Eğri, S. (2021). Manzum hâl tercemelerinin (terceme-i ahvâl) edebiyat tarihi bakımından önemi. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 22(40), 393-420. DOI: 10.21550/sosbilder.831186 Araştırma Makalesi / Research Article ------------------------------------------------------ MANZUM HÂL TERCEMELERİNİN (TERCEME-İ AHVÂL) EDEBİYAT TARİHİ BAKIMINDAN ÖNEMİ * Sadettin EĞRİ Gönderim Tarihi / Sending Date: 25 Kasım / November 2020 Kabul Tarihi / Acceptance Date: 6 Ocak / January 2020 ÖZET Türk edebiyat tarihinde hayatları ve eserleriyle önemli sayılabilecek kişiler hakkında her zaman yeterli bilgiye ulaşabilmek mümkün değildir. Asırlar öncesinde yaşamış olan kimi şairlerin biyografileriyle ilgili malumata kısmen de olsa ulaşmak edebî ve tarihî kaynaklar sayesinde ihtimal dâhilindedir. Şair tezkireleri, genellikle tanınmış ve ünlü şairlere yer verir. Bazen de bu biyografik bilgiler tekrar edilir. Oysaki Osmanlı Devleti’nin son devirlerinde konu ile ilgili mechûliyet daha fazladır. İbnülemin Mahmud Kemal ve Ali Emirî Efendi gibi hayatlarını medeniyetin marifet sahiplerine ve onların eserlerine adamış olan kişiler, bunun ıstırabını çekmiş ve eserlerine aktarmıştır. Edebiyat; her türlü bilgiye, her türlü ayrıntıya ihtiyaç duymaktadır. Bu konunun esasında olan biyografi ve otobiyografi metinleri değerli hazinelerdir. Klasik edebiyat döneminde şairler; gelenek ve tevazu gayesiyle kendilerinden pek bahsetmemişlerdir. Şüphesiz bunda şairin psikolojisi, dünyaya bakışı oldukça etkilidir. Farklı nazım şekilleri ve başlıklarla bazı şairler “terceme-i hâl”lerini yazmışlardır. Bu incelemede örneği verildiği gibi şairin öğrencisi veya sevenleri yine manzum olarak onların biyografilerini yazmışlardır. Sanatkârın yaşadığı devir, eğitimi, ailesi ve tasavvufî seyri ile ilgili zengin anlatımı bu metin ve eserlerde bulabiliriz. Anahtar Kelimeler: terceme-i ahvâl, terceme-i hâl, biyografi, otobiyografi, edebiyat tarihi * Doç. Dr., Bursa Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Bursa / TÜRKİYE, sadettin@uludag.edu.tr Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 393 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi The Importance of Verse Terceme-i Hal (Terceme-i Ahval) in terms of Literary History ABSTRACT In the history of Turkish literature, it is not always possible to reach sufficient information about people who can be considered important with their lives and works. It is possible to reach partial information about the biographies of some poets who lived centuries ago, thanks to literary and historical sources. Poet tezkires generally feature well-known and famous poets. Sometimes this biographical information is repeated. This situation is more common in the last periods of the Ottoman Empire. People like İbnülemin Mahmud Kemal and Ali Emiri Efendi who devoted their lives to the masters of civilization and their works suffered from this and transferred it to their works. Literature; It needs all kinds of information and all kinds of details. Biography and autobiographical texts, which are at the heart of this subject, are valuable treasures. Poets in the classical literature period; for the sake of tradition and humility, they did not talk about themselves much. Undoubtedly, the psychology of the poet and his view of the world are very effective in this. Some poets wrote their “terceme-i hal” with different poetry forms and titles. As exemplified in this review, the students or lovers of the poet wrote their biographies again in verse. In these texts and works, we can find a rich narrative about the era in which the artist lived, his education, his family and his mystical course. Key words: terceme-i hal, terceme-i ahval, biography, autobiography, literary history Giriş Terceme-i hâl ( ترجمۀ حال ), tercüme-i hâl, terceme-i ahvâl, tercüme-i ahvâl veya izafet kesresi olmadan tercümei hâl gibi farklı şekillerde tekil veya çoğul halleriyle edebî metinlerde karşımıza çıkan bu kavramlar; bir kimsenin hayatını ve eserlerini anlatan yazı veya eser, öz geçmiş, yaşam öyküsü, hal tercümesi, Frenklerin biyografi dedikleri şahsî tarih gibi anlamlara gelmektedir. Ayrıca tercüme (kalemi), Bâbıâlî’de yabancı elçiliklerle olan yazışmaları yürüten Hâriciye Vekâleti’ne bağlı kalem olarak tarif edilir. Manzum terceme-i ahvâller ise; edebiyatta farklı nazım şekilleriyle yazılmış olan biyografik Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 394 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi eserlerdir. Edebiyat tarihi şair / müellif hakkında ne kadar fazla bilgiye ulaşabilirse, o oranda metinlerin doğru okunması ve değerlendirilmesini de sağlar. Türk Edebiyat Tarihi ve Mechûliyet Türk edebiyatında pek çok şairin hayatı ve eserleri hakkındaki “mechûliyet / bilinmezlik” bir problem olarak her zaman karşımıza çıkmaktadır. Eski Türk edebiyatı uzunca müddet şuarâ tezkirelerine emanet edildiği için edebiyat tarihinin diğer kaynaklarına ulaşıp, araştırma yapmak zorunlu hale gelmiştir. Şair tezkireleri belli sayıda ve tanınan şairler hakkında çoğu kez tekrar edilen bilgileri ihtiva etmektedir. Zamanla sanatı ile dikkati çeken kişilerin hayatları ve eserleri hakkında detaylı bilgi ve belgelere ulaşabilmek için başka edebî kaynaklara ihtiyaç duyulur. Mecmualar, bir meslek grubu veya yöreye ait metinler, vefeyâtnâmeler, tarihî metinler, Osmanlı arşiv belgeleri gibi pek çok kaynak bu belirsizliği belli düzeyde giderebilmelidir. Edebî eserlerde yazar veya şairin öğrenim durumu, hayat felsefesi, psikolojisi, sosyolojisi ve tüm sosyal çevresine dair ipuçları bulunur. Bunlar kelime hazinesinden üsluba kadar etkilidir. Bir araştırmacı üslup oluşturma ve kelime seçiminden şairin tüm yaşantısına nüfuz edebilir. Bu ölçüler devirlerin üslup özellikleri hakkında da ipucu verir (Karaköse, 2019: 69). Türk tarihi ve medeniyetinin en değerli hazinelerinden olan edebî metinler, şair veya müellifleriyle ilgili her türlü ayrıntının ortaya çıkarılmasıyla daha isabetli değerlendirmelere yol açacaktır: En geniş anlamıyla “edebiyatın tarihi” olarak bilinen “edebiyat tarihi” kavramının, bugüne kadar ittifakla kabul görecek kapsamlı bir tarifi yapılamamıştır. Batı’da edebiyat tarihinin bir bilim dalı haline gelmesinde büyük katkıları olan Gustave Lanson, edebiyat tarihini, “medeniyet tarihinin bir kısmı” olarak niteler. Bizim edebiyatımızda bu konuya dair ilk ciddî çalışmaları yapan Fuad Köprülü de Lanson’la aynı Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 395 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi düşünceyi paylaşır ve edebiyat tarihini “Bir milletin geçmişteki fikrî ve hissî hayatını göstermek itibariyle medeniyet tarihinin, yani bir milletin umumî tarihinin parçalarındandır.” (Köprülü, 1986; aktaran Sağlam, 2006: 9) şeklinde tavsif eder. Köprülü’den sonra edebiyat tarihi alanında eser veren birçok yazar tarafından da aşağı yukarı benzer şekillerde ifade edilen bu kavram, daha açıklayıcı bir söyleyişle “bir milletin edebiyatının asırlar boyunca gösterdiği tekâmülü tam olarak inceleyen; edebî oluş ve cereyanları bir bütün olarak ele alıp onların siyasî, içtimaî, ruhî ve fikrî muhit ve şartlarla ilgi ve münasebetini tayin ederek ve estetik değerini belirterek açıklayan bir bilim dalı” şeklinde tanımlanabilir (Sağlam, 2006: 9). Edebiyat tarihimizin en buhranlı dönemlerinde Ali Emîrî Efendi’nin yazılarında ve eserlerinde özellikle belirttiği gibi eski döneme ait edebî şahsiyetlere ve onların eserlerine bir şekilde ulaşmak ve bir nebze de olsa bilgi toplamak mümkün gibi göründüğü halde, yakın döneme ait sanatçılara ve onların eserlerine ulaşabilmek ne yazık ki daha güçtür. Örneğin Bursa / Gemlik ilçesinin ilk belediye başkanı da 1 olan şair Dr. Ahmet Ziya Kaya , ilginç şiirleri ve kişiliği ile belirsiz ve kayıtsız dünyamızdan nasibini almıştır. Ayrıca bu konunun önemini vurgulayan İbnülemin Mahmud Kemal İnal (1871-1957); üç yüz sene evvel yaşayan şairlerimizin eserlerine ve hayatına ait bilgilere ulaşmak mümkün iken, çeyrek asır önceki şairler hakkındaki bilgilere ulaşmak daha da zorlaşmaktadır fikrindedir. Yazılarında kimi meçhul şairleri ve 2 unutulan eserlerini örnek olsun diye vermiştir . Medeniyet Marifetten Doğar Edebiyat ve medeniyeti insanlığın temel mutluluk kaynağı olarak değerlendiren İbnülemin Mahmud Kemal; bunun ölçüsünün ise o 1 Ayrıntılı bilgi için bk. Eğri, 2010: 143-157. 2 Ayrıntılı bilgi için bk. İbnülemin Mahmud Kemal, 1928: 37-51. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 396 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi milletin yetiştirdiği erbâb-ı mârifet ile değer kazandığını belirtir. Sanat erbabına hürmet edip, onları ve eserlerini “mechûliyet / bilinmezlik”ten kurtarmanın şart olduğunu tespit eder. Ona göre medeniyetteki seviye, o milletin marifet sahibi şahsiyetleriyle ölçülür. Sanat erbabı unutulmaya yüz tutarsa, medeniyet sayfasındaki yerimiz soluklaşır. Belli sayıdaki terâcim-i ahvâl kitapları titiz bir araştırmaya tabi tutulmalıdır. İbnülemin Mahmud Kemal’in Son Asır Türk Şairleri adlı eserinin yayımlandığı tarihteki imlâsı ile bu konu şöyle değerlendirilmektedir: “Hakayıkı basitedendir ki saadeti beşeriyeyi temin eden medeniyet, marifetten tevellüt eder. Marifetten mahrum insanlar, vahşetin mesaibi gunagunundan tahaffuz edemezler. Medeni milletlere arzı didar eden saadet ve gayrımedeni milletlere isabet eden musibet meydandadır. Her milletin mertebei medeniyeti, yetiştirdiği erbabı marifetle mukayese olunur. Marifet sahipleri -ziri zeminde kalan asarı kadime ve nefise gibi- mahkûmu nisyan olursa sahai medeniyette ibrazı mevki etmek müşküldür. Erbabı marifete hürmet eden milletlerin, milleti saire arasında ihraz ettikleri mevkii mümtaz izaha muhtaç değildir. Meşahitin teracimü ahvaline müteallik müellefatı mevcude, milletin efradı fazılası tamamen havi değildir. Her asırda vatanın muhtelif cihetlerinde zuhur eden nice erbabı tespit edilmemiştir. Onların ömrü sanisi mesabesinde olan nice asarı nafia da muhafaza edilemeyerek müessirleriyle beraber nabud olmuştur. Binaenaleyh -irfanı vatanın timsali olan- eslafı sahip kemalin mikdarı hakikisi ve hüviyetleri ile eserleri ahlafa mechul kalmıştır. Esasen madut olan teracimü ahval kitaplarını nazarı dikkate alıp da maarifin muhtelif şubelerinde ibrazı vücut eden kıymetli adamların zevatı mazbutadan ibaret olduğuna hükmetmemelidir. … Binaenaleyh edebiyat ve tarihi edebiyat ile teveggul edenler, üçyüz sene evvel gelen şairlere dair- mümkün mertebe- malumat alabildikleri halde beş on sene evvel yaşayan bir şaire dair menbaı malumat bulamıyorlar.” (İnal, 1969: 1) Medeniyet namına asırlardan beri verilen eserlerin kayıp olmaktan kurtarılması için başta edebiyat olmak üzere tarihimizi Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 397 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi unutulmaktan kurtarmalıyız. Toprak altında unutulup, yok olan eski eserleri kaderine terk etmemeliyiz. Biyografi, Otobiyografi ve Terceme-i Ahvâl Tanınmış kişilerin hayat hikâyelerinden bahseden bir tür olan biyografi, denebilir ki insanlıkla yaşıt bir bilim dalıdır. Tanınmış şahsiyetlerin biyografileri, kolay gibi görünen ama aslında zorluklarla dolu bir araştırma sahası olarak dikkat çekmektedir (Emecen, 1997: 9). Başlangıçta tarih içinde yer alan bu tür, zamanla bağımsız bir bilim dalı hâlinde gelişip serpildi. Zaman zaman çeşitli kültürel ortamlarda bizde biyografi ile ilgili çalışmaların eksikliğinden söz edilir. Meseleye günümüz olarak bakıldığında bu doğrudur da. Gerçekten de bu denli zengin bir kültürel ve siyasi birikime sahip olunmasına rağmen bunların biyografiye dönüşmüş çağdaş örneklerine az rastlıyoruz. Oysa geçmişimizde bu alanla ilgili oldukça zengin bir gelenek ve buna bağlı olarak da bu türle ilgili çok sayıda örnek eser var (İsen, 2020). Tarih, günümüzden önce yaşayanların yüz yüze geldikleri olayları ve onların kahramanlarını anlatır. Olaylar kadar, o olaylarda etkili olmuş kişi ya da kişilerin hayat hikâyeleri, bizzat hadisenin kendisi kadar önemlidir. Olayları meydana getirenler insanlar olduğuna göre, onların hayat hikâyelerini tespit etmek de biyografinin konusudur. Bu yüzden doğulu ve batılı tarihçilerin büyük çoğunluğu, tarih içinde biyografiye büyük önem vermişlerdir. Otobiyografi, şair veya yazarın kendi hayatı ve eserlerini anlattığı edebî bir türdür. Tezkire-i Şuarâ türünden farklı olarak dîbâcelerde, şairlere ait bilgiler otobiyografik sunum özelliği taşır. Harun Tolasa, Lâmi’nin (1472-1532) yayınlanmamış divanının (İstanbul Millet Kütüphanesi, Ali Emiri Efendi Manzum Eserler No. 380, elyazması nüshasından aktarılan) dîbâcesinden kimi otobiyografik sunumları aktarır. Lamî, eserini niye yazdığını, edebiyat alanındaki Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 398 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi yerini söyledikten sonra yaşını, eğitimini ve eserinin ortaya çıkmasını sağlayan kimi koşulları anlatır (Yazıcı, 2006: 210). Bu âleme bakış tarzı farklı şekillerde tezahür eden Türk sanatçıları, çoğu kez dünyanın geçiciliğinden kaynaklanan bir yaklaşımla kendilerinden pek bahsetmezler. Çok sayıda esere sahip olan şairlerde bile birkaç mahlas dışında bir bilgiye rastlanmaz. Kimi eserin tamamında sadece bir yerde şairin isim veya mahlası geçer. Tevazu esaslı bu yaklaşım, özellikle yazma eserlerde araştırıcılar için büyük zorluklar getirir. Şüphesiz, eserlerini hâmilere takdim etmeleri söz konusu olduğundan “ben” tamamen ortadan kalkar. Tasavvuf anlayışındaki “varlık ve benliği terk” düşüncesi şairin kendinden bahsetmesini engeller. “Tasavvuf algısından kaynaklanan ve otobiyografi türü açısından da önemli olduğunu düşündüğümüz bir diğer unsur da kişinin kendi yaşadığı acı ya da “trajik” deneyimlerle kurduğu ilişkiye bakışıdır. Bu dünyanın ve bu dünyada yaşananların geçiciliği üzerine temellenen bu kavrayışın yansımasını Tanpınar şöyle dile getirir: “Aynı mutlak varlığın yine kendisine dönecek değişik ve geçici tezahürleri olan bir dünyada elbette trajedi olamazdı. Aşk bile ne kadar velveleli başlarsa başlasın bu sistemde muayyen bir merhaleye erişir erişmez sadece fani objesini değil, duyan benliği de beraberce ortadan kaldıran bir ayniyette kendiliğinden değişiyordu. Hülasa, eski medeniyetimizde insan kendi kederi ile büyük manasında karşı karşıya kalmak fırsatını bulamıyordu.” (Tanpınar, 1988; aktaran Yazıcı, 2006: 211) Bazı şair ve yazarların devlet görevlerinde bulunması nedeniyle o şahısların biyografileri hakkında kimi malumatı arşivlerde bulmak da mümkündür. Sicill-i Ahvâl Defterleri, detaylı ve özet bilgileri Başbakanlık Arşivi’nde bulunan belgelerdir. Devlet kademelerinde görev almış memurlarla ilgili birçok bilgiyi toplayan bu defterleri tutan kimseler devlet tarafından görevlendirilmişlerdir ve yazdıkları her bilgi resmî yazışmalara dayanır. Dolayısıyla verilen bilgilerin doğruluğundan Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 399 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi kuşku duyulmamalıdır. Çalışma üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm incelemedir. İnceleme; Babası, Doğum Tarihi ve Yeri, Yetişmesi ve Bildiği Yabancı Diller, Memuriyetleri, Aldığı Maaşlar, Meziyetleri, Aldığı Rütbe, Nişan ve Madalyalar olmak üzere yedi küçük başlık halindedir. Burada adı geçen şahsiyetlerle ilgili bilgiler kronolojik sırayla verilmiş ve aynı anda yürütülen değişik görevler tek madde içerisinde toplanmıştır. Tekrara düşmemek amacıyla memuriyetleri de gösterilen tayin olunan görevin tarihi, aldığı maaşlar kısmında belirtilmemiştir (Akgün, 1996: 229). Edebiyat ve tarihimizde kimi müelliflerin tamamı manzum olmasa bile, mensur veya mensur-manzum karışık otobiyografi yazdıkları bilinmektedir. XVII. yüz yüzyılın en önemli simalarından Katib Çelebi’nin (1609-1657) de Süllemül-Vusûl, Mîzânü’l-Hakk ve Cihânnümâ adlı eserlerinde kendi hayat hikâyesini kaleme aldığı bilinmektedir (Sarıcaoğlu, 2002: 297). Klasik edebiyatımızda az sayıda şair, divanlarının “dîbâce”lerinde kendi şahsi maceralarını ve pek çok konudaki görüşlerini dile getirir. Mensur olarak yazılan terceme-i hâller bu konuya dâhil edilmemiştir. Manzum terceme-i ahvâller, farklı üslup ve konu ile edebiyat tarihimizde yerini almıştır: a. Şairin manzumelerle kendi hayatını, memleketini, eğitimini, ailesini, dünya görüşünü anlattığı metinler (otobiyografi). b. Talebesi, müridi veya dostluğu bulunan bir başka şairin, üstadının hayatını naklettiği şiirler (biyografi). c. Divanlarda farklı nazım şekilleri içerisinde kendi hal ve durumlarıyla ilgili şiirler. d. Menâkıbnâme gibi edebî ve tasavvufî eserlerdeki biyografik şiirler. Bu çalışmada Murâd Nakşbendî’nin babasının hocası olan Beyzâde Mustafa Efendi’nin hayatını anlattığı terceme-i ahvâl ile Zorî Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 400 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi Mehmed Şerîfî’nin manzumesi ve Mehmed Şâkir Kudsî’nin divanında bulunan terceme-i hâli örnek olarak ele alınıp incelenmiştir. Sözü edilen şairler hakkında kısaca bilgi verildikten sonra şiirlerin önemi ve içeriği başlıklar halinde ele alınacaktır. Murad Nakşbendî; babasının şeyhi meşhur Beyzâde Mustafa Efendi’nin eserlerini toplamış, bir mecmuada ise “Terceme-i Ahvâl-i Beg-zâde Mustafa Efendi (kuddise sırruhû)” başlığı altında bu zatın 3 manzum ahvâlini yazmıştır . Murâd Nakşbendî’nin mürşidleri arasına büyük dedesi yerinde gördüğü, babası Abdülhalim Efendi’nin şeyhi, Murâd Molla Dergâhı ilk postnişini Beyzâde Mustafa Efendi’yi de dâhil etmek mümkündür. Her ne kadar henüz üç yaşlarında bir çocukken kendisi vefat etmiş olsa da Murâd Nakşbendî’nin ilmî ve tasavvufî şahsiyetinin şekillenmesinde model olmuş, gerek babasının aktarımları gerekse diğer öğrencilerinin etkileriyle tasavvufî görüşlerinin olgunlaşmasında etkin bir rol oynamıştır. Murâd Nakşbendî’nin babasının hocası olan Beyzâde Efendi (öl. 1200/1785) Ahıskalı olup, Ahıska’da doğup büyümüştür. Daha sonra İstanbul’a gelip tedrîse başlamış ve Eyüp Murâd Buhâri Dergâhı şeyhi Gelibolulu Mustafa Efendi’nin halîfesi Hafız Muhammed b. Hüseyin Hisârî’ye (öl. 1236/1821) intisap ederek ondan halîfelik almıştır. Murâd Nakşbendî’nin yazdığı medhiyeden aldığımız bilgilere göre kendisi Hz. Peygamber’in (s.a.v) soyundan olup seyyiddir. Ahıska beyi, Ahıskalı Ali Bey’in oğlu olması dolayısıyla “Beyzâde” lakabıyla meşhûr olmuştur (Özdil, 2018: 130-131). Diğer şairimiz ise, 19. yüzyıl âlim ve şairlerinden Firdevsî-i Kudsî ve Hoca Şâkir lakaplarıyla da bilinen Mehmed Şâkir Efendi’dir. Onun hakkında geniş bilgi İbnü’l-Emin Mahmud Kemal’in Son Asır Türk Şairleri adlı eserinde bulunmaktadır. Bu bilgileri bizzat tanışarak 3 Ayrıntılı bilgi için bk. Murad Nakşibendî, 2020. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 401 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi kendisinden ve yazdığı divandan edindiğini söyler. Mehmed Şakir Efendi, Elhac İbrahim Hilmi Habibullah namında bir zatın oğludur. 1245/1829’de İstanbul’un Hubyar mahallesinde doğmuştur. Terceme-i Hâl’inde pek çok mezanne-i kirama ve meşayih-i kibara hizmetde her birinden icaze ve destur aldığını, merhum Vidinli hoca gibi niçe zevat-ı kiramın halka-i tedirisinde bulunup istifade eylediğini bir müddet Çarşanba kurbindeki darulmesnevi odalarından birinde beytûtetle ilmi tefsir ve hadis tahsiline çalışdığı sırada reis-i kurra hoca Feyzullah-ı Nakşibendi’den icaze alarak mesnevihanlık şerefine nail olduğunu, mütalaa ve tederrüs eylediği kütüb-i mutebereyi tamamen hafızasına aldığını, garaibden olarak Şehname-i Firdevsi’yi de hıfz ve “Firdevsi” mahlasıyla tahallüs eylediğini söylüyor (Cersel, 2006: 11). Ele alınan bir başka manzum terceme-i ahvâl ise, Mehmed Şerîfî’nin Tuhfe-i Şerîfî adlı eseridir. Manzum bir tecvid olan Tuhfe-i Şerîfî’nin şairi Mehmed (Muhammed) Şerîfî, eserinde Artvin’in Livâne kazasında ve Zor (şimdiki ismi Esenyaka) köyünde doğduğunu bildirmektedir. Babasının adı Ahmed, dedesinin ise Halil’dir. Babasının Erzurum’da bulunması dolayısıyla Hicrî 2 Ramazan 1186 (27 Kasım 1772) tarihinde Erzurum’da doğdu. Annesinin ısrarları sonucu ailesi köylerine, Zor’a geri döndüler ve ömürlerinin sonuna kadar köyde kaldılar. Öğrenimini sürdürmek isteyen Şerîfî, bir süre sonra tekrar Erzurum’a gitti, medreselerde öğrenim gördükten sonra köyüne döndü ve evlendi. 1793’te Mustafa, 1803’te Hafız Osman adlı oğulları doğdu. 1816 yılında önce annesi, beş gün sonra da babası öldü. Şair, dört aya yakın süren bu ikinci tahsil hayatında pek çok dinî-ahlakî eserle tanışma imkânı bulur. Özellikle Diyarbakırlı Ahmed Mürşid Efendi’nin Pend-i Mürşidî adlı kitabına ilgi duyar ve bu esere nazire yapmak amacıyla tefsir ilmiyle iştigal etmeye başlar. Bu süre zarfında birkaç kez köyüne gidip gelmek zorunda kalan Şerîfî, sonunda anne-babaya hizmetin daha önemli olduğunu düşünür; ailesinin yanına döner ve hat sanatını geçim vesilesi olarak kullanıp hayatını burada devam ettirir. H 1260 (M 1844) Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 402 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi tarihinde vefat eden Muhammed Şerîfî’nin kabri köyündeki eski mezarlıkta yer almaktadır (Eğri, 2014: 68). Şüphesiz ki çok zengin metin ve eserlere sahip olan edebiyat tarihimizin bütün manzum hâl tercümelerini bir makale hacmine sığdırmak mümkün değildir. Konuya ışık tutmak ve şairler hakkında ayrıntılı bilgiye ulaşabilmek yegâne amaçtır. Manzum terâcim-i ahvâllerde verilen detaylı hayat hikâyeleri ve bir konu hakkındaki fikirlerinin gösterilmesi bakımından incelenen bu metinlerdeki başlıkları ve örnekleri şu şekilde örneklendirmek mümkündür: a. Şairin Nesebi ve Doğum Yeri Şairler gerek kendi hallerini anlattığı otobiyografilerinde ve gerekse başka şairler tarafından yazılan biyografilerinde ailesi ve doğum yerleri ile bilgi verirler. Beyzade Mustafa, Ahıskalı ve Şavşat doğumludur. Hz. Peygamber soyundan gelmekte olup, o seyyiddir. Mevlidi oldı Ahısha vü vâlidi de Beg imiş Şavşat ta’bîr olunur yir imiş sancak ana Nâm-ı pâki Mustafâ hem seyyid-i Âlî-neseb Hâtemidür hâk-i pây-ı Fahr-i âlem Mustafâ (Beyzâde Mustafa) Mehmed Şerîfî ise babasının adının Şefik, kendisinin aslen Livane’nin Zor köyünden olduğunu söylemektedir. Babasının görevi dolayısıyla Erzurum’da bulunduğunu, o esnada bu şehirde doğduğunu anlatır. Kazâ Livâne karye Zorî sâkin Hakîre bu cezîredür emâkin Mevâlid belde-i Erzurûm hakîkî Tufeylî çâr-sâl peder Şefîkî (Mehmed Şerîfî) Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 403 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi b. Şairin Eğitimi ve Hocaları Mehmed Murad Nakşibendî, babasının ve kendisinin üstadı Beyzade Mustafa Efendi’nin külliyatını topladığı eserde onun terceme-i ahvâlini anlattığı bölümde eğitimi hakkında bilgiler verir: Beyzâde, önce Şeyh Ömer Erzincanî’den ilim tahsil etmiş, Sahn-ı Semân medreselerinde zamanını geçirmiş. On sene kadar Fatih Medresesi’nde farklı ilim dallarında ders almıştır. Şeyh Erzincanî Ömer’den eylemiş tahsîl-i ilm Hem mücâz olmış yine andan o zât-ı pür-hüdâ Vâhid-i Sahn-ı Semân’da sâkin imiş çok zamân Akdeniz semtinde çifte ayağı olmuşdı câ Cümle-i tahsîlde tedrîsde ol medrese Yanî anda sâkin olmış hâce iken dâimâ Câmi-i Ebu’l-Feth’de tedris-i envâ’-ı fünûn On sene mikdârı itmiş hâce-i gayret-nümâ (Beyzâde) Çocukluk döneminde ailesi tarafından Kur’ân öğretildiğini söyleyen Şerîfî, ailesine ve kendisini yetiştiren hocalarına dua ettikten sonra Tuhfe-i Şerîfî’de onların ismini de verir: Vâiz Ali Efendi’den hadis dersleri, onun kardeşi Hulki Esad Efendi’den diğer dinî bilimler, Hâfız Şerif Mehmed Efendi’den Kur’ân ve tecvid okur. Ailesinin izni olmadan hiç bir yere gitmediğini, oysa eğitim için gönlünün yandığını söyleyen Mehmed Şerîfî, kitâbet ilmine başladığını ve hat sanatını öğrendiğini bildirir ve hocalarını hayırla yâd eder. Pes andan sâhib-i fazl-ı kemâlât Ola rûhına rahmet bî-nihâyet v Ali Efendi-i vâʻız h âceden hûş Ehâdîsden Fevâʼid eyledüm gûş Birâder-zâdesi ol Hulkî Esʻad 4 ʻİlim bahri Şerîf Hâfız Muhammed 4 “ʻilm” kelimesi vezin gereği “ʻilim” şeklinde okunmuştur. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 404 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi İderdüm dahı andan istifâde İde Hak rütbesin yevmen ziyâde 5 ʻİlimden irdi bir nebze dimâga Koyup bunda olar gitdi ıraga v O hâzık h âce çün uhrâya gitdi Şerîf hâfız vücûh kurrâya yitdi (Şerîfî) Mehmed Şakir Firdevsî, ise çocukluk yaşlarından itibaren ilim tahsil etmek için medreselerde okuduğunu, ilk önce Kur’ân’ı ezberlediğini, ilim ve hüner sahibi kimselerden istifade ettiğini mısralarına aktarır. İlmin menbaı olan Hamdî Efendi’den ilim ve kemâlâtı aldığını anlatır. Şairler hayatlarını manzumelere nakş ederken diğer edebî eserlerde olduğu gibi konuya uygun şekilde Kur’ân ayetlerinden iktibaslar yaparlar. Olarak tıfl-ı debistân-ı ebu’l-’ilm ‘alîm Sâkin-i medrese-i “zâlike zû fazlin ‘azîm” Evvelâ olmuş idim hâfız-ı Kur’ân-ı mübîn Sâniyen tâlib-i ‘ilm ü hüner-i ehl-i yakîn Fünūn-ı hâssı aldım Hazret-i Hamdî Efendí’den Derûn-ı hâmesinden neş’et itmiş sanki nâlîyim Vidin’li hāceden ahz-ı icāzet eyledim ‘ilmen Ki ol dânâ-yı fâzıl vâris-i ‘ilm ü kemâlíyim (Mehmed Şakir / Firdevsî-i Kudsî) c. Ataya İtaat Şairler ve ehl-i hikmet, çocukluk dönemlerinden bahsederken; anne, baba ve aile büyüklerinin telkinlerine uymanın, onlara saygı göstermenin gerekliliğinden bahsederler. Mehmed Şerîfî, henüz ilim ve hikmetten kendisinde bir iz bulunmadığı dönemlerde onların izni olmadan bir iş yapmadığını ve yine onların teşviki ile mektebe başladığını içli duygularla nazma döker. 5 “ʻilm” kelimesi vezin gereği “ʻilim” şeklinde okunmuştur. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 405 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi İrince sinnümüz hâl-i tüvâna Teʼehhül bende saldı ata ana Gedâ vâhid ata ana pîr idi Talebʻ ilme çıkar elden dir idi Yogıdı gerçi bizde ʻilm ü hikmet İderdük ata anaya itâʻat İzinsiz çıkmaduk hiçbir kenâra Yakarduk cismimüz hasretle nâra Didi gönül bu âh u zârın olmaz Hezâr tedbîrlerün takdîri bozmaz Yapış ata vü ceddün pîşesine Nişîn ol hücre-i mekteb kûşesine (Şerîfî) d. Dinî İlimler ve Arapça-Farsça Öğrenmeleri Klasik Türk edebiyatında eline kalem alan, şiir yazmaya niyetlenen kişilerin geleneksel yapı içerisinde ve şairliğin şartı olarak Arapça ve Farsçayı da belli bir seviyede bilmesi gerekir. Terceme-i hâllerde bunun gerekliliği defalarca vurgulanmaktadır. Şair Mehmed Şâkir, üçüncü önemli konunun dinî ilimleri öğrenmek olduğunu belirttikten sonra, Arapça hikemiyyatın, Farsça edebiyatın birbiri yerine konulamayacak derecede önemli olduğunu söyler. Sâlisen hâcib-i dervâze-i dâniş-ver-i dîn Râbi’en kâbil-i tefhîm-i ûlu’l-fevz-i metîn Hikemiyyât-ı ‘Arabla edebiyyât-ı ‘Acem Biri ger olsa mukaddem biri lâ-büd akdem Ferkadân menzil ü cevzâ’ya muzâhî tev’em Her ‘aleyhindeki lâ-yefheme dirler fe’fhem (Mehmed Şâkir) Beyzâde Mustafa Efendi’nin tefsir, hadis ve fıkıh ilimlerine sahip olduğu ifade edilir. Ayrıca Arapça ve Farsça yazan şairlerle kendisini mukayese ettikten sonra, aruz ilminin de şart olduğu eklenir. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 406 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi İlm-i tefsîr ü hadîs hem dahı ilm-i fıkh Zâtına oldı musahhar cümlesi bil ey baba Oldı sana key dahı ilm-i belâgatda o zât Hem arûz ilminde de oldı Halîl-i muktedâ Di lügat-i fende kâmûs-ı muhît olmış idi Sorılursa bir lügat Türkîsi budur dirdi hâ Dinilür ise kasâidde bu sayrıdur eger Şübhe yokdur bunda lâkin bür’esinden mâ-adâ İmrü’ü’l-Kays u Ferezdak görseler eş’ârını Şâiriz biz dimege iderler ebedî bil hayâ (Beyzâde) e. Hüsn-i Hat Öğrenmenin Önemi Kimi şairler kitâbet ve hat sanatında eğitim almış, aldıkları icazet ile zamanının hattatları arasına girmiştir. Mehmed Şerîfî, bu güzel işle (hüsn-i hatla) uğraşanlara Allah’ın yardımının eksik olmayacağını, nesih yazısının gerekli olduğunu nazm eder. Bu kâr-ı hüsne Hak kıldı ʻinâyet Müzehheb âleti Neshi kitâbet (Şerîfî) Mehmed Şâkir Efendi ise; kütüphanelerdeki hazinelerden değerli nesih yazıları bulup, can gözünü aydınlattığını şu beytiyle kalıcı hale getirir: Nesh-i nâdireyi genc-i kütüphânede ben Bularak eylemişim dîde-i cânı rûşen (Mehmed Şâkir) f. Tasavvuf ile İlgili Kayıtlar Türk edebiyat tarihinde tasavvuf ve onun zenginlikleri farklı şekillerde eserlere yansır. Fuzûlî gibi pek çok şair, tasavvufî anlayışı herhangi bir tarikata intisap etmeden zengin bir biçimde eserlerine Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 407 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi yansıtırken, bir kısmı da bir mürşide gönül verip bu hayatı yaşar ve eserlerini bu manevi hava içerisinde kaleme alır. Mehmed Şâkir; üstadı Hüsamettin’den ders alıp, “mesnevîhân” olduğunu, Mevlevî dergâhına gönülden bağlanıp, ehl-i beyte teslim olmuştur. Hoşâ bir mesneví-hânım ki üstâdım Hüsâmeddîn Der-i dergâh-ı Mevlânâ’da hakkıyla mevâlîyim Nasîb-i himmet aldım feyz-i Feyzu’llâh-ı Kudsîden Nice erbâb-ı fazlın mahrem-i bezm-i visâliyim Magz-ı Kur’ân-ı Hudâ mesnevî-i Mevlânâ Cihet-i câmi’a-i kâtı’adan olana Mevlânâ Hamseten olmuşum ashâb-ı ‘abâya teslîm Kalmadı kuvve-i fikriyye vü endîşe ‘akîm (Mehmed Şâkir) Devrin ilimlerini tahsil eden Beyzâde Mustafa Efendi’nin, ilahî aşk ateşi düştükten sonra seyr ü sülûkunu tamamladığını anlatan Murad Efendi, üç sene müddetince tekmîl-i sülûk eylemiştir. Sonra kalbine düşüp aşk-ı İlâhî âteşi Sâlik olmış hem de bulmış mürşid-i râh-ı Hüdâ Sâik-ı takdîr ânı Hâfız Efendi’ye hemân Sevk idüp göstermiş ana râh-ı Hakk’ı bî-riyâ Sâyesinde Hazret-i Hâfız Efendi’nün belî Olmış akrânı içinde dürr-i genc-i bî-behâ Üç sene müddet içinde itdi tekmîl-i sülük Şeyhi nutk itmiş ki eyle hem seyâhat hem gazâ (Beyzâde) g. Yaşadığı Dönemle İlgili Tarih Mısraları Kimi şairler yaşadıkları dönemde yapılan savaşlara katılmışlardır. Bunlar arasında Şemseddin Sîvâsî gibi önemli şair ve sufîler vardır. Beyzâde, Sultan Mustafa zamanında iki yüz gazi ile birlikte bu yapılan gazaya katıldığını anlatır. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 408 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi Pes il(i)m kıldı küşâd o sâhib-i tabl u alem İkiyüz gâzi dahı kendüye itmiş iktidâ Devr-i Sultân Mustafa Hân’un gazâsı idi bu Avdet itdi gazve-i tekmîlinde bâ-avn-i Hudâ (Beyzâde) 13 Şevval Çarşamba günü eserini yazdığını ve Sultan Selim’in (III) o tarihte sultan olduğunu bildiren şair, kendisinin ise otuz yaşına ulaştığını söyler (H 1226 / M 31 Ekim 1811). Çü sinnüm otuzunda idi devrân Cihânun şâhı(y)dı Sultân Selîm Hân Bidâyet oldı çün Şevvâl ayında On üçünci çehârşenbe güninde (Şerîfî) h. Hacc’a Gitmeleri Müslüman hacıların emniyet ve huzur içerisinde ibadetlerini tamam etmelerini dileyen Şerîfî, Kâbe’yi tavaf etmesi, uzak yerleri yakın etmesi için duasına devam eder. Muhammed Mustafa’nın ravzasına ilet ki; Şam’ı, Mekke ve Medine’yi görüp o mübarek Peygamber’den şefaat dileyelim. Muhammed Mustafâ’nun ravzasına İlet bizi hadîm it çevresine Şefâʻat isteyelüm biz ʻusâta Turup vakfe çıkalum ʻArafâta Görelüm belde-i Şâm’ı muzahher Dahı Mekke Medîne-i Münevver Mücâvir kalalum anda kemâhî Şefîʻ idinelüm ol pâdişâhı (Şerîfî) Firdevsî-i Kudsî mahlasını da kullanan Mehmed Şâkir’in babası 1844’te (H 1260) farîza-i haccı edadan sonra, Bahr-i Ahmer’de (Kızıldeniz) gark olunduğundan (boğulduğundan) kimsesiz kaldı. Alemdar Mustafa Paşanın oğlu -Bekâr Bey namıyla maruf- Şeyh Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 409 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi Kâmil’in [Efendi] himayesi ve vüzera kapu kethudalarından Hacı Keşşaf’ın [Efendi] himmeti ile 1844’te (H 1260) “Sadaret Mektubî Kalemi”ne kabul edildi. Edâ-yı Hac idüb ‘avdetde tekmîl itdi enfâsı Sorarsan Bahr-i Ahmer’de garîk-i rahmet-i Hakdır (Mehmed Şâkir) ı. Duâ Padişahın (III. Selim) döneminde emniyet ve huzur içerisinde olduklarını ifade eder. Kıyamet gününe kadar sabah akşam onların duacısı olduğunu şiirine nakş eden Şerîfî, vezir-i a’zam ile diğer devlet erkânının işlerinin kolaylaşması için yakarır. Hudâyâ pâdişâha vir selâmet Ânun asrındayuz hoş emn ü râhat İlâ-yevmi’l-kıyâm ola devâmı Şerîfî hoş duʻâcı subh u şâmı Vezîr-i aʻzamı cümle vüzerân İşin âsân kıl pinhân ü aʻyân Kamu ser-kâra vir insâf ʻadâlet Bulalar ehl-i İslâm istirâhat Hudâ kahr eyleye aʻdâ-i dîni Muzaffer eyleye dîn-i mübîni (Şerîfî) i. Şairin Şahsî Özellikleri Biyografi şeklinde başkaları tarafından yazılan manzum terceme-i hâllerde ele alınan kişinin fizikî, ahlakî ve tasavvufî özellikleri de kimi zaman yazılmıştır. Beyzâde Mustafa; arslan gibi mehabetli, etkileyici bir tavrı olan, keramet sahibi, mükemmel bir mürşid, gelip geçen insanlar arasında onun kadar cömerdi görülmemiştir. Vech-i pâkinde mehâbet var imiş arslan gibi Her gören mer’ûb olup olur imiş bî-dest ü pâ Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 410 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi Hep görenlerden işitdüm çok kerâmâtın anun Mümkin olmaz kesretinden söylesem bir bir sana Hâce imiş şeyh imiş gerçek imiş mürşid imiş Yok hilâfum bu sözümde şübhe itme dâd-râ Benzemez imiş ana asrında hiçbir şeyh olan Kasr-ı İdrîsî’de ki sâkin meger Îsâ ola Yokdur eslâfun senün ahlâfuna eyle meded Hep Sikender cûd u re’fet lutf u ihsân u atâ (Beyzâde) Sonuç Türk edebiyat tarihinde sayısız şairin hayatı ve eserleri ile ilgili her türlü bilgiye ihtiyacımız olduğu bir gerçektir. Sadece şair tezkireleriyle her şahsı ve konuyu aydınlatmak mümkün değildir. Divanlarda veya müstakil mecmualarda farklı amaç ve başlıklarla “manzum terceme-i ahvâl”ler yazılmıştır. Bu araştırmalarda kısmen örnekleri verilen metinlerde olduğu gibi; şairlerin, müelliflerin başka kaynaklarda ulaşılamayan hayat bilgilerine, eserlerine, özelliklerine, eğitimlerine, meşrebine, karakterine ve dönemiyle ilgili malumata bu şiirler sayesinde ulaşmak mümkün olabilir. Kısaca edebiyatımızı “mechûliyet”ten kurtarmak araştırmacıların başlıca görevlerindendir. Bilgi Notu Makale araştırma ve yayın etiğine uygun olarak hazırlanmıştır. Yapılan bu çalışma etik kurul izni gerektirmemektedir. Kaynakça Akgün, A. (1996). Edebiyatçılarımızın resmî hâl tercümeleri. İlmî Araştırmalar, (2), 229-246. Artvinli, T. (2010). Mehmed Şerîfî ve Mevlid’i. M. Demirel, M. Akıllı (Ed.), Geçmişten Geleceğe Yusufeli Sempozyumu Bildirileri içinde (459-492. ss.), Yusufeli Belediyesi Yayınları. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 411 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi Cersel, F. (2006). Mehmed Şâkir Gâlib Efendi Dîvânı (inceleme-metin). (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Sakarya: Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Eğri, S. (2010). Parçalanmış zamanın şairlerinden Doktor Ziya Ahmed Kaya: (sisli) Yollar ve (garip) İzler. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, (18), 143-157. Eğri, S. (2014). Manzum tecvidler ve Tuhfe-i Şerîfî. Journal of Turkish Studies, 42, 65-109. Emecen, F. M. (1997). İki Osmanlı ricalinin resmî hayatlarının kaynaklarına dair. Osmanlı Araştırmaları, 17, s. 91-97. İbnülemin Mahmud Kemal (1928). Meşâhîr-i mechûle. Türk Tarih Encümeni Mecmuası, 37-51. İnal, M. K. (1969). Son asır Türk şairleri cüz-I. Devlet Kitapları. İsen, M. (2020, Şubat 3). Türkçenin biyografi kaynakları. https://docplayer.biz.tr/13366698-Turkcenin-biyografi-kaynaklari-prof- dr-mustafa-isen.html. Karaköse, S. (2019). Fuzûlî-Emrî: “Dâmen” ölçeğiyle iki sahanın panoraması, iki şairin sosyal konumu ve üslûbu. Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, 2(1), 67-102. Kiremitçi, F. (2010). Muhammed Şerîfî ve Pend-i Gülistân Mesnevisi. M. Demirel, M. Akıllı (Ed.), Geçmişten Geleceğe Yusufeli Sempozyumu Bildirileri, Yusufeli Belediyesi Yayınları. Murad Nakşibendî (2019, Şubat 23). Külliyât-ı Beyzâde Mustafa Efendi (Matbu Mecmua). https://curiosity.lib.harvard.edu/islamic-heritage-project/catalog/40- 990049444810203941 Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 412 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi Özdil, H. (2018). Mehmed Murad Nakşibendî ve nakşî gözüyle yazılmış tek, tam Mesnevî şerhi. Bilig, (85), 129-145. Sağlam, N. (2006). Medeniyet tarihimizin en girift labirenti: Türk edebiyatı tarihi. Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, 4(7), 9-23. Sarıcaoğlu, F. (2002). Katib Çelebi’nin otobiyografileri. Tarih Dergisi, (37), 297-320. Yazıcı, N. (2011). Türk edebiyatında otobiyografi. Türkbilig, (11), 189- 217. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 413 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi Belge 1: Murad Nakşibendî, Terceme-i Ahvâl-i Beyzâde Mustafa (Harvard Library) Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 414 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi Belge 2: Murad Nakşibendî, Terceme-i Ahvâl-i Beyzâde Mustafa (Harvard Library) Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 415 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi Belge 3: Mehmed Şâkir (Firdevsî-i Kudsî) Divanı (Cersel, 2006) Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 416 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi Belge 4: Mehmed Şerîfî, Tuhfe-i Şerîfî (Sadettin Eğri Özel Kütüphanesi) Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 417 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi Belge 5: Mehmed Şerîfî, Tuhfe-i Şerîfî (Sadettin Eğri Özel Kütüphanesi) Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 418 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi EXTENDED ABSTRACT Terceme-i hal means an article or work, resume, life story that tells about a person’s life and works. In Turkish literature, “mechûliyet / unknownness” about the lives and works of many poets always comes up as a problem. Since the old Turkish literature has been entrusted to the şuarâ tezkires for a long time, it has become necessary to reach other sources in the history of literature and to do research. For this reason, it is necessary to benefit from other literary texts about the lives of poets and writers. Biography, a genre that talks about the life stories of well-known people, is a science that is as old as humanity. History tells about the events faced by those who lived before the present and their heroes. Life stories of the person or persons who were influential in those events are as important as the events itself. Since people are the people who bring about the events, determining their life stories is also the subject of the biography. Autobiography is the work in which the poet or writer describes his life and works. Verse terceme-i hals are also important works that provide information about poets and writers. The following four features are seen in these works: a. Texts in which the poet describes his life, hometown, education, family and world view in poems (autobiography) b. Poems (biography) in which he narrates the life of a person he cared about by another poet. c. Poems about their own state and situation in different poetic forms in Divan. d. Biographical poems in literary and mystical works. In this study, the terceme-i hal of Beyzâde Mustafa Efendi, who was the teacher of Murâd Nakşbendî’s father, and the poem of Zorî Mehmed Şerîfî and the terceme-i hal of Mehmed Şâkir Kudsî in his council were examined and examined as examples. In the terceme-i hal examined in this study, the poet’s lineage and birth place, the poet’s education and teachers, obedience to the ancestor, religious sciences and Arabic-Persian learning, the importance of learning calligraphy, records about Sufism, historical lines about the period he lived, pilgrimage. Information such as their attendance to, prayer, and the personal characteristics of the poet came to light and were evaluated. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 419 Manzum Hâl Tercemelerinin (Terceme-İ Ahvâl) Edebiyat Tarihi Bakımından Önemi Undoubtedly, it is not possible to fit all verse translations of our literary history, which has very rich texts and works, into one article volume. The sole purpose is to shed light on the subject and to reach detailed information about poets. The detailed life stories given in verse teracim-i ahval and are examined in terms of showing their opinions on a subject. It is a fact that we need all kinds of information about the lives and works of countless poets in the history of Turkish literature. It is not possible to enlighten every person and subject only with poet’s memoirs. “Verse Terceme-i Ahval” has been written with different purposes and titles in Divans or individual journals. As in the texts partially given in these studies; Through these poems, it may be possible to reach the life information of poets and authors that cannot be reached in other sources, their works, features, education, character, character and period. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 22 Sayı: 40 / Volume: 22 Issue: 40 420