T. C. ULUDAĞ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ TARĠH ANABĠLĠM DALI YENĠÇAĞ TARĠHĠ BĠLĠM DALI ġAM VE BEYRUT’DA SĠYASET VE MODERNLEġME (1860-1914) (DOKTORA TEZĠ) Fulya DÜVENCĠ KARAKOÇ DanıĢman: Prof.Dr.Yusuf OĞUZOĞLU BURSA - 2011 ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Fulya DÜVENCĠ KARAKOÇ Üniversite : Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : Tarih Bilim Dalı : Yeniçağ Tarihi Tezin Niteliği : Doktora Tezi Sayfa Sayısı : XII+ 448 Mezuniyet Tarihi : …. / …. / 20…….. Tez DanıĢman(lar)ı : Prof.Dr.Yusuf OĞUZOĞLU “ġAM VE BEYRUT’TA SĠYASET VE MODERNLEġME (1860-1914)” Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde devlete eski gücünü kazandırmayı hedefleyen çabalar gündemdeydi. ModernleĢmenin sistemli bir hareket olarak baĢlaması 18. Yüzyıl baĢından itibaren olmuĢtur. Diğer toplumlardan önemli bir farkla medrese yenilikler önünde engel olmuĢ, yönetici üst tabaka ise süreci yönlendirmiĢtir. II. Abdülhamid, modernleĢmenin topyekûn seferberlik özelliğini kavramıĢ olmasıyla dikkati çeker. Ordu, bürokrasi, yargı, ekonomi, sağlık, eğitim, basın gibi pek çok alanda modern Türkiye’nin temelleri Abdülhamid döneminde atılmıĢtır. Suriye ve Lübnan toprakları çok farklı güçlerin etkileri altındaydı. Fransa Katolikleri, Ġngiltere Protestanları koruyordu. Amerikan misyoner faaliyetleri 19. Yüzyılda arttı ve bölgede Osmanlı Hıristiyanlarının mezhep hareketliliği hızlandı. 1854’de SüveyĢ Kanalı’nın gündeme gelmesi ile rekabet arttı. Fransızlar Marunîleri, Ġngilizler Dürzîleri kıĢkırttı ve karıĢıklık ortamı oluĢtu. 1899’da Rum Metropolidi, Ermeni Murahhası, Ermeni Katolik Patrik vekili, Rum Katolik Metropolidi, Marunî Metropoliti, Süryanî Katolik Ruhani Reisi ve HahambaĢı bölgede dini liderlik yapıyordu. Bu, bir yandan demografik çeĢitliliğe iĢaret ederken, diğer yandan da devletin her milletin liderliğini tanıdığını gösteriyordu. Beyrut ve ġam, modernleĢmenin olanaklarından yararlanmıĢtı. 1869’da Ġstanbul’un ardından ġam’da atla çekilen tramvay devreye girmiĢ, hemen ardından elektrikli hale gelmiĢti. Diğer çok önemli kentsel geliĢme de ġam Beyrut Ģosesi ile ġam’ın Akdeniz’e bağlantısının geliĢtirilmesiydi. HaberleĢme geliĢtirilerek her sancak ve kazaya telgraf ofisi kuruldu. Özellikle yabancıların kontrolündeki eğitim kurumları yaygındı ve bu dönemdeki atılımla yeni ve çok sayıda Osmanlı okulları eklendi. Basın yayın faaliyetlerindeki çeĢitlilik, havagazı, elektrik gibi modernitenin erken izleri ile ekonomik yaĢamda bankacılık, finans, sigorta ve hatta emeklilik gibi geliĢmiĢ yöntemlerin varlığı ise son derece dikkat çekicidir. Anahtar Kelimeler: ġam, Beyrut, Osmanlı, Ortadoğu, ModernleĢme, Uluslar arası, Siyaset. ii ABSTRACT Name and Surname : Fulya DÜVENCĠ KARAKOÇ University : Uludağ University Institution : Social Science Institution Field : History Branch : Early Modern Degree Awarded : PhD Page Number : XII+ 448 Degree Date : …. / …. / 20…….. Supervisor (s) : Prof. Dr. Yusuf OĞUZOĞLU “MODERNIZATION AND POLITICS IN DAMASCUS AND BEIRUT (1860-1914)” In the late times of Ottoman Empire, efforts to make its power as it had been in the past, were very active. Sistematic modernization begun in 18th century. As a difference than other societies, Medrese was against but bureaucracy was supporter of renewal. Abdülhamid II drew near to modernization as a whole system. There were newness at military, bureaucracy, judgement, economy, health, education and press and those renewals were the basis of modern Republic of Turkey. There were different powers acting in Ottoman Syria and Lebanon. Catholics were protected by France and Protestants were by England. In 19 th century American missionary activities begun and denomination dynamism of Ottoman Christians grew up. In 1854 Suez Canal became a current issue and it was the new step of rivalry. Maronites were under provocation by France and Druses by England, so commotion took place. In 1899, Metropolid of Rums, Murahha of Armenians, Patriarch deputy of Armenian Catholics, Metropolid of Rum Catholics, Metropolid of Maronites, Leader of Süryanî Catholics and the Chief Rabbi were religious leaders. This was the sign of demographic diversity and acknowledgement of millets and their leaders. Beirut and Damascus benefit from facilities of modernisation. After using Ġstanbul in 1869, tram line with horses took place in Damascus and even after begun to work with electrical system. The other important improvement was the road between Damascus and Beirut in 1861, so that Damascus would have modern connection to Mediterranean. Communication systems were developed in his area so that every sancaks and kazas had a telegraph office. Education establishments were prevalent especially managed by Great Powers and in this term so many new Ottoman schools took place. As other striking points, kinds of press, coal gas, electric in use of society were the signs of early modernization and also in economic region there were banking, financial and assurance organizations and also early way of retiring system. Key Words: Damascus, Beirut, Ottoman, Middle East, Modernization, International Politics. v ÖNSÖZ Tarih, Voltaire ve Ranke ile nesnel verilere ve analitik düĢünceye dayandırıldıktan sonra toplum bilimlerin içinde özel bir yer kazandı. Günümüzde Dünya‘nın küresel gerçekleri içindeki her çeĢit yaĢam kesitleri bir yerden geçmiĢle iliĢki kurularak değerlendirilmek durumunda. Bu bağlamda, çok kültürlülüğün total tarih anlayıĢının merkezinde önem kazanan özelliği, yaĢanan süreçlerin dikkate alınması ile anlamlı hale geliyor. Bu çalıĢmada günümüz Dünyasının siyasal, sosyal ve kültürel hareketliliğinin odağında yer alan Beyrut ve ġam Ģehirlerinin 1860-1914 yılları arasındaki geliĢimini inceledik. Bir bakıma, bu bölgede Osmanlı‘nın tarihe bıraktığı mirası belirlemeye çalıĢtık. Bu durum, her yönü ile çalıĢmamın sonuçlarını ilginç kılacak niteliktedir. Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı‘nda tamamladığımız bu araĢtırma, doktora tezi ölçütleri içinde gerçekleĢtirildi. Doktora öğretimimizin ders aĢamasındaki programı içinde yer alan tarihsel yöntemi, kaynak analizini ve seminer çalıĢmasını içeren dersler bir bakıma, tez öncesinde deneyim kazanmama katkı sağladı. DanıĢmanım Prof.Dr.Yusuf OĞUZOĞLU‘nun katkıları ile belirlediğimiz ―ġam ve Beyrut‘da Siyaset ve ModernleĢme‖ baĢlıklı tez konuma iliĢkin hazırladığım proje, danıĢmanım ile Prof.Dr.Tayyar ARI ve Doç.Dr.Cafer ÇĠFTÇĠ‘den oluĢan Tez Ġzleme Komitesi‘nin titiz değerlendirmesi sonucu, önerileri sayesinde uygulanabilir bir düzeye geldi. Bu değerli hocalarım çalıĢmamın her sürecinde yaptıkları eleĢtiriler ve katkılarla önümü görmemi ve ele aldığım konuya bütüncül olarak yaklaĢmamı sağladılar. Kendilerine çok müteĢekkirim. Bu arada, Bilkent Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr.Özer ERGENÇ‘in Bursa‘da katıldığı bilimsel toplantılar sırasında araĢtırmalarıma yaptığı katkıları da belirtmeliyim. Doktora tezimin temel kaynaklarının örneklerini sağlamamı kolaylaĢtıranlara da teĢekkür borçluyum. Bu bağlamda, Beyrut ve ġam Salnamelerinden yararlanmama izin veren Ġstanbul Millet Kütüphanesi Müdiresi Melek GENÇBOYACI‘yı, Ġstanbul BaĢbakanlık ArĢivindeki tasniflerden seçtiğim belgeleri bana ulaĢtıran ArĢiv Müdürü Seyit Ali KAHRAMAN‘ı, Beyrut ve ġam Ġngiliz konsolos raporlarının örneklerini Londra‘daki arĢivden gönderen Dr. Gülay WEBB‘i, yerel araĢtırmacılara ve araĢtırmalara ulaĢmamda yardımlarını esirgemeyen Fırat Üniversitesi Orta Doğu AraĢtırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mustafa ÖZTÜRK‘ü, yöntem ve kaynak konusundaki ufuk açıcı önerileri için BahçeĢehir Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Köni'yi saygıyla anıyorum. Bursa, 2011 Fulya DÜVENCĠ KARAKOÇ vi ĠÇĠNDEKĠLER TEZ ONAY SAYFASI....................................................................................................... . ii ÖZET............................................................................................................................ ....... iii ABSTRACT.................................................................................................................... .... iv ÖNSÖZ ........................................................................................................................ ....... v ĠÇĠNDEKĠLER................................................................................................................ .... vi KISALTMALAR............................................................................................................... . ix TABLOLAR.................................................................................................................... .... x GRAFĠKLER...................................................................................................................... . xii GĠRĠġ .......................................................................................................................... ........ 1 Osmanlı Ortadoğusu……………………………….………………………………1 Modernite ve ModernleĢme………………………………………………..………3 Literatür…………………………………………………………………………..12 Yöntem…………………………………………………………………………...14 BĠRĠNCĠ BÖLÜM YĠRMĠNCĠ YÜZYILA GĠRERKEN DÜNYA, OSMANLI VE OSMANLI MODERNLEġMESĠ A. DÜNYADAKĠ GELĠġMELER...................................….….....................……….…15 1. Sanayi ve Teknolojide YaĢanan GeliĢmeler……………………………….......…15 2. Sanayi ve Teknolojik GeliĢmelerin Toplumsal YaĢama Etkileri…………......… 18 3. Sanayi ve Teknolojik GeliĢmelerin Siyasete Yansıması………………… .......…22 4. SömürgeleĢme Hareketleri...........……………………………………….. ........…31 B. OSMANLI DÜZENĠNDEKĠ ĠÇ GELĠġMELER…………… ……………...……......36 1. Siyasal GeliĢmeler……………………………………….. …………….….....….36 a. Fikir Hareketleri………………………………………… ……………....…36 b. I. MeĢrutiyet ve Ġlk Anayasa …………………………… …….…………...45 c. Ġttihat ve Terakki Örgütlenmesi ……………………………… …………...46 d. II. MeĢrutiyet……………………………………………… ….….………..51 e. Düzenine KarĢı Hareketler……………..…………….. ….….………..........53 2. Osmanlı Yönetimsel Düzeni Ve Yasal Altyapısı…….......................…………….60 a. Merkezi Devlet Örgütü ……………………………………….………....60 b. TaĢra Örgütü……………………………………………………......…...….64 c. TaĢrada Belediye ve Yargısal Bölünüm…………………………....………68 d. TaĢrada Askeri Örgütlenme………………………………………......……74 3. Ġktisadi Durum……………………………………………………… …...............77 a. Merkez ve TaĢrada Ġktisadi Yapı………………………………. ….……....77 b. Ticaret…………………………………………………………… …...........81 c. Ziraat……………………………………………………………… …….....83 d. UlaĢım…………………………………………………………… ..….…....84 4. Osmanlı ModernleĢmesi Ve Etki Alanları…………............……….....………….86 a. KentleĢme………………………………………………. ………..........…..97 b. Sağlık…………………………………………………… ………................99 c. Eğitim…………………………………………………. ………….............100 d. Kültür………………………………………………… ………..…............104 vii ĠKĠNCĠ BÖLÜM BEYRUT VE ġAM’DA MODERNLEġMENĠN ALTYAPISI (1860-1914) A. ġAM…………………………………………………………………… ………….107 1. Yönetimsel Yapı………………………………………………… ……………107 a. ġam Vilayetinin Yöneticileri….……………….. ……….………………....109 2. Demografik ve Sosyal Yapı………………………………… ………………..113 a. Demografik Yapıyı Etkileyen GeliĢmeler…….. ……….……………….....113 b. Nüfus durumuna ĠliĢkin Bilgiler………………. ………....………….…….118 3. Ġktisadi Yapı………………………………………………… …….………….120 B. BEYRUT……………………………………………………………… ……….…128 1. Yönetimsel Yapı………………………………………………… ……………128 2. Demografik Yapı………………………………………….. ………………….135 3. Ġktisadi Yapı …………………….………………………… ………………….148 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ġAM VE BEYRUT’TA SĠYASET A. OSMANLI YÖNETĠMĠ VE ĠÇ SĠYASAL GELĠġMELER……….. .……………165 1. ġam‘daki Siyasal GeliĢmeler…………………………………… ..….………..165 2. Beyrut‘daki Siyasal GeliĢmeler……………………………….. ………………172 B. ġAM VE BEYRUT‘A YÖNELĠK DIġ SĠYASAL FAALĠYETLER …………….183 1. Almanya'nın Ortadoğu Politikası…………………………… ………..……….199 a.ġam‘da Alman Etkinliği……………..….………………..………………….204 2. Ġngiltere'nin Ortadoğu Politikası……………………… .……………………...204 a. ġam‘da Ġngiliz Etkinliği……………..………….. …..…….…………….….210 b. Beyrut‘da Ġngiliz Etkinliği……………………. ………….….......................211 3. Fransa‘nın Ortadoğu Politikası…………………………… ………………..….224 a. ġam‘da Fransız Etkinliği……………..….………….…..… …..……..…...229 b. Beyrut‘da Fransız Etkinliği……………………… …………………………230 4. Diğer Devletlerin Politikaları……………………………..…. ….……………..233 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ġAM VE BEYRUT’TA MODERNLEġMENĠN ETKĠ ALANLARI A. ġAM……………………………………………………………… …………….…...236 1. KentleĢme…………………………………………………… ………………….236 2. HaberleĢme…………………………………………………… ……...................247 3. Eğitim………………………………………………………… …………………253 4. Kültür………………………………………………………… …………………262 5. Sağlık………………………………………………………… …………………269 6. Gündelik YaĢam……………………………………………… ...………………270 B. BEYRUT…………………………………………………………… ………………272 1. KentleĢme…………………………………………………… ……………….…272 viii 2. HaberleĢme………………………………………………… …….…………….297 3. Eğitim……………………………………………………… …………………..303 4. Kültür……………………………………………………… …………………..313 5. Sağlık……………………………………………………… …………………...324 6. Gündelik YaĢam…………………………………………… ……………….….328 BEġĠNCĠ BÖLÜM ġAM VE BEYRUT KENTLERĠNDE MODERNLEġMENĠN FARKLI BOYUTLARI..........................333 SONUÇ…......…………………………………………………..…………..…………351 KAYNAKLAR………………………………………………………………… ….….367 EKLER………………………………………………………………………… ….…..382 Vilayat-i ġahanede Memurin-i Mahalliye Ġle Ecnebi Memurları Arasında Merasim-i TeĢrifiyeye Dair Talimat…………………………………………………………383 SeçilmiĢ BaĢbakanlık ArĢiv Belgeleri……………………………………………386 Fotoğraflar……………………………………………………………………….424 SeçilmiĢ Ġngiliz Konsolsoluk Raporları…………………......................................434 Salnamelerden Örnek Kayıtlar……………………………………………….......441 Mithad PaĢanın Hatıratı………………………………………………………….446 ÖZGEÇMĠġ…………………………………………………………………… ……...447 ix KISALTMALAR Kısaltma Bibliyografik Bilgi AESLN Millet Kütüphanesi Ali Emiri Tasnifi Salnameler BOA BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi FO Ġlgiltere Foreign Office ArĢivi A.g.e Adı geçen eser A.g.m. Adı gecen makale Bkz. Bakınız Krs. KarĢılaĢtırınız S. Sayı s. Sayfa ss. Sayfadan sayfaya V. Volume No. Numara Vd. Ve devamı Md. Madde x TABLOLAR 1885 Suriye Vilayeti Toplam Zaptiye ve Jandarma Kuvvetleri…….. …………………..113 1898 Suriye Vilayetinin Demografik Dağılımı……………….…….. …………………..118 1885 Yılı verilerinde vilayetteki aĢiretlerin detaylı dökümü…..…… …………………..119 1892 Suriye Vilayeti Doğum ve Ölüm Verileri…………………….. …………………..120 1881 Suriye Vilayetinde Ölçü ve Para Birimleri……………………... ………………...120 1881 Suriye Vilayet Gelirleri………………………………………… …………………121 1884 Suriye Vilayet Gelirleri………………………………………… …………………123 1884 Suriye Vilayet Giderleri………………………………………… ………………...123 1895 Suriye Vilayet Gelirleri……………………………………… ……………………125 1895 Suriye Vilayet Giderleri…………………………………….. …………………….125 1886-1887 Sarf Edilen Tütün ve Sigaralar……………………….. …………………….126 1881 Beyrut Yabancı Ticaret Mahkemesi Üyeleri……………….. …………………….132 1892 Beyrut Nüfusu……………………………………………… …………………….137 1892 Beyrut Vilayet Nüfus Dağılımı……………………………. ……………………..137 1899 Beyrut Vilayet Nüfus Dağılımı…………………………… ……………………..139 1899 Beyrut Vilayet Nüfusu Demografik Dağılımı……………… ……………………140 1904 Beyrut Vilayet Nüfusu Demografik Dağılımı………………… ...………………..140 1904 ġehri Beyrut Nüfusu Milletlere Göre Dağılımı…………………. ………………...141 1884 ve 1892 Beyrut Giderleri……………………………………… …………………..150 1884 ve 1892 Beyrut Gelirleri……………………………………… …………………...150 1899 Beyrut Vilayet Gelirleri……………………………………… ……………………151 1899 Beyrut Vilayet Giderlerinin Sancaklara Dağılımı………….. …………………….152 1904 Beyrut Vilayet Toplam Gelirleri……………………………. …………………….153 1904 Beyrut Vilayet Toplam Giderleri……………………………. ……………………153 1907 Beyrut Vilayet Toplam Gelirleri…………………………….. ……………………154 1907 Beyrut Vilayet Gelirleri Sancaklara Dağılımı………………….. …………………155 1904-5-6 yılları Beyrut Duyun-u Umumiye Gelirleri………………………. ………….157 1904 Beyrut Rüsumat Nezareti Gelirleri……………………………………. …………158 1907 Beyrut Rüsumat Nezareti Gelirleri…………………………………… ………….159 1868-71 Beyrut Uluslararası Deniz Ticaret Hacmi……………………….. ……………161 xi 1894 Beyrut Uluslararası Deniz Ticaret Hacmi…………………………… ……………162 1895 ġam Kazalar Arası UlaĢım Süreleri………………………………… …………….239 1883 Suriye Vilayeti YazıĢmaları……………………………………….. ……………...249 1882 Suriye Vilayeti ĠletiĢim Verileri…………………………………. ………………..250 1888 Suriye Vilayeti Gelen-Giden Telgraf…………………………….. ……………….250 1892 ve 1898 Suriye Vilayeti Resmi YazıĢmaları……………………… ………………251 1892 Vilayet HaberleĢmesinde ġam‘ın Payı…………………………… ……………….252 1885 ġam ve Beyrut Gayrimüslim Okulları……………………………… …………….260 1885 ġam Gayrimüslim Okullarının Sancaklara Dağılımı…………........ ……………..262 1885 ġam Yabancı Okullarının Sancaklara Dağılımı…………………… …………….262 1885 ġam Mahkemelerindeki Davalar………………………………….. ……………..271 1899 Beyrut Vapur Seferleri……………………………………………. ……………..276 1905-7 Hamidiye Hicaz Demiryolu Hattı Finansal Yapısı……………….. ……………282 1899 Beyrut Limanı Ticari Hacmi………………………………………… …………..284 1893-1906 Beyrut Liman ve Rıhtım ġirketi Gelirleri………………………. …………289 1894-1906 Beyrut-ġam, ġam-Mezirib, Riyak-Hama, Hama-Haleb Demiryolu Hatları Geliri………………………………………………………………………… ………….292 1894 Beyrut HaberleĢme Faaliyetlerini Sağlayan UlaĢım Ağı……………… ………….298 1882 Beyrut‘ta Ġbtidaiyelerde Eğitim Gören Öğrenciler……………………. ………….304 1901 Beyrut Ecnebi Mektepleri……………………………………………. …………...308 1894 Beyrut‘ta Yayınlanan Gazeteler……………………………………….. …………317 1902 Beyrut‘ta Yayınlanan Gazeteler……………………………………. …………….317 1901 Beyrut‘ta Faaliyet Gösteren Matbaalar……………………………….. …………..318 1901 Beyrut‘ta Yayınlanan Gazeteler………………………………………. …………..319 1883-84 Beyrut Mahkemelerindeki Davalar………………………………….. ………...328 1884 ġam ve Beyrut‘ta Dava Sayıları………………………………………. …………..329 xii GRAFĠKLER 1881 Suriye Vilayet Gelirlerinin Sancaklara Dağılımı………………………. …………122 1881 Suriye Vilayet Giderlerinin Sancaklara Dağılımı……………………… …………122 1892 Beyrut Vilayet Nüfus Dağılımı………………………………………… …………138 1904 Beyrut Vilayet Nüfus Dağılımı……………………………………….. …………..141 1894 Beyrut Rüsumat Nezareti Gelirleri Dağılımı…………………………. …………..157 1894 Beyrut Rüsumat Nezareti Gelirleri Sancaklara Dağılımı……………… ………….158 1907 Beyrut Rüsumat Nezareti Gelirleri Sancaklara Dağılımı……………… ………….160 1893-1906 Beyrut Liman ve Rıhtım ġirketi Gelirleri………………………… ………...290 1894-1906 Beyrut-ġam, ġam-Mezirib, Riyak-Hama, Hama-Haleb Demiryolu Hatları Geliri……………………………………………………………………………... ……...293 GĠRĠġ Ortadoğu kavramı sınırları çok net olmayan ve sırasıyla Akdeniz Dünyası, Ön Asya, Ön Batı Asya, Batı Asya, Güneybatı Asya, Arap Asyası, Yakındoğu ve son olarak da bu adla anılan bir bölgedir. Bölge, insanlığın ilk yerleĢim alanlarından biri oluĢundan bu güne büyük siyasi güçlere tanıklık ettiği için tarihi coğrafya; farklı ve zengin doğal zenginliklere sahip olduğu için fiziki coğrafya; tarih boyunca ilk yerleĢim alanı olmanın yanı sıra Kral Yolu, Ġpek Yolu, Baharat Yolu gibi ulaĢım hatlarını oluĢturduğu, çok sayıda etnik unsuru barındırdığı ve üç büyük dinin kutsal saydığı topraklar olduğu için beĢeri coğrafya; doğal zenginliklerin sonucu olarak iktisadi zenginlikler açısından önemli potansiyel taĢıdığı için de ekonomik coğrafya açısından son derece önemli bir alandır. 1 Osmanlı Ortadoğusu: Osmanlı Ortadoğusu‘nun tarihi, üzerinde durulması ve aydınlatılması gereken bir dönemdir. Yerel çabaların sınırlılığı, yine yerel uzmanlar tarafından yapılan özeleĢtiride ortaya konmaktadır. Zurayk, Arap tarih yazımına getirdiği özeleĢtiride, “pek çoğumuz, örneğin Arap tarihi araştırmasını Cahiliye dönemi ile başlatıyoruz, sonra onun Hicaz, Suriye, Bağdat, Mısır ve İspanya halifelerinin yönetimi sırasındaki, Tatarların elinde Bağdat‟ın düşüşüne kadar veya Granada‟da Abi Abdullah egemenliğinin bitişine kadar olan seyrini takip ediyoruz; daha sonra yüzyıllar atlayarak modern canlanma çağına bir sıçrama yapıyoruz.” ifadelerine yer verir. 2 Osmanlı Ortadoğusu‘nun önemli bir kenti olan ġam, Doğu Akdeniz‘deki önemli merkezlerden biri ve dünyanın en eski kenti olarak kabul edilen bir Ģehirdir. ġam, güzel kokan Ģehir, dünyanın aralıksız en uzun süre yerleĢim yeri olan kentidir. Akdeniz‘e 80 kilometre mesafede yaklaĢık 700 metre rakıma sahip bulunan, bugünkü Suriye‘nin en büyük kenti olan ġam, Suriye Arap çölünün kenarında, Lübnan ve Antilübnan dağlarının arasındadır. Bu dağların devamı olan Cebel Kasiyun‘un güneyden ve batıdan çevrelediği ġam Ovası doğudan tamamen açıktır. Antilübnan Dağlarından çıkan Barada suyu, Guta vahasını oluĢturarak doğuda bataklık halinde bulunan Ataya gölüne varmaktadır. Bu suyun 1 Mesut Elibüyük, ―Ortadoğunun Coğrafya Bakımından Adı, Yeri, Önemi‖, Orta-Doğu AraĢtırmaları Dergisi, S.1, Fırat Üniversitesi Basımevi, Elazığ, 2003, s.135 vd. 2 Konstans Zurayk, We and History, 2. Baskı, Beyrut, 1963, s.36‘dan aktaran Vacih Kavtarani, ―20. Yüzyılın Ġlk Yarısında Lübnan‘da Milliyetçi DüĢünce ve Osmanlı Ġmgesi‖, Osmanlı GeçmiĢi ve Bugünün Türkiyesi, Der. Kemal H. Karpat, 2. Baskı, Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul, 2005, s.384. 2 çevresinde oluĢan verimli alan, doğal olarak iç bölgelerin kültür merkezi görevini üstlenmiĢtir. M.Ö.64 yılında Suriye bir Roma eyaleti haline gelmiĢ ancak DimaĢk (ġam) idare merkezi olmamıĢ ve valiler Antakya‘da ikamet etmiĢlerdir. Ancak M.S. 2. Yüzyılın baĢında eyalet merkezi olmuĢtur. 7. Yüzyılın baĢında II. Husrav DimaĢk‘ı iĢgal ettiğinde, Ģehir halkının önemli kısmı Yakubilerden oluĢuyordu. 635 Yılında Ģehir Bizans hâkimiyetinde Müslüman hâkimiyetine geçti. Bundan sonra Müslüman halk hızla arttı. Malları teminat altına alınan ġam Hıristiyanları haraç vermekle yükümlü oldular. 636‘da ġam‘daki Bizans egemenliği tamamen son buldu ve Ģehrin fethi Ġslam medeniyetinin kültürünün geliĢmesi için çok önemli bir basamak olarak algılandı. Bizans egemenliği döneminde Ģehrin merkezi Aziz Johannes Kilisesi idi. Sonradan harabe seviyesinde yıkılarak üzerine çok yüklü harcamalarla Emevi Camisi inĢa edildi. Artık Ģehrin merkezi iĢlevini bu yapı sürdürecekti. Zaten kentin planı ana hatlarıyla Bizans döneminden beri aynı Ģekilde sürmektedir. 8. Yüzyılda ġam, Iraklıların çıkardığı birden fazla yangına sahne oldu. Aynı dönemde payitahtın Harran‘a taĢınmasına karĢı çıkan isyanlar ve bunun bastırılması, Ģehrin surlarının yıkılmasıyla sonuçlanan bir süreç oldu. Eyyübiler zamanında ġam bayındırlık konusunda çok hızlı geliĢti. Devlet adamları dini binalar yapma konusunda yarıĢ içindeydi. DimaĢk bu faaliyetler sonucunda bir medreseler Ģehri oldu. Bu yapılar Ģehir tarihinden çok din tarihi açısından önemlidir. Daha sonra Memluklar zamanında imar hareketleri yeniden hızlandı. Bu kez surların tadili ve yeni saraylar gündemdeydi. 14. Yüzyıla gelindiğinde DimaĢk, Moğol akınları karĢısındaki mücadelesi nedeniyle yeniden tahrip oldu ancak teslim olmadı. Ancak 100 yıl sonra Timur‘un eline geçtiğinde yağma ve yangınla bir kez daha harap oldu. Kentin mimari geliĢiminde Memluk zamanında Mısır üslubu öne çıkıyordu, Osmanlı döneminde ise Türk üslubu öne çıkmaya baĢlamıĢtı. Yavuz Sultan Selim zamanında Memluklularla yapılan Mercidabık SavaĢı (1516) sonrasında Osmanlı yönetimine bağlandı. Ele aldığımız ikinci kent olan Beyrut‘un adının kuyu, çukur anlamına gelen ―Berytus‖tan geldiği ve bu durumun doğal su kaynaklarının çokluğuna dayandığı sanılmaktadır. Beyrut hakkında bilinenler M.Ö. 2000‘de Suriye‘ye bağlanmasından itibaren artar. Daha sonra Makedonya kralı Ġskender‘in hükümdarlığına girmiĢ ve önemli bir liman kenti haline gelmiĢtir. M.Ö.64‘de Roma imparatorluğu sınırları içine katılan Beyrut‘un önemi daha da artmıĢ, Justinianos zamanında imparatorluğun üç okulu Roma ve 3 Ġstanbul ile birlikte burada kurulmuĢtur. ―Doğu dünyasının en güzel Ģehri olan Beyrut‖ta ipek, cam endüstrisi ve ticaret geliĢmiĢti. 635‘de Müslüman hâkimiyetine geçtiğinde, bölgede yaĢayan Hıristiyanların yanı sıra Ġran‘dan göçmenler getirildi. 1100‘de Kudüs Latin Krallığının hâkimiyetine geçti ve 1187 sonrası 10 yıl haricinde 1291‘de Memlukların egemenliğine kadar haçlı kontrolünde kaldı. XVI. Yüzyılda da bölge ile birlikte Osmanlı hâkimiyetine geçti. Bu uzun ve farklı özellikler gösteren tarihi boyunca, hep önemli bir liman olmayı, ticarette bölgeler arası bağlantıyı sağlamayı ve buna paralel olarak da kültür merkezi olmayı sürdürmüĢtür. 3 Modernite ve ModernleĢme: ―Modern‖ kelimesi Latince ―hemen Ģimdi‖ anlamına gelen ―modo‖nun ―modernus‖ haline gelmesinden oluĢmuĢtur. Bu Ģekliyle ilk defa 5. yüzyılda Hıristiyan dünyasını Romalı ve Pagan geçmiĢten ayırmak için kullanılmıĢtır. 4 Temelde, bir zaman kavramı olan ―modernus‖ köken olarak, eskiye ve antikiteye karĢı ortaya atılmıĢtır. 5 ―Modern‖, Ģimdiye ait anlamına karĢılık gelmektedir. 6 Modernite din, felsefe, ahlak, hukuk, tarih, ekonomi ve siyasetin eleĢtirisiyle baĢlamıĢtır. Bu nedenle modernitenin ayırt edici özelliği, ortaya çıkıĢının özel iĢareti, eleĢtiridir. 7 Modern çağı oluĢturan her Ģey araĢtırma, yaratı ve eylemin metodu olarak tasarlanan eleĢtirinin marifetidir. Modern çağın temel fikirleri ve kavramları, ilerleme, evrim, devrim, özgürlük, demokrasi eleĢtiriden kaynaklanmıĢtır. 3 Davut Dursun, Tarihten XX. Yüzyılın Ortalarına Kadar Beyrut‖, Tarih ve Toplum, C.13, S.78, s.49. Bu konu hakkında ayrıca bkz. MEB Ġslam Ansiklopedisi, C.11, s. 298, 301-306. 4 Sezgin Kızılçelik, ―Postmodernizm: ‗Modernlik Projesine‘ Bir BaĢkaldırı‖, Türkiye Günlüğü, 1994, S. 30, s. 87. 5 Therborn, 1996, s.61‘den aktaran Seyfettin Aslan ve Abdullah Yılmaz, ―Modernizme Bir BaĢkaldırı Projesi Olarak Postmodernizm‖, C.Ü. Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, ss. 93-108, http://www.cumhuriyet.edu.tr/edergi/makale/120.pdf 6 ‖Modern‖, A.S. Hornby, Oxford Advanced Learner’s Dictionary of Current English, Oxford University Press, 1974, s.553. 7 Modernite, kendinden önceki düzeni eleĢtirir. Modernizmin aydınlanmayı eleĢtirisine karĢı çıkan Hebermas da aydınlanmayı savunan görüĢler ortaya atmıĢtır. Moderniteyi çözümleme çabasındaki bilim adamlarının pek çoğu da modernizmi eleĢtirmiĢtir. Marx ve Weber‘in modernite çözümlemelerinde yakaladıkları baĢarı bu iki kuramcının Aydınlanma‘nın içine doğduğu toplumsal yapılarla iliĢkisini kavramıĢ olmalarındandır. Bu konu hk. Bkz. Ġlkim Özdikmenli, Jürgen Habermas’in Modernite Savunusu Üzerine Bir Değerlendirme, T.C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Ve Siyaset Bilimi Anabilim Dali YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2006. KrĢ. A. Giddens, ―Reason Without Revolution Habermas‘s Theorie des kommunikativen Handelns‖, Habermas and Modernity, Der. R.J. Bernstein, Polity Press., Cambridge, 1988. http://www.cumhuriyet.edu.tr/edergi/makale/120.pdf 4 Modernizm teriminin geliĢen anlamlarının, 18. ve 19. yüzyılların keĢifleri ve buluĢlarıyla da iliĢkili olarak boyut kazanmıĢ olduğunu belirtmek gerekir. Moderniteye geçiĢi belirleyen dört devrim, bilimsel, siyasal, kültürel, teknik ve endüstriyel devrimlerdir. 8 Modernitenin temel ilkeleri olarak düzen ve ilerleme kavramları karĢımıza çıkar. Homojen toplum yaratma amacı vardır ve sosyal kontrolü bu amaç için kullanır. Bu bakıĢ açısının sonucu olarak, entelektüel ilerlemeci teorilerin öne çıkması yani entelektüellerin toplumu yönetme hakkına sahip olduğuna inanmasına dayalı siyasal teori ve felsefelerin oluĢturulması söz konusu olmuĢtur. 9 ModernleĢme konusunda ileri gitmiĢ batı toplumlarında 18. Yüzyıldan baĢlamak üzere eğitimin ve ucuz basın denilen herkesin bilgi sahibi olmasını sağlayan yayın organlarının yaygınlaĢması, nesiller boyunca modernizmin altyapısını oluĢturacak olan bu toplum düĢüncesinin temellerini atmıĢtır. Bu temel zamanla kendi kendini kalkındırma mekanizmasını hayata geçirecektir. 10 ModernleĢme, modernitenin her yönüyle bir gerçeklik olarak bilince yerleĢtirilmesi giriĢimidir. Genel olarak, geleneksel olanı yeni olana tabi kılma tavrı, yerleĢik ve alıĢılmıĢ olanı yeni ortaya çıkana uydurma eğilimi ve bu doğrultudaki düĢünce tarzı olarak tanımlanabilir. ModernleĢme kavramı değiĢik Ģekillerde tanımlanmaktadır. Ancak tanımların ortak özelliği geleneksel tarımsal üretim ve küçük çaplı el sanatlarına dayalı durağan bir yapıdan sanayileĢmiĢ, ĢehirleĢmiĢ, okuryazarlık oranının arttığı, kitle iletiĢim ve ulaĢım araçlarının geliĢtiği, dinamik bir yapıya geçiĢ olarak ele alınmaktadır. Bu geliĢimde öne çıkan özellik ise tarıma dayalı toplumsal bir yapıdan sanayiye dayalı toplumsal bir yapıya geçiĢtir. Toplumda belirgin bir farklılaĢma ve uzmanlaĢmayı 8 Abel Jeanniere, ―Modernite Nedir?‖, Çev: Nilgün Tutal-Küçük, Modernite versus Postmodernite, Vadi Yayınları, Ankara, 1994, s.16. Tönnies ve Durkheim geleneksel tarihin dönüĢtüğü 16. ve 17. Yüzyıllardan itibaren batı tarihinin türdeĢ olduğunu öne sürmüĢler ve modernliği 19. yüzyıl sonuna taĢımıĢlardır. Foucault ise modernliği 19. Yüzyılda baĢlamıĢ görmektedir. Aydınlanmayı da kapsayan bir ―klasik batı‖, 19. Yüzyılda entelektüel bir tarih olarak ―modern‖ bulunmaktadır. Hilmi Yavuz, “Modernleşme: Parça mı, Bütün mü? Batılılaşma: Simge mi, Kavram mı?”, ModernleĢme ve Batıcılık, 3. Baskı, ĠletiĢim Yayınları, Istanbul, 2004, ss.213-214. 9 Modernizmin ötekileĢtirici yaklaĢımı sadece Batı‘da değil, Batılının hükümran özne olarak yazıldığı metinden kendine biçilen “öteki” kimliğini de okuyup kendini Avrupalı bakışıyla gören ülkelerde de sözkonusudur. Bu ülkelerin aydınları bu yaklaĢımla toplumu yönetme ve yönlendirme hakkına sahip hissetmiĢtir. Bu durum farklı coğrafyalarda ve farklı zamanlarda gündeme gelmiĢtir. Örneğin Osmanlı İmparatorluğu‟nu çağdaşlaştırma misyonunu üstlenen Genç Türkler‟in partisinin adı “İttihat ve Terakki” (Birlik/Düzenlik ve İlerleme) olduğu gibi, hemen hemen aynı sözcükler (Ordem e Progresso) Brezilya bayrağında da yer almaktadır. Tuğrul Ġlter, ―Modernizm, Postmodernizm, Postkolonyalizm: Ben-Öteki ĠliĢkileri ve Etnosantrizm‖, Küresel ĠletiĢim Dergisi, S.1, Bahar‐2006, s.8. 10 Daniel Lerner, ―Modernization: Social Aspects‖ maddesi, International Encyclopedia of the Social Sciences, s.389. 5 beraberinde getiren modernleĢme toplumun eski değerlerinden soyutlanıp yeniden Ģekillendirilmesi anlamına gelmektedir. Yaygın görüĢlere göre modernleĢme, bünyesinde ―tek bir süreç, tek bir istikamet ve zorunlu bir son‖ bileĢimini içermektedir. 11 BaĢka bir özetle modernitenin öne çıkan özellikleri 1) Kendi ekonomik büyümesini karĢılayabilme ya da en azından hem üretimi hem tüketimi düzenli artırabilen büyüme kalitesine sahip olmak; 2) Siyasal alanda toplumsal katılımın ya da en azından politika alternatiflerinin seçimi ya da belirlenmesi konusunda demokratik temsilin bulunması; 3) Kültürel alanda seküler rasyonel normların yaygınlaĢması; 4) Hem fiziksel hem de sosyal anlamda toplum içinde hareket yeteneğinde artıĢ; 5) Bireyin özelliklerinde toplumsal rolünün en verimli Ģekilde yürütebileceği donanımların eklenmesi Ģeklinde bir dönüĢümdür. 12 ModernleĢme kavramının teknoloji ve sanayileĢme gibi olgular çerçevesinde ele alınması genel kabul görmektedir. Ayrıca kavram, kırdan kente doğru bir geçiĢ süreci ile artan ticaret olgusunu da vurgulamaktadır. Bunun yanında, modernleĢmenin salt teknolojiyi ihtiva etmediği de kabul edilmektedir. Ġlk sanayi devrimi sonrasında bu sürece giren toplumlar için modernleĢme, geliĢmiĢ toplumların özelliklerinin ithali anlamına gelmektedir. 11 Therborn, 1996, s.61‘den aktaran Aslan ve Yılmaz, a.g.m. Modernizmin bu tek istikametli yaklaĢımının, zorlamacı olan ve sömürgeciliği kaçınılmaz hale getiren bir yapıda olduğu da savunulmuĢtur. Bu durumu ortaya koyan çalıĢmasında Ġlter, Spinoza‘dan örnek vererek, eğer ben doğruyu biliyorsam ve sen cahilsen, senin düşüncelerini ve yolunu değiştirmek benim ahlaki görevimdir, böyle yapmaktan geri durmak zulüm ve bencillik olur dediğine iĢaret eder. Bu cümleden olarak Avrupalı sömürgecilerin sömürgeciliklerini anlaĢılır kılmak ve haklı çıkarmak için sömürgeleĢtirdikleri ötekileri aslında adam ettiklerini, uygarlaştırdıklarını, kalkındırdıklarını, tarihin rayına oturttuklarını savunurken baĢvurdukları “beyaz adamın yük(ümlülüğ)ü” (white man‟s burden) açıklaması gündeme gelmiĢtir. Benzer biçimde ABD‘yi kuranların Kızılderili ötekileri yok sayarak ve yokederek Batı‘ya ilerleyiĢini, (telos‟u kaçınılmaz olan) “kaderin kendi omuzlarına yüklediği bir görev” (manifest destiny) olarak açıklamaları da kullanılmıĢtır. Modern olmak, sömürgeleĢtirmeye konumlanmıĢ olmak haline gelmiĢtir ve bu bakımdan modernleĢme tarihinin aynı zamanda bir emperyalizm ve sömürgecilik tarihi olmasında ĢaĢırtıcı bir yan bulunmaz. Modernizm teleoloji üzerinde değil, öteki ve ötekilik üzerinde uygulanan bir zor üzerinde temellenmiştir. Ötekiyle olan iliĢkinin böyle yazılıĢına bakarak modernizm metninin tekkültürel bir dokusu olduğunu söylemek mümkündür. Said‘in eleĢtirdiği konu da modernizmin bu ötekileĢtiriciliğidir. Ġlter, a.g.m., ss.2-6. KrĢ. Bauman, Z. (1992). Intimations of Postmodernity. London ve New York: Routledge., s.xiv; Shiva, V. (1993). "Decolonizing the North," Ecofeminism. Der., M. Mies ve V. Shiva, s. 264-276. London ve New Jersey: Zed Books; Stephanson, A. (1995). Manifest Destiny: American Expansion and the Empire of Right. New York: Hill and Wang.; Dirlik, A. (1996). "Global in the Local," Global/Local içinde. Der., R. Wilson ve W. Dissanayake, s. 21- 45. Durham ve London: Duke University Press.; Said, E. (1979). Orientalism. New York: Vintage Books. 12 Lerner, a.g.m., s.387. 6 Giddens ―Modernliğin Sonuçları‖ adlı ünlü yapıtında modernliğin kurumlar düzeyinde çok boyutlu olduğunu ortaya koyar. Giddens‘a göre modernliğin kurumsal boyutları: Kapitalizm (rekabetçi emek ve ürün piyasaları bağlamında sermaye birikimi), endüstriyalizm (doğanın dönüĢtürülmesi, ‗yapay çevre‘nin geliĢimi), askeri iktidar (savaĢın endüstrileĢmesi bağlamında Ģiddet araçlarının kontrolü) ve gözetleme (enformasyonun ve toplumsal denetlemenin kontrolü)dir. 13 Baudelaire de modernliği kavramamıza yönelik görüĢler sunan ilk düĢünürlerden olmasına rağmen görüĢleri kendinden sonraki modernizm okumalarına göre daha belirgin olarak tasarlanmıĢtır. Baudelaire, ideoloji olarak modernizmi, yaşanmakta olan modernizmden ayırır. Akılcı egemenliğe, bilimselliğe ve ilerlemeye dayalı ideolojik modernizme karĢı çıkarak modernizmi anlamada araç olarak akademik kaygıları değil, estetizmi kullanmayı önerir ve modernizmin izlerini güncel hayattaki sonuçlarıyla takip eder. 14 ModernleĢme yolunda ilerlemiĢ toplumlar, ilerlemekte olanlara model olur ve onların politika planlamalarında etkili olurlar. Ancak birbiriyle çeliĢen hedeflerin yer aldığı bu planlar elde çok net bir yol gösterici olmadığı için farklı uygulanır, farklı sonuçlara götürür. Modenitenin ilk harekete geçireni ekonomidir ancak her toplumun kendi sürecini oluĢturup yaĢadığı bu süreçte hareket ettirici ekonomik hedefin doğru anlaĢılmıĢ olması gerekir. Bu da salt ekonomik geliĢmenin değil, kaynağı kendinde olan bir ekonomik geliĢmenin hedeflenmesidir. ModernleĢme modelleri incelendiğinde bu ekonomik hedeflerinin yanına sosyologların eklediği eğitim, bilim, medya etkinlikleri; siyaset bilimcilerin eklediği, parti üyeliği ve oy verme; psikologların eklediği kolay değiĢebilir kiĢilik özellikleri, otoriterlik, empati(Kavram burada; kendinden daha iyi koĢullara sahip birinin yerine kendisini koyabilme ve böylece isteğini buna bağlı olarak da verimini ve toplum içindeki hareketliliğini arttırma yeteneği olarak karĢımıza çıkıyor.) ve baĢarı ihtiyacı nitelikleri; ve son olarak modelin yaĢandığı yere göre önemli değiĢiklikler içerecek olduğunu savunan antropologların eklediği; genel insanlığın altını çizen ve davranıĢların Ģekil alıĢ biçimlerini etkileyen değiĢik kültürlerin etkileri sisteme dahil olmaktadır. Dünyada kısa sürede çok değiĢim yaĢayabilen ya da uzun zamanda az değiĢiklik gösteren birbirinden farklı toplum yapıları bulunur. Bu da toplumların modernleĢmenin farklı 13 Kızılçelik, a.g.m, s.88. 14 Metin Gültekin, ―Charles Baudelaire ve Modernizm‖, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi www.e- sosder.com ISSN:1304-0278 KıĢ -2007 C.6 S.19, s.82. 7 aĢamalarında bulunmalarını ve süreci değiĢik biçimde yaĢamalarını getiren nedenlerden biridir. 15 Farklı alanlarında farklı Ģekillerde modernleĢme süreçlerinin devam ettiği dünyada modernite çok karmaĢık bir matristir. Lerner‘e göre kurumların dönüĢümü olan modernleĢme, Auden‘e göre ise kalbin değiĢmesidir. ModernleĢme sürecinde baĢarının en önemli etkenlerinden biri de, değiĢimin ithal edilerek değil içselleĢtirilerek yaĢanmasıdır. Toplumlar kendi geleceklerine iliĢkin resmi kendi istekleriyle çizmeli ve bu yolda ilerlemelidir. ĠlerlemiĢ bir toplumun onlar için çizdiği bir resmin gereklerini inanmadan yerine getirmek, matrisin bir satırını tamamlarken, baĢka satır ve sütunların bozulmasına neden olabilir. 16 Modernizm kavramına iliĢkin çözümlemelerin, modernist felsefe alanına doğru geniĢletilmesiyle oluĢacak geniĢ bir okuma alanının yanı sıra, modernleĢme tecrübelerini birbirinden farklı örneklerde inceleyen ve merkez çevre iliĢkilerinin yönlendirici olduğu bir modernleĢme Ģablonunun uygulandığını savunan geniĢ bir literatürün bulunduğunu belirtmek gerekir. Bunların ortaya konulması konunun sınırlarını aĢacaktır. Bu nedenle 15 Otoriter devlet yönetimi, toplumların güçlü olmasını sağlayacak politikaların belirlendiği bir ortamdır ancak modernleĢme yolunda bu yaklaĢımın sakıncaları bulunmaktadır. Diğer bir uçta ise tüketim toplumları da modern yaĢamın rahatlığına kavuĢmuĢ görünürler ancak modern olma konusunda üretim tüketim eĢitsizliğinin getirdiği sakıncalara maruz kalırlar. Az geliĢmiĢ ülkeler için nüfus artıĢı ve hızlı kentleĢme gibi sorunlar da karĢımıza çıkar. Modern Batı toplumları bu konuda planlı bir geliĢme izlemiĢ be nedenle de bu sakıncalardan korunmuĢtur. Bu toplumlar halen gelecekte plansız nüfus artıĢının olumsuzluklarından korunmak için oluĢturdukları veritabanları ve öngörülerine dayalı olarak devamlı yeni planlama çalıĢmaları sürdürmektedirler. Sosyal bilimcilerin kentler ölçeğinde yaptıkları karĢılaĢtırmalı saha araĢtırmaları, bu planlamalara ıĢık tutmaktadır. Oysa az geliĢmiĢ toplumlarda bu tip çalıĢmaların örneklerine çok az rastlanmaktadır. Lerner, a.g.m. KrĢ. Everett Hagen, On The Theory of Social Change, Homewood, Dorsey, 1962. BaĢka bir çokyönlü örnek hayırseverlik konusundan verilebilir. Doğu toplumlarında, genellikle kutsal kitap inançlarından kaynaklı olarak hayırseverlik ön planda tutulur. Aslında Museviler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar için ortak olduğunu söyleyebileceğimiz bu yaklaĢım, modern batı toplumlarında dönüĢüme uğramıĢtır ancak doğuda bunun dönüĢtürülmesinden hoĢlanılmamıĢ, hiçbir ticari faaliyet bilmeyen dilencilerin varlığı ve yardımlaĢma davranıĢları yaĢatılmıĢtır. Bu durum batının, modernleĢirken alt tabakaların fakirliğinin derinleĢmesi karĢısında duyarsız kalınması gibi bir olumsuzluktur ancak diğer yandan doğunun da ekonomik faaliyetler motoru ile modenleĢme yolunda ilerlemesi önünde bir engel oluĢturmuĢtur. Bunun yanında, bu toplumlarda önemli nüfus birkaç kentte toplanmıĢtır. Bunun nedeni ekonomik faaliyetlere katılmadan hayatını geçirmeye çalıĢanların diğerlerinden fayda sağlayabilmesi için fiziksel zorunluluktur. Diğer yandan ise kentin aĢırı nüfusu modernleĢme sürecinin iĢletilmesinin önünde engel oluĢturup, döngüyü olumsuz yönde kuvvetlendirmektedir. Ekonomistlerin fikir birliği içinde oldukları nokta, az geliĢmiĢ toplumlarda bireyin isteğinin az olduğu, empati yeteneğinin geliĢmemiĢ olması nedeniyle kendisine daha iyi yaĢam hedefleri koyamaması ve birĢeylere sahip olmayı biriktirmeye tercih eden yaklaĢımda bulunmasının bu toplumlarda nüfus patlamalarının, çarpık kentleĢme ve yetersiz eğitimin köklerini oluĢturduğudur. Aynı yer, s.389. 16 Lerner, a.g.m., s.388. KrĢ. Daniel Lerner, ―The Transformation of Institutions‖, The Transfer of Institutions, Ed. William B. Hamilton, Duke University Press, Durham N.C., 1964, ss.3-26. 8 modernleĢme kavramını ortaya koymanın ardından çalıĢmada ele alınacak olan biçimini detaylandırmakla yetinilecektir. ModernleĢme kuramları, genel olarak 1950‘lerde ortaya konan, batı dıĢı toplumların nasıl modernleĢeceğine yoğunlaĢan, tarihsel birikimi ne olursa olsun her toplumun modernleĢme sürecine dahil olabileceğini ancak yönlendirilmesi gerektiğini vurgulayan yaklaĢımlardan oluĢur. Evrimcilik, yapısal fonksiyonalizm, etkileĢimcilik gibi birbirinden farklı sosyolojik geleneklerden gelen ve siyasal bilimler, antropoloji, psikoloji, iktisat, sosyoloji ve coğrafya gibi bilim dallarının etkileĢim içinde bulunduğu disiplinler arası bir karakterde ortaya çıkmıĢtır. 17 Sosyal değiĢim teorileri, sosyal davranıĢ ve tepkilerde anlamlı değiĢimler olarak adlandırılan yapıyı farklı Ģekillerde ortaya koyar. Marksist teori, teknolojik değiĢimin üretim faktörlerinde yaptığı değiĢikliğin neden olduğu gerilimin zamanla sosyal değiĢime neden olacağını savunur. Durkheim, Radcliffe- Brown ve Malinowski‘nin savunduğu Fonksiyonellik teorisi, sosyal yapının farklı aktörleri arasındaki bağlılığın, bir değiĢim olduğunda yapının tümüyle kendine yeni bir denge bulmasını gerektirdiğini söyler. DeğiĢimin, ―evrim ve görecelilik‖, ―döngüsel dairesel‖, ―geliĢimci‖ ya da ―kümülatif trendler halinde‖ olduğunu ileri sürenler vardır. 18 Sonuçta tüm toplumlar modernleĢme süreci içinde farklı biçim ve oranlarda olmakla birlikte değiĢime uğrarlar. ModernleĢme, toplum yaĢamının bütün alanlarını etkiler. Ekonomik düzeyde sanayileĢme biçiminde ortaya çıkarken, siyaset ve toplumsal örgütlenmede birbirinden farklı modellerle bağdaĢabilir. Ekonomik, toplumsal ve siyasal alanlardaki değiĢimin farklı hız ve sırayla gerçekleĢmesi de bu üç alanın ayrı ayrı ele alınmasını gerektirmiĢtir. Buna rağmen modern toplumları, geleneksel toplumlardan ayıran bazı özelliklerden söz edilebilir ki bu özelliklerin temelinde bireyin geleneksel- dinsel değerlere bağlılıktan kurtulması yatar. Bunlar; bilgi alanının sürekli ve artan bir hızla geniĢlemesi, bilginin teknolojiye dönüĢerek bilinçli bir Ģekilde üretime aktarılması, yeni ve üstün enerji kaynaklarının bulunmasıyla verimliliğin olabildiğince artırılmasıdır. Modernitenin savunucuları olan Durkheim, Simmel ve Parsons gibi sosyologlara göre modernlik bir yaĢam Ģeklidir ve bunda farklılaĢma, uzmanlaĢma, bireyselleĢme, karmaĢıklık, sözleĢmeye 17 Necmettin Doğan, ―ġerif Mardin, Türk Sosyolojisi ve Sosyolojik Teori‖, ġerif Mardin Okumaları, ed. TaĢkın TakıĢ, Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2008, s.24-25. 18 Wilbert E. Moore, ―Social Change‖ maddesi, International Encyclopedia of the Social Sciences, The Macmillan, NewYork, 1972, V.13, ss.369-371. 9 dayalı iliĢkiler, bilimsel bilgi ve teknoloji etkindir. Modernliğin temel parametreleri genel olarak kapitalizm, endüstriyalizm, kentlilik, demokrasi, ussallık, bürokrasi, uzmanlaĢma, farklılaĢma, bilimsel bilgi, teknoloji...ve ulus-devlet‘dir. Modernlik, geleneğin normalleĢtirici fonksiyonlarına karĢı baĢkaldırır. Modernlik, normatif olan her Ģeye isyan deneyimiyle baĢlar. Bu baĢkaldırı, ahlakilik ve yararlılık standartlarını etkisiz hale getirmenin bir yoludur. 18. yüzyılda oluĢan bilim, ahlak ve sanat alanlarının birbirlerinden ayrılması, Kant‘ın öncülük ettiği modernlik projesinin esasını oluĢturmaktadır. Modernlik projesi içinde genelde bilme ve inanmanın birbirlerinden ayrılması da vardır. 19 Buradan hareketle modernleĢme öncelikle laik bir hareket olma özelliği taĢımaktadır. Rönesans ve Reformasyondan Aydınlanmaya uzanan değiĢim çizgisi içinde bilim ve bilginin demistifikasyonu olarak tanımlanabilecek olan düĢünsel boyut önplana çıkmıĢtır. Böylece bilim ve bilgilenme Tanrısal bir süreç olmaktan çıkarılarak, akıl temelli bir insan özelliği olma konumuna indirgenmiĢtir. 20 LaikleĢme, insan etkinliğinin nesnel, yararcı değerler çerçevesinde akılcı bir temele oturtulması anlamında modern toplumun ortaya çıkması ve sürdürülmesi için gerekli davranıĢ ve örgütlenme ilkelerini iĢaret eder. Bu ilkeler, toplumsal davranıĢın özü, toplumun değiĢim konusundaki tutumu, kurumlarının farklılaĢma ve uzmanlaĢmada aldıkları yollarla yakından ilgili olarak uygulama alanı bulacaktır. Modern toplumda davranıĢlar, gelenek ve göreneklerle yerleĢmiĢ kolektif davranıĢın bireysel ifadesi değil, gene toplum ve kültür tarafından koĢullandırılmakla birlikte, bu kez tümüyle bireyselleĢmiĢ insanın kiĢisel seçiminin ifadesidir. Ġlkel toplumun büyük direnç gösterdiği değiĢim modern toplumda bir beklenti ya da zorunluluktur; modernleĢme öncesi gelenek kurumsallaĢtırılırken, modern toplumda değiĢim kurumsallaĢtırılır. Kurumsal farklılaĢma ve uzmanlaĢma ise neredeyse sonu görülemeyen bir süreçtir. Bu bağlamda çalıĢmamız incelenen dönem ve coğrafyayı laik yaklaĢımların geçerliliği ya da daha baĢlangıç seviyesi olarak bilimin artan dinin geride kalan önemi ve değiĢimin kurumsallaĢmaya baĢlaması açılarından sorgulamayı hedeflemelidir. ModernleĢmenin önemli belirleyenlerinden olan tarım toplumundan endüstri toplumuna geçiĢin izleri, çalıĢmamızda aranan kısıtlardan biri olacaktır. Ticari faaliyetler bu doğrultuda değerlendirilmelidir. Bu bağlamda kendi ekonomik büyümesini 19 Kızılçelik, a.g.m, s.88. 20 Aslan ve Yılmaz, a.g.m. 10 karĢılayabilme ya da en azından hem üretimi hem tüketimi düzenli arttırabilen büyüme kalitesine sahip olma özelliği araĢtırılmalıdır. 21 Emperyalizm çağında, sömürge bölgesinin insanlarının geliĢim çizgisi genellikle emperyal güçler tarafından belirlenmiĢtir. 22 Diğer yandan eĢzamanlı bir saatin iĢleyiĢinde modernizmin gereği olarak bazı açılardan benzer özellikteki toplumlar (Osmanlı Devleti ve Rusya gibi) benzer geliĢmeler kaydetmiĢtir. Rusya‘da da, Osmanlı‘da da, alafranga özentisi olarak da nitelenen ―snobizm‖in öne çıkması, milliyetçi kesimlerinkinde görebildiğimiz biçimde, modernleĢmeye katkıda bulunan bir fonksiyon üstlenmiĢtir. 23 Ġncelenen dönemde bölgede böyle bir snobizmin varlığı, bu katkıyı sağlayan bir biçiminin bulunup bulunmadığı sorgulanacaktır. ModernleĢmede toplumun entelektüel kisiminin de yönlendirici rol üstlendiği görülür. Türkiye örneğinde, Osmanlı‘nın dönüĢüm sürecindeki milliyetçi, Ġslamcı, Türkçü ya da batıcı eğilimler, bugünkü temsilcilerine kıyasla çok daha hoĢgörülü, esnek ve daha derin entelektüel performans sahibi idiler. 24 Batıdan farklı olarak diğer modernleĢen 21 İster Avrupa ve Kuzey Amerika gibi batıdakiler, ister Sovyetler Birliği ve Japonya gibi doğudakiler olsun tüm modernleşen toplumlarda bazı ortak noktalar bulunuyordu ancak bu süreç coğrafya ve geleneklere bağlı olarak önemli farklılıklar da içeriyordu. Benzerliklerin başında ekonomik özellikler geliyordu. W. Arthur Lewis‟in ifadesiyle, artık ekonomistlerin hedefi kişibaşı üretimin arttırılmasına çalışmaktı. Böylece modernizasyon ekonomi odaklı bir süreç oluyordu, ancak bu ekonomik değişimler kaçınılmaz olarak toplumsal yaşamda da değişimlere neden olacaktı. Lerner, a.g.m, s.387 vd. ModernleĢme, Batı‘da oraya özgü temel yaklaĢım ve değerlerin, yine orada baĢlayan ekonomik koĢullarla bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkmıĢtır. Batı dıĢında ise, toplumlar modernleĢmeye farklı noktalardan, farklı ulusal ve uluslararası koĢullar altında baĢlamıĢtır. Bu farklılıklar izlenen yolu ve varılan noktaları az çok değiĢik kılmıĢtır. Genel olarak 'Asyalı' olarak nitelendirilen toplumların geliĢme aĢamaları, Marxist aĢamalar olan ilkel-feodal-kapitalist- sosyalist toplum düzeneğine uymadığından, bu toplumlar için Asya tipi üretim tarzı adında bir kuramsal çerçeve çizilmiĢ ve Marxgil kuram incelenen toplumların somut koĢullarına uydurulmaya çalıĢılmıĢtır. Teorinin genellemesi de, kuramın Avrupalı olmayan ama Asya'nın da coğrafik sınırları dıĢında bulunan toplumlara, örneğin Latin Amerika'ya uygulanmasıyla yapılmaya çalıĢılmıĢtır. Böylece Batılı olmayan, 'Batı Uygarlığı‘nın toplumsal değiĢimine benzemeyen 'diğerleri'nin incelenmesine hasredilen bu üretim tarzı kavramı, Doğu ve Batı toplumsal yapılarının kaçınılmaz olarak birbirine zıtlığı kuramı üzerine oturan oryantalist yaklaĢımdan hareket etmiĢtir. 'Doğulu tarihçilikten farklı olarak 'doğu tarihçiliği' biçiminde algılanan oryantalist düĢünce Batılı olmayan toplumların tarihini incelemeyi amaçlayan pek çok yaklaĢımı derinden etkilemiĢtir. Bunun ondokuzuncu yüzyıl ortalarındaki örneği Marx ve Engels tarafından Asya tipi üretim tarzı kavramlaĢtırması iken sonra, soğuk savaĢ baĢlangıcındaki temsilcisi de modernleĢme teorileri olmuĢtur. Her iki yaklaĢım da Osmanlı-Türk tarihsel yapılarına tek yanlı bakmanın eksikliklerinden kendilerini kurtaramamıĢlardır. Recep Boztemur, ―Osmanlı Ġmparatorluğu'nda Devlet Toplum ĠliĢkileri: AraĢtırma Yontemlerinde Ve Kurumsal YaklaĢımlarda Tek Yanlılık‖, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/19/1153/13568.pdf 22 Bu süreçten sonra bir genelleme sözkonusu olacak ve buna Avrupalılaşma denilecekti. II. Dünya savaşı sonrasında ise ismi Batılılaşma olarak değişti. Lerner, a.g.m, s.386. 23 Mardin‘den aktaran ve geniĢleten Ahmet Çiğdem, ―BatılılaĢma, Modernite ve Modernizasyon‖, ModernleĢme ve Batıcılık, ĠletiĢim Yay, Üçüncü Baskı, Ġstanbul, 2004, s.70. 24 Çiğdem, a.g.m., s.70. http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/19/1153/13568.pdf 11 toplumlarda, ekonominin yürütücülüğünü devlet üstlenirken, orta sınıf entelektüellerin üstlendiği görev ideolojileri açıklamak ve yorumlamak olmuĢtur. Dore, bu konuda Ortadoğu toplumlarının Avrupa‘ya daha yakın bir yapıda olduğunu savunur. Çünkü diğer yerlere nazaran onlarda yeni profesyonel iĢ sınıfını oluĢturacak bir üst sınıf zaten bulunur. 25 Benzer değerlendirmelerin incelediğimiz alandaki eğilimler için de geçerli olup olmadığı sorgulanacaktır. Bunda baĢat faktör olarak eleĢtiri geleneği olup olmadığı, nasıl geliĢtiği incelenebilir. Tarihsel perspektifli siyaset modernleĢmesi kavramı, hem politik yapıdan hem de toplumun kültüründen oluĢur. Bunlar ise, sekülerleĢme, ticarileĢme, endüstrileĢme, toplum içi hareketlilikte artıĢ, toplumsal katmanların yeniden belirlenmesi, maddi yaĢam koĢullarında yükselme, okuryazarlığın yaygınlaĢması, eğitim ve basın yayın, toplumsal ilginin geniĢlemesi ve paylaĢım faktörlerinden oluĢur. Toplumun eski yapısından farklılaĢması, eĢitlik ve uyum, karĢılıklı etkileĢim ve yaratıcılık potansiyeli politik modernleĢmenin karakteristik özellikleri olarak ortaya konmuĢtur. Ayrıca politik modernleĢmeyi etkileyen unsurlar olarak; geleneksel politik yapı, modernleĢme çabalarının toplumun tarihsel döngüsü içindeki zamanlaması, siyasi önderin karakteri ve liderlik yapısı, yenilikler sırasında karĢılaĢılan krizler sayılabilir ve bunlar o toplumun modernleĢme deneyimini çok farklı hale getirebilir. 26 ModernleĢmenin siyasal alanda toplumsal katılımın ya da en azından politika alternatiflerinin seçimi ya da belirlenmesi konusunda demokratik temsilin bulunmasını gerektirmesi nedeniyle dönemin toplumsal ve siyasal faaliyetlerinde bunun izleri aranmalı; bu araĢtırma sırasında yukarıda sayılan o topluma özgü farklılıklar dikkate alınmalıdır. Modern olmak, tarihsel gelenek ve dıĢsal otoriteler karĢısında bir özerklik talep etmeyi de içerir. Bu talep, insanın toplumsal olarak kendi kendisini yönlendirme ve temelde özerk olma arzusunu ifade eder. 27 ÇalıĢmamızda bu olgunun varlığı da sorgulanacak, dönemin toplumsal hareketleri bu bakıĢ açısıyla irdelenmeye çalıĢılacaktır. Burada sayılanlar dıĢında günlük yaĢama iliĢkin bilgiler, kültürel alanda seküler rasyonel normların yaygınlaĢması; hem fiziksel hem de sosyal anlamda toplum içinde hareket yeteneğinde artıĢ ve bireylerin kiĢilik özelliklerinde toplumsal rolünün gerektirdiği 25 Ronald P. Dore, ―The Bourgeoisie in Modernizing Socities‖, International Encyclopedia of the Social Sciences, V.10, The Macmillan, New York, 1972, ss.402-408. 26 James S. Coleman, ―Modernization: Political Aspects‖, International Encyclopedia of the Social Sciences, V.10, The Macmillan, New York, 1972, ss.395-399. 27 Mehmet Küçük, ―Postmodernin Modern Karakteri Ya da DönemleĢtirmenin Ġronisi‖, Modernite Versus Postmodernite, (Derleyen: Mehmet Küçük), Vadi Yayınları, Ankara, 1994, s.206. 12 donanımların eklenmesi gibi modernleĢmenin gerektirdiği dönüĢümlerin varlığının sorgulanacağı biçimde analiz edilmelidir. Literatür Osmanlı topraklarında Doğu Akdeniz diyebileceğimiz, Ortadoğu‘nun Akdeniz doğusunda kalan ve kıyıya yakın kesimlerini kapsayan coğrafya bölgesinde 19. yüzyılın ikinci yarısında (1861) özerk statüye sahip olmuĢ Cebel-i Lübnan, yüzyılın sonuna doğru (1887) özerklik alan Kudüs ve normal statüdeki Osmanlı vilayetlerinden Halep, Suriye ve Beyrut bulunmaktadır. 28 Engin Deniz AKARLI‘nın Cebel-i Lübnan’da Mutasarrıflık Düzeni, 1861- 1915 29 tez çalıĢması ve ardından yayınladığı The Long Peace: Ottoman Lebanon 1861- 1920 30 isimli kitabı Osmanlı Devleti‘nin Lübnan‘da farklı unsurları bir arada tutmayı baĢardığı dönemi ayrıntılarıyla ortaya koyan özgün çalıĢmalardır. Diğer özel statülü vilayet olan Kudüs de son yıllarda çok sayıda çalıĢmaya farklı açılardan incelenerek konu olmuĢtur. 31 Ġncelenen dönemde Osmanlı Devleti‘nin bölgedeki vilayetleri Halep 32 , Suriye 33 ve Beyrut da baĢlık olarak çok kez ele alınmıĢ ve farklı yönleriyle araĢtırmacıların 28 Vilayetler, değiĢen ticaret ve ulaĢım olanaklarının etkileriyle değiĢikliğe uğramıĢtır. Ġncelenen dönem 19. Yüzyıl sonu 20. yüzyıl baĢı olduğundan, 1888‘de vilayet olan Beyrut çalıĢmanın kapsamına bu vasfıyla girmektedir. 29 YayınlanmamıĢ Doçentlik Tezi, Boğaziçi Üniversitesi, Ġstanbul, 1981 30 Berkeley, 1993 31 BEN-ARĠEH Y., ―The Growth of Jerusalem in the Nineteenth Century”, Annals of the Association of American Geographers, Vol. 65, No. 2, (Jun., 1975), pp. 252-269 Published by: Taylor & Francis, Ltd. on behalf of the Association of American Geographers Stable URL: http://www.jstor.org/stable/2562086; DOUMANĠ Beshara B., “Rediscovering Ottoman Palestine: Writing Palestinians into History”, Journal of Palestine Studies, Vol. 21, No. 2, (Winter, 1992), pp. 5-28 Published by: University of California Press on behalf of the Institute for Palestine Studies Stable URL: http://www.jstor.org/stable/2537216 ; DOUMANĠ, Beshara. Rediscovering Palestine: Merchants and peasants in Jabal Nablus, 1700-1900 (Berkeley, 1995). 32 Bir örnek olarak BAYRAKTAR Hilmi, XIX. Yüzyılda Halep eyaletinin Ġktisadi Vaziyeti, Fırat Üniversitesi Orta-doğu AraĢtırmaları Merkezi Yayınları No:8 Tarih ġubesi yayınları No:7, Elazığ, 2004. Ayrıca Halep Salnameleri de yayınlanarak araĢtırmacıların hizmetine sunulmuĢtur. 33 AL-QATTAN Najwa, ―Litigants and Neighbors: The Communal Topography of Ottoman Damascus‖, Comparative Studies in Society and History, Vol. 44, No. 3, (Jul., 2002), pp. 511-533 Published by: Cambridge University Press Stable URL: http://www.jstor.org/stable/3879378; DAM Nicolas Van, Suriye‘de Ġktidar Mücadelesi, çev. Semih Ġdiz- Aslı Falay Çelkıvık, Ġstanbul, 2000; ĠHSANOĞLU Ekmeleddin, Suriye’de Modern Osmanlı Sağlık Müesseseleri, Hastaneler ve ġam Tıp Fakültesi, TTK Yay, Ankara, 1999 (Adil Baktıaya‟nın Beyrut tıp okulu hk. Çalışması var. Türkiye Sosyal ve İktisadi Kongresi‟nde sundu. Tamamen Osmanlı arşivinden yararlanılmış.); KILIÇKAYA, M. DerviĢ, Osmanlı Yönetimindeki Topraklarda Arap Milliyetçiliğinin DoğuĢu ve Suriye, Atatürk AraĢtırma Merkezi, Ankara, 2004; GELVĠN, James. Divided Loyalties: Nationalism And Mass Politics Ġn Syria At The Close Of Empire http://www.jstor.org/stable/2562086 http://www.jstor.org/stable/3879378 13 çalıĢmalarına konu olmuĢ alanlardır. Vilayet bazında yapılan çalıĢmaların yanı sıra bölgeyi daha geniĢ coğrafi alanda ele alarak sosyal tarih açısından inceleyen çalıĢmalar da bulunmaktadır. 34 Ayrıca dönemin özelliği, uluslar arası iliĢkilerin ön planda bulunmasıdır. Özellikle 1888 Alman Ġmparatorunun Ġstanbul ziyareti ve 1898‘de ikinci kez ziyaret ediĢi ile Bağdat demir yolu projesinin Ģekillenmesi ile somut hale gelen Almanya Osmanlı yakınlaĢmasını takiben, Ortadoğu bölgesinde Ġngiliz Fransız ve Rus güçlerin etkinliğini arttırmaya yönelik aktif politika içine girdikleri bilinmektedir. Buna iliĢkin çalıĢmalar özellikle Ġngiliz belgelerine dayandırılmak suretiyle yapılmıĢtır. 35 Bunların yanı sıra ele alınan dönem, ilk kısmı II. Abdülhamid‘in yönetim yıllarına, ikinci kısmı ise Ġttihat ve Terakki‘nin iktidarda bulunduğu meĢruti yönetim yıllarına denk gelmekte, genel olarak tüm topraklarda, özelde ise incelenen bölgede Osmanlı Ġmparatorluğu‘nun politikalarındaki farklılık araĢtırmaya değer bulunmaktadır. 36 (Berkeley, 1999); LEWIS, Norman. Nomads And Settlers Ġn Syria And Jordan, 1800-1980, Cambridge, 1987.(Suriye ve Ürdün‟de göçebeler ve yerleşikler hk.) RAFEQ Abdul-Karim ―Craft Organization, Work Ethics, and the Strains of Change in Ottoman Syria‖ Journal of the American Oriental Society, Vol. 111, No. 3, (Jul. - Sep., 1991), pp. 495- 511 Published by: American Oriental Society Stable URL: http://www.jstor.org/stable/604267; REĠLLY James A. ―Property, Status, and Class in Ottoman Damascus: Case Studies from the Nineteenth Century‖, Journal of the American Oriental Society, Vol. 112, No. 1, (Jan. - Mar., 1992), pp. 9- 21 Published by: American Oriental Society Stable URL: http://www.jstor.org/stable/604581; VATTER, Sherry. ―Militant Journeymen Ġn 19th Century Damascus: Implications For The Middle Eastern Labor History Agenda‖ Zachary Lockman, der. Workers and working classes in the Middle east: Strugles, histories, histographies, albany, 1994, 1-19. 34 BEININ Joel, Workers and Peasants in the Modern Middle East, Cambridge University Press, Cambridge, 2001; KARPAT Kemal H., ―The Ottoman Emigration to America 1860-1914‖, International Journal of Middle East Studies, Vol. 17, No. 2, (May, 1985), pp. 175-209 Published by: Cambridge University Press Stable URL: http://www.jstor.org/stable/163603; Meriwether, Margaret L. ―Women And Economic Change Ġn 19th Century Aleppo‖, JUDĠTH E. Tucker, der. Arab Women, Washington, 1993, 65-82; ÖZKAYA Sevda, ―Osmanlı ModernleĢme Sürecinin Irak‘taki Yansımaları‖, Öztürk ve Çakar Ed., Ġkinci Orta Doğu Semineri: Dünden Bugüne Irak Bildiriler II, Fırat Üniversitesi Orta-doğu AraĢtırmaları Merkezi Yayınları No:12, Elazığ, 2006; ZEINE N. Zeine, Türk Arap ĠliĢkileri ve Arap Milliyetçiliğinin DoğuĢu, Gelenek Yay, Ġst, 2003 35 KOCABAġOĞLU Uygur, Majestelerinin Konsolosları Ġngiliz Belgeleriyle Osmanlı Ġmparatorluğu’ndaki Ġngiliz Konsoloslukları 1580-1900, ĠletiĢim Yay, Ġst, 2004; OĞUZOĞLU Yusuf, ―Birinci Dünya SavaĢı Öncesinde Ortadoğu‘ya Yönelik Politikalar ve bunun Osmanlı Devleti Üzerine Etkileri‖, Onbirinci Askeri Tarih Sempozyumu Bildirileri I, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2007; VALENSĠ Lucette ―Inter-Communal Relations and Changes in Religious Affiliation in the Middle East (Seventeenth to Nineteenth Centuries)‖, Comparative Studies in Society and History, Vol. 39, No. 2, (Apr., 1997), pp. 251-269 Published by: Cambridge University Press Stable URL: http://www.jstor.org/stable/179315 36 SOHRABĠ Nader, ―Global Waves, Local Actors: What the Young Turks Knew about Other Revolutions and Why It Mattered‖,Comparative Studies in Society and History, Vol. 44, No. 1, (Jan., 2002), pp. 45-79 Published by: Cambridge University Press Stable URL: http://www.jstor.org/stable/3879400; SOHRABĠ Nader, ―Historicizing Revolutions: Constitutional Revolutions in the Ottoman Empire, Iran, and Russia, http://www.jstor.org/stable/604267 http://www.jstor.org/stable/604581 http://www.jstor.org/stable/163603 http://www.jstor.org/stable/3879400 14 Bu araĢtırmaların değerlendirilmesinin ardından bu çalıĢmanın coğrafi alanını ġam ve Beyrut ile sınırlandırılması ve karĢılaĢtırmalı olarak ele alınarak uluslar arası iliĢkilerin öne çıktığı siyaset ve dönemin öne çıkan kavramı olan modernleĢmenin varlığı ve boyutunun incelenmesi seçilmiĢtir. ÇalıĢmada; dıĢ dünya ile iliĢkiye girmek konusunda çok erken hareketlenmiĢ olan Beyrut kenti ile kıyıya uzak olması nedeniyle bu konuda daha yavaĢ ilerleyen ve daha muhafazakâr denilebilecek ancak uluslararası açıdan dönemde öne çıkan enerji kaynaklarına yakınlığı bakımından önemli yeri olan ġam kentinin bu süreçteki geliĢmelerinin incelenmesi ve karĢılaĢtırılması amaçlanmaktadır. Yöntem ÇalıĢma, Osmanlı Ortadoğusu kapsamında ġam ve Beyrut‘ta siyaset ve modernleĢmeyi ele almayı hedeflemektedir. Bu bağlamda bu iki kentin yanı sıra öne çıkan kavramlardan biri Osmanlı Ortadoğusu diğeri modernleĢmedir. ModernleĢmeyi genel olarak ortaya koyarken araĢtırmada modernleĢmenin sorgulanma yöntemini belirlemek, ardından Osmanlı modernleĢmesine yaklaĢımı sergilemek önemlidir. Bunların yanı sıra dönemin siyasetinin uluslar arası dengeleri içeren ve farklı bakıĢ açılarına sahip olan tavrını ortaya koymak önemli olacaktır. 1905-1908‖, The American Journal of Sociology, Vol. 100, No. 6, (May, 1995), pp. 1383-1447 Published by: The University of Chicago Press Stable URL: http://www.jstor.org/stable/2782676 15 BĠRĠNCĠ BÖLÜM: YĠRMĠNCĠ YÜZYILA GĠRERKEN DÜNYA, OSMANLI VE OSMANLI MODERNLEġMESĠ A. DÜNYADA SANAYĠ VE TEKNOLOJĠDE YAġANAN GELĠġMELERĠN TOPLUMSAL YAġAMA VE SĠYASETE YANSIMASI 1. Sanayi ve Teknolojide YaĢanan GeliĢmeler 18. Yüzyılda Ġngiltere‘de baĢlayan sanayi devrimi 1 , tarıma ve zanaatlara dayalı ekonomiden sanayinin ve makine üretiminin egemen olduğu bir ekonomiye geçiĢi ifade eder ve bu kavram hem teknolojik, hem de sosyoekonomik ve kültürel boyutlar taĢır. Öncelikle yeni temel maddeler özellikle demir ve çelik ortaya çıktı. Yakıt ve mekanik güç kullanımında kömür ve buhar makinesi kullanılmaya baĢlandı. 2 Ġplik eğirme makinesi ve su ya da buhar gücüyle çalıĢan dokuma tezgâhı insan gücü gereksinimini azaltırken, büyük üretim miktarlarını ortaya çıkartarak bir yandan yedek iĢgücü ordularının oluĢmasını, bir yandan da pazar ihtiyacını doğurarak kapitalizmin tohumlarını attı. Bunu, fabrika sistemi olarak bilinen ve iĢlevlerin uzmanlaĢması ile iĢbölümünün derinleĢmesini gerektiren yeni bir iĢ örgütlenme düzeni izledi. UlaĢım araçlarında buhar lokomotifi ve buharlı gemi devreye girip dünyayı küçültürken, iletiĢimde telgraf gibi çok önemli bir araç hayata geçti. Ġngiltere bunlara öncülük etmekle kalmadı, aynı zamanda bunları sanayide uygulayarak sanayi devrimiyle olanaklı hale gelen yeni araçları da üretti. 3 Bu geliĢmelerin sanayi dıĢı sektörlere de etkisi büyüktü. Tarımda ilerlemeler daha büyük bir tarım dıĢı nüfusun beslenebilmesini sağladı. Ekonomik değiĢiklikler, servet dağılımından daha geniĢ kesimlerin pay almasına neden oldu ve servet kaynağı olarak toprağın önemi görece azalırken, uluslar arası ticaret hacmi önemli boyutta büyüdü. Bu ekonomik değiĢim, toprak mülkiyetinden sanayi sermayesine kayan ekonomik iktidar 1 Burada bahsedilen buhar gücünün ateĢlediği ilk sanayi devrimidir. Ġkinci sanayi devrimi olarak bilinen ve 20. Yüzyıl baĢında ortaya çıkan dönüĢüm, daha önce kullanılmayan birçok doğal ve sentetik kaynaktan yararlanılan daha hafif metallerin yeni alaĢımların plastik gibi yeni sentetik ürünlerin ve yeni enerji kaynaklarının devreye girdiği ve makine, araç ve bilgisayarlardaki geliĢmelerin tam otomatik fabrikaları meydana getirdiği ―yeni‖ sanayi devrimidir. 2 Bunu daha sonra elektrik, petrol ve içten yanmalı motor takip edecekti. 3 Gülten Kazgan, KüreselleĢme ve Ulus-Devlet, Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul, 2000, s.25. 16 nedeniyle siyaset ve devlet düzenini de sanayinin gereksinimlerine göre düzenledi. Kentlerin nüfusu artarken ve iĢçi sınıfının hareketleri geliĢirken, otorite kullanımında yeni biçimlerin oluĢmasına ve toplumsal değiĢimlerin yaĢanmasına neden oldu. Tüm bunlar geniĢ kapsamlı bir kültürel dönüĢüm meydana getirdi: artık iĢçi el aletiyle çalıĢan bir zanaatçı değil, fabrika disiplinine bağımlı bir makine operatörüydü. 4 Sanayi devrimini ortaya çıkarak koĢullar Ġngiltere‘de yaĢanan tarım devrimiyle baĢlamaktadır. Sahipsiz yerel toprakların tevzi edilmesi, verimsiz köylü topraklarına el koyularak büyük toprak sahiplerininkine katılmasının sağladığı ölçek ekonomisine icarcıların toprak iĢlemedeki yeni yöntemleri eklenince tarımda üretim verimliliği önemli biçimde arttı. Bu Ģekilde açığa çıkan insan gücüne, tıp alanındaki geliĢmelerin etkisi de eklenince nüfus fazlalılığı önemli boyuta ulaĢtı. Bu yolla sağlanan kentsel büyüme ve ucuz iĢgücü depoları burjuva devriminin de etkisiyle esnek bir kamu maliyesi ve borçlanma sistemi meydana getirmiĢti. Bu koĢullar sanayi devriminde Ġngiltere‘nin lokomotif güç olmasını sağladı. 18. Yüzyıl baĢında ilk buhar makineleri madenlerden dıĢarıya su pompalamakta kullanıldı. 1733‘de Ġngiliz John Kay, dokuma makinelerinin hızını arttıran bir mekik düzeneği yaptı. 5 1789‘da ise en çarpıcı geliĢme meydana geldi ve bir iĢ makinesi güç üreten bir makine ile çalıĢtırılarak sanayi devriminin fitilini ateĢlemiĢ oldu. Diğer yandan buhar makinesinin geliĢimi sürerken kullanım alanı geniĢledi. Fulton 1807‘de buharlı gemiyi çalıĢtırdı. George Stephenson‘un 1814‘de yaptığı güçlü buhar makinesi sayesinde ilk tren 1825‘de hareket etti. Aynı dönemde önce ahĢap, ardından demirden yapılmıĢ buharlı gemiler hızla yaygınlaĢtı. Bu da sanayi devriminin itici gücünü oluĢturacak olan ulaĢım devrimiydi. 6 Ġngiliz sanayi devrimi, az kuruluĢ sermayesi gerektiren, geniĢ tüketim pazarı bulunan, ilk yatırımın kısa sürede amorte edilebildiği hafif sanayide ve özellikle de tekstil 4 ―Sanayi Devrimi‖ maddesi, Ana Britannica, Ana Yayıncılık, Ġstanbul, 1994, C.27, s.127. Bu konu hk. Bkz. Paul Kenedy, Büyük Güçlerin YükseliĢ ve ÇöküĢleri, Türkiye ĠĢ Bankası Yayınları, Ankara, 1994. 5 Bu portatif dokuma mekiği dokuma makinelerinin iplik ihtiyacını önemli ölçüde arttırdı. 1735‘de kok kömürüyle demir elde edildi. 1766‘da James Hargreaves‘in yaptığı eğirme makinesi artan iplik ihtiyacı sorununa çözüm getiriyor ve iplik üretiminde insan gücü ihtiyacını azaltırken, üretim miktarını yükseltiyordu. 1769‘da buharlı makine Watt tarafından icat edildi ve bunu takiben 1779‘da Crompton eğirme katırı adı verilen iplik büküm makinesini geliĢtirdi. 1782‘de Watt‘ın icadı fabrikaların içine girmeye baĢladı ancak verimli kullanımı için biraz daha zamana ihtiyaç vardı. 1785‘de Edmund Cartwright su gücüyle çalıĢan mekanik dokuma tezgâhını yaparak 30 yıl içinde dokuma sanayisinde yaygın hali alan üretim biçiminin baĢlangıcını yapmıĢ oldu. 6 Kinder ve Hilgemann, Dünya Tarihi Atlası, ODTÜ GeliĢtime Vakfı Yay, Ankara, 2006, C.2, s.321; ―Sanayi Devrimi‖ maddesi, Temel Britannica, Ana Yayıncılık, Ġstanbul, 1993, C.15, s.44 vd. 17 sanayisinde baĢladı. Takip eden teknolojik buluĢlar, bu sektörde üretimin tümüyle yenilenmesine, üretim ve örgütlenme bilgisinin artmasına, sermaye ve nitelikli iĢgücü birikimine yol açtı. Bu noktadan sanayi devrimi ağır sanayiye sıçrayarak demir üretimi, makine yapımı ve demiryolları tesisine yöneldi. Bu geliĢmelerin sağladığı donanım kısa sürede dünyanın diğer noktalarına ihraç edildi. Önce Belçika, Hollanda, Ġsviçre sanayileĢmeye baĢladı. Ardından geliĢmeler diğer kıta Avrupası‘na yayıldı. Fransa, Napolyon savaĢlarının neden olduğu siyasal belirsizlik ortamı nedeniyle yatırımlara çekimserdi ve 1825 sonrasında atılıma baĢlayabildi. Buna rağmen 19. Yüzyıl ortasında Ġngiltere‘nin ardında da olsa sanayi ülkesiydi. Almanya 1850‘den sonra baĢladı ve ancak 1870 ulusal birliği sağlama sonrasında bu yolda hız kazandı ve kısa sürede çok yol katetti. Kömür ve demir yataklarının büyüklüğünün de etkisiyle yüzyılın sonuna gelindiğinde çelik üretiminde Ġngiltere‘yi geride bırakmıĢ ve kimya sanayisinde ilk sıraya yükselmiĢti. ABD arkadan gelerek öne geçenler arasında yer alacaktı. Ġsveç ise 1880‘den itibaren bu yola çıktı. 7 Bilimsel araĢtırma ve sonuçlarının teknik yönden değerlendirilmesi, ulaĢım ve iletiĢimin geliĢmesi sarmalı hızlandırarak yeni bilimsel geliĢmeleri ve bunların kullanım alanlarını hızla geniĢletti. 8 7 Kinder ve Hilgemann, a.g.e., C.2, s.321. Ayrıca bkz. William H. Memeill, Dünya Tarihi, Çev. Alaaddin ġenal, 3. Baskı, Ankara, 1994. 8 Bu bağlamda fizik alanında ıĢığın polarılmasını (Malus, 1808), ıĢığın dalga kuramını (Fresnell 1815), Ohm yasasını (Ohm 1827), elekto indiksiyon yasasını (Fraday, 1831), elektrolizi (Faraday, 1833), spektral analizi (Kirchhoff ve Bunsen, 1859), elektromanyetik dalgaları (Hertz, 1888), Röntgen ıĢınlarını (Röntgen, 1895), elektron kuramını (Lorentz, 1895), uranyum ıĢınlarını (Becquerel, 1896), kuvanta kuramını (Planck, 1900), radyoaktiviteyi (Rutherford, 1903), görecelik kuramını (Einstein, 1905), atom modelini (Rutherford, 1911 ve Bohr, 1913); biyoloji alanında spermi (Kölliker, 1841), yumurtanın aylık olgunlaĢmasını (Bischoff, 1842), hücre bölünmesini (Remak, 1852), kalıtım kurallarını (Mendel, 1865), mutasyon öğretisini (De Vries, 1901), kromozomları (Boveri, 1904); kimya alanında atom ağırlıklarını (Berzelius, 1818), üre sentezini (Wöhler, 1828), elementar analizi (Liebig, 1831), kömürden elde edilen fenol ve anilini (Runge, 1833), tarım kimyasını (Liebig, 1841), anilin boyasını (Perlin, 1856), benzen halkasını (Kekule, 1865), periyodik sistemi (Meyer ve Mendeleyev, 1869), çivit sentezini (Bayer, 1878), radyumu (Curie, 1898), sentetik kauçuğu (Hofmann, 1909), amonyak sentezini (Haber ve Bosch, 1913); tıp alanında eterle narkozu (Morton, 1846), apandisit ameliyatını (Haucock, 1848), hücre patolojisini (Virchow, 1858), loğusa hummasını (Semmelweis, 1861), antiseptik yara tedavisini (Lister, 1867), tüberkuloz basilini (Koch, 1882), difteri basilini (Krebs ve Löffler, 1883), asepsiyi (Bergmann, 1885), difteri serumunu (Behring, 1893), veba mikrobunu (Kitasato, 1894), frangi ilacını (Ehrlich ve Hata, 1909); ulaĢım tekniklerinde elektromotoru (Jacobi, 1834), dinamo makinesini (Siemens, 1867), dört zamanlı motoru (Otto, 1876), elektrikli lokomotifi (Siemens, 1879), benzin motorunu (Daimler ve Maybach, 1884), motorlu taĢıtı (Daimler ve Benz, 1885), dizel motoru (Diesel, 1897), hava gemisini (Zeppelin, 1900), motorlu uçuĢu (Wright KardeĢler, 1903); haberleĢme tekniklerinde yazıcı telgrafı (Morse, 1837), reis telefonunu (Reis, 1861), telefonu (Bell ve Gray, 1876), Gramofonu (Edison, 1877), telsiz telgrafı (Marconi, 1897), fototelgrafı (Korn, 1902); baskı tekniklerinde hızlı baskıyı (Koenig ve Bauer, 1812), ototipiyi (Meisenbach, 1881), dizgi makinesini (Mergenthaler, 1884); optik ve fotoğrafçılıkta fotoğrafı (Daguerre, 1839), bromürlü gümüĢ plağı (Maddox ve Eastman, 1871), sinema makinesini (Lumiere, 18 2. Sanayi ve Teknolojik GeliĢmelerin Toplumsal YaĢama Etkileri Gündelik yaĢam da tüm bu geliĢmelerden ekilendi. Aydınlanma ile inancın yerini akıl almıĢ, deneycilik ön plana çıkmıĢtı. Bunlara nüfusun hızlı artıĢı eklendi. Bilimsel geliĢmelerin tıp alanındaki adımları ve tarım devriminin sağladığı besin artıĢı bunda etkili olmuĢtu. Bu geliĢmeler öncelikle mekân kullanımında değiĢiklikleri gündeme getirdi. Artık evlerin odaları iĢlevlerine göre ayrılıyordu. Yemek odaları da bunlardan biri halini aldı. Günlük yaĢam biçimi de buna bağlı olarak değiĢti. Yemek davetleri aristokrasiye ait bir davranıĢ Ģekli olmaktan çıktı ve yaygınlık kazandı. Mekânda yaĢanan bu yeniden yapılanma, evlerdeki mobilyalarda da önemli değiĢiklikleri getirdi. Dekorasyon bir amaç haline geldi. Mobilya, giysi, günlük yaşamda kullanılmaya başlanan ve sayıları giderek artan araçlar vb. ile yeniden tanımlanan maddi kültür, hem Avrupa‟da üretilen ve kullanılan eşyaların “Avrupa malı” olarak ayırt edilmesiyle hem de yeni bir moda anlayışının güçlenmesiyle sonuçlandı. Zamanla modaya uymak bir öncelik oldu ve değiĢen moda akımları ise değiĢim ve ilerleme kavramını ortaya çıkarttı. Bu geliĢmelerde Fransa ―yüksek kültür ve moda merkezi‖ oldu. Fransız dili de diplomasi, bilim, edebiyat ve sosyete dili olarak öne çıktı. Ġngiltere‘nin bu geliĢmelerde üstlendiği rol ise yaratılan modaya uygun eĢyaların kitlesel üretimlerini sağlamaya yönelikti. Bu geliĢmeler Batı Avrupa‘da bu iki ülkeye yakın ülkelerde hızlı bir biçimde yayıldı ve liderler tarafından da desteklendi. Diğer yandan matbaacılık ve eğitim alanındaki geliĢmeler de günlük yaĢamı değiĢtirdi. Okuryazar kitlesi geniĢledi. Aydınlanmanın birikimini yaygınlaĢtırıp kalıcı hale getirmek isteyen ―Ansiklopedist‖ bilim insanları 18. Yüzyıl ortalarında önce Fransa, ardından Prusya‘da ilk ansiklopedileri yayınladılar. Bu geliĢmeler sırasında Batı Avrupa artık ―batı‖ olarak kabul edilmeye ve batılılaĢma kavramı ortaya çıkmaya baĢladı. Bu kavram öncelikli olarak moda, estetik, maddi kültür gibi fiziki özelliklerinin benimsenmesi anlamı taĢıyordu. Daha sonra modernleĢme kavramı bunun yerini aldı ve daha genel bir toplumsal değiĢimi ifade etti. Özgürlük, doğal hak ve kiĢi hakları gibi kavramlar Batı Avrupa kaynaklı olarak tüm 1895); savaĢ tekniklerinde revolveri (Colt, 1835), iğneli tüfeği (Dreyse, 1836), denizaltını (Bauer, 1850), torpili (Whitehead, 1866), dinamiti (Nobel, 1867), makineli tüfeği (Maxim, 1883), zırhlı tankı (Burstyn, 1911); teknik yöntemlerde çelikli betonu (Monier, 1867), lehimsiz boruları (Mannesmann, 1885) ve beton dökmeyi (Edison, 1907) sayabiliriz.Kinder ve Hilgemann, a.g.e., C.2, s.343. Bu konu hk. Ayrıca William H. McNeill, Dünya Tarihi, Çev. Alaeddin ġenel, Ġmge Kitabevi, Ġstanbul, 1994; Eric. J. Hobsbawm, Devrim Çağı 1789-1848, Dost Kitabevi, Ankara, 2000; Aynı yazar, Kısa 20. Yüzyıl 1914-1991 AĢırılıklar Çağı, Çev. Yavuz Alagon, Sarmal Yayınları, Ġstanbul, 2002. 19 dünyaya yayılmaya baĢladı. Avrupa‟nın politik, ekonomik ve askeri gücü aracılığıyla diğer ülkelerle kurduğu ilişki, bu ülkelerin toplumsal yapılarında kalıcı değişikliklere yol açtı. Diğer yerlerde baĢ gösteren ―Avrupa‘nın üstünlüğü‖ algısı, denizaĢırı yayılmayla birlikte kalıcı hale gelmeye baĢladı. GeliĢmelerin kültür sanat alanında da etkileri geniĢ oldu. Aklın ve bilimin öne çıkmasına yönelik akımlar Avrupa‘da 17. Yüzyıldan itibaren baĢlamıĢtı. Fizik, matematik, astronomi, biyoloji gibi fen bilimleri alanındaki bilim insanlarının kiliseye ve skolâstik (dogmatik) düĢünceye karĢı baĢlattıkları mücadeleyi daha sonra filozoflar sürdürdü. Batı Avrupa toplumları, gerçekleştirdikleri zihinsel dönüşümle seküler, laik dünya görüşünü Batı uygarlığının temeline oturttular. Bu dönüşümü ticaret ve sanayi ile uğraşan, bireyin önemini ve haklarını krala ve kiliseye kabul ettiren kentli orta sınıflar sağlamıştı. 9 19. Yüzyılda Avrupa‘da fikir hareketleri hızla çeĢitlendi ve yayıldı. Bir yandan Fransız devrimine karĢı bir siyasi hareket olarak, ananevi yaĢam biçimlerinin muhafazasını yani gelenekçiliği öngören muhafazakârlık öne çıktı. Bu yaklaĢım, anayasalara dayanan yapay Ģekilde oluĢturulan kurumlar yerine tanrısal iradeyle gerçekleĢen geleneksel kurumlara itibar eder ve monarĢilere, kiliselere, meslek sınıflarına, aileye önem vererek, bireyi bunların bir üyesi olarak görür. Önceki yüzyılın sonlarında Edmund Burke‘in (1729- 1779) ―Reflections on the Revolution in France‖ adlı eserinde ortaya koyduğu eleĢtirilerin ve devrim karĢıtı yaklaĢımlarının bu yönde Ġngiltere ve Avrupa üzerinde önemli etkileri olmuĢtur. Liberalizm de dönemin fikir akımlarındandır. Liberalizm aklın geliĢmesine dayalıdır ve kiĢisel haklar, anayasaya bağlı hukuk devleti, demokratik düzen ve serbest ekonomi unsurlarıyla netleĢen bireysel hakları hedefler. 10 Ekonomi alanında ise Adam Smith‘in (1723-1790) ―Inquiry into the Nature and Causes of the Wealth of Nations‖ adlı ―kapitalizmin incili‖ tabir edilen eseriyle ortaya koyduğu ―laissez faire, laissez passer‖ (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) sloganıyla ünlenen, arz-talep doğal yasası ve piyasa fiyatına dayanan serbest piyasa ekonomisi düĢüncesi etkindir. Bu yaklaĢım 19. 9 Sacit Kutlu, Didar-ı Hürriyet Kartpostallarla Ġkinci MeĢrutiyet, Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, GeniĢletilmiĢ 2. Baskı, Ġstanbul, 2008, ss.3-4. 10 Burada da bir önceki yüzyıldan etkileri gelen düĢünürler karĢımıza çıkar. Felsefi alanda Jeremy Bentham‘ın (1748-1832) 1780 tarihli ―Introduction to the Principles of Morals and Legislation‖ adlı eseri ve John Stuart Mill‘in (1806-1873) 1859 tarihli ―On Liberty‖ adlı eseri ve Herbert Spencer‘ın (1820-1903) en fazla sayıda insanın en büyük mutluluğunu garanti ettiğini savunduğu yararcılık ilkeleri ön plandadır. 20 Yüzyılda dünyanın ekonomik yönünü belirleyecek olan klasik milli ekonomi düzeninin temelini oluĢturmuĢtur. 11 Fransız devrimi etkisiyle tüm dünyada milliyetçi akımlar gündeme geldi. Osmanlı topraklarında ve incelediğimiz bölgede etkili oldu. Bunlar arasında Osmanlı Ortadoğusunu ilgilendiren bir hareket de Siyonizm‘di. 12 1776‘da ABD‘de Virginia Bill of Rights ile demokratik temel haklar vasıtasıyla halkın egemenliği kabul edilmiĢ, bunun Avrupa‘daki yansımaları 18. Yüzyılın son çeyreği süresince çeĢitli fikri tartıĢmalara ve bunlara bağlı siyasal geliĢmelere neden olmuĢtu. 19. Yüzyıla girildiğinde Yahudilere birkaç istisna 13 dıĢında tam eĢitlik tanındı. Ardından incelediğimiz bölgeyi yakından ilgilendirecek olan Ġsrail kırılma süreci baĢladı. 14 Dönemin önemli bir fikir akımı da sosyalizmdir. Liberalizm ve kapitalizme eleĢtiri niteliğinde ortaya çıktı. Adil düzen, eĢit haklar, refah, barıĢ, uzlaĢı hedefleyen akımın bunun için önerdiği yol sosyal reformlar, sınıf kavgası ya da devrimlerdir. BaĢlangıcı 19. Yüzyıl öncesine dayanan düĢünce sisteminin bu ilk savunucuları hedeflerini ütopya olarak değerlendirmiĢtir.(Morus, Campanella, Harrington, Morelli vd., ardından Cabet, Weitling, Saint Simon, Enfantin, Bazard, Fourier, Blanc, Hess.) Ancak sosyalizmi bilimsel olarak ortaya koyan, tarihsel maddeciliğin ilkelerini, topluma ve ekonomiye etkilerini ortaya koyan Karl Marx (1818-1883) ve Friedrich Engels (1820-1895) olmuĢtur. Kapitalizmi 11 Özellikle 19. Yüzyılın sonlarından itibaren, önceki yüzyılların sömürge düzeni Ģekil değiĢtirecek, kapitalizmin emperyalizme evirilmesi gündeme gelecektir. Bu kavramı iktisadi olarak ilk kez Hobson (1902) kullanmıĢtır. Ulus devletlerin oluĢumu sırasında güç politikasının baĢarı sağlaması, önce büyük milletlerin diğerleri üzerinde egemenlik kurmak için seçilmiĢ oldukları görüĢünü, ardından da bunun dayandığı militarist düĢünce gereği silahlanmayı getirdi. Böylece ordu ve ekonomiden güç alan emperyalizm batı medeniyetini dünyaya yaymak, buralardaki altyapıları geliĢtirmek, buradaki halkların geleneklerinin yerine kendi ekonomisinin gerektirdiği koĢulları yerleĢtirmek üzere yayılmaya baĢladı.Kinder ve Hilgemann, a.g.e., C.2, ss.289, 318-319, 377. 12 Aslında bu olgunun köklerini Hıristiyanlığın ayrıĢmalarında aramak gerekir. Protestanlık kapsamında Metodist Kilisesinin 1770‘de Ġngiltere‘de kurularak özellikle Kuzey Amerika‘da olağanüstü baĢarılar elde etmesi köleliğin ve eĢitsizliğin alenen kınanmasına yol açmıĢ ve bu geliĢme Yahudilerin de kısıtlı haklara sahip bir kesim olmaktan çıkartılarak eĢit haklara sahip yurttaĢlar olmalarına giden süreci baĢlatmıĢtır. 13 Portekiz‘de 1910‘da gerçekleĢecektir. 14 Kinder ve Hilgemann, a.g.e., C.2, s.341. Ancak bu geliĢmelerin tam karĢısında olmak üzere önce dini, siyasi ve ekonomik nedenlere dayalı olarak, ardından ırkçı bir yaklaĢımı da içeriğine alan Antisemitizm ortaya çıktı. Bu da Yahudilerin eĢit olma ve birlik olma yolundaki çabalarını körükledi. 1882‘de Pinsker‘in zor durumdaki Yahudiler için bir yurt talep etmesi ile Yahudilerin çabalarının somutlaĢmasını sağladı. 1896‘da Theodor Herzl ―Yahudi Devleti‖ adlı kitabı yazarak Siyonist hareketi kurdu. 1897‘de Basel‘de toplanan ilk Siyonist Dünya Kongresi, Yahudi halkı için Filistin‟de resmi- hukuki güvencesi olan bir yurt yaratma hedefini ilan etti. Tüm bu çabalar bir yandan siyasi diğer yandan da kültürel siyonizmin geliĢmesini ve her ikisinin sentezine iliĢkin uğraĢlarını hızlandırdı. 1907‘de Yafa‘da Siyonist Filistin Dairesi‘nin kurulması bu çabaların ulaĢtığı somut noktaydı. Ancak sözü edilen geliĢmelerin bir taraftan Siyonizmin güçlenmesini, tepki olarak da Antisemitizmin kuvvetlenmesini aynı dönem içinde doğurduğu açıktır. 21 derinlemesine inceleyip ortaya koyarken eleĢtirisini sunmaktadır. 15 Bu akımın önemli sonuçlarından biri iĢçilerin kendine güvenlerini arttırması olmuĢtur. ĠĢçi hareketleri özellikle sanayileĢen ülkelerde gündeme gelmeye baĢlamıĢ, buna bağlı olarak da sendikalar oluĢmuĢtur. Dernek kurma hakkıyla birlikte (Ġngiltere‘de 1824, Fransa‘da 1864, Almanya‘da 1869) sendikalar kurulmuĢ ve yüzyılın sonuna doğru devletler ve iĢverenler tarafından muhatap olarak kabul görmeye baĢlamıĢtır. 19. Yüzyıl boyunca sanayileĢmekte olan devletler bu etkilerle sosyal politikalar üretmeye ve düzenlemeler getirmeye baĢlarlar. 19. Yüzyılda fikir hareketleri bağlamında dünyada geçerli kavram olarak aydınlanma ilkelerinin yerini ―güç‖ almaya baĢladı. Buna Nietzsche‘nin ―büyük devletler alıĢılmıĢ uluslararası hukuk kurallarının ötesindedir‖ kuramının geliĢmesine öncülük ediĢini eklemek gerekir. Böylece büyük güçlerin Osmanlı Devleti‘ni ya da ―az geliĢmiĢ‖ diğerlerini çifte standartlı ve çıkarcı yaklaĢımlarının odağına koymaları meĢrulaĢmıĢ oldu. Bunun sonucunda özellikle 19. Yüzyılın son çeyreğinde kapitalizm emperyalizme dönüĢtü, aydınlanmadan güç alan uygarlaĢtırma görevi de bu değiĢimin kılıfı haline geldi. Kapitalizm ve demokrasi kavramları da hegomonyacı ve sömürgeci tutumlara meĢruiyet kazandırır oldu. Fransız Devriminin milliyetçiliği ise zaman içinde etnik-dıĢlayıcı milliyetçilik halini aldı. 16 Sosyal bilimlerde bu dönemde önemli geliĢmeler ve açılımlar meydana geldi. Yararcılık yaklaĢımıyla yukarıda adı geçen Spencer, toplumu organizma olarak gören fikirleriyle sosyoloji alanındaki geliĢmelerde yerini aldı. O‘nun karĢısına Gobineau ve Chamberlain ırk kavgasının, Marx ise sınıf kavgasının toplumdaki değiĢimleri ateĢlediğine iliĢkin görüĢleriyle yerlerini aldılar. Von Stein, Tönnies, Durkheim ve Weber sosyolojinin temel yapılarını, ideal tipe iliĢkin kavramlar yardımıyla açıklama gayretleriyle alanın bir bilim olarak geliĢimine katkıda bulundular. Psikolojide Herbart fizik ruhbilimin yolunu açtı. Fechner, Von Helmholtz O‘nu takip etti; Wundth ve Ribot geliĢtirerek deneysel psikoloji bilim dalını oluĢturdu. Dilthey‘in alana katkısı açıklayıcı psikolojinin karĢısına kavrayan psikolojiyi koyması oldu. Le Bon kitle psikolojisini inceledi ve Freud psikoanaliz ile alanda çığır açtı. 15 Onlara göre eleĢtirilerde ortaya koydukları çeliĢkiler kapitalizmin doğal bir sona ulaĢmasını kaçınılmaz kılacaktır. Çünkü sanayiyi ayakta tutan yedek iĢgücü ordusunun arttırılması ücretleri aĢağıya çekecek, bu da fakirleĢmeye neden olarak, büyüyen sanayinin üretiminin emilmesi önünde engel olacak, kapitalist krizleri doğuracaktır. Bu noktada üretim araçlarının devletleĢtirileceği sosyalist düzen doğacak ve sınıf farkları ortadan kalkacak, adalet, özgürlük ve insaniyet hüküm sürecektir. 16 Kutlu, a.g.e, ss.6-7. 22 3. Sanayi ve Teknolojik GeliĢmelerin Siyasete Yansıması Ġncelediğimiz dönemdeki bu hızlı geliĢmelerin yansımalarını siyasette de izlemek mümkündür. Bunun için dünyadaki güç dengelerini biraz daha geriye dönerek takip etmek gerekir. 1789 Fransız Devrimi öncesinde Ġngiltere, Fransa, Avusturya, Prusya ve Rusya idi. Bu krallıklar kuvvete dayalı bir rekabet içindeydiler. Fransa sömürgecilik kaygısıyla Belçika ve Hollanda üzerindeki emelleri nedeniyle Ġngiltere ile rekabet halindeydi. Ġngiltere, Fransa ile girdiği sömürge savaĢından galip çıkarak hem Hindistan hem de Kuzey Amerika‘ya tek baĢına sahip oldu. Fransa, Belçika ve Hollanda konusundaki çekiĢmeye benzer nedenlerle Amerika‘nın bağımsızlık savaĢına destek vererek Ġngiltere‘nin karĢısında yer aldı ve bağımsızlık kazanmalarına destek oldu. Diğer yandan Fransız politikası Alman milletlerinin birleĢerek üstün bir kuvvet olmalarını önlemeyi gerektiriyordu. Amerika‘da çok sayıda sömürgesi bulunmasına rağmen, denizlerdeki üstünlüğünü kaybederek Ġngiltere karĢısında kuvvetsiz kalmıĢ olan Ġspanya ile Fransa Aile anlaĢması yaparak ittifak kurdular. Fransa‘nın iç durumuna gelince, ortaçağ derebeyliklerinden kalma küçük bağımsız hükümdarlıklar krallık çatısı altında bir görünüyordu ancak bölgecilik kuvvetli biçimde sürdüğünden birlik ve yurtseverlik duyguları oluĢmamıĢtı. 18. Asrın baĢlarından itibaren kuvvetlenen ve geniĢleyen Rusya, özellikle 1787‘de Ġngiliz Rus ticaret anlaĢmasının yenilenmesini kabul etmeyerek Ġngiltere‘nin karĢısında yer aldı. Ġngiliz politikasının Rusya‘yı daha güçlü olmaktan alıkoymak üzere Osmanlı lehine geliĢmesinin altında bu geliĢme aranmalıdır. Orta Avrupa‘ya hakim olan Avusturya kralları kutsal Roma Germen imparatoru idiler. Ancak Alman birliğinin liderliğine oynayan bu kralların karĢısında Prusya bulunuyor ve aynı hedefe oynuyordu. Prusya, Protestan olması nedeniyle kuzeydeki Protestan Alman devletlerini, Avusturya ise Katolik olması nedeniyle güneydeki Katolik Alman devletlerini etkisi altında tutuyordu. Güney devletlerin bazısı ise Fransa‘ya dönük bulunuyordu. Ġtalya ise bağımsız ve güçsüz devletlerden oluĢuyordu ve aralarında bir birlik bulunmuyordu. Bazıları bağımsız bazıları ise Avusturya nüfuzunda idi. 17 Fransız Devrimi baĢladığında, diğer Avrupa ülkeleri karıĢıklıkların ülkeyi zayıf düĢüreceğini düĢünüp tepkisiz kalmıĢtı. Üstelik devrim anayasasında Fransa‘nın fetih amaçlı savaĢlarına son verildiği açıklanıyordu. Ancak cumhuriyete kadar giden geliĢmeler 17 Ahmet Eyicil, Siyasi Tarih, Akid Yayıncılık, 1991, Ankara, ss.11-15. 23 sonunda etkilerinden kaygı duymaya baĢladılar. Rusya ve Avusturya savaĢırken ve üstelik Prusya da Avusturya‘yla savaĢmaya hazırlanırken, devrimin doğuracağı sonuçlardan korkup Fransa krallığının diriltilmesine gayret etmeye baĢladılar. Bu nedenle 25 yıl sürecek olan koalisyon savaĢları oldu ve Avrupa‘daki sınırlar değiĢikliğe uğradı. 19. Yüzyılda uluslararası politikayı etkileme güçlerinden dolayı Düvel-i Muazzama (Büyük Devletler) olarak anılan beĢ büyük devlet Ġngiltere, Fransa, Prusya, Avusturya- Macaristan ve Rusya idi. Bunlar kendi aralarında Avrupa ile Asya arasındaki ticaret ve ulaĢım yollarının egemenliği mücadelesini sürdürüyor ve buna Doğu Sorunu adını veriyorlardı. 18 Viyana Kongresi‘ne katılan büyük devletlerin çıkarları birbirleriyle çatıĢıyordu. 19 Kongre çalıĢmaları uzayınca Napolyon tahtı geri alma fırsatı buldu. Müttefiklere karĢı yeniden giriĢtiği savaĢı kaybetti ve tahtı yeniden bırakmak zorunda kaldı. Fransa‘da yeniden meĢruti krallık kuruldu. 1815 Paris anlaĢması, Fransa‘yı 1790 sınırlarına geriletirken, Avrupa‘da 25 yıl süren savaĢlara da son veriyordu. Ġngiltere Avrupa‘yı çember içine almıĢ oldu ve denizlerdeki hâkimiyetini güçlendirdi. Rusya‘nın Orta ve 18 Yüzyılın sonlarında bunlara Ġtalya da katılacaktı. Kutlu, a.g.e., s.7. 19 1813‘de Rusya ve Prusya Fransa‘ya karĢı yeni bir ittifak kurdu ve Ġngiltere ve Ġsviçre de buna katıldı. BaĢlangıçta galip olan Fransa, anlaĢma ile 1801 sınırlarına geri çekilmeyi kabul etmeyince yeniden baĢlayan çatıĢmalar sonucunda önemli kayıplar verdi. Alman Prenslikleri arasındaki konfederasyon dağıldı, Fransa‘nın bunlar üzerindeki egemenliği sona erdi; Ġspanya‘yı boĢaltmak zorunda kaldı. Napolyon tahttan çekildi, yeniden krallık olan Fransa Viyana Kongresi‘ne katılmayı Ģartsız kabul ederek 1792 sınırlarına döndü. Uzun süren kongre çalıĢmaları sırasında Fransa‘nın gücünü kaybetmesi durumunda Rusya ve Avusturya lehine bozulabilecek dengelerden çekinen Ġngiltere kongrede Fransa‘yı dağılmaktan korudu. 19. Yüzyılın baĢında Viyana Kongresi devam ederken devletlerin siyasetleri farklı amaçlarına iĢaret etmekteydi: “İngiltere deniz ticaret üstünlüğünü devam ettirmek, adasının güvenliğini sağlamak, koalisyon savaşları sırasında ele geçirdiği İspanya, Portekiz ve Hollanda‟yı sömürge olarak tutmak istiyordu. Fransa ve Rusya‟yı belli bir seviyede tutarak, İstanbul ve boğazlar hakkında emelleri olan Rusya‟nın güney ve batıya yayılmasına engel olma, Avrupa‟da denge unsuru gereği Belçika ve Hollanda‟nın birleştirilmesi ve Almanya prensliklerinin üzerinde söz sahibi olma siyasetini takip ediyordu. Prusya Ren bölgesini ve Saksonya‟yı ele geçirerek Lehistan‟a verdiği toprakları geri almak arzusundaydı. Almanya‟nın parçalanmış olarak kalması bu devletlerin ortak isteğiydi. Bunu bilen Prusya Alman prenslikleri üstünde de nüfuzunu geliştirmek düşüncesindeydi. Avusturya, İtalya ve Almanya‟da nüfuzun güçlü bir şekilde devamını istiyordu. İleride Rusya ve Fransa‟nın tehdidi altında kalmamak için statükonun kurulması taraftarıydı. Belçika- Hollanda bölgesindeki Alman prensleri vasıtasıyla Fransa‟yı kontrol altında tutmak, İsviçre‟yi tarafsız hale getirmek emelindeydi. Panslavizmin geriye atılmasına çalışırken Rusların Tuna‟ya inmemesine Prusya‟nın fazla büyüyüp Alman içinde dengenin Avusturya aleyhine bozulmamasına dikkat ediyordu. İngiltere ve Avusturya‟nın istekleriyle çatışan Rusya, Varşova Büyük Dükalığı ile eski Lehistan‟ın tamamını isterken Prusya‟nın Avusturya karşısında Alman konfederasyonu üzerinde nüfuzunun geliştirilmesini destekliyordu. Avusturya karşısında güçlü bir devletin bulunmasını isteyen Rusya Baserabya ve Tuna nehrinin ağzının kendi kontrolünde bulunmasından istifade ederek doğuya yönelik yeni fetihler düşünüyordu.” Eyicil, Siyasi Tarih, ss.32-33; Ayrıca bkz. Rıfat Uçarol, Siyasi Tarih (1789-2010), GeniĢletilmiĢ 8. Basım, DER Yayınları, Ġstanbul, 2010. 24 Güney Avrupa üzerinde etkisi arttı. Avusturya‘nın Ġtalya ve Almanya üzerindeki nüfuzu sürerken adı geçen devletler birlikten yoksun hale geldiği için isimleri birer coğrafi kavram halini aldı. Daha önemlisi Avrupa güçler dengesi yeniden gündeme geldi. Uluslar arası iliĢkilerde ikili iliĢkiler yerini çok taraflı, eĢitlik kurallarına dayalı diplomasi hukukuna bırakmıĢ oldu. 19. Yüzyıl baĢında Mısır‘ın güçlenen ve Osmanlı‘ya karĢı bağımsızlık yolunda ilerleyen valisi, uluslar arası ortamda çatıĢan çıkarlar nedeniyle bir dünya meselesi halini aldı. Rusya Osmanlı‘ya yardım etmek ve karĢılığında diğer güçlere karĢı boğazların kapatılması olanağını elde etmek için anlaĢmaya gitti.(Hünkâr Ġskelesi 1833) Buna büyük tepki duyan Ġngiltere ve Fransa donanmalarını Çanakkale önlerine kadar getirdiler. Ancak Avusturya ve Prusya da Rusya‘nın tarafındaydı ve bu nedenle çatıĢmaya cesaret edilemedi ancak bunun sonucu olarak karĢılıklı çıkarların gözetildiği bir çözüm üretildi. Suriye‘nin Osmanlı Devleti‘nde kalmasını öngören bu çözüme karĢı çıkan Fransa birlikteliğin dıĢında bırakıldı ve Ġngiltere, Avusturya, Rusya ve Prusya arasında, Osmanlı Devleti‘nin de kabul ettiği Londra AnlaĢması (1840) ile Mısır valiliği babadan oğula kalacak Ģekilde, Suriye ve Akka valiliği ise ömrü boyunca Mehmed Ali PaĢa‘ya verilerek Osmanlı topraklarında bırakıldı. Fransa‘ya güvenen Mehmed Ali PaĢa ilk olarak karĢı çıktıysa da, Osmanlı, Ġngiliz ve Avusturya donanmaları Doğu Akdeniz kıyılarını ablukaya aldılar ve Ġngiliz baskısı ile Mehmed Ali‘yi anlaĢmaya zorlayarak çözüm tasarılarını sonuçlandırdılar. 1882‘de Mısır Ġngiliz iĢgaliyle karĢılaĢtı. 1885‘de Ġstanbul‘da yapılan anlaĢmayla Mısır‘da hem Ġngiliz hem Osmanlı komiserliği oluĢturuldu ve iĢgalin geçici olduğu belirtildi. Ancak zamanla askeri alanda da Ġngiliz etkinliği arttı ve maliye, adliye ve eğitim alanında Ġngilizler yönetimde etkin hale geldi. Üstelik doğudaki egemenlik alanını arttırmak üzere aktif politika izlemeye baĢladı. Bu geliĢmeler uluslar arası ortamda Osmanlı Alman yakınlaĢmasına giden süreçte de etkili oldu. Büyük güçlerin bu denge mücadelesinin yanısıra 19. Yüzyılda, Fransız devrimi ve onun neden olduğu fikri akımlar nedeniyle çok sayıda milli birlik hayata geçti ve Avrupa‘nın siyasi haritasında önemli değiĢiklikler oldu. Belçika, Yunanistan, Macaristan, Sırbistan, Romanya (Eflak- Boğdan), Karadağ, Bulgaristan ve Ġtalya bağımsızlık kazandı. Özellikle Ġtalya‘nın milli birliğini kurması Avrupa‘da önemli değiĢikliklere neden oldu. 20 20 Napolyon‘un savaĢları sırasında Ġtalya‘daki ayrı unsurları Avusturya‘ya karĢı güçlendirme politikası, milli birliğin alt yapısı için önemli oldu. Böylece milli birliğin sağlanmasında dıĢ desteğinin önemi de kavranmıĢtı. 1853-56 Kırım savaĢı, Ġtalyanlara bu konuda fırsat verdi. Ġngiltere ve Fransa‘nın yanında savaĢa girdiler ve 25 Piemonte önce güney Ġtalya‘daki Ġspanyol hâkimiyetine son verdi. Ancak Kırım savaĢında Ġngiltere ile birlikte Rusya‘nın karĢısında yer almıĢ Fransa‘nın, savaĢtan kısa süre sonra Rusya ile yakınlaĢması, Avrupa‘nın haritasını değiĢtirmek üzere Ġtalyan birliğini desteklemesi ve yayılmacı politikası, tüm bunların yanında da taahhütlerini yerine getirmeme tavrı, diğerlerinin ve özellikle Ġngiltere‘nin Fransa‘ya güvenmemesi sonucunu doğurmuĢtur. Bu durum, incelediğimiz dönemin baĢına denk gelmesi ve incelediğimiz coğrafyanın söz konusu ülkelerin çıkarların çatıĢtığı bir alan olması bakımından ayrıca önem taĢımaktadır. 1861‘de kurulan Ġtalyan krallığıyla Venedik ve Roma dıĢındaki tüm Ġtalya birleĢti. Venedik‘i Avusturya‘dan, Roma‘yı papalıktan alacak güçte olmadıkları için bu iki konu hep gündemlerini meĢgul edecekti.1866‘da Avusturya ve Prusya arasında çıkan savaĢta Ġtalya Prusya‘yı destekledi. Kazanılan zafer Ġtalyanlara Viyana AnlaĢması ile Venedik‘i sağladı. Ancak Roma hala birlik dıĢındaydı ve dahil olması Fransız çıkarlarına uygun değildi. Zira Fransızlar katoliklerin desteğine dayanıyordu ve Roma Ġtalyan birliğini çok güçlü hale getirebilirdi. 1870‘de Prusya ve Fransa savaĢında, asker gerektiğinden Roma‘daki Fransız askerleri savaĢa katılmak için geri çekildiler. Buna Fransa‘nın mağlubiyeti de eklenince Ġtalyanlar Roma‘yı iĢgal edip, baĢkenti buraya taĢıdı. Bu geliĢmeden hoĢnut olmayan papalık için de garanti kanunu çıkarılarak statüsü netleĢtirildi. Bundan sonra Ġtalya Avrupa‘da önemli güçlerden biri haline geldi. 1871 Fransa-Prusya savaĢında Fransız güçleri yenildi ve Almanlar Paris‘e girip rakiplerini barıĢa zorladılar. Böylece hem Fransa‘nın büyük gücüne önemli bir darbe gelmiĢti hem de Alman birliğinin önündeki son engeller ortadan kaldırılmıĢtı. Bu kez Almanya‘nın önünde yeni sorun dıĢ politikada dengelerin sağlanmasıydı ve bunun iki önemli gerekliliği bulunuyordu. Ġlki, Fransa‘nın intikam alma ihtimaline karĢı onu yalnız bırakacak güç birliğini sağlamak üzere uluslar arası iliĢkilerin düzenlenmesiydi ve bunun için en önemli gördüğü Avusturya Macaristan ve Rusya‘nın Fransa‘dan yana olmaması siyasetine enerji harcayacaktı. Ġkincisi, birliğin güçlenmesiydi çünkü birliği meydana