T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ VE RUSYA FEDERASYONU’NUN SİBER GÜVENLİK STRATEJİLERİNİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ (DOKTORA TEZİ) ALİ BURAK DARICILI BURSA - 2017 U L U D A Ğ Ü N İV E R S İT E S İ S O S Y A L B İL İM L E R E N S T İT Ü S Ü U L U SL A R A R A S I İL İŞ K İL E R A N A B İL İM D A L I T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ VE RUSYA FEDERASYONU’NUN SİBER GÜVENLİK STRATEJİLERİNİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ (DOKTORA TEZİ) Ali Burak DARICILI Bursa 2017 A M E R İK A B İR L E Ş İK D E V L E T L E R İ V E R U S Y A F E D E R A S Y O N U ’N U N S İB E R G Ü V E N L İK S T R A T E JİL E R İN İN K A R Ş IL A Ş T IR M A L I A N A L İZ İ (D O K T O R A T E Z İ) A li B u rak D A R IC IL I B U R S A 2017 T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ VE RUSYA FEDERASYONU’NUN SİBER GÜVENLİK STRATEJİLERİNİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ (DOKTORA TEZİ) ALİ BURAK DARICILI Danışman: Prof. Dr. Barış ÖZDAL BURSA – 2017 v ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Ali Burak DARICILI Üniversite : Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı : Tezin Niteliği : Doktora Tezi Sayfa Sayısı : 223 (CCXXIII) Mezuniyet Tarihi : …. / …. / 2017 Tez Danışmanı : Prof. Dr. Barış ÖZDAL AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ VE RUSYA FEDERASYONU’NUN SİBER GÜVENLİK STRATEJİLERİNİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ Bu tez çalışması, uluslararası ilişkiler açısından siber uzayın neden olduğu yeni tartışma konularını ele almak suretiyle, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Rusya Federasyonu (RF)’nun siber güvenlik stratejilerini karşılaştırmalı olarak analiz etmek amacıyla hazırlanmıştır. Çalışmadaki temel sorunsalımız ise ABD ile RF’nin, siber güvenlik stratejilerini belirleme sürecinde birbirleriyle bir etkileşim ve etki-tepki ilişkisi içinde olup olmadığı tartışmasına odaklanmıştır. Bu doğrultuda tezde ulaşılan sonuç, ABD ve RF’nin siber güvenlik stratejilerini şekillendirme süreçlerinde, birbirlerine yönelik tehdit algılamalarının önemli etkisi olduğudur. Zira ABD ve RF arasında siber uzay alanında günümüze kadar süre gelen rekabetinin kökenleri her iki devletin Soğuk Savaş dönemindeki ideolojik ve askeri çekişmesinin bir sonucu olarak şekillenmiştir. Bununla birlikte söz konusu iki devlet kısa ve orta vadede ağ teknolojileri kapsamında askeri kapasitelerini geliştirmek için etkili bir siber savunma ve saldırı kapasitesi yaratmaya çalışacaklardır. vi Genel ve soyut olarak aktardığımız bu çerçeve içerisinde tez çalışmasının ilgi bölümlerinde: o Teknoloji kültürlerinin Soğuk Savaş döneminde ABD ve SSCB arasındaki askeri rekabetin günümüz siber uzay alanının şekillenmesine yaptığı katkıların, o 1990’lar başı ile birlikte küreselleşen, ticarileşen ve sivilleşen internet teknolojisinden ABD ve RF’nin askeri ve istihbari bir enstrüman olarak istifade etme arayışlarının, o Sosyal medya imkânlarını her iki devletin bir enformasyon savaşı aracı olarak kullanmaya yönelik planlamalarının, o ABD ve RF’nin bu yıllar ile birlikte şekillenmeye başlayan resmi siber güvenlik strateji belge ve doktrinlerinin, o Ulusal siber uzay alanlarını denetleyen hukuki rejimlerinin ve ulusal siber güvenlik kurumlarının faaliyetlerinin analiz edilmesine odaklanılmıştır. Anahtar Sözcükler: Neo-Realizm, Siber Güvenlik, Siber Uzay, Amerika Birleşik Devletleri, Rusya Federasyonu vii ABSTRACT Name and Surname : Ali Burak DARICILI University : Uludağ University Institution : Social Science Institution Field : International Relations Branch : Degree Awarded : Ph. D Page Number : 223 (CCXXIII) Degree Date : …. / …. / 2017 COMPARATIVE ANALYSIS OF CYBER STRATEGIES ADOPTED BY UNITED STATES OF AMERICA, AND RUSSIAN FEDERATION This thesis study aims at comparative analysis of cyber security policies adopted by United States of America (USA), and Russian Federation (RF), with consideration of new discussions originated from cyber space in the context of international relations. This work tries to find out whether there is an action-response relation between USA, and RF or not, in the course of setting cyber security strategies. Accordingly, this study found out the fact that USA, and RF’s mutual perception of threat on their countries, is decisive when they are setting cyber security strategies. It is because of that today’s ongoing competition between USA, and RF in the field of cyber space, originates from ideological, and military competition between USA, and RF during Cold War. Besides, the two states will try to create an effective cyber defense and attack capacity in order to improve their military capacities in the short and medium term within the scope of networking technologies. As we explained in general and abstract, in order to support arguments of this study, focus of related chapters of this thesis; viii o Contributions of technology cultures to the shaping of today’s cyberspace space in the Cold War-era military rivalries between the USA and the Soviet Union, o Attempts of USA, and RF to benefit from internet technology as a means of military, and espionage, since it has been global, commercial, and civil by 1990s, o Planning of social media facilities for the use of the two states as an information warfare tool by the state, o USA, and RF’s official cyber security strategy documents, and doctrines that started to be formed by then, o Legal regimes governing national cyber space areas; and activities of national cyber security institutions. Keywords: Neo-Realism, Cyber Security, Cyber Space, United States of America, Russian Federation ix ÖNSÖZ Siber güvenlik kapsamındaki çalışmalar ülkemizde genel itibariyle bilişim teknolojileri temelli teknik konular olarak kabul edilmektedir. Benzer ön kabulden hareketle sosyal bilimciler de siber güvenlik çalışmalarını teknik bir alan okuyarak, özellikle teknik altyapı bilgisi gerektiren bu tür çalışmalardan kaçınma eğilimi gösterebilmektedirler. Hâlbuki siber güvenlik ve siber uzay çalışmalarını sadece teknik bir alan olarak değerlendirmek, bizce meseleyi son derece dar bir bakış açısıyla ele almak anlamına gelmektedir. Siber güvenlik ve uzay, özü itibariyle elbette ki teknik meselelerdir. Ancak siber güvenlik ve siber uzay alanı temelli gelişmelerin bireylerin, kurumların ve devletlerin güvenliklerini yakından ilgilendirdiği, uluslararası sistemdeki aktörler arasındaki ilişkilere önemli ölçüde tesir ettiği, bu kapsamda da uluslararası ilişkiler disiplininin çalışma konuları dahilinde önemli sonuçlar elde ettiği de ortadır. Söz konusu değerlendirmeleri de dikkate almak suretiyle, tez çalışmasına başladığım ilk anlardan itibaren çalışmanın başarıyla tamamlanabilmesi için ciddi desteğe ihtiyaç duyacağımı bilmekteydim. İhtiyacım olan desteği ise tez yazım sürecinde çalışmamın her satırı detaylı bir şekilde okuyarak değerlendiren, yönlendirmeleriyle çalışma şevkimi arttıran, hatalarımı düzelten değerli Hocam Prof. Dr. Barış ÖZDAL ile tezimdeki yazım hatalarımı sabırla düzelten kıymetli dostum Tarık DİLAVER ile ablam Figen DARICILI’dan buldum. Bu vesile ile anılanlara, ayrıca hayatım boyunca desteklerini ve sevgilerini her zaman hissettiğim değerli ailemin tüm fertlerine teşekkür ederim. Ali Burak DARICILI Ankara 2017 x İÇİNDEKİLER TEZ ONAY SAYFASI…………………………………………………………………. II YEMİN METNİ…….,…………………………………………………………………. III DOKTORA İNTİHAL YAZIM RAPORU…………………………………………….. IV ÖZET…………………………………………………………………………………… V ABSTRACT…………………………………………………………………………….. VII ÖNSÖZ ………………………………………………………………………………… IX İÇİNDEKİLER…………………………………………………………………………. X KISALTMALAR…..…………………………………………………………………... XIV GİRİŞ…………………………………………………………………………………… 1 BİRİNCİ BÖLÜM REEL POLİTİK PARADİGMANIN ULUSLARARASI İLİŞKİLER DİSİPLİNİNDE KURAMSALLAŞTIRILMASI 1. Klasik Realizmin Temelleri …………………………………………………………………. 7 2. Klasik Realizm ve Güvenlik ………………………………………………………………… 10 3. Neo-Realizmin Temelleri ……………..…………………………………………………….. 13 4. Neo-Realizm ve Güvenlik……………………………………………………….………….. 17 5. Neo-Realist Perspektif Açısından Siber Uzay……………………….. …………………….. 21 6. Joseph Nye’nin Güç Kavramı Kapsamındaki Analizleri ve Siber Güç …………………… 33 İKİNCİ BÖLÜM AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NİN SİBER GÜVENLİK STRATEJİSİNİN ANALİZİ 1. ABD’nin Siber Güvenlik Stratejisinin Temelleri……………………………………….…… 46 1.1. Temmuz 1995 ve Mayıs 1997 tarihlerinde Başkan Bill Clinton Tarafından İlan Edilen Başkanlık Direktifleri……………………………………………………………........... 50 1.2. “Siber Uzay’ın Korunmasına Yönelik Ulusal Strateji” İsimli Belge............................... 51 1.3. Siber Uzay Politika Revizyonu………………………………………………………… 54 1.4. “Siber Uzay İçin Uluslararası Strateji:Ağlanmış Bir Dünya’da Refah, Güvenlik ve Açıklık” İsimli Doküman………………………………………………………………................. 54 1.5. Kritik Altyapıların Geliştirilmesi İçin Taslak Plan……………………………………... 56 1.6. ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi……………………………………………………….... 56 1.7. “ABD Savunma Bakanlığı Siber Stratejisi” İsimli Belge………………………………. 58 xi 1.8. ABD’nin Siber Güvenlik Kapsamındaki Resmi Plan, Belge, Strateji, Doktrin ve Başkanlık Emirlerine İlişkin Genel Değerlendirme………………………………………………... 60 2. ABD’nin Siber Güvenlik Alanında Faaliyet Gösteren Resmi Kurum ve Kuruluşları……….. 61 2.1. ABD Savunma Bakanlığı (United States Department of Defense)……………….…… 62 2.2. ABD İç Güvenlik Bakanlığı (The Department of Homeland Security)…………….….. 66 2.3. ABD İstihbarat Servisleri (FBI ve CIA)’nin Siber Uzaydaki Faaliyetleri……………… 69 3.ABD Ulusal Siber Güvenlik Rejimi…………………………………………………………….. 73 4. Edward Snowden Olayı………………………………………………………………………… 78 5. WikiLeaks Belgeleri……………………………………………………………………………. 83 6. RF’nin Siber Saldırı Yöntemleri ile ABD Başkanlık Seçimlerine Müdahale Ettiğine İddialar …………………………………………………………………………………………………… 90 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM RUSYA FEDERASYONU’NUN SİBER GÜVENLİK STRATEJİSİNİN ANALİZİ 1. RF’nin Siber Güvenlik Stratejinin Temelleri ………………………………..………………… 94 1.1. RF Ulusal Güvenlik Konsepti…………………………………………………………….. 97 1.2. RF Enformasyon Güvenliği Doktrini…………………………………………………...... 98 1.3. “2020’ye doğru Rus Ulusal Güvenlik Stratejisi” Belgesi……………………………....... 100 1.4. “Bilgi Çağında Rus Silahlı Kuvvetleri’nin Faaliyetlerine İlişkin Kavramsal Görüşler” İsimli Belge…………………………………………………………… 101 1.5. Gerasimov Doktrini…………………………………………………………….………... 102 1.6. “RF Dış Politika Konsepti” İsimli Belge……………………………………………….... 106 1.7. “RF Devlet Politikasının Uluslararası Enformasyon Güvenliği Alanındaki Temel Prensipleri” İsimli Belge………………………………………………….. 107 1.8. RF Enformasyon Güvenliği Doktrini……………………………………..……………… 110 2. RF’nin Siber Güvenlik Alanındaki Uluslararası İşbirliği Arayışları …………………..……... 111 2.1. RF’nin Siber Uzay Alanında İşbirliği Geliştirilmesine Yönelik Olarak BM’deki Girişimleri……………………………………………………………………………….....…. 112 2.2. RF’nin Siber Uzay Alanında İşbirliği Geliştirilmesine Yönelik Olarak Şangay İşbirliği Örütü Kapsamındaki Girişimleri………………………………………………………….…………. 113 xii 2.3. RF’nin Siber Uzay Alanında İşbirliği Geliştirilmesine Yönelik Olarak ABD ile Sürdürdüğü İkili İşbirliği Girişimleri………………………………………………………………….…... 115 3. RF’nin Siber Uzay Alanının Yapısı………………………………………………………… 118 3.1. Rus İstihbarat Servisleri’nin Siber Kapasiteleri……………………………………..…. 118 3.2. Rus İstihbarat Servisleri Kaynaklı Olarak Gerçekleştiği İddia Edilen Siber Saldırı ve Espiyonaj Faaliyetleri……………………………………………………………………………… 126 3.3. Rus İstihbarat Servisleri ile İrtibatlı Siber Kabiliyete Sahip Kriminal Örgüt ve Şahısların Faaliyetleri…..…………………………………………………………………….…….. 129 3.4. RF Siber Uzay Alanını Yapısal Özellikleri……………………………………………… 132 4. RF Kaynaklı Olduğu İddia Edilen Siber Saldırılar ………………………………………….. 137 4.1.Estonya’ya Yönelik Siber Saldırı… ………………………………………………….... 137 4.2.Gürcistan’a Yönelik Siber Saldır…………………………………………………..……. 141 4.3.Litvanya’ya Yönelik Siber Saldırı………………………………………………..…….. 142 4.4. Kırgızistan’a Yönelik Siber Saldırı…………………………………………………...... 144 4.5. Ukrayna’ya Yönelik Siber Saldırı……………………………………………………… 145 4.6. Türkiye’ye Yönelik Siber Saldırı……………………………………………………........... 148 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ VE RUSYA FEDERASYONU’NUN SİBER GÜVENLİK STRATEJİLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI 1. ABD ve RF’nin Siber Güvenlik Stratejilerinin Tarihsel Arka Planı ………………………........ 156 2. ABD ve RF’nin Siber Güvenlik Stratejileri ile Siber Uzay’daki Uluslararası İşbirliği ve Rekabet İnsiyatiflerinin Analizi…………………………………………………………………………….. 158 3. ABD ve RF Tarafından Birbirleri Aleyhine Planlandığı İddia Edilen Siber Saldırılar ……………..………………………………………………………………………………………. 168 4. ABD ve RF’nin Enformasyon Savaşı Kapsamındaki Rekabeti………………………………. 174 5. ABD ve RF’nin Siber Güvenlik Alanında Faaliyet Gösteren Kurumsal Yapılarının Analizi… 186 SONUÇ…………………………………………………………………………….……………… 193 xiii KAYNAKLAR…………………………………………………………………………………… 193 ÖZGEÇMİŞ………………………………………………………………………………………. 222 TEZ ÇOĞALTMA VE ELEKTRONİK YAYIMLAMA İZİN FORMU………………………. 223 xiv KISALTMALAR Kısaltma Bibliyografik Bilgi AB Avrupa Birliği ABD Amerika Birleşik Devletleri AGİT Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü ARPANET Advanced Research Projects Agency / Gelişmiş Araştırma Projeleri Ajansı AT Avrupa Topluluğu APEC As൴a-Pas൴f൴c Ekonom൴c Cooperat൴on / Asya-Pas൴f൴k Ekonom൴k İşb൴rl൴ğ൴ BND Bundesnachr൴chtend൴enst / Federal İst൴hbarat Serv൴s൴ BM Birleşmiş Milletler BDT Bağımsız Devletler Topluluğu BİT Bilgi İletişim Teknolojileri BTK Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Bkz. Bakınız C. Cilt CERN European Organization for Nuclear Research / Avrupa Nükleer Araştırma Örgütü çev. Çeviren CIA Central Intelligence Service / Merkezi Haber Alma Servisi CNSS Cyber National Security Section / Siber Milli Güvenlik Bölümü COMECON The Council for Mutual Economic Assistance / Karşılıklı Ekonomik Yardımlaşma Konseyi CSS Cyber Criminal Section / Siber Kriminal Bölümü CYBERCOM Cyber Command / Siber Komutanlığı DDoS Distributed Denial Of Service / Servis Dışı Bırakma der. Derleyen DHS Department of Homeland Security / İç Güvenlik Bakanlığı DNI Director of National Intelligence / Milli İstihbarat Direktörü ed. Editör ECS Enhanced Cybersecurity Services / Geliştirilmiş Siber Hizmetleri FAPSİ The Federal Agency for Government Communications and Information / Federal Elektronik ve Sinyal İstihbarat Servisi FBI Federal Bureau of Investigation / Federal Araştırma Bürosu FSB Federalnaya Slujba Bezopasnosti / Federal Güvenlik Servisi FSO Federalnaya Sluzhba Okhrany / Federal Koruma Servisi FSTEC Federal Service for Technical and Export Control / Teknik ve İhracat Kontrolü Federal Servisi GRU Glavnoye Razvedyvatel’noye Upravlen൴ye / Ana Asker൴ İst൴hbarat Serv൴s൴ haz. Hazırlayan ICS-CERT Industrial Control System-Computer Readiness Team / Endüstriyel Kontrol Sistemi-Bilgisayar Hazırlık Ekibi IŞİD Irak Şam İslam Devleti xv JCC Joint Cyber Center / Ortak Siber Merkez KGAÖ Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü MC Milletler Cemiyeti md. Madde MOSSAD İstihbarat ve Özel Operasyonlar Enstitüsü MILNET Military Net / Askeri Net NATO North Atlantic Treaty Organization / Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı NATO CCD-COE NATO Cooperative Cyber Defence Centre of Excellence / NATO Müşterek Mükemmelliyet Siber Savunma Merkezi NCIJTF National Cyber Investigative Joint Task Force / Ulusal Siber Araştırma Müşterek Görev Kuvveti NCPS National Cybersecurity Protection System / Ulusal Siber Koruma Sistemi NCSD National Cyber Security Division / Ulusal Siber Güvenlik Bölümü NICIC National Cybersecurity and Communications Integration Center / Milli Siber ve İletişim Entegrasyon Merkezi NIPP National Infrasture Protection Plan / Ulusal Altyapı Koruma Planı NSA National Security Agency / Ulusal Güvenlik Ajansı NSS National Security Service / Milli Güvenlik Servisi ODTÜ Orta Doğu Teknik Üniversitesi RBN Russian Business Network / Rus İş Ağı RF Rusya Federasyonu RİS Rus İstihbarat Servisleri RSK Rus Silahlı Kuvvetleri p. Page pp. Page to Page / Sayfadan sayfaya s. Sayfa SABRE Semi-Automatic Business Research Environment / Yarı Otomatik İş Araştırma Ortamı SAGE Semi-Automatic Ground Environment / Yarı Otomatik Yer Ortamı SBU Ukrayna Devlet Güvenlik Servisi SOME Siber Olaylara Müdahale Ekipleri SORM System for Operat൴ve Invest൴gat൴ve Act൴v൴t൴es / Operat൴f Araştırmacı Faal൴yetler൴ S൴stem൴ ss. Sayfadan sayfaya SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği STRATCOM Strategic Command / Stratejik Komutanlık SVR Sluzhba Vneshney Razvedk൴ / Dış İst൴hbarat Serv൴s൴ ŞİÖ Şangay İşbirliği Örgütü TİB Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı Ter. Tercüme UOMM Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi US-CERT US Computer Emergency Readiness Team / ABD Bilgisayar Acil Durum Hazırlık Takımı xvi USOM Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi Vol. Volume yy. Yüzyıl vb. Ve benzeri 1 GİRİŞ: İnternetin sivil kullanıma açılarak yaygınlaşması; iletişim imkân ve kabiliyetinde görülen gelişim; küreselleşmenin bir sonucu olarak günlük ve sosyal hayatta yaşanan çeşitlilik; teknolojik yenilikler ile birlikte internet üzerinden yayılan zararlı yazılımlardaki artış; “siber uzay” ve “siber güvenlik” şeklinde tanımlanan yeni kavramların tartışılmasına neden olmuştur. Ticari, kültürel, askeri, siyasal, finans gibi önemli sektörleri de içine alacak şekilde ağ teknolojilerinin kullanımı ise muazzam bir hızla küresel ölçekte yaygınlaşmıştır. Bu sürecin varacağı nihai noktanın; istisnasız olarak her şeyin sayısallaştığı, uluslararası protokollerin ve standartların hayatın tüm evrelerine nüfuz ettiği bir e-devlet olacağını ifade etmek, mevcut gelişmelerin seyri dikkate alındığında abartılı bir değerlendirme olmayacaktır. Bu kadar önemli olmasına rağmen literatürde siber uzay kavramının uluslararası kabul görmüş bir tanımı bulunmamaktadır. Çoğunlukla interneti ifade etmek için kullanılan bir kavram olarak analizlerde sıklıkla ele alınmaktadır. Gerçekte bu tabir bir bilim kurgu romanı ile oluşturulmuştur. Zira dünyada en çok okunan bilim kurgu romanlarından biri olan Neuromancer’in yazarı William Gibson gerçeklikle hiçbir ilgisi olmayan bu kavramı, kendisi ile yapılan bir söyleşi de ilk defa kullanmıştır. Gibson’a göre siber uzay “milyarlarca meşru kullanıcı tarafından her gün tecrübe edilen uzlaşılmış bir halüsinasyon” ve “tasavvur edilemez karmaşa” şeklindedir.1 Bu etkileyici terim tanımı ne olursa olsun, günümüzde günlük hayattan, askeri ve ekonomik konulara kadar, ciddi ve derin anlamlara sahip bir biçimde karşımıza çıkmaktadır. Siber uzay, kimilerine göre birbirleri ile haberleşen bilgisayar teknolojileri için kavramsal bir çerçeve, kimilerine göre askeri doktrinde yeni bir cephe, kimilerine göre bütün ekonomik eko-sistemin büyüyüp geliştiği bilgiye dayalı bir alt katman, kimilerine göre ise dünya politik arenasında gittikçe önem kazanan yeni bir içerik anlamını taşıyabilmektedir. Bize göre ise en kapsamlı ve doğru tanım;“internet, iletişim ağları, dış dünyaya kapalı askeri ağlar, enerji hatları ağları, cep telefonları yazılım altyapılı telsizler, 1 GIBSON William, Neuromancer, Ace Books, New York, 1984, p. 69. 2 elektronik komuta sistemleri, cep teflonları, uydu sistemleri, insansız hava araçları sistemleri gibi birçok yazılım ve donanım elemanları toplamı” şeklinde yapılabilecektir.2 Uluslararası ilişkiler açısından ise siber uzayı ABD ve RF’nin gerek yıllardan beri geliştirdikleri ağ teknolojileri ve bu teknolojileri kullanmak suretiyle askeri kapasitelerini ve espiyonaj imkânlarını maksimize etmek adına yaptıkları planlamaları gerekse ülkelerinin siber güvenliklerini sağlamak adına ortaya koydukları strateji ve doktrinler çerçevesinde domine ettikleri görülmektedir. Uluslararası sistemde yer alan diğer devletlerin de elbette ki siber güvenlik stratejilerini geliştirmek adına sofistike planlamalar geliştirmeye gayret ettikleri ortadadır. Örneğin; ÇHC ve Kuzey Kore siber savunma alanına önemli yatırımlar yapan ülkelerin başında gelmektedirler. ÇHC günümüz itibarıyla önemli siber saldırı kapasitesine ve gelişmiş istihbarat alt yapısına sahip bir devlet olarak 2050 yılına kadar siber egemenliği hedefleyen ve düşman kuvvetlerinin altyapılarını etkisiz hale getirebilmeyi de içeren bir siber doktrin benimsemiştir.3 Söz konusu doktrinde ÇHC “rakiplerine karşı siber saldırı kapasitesini artırarak sadece fizik dünyada yapılan savaşların üstünlük için yeterli olmadığını kabul etmiştir.”4 ÇHC, özellikle ABD ve RF gibi güçlü rakipleriyle siber alanda başa çıkabilmek için önemli çalışmalar yapmakta ve güçlü virüsler ile kötü amaçlı yazılımlar düzenleyerek düşmanlarının elektronik alt yapılarını çökertmeyi amaçlamaktadır.5 Sadece yüksek teknolojiye sahip ülkelerin değil, az gelişmiş ülkelerin de siber saldırı kapasite ortaya koymaya yönelik çalışmaları söz konusudur. Bu kapsamda, Kuzey 2AKYAZI Uğur, Uluslararası Siber Güvenlik Stratejisi ve Doktrinler Arasında Alınabilecek Tedbirler, 6.Uluslararası Siber Güvenlik ve Kriptoloji Konferansı, http://www.iscturkey. org/s/2226/i/ 2013- paper105.pdf, (14.04.2017). 3GÜRKAYNAK Muharrem ve İREN Adem Ali, “Siber Dünyada Sanal Açmaz: Siber Alanda Uluslararası İlişkiler”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 16, No.2, 2011, s. 268. 4Ayrıntılı bilgi için bkz. United States-China Economic and Security Review Commission, China’s Proliferation Practices, And The Development Of Its Cyber and spaceWarfare Capabilities, United States-China Economic and Security Review Commission, Washington, 2008, http://origin.www.uscc.gov/ites/default/files /transcripts/5.20.08HearingTranscript.pdf (15.02.2016), p. 1-5. 5Ayrıntılı bilgi için bkz. GÜRKAYNAK ve İREN, op. cit., ss. 268-269. 3 Kore Ordusu da “Unit 121” adında siber savaşa odaklanan ve olası bir savaşa karşı kapasitesini geliştirmeye çalışan bir birim kurduğu bilinmektedir.6 Siber güvenlik alanında etkinlik tesis etmeye çalışan bir diğer devlet ise Hindistan’dır. Hindistan, Pakistan’la yaşanan Keşmir Sorunu ve nükleer silah denemelerinde maruz kaldığı siber saldırılara önlem almak amacıyla sanal dünyada yaşanan rekabete kayıtsız kalamamış ve 1998 yılından itibaren siber savaşı da içine alan yeni güvenlik doktrini doğrultusunda güvenlik stratejisini belirlemiştir.7 Bu güvenlik stratejisi kapsamında “Ulusal Savunma Üniversitesi / National Defense University” ve “Savunma İstihbarat Birimi / Defense Intelligence Agency” şeklinde bir kurumsal örgütlenmeye giden Hindistan, siber savaş, psikolojik operasyon, elektro-manyetik ve dalga teknolojilerinde uzman alt birimler kurmuştur. 2010 yılında, nükleer tesisleri, İsrail ve ABD kaynaklı olduğu tahmin edilen Stuxnet8 isimli gelişmiş bir virüs tarafından fiziksel hasara uğratılan İran’da siber güvenlik kapasitesine sahip olma noktasında analiz edilmesi gereken önemli bir aktördür. İran, silahlı kuvvetleri ve üniversiteleri ile birlikte siber alanda teknoloji ve uzman geliştirebilecek kapasiteye çalışmak amacıyla planlamalar yapmıştır. Ayrıca bu konuda, RF ve Hindistan ile bilgi teknolojileri satın alma, askeri alanda teknik yardım temin etme ve eğitim desteği alma konusunda ciddi işbirliği geliştirmiştir. Ancak bu devletlere göre bizce ABD ve RF’nin durumu daha farklıdır. Bu farklılık ise söz konusu iki devletin siber güvenlik stratejilerini belirleyen gelişmelerin 21 yy. başından bu yana karşılıklı olarak etkileşim halinde olmasından, adeta bir etki-tepki ilişkisi kapsamında planlanmasından ve bahse konu etkileşimin de uluslararası sistemde yer alan diğer aktörleri etkileyecek şekilde küresel siber uzay alanını şekillendirmesinden kaynaklandığı iddia edilebilir. Bu çerçevede söz konusu etkileşimin ve etki-tepki ilişkisinin ortaya konması amacıyla tezin ilk bölümünde, siber uzayda meydana gelen gelişmelerin, ulusal düzeyde bir siber güvenlik sistematiğinin ve planlamasının geliştirilmesi noktasındaki öncü rolü 6The USA Air Force Law Review, Cyber War Edtion, http://www.afjag.af.mil/shared/media/document/ AFD-091026-024.pdf, (17.02.2016), s. 133. 7GÜRKAYNAK ve İREN, op. cit., s. 269. 8BIÇAKCI Salih, “NATO’nun Gelişen Tehdit Algısı: 21. Yüzyılda Siber Güvenlik”, Uluslararası İlişkiler, Cilt.10, Sayı 40, Kış 2014, s. 108. 4 nedeniyle devletin uluslararası sistemdeki temel aktör pozisyonunu pekiştirmekte olduğu, devletlerin siber uzay alanındaki gelişmeleri askeri kapasitelerini geliştirmek adına yeni bir fırsat olarak okudukları, ayrıca da siber uzayın anonim yapısının tehdit kavramını asimetrik hale getirmek suretiyle uluslararası sistemi eskiye kıyasla çok daha anarşik hale dönüştürdüğü şeklindeki savlar analiz edilecektir. Bu kapsamda reel politik düşüncenin kökenleri ve temel yaklaşımları ile birlikte güvenlik kavramına yönelik paradigmaları ana hatlarıyla ele alınacaktır. Akabinde ise siber uzay ve siber güç kavramlarının tanımları ile bu kavramlara ilişkin bazı teorik analizler de irdelenecektir. Tezin ikinci bölümünde ise ABD’nin 1900’ların başı itibarıyla ortaya koyduğu, özellikle de Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği ile girdiği askeri yarış çerçevesinde ciddi bir biçimde gelişimine katkı sağladığı teknolojik imkânların günümüz siber uzay teknolojilerine etkisi kronolojik bir yaklaşım ile analiz edilecektir. Bu bölümde ayrıca ABD’nin 1990’ların ikinci yarısından sonra planladığı siber güvenlik strateji belgeleri ve başkanlık direktifleri ile bu belgelerin belirlediği hedefler kapsamında kurulan siber güvenlik kuruluşları ve çıkartılan ulusal yasalar değerlendirilecektir. Bu değerlendirme esnasında, söz konusu kurumlar ile ulusal yasaların, 11 Eylül 2001 öncesi ve sonrası dönemde değişen tonu ve etkinliği irdelenmek suretiyle, ABD’nin siber güvenlik stratejisin günümüzdeki temel özellikleri irdelenecektir. Bu bölümde son olarak günümüzde de etkileri devam eden güncel gelişmeler analiz edilerek, ABD’nin siber güvenlik stratejisinin zaafları ve eksikleri ortaya konmaya çalışılacaktır. Çalışmanın üçüncü bölümünde RF’nin siber güvenlik stratejileri kronolojik bir yaklaşımla analiz edilecektir. Bu analiz dâhilinde, Sovyet teknoloji mirası, Sovyet Ordusu’nun ağ teknolojileri alanındaki ilk planlamaları, SSCB’nin çöküşü sonrasında 1990’lı yıllar itibarıyla RF’nin siber güvenlik alanındaki öncü faaliyetleri incelenecektir. Sonrasında ise V. Putin iktidarı ile birlikte, RF’nin siber uzaydaki gelişmeleri askeri kapasitesini arttırmak adına ne şekilde kullanmaya gayret ettiği, bu çerçevede ortaya koyduğu siber güvenlik strateji belge ve doktrinleri detaylandırılmak suretiyle analiz edilecektir. Bu bölümde son olarak, Rus istihbarat ve güvenlik servislerinin siber güvenlik alanındaki faaliyetleri ile RF’nin komşularıyla ilişkilerinde sahip olduğu siber kapasitesini nasıl bir baskı aracı olarak kullanmakta olduğu örnek olaylar dikkate alınarak irdelenecektir. Bu değerlendirme çerçevesinde RF’nin sosyal medya imkânları ve 2010 yılı 5 sonrası kurduğu uluslararası medya kuruluşları vasıtasıyla elinde bulundurduğu yeni nesil enformasyon savaşı enstrümanlarının da analiz edilmesine gayret edilecektir. Bu kapsamda önemle açıklamamız gereken husus, ABD ve RF’nin siber güvenlik stratejilerini analiz ettiğimiz başlıkların bazıların birbirleriyle uyumlu değilmiş gibi gözüktüğüdür. Bu uyumsuzluk her iki devletin siyasi, ekonomik, hukuki, teknolojik ve tarihsel gelişimi ile doğrudan bağlantılıdır. Zira Soğuk Savaş döneminde küresel düzeyde rekabet eden bu iki devlet, bugün siber güvenlik alanında tecrübe edilen muazzam teknolojik gelişmelerin de aslında temelini atmışlardır. Bununla birlikte 1990’ların yaşadığı ekonomik ve siyasi kriz ile birlikte SSCB’nin dağılması sonrasında RF’nin bu yıllar için siber güvenlik alanından pozisyon alması gecikmiştir. Öte yandan 2000’li yıllar ile birlikte RF’nin uluslararası sistemde gösterdiği aktif rol, siber uzayda da etkinliğini artırmasına neden olmuştur. Bu gelişmeler ve adımlar ise ABD tarafından bir tehdit olarak algılanmış, adeta bir etki-tepki ilişkisi içinde siber kapasitesini artırmaya yönelik strateji ve planlamalara hız vermesine neden olmuştur. Bu kapsamda süreç içinde her iki devletin siber saldırı ve savunma kapasitesini artırmaya yönelik çabaları, RF ve ABD’nin kendi iç siyasi, hukuki, ekonomik dinamikleri ve teknolojik gelişmişlik düzeyleri çerçevesinde şekillenmiştir. Tezin dördüncü bölümde ise ABD ve RF’nin siber güvenlik stratejilerine ilişkin olarak çalışma kapsamında ortaya çıkan hususların karşılaştırmalı olarak ayrıntılı bir değerlendirmesi yapılacaktır. Bu bölümde ABD ve RF’nin:  Siber uzayın günümüzdeki teknolojik gelişmişlik düzeyine ulaşmasına katkı sağlayan ve Soğuk Savaş döneminden bu yana devam eden ağ teknolojileri alanındaki rekabeti;  Resmi siber güvenlik belge ve doktrinlerinde birbirlerine yönelik atıf ve tehdit değerlendirmeleri;  Resmi belge ve doktrinlerinin açıklanması sonrasında karşılıklı olarak yapılan yeni hamleler ve işbirliği çabaları;  Ulusal siber uzay alanlarına yönelik karşılıklı tehdit algılamaları;  Birbirlerine yönelik siber saldırı ve casusluk faaliyetleri ve bunları engellemeye yönelik çabaları; 6  RF’nin komşularına yönelik siber saldırıları ve bu saldırılara yönelik ABD’nin tepkisi;  Edward Snowden, WikiLeaks Skandalı ve Demokrat Parti’nin e-posta haberleşme sisteminin hacklenmesi olayı kapsamında gerginleşen ABD ve RF ilişkileri analiz edilecektir. 7 BİRİNCİ BÖLÜM REEL POLİTİK PARADİGMANIN ULUSLARARASI İLİŞKİLER DİSİPLİNİNDE KURAMSALLAŞTIRILMASI Realist teori, siyasetin köklerinin insan tabiatında arayan, uluslararası politikayı temel itibarıyla “güç”, bu terim ile etkileşim içinde olan “çıkar” kavramını merkeze alarak açıklayan, evrensel moral ilkelerinin devletlerin eylemlerine uygulanamayacağı görüşünü savunan düşünce biçimidir.9 Bu kapsamda uluslararası ilişkilerin esas paradigması olarak kabul edebileceğimiz realizm, bu bilimin ana teorilerinin ve yaklaşımlarının da temelini oluşturmuştur. 1. Klasik Realizmin Temelleri Realizm, uluslararası ilişkiler disiplini açısından kökenleri tarihin ilk dönemlerine kadar uzanan bir yaklaşımdır.10 Realist teori, 2. Dünya Savaşı sonrasında on yıllar boyunca uluslararası ilişkiler disiplininde hakim kuram olarak kabul edilmiş ve kendisine yönelik eleştiriler yaklaşımlar ile birlikte uluslararası ilişkiler disiplininde yeni görüşlerin oluşmasına zemin yaratmıştır.11 Realist yaklaşımın savunduğu görüşlerin temelleri köklü bir düşünce geçmişine sahiptir. Bu kapsamda Thucydides’in Atina ile Sparta arasındaki Peloponezya Savaşları’nı anlattığı Melian Dialogue adlı eserinde güç dengesi kavramına yaptığı vurgu bu yaklaşım ile ilgili ilk tarihi perspektif olarak düşünülebilir. Daha sonra Niccolo Machiavelli, Prens adlı kitabında bir hükümdarın temel amacının gücünü artırmak olduğunu ve bu amaç için dini ya da etik ilkelere karşı kayıtsız olması gerektiğini yazmıştır. Thomas Hobbes, Leviathan adlı eserinde Leviathan’da doğa durumunda, yani insanlar devletleşmeden önce “herkesin herkese karşı savaş” halinde olduğunu söylemiştir. Otto Von Bismarck ise “güç dengesi” kavramını siyasi sahnede uygulayan ilk devlet adamı olarak tarihe geçmiştir. 9 Ayrıntılı bilgi için bkz. MORGENTHAU J. Hans, Politics Among Nations, McGraw Hill Press, New York, 7th Edition, pp. 3-5, 2006. 10 KOLASİ Krevis, “Soğuk Savaş’ın Barışçıl Olarak Sona Ermesi ve Uluslararası İlişkiler Teorileri”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 68, No.2, 2013, s. 149. 11 RÖVŞEN İbrahimov, Uluslararası İlişkilerde Realistler ve Realizm Paradigması, Qafqaz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, http://journal.qu.edu.az/article_pdf/1030_350.pdf, (12.11.2016), s. 1. 8 Söz konusu tarihi arka plan ile birlikte realizmin bir paradigma olarak uluslararası ilişkiler disiplininde 20.yy.’da ortaya çıktığı ifade edilebilecektir. Uluslararası ilişkiler disiplinin bir bilim dalı olarak ilk defa 1. Dünya Savaşı sonrası ele alınmaya başlandığı düşünüldüğünde, realist paradigmanın 2. Dünya Savaşı’nı engelleyemeyen ütopik yaklaşımlara karşı bir reaksiyon olarak, savaş başlamadan hemen önce gelişmeye başladığı, savaşın sonu ile birlikte de bu disiplinde hakim paradigma haline geldiği açıktır.12 Bu kapsamda realizm, devleti uluslararası ilişkilerin temel aktörü olarak kabul ederek, uluslararası ilişkileri ve uluslararası politikayı devletlerarasındaki mücadele süreci olarak ele alır. Realistler için insan; kötü, günahkâr, çıkarcı, saldırgan ve ilişkilerinde gücü ön plana alan olumsuz bir doğaya sahiptir. Klasik realizm, uluslararası politikayı da insan doğasıyla açıklamaktadır. Realizme göre; insan doğuştan kötü, aç gözlü ve hırslıdır. İnsanın yapısına dair bu olumsuz özellikler devletlerin yapısına da yansımıştır. Sürekli kapasitesini arttırma güdüsüyle hareket eden devletler, olanakları ölçüsünde diğer devletleri egemenliği altına almaya çalışırlar. Dolayısıyla böyle bir yapıda savaş ve çatışma olağan hale gelmektedir. Realizme göre devlet adamını yönlendiren unsurlar korku, kuşku, güvensizlik, üne kavuşma, prestij ve çıkar gibi unsurlardır. Bu kapsamda realist teoriye göre, devlet adamları diğer bir devletin/devletlerin güçlenmesine seyirci kalmamalı ve gerekirse bu süreci engellemek için savaşa başvurmalıdır.13 Diğer yandan realizmin uluslararası ilişkiler disiplininde etkinlik kazanmasında özellikle Hans J. Morgenthau’nun14 katkıları oldukça kayda değerdir. Anılan, Morgenthau Politics Among Nations (Uluslar Arasında Politika) eserinde realist bir teori kurma amacını açıkça ifade etmiştir. Bu kitabında, Morgenthau: “siyaset ve toplumun, kökleri insan doğasında bulunan objektif yasalarla yönetildiğini, uluslararası politikanın hareket noktasının, güç terimi ile tanımlanan çıkar kavramı olduğunu, gücün, uygulandığı zaman ve mekâna bağlı olarak farklılık gösterebildiğini, ancak politikanın özü olan çıkar kavramı zamandan ve mekândan etkilenmediğini, evrensel moral ilkeler, evrensel soyut formüller biçiminde, devletlerin eylemlerine uygulanamaz olduğunu” ileri sürmüştür. Görüldüğü 12 Ibid., p. 3. 13 Ayrıntılı bilgi için bkz. ARI Tayyar, Uluslararası İlişkiler Teorileri: Çatışma, Hegemonya İşbirliği, MKM Yayınları, Bursa, 2010, ss. 164-167. 14 Almanya’nın Coburg şehrinde doğan Morgenthau, Berlin, Frankfurt ve Münih üniversitelerinde tarih, hukuk, ekonomi ve felsefe üzerine klasik Alman eğitimi almıştır. Anılan, II. Dünya Savaşı döneminde Nazi Almanya’sından kaçarak ABD’ye sığınan bir mültecidir. 9 üzere, realizm belli bir ulusun moral arzularını evreni yöneten moral yasalarla tanımlamaktan kaçınır. Realizmde insan doğası özcü (essentialist) bir anlayışla, yani değişmeyen ve bencil olarak tanımlamıştır.15 Morgenthau, bu durumu “animusdominandi (hükmetme arzusu)” ifadesi ile tarif etmiştir. Ancak çıkış noktası insan doğasının bencilliği olmasına rağmen, realizmi realizm yapan devlete ilişkin varsayımlarıdır. Birincisi, devletler merkezi ve meşru bir hükümetin yokluğu tarafından tanımlanan anarşik bir dünyada temel aktörlerdir. Devletler anahtar analiz düzeyini temsil eder. Diğer devlet dışı aktörlerin varlığı yadsınamazsa da onlar devletlere göre ikincildir. İkincisi, devlet bütüncül (unitary) bir aktör olarak kabul edilmektedir. Ayrıca Morgenthau, uluslararası ilişkiler alanında realizm çerçevesinde belirlediği altı temel ilkeyle de tanınmıştır. Söz konusu kitabının I. bölümünde yer alan bu ilkeler, birçok realist düşünürü etkilemiştir. Morgenthau’nun ortaya koyduğu klasik realizminin temel ilkeleri ise şu şekildedir:16 1. Siyasi realizm, genel olarak siyasetin köklerinin insan tabiatında bulunan objektifliğe yöneltildiğine inanır. 2. Uluslararası politika denen geniş alanda siyasal realizme yolunu bulmakta yardım eden en önemli odak noktası ise güç terimi ile ifade edilen çıkar kavramıdır. Uluslararası politikayı kavrayıp anlamaya çalışan akıl ile anlaşılması gereken gerçekler arasındaki bağlantıyı bu kavram sağlamaktadır. 3. Realizmin en temel kavramı olan güç şeklinde tanımlanan çıkar kavramı hiç değişmeyen ve sabit bir anlam içinde ortaya konulamaz. Çıkar fikri gerçekten de politikanın özüdür ve zaman ve yere bağlı değildir, onlardan etkilenmez. 4. Siyasal realizm siyasal eylemin moral öneminin farkındadır. Fakat çoğu zaman başarılı bir politikanın gerekleriyle ahlakın emirleri arasında giderilmesi güç bir gerilim olduğu görülmektedir. Realizm, evrensel moral ilkelerinin, evrensel soyut formüller biçimi içinde, devletlerin eylemlerine uygulanamayacağı görüşündedir ve bu ilkelerin zaman ve yer konusundaki somut şartlara göre ayıklanması gerektiğine inanır. 5. Siyasal realizm, belli bir ulusun ahlaki hareket edip etmediğini belirleyip 15 Ayrıntılı bilgi için bkz. DONNELY Jack, Realismand International Relations, Cambridge University Press, Cambridge, pp. 7-16, 2000. 16 Ayrıntılı bilgi için bkz. MORGENTHAU, op. cit., p. 5-16. 10 anlamakta dünya çapındaki moral yasaların ölçüt olarak alınması görüşünü kabul etmez. Gerçek ile kanaat arasında bir ayırım ve benzemezlik olduğuna inandığı gibi gerçek ile gerçek yerine konan şeylere tapınma arasında da ayrım olduğuna inanır. 6. Siyasal realizm ile diğer düşünce ekolleri arasında gerçek ve önemli bir fark vardır. Bununla beraber siyasal realizm, siyasal alanın kendi başına ve bağımsız bir alan olduğuna inanılır. Bununla birlikte, Morgenthau’ya göre uluslararası alanda geçerli olan tek gerçek, güç unsurudur. Güçlü olan üstün duruma geçer ve sözünü geçirir. Bundan dolayı uluslararası arenada sürekli olarak bir güç mücadelesi hüküm sürer. Devletler durmadan kuvvet kazanmaya ve karşılarındakini güçsüz bırakmaya çabalarlar. Bu çabaların sonucu, ortaya uluslararası barışı koruyacak tek düzen olan “güç dengesi” çıkar. Uluslararası arenada geçerli tek gerçek güç yine de karşı bir güç tarafından dengelendiği zaman barış ve düzen hüküm sürer. Barışı başka türlü kurma ve koruma boşunadır. Morgenthau, bu konuda idealistler tarafından ileri sürülen “ortaklaşa güvenlik” ve “dünya devleti” gibi çözüm yollarının geçersiz olduğunu birçok örnekler ve savlar ileri sürerek ispata çalışır. Morgenthau, uluslararası hukuk, uluslararası ahlak gibi öğeleri, “ulusal güç ve ulusal çıkar” kavramları karşısında ancak ikinci derecede unsurlar olarak görür. Morgenthau’ya göre güç, politikada temel motiftir ve ekonomide kazanca yönelik davranış nasıl temel teşkil ediyorsa, politikada da güç aynı şekilde temel oluşturmaktadır. Dolayısıyla güç kayramı çözümlemelerde operatif anlamda nesnelliğe katkıda bulunmakta ve bu anlamda temel kavramlardan biri olarak disiplin terminolojisine yerleşmektedir.17 2. Klasik Realizm ve Güvenlik Güvenlik:“dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı kendini koruyabilme yeteneğidir.”18 Devletler açısından ise güvenlik: “barış zamanında kendi değerlerini tehditlere karşı koruyabilme, savaş zamanı ise zafer kazanma gücüdür.”19 Başka bir tanıma 17 Ayrıntılı bilgi için bkz. Ibid., pp. 179-200. 18 LUCİNA Giacomo, “TheEconomic Content Of Security”, Journal of Public Policy, Vol.8, 1989, p. 151. 19 BELLAMY Ian, “Towards a Theory of International Security”, Political Studies, Vol.29, No.1, 1981, p. 102. 11 göre ise güvenlik; “düşmanını karşılıklı paylaşım ve yanlış yönlendirmeler ile dost yapabilme yetkinliğidir.”20 Öte yandan söz konusu açık tanımlara karşın güvenlik kavramı ile ilgili olarak, herkes tarafından kabul gören, her dönem geçerli olan ve tanımlama yapılırken birçok etkeni dikkate alabilen bir yaklaşımın ortaya konulamayacağı da iddia edilebilir. Bununla birlikte güvenliğe ilişkin “tehlikelerden ve korkulardan uzak kalma, bir tehdidin olmaması” gibi ifadelerin birçok tanımda kullanılmış olması ortak bir anlayışın olduğunu da göstermektedir.21 Bu itibarla güvenliğin, insanoğlu için temel değer olduğu ve kaybedildiğinde sahip olunan her şey kaybedilebileceği için insanların güvenliklerini tehdit edecek şeyleri ortadan kaldırmak için ellerinden gelenin en iyisinin yapmaya çalışacakları rahatlıkla ifade edilebilecektir.22 Bu noktadan da hareketle, günümüz dünyasında ortaya çıkan gelişmeler dikkate alındığında ise güvenliği, bu çeşit bir ayrıma tabi tutarak birbirinden bağımsız alanlar gibi incelemenin çok doğru olmayacağı açıktır. Klasik realist teori analizlerinde ise güvenlik kavramı en temel belirleyicidir. Realizm için temel aktör olan devletin gücü, güvenliği sağlama kapasitesi ile birlikte değerlendirilir.23 Realist teori güvenlik analizlerine verdiği büyük önem ve uluslararası politikaya dair öne sürdüğü savlar ve kavramsallaştırmalar ile birlikte, güvenlik literatürüne ciddi katkıda bulunmuştur.24 Klasik realizm güvenliği, devletlerin askeri gücü ve ulusal çıkarları ile ifade etmektedir. Devletin temel amacı ise bekasının ve güvenliğinin sağlanması, çıkarının yerine getirilmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Realizmin güvenlik anlayışı devletlerin sahip oldukları güç unsurları (askeri kapasite) ve bu unsurların uluslararası ilişkileri “güç mücadelesi” üzerinden şekillendirmesine dayanmaktadır.25 Klasik realist paradigmada, 20 Ayrıntılı bilgi için bkz. KOLODZIEJ Edward, Security and International Relations, Cambridge University Press, New York, pp. 15-30., 2005. 21 Ayrıntılı bilgi için bkz. ÖZCAN A. Behiç, “Uluslararası Güvenlik Sorunları ve ABD'nin Güvenlik Stratejileri”, Selçuk Üniversitesi İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, No.22, 2011, ss. 447- 448. 22 MORGAN M. Patrick, International Security Problemsand Solutions, CQ Pres., Washington DC, p. 1, 2006. 23ÇETİNKAYA Şerif, “Güvenlik Algılaması ve Uluslararası İlişkiler Teorilerinin Güvenliğe Bakış Açıları”, 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler,Sayı 2, Aralık/Ocak, Şubat 2011/2012, http://www.21yuzyildasosyalbilimler .com/assets/uploads/files/seref-cetinkaya-pdf_18032013.pdf, (15.01.2016), s. 247. 24SANDIKLI Atilla ve EMEKLİER Bilgehan, Güvenlik Yaklaşımlarında Değişim ve Dönüşüm, http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-81-2014040746sandikli_emeklier.pdf, (15.01.2016), ss. 3-4. 25 KALKAN KÜÇÜKSOLAK Övgü, “Güvenlik Kavramının Realizm, Neorealizm ve Kopenhag Okulu Çerçevesinde Tartışılması”, Turan Stratejik Araştırmalar Dergisi, Cilt 4, Sayı 14, İlkbahar 2012, s 204. 12 askeri-stratejik konular uluslararası politikada hâkimdir. Burada güvenlik konuları “yüksek/birincil politika (highpolitics)” olarak tanımlanırken, ekonomi ve sosyal konular “alçak/ikincil politika (lowpolitics)” olarak değerlendirilmektedir. Böylece savaş/güvenlik ile ilgili konulara ekonomi ve sosyal konulara göre öncelik verilir. Tüm bu varsayımlar realizmi devlet-merkezli (statist) bir teori yapmaktadır. Ancak realizmin belki de en önemli diyebileceğimiz iddiası güvenlik varsayımlarının evrensel olmasıdır. Realizmin diğer önemli bir varsayımı ise devletlerin tek tek güvenliğini sağlayacak bir merkezi otoritenin olmadığı uluslararası yapının anarşik yapısıdır. Realistlere göre, uluslararası yapıdaki istikrarsızlıklar devletlerin düvenliği için tehdit oluşturmakta olup, devletler olası tehditlere karşı destek sağlamak için ittifak anlaşmaları imzalayabilirler.26 Ancak devletler güvenlikleri için bunlara çok fazla güvenmezler ve kendi güvenliklerini sağlayabilecek bir güce erişmeye çalışırlar. Realistler maksimum güce ulaşmak arzusuyla hareket eden tüm devletlerin birbirlerinin bu tür amaçlarına engel olmaya çalıştıklarını; bunun sonucunda ortaya çıkan güç dengesinin ise istikrarı sağlayan önemli bir unsur olduğunu iddia etmektedirler.27 Tüm realistler için uluslararası kurumlaşmanın güvenlik alanındaki işbirliğinin gelişmesine etkisi oldukça marjinal düzeydedir.28 Realistler için uluslararası anarşik yapıda istikrarı ve güvenliği sağlayan, devletleri işbirliğine ve kurumsallaştırmaya yönelten en önemli faktör birbirlerini dengelemeye dönük davranışlardır. Güvenlik değerlendirmelerinde ise tüm realistler iç politika ile uluslararası politikayı birbirinden ayırarak ele almaktadırlar.29 Düzen kurucu merkezi bir otoritenin bulunmadığı anarşik uluslararası yapıda devletlerin çıkar odaklı davranışlarını sınırlandıran, sistem içerisindeki diğer devletlerin güç kapasiteleridir. Güç kapasitesinin azlığı veya çokluğu ise devletin güvenliği ile doğrudan orantılıdır. Dolayısıyla güç faktörleri devletlerin güvenliğini sağlayacak temel unsur olarak öne çıkmaktadır. Devlet bekasının güç faktörlerine bağımlı olduğu söz konusu sistemde güvenlik, askeri gücün maksimize edilmesi aracılığıyla sağlanmaktadır. Görüldüğü gibi realizm güvenliği doğal olarak güç ile ifade etmektedir. Diğer devletlere 26 Ayrıntılı bilgi için bkz. ARI, op. cit., ss. 167-168. 27 Ayrıntılı bilgi için bkz. KEGLEY Charles, Neoliberal Challange to Realist Theories of World Politics: An Introduction, St. Martin’s Press, New York, pp. 1-24, 1995. 28 ARI, op. cit. s.169. 29 Ayrıntılı bilgi için bkz. STONE Alec, “What is a SupronationalConstitution? An Essay in IR Theories”, The Review of Politics, Vol.56, No.3, 1994 Summer, pp. 441-473. 13 göre daha baskın yeterli bir güce sahip olan devlet daha güvenli olacaktır. Bu düşünceye göre askeri kaynaklar güvenliğin sağlanmasında esas çözüm yoludur.30 Realizmde devletin güvenliğinin tesis edilmesi, bireyin ve toplum güvenliğini sağlamanın temel yoludur. Devlet güvende oldukça, birey ve toplumda güvende olacaktır. Bu noktada, realizmin uluslararası sistemdeki güvensizlik ve belirsizlik durumuna vurgu yaparak, devletin güvenliğinin sağlanmasını analizlerde birincil öncelik verdiği ifade edilebilecektir. Realizmde devlet, uluslararası ilişkilerin tek ve hâkim aktörüdür. Daha öncede ifade edildiği üzere, realist kurama göre anarşi ve güvensizliğin süreklilik kazandığı bir uluslararası ortamda güvende olmanın tek yolu, güç ve kapasite artırımına gitmektir. Realist teorisyenler, ulusal gücü artırma imkân ve kabiliyetine sahip tek aktör olarak ulus-devletleri görmekte; “ulusal güvenlik” söylemi üzerinden de sadece ulus-devletlerin güvenliğini dikkate almaktadır.31 Realist paradigma için devletin güvenliğini ulusun ve dolaylı yoldan bireyin güvenliği ile eş tutulmalıdır. Ulusal güvenliğin sağlanmasının temel yolu ise askeri gücün tesis edilmesi ve sürekli olarak askeri kapasitenin artırılmasıdır.32 Realizmde devletin güvenliğinin tesis edilmesi, bireyin ve toplum güvenliğini sağlamanın temel yoludur. Devlet güvende oldukça, birey ve toplumda güvende olacaktır. Bu noktada, realizmin uluslararası sistemdeki güvensizlik ve belirsizlik durumuna vurgu yaparak, devletin güvenliğinin sağlanmasını analizlerde birincil öncelik verdiği ifade edilebilecektir. 3. Neo-Realizmin Temelleri Neo-realizm, ilk defa Kenneth Waltz’un33 Theory of International Politics (Uluslararası Politika Teorisi) adlı eseriyle gündeme gelmiştir. Neo-realizmin ortaya çıkışı, dünyada iç ve dış siyasi gelişmeleri birbirlerinden ayıran realizm yoğun eleştirilere maruz kaldığı ve en önemlisi de Vietnam Savaşı’nın gidişatı askeri gücün her zaman sonucu belirleyen olmadığını göstererek realizmin varsayımlarına olan inancı sarsıldığı 1970’li yıllara tekabül etmektedir. 30BUZAN Barry, People, States and Fear, Great Britain, London, Aktaran: Akın Alkan, 21. Yüzyılın İlk Çeyreğinde Karadeniz Güvenliği, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, s. 4, 2006. 31Ayrıntılı bilgi için. SANDIKLI ve EMEKLİER, op. cit., ss. 1-3. 32AYDIN Mustafa, “Uluslararası İlişkilerin ‘Gerçekçi’ Teorisi: Kökeni, Kapsamı, Kritiği”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 1, No.1, Bahar 2004, s. 39. 33Amerikalı siyasetçi, Kaliforniya Üniversitesi'nde ve Kolombiya Üniversitesi'nde okumuş ve Kore Savaşı'nda veteriner olmuştur. Anılan, neo-realizmin kurucusu olarak kabul edilmektedir. 14 Bu kapsamda realizmin gerek marksist gerekse liberal yazarlar tarafında çok ciddi anlamda eleştirildiği böyle bir zaman diliminde Waltz, realizmi inkâr edip yok saymayarak tam tersine realizmin zengin düşünce geleneğinden bilimsel bir teori kurma amacıyla realist geleneği tekrar canlandırmıştır. Tüm disiplini etkileyecek güçte bir girişimde bulunan Waltz, uluslararası politika teorisini o dönemin etkili düşünce akımlarında olan pozitivizm üzerine bina etmiştir.34 Waltz’ın devletlerin davranışlarının belirlenmesinde yapıya yaptığı vurgu nedeniyle “yapısal realizm” olarak da adlandırılan neo-realizm, hiyerarşik bir düzenin varlığının kabul edildiği devletlerarası bir yapıyı ön kabul olarak benimseyerek yapısal anlamda anarşik bir uluslararası sistemin var olduğunu öne süren bir uluslararası ilişkiler ekolüdür. Bu çerçevede, Waltz’a göre: uluslararası yapı nedeniyle devletler benzer koşullarda kendi özel farklılıklarına rağmen aynı politikalar izlemektedirler. Aslında Waltz’a göre indirgemeci olan yalnız dış politikayı insan doğasına ve devletin kapasitesine dayandıran klasik realistler değil, aynı zamanda klasik liberaller ve marksistler de benzer şekilde indirgemecidirler. Waltz bu nedenle yapının dış politika üzerindeki sınırlandırıcı ve koşullandırıcı etkisine dikkat çekmektedir. Konuyu daha derinlemesine ele almak istersek neo-realist yaklaşımda, iç siyasal sistemin temel kuralı hiyerarşi olmasına karşılık uluslararası sistemin ana ilkesi anarşidir denilebilir. Hiyerarşik bir yapıya sahip olan ulusal sistemde emir ve itaat ilişkisi hakimdir. Oysa uluslararası anarşik yapıda ast-üst ilişkisi ya da itaat eden-edilen ilişkisi söz konusu değildir. Bu noktada, Waltz’a göre güç dengesi süreklilik göstermektedir. Waltz’a göre ister iki kutuplu olsun isterse çok kutuplu olsun her ikisinde de güç dengesi sistemin ana özelliğidir. Çok kutuplu sistemlerde söz konusu olan karşılıklı bağımlılığın artması da istikrarı azaltan bir diğer unsur olarak değerlendirilmektedir. Waltz’a göre bu anarşik uluslararası sistemde her bir devletin öncelikli amacı egemenliği ve güvenliğini korumaktır.35 Waltz uluslararası sistemi “bir siyasi yapı ve etkileşim içinde bulunan öğelerden (uluslararası sistemde devletler) oluşan bir bütün” olarak tanımlamıştır.36 Waltz’ın bu bütüncül tanımı aslında realizme ters bir tanım olmayıp tam tersine realizmin 34KOLASİ, op. cit., s. 159. 35WALTZ Kenneth ve QUESTER H. George, Uluslararası İlişkiler Kuramı ve Dünya Siyasal Sistemi, Çev. Ersin Onulduran, SBF Yayınları, Ankara, ss. 19-32, 1982. 36WALTZ Kenneth, Political Structures, Robert O. Keohane (Edt.), Neorealism and its Critics, New York, Colombia University Press, p. 70, 1986. 15 üzerine bina edilen daha kapsayıcı bir tanımdır. Neo-realizme göre sistemin anarşik yapısı devletleri, var olmak için aynı mücadeleyi vermek zorunda bırakacaktır. Burada söz konusu olan “aynılık” devletlerin davranışlarında ya da sistemin yapısının empoze ettiği görevleri yerine getirme hususunda ortaya çıkacaktır. Fakat var olma mücadelesi içinde aynı fonksiyonları görmek, bu fonksiyonları eşit yetkinlikte yerine getirebilmek anlamına gelmez. Dolayısıyla, devletlerarasında farklılık da söz konusu olacaktır. Bu “farklılık” esas itibarıyla söz konusu sistemik fonksiyonları yerine getirme yetkinliğinde saklı olacaktır. Bu yetkinlik, devletlerin kapasitesine bağlı olduğundan her bir devlet, gücüyle orantılı olarak bu fonksiyonları yerine getirecektir.37 Sonuçta güç, sistemin var olmak yolunda devletlere empoze ettiği fonksiyonları yerine getirme yetkinliği sağlayan bir araçtır. Özetle neo-realizme göre, klasik realizmden farklı olarak, güç edinme isteği, insanın doğasından değil, uluslararası sistemin yapısından kaynaklanmaktadır. Bu noktada, “neo-realizmi klasik realizmden ayıran en önemli unsurlardan bir diğerinin de gücün ulaşılacak bir amaç olmayıp gerektiğinde başvurulacak bir araç olduğu” belirtilebilecektir. Neo-realizme göre devletlerin kapasiteleri bakımından bir sınıflandırılması söz konusudur ve bu sınıflandırma da büyük, orta ve küçük şeklinde kurgusal bir bakışla yapılmaktadır. Waltz’ın öne sürdüğü teorisinde göze çarpan tek eşitsizlik, devletlerin güç dağılımındaki eşitsizliktir. Bunun sebebi ise devletlerin uluslararası sistemde güç dağılımına göre konumlandırılmalarıdır. Devletlerin gücü derken kastedilen güç devletlerin sahip oldukları askeri ve ekonomik güçtür. Bu iki güç arasında da ekonomik güç çok daha önemlidir. Çünkü ekonomik gücün her zaman askeri güce dönüşebilme özelliği vardır.38 Devletin toplumsal ilişkilerden bağımsız bir aktör olduğu fikri, realist düşüncenin en önemli unsurlarından biridir ve iç politika/toplum ile uluslararası politika/dış toplum ayrımına dayanmaktadır. Klasik realistlerde ve neo-realistlerde bu görüşü desteklerler. Ancak klasik realistler için uluslararası güç mücadelesinin nedeni insan doğasında yatarken, Waltz ampirik olarak doğrulanamayacağı için bu görüşten kaçınmış ve güç mücadelesini uluslararası yapının özelliğine bağlamıştır. Bu farklılık da neo-realizmin belkemiğini oluşturmuştur. Waltz’a göre uluslararası sistem adem-i merkeziyetçi bir 37BOZDAĞLIOĞLU Yücel ve ÖZEN Çınar, “Liberalizmden Neoliberalizme Güç Olgusu ve Sistemik Bağımlılık”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 1, No.4, Kış 2004, s. 5. 38WALTZ Kenneth, Theory of International Politics, Chicago,Addison-Wesley Pub., p. 126., 1979. 16 yapıya sahiptir ve anarşiktir. Bu anarşik sistemde devletlerin amacı yaşamlarını sürdürebilmektir. Sistemin anarşik yapısı üzerindeki bu vurgu, devletlerin birbirlerini bir endişe ve korku kaynağı olarak gördüğü varsayımına dayanmaktadır. Devletler anarşik sistemde diğerlerine güvenemeyeceklerinden, ayakta kalabilmek için kendi yarattıkları “araçlara” veya “düzenlemelere” dayanmak zorundadır.39 Diğer yandan Waltz için iç politikayı, dış politikadan ayıran en önemli husus savaşın ve çatışmanın sürekli olması değil iç ve dış politikanın sahip oldukları farklı yapılardır. Birimlerin emir itaat ilişkisine tabii olduğu iç politikada yapının düzenleyici ilkesi hiyerarşiyken, merkezi bir gücün olmadığı uluslararası politikada yapının özelliği adem-i merkeziyetçi ve anarşiktir. 40 Uluslararası politika, neo-realistler için belirli türden bir politikadır. İç politikadan farklı olarak, uluslararası politika merkezi bir devletin/hükümetin olmadığı bir ortamda cereyan etmektedir. Böylece anarşi kavramı, iç politikadaki kaos veya kargaşadan farklı olarak, merkezi bir devletin yokluğuna, veya hiyerarşik bir yönetimin yokluğuna işaret etmektedir. Aslında uluslararası politikada anarşi belirli türden bir düzene işaret etmektedir.41 Hatta Waltz güç dengesine ve savaşa işaret ederek anarşinin erdemlerinden de bahsedebileceğini vurgulamıştır.42 Bunun ne anlama geldiğine ise neo-realizm ve savaş hakkındaki varsayımları açıklanırken değinilecektir. Waltz’a için kapasiteler dağılımı esastır. Çünkü güç devletin sahip olduğu bir özellikken, devletlerin güç dağılımı ise sistemin bir özelliğidir.43 Diğer bir deyişle, uluslararası alanda değişim büyük güçlerin yükseliş ve çöküşüne bağlı olarak ve bu süreci takip eden güç dengesindeki değişimler sonucu meydana gelir.44 Bu çapta bir değişimin tipik aracı ise büyük-güçler savaşıdır.45 Yapıdaki değişim ise devletlerden beklenen davranışlarla ilgili beklentilerin değişmesine neden olmaktadır46 39Ayrıntılı bilgi için bkz. WALTZ Kenneth, Anarchic Orders and Balances of Power, Robert O. Keohane (der.), NeorealismanditsCritics,http://www.olivialau.org/ir/archive/wal8.pdf, (18.06.2016), pp. 1-2. 40Ayrıntılı bilgi için bkz. KOLASİ, op. cit., ss. 162-163. 41Ibid., p. 164. 42Ayrıntılı bilgi için bkz. WALTZ, “Theory of International …”, op. cit., pp. 111-113. 43Ibid., p. 96. 44KOLASİ, op. cit., s. 164. 45JACKSON Robert ve SORENSEN Georg, “International Relations: TheoriesandApproaches”, Oxford UniversityPress, p. 77, 2007. 46WALTZ, “Theory of International…”, op. cit. p. 97 17 Waltz’a göre savaşlar:“insan doğası, devletlerin yapısı ve uluslararası sistemin anarşik yapısından” kaynaklanmaktadır. Ancak Waltz’a göre savaşların temel nedeni uluslararası anarşidir. Waltz’a göre savaş, savaşı engelleyecek herhangi birşey olmadığı için var olur. İşte bu temel varsayımdan devletlerin davranışları için önemli sonuçlar doğmaktadır.47 4. Neo-Realizm ve Güvenlik Görüldüğü üzere klasik realist teori, güvenliği ulusal güvenlik kavramı üzerinden ve askeri güç ekseninde tanımlayarak, 2. Dünya Savaşı sonrası dönemde uluslararası ilişkiler disiplinin de hakim yaklaşım haline gelmiştir. Bu çerçevede klasik realist güvenlik paradigmasının temel ilgi alanı, devletlerin bekalarına yönelik tehditlerle mücadele etmek amacıyla geliştirmeleri gereken askeri imkân, kabiliyet, kapasite ve stratejiler şeklinde belirlenmiştir. Realist güvenlik perspektifinde tasarlanan ve Soğuk Savaş konjonktürüne egemen olan tehdit odaklı klasik güvenlik paradigması, “iki süper güç arasındaki çekişmenin doğrudan silahlı çatışmaya dönüşmemesi durumu” şeklinde özetlenebilecek daha sınırlı bir çerçevede inşa edilmiştir. Neo-realist yaklaşıma göre ise uluslararası sistemin yapısı uluslararası aktörlerin davranış ve güvenliklerini belirlemektedir. Bu yönüyle neo-realizm, klasik realizmden farklı olarak güvenliğin kavramsal boyutunu genişletmiş ve güvenlik kavramı içine ulus- devlet yapılarının ile birlikte uluslararası sistemin güvenliği olgularını da dâhil etmiştir. Kısacası, realist çalışmalar ile ortaya çıkan klasik güvenlik yaklaşımları, neo-realist analizlerle olgunlaşıp şekillenmiştir. Güvenlik analizlerinin reel politik paradigma anlayışı dahilindeki söz konusu olgunlaşma sürecinde, neo-realist kuramın güvenlik ikilemi (security dilemma) yaklaşımının da etkisi önemli olmuştur. Temel tanımıyla ise güvenlik ikilemi kavramı, bir devletin başka bir devletten tehdit algılayıp silahlanması durumunda buna tehdit algılanan devletin de aynı şekilde cevap vermesini ifade etmektedir. Güvenlik ikilemi modeline göre, bir devletin güvenliğini sağlamaya yönelik davranışları, mevcut ya da potansiyel düşmanlarının güvenliğini tehdit etmekte ve bu aktörleri tehlikeye sokmaktadır.48 Buna göre A devletinden tehdit algılayan B devleti, A devletine karşı silahlanır veya ittifaklara 47WALTZ Kenneth, “Man, the State and War”, Columbia University Press, New York, p. 232, 2001. 48ARI, op. cit., s. 198. 18 katılır; fakat B devletinin silahlanması bu kez A devletinin güvenlik kaygılarını ön plana çıkarır ve bu durum A devletinin de silahlanmasına yol açar. Bu durumda her iki devlet de birbirine karşı silahlanmış olur.49 Soğuk Savaş döneminde aynı blokta yer almalarına karşın birbirini tehdit olarak algılayan Türkiye ve Yunanistan arasındaki silahlanma yarışı, güvenlik ikilemi modeline örnek teşkil etmektedir.50 Güvenlik ikileminde devletler uluslararası ilişkileri “sıfır toplamlı bir oyun” olarak değerlendirmektedirler. Devletler, uluslararası sistemdeki davranış kalıplarını “nisbi kazanç” varsayımına dayandırarak planlamakta ve nisbi kazanç varsayımına göre devletler, birbirleriyle ilişkilerinde “ikimiz de karlı çıkacak mıyız?” sorusu yerine “kim daha karlı çıkacak?” sorusunu yönelterek işbirliğinden kaçınmaktadırlar.51 Neo-realizm, anarşi olgusu ekseninde rekabetçi ve çatışmacı bir güvenlik bakış açısına sahiptir. Bu bakış açısının katılığına rağmen, neo-realist yaklaşımda işbirliği yapmanın sınırlılığı ve zorluğu ön plana çıkarmaktadır. Çünkü neo-realist paradigma için uluslararası sistemin yapısı anarşiktir ve bu güvensizlik ortamı, devletlerin uzun süreli işbirliği yapmasını engellemektedir.52 Waltz için devletlerin birincil amacı varlıklarını korumak yani savunmalarını sağlamaktır. Neo-realistler yaklaşıma göre her devlet, statükocu bir yaklaşımla sistemdeki konumunu sürdürebilir ve bu sürecin sonunda uluslararası sistemde ortaya çıkan güç dengesiyle de güvenliğini sağlayabilir. Güç dengesi yaklaşımı neo-realist güvenlik anlayışında esastır. Bu mekanizma uluslararası sistemin düzenleyici mekanizması şeklinde işlev görerek istikrarı sağlamakta ve uluslararası sistemin güvenliği ile birlikte devletlerin güvenliğini de tesis etmektedir.53 Başka bir deyişle neo-realizme göre uluslararası aktörlerin davranış ve güvenliklerini belirleyen yapı uluslararası sistemdir.54 Bu yönüyle neo-realizm, klasik realizmden farklı olarak ulus-devlet yapılarının güvenliği ile birlikte uluslararası sistemin güvenliğini de göz önünde bulundurarak güvenlik bakış açısını genişletmiştir. Kısaca, klasik realizmden farklı olarak neo-realizmin uluslararası sistemi incelemeye alarak güvenlik çalışmalarındaki analiz seviyesinin makro boyuta taşımıştır. 49Ayrıntılı bilgi için bkz. BİLGİÇ Ali, “Güvenlik İkilemi”ni Yeniden Düşünmek Güvenlik Çalışmalarında Yeni Bir Perspektif”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 8, No. 29, Bahar 2011, ss. 123-124. 50SANDIKLI ve EMEKLİER, op. cit., s. 8. 51WALTZ ve QUESTER, “Uluslararası İlişkiler Kuramı …”, op. cit, s. 46. 52Ibid. 53WALTZ, “Theory of International …”, op. cit, p. 47. 54Ayrıntılı bilgi için bkz. Ibid., p. 38-59 19 Bu noktada neo-realizm anarşi olgusu ekseninde rekabetçi ve çatışmacı bir güvenlik perspektifi öngörmekte ve devletarası işbirliğinin zorluğuna dikkat çekmektedir. Waltz bu kapsamda işbirliği devletlerin birbirlerini aldatma ihtimali ve göreli kazançlarına yönelik ilgisi ile şekillenmekte olduğunu değerlendirmekte ve uluslararası sistemin anarşik yapısı ve güvensizlik ortamı, devletlerin uzun süreli işbirliği yapmasını engellediğini ileri sürmektedir.55 Neo-realizmin güvenlik yaklaşımını realizmden farklılaştıran ve klasik güvenlik terminolojisini geliştiren bir diğer nokta, neo-realist anlayışın analizlerine ekonomik değişkenleri de eklemeleridir. Waltz, askeri-stratejik konuların yanı sıra ekonominin de artık uluslararası ilişkiler gündeminde belirleyici bir rol oynadığını belirtmiş ve bir bakıma ekonomik güvenlik üzerinde durmuştur. Waltz bu savına örnek olarak ise özellikle Vietnam Savaşı hedefe ulaşmada tek aracın askeri güç ve kapasite olmadığını gösterdiğini, ayrıca 1973-1979 petrol şoklarının uluslararası ekonomik faktörlerin de güvenliğin tesisinde dikkate alınması gerektiğini vurgulamıştır.56 Pratiğin teori üzerindeki bu etkisi, neo-realistleri ekonomiye yönlendirmiş olsa da nihayetinde askeri-stratejik konulara odaklanan neo-realizmin ağırlık merkezini yine de “high politics” teşkil etmiştir.57 Görüldüğü üzere, 2. Dünya Savaşı sonrasında ABD ve SSCB’nin liderliklerindeki Batı ve Doğu Blokları arasında gerginlik ve kısmi çatışma biçiminde sürdürülen mücadele sırasında güvenlik esas olarak reelpolitik yaklaşımın düşünce çizgisinde tanımlanmıştır.58 Kısacası, Soğuk Savaş döneminde tehdit algısı nettir. Tehditler nasıl planlanabileceği, nereden, hangi şekilde ve ne tür bir tehdit ile karşılaşılabileceği bilinmektedir. Soğuk Savaş döneminde, tehditlerin kaynağı devletlerdir. Yani devletler, uluslararası sistemin başat aktörleridir. Devletten, daha üstün bir siyasi otorite ve karar alma organı bulunmamaktadır.59 Dolayısıyla devlet dışı aktörleri ilgilendiren tüm konular tali öneme sahiptirler. Güvenlik esas ve birincil öneme sahiptir. Özgürlük ile güvenlik arasında yapılacak sıralamada güvenlik önce gelmektedir.60 55BAYLIS John, “Uluslararası İlişkilerde Güvenlik Kavramı”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 5, Sayı 18, Yaz 2008, s. 74. 56Ayrıntılı bilgi için bkz. WALTZ, ““Theory of International …”, op. cit, pp. 146-160. 57KAÇAR Gamze, Güvenlik İkilemi, http://www.tuicakademi.org/guvenlik-ikilemi/, (18.01.2016). 58ERDOĞAN İbrahim, “Küreselleşme Olgusu Bağlamında Yeni Güvenlik Algısı”, Akademik Bakış, Cilt 6 Sayı 12, Yaz 2013, s. 267. 59SNYDER Jack, “One World, RivalTheories”, ForeignPolicy, No.145, November-December 2004, s. 59. 60Ayrıntılı bilgi için bkz. SANCAK Kadir, Güvenlik Kavramı Etrafındaki Tartışmalar ve Güvenlik Kavramının Dönüşümü, http://www.ktu.edu.tr/dosyalar/sbedergisi_69519.pdf, (15.01.2016), ss. 129-130. 20 Soğuk Savaş Dönemi’nin sona ermesiyle sistemde hâkim olan iki kutuplu yapı sona ermiş, ABD dünyada tek süper güç olarak kabul edilmiştir. Bu kapsamda dönemin ilk yıllarında ABD’nin “öteki” ya da “düşman” yaratma gayretleri söz konusu olmuştur. Bu gayretler doğrultu da ise“medeniyetler çatışması, radikal İslam tehdidi ve haydut devletler (roguestates)” gibi kavramlar uluslararası ilişkiler disiplininin analizlerinde sıklıkla tartışılmaya başlanmıştır.61 Diğer yandan, bu kavramların 11 Eylül 2001’de ABD’de meydana gelen terör saldırıları ile birlikte meşrulaşması/meşrululaştırılması sonucunda güvenlik anlayışlarında da yeni yaklaşımlar söz konusu olmuştur. Yeni güvenlik algılamalarında, devlet kaynaklı simetrik tehdit algısı önemini yitirmiş ve asimetrik tehdit kavramı ön plana çıkmıştır. Asimetrik tehdit kavramı: “devlet dışı yapılar tarafından gerçekleştirilen ve saldırganın, muhatabı karşısındaki zayıflığına karşılık göreceli biçimde üstünlüklere sahip olması” şeklinde tanımlanmıştır.62 Asimetrik tehdit kavramının en önemli kaynaklığını ise “terör saldırıları” teşkil etmiştir. Bu dönemde terör saldırıları da klasik yapısından sıyrılarak, yeni bir boyut kazanmış ve etkileri bakımından 11 Eylül saldırıları örneğinde olduğu gibi küresel bir boyuta ulaşmıştır. Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile birlikte uluslararası güvenliğe yönelik tehditler çeşitlenmiş ve daha da derinleşmiştir. Örneğin kitle imha silahlarının yayılması sorunu önceki dönemde olduğu gibi Soğuk Savaş sonrası dönemde de temel güvenlik sorunlarından biri olmaya devam etmiş ancak terör örgütlerinin söz konusu silahlara ulaşma ihtimallerinin belirmesi bu sorunu yeni dönemde çok daha tehlikeli bir boyuta taşımıştır. Bu gelişmeler ışığında Soğuk Savaş sonrası dönemde, küreselleşme olgusuyla birlikte ekonomi, sosyal politikalar, siyaset, ideolojik yaklaşımlar, radikal dini akımlar, terörizm, çevresel sorunlar, internetin gelişimi ile birlikte iletişim alanında yaşanan değişimler ve bilimsel ilerlemeler dikkate alındığında, güvenlik yaklaşımları ile ilgili olarak da artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını belirtmek kaçınılmaz olmuştur. Bu dönemde güvenlik alanında küresel ekonomik krizler, yasadışı göç sorunu, etnik milliyetçi çatışmaların artması, salgın hastalıklardan kaynaklanan zorluklar, siber güvenliğe dair sorunlar yeni tehdit odakları olarak ortaya çıkmıştır. Yine bu dönemde bireyin özellikle devlete karşı güvenliği, toplumsal güvenlik, çevre güvenliği gibi 61Ayrıntılı bilgi için bkz. ARIBOĞAN Deniz Ülke, Tarihin Sonundan Barışın Sonuna, Timaş Yayınları, İstanbul, ss. 113–114, 2003. 62SANCAK, op. cit., s. 134. 21 konuların güvenlik alanına eklemlenmiştir. Son olarak Soğuk Savaş sonrası dönemde geleneksel güvenlik tehditleri içerisinde yer alan terör, savaş, organize suçlar gibi konular kabuk değiştirerek dönüşmüş, yeni formlarda tekrar ortaya çıkmışlardır.63 Ayrıca Soğuk Savaş sonrası dönemde artış kaydeden ve hızla gelişen bilgisayar ve iletişim teknolojisi, artık bilginin sadece saklandığı değil, işlendiği, kullanıldığı ve geliştirildiği en önemli ortam haline gelmiştir. Devletlerin yanı sıra kişisel ve kurumsal kullanıcılar tarafından da etkin şekilde kullanılan ağ teknolojileri ile birlikte bilgi daha çekici ve hedeflenebilir konuma ulaşmıştır. Ayrıca, 1980’ler itibarıyla hızla artan teknolojik gelişmeler akabinde Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT)’nin hızla gelişmesi, 2000’li yıllarla birlikte BİT’lerin tüm dünya çapında yayılması, buna paralel olarak gerek kamu gerekse de özel kesimin uygulamalarını elektronik ortama aktarmaları, hayatı bir anlamda BİT’lere bağımlı hale getirmiştir. İnsanoğlu için çok büyük yararlar sağlayan siber ortamın tehdit, saldırı, cana ve mala zarar verme gibi amaçlarla kullanılması ve siber saldırılar dolayısıyla kişilerin ve devletlerin gördüğü zararların büyük boyutlara ulaşması güvenlik anlayışında değişikliklere yol açmıştır. Siber güvenlik konusu ise bireylerin, kurumların, devletlerin ve uluslararası kuruluşların gündeminin en önemli gündem maddelerinden biri haline gelmiştir. Bu itibarla güvenlik algılamalarına yönelik olarak siber uzay merkezli olarak ortaya çıkan yeni sorunlar gerek güvenlik uygulamalarına getirdiği yeni anlayış gerekse de bu alanda gerçekleşen gelişmeleri devletlerin askeri kapasitelerini artırmaya yönelik yeni bir imkân şeklinde değerlendirmeleri kapsamında bizce ayrıca irdelenmelidir. 5. Neo-Realist Perspektif Açısından Siber Uzay İnternet, en basit tanımıyla, bilgisayar sistemlerini birbirine bağlayan elektronik iletişim ağıdır. 1985yılında kullanılmaya başlayan internet kelimesi, “kendi aralarında bağlantılı ağlar” anlamına gelen “Interconnected Networks” teriminin kısaltmasıdır. İnternet, günümüzde tartışmasız bir şekilde yaşamımızın ve güvenlik yaklaşımlarımızın ayrılmaz bir öğesi haline gelmiştir. Bugün dünyada dört milyara yakın insanın internet ulaşımına sahip olduğu, 2017 yılına gelindiğinde ise internete bağlanma kapasitesine sahip 63 ERDOĞAN, op. cit., s. 266. 22 cihaz sayısının insan nüfusunda daha fazla olacağı tahmin edilmektedir.64 Diğer yandan süreç içinde ticari, kültürel, askeri, siyasal, finans gibi tüm sektörleri de içine alacak şekilde ağ teknolojilerinin tüm dünyayı derinden etkileyeceği açıktır. Görüldüğü üzere, bilgisayarın taşınabilir bir hale gelmesi ve akıllı cep telefonu teknolojisi ve internet erişimin yaygınlaşması ile birlikte, internetin yarattığı imkânlar ve kolaylıklar, günlük yaşamın da ötesinde siyasal, askeri, ekonomik yaşamda da yeni bir güç faktörünün ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu durum ayrıca güvenlik tartışmalarında ve analizlerinde siber uzay ve siber güvenlik şeklinde tanımlanan yeni kavramların da tartışılmasına yol açmıştır. Siber uzay kavramının uluslararası kabul görmüş bir tanımı bulunmamaktadır. Çoğunlukla interneti ifade etmek için kullanılan bir kavram olarak analizlerde sıklıkla ele alınmaktadır. Gerçekte bu kavram tabiri bir bilim kurgu romanı ile insanların karşısına çıkmıştır. Dünya’nın en çok okunan bilim kurgu romanlarından biri olan Neuromancer’in yazarı William Gibson gerçeklikle hiçbir ilgisi olmayan söz konusu kavramı, kendisi ile yapılan bir söyleşide ilk defa kullanmıştır.65 Anılana göre siber uzay: “milyarlarca meşru kullanıcı tarafından her gün tecrübe edilen uzlaşılmış bir halüsinasyon” ve “tasavvur edilemez karmaşa” şeklindedir.66 Belirtildiği üzere siber uzayın üzerinde uzlaşılmış tek bir tanımı bulunmamaktadır. Buna karşın yapılan bazı tanımlar ise şu şekildedir. Siber uzay bir tanıma göre: “internet, iletişim ağları, dış dünyaya kapalı askeri ağlar, enerji hatları ağları, cep telefonları yazılım altyapılı telsizler, elektronik komuta sistemleri, cep teflonları, uydu sistemleri, insansız hava araçları sistemleri gibi birçok yazılım ve donanım elemanları toplamı” şeklindedir.67 Diğer bir tanım ise “hızla genişleyen, her biri farklı bir sayısal etkileşim ve iletişim yöntemi sağlayan birleşimlerdir.”68 ABD Savunma Bakanlığı’na göre siber uzay: “internet, telekomünikasyon ağları, bilgisayar sistemleri ve gömülü işlemci ve denetleyicileri de içeren, bilgi teknolojisi altyapılarının bağımsız ağlarından oluşan 64DEMİRCİOĞLU Cemalettin, “Siber Uzayda Güç ve Güvenlik”, İdareci’nin Sesi, Mart-Nisan 2014, http://www.tid.web.tr/ortak_icerik/tid.web/160/8%20Cemalettin%20DEM%C4%B0RC%C4%B0O%C4%9E LU.pdf,(10.02.2016), s. 39. 65Ibid., s. 40. 66GIBSON, loc.cit. 67AKYAZI Uğur, Uluslararası Siber Güvenlik Stratejisi ve Doktrinler Arasında Alınabilecek Tedbirler, 6.Uluslararası Siber Güvenlik ve Kriptoloji Konferansı, http://www.iscturkey.org/s/2226/i/2013- paper105.pdf, 68DODGE Martin ve KITCHIN Rob, Mapping Cyberspace, Routledge, London, 2001, s. 1. 23 küresel etki alanıdır”. 2001 Kongre Araştırma Servisi Raporu’na göre siber uzay: “insanların, bilgisayarlar ve telekomünikasyon aracılığıyla fiziksel coğrafya dikkate alınmadan tümden birbirine bağlı olması” anlamına gelmektedir.69 Diğer yandan bu etkileyici kelime tanımı ne olursa olsun, günümüzde ise günlük hayattan, askeri ve ekonomik konulara kadar, ciddi ve derin anlamlara sahip bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Siber uzay, kimilerine göre birbirleri ile haberleşen bilgisayar teknolojileri için kavramsal bir çerçeve, kimilerine göre askeri doktrinde yeni bir cephe, kimilerine göre bütün ekonomik eko-sistemin büyüyüp geliştiği bilgiye dayalı bir alt katman, kimilerine göre ise dünya politik arenasında gittikçe önem kazanan yeni bir içerik anlamını taşımaktadır.70 Bununla birlikte, siber uzayın insan, makine ve yazılım temelli hibrit bir yapısı söz konusudur ve kavramsallaştırılırken asla internet ile sınırlandırılmamalıdır. Siber uzay şeklinde tanımlanan alanda meydan gelen bahse konu gelişmeler ile birlikte güvenlik çalışmalarında siber güvenlik başlığı altında yeni analizlerin de daha sık gündeme geldiği müşahede edilebilmektedir. Siber güvenlik kavramın da çeşitli kaynaklar tarafından yapılan farklı tanımları bulunmaktadır. Belirtilen tanımlardan birinde, siber güvenlik: “siber ortamda kurum, kuruluş ve kullanıcıların varlıklarını korumak amacıyla kullanılan araçlar, politikalar, güvenlik kavramaları, güvenlik teminatları, kılavuzlar, risk yönetimi yaklaşımlar, faaliyetler, eğitimler, en iyi uygulamalar ve teknolojiler bütünü71, şeklinde tanımlanmıştır. Bir başka tanım ise “siber uzaydan ya da siber uzaya gelebilecek ataklara/tehditlere, sabotajlara ve terör faaliyetlerine karşı kurum, kuruluş ve kullanıcıların varlıklarını korumak amacıyla kullanılan politikalar, oluşturulan güvenlik kavramları, risk yönetimi yaklaşımları gibi faaliyetlerin tamamı şeklindedir.72 Türkiye Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi (UOMM) tarafından da siber güvenlik kavramı şu şeklinde tanımlanmıştır. “Siber ortamı oluşturan bilişim sistemlerinin saldırılardan korunmasını, bu ortamda işlenen bilginin gizlilik, bütünlük ve erişilebilirliğinin güvence 69TÜRKER Seyda, Siber Savaş Hukuku ve Uygulama Sorunsalı, http://www.arastirmax.com/bilimsel- yayin/istanbul-universitesi-hukuk-fakultesi-mecmuasi/71/1/1177-1227_siber-savas-hukuku-uygulanma- sorunsali, (14.01.2016), s. 117. 70Ayrıntılı bilgi için bkz. DEMİRCİOĞLU, op. cit., ss. 41-42. 71YILMAZ Seda ve SAĞIROĞLU Şeref, Siber Güvenlik Risk Analiz, Tehdit ve Hazırlık Seviyeleri, “6. Uluslararası Siber Güvenlik ve Kriptoloji Konferansı”, http://www.iscturkey.org/s/2226/i/2013-paper105.pdf, (14.01.2016), s. 158. 72BAKIR Emre, Siber Savaşlar-Başlangıç, http://www.siberguvenlik.org.tr/2012/12/siber-savaslar-baslangc. html, (14.02.2016), s. 1. 24 altına alınmasını, saldırıların tespit edilmesini, bu tespitlere karşı tepki mekanizmalarının devreye alınmasını ve sonrasında ise sistemlerin yaşanan güvenlik olayı öncesi durumlarına geri döndürülmesini hedefleyen faaliyetler”.73 Öte tandan siber uzaydaki gelişmeler kapsamında karşımıza çıkan kavramlarla ilgili olarak yapılan tanımlar noktasında bir uzlaşma söz konusu olmasa bile Soğuk Savaş sonrası dönemde, özellikle de 2000’li yılların başı itibarıyla, devletlerin gerek ordularını, istihbarat birimlerini, kurumsal yapılarını gerekse de vatandaşlarını siber uzaydan gelebilecek tehditlere karşı korumak amacıyla siber güvenlik stratejileri geliştirmeye başladıkları ifade edilebilecektir. Devletler, siber güvenlik ile ilgili etkin bir kapasiteden söz edilebilmesi için, siber uzay alanındaki teknolojiye hükmetmeleri, bu alandan gelebilecek saldırılara karşı gerekli ve etkin tedbirleri almaları gerekmekte olduğunun farkındadırlar. Konu bu açıdan ele alındığında ise teknolojiye ve siber güvenlik araçlarına yatırım yapan devletlerin, kendi güvenliklerini sağlamanın yanı sıra rekabet halinde olduğu devletlere karşı da üstünlük elde edecekleri tartışmasız bir gerçektir. Ayrıca, günümüzde devletlerin güvenliği ile ilgili konuların teknolojik gelişmelerle eşgüdümlü olduğu düşünüldüğünde, siber uzay alanındaki teknolojilere sahip olamama halinin devletler açısından ciddi bir güvenlik zafiyeti yaratacağı da belirtilmelidir. Aynı şekilde devletlerin güvenliklerini sağlama noktasında, geleneksel güvenlik anlayışına göre şekillenmiş tüm kurum ve stratejilerini etkili bir siber güvenlik ve siber savunma kapasitesi yaratmak adına yeniden organize etmesi de gerekmektedir. Günümüzde devletler konvansiyonel savaş planlamalarının yanı sıra siber güvenlik alanında da yeni bir anlayışla stratejiler geliştirmektedirler. Bu kapsamda, siber savaşlar güvenlik strateji belgelerinde yer almaya başlamış ve devletler siber kuvvetler tesis etme yönünde planlamalara gitmişlerdir. Kuzey Atlantik Paktı (North Atlantic Treaty Organization / NATO)’da görev yapan üst düzey bürokrat Jamie Shea’in deyişiyle yaklaşık 120 devlet siber saldırı kapasiteleri geliştirmek yönünde planlama başlatmıştır.74 Uluslararası alanda ABD, RF, Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) gibi güçlü aktörlerin yanı sıra 73Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi, Siber Güvenliğe İlişkin Temel Bilgiler, https://www.usom. gov.tr/dosya/1418807122-USOM-SGFF-001Siber%20Guvenlige%20Giris%20ve%20Temel%20Kavramlar .pdf, (15.02.2016), s. 7. 74 KLIMBURG Alexander, NationalCyber Security Framework Manual, NATO CCD_COE Publication, Talinn, 2012, p. 32. 25 Avrupa Birliği (AB) ve NATO gibi uluslararası örgütler de siber uzayda yeni bir anlayışla ciddi yatırımlar yapmakta ve siber güvenlik stratejileri ortaya koymaktadırlar. Gelişmiş ülkelerin ağlanma kapasitelerinin yüksekliği düşünüldüğünde, bu devletlerin ciddi bir siber saldırı tehdidi altında oldukları görülmektedir. Teknolojiyi verimli kullanarak rakiplerine üstünlük sağlayan gelişmiş devletlerin, siber güvenliklerini sağlama kapasitesini elde etme noktasında, gelişmekte olan veya az gelişmiş devletlere nazaran daha ciddi hassasiyetleri bulunmaktadır. ÇHC, RF ve Kuzey Kore gibi devletler siber savunma alanına önemli yatırımlar yapan aktörlerin başında gelmektedirler. ÇHC şu anda önemli siber saldırı kapasitesine ve gelişmiş istihbarat alt yapısına sahip bir devlet olarak 2050 yılına kadar siber egemenliği hedefleyen ve düşman kuvvetlerinin altyapılarını etkisiz hale getirebilmeyi de içeren bir siber doktrin benimsemiştir.75 Söz konusu doktrinde ÇHC; “rakiplerine karşı siber saldırı kapasitesini artırarak sadece fizik dünyada yapılan savaşların üstünlük için yeterli olmadığını kabul etmiştir.”76 ÇHC’nin özellikle ABD ve RF gibi güçlü rakipleriyle siber alanda başa çıkabilmek için önemli çalışmalar yaptığı ve güçlü virüsler ile kötü amaçlı yazılımlar düzenleyerek düşmanlarının elektronik alt yapılarının çökertmeyi amaçladığı ileri sürülmektedir.77 ÇHC gibi RF Ordusu’da bünyesinde bulunan siber alanda uzman profesyoneller ile birlikte dirençli siber saldırı virüsleri ve yazılımlar geliştirmişlerdir. Ayrıca, RF tarafından organize edildiği kabul edilen ve 2007 yılında Estonya’nın bilişim sistemlerini çalışamaz hale getiren siber saldırılar ile konvansiyonel bir savaşın etkilerini propaganda ile desteklediği ve 2008 yılındaki Gürcistan Savaşı esnasındaki siber faaliyetleri, RF’nin siber uzaydaki kapasitesini göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Bu kapsamda, Estonya Saldırısı sonrasında, Estonya hükümetinin NATO’dan yardım istemesi üzerine Talinn’de NATO Müşterek Siber Savunma Mükemmeliyet Merkezi (Cooperative Cyber Defence Centre of Excellence/ CCD COE) 14 Mayıs 2008 tarihinde, özellikle RF’nin olası siber 75GÜRKAYNAK Muharrem ve İREN Adem Ali, loc.cit. 76Ayrıntılı bilgi için bkz. United States-China Economic and Security Review Commission, China’s Proliferation Practices, And The Development Of Its Cyber and spaceWarfare Capabilities, United States-China Economic and Security Review Commission, Washington, 2008, http://origin.www.uscc.gov/ites/default/files /transcripts/5.20.08HearingTranscript.pdf (15.02.2016), p. 1-5. 77Ayrıntılı bilgi için bkz. GÜRKAYNAK ve İREN, op. cit., ss. 268-269. 26 saldırılarına karşı koymak amacıyla kurulmuştur.78 Ayrıca 2014 yılındaki Ukrayna müdahalesi esnasında, RF’nin konvansiyonel silahlar ile birlikte kullandığı siber saldırı silahları “yeni nesil” savaşların ilk örneğini teşkil etmesi bakımından ayrıca ele alınmalıdır. NATO, bünyesinde bir siber mükemmeliyet merkezi tesis etmesi sonrasında da ittifakın topyekûn imkânlarını siber uzay alanı kaynaklı tehditler ile mücadele konusunda planlamalar geliştirmek üzere organize etmeye başlamıştır. Bu kapsamda, 2014 Eylül ayında yapılan Galler Zirvesi’nde NATO’nun siber tehlikelere karşı ortak direnç göstermesi amacıyla genişletilmiş bir eylem planı kabul edilmiştir. 2016 Temmuz ayında yapılan Varşova Zirvesi’nde ise NATO üyelerinin ulusal kritik altyapılarının savunulmasına yönelik tedbirler geliştirmenin NATO’nun öncelikleri arasında olduğu beyan edilerek, bu konudaki planlama ve faaliyetlerin genişletilerek devam etmesine karar verilmiştir. Ayrıca bu zirvede NATO, siber uzay alanını bundan böyle ittifakın savunacağı operasyonel alanlardan biri olarak tanımlayarak, bu alanı diğer operasyonel sahalar arasında yer alan kara, hava ve deniz alanlar ile birlikte müştereken savunma planlarına dahil edeceğini ilan etmiştir.79 Sadece yüksek teknolojiye sahip ülkelerin değil, az gelişmiş ülkelerin de siber saldırı kapasite ortaya koymaya yönelik çalışmaları söz konusudur. Bu kapsamda, Kuzey Kore Ordusu da “Unit 121” adında siber savaşa odaklanan ve olası bir savaşa karşı kapasitesini geliştirmeye çalışan bir birim kurduğu bilinmektedir.80 Siber güvenlik alanında etkinlik tesis etmeye çalışan bir diğer devlet ise Hindistan’dır. Hindistan, Pakistan’la yaşanan Keşmir Sorunu ve nükleer silah denemelerinde maruz kaldığı siber saldırılara önlem almak amacıyla sanal dünyada yaşanan rekabete kayıtsız kalamamış ve 1998’dan itibaren siber savaşı da içine alan yeni güvenlik doktrini doğrultusunda güvenlik stratejisini belirlemiştir.81 Bu güvenlik stratejisi kapsamında “Ulusal Savunma Üniversitesi / National Defense University” ve “Savunma 78 Ayrıntılı bilgi için bkz. ÇÖPOĞLU Onur Muhammet, Muharebe Alanındaki 5.Cephe: Siber Uzay,http://akademikblog.com/ muharebe-alanindaki-5-cephe-siber-uzay/, (17.02.2016), ss. 1-2. 79 NATO Resmi İnternet Sayfası, CyberDefence, http://www.nato.int/cps/en/natohq/topics_78170.htm, (11.12.2016). 80 The USA Air Force Law Review, Cyber War Edtion, http://www.afjag.af.mil/shared/media/document/ AFD-091026-024.pdf, (17.02.2016), s. 133. 81GÜRKAYNAK ve İREN, op. cit., s. 269. 27 İstihbarat Birimi / Defense Intelligence Agency” şeklinde bir kurumsal örgütlenmeye giden Hindistan siber savaş, psikolojik operasyon, elektro-manyetik ve dalga teknolojilerinde uzman alt birimler kurmuştur. 2010 yılında, nükleer tesisleri, İsrail ve ABD kaynaklı olduğu tahmin edilen Stuxnet82 isimli gelişmiş bir virüs tarafından fiziksel hasara uğratılan İran’da siber güvenlik kapasitesine sahip olma noktasında analiz edilmesi gereken önemli bir devlettir. İran, silahlı kuvvetleri ve üniversiteleri ile birlikte siber alanda teknoloji ve uzman geliştirebilecek kapasiteye çalışmak amacıyla planlamalar yapmıştır. Ayrıca bu konuda, RF ve Hindistan ile bilgi teknolojileri satın alma, askeri alanda teknik yardım temin etme ve eğitim desteği alma konusunda ciddi işbirliği geliştirmiştir. Teknoloji lideri ülke olarak bilişim ortamını en etkin kullanan ABD’nin, siber uzay alanında önemli bir etkinliği bulunmaktadır. 1982 yılında, ABD Merkezi Haber Alma Servisi (Central Intelligence Agency / CIA) için bilgisayar teknolojisi giderek önem kazanmaya başlamış ve bir saldırı bir aracı haline gelmiştir. Bu kapsamda, “mantık bombası” olarak bilinen yöntemle, ABD bomba gibi her hangi bir savaş ekipmanı kullanmadan, bilgisayar sistemine eklenen bir kod sayesinde ve bilgisayara ait sistem yönetiminin aklını kurcalamasını sağlayarak SSCB’de bulunan Sibirya Gaz Boru hattını patlatmayı başardığı da iddia edilmektedir.83 Siber savaş kronolojisinde, ABD Ordusu tarafından ağ teknolojilerinin bugüne kadar tecrübe edilemeyen bir kapasite ile kullanıldığı I. Körfez Savaşı’nın da önemi büyüktür. Bu savaşın ardından, ABD Hava Kuvvetlerinde, Bilgi Savaşı Merkezi (Info War Center) isimli birbirim kurmuş, 1995 yılında ise ABD Ulusal Savunma Üniversitesi siber savaşa komuta edecek olan ilk subaylarını mezun etmeye başlamıştır.84 Ayrıca, konu kapsamında ABD Hükümeti tarafından, Uzay Komutanlığı (Space Command), Stratejik Komutanlığa (Strategic Command / STRATCOM) dönüştürülmüş ve bu komutanlığa siber savaşa komuta etme yetkisi verilmiştir. Bu gelişmelerin devamında 2009 yılında 82BIÇAKCI Salih, “NATO’nun Gelişen …”, op.cit., s. 108. 83Akademik Portal News, Bugüne Kadar Gerçekleşmiş Olan Beş Devasa Siber Saldırı, http://www. akademiportal.com/bugune-kadar-gerceklesmis-olan-5-devasa-siber-saldiri/, (18.02.2016). 84YAYLA Mehmet, Hukuki Bir Terim Olarak Siber Savaş, http://portal.ubap. org.tr/ App_Themes/Dergi/ 2013-104-1247.pdf, (17.02.2016), s. 186. 28 STRATCOM’da, bir Siber Komutanlık kurulması emri verilmiş, 2010 yılında ise “Siber Komutanlık (CYBERCOM)” tesis edilmiştir.85 Diğer yandan 2009 yılında yaptığı bir konuşmada, ABD Başkanı Barack Obama: “siber tehditleri ABD’nin karşısındaki en ciddi ekonomik ve ulusal güvenlik sorunu olarak göstermiş ve ABD’nin 21. yy.’daki huzur ve refahının siber güvenliğe dayandığını” söylemiştir.86 Yukarıda temel hatları ile özetlenmeye çalışıldığı haliyle, siber uzayda devletlerarasında yaşanmakta olan rekabet, 21. yy.’da ulusal ve uluslararası güvenliğini tehdit eden en yeni sorun olarak karşımıza çıkmıştır. Siber teknolojiler, artık devletler tarafından uluslararası ilişkilerde saldırı amaçlı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bir başka ifadeyle siber uzaydaki yenilikler ve teknolojik gelişmeler günümüzde uluslararası ilişkilerde etkisini süratle hissettirmiştir. Bu nedenle de siber saldırılar, mahiyeti gereği, klasik güvenlik anlayışını da değiştirerek, tehdidin artık asimetrik ve çok boyutlu bir hale gelmesine ve sadece devletten devlete yönelik olma özelliğini kaybetmesine neden olmuştur. Ayrıca sadece devletlerin değil, aynı zamanda bireylerin, küçük grupların ve terörist örgütlerin de bir saldırı aracı olarak bilgisayar teknolojilerini kullanmaya başlamaları NATO ve AB gibi uluslararası örgütlerin yanında, ABD, ÇHC ve RF gibi ülkeleri de muhtemel bir siber saldırıya karşı tedbirler almaya itmiştir. Uluslararası ilişkilerin temel aktörü olan devletler güvenliklerini tesis etmenin yanı sıra bir saldırı aracı olarak da bilgi teknolojilerini kullanma konusunda yatırımlar yapmaya, kurumsal örgütlemelere gitmeye ve saldırı-savunma stratejileri geliştirmeye önem vermeye başlamışlardır. Siber alandaki faaliyetlerin kolay ve arkada iz bırakmadan yapılabilir oluşu, uluslararası ilişkilerde tehdit, güvenlik ve caydırıcılık konularında yeni yaklaşımları da gündeme getirmiştir. Hatta kimi devletler, siber saldırı ve siber savaşı önemli bir stratejik savunma ve rakibe zarar verme yöntemi olarak görmeye başlamışlardır. Bu kapsamda, siber alanda yaşanan gelişmeler yeni güvenlik risklerini beraberinde getirmekte, bu riskleri bertaraf etme noktasında devletlerin önemini arttırmakta, devletleri 85Ibid., s. 187. 86DEMİRCİOĞLU, op. cit., s. 39. 29 bu konuda strateji geliştirmeye zorlamakta, küçük grupları, bireylerin kaynaklık ettiği siber saldırılar ile de uluslararası sistemi eskisinden daha belirsiz ve anarşik bir hale getirmektedir. Diğer yandan siber uzayda yaşanmakta olan gelişmeler ise gücün devletler tarafından kullanımı noktasında uluslararası ilişkiler açısından analiz edilmesi gereken yeni bir alan yaratmıştır.87 Bu noktada güç konusunda, reelpolitik yaklaşımda, klasik realistler ve neo-realistler arasında bir farklılaşmanın da söz konusu olduğu tekrar belirtilmelidir. Daha önce detayları ile ele alındığı üzere, klasik realistler güç konusunda: “devletlerin temel amacının güç edinmek olduğunu” iddia ettikleri, neo-realistlerin ise: “gücü güvenliği sağlamanın aracı olarak gördükleri” bilinmektedir. Bununla birlikte, reelpolitik analizlerde ortaya konmak istenen tanım mutlak bir güç değil, göreceli olarak ele alınması gereken bir kavramdır. Yani, bir aktör diğer bir aktör karşısında güçlü iken, bir diğer karşısında güçsüz bir durumda bulunabilir.88 Diğer yandan belirtildiği haliyle aktörlerin birbirlerine karşı olan göreceli güç kapasiteleri siber uzay alanında daha da karmaşık bir hale gelmiştir. Bunun en temel sebebi siber uzayın doğasının ortaya çıkardığı çelişkili yapıdır. Söz konusu çelişkili yapı ise bir devletin ağlanma ortanı arttıkça, bir başka ifadeyle siber kabiliyeti geliştikçe, saldırı kapasitesini geliştirmesi, diğer yandan ise bahse konu gelişmeye bağlı olarak savunma kapasitesinin de azalması şeklindeki ters orantı ile açıklanabilecektir. Ayrıca kritik altyapıların geçmişe ait mekanik sistemlerle kontrol edildiği, ağlanmışlığın sınırlı olduğu bir devlete yapılacak bir siber saldırı yetersiz kalacaktır. Söz konusu durumun bir sonucu olarak ise, ağlanmışlığın gelişmiş ülkelerde oldukça yüksek olduğu, gelişmekte olan ülkelerde ise hızla yükseldiği günümüzde siber uzay, ulus-devlet içinde ve/veya ulus-devletten bağımsız yeni aktörler oluşmasına da neden olduğu açıktır. Bu gelişmeler kapsamda ise siber uzaydaki gelişmelerin uluslararası sistemde devletin rolünü ve bir aktör olarak gücünü ne ölçüde etkilediği, neo-realist yaklaşım dahilinde analiz edilmeli ve yeniden değerlendirilmelidir. 87NYE Joseph S. Jr.,Power and National Security in Cyberspace, America’s Cyber Future Security and Prosperity in the Information Age, New York, Public Affairs, 2011, file:///C:/Users/tk44655/ Downloads/Chapt1.pdf,(19.02.2016), p. 8. 88Ayrıntılı bilgi için bkz. Ibid. pp. 9-11 30 Neo-realist yaklaşım, daha önce ele alındığı haliyle, devletleri merkezi ve meşru bir hükümetin yokluğu tarafından tanımlanan anarşik bir dünyada temel aktörler olarak kabul eder ve devletlerin anahtar analiz düzeyini temsil ettiğini belirtir. Neo-realizmde, devlet dışı aktörlerin varlığı yadsınamazsa da, bu aktörleri devletlere göre ikincil olarak analizlerde yer alır. Yani, neo-realizm için devlet bütüncül (unitary) bir aktördür. Neo- realizm, devleti uluslararası ilişkilerin temel aktörü olarak kabul ederek, uluslararası ilişkiler ve uluslararası politikayı devletlerarasındaki mücadele süreci olarak ele alır. Sürekli kapasitesini arttırma güdüsüyle hareket eden devletler, olanakları ölçüsünde diğer devletleri egemenliği altına almaya çalışırlar. Neo-realist teori, diğer bir devletin ki eğer bu aynı zamana potansiyel bir düşman ise güçlenmesine seyirci kalmaktansa onu önlemek için savaşa başvurmayı meşru saymaktadır. Güç politikası ile eş anlamda olarak da kullanılabilen neo-realizm için, devletlerin sahip oldukları kapasiteler büyük bir önem taşımaktadır. Neo-realist teori devletin kapasitesinin belirlenmesinde askeri gücü temel etkenlerden biri olarak kabul eder. Askeri güç ve devletlerin kapasiteleri noktasında günümüzde yaşanmakta olan siber uzay merkezli teknolojik gelişmelerin, devletlerin askeri güç yapısını değiştirdiği ve yeni ortaya çıkan yeni şartlar kapsamında devletleri birbirleriyle rekabete zorladığı açıktır. Bu noktada, söz konusu siber uzay merkezli teknolojik gelişmeleri ortaya çıkaran motivasyonun birbirleri ile rekabet halinde olan devletlerin askeri kapasitelerini bugüne kadar artırmış olmalarından kaynaklandığı da hatırlanmalıdır. Bu durum halen devam etmektedir ve bu bağlamda siber uzay merkezli ağ teknolojilerinde yaşanan gelişmelerin devletlerin askeri kapasitelerini, dolayısıyla da uluslararası sistemdeki güçlerini artırma çabalarının bir parçası olarak değerlendirilmelidir.89 Kısacası, ağ teknolojilerinde devam etmekte olan hızlı değişim ve gelişim, geleneksel devletlerarası rekabet ve çatışmanın ayrılmaz bir parçası olarak süregelmektedir. Bu kapsamda ise siber uzayın yarattığı imkânların uluslararası sistemde devlet dışında aktörlerin (çok uluslu şirketler, çıkar ve baskı grupları, hükümet dışı aktörler, 89Ayrıntılı bilgi için bkz. ERIKSSON Johan ve GIACOMELLO Giampiero, “The Information Revolution, Security, and International Relations: (IR) RelevantTheory?”, International Political Science Review, Vol.27, No.3, 2006, pp. 221-244. 31 medya destekli sosyal hareketler, bireyler vb.) çeşitliliğini ve önemini arttırdığı gerçeğine rağmen, neo-realist bakış açısıyla siber uzaydaki gelişmelerin aynı zamanda devletin rolünü daha da pekiştirdiği de ifade edilebilecektir. Kısacası, devlet uluslararası sistemde teknolojik gelişmelerin boyutu ne olursa olsun hala temel belirleyici ve oyun kurucu temel aktördür. Siber uzay alanındaki genişleme ve gelişmeye bağlı olarak, birçok ülkenin siber güvenlik stratejileri kapsamında siber ordular ve siber güvenlik kurumları tesis ederek, siber uzmanlar ve akademisyenler yetiştirme gayretleri de devletin uluslararası sistemdeki tartışmasız hakim aktör rolünü sağlamlaştırmaktadır.90 Bu bağlamda, gerek bireylerden, gerekse de hasım devlet destekli olarak, siber uzaydan gelebilecek tehditlere merkezi bir devlet yapılanması ile karşı konulabileceği ve etkili bir siber savunma sistemi gerçekleştirilebileceği tartışmasızdır.91 Bununla birlikte, ulusal internetin, ulusal interneti denetleyen mekanizmaların, ağ teknolojilerinin ve buna bağlı olarak planlanan güvenlik stratejilerinin devletler tarafından kontrol edildiği dikkate alındığında, uluslararası sistemde devletin başat rolünün hala kesin ve nettir.92 Siber uzay alanı doğası gereği, tehdidin kaynağını belirsiz kılması, benzer şekilde tehdidin yeri, zamanı, kökeni hakkında önceden kestirilemeyen şartları mahiyetinde barındırması, uluslararası sistemi neo-realist paradigmaya uygun bir şekilde, Soğuk Savaş dönemine kıyasla, özellikle de 2000’li yıllardan sonrası için çok daha anarşik bir yapıya evrimleştirmiştir.93 Bu kapsamda, siber uzay alanını düzenleyen evrensel nitelikte kesin ve nihai bir uluslararası hukuk düzenlemesinin hala bulunmaması, siber uzayda devletler arasında işbirliği yerine daha rekabetçi politikaların hakim olması ve bu rekabetin şiddetinin giderek artması hususları dikkate alındığında, uluslararası sistemi eskisinden çok daha fazla belirsiz ve güvensiz bir hal aldığı sonucu da ortaya konabilecektir. Yine benzer şekilde, devletlerin siber güvenlik stratejilerinin temel itibarıyla gizli olması, bu bağlamda bir devletin gerek hasım olduğu gerekse de müttefik olarak kabul ettiği bir devlete yönelik 90 Ayrıntılı bilgi için bkz. Ibid, pp. 5-10. 91 LEWIS James Andrew, The Cyber War Has Not Begun, Center for Strategic and International StudiesMarch 2010, https://www.google.com.tr/webhp?ie=UTF-8&rct=j#q=james+andrew+ lewis+the+cyber+ war+has+not+begun, (21.02.2016), p. 1. 92VENTRE Daniel, A Constructivist Approach of Cyber security/Cyber defense Concepts: Lessons of Security Studies Theories and Discursive Analysis, http://www.fvv.um.si/knjigarna /eknjige/pdf/Crime_Social_Control_and_Legitimacy.pdf, (20.02.2016), p. 4. 93 Ibid., p. 5. 32 gizli bir siber faaliyet yürütüp yürütmediği kesin olarak bilinememesi, ayrıca siber uzay doğası gereği, siber tehdidin kaynağını belirsiz olması gibi gelişmelerin de uluslararası sisteminin anarşik yapısını derinleşmesine neden olan bir etmenler olarak karşımıza çıktığı da açıktır. Görüldüğü üzere siber uzay alanında meydana gelen yeni gelişmeler ve şartlar, uluslararası sitemin yapısını daha fazla anarşik hale getirmektedir. Bu durum ise devletler tarafından yeni bir tehdit odağı olarak algılanmakla birlikte, aynı zamanda askeri güçlerini geliştirmeye yönelik bir fırsat olarak da okunmaktadır. Bu kapsamda, devletlerin siber uzay alanındaki yeni gelişmeleri algılayış biçimi, uluslararası ilişkiler ve güvenlik meselelerinde, ayrıca da güç kavramı merkezli analizlerde yeni yaklaşımların ortaya konmasına da neden olmuştur. Uluslararası ilişkilerde güç: “bir devletin başka bir devlete karşı uyguladığı ve normal şartlar altında o devletin yapmak istemeyeceği bir şeyi yapmasını sağlamaya yönelik etki” şeklinde tanımlanabilmektedir. Bu tanımdan hareketle, bir devletin uluslararası ilişkilerde uyguladığı politikanın yegâne vasıtasının güç olduğu da ifade edilebilecektir. Bu vasıtaya sahip olmak devletin amaçlarından biridir ve devletler için güç ancak kullanılabilirse güçtür.94 Uluslararası ilişkilerde gücün kullanımı kapsamındaki öncü yaklaşımlar klasik realist teorisyenler Niccolo Machiavelli ve Morgenthau’ye aittir. Özellikle de klasik realist teorisyenler için güce sahip olmak insanlığın ve devletlerin doğal amaçları arasında yer almaktadır. Gücü bir ara