Uludal) Üniversitesi El)itim Fakültesi Dergisi Cilt: VIII, Sayı: 1, 1993 Çeviri Eleştirisine Kuramsal ve Uygulamall Yaklaşım: Toni Morrison'm Süleyman'm Şarkısı Romam E. Lale DEMİRTÜRK• Yazın metni, dış dünyanın gerçeği ile bir konum ilişkisi içindedir. Her ya- zın metninde olduğu gibi bir romanda da kişiler, yazarın kurguladığı ve kendine özgü kurallarla bctimlediği yazınsal bir dünyada yaşarlar. Öyküden farklı olarak roman, gerçek yaşama bir alternatif olarak sunduğu dünyayı sayısız durumlarla doldurur ve "metin içinde metinler dizgesi" oluşturur1 . Kurgu söylemi, kurgusal kişileri ve onların nesneler dünyasını betimlerken, kendine özgü bir iletişim ko- dunu2 çözmek zorunda bırakır bizi. Böylece yazarın amaçladığı anlamın kodunu okur olarak çözer, onu yeniden yapılandım ve anlama verdiğimiz tepki çerçeve- sinde de yazın metnini anlamaya çalışır3. Yazın metninin yazınsal anlam kodunu çözme, yazın çevirisinin de özünü oluşturur. Bu bağlamda yazın çevirisi başlıbaşına bir iletişim edimidir. Her yazın metni dilsel bir metin olduğundan, yazın çevirisi genel anlamda çevirinin tüm özelliklerine sahiptir. Ama her yazın metni, aynı zamanda da yazmsal bir sözce- • Yard. Doç. Dr.; Bilkent Üniversitesi İnsanı Bil. ve Ed. Fak. Amer. Kültür ve Ed. Böl. Öğretim Üyesi. 1 Mary Sneii-1-Iornby, Translation Studies: An lntegrated Approach (Amsterdam: J ohn Benja- mins Pub., Co., 1988), s. 113. 2 Umberto Eco, The Open Work (Çev. Anna Cancogni) (U. K: Hutchinson Radius, 1989), s. 51. 3 Anders Petıersson, A 11ıeoıy of Literaıy Discourse (Sweden: Lund Univ. Press, 1990), Stu· dies in Aesthetics 2, Ed. Göran Hermcren, s. 126. -245- dir, yani belirli bir yazınsal dizge içerisindeki bir edim anıdır. Dolayısıyla yazın çevirisi, doğal bir dilde (kaynak dil) kodlanan bir yazın metninin yerini, başka bir dilde (erek dil) kodlanan bir yazın metninin almasıdır. Kaynak metin, konumunu kaynak dilin yazınsal dizgesi içerisinde belirlerken, çeviri metin de kimliğini erek dildeki yazınsal dizge içerisinde kazanır4. Bu anlarnda yazın çevirisinde, özgün yazın metninin dilsel ve yazınsal göstergeler dizgesinin içerdiği anlamın, erek dil- deki dilsel ve yazınsal göstergeler dizgesine aktarımı, yazın metninin kaynak dizge içerisindeki yerinin diğer bir dizgesel düzleme aktarımıdır. Bunu yaparken, özgün yazın metninin dil dokusunu, sunduğu iletişim kodu çerçevesinde anlamak ve kaynak metnin kaynak dil dizgesindeki alımlama koşullarını, erek dil dizgesi içinde yeterli ve eşdeğer bir etkiyle yeniden üretmek gerekir. Bu bağlaında yazın çevirmeDi, yetkin bir okur ve yazın eleştirmeni olma- nın yanısıra özün yazın metninin içerdiği anlamı, başka bir dil ve kültürde değişik bir düşünce dizgesinde yeniden yapılandırmak, metin-içi ve metin-dışı bağlamla­ nru, metin ve yazın kurarnları çerçevesinde incelemek, yorumlamak ve çözümle- mekle yükümlüdür. Yazın çevirisi, erek dildeki metne dayalı bir kurarn açısından ele alındığın­ da, dinamik bir doğası olduğu görülür. Gideon Toury'nin de belirttiği gibi yeterli- lik, kabul edilebilirlik ve eşd~erlik kavramları doğrultusunda ele alınan bir çevi- ri metin, içinde bulunduğu dil ve yazın dizgesinin devingen oluşumu ile bü- tünleşir5. Dinamik bir dizgeye bağlı olarak değişim gösteren yazınbilim ve yazın tarihi, erek dildeki metnin üretilmc sürecini "belli bir kültür dizgesi içinddu ilişkilere bağımlı olan bir etkinlikıı6 haline dönüştürür. Erek dildeki metnin, bu dizgesel kimliğini ve konumunu irdeleınek çeviri eleştirisinin amacını belirler7• Temelini kaynak metin ile erek dildeki metin kıyaslamasından alan çeviri eleştirisi kuramı, kaynak metin yazarının üretim sürecinden başlayarak, erek dil- deki metnin alıcısına kadar gelen "yazar-kaynak metin-kaynak metin alıcısı/çevir­ men-çeviri metin-çeviri metin alıcısı" dinamiğine dayalı kapsamlı bir modeli uy- gulamak durumundadır. Raymond van den Broeck'ün önerdiği bu betirnleyici 4 Gideon Toury, In Search of a Theory of Translation (fet Aviv: Porter Institute for Poetics and Semiotics, 1980), ss. 36-37. S Toury, s. 75. 6 harnar Even-Zohar, "Yazınsal 'Polisistem' İçinde Çeviri Yazının Durumu" ("The Position of Translated Literature Wit-hin the Literary Polysystem"), Çev. Saliha Paker, Adam Sanat, 14 (Ocak 1987), s. 67. 7 Çeviri eleştirisinde bu konudaki bazı temel kurarn ve uygulamalar için bkz.: Wolfram Wilss, The Science of T ranslation: Problems and Methods (fübingen: Gunter Narr Verlag, 1982), ss. 216-227; Akşit Göktürk, Çeviri: Dillerin Dili (İstanbul: Ça~daş Yayınlan, 1986), ss. 105-122; Suat Karantay, "Çeviri Eleştirisi: Sorunlar, İlkeler, Uygulamalar", Metis Çeviri 1 (Güz 1987), ss. 49-56; Dilek Doltaş, "Yazın Çevirisine Farklı Bir Bakış: Esnek Aktanmın Sınırları" Metis Çeviri 2 (Kış 1988), ss. 134-143.. ' -246- model, kaynak metin ile kaynak dil ve kültür dizgesi içinde yer alan diğer metin- ler arasındaki ilişkilerin yanısıra, kaynak ve erek dizgeler ile kaynak metin ve çe- viri metin okurları arasındaki ilişkileri de içermektedir. Aynı zamanda kaynak metnin çeşitli çevirileri arasındaki ilişkileri irdelerken, yazın çevirmeninin kay- nak metin okuru ile özdeşleşmesini de gerekli kılmaktadı.fl. Gerçekte Broeck'ün, çoğul dizge kuramma bağlı olarak geliştirdiği bu bilimsel eleştiri mo- deli, Toury'nin ileri sürdüğü yeterlilik ve kabul edilebilirlik ilkelerini de gözö- nüne almaktadır9. Bu model doğrultusunda, Amerika'lı karaderili kadın yazar Toni Morri- son'ın iki ödül kazanan Song of Solomon (New York: Alfred A. Knopf. Ine., 1977) romanını kaynak metin dizgesi içinde ele alarak, Morrison'ın Amerikan yazın tarihindeki konumunu, romanın üslubu ve içerdiği dünya görüşünü ince- leyelim. Bu roman, yazarın 3. romanı olup, ilk romanı The Bluest Eye (New York: Holt, 1%9) ile 2. romanı Sula (New York: Knopf, 1973)'dan farklı olarak Amerikan Karaderili yaşamına ulusal ve tarihsel bir görüş açısı kazandırmıştır10. İki kısımdan oluşan roman, baş kişisi Milkman Dead'in kimlik ve anlam arayışını ilk olarak ait olduğu karaderili toplumda daha sonra da aile tarihinde sürdürmesini anlatır. I. Kısım Milkman Dead' in içerdiği yaşadığı şimdiki zama- nın ilişkiler ağını, II. Kısım ise soyu hakkında başkalarının kedisine kopuk kopuk anlattığı bir geçmişi yansıtır. Olay örgüsü oldukça karmaşık olan bu romanda, ai- lenin geçmişinde yer alan bazı temel olaylar, olayı yaşayan kişinin çevresindeki bireylerin, o kişi hakkında yaptıkları dedikodular aracılığıyla anlatılır. Milkman Dead karaderili toplumda sigortacı olarak çalışan Mr. Smith'in, çatısından atlayarak intihar ettiği hastahanede doğar. Aslında bir Afrika halk ma- salında yer alan "Uçan Afrikalı" mitine koşut olarak, Mr. Smith'de uçmayı dene- miş ama halk masalının tersine bunu başaramamıştır. Romanı başlatan bu "uç- ma" mitini anlatan şarkı, romanın sonunda Milkman Dead'in atalarının tarihini anlayabilmek için çözmek zorunda kalacağı bir koddur. Bu kısımda Milkman'ın antiesi Ruth ile babası Macon Dead II arasındaki sevgisiz evlilik; annesinin onu 4 yaşına kadar emzirmesi sonucu gerçek ismi Ma- con Dead Ili' ün yerine ona "sütçü" anlamına gelen Milkman adının takılması, ba- 8 Raymond van den Broeck, "Second Thoughıs on Translation Criticism: A Model of iıs Analy- tic Function", The Manipulation of Literat u re: Studies in Literaıy Translation, ed . Theo Her- mans (Londo n: Croom Helm, 1985), s. 59. 9 Saliha Paker , "Çeviri Eleşt irisinin Kuramla ilişkisi Üzerine Bazı Düşünceler", Metis Çeviri 4 (Yaz 1988), s. 120. 10 Eds. Linda Metzger, Hal May, Deborah A. Straub & Susan M. Trosky, Black Writers: A Se- lection o f Sketches From Contemporaıy A uthors (Detroit, Michigan: Gale Research Ine., 1989), s. 413. -247- basının kasabanın ileri gelenlerinden mal-mülk sahibi bir karadcrili olarak tanın­ ması ile garip bir kadın olan halası Pilate, onun kızı Reba ve tarunu Hagar'ın yaşam kesitleri sergilcnir. Milkman'ın anne ve babasıyla soğuk ilişkilerinin yanısı­ ra, iki kızkardeşi Lenadenen-Magdalena ve First Corinthians ile iletişim kopuk- luğu olduğu halde, yakın dostu Guitar Bains'le birbirlerine oldukça yakındırlar. Bu sevgisiz ortam MUkman'ın kuzeni Hagar'la kurduğu ilişkiye bir son verme- sinde büyük rol oynar. MUkman'ın kendisine aşık olan ama karşılığında hiç seve- mediği Hagar tarafından her ay öldürülme tehlikesi atiattığı bu ilişki, Hagar için deliliğe giden bir yıkım olur. Geçmişin kopuk kopuk aynntılarla sunulduğu bu kı­ sımda, babası ile halası arasıoda neredeyse nefrete varan ilişkinin temelinde gi- zemli bir altın meselesinin yattığını görürüz. Macon babasının ölümüyle altınları­ nı Pilate'ın çaldığına ve evinde bir çuval içinde sakladığına Milkman'ı inandırın­ ca, Milkman da Guitar'la birleşerek çuvalı çalmaya uğraşır. Oysa ki, Pilate'ın po- lis çağırmasıyla sonuçlanan olayda çuvalın içinden altın yerine insan kemikleri çıkmıştır. Bütün bu olayların sonucunda Milkman, güneye giderek büyükbaba- sından kalan altını aramaya karar verir. Görünürde altın arayışı gibi görünen ka- rarın ardında Milkman'ın kent ortamının, ailenin, sevgi ve dostluğun insan ruhu- nu kısırlaştırıcı baskısından kaçarak, yaşamını istediği biçimde yaşama arzusu yatar. Milkman'ın altın aramak için güneye gitmesi, atalarının kırsal kesimdeki yurduna yaptığı bir yolculuktur. İkinci kısmı oluşturan bu yolculuk, ailenin sırrını keşfetmek için Milk- man'ın yöreden yöreye geçerek yaptığı çeşitli gezilerden oluşur. İlk önce ba- baannesi Sing ile büyükba~ası öldüğünde öksüz kalan babası ile halasına bakan ebeleri Circe'yi bulmak için Pennsylvania'da küçük bir kasahaya gider. Orada rastladığı bir grup erkek, büyükbabası hakkındaki anılarından kendisine bazı ip- uçları verirler. Daha sonra Circe'yi bulan Milkman, bu geçmişin düşleri içinde kaybolmuş gibi yaşayan yaşlı kadının yardımıyla aile tarihini anlamaya çalışır. Circe'nin anlattığı geçmiş, babası ile halasının kopuk kopuk anlattığı parçaları birleştirmesini sağlar ve büyükbabasının cesedinin bulunduğu mağaranın yerini belirler. Mağarada ne ceset ne de altın bulamayan Milkman, altının babaanne ve büyükbabasının Kuzey'e göç etmeden önce oturdukları Virginia'da olacağını düşünür. Virginia eyaletinde Shalimar'a gelen Milkman'ın buradaki arayışı, bir olgunlaşma ritüeline dönüşür. Öncelikle zenciler arasında yaygın bir sözel savaş niteliğinde olan "sözcük oyununa" (dozens) katılır, sonra bıçak ve şişelerle saldı­ rılına kendini korur, bir av partisine katılır, bir sokak kadını ile beraber olur, kendi atalarını anlatan şarkının gizli anlamının kodunu çözen, altını bulduğu halde yalan söylediğini sanıp, kendisini öldürmeye çalışan Guitar'ın elinden ka- çar ve en sonunda da gerçek mirasın altın değil, büyükbabasının babasının ırk ay- rımı ve baskıdan kurtulmak için Afrika'ya kahramanca uçması olduğunun ayrımı­ na varır. -248 - Bu arayış sürecinde Pilate'ın çuvalındaki kemiklerin, çiftliğini almaya ça- lışan beyazlardan korumaya çalışırken, beyazların öldürdüğü büyükbabasının ke- mikleri olduğunu anlar. Michigan'a geri dönüp, Pilate'ı Virginia'daki mağaraya getirerek büyükbabasının gömülmesini sağlar. Peşlerinde olan Guitar ise onlarda olduğuna inandığı altını, beyazlar tarafından öldürülen karaderililerin intikamını almak için çetesine sermaye yapma sapiantısıyla Milkman'ı vurmak isterken yan- lışlıkla Pilate'ı öldürür. Pilate ölürken, kendisine büyükbabasının babası kahra- man Salomon'un Şarkısını söylemesini istediği Milkman, atalarını anlatan bu şar­ kıyı ona söyler. Romanın sonunda ise atalarıyla bütünleşen Milkman, Guitar'la da simgesel anlamda birleşir11 . Romanı oluşturan olayların yelpazesi karaderili tarihi ve kültürüne açılır. Roman yazılırken başlığı romanın baş kişisinin adı, yani Milkman Dead idi, ama hasılınadan öne Song of Solomon olarak değiştirilmişti. Tani Morrison'ın bu değişikliğe neden gerek gördüğüne ilişkin bir sözü yoktur, ama bu değişiklik ro- manın gönderme yaptığı mit, folklor, tarih ve kültür gibi öğeler arasındaki kar- maşık bağlantıya dayandırılabilir. Her ne kadar romanın özündeki arayış bir bi- reyin kimlik arayışı gibi görünüyorsa da, derinine bakıldığında bunun aynı za- manda ırkçılığın baskın olduğu ve süregeldiği bir toplumda, bir ırkın kültürel mi- rasına sahip çıkmasının, beyazların değer yargılarının temelini oluşturan bir başka mitin, Amerikan Rüya'sının ve maddecilik kokan kültürünün baskısından kurtulma savaşımının da önemli bir parçası olduğunu unutmamak gerekmekte- dir. Kendi ırkını, bir anlamda varlığını, sürdürmesini gerekli kılan ailenin ve top- lumun bireyin ruhunu besleyen yapıcı etkisi, aynı zamanda bireyin bütünleşmeyi amaçlayan benlik tasarımını da kamçılar. Bu nedenle, Tani Morrison'ın romanlarında, Amerikan toplumunda et- nik/kültürel mirasiarına sahip çıkma savaşı veren karaderiliier, bir gerçeğin ayrı­ mına varma sürecinin ızdırap duygusundan ayrı düşünülemeyeceği ve aynı şekilde tarihin özünü kavramanın kölelik yaşantısının beraberinde getirdiği aşağılanmışlık ve eziklik duygusunu da içerdiği gerçeğiyle yüzleşrnek durumunda- dırlar. Bu yüzleşme edimi, Morrison'ın canlı anlatımı ve diyaloglarını içeren i;>ir üslup ile sunulur. Bu üslup mitik arayış motifini, sözlü halk geleneği, yöresel an- latım biçimleri, adiandırma örf ve adetleri ile folk müziği anlatım zinci,ri içinde verir12. Kaynak metnin kaynak dizge içindeki yerini bu biçimde saptarlıktan sonra, kaynak metnin kaynak dizge okurunca nasıl alımlandığına bir göz atalım. Yazın eleştirmenleri bu romanı değişik açılardan ele almışlardır. Reynolds Price roma- ll Marilyn Sanders Mobley, Folk Roots andn Mythic Wings in Sarah Ome Jewett and Toni Morrison: The Cultural Function of Narrative ,(Baton Rouge: Louisiana State U niversity Press, 1991) , ss. 97-99. 12 Metzger, s. 412. -249- nı, Amerikan tarihinin yüzyıllık geçmişini, tek bir ailenin yaşamında yansıttığını ileri sürer. Anne Mickelson'a göre roman, karaderililere kısıtlanmış yaşamları­ nın dışında olasılıklarla dolu bir dünyada olabildiğini göstermektedir. Charles Larson'a göre, Amerika'da uyanmakta olan karaderili bilincinin kökü ve bireyin bu mirasa olan ilişkisi romanın özünü açıklar. Song of Solomon, Richard Wright'ın 1940'da yayımladığı Native Son romanından bu yana, ilk kez bir kara- derili yazarın romanı "Ayın Kitabı Klubünün Seçtiği Kitap" ünvanınalayık görül- müştür13. Morrison Song of Solomon romanında karaderilinin gerçekle yüzleşmesini betimlcrken, bunun tarihsel boyutunun yanısıra kültürel boyutunu da gündeme getirir. Bu anlamda Morrison 'ın kullandığı yazın estetiğine, folk es- tetiği de denebilir Bu romanda kullandığı folk estetiğinin temel unsurlarından bi- rincisi, a~ızdan yayılan söylentiler (word-of-mouth news), yani dedikodulardır. Romandaki ilk sahne olan Mr. Smith'in ölümle biten uçuşu, bu söylentiler yoluy- la öğrenilir. Bu dedikoduların işlevi, Morrison'ın da söylediği gibi, dilin kendi ro- manlarındaki işlevidir: "Karaderili sanatının temel özellikleri olarak saydığım şeylere doğrudan veya özellikle bağlı olan öyle şeyler var ki onları romanlarımda işlerim ... bunlardan birisi hem yazılı hem de sözlü yazının bir arada olması: Bu iki yön öyle bir birleştirilmeli ki, öyküler tabii ki sessiz bir biçimde okunmalı, ama bunu yaparken kişi onları duymalı da"14. Bu bağlamda Morrison, romanları­ nı sözlü yazın geleneğinin yerini almış yazın metinleri olarak görür. Öyleyse ağız­ dan yayılan söylenti kavramı sadece romandaki karaderili toplumun birbiri hak- kında edindiği öykü kurgulama teknikleri değil, aynı zamanda Morrison'm roma- nının öz-biçim diyalektiğini oluşturan bir paradigmadır. Yazarın bu fo lk estetiğinin ikinci önemli göstergesi de adlar ve adlandır­ madır. Adiandırma edimi, geçmişe bağlı tarihsel ve kültürel bir dizin olmaktan çok bireyin ve toplumun yaşantılarını biçimlendiren bir güçtür. Romanın başın­ da verilen "Not Doctor Street" ("Doktor Sokağı Değil") aslında karaderili bir daktorun oraya verdiği ad olan "Doktor Sokağı"nın olumsuz biçimidir. Çünkü beyazlar "Doctor Street" ("Doktor Sokağı") adresine gelen mektupları geri çevir- dikten sonra oraya "Mains Avenue, Not Doctor Street" demişlerdir. "Not Doctor Street" bir yandan karadcrili toplumun tepkisini dile getirirken, öte yandan da beyaz yetkililerin görüş açısını yansıtacak onları mutlu etmekte ama yine de beyazların yasallaştırdığı "Doctor Street" adını reddetmektedir. Aynı şekilde 1931'de Milkman'ın, "Mercy Hospital"da ("Merhamet Hastahanesi") dağınasma izin verilen ilk karaderili bebek olmasının yanısıra, Mercy Hospital'ın karaderili- lerce "No Mercy Hospital" ("Merhametsiz Hastahane") olarak adlandınlmasının 13 Metzger, ss. 413414. 14 Toni Morrison, "Rootedncss: The Ancestor as Foundation", Black Women Writers (1950- 1980): A Critica! Evaluaıion, ed. Mari Evans (Gardcn City, New York: Anehor Press/Double- day, 1984), s. 341. -250- temelinde de o zamana kadar, karaderililerin hastahanenin dış merdivenlerinde doğurmaianna izin verilmesidir. Bu biçimde çevreye uygulanan yeni adiandırma yöntemi, yaşamı denetim altında tutan beyazların değerler dizgesine açık bir başkaldırı ve bilinci denetleyici sözcüklerin gönderme yaptıkları kavramları dü- zeltme işlevini yürütmcktedir. Bu bağlamda kölelik kaldırıldığında, bir Amerikan askerinin Milkman'ın büyükbabasının gerçek adı yerine doğum yerinin adını yaz- ması ve babaannesinin de bunu, kölelik döneminin kapanmasının bir simgesi ola- rak görmesiyle, Milkman için bu kayıtlardaki adların ardındaki gerçek adları bul- mak geçmişin gizemine bir anahtar sunmaktadır. Morrison tek bir aniatı para- digmasına dayanarak, adların kodunu çözerek anlamlarını bulan kişinin, geçmişi örten perdeyi kaldırarak kendini de doğru tanımasının mümkün olduğunu göster- mektedir. Morrison'a göre, anlam çoğaltılabilir ve kendi yaşantılarımızı biçimlcndir- mek için nesnelere ve öznelere ad verme, verdiğimiz adı geri alma ve yeniden adiandırma özgürlüğü hepimizin en doğal hakkıdır. Bununla birlikte Morrison için bireyin kendi kimliğini arayışından çok bunun sağladığı, dışımızdaki topluma açılmanın önemi daha büyüktür. Milkman, babası Macon Dead Il gibi ben-mer- kezli olma evresinden özbenliğinin dışına taşarak toplumla kenetlenme evresine geçtiği zaman aile ve toplumun tarihine katılan bütünleşen bir insan kimliğine bürünür. Yoksa babasının insani boyutunu yok eden, beyaz Amerikalı değerler dizgesindeki kendi kendine yeterli olma ve böylece kendi dışındaki insanların so- runlarına ve ıstırabına sırt çevirme, Milkman'ın yaşamını bir yanılsama düzle- mine indirgeyecektir15. Arnerikan karaderili yazarların hemen hepsi etnik/kültürel kimliği ırk ayrı­ roma feda edilmiş karaderilinin kimlik arayışını ele almış ve doğrudan ırkçı ve ekonomik baskıya uğrayan kentsel karaderili yaşantısını dile getirmiştir. James Baldwin, Richard Wright, Ralph Ellison, John A. Williams ve daha pek çoğu bunlar arasında sayılabilir. Toni Morrison ise diğer bazı karaderili kadın yazar- lar, örneğin Alice Walker gibi kırsal kesimde yaşayan kardeşlerinin tersine, kül- türel mirasından koparılan kentli karaderilinin, tarihsel ve kültürel kimliğini elde edebilmek için giriştiği zorlu savaşımı irdelemiştir. Morrison'a göre, 1930'larla 1950'ler arasındaki yıllar, yani zencilerin Güney'in kırsal kesimlerinden Kuzey'iı:ı. kentsel kesimine olan göçleri, karaderili toplumun sosyal ve kültürel alanda bü- yük bir değişimine neden olmuştur. 1960'lardaki "Medeni Haklar Hareketi"nin karaderili toplumda, köklerin- den koparılmış olarak, beyazların düşünce ve duygularının özümletilmesi sonucu kültürel mirasını arama bilincini yaratmıştır. Bu nedenle Morrison, karaderili toplumun sosyal belleğinde unutulmakta olan kırsal, küçük kasaba yaşantısına ıs Mobley, s. 132. - 251- romanlarında ağırlık vermiştir16. Geçmişi, şimdiki zamanda yaşatma çabası, ka- raderililerin yaşamını sürdürme savaşımında en büyük destek olacaktır. Bu bağ­ lamda roman, insanların bilmediği bir şeyi anlatan bir sanat biçimidir. Okur, an- latıcının varlığını tanımlamaktan çok onu duyumsamalı ve yazarla birlikte romanı kurgulama işini de yürütebilmelidir. Morrison'a göre, anlatım iletişimsel ve doğ­ rudan olmalıdır: "Öyle ki", der Morrison, "fiilleri tarolayan zarflar olmamalı: 'yüksek tonda', 'yumuşak tonda', 'boğazını sıkareasma konuştu' gibi. Boğazını sıkmanın bizzat kendisi cümlede var olmalı. Hatta biçimsel bir koro kullanmalı. Bir koronun gerçek varlığını yani olay sürdükçe olay örgüsü hakkında yorumlar yapan bir toplum ya da bir okur kitlesi"17• Song of Solomon'u da bu görüş doğrultusunda yazan Morrison, bu ro- manda karaderililerin, dünyaya doğaüstücü bakış açısı ile gerçek dünyada yaşama bilincini eşzamanlı olarak vermeye çalıştığını söyler18. Sözlü öykü anlat- ma geleneği ile okur ve koronun olay örgüsüne etkin bir biçimde katılımını bu romandaki anlatım yöntemi olarak benimseyen Morrison için "bir atanın varlığı" her şeyden önemlidir. Yaşayan bir ata rolünü üstlenen Pilate, atalarıyla bağını koparınadığı gibi bunun önemini Milkman'a öğretmeyi de başarmış güçlü bir ka- dındır. Morrison'ın da savunduğu gibi: "Atayı öldürdüğünüz zaman, kendinizi de öldürürsünüz. Ben bunun dağuracağı tehlikeleri göstermeye çalışıyorum; eğer ta- rihsel bağlantıları yoksa tamamen kendi kendine yeten insanların başına pek de hoş şeyler gelmez"19• Milkman'ın Kuzey'deki kentsoylu yaşamını ardında bıraka­ rak, ailesinin Amerika'daki tarihini başlatan Güney'deki kırsal toplum yaşamına dönüşü, Milkman gibi bireylerin "kökleriyle yüzleşmelerinin, gündelik yaşamda kullanılan yanlış değerlendirme standartlarının bilincine varmalan"20 içirı gerekli bir yaşantı oluşturmaktadır. Romanın başında babasının, fakir karaderililerden zorla kira toplama gibi beyazların sömürgeci yöntemine aracı olma rolünü üstle- nen Milkman, romanın sonunda beyaz kent kültürünün maddeci baskısına boyun e~eyerek babasının kaybetliği manevi bütünlüğe kavuşw-21 . Artık özgürdür, çünkü özgürlüğün ancak gerçeklerle yüzleşerek elde edilebileceğirıi öğren­ rniştir22. Kaynak metnin kaynak dizge içinde nasıl alımlandığını gördükten sonra Sibel Özbudun'un (İstanbul: Simavi Yayınları, 1992) çeviri metoini kaynak me- 16 Mobley, s. 5. 17 Morrison, s. 341. 18 Morrison, s. 342. 19 Morrison, s. 344. 20 Doıuthy H. Lee, "'The Q uest For Self: T riumph and Failure in the Works of Toni Morrison", Black Women Writers (1950-1980): A Critica! Evaluation, s. 359. 21 Terry otten; The Crime of lnnocence in the Fiction of Toni Morrison (Columbia: University of Missouri Press, 1989), s. 56. 22 Otten, s. 60. -252- tinle karşılaştırarak, çevirmenin Morrison'ın kendine özgü üslup özellikleriyle yansıttığı karaderilinin etnik ve kültürel bağlamını, erek dil dizgesi içindeki alım­ lama ve aktarım düzleminde inceleyelim. Romanın sergilediği arayış süreci, en son bölümü olan 15. bölümle sona erer. Milkman Dead, Pilate'a, öldürdüğünü sandığı beyaz adamın kemiklerini yıl­ larca taşıdığı kemik torbasının aslında babasının kemikleri ile dolu olduğunu ve babasının kemiklerini gömmek için Salomon kayasına gitmeleri gerektiğini söy- leyerek Pilate'ı Shalimar'a geri götürür. Milkman ile Pilate'ın Sbalimar'a ikinci gelişleri ve Pilate'ın babasını gömmesi tek bir paragrafta verilir: "In Sbalimar there was general merriment at his quick return, and Pilate blended into the po- pulation !ike a stick of bulter in a churn. .. Pilate carried the sack, Milkrnan a smail shovel. It was a long way to the top, but neither stopped for breath. .. They looked a long time for an area of earth among the rock faces large enougb for the interment. When they found one, Pilate squatted down and opened the sack while Milkman dug. A dccp sigh escaped from the sack and the wind turned chill. Ginger, a spicy sugared ginger smell, enveloped them"23. Kaynak metindeki bu paragraf ise çeviri metinde şöyle verilir: "Shalimar'da bu çabuk dönüşü genel bir sevinçle karşılandı, Pilate de halkla hemen kaynaştı; tıpkı yayığa giren bir değnek gibi ... Pilate çuvalı, Sütçü'yse bir kürek taşıyordu. Uzun bir tırmanıştı, ama ikisi de soluklanmak için duralamadılar ... Kayalar arasında kemikleri görne- bilecek kadar geniş bir toprak yüzeyi araştırdılar. Bulduklarında, Sütçü kazmaya başlarken, Pilate de çömclip çuvalın ağzını çözmeye koyuldu. Baharatlı, şekerli bir zencefil kokusu sarmıştı çevrelerini .. ."24. Çeviri metnin bu paragrafı, genel olarak anlamı vermekle birlikte, anlatıcının koro görevini üstlendiği bu bölümde, anlam aklarımı yönünden bazı yanlış ve eksik anlatım biçimleri görülmektedir. İlk cümlede eksik olan özne, yani Milkman, kaynak metinde "his", yani er- kek için kullanılan "onun" sözcüğü ile verildiği halde, Türkçe'de bu biçimde bir cinsiyet ayrımı olmadığından, çeviri metinde kullanılan "dönüşü" sözcüğünde doğal olarak bir soru uyanmaktadır okurun kafasında. Böylece bu paragraf, Sha- limar'a giden iki kişiden hangisinin sevinçle karşılandığı gibi bir belirsizlikle başlamıştır. Bunu izleyen cümlede ise kaynak metinde Pilate'ın halkla kaynaşması yayığa atılan sütün kolayca eriyerek tek bir kalıp tereyağ haline dönüşmesine benzetilirken, tereyağı kalıbı anlamında kullanılan "stick of butter", çeviri me- tinde değnek olarak aktarılmıştır. Bir değnek yayığa atılmaz ya da orada tereyağ kalıbı haline gelemez. Dolayısıyla insanlarla bütünleşerek sıcak bir dostluk kur- ma gibi bir yananlamı besleyen bu kaynaşma kavramı, paragrafın bağdaşıklığını 23 Toni Morrison, Song of Solonıon (New York: Alfred A. Knopf, Ine., 1977), s. 339. 24 Toni Morrison, Süleyman'ın Şarkısı , Çeviren Sibel Özbudun (İstanbul : Simavi Yayınlan, 1992), s. 316. -253- aksatmıştır. Aynı şekilde tepeyi tırmanırken Pilate'ın elinde çuval, Milk.man'ın elinde de küçük bir kürek vardır. Çeviri metinde sadece kürek olarak verilen bu sözcük, gerçekte Pilate'ın daha ağır bir yükü olduğunu göstermektedir. Paragra- fın sonuna doğru ise bu durum tersine dönmekte ve Milkman mezar kazma gibi ağır bir işi yaparken, Pilate sadece çuvalın ağzını açmaktadır. Kaynak metinde, bu uğraştan sonra verilen cümle, çeviri metinde eksiktir: "Çuval derin derin içini çekti ve rüzgar üşütmeye başladı" biçiminde çevrilmesi gereken bu eksik cümle gerçekte Pilate'ın babasının ruhunun sanki ait olduğu yere gömülünceye dek ıstı­ rap içinde kıvrandığı izlenimini vermesi bakıniından oldukça önemlidir. Ancak bundan sonra duyulan ve geçmişten kopup gelen o baharat kokusu sarıverir çev- relerini. Bu paragraftan sonra Guitar'ın Pilate'ı vurmasını ve Pilate son nefesini vermeden önce Milkman'dan ona bir şarkı söylemesini istediğini görürüz. "Süley- man'ın Şarkısı"nı söyleyen Milkman artık Süleyman'la özdeşleşir. İlk defa geç- mişin gizemini çözerek onunla bütünleşmenin verdiği, içinde bulunduğu zamanın sınırlarını yıkarak kendini aşma, yani özgürlük duygusunun kazandırdığı bir kav- rayışla Pilate'ı neden bu kadar çok sevdiğini anlamıştır: "Topraktan aynlınadan uçabiliyordu o"25. Geçmişiyle sonsuz bir bütünlüğe kavuşan Pilate'ın ona verdiği cesaretle Guitar'la yüzleşrnek için onu çağırır. Tepelerde yankılanan sözleri onun insan olarak evrendeki yerinin bilincine vardığını gösterir. Guitar'a doğru koşmasını gösteren ve romanın en sonunda yer alan son iki cümle kaynak metinde şöyle ifade edilir: "As fleet and bright as a lodestar he wheeled toward Guitar and it did not matter which one of them would give up his ghost in the killing arms of his brother. For now he knew what Shalirnar knew: If you surrendered to the air, you could ride it"26• Bu cümleler çeviri me- tinde "Çoban yıldızı kadar hızlı ve parlak, Gitar'a uçtu ve hangisinin kardeşinin öldürücü koliarına ruhunu teslim ettiği bundan sonra hiç farketmedi Çünkü ar- tık Shalimar'ın bildiğini biliyordu o da: Eğer havaya teslim olursan, uçabilirsin"27• Burada kaynak metnin kaynak dizge okurunda yarattığı etki üç noktada verilememiştir: İlk olarak, kaynak metinde gördüğümüz gibi, bir çoban yıldızı na- sıl uçamazsa Milkman da uçmamıştır, yuvarlana yuvarlana gitmiştir Gitar'a doğ­ ru, sanki ölümün koliarına atılırcasına. İkinci olarak kaynak metinde "ruhunu teslim edeceği" sözleri, çeviri metinde "ruhunu teslim ettiği" olarak aktarılmıştır. Kaynak metni okuduğumuzda, Milkman'ın ya da Guitar'ın öldüğü anlamı çıkma­ maktadır. Dolayısıyla üçüncü olarak da kaynak metinde verilen "bundan sonra artık hiç farketmezdi" (yani ne olursa olsun artık farketmezdi) sözleri çeviri me- 25 Özbudun, ss. 317-318. 26 Morrison, s. 341. 27 Özbudun, s. 318. -254- tinde "bundan sonra hiç farketmedi" sözleri ile aktarılmıştır. Çeviri metindeki bu üç "deyiş kaydırması", iletiyi sunan bu son cümlelerdeki yazınsal anlam ve onun çeviri metin okuru üzerindeki etkisini, kaynak metnin sonunda iletilen, Milkman 'ın koşullara köle olmanın dışına çıkarak özgürlüğü kavramasını gösteren ve kö- keni Afrika mitine giden uçma edimi ile özdeşimini veremerniştir. Kaynak metinden, Milkman'ın kişiliğinde geçmiş ile şimdiki zaman ve toplum ile benlik duygusu arasında yaratılan uyum ve bütünlük duygusu ile ayrı­ lan okur28, çeviri metinden aynı bütünlük duygusu ile ayrılamamakta, tam tersine Milkman ya da Guitar'ın hangisinin diğerinin elinde öldüğünü farketmediğimiz, ama aslında çeviri metnin de bizi rabatiattığı gibi bunun pek de önemli olmadığı gibi bir sonuçla karadcrilinin yazınsal, dilsel ve kültürel dünyasından kopuk düşen bir sonucu okuyarak çıkarız bu yazın dünyasından ve başlangıcından bu yana, bu amaçsız yazın dünyasında neden bu kadar süre boyunca tutulduğumuzu da anlayamayız. Bir başka deyişle, iç dünyası ile onu çevreleyen dış dünyasında­ ki kopukluğu bir anlamda aşma mücadelesini veren ve atalarının hazırladığı aile geçmişinin bütün gizemini çözmek için Guitar'ın altın hırsı yüzünden onun elle- rinde bir kez daha ölüm tehlikesi atlatıp, onunla anlaşmazlığını çözümleyen Milkman'ın nasıl olup da birden bire uzun ve başarılı bir arayışın sonunda, sanki bu süreci hiç yaşamamışçasına Guitar'ın ellerinde yokedilip gidiverdiğini şaşkın­ lıkla izleriz. Erek metni, erek dizgedeki okurun alımlama süreci açısından eleştirdik­ ten sonra, erek dizgedeki yerini belirleyebiliriz. Özbudun'un çevirisi genel an- lamda başarılı bir çeviri sayılabilir. Bazı çeviri; metinlerio tersine, sözcüğü söz- cüğüne en yakın çeviriyi yaparken, çeviri metindeki kavramları doğru bir biçimde aktarmışlır. Ancak kaynak metindeki bazı kişilerin isimlerinin, erek metinde çevrilerek kullanılmaları (örneğin Milkman yerine Sütçü gibi), kaynak metnin ya- zınsal dünyasına ait olan bu isimleri bir anlamda erek metnin doğal insanları gibi göstererek, Morrison'ın yarattığı yazınsal dünyamn bütünlüğünü bozmuştur. Be- timleyici model uygulaması sırasında incelenen bazı çeviri yanlışları ise karaderi- Linin, kültürel ve özellikle Afro-Amerikan kültürünün temelini oluşturan Afrika falkloruna özgü bir takım etnik ve kültürel unsurları, kaynak metinde kendine özgü bir biçimde kodlayan ve kendi ırkının falklor ve kültür mirasına sahip çık­ masının gerekliliğini vurgulayan kaynak metin yazannın yazın geleneğini oluştu­ ran bu özelliklerin yeterince derinliğine incelenmemiş olmasından kaynak- lanmaktadır. Bu bağlamda, kaynak metin ile erek metin üzerinde betimleyici çe- viri eleştirisi modeli açısından yaptığımız bu inceleme sonucunda, Özbudun'un çeviri metninin yeterli olmamakla birlikte, kabul edilebilir olduğu görüşünü ileri sürebiliriz. 28 Moblcy, s. 131. -255-