ilave olarak, yenilenebilir enerji kaynaklarından bazıları olan, güneş, rüzgar ve biokütle enerjisi üretilmesi gibi yeni alternatif enerji potansiyellerinden yararlanmanın yolları aranmalıdır. Tüm bunlarla birlikte dünyada elektrik üretiminde önemli paya sahip olan nükleer enerji çalışmaları ülkemizde de devam ettirilmelidir. 177Volkan Ş. Ediger; ‘‘Türkiye’nin Sürdürülebilir Enerji Gelişimi’’, http://www.eniva.org.tr/sysimg/dosya/2462013145137687.pdf, (18.05.2016). 178 Özkan Ünver, Türkiye’de Elektrik Üretimi ve Tüketimi, Ankara, 1973, s.34. 122 3.9.1.1. Ekonomik Büyüme Açısından Ekonomik büyüme, enerji talebinin artmasına en büyük kaynaktır. Büyüme oranlarının yüksek olduğu ülkelerde artan enerji tüketimiyle petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynaklarının tüketiminde artışlar yaşanmaktadır. Dolayısıyla bu durum enerji üretimi yeterli olmayan ülkelerde enerji ithalatında yoğun artışlara yol açmakta ve artan ithalat yeterli döviz girdisi olmayan ülkelerde önemli cari açıklara yol açmaktadır. Türkiye’de son on yıllık dönemde süren ekonomik büyüme ithal enerji kaynaklarına olan bağımlılığını arttıracak etki yapmıştır. Enerji kullanımında yerli üretimin geliştirilememesiyle birlikte dışa bağımlı enerji arzının giderek derinleşmesi ülkemizin durumunu daha da ağırlaştırmaktadır. Türkiye’nin 2012 yılındaki toplam birincil enerji tüketimi 121 milyon ton petrol eşdeğeri (MTEP) olmuştur; bu rakam 2011 yılındaki 114 MTEP düzeyine göre yaklaşık % 6 daha yüksektir ve bu arzın büyük bir kısmı ithalat yoluyla sağlanmıştır.179 Ekonomik büyüme için gerekli olan üretim düzeyi açısından üretim faktörleri incelendiğinde karşımıza çıkacak temel girdiler ara, sermaye malları ve enerjidir. Türkiye’nin enerji üretim profiline bakıldığında, bu girdilerin temini konusunda büyük ölçüde ithal enerji girdileriyle karşılaştığı görülmektedir. Yerli enerji üretimimiz enerji ithalatımızı karşılamakta çok yetersizdir.180 Net enerji ithalatçısı konumunda olan ülkemizin ortalamanın üzerinde büyümesi enerji ithalatı tutarının yükselmesi anlamına geldiğinden yüksek oranlı büyüme enerji açığının sürdürülemez hale gelmesine sebep olur. Bu açıdan incelemeler doğrultusunda sürdürülebilir enerji açığının yüksek oranlı büyüme ile sağlanamayacağı kanısına varılmıştır. Ekonomide enerjide dışa bağımlılık oranları uzun dönem büyüme performansı üzerinde belirleyici olmaktadır. 3.9.1.2. Cari Açık Açısından Türkiye’de cari açığın oldukça yüksek olduğuna geçtiğimiz bölümlerde ayrıntılı olarak değinilmiştir. Burada özellikle üzerinde durulması gereken Türkiye’nin bu kadar yoğun enerji tüketmesine rağmen giderek artan oranda petrol ve doğalgaza bağımlı olması ve bu bağımlılığın da neredeyse tümünü dışarıdan karşılamak zorunda olmasıdır. 179 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Türkiye Ulusal Yenilenebilir Enerji Eylem Planı, a.g.e., s.16. 180 Duygu Uysal, Kubilay Çağrı Yılmaz, Taner Taş, ‘‘Enerji İthalatı ve Cari Açık İlişkisi: Türkiye Örneği’’, Muş Alparslan Ünı̇versı̇tesı̇, Sosyal Bilimler Dergisi, C. 3, Sayı: 1, Haziran 2015, ss. 65-66. 123 Bu durum cari açığı arttırıcı etki yapmaktadır. Cari acık/GSYİH oranı % 4-5’in üzerinde olan ülkelerde ise, cari açığın sürdürülemez bir boyuta ulaşması ve kriz öncesinde kısa sureli sermaye kaçışlarının yaşanması krizi tetikleyen erken uyarı sinyalleri olarak kabul edilmesinin nedenidir.181 Yıllar itibariyle devam eden cari açık dışarıdan sürekli kaynak kullanmak demektir ancak dünyada örnekleri görüldüğü şekliyle dışarıdan uzun dönem kaynak kullanmak kriz ile sonuçlanmaktadır. Bu, gelişmekte olan bütün ülkeler için geçerlidir. Ülkemizde ancak enerji açığında sürdürülebilirlik sağlandığı takdirde, cari açığın büyük ölçüde enerjiden kaynaklanma problemi ortadan kaldırılmış olacaktır. 3.9.1.3. Kur ve Enflasyon Açısından Yurt içindeki nihai tüketici enerji fiyatları kısmen döviz kuruna bağlıdır. Petrol fiyatlarının enflasyon ve nominal vergi gelirleri üzerindeki etkisi aynı zamanda enerji ürünlerinin yerel para birimindeki fiyatına da bağlıdır. Liranın performansı Türkiye’deki enflasyonu düşürücü baskıları güçlendirebilmekte veya zayıflatabilmektedir. Liranın ABD$ karşısında değer kazanması halinde, ilk şok dolar fiyatındaki değişimin gösterdiğine göre daha büyük olacaktır; değer kaybetmesi halinde ise daha küçük olacaktır. Günümüzde petrol fiyatlarındaki meydana gelen düşüş ülkemiz ekonomisini büyüme, ödemeler dengesi, enflasyon ve bütçe üzerinden etkilemektedir. Enerji fiyatlarındaki düşüş 2015 yılında enflasyon oranında düşüşe dönüşebilir. Rafineri çıkış fiyatı, pompada ödenen fiyatın yaklaşık olarak yüzde 30’unu oluştururken, vergiler kalan yüzde 70’ini oluşturmaktadır. Dolayısıyla, petrol fiyatlarındaki bir değişimin enflasyon üzerindeki etkisi sınırlı düzeydedir.182 181 Mehmet Alagöz, Güven Delice, Nihat Işık; ‘‘Finansal Krizler İçin Erken Uyarı Sinyali Olarak Cari Hesap Göstergeleri”, Ekonomik Kriz Oncesi Erken Uyarı Sistemleri Makale Derlemesi, (ed. Halil Seyidoğlu, Rıfat Yıldız), Arıkan Yayınevi, İstanbul, 2006, s. 372. 182 Odak Notu, Aralık 2014, http://www.worldbank.org/content/dam/Worldbank/document/eca/turkey/tr- focus-note-dec-2014-tr.pdf, (28.05.2016). 124 Tablo3.18. Yıllık Ortalama Döviz Kurları YILLIK (ANNUAL) ABD EURO DOLARI 2000 0,624 0,574 2001 1,225 1,094 2002 1,506 1,430 2003 1,493 1,685 2004 1,422 1,768 2005 1,341 1,670 2006 1,431 1,800 2007 1,302 1,778 2008 1,293 1,896 2009 1,547 2,150 2010 1,500 1,989 2011 1,670 2,322 2012 1,793 2,304 2013 1,901 2,525 2014 2,188 2,906 2015 2,720 3,018 Kaynak: Maliye Bakanlığı, Bütçe ve Kontrol Genel Müdürlüğü, (02.06.2016). Tablo3.15’de yıllar itibariyle ortalama döviz kuru değimleri gösterilmiştir. Ülkemizde döviz kuru düştüğünde, ihraç mallarının fiyatı artmakta ve ihracat bundan olumsuz etkilenmektedir. İthal mallarında fiyatları görece ucuzlamakta ve ithalat artmaktadır. Bunlar, cari açığı olumsuz etkilemektedir. Kısaca, döviz kuru arttığında, cari açık daha az artmaktadır. Özellikle 2000-2001 döneminde ve 2008-2009 döneminde bu etki daha net biçimde görülmektedir. Ülkemizin sürekli artan enerji açığının azaltılmasının ve aynı zamanda sürdürülebilir kılınmasının kur ve enflasyon üzerinde ki etkisi göz ardı edilemez. Enerjide dışa bağımlı bir ülke, farklı sektörlerde ihracat geliri elde etmezse bu ülke için cari açık kaçınılmazdır. Cari açığın nedeni ise çoğunlukla enerjide yüksek oranlı dışa bağımlılıktır. Cari açık veren ülkelerin enflasyon oranlarının da yüksek olduğu görülmektedir. Enerjide dışa bağımlı ülkelerde, enerji kullanımında dışa bağımlılık oranındaki değişmeler enflasyonun bir kaynağıdır. Ülkelerin enflasyon oranları arttıkça enerji tüketimler artmakta ve cari işlemler dengesi etkilenmektedir.183 183 Şule Taşdemir, Enerji Kaynaklarında Dışa Bağımlılık Sorununun Makro Ekonomik Etkileri, Mustafa Kemal Üniversitesi, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Hatay, 2014, s. 17. 125 3.9.1.4. Uluslararası Rekabet Açısından Küreselleşme ile birlikte ekonominin tüm alanlarında uluslar arası rekabet baskıları ortaya çıkmıştır. Gelişen ve değişen dünya da enerji sektöründe elde edilen avantajlar ise ülkelerin rekabet güçlerini arttırır. Bu açıdan enerji açığının en aza indirilerek sürdürülebilir kılınmasının ülkemize olumlu geri dönüşleri yaşatması beklenmektedir. Günümüzde ise çeşitli kurumlar tarafından ülkelerin rekabet gücü ölçülmeye çalışılmaktadır. Nitel ve nicel veriler yardımıyla farklı yöntemler kullanılarak rekabet gücü ölçülür. Nicel göstergeler, ülkelerin enflasyon oranı, kamu borcu ve internet erişim oranı gibi verileri kapsamaktadır.184 Nicel göstergelerin hesaplanmasında ülkemiz enerji dengesinin açık vermesinin rekabet gücü ölçüne etkisi de göz ardı edilemez. 2013 yılında yayınlanan 2013-2014 Küresel Rekabet Edebilirlik Raporu’na göre Türkiye rekabet gücü açısından 148 ülke içerisinde 44.sırada yer almıştır.185 2014-2015 raporunda ise 144 ülke arasında 45. sırada yer alırken, 2015-2016 yılı raporunda Türkiye‘nin rekabet edebilirlik puanı 7 üzerinden 4,4 puanla 140 ülke arasında altı basamak geri giderek 51. sırada yer almasında, makroekonomik ortamın bozulmasının rol oynadığı tespiti yapılmıştır186. Enerji açığımızın sürdürülebilir kılınmasının uluslararası rekabet gücü açısından da önemli olduğu ortadır. Sonuç olarak uluslar arası rekabetin hakim olduğu küreselleşen dünya da enerji; güç demektir. 3.9.2. Konu Hakkında Yapılan Çalışmalar ve Sonuçları Bu bölümde bazı ekonomik göstergelerin literatürde yer alan çalışmalarına ve bu çalışmaların bulgularına yer verilerek değerlendirme yapılmaktadır. Enerji alanında ki ekonometrik çalışmalar aslında ön gerekliliktir. Çünkü enerji açığı, cari açığın en önemli kalemini oluşturmaktadır. 184 Serap Ovalı, “Küresel Rekabet Açısından Türkiye’nin Konumu Üzerine Bir Değerlendirme”, Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi, Yıl:7, S. 13, 2014, s. 19. 185 Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Küresel Rekabet Edebilirlik Raporu 2013-2014, Ankara, 2014, s. 24. 186Küresel Rekabet Edebilirlik Endeksi 2016-2016 Raporu, http://www.rekabet.gov.tr/tr-TR/Rekabet- Yazisi/Kuresel-Rekabet-Edebilirlik-Endeksi-2015-2016-Raporu, (20.05.2016). 126 Tablo3.19. Enerji Alanında ki Çalışmalar Yazarlar ve Veri Seti Değişkenler Araştırma Tekniği Yıl ve Yöntem Ediger ve 1950-2004 Birincil enerji tüketimi Enerji talebi Arıma ve Sarıma Akar (2007) Ceylan ve 1970-2001 GSMH, nüfus ve ithalat Enerji talebi Genetik algoritma Öztürk (2004) ve ihracat Mucuk ve 1970-2006 Birincil enerji tüketimi Enerji talebi Box-Jenkins Uysal (2009) Say ve Yücel 1970-2002 GSYİH ve nüfus Enerji tüketimi Doğrusal regresyon (2006) Toksarı (2009) 1979-2006 GSYİH, nüfus, ithalat ve Elektrik talebi Karınca kolonisi ihracat optimizasyonu Yiğit (2011) 1979-2009 GSYİH, nüfus, ithalat ve Elektrik talebi Genetik algoritma ihracat Hamzaçebi 1970-2004 Sektörel elektrik tüketim Elektrik tüketimi Yapay sinir ağları (2007) değerleri Görücü ve 1991-2001 Sıcaklık değerleri, Doğal gaz tüketimi Çoklu regresyon Gümrah tüketici sayısı, gaz satış modeli (2004) fiyatı, döviz kuru Engle-Granger eş- Fountas ve 1967-1994 İhracat , ithalat Cari açık bütünleşme yöntemi Wu(1999 1964-2003 İthalat ve ihracat verileri Cari açık ADF birim kök ve Yücel ve Engle-Granger iki Yanar (2005) aşamalı eş- bütünleşme testi Peker (2009) 1992-2007 İhracat , ithalat Cari açık Johansen eş- bütünleşme yöntemi Göçer ve Sınır testi 1992-2010 İhracat ve ithalat Cari açık Mercan (2011) yaklaşımıyla 1980-2006 Dış ticaret dengesi, dışa Cari Açık Bayraktutan Panel veri analizi açıklık oranı, büyüme ve Demirtaş yöntemi oranı. (2011) Kaynak: Çalışmalara erişilerek hazırlanmıştır. Enerji talep tahminleri ve enerji üretim düzeyinin belirlenmesine yönelik çalışmalar; enerji açığı, dış ticaret açığı, cari açık gibi konular hakkında bilgi edinmek ve yorum yapabilmek adına ayrı bir öneme sahiptir. Enerji açığında sürdürülebilirliğin sağlanması, enerji arz ve talep dengesi üzerinde önemli bir role sahipken aynı zamanda cari açık üzerinde de oldukça etkilidir. 127 Yukarıda ki tabloda gösterilen çalışmalar dışında da literatürde yürütülen birçok çalışma bulunmaktadır. Enerji tüketimi ve ekonomik büyüme arasındaki nedensel ilişki ilk kez Kraft ve Kraft (1978) tarafından ABD ekonomisi için 1947-1974 dönemi verileri kullanılarak tartışmaya açılmıştır. Çalışmada nedenselliğin ekonomik büyümeden enerji tüketimine doğru gerçekleştiği sonucuna ulaşılmıştır. İlerleyen yıllarda da çalışmalara devam edilmiştir. Ülkemiz ekonomisi açısından da büyük önem taşıyan enerji tüketimi ve ekonomik büyüme ilişkisine yönelik olarak özellikle 2000’li yıllarda çalışmalar artmıştır. Şengül ve Tuncer (2006), ticari enerji kullanımı, reel enerji fiyatları endeksi ve GSYİH arasındaki nedensellik ilişkilerini Türkiye’nin 1960-2000 dönemi yıllık verilerini kullanarak incelemişlerdir. Ticari enerji kullanımından GSYİH’ye doğru ilerleyen tek yönlü nedensellik ilişkisi bulunurken, reel enerji fiyatları ile GSYİH arasında iki yönlü ve reel enerji fiyatlar endeksinden ticari enerji kullanımına doğru işleyen tek yönlü bir nedensellik ilişkisine rastlanmıştır. Ulusoy (2006), Granger nedensellik tekniğini kullanarak enerji talebi ve büyüme arasındaki karşılıklı etkileşimi ortaya çıkarmaya çalışmıştır. Araştırmada petrol, elektrik ve doğal gaz bazında sektörel tüketimle ekonomik büyüme arasındaki ilişki araştırılmıştır. Elde edilen sonuçlar, enerji kaynağının büyümeyi doğrudan değil ama yatırımların milli hasıla içindeki payının artırılması vasıtasıyla gerçekleştiğini göstermiştir. Ekonomik büyümenin de enerji tüketimini artırdığı bulgusuna ulaşılmıştır. Jobert ve Karanfil (2007), Türkiye’de enerji tüketimi ile gelir arasındaki ilişkiyi 1960-2003 verilerini kullanarak hem genel hem de endüstri sektörü bazında ayrı ayrı analiz etmişlerdir. Johansen eşbütünleşme testi, gerek reel GSMH ile enerji tüketimi arasında gerekse endüstriyel enerji tüketimi ile endüstriyel katma değer arasında uzun dönemde herhangi bir ilişkinin bulunmadığını göstermiştir. Karagöl vd. (2007), Türkiye’de ekonomik büyüme ile elektrik tüketimi ilişkisini 1974-2004 dönemi için Sınır Testi Yaklaşımı ile analiz etmişlerdir. Kısa dönemde değişkenler arasında pozitif bir ilişki ortaya çıkarken uzun dönemde bu ilişki negatif çıkmıştır.187 Çalışmaların ortak sonuçları günümüzde enerji talebinin sürekli artış gösterdiği ve cari açığın sürdürülebilirliğinin riskli hale geldiği yönündedir. Ülkemizde enerji talep tahminlerini hazırlayan ETKB’nın yapmış olduğu tahmin sonuçları, yapılan diğer enerji talep tahminleri ile kıyaslandığında yüksektir. Bunun sebebi olarak, ileriye dönük enerji talep tahmininde kullanılan ekonomik büyüme, nüfus 187 Mehmet Mucuk, Doğan Uysal, Türkiye Ekonomisinde Enerji Tüketimi ve Ekonomik Büyüme, Maliye Dergisi, 157, 2009, ss. 107-108. 128 gibi değişkenlerin, devletin kalkınma planları hedefleri doğrultusunda belirlenmesidir. Kalkınma hedeflerinin yüksek belirlenmesi neticesinde, enerji talebi tahminleri yüksek çıkmıştır. Türkiye’de, ETKB tarafından yapılan projeksiyonlara göre, birincil enerji ihtiyacının 2020 yılında 222.424 bin TEP seviyesine erişileceği tahmin edilmektedir. Tablo3.20. Türkiye’nin Enerji Açığı Projeksiyonu ve Enerji İthalatının Faturası(1) YILLAR ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ÜRETİMİ TÜKETİMİ AÇIĞI AÇIĞI FATURASI (BİN TEP) (BİN TEP) (BİN TEP) % (000,0 $)** (1) (2) (3) (4) (5) 2012 42.828 142.861 100.033 70,0 69.205.220 2013 44.888 150.890 106.002 70,2 73.334.717 2014 49.452 160.211 110.759 69,1 76.625.723 2015 54.124 170.154 116.030 68,2 80.272.328 2016 56.244 178.455 122.211 68,4 84.548.490 2017 58.634 187.923 129.289 68,8 89.445.220 2018 61.599 198.911 137.312 69,0 94.995.723 2019 63.774 210.236 146.462 69,6 101.325.912 2020 65.704 222.424 156.720 70,4 108.422.641 ** Ham petrol varil fiyatı olarak 2012 yılı sonu kapanış fiyatı alınmıştır. Ayrıca 1 Petrol varili Amerikan metrik sisteminin sıvı hacim ölçüsü olarak 42 galona eşdeğerdir. Bir galon ise 3,79 litredir. Buna göre; 1 varil petrol 42 * 3,79 = 159 litreye tekabül etmektedir. (5) = [[(3)*1000000]/159]*110. Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından resmi olarak yürütülen MAED (Model for Analysis of Energy Demand) talep modeli sonuçlarının verileri doğrultusunda hazırlanmıştır. ETKB tarafından oluşturulan talep projeksiyonuna göre 2013 yılında 44.888 bin TEP olması beklenen ülkemiz enerji üretimi 31.944 bin TEP, 150.890 bin TEP olması beklenen enerji tüketimi de 120.290 bin TEP olarak gerçekleşmiştir. 2012 yılında 69,2 milyar dolar olan olması beklenen ülkemiz enerji faturasının 52,4 milyar dolar olarak gerçekleştiği, 2014 yılında ise 76,6 milyar dolar olması beklenen enerji faturasının 48,7 milyar dolar olarak gerçekleştiği TÜİK verileri kapsamında görülmektedir. Ülkemiz kalkınma hedefleri yüksek belirlendiği için bu durum talep projeksiyonuna da yansımış ve ülkemizin enerji faturası ağırlaşmıştır. Son yıllarda enerji fiyatlarında ki düşüşle birlikte ülkemiz enerji faturası beklentilerin altında gerçekleşmiştir. 2015 yılı ülkemiz enerji faturası ise 80,2 milyar dolar dolaylarında beklenirken 33,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu durum tahmin değerlerinin günümüzde beklentiler doğrultusunda gerçekleşmediğinin göstergesidir. Hayatımızın vazgeçilmezi olan enerji fiyatlarında ki değişikliklerin ne zaman nasıl olacağı kesin olarak bilinmediğinden ülkemiz enerjide ithalat payının düşürülmesi oldukça önemlidir. 129 Tablo3.21. Türkiye’nin Enerji Açığı Projeksiyonu ve Enerji İthalatının Faturası(2) Yıllar Enerji Enerji Enerji Açığı Enerji Açığı Enerji Üretimi Tüketimi (BTEP) (%) Faturası (BTEP) (BTEP) (000,0 $)** (1) (2) (3) (4) (5) 2012 42.828 117.546 74.718 64% 51.691.698 2013 44.888 122.432 77.544 63% 53.646.792 2014 49.452 129.635 80.183 62% 55.472.516 2015 54.124 137.509 83.385 61% 57.687.736 2016 56.244 142.856 86.612 61% 59.920.252 2017 58.634 145.378 86.744 60% 60.011.572 2018 61.599 147.219 85.620 58% 59.233.962 2019 63.774 149.677 85.903 57% 59.429.748 2020 65.704 152.492 86.788 57% 60.042.013 ** Ham petrol varil fiyatı olarak 2012 yılı sonu kapanış fiyatı alınmıştır. Ayrıca 1 Petrol varili Amerikan metrik sisteminin sıvı hacim ölçüsü olarak 42 galona eşdeğerdir. Bir galon ise 3,79 litredir. Buna göre; 1 varil petrol 42 * 3,79 = 159 litreye tekabül etmektedir. (5) = [[(3)*1000000]/159]*110. Kaynak: Ömer Esen, Sürdürülebilir Büyüme Bağlamında Türkiye’nin Enerji Açığı Sorunu: 2012-2010 Dönemi Enerji Açığı Projeksiyonu, Doktora Tezi. Enerji üretim ve tüketim projeksiyonlarının sonuçlarına göre, 2012 yılında 117.546 bin TEP olması beklenen enerji talebi 120.093 bin TEP olarak gerçekleşmiştir. 2013 yılında 44.888 bin TEP olması beklenen ülkemiz enerji üretimi 31.944 bin TEP, 122.432 bin TEP olması beklenen enerji tüketimi de 120.290 bin TEP olarak gerçekleşmiştir. Enerji talebinin yerli üretimle karşılanamamasından dolayı ülkemizin enerji açığının, 2012 yılında 74.718 bin TEP olarak gerçekleşmesi beklenirken 88.129 bin TEP olarak gerçekleşmiştir. 2015 yılında, enerji tüketimi 137.509 bin TEP’e ve 2020 yılında ise 152.492 bin TEP’e ulaşması beklenmektedir. Ülkemiz genel enerji üretiminin ise, 2020’ye kadar 65.704 bin TEP olması tahmin edilmektedir. Tablo3.21 de ki enerji açığı projeksiyonu, Tablo3.20 de yer alan ETKB tarafından açıklanan veriler doğrultusunda hazırlanan projeksiyonla kıyaslandığında, beklenen enerji değerlerinin gerçekleşen değerlere daha yakın olduğu görülmektedir. Hazırlanan projeksiyona göre 2012 yılında 51,6 milyar dolar olan olması beklenen ülkemiz enerji faturası 52,4 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 2012 yılında enerji ithalatımızın ekonomiye yüklediği baskı beklentilerin üzerinde seyretmiş ancak 2013 yılında 53,6 milyar dolar olması beklenen enerji faturası 49,1 milyar dolar olarak gerçekleşerek beklentilerin altında gerçekleşmiştir. 2014 ve 2015 yıllarında ise enerji ithalatının ekonomiye yüklediği baskı önemli oranda azalmıştır. 2015 yılında 57,6 milyar dolar olarak gerçekleşmesi beklenen enerji faturasının petrol fiyatlarındaki düşüşle birlikte 33,3 milyar dolar olarak gerçekleştiği TÜİK verileri kapsamında görülmüştür. Petrol 130 fiyatlarında ki düşüş, ülkemiz enerji faturasının ekonomi üzerinde ki baskısını azaltmıştır. Görüldüğü gibi son yıllar itibariyle ülkemiz enerji açığının ekonomi üzerinde ki baskısı tablo3.21 de yer alan beklentilerin altında gerçekleşmiştir. Dünya da yaşanan gelişmelerden enerji fiyatları etkilendiği ve değişiklik gösterdiği için ülke ekonomisinin bu durumdan olumsuz etkilenmemesi adına enerji de ithalata bağımlılığın azaltılması şarttır. 2011 yılında %72 olan enerjide dışa bağımlılık düzeyinin, 2015 yılında %61 dolaylarında olması beklenirken bu oranda azalma olmamıştır ancak ülkemizin enerjide planlanan çalışmalarına devam edilmektedir. Hedefler gerçekleştirildiği takdirde 2020 yılında enerjide dışa bağımlılığın %57 olması beklenmektedir. Toplam enerji ithalatının maliyetinin, 2020 yılına gelindiğinde 60 milyar dolara ulaşması öngörülmektedir. Cari açığı artırmadan ve ekonomik büyüme hızında önemli bir fedakârlığa gidilmeden enerji dengesi açıklarımız giderilmelidir. Türkiye’nin yüksek oranda dışa bağımlı olduğu enerji kaynaklarına alternatif olabilecek yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının potansiyeli, ithalata olan bağımlılığın azalmasına kaynak oluşturmaktadır.188 Tablo3.22. Türkiye’nin Enerji Açığı Projeksiyonu ve Enerji İthalatının Faturası(3) Yıllar Enerji Üretimi Enerji Tüketimi Enerji Açığı Enerji Açığı Enerji Faturası (BTEP) (BTEP) (BTEP) (%) (000,0 $)** (1) (2) (3) (4) (5) 2012 42.828 117.546 74.718 64% 35.244.340 2013 44.888 122.432 77.544 63% 36.577.358 2014 49.452 129.635 80.183 62% 37.822.167 2015 54.124 137.509 83.385 61% 39.332.547 2016 56.244 142.856 86.612 61% 40.854.717 2017 58.634 145.378 86.744 60% 40.916.981 2018 61.599 147.219 85.620 58% 40.386.792 2019 63.774 149.677 85.903 57% 40.520.283 2020 65.704 152.492 86.788 57% 40.937.736 ** Ham petrol varil fiyatı 75 dolar olarak ele alınmıştır. Ayrıca 1 Petrol varili Amerikan metrik sisteminin sıvı hacim ölçüsü olarak 42 galona eşdeğerdir. Bir galon ise 3,79 litredir. Buna göre; 1 varil petrol 42 * 3,79 = 159 litreye tekabül etmektedir. (5) = [[(3)*1000000]/159]*75. Kaynak: Ömer Esen, Sürdürülebilir Büyüme Bağlamında Türkiye’nin Enerji Açığı Sorunu: 2012-2010 Dönemi Enerji Açığı Projeksiyonu çalışmasında yer alan enerji üretim ve tüketim değerleri dikkate alınarak hesaplamalar yapılmıştır. 188 Ömer Esen, Sürdürülebilir Büyüme Bağlamında Türkiye’nin Enerji Açığı Sorunu: 2012-2020 Dönemi Enerji Açığı Projeksiyonu, Erzurum Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Erzurum, 2013, ss. 212-213. 131 Petrol fiyatlarında meydana gelen yükseliş ve düşüşlere bağlı olarak ülkemizin enerji ithalat faturası değiştiği için ülkemiz ekonomisi bu durumdan etkilenmektedir. Tablo3.12 de ham petrol varil fiyatı 75 dolar olarak ele alınmış ve bu doğrultuda değerlendirmeler yapılmıştır. Hazırlanan enerji açığı projeksiyonuna göre 2012 yılında 35,2 milyar dolar olan olması beklenen ülkemiz enerji faturası 52,4 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 2012 yılında enerji ithalatımızın ekonomiye yüklediği baskı beklentilerin üzerinde seyretmiştir çünkü ham petrol varil fiyatı yaklaşık 100 dolar seviyelerinde gerçekleşmiştir. Ham petrol fiyatı 75 dolar ele alındığı için 2013 yılında 36,5 milyar dolar olması beklenen enerji faturası 49,1 milyar dolar olarak gerçekleşerek yine beklentiler üzerinde gerçekleşmiştir. 2014 ve 2015 yıllarında ise enerji ithalatının ekonomiye yüklediği baskı önemli oranda azalmıştır çünkü petrol fiyatlarında düşüş yaşanmıştır. 2015 yılında 39,3 milyar dolar olarak gerçekleşmesi beklenen enerji faturasının petrol fiyatlarındaki düşüşle birlikte 33,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Yılda yaklaşık 40 milyar dolarlık bir enerji faturası bile yüksek bir faturayken ülkemiz ekonomisi geliştikçe enerji faturası daha da büyüyecektir. Enerji açığının ülkemiz ekonomisi üzerinde ki baskısının ve negatif etkilerinin azaltılması için elektrik üretiminde doğal gaz kullanımının azaltılması veya en azından sınırlanması ile mümkün gözükmektedir. Elektrik üretiminde azaltılan ithal doğal gaz, petrol ve kömür payları ile artırılan hidrolik enerji payı ve yeni kaynak nükleer enerjinin kullanıma başlaması atmosfere özellikle karbon emisyonu yaymaması Türkiye’nin iklim değişmesi politikalarına da önemli katkı sağlayacaktır. Elektrik üretim ve dağıtımında azaltılan kamu payı ile güçlendirilen özel sektör uzun vadeli yatırımlarının yapılması yönlendirilerek ve özendirilerek tüketicilere düşük maliyetli, kaliteli ve sürekli elektrik sağlanmalıdır. Şüphesiz tamamı kamuda kalan elektrik iletim sektöründe zamanında gerekli yatırımların yapılması ve oluşan kayıpların en aza indirilmesi de büyük önem arz etmektedir.189 189 Levent Aydın, ‘‘Türkiye’nin Enerji Açığı Sorunu ve Çözüm Önerileri’’, Stratejik Düşünme Enstitüsü, 2011, s. 25. 132 SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Enerji kaynaklarının yeryüzünde ki dağılımı dengeli değildir. Dünyanın kimi bölgeleri miktar ve çeşitlilik açısından diğer bölgelere göre daha fazla rezerve sahiptir. Enerji kaynaklarının dünyada ki dengesiz dağılımı aynı zamanda kullanım düzeyleri açısından da benzer sonuçlar içermektedir. Tüm bunlarla birlikte enerji üretiminde kullanılan fosil enerji kaynaklarının günümüzde tükenme tehlikeleri bulunmaktadır ve her geçen yıl enerji talebinde artışlar yaşanmaktadır. Enerji ihtiyacının artmasıyla enerji üretiminin aynı oranda artırılamaması enerji talebinin ithalat ile karşılanmasını ortaya çıkarmaktadır. Bu durum ekonomide enerji dengesinin açık vermesiyle sonuçlanmaktadır. Enerji açığı, ülkemiz cari açığının en önemli kalemini oluşturmaktadır. Ülkemiz büyüme oranının arttığı yıllarda enerji ithalatı ve buna bağlı olarak da cari açık artmıştır. Türkiye’de artan enerji ithalatı ve dışa bağımlılık; cari işlemler hesabının açık vermesine, makro ekonomik dengelerin bozulması konusundaki endişeleri artırmıştır. Mevcut enerji kaynakları yeterli olmayan ve ihtiyacını ithal enerji girdileri ile karşılayan Türkiye için enerji, istikrarlı bir büyüme için büyük önem taşımaktadır. Türkiye’nin ekonomik hedefi; orta ve uzun vadede ki ekonomik büyüme eğilimi, nüfus artışı ve toplumsal ihtiyaçları dikkate alan bir enerji planlaması ile gerçekleşecektir. Bu amaçla enerji yatırımları, ithal enerji anlaşmaları ve kapasite artırımlarına yönelik yapılacak bir enerji planlamasında enerji talebinin, doğru tahmin edilmesi de kritik bir önem arz etmektedir. Ülkemizde artan talep artışının beraberinde enerji ithalatına giderek artan oranda bağımlılık seyretmektedir. Enerji de ithalata bağımlılık azaltılmadığı ve yerli kaynaklardan enerji üretimi sağlanmadığı sürece de enerji açığı sürdürülemez hal alacaktır. Türkiye enerji de dünyanın dışa bağımlı ülkelerinden birisidir. Enerji üretim ve tüketim değerlerine bakıldığında Türkiye’nin enerjide net ithalatçı bir ülke olduğu açıkça görülmektedir. Bu bağımlılık Türkiye’yi ve Türkiye ekonomisini sıkıntıya sokmaktadır. Bu durumda dış politika yapmak da zorlaşmaktadır. Açığın azaltılması ya da bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için ya açık hedeflenerek yerli imkanlardan yararlanılmaya ağırlık verilecek ya da dinamik mukayeseli üstünlük alanlarında fazla 133 verme yolunu seçerek o alanlarda enerji açığında yapamadıklarımızı yaparak enerji açığı kendi içinde finanse edilecektir.190 Yüksek enerji ithalatının yol açtığı cari açıkların kontrol altına alınmasında ihracatın artırılması bir alternatif olabilir. İhracatın artırılarak enerji dışı fazla verilmesi sonucunda cari açığın sürdürülebilir kılınması için sanayi de kullanılan ara malı ithalatının azaltılması gerekmektedir. Türkiye’nin ara malı ithalat değerleri uzun yıllar boyunca yüksek seviyelerde seyretmiştir. Türkiye’de ara malı ithalat değerlerinin azaltılması için de sürecin etkin bir biçimde yönetilmesi ve doğru tasarlanmış üretim stratejilere ihtiyaç duyulmaktadır. Aksi takdirde ihracatın artmasına paralel olarak, ara malı ve yatırım mallarına olan ihtiyacın artması sonucunda ülkemizin ara malı ithalatı da artacaktır. Bu durum beraberinde önemli ölçüde ilave enerji kullanımını da arttıracağından cari açıklarla mücadele bir yana ekonomik büyüme ve ihracat arttığı ölçüde enerji talebi de artacak ve cari açıklar giderek büyüyecektir. Bu noktada yenilenebilir enerji kaynakları ve ülkenin yerli enerji kaynakları çerçevesinde üretim yapılarak enerji üretiminin mümkün olduğu kadar arttırılması ikinci önemli alternatif yol olarak karşımıza çıkmaktadır. Enerji dışı fazla verilemediği takdirde enerji açığının mümkün olduğu kadar azaltılarak cari açık sürdürülebilir kılınabilecektir. Dünya da Türkiye gibi enerjide yüksek oranda dışa bağımlı ülkeler de bulunmaktadır. Ancak bu ülkeler enerji dışı fazla vererek enerji ithalatının ekonomiye yaptığı baskıyı azaltmaktadır. Bununla birlikte enerji üretimini geliştirerek enerji ihracatı sonucunda gelir elde ederek cari fazla veren ülkelerde vardır. Dünya kömür üretimi içinde %45,5 ile Çin ilk sırayı alırken, ABD %11,6 ile ikinci sırada, Hindistan ise %7,8 ile üçüncü sıradadır. Suudi Arabistan, Rusya ve ABD Dünya ham petrol üretiminde ilk sıralarda yer almaktadır. ABD, Rusya, İran, Katar, Kanada ve Çin Dünya doğalgaz üretiminde ilk sıralardadır. Hidroelektrik üretiminin Dünya üretimi içindeki yüzdesi yüksek olan ülkeler de sırasıyla Çin, Brezilya, Kanada, ABD ve Rusya’dır. Fransa işletmede olan 58 nükleer santralle elektrik enerjisinin %76,3’ünü nükleer enerjiden sağlanmaktadır. ABD ise işletmede olan 99 nükleer santralle elektrik enerjisinin %19,5’ini nükleer enerjiden sağlanmaktadır. Elektrik enerjisi üretiminde yenilenebilir enerjiden yararlanan Almanya’da elektrik enerjisinin nükleer enerji içinde 190 Emin Ertürk, “Sürdürülebilir Enerji Açığı”, TİSK, Mayıs-Haziran 2013. 134 ki payı %14,1’dir. Doğalgaz ve petrol ihracat gelirleri yüksek olan Rusya bile elektrik enerjisinin %16,3’ünü nükleer enerjiden sağlamaktadır. Dünya da toplam elektrik enerjisi üretimi içinde nükleer enerjinin payı ise ortalama %11’dir. 2023 yılına kadar Akkuyu ve Sinop Nükleer Santrallerinin işletmeye başlanması durumunda, o yıllarda ki kurulu gücümüzün %10’unun nükleer santrallerden karşılanması planlanmaktadır. Ülkemizde ise elektrik enerjisi içinde en yüksek paya sahip olan net ithalatçı olduğumuz doğalgazdır. Doğalgazdan elektrik üretimi 1980 yılında %0,2 iken 2013 yılında %43,8, 2014 yılında %47,9 2015 yılında ise azalma yaşanmış ve %37,9 olarak gerçekleşmiştir. Ancak 2015 yılı itibariyle kaynak bazında ülkemiz elektrik enerjisi üretimi %68,5 termik, %25,8 hidrolik ve %5,7 jeotermal ve rüzgar gibi diğer enerji kaynaklarından oluşmaktadır. Jeotermal ve rüzgar kaynaklı elektrik enerjisi üretim oranı 2002 yılında %0,1 seviyesindeyken 2015 yılında %5,7’ye yükselmiştir. Bu yükseliş ülkemiz enerji faturasının hafifletilmesi açısından oldukça önemlidir ve son yıllarda rüzgar enerjisi alanında ki yatırımlar artış göstermektedir.191 Ekonomik kalkınma konusunda önemli hedefleri olan Türkiye enerji gereksiniminin yaklaşık %70’ini dışarıdan sağlamaktadır. Ülkemiz Dünya enerji tüketiminde 19. sıradayken yenilenebilir enerji kaynaklarından olan güneş, rüzgar, jeotermal gibi kaynaklardan önemli bir potansiyel olmasına rağmen enerji açığının ülkemiz üzerinde ki baskısını azaltacak oranda yararlanamamaktadır. Enerji potansiyelinin önemli bir kısmından yararlanılmazken, cari açığının çoğunlukla enerji açığı olarak ele alınması yenilenebilir enerji kaynaklarının önemli bir alternatif olarak ortaya çıkmasını zorunlu hale getirmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını gerektiren sebeplerden biri de, fosil enerji kullanımının sebep olduğu çevre sorunlarıdır. Sürekli artan enerji tüketiminden kaynaklanan çevre kirliliğinin ve iklim değişikliğinin önlenmesi, sera gazı salınımlarının azaltılması için de yenilenebilir enerji kaynaklarına daha çok yer verilmesi gerekmektedir. Yenilenebilir enerji kaynakları konusunda yeni yatırımların yapılması gerekmektedir. Türkiye’nin jeopolitik konumu göz önüne alındığında, yenilenebilir enerji kaynağı açısından oldukça zengin olduğu görülmektedir. Türkiye’nin bu kaynaklardan etkin ve verimli yararlanması, Türkiye’nin artan cari açık sorununa kalıcı çözümler sunacaktır. Türkiye; güneş, rüzgar, jeotermal, 191 *Uluslararası Enerji Ajansı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından açıklanan veriler doğrultusunda değerlendirmeler yapılmıştır. 135 biyokütle ve kömür gibi enerji kaynaklarını değerlendirebilirse ve enerji sektörüne yönelik türbinler, paneller, jeneratörler gibi yerli ekipmanların imalatını da gerçekleştirilebilirse, ülkemizin enerjide dışa bağımlılığı azalacaktır. Enerjide dışa bağımlılığı azaltmada arz yönlü politikalar kadar talebi düzenleyen ve enerjinin sektörlerde verimli kullanılmasını sağlayan politikalar da önem verilmelidir. Ülkemiz enerjide izleyen değil izlenen ülke olmalı ve bunun içinde önce paradigmasını değiştirmelidir. Her il bazında enerji envanteri çıkarılarak, öncelikle her ilin kendi kaynaklarından enerji ve elektrik üretim ile enerji verimliliği yöntemleri araştırılmalıdır.192 Türkiye enerji planlamasın da nükleer enerjiyi de dikkate alarak altyapı hazırlıklarını yapmalı ancak enerji üretimindeki öncelik ve ağırlığı yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına vermelidir. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı tarafından yayınlanan rapora göre, gelecek yıllarda güneş enerjisinden elde edilen elektriğin payı %13 seviyelerine çıkacaktır. Elektrik enerjisi günümüz koşullarında ülkelerin en önemli ihtiyaçlardan biri haline gelmiştir. Bu açıdan elektrik enerjisi üretiminde doğalgazın payının azaltılması yerli ve aynı zamanda yenilenebilir enerjinin payının artırılması oldukça önemlidir. Enerji açığının sürdürülebilir kılınması açısından Türkiye için elektrik enerjisi üretiminde doğalgazın payının azaltılması zorunluluktur. Ülkemiz dış rekabete açık yerli üretimi destekleyen bir ekonomi modeli uygulamalıdır. Cari işlemler hesabının sürekli açık vermesi, dış ticaret açığının GSYİH’ya oranın yükselmesi ve çalışmadan elde edilen ampirik bulguların gösterdiği gibi ülkemiz ekonomisinde ki açıkların büyük çoğunluğunun enerji kaynaklı olması enerjide dışa bağımlılık azaltılmadığı sürece mevcut tablonun uzun bir süre daha sürdürülememesi ihtimalini güçlendirmektedir. Enerji, büyüme ve cari açık değişkenleri arasındaki ilişkiyi inceleyen çoğu ampirik çalışmada da enerjide dışa bağımlı olan ülkelerde büyümenin gerçekleştiği dönemlerde, enerji kullanımının ve ithalatının da arttığı bunlara bağlı olarak cari açığın da yükseldiği sonucu elde edilmiştir. Bu noktada; elektrik enerjisinin hidroelektrik santraller, yenilenebilir enerji kaynakları ve nükleer santrallerle üretilmesi gerektiği düşünülmektedir. Planlanan projelerin tamamlandığı ve nükleer enerji santrallerinin hayata geçirilmesi öngörülen tarihlerde devreye gireceği düşünüldüğünde, enerji talebinin yerli üretimle karşılanma oranının giderek artacağı 192 Ergün Çetin, Türkiyenin Meseleleri Ve Çözüm Önerileri, https://www.ogu.edu.tr/files/birimduyuru/2bf6b03b-c2e6-4f47-8604-845f08457fea/201172095230.pdf, 136 düşünülmektedir. Elektrik enerjisi üretiminde doğalgazın payının düşürülmesi ülkemizin enerji ithalatında dışarıya bağımlılığın azaltılmasına büyük etki edecektir. Enerjide arz güvenliğinin sağlanması açısından dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla, yerli kaynakların değerlendirilmesine öncelik verilmeli ve gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Türkiye olarak dünya petrol fiyatlarını etkileme gücümüz yoktur ve ülkemiz petrol de net ithalatçı ülke konumundadır. Ülkemiz artan enerji talebi sonucunda her yıl daha fazla petrol ve doğalgaz tüketmektedir. Bununla birlikte enerji fiyatlarının değişimi ekonomi açısından oldukça önemlidir. Gelişmelerden negatif etkilenmemek için yapılabilecek ilk çalışma, elektrik enerjisi üretiminde doğalgaza bağımlılık payını düşürmektir. Bunu da kısa sürede yapmak mümkün olmadığından uzun vade de bile olsa elektrik enerjisi üretiminde doğalgazın payı azaltılmalıdır. Aksi takdirde ülkemiz dünya enerji fiyatlarının değişimine bağlı olarak pahalı enerji faturalarını ödemek zorunda kalacaktır. Enerji açığı probleminin sürdürülebilir kılınması, öncelikle elektrik üretiminde doğal gaz kullanımının azaltılması ile mümkün gözükmektedir. Ülkemiz enerji açığının sürdürülebilir kılınması için öncelikle elektrik enerjisi üretiminde kullanılan doğalgazın payı azaltılmalıdır. Enerji açığı sorunun çözümü ancak böyle mümkün olacaktır. Dünya elektrik üretiminde kullanılan kaynakların dağılımları incelendiğinde yaygın olarak kullanılan kaynağın kömür olduğu ve arkasından doğal gazın geldiği görülmektedir. Ülkemizde ise durum tam tersidir üstelik ülkemiz doğalgazda net ithalatçı konumundadır. Ülkemizde elektrik üretiminde doğalgaz ve petrol payı %20, kömür %30, hidrolik %30, diğer yenilenebilir kaynaklar %10 nükleer enerji ise %5-10 şeklinde olmalıdır. Böylece elektrik arzında dışa bağımlık oranı azalacaktır. Elektrik üretiminde azaltılan ithal doğalgaz payı ile artırılan hidroelektrik enerji payı ve ülkemiz için yeni kaynak olması planlanan nükleer enerjinin kullanılması ekonomiye önemli katkı sağlayacaktır. Enerji açığının sürdürülebilir kılınması için ithalata bağımlılık düzeyi %55 seviyelerinde gerçekleşmelidir. Enerjide dışa bağımlılık düzeyi bu oranla bile hala yüksek olsa da enerji talebinin yerli üretimle karşılanma oranı artırıldığından enerji dengesinin cari açığı artırması ortadan kalkacaktır. Böylece enerji açığımızın ekonomi üzerinde ki negatif baskısı azaltılmış olacak ve ülkemiz enerji açığı sürdürülebilir boyutlara ulaşabilecektir. 137 KAYNAKLAR ABLABEKOVA Altyn; İktisadi Etkinlik Açısından Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Fosil Yakıtlar İle Karşılaştırılması, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 2008. AÇIKGÖZ Şenay, “Türkiye’de Uzun Dönem Büyüme Eğilimleri ve Politika Uygulamalarının Dönemsel Etkileri”, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 9/1, 2007, ss. 29-57. AKOVA İsmet, Yenilenebilir Enerji Kaynakları, 1. Baskı, Nobel Basımevi, Şubat 2008. AKTAŞ Mustafa, “Türkiye’de Kömür Madenciliği ve Enerjideki Rolü”, http://www.tki.gov.tr/Dosyalar/Dosya/YAZILI%20B%C4%B0LD%C4%B0R% C4%B 0%20METN%C4%B0.pdf, (03.03.2016). ALAGÖZ Mehmet, Güven DELİCE, Nihat IŞIK; “Finansal Krizler İçin Erken Uyarı Sinyali Olarak Cari Hesap Göstergeleri”, Ekonomik Kriz Oncesi Erken Uyarı Sistemleri Makale Derlemesi, (Ed: Halil SEYİDOĞLU, Rıfat YILDIZ), Arıkan Yayınevi, İstanbul, 2006, ss. 437-376. ALEMDAROĞLU Nusret, Enerji Sektörünün Geleceği Alternatif Enerji Kaynakları ve Türkiye’nin Önündeki Fırsatlar, İstanbul Ticaret Odası, Prive Grafik Matbaacılık, İstanbul, 2007. ALKAN A. Levent, Küresel Sistemik Krizin Anatomisi, 1.Baskı, Scala Yayıncılık, İstanbul, 2009. ALKIN Kerem, Sabit ATMAN; Küresel Petrol Stratejilerinin Jeopolitik Açıdan Dünya ve Türkiye Üzerindeki Etkileri, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul, 2006. ARAS Osman Nuri; “Türkiye’ye Makro Ekonomik Etkileri Bakımından 2008 Küresel Krizi”, Finans Politik ve Ekonomik Yorumlar Dergisi, C. 47, Sayı 550, 2010. ARSLAN Sinan, M. ArıcıI, Ç. Karahan, Türkiye’nin Jeotermal Enerji Potansiyeli; http://www.mmo.org.tr/resimler/dosya_ekler/a0819e9e2f84a52_ek.pdf; (04/01/2015). ATALAY Mesut, “Türkiye’de Petrol Aramacılığının Önemi”, Avrasya Dosyası Dergisi Enerji Özel, C. 9, Sayı: 1, Bahar 2003, ss.184-185. AYDIN Fatma Fehime, “Enerji Tüketimi ve Ekonomik Büyüme.” Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 35, 201, ss. 317-340. 138 AYDIN Levent, “Türkiye’nin Enerji Açığı Sorunu ve Çözüm Önerileri”, Stratejik Düşünme Enstitüsü, 2011. BABAOĞLU Barış, Türkiye’de Cari İşlemler Dengesi Sürdürülebilirliği, TCMB (Uzmanlık Yeterlilik Tezi), Ankara, 2005. B.A. Stout, Energy For World Agrıculture, Food And Agrıculture Organızation Of The United Nations, Rome 1979. BAKAN Sumru, “1980’den Günümüze Türkiye’de Uygulanan Neo-Liberal İktisat Politikaları”, Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. 1, Sayı 2, 2009. BAKKAL Ufuk, Nazan SUSAM, “Kriz Süreci Makro Değişkenleri ve 2009 Bütçe Büyüklüklerini Nasıl Etkileyecek”, Maliye Dergisi, Sayı 155, Temmuz-Aralık 2008, ss 72-88. BASALLA George, Teknolojinin Evrimi, (çev. Cem Soydemir), 14.Baskı, Doğu Batı Yayınları, Nisan 2013. BAŞOL Koray, Türkiye Ekonomisi, Genişletilmiş 4. B., Anadolu Matbaası, İzmir, 1993. Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı, Biyokütle Sektör Raporu, Eylül 2012. BAYRAK Metin, Ömer ESEN, “Türkiye’nin Enerji Açığı Sorunu ve Çözümüne Yönelik Arayışlar”, Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, C. 28, Sayı: 3, 2014, ss. 139-158. BİLGİNOĞLU M. Ali, Cüneyt DUMRUL, “Türk Ekonomisinin Enerji Bağımlılığı Üzerine Bir Eş-Bütünleşme Analizi”, Journal of Yasar University 2012 26(7), ss. 44392-4414. Biyokütle Enerji Kaynakları, http://www.marmore.com.tr/kutuphane-yenilenebilir- enerji-ve-biyokutle, (18.03.2016). Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş, 2014 Yılı Botaş Sektör Raporu. BOTAŞ, Trans Anadolu Doğalgaz Hattı Projesi, http://botas-ahk.gov.tr/tr/proje/tanap- projesi.aspx, (25.05.2016). BOYLE Godfrey, Renewable Energy Power For A Sustainable Future, Oxford University, 2. B., 2004. 139 BP Statistical Review of World Energy June 2015, http://www.bp.com/content/dam/bp/pdf/energy-economics/statistical-review- 2015/bp-statistical-review-of-world-energy-2015-full-report.pdf, (23.03.2016). BÜLBÜL Mustafa Oğuzcan, “Doğalgaz Piyasasında Rekabet”, Rekabet Kurumu, Ankara, 2007, s. 4. CALDER Ian R, Blue Revolution, 2.Baskı, Londra, 2005, Chapter 6. ÇALIŞKAN Şadan, “Türkiye’nin Enerjide Dışa Bağımlılık Ve Enerji Arz Güvenliği Sorunu”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 25, Aralık 2009, ss. 297-310. ÇELİK Selvi Nur, Türkiye’nin Enerjide Dışa Bağımlılığının Azaltılmasında Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Önemi, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Eylül 2012. ÇETİN Ergün, Türkiye’nin Meseleleri ve Çözüm Önerileri, https://www.ogu.edu.tr/files/birimduyuru/2bf6b03b-c2e6-4f47-8604- 845f08457fea/201172095230.pdf, (02.03.2016). Çevre ve İklim, Temiz Enerji, http://www.enerji.gov.tr/tr-TR/Sayfalar/Temiz-Enerji, (23.03.2016). DAŞTAN Deniz, Hidroelektrik Santraller Düzenleme ve Gerçekleşmeler Sunumu, 7.Uluslararası Enerji Kongresi, Ankara, 25.11.2014. DEMİR Murat; “Enerji İthalatı ve Cari Açık Arasındaki İlişkisi Var Analizi İle Türkiye Üzerine Bir İnceleme”, Akademik Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, Yıl 5, Sayı 9, 2013. DEMİR Reyhan, Türkiye’nin Enerji İthalatı ve Cari Açık Sorunu, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2015. DİNÇER Mithat Zeki, Özgür ASLAN, “Yenilenebilir Enerji Kaynakları ve Hidrojen Enerjisi: Türkiye Değerlendirmesi”, Sürdürülebilir Kalkınma, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul, 2008, ss.85-86. DOĞAN Adem ; “Asya Krizi: Nedenleri ve Erken Uyarı Göstergeleri Açısından Bir Değerlendirme”, Ekonomik Kriz Öncesi Erken Uyarı Sistemleri Makale Derlemesi, (Ed: Halil SEYİDOĞLU, Rıfat YILDIZ), Arıkan Yayıncılık, İstanbul, 2006. 140 DUMAN Erhan, Krizlerin Anatomisi: 1929 Ekonomik Buhranı ve 2008 Küresel Krizinin Karşılaştırması, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi),Karaman, 2011. . DURAK Murat, Serra Özer, Rüzgar Enerjisi: Teori ve Uygulama, Ankara. Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Dünya’da ve Türkiye’de Güneş Enerjisi, Haziran 2009. Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Rüzgar Enerjisi Alt Çalışma Grubu Raporu, 2007, http://www.dektmk.org.tr/upresimler/2007calismagrubu/ruzgar_enerjisi_raporu_ 304.pdf, (03.06.2016). Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, Enerji Raporu 2013, Ankara, Ocak 2014. EDİGER Volkan Ş., “Türkiye’nin Sürdürülebilir Enerji Gelişimi”, http://www.eniva.org.tr/sysimg/dosya/2462013145137687.pdf, (18.05.2016). EĞİLMEZ Mahfi, Örneklerle Kolay Ekonomi, Remzi Kitabevi, 11. B., Nisan 2015, İstanbul. Elektrik Enerjisi Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara, 2001, s. 37. EMEÇ Hamdi, Asuman ALTAY, Esin ASLANPAY, M. Ozan ÖZDEMİR “Türkiye’de Enerji yoksulluğu ve Enerji Tercihi”, Finans Politik & Ekonomik Yorumlar Dergisi, Ekim 2015, Yıl 52, Sayı 608. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2014 Yılı Amaç ve Faaliyetleri, Bağlı Ve İlgili Kuruluşlar Dairesi Başkanlığı, Ankara, 2015. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu, Kömür Sektör Raporu (Linyit)2014, Mayıs 2015. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Rüzgar Enerjisi, http://www.eie.gov.tr/yenilenebilir/ruzgar-ruzgar_enerjisi.aspx, (04.03.2016). Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Ham Petrol ve Doğalgaz Sektör Raporu, Türkiye Petrolleri, Mayıs 2015. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Dünya ve Ülkemiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, Strateji Geliştirme Başkanlığı, Sayı 11, Ocak 2016. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Dünya ve Ülkemiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, Strateji Geliştirme Başkanlığı, Sayı: 12, Nisan 2016. 141 Enerji ve Sürdürülebilirlik, http://www.apelasyon.com/Yazi/402-enerji-ve- surdurulebilirlik, (02.06.2016). Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2013 Yılı Bütçe Sunumu, Strateji Geliştirme Başkanlığı, 2013, http://www.enerji.gov.tr/File/?path=ROOT%2f1%2fDocuments%2fSayfalar%2f 2014+Y%C4%B1l%C4%B1+B%C3%BCt%C3%A7esinin+TBMM+Genel+Kur uluna+Sunumu.pdf, (27.03.2016). Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Uluslar arası Boru Hatları ve Boru Hattı Projeleri, http://www.enerji.gov.tr/tr- TR/Sayfalar/Uluslararasi-Boru-Hatlari-ve-Boru- Hatti-Projeleri, (02.04.2016) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2015 Yılı Faaliyet Raporu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Türkiye Ulusal Yenilenebilir Enerji Eylem Planı, Aralık 2014. Enerji Petrol Gaz, Petrol ve LPG Sektörlerinin Gazetesi, Yıl: 45, Sayı: 552. Enerji Piyasasının Gazetesi, Gas & Power, , Yıl 9, Sayı 181. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, 2013 Faaliyet Raporu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Yenilenebilir Enerji, https://www.eia.gov/analysis/studies/worldshalegas/, (21.04.2015) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Rüzgar Enerjisi, http://www.eie.gov.tr/yenilenebilir/ruzgar-ruzgar_enerjisi.aspx, (02/01/2015). Europa Bilgi Köprüleri Programı, AB’nin Enerji Politikası ve Türkiye, Mayıs 2004, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2015-2019 Stratejik Planı. Enerji & Tabii Kaynaklar Dergisi, 2023’e 9 Kala, Desen Ofset, Ankara, 2014. EPDK, Nükleer Enerji Proje Uygulama Daire Başkanlığı, Nükleer Güç Santralleri ve Türkiye, Yayın No: 2. ERDAL Lemal, Ethem KARAKAYA, “Enerji Arz Güvenliğini Etkileyen Ekonomik, Siyasi ve Coğrafi Faktörler”, Uludağ Üniversitesi, İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı/No 1, 2012, ss.107-136. ERKILIÇ Serdar, “Türkiye’de Cari Açığın Belirleyicileri”, TCMB İstatistik Genel Müdürlüğü (Uzmanlık Yeterlilik Tezi), Ankara, Kasım 2006. ERTEK Tümay, Makroekonomiye Giriş, Beta Yayınları, 2. B., İstanbul, 2005. 142 ERTÜRK Emin, İktisada Giriş, Nobel Yayın Dağıtım, 1. B., Ocak 2006. ERTÜRK Emin, Uluslararası İktisat, 3. B., Alfa, İstanbul, Nisan 2010. ERTÜRK Emin; "Sürdürülebilir Enerji Açığı”, TİSK, Mayıs-Haziran 2013, ss. 103-107. ERSOY Mücella, “Türkiye Kömür Sektörünün Analizi: Süreç, Sorunlar ve Öneriler”, ss. 2-3, http://www.dektmk.org.tr/pdf/enerji_kongresi_10/mucellaersoy.pdf, (03.03.2016). ESEN Ömer, Sürdürülebilir Büyüme Bağlamında Türkiye’nin Enerji Açığı Sorunu: 2012-2020 Dönemi Enerji Açığı Projeksiyonu, Erzurum Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Erzurum, 2013. ESKİN Nurdil, “Türkiye'de Güneş Enerjisi Araştırma ve Geliştirme”, Tesisat Mühendisliği Dergisi, Sayı: 91, 2006, s. 74-82. FLAVIN Christopher, LENSSEN Nicholas, Enerjide Arayışlar, (çev: Yaman Köseoğlu) Tema Vakfı, Yayın No: 12, İstanbul. FOSTER John Bellamy, Fred MAGDOFF, “Büyük Finansal Kriz-Üç Yıl Sonra”, Kapitalizmin Finansal Krizi, Buyuk Finansal Krizin Nedenleri ve Sonuçları, (çev. Abdullah ERSOY), İmaj Yayınevi, Ankara, Mart 2011. GÖÇER İsmet, “Cari Açık Ekonomi Üzerindeki Finansal Baskıyı Artırıyıor mu?” Sayıştay Dergisi, Sayı 90/Temmuz-Eylül 2013. GÖÇER İsmet, “Küresel Ekonomik Krizin Etkileri: Panel Veri Analizi”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. 16, Sayı: 29, Haziran 2013. GÖÇER İsmet, “Türkiye’de Cari Açığın Nedenleri, Finansman Kalitesi ve Sürdürülebilirliği: Ekonometrik Bir Analiz”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, Nisan 2013. GÖÇER İsmet, Mehmet MERCAN, “Türkiye Ekonomisinde Cari Açığın Sürdürülebilirliği: Sınır Testi Yaklaşımı”, Finans Politik & Ekonomik Yorumlar Dergisi, 2011, C. 48 Sayı: 562, . ss. 33-52. GÜLCÜ Yunus, Isparta İlinde Doğalgaz Kullanımını Etkileyen Sosyo-Ekonomik Faktörlerin analizi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Isparta, 2010. GÜMÜŞ Özkan, Yalçın ALTAN, “Petrolün Tarihçesi Ve Türkiye’de Açılan Petrol Kuyuları”, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, Ankara, 1995. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Küresel Rekabet Edebilirlik Raporu 2013-2014, Ankara, 2014. 143 GÜNAY Ali Cem, Gürcistan Sorunu Bağlamında Türkiye ve Rusya Federasyonunun Politikaları, Uludağ Üniversitesi (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Bursa, 2009. Gündergi, Güneşin Önündeki Engeller-Çözümler, Yıl 2, Sayı 6, Kasım-Aralık 2014. Hidrojen Enerjisi, http://www.eie.gov.tr/teknoloji/h_enerjisi.aspx, (01.12.2015). Hidrolik Enerji, http://www.eie.gov.tr/yenilenebilir/h_hidrolik_nedir.aspx; (03/01/2015). İNAN Demir, “Denizlerdeki Enerji”, Bilim ve Teknik, Sayı 343, Haziran 1996, Ankara. Jeotermal Enerji, http://muhendizm.blogspot.com.tr/2014/11/jeotermal-enerji.html, (06.03.2016). Kalkınma Bakanlığı, Onuncu Kalkınma Planı. KARABULUT Gökhan, DANIŞOĞLU Ayşe Çelikel , “Türkiye’de Cari İşlemler Açığının Büyümesini Etkileyen Faktörler”, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 8:1, 2006, ss. 1-17. KARAKUŞ Ramazan Serkan, Hidroelektrik Santral Yatırımlarının Değerlendirilmesi Sunumu, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Hidroelektrik Enerji Dairesi Başkanlığı, 7. Uluslar arası Enerji Kongresi ve Fuarı, 25.11.2014, Ankara. KARATAY Pelin, “Cari Açıklar ve Sürdürülebilirliği”,Mevzuat Dergisi, Yıl: 11, Sayı:124, Nisan 2008, http://www.mevzuatdergisi.com/2008/04a/01.htm, (20.05.2016). KARLUK S. Rıdvan, Türkiye Ekonomisi, Tarihsel Gelişim Yapısal ve Sosyal Değişim, Genişletilmiş 4. Baskı, Beta Basım Yayım Dağıtım, İstanbul, 1996. KASAPOĞLU İsmet, Enerji Tüketiminde İthalatın Yeri ve Etkileri, Türkiye Enerji Sempozyumu’96,TMMOB, 1, http://www.emo.org.tr/ekler/a3e594b26056b67_ek.pdf, (10.02.2015). KAYA Kadir, Erdem KOÇ, “Yatay Eksenli Üç Kanatlı Rüzgâr Türbinlerinde Kanat Mekanik Davranış Analizi – Teorik Yaklaşım”, Rüzgar Enerjisi Dergisi, Şubat-Mart’16, Sayı 09, Özgün Basım Tanıtım, İstanbul. KELEŞ Ruşen, Can HAMAMCI, Çevrebilim, İmge Kitabevi, Ankara, 2002. KESKİN Gökhan, “Başarma İsteği ve Hırs”, Atılım Üniversitesi, Yıl 10, Sayı 38, 2015. KOÇ Erdem, M. Can ŞENEL, “Dünyada ve Türkiye’de Enerji Durumu - Genel Değerlendirme,” Mühendis ve Makina, C. 54, Sayı 639, 2013. 144 Küresel Rekabet Edebilirlik Endeksi 2016-2016 Raporu, http://www.rekabet.gov.tr/tr- TR/Rekabet-Yazisi/Kuresel-Rekabet-Edebilirlik-Endeksi-2015-2016-Raporu, (20.05.2016). MACİT Fatih, “ABD’deki Kaya Gazı Devrimi Ve Lng İhracatının Geleceğine İlişkin Tahminler”, Hazar Strateji Enstitüsü, http://www.hazar.org/UserFiles/yayinlar/raporlar/kaya_gazi_28_10_2014/kaya_ gazi_s unum_web.pdf, (18.03.2016). MCLEİSH Ewan, Enerji Krizi, (çev: Emine Bademci), Tübitak Popüler Bilim Kitapları, 1. B., 2013, Ankara. MUCUK Mehmet, UYSAL Doğan, “Türkiye Ekonomisinde Enerji Tüketimi ve Ekonomik Büyüme”, Maliye Dergisi, 157, 2009, ss.105-115. NARİN Müslüme, Fahriye Öztürk, ‘‘Türkiye Ekonomisinde Enerji İthalatı Cari Açık İlişkisi’’, Asomedya, Ankara Sanayi Odası Yayın Organı, Mart/Nisan 2014, ss. 1-96. Nükleer Teknoloji Bilgi Ptatformu, Birincil Enerjiler, Doğalgaz Enerjisi (Termik), http://www.nukte.org/dogalgazenerjisi, (02.03.2016). Nükleer Teknoloji Bilgi Platformu, Nükleer Enerji, http://www.nukte.org/atomenerjisi; (04.03.2016). Nükleer Enerji Proje Uygulama Daire Başkanlığı, Nükleer Santraller ve Ülkemizde Kurulacak Nükleer Santrale İlişkin Bilgiler, Yayın No: 1, http://www.nukleer.gov.tr/index.php/nukleer-santral-projeleri, (03/01/2015). OĞAN Sinan, Mavi Akım Projesi: Bir Enerji Stratejisi ve Stratejisizliği Örneği, http://www.emreozgur.com/Mavi.pdf, (19.05.2016). OVALI Serap, “Küresel Rekabet Açısından Türkiye’nin Konumu Üzerine Bir Değerlendirme”, Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi, Yıl:7, sayı:13, 2014, ss 17-36. Overview of Natural Gas, http://naturalgas.org/overview/history/, (02.03.2016). OZAN Bahar, "Türkiye’de Enerji Sektörü Üzerine Bir Değerlendirme."Sosyal ve Beşeri Bilimler Araştırmaları Dergisi1(14), 2011. ÖZATAY Fatih, Finansal Krizler ve Türkiye, Doğan Kitap, 5.B., İstanbul, Eylül 2014. ÖZDEMİR Esra, Türkiye’de Uzun Dönem Arz ve Talep Projeksiyonları ve Değerlendirmesi, Uludağ Üniversitesi, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Bursa, 2013. 145 ÖZGENÇ Nazlıhan, “Sürdürülebilirlik Temelinde Yoksulluk Kavramının Yeniden Yorumlanması: Yoksulluk Düğümü”, Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, Yıl: 15 Sayı: 35, Tarih: Temmuz – Aralık 2015, ss. 102-103. ÖZTÜRK Nihat, Mehmet BİLGİÇ, Cemali ARSLAN, “Hidrojen Enerjisi ve Türkiye’de ki Hidrojen Potansiyeli”, http://www.emo.org.tr/ekler/51c5ffd6b62cc21_ek.pdf, (01.05.2016). PARASIZ İlker, İktisadın A B C’si, Ezgi Kitabevi, 5. B., Bursa 2003. PEKER Osman, “Türkiye’deki Cari Açık Sürdürülebilir mi? Ekonometrik Bir Analiz”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (17), 2009 / 1. Petrol Platformu Derneği, Türkiye’de Petrol Üretimi, http://www.petform.org.tr/?lang=tr&a=2&s=1, (28.02.2016). Petrol Platformu Derneği, Doğalgaz Nedir?, http://www.petform.org.tr/?lang=tr&a=2&s=4, (02.03.2016). RAMAZANOĞLU Geybulla, İ. Atilla ACAR, Bekir Gövdere; “Yeni Kriz Enerji Krizi Mi?” Alanya İşletme Fakültesi Dergisi1/2, 2009. Rüzgar Enerjisi, Wind Energy Magazine, Şubat-Mart’16, Sayı 9, s. 14. SEYDİOĞULLARI Hatice Selcen, TMMOB Şehir Planlamacıları Odası, “Sürdürülebilir Kalkınma için Yenilenebilir Enerji”, Planlama 2013;23(1), ss. 19-25. Stratejik Araştırmalar Enstitüsü, “Enerji Güvenliğine Ortak Çözüm Arayışları”, Harp Akademileri Basımevi, Uluslararası Sempozyum 28-29 Nisan 2009, İstanbul, ss. 155-156. Sorensen Bent, Renewable Energy, 2. Baskı, 2003. SU Şükrü, Mustafa İLBAŞ, “Dünya’da Ve Türkiye’de Jeotermal, Rüzgar Ve Diğer Yenilenebilir Enerjilerin Kullanımı”, Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklan Sempozyumu ve Sergisi Bildiriler Kitabı, Netform Matbaacılık, Kayseri, Ekim 2003. ŞEVİK Seyfi, Küresel Ekonomik Kriz Ve Türkiye Enerji Sektörüne Etkileri, http://www.dektmk.org.tr/pdf/enerji_kongresi_11/31.pdf, (13.01.2016). ŞENGÜLER İlker, http://www.mta.gov.tr/v2.0/birimler/redaksiyon/ekonomi- bultenleri/2012_13/MTA_EkonomiBulteni_13_8-ilkersenguler.pdf, (19.03.2016). ŞAHİN Vedat, Enerji Sektöründe Yeniden Yapılanma Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Yiltem Reklam ve Basım, İstanbul. 146 ŞAHİN Begüm ERDİL, “Türkiye’nin Cari Açık Sorunu”, Ekonomi Bilimleri Dergisi, C. 3, No 2, 2011, ss, 47-56. TAŞDEMİR Şule, Enerji Kaynaklarında Dışa Bağımlılık Sorununun Makro Ekonomik Etkileri, Mustafa Kemal Üniversitesi, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Hatay, 2014. TEZCAN Ümran Ün, Dalga Enerjisi, Teknolojisi, Ekonomisi, Çevresel Etkisi ve Dünyadaki Durumu, s.8, http://www.emo.org.tr/ekler/6a781dbfd8e524b_ek.pdf, (18.03.2016). TEZEKİÇİ Selman, ‘‘Türkiye’de Enerji Sektörü ve Elektrik Enerjisi Talep Projeksiyonu (Kaynaklar- Politikalar)’’, İstanbul Üniversitesi (Yayımlanmamış Doktora Tezi), İstanbul, 2005. TİFTİKÇİGİL Burcu Yavuz, Çağla Gül YESEVİ, Türkiye’nin Enerji Görünümü Stratejiler ve İlişkiler, Derin Yayınları, İstanbul, 2015. Tmmob Makine Mühendisleri Odası, Türkiye’nin Enerji Görünümü Oda Raporu, , Ankara, Mart 2010. The World Bank, Odak Notu, Aralık 2014, http://www.worldbank.org/content/dam/Worldbank/document/eca/turkey/tr- focus-note- dec-2014-tr.pdf, (28.05.2016). Türkiye’nin Enerji Profili ve Stratejisi, http://www.mfa.gov.tr/turkiye_nin-enerji- stratejisi.tr.mfa, (02.04.2016). Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği, Türkiye Rüzgar Enerjisi İstatistik Raporu, Temmuz 2014. Türkiye İhracatçılar Meclisi, Ekonomi ve Dış Ticaret Raporu 2015, Küçük Mucizeler Yayıncılık, İstanbul. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Ekonomik Rapor 2010, Özyurt Matbaacılık, Ankara. Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü, Kömür(Linyit) Sektör Raporu- 2009, Ankara, 2010. Türkiye Çevre Vakfı Yayını, Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Kaynakları, Yayın No: 175, Ankara, Aralık 2006. Türkiye Petrolleri, 2013 yılı Ham Petrol ve Doğalgaz Sektör Raporu, Mayıs 2014. Türkiye Petrolleri, 2014 Yılı Ham Petrol ve Doğalgaz Sektör Raporu, Mayıs 2015. 147 Türkiye Petrolleri, 2015 Yılı Ham Petrol ve Doğalgaz Sektör Raporu, Mayıs 2016. Türkiye’de Doğalgaz, http://www.armagaz.com.tr/Turkiyede-Dogalgaz/72, (02.03.2016). Türkiye Atom Enerjisi Kurumuı, Günümüzde Nükleer Enerjiye Genel Bakış, 2010, http://www.taek.gov.tr/nukleer- guvenlik/nukleer-enerji-ve-reaktorler/166- gunumuzde-nukleer-enerji-rapor/435- bolum-01-gunumuzde-nukleer- enerjiye-genel-bakis.html, (03.03.2016). UYSAL Duygu, Kubilay Çağrı YILMAZ, Taner TAŞ, “Enerji İthalatı ve Cari Açık İlişkisi: Türkiye Örneği”, Muş Alparslan Ünı̇versı̇tesı̇, Sosyal Bilimler Dergisi, C. 3, Sayı: 1, Haziran 2015, ss. 65-66. ÜNSAL M. Erdal, Uluslararası İktisat: Uluslararası İktisat Teori Politika ve Açık Ekonomi Makro İktisadı, 1. B., İmaj Yayınevi, Ankara, 2005. ÜNVER Özkan, Türkiye’de Elektrik Üretimi ve Tüketimi, Ankara, 1973. VARINCA Kamil B., M. Talha Gönüllü, Türkiye’de Güneş Enerjisi Potansiyeli ve Bu Potansiyelin Kullanım Derecesi, Yöntemi ve Yaygınlığı Üzerine Bir Araştırma, http://www.solar-academy.com/menuis/Turkiye-de-Gunes-Enerjisi-Potansiyeli- ve- Kullanimi.021859.pdf, ss. 274-275, (20.04.2016). YAMAN Yusuf, Enerji Tasarrufu Ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları, Birsen Yayınevi, İstanbul, 2007. YANAR Rüstem, ‘‘Türkiye’de Enerji Tüketimi, Ekonomik Büyüme ve Cari Açık İlişkisi”, Ekonomi Bilimleri Dergisi, C. 3, No:2, 2011. Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü, Rüzgar Enerjisi Çalışmaları, http://www.eie.gov.tr/eie-web/turkce/YEK/ruzgar/ruzgar_en_hak.html, (06.03.2016). Yenilenebilir Enerji Kaynakları, s. 2, http://www.mmo.org.tr/resimler/dosya_ekler/9514e888b8f2aca_ek.pdf, (23.03.2016). Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü, Güneş Enerjisi ve Teknolojileri, http://www.eie.gov.tr/yenilenebilir/g_enj_tekno.aspx, (05.03.2016). YERGİN Daniel, Enerjinin Geleceği -Petrol, Doğalgaz, Elektrik, (çev: Ümit Şensoy), Optimist Yayım, Kasım 2014, İstanbul. YERGİN Danıel, Enerjinin Geleceği -İklim Değişikliği, Yeni Enerjiler, Geleceğin Dünyası-, (Çev. Ümit Şensoy), Optimist Yayın, Kasım 2014, İstanbul. 148 YILDIZ Dursun, Cengiz Pertev Üretimin Enerjisi, Teknik Hazırlık ve Basım Dünya Yayıncılık, İstanbul, Ocak 2009. YILDIZ Dursun, Hidroelektrik Enerji Politikaları ve Hes Projeleri, http://www.emo.org.tr/ekler/9150556e7dfbfb6_ek.pdf?dergi=649, s. 25, (19.05.2016). YILDIZ Dursun, “Kaya Gazı Devriminin Gücü: Su”, 2013, s.5, http://topraksuenerji.org/TSE_RAPORU_KAYA.pdf, (18.03.2016). YILDIZ Taner, ‘‘Enerji Sektörüne On Yılda Elli Milyar Dolar Yatırım’’, Yükselen Türkiye Ekonomisinin 10 Yılı, Desen Ofset, Ankara, 2014, s. 27. YILMAZ Edip, http://www.emo.org.tr/ekler/2bd1aedcca34c14_ek.pdf, (20.05.2016). YILMAZ Sait, Enerji Güvenliği, http://ees2.beykent.edu.tr/WebProjects/Uploads/yilmaz-haziran.pdf, (18.05.2016). YORULMAZ Şerife, “Türkiye’de Kömürün Keşfi ve Kömür İşletme İmtiyazları(1829- 1937)”, Türkiye 11. Kömür Kongresi Bildiriler Kitabı, Haziran 1998, Bartın-Amasra. YÜCEL Fatih, Rüstem YANAR. “Türkiye’de Cari İşlem Açıkları Sürdürülebilir mi? Zaman Serileri Perspektifinden Bir Bakış”, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. 14, Sayı 2, 2005, ss. s.483-492. 149 EKLER Ek 1- Türkiye Enerji Dengesi Yıl Fasıl İhracat İthalat Dolar Enerji Dengesi (Milyon $) Dolar 1980 27 59 3.907 -3.847 1981 27 114 3.916 -3.802 1982 27 345 3.847 -3.503 1983 27 235 3.742 -3.508 1984 27 413 3.790 -3.377 1985 27 377 3.780 -3.403 1986 27 185 2.182 -1.998 1987 27 237 3.159 -2.922 1988 27 334 3.046 -2.712 1989 27 259 3.247 -2.989 1990 27 296 4.622 -4.326 1991 27 290 3.757 -3.467 1992 27 233 3.760 -3.527 1993 27 177 3.965 -3.788 1994 27 244 3.818 -3.574 1995 27 290 4.621 -4.331 1996 27 276 5.917 -5.641 1997 27 192 6.068 -5.876 1998 27 259 4.509 -4.250 1999 27 337 5.377 -5.040 2000 27 329 9.541 -9.211 2001 27 445 8.339 -7.895 2002 27 692 9.204 -8.512 2003 27 980 11.575 -10.595 2004 27 1.429 14.407 -12.978 2005 27 2.641 21.256 -18.614 2006 27 3.567 28.859 -25.292 2007 27 5.148 33.883 -28.735 2008 27 7.532 48.281 -40.749 2009 27 3.921 29.905 -25.984 2010 27 4.469 38.497 -34.028 2011 27 6.539 54.118 -47.579 2012 27 7.708 60.117 -52.409 2013 27 6.725 55.917 -49.193 2014 27 6.112 54.889 -48.778 2015 27 4.518 37.841 -33.323 Kaynak: TUİK verilerinden elde edilmiştir, (20.03.2016). 150 Ek 2- Türkiye Dış Ticaret Dengesi Yıl İhracat İthalat Dolar Dış Ticaret (Milyon $) Dolar Dengesi 1980 2.910 7.909 -4.999 1981 4.703 8.933 -4.230 1982 5.746 8.843 -3.096 1983 5.728 9.235 -3.507 1984 7.134 10.757 -3.623 1985 7.958 11.343 -3.385 1986 7.457 11.105 -3.648 1987 10.190 14.158 -3.967 1988 11.662 14.335 -2.673 1989 11.625 15.792 -4.167 1990 12.959 22.302 -9.342 1991 13.593 21.047 -7.453 1992 14.715 22.871 -8.156 1993 15.345 29.428 -14.083 1994 18.106 23.270 -5.164 1995 21.637 35.709 -14.071 1996 23.224 43.627 -20.402 1997 26.261 48.559 -22.297 1998 26.974 45.921 -18.947 1999 26.587 40.671 -14.084 2000 27.775 54.503 -26.727 2001 31.334 41.399 -10.064 2002 36.059 51.554 -15.494 2003 47.253 69.340 -22.086 2004 63.167 97.540 -34.372 2005 73.476 116.774 -43.297 2006 85.535 139.576 -54.041 2007 107.272 170.063 -62.790 2008 132.027 201.964 -69.936 2009 102.143 140.928 -38.785 2010 113.883 185.544 -71.661 2011 134.907 240.842 -105.934 2012 152.462 236.545 -84.083 2013 151.803 251.661 -99.858 2014 157.610 242.177 -84.566 2015 143.850 207.206 -63.356 Kaynak: TUİK verilerinden elde edilmiştir, (20.03.2016). 151 Ek 3- İhracatın İthalatı Karşılama Oranı Yıllar İhracatın İthalatı Karşılama Oranı 1980 36,8 1981 52,6 1982 65,0 1983 62,0 1984 66,3 1985 70,2 1986 67,1 1987 72,0 1988 81,4 1989 73,6 1990 58,1 1991 64,6 1992 64,3 1993 52,1 1994 77,8 1995 60,6 1996 53,2 1997 54,1 1998 58,7 1999 65,4 2000 51,0 2001 75,7 2002 69,9 2003 68,1 2004 64,8 2005 62,9 2006 61,3 2007 63,1 2008 65,4 2009 72,5 2010 61,4 2011 56,0 2012 64,5 2013 60,3 2014 65,1 Kaynak: TUİK verilerinden elde edilmiştir, (23.03.2016). 152 Ek 4- Cari Denge ve GDP Yıl Cari İşlemler GDP Cari (Milyon $) Hesabı Denge/GDP 1980 -3.408 67 457 -5,05% 1981 -1.936 70 419 -2,75% 1982 -952 63 485 -1,50% 1983 -1.923 60 373 -3,19% 1984 -1.439 58 643 -2,45% 1985 -1.013 66 408 -1,53% 1986 -1.465 75 018 -1,95% 1987 -806 85 638 -0,94% 1988 1.596 90 495 1,76% 1989 938 106 123 0,88% 1990 -2.625 149 195 -1,76% 1991 250 149 156 0,17% 1992 -974 156 656 -0,62% 1993 -6.433 177 332 -3,63% 1994 2.631 131 639 2,00% 1995 -2.339 168 080 -1,39% 1996 -2.437 181 077 -1,35% 1997 -2.638 188 735 -1,40% 1998 2.000 270 947 0,74% 1999 -925 247 544 -0,37% 2000 -9.920 265 384 -3,74% 2001 3.760 196 736 1,91% 2002 -626 230 494 -0,27% 2003 -7.554 304 901 -2,48% 2004 -14.198 390 387 -3,64% 2005 -20.980 481 497 -4,36% 2006 -31.168 526 429 -5,92% 2007 -36.949 648 754 -5,70% 2008 -39.425 742 094 -5,31% 2009 -11.358 616 703 -1,84% 2010 -44.616 731 608 -6,10% 2011 -74.402 773 980 -9,61% 2012 -47.961 786 283 -6,10% 2013 -63.608 823 044 -7,73% 2014 -43.552 799 370 -5,45% Kaynak: TCMB verilerinden elde edilmiştir. 153 Ek 5- Dış Ticaret Dengesi İçinde Enerji Dengesinin Payı Yıl Dış Ticaret Enerji Dengesi ED/DTD (Milyon $) Dengesi 1980 -4.999 -3.847 77% 1981 -4.230 -3.802 90% 1982 -3.096 -3.733 121% 1983 -3.507 -3.507 100% 1984 -3.623 -3.377 93% 1985 -3.385 -3.403 101% 1986 -3.648 -1.997 55% 1987 -3.967 -2.921 74% 1988 -2.673 -2.711 101% 1989 -4.167 -2.988 72% 1990 -9.342 -4.326 46% 1991 -7.453 -3.466 47% 1992 -8.156 -3.526 43% 1993 -14.083 -3.788 27% 1994 -5.164 -3.573 69% 1995 -14.071 -4.331 31% 1996 -20.402 -5.640 28% 1997 -22.297 -5.875 26% 1998 -18.947 -4.250 22% 1999 -14.084 -5.040 36% 2000 -26.727 -9.211 34% 2001 -10.064 -7.894 78% 2002 -15.494 -8.512 55% 2003 -22.086 -10.594 48% 2004 -34.372 -12.978 38% 2005 -43.297 -18.614 43% 2006 -54.041 -25.291 47% 2007 -62.790 -28.735 46% 2008 -69.936 -40.749 58% 2009 -38.785 -25.984 67% 2010 -71.661 -34.027 47% 2011 -105.934 -47.578 45% 2012 -84.083 -52.409 62% 2013 -99.858 -49.192 49% 2014 -84.566 -48.777 58% 2015 -63.356 -33.323 53% Kaynak: TUİK verilerinden elde edilmiştir, (20.03.2016). 154 Ek 6- Enerji kaynaklarına göre elektrik enerjisi üretimi ve payları Yıl Toplam Kömür Sıvı Doğal Hidrolik Yenilenebilir yakıtlar gaz Enerji ve Atıklar (1) (GWh) (%) 1970 8.623 32,7 30,2 - 35,2 1,9 1971 9.781 30,4 41,2 - 26,7 1,7 1972 11.242 26,0 43,9 - 28,5 1,6 1973 12.425 26,1 51,3 - 21,0 1,6 1974 13.477 28,8 44,8 - 24,9 1,5 1975 15.623 26,3 34,5 - 37,8 1,4 1976 18.283 23,7 29,6 - 45,8 0,9 1977 20.565 23,8 33,4 - 41,7 1,1 1978 21.726 25,7 30,7 - 43,0 0,6 1979 22.522 28,6 25,1 - 45,7 0,6 1980 23.275 25,6 25,0 - 48,8 0,6 1981 24.673 24,9 23,6 - 51,1 0,4 1982 26.552 24,2 22,4 - 53,4 0,0 1983 27.347 31,4 27,1 - 41,5 0,0 1984 30.614 33,0 23,0 - 43,9 0,1 1985 34.219 43,9 20,7 0,2 35,2 0,0 1986 39.695 49,0 17,6 3,4 29,9 0,1 1987 44.353 39,8 12,4 5,7 42,0 0,1 1988 48.049 26,0 6,9 6,7 60,3 0,1 1989 52.043 38,9 8,2 18,3 34,5 0,1 1990 57.543 35,1 6,8 17,7 40,2 0,2 1991 60.246 35,8 5,6 20,8 37,6 0,2 1992 67.342 36,5 7,8 16,0 39,5 0,2 1993 73.808 32,1 7,0 14,6 46,1 0,2 1994 78.322 36,0 7,1 17,6 39,1 0,2 1995 86.247 32,5 6,7 19,2 41,2 0,4 1996 94.862 32,0 6,9 18,1 42,7 0,3 1997 103.296 32,8 6,9 21,4 38,5 0,4 1998 111.022 32,2 7,2 22,4 38,0 0,3 1999 116.440 31,8 6,9 31,2 29,8 0,3 2000 124.922 30,6 7,5 37,0 24,7 0,3 2001 122.725 31,3 8,4 40,4 19,6 0,3 2002 129.400 24,8 8,3 40,6 26,0 0,3 2003 140.581 22,9 6,6 45,2 25,1 0,2 2004 150.698 22,8 5,0 41,3 30,6 0,3 2005 161.956 26,6 3,4 45,3 24,4 0,3 2006 176.300 26,4 2,4 45,8 25,1 0,3 2007 191.558 27,9 3,4 49,6 18,7 0,4 2008 198.418 29,1 3,8 49,7 16,8 0,6 2009 194.813 28,6 2,5 49,3 18,5 1,2 2010 211.208 26,1 1,0 46,5 24,5 1,9 2011 229.395 28,8 0,4 45,4 22,8 2,6 2012 239.497 28,4 0,7 43,6 24,2 3,1 2013 240.154 26,6 0,7 43,8 24,7 4,2 2014 251.963 30,2 0,9 47,9 16,1 4,9 Kaynak: TEİAŞ, Türkiye Elektrik Üretim - İletim İstatistikleri (1) Jeotermal, rüzgar, katı biyokütle, güneş, biogaz ve atık kaynaklarını içerir. 155 Ek-7 Toplam İthalat ve Enerji İthalatı Yıl Toplam İthalat Enerji İthalatı En.İt/Top.İt (Milyon Dolar) (Milyon Dolar) 1980 7.909 3.907 49% 1981 8.933 3.916 44% 1982 8.843 3.847 44% 1983 9.235 3.742 41% 1984 10.757 3.790 35% 1985 11.343 3.780 33% 1986 11.105 2.182 20% 1987 14.158 3.159 22% 1988 14.335 3.046 21% 1989 15.792 3.247 21% 1990 22.302 4.622 21% 1991 21.047 3.757 18% 1992 22.871 3.760 16% 1993 29.428 3.965 13% 1994 23.270 3.818 16% 1995 35.709 4.621 13% 1996 43.627 5.917 14% 1997 48.559 6.068 12% 1998 45.921 4.509 10% 1999 40.671 5.377 13% 2000 54.503 9.541 18% 2001 41.399 8.339 20% 2002 51.554 9.204 18% 2003 69.340 11.575 17% 2004 97.540 14.407 15% 2005 116.774 21.256 18% 2006 139.576 28.859 21% 2007 170.063 33.883 20% 2008 201.964 48.281 24% 2009 140.928 29.905 21% 2010 185.544 38.497 21% 2011 240.842 54.118 22% 2012 236.545 60.117 25% 2013 251.661 55.917 22% 2014 242.177 54.889 23% Kaynak: TUİK verilerinden elde edilmiştir, (15.12.2015). 156 Ek 8- Türkiye’de Cari Açık Gelişimi (Milyon Dolar) CARİ İŞLEMLER YILLAR HESABI 1980 -3.408 1981 -1.936 1982 -952 1983 -1.923 1984 -1.439 1985 -1.013 1986 -1.465 1987 -806 1988 1.596 1989 938 1990 -2.625 1991 250 1992 -974 1993 -6.433 1994 2.631 1995 -2.339 1996 -2.437 1997 -2.638 1998 2.000 1999 -925 2000 -9.920 2001 3.760 2002 -626 2003 -7.554 2004 -14.198 2005 -20.980 2006 -31.168 2007 -36.949 2008 -39.425 2009 -11.358 2010 -44.616 2011 -74.402 2012 -47.961 2013 -63.608 2014 -43.552 Kaynak: TCMB verilerinden hazırlanmıştır. 157 Ek 9- GDP İçinde Enerji Dengesinin Payı Yıl Enerji GDP ED/ GDP (Milyon $) Dengesi 1980 -3.847 67 457 -5,70% 1981 -3.802 70 419 -5,40% 1982 -3.733 63 485 -5,88% 1983 -3.507 60 373 -5,81% 1984 -3.377 58 643 -5,76% 1985 -3.403 66 408 -5,12% 1986 -1.997 75 018 -2,66% 1987 -2.921 85 638 -3,41% 1988 -2.711 90 495 -3,00% 1989 -2.988 106 123 -2,82% 1990 -4.326 149 195 -2,90% 1991 -3.466 149 156 -2,32% 1992 -3.526 156 656 -2,25% 1993 -3.788 177 332 -2,14% 1994 -3.573 131 639 -2,71% 1995 -4.331 168 080 -2,58% 1996 -5.640 181 077 -3,11% 1997 -5.875 188 735 -3,11% 1998 -4.250 270 947 -1,57% 1999 -5.040 247 544 -2,04% 2000 -9.211 265 384 -3,47% 2001 -7.894 196 736 -4,01% 2002 -8.512 230 494 -3,69% 2003 -10.594 304 901 -3,47% 2004 -12.978 390 387 -3,32% 2005 -18.614 481 497 -3,87% 2006 -25.291 526 429 -4,80% 2007 -28.735 648 754 -4,43% 2008 -40.749 742 094 -5,49% 2009 -25.984 616 703 -4,21% 2010 -34.027 731 608 -4,65% 2011 -47.578 773 980 -6,15% 2012 -52.409 786 283 -6,67% 2013 -49.192 823 044 -5,98% 2014 -48.777 799 370 -6,10% Kaynak: TÜİK ve TCMB verilerinden hazırlanmıştır. 158 Ek10- Ekonomik Göstergeler Cari. En. Den./Cari Yıl En. Den./GDP En. Den./DTD Den./GDP Açık D.T/GDP 1980 -5,70% 77% -5,05% 113% -7,41% 1981 -5,40% 90% -2,75% 196% -6,01% 1982 -5,88% 121% -1,50% 368% -4,88% 1983 -5,81% 100% -3,19% 182% -5,81% 1984 -5,76% 93% -2,45% 235% -6,18% 1985 -5,12% 101% -1,53% 336% -5,10% 1986 -2,66% 55% -1,95% 136% -4,86% 1987 -3,41% 74% -0,94% 362% -4,63% 1988 -3,00% 101% 1,76% -170% -2,95% 1989 -2,82% 72% 0,88% -319% -3,93% 1990 -2,90% 46% -1,76% 165% -6,26% 1991 -2,32% 47% 0,17% -1387% -5,00% 1992 -2,25% 43% -0,62% 362% -5,21% 1993 -2,14% 27% -3,63% 59% -7,94% 1994 -2,71% 69% 2,00% -136% -3,92% 1995 -2,58% 31% -1,39% 185% -8,37% 1996 -3,11% 28% -1,35% 231% -11,27% 1997 -3,11% 26% -1,40% 223% -11,81% 1998 -1,57% 22% 0,74% -213% -6,99% 1999 -2,04% 36% -0,37% 545% -5,69% 2000 -3,47% 34% -3,74% 93% -10,07% 2001 -4,01% 78% 1,91% -210% -5,12% 2002 -3,69% 55% -0,27% 1360% -6,72% 2003 -3,47% 48% -2,48% 140% -7,24% 2004 -3,32% 38% -3,64% 91% -8,80% 2005 -3,87% 43% -4,36% 89% -8,99% 2006 -4,80% 47% -5,92% 81% -10,27% 2007 -4,43% 46% -5,70% 78% -9,68% 2008 -5,49% 58% -5,31% 103% -9,42% 2009 -4,21% 67% -1,84% 229% -6,29% 2010 -4,65% 47% -6,10% 76% -9,79% 2011 -6,15% 45% -9,61% 64% -13,69% 2012 -6,67% 62% -6,10% 109% -10,69% 2013 -5,98% 49% -7,73% 77% -12,13% 2014 -6,10% 58% -5,45% 112% -10,58% Kaynak: TÜİK ve TCMB verilerinden hazırlanmıştır. 159 Ek 12- Dünyada İşletmedeki ve İnşaat Halindeki Nükleer Santral Sayıları ile Ülkelerin Elektrik Üretiminde Nükleer Enerjinin Payı Ülkeler İşletmedeki İnşaat Elektrik Üretiminde Nükleer Aşamasındaki Nükleer Enerjinin Santral Sayısı* Santral Sayısı* Payı (%)** ABD 99 5 %19,5 Fransa 58 1 %76,3 Japonya 43 2 %0,5 Rusya 35 8 %16,3 Çin 33 22 %3,0 Güney Kore 25 3 %31,7 Hindistan 21 6 %3,5 Kanada 19 - %16,6 Birleşik Krallık 15 - %18,9 Ukrayna 15 2 %56,5 İsveç 10 - %34,3 Almanya 8 - %14,1 İspanya 7 - %20,3 Belçika 7 - %37,5 Çek Cumhuriyet 6 - %32,5 Tayvan 6 2 %16,3 İsviçre 5 - %33,5 Finlandiya 4 1 %33,7 Macaristan 4 - %52,7 Slovakya 4 2 %55,9 Pakistan 3 2 %4,4 Arjantin 3 1 %4,8 Brezilya 2 1 %2,8 Bulgaristan 2 - %31,3 Meksika 2 - %6,8 Romanya 2 - %17,3 Güney Afrika 2 - %4,7 Ermenistan 1 - %34,5 İran 1 - %1,3 Hollanda 1 - %3,7 Slovenya 1 - %38 BAE - 4 - Beyaz Rusya - 2 - TOPLAM 444 64 Dünya geneli %11 *UAEA 20 Nisan 2016 itibarıyla **IEA Enerji İstatistikleri Kaynak: Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Dünya ve Ülkemiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Görünümü, Strateji Geliştirme Başkanlığı, Sayı: 12, 1 Nisan 2016, s.65. 160 Ek 13-2014 YILI GENEL ENERJİ DENGE TABLOSU (13.11.2015) (Orijinal Birimler) Enerji Kaynak Türleri T.Köm. Linyit Asfaltit Kok P.Ko Odu Hay.Bit.A Petrol Doğalga Hidro Bioyak Rüzg Elektr Jeo.Isı Güneş k n rt. z lik ıt ar ik -D. Enerji Arz/Talep (B.Ton) (B.Ton) (B.Ton) (B.To (B.To (B.To (B.Ton) (B.Ton (106Sm3 (GWh (Bin (GW (GWh (Bin (Bin Dağılımı n) n) n) ) ) ) Ton) h) ) Tep) Tep) Yerli Üretim (+) 1.833 62.573 843 7.206 4.577 2.354 502 40.645 91 8.520 3.524 803 İthalat (+) 29.816 352 4.074 36.785 49.262 7.805 İhracat (-) 64 5 5.293 633 2.696 İhrakiye (-) 4.027 0 Stok Değişimi (+/-) -121 2.083 -72 -233 240 -380 -4 İstatistiksel Fark %(+/-) 1% 1% 0% 0% 1% 0% 0% -5% 1% 0% 0% 0% 0% 0% 0% Birincil Enerji Arzı 31.464 64.656 771 347 3.841 7.206 4.577 30.059 48.751 40.645 87 8.520 5.109 3.524 803 Çevrim ve Enerji -20.409 -57.461 -458 4.388 0 0 -245 -2.854 -26.850 - 0 - 202.3 -2.033 0 Sektörü 40.645 8.520 05 Elektrik Santralları -14.044 -57.411 -458 -245 -874 -25.426 - - 251.9 -2.033 40.645 8.520 63 Kok Fabrikaları -5.722 4.388 Petrokimya Feedstock -1.193 Petrol Rafinerileri -787 -1.181 -1.009 İç Tüketim ve Kayıp -643 -50 -243 - 48.64 9 Toplam Nihai Enerji 11.055 7.195 313 4.735 3.841 7.206 4.332 27.205 21.901 0 87 0 207.4 1.491 803 Tüketimi 14 Sektörler Toplamı 10.937 7.087 313 4.735 3.790 7.206 4.332 28.649 21.661 0 87 0 207.3 1.491 803 76 Sanayi Tüketimi 5.304 4.077 157 4.647 3.790 0 0 947 8.692 0 0 0 99.99 0 280 1 Gıda 75 341 6 12 636 5.973 Şeker 5 66 48 19 222 630 Tekstil 51 682 2 734 15.62 1 161 Kağıt 44 165 5 231 5.377 Seramik 58 227 44 8 800 877 Cam ve Cam Ürünleri 0 0 3 700 715 Kimya-Petrokimya 104 382 4 522 10.72 2 Gübre 0 0 0 634 252 Çimento 2.791 1.687 3.540 25 101 10.60 3 Demirçelik 942 0 4.360 14 1.368 20.68 4 Demirdışı Metaller 8 0 8 2 487 2.417 Motorlu Kara Taşıt 1 7 4 195 5.963 Sanayi Diğer Sanayi 1.225 520 157 231 200 849 2.062 20.15 280 7 Ulaştırma 0 0 0 0 0 0 0 22.705 459 0 87 0 917 0 0 Demiryolları 157 237 Denizyolları 417 Havayolları 1.284 Boru Hatları 376 250 Karayolları 20.847 83 87 430 Diğer Sektörler 5.633 3.010 156 88 0 7.206 4.332 1.735 12.510 0 0 0 106.4 1.491 523 68 Konut ve Hizmetler 5.616 3.007 156 88 7.206 4.332 841 12.382 101.3 1.082 523 07 Tarım 17 3 894 128 5.161 409 Enerji Dışı 3.262 0 Elektrik Enerjisi 38.693 36.615 954 1.433 2.145 120.576 40.645 8.520 251.9 2.364 17 Üretimi (GWh) 63 Kurulu Güç Kapasitesi 6.398 8.281 135 299 1.058 25.631 23.643 3.630 69.52 405 40 (MW) 0 Nüfus 77,7 milyon Fert Başına Enerji Tüketimi 1.595 Fert Başına Elektrik Tüketimi Net: 2.669 (kep/k): (kWh/k) Brüt: 3.243 Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Genel Enerji Denge Tabloları. 162 Ek 14-Birincil Enerji Kaynakları Üretim Projeksiyonu (Orjinal Birimler) Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 163 Ek 15-Birincil Enerji Kaynakları Talep Projeksiyonu (Orjinal Birimler) Kaynak: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 164