T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İSLÂM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI İSLÂM TARİHİ BİLİM DALI İSLÂM SİYASİ TARİHİNDE ŞÜRAHBİL BİN HASENE YÜKSEK LİSANS TEZİ Hatice DOKGÖZ BURSA 2019 T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İSLÂM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI İSLÂM TARİHİ BİLİM DALI İSLÂM SİYASİ TARİHİNDE ŞÜRAHBİL BİN HASENE YÜKSEK LİSANS TEZİ Hatice DOKGÖZ Danışman Prof. Dr. Âdem APAK BURSA 2019 ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Hatice Dokgöz Üniversite : Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : İslâm Tarihi ve Sanatları Bilim Dalı : İslâm Tarihi Tezin Niteliği : Yüksek Lisans Sayfa Sayısı : xii/78 Mezuniyet Tarihi : 2019 Tez Danışmanı : Prof. Dr. Âdem Apak İSLÂM SİYASÎ TARİHİNDE ŞÜRAHBİL BİN HASENE İslâm Siyasi Tarihinde Şürahbîl bin Hasene isimli çalışmamızda Şürahbîl b. Hasene’nin hayatı ve siyasi kimliğinin araştırılması hedeflenmiştir. Erken dönemde İslâma giren sahâbî, ailesiyle birlikte hicret ettiği Habeşistan’dan hicrî 7 yılında son kafileyle dönmüştür. Hicretten dönüş yolunda Resûlullah’ın Habeşistan’dayken evlendiği eşi Ümmü Habîbe’ye eşlik etmiştir. Resûlullah’ın kâtipliğini yapmış ve elçilik görevi için Mısır’a gönderilmiştir. Hz. Ebû Bekir’in halifeliği döneminde ilk kumandanlık görevini Ridde savaşlarında yapmıştır. Kumandanlık görevine Şam fetihleri için gönderilen orduda devam etmiştir. Pekçok bölgenin fethine katılan Şürahbîl, Ürdün bölgesinin tamamını fethederek “Ürdün Fatihi” sıfatını almıştır. Hicrî 18 yılında Amvâs Tâunu’nda vefat eden Şürahbîl b. Hasene adına inşa edilmiş muhtelif bölgelerde 4 adet kabir bulunmaktadır. Anahtar Kelimeler: Şürahbîl b. Hasene, Sahâbî, Kâtiplik, Fetih, Kumandan, Şam Fetihleri, Ürdün, Kilis i ABSTARCT Mane and Surname : Hatice Dokgoz University : Bursa Uludag University Institution : Social Science Institution Field : Islamic History and Arts Branch : Islamic History Degree Awerded : Master Page Number : xii/78 Degree Date : 2019 Supervisor (s) : Prof. Dr. Âdem Apak SURAHBIL BIN HASENE IN POLITIC ISLAMIC HISTORY In our work called Surahbîl bin Hasene in Politic Islamic History it is aimed to research life of Surahbîl b. Haseneand his political identity. The companion of proğhet Mohammed who became the muslim in early age, returned from Ethiopia where he immigrate with his family in hijri seventh years with the last group on the way of returning from immigration he guided. Mohammed’ (a.s) wife Ümmü Habibe who he got married in Ethiopia. He was the clerk of the Hz. Mohammed and he was sent to Egypt as on ambassandor. He first became commander in the Ridde war in the term of when Hz. Ebû Bekir was caliph. He continued his duty as a commander in the military that was sent to conquest of Şam. Surahbîl attended the conquest of a lot of region, He conquer the whole Jordan and he gained name of “Conqueror of Jordan”. He died in hijri 18th and there are four tombs in different region that was built on the behalf of Surahbil b. Hasene. Key words: Surahbil b. Hasene, Companion of Mohammed, Clerk, Conquest, Commander, Conquest of Şam, Jordan, Kilis ii ÖNSÖZ Şahıs merkezli çalışmalar olan biyografi araştırmaları, tarihin her döneminde insanların ilgisini çekmiştir. Farklı alanlarda öncülük yapmış şahısların hayatlarının ele alındığı eserlerden bahsedildiğinde akla ilk olarak ansiklopedik bilgileri ihtiva eden kitaplar gelse de aslında bu çalışmalar, o şahsın aktif rol aldığı olayların da detaylı bir incelemesidir. Bu tür çalışmalar sayesinde sınırlı bir dönem değil bilakis daha uzun süreci içine alan bir devir incelenmiş ve pek çok olaya dair bilgiler elde edilmiş olmaktadır. Bu sayede araştırmacı, uzun bir sürece dair araştırmalar yaparken çok sayıda kaynak ile de tanışmaktadır. Resûlullah’ın vefatını takip eden yıllarda Onun hayatını ihtiva eden “Siyer” kitapları kaleme alınmış, ilerleyen süreçte biyografi yazımı bir ilim haline dönüşmüş ve “Tabakât” ismi verilen Resûlullah’ın hayatının yanı sıra sahâbîlerin de hayatlarını aktaran kitaplar yazılmaya başlanmıştır. İslâm tarihinde biyografi yazma geleneği hadis râvilerinin hayatlarının araştırılmasıyla yeni bir hale bürünmüştür. Günümüzde yapılan biyografi çalışmaları ise ilk dönemlerde yazılan eserlerin aksine daha geniş çaplı yapılan araştırmaları ihtiva etmektedir. Mesela; Şürahbîl b. Hasene hakkında tabakât kitaplarında birkaç sayfalık sınırlı bilgiler mevcut olsa da Şürahbîl b. Hasene’nin merkeze alınıp etrafında cereyan eden olayların incelenmesi yapılıp, araştırmanın çapı genişletildiğinde elde edilen verilerin çoğaldığı görülmektedir. İslâm tarihine dair yaptığımız araştırmalara bir biyografi çalışması ile başlamış olmak bizim için büyük önem arz etmektedir. Bu çalışma sayesinde İslâm öncesi dönemden başlayıp ikinci halife Hz. Ömer döneminin ilk yıllarını ihtiva eden dönemde vuku bulan muhtelif olaylara dair bilgiler edinilmiştir. İslâm Siyasi Tarihinde Şürahbîl bin Hasene isimli çalışmamızda Şürahbîl b. Hasene’nin hayatının yanında aktif rol oynadığı olaylar da incelenmiştir. Ürdün Fatihi olarak anılan sahâbînin komutanlık görevi vesilesiyle ilk Şam fetihleri de analiz edilmeye çalışılmıştır. İslâm tarihinin önemli şahsiyetlerinden biri olan Şürahbîl b. Hasene hakkında muasır dönem tarihçiler tarafından detaylı bir çalışma yapılmamış olması bizi bu çalışmayı hazırlamaya itmiştir. Araştırma boyunca elde edilen veriler analiz edilmiş, doğru bilgilere ulaşılmaya çalışılmak suretiyle tezi yazmak için çaba sarf edilmiştir. iii Bu vesile ile tezin konusunun belirlenmesinden araştırmanın tamamlanmasına kadarki süreçte tecrübe, tenkit ve tavsiyelerinden faydalandığım saygıdeğer danışman hocam Prof. Dr. Âdem Apak’a, çalışmanın kaynak araştırması kısmında kütüphanesini benimle paylaşan Doç. Dr. Cahit Külekçi hocama, çalışmaya başladığım ilk günden son güne kadar yanımda olup bana destek olan ve araştırmanın son okumalarını yapan ağabeyim Fatih Dokgöz’e ve değerli arkadaşım Sena Delikurt’a teşekkür etmeyi bir borç bilirim. Hatice Dokgöz Bursa 2019 iv İÇİNDEKİLER KISALTMALAR .............................................................................. vii  GİRİŞ ................................................................................................ viii  1.1  Araştırmanın Kapsamı ve Metodu................................................................... viii  1.2  Araştırmanın Kaynakları .................................................................................... x  BİRİNCİ BÖLÜM .............................................................................. 1  ŞÜRAHBÎL b. HASENE’NİN HAYATI .......................................... 1  1.1  SOYU VE AİLESİ ............................................................................................. 1  1.1.1  Babası .......................................................................................................... 2  1.1.2  Annesi ......................................................................................................... 3  1.1.2.1  Annesine Nispet Edilmesi .................................................................... 5  1.1.3  Kardeşleri .................................................................................................... 7  1.1.4  Eşi ve Çocukları .......................................................................................... 8  1.2  KABİLESİ .......................................................................................................... 9  1.3  MÜSLÜMAN OLMASI .................................................................................. 14  1.4  HABEŞİSTAN HİCRETİ ................................................................................ 15  1.4.1  Habeşistan’dan Dönüşü ve Ümmü Habîbe’yi Getirmesi .......................... 16  1.5  RESÛLULLAH’TAN RİVAYET ETTİĞİ HADİSLER ................................. 17  İKİNCİ BÖLÜM ............................................................................... 19  ŞÜRAHBÎL b. HASENE’NİN KİŞİLİĞİ ....................................... 19  2.1  RESÛLULLAH’IN KÂTİPLİĞİNİ YAPMASI .............................................. 19  2.1.1  Resûlullah’ın Eyle Halkı İçin Şürahbîl’e Yazdırdığı Mektup .................. 20  2.2  MISIR’A ELÇİ OLARAK GÖNDERİLMESİ ................................................ 21  2.3  HZ. EBÛ BEKİR DÖNEMİ ............................................................................. 22  2.3.1  Ridde Savaşları.......................................................................................... 23  2.3.1.1  Yemâme’de Müseylime ile Olan Savaş ............................................. 24  2.3.2  İlk Şam Fetihleri ........................................................................................ 25  2.3.3  Busrâ’nın Fethi .......................................................................................... 29  2.3.4  Ecnadeyn Savaşı ....................................................................................... 30  2.4  HZ. ÖMER DÖNEMİ ...................................................................................... 30  2.4.1  Ürdün’ün Fethi .......................................................................................... 31  v 2.4.1.1  Fihl Savaşı ......................................................................................... 32  2.4.1.2  Beysân’ın Fethi .................................................................................. 33  2.4.1.3  Taberiye’nin Fethi ............................................................................. 33  2.4.1.4  Akkâ’nın Fethi ................................................................................... 34  2.4.1.5  Sûr’un Fethi ....................................................................................... 34  2.4.2  Dımaşk’ın Fethi ......................................................................................... 35  2.4.3  Yermûk Savaşı .......................................................................................... 36  2.4.4  Kınnesrîn’in Fethi ..................................................................................... 37  2.4.5  Meks Âmilliği ........................................................................................... 38  2.4.6  Görevden Azli ........................................................................................... 39  ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ........................................................................... 41  VEFATI ve KABRİNİN YERİ ........................................................ 41  3.1  ŞÜRAHBÎL B. HASENE’NİN VEFATI ......................................................... 41  3.1.1  İslâm Tarihindeki Tâunlar ve Amvâs Tâunu ............................................ 42  3.2  ŞÜRAHBÎL B. HASENE’NİN KİLİS’TE BULUNAN KABRİ ..................... 44  3.2.1  Arşiv Vesikalarında Şürahbîl Zaviyesi ..................................................... 47  3.2.2  Evliya Çelebi Seyahatnâmesinde Şürahbîl b. Hasene ve Kilis’teki Kabri 49  3.3  ŞÜRAHBÎL B. HASENE’NİN IRAK’TA BULUNAN KABRİ ..................... 52  3.4  ŞÜRAHBÎL B. HASENE’NİN SURİYE’DE BULUNAN KABRİ ................ 53  3.5  ŞÜRAHBÎL B. HASENE’NİN ÜRDÜN’DE BULUNAN KABRİ ................ 53  KAYNAKLAR .................................................................................. 57  RESİMLER ....................................................................................... 68  vi KISALTMALAR b. İbn (oğlu) bkz. Bakınız bnt. Bint (kızı) BOA Başbakanlık Osmanlı Arşivi b.y.y. Basım Yeri Yok C. Cilt Çvr. Çeviren DİA Diyanet İslâm Ansiklopedisi Edt. Editör h. Hicrî Hz. Hazreti s. Sayfa Numarası S. Sayı Thk. Tahkik Eden t.y. Tarih Yok Yay. Yayınları/ Yayınevi vii GİRİŞ Geçmişin bilinmesi zamanın anlaşılması ve geleceğin planlanması açısından insanlar için büyük önem arz etmektedir. Çünkü toplumların gelenekleri, kültürleri ancak tarih ile açıklanabilir. Tarih, sadece belli bir dönemde cereyan etmiş olaylar bütününden ibaret olmayıp olayları kavrama ve yorumlama, yaşamın kurallarını keşfetme olarak anlamlandırılmalıdır. Başka bir deyişle tarih geçmiş zamanla ilgili unutulmuşları ortaya çıkarma çabasıdır. Tarihin tahrifine en az maruz kalmış bilgilerle tarafsız olarak geçmişi geleceğe taşıma görevi ise tarihçilere düşmektedir. Hazırlamaya çalıştığımız araştırmanın yazımı ile alakalı birkaç hususun belirtilmesini zaruri görmekteyiz. Kaynakların tanıtımı başlığı altında belirtilen eserlerin künyeleri tam olarak verilirken bu başlık altında zikredilmeyen kaynaklar ise ilk verilen dipnotta tam künyesi ile yazılmıştır. Kaynakların ilk kullanımından sonraki atıflarda müellifin meşhur ismi ve kitabın isminin kısaltması kullanılmıştır. Kur’an-ı Kerim’den verilen dipnotlarda sure ismi verildikten sonra kaçıncı sure olduğu/ayet numarası şeklinde yazılmıştır. Bir dipnotta birden fazla eser verilmişse müelliflerin vefat tarihlerine göre sıralanmıştır. Bir kaynaktaki belirli sayfalar arasından faydalanılmış ise dipnotta sayfa numaralarının arasında (–) kullanılmış, birbirinden bağımsız farklı sayfalardan dipnot verilmişse sayfa numaralarının arasına virgül (,) eklenmiştir. Özel isimlerin yazılmasında Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi temel alınmıştır. Araştırmamızda tarihler Hicrî/Miladî şeklinde yazılmıştır. Arşiv vesikalarının dipnotta verilişi, dosyanın bulunduğu Başbakanlık Osmanlı Arşivi sistemindeki kurumun ismi, dosya numarası ve gömlek numarası şeklindedir. 1.1 Araştırmanın Kapsamı ve Metodu Çalışmamız hazırlanırken mümkün olduğunca tarafsızlık ilkesi çerçevesinde tüm olayları aktarma çabası içine girilmiştir. Sahabenin de beşer olduğu ve hata yapabileceği gerçeği göz önünde bulundurulurken Resûlullah’ın arkadaşları olmaları hasebiyle de viii kullanılan ifadelerde daha dikkatli olunmuştur. Araştırmamız bir biyografi olmakla birlikte çalışmamız kaleme alınırken sadece Şürahbîl b. Hasene’nin hayatıyla sınırlı kalınmamış, ayrıca onun aktif rol aldığı tarihî olaylar da değerlendirilip yorumlanmıştır. Çalışmamız araştırmanın metodu ve kaynaklarının tanıtıldığı giriş bölümü haricinde üç bölümden oluşmaktadır. İslâm tarihi için önem arz eden Şam fetihlerinin önemli komutanlarından biri olan Şürahbîl b. Hasene’nin Resûlullah dönemindeki rolüne ve İslâm öncesi hayatına dair kaynaklardaki bilgilerin kısıtlı olmasının yanı sıra rivayetlerin birbiriyle çelişmesi, bilgilerin tahlil edilerek yorumlanması zorunluluğunu da beraberinde getirmiştir. Birinci bölümde Şürahbîl b. Hasene’nin hayatı ele alınıp sınırlı sayıdaki bilgiler çerçevesinde soyu ve kabilesi tespit edilmeye çalışılmıştır. Onun annesine nisbet edilme konusu incelenirken annesine nisbetiyle meşhur olan diğer sahâbîlerden de örnekler verilmiştir. Resûlullah ile birlikte fazla zaman geçiremediğinden dolayı sadece dört tane hadis rivayetinde bulunan sahâbînin rivayetleri birinci bölümün sonunda verilmiştir. İkinci bölümde siyasî kimliği incelenmiş ve bu bilgiler aktarılırken önceki bölümde ortaya çıkan rivayetlerin azlığı problemiyle bu bölümde karşılaşılmamıştır. Resûlullah’ın kâtipleri ve vahiy kâtiplerinin birbirinden ayırt edilememesi sebebiyle ortaya çıkan karışıklık neticesinde Şürahbîl’in de vahiy kâtibi olarak anılması meselesi ele alınarak başlanan ikinci bölümde onun özellikle komutanlık görevi üzerinde durulmuştur. Şam fetihlerinin tamamı detaylı bir şekilde ele alınmamış sadece Şürahbîl’in aktif rol üstlendiği olaylar incelenmiştir. Ürdün’ün fethiyle vazifelendirilmiş olması hasebiyle bu bölgenin fethi diğer yerlerin fethine nispeten daha detaylı aktarılmıştır. Muasır tarihçiler, magazinselleştirilen Hâlid b. Velîd’in görevden azli meselesini aktif bir şekilde sürekli tartışma haline getirirlerken, Şürahbîl b. Hasene’nin görevden alınmasından neredeyse hiç bahsetmemektedirler. Araştırmamızın ikinci bölümün son konusu olarak Şürahbîl’in görevden azli ele alınmış bu meseleye dair haberler değerlendirilmiştir. Üçüncü bölümde vefatı ve kabri meseleleri incelenmiştir. Vefatı başlığı altında tâun konusu ele alınmış, ayrıca veba hastalıklarının İslâm fetihleri sürecindeki siyasi etkilerine de değinilmiş ve kabri konusunda muhtelif bölgelerde tespit ettiğimiz dört farklı kabirden bahsedilmiştir. Ülkemiz sınırları içinde Kilis ilinde bulunan kabrine diğer yerlerdeki kabirlerine göre daha fazla yer verilmiştir. Kabri görmek ve incelemek ix için Kilis’e gidilmiş, Kilis halkının Şürahbîl ve kabrine dair efsanevi anlatıları dinlenmiş ve çalışmada bu bilgilere de yer verilmiştir. Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivleri’nde yaptığımız araştırmalar neticesinde bu kabirden bahseden belgeler tespit edilip incelenmiştir. Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi’nde yaptığımız okumalar sonucunda da Osmanlı dönemi meşhur seyyahlarından Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’sinde Kilis’teki Şürahbîl b. Hasene’nin kabrinden bahsettiği kısımlar keşfedilip orijinal el yazmasıyla birlikte bu bölümlere çalışmamızda yer verilmiştir. 1.2 Araştırmanın Kaynakları Çalışmamız Resûlullah döneminden başlayıp Hulefâ-yi Râşidîn döneminin ilk yıllarını kapsayan bir süreci ele aldığından dolayı pek çok eserden yararlanılmıştır. Yararlanılan kaynakların tamamının bu başlık altında aktarılması mümkün olmadığı için alanında ilk akla gelen kitaplardan en çok başvurulanlar zikredilecektir. Araştırmamız bir biyografi çalışması olmasından dolayı tabakât kitaplarına sıkça başvurulmuş, bunun yanı sıra Şürahbîl b. Hasene’nin kumandanlık kimliği sebebiyle de fütûhât kitapları çalışmamızın ana kaynakları arasında yerini almıştır. Şürahbîl b. Hasene’nin Şam fetihlerinin önemli komutanlarından biri olmasına rağmen hakkında muasır dönem araştırmacıları tarafından yapılmış sadece bir adet çalışma mevcuttur. Çalışmamız esnasında Muammer Bayraktutar tarafından telif edilen Temel Kaynaklardaki Yeri ve Hayatı Bağlamında Kilis’te Tanıdık Bir Sahâbî; Şurahbîl b. Hasene isimli makaleye başvurulmuştur.1 Yaptığımız araştırmalarda Ürdün Yermuk Üniversitesi Kütüphanesinde Seyfettin el-Kâtib tarafından telif edilen Şürahbîl b. Hasene, Ürdün Fatihi isimli bir esere rastlanılmıştır. Bu eseri incelediğimizde yazarın rivayetleri herhangi bir değerlendirmeye tabi tutmadan sadece Şürahbîl hakkındaki bilgileri vermekle yetindiğini görmekteyiz.2 Resûlullah döneminde vuku bulan olayları aktardığımız bölümlerde ilk başvurduğumuz kaynak İbn İshâk’ın es-Sîre’si ve İbn Hişâm’ın es-Sîretü’n-Nebeviyye3 1 Muammer Bayraktutar, “Temel Kaynaklardaki Yeri ve Hayatı Bağlamında Kilis’te Tanıdık bir Sahâbî; Şürahbîl b. Hasene”, Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2014 2 Seyfettin el-Kâtib, Şürahbîl b. Hasene, Fatihû’l-Ürdün, Beyrut, Dâr-u İkra, t.y. 3 Ebû Abdillâh Muhammed b. İshâk b. Yesâr b. Hıyâr el-Muttalibî el-Kureşî el-Medenî İbn İshâk, es-Sîretü’n-Nebeviyye, thk. Ahmed Ferid el-Mezidi, 1. b., Beyrut-Lübnan, Dârü’l-Kütübü’l- İlmiyye, 2004; Ebû Muhammed Cemâlüddîn Abdülmelik b. Hişâm b. Eyyûb el-Himyerî el- Meâfirî el-Basrî el-Mısrî İbn Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, thk. Ömer Abdusselam Tedmuri, 3. b., Beyrut, Dârü’l-Kütübü’l-Arab, 1990 x eserleri olmuştur lakin bu kaynaklarda Şürahbîl hakkında çok kısıtlı bilgiler bulunmaktadır. Tabakât kitapları, sahâbînin hayatının anlatıldığı birinci bölümde sık sık başvurulan kitap türlerinden biri olmuştur. İbn Sa’d’ın et-Tabakâtü’l-Kübra’sı4 biyografisine dair rivayetlerin aktarılmasında baş müracaat eseri olarak kullanılmıştır. Şürahbîl ve çalışmada ismi geçen diğer sahâbîlerden bahsedilen bölümlerde biyografi bilgileri için Belâzürî tarafından kaleme alınan Ensâbu’l-Eşrâf5, bunun yanında İbn Abdilber’in el-İstiâb’ı6, İbnü’l-Esîr’in Üsdü’l-Gâbe’si7, İbn Hacer’in el-İsâbe8’si sıkça başvurulan kaynaklar arasındadır. Dımaşk bölgesinin fethinde görev alan şahıslar hakkında detaylı bilgiler veren İbn Asâkir’in Târîhu Medîneti Dımaşk9 adlı eseri çalışmamızın her bölümünde sıkça yararlandığımız kaynaklardan birisi olmuştur. Bu eserde Şürahbîl hakkındaki genel rivayetlerin toplu olarak verilmiş olması araştırma esnasında büyük kolaylık sağlamıştır. Umumî tarih kitaplarından Taberî’nin Târîhu’l-Ümem ve’l-Mülûk,10 İbnü’l-Esîr’in el- Kâmil fi’t-Târih11 ve İbn Kesîr’in el-Bidâye ve’n-Nihâye12 adlı eserleri araştırma boyunca sık sık müracat ettiğimiz kaynaklardandır. Bu eserlerde fetihlere dair detaylı rivayetlerin mevcudiyeti özellikle ikinci bölümde aktardığımız Şam fetihleri konusunun yazımında çok yardımcı olmuştur. Çalışmamızda Şürahbîl b. Hasene’nin komutan olarak görevlendirildiği savaşların anlatıldığı bölümlerde fütûhât kitaplarından, fethedilen bölge hakkındaki bilgiler için ise coğrafya kitaplarından istifade edilmiştir. Fütûhât kitapları denilince ilk akla gelen eser Belâzürî’nin Fütûhu’l-Büldân13’ıdır. Vâkıdî tarafından kaleme alındığı iddia edilen, 4 Ebû Abdillâh Muhammed b. Sa‘d b. Menî‘ el-Kâtib el-Hâşimî el-Basrî el-Bağdâdî İbn Sa’d, et- Tabakâtû’l-Kübrâ, thk. Ali Muhammed Ömer, 1. b., Kahire, Mektebetü’l-Hancı, 2001 5 Ahmed b. Yahya b. Câbir el-Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf, 1. b., Beyrut, Dârü’l-Fikr, 1992 6 Ebû Ömer Cemâlüddîn Yûsuf b. Abdillâh b. Muhammed b. Abdilber en-Nemerî, el-İstiâb fi Ma’rifeti’l Ashâb, 1. b., Amman, Dârü’l-A’lam, 2002 7 İzzuddîn b. el-Esîr Ebî’l-Hasen Alî b. Muhammed el-Cezerî, Üsdü’l-Gâbe fî Ma’rifeti’s-Sahâbe, thk. Ali Muahmmed Muavviz- Ahmed Abdülmecid, 1. b., Beyrut, Dârü’l-Kütübü’l-İlmiye,1996 8 Ebü’l-Fazl Şihâbüddîn Ahmed b. Alî b. Muhammed el-Askalânî İbn Hacer, el-İsâbe fi Temyizi’s- Sahabe, 1. b., Beyrut-Lübnan, Dârü’l-Kütübü’l-İlmiye, 1853 9 İbn Asâkir Ebû’l-Kâsım Alî b. Hasen b. Hibetillâh b. Abdillah el-Şâfii, Târîhu Medîneti Dımaşk, thk. Muhibbuddîn Ebî Sa’îd el-‘Umerî, 1. b., Beyrut, Dârü-l-Fikr, 1995 10 Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerir et-Taberî, Târîhu’l-Ümem ve’l-Mülûk, thk. Muhammed Ebû’l- Fazl İbrahim, 5. b., Beyrut, Dârü’l-Mearif, 1992 11 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târîh, thk. Ebû’l-Fidâ Abdullah Kâdî, 1. b., Beyrut, Dârü’l-Kütübü’l- İlmiyye, 1987 12 İmâdüddîn İsmail b. Şihâbiddîn Ömer b. Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, thk. Abdullah b. Abdulmuhin, 1. b., Dârü’l-Esâsu’l-Arabiyye, 1999 13 Belâzürî, Fütûhu’l-Büldân, 10. b., Beyrut, Mektebetü’l-Meârif, 1987 xi Şam fetihlerini detaylı bir şekilde anlatan Fütûhu’ş-Şam14 ve Ezdî’nin15 aynı isimdeki eseri de başvurduğumuz kaynaklar arasındadır. Coğrafya kitaplarından Yâkût el- Hamevî’nin Mu’cemü’l-Büldân16 ve Yakubî’nin Kitâbü’l-Büldân17 adlı eserlerinin verdiği bilgilerden çokça faydalandık. Araştırma yazılırken özel isimler hakkındaki açıklamalar için İbn Manzûr’un Arapça sözlüğü Lisânü’l-Arab18 sürekli elimizin altında bulunan kaynaklardan birisi olmuştur. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi çalışmamız boyunca başvurduğumuz kaynaklar arasında olup bu ansiklopedide yazılı maddeler bir yol gösterici olarak da kullanılmıştır. Yök Tez Merkezinde yayımlanan yüksek lisans ve doktora tezleri de başvurduğumuz güncel kaynaklardandır. 14 Ebû Abdillâh Muhammed b. Ömer b. Vâkıd el-Vâkıdî el-Eslemî el-Medenî, Fütûhu’ş-Şâm, thk. Abdullatîf Abdurrahman, 1. b., Beyrut, Dârü’l-Kütübü’l-İlmiye, 1997 15 Ebû İsmail Muhammed b. Abdillah el-Ezdî, Fütûhu’ş-Şam, Kalküta, Baptist Mission Press yay., 1854 16 Ebû Abdullah Şihâbeddîn Yâkût b. Abdullah Yâkût el-Hamevî, Mu’cemü’l-Büldân, Beyrut, Dârü’s-Sadr, 1977 17 Ebü’l-Abbâs b. Ebû Ya’kûb İshâk b. Ca’fer b. Vehb b. Vâzıh el-Ya’kûbî, Kitâbü’l-Büldân, thk. Muhammed Ali Beyzûn, 1. b., Beyrut, Dârü’l-Kütübü’l-İlmiye, t.y., 18 Ebü’l-Fazl Cemâliddün Muhammed b. Mükerrem b. Ali b.Ahmed el-Ensârî İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, thk. Emin Muhammed Abdulvehâb, Muhammed es-Sadık el-Ubeydî, 3. b., Beyrut-Lübnan, Dâr’ul- İhyaü’t-Terasü’l-Arabiyye, 1999 xii BİRİNCİ BÖLÜM ŞÜRAHBÎL b. HASENE’NİN HAYATI 1.1 SOYU VE AİLESİ Annesine nisbetiyle meşhur olan Şürahbîl b. Hasene’nin bilinen en meşhur künyesi Ebû Abdullah19 olup bununla birlikte kendisinin Ebû Abdurrahman20 ve Ebû Vaile21 künyeleriyle de tanındığı bilinmektedir. Kaynaklarda hangi yılda doğduğuna dair herhangi bir bilgi mevcut değilse de ölüm tarihinden yola çıkılarak onun 570 veya 572 yılında doğduğu bilgisine ulaşılabilmektedir.22 Seyfeddin el-Kâtib, Şürahbîl b. Hasene isimli kitabında Resûlullah’tan 3 sene sonra doğmuş olduğu bilgisini aktarırken,23 muasır dönem araştırmacıları tarafından 573 veya 574 yılında doğduğu bilgisi verilmektedir.24 Şürahbîl’in kabilesi hakkında farklı rivayetler mevcut25 olduğu gibi soy kütüğünde de farklılıklar bulunmaktadır. Rivayetler arasındaki en kısa soy kütüğü silsilesi Şürahbîl b. Abdillah b. Muta‘ b. Amr el-Kindî şeklinde verilmektedir.26 Bu konudaki diğer bir rivayet Şürahbîl b. Abdillah b. Muta‘ b. Abdiluzzâ b. Gatan b. 19 İbn Sa’d, Tabakât, C.IX, s.397; Belâzürî, Ensâb, C.I, s. 214; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C.XXII, s. 464; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.II, s. 620; Ahmed Sa’id Hevaş, “Şürahbîl b. Hasene” el- Mevsû’atu’l-Arabiyye, Dımaşk, el-Cumhuriyetu’l-Arabiyyetu’s-Sûriye, 2005, C. XI, s. 630 20 Muhammed b. Ali b. Ahmed b. Hudeyde, el-Misbâhu'l-mudî fî küttâbi'n-Nebî, 2. b., Beyrut, Âlemu’l-Kütüb, 1985, C.I, s. 106 21 İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C. XXII, s. 464 22 Şürahbîl b. Hasene, hicrî 18/639 yılında vuku bulan Amvâs Tâununda, 67 veya 69 yaşında iken vefat ettiği rivayet olunmaktadır. Detaylı bilgi “Vefatı” başlığı altında verilecektir. İbn Sa’d, Tabakât, C.IX, s.397; Belâzürî, Fütûh, s. 190; İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 330; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.II, s. 620; İbn Hacer, el-İsâbe, C.III, s. 199 23 Seyfettin el-Kâtib, Şürahbîl b. Hasene, s. 17 24 Mehmet Efendioğlu, Şürahbîl b. Hasene, DİA, 2010, C. XXXIX, s. 268 25 Bu rivayetler “Kabilesi” başlığı altında değerlendirilecektir. 26 İbn Sa’d, Tabakât, C.IX, s.397; Belâzürî, Ensâb, C.I, s. 214; Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. 11, s.559; Hevaş, “Şürahbîl b. Hasene, s. 630 1 Ğavs b. Mürr şeklindedir.27 Tabakât kitaplarının çoğunda zikredilen ve soy kütüğünün daha uzun bir şeklinin verildiği rivayette onun soyu Şürahbîl b. Abdillah b. Muta‘ b. Abdullah b. Ğıtrîf b. Abdüluzzâ b. Cessâme b. Mâlik28 b. Melâzim b. Mâlik b. Ruhm b. Sa’d b. Yeşkur b. Mübeşşir b. Ğavs b. Mürr29 şeklinde zikredilmektedir. Taberânî, el- Mu’cemu’l-Kebîr eserinde isimlerde bazı telaffuz farklılıkları olmakla beraber aynı silsileyi şu şekilde vermektedir; Şürahbîl b. Abdillah b. Muta‘ b. Abdullah b. Ğıtrîf b. Abdüluzza b. Cessâme b. Mâlik b. Belâdim b. Mâlik b. Duhm b. Sa’d b. Leşker b. Münşir b. Ğavs b. Mürr.30 1.1.1 Babası Babasının isminin Abdullah31 olduğuna dair kaynaklar -iki rivayet dışında- ittifak etmişlerdir. Farklı olan rivayetlerden ilki İbn Abdirabbih’in İkdü’l-Ferîd isimli eserinde geçmektedir, diğer kaynaklarda Abdullah olarak verilen isim, bu kaynakta Abduluzzâ olarak zikredilir.32 Kaynakların ittifakından farklı olan ikinci rivayet ise Taberânî’nin Mu’cemu’l-Kebîr’inde olup müellif, Şürahbîl’in babasının ismini Şuf’a olarak zikreder.33 Oysa Şürahbîl b. Şuf’a ile Şürahbîl b. Hasene aynı kişi olmayıp bilakis Şürahbîl b. Şuf’a, Şürahbîl b. Hasene’nin râvilerinden birisidir.34 Taberânî büyük ihtimalle bu iki kişiyi bir birine karıştırmış olmalıdır. Babasının Şürahbîl daha küçük yaşta iken öldüğü rivayeti temel alındığında35 onun Resûlullah’ın nübüvvetine yetişemeyip bu tarihten daha önce öldüğü için Müslüman olup olmadığı meselesini tartışmanın luzumsuz olduğu düşünülmektedir. 27 İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C.XXII, s. 464; İbn Hacer, Tehzîbü’t-Tehzîb, thk. İbrahim ez- Zeybek, Adil Mürşid, Beyrut, Müessesetü’r-Risale, t.y., C. II, s. 159 28 İbn Hacer, el-İsâbe, C.III, s. 199 29 İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 330; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C.XXII, s. 467; İbnü’l- Esîr Üsdü’l- Gâbe, C.II, s.620 30 Ebû’l-Kâsım Süleyman b. Ahmed b.Eyyûb et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, thk. Hamdî Abdulmecîd es-Selefî, 2. b., Kahire, Mektebet-ü ibn Teymiyye, 1983, C.VII,s. 364 31 İbn Hişâm, es-Sîre, C.I, s. 355; İbn Sa’d, Tabakât, , C.IX, s.397; Taberî, Târîhu’l-Ümem, C.XI, s. 559; İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 330 32 Ebû Ömer Şihabüddîn Ahmed b. Muhammed b. Abdirabbih b. Habîb el-Kurtubî el-Endelüsî, el- İkdü’l-Ferîd, thk. Abdulmecid et-Terhînî, 1. b., Beyrut-Lübnan, Dârü’l-Kütübü’l-İlmiye, 1983, C.III, s. 297 33 Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, C. VII, s. 364 34 İbn Hacer, Tehzîb, , C. II, s. 159 35 Hevaş, “Şürahbîl b. Hasene”, C. XI, s. 630 2 Yemenli olan Abdullah b. Muta‘’nın36 Mekke’ye ne zaman ve nasıl geldiğine dair herhangi bir bilgi mevcut değilse de, Kinde kabilesine mensup olduğu ve Benî Zühre kabilesinin de halîfi olduğu bilinmektedir.37 1.1.2 Annesi Şürahbîl’in annesinin ismi Hasene’dir. Hasene’nin soy kütüğü hiçbir kaynakta zikredilmemekle birlikte sadece kendisinin Adevliyye ehlinden olduğu bildirilmektedir.38 Bahreyn’in bir köyü olan Adevliyye’nin ismi bu bölgede yapılan gemilerle birlikte anılmaktadır. Adevliyye’nin bir erkek ismi olduğu rivayet edilse de Yâkût el-Hamevî bunun doğru olmadığını iddia etmektedir.39 Adevliyyeliler herhangi bir kabileye bağlı olmayıp, kendilerini müstakil bir millet olarak tasvir etmektedirler.40 İbn Hişâm, Habeşistan hicretinden dönenlerin isimlerini ve kabilelerini yazdığı bölümde, Hasene’nin ismini “Yabancı Araplar” diye ayrı bir başlık altında ele almaktadır.41 İbn Hişâm’ın Hasene’yi bu başlık altında zikretmesinin sebebi Adevliyyelilerin kendilerini bu şekilde tasvir etmelerinden kaynaklanıyor olabilir. Hasene’nin Yemen’li olduğuna dair rivayetler42 mevcutsa da bu rivayetlerdeki bilgide sadece “Yemen sahilindeki Adevliyye ehlindendir”43 denilmektedir. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Adevliyye Bahreyn’in bir köyüdür, dolayısıyla bu rivayetlerin doğru olmadığı düşünülmektedir. Hasene, Ma’mer b. Habîb b. Vehb b. Huzâfe el-Cumahî’nin mevlâsıdır.44 Mevlâ, sadece köle anlamında kullanılmayıp aynı zamanda azatlı köle ve anlaşma yapılan taraflar için kullanılan bir kelime olduğundan dolayı bazı yanlış anlaşılmaları beraberinde getirmiştir.45 Mevlâ kelimesinin anlamındaki farklılıklar sebebiyle 36 Ebû Abdullah Muhammed b. İsmaîl b. İbrâhîm b. el-Muğire el-Buhârî, et-Târihu’l-Kebîr, thk. Muhammed Abdulmuid Han, Beyrut, Dârü’l-Kütübü’l-İlmiyye, 1986, C.IV s. 248; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C. XXII, s. 471; Hevaş, “Şürahbîl b. Hasene”, C.XI, s. 630; Bayraktutar, Şürahbîl b. Hasene, c.1, S.1, s.49, 37 İbn Sa’d, Tabakât, C.IV, s.119; Taberî, Târîhu’l-Ümem, C.XI, s. 559 38 Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. XI, s. 559; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C. XXII, s. 467 39 Yâkût el-Hamevî, Mu’cem, C.IV, s.90 40 İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, C.IX, s.87 41 İbn Hişâm es-Sîre, C.III, s. 315 42 Buhari, et-Târîhu’l-Kebir, C. IV, s. 247 43 İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C.XXII, s.465 44 İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 330; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C.XXII, s. 467; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l- Gâbe, C.II, s.620 45 Şükrü Özen, Velâ, DİA, 2013, C. XXXXIII, s. 11 3 Hasene’yi Ma’mer b. Habîb’in kızı olarak aktaran rivayetler de mevcuttur.46 Ma’mer b. Habîb’in yanında yaşayan Hasene, Ma’mer tarafından Abdullah ile evlendirilmiş,47 Şürahbîl’in babası olan eşi Abdullah’ın ölümünden sonra Mekke halkından Süfyân b. Ma’mer ile evlendirilmiştir.48 Muhammed b. Ömer’den gelen bir rivayette ise Hasene’nin Süfyân’ın karısı değil, annesi olduğu dolayısıyla da Süfyân ile Şürahbîl’in anne bir kardeş olduklarından bahsedilmektedir.49 Ancak bu bilgi sadece bir râvi tarafından nakledilmiş olup bu konuda başka herhangi bir rivayete rastlanılmamıştır. Câbir b. Süfyân ve Cünâde b. Süfyân, Hasene’nin Süfyân b. Ma’mer ile olan evliliğinden doğan çocuklarıdır.50 İbn İshâk, bu çocukların isimlerini Hâlid ve Cünade olarak zikreder.51 Tarihî kaynaklarda bazı harf hataları veya telaffuz değişikliklerinden dolayı bu şekildeki farklılıklara sıkça rastlanmaktadır. Süfyân’ın Hâris isminde bir çocuğundan daha bahsedilse de annesinin Hasene olduğuna dair herhangi bir bilgi mevcut değildir.52 Hasene’nin eşi Süfyân’ın Ma’mer b. Habîb’in oğlu olduğu bilgisi aktarılmaktadır,53 bu haberden farklı olarak Süfyân’ın annesinin ümmü veled olduğu54 ve Ma’mer b. Habîb tarafından evlat edinildiğine55 dair rivayetler de mevcuttur. Bunun yanı sıra Süfyân’ın Ensar’dan biri olup Hazrec Kabilesinin bir kolu olan Benî Züreyk’e56 mensup olduğu ve Mekke’ye yerleşip Ma’mer b. Habîb tarafından evlat edinildiği57 de kaynaklarda geçen farklı rivayetlerden bir tanesidir. Ma’mer b. Habîb’e nisbet edilmesinden dolayı onun oğlu olduğu rivayeti daha evla gözükmektedir. Hz. Ömer’in hilafeti döneminde vefat eden Süfyân,58 Cemil b. Ma’mer’in kardeşidir ve 46 İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C.XXII, s. 470 47 Ebû Muhammed Ali b. Ahmed b. Saîd b. Hazm el-Endulusî, Cemheret-ü Ensâbu’l-Arab, thk. Abdusselam Muhammed Harun, 5. b., Kahire, Dârü’l-Mearif, 1982, s. 162; İbn Abdilber, el- İstiâb, s. 296 48 İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 124 49 İbn Sa’d, Tabakât, C.IV, s. 188; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C.XXII, s. 467 50 İbn İshâk, es-Sîre, s.258; İbn Hişâm es-Sîre, C. I, s. 355; İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 330 51 İbn Sa’d, Tabakât, C.IV, s. 189; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C.XXII, s. 467 52 İbn Hazm, Cemhere, s. 161 53 İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 115; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.II, s.500; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C.XXII, s.471 54 İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 296; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.II, s.500 55 İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.II, s.500; İbn Hacer, el-İsâbe, C.III, s. 108 56 Ahmet Önkal, Hazrec, DİA, İstanbul, 1998, C. XVII, s.143 57 İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 115; İbnü’l- Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.II, s.500 58 İbn Hişâm es-Sîre, C.III, s.311; İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 296; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.II, s.620 4 İslâm’ın erken döneminde Mekke’de Müslüman olmuştur.59 Cemil b. Ma’mer ise kardeşine nisbeten daha geç bir dönemde (630) İslâm’ı kabul etmiştir.60 Süfyân’ın Resûlullah dönemindeki olaylarda aktif rol oynayıp ön plana çıkan sahâbîlerden biri olmadığı ve hakkında detaylı bilgi bulunmadığı için ilk dönem tarihçilerinin rivayetlerinin birbirinden farklı olması normal karşılanmalıdır. Resûlullah’ın sahâbîleri arasında ismi zikredilen Hasene, İslâm’ın ilk yıllarında Müslüman olmuş ve ikinci Habeşistan hicretine katılmıştır.61 1.1.2.1 Annesine Nispet Edilmesi Bireylerin yasal bağlarla birbirine bağlı olduğu, mahrem ilişkilerle çevrili bir grup olan aile, tarihî süreç içerisinde değişimlere maruz kalsa da toplumun temel yapı taşı olarak varlığını korumaya devam etmektedir.62 Aile, hâkimiyetin babanın otoritesine dayandığı ataerkil63 ya da annenin otoritesine dayandığı, soyun anneye göre belirlendiği anaerkil64 olarak iki farklı şekilde karşımıza çıkmaktadır. Medeniyetlerin ve kültürlerin oluşum sürecinde de bu farklılıkların etkisi görülmektedir. İslâm öncesi Araplarda aile, bağımsız bir yapı olarak değil kabilenin varlığıyla kabul gören bir birimdir. İslâmiyet’in zuhur ettiği dönemde Araplarda aile yapısı, ataerkil şeklinde görünse de daha erken dönemlerde anaerkil aile yapısına sahip oldukları iddia edilmektedir.65 Arapların yaşadığı coğrafya itibariyle hayat şartlarının zor olduğundan dolayı fizikî olarak daha güçlü olan erkek, aileye yük olduğu düşünülen kadından daha üstün tutulmuş ve akrabalık bağları da erkeğin hısımları (asabe) esas alınarak belirlenmiştir. 66 Bu bilgiler ışığında yola çıkıldığında İslâm öncesi dönemde kadınların ailenin bir parçası olarak görülmediği hatta kendi çocuğu üzerinde söz söyleme hakkına dahi sahip 59 İbn Hacer, el-İsâbe, C.III, s. 108 60 İsmail Lütfü Çakan, Cemîl b. Ma’mer, DİA, 1993, C.VII s. 328 61 İbn İshâk, es-Sîret, s. 258; İbn Hişâm es-Sîre, C. I, s. 355; İbn Sad, Tabakât, C. X, s.272 62 Gordon Marshall, Sosyoloji Sözlüğü, çvr. Osman Akınhay, Derya Kömürcü, Ankara, Bilim ve Sanat, 1999, s. 7 63 Marshall, Sosyoloji Sözlüğü, s. 47 64 Marshall, Sosyoloji Sözlüğü, s. 22 65 Mehmet Akif Aydın, “Aile”, DİA,1989, C.II, s.198 66 Âdem Apak, İslâm Öncesi Arab Târîhi ve Kültürü, 1. b., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2012, s. 146- 147; Şinasi Gündüz, “İslâm Öncesi Dinlerde ve Medeniyetlerde Aile”, Küreselleşen Dünyada Aile 2009 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu, s.59 5 olamadığı anlaşılmaktadır. Babalar sadece soy açısından değil, din-inanç açısından da temel teşkil etmektedir.67 Resulûllah’ın İslâm’a daveti karşısında müşriklerin “Babalarımızın dini bize yeter.” şeklindeki tepkileri de bunun bir göstergesidir.68 Arapların ataerkil aile yapısına haiz olmaları hasebiyle çocukların babaya nisbet edildiği bilinmekle birlikte nadiren de olsa anneye nisbeti de mevcuttur. Annesine nispet edilen sahâbîlerden birkaç örnek verecek olur isek: Muâz b. Afrâ69, Muavviz b. Afrâ,70 Avf b. Afrâ,71 Avz b. Afrâ;72 Haris b. Rifâa el-Ensarî’nin oğullarıdır. Bu sahâbîler babalarının ismiyle değil anneleri Afrâ’ya nispet edilerek anılmışlardır. Bilâl b. Hemâme;73 Habeş asıllı olduğu için Bilâl-i Habeşî ismiyle meşhur olan sahâbinin babasının ismi Rebâh’tır lakin babası ile değil annesi Hemâme’ye nisbetiyle bilinir. Süheyl b. Beyzâ74, Sehl b. Beyzâ75, Safvan b. Beyzâ76; Vehb b. Rebîa’nın oğullarıdır. Anneleri Beyzâ Da’d bnt. Cahdem’e nisbet edilirler. Sa’d b. Habte; annesine nisbet edilen sahâbîlerden birisidir. Babası Beheyr b. Muaviye olmasına rağmen ismi annesi Habte bnt. Havvat ile birlikte zikredilir.77 Muhammed b. Hanefiyye78; tabiin neslinden olan Muhammed b. Hanefiyye, Ali b. Ebû Tâlib’in oğludur. Siyasî sebeplerden dolayı annesi Havle bnt. Ca’fer el- Hanefiyye’ye nisbeti ile meşhur olmuştur. Şürahbîl b. Hasene de annesi Hasene’ye nisbet edilmiştir.79 Kaynaklarda annesine nisbet edilmesinin sebebine dair faklı rivayetler mevcuttur. 67 Şemsettin Günaltay, “İslâm Öncesi Arablar Arasında Kadının Durumu, Aile ve Nikâh Şekilleri”, Marife, y. 1, S. 3, s. 191 68 Onlara “Allah’ın indirdiğine ve Peygambere gelin” denildiğinde “Babalarımızın üzerinde bulunduğu din bize yeter” derler. Peki ya babalarınız bir şey bilmiyor ve doğru yolu bulmamış olsalar da mı? Maide Suresi 5/104 69 Bkz. İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 655 70 Bkz. İbn Abdilber, el-İstiâb, s.689 71 Bkz. İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 572 72 Bkz. İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 586 73 Bkz. İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 71 74 Bkz. İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 314 75 Bkz. İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 307 76 Bkz. İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 342 77 Bu liste Şehrezûrî’nin Ulumu’l-Hadis kitabında verilmektedir. Ebû Amr Takıyyüddîn Osmân b. Salâhiddîn Abdirrahmân b. Mûsâ eş-Şehrezûrî, Ulumu’l-Hadîs, thk. Nureddin Itr, Beyrut, Dârü’l-Fikr, 1986, s. 371-371 78 Bkz. Mustafa Öz, Muhammed b. Hanefiyye, DİA, 2005, C. XXX, s. 537-539 79 İbn Sa’d, Tabakât, C. IX, s.397; Taberî, Târîhu’l-Ümem, C.XI, s. 559; Taberânî, el-Mu’cemü’l- Kebîr, C. VII, s. 364; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C. XXII, s. 467 6 Babasının o küçük yaşta iken öldüğünden dolayı Şürahbîl’in annesine nisbet edildiği bu rivayetlerden biridir.80 Diğer bir rivayet ise Hasene tarafından evlat edinildiği ve bundan dolayı da ona nisbet edildiği bilgisidir. Bu rivayette babası Abdullah’tan hiç bahsedilmemekle birlikte Hasene’nin Süfyân b. Ma’mer ile evli iken Şürahbîl’i evlat edindiğine vurgu yapılmaktadır.81 Böyle bir durumda dahi onun Hasene’ye değil, Süfyân b. Ma’mer’e nisbet edilmesi gerekmektedir. İslâm’ın zuhuru ile birlikte inen âyet82 gereğince de evlat edinilen çocukların kendi babalarına nisbet edilmeleri emredilmektedir. Zikredilen gerekçelerden dolayı bu rivayetin sahih olma ihtimali düşük gözükmektedir. 1.1.3 Kardeşleri Abdurrahman b. Hasene, annesi Hasene’ye nisbet edilmiştir. Onun Şürahbîl b. Hasene’nin kardeşi olduğuna dair rivayetler mevcuttur.83 Kaynaklarda soy dizisi, Abdurrahman b. Muta’ b. Abdullah b. el-Ğıtrîf84 b. Abduluzza b. Cüsame b. Mâlik b. Müladim b. Malik b. Ruhm b. Yeşkur b. Mübeşşir b. Ğavs b. Mürr şeklinde verilmektedir.85 İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe’de Abdurrahman b. Hasene ve Abdurrahman b. Muta’ olarak iki başlık altında inceler. Müellif, Abdurrahman b. Hasene başlığı altında, Abdurrahman ve Şürahbîl’in anne bir kardeş olduklarını, babalarının ve neseblerinin farklı olduğunu aktarır.86 İbn Hacer ise babalarının farklı olduğu konusuna değinmeden sadece onların kardeş olduklarını yazmıştır. Lakin İbn Hacer’in verdiği soy dizisinde Abdurrahman b. Hasene, Muta’’nın oğlu olarak zikredilmektedir. Bu durumda da Abdullah b. Muta’’nın oğlu olan Şürahbîl’in kardeşi değil amcası olması gerekmektedir. 80 Hevaş, “Şürahbîl b. Hasene”, C. XI, s. 630 81 İbn. Abdilber, el-İstiâb, s. 330; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C. XXII, s. 469; İbnü’l- Esîr, Üsdü’l- Gâbe, C.II, s. 620; İbn Hacer, el-İsâbe, c. III, s. 108, 82 “Onları (evlat edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın. Allah yanında en doğrusu budur. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşleriniz ve görüp gözettiğiniz kimseler olarak kabul edin…” Ahzab Suresi 33/5 83 Buharî, et-Târîhu’l-Kebir, C. IV, s. 247; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C. XXII, s. 464; İbnü’l- Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.III, s. 433 84 İbn Hacer, el-İsâbe, C. IV, s. 182 85 İbnü’l- Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.III, s. 489 86 İbnü’l- Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.III, s. 433 7 İbn Hacer’in râvisi Askerî ve İbn Ebû Hayseme, Abdurrahman ve Şürahbîl’in kardeş olduklarını kabul etmemektedir.87 Kaynaklarda hakkında detaylı bilgi olmadığı için hangi bilginin sahih olduğuna dair yorum yapılamamaktadır. Ne zaman Müslüman olduğu bilinmeyen Abdurrahman’ın Şürahbîl ve annesi Hasene’nin katıldığı Habeşistan hicretine katılanlar arasında da ismi zikredilmemektedir. Abdurrahman’ın ismi kaynaklarda Resûlullah’tan rivayet ettiği tuvalet adabı ile ilgili bir hadiste geçmekte, bundan başka herhangi bir olayda ismi anılmamaktadır.88 Şürahbîl’in anne bir kardeşleri olan Câbir ve Cünâde ise Hasene’nin Süfyân b. Ma’mer’den olan çocuklarıdır.89 Mekke’de erken dönemde Müslüman olan kardeşler, Şürahbîl ve ailesiyle birlikte ikinci Habeşistan hicretine de katılmış ve Hz. Ömer döneminde vefat etmişlerdir. 90 1.1.4 Eşi ve Çocukları Şürahbîl b. Hasene, Şifâ bnt. Abdullah ismiyle bilinen, Mekke’de erken dönemde İslâma girmiş ve birinci kafile ile Habeşistana hicret etmiş olan sahâbîlerden Leylâ bnt. Abdullah’ın kızı ile evlenmiştir.91 Onun eşi hakkında başka herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Kaynaklarda Şürahbîl b. Hasene’nin 4 oğlu ve 1 kızının ismi geçmektedir. Oğullarının isimleri Abdullah, Abdurrahman ve Rebîa’dır. Şürahbîl b. Hasene’nin en büyük oğlu olan Abdullah b. Şürahbîl, Ebû Alkame diye künyelenir. Resûlullah döneminde yaşamış Onu görüp iman etmiş ve babası Şürahbîl gibi İslâm ile şereflenmiştir.92 Babası Şürahbîl’den hiç rivayette bulunmayan Abdullah, hicrî 90 yılında vefat etmiştir.93 87 İbn Hacer, el-İsâbe, C. IV, s. 182 88 İbnü’l- Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.III, s. 433 89 İbn İshâk, es-Sîre, s.258; İbn Hişâm es-Sîre, C. I, s. 355; İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 330, 90 İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 296; İbnü’l- Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.I, s. 487, 91 İbnü’l Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.VII, s.162; İbn Hacer, el-İsâbe, C.VIII, s. 120; Aynur Uraler, Şifâ bnt. Abdullah, DİA, 2010, C. XXXIX, s. 139, 92 İbnü’l- Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C. III, s. 277 93 Salahuddin Halil b. Aybek es-Safedî, Kitâbü’l Vâfî bi’l-Vefeyât, thk. Helmut Ritter, 2. b., Beyrut, Dâr-u Sâdir, 1991, C. XVII, s. 208 8 Şürahbîl b. Hasene’nin diğer bir oğlu olan Abdurrahman b. Şürahbîl, Resûlullah’ı görmüş, Onun sohbet halkasına dâhil olmuş ve hadis rivayetinde bulunmuştur. Amr b. el-Âs’ın ordusunda Mısır’ın fethine katılmıştır.94 Mısır’ın fethine katılan sahâbîlerden biri olan Rebîa b. Şürahbîl de Şürahbîl b. Hasene’nin oğullarındandır. Rabîa’ya Amr b. el-Âs tarafından Mısır’da bazı görevler verildiği ve vali olarak atandığı rivayet olunmaktadır.95 Kaynaklarda Amr b. el-Âs tarafından verilen bu görevin ne zaman olduğu ve nereye vali olarak atandığına dair herhangi bir bilgi mevcut değildir. Urve b. Zübeyr’in birlikte ilim öğrendiği arkadaşlarından olan Abdurrahman b. Misver’in96 annesi, Şürahbîl b. Hasene’nin kızıdır.97 H. 90 yılında vefat eden İbn Misver’in annesinin ismi Emetullah olarak zikredilmekle birlikte98 bu ismi Nesime99 olarak aktaran rivayetler de mevcuttur. 1.2 KABİLESİ Kaynaklarda Şürahbîl b. Hasene’nin kabilesi hakkında ittifak söz konusu değildir. Benî Ezd,100 Benî Kureyş101, Benî Cumah,102Benî Hındif103 Benî Sehm,104 Benî Selem,105 Benî Temim106 ve Benî Kinde107 kabilelerinin isimleri zikredilmektedir. İbn Asâkir, Kureyşli olduğu rivayetini aktardıktan sonra bu bilginin Benî Zühre’nin 94 İbnü’l- Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C. III, s. 455; İbn Hacer, el-İsâbe, C.V, s. 70 95 İbnü’l- Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C. II, s. 263; İbn Hacer, el-İsâbe c.II, s.216 96 İrfan Aycan, Urve b. Zübeyr, DİA, 2012, C. XLII, s. 184 97 Ebû Muhammed Abdillâh b. Müslüm b. Kuteybe ed-Dîneverî, el-Me’arif, thk. Servet Ukkaşe, 4. b., Kahire, Dârü’l-Me’arif, 1981, s.429 98 Şemsuddîn Ebû’l-Hayr Muhammed b. Abdirrahmân es-Sehâvî, et-Tuhfetu’l-Latîfe fî Tarîhi’l- Medîneti’ş-Şerife, Kahire, Dâr-u Neşru’l-Sikâfe, 1979, C. II, s. 542 99 Ebû Hâtim Muhammed b. Hibbân b. Ahmed el-Büstî, Kitabü’s-Sikât, thk. Muhammed AbdulMuit Han, 1. b., b.y.y., Dairetü’l-Mearifu’l-Osmanî, 1973, s.101 100 Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. III, s. 406 101 Buharî, et-Târîhu’l-Kebir, C. IV, s. 247; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C. XXII, s.469; İbn Abdilber, el-İstiâb, s.330; İbn Hudeyde, el-Misbâh, C. I, s. 106; Muhammed Mustafa el-A’zamî, Küttâbü’n-Nebî, 3. b., Beyrut, el-Kütübü’l-İslâmî, 1978, s. 66 102 İbn Abdilber, el-İstiâb, s.330 103 Belâzürî, Fütûh, s. 663 104 Ebû Zekeriyya Muhyiddin Yahya b. Şeref en-Nevevî, Tehzibu’l-Esma ve’l-Lugat, Beyrut, Dârü’l-Kütübü’l-İlmiye, t.y., C.I, s.243 105 Seyfeddin el-Kâtib, Şürahbîl b. Hasene, s.9 106 İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C. XXII, s.466; İbnü’l- Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C. II, s. 620; İbn Kesîr, el-Bidâye, C.IV, s. 171 107 İbn Sa’d, Tabakât, C.IX, s. 397; Belâzürî, Ensâb, C. I, s. 214; İbn Abdilber, el-İstiâb, s.330; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C. XXII, s.465 9 antlaşmalısı olduğundan dolayı ortaya çıkan bir yanlış anlaşılma olduğunu zikreder.108 Şürahbîl’in annesi Hasene’nin eşi Süfyân b. Ma’mer, Cumah kabilesinin antlaşmalısıdır. Şürahbîl de onlarla birlikte yaşadığından dolayı Süfyân ölünceye kadar Cumah kabilesi ile antlaşmalı olmuştur.109 Cumah kabilesine mensup oluşuna dair rivayet de bundan kaynaklanmaktadır. Belâzürî, Fütûhu’l-Büldân’ın Resûlullah’ın vahiy kâtiplerinin isimlerini zikrettiği bölümünde Şürahbîl’in Benî Mudar’ın bir kolu olan Hındif110 kabilesinden olduğunu yazar ve ismi Şürahbîl b. Hasene et-Tâbihî olarak verir. Daha önceki konularda Şürahbîl’den bahsederken ise onun Kinde kabilesinden olduğunu zikretmiştir.111 Yapılan araştırmalar Şürahbîl b. Hasene isminde başka sahâbî bulunmadığını göstermektedir. Belâzürî, Şam fetihlerinin komutanlarından bahsettiği bölümde diğer râvilerin verdiği bilgiden farklı olarak el-Kelbî’den naklettiği rivayette, komutanın ismini Şürahbîl b. Rebi’a et-Ta’ olarak aktarır. Bu kumandanın Ğavs b. Mürre b. Üdd b. Tâbiha’dan olan Sûfeoğullarının mensubu olduğunu da ekler. Belâzürî’nin vahiy kâtibi olarak verdiği isimde bu iki Şürahbîl’i birbirine karıştırmış olması muhtemeldir. Kureyş’in bir kolu olan Sehm112 kabilesinden olduğuna dair rivayet sadece Nevevî’nin Tehzibu’l-Esma kitabında zikredilmektedir. Seyfeddin el- Kâtib’in Şürahbîl b. Hasene isimli kitabında ise Nevevî’nin kabile ismini yazarken harf hatası yaptığı, السهمي (Sehm) değil السلمي (Selem) kabilesi olması gerektiği aktarılmaktadır. Temim ve Kinde kabilesine aidiyeti rivayeti ise kaynaklarda birlikte zikredilmektedir. Muasır dönem tarihçiler tarafından Kinde kabilesi mensubu oluşuna dair rivayet kabul görmüştür.113 Yemenli olduğu rivayeti çerçevesinden bakıldığında da Kindeli olma ihtimali daha yüksektir. Şürahbîl b. Hasene İslâm tarihinin önemli bir komutanı olup kabilesiyle değil şahsi olarak gerçekleştirdiği eylemlerle anılmıştır. Onun komutan olmasında da kabilesinin siyasî gücünün etkisi olmadığı düşünülmektedir ki bu durumdan dolayı kabilesi ile ön plana çıkmamıştır. Mensup olduğu kabileye dair farklı bilgilerin olması da bu sebepten dolayı olabilir. 108 İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C. XXII, s.469 109 İbn Sa’d, Tabakât, C. IV, s.119; İbn Asakir, Târîhu Dımaşk, C. XXII, s. 472; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.II, s.620 110 Mustafa Sabri Küçükaşçı, Mudâr, DİA, 2005, C. XXX, s. 358. 111 Belâzürî, Fütûh, s. 663. 112 İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, C.VI, s. 414 113 Efendioğlu, “Şürahbîl b. Hasene”, DİA, C. XXXIX, s. 268 10 Şürahbîl, Kureyşli Benî Zühre’nin müttefikidir.114 Bu ittifak hakkında kaynaklarda şöyle bir rivayet geçmektedir: Şürahbîl b. Hasene, babasının vefatından sonra annesi Hasene ile evlenen Süfyân b. Ma’mer’in yanında yaşadığı için Süfyân’ın antlaşmalısı Benî Cumah ile hilf halinde olmuştur.115 Süfyân’ın Hz. Ömer döneminde ölümünden sonra Cumah oğulları ile hilfini bozmuş Benî Zühre ile antlaşma yapmıştır. Cumahoğullarının lideri tarafından sert bir tepkiyle karşılanan bu davranış, dönemin halifesi Hz. Ömer’e şikâyet edilmiş, halife tarafından, Şürahbîl’in kendi isteğiyle değil, Süfyân b. Ma’mer’den dolayı Benî Cumah’ın anlaşmalısı olduğu ve onlar ölünce de istediği kabile ile antlaşma yapabileceğine karar verilmiştir.116 Şürahbîl b. Hasene’nin mensubu olduğu Kinde kabilesinin ismi, Ufeyr b. Adiyy b. Hâris b. Mürre b. Üded b. Zeyd b. Yeşcüb b. Üryeb b. Kehlân b. Sebe’nin oğullarından olan Sevr’den gelmektedir. Soy ağacındaki Adiyy b. Hâris, Lâhm, Âmile ve Cüzâm kabilelerinin de atasıdır. Bundan dolayı bu kabileler Kinde ile aynı atadan gelmektedirler.117 Sevr’in lakabı olan Kinde kelimesi nimete karşı nankörlük etmek, şükretmemek vs. manalarına gelmektedir.118 Kur’ân-ı Kerîm’de de Kinde kelimesi ile aynı kökten gelen “كنود” kelimesi nankör anlamında kullanılmıştır.119 Kökeni çok eskiye dayanan Kinde kabilesinin Kahtân oğullarından120 olduğu rivayetinin yanı sıra Adnânîlerin yaşadığı bölgelerde varlık gösterdiği için Adnânî olduğu rivayetleri de mevcuttur. Bu durumda Kinde, Kahtânî ve Adnânî Araplarının karışımı olarak düşünülebilir.121 Nesebin kime dayandığına dair olan ihtilafların sebebi Kindelilerin Arap yarımadasında çok geniş bir coğrafyaya yayılmış ve muhtelif bölgelerde yaşamış olmalarından dolayıdır.122 Hicaz ve Yemen bölgesi krallığı olan Kinde kabilesinin başlıca yerleşim yerleri arasında Hadramut, Dammûn, Karyetü’l-Fevt, Cened, Batn-u Âkil, Ğamru zi-Kinde Dûmetü’l-Cendel, Filistin, Bahreyn, Yemame 114 İbn Sa’d, Tabakât, C. IX, s.119; Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. XI, s. 559 115 İbn Sa’d, Tabakât, C. IV, s.119 116 İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C. XXII, s. 472; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.II, s.620 117 Ebü’l-Münzir Hişâm b. Muhammed b. Sâib el-Kelbî, Nesebü Ma’ad ve’l-Yemeni’l-Kebir, thk. Nâci Hasan, 1. b., Beyrut, Âlemü’l-Kütub, 1988, C. I, s. 136; Ebü’l-Abbas Muhammed b. Yezid b. Abdulekber Müberred, Nesebü Adnân ve Kahtân, Kâhire, Lecnetü’t Telif ve’t-Terceme, 1936, s.20 118 Ebû Abdurrahman Halîl b. Ahmed b. Amr Ferahidî Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-Ayn, thk. Mehdi Mahzumî, İbrâhim Semerrâî, Beyrut, Müessesetü’l-A’lemi li’l-Matbuât, 1988, C.5, s.331; İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, C. XII, s. 164 119 Âdiyat Suresi, 100/6, “ان االنسان لربه لكنود” 120 İbn Sa’d, Tabakât, C. VI, s. 230 121 Küçükaşcı, Kinde, DİA, 2002, C. XXII, s. 37 122 Mahmut Kelpetin, İslâm Öncesi Güney ve Kuzey Arabistan, 1. b., İstanbul, Kuramer, 2016, s.185 11 sayılabilir.123 Kinde kabilesi geniş bir coğrafyada varlık gösterdiği için Cevad Ali tarafından el-Mufassal isimli eserinde toprağı çok ve kişi sayısı fazla olan bir kabile olarak zikredilmektedir.124 Kinde kabilesinin yerleşim yerlerinden olan Hadramut, Yemen’in güneyinde yer alan bir bölgedir ve bu bölge orada varlık gösteren Kinde, Tucîb, Hadramut ve Sadîf kabilelerin reisleri tarafından yönetilmektedir.125 Şürahbîl b. Hasene’nin Yemenli olduğu bilgisi temel alındığında Hadramut’ta yaşayan Kindelilerden olması kuvvetle muhtemeldir. İslâm öncesi dönemde Araplar için ticarî ve siyasî önem arz eden, takvimde ayların yerlerini değiştirmek, seneye fazladan bir ay eklemek şeklinde gerçekleştirilen nesî126 uygulamasını ilk yapan kabile Kindedir. Ezrakî’nin Kelbî’den aktardığı rivayete göre; Kuzey Arabistan’da Mudar ve Rebîa kabilelerinden önce nesî uygulamasını Kinde kabilesi gerçekleştiriyordu. Bu görev Kinâne kabilesinden Mâlik b. Kinâne’nin Kinde reisinin kızıyla evlenmesi sonucunda da Kinde kabilesinden çıkıp Kinâne’ye geçmiştir.127 Kültürel olarak yüksek bir seviyede bulunan Kinde kabilesinin Arap yarımadasında yazının yayılmasındaki etkisi küçümsenmeyecek derecededir. Kinde emirlerinden olan Ukeydir b. Abdilmelik b. Abdilcinn el-Kindî, Hirelilerden öğrendiği yazıyı Mekkelilere öğretmiştir.128 Resûlullah’ın kâtipleri arasında ismi zikredilen Şürahbîl b. Hasene’nin o dönemde Mekke’deki sınırlı sayıda okuma yazma bilenler arasında sayılmasında kabilesi büyük bir etkiye sahiptir.129 Ayrıca Kinde lehçesi Araplar arasında yaygın olarak kullanılan lehçelerden biridir. Kur’an-ı Kerim’de de Kinde lehçesinden bazı kelimeler bulunmaktadır. Hûd suresi 36. âyetteki ve Yusuf suresi 69. âyetteki فال تبتئس (Üzülme) kelimesi, Enbiya suresi 31. âyetteki فجاجا (yollar) kelimesi, Saffat suresi 147. âyetteki او يزيدون ( veya daha fazla) kelimesi, Vâkıa suresi 4. 123 Ömer Rıza Kehhale, Mu’cemü Kabâili’l-Arabi’l-Kadîme ve’l-Hadîse, 8. b., Beyrut, Müessetü’r- Risâle, 1998, C.III,s 998-999; Detaylı bilgi için bkz. Ömer Aras, İslâm Öncesinden Hz. Muhammed’in Vefatına Kadarr Kinde Kabilesi, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2015, s. 20-35 124 Cevad Ali, el-Mufassal fi Târîhi’l-Arab Kable’l-İslâm, 2. b., Bağdat, Saidet Camia Bağdat,1993, C.3, s.318 125 Hüseyin Algül, Hadramut, DİA, İstanbul, 1997, C. XV, s. 65 126 Detaylı bilgi için bkz. Mustafa Fayda, Nesî, DİA, İstanbul, 2006, C. XXXVI, 578-579 127 Ebû’l-Velîd Muhammed b. Abdillah b. Ahmed el-Ezrakî, Ahbâru Mekke Mâ Câe Fi-ha Mine’l- Asâr, 2. b., Kahire, Mektebetü’s-Sekâfetü’d-Diniyye, 2005, s. 143. 128 Belâzürî, Fütûh, s. 659 129 Bu konu vahiy kâtipliği başlığı altında incelenecektir. 12 âyetteki بست الجبال بسا ( dağlar serpiştirildikçe serpiştirildi) Kur’an’daki Kinde lehçesinde olan kelimelerdir.130 Mekke döneminde Resûlullah tarafından İslâm’a davet edilen Kindelilerin kabileler arası üstünlük yarışının da etkisiyle İslâm ile şereflenmeleri Medine döneminin sonlarında vuku bulmuştur.131 Hicretin 10. yılında kalabalık bir grup Kindeli, başkanları Eş’as b. Kays ile birlikte Resûlullah’ın yanına gelerek İslâm’ı kabul etmişler ve Müslüman olmuşlardır.132 Cahiliye döneminde Kâbe’yi tavaf ederken söyledikleri telbiyeye bakıldığında da açık bir şirk ifadesi görülmemektedir.133 İslâm’a girmeden önce farklı inançlara sahip olan kabilede Mazdekîlik,134 Yahudilik,135 Hıristiyanlık ve Putperestlik136 farklı dönemlerde yaygın olarak görülmüştür. Kinde kabilesinde varlık gösteren bu inançlardan hiç biri krallığın resmi dini haline gelmemiştir.137 Büyük bir kabile olan Kinde, Kureyş’in hâkimiyetine girmeyi kabullenememiş ve Resûlullah’ın vefatının akabinde h. 11 yılında dine ve devlete karşı başlatılan isyanlara karışmışlardır. Hz. Ebû Bekir’in emriyle Hâlid b. Velîd’in komutasındaki ordular isyan edenlerin üzerine gönderilmiş ve bu mücadele Müslümanların zaferi ile sonuçlanmıştır.138 Uzun yıllar hüküm süren bir krallığın neferleri olan Kindeliler, içlerinde bulunan iktidar sevdasının etkisiyle Resûlullah’ın vefatından sonra meydana gelen siyasi olayların neredeyse tamamına katılmış, h. 129 yılında Hadramut’ta İbâzîlîği139 yayma faaliyetlerin de ise aktif rol oynamıştır.140 Yüzyıl civarında süren Kinde krallığının pek çok hükümdarı olmuştur, bu hükümdarlarının isimleri sırasıyla şu şekildedir: 130 Detaylı bilgi için bakınız. Aras, Kinde Kabilesi, s. 93 131 İbn İshâk, es-Sîre, s. 264; Küçükaşcı, Kinde, DİA, 2002, c. XXII, s. 37-38 132 İbn Sa’d, Tabakât, c.VI, s. 231 133 Ya’kûbî, Târîhu’l-Yakubî, thk. Abdulemir Muhina, 1. b., Beyrut, Şeriketü’l-Âlami’l-Metbuat, 2010, C.I, s.309 134 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.I, s.395; Kinde kabilesinin o dönemki lideri Hâris b. Amr, Sâsâniler ile yakınlaşmak için bu dini benimsemiştir. Kelpetin, Güney ve Kuzey Arabistan, s. 197 135 İbn Kuteybe, el-Ma’ârif, s. 621 136 Küçükaşcı, Kinde, DİA, C. XXII, s. 37-38 137 Kelpetin, Güney ve Kuzey Arabistan, s. 197 138 Kehhale, Mu’cemü Kabâili’l-Arab, C.III, s. 999 139 Hâricîliğin en mutedil kolu olan İbâziyye, Ebû Ubeyde Müslim b. Ebû İkrime tarafından İbâzîlik propagandası için görevlendirilen Ebû Hamza eş-Şârî’nin h. 129 yılında Kindeli bir grubun daveti ile gittiği Hadramut’ta kısa sürede yayılmıştır. Fırkanın bu bölgeyi hızlı bir şekilde etkisi altına almasında Ebû Hamza’nın imam ilan edip biat ettiği Abdullah b. Musa el-Kindî’nin rolü büyüktür. Ethem Ruhi Fığlalı, İbâzıyye, DİA, 1999, C. XIX, s. 256-261 140 Halife b. Hayyât, Târîhu Halife b. Hayyât, 2. b., Riyad, Dâr-u Taybe, 1985, s. 384 13 Hucr b. Amr Amr b. Hucr Muaviye b. Hucr Hâris b. Amr Hucr b. Hâris Seleme b. Hâris Şürahbîl b. Hâris Ma’dikerib b. Hâris İmruülkays b. Hucr Amr b. Seleme Kays b. Seleme Yezîd b. Seleme141 1.3 MÜSLÜMAN OLMASI Şürahbîl b. Hasene’nin kaynaklarda net olarak hangi tarihte Müslüman olduğundan bahsedilmeyip sadece erken dönemde Mekke’de Müslüman olduğu142 rivayet olunsa da onun 573 veya 574 yılında doğduğunu aktaran Efendioğlu, otuz beş yaşlarında Müslüman olduğunu zikretmektedir.143 Farklı bir rivayette ise Resûlullah’ın nübüvvetinin başladığı yıl Şürahbîl’in 37 yaşında olduğunu belirtilmektedir ki144 bu rivayet baz alındığı takdirde 35 yaşında Müslüman olması söz konusu değildir. Şürahbîl b. Hasene’nin, nübüvvetin 5. yılında gerçekleşen ilk Habeşistan hicretinden bir süre sonra giden ikinci kafile145 ile hicret ettiği bilinmektedir. Dolayısıyla 616 yılından önce Müslüman olduğu söylenebilir. Mekke’de annesi ve kardeşleriyle birlikte tüm aile topluca Müslüman olmuşlardır.146 Müslüman olmadan önceki hayatına dair herhangi bir bilgi mevcut olmadığı için daha önce hangi inanca sahip olduğu da bilinmemektedir. İslâm öncesi Kinde Kabilesinde Mazdekîlik, Putperestlik, Hıristiyanlık ve Yahudilik inançlarının yaygın 141 Kelpetin, Güney ve Kuzey Arabistan, s. 248 142 İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.II, s.620, 143 Mehmet Efendioğlu, Şürahbîl b. Hasene, DİA, 2010, C. XXXIX, s.268 144 Seyfettin el-Kâtib, Şürahbîl b. Hasene, s. 17 145 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C. I, s. 596 146 İbn Sa’d, Tabakât, C. IX, s.397; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C. XXII, s. 470; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.II, s.620; Hevaş, “Şürahbîl b. Hasene” , C. XI, s. 630 14 olduğu bilinmektedir.147 Bundan dolayı Şürahbîl’in de bu inançlardan birini kabul etmiş olması muhtemeldir. 1.4 HABEŞİSTAN HİCRETİ Hicret kelimesi, ه-ج-ر kök harflerinden türemektedir ve “insanın herhangi bir şeyden bedenle, dille veya kalp ile ayrılması” anlamına gelir.148 Daha yaygın olarak ise “bir mekândan başka bir mekâna göç edilmesi” manasında kullanılır. Dini bir terim olarak ise Hz. Muhammed’in Mekke’den ayrılıp Medine’ye yerleşmesi olayı için kullanılmaktadır.149 Kur’an-ı Kerim’deki muhtelif ayetlerden anlaşılmaktadır ki sadece Hz. Muhammed değil diğer pek çok Peygamber de hicret etmiştir.150 Hz. Muhammed’in nübüvvetinden sonra Müslümanların ilk hicreti Habeşistan’a olmuştur.151 615 yılında Resûlullah’ın amcası Hz. Hamza’nın iman etmesi, Müslümanlar için moral kaynağı olsa da müşriklerin zayıf Müslümanlara karşı eziyetlerinin ve baskılarının şiddetini de artırmıştır.152 Resûlullah, amcalarının himayesi altında olması sebebiyle işkenceye maruz kalmasa da kendisine iman edenlerin işkence altında olmasına daha fazla dayanamamış ve ashabına, “adil bir hükümdar” olarak nitelendirdiği Necâşî Ashame’nin yurdu Habeşistan’a hicret etmelerini önermiştir. 153 Habeşistan’a hicret eden ilk kafileden daha kalabalık bir grup Müslüman, Ca’fer b. Ebû Tâlib’in liderliğinde ikinci hicreti154 gerçekleştirmişlerdir.155 Hicret edenlerin sayısı hakkında kaynaklarda farklı rakamlar zikredilmesinin sebebi, birinci kafile ve ikinci kafile ile gidenlerin net olarak ayırt edilememesidir. 147 Kinde kabilesine dair detaylı bilgi için bkz. Ömer Aras, Kinde Kabilesi 148 Ragıp el-İsfahâni, el-Müfredât, çvr. Abdulbaki Güneş, Mehmet Yolcu, 4. b., İstanbul, Yarın yay. 2015, s. 1023 149 Ahmet Önkal, “Hicret” DİA, 1998, C. XVII, s. 458 150 Bkz. Ankebût 29/26, Yunus 10/90 151 İbn Hişâm, es-Sîre, C.I, s. 349; Taberî, Târîhu’l-Ümem, C.II, s. 329; İbnü’l- Esîr, el-Kâmil, C. I, s. 596 152 Âdem Apak, İslâm Târîhi, 8. b., İstanbul, Ensar Kitapevi, 2012, C.I, s.203 153 İbn İshâk, es-Sîre, s. 247; İbn Hişâm, es-Sîre, C. I, s. 349; Levent Öztürk, Etiyopya, DİA, 1995, C. XI, s. 491-496 154 Adnan Demircan, Hicret kitabında Habeşistan hicretinin sanılanın aksine iki kere değil, ilk kafileden sonra Müslümanların grup grup kafileler şeklinde hicret ettiği tezini savunmaktadır. Adnan Demircan, Nebevî Direniş Hicret, 3. b., İstanbul, Beyan yay., 2017 s. 55 155 İbnü’l- Esîr, el-Kâmil, C. I, s. 598 15 Kaynaklarda muhacirlerin isimleri kabilelerine göre tasnif edilerek zikredilmiştir.156 Şürahbîl b. Hasene’nin ismi de annesi ile evli olan Süfyân b. Ma’mer’den dolayı Benî Cumah kabilesinden hicret edenler arasında sayılmaktadır. Şürahbîl, annesi Hasene, ana bir kardeşleri Câbir ve Cünade, Hasene’nin kocası Süfyân b. Ma’mer ile birlikte ikinci kafile ile Habeşistan’a gitmiştir. 157 İbn Sa’d’ın ravîlerinden olan Ebû Ma’şer, Şürahbîl ve Hasene’yi hicret edenlerin içinde zikrederken Süfyân b. Ma’mer ve iki oğlunun isimlerini Habeşistan muhacirlerinin listesi içine almaz. Musa b. Ukbe ise bu aileden Şürahbîl de dâhil hiç kimsenin isimlerini bu listede zikretmemiştir.158 1.4.1 Habeşistan’dan Dönüşü ve Ümmü Habîbe’yi Getirmesi Habeşistan’a hicret eden Müslümanlardan bir grup, hicretten kısa bir süre sonra nübüvvetin 5. yılı Şevval ayında Mekke’ye geri dönmüşlerdir.159 Mekke’ye geri dönen grup haricinde Habeşistan’da kalan muhacirler ise Medine döneminde iki gemi ile dönmüşlerdir. Ca’fer b. Ebû Tâlib’in de içinde bulunduğu bu grubun dönüşü hicretin 7. yılında Hayber’in fethinin gerçekleşmesinin akabinde olmuştur.160 Şürahbîl b. Hasene ve ailesi de Ca’fer b. Ebû Tâlib ile birlikte dönenler arasındadır.161 Hasene’nin eşi Süfyân b. Ma’mer’i oğlu Hâris’in getirdiği162 rivayet olunmakta ise de bu haberde Süfyân’ın ne zaman döndüğü, tek başına mı yoksa ailesi ile birlikte mi geldiğine dair herhangi bir detay bulunmamaktadır. Şürahbîl, Medine’ye döndüğünde ailesinin anlaşmalılarından olan Benî Züreyk kabilesinin topraklarına yerleşmiş ve Hz. Ömer’in hilafeti döneminde Süfyân ve oğulları Câbir ve Cünâde’nin ölümüne kadar da o bölgede yaşamıştır.163 Şürahbîl’in hicretten dönüşü sırasında zikredilmesi gereken önemli bir olay da Resûlullah’ın eşi Ümmü Habîbe’yi getirmesidir. Asıl ismi Remle bnt. Ebû Süfyân olan 156 İbn İshâk, es-Sîre, s.256; İbn Hişâm, es-Sîre, C. I, s.349; Taberî, Târîhu’l-Ümem, C.II, s. 329; İbnü’l- Esîr, el-Kâmil, C. I, s. 598 157 İbn İshâk, es-Sîre, s.258; İbn Hişâm, es-Sîre, C. I, s. 355; İbn Sa’d, Tabakât, C. IX, s.397; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C. XXII, s. 467 158 İbn Sa’d, Tabakât, C. IV, s.119; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C. XXII, s. 467 159 İbnü’l- Esîr, el-Kâmil, C. I, s. 596 160 Vâkıdî,, Kitâbü'l-Meğazî, thk. M. Jones, 3. b., Beyrut, Âlemü'l-Kütüb,1974, C.II, s. 683; İbn Abdilber, El İstiâb, s. 109 161 İbn Hişâm es-Sîre, C.III, s.311; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C.XXII, s. 471 162 İbn Abdilber, el-İstiâb, s.296; İbnü’l- Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C. II, s. 499 163 İbnü’l- Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C. II, s. 620; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C.XXII, s. 472 16 Ümmü Habîbe eşi Ubeydullah b. Cahş ile birlikte Habeşistan hicretine katılmıştır. Habeşistan’da iken irtidat edip Hıristiyan olan Ubeydullah b. Cahş’ın Hıristiyan olarak orada öldüğü rivayet olunmaktadır. Resûlullah, Ubeydullah b. Cahş’ın ölümünden sonra Habeşistan’da bulunan Ümmü Habîbe ile evlenme isteğini Necâşî’ye yazdığı bir mektupla bildirmiş ve Habeşistan’da gıyabî nikâh töreni yapılmıştır. Necâşî, Resûlullah adına Ümmü Habîbe’ye 400 dinar mehir vermiştir. Resûlullah ile evlenen ve müminlerin annesi olan Ümmü Habîbe’yi Medine’ye getirme görevi Şürahbîl b. Hasene’ye verilmiştir. 164 Ümmü Habîbe, kendisini Medine’ye getiren Şürahbîl’e Medine’de bir ev hibe etmiştir. Daha sonra bu ev hicrî 161 yılında Halife Mehdî tarafından satın alınıp Mescid-i Nebevî’ye katılarak mescidin genişletilmesinde kullanılmıştır.165 Ümmü Habîbe’nin bu davranışı Şürahbîl’e karşı hissetiği vefa borcu olarak nitelendirilmektedir.166 1.5 RESÛLULLAH’TAN RİVAYET ETTİĞİ HADİSLER Şürahbîl b. Hasene’nin ilmi yönü hakkında kaynaklarda bilgi bulunmadığı gibi, çok sayıda hadis rivayet eden sahabiler arasında da ismi geçmemektedir. İbn Asâkir sadece iki hadis rivayet ettiğini aktarır.167 İbn Hacer ise Şürahbîl’in Amr b. Âs ile tartışırken rivayet ettiği tâun hadisinden başka hadis rivayetinden bahsetmemektedir.168 Fazla hadis rivayet etmemesinin sebebi olarak Resûlullah’ın yanında çok fazla zaman geçirememiş olması söylenilebilir. Şürahbîl’in naklettiği hadislerin yanı sıra bazı rivayetlerde de ismi anılmaktadır.169 Şürahbîl b. Hasene’nin rivayet ettiği hadisler şunlardır: 1) Abdurrahman b. Ğanem dedi ki; Şam’da veba ortaya çıktığında, Amr b. el-Âs insanlara hitaben şöyle dedi, “Bu tâun pis birşeydir. Bu vadi ve halkından kaçın.” Şürahbîl b. Hasene’ye bu sözler ulaştığında, sinirlendi ve ayakkabısı eline alıp, 164 İbn Sa’d, Tabakât, C.X. s. 95; İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 116; İbnü’l- Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C. VII, s. 116; Zehebî, Necaşî’nin verdiği mehri 4000 dinar olarak yazar. Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Osmân ez-Zehebî, Siyer-u Alâmi’n-Nübelâ, 2. b., Beyrut, Meessetü’r- Risâle, 1982, C. II, s.221 165 Sehâvi, et-Tuhfetu’l-Latife, C.II, s, 217 166 Bayraktutar, Şürahbîl b. Hasene, DİA, s. 54 167 İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C.XXII, s. 470 168 İbn Hacer, el-İsâbe, C.III, s. 199 169 Detaylı bilgi için bkz. Bayraktutar, Şürahbîl b. Hasene, s. 65-66 17 elbisesini çekerek geldi ve şöyle dedi; O daha ailesinin merkebinden bile şaşkın bir halde iken ben Resûlullah’ın ashabı arasında idim. Fakat o tâun Rabbinizin rahmetidir. Nebinizin duasıdır. Sizden önce de bu hastalıktan dolayı pek çok salih kimse öldü.170 2) Şürahbîl b. Hasene, Resûlullah’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir. “Şayet bir yerde bulunduğunuzda siz oradayken tâun vuku bulursa, oradan çıkıp başka yere kaçıp gitmeyin. Zira ölüm boyunlarınızdadır. Şayet bir yerde de bu hastalık varsa oraya girmeyiniz, zira o insanların kalplerini yakan bir hastalıktır.171 3) Ebû Sâlih el-Eşarî’nin Ebâ Abdullah el-Eşarî’den dinleyip naklettiği rivayete göre; Resûlullah ashabına namaz kıldırdı ve onlardan bir grup ile oturdu. Bir adam içeri girdi ve namaza durdu. Adam rükû yapmıyor, karganın gagalaması gibi hızlı hızlı secde yapıyordu. Bunun üzerine Resûlullah dedi ki; Şu adamı görüyor musunuz? Namazını bu şekilde kıldığı halde ölmüş olsaydı, İslâm dinininde olmayan bir şey üzere ölmüş olurdu. Namazını karganın kanı gagalaması gibi kılıyor. Şüphesiz namaza durduğunda rükûyu düzgün yapmayan ve secdesini karganın gagalaması gibi yapan kimse, bir veya iki hurma yiyip de bir türlü doymayan kimse gibidir. Açlığına ne fayda eder ki? Abdesti düzgün bir şekilde alın. Ateşler içinde olan topukların vay haline. Namaz kılarken rükû ve secdeyi tam yapın. -Babam Abdullah’a dedim ki, Bu hadisi kimden duydun? Dedi ki; Ordu komutanı olan, Hâlid b. Velîd, Amr b. el-Âs, Şürahbîl b. Hasene ve Yezîd b. Ebû Süfyân. Onların hepsi de Resûlullah’tan işittiler.172 4) Şürahbîl b. Hasene, Resûlullah’ın şöyle dediğini rivayette bulundu; “Kim İslâm’a girdikten sonra iyilikte bulunursa, Cahiliyye zamanında işlediği kötülükler bağışlanır. Her kimki Müslüman iken kötülük işlerse, öncesi hem de sonrası ile bu yaptığından sorumlu tutulur.”173 170 Ahmed b. Hambel, Müsnedu’l-İmâm Ahmed b. Hanbel, thk. Şu’ayb Arnavut, Adil Mürşîd, 1. b., Beyrut, Müessetu’r-Risale, 1999, C.XXIX, s.288 171 İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C. XXII, s. 477 172 Buhârî, et-Târihu’l-Kebîr, C. IV, s. 248 173 Ebû’l-Huseyn Abdulbâkî b. Kânî el-Bağdâdî, Mu’cemü’s-Sahâbe, thk. Ebû Abdurrahman Salâh b. Sâlim, Medine, Mektebetu’l-Gurabai’l-Eseriyye, 1996, C.I, s.329 18 İKİNCİ BÖLÜM ŞÜRAHBÎL b. HASENE’NİN KİŞİLİĞİ 2.1 RESÛLULLAH’IN KÂTİPLİĞİNİ YAPMASI Resûlullah’ın bi’setinin başladığı yıllarda Arap yarımadasında okuma-yazma seviyesi oldukça düşüktü. Kureyş kabilesinden 17 kişinin okuma-yazma bildiğini aktarılırken diğer kabile mensubu şahıslar ve kadınlar bu sayıya eklendiğinde Mekke’deki okuma-yazma bilenlerin sayısı 43’e ulaşmaktadır.174 Alak suresinin ilk âyetlerinde “oku” emrinin vurgulanması sebebiyle Müslümanlar arasında okuma-yazmaya önem verilmiştir. Okuma-yazma bilen sahâbîlerden Resûlullah’ın kâtipliği görevini üstlenenler antlaşmaları, İslâm’a davet mektuplarını, nazil olan vahiyleri yazıya geçirmekle görevlendirilmişlerdir. Sözlü olarak vahyedilen Kur’an-ı Kerim’i yazıya geçirmekle vazifelendirilen sahâbîler “vahiy kâtibi” sıfatıyla anılmışlardır.175 Kur’an-Kerim, Mekke döneminden itibaren bu vahiy kâtipleri tarafından yazıya geçirilmiş ve ilk vahiy kâtibi olarak ise Abdullah b. Sa’d b. Ebû Serh vazifelendirilmiştir.176 Resûlullah’ın vahiy kâtiplerinin sayısı hakkında kaynaklar ihtilafa düşmüşler, birbirinden çok farklı rakamlar zikretmişlerdir. Resûlullah’ın kâtiplerini incelemek için müstakil eserler kaleme alınmıştır. Vahiy kâtiplerinin sayısını 14 olarak veren rivayetlerin yanı sıra177 listeye farklı isimler de dâhil ederek bu sayıyı 47’ye çıkaran rivayetler de mevcuttur.178 Vahiy kâtipliğine dair muasır dönemde yazılmış bir çalışmada vahiy kâtipliği yaptığı sabit olan 5 sahâbî olduğu bilgisi verildikten sonra bu sahâbîlerin Ali b. Ebû Tâlib, Osman b. Affân, Ubey b. Ka’b, Zeyd b. Sâbit ve Abdullah b. Sa’d b. Ebû Serh olduğu 174 Belâzürî, Fütûh, s. 660; bkz. Hanefi Palabıyık, “Cahiliye Dönemi ve İslâm’ın İlk Döneminde Okuma-Yazma Faaliyetleri”, Erzurum, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.27, 2007 175 M. Suat Mertoğlu, Vahiy Kâtibi, DİA, 2012, C. XXXXII, s. 447 176 Belâzürî, Fütûh, s.662 177 Ebû Abdillâh Muhammed b. Abdûs b. Abdillâh el-Cehşiyârî, Kitâbü’l-Vuzerâ ve’l Küttâb, thk. Mustafa es-Sakâ, İbrahim el-Ebyârî, Abdulhafız Şelbî, Matua Musta el-Banî, 1. b.,Kahire, Mustafa el-Babî, 1938, s. 12-15 178 El-A’zamî, Küttâbü’n-Nebi, s. 115 19 aktarılmaktadır.179 Kaynaklardaki bu ihtilafın sebebinin kimlerin kâtib, kimlerin sadece vahiy kâtibi olduğunun net olarak belirlenememesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Şürahbîl b. Hasene’yi Resûlullah’ın ilk vahiy kâtipleri arasında sayan kaynaklar vardır.180 Şürahbîl’i vahiy kâtibi olarak sayan kaynakların tamamının isim listesinde, vahiy kâtipliği tartışmalı olan Muaviye b. Ebû Süfyân’ın isminin de zikredilmiş olması dikkat çekmektedir.181 Vahiy kâtipliği tartışmalı olan isimleri listesine dahîl eden rivayetlere ihtiyatla yaklaşılmalıdır. Cehşiyârî, İslâm tarihindeki kâtipleri sistemli bir sınıflandırmaya tabi tuttuğu kitabı Kitâbu’l-Vuzerâ’nın Resûlullah’ın kâtiplerini incelediği bölümünde Şürahbîl b. Hasene’den bahsetmemiştir.182 Şürahbîl b. Hasene tarafından yazıldığı kesin olarak bilinen tek belge, Resûlullah’ın Eyle halkına verdiği emannâmedir.183 Yukarıda verilen bilgilerden yola çıkıldığında Şürahbîl’in Resûlullah’ın kâtibi olduğu kesin olmakla birlikte vahiyleri yazıya geçiren vahiy kâtipliği göreviyle vazifelendirilmediği söylenilebilir. 2.1.1 Resûlullah’ın Eyle Halkı İçin Şürahbîl’e Yazdırdığı Mektup Resûlullah, hicretin 9. yılında bazı kabilelerin Müslümanlara saldırmak için ordu topladığı haberini alınca Tebük üzerine bir sefer düzenledi. Herhangi bir mücadele olmadan gerçekleşen sefer sonrasında Tebük halkı Resûlullah ile cizye vermek üzere anlaşma yapmışlardır.184 Eyle Reisi Yuhanna b. Rü’be, Eyle halkı adına Resûlullah ile anlaşma yapmak istemiş ve Eyle halkının Müslümanlara her yıl 300 dinar cizye vermesi şartı ile bir 179 Elçin Memmedzade, Vahiy Kâtipliği ve Peygamber’in Vahiy Kâtipleri, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1999, s. 47 180 Ya’kûbî, Târîhu’l-Yakubî, C.I, s. 400; Belâzürî, Ensâb, C. II, s. 193; İbn Abdürabbih, el-İkdü’l- Ferîd, C. IV, s. 250-251; Cevad Ali, el-Mufassal, C.VIII, s.121; Muhammed Abdul Hay b. Abdul Kebir el-Huseynî el-Kettânî, Nizâmu’l- Hukûmeti’n-Nebeviyye et-Terâtîbu’l-idâriyye, thk. Abdullah el-Hâlidî, C. I, 3. b., Beyrut, Dârü’l- Erkâm b. Ebû Erkâm, 2013, s. 151 181 Muaviye b. Ebû Süfyân’ın vahiy kâtipliğine dair tartışmalar için bkz. İrfan Aycan, Muaviye b. Ebû Süfyân, 4. b., Ankara, Ankara Okulu yay. 2014, s.47-49 182 Cehşiyârî, Kitâbü’l-Vuzerâ, s. 12-15 183 Vâkıdî, Kitâbü'l-Meğazî, C.III, s. 1031 184 Belâzürî, Fütûh, s. 69-70; İbnû’l-Esîr, el-Kâmil, C. II, s. 149 20 emannâme hazırlanmıştır. Resûlullah tarafından Şürahbîl b. Hasene’ye yazdırılan emannâmenin metni şu şekildedir: “ Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla… Bu, Allah’tan ve Resûlullah Muhammed’den Yuhanna b. Rü’be ve Eyle halkı için, onların gemileri, karada ve denizdeki vasıtaları için yazılmış güvencedir. Onlar için ve onlarla birlikte hareket eden Şam halkı, Yemen halkı ve deniz halkı için Allah ve Resûlü’nün güvencesi vardır. Dinde bir bidat çıkaran kimsenin malı onu kurtarmaz. Ayrıca onun malı, diğer insanlar için helaldir. Onlar istedikleri bir sudan, karadan ya da denizden gitmek istedikleri bir yoldan men edilemez. Bu mektubu, Resûlullah’ın izniyle Cüheym b. es-Salt ve Şürahbîl b. Hasene yazdılar.”185 2.2 MISIR’A ELÇİ OLARAK GÖNDERİLMESİ Resûlullah Medine site devletini kurup İslâm’ın devletleşme sürecini başlattıktan sonra komşu kabile reislerine ve devletlerin meliklerine elçiler gönderdi. Hudeybiye Anlaşması’ndan sonra hicrî 6. yılda gönderilen bu elçiler Resûlullah tarafından bir devlet reisi sıfatıyla mühürlenmiş olan İslâm’a davet mektupları götürüyorlardı.186 Bu elçilerin isimleri ve gönderildikleri melikler kaynaklarda şu şekilde zikredilmektedir: 1) Amr b. Ümeyye ed-Damrî, ilk gönderilen elçi olup Habeş kralı Necaşi’ye İslâm’a davet mektubu götürmekle görevlendirilmiştir. 2) Dıhye b. Halife el-Kelbî, Rum (Bizans) kayserine İslâm’a davet mektubu götürmüştür. 3) Abdullah b. Huzâfe es-Sehmî, başkanlığını yaptığı bir heyetle Fars (İran) kisrasını İslâm’a davet için gönderilmiştir. 4) Hâtıb b. Ebû Beltea, İskenderiye (Mısır) Mukavkısı’nı İslâm’a davet için gönderilen elçidir. 5) Amr b. el-Âs, Uman meliki olan iki kardeş Ceyfer b. Cülende ve İyâz b. Cülende el-Ezdî’ye gönderilmiştir. 185 Vâkıdî, Kitâbü'l-Meğazî, C.III, s. 1031 186 İbn Sa’d, Tabakât, C. I, s. 222; Elçilerin gidiş Târîhini hicrî 8. yıl olarak veren rivayetlerde mevcuttur. İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, s. 95 21 6) Selît b. Amr, Yemâme krallarından Sümâme b. Usâl ve Hevze b. Ali el-Hanefî için yazılan mektubu götürmüştür. 7) Âlâ b. el-Hadramî, Bahreyn kralı Münzir b. Sâvî el-Abdî’yi İslâm’a davet için gönderilen elçidir. 8) Şücâ’ b. Vehb el-Esedî, Şam’daki Bizans valisi Hâris b. Ebû Şemir el- Gassanî’ye ya da Cebele b. Eyhem el-Gassânî’ye davet mektubu götürmekle görevlendirilmiştir. 9) Muhâcir b. Ümeyye el-Mahzûmî ise Yemen kralı Hâris b. Abdikülâl el- Himyerî’ye yazılan davet mektubunu götürmekle vazifelendirilmiştir.187 Görüldüğü üzere Şürahbîl b. Hasene bu diplomatik elçiler arasında zikredilmemiştir. Lakin kaynaklarda geçen bazı rivayetlerde onun Mısır melikine elçi olarak gönderildiğinden bahsedilmektedir. Şürahbîl kendisine verilen bu elçilik görevini yerine getirip Mısır’dan döndükten sonra Resûlullah’ın vefat ettiği haberini öğrenmiştir.188 Mısır’a gönderiliş nedeni hakkında ise herhangi bir bilgi mevcut değildir. Resûlullah’ın vefatından sonra Mısır’dan dönen Şürahbîl’in 9/630 yılında gerçekleşen Tebük Seferi’ne katıldığına dair rivayetler mevcuttur, bu durumda Hudeybiye Barış Antlaşması’ndan (6/628) sonra gönderilen elçilerle aynı dönemde gönderilmesi mümkün gözükmemektedir. Dolasıyla Şürahbîl’in Mısır’a gönderilişinin Tebük seferinden sonra gerçekleşmiş olması muhtemeldir. 2.3 HZ. EBÛ BEKİR DÖNEMİ Resûlullah’ın vefatının akabinde İslâm ümmetinin başına geçecek devlet başkanının seçimi için sahabe zaman kaybetmeden harekete geçmiştir. Ensar ve Muhacir arasında Benî Sâide’nin sakifesinde cereyan eden kısa süreli bir anlaşmazlık sebebiyle sancılı geçen seçim sürecinden sonra halife olarak Hz. Ebû Bekir’e biat edilmiştir.189 187 İbn Hişâm es-Sîret, C. IV, s. 253-254; İbn Sa’d, Tabakât, C. I, s. 222-227; bkz. Zeynep Şulul, Hz. Peygamber Tarafından İslâm’a Davet İçin Gönderilen Elçiler, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013, Şanlıurfa 188 Ebû Nasr Alî b. Hibetillâh b. Alî el-İclî İbn Mâkûlâ, el-İkmâl fî ref’i’l-İrtiyâb ’anil-Mü’telif ve’l- Muhtelif fî’l-Esmâi ve’l-Küna ve’l-Ensâb, thk. Abdurrahman b. Yahya el-Muallimî, 2. b., Kahire, Dârü’l-Kütübü’l-İslâmiyye, 1993, C .II, s.469; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C. XXII, s. 471 189 İbn Hişâm es-Sîre, C. IV, s.309; Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. III, s. 223 22 2.3.1 Ridde Savaşları Hz. Ebû Bekir’in halife seçiminden sonra gündeminde olan işlerden biri de irtidat hareketleridir.190 Pek çok kabilenin katıldığı bu toplu isyanlar İslâm ümmeti için tehlike arz etmekteydi. Resûlullah’ın vefatından önce peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkan şahıslar, isyanların önderliğini yapmakta idiler. Esvedü’l-Ansî, Tüleyha ve Müseylime’nin peygamberlik iddiası ile başlattıkları bu isyan Ebû Bekir döneminde katlanarak devam etmiştir.191 Toplu olarak dinden çıkan kabilelerin yanı sıra İslâm’ın emri olan bütün ibadetleri yerine getirip sadece siyasî bir anlam yükledikleri zekâtı vermek istemeyen kabilelere de halifenin emriyle savaş açılmıştır.192 Hz. Ebû Bekir, zaman kaybetmeden mürtedlerle savaşması için ordular hazırlatmış ve muhtelif bölgelere gönderilmek üzere 11 sancak diktirmiştir. Bu sancakların komutanları ve gönderildiği bölgeler şu şekildedir: 1) Hâlid b. Velîd, önce Tuleyha b. Huveylid’in üzerine gitmesi daha sonra da Mâlik b. Nuveyre üzerine gitmek için Butah’a geçmesi yönünde görevlendirilmiştir. 2) İkrime b. Ebû Cehil, Müseylime ve ona tabi olanlarla savaşmak üzere Yemâme tarafına gönderilmiştir. 3) Şürahbîl b. Hasene, İkrime b. Ebû Cehil’in ordusuna yardımcı kuvvet olarak gönderilmiş ve bu görevden sonra ise Kudâalıların üzerine gitmek üzere vazifelendirilmiştir. 4) Muhâcir b. Ebû Umeyye’ye de bir sancak verilmiş ve Esvedu’l-Ansî’nin üzerine gönderilmiştir. Yemen bölgesindeki Ebnâ’ya Kays b. Mekşûh üzerine gitmesi daha sonra da Hadramut’a geçip irtidat eden Kindelilere karşı savaşması emredilmiştir. 5) Hâlid b. Saîd’in de ordusu ile birlikte Suriye tarafındaki Hamkateyn üzerine gitmesi emredilmiştir. bir şeyden vazgeçmek, dönmek anlamına gelen kelimeden türeyen mürted, özelde İslâm’a ر د د 190 girdikten sonra dinden çıkıp kafir olan kimseler için kullanılmaktadır. Bu kişilerle yapılan savaşlara da Ridde Savaşları denilmektedir. İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, C. V, s.184-185 191 Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. III, s. 187 192 Vâkıdî, Kitab-u Ridde, thk. Yahya el-Cebûrî, 1. b., Beyrut, Dârü’l-Garb’l-İslâmî,1990, s. 51 23 6) Amr b. el-Âs, Kudâa, Vedia, Hâris kabileleri ile mücadele etmek üzere Dumetü’l-Cendel’e yönelmiştir. 7) Huzeyfe b. Mihsan el-Gilfânî aldığı sancakla Debâ halkı ile savaşmak için Umman’a gitmiştir. 8) Arfece b. Herseme de ordusu ile Mehre tarafındaki irtidat edenlerle savaşmak için görevlendirilmiştir. 9) Ma’n b. Hâciz de Mekke’nin doğusundaki Süleymoğulları ve onlarla hilf halinde olan Hevazinliler üzerine savaşmak için gönderilmiştir. 10) Süveyd b. Mukarrin Yemen’deki Tihâme bölgesine gönderilen komutandır. 11) El-Alâ b. el-Hadramî de aldığı sancakla Bahreyn’e Münzir b. Numan üzerine gitmiştir.193 2.3.1.1 Yemâme’de Müseylime ile Olan Savaş Hz. Ebû Bekir, Hâlid b. Velîd’in başkomutanlığında İslâm ordularını muhtelif bölgelerdeki irtidat eden kabileler üzerine göndermiştir. İkrime b. Ebû Cehil komutasındaki ordu peygamberlik iddiasında bulunan Müseylime ile savaşmak için Yemâme’ye gitmiş ve yardımcı birlik olarak Şürahbîl b. Hasene komutasında bir ordu arkasından gönderilmiştir. Müseylime’nin taraftarlarını oluşturan Benî Hanife’nin savaşçılarının sayısı 40.000 civarındadır ve Müslümanların sayısından çok fazladır bu sebepten İkrime b. Ebû Cehil, kendisine yardımcı birlik olarak gönderilen Şürahbîl b. Hasene’yi beklemeden gerçekleştirdiği Müseylime karşısındaki ilk atağı başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Takviye birlik olarak gönderilen Şürahbîl b. Hasene, yenilgi haberini alınca daha fazla ilerlememiş, emri altındaki ordu ile bulundukları yere kamp kurmuş ve halifeden gelecek emri beklemiştir. Mektup yazılarak olaylardan haberdar edilen halife, Hâlid b. Velîd’i de Yemâme’ye yönlendirmiş, orada bulunan kumandanlara da Hâlid gelinceye kadar beklemelerini emretmiştir. Şürahbîl b. Hasene, zaferin kendi eliyle olması isteğiyle acele ederek halifenin emrine uymamış ve Hâlid’i beklemeden Müseylime üzerine saldırmıştır. İkrime’nin yaptığı hataya Şürahbîl de düşmüş ve İslâm 193 Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. III, s.249; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, s.206-236; İbn Kesîr, el- Bidâye, C. IX, s. 346; bkz. Mehmet Salih Arı, Hz. Ebû Bekir ve Ridde Savaşları, Yüksek Lisans Tezi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Van, 1995, s. 70 24 orduları Peygamberlik iddiasında bulunan Müseylime’nin taraftarları karşısında bir kez daha yenilgiyle karşı karşıya kalmışlardır.194 Başkomutan Hâlid b. Velîd, Yemâme’ye ulaştığında İslâm ordularının içinde bulunduğu durum karşısında komutanı azarlamış ve dağılan orduyu tekrar bir araya toplamıştır. Hâlid’in birliği ile güçlenen İslâm ordusu ve Müseylime taraftarları arasında zorlu bir mücadele gerçekleşmiştir. Akraba Savaşı olarak isimlendirilen bu çarpışmanın sonucunda Hadîkatü’l-Mevt (ölüm bahçesi) ismi verilen bahçede Müseylime ve yandaşları öldürülmüş ve İslâm ordusu muzaffer olmuştur.195 Şürahbîl b. Hasene’nin acele ederek yapmış olduğu hata elbetteki İslâm ordularını zor durumda bırakmıştır. Lakin ilk komutanlık görevi olan savaşta kendisine verilen bu vazifeyi hakkıyla yerine getirme heyecanı ve ilk görevinde zafer elde etmiş bir kumandan olma isteğiyle hareket etmiş olan sahâbînin, İslâm tarihinin yenilmez komutanlarından olan Hâlid b. Velîd ile aynı kefeye konup ağır eleştiriler yapılmasının da uygun olmadığı düşünülmektedir. 2.3.2 İlk Şam Fetihleri Hz. Ebû Bekir, mürtedlerle gerçekleşen Ridde Savaşları’nda elde edilen zafer sonrası hicrî 13 yılı Safer ayında Hac dönüşü Medine’de Müslümanları mescitte toplamış ve topluluğa hitaben yaptığı konuşmada, Resûlullah’ın vefat etmeden önce Şam bölgesinin196 fethedilmesini arzuladığını, bu durumu kendisine söylediğini aktarmış ve kendisinin bu bölgeye ordular göndermek istediğini eklemiştir. Orada bulunanlardan aldığı olumlu tepkinin akabinde bu vazifeyi yerine getirme arzusuyla Yemen, Mekke, Taif halkına birer mektup göndererek Şam’ı fethetmek için giden ordulara katılmalarını istemiştir. Halifenin orduya katılmaları için çağırdığı Müslümanlar, Muharrem ayında gelip Medine’nin dışında kamp kurmuşlar ve gelecek savaş emrini beklemeye başlamışlardır.197 194 Taberi, Târîhu’l-Ümem, C. III, s. 281; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, s. 219; İbn Kesîr, el-Bidâye, C. IX, s. 465-466 195 Vâkıdî, Ridde, s. 115-130, Belâzürî, Fütûh, s. 92-103 196 Târîhte Suriye, Lübnan, Filistin ve Ürdün’ü içine alan coğrafî bölge Bilâdüşşâm olarak isimlendirilmektedir. Cengiz Tomar, Şâm, DİA, 2010, C. XXXIX, s. 320 197 Vâkıdî, Fütûhu’ş-Şâm, C.I, s. 5-6; Belâzürî, Fütûh, s. 149 25 Hz. Ebû Bekir, h. 13 yılı Safer ayında fetih için orduları hazırlayıp kumandanlarını tayin etmiştir. Kaynaklarda bu ordu kumandanlarının isimlerine ve sayılarına dair farklılıklar mevcuttur. Meselâ Belâzürî, Şam fetihleri için sancak dikilen kumandanların isimlerini Amr b. el-Âs, Hâlid b. Saîd ve Şürahbîl b. Hasene olarak vermektedir. Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh için de sancak dikilmek istendiğini fakat Ebû Ubeyde’nin istemediğini aktaran müellif, akabindeki rivayette Şam fetihlerinin başkomutanı olarak Ebû Ubeyde’nin ismini zikretmektedir.198 Şam fetihlerine dair rivayetlerde Ebû Ubeyde’nin isminin sık sık zikredilmiş olması göz önünde bulundurulduğu zaman onun da bir birliğin komutanı olarak veya başkomutan olarak fetihlere katılmış olması kuvvetle muhtemeldir. Kaynaklarda zikredilen diğer bir rivayette ise ordu kumandanlarının isimleri Amr b. el-Âs, Yezid b. Ebû Süfyân, Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh, Şürahbîl b. Hasene olarak zikredilmektedir.199 Ezdî, Fütûhu’ş-Şam isimli eserinde ordu komutanların isimlerini aktarırken diğer kaynaklardan farklı olarak Muâz b. Cebel’in ismini de listeye ekleyip kumandanları Yezîd b. Ebû Süfyân, Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh, Muâz b. Cebel ve Şürahbîl b. Hasene olarak verir.200 Görüldüğü üzere kaynakların Şam’a giden komutanlara dair ittifak ettiği tek isim Şürahbîl b. Hasene’dir. İlk sancak Hâlid b. Saîd b. el-Âs için dikilmiş olsa da ordu daha hareket etmeden Hz. Ömer’in isteği ile Hâlid b. Saîd’in kumandanlık görevinden azledildiği, ordusunun Yezid b. Ebû Süfyân’ın emrine verildiği, kendisinin de Şürahbîl b. Hasene’nin emri altında savaşmak üzere fetihlere katıldığı rivayet olunmaktadır.201 Kaynaklar, Şam fethine giden orduların başkomutanının kim olduğuna dair bir isim üzerinde ittifak edememişlerdir. İbn Hibbân, başkomutan olarak Hâlid b. Saîd’in atandığını Hz. Ömer’in isteği üzerine azledildiği için yerine Yezîd b. Ebû Süfyân’ın atandığını rivayet eder.202 Hâlid b. Saîd’in görevden azli diğer kaynaklarda aktarılmasına rağmen başkomutan olduğu bilgisi verilmemektedir. Belâzürî birbirinden farklı isimleri ihtiva eden rivayetler aktarmaktadır. Müellifin Ebû Mihnef’ten aktardığı 198 Belâzürî, Fütûh, s. 149-150, 199 Halife b. Hayyât, Târîhu Halife b. Hayyât, s. 119; Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. III, 387; Ebû Hâtim Muhammed b. Hibbân b. Ahmed el-Büstî, es-Sîretü’n-Nebeviyye ve Ahbâru’l-Hulefâ, thk. Said Kerîm, b.y.y., Dâ-u İbn Halzun,t.y., s, 256 200 Ezdî, Fütûhu’ş-Şâm, s. 4 201 Belâzürî, Fütûh, s. 150; Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. III, s. 387; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C. XXII, s. 472 202 İbn Hibbân, es-Sîretü’n-Nebeviyye, s. 256 26 rivayette, başkomutan olarak Ebû Ubeyde’nin ismi bildirilirken onun olmadığı zaman Yezid b. Ebû Süfyân’ın başkomutan olacağına vurgu yapılmaktadır. Vâkıdî’den naklettiği rivayette ise savaşılan bölgenin valisi kim ise başkomutanın da o olduğu haber verilmektedir. Bir araya gelen ordulara namaz kıldırma görevi ise Amr b. el-Âs’a verilmiştir. 203 Orduların başkomutanı olarak farklı isimler zikredilse de Hâlid b. Velîd’in Şam’a gelip başkomutan oluşuna kadar ki zamanda Ebû Ubeyde’nin başkomutan olduğu rivayeti tercihe şayandır.204 Amr b. el-Âs’ın Filistin’e, Şürahbîl b. Hasene’nin Ürdün’e, Yezîd b. Ebû Süfyân’ın Şam’a Hz. Ebû Bekir tarafından vali olarak atandığı bildirilmektedir.205 Ordu komutanlarının fethini gerçekleştirdiği bölgenin valisi olacağı bilgisi ile Vâkıdî’nin rivayetine paralel bakıldığında hangi komutanın nereyi fethetmekle görevli olduğu açık bir şekilde anlaşılmaktadır.206 Amr b. el-Âs, Eyle yoluyla Filistin’e, Şürahbîl b. Hasene, Yezid b. Ebû Süfyân ve Ebû Ubeyde ise Tebük yolunu takip ederek Belka’ya gitmek üzere harekete geçtiler. 207 Ordular farklı yolları takip ederek ayrı zamanlarda hareket etmişler, ilk önce Yezid b. Ebû Süfyân onun ardından Şürahbîl, daha sonra Ebû Ubeyde en son olarak da Amr b. el-Âs yola çıkmıştır.208 Her bir komutanın emri altında ilk hareket ettiklerinde 3000 asker bulunmakta iken daha sonra yapılan takviyelerle birliklerdeki asker sayısı 7500’e çıkmıştır.209 Ezdî, Fütûhü’ş-Şam adlı eserinde Yezîd b. Ebû Süfyân’ın ordusunun hareketinin akabinde Şürahbîl b. Hasene ile Halife Hz. Ebû Bekir arasında geçen bir konuşmayı aktarmaktadır ki bu rivayette Şürahbîl b. Hasene gördüğü bir rüyayı halifeye anlatmaktadır. Şürahbîl b. Hasene, Şam’a gönderilen ilk orduyu yollayan halifenin yanına gelmiş ve o gece gördüğü rüyayı anlatmaya başlamıştır. “ Ey Resûlullah’ın halifesi, bir rüya gördüm ki bu rüyada Müslümanlardan büyük bir topluluk Şam’da idi, sen de bizimle birlikte bu topluluğun içindeydin. Yüksek tepelerden gelen ellerinde haçları olan Hıristiyanlar ve din adamlarıyla karşılaştık. Sel gibi akın eden düşmanı Lâ 203 Belâzürî, Fütûh, s. 150 204 Âdem Apak, İslâm Siyaset Geleneğinde Amr b. el-Âs, 3. b., Ankara, Ankara Okulu yay. 2017, s. 84 205 Belâzürî, Fütûh, s. 150 206 Apak, Amr b. el-Âs, s. 84 207 Belâzürî, Fütûh, s. 150; Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. III, s. 387 208 İbn Kesîr, el-Bidâye, C. IX, s. 543 209 Belâzürî, Fütûh, s. 150 27 ilahe illalah, Hasbunallahu ve ni’me’l-vekil diyerek karşıladık ve onların kalelerini sağlarından, sollarından, arkalarından ve önlerinden kuşattık. Ellerinde ateş olan ve parmaklarından kıvılcımlar saçılan bir adam, yüksek bir tepeden bize doğru geldi ve Hıristiyanların kalelerine doğru yöneldi. Onların kaleleri kül oluncaya kadar alev alev yandı. Sonra bu Hıristiyanların din adamlarıyla birlikte bataklığa gömüldüklerini gördük. Onların başlarının ve ellerinin üzerinde Allah’a yükselen insanların Rablerine hamd ettiklerini gördüm.” Hz. Ebû Bekir, Şürahbîl’in rüyasını dinledikten sonra; “ Gözün aydın! Bu gördüğün rüya Rabbi’nin bir müjdesidir. Şüphesiz Şam’ın fethi nasip olacaktır inşallah ve sen de bu komutanlardan biri olacaksın.” dedi. Şürahbîl b. Hasene’nin emrindeki birlik Yezîd b. Ebû Süfyân’ın ordusunun yola çıkışından üç gün sonra Şam’a doğru hareket etti.210 Şam bölgesine ulaştığında Ürdün veya Busrâ’ya indiği rivayet olunan Şürahbîl b. Hasene’nin211 ordusunun sancaktarı Selim b. Hâlide Ebû Ömer ez-Zerki’dir.212 Sair komutanlar Yezid b. Ebû Süfyân Belka’ya, Amr b. el-Âs Arabe’ye, Ebû Ubeyde Câbiye’ye inmiştir.213 Şam diyarında gerçekleşen ilk çarpışma Tebük yolundan giden Yezîd b. Ebû Süfyân’ın ordusu ile Rum askerleri arasında Gazze’nin bir köyü olan Dâsin’de vuku bulmuş ve Gazze patriğinin öldürüldüğü bu savaşta Müslümanlar muzaffer olmuştur.214 Düşman ordusundan ele geçirilen ganimetler, Yezîd’in ordusunun Şam’a hareketinden sonra Medine’den ikinci birlik olarak çıkan ve çarpışma esnasında ordusu ile savaş meydanına gelen Şürahbîl b. Hasene’ye teslim edilmiş ve Şeddat b. Evs ile halife Hz. Ebû Bekir’e gönderilmiştir.215 Araştırmanın bu bölümünde sadece Şürahbîl’in katıldığı fetihlerden bahsedilecek olup Şam fetihlerinin tamamı zikredilmeyecektir. 210 Ezdî, Fütûhü’ş-Şam, s. 10-11 211 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, s. 255; İbn Kesîr, el-Bidâye, C. IX, s. 543 212 İbn Hacer, el-İsâbe, C. III, s. 125 213 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, s. 255; İbn Kesîr, el-Bidâye, C. IX, s. 543 214 Belâzürî, Fütûh, s. 151 215 Vâkıdî, Fütûhü’ş-Şam, C. I, s. 11 28 2.3.3 Busrâ’nın Fethi Şam Fetihleri için gönderilen orduların ilk fethettiği bölge216 olan Busrâ, Bilâdüşşâm’ın Dımaşk bölgesinde, Yermük nehrinin kaynağına yakın bir yerde kurulan düz bir ovadır.217 Hâlid b. Velîd tarafından fethedilen şehrin ilk kuşatmasını Şürahbîl b. Hasene emrindeki ordu gerçekleştirmiştir. Ebû Ubeyde’nin emriyle Busrâ’yı kuşatmak için giden Şürahbîl, şehrin idarecisi olan Rumas ismindeki patriğin halka hitaben bir konuşma yaptığı sırada şehre girmiştir. Şürahbîl, patrik ile bizzat görüşmüş ve Müslüman olmaları ya da kendilerine boyun eğip cizye ödemeyi kabul etmelerini yoksa onlarla savaşacaklarını şehir halkına bildirmesini istemiştir. Patrik Rumas tarafından İslâm ordusunun komutanının sözlerinin Busrâlılara aktarılması ile birlikte halk galeyana gelmiş ve Müslümanlarla savaş hazırlığı içine girmişlerdir. 12000 kişilik Rum ordusu 4000 kişilik İslâm ordusuna saldırmış ve şiddetli çarpışma öğle vaktine kadar devam etmiştir. Şürahbîl b. Hasene’nin komutasındaki ordu Rum askerleri karşısında zorlu bir mücadele verdiği esnada Hâlid b. Velîd’in ordusu savaş meydanına müdahil olmuştur. Şam ve Irak bölgesinin kritik noktası olarak nitelendirdiği Busrâ’yı küçük bir birlikle kuşatmanın yanlış olduğunu sert bir dille Şürahbîl’e söyleyen Hâlid, askerleri dinlendirmek için orduyu geri çekmiştir. Hâlid b. Velîd’in ordusu ile güçlenen İslâm ordusu ciddi bir hamle yaparak şehri kuşatmışlar ve herhangi bir çarpışma olmadan Rum askerlerini yenilgiye uğratıp şehri fethetmişlerdir.218 Busrâ halkının cizye ödemek şartıyla Müslümanlarla sulh ettiği haberi Hâlid tarafından mektupla başkomutan Ebû Ubeyde’ye bildirilmiştir.219 Şürahbîl b. Hasene, Busrâ’nın fethi için başkomutan Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh tarafından vazifelendirilmiştir. Hâlid b. Velîd tarafından şehri kuşattığı için hata yapmakla itham edilen komutan, emri başkomutandan aldığını belirtmiştir.220 Dolayısıyla Şürahbîl’in Yemâme Savaşında yaptığı hatayı tekrarladığı gibi bir yanılgıya düşülmemelidir. 216 İbn Hibban, es-Siretü’n-Nebeviyye, s. 258; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, s. 258; Hevaş, “Şürahbîl b. Hasene” , C. XI, s. 630 217 Ya’kut el-Hamevî, Mu’cemü’l-Büldân, C.I, s. 208; Fayda, Busrâ, DİA, 1992, C. VI, s. 470 218 Vâkıdî, Fütûhu’ş-Şâm, C.I, s. 25-27 219 Vâkıdî, Fütûhu’ş-Şâm, C.I, s. 29; Belâzürî, Fütûh, s.155 220 Vâkıdî, Fütûhu’ş-Şâm, C.I, s. 29 29 Busrâ’yı fetheden ordunun kumandanının Yezîd b. Ebû Süfyân olduğuna dair rivayetler de mevcuttur.221 2.3.4 Ecnadeyn Savaşı Kaynaklarda Ecnadeyn savaşının tarihine dair farklı rivayetler mevcuttur. Genel kabul gören görüş, Busrâ’nın fethinden sonra h. 13 yılında222 olduğu bilgisi olsa da h. 15 yılında vuku bulduğu da rivayet olunmaktadır.223 Busrâ’nın fethiyle Rumlara ilk darbeyi vuran İslâm orduları, emri altında bulundukları 4 komutan Hâlid b. Velîd, Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh, Yezîd b. Ebû Süfyân ve Şürahbîl b. Hasene ile birlikte Amr b. el-Âs’a yardım için Filistin tarafına doğru harekete geçmişlerdir. Müslümanlara saldırmak için fırsat kollayan Rum ordusu Ecnadeyn’e konuşlanmıştı. Amr b. el-Âs’ın ordusu, kendisine yardım için gönderilen birliklerle Ecnadeyn yakınlarında buluşup Rum ordusu ile yapacakları savaş için hazırlık yapmışlardır.224 Müslümanlar ile Rumlar arasında Şam bölgesinde gerçekleşen ilk büyük savaş olan Ecnadeyn savaşı, şiddetli çarpışmalar neticesinde İslâm ordusunun zaferiyle sonuçlanmıştır.225 2.4 HZ. ÖMER DÖNEMİ Hicrî 13 yılı Cemâziyelâhir ayında hastalanan Hz. Ebû Bekir, 15 günlük hastalık döneminin sonunda vefat etmiştir.226 Halife vefat etmeden evvel, daha önce Araplar arasında uygulanmamış bir yöntemle kendinden sonraki halifeyi Ömer b. el-Hattâb olarak belirlemiştir. 22 Cemâziyelâhir’de halifenin vefatıyla 2 yıl 3 ay süren Hz. Ebû Bekir’in hilafeti bitmiş Hz. Ömer’in halifelik süreci başlamıştır.227 Halifenin vefat haberi Şam’da bulunan komutanlara bildirilmiş ve Hz. Ebû Bekir döneminde başlayan İslâm dinini yayma stratejileri Hz. Ömer döneminde kaldığı yerden devam etmiştir. 221 Belâzürî, Fütûh, s.155 222 Belâzürî, Fütûh, s.157; İbn Hibban, es-Siretü’n-Nebeviyye, 258; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, s.265; Hakkı Dursun Yıldız, Ecnâdeyn Savaşı, DİA, 1994, C. X, s. 385 223 Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. III, s. 605; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, s.266 224 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, s.265-266 225 Belâzürî, Fütûh, s.156; Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. III, s. 606 226 Belâzürî, Fütûh, s.157; Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. III, s. 419; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, s. 267 227 Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. III, s. 432; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, s. 273 30 2.4.1 Ürdün’ün Fethi Kızıldeniz sahillerinde bulunan Ürdün, Suriye, Irak, Suudi Arabistan ve Filistin ülkeleriyle de komşudur.228 Günümüzdeki Ürdün ülkesi ile İslâm fetihleri kapsamında fethedilen Bilâdüşşâm’ın bir bölgesi olan Ürdün’ün sınırları birbirinden farklıdır. İslâm coğrafyasına dair eserler kaleme alan müelliflerin Ürdün şehirlerine dair rivayetleri farklılıklar arzetmektedir. Yâkût el-Hamevî, Ürdün şehirlerinin isimlerini Ğûr, Taberiye, Sûr ve Akkâ olarak verirken229 Ya’kûbî, Taberiye, Sûr, Cereş, Akkâ, Fihl, Kades olarak zikretmektedir.230 İbn Havkal, Ürdün’ün en büyük şehri olarak Taberiye’yi bildirdikten sonra Gûr, Beysân, Sûr ve Akkâ şehirlerini zikreder.231 Hemedânî, şehirleri Taberiye, Beysân, Fihl, Cereş, Akka, Sûr, es-Sâmire ve Kades olarak zikrederken232 İbn Hurdâzbih ise diğer müelliflerin aktardığı şehirlerin isimlerini verdikten sonra Beytü Ra’s, Ceder, Âbil, Sûsiye ve Saffûriyye’yi de ekler.233 Görüldüğü üzere İslâm tarihinde Bilâdüşşâm’ın merkezlerinden biri olan Ürdün bölgesinin sınırlarını net olarak belirleyebilmek mümkün gözükmemektedir. Ürdün bölgesinin tamamı Ürdün Fatihi olarak adlandırılan Şürahbîl b. Hasene tarafından fethedilmiştir. İslâm ordularının komutanı, Taberiye halkıyla sulh etmiş ve antlaşma yapmış, geri kalan bölgenin tamamını ise savaşarak fethetmiştir. Şürahbîl’in Ürdün’de fethettiği yerleri aktaran rivayette Beysân, Sûsiye, Efik, Beytü Re’s, Cereş, Kades, Akkâ, Sûr, Saffûriyye ve el-Cevlân şehirlerinin isimleri zikredilmektedir.234 Ürdün bölgesini fetheden ve bu bölgede vefat eden Şürahbîl b. Hasene, fethedilen bölgenin valisi olmuş ve haracını toplama görevi ile de vazifelendirilmiştir.235 228 Cemlettin Şahin, Ürdün, DİA, 2012, C. XXXXII, s. 352 229 Yâkût el-Hamevî, Mu’cemü’l-Büldân, C. I, s. 147 230 Ya’kûbî, Kitâbü’l-Büldân, s. 165 231 İbn Havkal, İslâm Coğrafyası, çvr. Ramazan Şeşen, 2. b., İstanbul, Yeditepe yay. 2017, s. 170,183 232 Ebû Abdillah Ahmed b. Muhammed b. İshâk b. İbrahim el-Hemedânî, Kitâbü’l-Büldân, thk. M. J. De Goeje, Leiden, 1885, s. 116 233 Ebû’l-Kâsım Ubeydullah b. Abdillah b. Hurdâzbih, Kitabü’l-Mesâlik ve’l-Memâlik, çvr. Murat Ağarı, İstanbul, Kitabevi yay., 2008, s. 73 234 Belâzürî, Fütûh, s. 159-160 235 Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. IV, s. 58-62; İbn Hibban, Es-Sîretü’n-Nebeyiyye s. 275; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, s.401 31 Ürdün topraklarının fethi, hicrî 13 yılında -Şam bölgesindeki Hz. Ömer döneminde Bizanslılarla İslâm orduları arasındaki ilk mücadele olan- Fihl şehrinin fethi ile başlamıştır.236 Çalışmamızın bu başlığı altında Ürdün’ün bazı önemli şehirlerinin fethine dair bilgiler aktarılacaktır. 2.4.1.1 Fihl Savaşı Araplar, sulanabilen tarımsal bölgeler veya yeşil alanlar için sevâd tabirini kullanmakta idiler237, Fihl şehri de Sevâd-ı Ürdün şehirleri arasında zikredilmektedir.238 Ecnadeyn’deki zaferden sonra İslâm orduları Ürdün topraklarındaki Fihl tarafına doğru ilerlemeye başladılar. Ordunun kumandanlığını Şürahbîl b. Hasene üstlenirken sol cenahtaki birliklerin başında Amr b. el-Âs, sağ cenahta Ebû Ubeyde, süvari birliklerinin başında Dırâr b. el-Ezver, piyadelerin başında Iyâz b. Ganm bulunmaktaydı. Rum orduları ile Müslümanlar arasında Rum ordularının Müslümanlar gelmeden önce bataklık haline getirdikleri alan vardı. Rum askerleri gece vakti saldırarak Müslümanları gafil avlamak istiyorlardı lakin hesaba katmadıkları şey, gece ve gündüz her an tetikte bekleyen ordu komutanı Şürahbîl b. Hasene idi. Gece başlayan şiddetli çarpışmalar sonucunda Rum askerlerinin çoğu kendi kazdıkları kuyuya düşerek Müslümanlar için hazırladıkları bataklıkta boğuldular ve İslâm orduları muzaffer oldu.239 Kalelerine sığınan Fihl halkı cizye ödemeyi kabul edip eman istediler, bunun üzerine ordu komutanı Şürahbîl b. Hasene ile Fihlliler arasında, Müslümanların onların canlarını ve mallarını korunacağına ve duvarlarını yıkmayacaklarına onların da adam başı cizye ve toprakları için haraç ödeyeceklerine dair anlaşma imzalanmıştır. Bu savaş hicrî 13 yılında vuku bulmuştur.240 Dımaşk’ın fethinden önce olduğuna dair rivayetlerin241 yanı sıra Dımaşk’ın fethinden sonra gerçekleştiğine dair de rivayetler mevcuttur.242 236 Taberî, Târîhu’l-Ümem, C.III, s.435 237 Mustafa Demirci, Sevâd, DİA, 2009, C. XXXVI, s. 576 238 Ya’kûbî, Kitâbü’l-Büldân, s. 166 239 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, s. 279; İbn Kesîr, el-Bidâye, C. IX, s. 589 240 Belâzürî, Fütûh, s. 158 241 Halife b. Hayyât, Târîhu Halife b. Hayyât, s. 126 242 Ezdî, Fütûhü’ş-Şam, s. 97 32 2.4.1.2 Beysân’ın Fethi Havrân ve Filistîn arasında bulunan Beysân şehri, Fihl savaşından sonra fethedilmiştir.243 Fihl’de Rumları hezimete uğratıp halk ile antlaşma yapan Şürahbîl b. Hasene, Amr b. el-Âs ile Beysân’a doğru ilerlerken yanlarındaki birliklerin başlarında Hâris b. Hişâm ve Süheyl b. Amr vardı.244Şürahbîl b. Hasene’nin emrindeki ordu Beysân şehrini günlerce muhasara altına almıştır. Günlerce süren bekleyişin ardından vuku bulan savaş İslâm ordusunun zaferiyle sonuçlanmıştır. Dımaşk halkı ile yapılan muahedenin aynısı Beysân halkı ile de yapılmıştır.245 Bu bilgiden yola çıkarak Beysân’ın fethinin Dımaşk’ın fethinden sonra vuku bulduğu söylenilebilir. Dımaşk halkına verilen muahede metni şu şekildedir: ” بسم هللا الرحمن الرحيم Bu Hâlid b. Velîd’in şehre girdiği zaman Dımaşk halkına verdiği antlaşmadır. O, canları, malları, kiliseleri, şehirlerinin surları, evlerinin yıkılmayacağı ve iskân edilmeyeceğine dair kendilerine eman vermiştir. Onlar, bu şartlarla Allah’ın ahdi ve O’nun elçisinin, halifelerinin ve Mü’minlerin zimmetindedirler. Onlara, eğer cizyelerini öderlerse, yalnızca iyilikle muamele yapılacaktır.”246 2.4.1.3 Taberiye’nin Fethi Günümüzde Filistin ülke sınırları içerisinde bulunan Taberiye, Tûr Dağı’nın çevrelediği Teberiye Gölü yanına kurulmuş bir şehirdir.247 Şürahbîl b. Hasene, şehre ulaştıktan sonra bütün şehri muhasara altına almıştır. Günler süren muhasara sonrasında diğer Ürdün şehirlerinin fethinin aksine herhangi bir çatışma olmadan şehir halkı ile anlaşma yapılmış ve fetih bir mektupla Hz. Ömer’e 243 Yâkût el-Hamevî, Mu’cemü’l-Büldân, C. I, s. 527 244 Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. III, s. 443 245 Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. III, s. 443; İbnü’l-Cevzî Cemalüddin Ebû’l-Ferec Abdurrahman b. Ali Muahmmed, el-Muntazam fî Târihi’l-Mülük ve’l-Ümem, thk. Muhammed Abdulkadir Ata- Mustafa Abdulkadir Ata, 1. b. Beyrut, Dârü’l-Kütübü’l-İlmiye, 1992, C. IV, s. 144 Bütünlüğü bozmamak adına Ürdün şehirlerinin tamamının fethini bir başlık altında topladık. Dımaşk’ın fethini daha sonra aktaracağız. 246 Belâzürî, Fütûh, s. 166 247 Ya’kûbî, Kitâbü’l-Büldân, s. 165; Yâkût el-Hamevî, Mu’cemü’l-Büldân, C.IV, s. 17 33 bildirilmiştir.248 Anlaşma şartları; Müslüman halk şehre yerleşecek, evlerinin ve ibadethanelerinin yarısı Müslümanlara verilecek, şehirde yaşayan her şahıs için cizye ödenecek, ekilebilir arazilerden ekilen ürüne göre buğday veya arpa verilecek şeklindedir.249 Fetihten sonra şehre Eş’ar250 ve Lahm251 kabileleri yerleştirilmiştir.252 Hz. Ömer döneminde Taberiye halkı antlaşmayı bozmuş ve Rumlardan oluşan bir ordu ile Müslümanlarla savaş yapma hazırlığı içine girmişlerdir. Şürahbîl b. Hasene tarafından şehir daha önceki antlaşmanın aynı şartları ile tekrar fethedilmiştir. Diğer bir rivayete göre ikinci defa yapılan fethin komutanı Amr b. el-Âs’tır.253 2.4.1.4 Akkâ’nın Fethi Ürdün’ün en güzel ve en kalabalık sahil şehri olan Akkâ günümüzde Filistin’in batı kıyısında yer almaktadır. Büyük kaleleri ve zeytin ormanları olduğu aktarılan şehir, tarihte Akkâ koyu olarak bilinen Hayfa koyunun kuzeyindedir.254 Diğer Ürdün şehirleri gibi Akkâ da Şürahbîl b. Hasene tarafından savaşılarak fethedilmiştir. Muaviye’nin halifeliği döneminde h. 49 yılında Akkâ’ya gemici ustaları ve marangozlar getirilerek bir tersane kurulmuştur.255 2.4.1.5 Sûr’un Fethi Günümüzde Lübnan’ın bir şehri olan Sûr, tarihte Bilâdüşşâm bölgesinin bir bölümü olan Ürdün’ün sahil şehirlerindendir. Sûr, stratejik konumu itibariyle ticarî anlamda öneme sahip bir liman şehridir.256 248 Belâzürî, Fütûh, s. 160 249 Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. III, s. 444 250 Soyları Kahtân’a dayanan Arab kabilelerindendir. Cengiz Kallek, Benî Eş’ar, DİA, 1995, C. XI, s. 442 251 Yemen’den Cüzâm, Tenûh ve Âmile kabileleri ile birlikte göç ederek Irak’a yerleşen Kahtân asıllı Arab kabilesidir. Mehmet Ali Kapar, Lahmîler, DİA, 2003, C. XXVII, s. 54 252 Cengiz Tomar, Taberiye, DİA, 2010, C. XXXIX, s. 323 253 Belâzürî, Fütûh, s. 160 254 Ya’kûbî, Kitâbü’l-Büldân, s. 165; Ferudun Emecen, Akkâ, DİA, 1989, C. II, s. 265 255 Belâzürî, Fütûh, s. 161 256 Yâkût el-Hamevî, Mu’cemü’l-Büldân, C. III, s. 433; Ebru Altan, Sûr, DİA, 2009, C. XXXVII, s. 535 34 Şürahbîl b. Hasene’nin emrindeki ordu tarafından hicrî 17 yılında, barış yoluyla feth olunduğu aktarılsa da bu bilgi,257 Ürdün bölgesinin fethinde sadece Taberiye’nin sulh yoluyla fethedildiği, diğer şehirlerin savaşılarak elde edildiği rivayetiyle ters düşmektedir. Şürahbîl b. Hasene tarafından fethedilen şehrin halkı ile İslâm ordularının komutanı arasında bir anlaşma yapılmış olsa dahi bu muahede bir mücadele sonrasında gerçekleşmiş olmalıdır. Hicrî 42 yılında Muaviye b. Ebû Süfyân’ın hilâfeti döneminde Ba’lebek,258 Antakya ve Hıms259 şehirlerinde yaşayan İranlılar Sûr ve Akkâ’ya yerleştirilmişlerdir. Muaviye tarafından Akkâ’ya kurulan tersane, Hişâm b. Abdülmelik döneminde Sûr şehrine taşınmıştır.260 2.4.2 Dımaşk’ın Fethi Bilâdüşşâm’ın en önemli şehirlerinden biri olan Dımaşk’ın fethine dair kaynaklarda farklı tarihler verilmektedir. Genel kabul gören görüş hicrî 14 yılı261 olmakla birlikte fethin hicrî 13 yılında gerçekleştiği de rivayetler arasındadır.262 Hâlid b. Velîd’in Dımaşk halkı ile yaptığı anlaşmanın tarihinin hicrî 15 yılı olması da ayrı bir tartışmayı birlikte getirmiştir. Hâlid’in bu antlaşmayı daha sonra yenilediği için bu tarihi attığını rivayet olunmaktadır.263 Fihl savaşında zafer elde eden İslâm orduları Hâlid b. Velîd’in başkomutanlığında Rum askerlerinin konuşlandığı Dımaşk’a doğru ilerlemişlerdir.264 Ebû Ubeyde ve Amr b. el-Âs, birliklerin birer cenahını komuta ederken, süvarilerin başında İyâz b. Ganm, piyadelerin komutası ise Şürahbîl b. Hasene de bulunmakta idi.265 Dımaşk’a ulaşan ordu komutanlarından Hâlid b. Velîd, doğu kapısına; Ebû Ubeyde, büyük Câbiye 257 Altan, Sûr, DİA, C. XXXVII, s. 535 258 Günümüzde Lübnan sınırları içinde bulunan, büyük mermer binalarıyla meşhur eski bir şehirdir. Yâkût el-Hamevî, Mu’cemü’l-Büldân, C.I, s. 453 259 Dımaşk ve Haleb arasında bulunan eski bir şehir. Günümüzde Suriye sınırları içinde bulunmaktadır. Yâkût el-Hamevî, Mu’cemü’l-Büldân, C. II, s. 302 260 Belâzürî, Fütûh, s. 161 261 Belâzürî, Fütûh, s.168; Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. III, 435; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, 281 262 Ebû Ubeyd Kâsım b. Sellam, Kitâbü’l-Emvâl, thk. Ebû ibn Seyyid b. Receb, 1. b., Mısır, Dârü’l- Hâdî en-Nebî, 2007, C.I, s.312; İbnü’l-Cevzi, Muntazam, C.IV, s. 144 263 Belâzürî, Fütûh, s.168 264 Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. III, s.435; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, s.282; İbnü’l-Cevzi, Muntazam, C.IV, s. 142-143; Taberî’nin râvilerinden Seyf b. Ömer, Fihl’in fethini Dımaşk’ın fethinden sonra olduğunu rivayet eder. Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. III, s. 442 265 Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. III, s. 438; İbn Kesîr, el-Bidâye, C. IX, s. 578 35 kapısına; Yezîd b. Ebû Süfyân, Keysân diye bilinen küçük Câbiye kapısına; Amr b. el- Âs Tûma kapısına; Şürahbîl b. Hasene el-Ferâdis kapısına inmişler ve bulundukları bölgeyi muhasara altına almışlardır. Yetmiş gün süren muhasara ve şiddetli çatışmalar sonucunda Dımaşk halkı ile yapılan muahede ile fetih tamamlanmıştır. 266 Bu savaş esnasında dönemin halifesi Hz. Ömer, Hâlid b. Velîd’i başkomutanlık görevinden azl edip yerine Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh’ı atamış ve bu haberi bildiren bir mektup yollamıştır. Ebû Ubeyde, bu haberi savaş sonuçlanana kadar komutanlardan ve savaşan birliklerden saklamıştır bu yüzden de anlaşma metninde Hâlid b. Velîd’in ismi yazmaktadır. Hâlid tarafından yazılan metinde Ebû Ubeyde, Yezîd b. Ebû Süfyân ve Şürahbîl b. Hasene şahit olarak gösterilmiştir.267 2.4.3 Yermûk Savaşı Kaynaklarda Yermûk savaşının tarihine dair iki farklı rivayet mevcuttur. Rivayetlerin birinde hicrî 13 yılında olduğu aktarılırken diğer rivayette hicretin 15. yılında vuku bulduğu bildirilmektedir. İbn Kesîr, Yermûk savaşını anlattığı bâbda önce savaşın tarihine dair olan rivayetleri değerlendirmeye tabi tutmaktadır. Kendisi ise bu savaşı hicrî 13 yılında vuku bulan olaylar arasında zikreder.268 İbnü’l-Esîr de Yermûk savaşının hicrî 13 yılında gerçekleştiğini kabul eden müellifler arasındadır.269 Belâzürî ise bu savaşın hicrî 15 yılı Recep ayında meydana geldiğini rivayet eder.270 Muasır tarihçilerimiz de Yermûk savaşının hicrî 15 yılında vuku bulduğu rivayetini kabul etmişlerdir.271 Şam bölgesindeki topraklarının Müslümanlar tarafından teker teker ele geçirilmesi üzerine Bizans kralı kendisine tabiî olan farklı milletlerden oluşan bir ordu hazırlayıp İslâm ordusuyla savaşmak üzere Yermûk şehrine göndermiştir.272 Bizans ordusundan sayıca çok az olan İslâm ordularını başkomutan olarak bir araya getiren Hâlid b. Velîd, orduyu bölüklere ayırıp 4 komutanın emrine vermiştir. Ortadaki birliğin başına Ebû Ubeyde’yi, sağ cenahtaki birliklerin başına Amr b. el-Âs ve Şürahbîl b. Hasene’yi, 266 Belâzürî, Fütûh, s.165; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, s. 279; İbn Kesîr, el-Bidâye, C. IX, s. 578 267 Belâzürî, Fütûh, s. 168-169 268 İbn Kesîr, el-Bidâye, C. IX, s. 546 269 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, s. 258 270 Belâzürî, Fütûh, s.186 271 Bu konuda detaylı bilgi için bkz. Fayda, Yermûk Savaşı, DİA, 2013, C. XXXXIII, s. 485 272 Belâzürî, Fütûh, s. 184 36 soldaki birliklerin başına Yezîd b. Ebû Süfyân’ı, Irak’tan gelen orduların başına İkrime b. Ebû Cehil’i getirmiştir.273 İslâm ordularının 4 kumandan tarafından yönetildiğini haber alan Bizans komutanı, aynı yöntemi kullanarak ordusunu 4 komutanı emri altında bölüklere ayırmış ve komutanları Theoderos’u Amr b. el-Âs üzerine, Cerece b. Tuzrâ’yı Yezîd b. Ebû Süfyân üzerine, Durâkus’u Şürahbîl b. Hasene üzerine, Fîkâr b. Nestûs’u Ebû Ubeyde üzerine göndermiştir.274 Şiddetli çatışmalar sonunda Bizans ordusuna büyük bir darbe vurulmuş ve İslâm orduları muzaffer olmuştur.275 İbn Kesîr, şiddetli düşman saldırıları neticesinde Şürahbîl b. Hasene, Amr b. el-Âs ve beraberindeki 4 kişinin savaş meydanından kaçtığına dair bir rivayet aktarmaktadır.276 İslâm tarihi için büyük önem arz eden, Şam fetihlerinin en büyüğü olarak nitelenebilecek bir savaş olan Yermûk savaşının sağ cenah komutanları olan, sadece bu savaşta değil pek çok önemli fetihte kumandanlık yapmış iki büyük komutanın savaş meydanından kaçması ciddi bir ithamdır. Böyle ciddi bir iddianın başka kaynaklar tarafından aktarılmamış olması rivayetin sahihliğine dair şüpheleri de beraberinde getirmektedir. İki büyük kumandanın savaş meydanından kaçıp kadınlar tarafından savaş meydanına geri dönderilmelerine dair bilgiye ihtiyatla yaklaşılmalıdır.277 2.4.4 Kınnesrîn’in Fethi Kuruluşu milattan önce iki yüzlü yıllara dayanan Kınnesrîn, Bilâdüşşâm’ın askeri bölgelerinden olan Humus’a bağlı bir şehirdir.278 Yermûk’ten Hıms’a geçen Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh, orada işlerini bitirince Kınnesrîn’e yönelmiştir. Şehir halkı, İslâm orduları ile girdiği savaş neticesinde kalelerine sığınmış ve barış istemeye mecbur kalmışlardır. Başkomutan Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh, Kınnesrîn halkı ile yaptığı muahede sonrasında Haleb’e gitmek için harekete geçmiş ve yolda halkın anlaşmayı bozduğunu öğrenmiştir. Başkomutan tarafından görevlendirilen Şürahbîl b. es-Sımt komutasındaki ordu ihanet eden halkı muhasara 273 Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. III, s. 395-396; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, s. 259-260 274 Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. III, s. 392; İbn Kesîr, el-Bidâye, C. IX, s. 547 275 Belâzürî, Fütûh, s. 184 276 İbn Kesîr, el-Bidâye, C. IX, s.565 277 Bkz. Apak, Amr b. el-Âs, s. 89 278 İsmail Yiğit, Kinnesrîn, DİA, 2002, C. XXV, s. 419 37 altına almış ve şehri yeniden fethetmiştir. Farklı bir rivayette ise bu komutanın ismi es- Sımt el-Esved el-Kindî olarak verilmektedir.279 Abdurrahman b. Ganm, kumandanın savaş esnasında elde edilen ganimetin bir kısmını orduda birlikte savaştıkları Müslümanlara dağıttığını kalan kısmını ise ganimetlerin toplandığı yere koyduğunu rivayet eder. 280 Taberanî, el-Mu’cemu’l-Kebîr adlı eserinde Abdurrahman b. Ganm’dan aktardığı rivayette savaşın ganimetlerini dağıtan ordu komutanını Şürahbîl b. Hasene olarak haber vermektedir. Rivayet şu şekildedir: “ Abdurrahman b. Ğanm el-Eş’arî dedi ki, Şürahbîl b. Hasene, Kinnesrîn’i fethettiğinde ganimet olarak orada sığır ve koyunları ele geçirdi. Onları insanlar arasında paylaştırdı. Geriye kalanını da satarak bedelini ganimet mallarına dâhil etti. –Ben bu durumu Muâz’a haber verdim.- Muâz cevap olarak şöyle dedi, Resûlullah Hayber’de ganimet olarak ele geçirilen hayvanları aramızda taksim etti. Onlardan geriye kalanları da satarak bedelini ganimet mallarına dâhil etti.”281 Belâzürî ve İbnü’l-Esîr haricindeki müellifler Kinnesrîn’in ikinci defa fethinden bahsetmemekle birlikte komutanın ismi konusunda bu iki müellif de ittifak edememişlerdir. Dolayısıyla Kinnesrîn’i ikinci defa fetheden kumandanın Şürahbîl b. Hasene mi, Şürahbîl b. es-Sımt mı yoksa es-Sımt el-Esved el-Kindî mi olduğu net olarak belirlenememektedir. 2.4.5 Meks Âmilliği İslâm öncesi dönemde uygulanan bir vergi türü olan meks, ticaret mallarından alınan bir gümrük vergisidir.282 Bu dönemde gümrük hattı olmadığı için pazarlardan alınan vergi için de meks kelimesi kullanılmıştır. Pazara getirilmek için yola çıkan ticaret malı, muhtelif bölgelerden geçerken defalarca bu vergiyle muhatap olmak zorunda kalınca meks vergisi ağır bir külfet halini almaya başlamış bu durumdan dolayı da zorbalıkla alınan bir vergi olarak anılmıştır. Yapılan bu zorbalık, Resûlullah tarafından da sert bir dille eleştirilmiş ve “Meks tahsildarı cennete giremez.” 279 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, s. 342 280 Belâzürî, Fütûh, s. 197-198 281 Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, C,XX, s.70 282 İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, C.XIII, s. 160 38 buyrulmuştur. Resûlullah’ın eleştirdiği meks cahiliye döneminde zorbalıkla alınan vergidir yoksa İslâm’ın gelişinden sonra da farklı alanlarda vergiler alınmaktadır.283 Meks âmilliğinin resmi olarak başlangıcı Emeviler döneminin ilk yılları ya da hemen öncesindedir. Amr b. el-Âs Mısır valiliği döneminde bu kurumu tesis etmiş ve bu göreve Şürahbîl b. Hasene’nin oğlu Rebîa’yı atamıştır.284 Diğer bir rivayette ise Amr b. el-Âs tarafından bu göreve getirilen kişi Şürahbîl b. Hasene’nin bizzat kendisi olarak haber verilmektedir. Amr’ın, Mısır’ı fetih için yola çıkış tarihi hicrî 19 yılıdır ki285 Şürahbîl b. Hasene’nin bu tarihten önce Amvâs Tâunu’nda vefat etmiş286 olmasından dolayı meks âmilliği görevini üstlenebilmesi mümkün değildir. 2.4.6 Görevden Azli Resûlullah’ın sancağı altında savaşlara katılan Şürahbîl b. Hasene’nin komutan olarak ilk adının anılması Hz. Ebû Bekir’in hilafetinin ilk yıllarında dinden çıkanlara karşı gerçekleştirilen Ridde savaşlarındadır. Daha sonra Şam bölgesi fetihleri için sancak verilen komutanlardan birisi olmuş, Ürdün bölgesinin fethi ile vazifelendirilmiş ve fetihten sonra Ürdün Fatihi olarak anılmıştır. Hz. Ebû Bekir’in vefatının akabinde halifelik makamına gelen Ömer b. el-Hattâb döneminde de bu vazifesini halife tarafından görevden azledilene kadar devam ettirmiştir. Şürahbîl b. Hasene’nin görevden azline dair Seyf b. Ömer’in aktardığı rivayet şu şekildedir: Halife, Câbiye’ye geldikten sonra emrindeki komutanların görevlerine dair bazı değişikliklerde bulunmuştur. Erzakları kışlık ve yazlık diye belirleyip askerin ihtiyaçlarını temin ettikten sonra Abdullah b. Kays’ı sahil bölgelerinin tamamının sorumlusu yapmış, Amr b. Abese’yi ambarlardan mesul tutmuş, Şürahbîl b. Hasene’yi görevinden azletmiştir. Halife ve Şürahbîl arasında şöyle bir konuşma geçmiştir: - Ya Emirü’l Müminin ben aciz mi kaldım yoksa ihanet mi ettim? Beni neden görevden aldın? - Hayır, sen aciz değilsin, ihanet de etmedin. Ben adamların en güçlüsünü istediğim için seni azlettim. 283 Cengiz Kallek, Meks, DİA, 2003, C: XXVIII, s. 583 284 Abdurrahman b. Abdullah b. Abdülhakem El-Kureşi El-Mısri, Fütûh-u Mısr ve Ahbâruha, Leiden, Metbuat-ı Beril, 1960, s. 109 285 Belâzürî, Fütûh, s. 298 286 İbn Sa’d, Tabakât, C. IX, s.397 39 - O zaman bunu halka da söyle. Bu konuşmanın ardından Hz. Ömer halka Şürahbîl’i neden görevinden azlettiğini açıklamış ve yerine Muaviye b. Ebû Süfyân’ı atamıştır. 287 Bu rivayette olayın ne zaman gerçekleştiği, halifenin neden Câbiye’ye geldiğinden bahsedilmemektedir. Taberî aynı rivayeti “Hâlid b. Velîd’in Görevden Azli” başlığı altında vermektedir.288 İbnü’l-Esîr, halifenin Amvâs Tâunu’ndan sonra İslâm ordusunun neferlerinden çok sayıda kayıp olduğunun bildirilmesi üzerine Hz. Ali’yi Medine’de yerine vekil bırakıp Şam’a geldiğini aktarır. Halife, hicrî 17 yılında gerçekleştirdiği bu ziyareti esnasında Muaviye’yi göreve getirip Şürahbîl b. Hasene’yi görevden azletmiştir.289 Şürahbîl b. Hasene’nin halife tarafından görevden alınması aktarıldıktan sonra yerine bir komutan atanmayıp ordusunun üçe ayrılıp diğer kumandanların emri altına verildiği bilgisini aktaran rivayetler de mevcuttur.290 Lakin bu bilgi Hz. Ömer tarafından Şürahbîl’e hitaben söylenen “Ben adamların en güçlüsünü istiyorum. Senden daha güçlüsünü bulduğum için seni görevden azlettim.” sözü ile çelişmektedir. Dolayısıyla yerine bir komutan ataması yapılmış olması daha uygundur. Bundan dolayı Şürahbîl’in azledilip yerine Muaviye’nin atanmasına dair olan rivayet daha evla kabul edilebilir. Şürahbîl b. Hasene’nin Amvâs Tâunu’nda vefat ettiği bilgisinden yola çıkılarak – Amvas Tâunu’nun hicrî 17-18 yıllarında meydana geldiği düşünülürse- hastalığa yakalanması ve bu sebepten dolayı gücünü kaybettiği için halife tarafından görevden azledilmiş olması muhtemeldir. 287 İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C.XXII, s. 474 288 Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. IV, s. 65 289 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, 402 290 Ebû Bekr Muhammed b. Müslim b. Ubeydillâh İbn Şihab ez-Zuhrî, el-Meğazi en-Nebeviyye, thk. Süheyl Zekkâr, Dımeşk, Daru’l-Fikr, 1981, s. 151-152; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C.XXII, s. 473 40 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM VEFATI ve KABRİNİN YERİ 3.1 ŞÜRAHBÎL B. HASENE’NİN VEFATI Şürahbîl b. Hasene’nin vefatına dair tarihçiler birbirinden farklı rivayetler aktarmaktadır. İbn Hacer’in râvisi İbn Yûnus’un aktardığı rivayette Resûlullah tarafından gönderildiği Mısır’da -bu görevden geri dönmeden- vefat ettiği bilgisi aktarılmaktadır.291 Hâkim en-Nîsâburî’nin el-Müstedrek isimli eserinde geçen rivayette Yermûk savaşında vefat ettiği aktarılmaktadır.292 Bu iki rivayet de sadece bu eserlerde aktarılmaktadır. Şam fetihleri esnasında Amvâs’ta vuku bulan tâunda vefat ettiği rivayeti293 genel kabul gören bilgi olmuş ve muasır tarihçiler tarafından da bu rivayet daha evla görülmüştür.294 Resûlullah tarafından gönderildiği elçilik görevinden dönmeden Mısır’da vefat ettiği rivayeti kabul edildiğinde, Şam fetihlerine katılmış olması mümkün değildir lakin bu fetihlerde Şürahbîl b. Hasene’nin ismi ordu komutanı olarak sıkça zikredilmektedir. Yermûk savaşında vefat ettiği rivayetinde bu olayın hicrî 18 yılında vuku bulduğu aktarılmaktadır Yermûk savaşının tarihine dair farklı rivayetler olsa da verilen en geç tarih hicrî 15 yılıdır. Hicrî 15 yılında gerçekleşen Yermûk savaşında vefat etmesi de olası gözükmemektedir çünkü hicrî 15 yılından sonra gerçekleşen pek çok olayda Şürahbîl b. Hasene’nin ismi rivayet olunmaktadır. Şürahbîl b. Hasene’nin vefat yılı h. 17 veya h. 18 olarak rivayet olunmaktadır295 ki bu farklılığın sebebi Amvâs Tâunu’nun bu yıllarda gerçekleşmiş olduğu rivayetinden dolayıdır. 291 İbn Hacer, el-İsâbe, C. III, s. 199 292 Ebû Abdillah Muhammed b. Abdillah en-Nîsâbûrî el-Hâkim, el-Müstedrek ala’s-Sahîhayn, 1. b., Kahire, Dârü’l-Harameyn, 1997, C.III, s.335 293 İbn Sa’d, Tabakât, C. IX, s.397; Halîfe b. Hayyât, Târih-u Halîfe b. Hayyât, s. 138; İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 330; İbnü’l Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.II, s.513 294 Efendioğlu, Şürahbîl b. Hasene, DİA, 2010, C. XXXIX, s.268 295 İbn Sa’d, Tabakât, C. IX, s.397; Halîfe b. Hayyât, Târih-u Halîfe b. Hayyât, s. 138; Taberânî, Mu’cemü’l-Kebîr, C.VII, s.365; İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 330; İbnü’l Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.II, s.513 41 Şürahbîl’in vefat yaşı da kaynakların ittifak edemediği konulardan biridir. Rivayetlerde 64296, 67297, 69298 ve 77299 yaşında vefat ettiği bilgileri mevcuttur. 3.1.1 İslâm Tarihindeki Tâunlar ve Amvâs Tâunu Bir tür bulaşıcı hastalık olan tâun, hava ile yayılarak insanlara bulaşan, veba hastalığıdır.300 Resûlullah tâun hastalığının baş gösterdiği yere karantina uygulanmasını söylemiş, hastalığın ortaya çıktığı yere kimsenin girmemesini ve oradan da kimsenin ayrılmamasını ashabına tavsiye etmiştir.301 Resûlullah’ın nübüvvetinden itibaren tarihî süreç içerisinde gerçekleşen beş büyük tâundan bahsedilebilir. 1) Şîrûye Tâunu: Bu hastalığın ne zaman vuku bulduğuna dair iki farklı görüş mevcuttur. Resûlullah’ın hicretinin altıncı yılında ortaya çıktığını aktaran rivayetin302 yanı sıra Hz. Ömer döneminde vuku bulan Amvâs Tâunu ile Şîrûye Tâunu arasında uzun zaman olduğunu ve Şîrûye Tâunu’nun daha sonra vuku bulduğu da rivayet olunmaktadır.303 Bu tâun Irak’ın Medâin şehrinde baş göstermiştir.304 2) Amvâs Tâunu: İslâm Tarihindeki ikinci büyük tâun Amvâs bölgesinde başlayıp Şam’a yayıldığı için bu bölgenin ismiyle anılmıştır. Ömer b. Hattâb’ın hilafeti döneminde hicrî 17 veya 18 yılında vuku bulan tâunda 20-25000 Müslüman hayatını kaybetmiştir. Resûlullah’ın ashabından pek çok kimse de vefat etmiştir. Vefat edenler arasında Şam’ın fethi ile vazifelendirilmiş olan ordu komutanları da vardır. Şam ordularının başkomutanı Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh ve Şürahbîl b. Hasene bu tâunda aynı 296 İbn Kuteybe, el-Me’arif, s. 325 297 İbn Sa’d, Tabakât, C. IX, s.397; İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 330; İbnü’l Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.II, s.513; İbn Hacer, el-İsâbe, C. III, s. 199 298 Belâzürî, Fütûh, s. 190 299 Muhammed b. Ebû Bekir b. Abdullah b. Mûsâ el-Ensarî, el-Cevhere fî Nesebi'n-Nebi ve Ashâbi'l Aşera, thk. Mahmud Tûnûsî, Riyad, Dârü’r-Rıfaî, 1983, C. I, s. 69 300 İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, C. VIII, s. 169 301 Ebû İsa Muhammed b. İsa b. Sevre et-Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, thk. Muhammed Fuad Abdulbaki, 2. b., 1968, C. III, s. 369 302 Muhammed Ali b. Muhammed Allân b. İbrâhîm el-Bekrî es-Sıddîkî, Fütûhâtü’r-Rabbâniye, thk, Abulmumin Halîl İbrâhim, Beyrut, Dârü’l-Kütübü’l-İlmiye, t.y., C. IV, s.108 303 İbn Kuteybe, el-Me’arif, s. 601 304 Nükhet Varlık, Tâun, DİA, 2011, C. XXXX, s. 175-177 42 gün vefat etmişlerdir.305 Muâz b. Cebel, eşi ve oğlu, Yezîd b. Ebû Süfyân, Hâris b. Hişâm, Süheyl b. Amr bu hastalıkta vefat eden sahâbîlerdendir.306 Bazı kaynaklarda Ebû Ubeyde ve Yezîd b. Ebû Süfyân’ın vefat haberi halifeye ulaşınca halifenin Muaviye b. Ebû Süfyân’ı kardeşinin yerine Dımaşk valisi, Şürahbîl b. Hasene’yi Ürdün valisi olarak atadığı ve haraçlarını toplama görevini de valilere verdiği dolayısıyla Ebû Ubeyde ve Şürahbîl’in aynı gün vefat etmediği aktarılmaktadır.307 Ürdün bölgesinin fethinin daha erken dönemde gerçekleştiği, ordu komutanının fethettiği bölgenin yönetimi ve haracını toplamakla vazifelendirildiği ve tâunun başlangıç zamanında Şürahbîl b. Hasene’nin halife Hz. Ömer tarafından görevden azledilmiş olduğu bilgilerinden dolayı bu rivayete ihtiyatla yaklaşılmalıdır. Hz. Ömer Şam’a gitmek için yola çıkmış, veba salgınını haber alınca Serğ kasabasında konaklamış ve Resûlullah’ın “Bir yerde veba salgını baş gösterdiğini haber aldığınız zaman oraya gitmeyiniz, eğer sizin bulunduğunuz bölgede ortaya çıkarsa da kaçmak için oradan dışarı çıkmayınız.” hadisini işitince Medine’ye geri dönmeye karar vermiştir. Ebû Ubeyde’nin “Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” sorusuna “Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyorum.” cevabını veren halife Şam’a girmeden geri dönmüştür.308 Amvâs Tâunu bölgeyi etkisi altına almaya başladığında Amr b. el-Âs ve Şürahbîl b. Hasene arasında bir tartışma yaşanmıştır. Amr b. el-Âs’ın bu bulaşıcı hastalık için insanlara hitaben “Bu tâûn pis birşeydir. Bu vadi ve halkından kaçın.” dediğini duyan Şürahbîl b. Hasene, sinirlendi ve ayakkabısını eline alıp elbisesini çekerek topluluğun karşısına geldi ve Amr için şöyle dedi: O daha ailesinin merkebinden bile şaşkın bir halde iken ben Resûlullah’ın ashabı arasında idim. Fakat o tâun Rabbinizin rahmetidir. Peygamberin duasıdır. Sizden önce de bu hastalıktan dolayı pek çok salih kimse öldü.309 Şürahbîl b. Hasene, Resûlullah’tan duyduğu bu bilgilere dayanarak bölge halkının oradan ayrılmasını engelleyip hastalığın çok daha geniş bir coğrafyaya yayılmasının önüne geçerken aynı zamanda hastalığa yakalanan şahısların psikolojilerini de iyi yönde 305 İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C.XXII, s. 478; İbnü’l Esîr, Üsdü’l-Gâbe, C.II, s. 620; İbn Hacer, el- İsâbe, C. III, s. 199 306 Halîfe b. Hayyât, Târih-u Halîfe b. Hayyât, s. 138; Ebû Nasr el-Mutahhar b. Tâhir el-Makdisî, el-Bed’ ve’Târih, Kahire, Mektebetu’s-Sikâfetü’d-Dinîye, t.y., C. V s. 186; İbnü’l-Esîr, el- Kâmil, C.II, s. 399 307 Taberî, Târîhu’l-Ümem, C. IV, s. 58-62; İbn Hibban, Es-Sîretü’n-Nebeyiyye, s. 275; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, s.401 308 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C.II, s.400 309 Ahmed b. Hambel, Müsned, C.XXIX, s.288; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, C.XXII, s. 475 43 etkilenmesini sağlayıp bu hastalıktan vefat etmenin kötü bir durum olmadığını anlatmıştır. Bu tâunda Şam fethiyle vazifelendirilen ordulardan çok sayıda müslümanın ve özelliklede ordu komutanlarının vefat etmiş olması İslâm fetihlerinde kısa süreli bir yavaşlamaya neden olmuştur. 3) El-Cârif Tâunu: Hicrî 69 yılı Şaban ayında Basra’da vuku bulan tâun, Abdullah b. Zübeyr’in halifelik iddiası ile ortaya çıkıp Müslümanlardan biat aldığı döneme denk gelmektedir. Üç gün süren tâunda her gün yetmiş bin kişinin öldüğü, ölenler arasında Enes b. Mâlik ve Abdurrahman b. Ebû Bekir’in olduğu rivayet olunmaktadır.310 İnsanları çok çabuk öldürdüğü için “sel gibi şiddetli akan” anlamındaki Cârif kelimesiyle isimlendirilmiştir.311 4) Feteyât Tâunu: Hicrî 87 senesi Şaban ayında vuku bulan tâun, Basra, Vâsıt, Kûfe ve Şam taraflarında ortaya çıkmıştır. Bu veba salgınından dolayı çok sayıda genç kız öldüğü için bu isimle anılmıştır. Bu bulaşıcı hastalık döneminde makam sahibi, şerefli kişilerden de çok sayıda kayıp verildiği için Tâunu’l-Eşrâf olarak da anılır.312 5) Müslim b. Kuteybe Tâunu: Hicrî 131 yılı Recep ayında baş gösteren tâun, Şaban ve Ramazan aylarında daha da şiddetlenerek yayılmış ve üç ay sonunda Şevval ayında hafiflemeye başlamıştır. Basra’da vuku bulan bu hastalıkta günlük bin kişinin öldüğü rivayet olunmaktadır. Tâbiîn neslinden olan hadis âlimi Eyüp es- Sahtiyânî de bu tâunda hayatını kaybedenler arasındadır.313 3.2 ŞÜRAHBÎL B. HASENE’NİN KİLİS’TE BULUNAN KABRİ Ülkemizin Güneydoğu Anadolu bölgesindeki bir sınır şehri olan Kilis, 1995 yılında Gaziantep’ten ayrılarak il olmuştur. Türkiye’nin Suriye sınırında bulunan bu küçük şehrin tarihi çok eskiye dayanmaktadır ki milattan önce binli yıllarda Asur krallığının hâkimiyeti altındaki Kilizi isimli yerleşim yerinin Kilis olması ihtimal dâhilindedir.314 310 İbn Kuteybe, el-Me’arif, s. 601; İbn Allân, Fütûhât, C. IV, s. 109 311 İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, C. II, s. 254 312 İbn Kuteybe, el-Me’arif, s. 601; İbn Allân, Fütûhât, C. IV, s. 109 313 İbn Kuteybe, el-Me’arif, s. 602; İbn Allân, Fütûhât, C. IV, s. 109 314 Metin Tuncel, Kilis, DİA, 2002, C. XXII, s. 5-8 44 Azâz’a bağlı küçük bir köy olan Kilis’in315 ismi İslâm Tarihi kaynaklarında zikredilmese de Bizanslıların hâkimiyeti altında bulunan bölge, Kinnesrîn’in fethinden sonra Halep tarafına yönelen Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh komutasındaki İslâm orduları tarafından Hz. Ömer döneminde fethedilmiştir. Ebû Ubeyde’nin komutası altındaki ordunun öncü kuvvetlerinin başında İyâz b. Ganm bulunuyordu. İyâz b. Ganm, kalelere sığınmış olan Halep halkıyla evlerinin ve kiliselerinin yarısını Müslümanlara verilmesi karşılığında musalaha yapmıştır. 316 Fethedilen yer İslâm Devleti ile Bizans arasındaki sınır bölgesinde kurulan, düşman saldırılarına karşı korunak olarak ayarlanıp Avâsım olarak isimlendirilen bölgelerden biri olarak belirlenmiştir.317 Haleb bölgesinin İslâm orduları tarafından muhasarası esnasında ele geçirilen Azâz’in fethi Antakya’nın İslâm topraklarına katılmasından önce gerçekleşmiştir. Belâzürî, bölgenin ismini Tel-Azâz olarak verir ve Kûrus kalesini fethetmek için giden Ebû Ubeyde’nin Tel-Azâz ile Cibrin arasında bir yerde bulunduğu sırada buranın rahibi ile musalaha yaptığını aktarmaktadır.318 Azâz’ı fetheden ordunun komutanının ismini Mâlik b. Eşter olarak veren rivayetler de vardır.319 Hz. Ömer döneminde İslâm topraklarına katılan şehir Osmanlı döneminde de Müslüman halkın yaşadığı yerleşim yerlerinden biri olmuştur. Hicrî 1310 yılına ait Halep Salnamesi’nde, şehrin merkez kazalardan biri olan Kilis’in nüfusu 37000 civarında verilirken bu rakamın içerisinde Ermeniler, Museviler, Rumlar ve Araplar da azınlık olarak yerlerini almışlardır. O tarihte şehirde 37 adet Cami bulunurken birer adet Ermeni, Katolik, Rum ve Protestan kiliselerinin varlığından da bahsedilmektedir.320 Kilis şehrinde sahâbîlere ait olduğu iddia edilen çok sayıda kabir bulunmaktadır. Bu kabirlerden çoğunun makam olma ihtimali yüksektir. “Sahabeler Şehri” olarak isimlendirilen Kilis’te medfun olduğu iddia edilen sahâbîler arasında Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. el-Avvâm, Şürahbîl b. Hasene’nin isimleri de zikredilmektedir. Cennetle müjdelenen on sahâbî arasında isimleri zikredilen Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. el-Avvâm, Hz. Ali döneminde vuku bulan Cemel Vak’asında 656 yılında 315 Yâkût el-Hamevî, Mu’cemü’l-Büldân, C. IV, s. 476 316 Belâzürî, Fütûh, s. 199 317 Hakkı Dursun Yıldız, Avâsım, DİA, 1991, C. IV, s. 111 318 Belâzürî, Fütûh, s. 203 319 Vâkıdî, Fütûhü’ş-Şam, C.I, s. 267 320 Halep Vilâyeti Salnâmesi, 1310/1893, s. 196,197 45 şehid olmuşlardır.321 Kilis’te Abdi Oymağı Caddesi’nde bu sahâbîler adına inşa edilen türbeler birer makam olsa da halk bunu kabul etmeyip, bu iki sahâbînin burada medfun olduğuna inanmaktadır.322 Bu iki sahâbînin Kilis’e geldiğine dair İslâm tarihi kaynaklarında herhangi bir bilgi mevcut değildir. Kilis ilini tanıtım için basılan broşürlerde, şehirde adına kabir yapılan sahâbîlerden biri olan Şürahbîl b. Hasene hakkında İslâm tarihi kaynaklarında geçen rivayetlerden farklı bilgiler verilmektedir. Bu broşürlerdeki bilgi ve Kilis halkının Şürahbîl hakkındaki inanışları şu şekildedir: Kilis’in Meşhedlik ismiyle anılan bölgesinde kanlı bir savaş gerçekleşmiş ve 6 ay süren bu savaşta ordunun komutanı olan Şürahbîl b. Hasene şehid olmuştur. Bu bilginin akabinde farklı bir rivayet aktarılmaktadır ki bu farklı aktarı da Şürahbîl b. Hasene’nin bu şiddetli mücadele esnasında yaralanıp hastaneye (?) kaldırıldığı ve durumu ağırlaşınca eliyle şuan kabrinin bulunduğu yeri göstererek buraya defnedilmek istediği bildirilmektedir. Komutanları ile birlikte şehid olan 24 sahâbînin caminin alt kısmında bulunan mezarlığa defnedildiği bilgisi de bu beyan ile birlikte verilmektedir. Cami duvarında bulunan, Kilis tarihçisi Vahab Güldal tarafından yazıldığı altına not düşülmüş olan kitâbede Şürahbîl b. Hasene’nin Peygamberin ilk vahiy kâtibi olduğu ve Ebû Ubeyde komutasındaki ordunun liva komutanı olarak geldiği Kilis’te hicrî 24 yılında vefat ettiği yazılmaktadır. ( Resim1) Şürahbîl b. Hasene, Kilis halkının mitolojik anlatılarına maruz kalmıştır. Şürahbîl b. Hasene’nin baş edilemeyen yangınları söndürdüğüne inanılmakta olup halk arasında şu şekilde bir mit anlatılmaktadır: Halep bölgesinde çıkan, önüne geçilemeyecek dereceye ulaşan büyük bir yangın, bir anda olay mevkiinde bir şahsın belirmesiyle sönmüştür. Gaipten gelip yangının önlenmesini sağlayan bu zat kendisinin Sultan Şörhabil (Kilis halkı Şürahbîl ismini Şörhabil olarak telaffuz etmektedir.) olduğunu ve kabrinin Kilis’te bulunduğunu orada bulunan halka bildirmiştir. Halkın bu efsanevi yaklaşımları farklı boyutlara ulaşmıştır. Taş duvarlı caminin içerisinde bulunan kabrin sağ tarafındaki duvarda bir taş üzerindeki lekeyi bir asker siluetine benzeten halk, Şürahbîl b. Hasene’nin emrindeki bir askerin kabrin başında nöbet tuttuğuna inanmaktadır. ( Resim2) 321 Detaylı bilgi için bkz. İbn Abdilber, el-İstiâb, s. 261,359 322 Sahabeler Şehri Kilis’i Geziyorum, edt. Servet Hoşaf, Hakan Bozgeyik, Kilis Belediyesi, 2015, s. 102 46 Cami içerisinde Şürahbîl’e atfedilen kabir haricinde avlu içerisinde de bir kabir bulunmaktadır. Halk arasında Altın Baba olarak bilinen şahıs, cami avlusundaki kuyudan -günümüzde hâlâ kullanılmaktadır- kovayla su çekip abdest almak istemiş fakat kovası altın dolu olarak çıkmıştır. Abdest almak isteyen zât, dünya malına tamah etmemiş altın dolu kovayı geri kuyunun içine salmış ve arzu ettiği suya ulaşmıştır. Halk arasında söylenen bu anlatılar göstermektedir ki Şürahbîl b. Hasene’ye atfedilen insanüstü yaklaşımlar sadece kendisiyle sınırlı tutulmamış etrafındakilere de yayılan bir güce inanılmıştır. 323 İslâm tarihi kaynaklarında Halep bölgesinin fethine giden ordular arasında Şürahbîl b. Hasene’nin ismi zikredilmemektedir. Dolayısıyla bu komutan Kilis’e hiç gelmemiş olabilir. Şam fetihlerinin komutanlarından biri olan Şürahbîl b. Hasene’nin Şam’ın yerleşim yerlerinden bir olan Halep’in fethine katıldığı farz edilse dahi “Vefatı” başlığı altında verilen bilgiler göz önüne alındığında bu savaş esnasında şehid olduğu bilgisine ulaşılamamaktadır. Kilis’teki bu kabrin Şürahbîl b. Hasene’ye ait olmadığı delillerle ispat edilmiş olmasına rağmen halk bunu kabul etmeyip kesin bir dille aidiyetini iddia etmektedir. 3.2.1 Arşiv Vesikalarında Şürahbîl Zaviyesi Kilis ilinin Karataş Tepesi’nin kuzey tarafında, Demirciler mahallesinde Şürahbîl Cami içerisinde Şam fetihleri ile vazifelendirilen komutanlardan biri olan Şürahbîl b. Hasene’ye atfedilen bir kabir mevcuttur. Günümüzde cami olarak faaliyet gösteren mekânın Osmanlı döneminde zaviye olduğu ve şeyh olarak Mevlana Şeyh Abdullah’ın tayin edildiği 1026/1617 tarihli Osmanlı arşiv belgesinde bildirilmektedir.324 (Resim3) Zaviye olan mekânın ilerleyen süreçte medreseye çevrildiği, halkın bu durumdan şikâyetçi olduğu ve zaviyeden dağıtılan yemekle karnını doyuran fakir fukaranın aç kaldığı Kilis kadılarına hitaben yazılan ve tarihi belli olmayan belgeden anlaşılmaktadır. Aynı yazının devamında ise medresenin yanına Kapıcıbaşı Hasan Ağa isimli şahsın yeni bir zaviye inşa ettirdiği 323 Aktarılan rivayetler, bölge halkı ile yapılan söyleşilerden elde edilmiştir. 324 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA): AE.SAMD.I, Dosya No:5, Gömlek No:433 47 bilgisi verilmektedir.325 Şürahbîl Zaviyesinin o dönemde Kilis halkı için önem arzeden mekânlardan biri olduğu anlaşılmaktadır. Şürahbîl zaviyesi muhtelif dönemlerde tamir edilmiştir. 326 Zaviyeye 1875-1902- 1913-1947-1975 ve son olarak 2008 yılında restorasyon çalışmaları yapıldığı tespit edilmiştir. 1292/1875 tarihli arşiv vesikasında zaviyenin 11.900 kuruş harcanarak tamir edildiği bildirilmektedir ki bu mekân için yapılan ilk tamir çalışmasıdır.327 ( Resim4 ) Camide bulunan kitâbelerden birinde 1320/1902 tarihinde Abdulhamid döneminde tamir edildiği yazılırken (Resim5) diğer bir kitâbede ise 1332/1913 tarihinde Rakka valisinin emri ile Hüseyin Ağa isimli şahıs tarafından yapılan bir yenilenmeden bahsedilmektedir.328 Camiyi çevreleyen avulunun dış duvarında bulunan kitâbede Fetih Suresinin ilk âyeti yazılmış ve bu âyetin altına yenilenme tarihi olarak 1367/1947 yılı not düşülmüştür. (Resim6) 1975 yılında ise Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyon çalışması yapılmıştır.329 Vakıflar Genel Müdürlüğünün yapmış olduğu en son restorasyon ise avluya açılan giriş kapısında bulunun kitâbenin altına asılan tabelada bildirildiğine göre 2008 yılındadır. Bu caminin ve kabrin ne zaman inşa edildiği net olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte 1008/1600 tarihli bir arşiv vesikasında Mustafa isimli bir şahsın Şürahbîl türbesinin yanına bir namazgâh inşa ettirip dönemin padişahına hediye ettiği bildirilmektedir.330 (Resim7) Yapılan araştırmalar neticesinde Şürahbîl türbesinden bahseden en eski tarihli belgenin bu vesika olduğu görülmüş ve daha ileri tarihli belgelerde bu mekândan Şürahbîl zaviyesi olarak bahsedildiği saptanmıştır. Bu bilgilerden yola çıkılarak bu zaviyenin 1600 tarihinde inşa edilmiş olması olası gözükmektedir. Lakin kabrin yapım yılına dair herhangi bir bilgiye ulaşılabilmiş değildir. 325 BOA: A.DVNSMHM.d, Dosya No:72, Gömlek No:809 326 Detaylı bilgi için bkz. Abdulkadir Dündar, Kilis’teki Osmanlı Devri Mümarî Eserleri, 1. b., Ankara, Kültür Bakanlığı Yay., t.y., s. 336-340 327 BOA: İ.DH, Dosya No:705, Gömlek No:49331 328 İbrahim Hakkı Konyalı, Âbideleri ve Kitâbeleri ile Kilis Tarihi, İstanbul, Nur-u Osmaniye, 1968, s. 513 329 Vakıflar ve Vakıf Hizmetlerimiz Dergisi, Ankara, 1978, s. 83 330 BOA: TS.MA.e, Dosya No: 26, Gömlek No:478 48 3.2.2 Evliya Çelebi Seyahatnâme’sinde Şürahbîl b. Hasene ve Kilis’teki Kabri Evliya Çelebi ismiyle meşhur olan seyyahın gerçek ismi bilinmemekle birlikte 1611 yılında doğduğu ve 1684 yılında vefat ettiği bilgisi aktarılmaktadır. Gördüğü bir rüya üzerine İstanbul’u sokak sokak gezip hatıralarını kaleme aldıktan sonra 1640 yılında tüm Anadolu’yu karış karış gezeceği yolculuğunun ilk adımını Bursa’ya yaptığı gezi ile atmıştır. 40 yıllık yolculuğu boyunca kaleme aldığı 11 ciltlik Seyahatnâme’sinin hikâyesi de böylece başlamıştır. Evliya Çelebi, Seyahatnâme’sinde Anadolu seyahati esnasında halk tarafından kabul gören makamlara, türbelere vs.ye ve orada medfun olduğu iddia edilen zat-ı muhteremlere dair bilgiler vermiştir. Seyahatnâme’nin iki ayrı cildinde Şürahbîl b. Hasene’den bahsetmektedir. Genelde İstanbul’dan bahsettiği birinci cildinde “Esnâf-ı Hoş Sohbet, Nedîmân-ı Mukallidân” başlığı altında taklitçi esnaflardan bahsettiği bölümde Şürahbîl b. Hasene hakkında da bilgi vermektedir. Metnin orijinal el yazması ve günümüz Türkçesine yapılan çevirisini burada aktarıyoruz. “ Resûlullah döneminde taklitçi Şevr vardı ki bu adamın Resûlullah’a akrabalığı vardı. Henüz Müslüman olmamıştı ama yine de Resûlullah’ın tarafında olup Kureyşlileri kötüleyerek taklid ederdi. Resûlullah bu taklitleri işittiği vakit mübarek dişleri görününceye kadar gülerdi. Kureyşli kâfirler de bu taklidi duyduklarında “Bu taklitler yanlıştır Ya Muhammed bu durum bizde mevcut değildir.” diye feryat edip bu hallerinden vazgeçip nefislerini ıslah edip çoğu Müslüman olurlardı. Sonunda taklitçi Şevr de İslâm ile şereflenip Resûlullah’ın sohbet arkadaşı, mağara ve yol arkadaşı oldu. Akıllı, tedbirli davranan ve gözlemci biri olan Hz. Peygamber, Şevr’i danışmanları arasında dâhil ettiği için Şevrü’l-Habîb denilirdi ve ashabın seçilmişlerindendi. Ama taklitçilik huyundan vazgeçememiş, kâfirleri ve sahâbîlerden kötü davranışları olanları hicvetmiştir. Bazıları derdi ki “Ey Şevrü’l-Habîb şimdiden sonra ayıptır, bu kötü taklitten vazgeç, Müslüman oldun, Resûlullah’ın akrabasısın.” derlerdi. Şevrü’l-Habîb; “ Ey âdemler Cenab-ı Allah sizin en kötülerinizi bile ayıplayıp ayet indirmiştir ki âyet; “Kalem suresi 11 ve 12. âyeti” İyilerinizi medhedip âyet indirmiştir. ( Buraya ayet yazılmamıştır.) buyurmuştur ki, ben insanoğlu olarak sizin kötü davranışlarınızı görüp niye onları kötüleyip taklit etmeyeyim.” diye cevap verirdi. Şevrü’l-Habîb’in taklidi insanların korkudan çok güzel ahlakla ahlâklanmalarını sağlardı. 49 Taklitçilerin piri Şevrü’l-Habîb olmuştur. Nurlar içindeki kabri Haleb’in Kilis’inde, şehrin kuzeyinde bir kurşun menzili uzaklıkta, kayalı bir tepe üzerinde ulu bir türbededir. Bütün Kilis şehrini oradan gören bilginlerin toplandığı nurlu bir kubbe vardır. Hazreti Şevrü’l-Habîb orada yatar. Ama halk Şürahbîl sultan derler lakin yanlıştır. Küçük türbesinin atabesi ve mezar taşının tarihini ikinci cildimize yazdık. Hala insanlar ziyaret ediyor.” 331 331 Evliya Çelebi, Seyahatnâme, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Hacı Beşir Ağa Koleksiyonu, No: 448, s.205-206 50 Evliya Çelebi, Seyahatnâme’nin ikinci cildinde bu konunun devamı mahiyetinde kabrin ne zaman yapıldığına dair bilgi vereceğini bildirse de ikinci ciltte Şürahbîl b. Hasene veya kabri hakkında herhangi bir bilgiye rastlanılmamıştır. Şürahbîl’in isminin danışma anlamına gelen “شورى” ve sevgili, arkadaş anlamına gelen “حبيب” kelimelerinden oluşan Şevrü’l-Habîb olduğunu iddia eden Evliya Çelebi’nin bu iddiasını delillendirmek mümkün değildir.332 Evliya Çelebi, Şevrü’l-Habîb için Yar-u Gâr (mağara arkadaşı) sıfatı kullanmıştır lakin bu sıfat sadece Hz. Ebû Bekir için kullanılmaktadır. Seyahatnâme’de aktarılan bu anekdotta Şürahbîl b. Hasene’nin taklitçiliğine vurgu yapılmakta ve tarihte bu özelliğiyle bilindiği aktarılmaktadır. Lakin İslâm tarihi kaynaklarında Şürahbîl’in taklitçiliğine dair herhangi bir bilgi mevcut değildir. Evliya Çelebi merhumun Şürahbîl b. Hasene’den değil de başka bir sahâbîden bahsettiği düşünülse dahi İslâm Tarihi kaynaklarında Şevrü’l-Habîb isminde bir sahâbîye rastlanmamıştır. Evliya Çelebi, Seyahatnâme’nin 9. cildinde de Şürahbîl b. Hasene ve Kilis’teki kabrinden bahsetmektedir. Metnin orijinal el yazması ve günümüz Türkçesine çevrilmiş hali şu şekildedir: “Şehrin kuzeyinde bir kurşun menzili uzaklıkta, kayalık bir tepenin üzerinde bir tekke-i âli vardır. Bütün şehir oradan görünür ve bir mecmaü’l- irfan olan nurlu bir kubbe vardır ki onda hazreti Şürahbîl medfundur. Resûlullah’ın akrabalarındandır. Allah-u Teâlâ tarafından nazil olan âyet-i kerimeleri Muaviye hazretleri ile birlikte yazan vahiy kâtiplerindendir. Resûlullah nazil olan âyetleri ve bütün işleri bu zat ile meşveret ettiği için Şevrü’l-Habîb denir, Şevrü’l-Habîb bundan 332 Şürahbîl ismi için bkz. İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, C. VII, s. 73,74 51 dolayı yanlıştır. Gayet ulu bir sultandır. Çoğu kere üzerlerine nur indiği bilinmektedir.”333 Seyahatnâme’nin ikinci cildinde verilen bilgilerle benzerlikler olsa da dokuzuncu cildinde anlatılan Şürahbîl daha farklıdır. İkinci ciltte taklitçi olarak bahsedilen Şürahbîl burada vahiy kâtibi olarak aktarılmış ve taklitçiliğinden bahsedilmemiştir. Resûlullah’ın danıştığı bir sahâbî olduğu için Şevrü’l-Habîb ismiyle anıldığı iddiası burada da aktarılmaktadır lakin çalışmamızın ilk iki bölümünde hayatına dair bilgiler verdiğimiz Şürahbîl b. Hasene’nin böyle bir eylem içerisinde bulunduğuna dair herhangi bir rivayet mevcut değildir. Kilis’te bulunan kabrin yerine dair verilen bilgiler ise -her iki ciltte- günümüzde Kilis’te bulunan Şürahbîl b. Hasene’nin makamı ile aynı yeri tarif etmektedir. 3.3 ŞÜRAHBÎL B. HASENE’NİN IRAK’TA BULUNAN KABRİ Şürahbîl b. Hasene adına Kilis’teki kabri haricinde muhtelif bölgelerde de kabirler inşa edilmiştir. Bu kabirlerden biri de Irak’ın Bakûba şehrinde bulunmaktadır. 18 Mayıs 2006 tarihinde Şiî milisler tarafından gerçekleştirilen eylem sonrası Şürahbîl b. Hasene’nin Bakûba şehrinde bulunan kabrinin yerle bir olduğu haber sitelerinde aktarılmaktadır. Irak’ın başkenti Bağdat’ın kuzeyinde bulunan Bakûba şehrinin 20 kilometre güney tarafında gerçekleşen patlamada Şürahbîl b. Hasene’nin yanı sıra Enes b. Mâlik’e ait olduğu iddia edilen bir kabir de tamamen yok olmuştur.334 Yapılan araştırmalar neticesinde bu haber haricinde kabre dair herhangi bir bilgiye veya görsele ulaşılamamıştır. Tarihte Şürahbîl b. Hasene’nin Şiîlerin öfkesine maruz kalmasına neden olacak bir eylemde bulunduğuna dair bilgi mevcut değildir. Dolayısıyla Şiî milislerin gerçekleştirdiği bu saldırının Şürahbîl b. Hasene’nin şahsına yönelik bir eylem olmayıp genel anlamda bu teröristlerin içlerinde bulundurdukları öfkeden kaynaklandığı düşünülmektedir. 333 Evliya Çelebi, Seyahatnâme, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Hacı Beşir Ağa Koleksiyonu, No:452, s. 75 334 http://www.albainah.net/index.aspx?function=Item&id=11230&lang= 52 3.4 ŞÜRAHBÎL B. HASENE’NİN SURİYE’DE BULUNAN KABRİ Şürahbîl b. Hasene’ye nisbet edilen kabirlerden bir tanesi de Suriye’nin başkenti Şam’da bulunmaktadır. Hıristiyan halkın çoğunluğu oluşturduğu Bab Touma mahallesinde bulunan kabir, Şeyh Reslân Camisi ile Bab Touma Meydanı arasındadır. Bu kabir hakkında detaylı bilgi bulunmamakla birlikte kabre dair internet ortamında bazı resimler mevcuttur.335 3.5 ŞÜRAHBÎL B. HASENE’NİN ÜRDÜN’DE BULUNAN KABRİ Ürdün bölgesinin tamamı Ürdün Fatihi Şürahbîl b. Hasene tarafından fethedilmiş ve bölgenin valisi olarak da şehri fetheden komutan vazifelendirilmiştir. Günümüz Ürdün sınırları içinde yer alan bölgede pek çok sahâbî kabri bulunmaktadır. Amvâs Tâunu’nda vefat eden Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh’ın kabri Ürdün’de kendi adıyla anılan bir köydedir. Ebû Ubeyde ile aynı gün vefat ettiği rivayet olunan ordu komutanlarından Şürahbîl b. Hasene’nin kabri de Ürdün’de bulunmaktadır. İslâm tarihi kaynaklarında Şürahbîl b. Hasene’nin vefat yeri olarak Şam denilmekte336 ise de o dönemde Filistin, Suriye, Lübnan ve Ürdün’ü içine alan bölge Bilâdüşşâm olarak anıldığı için kabrinin Ürdün’de olması kuvvetle muhtemeldir. Şürahbîl b. Hasene’nin kabri, Kuzey Ürdün’de Aclûn şehrinin kuzeyinde, İrbid şehrinin batısında yer alan Vâdi’l-Yâbis köyünde bir caminin son cemaat mahallinde özel bir bölümde bulunmaktadır.337 Yâbis vadisi diye anılan bölge şimdilerde Reyyân vadisi ismiyle bilinmektedir. 335 https://naseemalsham.com/subjects/view/8766 336 İbn Sa’d, Tabakât, C. IX, s.397 337 Efendioğlu, Şürahbîl b. Hasene, DİA, 2010, C. XXXIX, s. 268 53 SONUÇ Çalışmamızda İslâm tarihinde yeni fetihlerle Arap Yarımadası’nın dışına çıkılmaya ve İslâm’ın hızla yayılmaya başladığı bir dönemde bu kutsal görevler için vazifelendirilmiş olan Şürahbîl b. Hasene’nin hayatının yanında Resulullah döneminden başlayıp Hz. Ömer döneminin ilk yıllarını ihtiva eden süreçte cereyan eden, bu komutanın aktif rol aldığı hadiseler incelenmiştir. Şürahbîl b. Hasene’nin kabilesine dair birbirinden farklı pek çok rivayet bulunsa da Arap yarımadasının büyük kabilelerinden biri olan Kinde kabilesine mensup olması kuvvetle muhtemeldir. Ma’mer b. Habîb’in mevlâsı, Bahreynli olan annesi Hasene’ye nisbetiyle meşhur olan sahâbînin kendisi küçük yaşta iken vefat eden babası Yemen ehlinden Abdullah b. Muta‘’dır. Arap yarımadasında soylu ve zengin aile bireylerinin ön plana çıkarılması geleneğinden dolayı babası küçük yaşta ölmüş olan, annesinin azatlı bir köle olduğu sahâbînin müslüman olmadan önceki hayatında hangi mesleği icra ettiğine, hangi dine mensup olduğuna dair kaynaklarda herhangi bir bilgi mevcut değildir. Annesinin Süfyân b. Ma’mer ile olan evliliği sebebiyle Kureyş kabilesinin kollarından, Mekke idaresinde söz hakkı bulunan Cumahoğlulları arasında büyümüş ve mensubu gibi büyüdüğü kabilenin otoritesinin etkisiyle Mekke nüfusuna göre azınlığı oluşturan okuma-yazma bilen şahıslar arasında varlık göstermiştir. Okuma-yazma biliyor oluşu hasebiyle Müslüman olduktan sonra Resûlullah’ın kâtipliğini yapmıştır. Resûlullah’ın nübüvvetinin ilk yıllarında İslâm ile şereflenen Şürahbîl, annesi, annesinin eşi Süfyân b. Ma’mer, anne bir kardeşleri Câbir ve Cünade ile birlikte Habeşistan hicretine katılmıştır. Resûlullah’ın 23 yıllık İslâm’ı tebliğ döneminin yaklaşık 14 yılını Habeşistan’da geçiren Şürahbîl, Hayber’in fethinin akabinde Medine’ye dönmüş ve dönüş yolunda önemli bir görev ile vazifelendirilip Resûlullah’ın eşlerinden Ümmü Habîbe’ye yolda eşlik edip sağ salim Medine’ye ulaşmasını sağlamıştır. Hicretin 7. yılında Medine’ye döndükten sonra Mısır’a elçi olarak gönderilen sahâbînin bu görevden dönüşü ise Resûlullah’ın vefatından sonra olmuştur. Resûlullah ile birlikte çok zaman geçiremediğinden dolayı o dönemki olaylarda aktif rol oynamamış ve siyer kaynaklarında ismi nadir olarak zikredilmiştir. İki tanesi tâun ile ilgili olan dört hadis rivayetinde bulunmuştur. Hz. Ebû Bekir’in halife seçiminden sonra İslâmî bütünlüğü bozmak için ortaya çıkan yalancı peygamberlerle yapılan Ridde Savaşları’na komutan olarak katılan 54 Şürahbîl b. Hasene, görevden azledilene kadar komutanlık görevini sürdürmüştür. İslâm’ın tüm dünyaya yayılması hedefiyle başlatılan cihat hareketlerinin ilk adımı olan Şam fetihlerinde sancak verilen komutanlardan biri olup Ürdün’ün fethiyle vazifelendirilmiştir. Ürdün’ün tamamını fethederek bir şöhrete ulaşan Şürahbîl b. Hasene, Ürdün Fatihi olarak bölgenin valiliği ve haracını toplama görevini de üstlenmiştir. Sadece bu bölgenin fethinde değil Bilâdüşşâm diyarında vuku bulan Busrâ, Ecnadeyn, Yermuk, Dımaşk, Kinnesrîn, Filistin’de yapılan savaşlarda da aktif görev almıştır. Hz. Ebû Bekir’in vefatından sonra görevi devralan Hz. Ömer döneminde de komutanlık görevini hakkıyla yerine getirmek için gece gündüz uyumayıp düşmanın korkulu rüyası haline gelmiş ve savaş meydanlarının cengâveri olmuştur. Amvâs bölgesinde ortaya çıkıp binlerce sahâbînin ölümüne neden olan tâunda vefat etmeden kısa bir süre önce Hz. Ömer tarafından görevden alınmış ve yerine Muaviye b. Ebû Süfyân vazifelendirilmiştir. Tâunun baş göstermesinin akabinde Amr b. el-Âs’ın pis olarak nitelendirdiği hastalık nedeniyle bölgenin terk edilmesi gerektiğini söylediğini işiten Şürahbîl, hiddetlenerek halkın karşısına çıkmış ve bu hastalığın Allah’ın rahmeti olduğu, pek çok salih kimsenin bu hastalıktan dolayı vefat ettiğini Resûlullah’tan duyduğunu hatırlatmış ve insanların bölgeyi terk etmemelerini sağlamıştır. Bölgeyi hızla etkisi altına almaya başlayan hastalık sebebiyle Şürahbîl b. Hasene, Şam fetihlerinin başkomutanı olan Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh ve Muâz b. Cebel ile aynı gün vefat edip birbirlerine yakın bölgelere defnedilmişlerdir. Şürahbîl b. Hasene adına muhtelif bölgelerde dört adet kabir inşa edilmiştir. Ülkemiz sınırları içinde bulunan Kilis ilinde, Irak’ın Bakûba kentinde, Suriye’nin başkenti Şam’da ve Ürdün’nün Vâdi’l-Yabîs köyünde bu sahâbî adına yapılmış kabirler bulunmaktadır. Osmanlı dönemi arşiv vesikalarında Şürahbîl Zaviyesi olarak bahsedilen Kilis’deki türbe hakkında, gördüğü rüya neticesinde tüm Anadolu’yu karış karış gezen ülkemizin meşhur seyyahlarından Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’sinin iki farklı bölümünde bilgi verilmektedir. Kilis halkı tarafından efsanevi anlatılara maruz kalan sahâbînin bu bölgeye geldiğine dair herhangi bir bilgi mevcut değildir. Irak’ta adına yapılan kabir, Şiî teröristler tarafından gerçekleştrilen bir saldırı sonucunda yıkılmıştır. Kilis, Irak ve Suriye’deki kabirlerin sahâbîye aidiyetleri konusundaki bilgilere ihtiyatla yaklaşılmakla beraber Ebû Ubeyde ve Muâz b. Cebel’in de kabirlerinin bu bölgede olması sebebiyle Ürdün’deki kabrin Şürahbîl’e ait olması kuvvetle muhtemeldir. 55 Ömrünün büyük bir kısmını at üstünde savaş meydanlarında geçiren Şürahbîl b. Hasene, Ürdün Fatihi olma şerefine nail olmuştur. 56 KAYNAKLAR ABDULLAH b. MÛSÂ, Muhammed b. Ebû Bekir b. Abdullah b. Mûsâ el-Ensarî, el-Cevhere fî Nesebi'n-Nebi ve Ashâbi'l Aşera, thk. Mahmud Tûnûsî, Riyad, Dârü’r- Rıfaî, 1983 AHMED b. HANBEL, Ebû Abdillah, Müsnedu’l-İmâm Ahmed b. Hanbel, thk. Şu’ayb Arnavut, Adil Mürşîd, C. L, 1. b., Beyrut, Müessetu’r-Risale, 1999 ALGÜL, Hüseyin, Hadramut, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 1997 ALTAN, Ebru, Sûr, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 2009 APAK, Âdem, İslâm öncesi Arap Târîhi ve Kültürü, 1. b., İstanbul, Ensar Neşriyat, 2012 ------- İslâm Târîhi, C, IV, 8. b., İstanbul, Ensar Kitapevi, 2012 ------- İslâm Siyaset Geleneğinde Amr b. el-Âs, 3. b., Ankara, Ankara Okulu yay. 2017 ARAS, Ömer, İslâm Öncesinden Hz. Muhammed’in Vefatına Kadar Kinde Kabilesi, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2015 ARI, Mehmet Salih, Hz. Ebû Bekir ve Ridde Savaşları, Yüksek Lisans Tezi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Van, 1995 AYCAN, İrfan, Muaviye b. Ebû Süfyân, 4. b., Ankara, Ankara Okulu yay. 2014 ------- Urve b. Zübeyr, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 2012 57 AYDIN, Mehmet Akif, “Aile”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 1989 BAYRAKTUTAR, Muammer, “Temel Kaynaklardaki Yeri ve Hayatı Bağlamında Kilis’te Tanıdık bir Sahâbî; Şürahbîl b. Hasene”, Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2014 BELÂZÜRÎ, Ahmed b. Yahya b. Câbir el-Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf, C. XIII, 1. b., Beyrut, Dârü’l-Fikr, 1992 ------- Fütûhu’l-Büldân, 10. b., Beyrut, Mektebetü’l-Meârif, 1987 BUHARÎ, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmaîl b. İbrâhîm b. el-Muğire el-Buhârî, et-Târihu’l-Kebîr, C. XII, thk. Muhammed Abdulmuid Han, Beyrut, Dârü’l-Kütübü’l- İlmiyye, 1986 CEHŞİYÂRÎ, Ebû Abdillâh Muhammed b. Abdûs b. Abdillâh el-Cehşiyârî, Kitâbu’l-Vuzerâ ve’l Küttâb, thk. Mustafa es-Sakâ, İbrahim el-Ebyârî, Abdulhafız Şelbî, Matua Musta el-Banî, 1. b.,Kahire, Mustafa el-Babî, 1938 CEVAD ALİ, el-Mufassal fi Târihi’l-Arab Kable’l-İslâm, C. X, 2. b., Bağdat, Saidet Camia, 1993 ÇAKAN, İsmail Lütfü, Cemîl b. Ma’mer, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 1993 DEMİRCAN, Adnan, Nebevî Direniş Hicret, 3. b., İstanbul, Beyan yay., 2017 DEMİRCİ, Mustafa, Sevâd, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 2009 DÜNDAR, Abdulkadir, Kilis’teki Osmanlı Devri Mümarî Eserleri, 1. b., Ankara, Kültür Bakanlığı Yay., t.y., EBÛ UBEYD, Kâsım b. Sellam, Kitâbu’l-Emvâl, thk. Ebû ibn Seyyid b. Receb, C. II, 1. b., Mısır, Dârü’l-Hâdî en-Nebî, 2007 58 EFENDİOĞLU, Mehmet, Şürahbîl b.Hasene, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 2010 el-A’ZAMÎ, Muhammed Mustafa el-A’zamî, Küttâbü’n-Nebî, 3. b., Beyrut, el- Kütübü’l-İslâmî, 1978 El-EZRAKÎ, Ebû’l-Velîd Muhammed b. Abdillah b. Ahmed el-Ezrakî, Ahbâru Mekke Mâ Câe Fi-ha Mine’l-Asâr, 2. b., Kahire, Mektebetü’s-Sekâfetü’d-Diniyye, 2005 El-İSFAHÂNÎ, Ragıp, el-Müfredât, çvr. Abdulbaki Güneş, Mehmet Yolcu, 4. b., İstanbul, Yarın yay. 2015 El-KÂTİB, Seyfettin, Şürahbîl b. Hasene, Ürdün Fatihi, Beyrut, Dâr-u İkra, t.y. El-MÜBERRED, Ebü’l-Abbas Muhammed b. Yezid b. Abdulekber Müberred, Nesebü Adnân ve Kahtân, Kâhire, Lecnetü’t Telif ve’t-Terceme, 1936 EMECAN, Ferudun, Akkâ, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 1989 en-NEVEVÎ, Ebû Zekeriyya Muhyiddin Yahya b. Şeref en-Nevevî, Tehzibu’l- Esma ve’l-Lugat, Beyrut, Dârü’l-Kütübü’l-İlmiye, t.y., EZDÎ, Ebû İsmail Muhammed b. Abdillah el-Ezdî, Fütuhu’ş-Şam, Kalküta, Baptist Mission Press yay., 1854 FAYDA, Mustafa, Busrâ, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 1992 ------- Nesî, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 2006 ------- Yermûk Savaşı, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 2013 FIĞLALI, Ethem Ruhi, İbâzıyye, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 1999 59 GÜNALTAY, Şemsettin, “İslâm Öncesi Araplar Arasında Kadının Durumu, Aile ve Nikâh Şekilleri”, Marife, y. 1, S. 3 GÜNDÜZ, Şinasi, “İslâm Öncesi Dinlerde ve Medeniyetlerde Aile”, Küreselleşen Dünyada Aile 2009 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu HÂKİM en-NÎSÂBÛRÎ, Ebû Abdillah Muhammed b. Abdillah en-Nîsâbûrî el- Hâkim, el-Müstedrek ala’s-Sahîhayn, C. V, 1. b., Kahire, Dârü’l-Harameyn, 1997 Halep Vilâyeti Salnâmesi, 1310/1893 HALİFE b. HAYYÂT, Târîh-u Halife b. Hayyât, thk, Ekrem Ziya’ el-Ömerî, 2. b., Riyad, Dâr-u Taybe, 1985 HALÎL B. AHMED, Ebû Abdurrahman Halîl b. Ahmed b. Amr Ferahidî Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-Ayn, thk. Mehdi Mahzumî, İbrâhim Semerrâî, C. VIII, Beyrut, Müessesetü’l-A’lemi li’l-Matbuât, 1988 HEMEDÂNÎ, Ebû Abdillah Ahmed b. Muhammed b. İshâk b. İbrahim el- Hemedânî, Kitâbu’l-Büldan, thk. M. J. De Goeje, Leiden, 1885 HEVAŞ, Ahmed Sa’id, “Şürahbîl b. Hasene” el-Mevsû’atu’l-Arabiyye, Dımaşk, el-Cumhuriyetu’l-Arabiyyetu’s-Sûriye, 2005 İBN ABDÜLBER, Ebû Ömer Cemâlüddîn Yûsuf b. Abdillâh b. Muhammed b. Abdülber en-Nemerî, el-İstiâb fi Ma’rifeti’l Ashâb, 1. b., Amman, Dârü’l-A’lam, 2002 İBN ABDÜLHAKEM, Abdurrahman b. Abdullah b. Abdülhakem El-Kureşi El- Mısri, Fütûh-u Mısr ve Ahbâruha, Leiden, Metbuat-ı Beril, 1960 İBN ABDÜRABBİH, Ebû Ömer Şihabüddîn Ahmed b. Muhammed b. Abdürabbih b. Habîb el-Kurtubî el-Endelüsî, el-İkdü’l-Ferîd, thk. Abdulmecid et- Terhînî, C. IX, 1. b., Beyrut-Lübnan, Dârü’l-Kütübü’l-İlmiye, 1983 İBN ALLÂN, Muhammed Ali b. Muhammed Allân b. İbrâhîm el-Bekrî es- Sıddîkî, Fütûhâtü’r-Rabbâniye, thk, Abulmumin Halîl İbrâhim, Beyrut, Dârü’l- Kütübü’l-İlmiye, t.y 60 İBN ASÂKİR, Ebû’l-Kâsım Alî b. Hasen b. Hibetillâh b. Abdillah el-Şâfii, Târîh-u Medînet-ü Dımaşk, thk. Muhibbuddîn Ebî Sa’îd el-‘Umerî, C. XXXVII, 1. b., Beyrut, Dârü-l-Fikr, 1995 İBN HACER, Ebü’l-Fazl Şihâbüddîn Ahmed b. Alî b. Muhammed el-Askalânî İbn Hacer, el-İsâbe fi Temyizi’s-Sahabe, C. IX, 1. b., Beyrut-Lübnan, Dârü’l-Kütübü’l- İlmiye, 1853 ------- Tehzîbü’t-Tehzîb, thk. İbrahim ez-Zeybek, Adil Mürşid, C. IV, Beyrut, Müessesetü’r-Risale, t.y., İBN HAVKAL, İslâm Coğrafyası, çvr. Ramazan Şeşen, 2. b., İstanbul, Yeditepe yay. 2017 İBN HAZM, Ebû Muhammed Ali b. Ahmed b. Saîd b. Hazm el-Endulusî, Cemheret-ü Ensâbu’l-Arap, thk. Abdusselam Muhammed Harun, 5. b., Kahire, Dârü’l- Mearif, 1982 İBN HİBBÂN, Ebû Hâtim Muhammed b. Hibbân b. Ahmed el-Büstî, es-Sîretü’n- Nebeviyye ve Ahbâru’l-Hulefâ, thk. Said Kerîm, b.y.y., Dâ-u İbn Halzun, t.y. ------- Kitabü’s-Sikât, thk. Muhammed Abdulmuit Han, 1. b., b.y.y., Dairetü’l- Mearifu’l-Osmanî, 1973 İBN HİŞÂM, Ebû Muhammed Cemâlüddîn Abdülmelik b. Hişâm b. Eyyûb el- Himyerî el-Meâfirî el-Basrî el-Mısrî, es-Sîretü’n-Nebeviyye, thk. Ömer Abdusselam Tedmuri, C. IV, 3. b., Beyrut, Dârü’l-Kütübu’l-Arab, 1990 İBN HUDEYDE, Muhammed b. Ali b. Ahmed b. Hudeyde, el-Misbâhu'l-mudî fî Küttâbi'n-Nebî, 2. b., Beyrut, Âlemu’l-Kütüb, 1985 İBN HURDÂZBİH, Ebû’l-Kâsım Ubeydullah b. Abdillah b. Hurdâzbih, Kitabü’l- Mesâlik ve’l-Memâlik, çvr. Murat Ağarı, İstanbul, Kitabevi yay., 2008 İBN İSHÂK, Ebû Abdillâh Muhammed b. İshâk b. Yesâr b. Hıyâr el-Muttalibî el-Kureşî el-Medenî, es-Sîretü’n-Nebeviyye, thk. Ahmed Ferid el-Mezidi, 1. b., Beyrut- Lübnan, Dârü’l-Kütübü’l-İlmiyye, 2004; 61 İBN KÂNÎ, Ebû’l-Huseyn Abdulbâkî b. Kânî el-Bağdâdî, Mu’cemu’s-Sahâbe, thk. Ebû Abdurrahman Salâh b. Sâlim, Medine, Mektebetu’l-Gurabai’l-Eseriyye, 1996 İBN KESÎR, İmâdüddîn İsmail b. Şihâbiddîn Ömer b. Kesîr, el-Bidâye ve’n- Nihâye, thk. Abdullah b. Abdulmuhin, C. XXI, 1. b., b.y.y., Dârü’l-Esâsu’l-Arabiyye, 1999 İBN KUTEYBE, Ebû Muhammed Abdillâh b. Müslüm b. Kuteybe ed-Dîneverî, el-Me’arif, thk. Servet Ukkaşe, 4. b., Kahire, Dârü’l-Me’arif, 1981 İBN MÂKÛLÂ, Ebû Nasr Alî b. Hibetillâh b. Alî el-İclî İbn Mâkûlâ, el-İkmâl fî ref’i’l-İrtiyâb ’anil-Mü’telif ve’l-Muhtelif fî’l-Esmâi ve’l-Küna ve’l-Ensâb, thk. Abdurrahman b. Yahya el-Muallimî, C. VII, 2. b., Kahire, Dârü’l-Kütübü’l-İslâmiyye, 1993 İBN MANZÛR, Ebü’l-Fazl Cemâliddün Muhammed b. Mükerrem b. Ali b.Ahmed el-Ensârî İbn Manzûr, Lisânü’l-Arap, thk. Emin Muhammed Abdulvehâb, Muhammed es-Sadık el-Ubeydî, C. XVIII, 3. b., Beyrut-Lübnan, Dâr’ul- İhyaü’t- Terasü’l-Arabiyye, 1999 İBN SA’D, Ebû Abdillâh Muhammed b. Sa‘d b. Menî‘ el-Kâtib el-Hâşimî el- Basrî el-Bağdâdî İbn Sa’d, et-Tabakâtû’l-Kübrâ, thk. Ali Muhammed Ömer, C. XI, 1. b., Kahire, Mektebetü’l-Hancı, 2001 İBN ŞİHAB EZ-ZÜHRÎ, Ebû Bekr Muhammed b. Müslim b. Ubeydillâh İbn Şihab ez-Zuhrî, el-Meğazi en-Nebeviyye, thk. Süheyl Zekkâr, Dımeşk, Daru’l-Fikr, 1981 İBNÜ’L_ESÎR, İzzuddîn b. el-Esîr Ebî’l-Hasen Alî b. Muhammed el-Cezerî, Üsdü’l-Gâbe fî Ma’rifeti’s-Sahâbe, thk. Ali Muahmmed Muavviz, Ahmed Abdülmecid, C. VIII, 1. b., Beyrut, Dârü’l-Kütübü’l-İlmiye,1996 ------- el-Kâmil fi’t-Târîh, thk. Ebû’l-Fidâ Abdullah Kâdî, C. XI, 1. b., Beyrut, Dârü’l-Kütübü’l-İlmiyye, 1987 62 İBNÜ’L-CEVZÎ, Cemalüddin Ebû’l-Ferec Abdurrahman b. Ali Muahmmed, el- Muntazam fî Târihi’l-Mülük ve’l-Ümem, thk. Muhammed Abdulkadir Ata- Mustafa Abdulkadir Ata, C.XIX, 1. b. Beyrut, Dârü’l-Kütübü’l-İlmiye, 1992 İBNÜ’L-KELBÎ, Ebü’l-Münzir Hişâm b. Muhammed b. Sâib el-Kelbî, Nesebü Ma’ad ve’l-Yemeni’l-Kebir, thk. Nâci Hasan, 1. b., Beyrut, Âlemü’l-Kütub, 1988 KALLEK, Cengiz Kallek, Meks, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 2003 ------- Benî Eş’ar, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 1995 KAPAR, Mehmet Ali, Lahmîler, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 2003 KEHHALE, Ömer Rıza, Mu’cemu Kabâili’l-Arabi’l-Kadîme ve’l-Hadîse, C. V, 8. b., Beyrut, Müessetü’r-Risâle, 1998 KELPETİN, Mahmut, İslâm Öncesi Güney ve Kuzey Arabistan, 1. b., İstanbul, Kuramer, 2016 KETTÂNÎ, Muhammed Abdul Hay b. Abdul Kebir el-Huseynî el-Kettânî, Nizâmu’l- Hukûmeti’n-Nebeviyye et-Terâtîbu’l-idâriyye, thk. Abdullah el-Hâlidî, C. II, 3. b., Beyrut, Dârü’l- Erkâm b. Ebû Erkâm, 2013 KONYALI, İbrahim Hakkı, Âbideleri ve Kitâbeleri ile Kilis Tarihi, İstanbul, Nur- u Osmaniye, 1968 KÜÇÜKAŞÇI, Mustafa Sabri, Kinde, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 2002 ------- Mudâr, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 2005 MAKDİSÎ, Ebû Nasr el-Mutahhar b. Tâhir el-Makdisî, el-Bed’ ve’Târih, C, VI, Kahire, Mektebetu’s-Sikâfetü’d-Dinîye, t.y. 63 MARSHALL, Gordon, Sosyoloji Sözlüğü, çvr. Osman Akınhay, Derya Kömürcü, Ankara, Bilim ve Sanat, 1999 MEMMEDZADE, Elçin, Vahiy Kâtipliği ve Peygamber’in Vahiy Kâtipleri, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1999 MERTOĞLU, M. Suat, Vahiy Kâtibi, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 2012 ÖNKAL, Ahmet, Hicret, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 1998 ÖZ, Mustafa, Muhammed b. Hanefiyye, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 2005 ÖZEN, Şükrü, Velâ, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 2013 ÖZTÜRK, Levent, Etiyopya, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 1995 PALABIYIK, Hanefi, “Cahiliye Dönemi ve İslâm’ın İlk Döneminde Okuma- Yazma Faaliyetleri”, Erzurum, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.27 SAFEDÎ, Salahuddin Halil b. Aybek es-Safedî, Kitâbü’l Vâfî bi’l-Vefeyât, thk. Helmut Ritter, C. XXII, 2. b., Beyrut, Dâr-u Sâdir, 1991 Sahabeler Şehri Kilis’i Geziyorum, edt. Servet Hoşaf,Hakan Bozgeyik, Kilis Belediyesi, 2015 SEHÂVÎ, Şemsuddîn Ebû’l-Hayr Muhammed b. Abdirrahmân es-Sehâvî, et- Tuhfetu’l-Latîfe fî Tarîhi’l-Medîneti’ş-Şerife, C. III, Kahire, Dâr-u Neşru’l-Sikâfe, 1979 ŞAHİN, Cemalettin, Ürdün, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 2012 ŞEHREZÛRÎ, Ebû Amr Takıyyüddîn Osmân b. Salâhiddîn Abdirrahmân b. Mûsâ eş-Şehrezûrî, Ulumu’l-Hadîs, thk. Nureddin Itr, Beyrut, Dârü’l-Fikr, 1986 64 ŞULUL, Zeynep, Hz. Peygamber Tarafından İslâm’a Davet İçin Gönderilen Elçiler, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Şanlıurfa, 2013 TABERANÎ, Ebû’l-Kâsım Süleyman b. Ahmed b.Eyyûb et-Taberânî, el- Mu’cemu’l-Kebîr, thk. Hamdî Abdulmecîd es-Selefî, C. XXV, 2. b., Kahire, Mektebet- ü ibn Teymiyye, 1983 TABERÎ, Ebi Ca’fer Muhammed b. Cerir et-Taberî, Târîhu’l-Ümem ve’l-Mülûk, thk. Muhammed Ebû’l-Fazl İbrahim, C. XI, 5. b., Beyrut, Dârü’l-Mearif, 1992 TİRMİZÎ, Ebû İsa Muhammed b. İsa b. Sevre et-Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, thk. Muhammed Fuad Abdulbaki, 2. b., 1968 TOMAR, Cengiz, Şâm, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 2010 ------- Taberiye, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 2010 TUNCEL, Metin, Kilis, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 2002 URALER, Aynur, Şifâ bnt. Abdullah, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 2010 VÂKIDÎ, Ebû Abdillâh Muhammed b. Ömer b. Vâkıd el-Vâkıdî el-Eslemî el- Medenî, Fütuhu’ş-Şâm, thk. Abdullatîf Abdurrahman, C. II, 1. b., Beyrut, Dârü’l- Kütübü’l-İlmiye, 1997 ------- Kitab-u Ridde, thk. Yahya el-Cebûrî, 1. b., Beyrut, Dârü’l-Garb’l- İslâmî,1990 ------- Kitâbü'l-Meğazî, thk. M. Jones, C. II, 3. b., Beyrut, Âlemü'l-Kütüb,1974 Vakıflar ve Vakıf Hizmetlerimiz Dergisi, Ankara, 1978 VARLIK, Nükhet, Tâun, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 2011 65 YA’KÛBÎ, Ebü’l-Abbâs b. Ebû Ya’kûb İshâk b. Ca’fer b. Vehb b. Vâzıh el- Ya’kûbî, Kitâbü’l-Büldan, thk. Muhammed Ali Beyzûn, 1. b., Beyrut, Dârü’l-Kütübü’l- İlmiye, t.y. ------- Târîhu’l-Yakubî, thk. Abdulemir Muhina, C. II, 1. b., Beyrut, Şeriketü’l- Âlami’l-Metbuat, 2010 YÂKÛT el-HAMEVÎ, Ebû Abdullah Şihâbeddîn Yâkût b. Abdullah Yâkût el- Hamevî, Mu’cemü’l-Büldân, C. V, Beyrut, Dârü’s-Sadr, 1977 YILDIZ, Dursun, Ecnâdeyn Savaşı, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 1994 YILDIZ, Hakkı Dursun, Avâsım, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 1991 YİĞİT, İsmail, Kinnesrîn, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Vakfı (İSAM), 2002 ZEHEBÎ, Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Osmân ez-Zehebî, Siyer-u Alâmi’n-Nübelâ, C. III, 2. b., Beyrut, Meessetü’r-Risâle, 1982 ARŞİV VESİKALARI AE.SAMD.I, 5_433 A.DVNSMHM.d, 72_809 İ.DH, 705_49331 TS.MA.e, 26_478 İNTERNET SİTELERİ http://www.albainah.net/index.aspx?function=Item&id=11230&lang= https://naseemalsham.com/subjects/view/8766 66 YAZMA ESER EVLİYA ÇELEBİ, Seyahatnâme, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Hacı Beşir Ağa Koleksiyonu, No: 448 EVLİYA ÇELEBİ, Seyahatnâme, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Hacı Beşir Ağa Koleksiyonu, No:452 67 RESİMLER Resim1: Kilis Şürahbîl Cami duvarındaki kitabelerden biri 68 Resim2: Şürahbîl b. Hasene’nin kabrinin yan duvarında bulunan Kilis halkı tarafından asker silüetine benzetilen ve Şürahbîl b. Hasene’nin kabri başında nöbet tuttuğuna inanılan asker. 69 Resim3: Şürahbîl zaviyesine yapılan şeyh atamasına dair yazılmış 1026/1617 tarihli belge 70 Resim4: Şürahbîl Zaviyesinin tamirine dair 1292/1875 tarihinde yazılan belge 71 Resim5: Kilis’teki kabrin h. 1320 yılında tamir edildiğine dair yazılan kitabe 72 Resim6: Kilis’teki kabrin tamir edilişine dair yazılmış kitabe 73 Resim7: Şürahbîl türbesinin yanına namazgâh inşa ediliğine dair yazılan 1008/1600 tarihli belge 74 Resim8: Kilis’teki Şürahbîl b. Hasene’nin kabri bulunan cami 75 Resim9: Kilis’te Şürahbîl b. Hasene Cami içinde bulunan Şürahbîl b. Hasene’nin kabri 76 Resim10: Suriye’nin başkenti Şam’da bulunan Şürahbîl b. Hasene’nin kabri 77 Resim11: Şürahb’il b. Hasene’nin Ürdün’de bulunan kabri 78