Uluda~ Üniversitesi E~itim Fakülteleri Dergisi Cilt: VI, Sayı: 1, 1991 200. Doğum VIIdönümünde Alphonse De Lamartine Türk Dostu Lamartine Bir Ç1kar Dostu mu? Ayla GÖKMEN" ÖZET 1990, bir yandan Ortadoğu'da sıcak bir savaşa hazırlanırken, bir yandan da Ortadoğu sorununıın çözümü için yıllar öncesinde politikalar üreten Lamartine'in 200. doğum yıldönümü olmuştur. Kimilerince "Türk dostu" olarak nitelendirilirken, kimilerince de "Türk yanlı­ sı" ya da "Dönek" olarak suçlansa da, O, yapıtlannda Türkleri içten bir sevgiyle be- timlenıiştir. Bu yazıda, Lamartine'in Türklerle ilişkisinin gitgide derinleşin boyutla- n ve Doğıı sorunlan çerçevesinde özellikle Türkiye'nin konumuna getirdlgi bakış açısmın bugün bile ne denli geçerli olduğu sergilenmiştir. RES UME L'amıee 1990 etait remarquable par /es efforts diplomatiques intemationaux pour sauvegarder la paix du monde au seuil d'une gue"e qui allait probablement eclater en Orient. Ce zele deploye, pour le meme but, nous evoqua celui d'AI- phonse de Lanıartine, au 19 erne siecle. L'Histoire se renouve/le en cette region, a l'interval/e de plus d'un siecle, et par colncidence, elle co"espond au bicentenaire de la naissance de Lamartine comm e si elle roulait prouver la justesse de sa prevoyance en politique cancemant la Question d'Orient dudit siecle, ou la Turquie jouait un rôle preponderant. * Yrd. Doç. Dr.; U.Ü. Egitim Fak. Fransız Dili Egitimi Anabilim Dalı Öğr. Üyesi - 119- Considere parfois "ami", parfois "partisan des Turcs", meme accuse de pali- nodie, pourtant, /es Turcs ont ete aimes et apprecies par Lamartine, dans ses oeuv- res, de la façon la plus sincere. Pour le commemorer avec cet article nous nous proposons de discemer /es raisons de sa re/ation avec /es Turcs et l'authencite de ses opinions par lebiais de cette question. Türkler geçen yüzyılın iki ünlü Fransız yazarı tarafından övgüyle değerlen­ dirilmişlerdir: Lamartine ve Loti. ''Türk dostu" olarak nitelendirilen bu iki yazardan Alphonse de Lamartine adı bir çoğumuzda "Göl" şiiri ile ünlü 19. yüzyıl romantik ozanını çağrıştırır. 1820'de yayımladığı "Meditations" ve 1830'da "Les Harmonies Poetiques et Reli- gieuses" yapıtlarındaki şiirleriyle ününü dünya yazınma kabul ettiren Lamartine salt bir ozan değil; 1833-1848 yılları arasında, aynı zamanda, tanınmış bir söylevci ve politikacıdır da. Lamartine, 1832 ve 1850 yıllarında olmak üzere Türk Topraklarına iki kez gelmiş, Türkler ve Türkiye'ye değin izlenimlerini, düşüncelerini, duygularını ilkirı 1835 yılında Doğu-Yolculuğu, ikinci olarak da 1851 yılında yayırnladığı Yeni Doğu Yolculuğu yapıtlarında aktarmış; 1854 yılında ise 8 ciltlik Türkiye Tarihi'ni yazıp yayırnlamıştır. Bu yapıtlarında Türkleri yüceltmiş ve Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa'da haksızlığa uğradığı bu yıllarda, Meclis kürsülerirıden onları savun- muştur. 17 Ekim 1790 yılında Macon'da doğan bu soylu insanın 200. doğum yıl­ dönümünü sessizce geçiştirmek, Türkiye ve Türklerle bu denli ilgilenen bu yaza- ra en azından haksızlık olur. DOCU SEVGİSİ Lamartine'in Türk ulusu ve ülkesi için duyduğu tinsel ve düşünsel merak, öncelikle çocukluğundan beri içinde beslediği, şiirlerinde ve diğer yapıtlarında duyurduğu ve yansıttığı biçimde "Doğu' sevgisinden kaynaklanır: "Neredeyse daha doğuştan Doğu'lu içgüdüsüne sahiptim ... Güneş beni bir güneşebakan gibi hep çeker. Kırlar, dcnizler, çöller, felsefeler, vadiler ... Doğu öyküleri beni hep iste- meksizin insanlığın bu güneş beşiğine doğru sürükler ... Bilmiyorum nasıl orada. .. darnarlarımda ... bir parça Doğu'lu kanı taşıyor olmalıyım"1 . Doğu Yolculuğu adlı yapıtında ise şu satırları okuyoruz: "Belleğim; dağlara, denizlere, çöllereve Tan- rı'nın Doğa'da ki izlerine aşık. Bedenim, ruhum gibi güneşin oğludur; Ona ışık gerek; ona bu yaşamın ışığı gerek, Batı'nın bulutlarla parçalanmış gökyüzü de- ğil'ı. 19. yüzyıl romantik yazını'nın önemli izieklerinden "Exotisme" ve bunun 1 A. de Lamartine- Nouveau Voyage on Orient, Paris, Calman Levy, 1877, p. 12. 2 A. de Lamartine • Voyage en Orient, Paris, Hachette, 1855, p. 15-16. -120- güçlü simgesi olan Doğu imgesi, yazarları ve düşünürleri sırasıyla yeni bir dünya arayışına yöneltir. Her biri ayrı ayrı gönüllerince düşsel bir vatan seçerler. La- martine Türkiye'yi yeğler. DOGU GEZİLERİ VE TÜRKİYE Gezi'nin insanın yüreğini ve düşüncelerini güçlendiren, geliştiren en etkin bir çalışma olacağını söyleyen Lamartine'e göre düşünür, politikacı ve azanlar bol bol gezmeli, düşünsel ve tinsel ufuklarını geliştirmelidir3. İşte bu felsefeyle ozan yaşamının en zengin, 18 ay sürecek ilk doğu gezisine 1832 yılında çıkar. 1820'lerde Fransa'da etkisini gösteren yunanseverlik akımına ilgisiz kal- mayan ozan'ın bu yolculukta ilk durağı Yunanistan olur. Bu ülkeyle olan ilk ilişkisi onda son derece olumsuz izienimler yaratır. 12 Ağustos 1832 tarihinde dostu Virieu'ye yazdığı mektubunda: "Yunanlılar kendi öz kentlerini, kasabaları­ nı, kendi kendilerine yıkmışlar, yağmalamışlar ... Navarin'i gördüm, tek bir ağaç, tek bir evle karşılaşmadan ... Her şey yalan." der4 . Mme de la Comtesse de Vii- liers'ye yolladığı 24 Ağustos tarihli mektupta ise "Bu ülke bize buraya tekrar dönme arzusu bırakmadı" diye yazar5. Yunanistan'da düş kırıklığına uğrayan ozanın , Türk topraklarına geçince, coşkusunu yeniden kazandığı görülür: "Sonunda güzel, görkemli, canlı, ince, yemyeşil ve orijinal... gizli ve derin bir sevinç yüreğini doldurdu"6. Kıbrıs, Beyrut, Filistin, Kudüs' te dört ay süreyle kalan gezgin R odos, Sakız, Çeşme üzerinden İzmir'e ve daha sonra İstanbul'a geçer. İstanbul kenti onu tam anlamıyla büyü- ler: ". .. İşte oraya, Tanrı ve İnsan, Doğa ve Sanat insan gözünün dünya üzerinde görebileceği en görkemli görünümünü bibrlikte yaratmışlar, kendimi tutamıyarak haykırmışım, artık Napali körfezlerinin gizemlerini sonsuza dek unuttum. Bu ince ve görkemli bütünü başka şeylerle karşılaştırmak evrenin yaratılışına söv- mek olur."7 Özellikle Ege adaları ve Anadolu topraklarında üç ay gibi uzun bir süre kalan Lamartine, Türk halkı ve o dönemin Osmanlı Devleti seçkin kişileriyle ya- kın iletişim kurar. Fransa'ya döndüğünde görüşlerini ve duygularını Doğu Yolcu- luğu yapıtında içtenlikle anlatacaktır. Bu yapıt; Türk insanının, karakterinin ve törelerinin hayranlıkla yüceltildiği, topraklarının doğa güzelliklerinin olağanüstü betimlendiği, sanki usta bir ressamın fırçasıyla yapılmış tablolardan oluşan yüz- lerce sayfayla doludur. Bu gezinin izleri, dönüşte atıldığı politik yaşamınd~ ken- disini daha çok duyuracak, Doğu ve politika bağlantısı dönüşümlü olarak yaşamı- 3 A. de Lamartine · Nouveau Voyage en Orient, a.g.e., p. 110. 4 A. de Lamartine · Correspondance, Paris, Hachette, 1882, T. 3, p. 282. 5 ş.g.e . , p. 288. 6 A. de Lamartine · Voyage en Orient, a.g.e., p. 8. 7 a.g.e., p. 93. - 121- nın son yıllarına dek sürecek ve 1850 yılında onu yine Türkiye topraklarına yö- neltecektir. Lamaetine'in Doğu'ya yaptığı iki geziden8 ilki, politik yaşamının 1833 yılın­ da başlangıcını, ikincisi 1850 yılında sona erişini belirtınesi açısından son derece ilginçtir. 1848 Şubat ihtilali sonunda, Cumhuriyet rejiminin kurulması için gös- terdiği olağanüstü çabalara karşılık olarak geçici hükümette Dışişleri Bakanlığı görevine getirilir. Daha sonraki genel seçimde Cumhurbaşkanı olmayı uman La- martine, bu göreve seçilcmey1nce, bunu kendisine karşı yapılan bir haksızlık ka- bul ederek politika'dan ayrılır. 1848 ihtilalinden yalnızca tinsel değil parasal bunalımlarla da çıkarken borçlarının ederi o devrin parasıyla 5 milyon Franktır. İşte bu sıkıntılı döne- minde Lamartine, 17 yıl öncesinde olduğu gibi, Türkiye'ye göç etmeyi düşünür. Topraklarının zenginliği ve verimliliğini beğendiği bu ülkede ''Tarımsal bir işletme kurmayı"9 ve "yaşlanmayı ve ölmeyi"10 arzu eder. Bu sırada Osmanlı Sultanı Ab- dülmecit, İzmir kenti yakınlarında 20.000 dönümlük bir araziyi, Burgaz Ovasını, ona verir. Kuşkusuz bu arazi ozana Sultan tarafından durup dururken verilmedi. Bunalımlı yıllarında Lamartine 24 Nisan 1849 tarihli bir dilekçe ve mektupla Sul- tan Abdülmecit'e iletilrnek üzere Sadrazam Büyük Reşit Paşa'ya başvurmuştu ve bu mektupta: "Gerek çeşitli yazılarımda, gerekse Doğu Yolculuğu yapıtımda Türklerin dürüstlüğünü ve onlara beslediğim derin ve içten duygularımı belirt- miştim. İşte bu duygular beni sizlerin yanına sığınma kararı verdirtti. Yaşamıının hemen hemen yarısını kırsal bölgede geçirdiğim için tarım yöntemlerini çok iyi tanıyorum. Yüce Sultan'dan bana üzerinde bir çiftlik kurup işietebileceğim bir toprak parçası bağışlama iyiliğini yapmasını ... Bu arazinin Marmara bölgesi veya İzmir yakınlarında olmasını arzu ederim" demişti11 . Bu tür yardım isteğiydi. Bu konuda Osmanlı arşiv belgelerini inceleyerek yayınlamış olan tarihçi Ahmet Refik'in broşüründen12 bu yazışmaları ve onların sonucundan yapılmış olan işlemleri izleyebiliyoruz. Bu isteğin gerçekleşmesinde Büyük Reşit Paşa'nın çabalarının önemli rolü yadsınamaz. Paşa, sonunda kendisine bir mülk verilmek- 8 Prof. Lamia Kerman, Lamartine'in DoğuYolculuğuyapıtı üzerinde yaptığı incelemede, ya- zarın Türkiye'ye bir üçüncü kez gelmiş olma olasılığından, Ahmet Refik Bey ise, 1853 yı­ lında Türkiye Tarihi 'ne doküman sağlamak için geldiğinden söz ederler. Yaptığımız araş­ tırmalar, yazarın bu geziyi hep istediğini , ancak gerçekleştiramediğini yaşamının son dö- nemindeki mektuplaşmalarından , özellikle 11 Şubat 1858'de Charles Rolland'a yazdı(ıı mektup'tan anlıyoruz. Bkz; H. Guillemin, Lettres des Annees Sombres, (1853-1867), Pa- ris, 1942, p. 79. 9 A. de Lamartine - Correspondance, a.g.e., p. 304. 10 A. bde Lamartine- Voyage en Orient, a.g.e., p. 159. 11 Revue de France, W. Sperco, "Lamartine en Asie Mineure", 15 Octobre 1938, p. 409-410. 12 Ahmet Refik - Lamartine. Türkiye'ye hicret kararı , izmir'de ki çiftliğ i. istanbul 1925. Bkz; - 122- tense, bir çiftliğin Devlet'çe satın alınmasını, ya da kiralanmasını, arazinir, geliri- nin de Lamartine verilmesini Sultan'a önerir. Öneri Babı-ı Ali'ce onayl;..ıur. Bal- tacı Monalaki'nin arazisi 50.000 kuruşa 25 seneliğine kiralanır. Kiracı vergilerini devlete ödeyecek, öldüğü takdirde çiftliği yine devletin alma hakkı doğacaktı. An- laşma 1849 yılının Ekim ayında Reşit Paşa ve Lamartine'in yerine, Macon eski belediye başkanı Charles Rollandarasında irnzalanır13• Bu olay Fransa'da büyük yankı yapar. Lamartine alaylara, acımasız eleşti­ rilere uğrar. Hatta dostlarını bile karşısında bulur. Huber Saladin 6 Nisan 1850 yılında Mme Grouchy'e yazdığı mektupta: "Hiçbir politikacı onun kadar alçalma- dı. Doğu'da ki milyonlarını ... yalnız Küçük Asya'yı ve sömürgesini düşünüyor"14 diyerek yerer. Lamartine tüm bu eleştirilere şöyle yanıt verir: "Vatan benim için bir toprak parçası değil, bir yürektir. Nerede anılarıma yerleşen bir yürek bulur- sam, orada bir vatana sahip olacağım."15. Lamartine 1 Temmuz 1850 tarihinde eşi ve dostlarıyla Türkiye'ye gelir. Amacı; Sultan'a ve Devlet büyüklerine teşekkür etme, hem de topraklarını gez- mektir. İstanbul ve İzmir'i kapsayan ve toplam bir ay süren gezi boyunca Lamar- tine çok iyi karşılanmıştır. Daha sonra bu toprakları işletmek ve anapara bul- mak amacıyla Fransa'ya döner. Sanayide ilerleme kaygusundaki Avrupa'da hiç kimse tarıma yatırım yap- maya niyetli olmadığından Lamartine Fransa'da ve başvurduğu İngiliz şirketle­ rinde anapara bulamaz16. Bu arada Osmanlı Devlet'inde yönetim değişmiş, Sa- drazamlığa Mehmet Emin Paşa getirilmiştir. Yeni Sadrazam, şirket işinden ve özellikle İngiltere anaparasının Türk topraklarına girmesini istemez. Bu arada anapara bulamayan Lamartine şirket işinden vazgeçtiğini, yalnızca "sığınma izni" verilmesini istediği bir mektubu 19 Mayıs 1852 tarihinde Hariciye Nazırı Fuad Efendi'ye gönderir17. Bu isteği uygun bibr dille geri çevrilirken, karşılığında Dev- let tarafından ölünceye kadar yılda 80.000 kuruşluk (18.000 Frank) bir maaşın kendisine verilmesİnİrı uygun görüldüğü bildirilir. Yeni anlaşma ll Eylül 1852 ta- rihinde imzalanır18. O da alacağı bu paranın bir hizmet karşılığı olması için, 8 ciltlik Türkiye Tarihi'ni yazdığı söylenir. Kınm harbi (1853-1854) sırasında yazdığı bu yapıtında Lamartine'in asıl amacı; Başarısız Osmanlı Hükümetinin ardından, öldüğüne inanılan bir dönem- de, Türk ulusunun hak ve saygınlığına yeniden kavuştuğunu, yeniden dirildiğini 13 Sperco W., a.g.e., p. 472-473. 14 Revue de Paris, 15 Juin 1925, "Lettres lnedites", p . 423. 15 A. de Lamartine- Voyage en Orient, a.g.e., p. 9. 16 Chamborant de Parissat- Lamartine lnconnu, Paris, plon 1891. Bu yapıtta, Lamartine'in bir ingiliz şirketine konuyla ilgili 30.000 Frank isternek için yazdıl'jı 13 Nisan 1852 tarihli mektubu yayımlanmıştır. s. 95. 17 A.g.e., p. 113. 18 Sperco W., a.g.e., p . 483. - 123- dünya kamuoyuna duyurmaktır. Bu Tarih'in 38 sayfalık "başyapıt" olarak nitelen- dirilen Önsöz'ünde Lamartine o günkü Avrupa'nın uluslararası konumunu, Doğu'da Osmanhlara karşı yapılan haksızlıkları, kısacası Do~u sorununun sonuç- larını göstererek, Türkiye'yi "Özgür Avrupa'nın ileri karakolu"19 olarak belirler. LAMARTlNE'İN DOCU SORUNUNA BAKIŞI VE TÜRKIYE Larnartine, ilk gezisinden döndükten sonra, Osmanlı İmparatorlu~un yanlış yönetim sistemi yüzünden bütünlü@nü koruyamıyaca~a; hatta yalnızca adının var olduğuna inanınıştı ve bu nedenle Avrupa devletleri arasında bölüşül­ mesini önermişti. Ancak, yazar, daha önce düşmüş oldu~u bu siyasal yanılgıyı Türkiye Tarihi'ni yazmasından 15 yıl önce Meclis konuşmalarında dile getirir. Dolayısıyla, bu yapıtında Türkiye'nin bütünlüğünün korunması için açık bir bi- çimde savunuculuğunu yapmışsa, bu bir çıkardan, Sultan'ın kendisine bağışladığı paralardan ötürü değil, politik düşüncelerinin, bu alandaki 17 yıllık deneyimin- den sonra, evrimleşmesinin sonucudur. 1833 yılında Mısır'lı Mehmet-Ali Paşa ve II. Mahmut arasındaki çatışma­ nın Avrupa barışını da tehlikeye soktuğunu biliyoruz. Anadolu'ya girip Kütah- ya'ya kadar gelen Mısır'lı Paşa ve oğlu İbrahim Paşa'nın orduları karşısında II. Mahmut Rusya'nın yardımını ister; Çarın Filoları İstanbul Bo~azına gelirken La- martine o sırada İstanbul'da, olayların canlı tanığı olur. 8 Temmuz 1833'te imza- lanan Hünkar iskelesi Anlaşması ile Ruslar Boğazların kontrolünü ele gcçirir- ken, imparatorluğun diğer yarısı Mısır'lı Paşa'nın eline geçer. Bu durum Süvcyş Kanalını elinde bulunduran İngiltere'nin de işine gelir ve Fransa, Avrupa'da Rusya'ya, Asya'da İngiltere'ye karşı denge kuvvetini kaybetmiş olur. Doğu'da yaşadığı ve tanık olduğu bu olayları, dönüşte milletvekilierine et- kin biçimde anlatan Lamartine Fransız politikasını yönlendirmeye çalışır. 8 Ocak 1834 tarihli Meclis oturumunda Thiers kabineinin körlü~ünü eleştirerek, Fran- sa'yı "asi ve maceracı" bir Paşa'dan yana olmakla suçlar. Bu dönemde, Lamar- tine, devrinin deyimiyle Statüko'nun korunmasına, yani Osmanlı İmparatorluğu'­ nun bütünlüğünün korunmasına karşı çıkar. Statüko'yu bir İngiliz-Rus sistemi olarak gören Lamartine bu sistemin İngiliz ve Rusya'nın çıkarlarına yarayacağını söyler. Bu durumda "Avrupa bu olaylara seyirci mi kalacak? ... Bu durumda "Avrupa bu olaylara seyirci mi kalacak? ... Benim ülkemin, Fransa'nın sağlayacağı yarar ne olacak?" diye sorar20. Uygarlık adına, artık bir hayalet haline gelmiş olan Osmanlı İmparatorlu~u'nun topraklarının Rusya ve Mısır'lı paşa arasında iki parçaya bölünmesinin yerine, Fransa, İngiltere, Avusturya ve Rusya arasında bölüşülmesini; Doğu sorununa, kişisel bir çözüm, olarak önerir21 . Ancak, aynı 19 A. de Lamartine- Histoire de la Turquie, Paris, Delahas, 1861, p. 33. 20 A. de Lamartine - Vue, Discours et Articles sur la Question d'Orient, Paris, Gosselin, 1840,.31. 21 A.g .e., p. 31-33. -124- oturumda bölüşülmesini istediği ülke'nin insaniarına duyduğu sevgi ve sevecenliği de belirtınesi ilginçtir: "Türkleri seviyor ve sayıyorum ... soyluluklan alınlarında yazılmıştır, eylemleride de kendini gösterir; eğer iyi yasalara, ileriyi gören bir hü- kümete sahip olsalardı, bu dünyada bulunan toplumların en başında yer alırlar­ dı. Ama halkının bunca niteliklerine rağmen, Türkiye'nin, bugün gerçekte, yalnız adı kalmıştır" .22 Bu düşünceler, onu "bizden yana" olan ünüyle tanıyanları şaşırtabilir. Özellikle de bölüşülmesini istediği Osmanlı Devleti'ne, çaresiz kalınca, sığınmak için başvurmasını da bazınedemeyenler çıkabilir. Bu tutumun değerlendirilme­ sinde duygusallığa kapılmamak gerekir. Daha sonraki yıllar gerek Meclis'teki söylevleri, gerekse yazdığı makaleler incelendiğinde, Lamartine'nin düşüncele­ rinde bir değişim ve bir tutarlılık gözlenmektedir. Meclis'in 1 Temmuz 1839 tarihli oturumunda Statüko sistemini eleştir­ ıneye devam eder: "Avrupa'nın güvenliğini sağlamak için benimsediğiniz bu şaşkın sistem, diriltıneye çalıştığınız Osmanlı Devlet'inin parçalanması demek- tir. .. Osmanlı İmparatorluğu'nu bu hale ben getirmedim. Navarin'de donanması­ m yakan, Balkan ve Arap ülkelerini de koparan sizlersiniz. Bu Devlet' te bütün- lüğü sağlamak istiyorsanız, Mısır'lı Paşa'ya değil, İstanbul'da kiPadişah II. Mah- mut' un ülkesini uygarlaştırmak yolundaki çabalarına yardımcı olunuz. Onun ge- reksinimi iradeye, cesarcte değil, tekniği, paraya, yöntemedir. .." 23 1840 yılında Statüko'yu resmen benimsediğini ilan ederken ilk düşüncelerinden tümüyle vaz- geçtiğini anlıyoruz: "Statüko'yu bende resmen benimsedim. Geleceği yok ama sa- vaşa yol açmadığı için daha az utanç verici."24 Lamartine Statüko'da yani Osmanlı Devletinin bütünlüğünü korumada, yapılması gerekenie rin tersine, amacından saptırılıp, iki yüzlü bir politika izlen- mesine içerler; ll Ocak 1840 tarihli Meclis oturumundaki konuşmasında Fran- sa'yı Osmanlı Devletinin Paşa karşısında Nizip savaşı yenilgisinden sorumlu tu- tar, Londra konferansı, 1 Mart hükümetini ve Guizot'yu acımasızca eleştirir : ''Avrupa'ya: Osmanlı D evleti'nin bütünlüğünü istiyorum; Fransa'ya: parçalanma- sını; Sultan'a: ben karışmıyorum; Mehmet-Ali'ye: Suriye'yi elinizde tutun, ben arkanızdayım, daha sonra da Avrupa bizden habersiz anlaşma yapınca, ihanete uğradık diyorsunuz ... Altı aydır Osmanlı Devletinin bütünlüğünden söz ediyo- ruz ... Bir bütünü iki parçaya bölüyoruz. Yaptığımız eylemler düşüncelerimizi ya- lanlıyor ... Ne yapıyorsunuz? İmparatorluğu parçalayıp, en güzel topraklarını elin- den alıp, kalıntılarını da artık son nefesini vermesini bekleyen diğer batılı güçleri- n eline bırakıyorsunuz. Bu konumda hiç kimse için güvenlik söz konusu olamaz. Diplomatik rekabet sonsuza dek sürer. Bu da Barış Konferansı yerine Savaş 22 A.g.e., p. 30. 23 A.g.e., p. 41 -42. 24 A.g.e., p. 96. - 125- Konferansı demektir. Savaş bir gün çıkacaktır, bundan emin olunuz."25 Savaş, Lamartine'in de ileri görüşüyle belirttiği gibi tam yüzyıl sonra çı­ kar. Türkiye l.ci Dünya Savaşı'nda yenilirken, Lamartine'ın hemen hemen bilisel protektora projesi Avrupalı devletlere yol gösterecek, paylaşılacaktır. Ancak La- martine, şu var ki, savaşa her zaman karşı bir insandı. Eğer Statüko'yu benirnse- diyse "tek sahip olduğu değer için: Banş."26 içindi bu. Her şeyden önce barış arayan Lamartine, Avrupa'nın şiddete başvurma­ sını ve saygı duyduğu, her fırsatta sevdiğini belirttiği bibr ulusu yok etmesini iste- miyordu. Yanılgısı, Osmanlı İmparatorluğu'nun hükümetlerinin beceriksizliği, ya- salarının, yönetim sistemlerinin bozukluğu nedeniyle artık yok olduğuna inanma- sıydı. Bu yanılgıdan, zaten değişen düşünceleri ile, ikinci kez 1850 yılında yapmış olduğu geziyle bütünüyle kurtulacak, reformlarla yenilenen "Tanzimat" Türkiye'- sinde Batı uygarlığının yerleşmeye başladığını gözleriyle gördükten sonra Os- manlı İmparatorluğu'nun sürekliliğine İnanacak ve bütünlüğünün korunmasında yürekli bir savunucu olacaktır. Quintin Bachard, II. Cumhuriyet'te Yabancı Politi- ka, incelemesinde, Lamartine'in Fransız kamuoyunu Mehmet-Ali yanlılığından soğutmadaki rolünün önemini vurgular27• Türkiye Tarihi yapıtında Türklerin savunuculuğunu yapmasa da 19. yüzyıla dek süren abartmalı ve önyargılı Türk imgesini ilk kez yıkan, onu değiştiren bir yazar olarak Lamartine bize yeterdi. O Türkiye'yi ve Türkleri gözü kapalı sevme- yen, yargılarında yansız, bizi iyi ve kötü yaniarımızla değerlendiren bir aydındı. 1850 yılından sonra borçlarını ödemek için verdiği savaşım gerçek bir dramdır. III. Napoleon'un iki kez yardım önerisini reddeden bu onurlu insana Türkler başarısının, ününün doruğunda değil, onun politika'da en etkisiz olduğu, ülkesi, halkı ve devleti tarafından yalnız bırakıldığı dönemlerde, 1848'den sonra; ondan hiçbir beklentileri kalmadığı zaman değer verdiler. Sultan'ın altınları Lamartine'i satın almadı; o yaşantısının sonuna dek içinde beslediği Doğu sevgisi ile Türklere ve topraklarına içten duygutarla bağla­ narak, bu insanlarla bir gönül dostluğu kurmuştu. Çıkarsız. Ciceron'un deyişiyle: "Aramızdaki dostluk bize yarar sağlıyacağı için kurulmadı, yarar sonradan geldi, çünkü dostluk vardı." Doğu sorununun yine gündemde olduğu günümüzde, insanlar savaş eşiğinde olmanın tedirginliğini yaşarken, Lamartine'in iki yüzyıl önce belirlediği gibi Türkiye, Avrupa ve Dünya'da Barış'ın öncüsü olmaya yöresel konumuyla devam ediyor. 200. doğum yıldönümünde anısına saygılarımızı sunuyoruz. 25 A.g.e., p. 60. 26 A.g.e. , p. 113. 27 Quintin-Bauchard - La Politique Etrangere de la Revolution de Fevrier, Paris, Juven, p. 380-404. - 126-