T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI ULUSLARARASI İLİŞKİLERBİLİM DALI DEVLETİN YENİDEN YAPILANDIRILMASINDA RİSKLER VE FIRSATLAR: AFRİKA BOYNUZU ÖRNEĞİ (Doktora) Tunç DEMİRTAŞ BURSA 2022 T.C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI ULUSLARARASI İLİŞKİLER BİLİM DALI DEVLETİN YENİDEN YAPILANDIRILMASINDA RİSKLER VE FIRSATLAR: AFRİKA BOYNUZU ÖRNEĞİ (Doktora) Tunç DEMİRTAŞ Danışman: Prof. Dr. Ferhat PİRİNÇÇİ BURSA 2022 i ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Tunç DEMİRTAŞ Üniversite :Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitüsü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim/Anasanat Dalı : Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı : Uluslararası İlişkiler Tezin Niteliği : Doktora Tezi Sayfa Sayısı : xiii+294 Mezuniyet Tarihi : 09/05/2022 Tez Danışmanı : Prof. Dr. Ferhat PİRİNÇÇİ DEVLETİN YENİDEN YAPILANDIRILMASINDA RİSKLER VE FIRSATLAR: AFRİKA BOYNUZU ÖRNEĞİ Afrika Boynuzu’nda yaşanan sorunların temelinde sömürgecilik yer almaktadır. Afrika Boynuzu’nun sahip olduğu sömürgecilik geçmişi bölgede zayıf devlet-toplum ilişkisinin ve kırılgan devlet yapılarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu durum post-kolonyal dönemde bölge ülkelerinin kurumsal devlet yapılarının zayıflamasına ve hatta çökmesine neden olmuştur. Bölgede bulunan her ülkenin farklı yönetim mekanizmalarına ve farklı dinamiklere sahip olması her ülkede devletin yeniden yapılandırılmasına yönelik uygulamalarda farklılıklara neden olmaktadır. Devletin yeniden yapılandırılması konusunda özellikle adalet ve yönetişim, güvenlik ve ekonomi sektörlerinde yapılması gereken uygulamalar bulunmaktadır. Bununla birlikte devletin yeniden yapılandırılmasına yönelik çabalar karşısında ciddi meydan okumalar, riskler ve fırsatlar da yer almaktadır. Bu kapsamda post-kolonyal dönemde çatışma sonrası durumlarda bölgesel güçlerin geri çekilmesiyle ortaya çıkan güç boşluklarından kaynaklı iktidar mücadeleleri, terörizm, bölge dışı aktörlerin askeri varlıkları ve bölgenin militarize olması, bölgesel meydan okumalar, ikili ve bölgesel krizler ve en önemlisi bölge ülkelerinin sömürgecilik geçmişinden kaynaklı yapısal sorunlar devletin yeniden yapılandırılması önündeki en büyük riskler arasında yer almaktadır. Ancak Afrika Boynuzu’nun bulunduğu jeostratejik konum dikkate alındığında bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanması ve kurumsal devlet yapılarının oluşturulması durumunda bölge ülkeleri ve bölge için önemli fırsatların ortaya çıkması mümkün olacaktır. Dolayısıyla 21. yüzyılda önemini giderek artıran Afrika Boynuzu’nda devletin yeniden yapılandırılmasının önündeki riskler ve fırsatların anlaşılması için yararlı bir çerçeve sunmayı amaçlayan bu çalışma, devlet-toplum ilişkilerini dikkate alarak karşılaştırmalı bir analiz ortaya koymaktadır. Anahtar Sözcükler: Afrika Boynuzu, Devletin Yeniden Yapılandırılması, Sömürgecilik, Post-Kolonyalizm, Kurumsal Devlet Yapısı ii ABSTRACT Name and Surname : Tunç DEMİRTAŞ University : Bursa Uludag University Institution : Social Science Institution Field : International Relations Branch : International Relations Degree Awarded : Doctorate Page Number : xiii+294 Degree Date : 09/05/2022 Supervisor/s : Prof. Dr. Ferhat PİRİNÇÇİ RISKS AND OPPORTUNITIES IN STATE REBUILDING: THE CASE OF HORN OF AFRICA Colonialism is at the core of the problems experienced in the Horn of Africa. The colonialism history of the Horn of Africa has led to the emergence of weak state- society relations and fragile state structures in the region. This situation has led to the weakening and even collapse of the institutional state structures of the countries of the region in the post-colonial period. The fact that each country in the region has different administrative mechanisms and different dynamics causes differences in the practices of state rebuilding in each country. There are steps to be taken in the state rebuilding, especially in the justice and governance, security and economy sectors. However, there are also serious challenges, risks and opportunities in the face of efforts to state rebuilding. In this context, power struggles caused by power gaps arising from the withdrawal of regional powers in post-colonial and post- conflict situations, terrorism, the military presence of non-regional actors and the militarization of the region, regional challenges, bilateral and regional crises and, most importantly, structural problems caused by the decolonization history of the countries of the region are among the highest-level risks to the restructuring of the state. However, taking into account the geostrategic location of the Horn of Africa, it will be possible to ensure security and stability in the region and to create important opportunities for the countries of the region and the region if institutional state structures are established. This thesis aims to present a cuseful perspective to comparative analysis taking into account the state-society relations in the Horn of Africa.It focuses on understanding the risks and opportunities for state rebuilding, especially in the Horn of Africa, which has become increasingly important in the twenty-first century. Key Words: Horn of Africa, State Rebuilding, Colonialism, Post-Colonialism, Institutional State Structure iii ÖNSÖZ Son yıllarda uluslararası sistemde etkisi giderek ön plana çıkan Afrika’ya yönelik ilgi artmaktadır. Türkiye’de de farklı yönleriyle Afrika’ya yönelik ilgide artış olmuş ve kıtadaki gelişmeler politikacılar, sivil toplum kuruluşları, kamuoyu, medya ve akademisyenler açısından ilgi çekici bulunmuştur. Uzunca bir dönem istisnalar haricinde Kuzey Afrika dışındaki alt bölgelere angaje olmayan Türkiye’nin 2011’de Somali’ye elini uzatması dönüm noktalarından birisi olmuştur. Bölgede kolonyal bir geçmişi olmayan Türkiye, kolonyal bağlarından sıyrılmaya çalışan birçok Afrika ülkesi için alternatif bir yaklaşım sunmaktadır. Kıtanın önemli alt-bölgelerinden biri olan Afrika Boynuzu, Cibuti, Eritre, Etiyopya ve Somali’nin yer aldığı coğrafyadır. Literatürdeki çalışmalarda Afrika Boynuzu’nda devletin yeniden yapılandırılmasında bölge ülkelerinin adalet, yönetişim, güvenlik ve ekonomi gibi farklı sektörlerine devlet-toplum ilişkisi dikkate alınarak değinilmediği gözlemlenmiştir. Bu çalışma konusu büyük ölçüde bunun için seçilmiştir. Afrika Boynuzu’nda devletin yeniden yapılandırılması, bölgenin başta sömürgeciliğin mirası nedeniyle yaşadığı iç içe geçmiş sorunların farklı boyutlarıyla anlaşılması amaçlanmıştır. 2013’te yüksek lisans tezimde beni Afrika çalışmalarına yönlendiren danışman hocam, doktora sürecimde bu yönlendirmesiyle bana büyük bir ufuk açtı. Bu nedenle on yılı aşkın bir zamandır beraber çalıştığım, her zaman varlığını, gölgesini, desteğini, yol göstericiliğini, samimiyetini ve iyi niyetini hissettiren sadece tez danışmanım olmaktan öte kıymetli hocam, Prof. Dr. Ferhat PİRİNÇÇİ’ye teşekkür ederim. Ayrıca akademik tecrübe ve birikimlerini her zaman benimle paylaşan ve bana güvenen, Prof. Dr. Tayyar ARI başta olmak üzere Uluslararası İlişkiler Bölümü hocalarıma ve Prof. Dr. Gökhan ÖZKAN’a verdikleri destek için teşekkür ederim. Doktora süreci çok uzun, meşakkatli ve maliyetli bir süreçtir. Bütün eğitim-öğretim hayatımda benden maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen, sürekli yanımda olan ve varlıklarıyla güçlü hissettiren Annem, Babam ve kardeşlerime teşekkür ederim. Doktora tez yazım sürecinde desteğini esirgemeyen, anlayış gösteren ve her türlü çalışma imkânı sağlayan eşim ise teşekkürden fazlasını hak etmektedir. Son olarak burada adını sayamadığım onlarca kurum ve kuruluşun yanı sıra değerli büyüklerime, Afrika’nın farklı coğrafyalarından iletişim halinde olduğum, günlerce fikir teatisinde bulunduğum, desteklerini gördüğüm ve Afrika’daki benzerlik ve farklılıkları anlamamda yardımcı olan meslektaşlarıma ve arkadaşlarıma da şükranlarımı sunarım. Tunç DEMİRTAŞ Mayıs 2022 BURSA iv İÇİNDEKİLER ÖZET .................................................................................................................. i ABSTRACT ................................................................................................................. ii ÖNSÖZ ................................................................................................................ iii İÇİNDEKİLER .............................................................................................................. iv TABLOLAR ................................................................................................................ ix HARİTALAR ................................................................................................................. x ŞEKİLLER VE GRAFİKLER ..................................................................................... xi KISALTMALAR .......................................................................................................... xii GİRİŞ ................................................................................................................. 1 BİRİNCİ BÖLÜM ARAŞTIRMANIN TASARIMI 1. ARAŞTIRMANIN TANIMLANMASI ....................................................................... 5 2. ARAŞTIRMA SORULARI ......................................................................................... 7 3. HİPOTEZLER .............................................................................................................. 7 4. ARAŞTIRMANIN AMACI ......................................................................................... 8 5. METODOLOJİ, VAKA SEÇİMİ VE SINIRLANDIRMA ......................................... 9 6. LİTERATÜRDE DEVLET VE ULUS İNŞASI VE YENİDEN YAPILANDIRILMASI .............................................................................................. 10 İKİNCİ BÖLÜM TEORİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE: DEVLET-TOPLUM MODELİ VE DEVLETİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI 1. DEVLET-TOPLUM İLİŞKİLERİ MODELİ ............................................................. 18 2. DEVLET VE BİRBİRLERİYLE BAĞLANTILI TOPLUMLAR ............................ 22 3. DEVLET OTORİTESİNİN SINIRLARI ................................................................... 24 3.1.Devletin Unsurları Olarak İmaj ve Uygulamalar............................................. 25 3.2.Devletin Sosyal Sınırları .................................................................................. 25 4. DEVLETİN KAVRAMSAL TARTIŞMASI ............................................................. 26 5. POST-KOLONYAL DÖNEM VE DEVLET ............................................................ 31 v 6. DEVLETİN SINIFLANDIRILMASI ........................................................................ 37 6.1.Güçlü (Modern / Büyük) Devlet ...................................................................... 40 6.2.Patrimonyal Devlet .......................................................................................... 42 6.3.Zayıf / Küçük Devlet ....................................................................................... 44 6.4.Çökmüş Devletler ............................................................................................ 46 6.5.Başarısız Devlet ............................................................................................... 48 7. DEVLETİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI ...................................................... 52 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KOLONYAL DÖNEMDE SÖMÜRGECİ GÜÇLERİN TARZ-I SİYASETLERİ 1. AFRİKA’DA SÖMÜRGECİLİK: 15. YÜZYIL’DAN 20. YÜZYIL’A .................... 59 2. SÖMÜRGECİLİK DÖNEMİNDE AFRİKA ............................................................. 65 3. SÖMÜRGECİLİK DÖNEMİNDE TEMEL AKTÖRLER VE OLUŞTURDUĞU SORUNLAR .............................................................................................................. 68 4. AFRİKA BOYNUZU’NDA SÖMÜRGE DÖNEMİ ................................................. 69 4.1.İngiliz Somalisi ................................................................................................ 73 4.2.İtalyan Somalisi ............................................................................................... 74 4.3.Fransız Somalisi............................................................................................... 77 4.4.İtalyan Eritre .................................................................................................... 80 5. SÖMÜRGECİLİĞİN DEVLET-TOPLUM İLİŞKİSİNE YANSIMASI ................... 83 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM POST-KOLONYAL DÖNEMDE AFRİKA BOYNUZU’NDA TOPLUM VE DEVLETİN İNŞASI 1. SÖMÜRGECİLİK DÖNEMİNİN AFRİKA BOYNUZU’NA MİRASI ................... 88 2.CİBUTİ……………………………………………………………………………………………… 91 2.1. Cibuti’de Toplumsal Yapı ve Klan Sistemi .............................................. 94 2.2. Bağımsızlık Sonrası Cibuti ....................................................................... 94 2.3. Cibuti’nin Ekonomik ve Stratejik Seçeneklerinin Değişimi ..................... 96 2.3.1. Etiyopya'nın Ekonomik Dönüşümü ve Büyümesinin Cibuti Ticareti Üzerindeki Etkisi .......................................................................................... 97 2.3.2. 11 Eylül Sonrası ABD Stratejisi ve Yabancı Askeri Üsler ........................ 101 2.4. Dış Faktörlerin Cibuti’de Yeniden Yapılandırılmaya Etkisi ...................... 105 vi 3. ERİTRE ................................................................................................... 107 3.1.Eritre’nin Stratejik Konumu ve Bölgesel Potansiyeli .................................... 109 3.2.Eritre’de Toplumsal Yapı ve Klan Sistemi .................................................... 110 3.3.Eritre’nin Bağımsızlık Mücadelesi ve Etiyopya İç Savaşı ............................ 111 3.4.Eritre’nin Bağımsızlığı .................................................................................. 115 3.5.1998-2000 Eritre-Etiyopya Savaşı ................................................................. 116 3.6.Dış Faktörlerin Eritre’de Yeniden Yapılandırılmaya Etkisi .......................... 119 4.ETİYOPYA……………………………………………………………………………………… .. 121 4.1.Etiyopya’da Toplumsal Yapı ve Klan Sistemi .............................................. 122 4.2.İmparatorluk Dönemi Etiyopya (1855-1930) ................................................ 125 4.3.İmparator Haile Selassie Dönemi (1930 - 1974) ........................................... 127 4.3.1.İtalyan İşgali (1935-1941) ........................................................................... 129 4.4.Silahlı Kuvvetler Koordinasyon Komitesi (DERG) Cuntası ......................... 131 4.5. Dış Faktörlerin Etiyopya’da Yeniden Yapılandırılmaya Etkisi .................. 133 5.SOMALİ…………………………………………………………………………………………… 139 5.1. Somali’de Toplumsal Yapı ve Klan Sistemi ........................................... 140 5.2. Somali Federal Cumhuriyeti ve Darbeye Giden Süreç ........................... 147 5.2.1. Siad Barre Döneminde Somali (1969-1991) .............................................. 149 5.2.1.1. Ogaden Savaşı ............................................................................ 149 5.2.1.2. Somali Ulusal Hareketi ile Çatışma ........................................... 150 5.2.1.3. Klan Temelli Özgürlük Hareketleri ile Çatışma......................... 152 5.2.2. Somali’de Devletin Çöküşü ....................................................................... 153 5.3.Somali-Somaliland Meselesi ......................................................................... 155 5.4.Şeriat Mahkemeleri ve İslam Mahkemeleri Birliği ....................................... 159 5.5.Dış Faktörlerin Somali’de Yeniden Yapılandırılmaya Etkisi ........................ 161 BEŞİNCİ BÖLÜM AFRİKA BOYNUZU’NDA DEVLETİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI 1. DEVLETİN YENİDEN YAPILANDIRILMASINDA HANDİKAPLAR .............. 173 2. BAŞARILI ŞEKİLDE DEVLETİN YENİDEN YAPILANDIRILMASININ KOŞULLARI ........................................................................................................... 178 2.1. Kurumsallaşmada İsteksizlik ...................................................................... 178 2.2. Uluslararası Toplumun Taahhütleri ............................................................ 179 vii 2.3. Güç Konfigürasyonu ................................................................................... 181 2.4. Kısa Vadeli Beklentilerin Düşük Tutulması ............................................... 181 3. YENİDEN YAPILANDIRMADA SEKTÖRLER .................................................. 182 3.1.Adalet ve Yönetişim ...................................................................................... 183 3.2.Güvenlik………………………………………………………………………………… . 184 3.3.Ekonomik Sistem ........................................................................................... 186 4. CİBUTİ’DE DEVLETİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI ............................... 188 4.1.Adalet ve Yönetişim ...................................................................................... 189 4.2.Güvenlik………………………………………………………………………………… . 192 4.3.Ekonomi………………………………………………………………………………… . 194 5. ERİTRE’DE DEVLETİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI ............................... 197 5.1.Adalet ve Yönetişim ...................................................................................... 201 5.2.Güvenlik………………………………………………………………………………… . 204 5.3.Ekonomi …………………………………………………………………………………205 6. ETİYOPYA’DA DEVLETİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI ........................ 207 6.1.Yönetişim ve Adalet ...................................................................................... 208 6.1.1.Tigray Sorununun Etkisi ................................................................... 217 6.2.Güvenlik …………………………………………………………………………………219 6.2.1.Etiyopya Devlet Güvenlik Kurumları ................................................ 219 6.2.1.1.Eyalet Polis Kuvvetleri ......................................................... 221 6.2.2.Etiyopya’da Güvenlik Mimarisinin Yeniden Yapılandırılması ......... 222 6.2.2.1.Federal Polis Gücünün Yeniden Yapılandırılması ............... 224 6.3.Ekonomi………………………………………………………………………………… . 226 7. SOMALİ’DE DEVLETİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI ............................. 228 7.1.Yönetişim ve Adalet ...................................................................................... 230 7.1.1.Adalet Sisteminin Yeniden Yapılandırılması ..................................... 233 7.1.1.1.İslam Mahkemeleri Birliği’nin Adalet Sistemine Etkisi ........ 237 7.1.1.2.Yargı Hizmetleri Komisyonu’nun Dağıtılması ..................... 238 7.1.1.3.Adalet Reformu Konferansı .................................................. 239 7.1.1.4.Adalet Reformları ................................................................. 240 7.2.Güvenlik………………………………………………………………………………… . 242 7.2.1.Somali Ulusal Ordusu ....................................................................... 242 viii 7.2.2.Milli İstihbarat ve Güvenlik Teşkilatı (NISA) ................................... 244 7.2.3.Somali Polis Gücü ............................................................................. 246 7.3.Ekonomi………………………………………………………………………………… . 248 7.4.Somaliland Meselesi ...................................................................................... 251 8. RİSKLER VE FIRSATLAR .................................................................................... 256 8.1.Askeri Üsler ve Bölgenin Militarizasyonu .................................................... 258 8.2.Yapısal Sorunlar ve Güç Boşlukları .............................................................. 261 8.3.Krizlerin Yayılma Etkisi ................................................................................ 263 SONUÇ……………………………………………………………………………………………… . 266 KAYNAKÇA ………………………………………………………………………………………271 ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………………………………………301 ix TABLOLAR Tablo-1: Devlet ve Toplumun Sosyal Kontrolü ..............................................................23 Tablo-2: Devlet Türleri ……...…………………………………………………………38 Tablo-3: Devlet Sınıflandırması ve Özellikleri ……...…………………………………40 Tablo-4: Ülkelere Göre Siyasi, Askeri ve Ekonomik Güç Göstergeleri………………. 41 Tablo-5: Kırılgan Devlet Dizini Sıralaması (2021)………………………………….…50 Tablo-6: Dünya Bankasına göre Kırılgan Devletler (2021) ……………………………51 Tablo-7: Afrika Kıtası Bölgesel Sistemleri………………………………………….…69 Tablo-8: Afrika Boynuzu’nda Sömürgecilik Faaliyetleri ve Süreleri……………….…73 Tablo-9: Eritre’de Yaşayan İtalyan Eritreli Nüfusu…………………………………….82 Tablo-10: Afrika Boynuzu’ndaki Etnik Gruplar……………………………………….84 Tablo-11: Afrika Boynuzu’nda Demografik ve Ekonomik Göstergeler…………….…89 Tablo-12: Somalili Mülteci Nüfusu……………………………………………………89 Tablo-13: Afrika Boynuzu Başlıca İhracat ve İthalat Ürünleri…………………………90 Tablo-14: Cibuti Genel Görünüm……………………………………………………...91 Tablo-15: Cibuti’de Başkanlık Seçimleri………………………………………………95 Tablo-16: Cibuti’nin En Büyük Ticari Ortakları……………………………………...104 Tablo-17: Dünya Geneli Ekonomik Büyüme Verileri………………………………...111 Tablo-18: Afrika’da Doğrudan Yabancı Yatırım Yapan Ülkeler Sıralaması………….145 Tablo-19: Türkiye-Afrika-Afrika Boynuzu Ülkeleri Ekonomik Göstergeler…………166 Tablo-20: 2021 Demokrasi İndeksi …………………………………………………..172 Tablo-21: Cibuti Devlet Başkanları Listesi …………………………………….…….189 Tablo-22: 2020 Yılı Afrika Boynuzu Ülkelerinin Ekonomik Göstergeleri ………….197 Tablo-23: 2021 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi ……………………………………199 Tablo-24: Ekonomik Özgürlük İndeksi ………………………………………………206 Tablo-25: Etiyopya’da Genel Siyasi Seçimler ve Mecliste Kazanılan Koltuk Sayıları.214 Tablo-26: El-Şebab Vergilendirme Sistemi …………………………………………. 249 Tablo-27: Afrika Boynuzu’nda Potansiyel Riskler ………………………………..…257 Tablo-28: Afrika Boynuzu’nda Askeri Üssü Bulunan Aktörlerin Çıkarları …………259 x HARİTALAR Harita-1: Afrika’nın 1914’teki Görünümü………..………………………………………….....62 Harita-2: Afrika’da Sömürge Öncesi Dönemdeki Medeniyetler ve İmparatorluklar.......66 Harita-3: 1935 Yılında Afrika Boynuzu Haritası.............….……..…………………………....71 Harita-4: Afrika Boynuzu’ndaki Sultanlıklar………..…………………………………………76 Harita-5: Afrika Etnik Haritası…..…..……………………………………………………………85 Harita-6: Cibuti………..…………...………………………………………..………………………. 92 Harita-7: Afrika Boynuzu’ndaki Yabancı Askeri Üsler………..…………………………….93 Harita-8: Cibuti’deki ABD, Japonya ve Fransa Askeri Üsleri………..……………………102 Harita-9: Cibuti’deki Askeri Üsler………..……………………………………………………. 103 Harita-10: Etiyopya İdari Bölgeleri………..……………………...…………………………….123 Harita-11: Etiyopya’daki Oromo Bölgesi………..…………..………………………………. 124 Harita-12: İşgal Dönemi Etiyopya İdari Bölgeleri………………………………………….. 131 Harita-13: Afrika’da Dil Grupları………..………………………………………………….......141 Harita-14: Somali’de Klan Dağılımı………..…………………………………………………..144 Harita-15: Somali İdari Bölgeleri………..………………………………………………………157 Harita-16: Etiyopya Yönetim Bölgeleri………..……………………………………………....212 Harita-17: Somali Eyaletleri ………..……………………………………………………………228 Harita-18: Somali’deki Etkili Klanlar / Kabileler………..………………………………..…229 Harita-19: Somali Kontrol Bölgeleri (Aralık 2021) ………..……………………………… 250 Harita-20: Somaliland Klan/Kabile Haritası………..…………………………………………253 Harita-21: Somaliland Siyasi Haritası………..………………………………………………...254 xi ŞEKİLLER VE GRAFİKLER Şekil-1: İtalya Doğu Afrika Sömürge Yönetimi Şeması………..………………………… 130 Şekil-2: Somali Klan Yapısı………..………………………………………………………….…142 Şekil-3: Somali Adalet Sisteminin Yapısı………..……………………………………………235 Grafik-1: Afrika Boynuzu Etnik Dağılım………..………………………………………………88 Grafik-2: Etiyopya ve Diğer Afrika Ülkelerinin Bütçe Harcama Dağılımları…..……...128 Grafik-3: 1997-2001 Yılları Arası Eritre ve Etiyopya’nın Askeri Harcamaları….…….118 Grafik-4: BAE’nin Konteyner Limanı Trafiği………..…………………………………….…168 Grafik-5: Cibuti, Somali ve Eritre’nin Konteyner Limanı Trafiği………..……………….169 Grafik-6: Cibuti Parlamento’da Cinsiyete Göre Sandalye Dağılımı………..……………192 Grafik-7: Cibuti’de Ekonomik Büyüme………..………………………………………………195 Grafik-8: Yıllara Göre Cibuti’nin Gayrı Safi Yurtiçi Hasılası………..……………………196 Grafik-9: Yürütme Konseyinin 10 Üyesinden Oluşan Klanlar………..………………...…248 xii KISALTMALAR AB Avrupa Birliği ABD Amerika Birleşik Devletleri ADDCB Afar Devrimci Demokratik Birleşik Cephesi AfB Afrika Birliği AMISOM Afrika Birliği Somali Misyonu BAC Birleşik Arap Cumhuriyeti BAE Birleşik Arap Emirlikleri BDK Birleşik Demokrasi Konseyi BDRC Birlik ve Demokrasinin Restorasyonu Cephesi BM Birleşmiş Milletler BMEEM Birleşmiş Milletler Etiyopya ve Eritre Misyonu BMGeK BM Genel Kurulu BRI Kuşak-Yol Girişimi CJTF-HOA Afrika Boynuzu Birleşik Müşterek Görev Gücü ÇKP Çin Komünist Partisi DB Dünya Bankası DEİK Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Derg Silahlı Kuvvetler Koordinasyon Komitesi DP World Dubai Ports World EAGÜ En Az Gelişmiş Ülkeler EESK Eritre-Etiyopya Sınır Komisyonu EHDDC Etiyopya Halk Devrimci Demokratik Cephesi EHKC Eritre Halk Kurtuluş Cephesi EKC Eritre Kurtuluş Cephesi EKH Eritre Kurtuluş Hareketi EPRDF Etiyopya Halkının Devrimci Demokratik Cephesi FOCAC Çin-Afrika İşbirliği Forumu GSMH Gayri Safi Milli Hâsıla GSYİH Gayrı Safi Yurtiçi Hâsıla İHA İnsansız Hava Aracı KİK Körfez İşbirliği Konseyi MC Milletler Cemiyeti NISA Somali Milli İstihbarat ve Güvenlik Teşkilatı OECD Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü OKC Oromo Kurtuluş Cephesi ONLF Ogaden Ulusal Özgürlük Hareketi Ort. Ortalama RPP İlerleme için Halk Meclisi Partisi SAGA Sahra Altı Afrika SDA Somali Demokratik Birliği SDM Somali Demokratik Hareketi SIPRI Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü SNM Somali Ulusal Hareketi SPF Somali Yurtsever Cephesi SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği SSDF Somali Kurtuluş Demokratik Cephesi STK Sivil Toplum Kuruluşu xiii TFAI Afarlar ve Issalar Fransız Bölgesi THKC Tigray Halk Kurtuluş Cephesi USAFRICOM ABD Afrika Komutanlığı USC Birleşik Somali Kongresi Vb. ve benzeri WFP Dünya Gıda Programı 1 GİRİŞ 21. yüzyılın başında “umutsuz kıta”, “kara kıta” gibi olumsuz ifadelerle gündemde olan Afrika’nın aynı yüzyılın henüz ilk çeyreğinde bu ifadelerden sıyrılarak küresel sitemdeki önemini giderek arttırmıştır. Sömürgecilik geçmişinin etkisinden kaynaklı olarak kıtaya yönelik olumsuz imaj, özellikle son yirmi yılda hızlı bir şekilde değişime uğramıştır. Dünya genelinde en hızlı büyüme gösteren on ülkenin yedisinin yer aldığı Afrika, insan kaynağı, genç nüfusu, pazar fırsatları, yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle küresel sistemde yükselen ve parlayan bir yıldız olarak ifade edilmektedir. Kıtada sömürgecilik geçmişine sahip ülkelerin geride bıraktıkları yapılar nedeniyle günümüzde devlet yapılarının kırılgan olması söz konusudur. Ancak son yıllarda Afrika’da sömürgecilik geçmişi olan ülkelere alternatif olarak kıta ülkeleri, sömürgeci geçmişi olmayan çeşitli ülkeler ile iş birliklerini arttırmaya başlamıştır. Bununla birlikte homojen bir bütün olmayan Afrika’da 54 ülke yer almaktadır. Her ülkenin farklı dinamikleri, kültürü, tarihi, dili, dini, etnik unsurları, siyasal sistemi, coğrafyası ve kaynakları bulunmaktadır. Nitekim Afrika’nın bir bütün olarak ele alınmasından ziyade farklı bölgeler çatısı altında, ülke temelli olarak ele alınması ve politika uygulanması gerekmektedir. Dolayısıyla kıtada Kuzey Afrika, Batı Afrika, Güney Afrika, Doğu Afrika, Orta Afrika, Sahel Kuşağı ve Hint Okyanusu’nda yer alan adalar olarak farklı alt bölgesel sistemler bulunmaktadır. Bu bağlamda Doğu Afrika’da yer alan Afrika Boynuzu, kıtanın en dinamik ve dikkat çeken bölgelerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Basra Körfezi'nden Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'ne petrol taşımacılığının ana nakliye güzergâhı üzerinde bulunan Afrika Boynuzu, dünyanın stratejik açıdan en önemli bölgelerinden biri olarak kabul edilmektedir. 21. yüzyılda küresel jeopolitikte yaşanan kırılmalar ile önemi daha fazla ortaya çıkan Afrika Boynuzu’nda bölgesel güvenlik, istikrar ve barış için devlet-toplum ilişkileri giderek önemini arttırmaktadır. Afrika Boynuzu’nda bulunan ülkelerin geçmişte yaşadıkları sömürgecilik geçmişi, sömürgeciliğin bıraktığı miras, temelde Etiyopya’nın çoklu etnik yapısından kaynaklı sorunlar ve bölge üzerinde küresel güç mücadeleleri günümüzde bölgede yaşanan birçok sorunun temelinde yer almaktadır. Devlet-toplum ilişkilerin uyumsuz olduğu ülkelerde tam anlamıyla istikrarlı yapıların ortaya çıkması mümkün değildir. Ayrıca toplumun devlete ve kurumlarına yönelik 2 güveninin eksik olduğu ülkelerde başarılı devlet yapılarının ortaya çıkması da söz konusu olmamaktadır. Nitekim devletin güvenlik, adalet, iyi yönetişim ve ekonomi sektörlerinde başarılı olabilmesi için gerekli durumlarda yeniden yapılandırmaların hayata geçirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde başarısız, kırılgan, savunmasız ve zayıf devlet yapılarının ortaya çıkması kaçınılmaz olmaktadır. Çalışmada devlet-toplum modeli üzerinden karşılaştırmalı bir analizle Afrika Boynuzu’nda istikrarlı devlet yapılarının oluşması için devletin yeniden yapılandırılması konusunda riskler ve fırsatlar analiz edilmiştir. Bölge ülkelerinde hükümetlerin iyi yönetişim becerilerine sahip olması, toplumun her kesimi ve bireyine adaleti eşit şekilde uygulaması, ekonomik geliri adaletli şekilde topluma dağıtması ve en önemlisi güvenlik kurumlarının kurumsal bir yapıda tek çatı altında toplanması ile Afrika Boynuzu’nda istikrarın temelde sağlanması mümkün olacaktır. Dolayısıyla Afrika Boynuzu’nun bulunduğu jeostratejik konum dikkate alındığında bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanması kurumsal devlet yapılarının oluşturulması durumunda bölge ülkeleri ve bölge için önemli fırsatların ortaya çıkması mümkün olacaktır. Bu minvalde bölge ülkelerinin kapsamlı ve radikal kurumsal yeniden yapılandırılmalara ihtiyacı kaçınılmazdır. Afrika Boynuzu’nda yer alan Cibuti, Eritre, Etiyopya ve Somali’de devlet-toplum ilişkileri birbirinden farklılık göstermektedir. Örneğin Somali’de ulus-kimlik bilincine sahip olan toplum, belirli konularda devletten ziyade daha çok kabilelerine bağlılık gösterirken; seksenden fazla etnik unsuru barındıran Etiyopya’da henüz ulus-kimliğini tam anlamıyla oluşturamamış toplum, devlet kurumsallığı açısından daha iyi bir durumdadır. Bu konudan hareketle tez planına değinmek gerekirse beş bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümünde problemin tanımlanması, araştırma soruları, hipotezler, çalışmanın amacı, metodoloji, vaka seçimi ve sınırlandırma, bağımlı ve bağımsız değişkenler ve literatür taramasına değinilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde devlet-toplum modeli incelenerek “devlet” kavramı ve devlet-toplum ilişkilerinin yeniden çizildiği ve yeniden yapılandırıldığı biçimlendirici bölgeleri belirleme aracı olan sınırları ele alınmıştır. Ayrıca post-kolonyal dönem ve devlet bölge ülkelerini konumlandırabilmek açısından beş sınıfa ayrılarak irdelenmiştir. Bu bağlamda sırasıyla güçlü, patrimonyal, zayıf/küçük, çökmüş ve başarısız devlet sınıflandırmaları dikkate alınarak bir çerçeve oluşturulmuştur. 3 Ardından devletin yeniden yapılandırılması ve yeniden yapılandırılmaya ilişkin kavramlar irdelenmektedir. Çalışmanın analiz kısmı için gerekli altyapıyı sağlama amacıyla oluşturulan üçüncü bölümde kolonyal dönemde Afrika Boynuzu’nda sömürgeci güçlerin tarz-ı siyasetleri ele alınmıştır. Afrika’da sömürgeciliğin başlamasıyla birlikte sömürgecilik döneminin temel aktörleri, kabile yapıları dikkate alınmadan oluşturulan sömürge bölgeleri ve ortaya çıkan sorunlar ele alınmıştır. Ayrıca bu bölümde son olarak sömürgeciliğin devlet-toplum ilişkisine yansıması da incelenmiştir. Çalışmanın dördüncü bölümünde sömürgeciliğin sona erdiği ve post-kolonyal olarak adlandırılan dönemde Afrika Boynuzu’nda toplum ve devlet inşası incelenmiştir. Bu bölümde sömürgecilik döneminin Afrika Boynuzu’na bıraktığı miras sırasıyla Cibuti, Eritre, Etiyopya ve Somali özelinde her ülkenin toplumsal yapısı ve klan sistemi ile birlikte tarihsel süreçte yaşadıkları olaylar dikkate alınarak irdelenmiştir. Ayrıca post- kolonyal dönemde küresel rekabetten kaynaklı dış faktörlerin Afrika Boynuzu ülkelerinde devletin yeniden yapılandırılmasına yönelik etkileri her ülke için ayrı olarak ele alınmıştır. Çalışmada Afrika Boynuzu’nda devletin yeniden yapılandırılmasına ilişkin analizlerin yapıldığı beşinci bölümde devletin yeniden yapılandırılması sürecinde ortaya çıkan handikaplar ve başarılı bir yeniden yapılandırılma sürecinin koşulları ortaya konmaktadır. Bölgede yer alan dört ülkenin her biri için sırasıyla adalet, yönetişim, güvenlik ve ekonomi sektörleri bağlamında yeniden yapılandırılma süreci irdelenmiştir. Çalışmanın bu bölümünde son olarak devletin yeniden yapılandırılması hususundaki riskler ve fırsatlar bölgede mevcut askeri üsler ve bölgenin militarizasyonu, güç boşluğu, meydan okumalar, yapısal sorunlar, ikili ve bölgesel krizlerin bölge üzerinde mücadeleye sahne olması gibi konular çerçevesinde analiz edilmektedir. 4 BİRİNCİ BÖLÜM ARAŞTIRMANIN TASARIMI 5 1. ARAŞTIRMANIN TANIMLANMASI Afrika Boynuzu ülkelerindeki yapısal sorunlar, kendileri başta olmak üzere, çevre ülkeleri, bölgeyi, kıtayı ve küresel sistemi etkilemektedir. Somali, Cibuti ve Eritre’nin sömürgeciliğe maruz kalması, Etiyopya’nın işgale uğraması ve sömürgeci güçlerin bölgeden ayrılırken geride bıraktıkları yapılar gibi konular bölgede kırılgan devlet yapılarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Geçmişte sömürgeci devletlerin oluşturdukları yapılar günümüzde Afrika kıtası genelinde olduğu gibi Afrika Boynuzu’nda da istikrarsızlıklara neden olmaktadır. Bununla birlikte Afrika Boynuzu üzerinde yaşanan küresel ve bölgesel güç mücadelesi geçmişteki olumsuzluklarla birleşince bölge ülkelerinin ve dolayısıyla bölgenin daha fazla istikrarsızlaşmasına neden olmaktadır. Afrika Boynuzu ülkelerinin içsel sorunlarının yanı sıra birbirleri ile olan çeşitli sorunları, yakın coğrafyada yaşanan iç savaşlar ve çatışmalarla bir araya gelince Afrika Boynuzu’nda kırılgan olan devlet yapıları daha fazla zayıflamaktadır. Afrika Boynuzu’ndaki ülkelerin etnik yapılarına dikkat edilmeden sömürgeci güçlerin oluşturduğu yapılar günümüzde bölge ülkelerinin iç siyasi sorunlar yaşamasına neden olmaktadır. Öte yandan etnik farklılıkların yanı sıra Somali örneğinde olduğu gibi farklı sömürgeci yönetimler altında yaşayan bölgelerin tek bir ülke çatısı altında birleştirilerek uluslararası sisteme dâhil edilmesi Somali’de Somaliland’ın bağımsızlık talebinin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Ayrıca çok sayıda etnik gruba ev sahipliği yapan Etiyopya’da, kuzeyde bulunan Tigraylıların devlet otoritesine meydan okuması ve ayrılıkçı eylemleri son dönemde daha fazla ön plana çıkmıştır. Cibuti ve Eritre’de ise yönetimlerin sahip olduğu bazı özellikler nedeniyle devlet-toplum ilişkileri zayıflamaktadır. Bununla birlikte bölgede terörizm faktörü, ulus kimliği inşasında yaşanan sorunlar ve klancılığın/kabileciliğin devlete bağlılıktan daha fazla ön planda olması devletlerin kapasitesini ve kurumsal yapısını zayıflatıcı bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Öte yandan çalışmada devlet inşası (state-building) kavramından ziyade devletin yeniden inşası (state rebuilding) kavramı kullanılmaktadır. Fukuyama'ya göre devlet inşası, yeni devlet kurumları oluşturmak ve mevcut olanları güçlendirmek anlamına gelmektedir. Fukuyama, savaştan zarar görmüş ülkeleri veya bütünlük sağlayamamış toplumları çatışma öncesi durumlarına geri döndürmek anlamına gelen yeniden yapılandırma ve yeni 6 kurumların oluşturulması ile devlet inşasının farklı bir türünü ortaya koymaktadır.1 Benzer olarak Roland Paris ve Timothy Sisk, devletin yeniden inşasını “istikrarlı barış ve insani gelişmenin sağlanması için gerekli koşulları yaratmak için etkili ve meşru hükümet kurumları inşa etmek” olarak tanımlamaktadır.2 Ancak James Dobbins, devlet-inşa sürecini “istikrarlı bir barış ve sürdürülebilir bir demokratik sistem inşa etmek için bir çatışma veya savaş döneminden sonra silahlı kuvvet kullanımı” olarak tanımlamaktadır.3 Haldén ise devlet inşası/yeniden yapılandırılma sürecinin önemli bir boyutu olarak dış faktörleri de sürece dâhil etmekte ve sistemsel bağlamı dikkate alma ihtiyacına odaklanmaktadır. Haldén, devlet inşası / yeniden yapılandırma süreci için dış faktörleri temsil eden üç önemli unsur ortaya koymaktadır. Bunlardan birincisi devlet inşa sürecinin bölgesel olarak kabul edilmesini gerektiren etkin devletlerin kurulması; ikincisi, bölge genelinde etkin devlet yapılarının kurulmasını gerektiren ülkelerde ve ülkelerde sürdürülebilir bölgesel güvenliğin sağlanması ve üçüncü olarak, etkin devlet sistemleri gerektiren etkili bir eyaletler arası güvenlik sisteminin oluşturulmasıdır.4 Bu kapsamda Devletin yeniden yapılandırılması anayasal ve kurumsal, askeri ve güvenlik ve ekonomik boyutlarda incelenebilmektedir. Nitekim Afrika Boynuzu ülkelerinde ulusal uzlaşmanın üzerinde sağlanmış olduğu, hukukun üstünlüğünün uygulandığı ve yolsuzluğun bulunmadığı demokratik bir siyasi sistem, anayasa, parti yasalarının çıkarılması ve seçimlerin adil şekilde gerçekleştirilmesi için anaysal, yasal ve kurumsal yapıların yeniden yapılandırılmasının nasıl sağlanacağı önemli tartışma konular arasında yer almaktadır. Askeri ve güvenlik boyutta ise toplum içindeki dini, etnik ve bölgesel bölünmeleri aşan ve içlerindeki yolsuzluğu ortadan kaldıran ulusal bir ordu ve polis gücü oluşturmak, toplumdaki şiddetin altında yatan yapısal nedenleri ortadan kaldırmak ve son olarak milislerin ortadan kaldırılması ve bu milis unsurlarını ve liderlerini de içeren sisteme entegrasyon için ekonomik ve sosyal programların uygulanmasının nasıl teşvik edileceği diğer bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Gerekli temelleri sağlayan bir 1 Francis Fukuyama, Devlet İnşası. 21. Yüzyılda Dünya Düzeni ve Yönetişim, Çev. Devrim Çetinkasap, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2005, s.14. 2 Roland Paris ve Timoth Sisk, Dilemmas of Statebuilding: Confronting the Contradictions of Postwar Peace Operations, London and New York: Routledge, 2007, s.8. 3 James Dobbins et.al, America's Role in Nation-Building: From Germany to Iraq, RAND Corporation, 2003, s.192. 4 Peter Halden, “Systems-Building before State-Building: on the Systemic Preconditions of State- Building”, Conflict, Security & Development, 2010, Vol. 10, No. 4, ss. 525-526. 7 kalkınma biçimi yoluyla ekonomik büyümenin temellerini atmak için ise ekonomik kurumların ve altyapının yeniden yapılandırılması için bir projenin bulunması ve dış ekonomik yardıma bağımlılık düzeyini azaltmak için ne tür çabaların sarf edilmesi gerektiği öne çıkmaktadır. Kısacası devletin yeniden yapılandırılması oldukça geniş bir yelpazede ele alınmaktadır. Bu bağlamda yeniden yapılandırmada bölge halklarının/kabilelerinin siyasal sistemde temsili meselesi, ekonomik yozlaşmanın önüne geçilmesi, yargı sisteminin bağımsızlığı ve ordu, istihbarat ve asayiş birimlerinden oluşan güvenlik güçlerinin bölgelerden ve kabilelerden ziyade devlete bağlı olması gibi konular ön plana çıkmaktadır. Neredeyse tüm bu hususlar, Afrika Boynuzu’nun istikrarını ciddi bir şekilde etkilemektedir. Çalışma, yukarıda belirtilen hususlarda bölgedeki karmaşık yapıyı anlamak, çözümlemek ve bazı çıkarımlarda bulunmaya yönelik analitik bir çerçeve ortaya koymaktadır. 2. ARAŞTIRMA SORULARI 1. Sömürgecilik döneminde sömürgeci güçlerin geride bıraktıkları yapılar post-kolonyal dönemde Afrika Boynuzu ülkelerine nasıl etki etmiştir? 2. Afrika Boynuzu’nda devletin yeniden yapılandırılmasında bölge ülkelerinin karşılaştıkları ve karşılaşabilecekleri sorunlar nelerdir? 3. Afrika Boynuzu’nda yer alan ülkelerin yapılarının ve dinamiklerinin benzerlikleri ve farklılıkları nelerdir? 4. Afrika Boynuzu’nda küresel ve bölgesel güç rekabeti devletin yeniden yapılandırılmasına etki etmekte midir? 5. Post-kolonyal dönemde Afrika Boynuzu ülkelerinde yönetişim, adalet, ekonomi ve güvenlik sektörleri ne durumdadır? 6. Afrika Boynuzu’nda devlet-toplum ilişkilerinin gelişiminde sömürgecilik nasıl etki etmektedir? 3. HİPOTEZLER Afrika Boynuzu’nda devletin yeniden yapılandırılmasında geçmişte yaşanan sömürgeciliğin bölgeye yönelik istikrarsızlaştırıcı etkileri günümüzde devam etmektedir. Sömürgecilik mirasının bulunduğu ülkelerde devletin yeniden yapılandırılması oldukça zorlayıcı bir süreç içinde yaşanmaktadır. Bu bağlamda çalışmanın ortaya koyduğu problemin çözümü için dört hipotez ortaya konmuştur. 8 Hipotez-1: Sömürgecilik mirasının etkisi altında olan devletler tam bağımsız hareket edemedikleri için devletin yeniden yapılandırılması süreci oldukça zorlu ilerlemektedir. Çalışmada test edilecek ilk hipotez çerçevesinde sömürgecilik geçmişi olan devletlerin yeniden yapılandırılması sürecinde öncelikli olarak sömürgeci bağlarından tam anlamıyla kurtulması gerektiğini savunacaktır. Bununla birlikte ülke içinde toplumsal dinamiklerin devreye girmesiyle devletin yeniden yapılandırılması konusunda güç paylaşımı ve iktidar konusunda mücadelelerin ortaya çıkması ile başarısız girişimler söz konusu olmaktadır. Hipotez-2: Sömürgecilik döneminde farklı sömürgeci güçlerin ve yönetimlerin kontrolünde olan toprakların post-kolonyal dönemde tek bir devlet çatısı altında birleştirilmesi devletin yeniden yapılandırılması karşısında başarısızlığa yol açma potansiyeline sahiptir. Bu hipotez çalışmanın ikinci bölümünde belirgin biçimde ortaya koyulmakta ve üçüncü bölümde güncel sorunlarla birlikte vurgulanmaktadır. Hipotez-3: Sömürgeci güçlerin oluşturduğu yapıların ve yönetim şekillerinin günümüzde devletin yönetim mekanizmasına yansımaları kaçınılmazdır. Bu hipotez, sömürgeci geçmişi olan devletlerin geneli açısından geçerlidir. Dolayısıyla çalışmanın cevap aradığı temel sorular bağlamında Afrika Boynuzu’nda bu hipotez test edilecektir. Hipotez-4: Sömürgecilik mirasına ek olarak günümüzde Afrika Boynuzu’nda küresel rekabet devletin yeniden yapılandırılması konusunda önemli bir risk unsurudur. Çalışma bir yandan bölge üzerindeki rekabet ve mücadelenin kırılgan devlet yapıları üzerinde olumsuz etkiler oluşturabileceğini; öte yandan bölge ülkelerinin yeniden yapılandırılması konusunda avantaj sağlayabileceğini savunmaktadır. 4. ARAŞTIRMANIN AMACI Çalışma, Afrika Boynuzu’nda devletin yeniden yapılandırılması sürecine etki eden süreçlerin olumlu ve olumsuz etkilerini ortaya koyarak günümüzde bölgede devletin yeniden yapılandırılma konusunda riskleri ve fırsatları analiz etmeyi amaçlamaktadır. Her ne kadar benzerlikleri olsa da farklı siyasal sistemlere, farklı kapasitelere, kurumsal yapılara ve entik unsurlara sahip olan bölge ülkelerinin devletin yeniden yapılandırılmasında tarihsel süreçte nasıl yapılar oluşturduğunu ve güncel sorunların bu yapıların önünde nasıl engel teşkil ettiğini açıklamaktadır. 9 5. METODOLOJİ, VAKA SEÇİMİ VE SINIRLANDIRMA Bu çalışmada, araştırma konusu veya sorusuyla ilgili verilerin sistematik olarak değerlendirildiği ve kullanıldığı belgesel araştırma üzerinden kolonyal ve post-kolonyal dönemler arasında devlet yapıları ve devlet-toplum modeli üzerinden karşılaştırmalı bir analiz ve vaka analizi yöntemi kullanılacak ve süreç takibine başvurulacaktır. Nitekim çalışmada kullanılan karşılaştırmalı vaka analizi toplumsal yapıları ve siyasal sistemleri birbirleriyle karşılaştırarak daha iyi anlamaya, gözlemlenen gerçekleri sınıflandırmaya ve politik düzenlilikleri anlamaya imkân vermektedir.5 En alakalı ve güncel verileri ortaya çıkarmak için kolonyal ve post-kolonyal süreçte devletin yeniden yapılandırılması üzerine ilgili akademik çalışmalara atıflarda bulunulacaktır. Bu çerçevede çalışmada kapsamlı bir literatür taraması yapılmış, araştırma sorularının yanıtlanması konusunda birincil ve ikincil kaynaklardan yararlanılmıştır. Çalışmada ele alınan ülkelerin resmi yetkilileri, kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşu (STK) temsilcileri ve vatandaşlarıyla yüzyüze ve çevrimiçi mülakatlar ve görüşmeler yapılmış, ayrıca söz konusu devletlerin ve uluslararası örgütlerin resmi verilerinden yararlanılmıştır. Araştırmada kullanılacak vaka analizi yöntemi, çalışmada modeli test etme fırsatı sağlamaktadır. Süreç takibi yöntemiyle seçilen vaka olarak Afrika Boynuzu’nda yaşanan süreci neden ve sonuçlar arasındaki bağlantıların kurulmasını incelemek mümkün olacaktır. Süreç takibi, “mekanizmaların gözlemsel vaka-içi etkilerini belirlemek veya teyit etmek amacıyla uygulanan çalışma prosedürüdür.”6 Aynı zamanda süreç yöntemi az sayıda vakada nedensellik ve zamansallık mekanizmalarını incelediğinden “Farklı Sonuç Doğuran En Benzer Vaka” ile etkili biçimde kullanılabilir. Çalışmada John Stuart Mill’in “Farklılık Yöntemi” metodu olarak da bilinen ve bağımlı değişkenin farklı sonuçlar ortaya koyabileceği en benzer vakaları seçtiği araştırma tasarımı olan “En Benzer Sistem Dizaynı” ya da “Farklı Sonuç Doğuran En Benzer Vaka” olarak bilinen tasarım kullanılmıştır.7 Nitekim farklı sonuç doğuran en benzer vaka seçimi ile ilgili literatürde 5 Ömer Göksel İşyar, Karşılaştırmalı Dış Politikalar: Yöntemler-Modeller- Örnekler ve Karrşılaştırmalı Türk Dış Politikası,2. Baskı, Bursa: Dora Yayıncılık, 2013, s.11. 6 Alexander L.George ve Andrew Bennett, Case Studies and Theory Development in the Social Sciences, Cambridge, Mass.: MIT Press, 2005, s.138. 7 Gisele De Meur ve Dirk Berg-Schlosser, “Comparing Political Systems: Establishing Similarities and Dissimilarities”, European Journal of Political Research, Vol. 26, No.2, 1994, s.199. 10 homojenlik, durumlar birbirine paralel ve analizde değiştirilebilecek özellikler olmalıdır.8 Bu bağlamda çalışmada Cibuti, Eritre, Etiyopya ve Somali seçilmiştir. Çalışmada sömürgeciliğin mirası bağımsız değişken olarak ele alınmaktadır. Vakaların tümü neredeyse sömürgecilik geçmişine sahip olmakla birlikte farklı sömürgeci güçler tarafından sömürgeleştirilmiştir. Ancak Etiyopya bu kapsamda diğer bölge ülkelerinden farklılık göstermektedir. 1935’te İtalya tarafından işgal edilen Etiyopya sömürge toprağı olmasa da İtalyan yönetimi altında tutulmuştur. Dolayısıyla sömürgeciliğin mirası Afrika Boynuzu ülkelerinin post-kolonyal dönemde devletin yeniden yapılandırılmasına etki etmektedir. Çalışmada devletin yeniden yapılandırılması bağımlı değişken olarak incelenecektir. Afrika Boynuzu’nda yer alan ülkelerin farklı sömürgeci güçler tarafından sömürgeleştirilmesi söz konusu olmuştur. Aynı zamanda sömürgeci güçlerin uygulamaları ve topraklardaki yönetim anlayışları, hukuk düzenlemeleri farklılıklar göstermiştir. Nitekim her vakanın benzer sömürgecilik geçmişleri olmasına rağmen sahip oldukları yapısal farklılıklar, sömürgeci güçlerin farklı yönetim anlayışları ve oluşturdukları farklı yapılar nedeniyle devletin yeniden yapılandırılması süreci farklılıklar içermektedir. Bu durum devletin yeniden yapılandırılması sürecinin başarılı ya da başarısız olma durumlarıyla birlikte ortaya çıkabilecek riskleri ve fırsatları da etkilemektedir. 6. LİTERATÜRDE DEVLET VE ULUS İNŞASI VE YENİDEN YAPILANDIRILMA Devletin yeniden yapılandırılmasından önce “devlet inşası” kavramının ortaya çıkışına bakıldığında, Francis Fukuyama’nın “State Building: Governance and World Order in the Twenty-First Century” kitabı ile 2003’te üniversitede vermiş olduğu derslere dayanarak hazırlaması ve bu kavramı kullanması söz konusu olmuştur. Genel olarak uluslararası sistemde karşılaşılan birçok sorunun temelinde zayıf ve başarısız devletlerin olduğunu ifade eden Fukuyama, bu sorunlara çözüm olarak ulus devlet teorisini biçimlendirerek 8 Ibid. 11 devlet inşasını çözüm olarak önermiştir. Ancak Fukuyama bu çalışmasında devlet inşasından bahsetmiş olup bu konunun toplumsal ayağına hiç değinmemiştir. Fukuyama’ya göre devlet inşası kadar ulus inşasın da önemli olduğuna değindiği çalışmasında ulus inşasının üç farklı aşamasına değinmiştir. Bu bağlamda ilk olarak çatışma sonrası süreçte yeniden yapılandırılan ülkelerin en baştan ve temelden yeniden yapılandırılması gerekmektedir. İkinci olarak, dış müdahalelerden sonra ayakta kalabilecek ve kendisini idare edebilecek devlet kurumlarının ve yapılarının oluşturulması gerekmektedir. Son olarak ise, zayıf devletlerin güçlendirilmesi gerekliliğine vurgu yapılmaktadır.9 Devlet inşası kavramı, 21. yüzyılın başlarında uluslararası barış inşasının merkezinde yer almaya başlamıştır. Bu kapsamda devlet inşası kavramı, istikrarlı bir barış sürecinin işlemesi konusunda siyasi ve ekonomik kurumların varlığına dayandırılan liberal barış fikrinin rehberliğinde uluslararası barış inşasının merkezi konumuna gelmiştir. Liberal kurumların eksikliğinin veya zayıflığının, silahlı çatışmaları tetikleyen azgelişmişliğin ve güvensizliğin ana nedeni olduğu mantığını takip eden Fukuyama öncülüğünde ana akım düşünce, devlet inşasını “yeni hükümet kurumlarının oluşturulması” olarak tanımlamıştır.10 Fukuyama, çalışmasında savaştan zarar görmüş ülkeleri veya harap olmuş toplumları çatışma öncesi statülerine geri döndürmek anlamına gelen yeniden yapılandırma ve yeni kurumların oluşturulması ve sürdürülebilir ekonomik büyümenin desteklenmesi olarak gördüğü kalkınma olarak devlet inşasının iki farklı faaliyet türünü içerdiğini ileri sürmektedir. Ulus inşası ile ile başladığı çalışmasında Fukuyama, ulus inşasının ilk aşamasını “çatışma sonrası yeniden yapılandırma” olarak ifade etmektedir. Bu kapsamda tez çalışmasında Afrika Boynuzu’nda yer alan Somali’yi örnek gösteren Fukuyama 1991’de iç savaşın yaşanması ve sonrasında Somali’de devletin çökmesi nedeniyle temelden başlayarak devletin yeniden yapılandırılması gerektiğini ifade etmektedir.11 Fukuyama’nın görüşüne benzer olarak Roland Paris ve Timoth Sisk, “Managing Contradictions: The Inherent Dilemmas of Postwar Statebuilding” adlı çalışmasında 9 Fukuyama, op.cit., s.128. 10 Ibid., s.14., Paris and Sisk, Ibid. 11 Fukuyama, Ibid. 12 devletin yeniden yapılandırılmasını, istikrarlı barış ve insani gelişmenin sağlanması için gerekli koşulları yaratmak için etkili ve meşru hükümet kurumları oluşturmak olarak tanımlamaktadır.12 Paris ve Sisk’in ele aldığı çalışmada çatışma sonrası süreçte devlet inşası, yerel ve uluslararası olmak üzere ele alınmıştır. Ayrıca güvenlik, ekonomi politik, kurumsal dizayn açısından zorlukları ve fırsatları ele alan çalışma Kosova, Irak, Kamboçya ve Afganistan örneklerini incelemiştir. Charles Call, “Building States to Build Peace? A Critical Analysis” adlı çalışmasında ifade ettiği üzere güçlü devlet kurumları barışı teşvik etmek için son derece gerekli olmaktadır. Aynı zamanda Call, devlet inşasının barışın önünde bir engel oluşturma potansiyeline sahip olduğunu da ifade etmektedir. Aynı zamanda Call, barış inşası için devlet meşruiyeti, devlet kapasitesi ve çatışma sonrası toplumdaki güvenlik ilişkilerine yönelik üç kritik işleve vurgu yapmaktadır. Ancak Call, devletlerin toplumun yararına olacak şekilde hareket etmekten ziyade belirli gruplar etrafında hareket ettiğinde barış ve kalkınma konularında sorunların yaşanmasının muhtemel olacağını ifade etmektedir.13 Devletin inşası veya yeniden yapılandırma sürecini yukarıdaki temellere göre belirleyen görüşlerin aksine James Dobbins, devlet inşasını, “istikrarlı bir barış ve sürdürülebilir bir demokratik sistem inşa etmek için bir çatışma veya savaş döneminden sonra silahlı kuvvet kullanımı” olarak tanımlayarak sürece farklı bir boyut katmaktadır.14 David Lake ise, “The Practice and Theory of US Statebuilding” adlı çalışmasında ABD’nin bu süreçteki tecrübelerini ve devlet inşa sürecine katkıları konusunda dış faktörlerin rolünü ele almaktadır. Bu çalışmada 1890’lı yıllardan itibaren üç devlet inşası modelini inceleyen Lake, modellerin her birini farklı bir politik teoriye göre oluşturmuştur. Bu kapsamda Soğuk Savaş’ın sonuna kadar geliştirilen ve kullanılan ilk model reelpolitik olarak öne çıkmaktadır. Lake, reelpolitik model ile istikrarlı yapıda olan devletlerin inşasını vurgulamakta ve ABD’nin jeopolitik ve ekonomik çıkarları yerel halkın çıkarlarından daha öncelikli olarak değerlendirmektedir.15 İkinci modelinde ise 1990 sonrası dönemde “Yeni Dünya Düzeni” söyleminde liberalizme dayalı model ortaya çıkmıştır. İkinci 12 Paris and Sisk, Ibid. 13 Charles Call, “Building States to Build Peace? A Critical Analysis”, Journal of Peacebuilding and Development, Vol.4, No.2, 2008, s.60. 14 James Dobbins, “America's Role in Nation-building: From Germany to Iraq”, Global Politics and Strategy, Vol. 45, No. 4, 2008, s. 87. 15 David Lake, “The Practice and Theory of US Statebuilding”, Journal of Intervention and Statebuilding, Vol. 4, No. 3, 2010, s.257-258. 13 modeli demokratik kurumlar oluşturarak ve ekonomik reformlara öncülük ederek gelişmekte olan ülkeler için geniş bir kamu desteği sağlamaya çalışmıştır. Lake’in üçüncü modeli ise toplumlara güvenlik ve temel kamu hizmetleri sağlanarak yeni devletler için meşruiyet inşasını amaçlamış olup bu model Afganistan ve Irak’ta test edilmiştir.16 Devlet inşasına ilişkin bu kurumsal anlayışta, dış aktörlerin sorumluluğu temsili demokrasiyi ve özel piyasaya dayalı bir ekonomiyi kapsayan geniş bir yelpazede kurumsal mimariyi oluşturmaya yardımcı olmaktır. Bu bağlamda anayasanın oluşturulması, seçimlerin sağlıklı biçimde gerçekleştirilmesi, yargı ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir adalet sisteminin oluşturulması ve tarafsız ve bağımsız medya kurumlarının oluşturulması temsili demokrasiye yönelik; özel mülkiyet, finansal kurumlar ve piyasada rekabet kurallarının oluşturulması ekonomiye yönelik olarak öne çıkan faaliyetler olmaktadır. Nitekim kurumsal yapılanmayı bürokratik kapasiteyi iyileştirmenin teknik bir süreci olarak kavramak için bilimsel çalışmalar yapılmaktadır.17 2000’li yıllarda devlet inşası konusu bağlamında egemen olan kurumsalcı yaklaşım, devlet inşası sürecini apolitik bir gelişim süreci olarak ifade etmektedir. Ayrıca devlet inşası, ulus devlet inşası paradigmasının arka planına ve ulus devlet paradigmasının siyasi bir topluluk oluşturma konusundaki ilgisine karşı gelişim göstermiştir. Nitekim Fritz ve Menocal’e göre ulus inşası, “genellikle etnik, mezhepsel veya toplumsal farklılıkların üstesinden gelmek ve alternatif kimlik ve sadakat kaynaklarına karşı koymak için ortak bir kimlik ve ortak kader duygusu inşa etme sürecidir".18 Dolayısıyla toplumsal yapının çeşitli yönlerini ele alan bu gündem, yeniden yapılandırma üzerine çok sayıda araştırma konusuna ön ayak olmuştur. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemin başlarında kavram olarak yeniden yapılandırma, “varlıkların ve altyapı koşullarının, düşmanlıkların patlak vermesinden önce bulundukları aynı veya benzer duruma geri getirilmesi” olarak ifade edilmektedir.19 16 Inass Abdulsada Ali, Sana Kadhim Qati ve Batool Hussain Alwan, “Leadership and Post-Conflict State Rebuilding: Iraq after 2003Case Study”, Campos en Ciencias Sociales, Vol. 8, No. 2, 2020, s.357. 17 Nicole Ball, “The Challenge of Rebuilding War-Torn Societies”, Turbulent Peace: The Challenges of Managing International Conflict, Ed. Chester A. Crocker, Fen Osler Hampson and Pamela Aall, Washington: United States Institute of Peace Press, 2001, s.720. 18 Verena Fritz ve Alina Menocal, “Understanding State-building from a Political Economy Perspective: An Analysis and Conceptual Paper on Processes, Embedded Tensions and Lessons for International Engagement”, Overseas Development Institute, 2007, s.15. 19 Amitai Etzioni, “Reconstrucion: An Agenda”, Journal of Intervention and Statebuilding, Vol. 1, No. 1, 2007, s.27. 14 Daha geniş anlamda yeniden yapılandırma kavramı kalkınma kavramı ile birlikte ele alınabilmektedir. Nitekim Brinkerhoff, istikrarlı bir barış ortamının sağlanması için gerekli olan yeniden yapılandırmanın hedeflerini, meşruiyeti yeniden tesis etmek, güvenliği yeniden tesis etmek ve etkinliği yeniden yapılandırmak olarak tanımlamaktadır. Ayrıca bu hedefler, fiziksel altyapının rehabilitasyonu, yeni siyasi kurumların tasarımı, güvenlik sektörü reformu, makroekonomik istikrar, sosyal sektör reformu, uzlaşma ve psikososyal dâhil olmak üzere farklı önceliklere sahip, bağlama bağlı bir dizi süreçle takip edilmektedir.20 Daniel Allen’a göre ise, hem devlet inşası hem de savaş sonrası yeniden yapılanma üzerine söylemler, ulus inşa sürecinden ayrı olarak devlet kurumlarının yeniden yapılandırılmasının sınırlamalarını kabul etmede aynı yönde hareket etmiştir. Devlet inşası, ulus inşası ve yeniden yapılandırma kavramları yönetişim, devlet olma ve siyasi topluluk konularının çatışmayı yeniden ortaya çıkardığı bağlamda ve güvenlik ile bölgesel ve küresel düzen için bir tehdit oluşturma potansiyelinin görüldüğü yerlerde devlet ve toplumun yeniden yapılandırılması için kullanılmaktadır.21 Birleşmiş Milletler ise ulus inşasını, “bir savaş döneminden veya diğer tür karışıklıklardan çıkan ülkelerde sivil düzeni ve hükümet işlevlerini kurma süreci” olarak tanımlamaktadır. BM’ye göre ulus inşa sürecinde gerekli olan sosyal uyumu ve hoşgörüyü, özellikle de otoritelere güvensizliğin yüksek olduğu, daha önce kapalı, totaliter sistemlerin vatandaşları arasında geliştirmek oldukça zor olmaktadır. Bununla birlikte BM, ulus inşa sürecinde başarılı olabilmek için en az on yıla ihtiyaç olduğunu da belirtmektedir. Öte yandan özellikle çökmüş devletlerde yeniden yapılandırılma sürecinde istikrarın önemini vurgulayan BM, bireylerin kendilerini kişisel olarak güvende hissettiklerinde, bir ulusu yeniden ayağa kaldırmak için gerekli olan günlük yaşam alışkanlıklarına devam edeceklerini ifade etmektedir. Güvenliğe ek olarak ekonomik yapıların yerinde olması ve sağlıklı işlemesi ile yerel halkın yabancı barış güçlerine 20 Derich W. Brinkerhoff, “Rebuilding Governance in Failed States and Post-conflict Societies: Concepts and Cross- cutting Themes”, Public Administration and Development, No.25, 2005, s.3. 21 Daniel Allen, “New Directions in the Study of Nation-building: Views through the Lens of Path Dependence”, International Studies Review, Vol.12, No.3, 2010, s.414. 15 saldırmak veya ülke içinde düşman olarak gördükleri kesime saldırmak veya kin beslemek yerine kendi hayatlarına odaklanacaktır.22 Bu bağlamda literatürdeki temel çalışmalar doğrultusunda genel olarak Afrika Boynuzu’nda yer alan ülkelerin tümü devletin yeniden inşası kapsamında değerlendirilmemiş olup genel olarak Somali’de devlet-inşası üzerinden çalışmalar gerçekleşmiştir. Dolayısıyla bu çalışma devletin yeniden yapılandırılması kapsamında Afrika Boynuzu ülkelerini adalet, yönetişim, güvenlik ve ekonomi konularında ele alarak literatüre katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Zira Afrika Boynuzu’nda Cibuti ve Eritre’de uzun yıllardır aynı yöneticilerin iktidarda olmaları dolayısıyla devlet-toplum ilişkisinde sorunların ve karşılıklı güvensizliğin olması söz konusu olmaktadır. Literatürdeki çalışmalarda devlet ve ulus inşası konularında ne kadar fazla kaynak olsa da Afrika Boynuzu’na yönelik yeterli kaynak bulunmamaktadır. Öte yandan literatürdeki çalışmaların genelinde devlet-toplum ilişkisi göz ardı edildiğinden devletin kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesi konusunda tabandan tavana yapılandırma mı yoksa tavandan tabana yapılandırma mı yapılacağı süreç içinde önem arz etmektedir. Bu çalışma kapsamında Afrika Boynuzu’nda devlet-toplum ilişkilerini anlamak ve desteklemek için literatüre katkı sağlamak amacıyla tabandan tavana bir yaklaşım benimsemenin kurum oluşturmaya yönelik daha kapsayıcı, etkili ve sürdürülebilir bir yaklaşım olduğu ifade edilmektedir. Ancak özellikle Cibuti ve Eritre’deki yönetimler ile Somali ve Etiyopya’daki yapılar nedeniyle devletin yeniden yapılandırma süreçleri farklılıklar barındırmaktadır. Nitekim ulus inşası, devlet inşası ve yeniden yapılandırılma birlikte düşünüldüğünde örnek olarak Etiyopya ve Somali dikkate alınacak olursa, Etiyopya’da devlet kurumlarının daha sağlam olduğu ancak bir üst kimlik sorununu olması durumu ile karşılaşılmaktadır. Somali’de ise her ne kadar ülke içinde kabilelerin zaman zaman devletin önüne geçmesi söz konusu olsa da Somalililerin bir ulus kimliğine sahip olması ancak devletin zayıf ve oldukça kırılgan olması durumu söz konusudur. Bu kapsamda Somali ve Etiyopya’da devletin yeniden yapılandırılmasında aynı süreçlerin uygulanması 22 Esther Pan, “United Nations: Nation-Building”, Council on Foreign Relations, 07.02.2005, https://www.cfr.org/backgrounder/united-nations-nation-building , E.t. 10.04.2022. https://www.cfr.org/backgrounder/united-nations-nation-building 16 farklı sonuçlar doğurabilecek ve aynı başarıya ulaşamayacaktır. Aynı durum farklı dinamiklere sahip olan Eritre ve Cibuti için de geçerli olmaktadır. 17 İKİNCİ BÖLÜM TEORİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE: DEVLET-TOPLUM MODELİ VE DEVLETİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI 18 1. DEVLET-TOPLUM İLİŞKİLERİ MODELİ Joel S. Migdal’ın önerdiği “Toplumdaki Devlet” (State in Society) olarak anlamlandırdığı model, toplumu ikili bir yapıdan ziyade sosyal organizasyonların bir karışımı olarak açıklamaktadır. Devlet fikrini içeren çeşitli oluşumlar tek başına ya da birlikte hayatta kalma stratejileri sunmaktadır. Stratejiler arasında bireysel seçim, maddi teşvik ve baskı gruplarının sosyal hayatın nasıl sıralanması gerektiğine dair sembollerin ve değerlerin kullanılmasına dayanmaktadır. Bu semboller ve değerler, toplumdaki sosyal kontrol biçimlerini güçlendirmekte ve yeni toplumsal yaşam biçimlerini önermektedir. Bu mücadele her toplumda devam etmektedir. Toplumlar, durağan oluşumlar değildir. Ancak sürekli olarak toplumsal kontrol üzerindeki mücadelelerin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadırlar. Migdal, devleti toplumdan bağımsız olarak görmemekte ve her ikisini iç içe geçmiş bir yapı olarak düşünüp bu durumu “toplumdaki devlet” olarak adlandırmaktadır.23 Migdal’a göre devlet aileler, siyasi partiler, uluslararası şirketler, dini ve etnik gruplar, STK’lar vasıtasıyla topluma çeşitli kollardan bağlanmıştır.24 Bazı durumlarda devlet fikri, toplumdaki birçok kuralı oluşturabilir ve uygulayabilir.25 Ya da otoritenin bir kısmını dini kurumlar ya da piyasa gibi diğer mekanizmalara devretmeyi seçebilir. Bununla birlikte sosyal kuruluşların strateji sunma ve oyunun farklı kurallarını önerme konusunda ilişki kurdukları başka toplumlar da bulunmaktadır. Bu kapsamda sosyal kuruluşlar, farklı toplumlar ile ilişki kurmaları dolayısıyla karmaşık yapıda olarak nitelendirilmektedir. Nitekim bu karmaşıklık nüfusun kontrolü için aktif mücadele edilen bir çatışma ortamı ile birlikte değerlendirilmektedir. Bu bağlamda devlet, kendi parçalarının birbiriyle mücadele ettiği çatışma ortamının bir parçası olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla savaşlar veya çatışmalar toplum içinde bölgelere göre etnik gruplarla, dini gruplarla ya da aileler/klanlar ile yaşanabilmektedir.26 1980'lerde bu tarz mücadelelerin belirgin olduğu birçok Üçüncü Dünya toplumunda, devletler kural koyma gücünü koruyan ve destekleyen birçok sosyal örgütle karşı karşıya kalmıştır.27 Aileler, klanlar, çok uluslu şirketler, kabileler ve siyasi partiler çatışma 23 Joel S. Migdal, State in Society: Studying How States and Societies Transform and Constitute One Another, Washington: Cambridge University Press, 2001, s.48. 24 Joel S. Migdal, Strong Societies and Weak States: State-Society Relations and State Capabilities in the Third World, Princeton: Princeton University Press, 1988, s.36. 25 Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, 10.Baskı, Bursa: Aktüel Yayınevi, 2021. 26 Migdal, State in Society…, op.cit., s. 50. 27 Arı, op.cit., ss.477-490. 19 ortamına aktif olarak katılan gruplar olarak yer almaktadır. Nitekim çok cepheli çatışma ya da savaşlar, devletin gücünü kolayca zayıflatıp devleti devirebilecek niteliktedir.28 15. ve 16. yüzyıllardan itibaren modern devletler diğer tüm mevcut siyasi biçimlere karşı büyük meydan okumalar ortaya koymuşlardır.29 Modern devletlerin savaş ve diğer amaçlar için kaynakları harekete geçirme ve organize etme konusundaki avantajı diğer siyasi varlıkların hayatta kalmasının sorgulanmasına yol açmıştır. Sadece devletin kurumsal kapasitesini geliştiren toplumlar, diğer devletler tarafından işgal edilmeye ve yok edilmeye direnme şansına sahiptir. Devletin kural koyucu etki alanını genişletme konusundaki temel motivasyonu, sınırlarının dışındakilerin oluşturduğu tehditleri atlatmak için yeterli nüfuza sahip olmaktır.30 Bir devletin hayatta kalma yeteneği, liderlerinin örgütsel yetenekleri, nüfusunun büyüklüğü, mevcut ve potansiyel maddi kaynakları ve daha büyük uluslararası yapılandırmalar dâhil olmak gibi faktörlere dayanmaktadır. Avrupa’da ilk modern devletlerin ortaya çıkmasında devletlerin büyümesi üç temel doktrin çerçevesinde gerçekleşmiştir. Bunlar, devleti ayakta tutan ve güvenliğini sağlayan bir ordu, vergi toplama mekanizması ve adil yargılama süreci için mahkemelerin varlığının ve yetkilerinin genişletilmesi şeklindedir.31 Adalet ve yargı sisteminde geleneksel ya da feodal yasanın yerine devlet hukukunun getirilmesi, toplum içindeki bireylerin devletin yerel yöneticilerinin direktiflerinden ziyade kendi hür iradeleri ile davranmaya teşvik etmede temel unsur olarak öne çıkmaktadır. Diğer bir ifadeyle mahkemeler, asayişi sağlayan kolluk kuvvetleri ve kurumda görev yapan bürokratlar ile birlikte, sosyal kontrolü devlete kaydırmak için gerekli bir mekanizma görevi görmektedir. Devlet liderlerinin başarılı olabilmesi için mahkemelerin, güvenlik kurumlarının ve diğer kurumların tek bir düzen içinde faaliyet göstermesi zaruridir. Bu kurumlarda bulunan memurların konumlarını kullanarak devlet otoritesini zayıflatıcı faaliyetlerde bulunmasının önlenmesi ve üst düzey yöneticilerin emirlerinin takip edildiği bir kurum inşa edilmesi de oldukça önemlidir. Bunlarla birlikte halkın güçlü bir orduya 28 Migdal, State in Society…, op.cit. s.50. 29 Stephen Orvis and Carol Ann Drogus, Introducing Comparative Politics, Chapter 2: The Modern State, CA: CQ Press, 2014, s.37. 30 Migdal, State in Society…, loc.cit. 31 Christopher Peirson, The Modern State (Second Edition), London: Routledge, 2004, s.26. 20 hizmet etmesi ve orduyu finansal yönden desteklemesi için seferber edilmesi, vergi ve yargı mekanizmalarının düzgün işlemesi ile mümkün olmaktadır.32 Sosyal kontrolün arttırılabilmesi için güvenlik ve devlet kurumlarının nitelikli bir şekilde oluşturulması gerekmektedir. Yüksek seviyeli sosyal kontrol ile devletler nüfuzlarını etkin bir şekilde seferber ederek önemli bir güç kazanabilirler. Devlet, toplumu için tercih ettiği kuralları belirlerken diğer sosyal gruplardan özerklik kazanabilmektedir. Bu kuralları oluşturmak için karmaşık, koordineli bürolar kurabilir ve diğer grupların devlet kurallarının uygulanmasını engellemediğinden emin olmak için toplumdaki zorlayıcı araçları tekelinde tutabilir. Artan sosyal kontrol düzeyleri uyum, katılım ve meşruiyet olmak üzere üç düzeyde ortaya konmaktadır.33 Uyum En temel düzeyde devletin gücü, toplumu üzerindeki etkisi ve yaptırım gücü ile ölçülmektedir. Bu kapsamda en temel yaptırımlar genellikle kolluk kuvvetleri ile sağlanır. Dolayısıyla yerel güvenlik güçlerini kimin kontrol ettiği, bir toplumda sosyal kontrolün dağılımı hakkında fikir vermektedir. Öte yandan diğer kaynakların ve hizmetlerin dağılımını kontrol etme konusu da devlet-toplum ilişkisinde uyum derecesini belirlemektedir. Devlet-toplum arasında karşılıklı etkileşim ve ilişki bulunmaktadır.34 Toplum tümüyle devletin etrafını sarmış vaziyette olduğundan devlet toplumdan ayrı, özerk ya da soyut bir yapı olarak düşünülemez. Dolayısıyla devlet ve toplumun uyum içinde hareket etmesi gerekmektedir.35 Toplum ile uyumlu olmayan devlet yapısı toplumsal aktörlerin harekete geçmesi ile kurumsal işlerliği yavaşlatabilme gücüne sahiptir.36 Katılım Devlet-toplum ilişkilerinde uyumun yanı sıra katılım da önemli bir yere sahiptir. Nitekim devlet liderleri genellikle uyumdan daha fazlasını aramaktadır. Aynı zamanda, devlet, 32 Owen M. Fiss, “The Limits of Judicial Independence”, The University of Miami Inter-American Law Review, Vol. 25, No. 1, Fall, 1993, s.57. 33 Migdal, State in Society…, loc.cit. 34 Migdal, Strong Societies..., op.cit., s.48. 35 Ai Guo Han, “Building a Harmonious Society and Achieving Individual Harmony”, Journal of Chinese Political Science, Vol. 13, no. 2, 2008, s.149. 36 Migdal, State in Society..., op.cit.s.51. 21 kurumsal bileşenlerinde özel görevler için nüfusu organize ederek gücünü konsolide etmektedir. Örneğin, liderler köylülerin devlet kooperatifine veya yetkisiz ilaç üretip satanlar yerine kendisinin lisans verdiği ve yetkili kıldığı kliniklerin ürün satmalarını sağlayabilir.37 Kısacası devlet sağlıktan, sosyal hizmetlere; eğitimden, güvenliğe birçok konuda kendisinin izin ve yetki verdiği kuruluşlar aracılığı ile topluma hizmet etmeyi amaçlamaktadır. Aksi durumda devletin merkezi otoritesinin zayıflaması ve devlet içinde devlet gibi kurumların varlık göstermesi söz konusu olacaktır. Bu durumda toplumun tümünün yönetim sürecine katılımı söz konusu olmayarak devletin zayıflaması ve zaman içinde parçalanması söz konusu olabilmektedir. Meşruiyet Devletin gücünü belirleyen en önemli faktör olan meşruiyet, uyum ve katılımdan daha kapsayıcıdır. Meşruiyet, toplumun büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmeyi ve kuralların toplum tarafından benimsenmesini gerektirmektedir.38 Uyum ve katılım, bireyler tarafından bir dizi ödüle ve yaptırıma karşı pratik bir cevap olabilirken; meşruiyet, ödüllerin ve yaptırımların içerdiği sembolik bileşenin kabul edilmesi anlamına gelmektedir. Kısacası meşruiyet, belirli bir sosyal düzenin genel tarafından kabulüdür.39 Toplum ile birlikte hareket etmeyen ve toplumla arasında etkileşim olmayan devlet, sorumluluklarını yerine getirmede başarısızlığa uğrayacak ve toplumu karşısına alacaktır.40 Bu kapsamda toplumu karşısına alan bir devlet meşruiyet sorunu ile yüzleşmek durumunda kalacaktır. Dolayısıyla bir devlet, ne tür yönetime sahip olursa olsun toplum desteğine ihtiyaç duymaktadır.41 Çatışma ortamında devletin gücü, devletin kurumsal yapılanmasının sosyal kontrolüne bağlıdır. Sosyal kontrol ne kadar güçlü olursa, devlet liderleri hedeflerine ulaşmak için daha fazla uyum, katılım ve meşruiyet kartlarını kullanılabilir. Ancak bazen ülke içerisinde devlet örgütlenmesi dışında farklı örgütlenmelerin liderleri devletin üstünlük iddiasını reddedebilmekte ve sosyal kontrol isteyebilmektelerdir. Nitekim bu örgütlenmeler toplumsal yaşamın ve kuralların nasıl olması gerektiğine yönelik farklı bir 37 Ibid, s.52. 38 Ian Hurd, “Legitimacy”, Princeton University, https://pesd.princeton.edu/node/516 , E.t. 22.12.2020. 39 Migdal, State in Society..., loc.cit. 40 Stein Sundstøl Eriksen, “'State failure' in theory and practice: the idea of the state and the contradictions of state formation”, Review of International Studies, Vol. 37, No. 1, 2011, s.233. 41 Joel S. Migdal, Strong Societies.., op.cit.,.s.36. https://pesd.princeton.edu/node/516 22 öneri sunarak yerel aktörleri koruyup güçlendirmek için uyum, katılım ve meşruiyet kartını kullanabilirler. Aynı zamanda diğer örgütlenmelerin liderleri devlet memurları olabilmekte ya da mevcut memurlarla iş birliği yapabilmektelerdir. Devletlerin tamamen tutarlı kuruluşlar olarak hareket edeceğine dair bir garanti bulunmamaktadır. Gerçek devlet uygulamaları, çelişkili sosyal kontrol biçimlerini destekleyebilir.42 2. DEVLET VE BİRBİRLERİYLE BAĞLANTILI TOPLUMLAR Üçüncü Dünya’nın bazı bölgelerinde, devlet liderlerinin ülkelerinin geniş alanlarında otoritelerini tesis edememesi söz konusu olabilmektedir. Migdal’ın “Toplumdaki Devlet” adlı kitabında ortaya koyduğu tez, devletlerin kapasitesinin özellikle sosyal politikaları uygulama ve halkı seferber etme yeteneğinin toplumun yapısıyla ilgili olduğudur. Devlet üstünlüğünün engelleriyle karşı karşıya kalan devlet liderlerinin etkisizliği ev sahiplerinin, patronların, zengin köylülerin, klan liderlerinin, ağaların, efendilerin, kabile reislerinin çeşitli sosyal örgütleri aracılığıyla ortaya koydukları direnişle karşı karşıya kaldıkları toplumların doğasından kaynaklanmaktadır. Devletlerin yalnızca bir kısmı olan sosyal yapıları anlamadan, Üçüncü Dünya'da devlet yeteneklerinin anlaşılması mümkün değildir. Devlet liderlerinin otoritelerini yayma arayışındaki büyük engellerle karşı karşıya kaldığı ülkelerde, birçok yapının sosyal yaşamın nasıl düzenlenmesi gerektiği konusunda birbirleriyle çelişmekte olduğu bir sosyal ortam söz konusudur. Soğuk Savaş dönemi dikkate alındığında birçok Üçüncü Dünya ülkesinin toplumdaki sosyal kontrolden ziyade merkezîleşmede ve dağılımda hem Batı hem de Doğu bloğundaki durumundan farklı olduğu görülmektedir. Hem bu tür toplumlar hem de merkezîleşmiş ve daha dağınık olan toplumlar “güçlü” olarak kabul edilmektedir. Zira bu tür toplumlarda genel kontrol seviyesi yüksektir. Toplumda piramitsel yapı, piramidin zirvesinde sosyal kontrolü yoğunlaştırırken; diğer sosyal kontrolde ise oldukça özerk sosyal kurumlar aracılığıyla yayılır.43 Her iki tür, genel sosyal kontrol seviyesinin düşük olduğu “zayıf” toplumlardan farklıdır. Ancak ikincisi, felaket olaylarının ardından ortaya çıkmıştır. Doğal afet, savaş ve diğer olağanüstü durumlar, toplumlardaki genel sosyal 42 Ibid. 43 Michael Mann, The Sources of Social Power: The Sources of Social Power: Vol. 1, A History of Power from the Beginning to AD 1760, 1st Edition, London: Cambridge University Press, 1986, s.10. 23 kontrol düzeyini, sosyal örgütlerin liderlerinin elinden ödüller ve yaptırımlar alarak veya yeni açılımlarla yüz yüze gelmeyecekleri için sundukları hayatta kalma stratejilerini oluşturarak büyük ölçüde azaltabilir. Tablo-1 toplum türlerini, uygulanan sosyal kontrolün dağılımını ve dağılımına göre farklılaştıran bir matris sunmaktadır. Tablo-1: Devlet ve Toplumun Sosyal Kontrolü DEVLET TOPLUM Güçlü Zayıf Güçlü - Dağınık (Sierra Leone) Zayıf Piramitsel (Fransa, İsrail) Anarşik (Çin, 1939-1945; Meksika, 1910-1920) Kaynak: Migdal, Strong Societies and Weak States…, s.35. Güçlü Üçüncü Dünya toplulukları, yeterli teknik kaynaklara, yönetimsel yeteneklere ve kişisel bağlılığa sahip devletler tarafından şekillendirilecek bir unsur olmaktan ötedir. Her ne kadar küçük akraba gruplarından büyük kabilelere ve etnik gruplara kadar uzanan örgütler kümesi, çağ dışı olarak görülmesine rağmen, devlet politikalarının etkisi altında ve hatta kentleşmenin ve sanayileşmenin artmasından sonra bile basitçe parçalanmamıştır.44 Bu grupların ve güçlü grup liderlerinin azmi ve tavırları zaman zaman devletin karar alma mekanizmasındaki yetkilileri kızdırabilmektedir. Bir bütün olarak Üçüncü Dünya toplumları için, bazı önemli ortak değerler ve anılar, sosyal kontrolü destekleyen sembolik yapılandırmanın temellerini oluşturmaktadır. Bunların çoğu kolonyal uygulama sırasında gelişmiştir. Paylaşılan bu deneyimler, toplumda yayılan radikal biçimde farklı inanç gruplarının yanında kaybolmuştur. Bu toplumların sınırları çok belirsiz ve değişken olabilir.45 Klanlar, kabileler, dilsel gruplar, etnik gruplar gibi çeşitli alt birimlerdeki paylaşılan hatıraların ve çeşitli alt birimlerdeki inançların gücü, Üçüncü Dünya’daki birçok toplum için merkezîleşmeden oldukça farklı bir unsur ortaya koymaktadır. Birçok Üçüncü Dünya topluluğu bir örümcek ağı kadar dayanıklıdır. Bu topluluklardan biri ağın bir köşesini uzatabilir. Örümcek ağının geri kalanı, tıpkı merkez şeritlerini kopardıktan sonra ağın varlığını sürdürmesi mümkündür. Parçalar arasında bağlantılar olmasına ve bazı kısımlar diğerlerinden belirgin olarak daha 44 Suzanne Berger, Michael J. Piore, Dualism and Discontinuity in Industrial Societies, Cambridge: Cambridge University Press, 1980. 45 Anthony Giddens, The Nation-State and Violence (Contemporary Critique of Historical Materialism, Vol. 2), CA: University of California Press, 1985,Chapter 1. 24 önemli olmasına rağmen, çoğu zaman tek bir parça, bütünün varlığına tamamen bırakılmamaktadır. Devlet liderlerinin birçok Üçüncü Dünya ülkesinde sosyal kontrolü sağlamada yaşadığı zorluklar, bu tür toplumlardaki devletlerle ilgilidir. Batı toplumu da dâhil olmak üzere her toplum, çok sayıda inanç ve anı dizisine sahiptir. Bununla birlikte, bir bütün olarak ele alınan birçok Üçüncü Dünya toplumundaki çeşitlilik, diğer toplumlarla karşılaştırıldığında çarpıcı olmaktadır. Birbirleriyle bağlantılı toplumlar, oldukça özerk sosyal organizasyonların bir karışımına ev sahipliği yapmaktadır.46 3. DEVLET OTORİTESİNİN SINIRLARI Migdal’ın 2001’de yazdığı “State in Society” (Toplumdaki Devlet) adlı eserinde devletlerin ve toplumların birbirini nasıl oluşturduğu açıklanmaktadır. Migdal’ın “toplumdaki devlet” yaklaşımı, devleti ve toplumu birbirine karşı çıkaran görüşlerin aksine devlet-toplum arasındaki ilişkilerin karşılıklı olarak dönüştürücü doğası ilkesine dayanmaktadır. Migdal, bu yaklaşımında karşılıklı etkileşim sürecinde devletin gerçek uygulamaları ve devlet imajı olmak üzere iki temel kavrama işaret etmektedir. Devlet imajı, büyük ölçüde kültürel bir oluşum etrafında dönen algısal bir süreçle ilgiliyken; devletin gerçek uygulamaları, devlet-toplum arasında var olan sosyal sınırlar sorununu gündeme getirerek devlet aygıtlarının topluma dâhil olmasını ifade etmektedir. Bu noktada devlet-toplum arasındaki sosyal bağlılığın dinamiklerinin oldukça önemli olduğu görülmektedir. Devlet-toplum arasındaki ilişkiyi anlama konusunda Migdal, devletin geleneksel teorilerinin, genellikle itaat problemiyle ilgilendiğini öne sürmektedir.47 Modern devlet, yapısal aygıtlarına (parlamentolar, bürokrasiler ve adli sistemler vb.) odaklanma eğilimindedir. Bununla birlikte, mevcut durumda modern devletin toplumda varsayılan egemenliği ve dışsal konumu, paradoksal olarak devletin diğer sosyal gruplarla olan ilişkisi nedeniyle zayıflatılmış bir durumdur. Modern devlet anlayışı, geleneksel teorilerin aksine pratikte ortaya çıkmasından dolayı devletin dinamiklerini kendi içinde ve toplum içinde yakalamaya çalışmaktadır.48 46 Migdal, Strong Societies...,op.cit., s. 37. 47 Migdal, State in Society..., op.cit., s. 231. 48 Ibid, s.232. 25 3.1. Devletin Unsurları Olarak İmaj ve Uygulamalar Migdal'ın “toplumun egemen ve özerk, birleşik ve merkezî yapıda olan tek merkezi” olarak algılanması devletin imajıyla ilgili olarak ortaya çıkan durumu ifade etmektedir.49 Devletin “baskın ve tek bir merkez” olarak algılanması, devleti toplumdan ayırmakla kalmamakta ve bununla birlikte toplumun üstünde bir yere konumlandırmaktadır. Bireyleri ve toplumun genel çıkarlarını temsil eden devletin sadece belli çıkarları temsil eden toplum içinde yer alan aktörlerle arasına mesafe koyabilmektedir. Migdal, devletin kendisini “tek merkez” olarak pekiştiren ve devletin “merkezî eğilimlere” sahip olduğunu ifade etmektedir. Buna uygun şekilde tek merkez olarak hareket eden devletin normlarının, değerlerinin ve varsayımlarının nasıl gerçekleştiğini açıklamaktadır.50 Devlet imajı dikkate alındığında, devleti birleştiren fikirler, inançlar ve değerler “devletin tuğlalarını birbirine bağlayan harç” olarak ortaya çıkmaktadır.51 Bürokrasi ve yönetimin günlük uygulamalarında, devlet imajı desteklenebilmekte, etkisiz hale getirilebilmekte veya zayıflatılabilmektedir.52 Politikaların gerçekleştirilmesine yönelik uygulamaların yanı sıra, devlet ile diğer toplumsal aktörler arasındaki sosyal ayrımı güçlendirmeye ve doğrulamaya hizmet eden törenler ile birlikte gösteriler ve açılış törenleri gibi farklı devlet uygulamaları da bulunmaktadır.53 Toplum içinde devletin karşılıklı olarak dönüştürücü yapısı, devlet-toplum diyalektiğini anlamak için çok önemli bir unsur haline gelmektedir. Bu sosyal sınırların devlet-toplum ilişkilerinin dinamiğinde nasıl ortaya çıktığı sorusu, koalisyonların, ittifakların, barınma yerlerinin ve muhalif bölgelerin ve bu karşılıklı anlaşmaların içinde yer alan direniş bölgelerinin oluşmasının politik zorunlulukları ile ele alınmaktadır. Devlet-toplum birbirinden ayırt edilemez değildir. Aksine ayrı varlıklar olarak, karşılıklı angajmanları ve eklemlenme mantıkları ile birbirleriyle temas halindelerdir. 3.2. Devletin Sosyal Sınırları Migdal’a göre sosyal sınır, devlet-toplum arasındaki ilişkilerin yeniden çizildiği ve yeniden yapılandırıldığı biçimlendirici bölgeleri belirleme aracıdır. Devletin 49 Ibid, s.16-17. 50 Ibid, s.237. 51 Ibid, s.239. 52 Ibid, s.18 53 Ibid. 26 koalisyonlar, ittifaklar, barınma ve diğer sosyal güçlerle direnişe girme pratiklerinde ortaya çıkan bu sınırlar, devlet uygulamalarının devlet imajını güçlendirmek veya çelişmek ve etkisizleştirmek için hizmet edebileceği ölçüde koşulludur. Devlet imajı tekil bir ahlâk anlamına gelse de doğru davranışın ne olduğuna dair bazı sorunlar da yaşanabilmektedir. Migdal’ın yaklaşımı, kamu ve özel sektörün bir fonksiyonu olarak, devlet-toplum arasındaki sosyal sınırların çizilmesi üzerine çekişmelere yol açan “sapkın” davranışları dikkate alan kültürel bir yönelimi ortaya koymaktadır. 54 4. DEVLETİN KAVRAMSAL TARTIŞMASI Toplu olarak yaşama ihtiyacının ortaya çıkmasından sonra insanlar güvenliğe daha çok ihtiyaç duymaya başlamışlardır. İnsanın ihtiyaçları ve doğa şartları örgütlenmeye yol açmaktadır. İnsanların bir araya gelerek iş bölümleri yapması toplum halinde yaşamanın zorunlu hale gelmesine ön ayak olmuştur. İnsanların belli bir düzen doğrultusunda egemenliklerini bir anayasa ile üst otoriteye devretmesi ve yönetilme isteğinin yanı sıra güvenlik ihtiyacının karşılanması devletin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Max Weber "devlet" kavramını, şiddet kullanma tekeliyle düzenlemeleri uygulayan bir kurum olarak tanımlamaktadır.55 Sınırları belli bir ülke toprağı üzerinde bulunan, belli bir hükümet ile yönetilen ve hukuki açıdan egemen olan siyasal örgütlenme olarak devleti tanımlamak mümkündür. Devlet kavramı daha çok hukuki bir kavramdır. Devletler hayatta kalma (survival) durumunu devam ettirmek ve güvenliğini sağlamak için silahlanma yoluna başvurmaktadır. Ayrıca devletin meşru bir şekilde varlığının sürdürülmesi halkın özgür iradesi ile kabul etmiş olduğu anayasayla mümkün olmaktadır. Bu bağlamda halkın özgür iradesi ile anayasayı kabul etmemesi mevcut yapıyı terör örgütü haline getirebilir. Her silahlı yapının özü itibari ile birer terör örgütü, çete ya da mafyatik organizasyon olduğu göz önünde bulundurulduğunda devleti bu organizasyonlardan ayırmada en etkili unsurun “cebir kullanma yetkisi” olduğu ortaya çıkmaktadır. Devlet, halkının güvenlik ihtiyacını karşılamak için silahlanırken; çete, mafya ya da terör örgütlerinin üyeleri mevcut düzeni bozmaya ve hatta yıkmaya yönelik silahlanmaktadır. Bu minvalde devlet dışındaki 54 Migdal, State in Society…, op.cit., s. 19. 55 Max Weber; Essays in sociology, New York: Oxford University Press, 1946, ss. 77-128. 27 organizasyonlar meşru olmayan unsurlar olarak varlıklarını sürdürmektedir. Devletin mafya, çete ve terör örgütünden ayrılması bir noktada hukuk ile mümkündür. Şiddet kullanılması konusunda tekele sahip olan devlet, gerektiğinde şiddeti hukuka uygun biçimde uygulamaktadır. Diğer bir ifadeyle güç kullanımının hukuka uygun olmaması durumunda devletin terör örgütünden farkı kalmayacaktır. Bu anlamda devlet, modern toplumun siyasal açıdan en iyi örgütlenmiş ve en önemli kurumlarından biridir. Erken dönem düşünürlerin devlete ilişkin tanımlamalarına bakıldığında; Jean Jacques Rousseau, devleti bir toplumsal sözleşmeden alırken56; Carey, kökenini bir soyguncu grubuna dayandırmaktadır. Platon ve Karl Marx'ın takipçileri, devleti her şeye gücü yeten yetkilerle donatarak, tüm siyasi ve ekonomik konularda vatandaşın mutlak efendisi haline getirmektedir. Ancak Rousseau, uygar toplumu kuranların zenginler olduğunu ve zenginlerin güvenlik, adalet, yasalar ve ortak çıkarlar gibi söylemler ile mülk sahibi olmayanları kandırıp bir sözleşme ile devleti kurduklarını ifade etmektedir. Rousseau, “en güçlü, gücünü hak; boyun eğmeyi de ödev biçimine sokmadıkça hep efendi kalacak kadar güçlü değildir” demektedir. Bu bağlamda zenginlerin konumlarını sağlamlaştırması ve eşitsizlik üzerine kurulmuş bir ilişkinin kurumsallaşması söz konusu olmaktadır. Zengin olmayan halkın siyasal iktidar karşısında köle konumuna gelmesi ve bu durumu benimsemeleri “moral ya da siyasal eşitsizliği” yansıtmaktadır. Rousseau’ya göre devlet, yönetilenler üzerinde hüküm süren otorite şekline bürünmüş bir baskı aygıtı niteliğindedir.57 Montesquieu, siyasal özgürlüğün güvencesi olarak güçler ayrımına vurgu yapmaktadır. Anayasasında özgürlüğün yer aldığı bir devlette yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç ayrı güç bulunmaktadır. Bu bağlamda siyasal özgürlüklerin korunması için bu güçlerin her birinin ayrı birimlere verilmesi gerekmektedir. Bu güçlerin tek bir elde toplanması ya da aynı gruba dâhil kişilerin elinde bulunması devlette birçok yapının yıkılmasına neden olabilecektir. Özellikle yasama ve yürütmenin tek elde toplanması söz konusu olursa 56 Arı, op.cit., ss.224-225. 57 Mehmet Ali Ağaoğulları, “Büyük Sokratesçi Okullar ve Siyaset,” Sokrates’ten Jakobenlere Batı’da Siyasal Düşünceler, ed. by Mehmet Ali Ağaoğulları, İstanbul: İletişim Yayınları, 2011, pp. 578–79. 28 despotik yasalar çıkarılabilir ve bu durum toplumda bir korkuya neden olacaktır. Öte yandan her güç birbirini denetleyecek ve dengeleyecek durumda olmalıdır.58 Montesquieu’ya göre doğa ve ilke arasındaki uyum devletin geleceğini etkileyebilecek kapasitededir. Bu iki ilke arasında uyum olmazsa ya da var olan uyum bozulursa devletin varlığının sona ermesi söz konusu olabilmektedir. Montesquieu’ya göre devletin yapısında meydana gelen değişiklikler iki sebepten olmaktadır. Bu sebeplerden birincisi, anayasa düzelmiştir; ikincisi, anayasa bozulmuştur. Bu bağlamda devlet ilkelerini koruyarak anayasasını değiştirirse devlet kendisini koruyor demektir. Ancak devlet ilkelerini yitirir ve yapısını değiştirirse devlet bozulup, yıkılıyor demektir. Bu ilkeler arasındaki uyum sürmeye devam ettikçe devletin varlığını sürdürme şansı devam edecektir.59 Platon, devlet ile toplum ve yurttaşın arasında bir mesafenin olmadığından bahsetmektedir. Özellikle iyi olmak üzerinden durumu ele alan Platon’un görüşüne göre, iyi birey iyi bir yurttaş, iyi yurttaş da iyi bir toplum ile bağlantılıdır. Tüm bu durumlar ise iyi bir devletin gerekliliğini yansıtmaktadır.60 Platon’a göre devlet yapay bir kurum ya da sözleşme ile kurulmuş bir yapıda değildir. Platon toplumun doğal olması dolayısıyla devleti de doğal olarak değerlendirmektedir. Platon devletin doğal durumunu insanın kendi başına yetersiz olmasına dayandırmaktadır.61 Zira insan kendi kendine yetemediği için toplum halinde yaşamaya yönelmektedir.62 Bu durum toplumun bir arada yaşamasını mümkün hale getiren devletin oluşmasına yol açmaktadır. Ayrıca Platon, devleti organizmacı toplum görüşü açısından ele almaktadır. Yani devleti sağlam bir bedene benzeten Platon, toplumu oluşturan farklılıklar ya da bireyler arasındaki güç ilişkilerine indirgenemeyeceğini dile getirmiş ve devleti farklı organlardan oluşan bir organizma olarak düşünmektedir. Bu bağlamda devletin sağlıklı bir şekilde varlığını devam ettirebilmesi için tüm organlarının bir bütünlük içinde hareket etmesi gerektiğini dile 58 Filiz Zabcı, “Büyük Sokratesçi Okullar ve Siyaset,” Sokrates’den Jakobenlere Batı’da Siyasal Düşünceler, ed. by Mehmet Ali Ağaoğulları, İstanbul: İletişim Yayınları, 2011, ss. 559–60. 59 Cemil Oktay, Siyaset Bilimi İncelemeleri : Meşruiyet, Sınıflandırma, Kültür, Modernleşme, İstanbul: Alfa Yayınları, 2003, s. 89. 60 C.C.W. Taylor, “Plato’s Totalitarianism,” Plato 2 Ethics, Politics, Region and The Soul, ed. by Gail Fine, Oxford University Press, 1999, s. 283. 61 Platon, Politea, t.y., 369b. 62 Nihal Petek Kayacı, “Platon,” Siyaset Felsefesi Tarihi: Platon’dan Zizek’e, ed. by Kurtul Tunçel, Ahu & Gülenç, Ankara: Doğu Batı Yayınları, 2014, s. 28. 29 getirmektedir. Herhangi bir organda meydana gelecek olan sağlıksız durum ya da aksaklık tüm sistemi etkileyecektir.63 Öte yandan Platon’un devlet içindeki yapıda aileye ve özel mülkiyet kurumlarına şiddetle karşı çıkmaktadır. Platon’a göre devlet içindeki aile ve özel mülkiyet kurumları siyasal açıdan geliştirdiği bağlılık ilişkileri devlete bağlılığın önüne geçme riskini taşımakta olup tehdit edici niteliktedir. Özellikle geleneksel aile yapısının kötülükleri doğurduğunu ve aile rejimlerinin katı kurallara göre düzenlenmesi gerektiğini belirtmektedir. Özel mülkiyet konusunda ise Platon bu durumun olabildiğince denetim altında olması gerektiğini savunmaktadır. Ayrıca mülk sahiplerinin söz konusu mülkleri ortak fayda doğrultusunda kullanmalı demektedir. Son olarak özel mülkiyet konusunda özellikle toprakların satılamayacak olduğunu vurgulamakta ve parçalanmaması gerektiğini ifade ederek bu durumu katı biçimde sınırlamaktadır.64 Devleti yapay bir oluşum olarak gören Thomas Hobbes, insanların doğaları gereği sürekli rekabet halinde olduklarını65, zekâlarını kullanarak birbirleriyle iletişime geçtiklerini ve kişisel çıkarlar hedeflediklerinden dolayı sadece sözleşme ile doğal durumdan uzak, “yapay” bir uzlaşma ile toplumsallaşıp devlet kurabileceğini ifade etmektedir.66 Devleti bir arada tutabilmek için toplumun tümünü korku içinde tutup, eylemlerini ortak faydaya yönlendirebilecek bir güce ihtiyaç duyulmaktadır. Böylece her bireyin haklarını üst otoriteye devretmesi ve onu yetkili kılması söz konusu olacaktır. Bu bağlamda Hobbes, tek bir kişide birleşen çokluğu devlet olarak adlandırmaktadır.67 John Locke’a göre siyasal toplumu oluşturan ve bir devletin oluşturulmasını mümkün kılan şey, bireylerin belli bir çoğunluğu kendileri hakkında karar vermeye yetkili kılmaları ile mümkün olmaktadır.68 Locke, uygar toplumun meşruluk temellerinde “rıza” 63 Ayhan Yalçınkaya, “Büyük Sokratesçi Okullar ve Siyaset,” Sokrates’ten Jakobenlere Batı’da Siyasal Düşünceler, ed. by Mehmet Ali Ağaoğulları, İstanbul: İletişim Yayınları, 2011, ss. 98–99. 64 Ibid, s. 118. 65 Arı, op.cit., ss.127-131. 66 Thomas Hobbes, Leviathan, Çev. Semih Lim, İstanbul: YKY Yayınları, 2007, s.295-298., Önder Kulak, Thomas Hobbes, ed.Ahu Tunçel ve Kurtul Gülenç, Siyaset Felsefesi Tarihi: Platon’dan Zizek’e, Ankara: Doğu Batı Yayınları, 2014, s.222-223. 67 Filiz Zabcı, “Büyük Sokratesçi Okullar ve Siyaset”, Sokrates’ten Jakobenlere Batı’da Siyasal Düşünceler, Ed. Mehmet Ali Ağaoğulları, İstanbul: İletişim Yayınları, 2. Baskı, 2011, s.441. 68 Arı, op.cit., s. 31. 30 kavramına vurgu yapmaktadır.69 Bu bağlamda bir toplum oluşturmak üzere açık rızalar ile bir araya gelen bireyler daha sonra çoğunluğun iradesine uyacakları konusunda üstü örtülü bir rıza göstermektedir. Böylece devletin oluşması söz konusu olmaktadır. Devletin oluşmasının dışında önemli diğer bir konu ise yönetim biçimleridir. Yönetimin ne tür olacağının kararı da toplumun çoğunluğu tarafından rıza ile verilecektir. Bu noktada Locke’un egemenliği “çoğunluğun egemenliği” olarak ön plana çıkmaktadır.70 Nicolo Machiavelli’ye göre devlet tek bir kişi tarafından kurulup devamında halk tarafından sürdürülmektedir. Bu noktada Machiavelli devletin tek kişi (prens) tarafından kurulmasının mümkün olduğunu ancak yönetimin tek kişinin ellerine bırakılmasının devletin zayıf olmasına yol açacağını belirtmektedir.71 Bu bağlamda tek kişinin yöneteceği bir devletin yasalarının süresinin kısa olacağını ve bu durumu tersine çevirmek için ise yönetimde çoğulculuğun ve halkın katılımı ile devletin daha fazla güçlü hale getirilmesi mümkün olacaktır. Yönetimde bulunanlar yeni kurumsal yapılar oluşturma ve yasalar koyma açısından halktan üstün olsalar da halklar, kurulmuş yeni kurumsal yapıları ve yasaları koruma açısından iktidar sahiplerinden daha üstündür.72 Bu bağlamda Machiavelli, devletin belli aşamalarında gerekli olan siyasal yapılanmalar olarak prenslik ve cumhuriyete vurgu yapmaktadır.73 Jean Bodin’e göre devlet “Birçok ailenin ve bu aileler ile ortak olan şeylerin egemen güç tarafından doğrulukla yönetilmesidir.” Bodin, devlete özgü olan en temel niteliğin egemenlikle donatılmış olması olarak vurgulamaktadır. Bu anlamda Bodin ‘in literatüre yaptığı en büyük katkı egemenlik kavramıdır. Zira doğruluk, aileler ve ortak değerler devleti, diğer iktidar yapılarından ayıran en temel öğeler olarak ortaya konmuştur.74 Bodin aynı zamanda güç ve şiddet olgusunun devletten farklı olarak çetelerin, mafyatik örgütlerin, zorbaların ve eşkıyaların iktidarına da kaynak teşkil ettiğini dile getirmektedir. Devleti bu örgütlerden ayıran en önemli özelliğin ise devlet yönetiminde doğruluğun, 69 John Locke, Yönetim Üzerine İkinci İnceleme: Sivil Yönetimin Gerçek Kökeni Boyutu ve Amacı Üzerine Bir Deneme, Çev.Fahri Bakırcı, Ankara: Ebabil Yayınları, 2012, s.66. 70 Zabcı, op.cit., s.498. 71 Nicolo Machiavelli, Prens, Çev. Nazım Güvenç, İstanbul, Anahtar Kitaplar Yayınevi, 1994, ss.76-79. 72 Mehmet Ali Ağaoğulları, “Büyük Sokratesçi Okullar ve Siyaset”, Sokrates’ten Jakobenlere Batı’da Siyasal Düşünceler, Ed. Mehmet Ali Ağaoğulları, İstanbul: İletişim Yayınları, 2. Baskı, 2011, s.341. 73 Machiavelli, op.cit., s.39. 74 Jean Bodin, The Six Bookes of a Commonweal, Çev. Richard Knolles. Ed. Kenneth Douglas McRae. Cambridge: Harvard University Press, 1962, s.1. 31 adaletin ve hakkın olması olarak belirmektedir. Bu bağlamda devletin zulümle değil adalet ve doğruluk ile ayakta duracağını söylemek gerekmektedir. Bodin’e göre devletin iyi olması bireyin iyi olması ile mümkün olacaktır.75 Bodin devleti oluşturan birimlerde ilk hücreler olarak ailelere yer vermektedir. Özel mülkiyet hakkına sahip olan aile, babanın otoritesi altında örgütlenen doğal birimlerdir. Bu bağlamda devleti aileye benzetmekte olup babanın aile içindeki yerini ve rolünü devlet içinde krala, prense, devlet başkanına vermektedir. Babanın aile içindeki hükmetme hakkı ile devletin başındaki yöneticinin yurttaşları üzerindeki hakkının aynı olduğu belirtilmektedir. Aile içinde babaya boyun eğen, evin kurallarına ve otoriteye saygı duyan ve bunu öğrenen çocuk, gelecekte yurttaş olarak devlete ve yasalara karşı saygılı olmayı bilecek ve topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmede zorluk yaşamayacaktır.76 Öte yandan Bodin, toplumda ortak değerlerin olmaması durumunda devletin de olamayacağını ifade etmektedir. Bu bağlamda egemenlik dışında kamusal açıdan ortak olan tapınaklar, parklar, yasalar, kamu hazinesi, adalet, cezalar vs. gibi şeyler toplumu bütünleştirici unsurlar olarak yer almaktadır. Ancak bu durumun aksine Platon’dan farklı olarak Bodin özel ya da kişisel şeylerin bulunmasına da ihtiyacın olduğunu belirtmektedir. Kişisel şeyler olmazsa kamusal ortak şeylerin olamayacağını dile getirmektedir. Bu anlamda Bodin tarafından özel ve kamusal alanlar olmak üzere her iki durumun farklı alanları mümkün kılınmıştır. Özel ve kamusal alanın arasında uyumlu bir ilişki bulunmakta olup bu noktada devlet-toplum ayrımının ilk tohumları ortaya atılmıştır.77 5. POST-KOLONYAL DÖNEM VE DEVLET İkinci Dünya Savaşı sonrasında dekolonizasyon süreci ile sınırların değişmesi söz konusu olmuştur. Ancak eski sömürge bölgelerindeki siyaset ve sosyal değişim arasındaki ilişkiler net bir şekilde ayrışmamış durumdadır. Bilimsel çalışmalarda, politika ve devlet merkeze alınmış ve toplum yeni biçimlere ayrılarak, sanayileşmenin ortaya çıkardığı ihtiyaçlara yönelik uyarlanmıştır. Bu durum, güçlü devletin nasıl olması gerektiğini ve 75 Jean Bodin, Six Books of the Commonwealth, The Final End of the Well-ordered Commonwealth [CHAPTER I], Çev. M. J. Tooley, Oxford: Liberty Library of Constitutional Classics, s.35. http://www.yorku.ca/comninel/courses/3020pdf/six_books.pdf , E.t. 08.07.2021. 76 Ibid. 77 Ağaoğulları, op.cit., s.407. http://www.yorku.ca/comninel/courses/3020pdf/six_books.pdf 32 güçlü devletin olması gereken şekli ortaya koymaktadır. Farklı bir bakış açısı da devleti hızlı toplumsal değişimlerin içinde neredeyse şanssız olarak tanımlamaktadır. İlk olarak “devlet” kavramı, bu iki imgenin her ikisind