T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI BURSA SESLERİ GAZETESİ’NDE BURSA’DAKİ SOSYO- EKONOMİK VE KÜLTÜREL HAYATIN YANSIMALARI (1935,1936,1937) (YÜKSEK LİSANS TEZİ) Nergis YÜZSÜREN BURSA 2010 T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI BURSA SESLERİ GAZETESİ’NDE BURSA’DAKİ SOSYO- EKONOMİK VE KÜLTÜREL HAYATIN YANSIMALARI (1935,1936,1937) (YÜKSEK LİSANS TEZİ) Nergis YÜZSÜREN Danışman Yrd. Doç. Dr. İsmail SELİMOĞLU BURSA 2010 T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Tarih Anabilim Dalı, 700742003 numaralı Nergis Yüzsüren’in hazırladığı “Bursa Sesleri Gazetesi’nde Bursa’daki Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yansımalar (1935,1936,1937)” konulu Yüksek Lisans Tezi ile ilgili tez savunma sınavı, ...../...../ 2010 günü ……… - ………..saatleri arasında yapılmış, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayın tezinin/çalışmasının ……………………………..(başarılı/başarısız) olduğuna …………………………(oybirliği/oy çokluğu) ile karar verilmiştir. Üye (Tez Danışmanı ve Sınav Komisyonu Üye Başkanı) Akademik Unvanı, Adı Soyadı Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi Üniversitesi Üye Üye Akademik Unvanı, Adı Soyadı Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi Üniversitesi Üye Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi ....../......./ 20..... ÖZET Yazar : Nergis Yüzsüren Üniversite : Uludağ Üniversitesi Anabilim Dalı : Tarih Bilim Dalı : - Tezin Niteliği : Yüksek Lisans Tezi Sayfa Sayısı : X + 197 Mezuniyet Tarihi : …. /…. / 2010 Tez Danışman(lar)ı : Yrd. Doç. Dr. İsmail Selimoğlu BURSA SESLERİ GAZETESİ’NDE BURSA’DAKİ SOSYO- EKONOMİK VE KÜLTÜREL HAYATIN YANSIMALARI (1935,1936,1937) Bu çalışmada 1935-1937 yılları arasında çıkan Bursa Sesleri Gazetesi’nde, Bursa’nın sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmeleri ele alınmıştır. Bu tarihlerde Türkiye’de Atatürk devrimleriyle birlikte her alanda toplumsal bir değişim yaşanmaktadır. Osmanlı Devleti kurumlarının yerine Batı örnek alınarak yeni kurumlar alınmıştır ve bunun topluma uygulanması süreci yaşanmaktadır. Bursa’da da bu dönüşümün izlerini takip etmek mümkündür. Bursa’da ekonomik açıdan, devletçilik ilkesi ve uygulamaları, bunun yanında özel teşebbüs yatırımları görülmektedir. Kültürel hayatta ise özellikle Bursa Halkevi’nin yeni rejimin tanıtılması ve benimsetilmesi faaliyetleri gerçekleşmektedir. Bursa Sesleri Gazetesi’nde yayınlanan köşe yazıları ve yazı dizileri vb. yayınlar da, dönemin gelişmelerini destekler niteliktedir. Anahtar Sözcükler Bursa Ekonomi Kültür Basın Gazete Atatürk Devrimler III ABSTRACT Yazar : Nergis Yüzsüren Üniversite : Uludağ Üniversitesi Anabilim Dalı : Tarih Bilim Dalı : - Tezin Niteliği : Yüksek Lisans Tezi Sayfa Sayısı : X+197 Mezuniyet Tarihi : …. /…. / 2010 Tez Danışman(lar)ı : Yrd. Doç. Dr. İsmail Selimoğlu SOCIO-CULTURAL AND ECONOMICAL LIFE OF BURSA, REFLECTED BY THE BURSA SESLERİ NEWSPAPER (SOUNDS OF BURSA) (1935,1936,1937) In this study, social, economical and cultural developments in Bursa that were mentioned in Bursa Sesleri (Sounds of Bursa) Newspaper between 1935 and 1937 are elaborated. By that time, Turkey was going though a major change as a society after the reforms of Mustafa Kemal Atatürk. The main purpose of the republican establishment was to create an independent national state in every respect. During that era, the constitutions of the collapsed Ottoman State were being replaced by new constitutions, which were inspired by the western cultures. Hence, the society was experiencing this shift explicitly. It is also possible to observe these implications in the City of Bursa. In terms of economy, statist politics and its applications can be observed. In socio-cultural life, especially in casual life, entertainment, and women’s public life, new developments were apparent. We can also see the intense activities of Bursa Halkevi (Bursa Society House) in order to introduce the new regime and make it be adopted by the public. Columns, periodicals and other writings published in Bursa Sesleri were all in accordance with this process and developments, conforming with the ideals and politics of the government. Key Words Bursa Economy Culture Press Newspaper Atatürk Reforms IV ÖNSÖZ Gazeteler, bir dönemin özelliklerini anlamamızda birinci el kaynak olarak önemlidir. Bir gazete, iç ve dış haberleri, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmeleri gibi bölümlerle dönemin ayrıntılarını öğrenmemizi sağlamaktadır. Bursa Sesleri Gazetesi de, Cumhuriyet döneminde Bursa’da çıkan yerel gazetelerden biridir. 1935-1939 yılları arasında yayınlandığı kayıtlarda belirtilen bu gazeteden, elimizde 1935, 1936 ve 1937 yıllarında çıkan sayılar mevcuttur. Bursa Sesleri Gazetesi, şimdiye kadar araştırma konusu yapılmamıştır. Bursa’da Atatürk Dönemi’nde yayınlanan bu gazetenin incelenmesi, kentin tarihi açısından fayda sağlayacaktır. Bu çalışma, giriş ve beş bölümden meydana gelmektedir. Giriş kısmında, Bursa Sesleri Gazetesi’nin araştırılmasındaki amaçlar ve araştırma yöntemleri, araştırma için temel oluşturabilecek bilgilere yer verilmiştir. Birinci Bölüm’de ise, Osmanlı Devleti’nden başlayarak Cumhuriyet dönemindeki basın ve Bursa basın hayatı üzerinde durulmuş ve Bursa Sesleri Gazetesi’nin özelliklerinden bahsedilmiştir. İkinci bölümde; Atatürk dönemi sosyo-ekonomik ve kültürel gelişmelere değinilmiştir. Üçüncü, dördüncü ve beşinci bölümlerde ise; çalışmanın asıl amacını oluşturan, Bursa Sesleri Gazetesi’nde Bursa’daki sosyo-ekonomik ve kültürel hayattaki gelişmeler aktarılmıştır. Bu çalışmada beni destekleyen, çalışmanın şekli, içeriği ve düzeltilmesi noktasında yardımlarını esirgemeyen hocam Yrd. Doç. Dr. İsmail Selimoğlu’na teşekkür ederim. Bursa 2010 Nergis YÜZSÜREN İÇİNDEKİLER ÖZET ................................................................................................................... III ABSTRACT ......................................................................................................... IV ÖNSÖZ...................................................................................................................V İÇİNDEKİLER.................................................................................................... VI KISALTMALAR ...................................................................................................X GİRİŞ ......................................................................................................................1 BİRİNCİ BÖLÜM OSMANLI VE CUMHURİYET DÖNEMİNDE BASIN HAYATINA GENEL BİR BAKIŞ I. OSMANLI DÖNEMİ BASIN HAYATI.............................................................3 A. Osmanlı Devleti’nde Yabancı Dilde Basın.......................................................3 B. Osmanlı Devleti’nde Türkçe Basın ..................................................................4 C. Osmanlı Devleti’nde Basına Getirilen Kısıtlamalar ..........................................7 D. Osmanlı Devleti’nde Yerel Basın.....................................................................9 E. Osmanlı Dönemi’nde Bursa Basını ...............................................................11 II. CUMHURİYET DÖNEMİNDE BASIN HAYATI.........................................13 A. Millî Mücadele Dönemi’nde Basın…………………………………………...13 B. Cumhuriyet Dönemi Basının Önemli Gelişmeleri...........................................16 C. Cumhuriyet Dönemi’nde Yerel Basın ............................................................22 D. Cumhuriyet Dönemi’nde Bursa Basını...........................................................23 İKİNCİ BÖLÜM ATATÜRK DÖNEMİ’NDE SOSYO-EKONOMİK VE KÜLTÜREL HAYATA GENEL BİR BAKIŞ I. ATATÜRK DÖNEMİ’NDE SOSYO-EKONOMİK HAYAT .........................27 A. Ülke Genelinde Sosyo-Ekonomik Hayat ........................................................27 B. Bursa’daki Sosyo-Ekonomik Hayat ...............................................................32 II. ATATÜRK DÖNEMİ’NDE KÜLTÜREL HAYAT.......................................34 A. Ülke Genelinde Kültürel Hayat......................................................................34 B. Bursa’daki Kültürel Hayat .............................................................................40 1. Eğitim ............................................................................................................40 2. Halkevi...........................................................................................................40 3. Sinema ...........................................................................................................42 4. Tiyatro ...........................................................................................................42 5. Müzik.............................................................................................................43 6. Konferans, kurs, sergi ve balolar.....................................................................44 7. Spor................................................................................................................44 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BURSA SESLERİ GAZETESİ’NDE BURSA’DAKİ SOSYO-EKONOMİK YANSIMALAR I. BANKACILIK...................................................................................................46 II. BÜTÇE VE YATIRIMLAR ............................................................................47 III. TARIM ...........................................................................................................48 A. Tütün.............................................................................................................48 B. Şeftali ............................................................................................................49 C. Zeytin ............................................................................................................49 IV. HAYVANCILIK.............................................................................................50 A. Merinos Koyunculuğu ...................................................................................50 B. Koza Yetiştiriciliği ve İpekçilik .....................................................................52 V. TURİZM...........................................................................................................54 VI. REKLÂMLAR................................................................................................54 A. Makine ve Elektrikli Aletler ..........................................................................55 B. Kırtasiye Malzemeleri....................................................................................57 C. Tuhafiye Malzemeleri....................................................................................57 D. Sağlık ............................................................................................................58 1. Doktor ........................................................................................................58 2. İlaç .............................................................................................................59 3. Diş Sağlığı..................................................................................................60 E.Giyim-Kuşam .................................................................................................61 1.Terzi ............................................................................................................61 2. Mağaza.......................................................................................................62 3. Biçki-Dikiş Kursları ....................................................................................63 F. Banka, Sigorta................................................................................................64 1. Banka .........................................................................................................64 2.Sigorta.........................................................................................................65 G. Kozmetik.......................................................................................................66 H. Kafe, Lokanta................................................................................................66 1. Kafe............................................................................................................66 2. Lokanta.......................................................................................................67 I. İçecek .............................................................................................................68 İ. Fotoğrafçı .......................................................................................................69 J. Otel.................................................................................................................70 K. Piyango Gişesi...............................................................................................72 L. Basımevi........................................................................................................73 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM BURSA SESLERİ GAZETESİ’NDE BURSA’DAKİ KÜLTÜREL YANSIMALAR I. HALKEVİ FAALİYETLERİ ...........................................................................74 A. Konferanslar ..................................................................................................76 B. Tiyatro Oyunları ............................................................................................78 C. Sergiler ..........................................................................................................79 VII D. Kurslar ..........................................................................................................80 II. BASIN ..............................................................................................................80 III. EĞİTİM ..........................................................................................................82 IV. KİTAP, DERGİ, GAZETE VE BROŞÜRLER .............................................83 A. Kitaplar .........................................................................................................83 B. Dergi, Gazete ve Broşürler.............................................................................85 V. EĞLENCE HAYATI .......................................................................................90 A. Sinema ..........................................................................................................90 B. Balo...............................................................................................................93 C. Müzik ............................................................................................................94 D. Festival..........................................................................................................96 E. Kahvehane ve Gazinolar ................................................................................98 VI. BAYRAMLAR................................................................................................99 A.Ulusal Bayramlar............................................................................................99 1. 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı ...........................................................100 2. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı..........................................100 3. 30 Ağustos Zafer Bayramı.........................................................................101 4. Cumhuriyet Bayramı.................................................................................102 B. Güncel Bayramlar ........................................................................................103 1. Mektepliler Bayramı .................................................................................104 2. Toprak Bayramı........................................................................................104 3. 1 Mayıs Bahar Bayramı ............................................................................105 4. Dağ Bayramı ............................................................................................106 5. Avcılar Bayramı........................................................................................106 6. Dil Bayramı ..............................................................................................106 C. Dinî Bayramlar ............................................................................................107 VII. ÖNEMLİ GÜN VE HAFTALAR ...............................................................108 A. Mudanya Günü............................................................................................108 B. Tasarruf Haftası ...........................................................................................108 C.Kızılay Haftası..............................................................................................108 D. 11 Eylül Bursa’nın Kurtuluşu Günü.............................................................109 VIII. YARIŞMALAR .........................................................................................110 IX. SPOR.............................................................................................................112 A. Kış Sporları .................................................................................................112 B. Güreş...........................................................................................................114 C. Futbol ..........................................................................................................116 D. Bisiklet Yarışları..........................................................................................116 E. At Yarışları ..................................................................................................117 F. Koşuculuk ...................................................................................................118 G. Atletizm ......................................................................................................119 BEŞİNCİ BÖLÜM BURSA SESLERİ GAZETESİ’NDEKİ YAZILAR I. KÜLTÜREL İÇERİKLİ YAZILAR ..............................................................120 A. Yazı Dizileri ................................................................................................120 1. Pirî başkan ...............................................................................................121 VIII 2.Yalnız adam...............................................................................................124 B. Bayanlar Sayfasındaki Yazılar .....................................................................129 C. Köşe Yazıları...............................................................................................131 1. Tarihsel yazılar.........................................................................................131 2. Gündem Yazıları .......................................................................................133 II. ŞİİRLER ........................................................................................................136 A. Genel Konulu Şiirler....................................................................................136 B. Ulusal Şiirler................................................................................................142 C. Bursa’yla İlgili Şiirler ..................................................................................148 III. BULMACALAR...........................................................................................151 IV. FIKRALAR ..................................................................................................153 V. ÖĞÜTLER .....................................................................................................155 SONUÇ ....................................................................................................................157 KAYNAKÇA...........................................................................................................161 EKLER ....................................................................................................................166 ÖZGEÇMİŞ………………………………………………………………………… 197 IX KISALTMALAR a.g.e. : Adı Geçen Eser a.g.m. : Adı Geçen Makale Bkz. : Bakınız c. : Cilt CDTA : Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi çev. : Çeviren Ed. : Editör gös.yer. : Gösterilen Yer haz. : Hazırlayan S. : Sayı s. : Sayfa ss. : Sayfadan Sayfaya TCTA : Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi vs. : Vesaire GİRİŞ Bu çalışmada, 1935, 1936 ve 1937 yıllarında yayınlanan Bursa Sesleri Gazetesi incelenmiştir. Atatürk döneminde yayınlanan bu gazetede araştırılması hedeflenen en temel soru, bu dönemde gerçekleştirilen ekonomik ve kültürel devrimlerin Bursa’daki yansımaları ve toplumun bu süreçteki uyum sağlama potansiyelinin tespit edilmesidir. Ekonomik alanda 1930’lu yıllardaki devletçilik ilkesinin uygulamaları olan Merinos Fabrikası ve Gemlik Suni İplik Fabrikası’nın kuruluş aşamaları ve bu yatırımların nasıl değerlendirildiği bilgisine ulaşılmak istenmiştir. Ekonomik hayatın bir boyutunu incelememizi sağlayan gazete reklamlarında, bu yıllarda hangi iş sahalarının bulunduğu ve hangi ürünlerin satışa sunulduğu araştırılan konular arasındadır. Araştırmanın ana sorularından biri de; Atatürk döneminde gerçekleştirilen kültürel devrimlerin, Bursa’daki gündelik hayat, eğlence hayatı, eğitimin durumu, basının durumu ve kadının konumunda ne gibi değişiklikler ve faydalar sağlamış olduğudur. Bu dönemde Bursa’da gösterime giren sinema ve tiyatrolar, icra edilen konserler, konferans, sergi ve kurs gibi etkinlikler tespit edilmeğe çalışılmıştır. Bursa Sesleri Gazetesi’nde hangi yazı ve tefrikaların halka sunulduğu, bunlarda hangi düşünce ve konuların işlendiği de araştırmada sorulan sorular arasındadır. Bu doğrultuda; çalışmanın birinci bölümünde, Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti’ndeki basın hayatı hakkında temel monografik kaynaklar kullanılarak genel bir değerlendirme yapılmış; yerel gazetelerin kaynağı olan vilâyet gazeteleri hakkında bilgi verilmiştir. Bunun yanısıra, basının siyasî şartlardan bağımsız olmadığı çeşitli örneklerle gösterilmiştir. Ele alınan tarihî süreç içerisinde, iktidar aleyhine yayın yapan gazete ve dergilerin kapatıldığı, çeşitli kısıtlamalara maruz kaldığı gerçeği ortaya konarak, basın-siyaset ilişkisi ana hatlarıyla sunulmuştur. Bu tespitten yola çıkarak ikinci bölümde Bursa Sesleri Gazetesi’nin yayınlandığı dönem olan Atatürk döneminde ülke çapında gerçekleşen ekonomik ve kültürel devrimler anlatılmıştır. Bu dönemde Türkiye’de, yıkılan Osmanlı Devleti’nin mirası üzerine yeni ve modern bir devlet kurmak için büyük adımlar atılmaktadır. Dönemin en önemli özelliği, eski Osmanlı düşünce ve kurumlarının yerine, Batılı olanlarının getirilmesidir. Bunun yanısıra her alanda bağımsız bir “ulus devlet” inşâsı gerçekleştirme yoluna gidildiği görülmektedir. Ülke çapındaki bu gelişmelerin yanında Bursa’daki ekonomik ve kültürel yansımalarına da değinilmiştir. Bundan sonraki bölümlerde ise bütün sayıları ayrıntılı olarak incelenen Bursa Sesleri Gazetesi’ndeki materyaller, dönemin sosyo-ekonomik ve kültürel hayatını en detaylı yansıtabilecek nitelikteki bilgiler bölümlere ayrılarak incelenmiştir. Ekonomik hayat incelenirken 1930’lu yıllardaki devletçilik politikasının uygulamalarının yanında bu dönemde Bursa’daki tarım, hayvancılık ve sanayideki atılımlara değinilmiştir. Bursa Sesleri Gazetesi’nde önemli bir yer oluşturulan reklâmlar ise belli başlı kategorilerde sınıflandırılarak ekonomik hayat içerisinde ele alınmıştır. Bursa Sesleri Gazetesi’nde, Bursa’daki kültürel yansımalar aktarılırken, özellikle Halkevi faaliyetlerine dikkat çekilmiş; Bursa merkezinde ve ilçelerdeki uygulamaların incelenmesine özen gösterilmiştir. Bu dönemde Bursa’daki gündelik hayat, eğlence hayatı, eğitimin durumu, yayın hayatı gibi konular işlenmiştir. Bu dönemde Bursa’nın kültürel bir parçası haline gelen ulusal bayramlar, önemli gün ve haftalar gibi konularda detaya girilmiştir. Bursa Sesleri Gazetesi’nde yayınlanmış olan köşe yazısı ve yazı dizisi, bulmaca, fıkra, şiir, öğütler gibi dönem Bursası ve gazetenin yayın politikası hakkında geniş kapsamlı bilgi içeren materyallere özellikle alıntı yapılmak suretiyle yer verilmeğe çalışılmıştır. 2 BİRİNCİ BÖLÜM OSMANLI VE CUMHURİYET DÖNEMİNDE BASIN HAYATINA GENEL BİR BAKIŞ I. OSMANLI DÖNEMİ BASIN HAYATI Osmanlı Devleti’nde ilk Türkçe gazetenin çıkması; ilk Türk basımevi “Dar’üt- Tıba’at-Ül Amire” nin İbrahim Müteferrika tarafından 1727 yılında kurulması ve ilk olarak “Kitab-ı Lügat-ı Vankulu”nun (Vankulu Sözlüğü) 1729 yılında basılmış olmasından yaklaşık yüz yıl sonra gerçekleşmiştir1. A. Osmanlı Devleti’nde Yabancı Dilde Basın Osmanlı Devleti’nde ilk Türkçe gazete çıkana kadarki süre içerisinde bir basın hayatı bulunmaktaydı. Yabancı dilde, özellikle Fransızca yayınlanan gazeteler ülkede oldukça fazlaydı. Örneğin; Bulletins Des Nouvelles (Haberler Bülteni), Osmanlı sınırları içinde çıkan ilk gazete olmuştur. Bu gazete, İstanbul’da Fransız Elçiliği basımevinde 1795 yılında basılmış ve 1796’ya kadar yayınlanmıştır. 1796’da yeni atanan elçi de, Gazete Française De Constantinople (Konstantinopol’un Fransız Gazetesi) adlı aylık bir gazete yayınlatmağa başlamıştır. Bu gazete de kısa ömürlü olmuş ve Fransızlar’ın işgal amacıyla Mısır’a girmeleri üzerine elçiliğin kapatılmasıyla 1798’de yayın hayatı sona ermiştir2. Bir diğer Fransız gazetesi ise, Le Spectateur Oriental (Doğulu Seyirci) 1821’de Alexandre Blacque tarafından İzmir’de yayınlanmağa başlamıştır. Bu gazetenin yayın politikası Fransız çıkarlarına uymadığı 1 Kabacalı, Alpay, Türk Yayın Tarihi, Başlangıçtan Tanzimat’a Kadar, Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, İstanbul, 1987, s. 33. 2 İnuğur, Nuri, Basın ve Yayın Tarihi, Çağlayan Kitabevi, İstanbul, 1982, s. 167. 3 için, Fransız Konsolosluğu’nun girişimleriyle 1824 yılında kapatılmıştır. Bir süre sonra yeniden açılan gazetenin yine aynı nedenle 1827’de tekrar kapatıldığı görülmektedir. İzmir’de çıkan bir başka Fransız gazetesi Le Smyrnéen (İzmirli) 1824 yılında yayınlanmağa başlamıştır. 11 sayı sonra Osmanlı Hükümeti yararına uymayan yayınlar yaptığı gerekçesiyle kapatılmıştır. Alexandre Blacque, Le Courrier de Symrne (İzmir’in Habercisi) isimli bir gazete çıkararak Osmanlı haklarını yabancı devletlere karşı korumayı sürdürmüştür. Bu durum, Ruslar’ı ve Fransızlar’ı tedirgin ettiğinden, baskı uygulamışlardır. Blacque de, II. Mahmud’un yeni bir gazete çıkarma önerisi üzerine, 1831’de gazetesini satarak İstanbul’a gitmiştir3. “Osmanlı Öğretici” anlamına gelen Le Moniteur Otoman ise, II. Mahmud’un isteği üzerine, 1831’de devlet tarafından İstanbul’da yayınlanmağa başlayan resmî bir gazetedir. II. Mahmud’un düşüncesi; bir yandan Takvim-i Vakayi adıyla Türkçe yayınlanacak olan gazetenin hazırlıklarını sürdürmek, bir yandan da Babıali’nin politikasını yansıtacak bir gazete çıkarmaktı. Bunun için İzmir’den çağrılan Alexandre Blacque, Le Moniteur Ottoman’ı, “Moniteur Officiel De La France” adlı Fransız resmî gazetesinden esinlenerek yayınlamağa başlamıştır. Le Moniteur Ottoman, Takvim-i Vakayi’nin Fransızca çevirisi olarak kabul edilmektedir4. Bunların dışında daha birçok Fransız gazetesi bu tarihlerde yayın yapmıştır. Osmanlı Devleti’nde Fransızca dışındaki dillerde de gazeteler yayınlanmıştır. Bunları; Rumca, Ermenice, Arapça, Bulgarca, Farsça, İngilizce, Almanca, Arnavutça, Ulahça, Ladino dili (Yahudi dillerinden), Kürtçe olarak sıralamak mümkündür5. B. Osmanlı Devleti’nde Türkçe Basın Osmanlı Devleti’nde Türkçe yayınlanan gazeteler incelendiğinde ise; daha Takvim-i Vakayi (1 Kasım 1831) çıkmadan önce, Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali 3 İnuğur, a.g.e., s.169. 4 Koloğlu,Orhan, Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Basın, İletişim Yayıncılık, İstanbul, 1994, s. 19. 5 Koloğlu, “Türkçe Dışı Basın”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, c. 1, Ed. Tayfur Erdoğdu, İletişim Yayınları, İstanbul, 1985, s. 94-98. 4 Paşa’nın 20 Kasım 1828 tarihinde, önceleri Türkçe-Arapça, daha sonraları ise yalnız Arapça yazılan Vakayi-i Mısriyye Gazetesi’ni Kahire’de yayınladığı görülür. Bu gazete, resmî bildirileri, yasal uygulamaları ve Mehmet Ali Paşa’nın yaptığı icraatları anlatma amacını gütmüştür6. Osmanlı Devleti’nin ilk Türkçe gazetesi ise, İstanbul’da 1831 yılında çıkan Takvim-i Vakayi olarak kabul edilmektedir. Gazetenin yayınlanma amacı; iç ve dış olayları halka zamanında duyurabilmek olarak belirtilmiştir. Özellikle bu dönemde girişilen ıslahat ve yenileştirme işlerinin iyi sonuçlarını tanıtmak, bu sûretle halkı padişahın icraatına ısındırmak amacını taşıdığı için bu gazete, her şeyden önce devletin bir propaganda aracı olmuştur7. II. Mahmud bu gazeteye çok önem vermiş ve büyük bir teşkilât kurmuştur. Takvim-i Vakayi’nin birinci sayısı beş bin adet basılarak devlet büyüklerine, ulemaya, yüksek rütbeli memurlara, taşradaki eşrafa ve elçiliklere gönderilmiştir. Bu sayıda ele alınan konular arasında; umur-u dahiliye (iç haberler), umur-u hariciye (dış haberler), mevadd-ı askeriye (askerî işler), fünûn (bilimler), tevcihat-ı ilmiye (din adamlarının tayinleri), ticaret ve es’ar (ticaret ve fiyatlar) kısımları bulunmaktadır. Takvim-i Vakayi, geleneksel yapıya göre daha liberal bir düzeni savunmaktadır8. 1860’tan sonra resmî gazete içeriğini kazanan ve kendinden sonraki yönetici ve düşünürlerin yetişmesinde de önemli bir rol oynayan gazete, 1922 yılında yayın hayatına son vermiştir9. Özel bir gazete olan Ceride-i Havadis ise 1840 yılında İngiliz gazeteci William Churchill tarafından yayınlanmağa başlanmıştır. Daha çok politik ve ekonomik haberlere ağırlık veren gazete ayrıca özel ilânlara da yer veren ilk gazete olması bakımından önemlidir. Fazla satışa ulaşamayan Ceride-i Havadis’in yayını da düzenli olmamıştır10. 6 Koloğlu, “Osmanlı Basını: İçeriği ve Rejimi”, TCTA, c. 1, s. 68-93. 7 Özdem, Ragıp, “Tanzimattan Beri Yazı Dilimiz”, Tanzimat, (Yüzüncü Yıl Münasebetiyle), Maarif Matbaası, İstanbul, 1940, s. 6. 8 Berkes, Niyazi, Türkiye’de Çağdaşlaşma, Doğu-Batı Yayınları I, İstanbul Matbaası, İstanbul, 1978, s. 255. 9 İnuğur, a.g.e., s. 176. 10 Kabacalı, Alpay, Türk Basını’nda Demokrasi, Milli Kütüphane Basımevi, Ankara, 1994, s. 17. 5 1860’ta yayın hayatına başlayan Tercüman-ı Ahval, özel teşebbüsle açılan ilk Türkçe gazetedir. Agâh Efendi tarafından çıkarılan bu gazete, içerik ve genel düzen açısından kendinden öncekilere göre oldukça gelişmiştir. İncelediği konular arasında; iç ve dış haberler, resmî haberler, tüzük ve anlaşmalar, borsa ve piyasa gelişmeleri, sanayi, bankacılık, fiyat listeleri ve inceleme yazıları gibi bölümler yer almaktadır. Bunun yanı sıra gazetede resmî ve özel ilanlar da bulunmaktadır. Tercüman-ı Ahval Gazetesi’nde, dönemin ünlü edebiyatçı ve yazarı olan Şinasi’nin altı ay çalışması, gazetenin edebî açıdan gelişmesine katkıda bulunmuştur11. Şinasi, 1862 yılında Tasvir-i Efkâr isminde bir gazete yayınlamağa başlamıştır. Bu gazete, Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin sözcüsü ve Türk unsurunun haklarının savunucusu misyonunu üstlenmiştir. Tasvir-i Efkâr Gazetesi’nin mali reformlar, yoksulların durumu, İstanbul’un kentsel sorunları, eğitimin durumu, Rusya’nın Kafkas ve Polonya politikası gibi önemli konulara değinmesi ise ses getirmiştir. Şinasi’nin hükümete muhalif tutumu nedeniyle gazetenin yayınına son verilmiştir. Paris’e kaçan Şinasi’nin ardından gazetenin yönetimine bir süre Namık Kemal geldiyse de, o da hükümet muhalifi yazılara devam edince Tasvir-i Efkâr Gazetesi 1867 yılında tekrar kapatılmıştır12. 1866 yılında yayınlanmağa başlayan Muhbir Gazetesi’nin ele aldığı konular arasında ise; eğitim, iç işleri ve politika bulunmaktadır. Muhbir’de 32. sayıya kadarki yazılar Ali Suavi’ye aittir13. Yazarın, ülke sorunlarına çözüm isteyip, vatandaşlık haklarına dayalı bir yasalar düzeni ve halkın seçtiği bir parlamento önerisinde bulunması, gazetenin sık sık kapatılmasına neden olmuş, 1867’den sonra ise gazete yayından kalkmıştır14. Bir diğer gazete olan Hürriyet ise, yine Londra’da Yeni Osmanlılar’ın sözcüsü konumundadır. Yönetiminde bir süre Namık Kemal, daha sonra Ziya Bey bulunmuşlardır. Adı geçen iki gazete de, meşrutiyetin kurulmasını, danışma sisteminin 11 gös.yer. 12 Gevgili, Ali, “Türkiye Basını”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, c. 1, Gen.Yay.Yön. Murat Belge, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002, ss. 202-228, s. 215. 13 Özdem, a.g.m., s. 28. 14 gös.yer. 6 ve basın özgürlüğünün uygulanması sayesinde yönetim üzerinde oluşacak bir denetimi istemektedir15. C. Osmanlı Devleti’nde Basına Getirilen Kısıtlamalar Görüldüğü gibi, Osmanlı Devleti’nde basın hayatına hükümet tarafından sık sık müdahale edilmiştir. Bunun yasal düzenlemelerine baktığımızda ise şu bilgilere ulaşmaktayız: 1858 tarihli Ceza Kanunu’nda; Saltanat ve hükümet, Saltanat tebaasından olan bir millet aleyhine yayın yapan, genel âdâba uymayan veya edepsizce resim ve tasviri yayınlayan, başkalarına asılsız isnatta bulunan basımevi sahipleri ve iftira edenlere karşı para ve hapis, matbaalara ise kapatma cezaları getirilmektedir16. 1864 tarihli Matbuat Nizamnamesi ise, 1852 Fransız Basın Yasası’ndan esinlenerek hazırlanmıştır. Siyasî gazete çıkarmak isteyenlerin ruhsat almalarını, bunun için Osmanlı uyruğundakilerin Maarif Nezareti’ne, yabancıların ise Hariciye Nezareti’ne başvurmaları şartı getirilmiştir. Bu nizamnameye göre; siyasî ruhsat alabilmek için Osmanlı uyruğundan kişilerin 30 yaşını bitirmiş, Ceza Kanunu’nun herhangi bir maddesine göre cezalandırılmamış ve kişilik haklarını kullanabilir durumda olmaları gerekmektedir. Nizamnamede basın suçları ve bunlara verilecek cezalar da belirlenmiştir. Bu nizamname 1909’a kadar yürürlükte kalmıştır17. Osmanlı Hükümeti, basını denetim altında tutmak için uygulanan yasaların yetersiz kaldığı durumlarda ise, ekonomik baskı kurma yolunu denemiştir. 1864 tarihli Pul Resmi uygulamasına göre; her gazete 2 paralık pul yapıştırmak durumunda bırakılmıştır18. Yukarıda bahsedilen Muhbir Gazetesi ve ondan etkilenen diğer gazeteler, hükümetin Girit politikasını eleştirmeğe devam edince, Sadrazam Ali Paşa 1867’de hükümet aleyhindeki yayınları önlemek amacıyla Matbuat Nizamnamesi dışında kalan durumlar için de gazete kapatma yetkisi tanıyan Kararname-i Âli’yi 15 Koloğlu, Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Basın, s. 36. 16 İnuğur, s. 201. 17 Koloğlu, a.g.e., s.42. 18 Koloğlu, “Osmanlı Basını: İçeriği ve Rejimi”, TCTA, c. 1, ss. 68-93, s. 69. 7 çıkartmıştır. Bu kararnameye II. Abdülhamid döneminde de sık sık başvurulmuştur. Bu dönemdeki bir diğer kararname ise 1876 yılında Mahmud Nedim Paşa tarafından çıkarılan “Sansür Hakkındaki Âli Kararname” dir. Bu kararname ile bütün gazetelere ilk sansür konulmuştur. Buna göre; önce resim ve karikatürlere sansür konulmuş, yurt dışından getirilen yayınlar daha sıkı bir denetimden geçmiş, ülkedeki bütün gazetelerin Matbuat Dairesi ve Valiliklerce denetlendikten sonra yayınlanabileceği belirtilmiştir. Buna karşı basının gösterdiği tepkiler sert olmuş ve Nedim Paşa görevinden ayrılınca yerine Rüştü Paşa bu kararnameyi yürürlükten kaldırmıştır19. 1876 yılında I. Meşrutiyet’in ilanıyla kabul edilen Kanuni Esasi’de ise; basının kanun çerçevesinde serbest olduğu hükmü yer almıştır. Ancak bununla birlikte kısıtlayıcı diğer kararnameler yürürlükten kaldırılmamıştır20. Mithat Paşa’nın sadrazamlığı sırasında, ağırlıklı olarak basın suçları ve bunlara verilecek cezalara ilişkin hükümlerden oluşan Matbuat Kanunu tasarısı gündeme gelmiş ve 1877 yılında kabul edilmiştir. Fakat Padişah II. Abdülhamid tasarıda yapılan değişikleri onaylamamış ve bir süre sonra da Ruslarla yapılan savaşı öne sürerek, meclisi kapatmış ve sıkıyönetim ilan etmiştir21. Padişah Abdülhamid 1877’de de bir sıkıyönetim kararnamesiyle birlikte basın sansürünü genişleterek; 1857 tarihli Matbuat Nizamnamesi’nde kitaplar için geçerli olan sansür hükümlerini bu sefer gazetelere de uygulatmağa başlamıştır. Ayrıca, bu nizamnameye göre; hükümet gerekli gördüğü takdirde gazeteleri kapatma hakkına da sahip olmuştur. Bunların dışında; 1878 yılında, Hariciye Vekâleti bünyesinde Matbuat-ı Hariciye Müdürlüğü kurulmuş, 1880 yılına gelindiğinde sansür daha da artarken, 1881’de Encümen-i Teftiş ve Muayene kurulmuş, Maarif Nezareti’nde Tetkik-i Müellefat Komisyonu görevlendirilerek tüm gazete ve dergiler sansür kapsamına alınmıştır. Bundan sonra 1895 tarihli nizamnameyle, 1857 tarihli Matbuat Nizamnamesi yürürlükten kaldırılarak, yine ağır hükümler getirilmiştir. Ayrıca; 1898, 1900 ve 1901 19 gös.yer. 20 Tunaya, Tarık Zafer, “Osmanlı Basını ve Kanuni Esasi”, TCTA., c. 1, ss. 72-76, s. 74. 21 Koloğlu, Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Basın, s. 45. 8 tarihlerinde çıkarılan iradelerdeki hükümlerle, gazetelerin kapatılması, yazarların cezalandırılmaları, gazete imtiyazlarının kaldırılması gibi uygulamalarla basın özgürlüğü iyice kısıtlanmıştır. Böylece, II. Meşrutiyet’e kadar basında bir durgunluk yaşanmıştır. I. Dünya Savaşı’nın ardından, 1914 yılında çıkarılan geçici bir yasayla, askerî sansürün izni olmadan ordu hareketleriyle ilgili haberlerin yazılması yasaklanmıştır. Bunun sonucunda, Mütareke dönemine kadar yine suskun bir basın oluşturulmuştur22. D. Osmanlı Devleti’nde Yerel Basın Osmanlı Devleti’nde yerel basının meydana gelmesinde Osmanlı mahallî idarelerinde yapılan düzenlemelerin etkisi vardır. İlk düzenleme, eyalet sisteminin kaldırılarak vilâyet sistemine geçişle ilgili, 8 Ekim 1864’te yayımlanan “Tuna Vilayeti Nizamnamesi” dir. Bunu, Bosna, Suriye, Erzurum, Halep, Edirne gibi vilayetlerin kurulması izlemiştir. Vilayetler oluşturulurken, her merkezde birer matbaa da kurulmuştur. Bu matbaalarda başlangıçta kırtasiye işlerine önem verilmiş, bunun yanı sıra yıllıklar, takvimler, dinî, edebî ve bilimsel eserler de basılmıştır. Birçok ilde bu matbaalarda resmî vilayet gazeteleri de çıkarılmıştır. Bunlara ilk örnek, Niş, Silistre ve Vidin’in birleştirilmesiyle oluşan Tuna vilayetinde Tuna Gazetesi’dir. Tuna Vilâyeti’nde göreve başlayan Mithat Paşa, vilâyet merkezi olan Rusçuk’ta modern bir matbaanın kurulmasını sağlamıştır. 8 Mart 1865 tarihinde ise ilk vilâyet gazetesi kabul edilen Tuna Gazetesi bu vilâyet matbaasında basılmıştır23. Tuna Gazetesi yarısı Türkçe, yarısı Bulgarca olarak yayınlanmıştır. Gazete, Tuna vilâyeti ve çevresindeki memurları ilgilendiren talimat ve kararlara yer vermiştir. Bunun yanısıra tahrirle ilgili bilgiler devamlı olarak halka sunulmuş, aydınlatıcı yazılar yazılmıştır. Ayrıca, vilâyette gerçekleşen önemli olaylar da haber konusu yapılmıştır. Tuna Gazetesi’nin ele aldığı konular genel olarak dört ana başlıkta toplanmaktadır. Bunlar: Mevâdd-ı Husûsiyye, 22 gös.yer. 23 Selimoğlu, İsmail, “Rusçuk Matbaası ve Tuna Gazetesi”, VIII. Uluslararası Türkiye’nin Sosyal ve Ekonomik Tarihi Kongresi, Ed. Nurcan Abacı, Bursa, 2006, s. 51. 9 Mevâdd-ı Umûmiyye, Havâdis-i Hâriciyye ve İlânât’tır. Tuna Vilâyet Matbaası aynı zamanda bir okul görevi görmüş ve geleceğin birçok aydın ve matbaa ustasının yetişmesine imkân tanımıştır24. Kurulan bu vilâyet matbaaları yerel basının gelişmesine ön ayak olmuş, bu uygulama giderek genişlemiş ve 1876 itibariyle Osmanlı Devleti’nde İstanbul dışındaki yerlerde 22 vilayet gazetesi bulunmaktadır. Örneğin, 1869 yılında Bursa’da Türkçe-Ermenice bir gazete olan Hüdavendigâr’ın yayınlandığını görüyoruz25. Vilayet gazetelerinde, Padişahla ilgili haberlere ağırlık verilmesinin yanısıra, kamu görevlilerinin tayin, yükselme ve ödüllendirilmeleri, yeni kabul edilen yasa, yönetmelikler, hükümet, vilayet ve kamu kuruluşlarının çalışmaları, ulaşım, sağlık, yerel okul sınavları, et, ekmek fiyatları, şiddetli yağmur ve kar yağışları, doğal afetler, kolluk kuvvetlerinin başarıları, valilerin konuşmaları ve yazıları, savaşlar, yeni silahlar, yabancı konsolosların gezileri gibi konular yer almaktaydı26. Vilâyet gazetelerinin özelliklerine baktığımızda ise; Anadolu basınına, yerel basına öncülük etmişlerdir. Bu gazeteler yoluyla birçok yörede ilk kez süreli yayın çıkarılmıştır. Gazetelerin basıldıkları matbaalar, kamu işlerinin yanısıra, özel kesimin işlerine de açık tutulmuş, böylece yerel basının saygınlık kazanması yolunda önemli bir adım atılmıştır. Birçok vilâyette, yayımlanan gazete o yerin ilk süreli yayını olduğu için gazeteciliğin alfabesinden başlanılarak, halkın basın aracılığıyla eğitilmesinde yardımı olmuştur. Birçok yerde, yetenekli yazarlardan oluşan bir yayın kurulu oluşturulmuştur. Bazen de bölgenin aydınları, vilâyette resmen görev alarak gazetelere yazı yazmışlardır. Gazetelerde yer alan yazılar genellikle imzasızdır. Yazıların konuları, tarihsel süreç içinde büyük farklılıklar göstermektedir. Vilâyet gazetelerinin yayınlarında, bilinçli bir gazetecilik yaklaşımı görülmemektedir. Gazetelerde zaman zaman şiirlere, inceleme ve araştırmalara, tarih çalışmalarına da yer verilmiş, böylece taşra kültürüne olumlu bir hareketlilik getirilmiştir. Bu gazetelerdeki yazıların bir bölümü de İstanbul gazetelerinden özetlenerek alınmıştır. 24 Selimoğlu, a.g.m., s. 52. 25 Koloğlu, “Osmanlı Basını: İçeriği ve Rejimi”, TCTA, c. 1, s. 68-93. 26 Varlık, Bülent, “Yerel Basının Öncüsü Vilayet Gazeteleri”, TCTA, c. 1, ss. 99-102, s. 99. 10 Halkın gerçek sorunlarına yönelinmemesi vs. yüzünden vilâyet gazetelerine ilgi azalınca 1903 yılında vilâyet gazeteleriyle ilgili bir kararname çıkarılmıştır. Bu kararnamede, vilâyetlerde çıkan gazetelerin büyük çoğunluğunun, o bölgenin tarımı ve doğal kaynaklarıyla ilgili sorunları aydınlatamadığı, ayrıca halkın kültürel ve meslekî gelişimine de katkıda bulunamadığı belirtilmiştir. Yine aynı kararnamede, bu durumun önlenmesi için, bilgili kişilerin gazetelerde yazı yazmalarının sağlanması, yazıların herkesin anlayabileceği bir Türkçe ile yazılması istenmiş, ayrıca muhtarların gazeteye abone olmaları gerektiği belirtilmiştir. İki dilde yazılan vilâyet gazetelerinde her iki dildeki metinler birbirlerinin aynısıdır. Özellikle Anadolu’da yayımlanan bazı gazetelerde, Türkçe metinler, Ermeni ve Rum harfleriyle ama yine Türkçe olarak yer almıştır. Genellikle haftalık olan bu yayınlar, çoğu kez düzensiz çıkmıştır. Gazetelerin sayfa sayısı 2 ile 4 sayfa arasında değişmiştir. Resim ve karikatürün yok denecek kadar az olduğu vilâyet gazetelerinin önemli bir bölümünün baskı adedi 500 dolayındadır. Bazı gazetelerin ömrü birkaç yıl sürebilmiş, bazıları ise uzun yıllar yayınlanmıştır. Bunların bir bölümü de, Cumhuriyet’ten sonra, özel gazeteciliğin özendirilmesi ve desteklenmesi için kapatılmıştır27. E. Osmanlı Dönemi’nde Bursa Basını Bursa’da da Tuna Vilayeti örnek alınarak bir vilâyet matbaası oluşturulmuştur. 29 Şubat 1869 tarihinde Hüdavendigâr Gazetesi yayınlanmıştır. Gazete, 82. sayıdan itibaren yarısı Türkçe yarısı Ermenice olarak çıkmıştır. Hüdavendigâr, vilâyet organı bir gazete olduğu için, vilâyet makamının halka duyurmak istediği tebliğler, kararlar, resmî ilanlar, memurların terfi ve tayinleri, vilâyet ve belediye meclislerinin kararları ve icraat haberleri içeriği oluşturmuştur28. 27 gös.yer. 28 Tayla, Mustafa, Bursa Basını (1868-1983), Bursa Gazeteciler Cemiyeti Yayını, Eskişehir, 1997, s. 21. 11 1890’da haftalık olarak yayınlanmağa başlayan Bursa Gazetesi’nde ise hemen her konuda makalenin yanısıra, Bursa ve havalisinden haberler, memurların tayin ve terfi işleri gibi konulara da değinilmiştir29. 1908 yılında çıkmağa başlayan bir diğer gazete ise Barika-i İrşad’dır. Siyasî, edebî, fennî ve her çeşit yazının ele alınması hedeflense de, haberlere değil, daha çok şiir ve edebî yazılara önem verilmiştir30. Bursa’da yayınlanan ilk edebiyat ve sanat dergisi ise, Feraizcizâde Mehmet Şakir’in çıkarmakta olduğu Nilüfer’dir. Nilüfer Mecmuası 1886-1891 yılları arasında yayınlanmıştır. Yalnızca Bursa’da değil, memleketin çeşitli şehirlerinden okurları olan bu derginin diğer yazarları ise; Recep Vahyî, Ağlarcazâde Mustafa Hakkı, Hersekli Arif gibi isimlerdir31. Nilüfer ilk sene on beş günde bir çıkan dergi, sonraki yıllarda ayda bir çıkmağa başlamıştır32. Dergi, II. Abdülhamid döneminde yayınlandığı için Padişah’ı öven yazılar bulunmaktadır33. Nilüfer Dergisi’nin ele aldığı konular arasında ise; pozitif bilimler, dinî mevzular ilk sırayı almaktadır34. Dergi, sadece kişinin bilgi seviyesini yükseltmek için değil, aynı zamanda halkı eğitime katkı yoluyla sosyal hayatın içine de katmağı hedeflemiştir. Bunların yansıra, dergi yazarlarından başka, edebiyat meraklısı kimselerin gönderdiği şiir ve düzyazılar da yayınlanmaktadır. Bunlar arasında Nigâr Hanım ve Şâire Hanım gibi bayanlar da bulunmaktadır35. Dergide özellikle dikkat çeken bir konu ise, Osmanlı Devleti’nde meydana gelen Batıcılık düşüncesinden ve yenileştirme hareketlerinden etkilenmiş ve yeni insan tipini oluşturmağa çalışmış olmasıdır. Bu süreçte dergide Batılı eserlerden tercümeler yapılmış, bilimin ve 29 Tayla, a.g.e., s. 28. 30 a.g.e., s. 36. 31 Çılgın Sınar, Alev, “Bursa’nın İlk Edebiyat ve Sanat Dergisi: Nilüfer”, Uludağ Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl: 7, S:10, 2006/1, ss.47-64, s.47. 32 a.g.m., s.49. 33 a.g.m., s.50. 34 a.g.m., s.51. 35 a.g.m., s.55. 12 çalışmanın önemine vurgu yapılmış ve hürriyet temalı yazılar yayınlanmıştır36. 1919 ve sonraki birkaç yılda ise Bursa’da birçok gazete ve dergi çıkmaktadır. Bunlardan bazıları; Hüdavendigâr, Ertuğrul, Kafkas, Lokman Hekim, Çocuk, Yeni Hayat, Yoldaş, Genç Kalemler, Âlem-i Musiki olarak gösterilmektedir37. Bursa basınında da ülke genelinde olduğu gibi Millî Mücadele’yi destekleyen ve desteklemeyenler olarak iki kamplı bir ortam oluşmuştur. 1910 yılında çıkmağa başlayan Ertuğrul Gazetesi, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin bir yayın organıdır. Milliyetçi ve cesur haber ve yazılar yayınlayarak Yunan işgali sırasında Bursalı milliyetçilerle birlikte faydalı hizmetlerde bulunmuştur38. Hüdavendigâr, Kardaş ve Arkadaş39, Millet Yolu, Hakikat gibi gazeteler de yayınlandıkları süre içerisinde Millî Mücadele’yi desteklemişlerdir40. Bunların dışında Mücahede Gazetesi bu dönemde çıkan muhafazakâr bir gazetedir. Yoldaş Gazetesi ise, Bursa’nın işgali sırasında Yunanlılarla iyi geçinen bir gazeteydi41. II. CUMHURİYET DÖNEMİNDE BASIN HAYATI A. Millî Mücadele Dönemi’nde Basın Ahmet Bedevî Kuran’ın tespitlerine göre Mütareke yıllarındaki İstanbul matbuatı şöyledir: O sırada matbuat da birçok değişikliklere uğramıştır. İttihat ve Terakki organları yavaş yavaş sahneden çekilmiş, yerlerini yeni fikirli gazeteler işgal etmiştir. Mahmud Yesari Bey’in yardımıyla çıkan Nizam Gazetesi, daha sonraları Refi Cevad ve Pehlivan Kadri Beylerin sahip oldukları Alemdar ve Ali Kemal Bey’in 36 Bunun için bknz. Alev Sınar Çılgın, Bursa’nın İlk Edebiyat ve Sanat Dergisi: Nilüfer”, Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl: 7, S:10, 2006/1, ss.47-64. 37 Oral, Fuat Süreyya, Türk Basın Tarihi, 1919-1965, Cumhuriyet Dönemi, Doğuş Matbaacılık, Ankara, 1968, s. 34. 38 Tayla, a.g.e., s. 51. 39 İnuğur, a.g.e., s. 362. 40 Tayla, a.g.e., s. 62. 41 a.g.e., s. 58. 13 başyazarlık yaptığı Sabah gazeteleri İstanbul Hükümeti’ne taraftar bir yayın politikası izlerken, Necmeddin Sadık ve Falih Rıfkı Beylerin yönettikleri Akşam Gazetesi ile Ahmed Cevdet Bey’e ait İkdam Gazetesi’nde Yakup Kadri Bey Anadolu hareketine meyilli bir tavır almıştı. Bu dönemde ayrıca Serbesti Gazetesi de çıkmaktadır42 . Ülke genelinde basının durumu şöyledir; Osmanlı basını iki farklı görüşe ayrılmıştır. Bir tarafta bağımsızlığı isteyip Millî Mücadele’ye destek verenler, diğer tarafta da padişah ve saray yanlısı olup, Millî Mücadele’yi destekleyenleri hainlikle suçlayanlar. Mustafa Kemal Anadolu’ya geçmeden önce, yabancı işgaline karşı çıkan Türk gazeteleri bulunmaktadır. Bunun yanında bazı Anadolu gazeteleri ise işgallere direnmekten çok işgalcilerle uzlaşmayı tercih etmişlerdir43. Mustafa Kemal Anadolu’ya geçtikten sonra 14 Eylül 1919’da Sivas’ta İrade-i Milliye ve 10 Ocak 1920’de çıkarttığı Hakimiyet-i Milliye gibi gazetelerde işgale karşı mücadele edilmiştir44. İstanbul’daki gazetelerin bir kısmı, Mustafa Kemal’in başlattığı mücadele hareketini desteklemişlerdir. Ancak, Osmanlı Hükümeti’nin 5 Şubat 1919 tarihindeki kararnamesiyle başlatılan ve işgal kuvvetlerinin de sansür uygulamaları nedeniyle yeterince etkinlik gösterememişlerdir. Buna rağmen; İleri, Yeni Gün, Akşam ve Vakit, Mustafa Kemal’e destek veren İstanbul gazeteleri arasındadır. Destek vermeyenler arasında ise; İstanbul, Alemdar, Peyam-ı Sabah, Tanin, Sebilürreşat gibi gazeteler bulunmaktadır45. Anadolu’da ise; İzmir’de Hukuk-u Beşer, İzmir’e Doğru, Sada-i Hak; Eskişehir’de Yeni Dünya, Ahrar; Balıkesir’de Ses, Doğru Söz; Adana’da Adana, Yeni Adana; Kastamonu’da Açıksöz; Konya’da Babalık, Nasihat; Erzurum’da Albayrak, Varlık; Amasya’da Emel, Hakikat ve Hadise; Edirne’de Ahali, Trakya ve Yeni Edirne; Trabzon’da İstikbal; Giresun’da Işık, Gedikkaya ve Yeni Giresun; Samsun’da Ahali; Antalya’da Anadolu; Artvin’de Yeşil Yuva; Elazığ’da Satvet-i Milliye; Maraş’ta Amal-i Milliye; Bolu’da Dertli ve Türkoğlu gibi gazeteler Millî Mücadele’yi destekleyen gazeteler arasındadır. Millî Mücadeleye karşı tutum alanlar arasında ise; Trabzon’da 42 Kuran, Ahmet Bedevî, Osmanlı İmparatorluğu’nda İnkılâp Hareketleri ve Millî Mücadele, Baha Matbaası, İstanbul, 1956, s. 620. 43 Koloğlu, a.g.e., s. 61. 44 İnuğur, a.g.e., s. 353. 45 Topuz, Hıfzı, 100 Soruda Türk Basın Tarihi, Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1971, s. 124. 14 Selamet; Balıkesir’de İrşad; Adana’da Ferda; Kastamonu’da Zafer; İzmir’de Köylü, Şark, Müsavat ve Islahat; Edirne’de Teemmin gibi gazeteler bulunmaktadır46. Cumhuriyet’in ilanına giden süreçte ise, Saltanatın kaldırıldığı günden beri, devlet başkanlığı konusunda her türlü tartışmanın yapıldığı bir ortamda Yunus Nadi Bey, Yeni Gün Gazetesi’nde “saltanat-ı milliye” karşıtlarına ağır saldırılarda bulunmuştur. Yeni Gün’ün 26 Kasım 1922 tarihli nüshasında, “Yeni Bir Cidal Devri” başlığıyla yazdığı makalede onları beş-on “kılıç artığı/ bakiyyetüs-suyûf” olarak nitelendirilen Yunus Nadi Bey, devletin başında bir halife-sultan görmeğe tahammül edemeyeceğini bildiriyordu. Fransız Devrimi’ni örnek göstererek bir an önce cumhuriyet idaresinin gelmesini istiyordu47. 6 Aralık 1922’de Halk Fırkası’nı kuracağını açıklayan Mustafa Kemal Paşa, 8 Nisan 1923’te kurulacak fırkanın seçim beyannamesi olarak Dokuz Umde’yi yayınlamıştır48. Cumhuriyet’in ilan edilmesi, başta İstanbul olmak üzere çeşitli kesimlerde önce şaşkınlığa yol açmış, sonra bunu yoğun bir eleştiri dalgası izlemiştir. Dönemin en ünlü muhalefet odaklarından biri olan Tevhid-i Efkâr Gazetesi, 31 Ekim günü, başyazısında “Efendiler, devletin adını taktınız, işleri de düzeltecek misiniz? “ diye sormuş ve “Cumhuriyet Tesisinde Sülüsan Ekseriyet Meselesi” başlıklı yazısında Velid Ebuzziya Bey, Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nda açık bir hüküm olmamasına rağmen böyle bir konuda üçte ikilik çoğunluk aranması gerektiğini ileri sürmüştür49. Cumhuriyet’in ilanına asıl sarsıcı tepki ise Rauf Bey’den gelmiştir. 31 Ekim günü Tevhid-i Efkâr Gazetesi Başyazarı Velid Ebuzziya Bey ile Vatan Gazetesi Başyazarı Ahmet Emin Beyler Rauf Bey’i ziyaret ederek Cumhuriyet’in ilanında acele edilip edilmediği ve son gelişmeler sorulmuştur. Rauf Bey, bunda hükümetin bir 46 İnuğur, a.g.e., s. 362. 47 Akbulut, Dursun Ali, Saltanattan Ulusal Egemenliğe, Saltanat, Hilafet ve Millî Hakimiyet, Temel Yayınları, İstanbul, 2006, s. 34. 48 Alpkaya, Faruk, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşu (1923-1924), İletişim Yayıncılık, İstanbul, 1998, s. 38. 49 Alpkaya, a.g.e., s. 104. 15 bildiğinin olduğu, ancak bunun halka açıklamasının yapılması gerektiğini açıklayan bir konuşma yapmıştır50. Rauf Bey’in bu açıklamasından sonra Ankara gazeteleri hemen devreye girmiştir. Hakimiyet-i Milliye Gazetesi, 2 Kasım günü yayınladığı başyazıda, Cumhuriyet’in ilanında acele edildiği eleştirisini, “milletlerin en büyük merhaleleri böyle ani olarak tecelli etmiş görünürler, Sakarya’ya da, Afyonkarahisar’ı taarruzuna da, hakimiyet-i milliyenin ilanına da böyle bir günde karar verilmişti değil mi?” diye yanıtlamıştır. Anadolu’da ise Yeni Gün Gazetesi Başyazarı Yunus Nadi Bey ise yazısına “Türkiye için Cumhuriyet, Tarihî Bir Zarurettir” başlığını koymuştur. Ankara gazeteleri 4 Kasım’da da eleştirilerine üsluplarını sertleştirerek devam etmişlerdir. Hakimiyet-i Milliye, başyazısında Derviş Vahdetilerin ve 31 Martçıların hortladığını söyleyerek muhalifleri uyarmıştır. Bu şekilde tartışmalar devam etmiştir51. B. Cumhuriyet Dönemi Basının Önemli Gelişmeleri Millî Mücadele’nin kazanılması sonrasında Mustafa Kemal ve kuvvetlerine karşı çıkanlar, 150’likler listesine alınarak yurt dışına çıkarılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonraki süreçte tek partiye dayalı, otoriter bir rejim tarafından yönlendirilen bir basından söz etmek mümkündür. 1923-1938 yılları arasında basın, iktidarın politikalarını destekleyecek bir kurum olarak görülmüştür. Bunun sonucunda basın bu dönemde Cumhuriyet Halk Partisi’nin denetimi altında tutulmuş, dinî yazılara izin verilmemiş, sol eğilimlere de, Kemalist çizgi aşılmamak şartıyla karışılmamıştır. Mustafa Kemal, 1923 yılında İzmit’te bir basın toplantısı düzenlemiştir. Toplantıya, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Emin Yalman, Falih Rıfkı Atay, Celal Nuri İleri, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Adnan Adıvar, Hakkı Tarık Us gibi önemli kişiler katılmıştır. Toplantıda, ülke sorunları üzerinde durulmuş, yapılması 50 Alpkaya, a.g.e., s. 106. 51 Alpkaya, a.g.e., s. 108. 16 gereken devrimler, ulusal egemenlik, Hilafet ve Saltanat’ın durumu gibi konulara değinilmiştir52. Ünlü gazeteci ve yazarlar Mustafa Kemal tarafından 1923 yılında bu defa İzmir’e davet edilmişler; toplantıda yeni rejimin siyasal oluşum sürecinin devam ettiği vurgulanarak, Ankara ile uyumlu bir tutum sergilenmesi istenmiştir53. 4 Şubat 1924 günü basın çalışanlarının ve İstiklâl Mahkemelerinde yargılanıp aklanmış gazetecilerin İzmir’e gelerek katıldığı basın toplantısı, bir bakıma yargılanmış gazetecilerle Cumhurbaşkanı arasında barış toplantısı olmuştur. Çağrılı olanlar, İkdam Gazetesi’nden Ahmet Cevat, Vatan’dan Ahmet Emin, Tevhid-i Efkâr’dan Velid, Vakit’ten Ahmet Adım, İleri’den Celal Nuri, Akşam’dan Necmettin Sadık, Tercüman’dan Hüseyin Şükrü, Tanin’den Hüseyin Cahit beyler, ayrıca, Matbuat Cemiyeti Heyeti İdare Müdürü Ahmet Şerafettin, İkdam yazarlarından Mecdi Sadrettin, Vatan ve Tevhid-i Efkâr fotoğrafçılarıydı54. Görüşme boyunca gazeteciler, düşüncelerini özgürce dile getirme ve istedikleri soruları sorma imkânı buldular. Mustafa Kemal, ülkenin sorunlarının ancak yurt çapında bilinçlenme, ortak hedefte birleşme ve elbirliğiyle çözümleneceğine dikkat çekiyordu. Dünyanın her yerinde basının kamuoyunu etkileyen bir araç olduğundan hareketle bu yeni dönemde Türkiye’nin tek yürek olduğunun duyurulmasını istiyor, aydın kesimi birleştiren bir kurum olarak basının cumhuriyete destek vermesini bekliyordu. Eğer basın kamuoyunu aydınlatırsa, bu kritik dönemden sarsıntısız bir şekilde geçilir ve toplum, alınan kararları daha kolay benimserdi55. 1924 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda basınla ilgili maddeler bulunmaktadır. Buna göre; yayın, Türkler’in tabii hukukundan sayılmakta; basın, kanun çerçevesinde serbest kabul edilmektedir56. 52 Evsal, Vedii, Gazeteciler Cemiyeti ve 40 Yıl, Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, İstanbul, s. 46. 53 gös.yer. 54 Akgün, Seçil Karal, Halifeliğin Kaldırılması ve Lâiklik (1924-1928), Temel Yayınları, İstanbul, 2006, s. 174. 55 Akgün, a.g.e., s.175. 56 Gevgili, a.g.m., s. 202-228. 17 1925 yılına gelindiğinde ise, Doğu’da yaşanan Şeyh Sait İsyanı’nın ardından Takrir-i Sükûn Kanunu kabul edilmiştir. Tanin, Son Telgraf, İstiklal, Sebilürreşat, Resimli Ay, Vatan’ın da bulunduğu İstanbul ve Anadolu’nun çeşitli eğilimlerdeki muhalif gazete ve dergileri kapatılmıştır. Yazarları da, İstiklâl Mahkemeleri’nde yargılanarak, çeşitli cezalara çarptırılmışlardır. Takrir-i Sükûn döneminde yaşanan bu basının suskunluk ortamı 4 Mart 1928 tarihinde Meclis’in bu kararı iptal etmesiyle sona ermiştir. Bu dönemde basın hayatını etkileyen bir başka gelişme 9 Ağustos 1928’de gerçekleşen Harf Devrimi’dir. Arap alfabesinin yerine Latin Alfabesi’ne geçişte çeşitli zorluklar yaşanmıştır. Örneğin, İkdam Gazetesi okuyucusuzluktan kapanmıştır. Ancak hükümet, üç yıl süreyle gazete ve dergilere maddî yardım sağlamıştır57. Cumhuriyet’in ilanı ve Hilafet’in kaldırılışı sürecinde, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası deneylerinde hükümet bazı basın organları tarafından eleştirilmiş, bazı gazeteciler İstiklâl Mahkemeleri’nde yargılanmıştır. Bu gelişmelerden sonraki ortamda 25 Temmuz 1931 tarihinde Matbuat Kanunu kabul edilmiştir. Bu kanunun önemli maddelerinden bazıları şunlardır: -Vatan, Millî Mücadele, Cumhuriyet ve devrim düşmanlığı yüzünden hüküm giymiş olanlar veya Millî Mücadele’de işgal altında düşman emellerine hizmet edici yayın yapmış olan kişiler gazete çıkartamazlar. -Kanun, gazete yöneticileri için yüksek öğretim zorunluluğu koymuştur. Gazete veya dergilerin başyazarları, genel yayın müdürleri ve yazı işleri müdürlerinin yüksek okul bitirmiş olmaları gerekmektedir. Ama kanun yayınlandığı zaman diplomasi olmayıp da bu görevlerde bulunan kişiler bu hükmün dışında bırakılmıştır. -Kanun’a telif hakları ile ilgili maddeler de konmuştur. Bir gazete veya derginin özel olarak kendi araçlarıyla elde edip yayınladığı bir haber, aradan 24 saat geçmeden başka bir yayın organınca kullanılamaz. 57 gös.yer. 18 -Kanun’a suç işlemeye kışkırtıcı yazıları, açık saçık yazı ve resimleri, basın yoluyla şantajı, yalan yayınları önleyecek maddeler konmuştur58. -İntihar olaylarının yayınlanması yasak edilmiştir. -Padişahlık ve Hilafetçilik yolunda ve komünistlik ve anarşistliği kışkırtıcı yayınlar yasaktır. Yurt dışına çıkartılmış eski hanedandan olan kişilerin gönderecekleri yazıların basılması da yasaktır. -Ülkenin genel politikasına dokunacak yayınlardan dolayı Bakanlar Kurulu kararıyla gazete ve dergiler geçici olarak kapatılabilir. Kapatılan gazetenin sorumluları başka bir adla gazete çıkartamazlar59. 25 Mayıs 1935 tarihinde Ankara’da Birinci Basın Kongresi toplanmış ve kongrenin amaçları şöyle belirlenmiştir: -Basın ile Basın Genel Direktörlüğü arasında işbirliği için ortaklaşa çalışma. -Türk basınının kültür yayma görevini daha iyi gerçekleştirebilmesi için izlenmesi gereken yöntemleri belirlemek. -Gazetecilik mesleğinin ve gazetecilerin ilerleme ve yükselme yollarını araştırmak. -Basın Birliği’ni kurmak60. Kongre başkanı İç İşler Bakanı Şükrü Kaya, kongreyi açan sözleri söyledir: “… Bir memleketin son sosyallik evresine, girme tarihi olarak, Rönesans gösteriliyor. Bu evreye en son girenlerden biri de biziz. Bunun sebepleri arasında, bu memlekette basının çok geç ve çok güç girmesi de sayılmalıdır. Türkiye’de; basına değer ve önem verilmesi, Kemâlist rejimin bir eseridir”61. Şükrü Kaya’dan sonra, Basın Genel Direktörü Vedat Tör gelerek bir söylev okumuştur. Bu söylevden bazı cümleler şöyledir: 58 Topuz, a.g.e., s.150. 59 Topuz, a.g.e., s.152. 60 “Birinci Basın Kongresi”, CDTA, c.1, s. 215. 61 Birinci Basın Kongresi, 25 Mayıs 1935, Basın-Yayın Genel Müdürlüğü, Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1975, s. 17. 19 “…kısaca siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel alanlarda binbir çeşitli ve canlı davası olan Atatürk Türkiyesinde gazete: Devrim prensip ve ideallerinin geniş halk yığınları içinde yayılması için en kuvvetli bir propaganda organı; Devrim fütuhatının irticaa karşı en uyanık bir müdafaa aracı; Devrimci hükümetin yaptığı işlerde en samimî bir yardımcı ve uyarıcı; Halkın siyasal, ekonomik ve kültürel eğitiminde en etkin bir okul, olmak gibi ünlü bir misyonun mümessilidir62. Fakat itiraf edeyim ki basınımız bugün bir kriz içindedir. Bu krizin belirtilerini şöyle özetleyebiliriz: - Tirajın ve sürümün azlığı, - Sayfa rekabeti, - Yayım işlerinin bozukluğu, - Gazeteciliğin bir meslek olarak organize olmaması”63. Birinci Basın Kongresi ertesi yıl toplanma kararı alınmasına rağmen toplanmamış ve sorunların tartışılması dışında herhangi bir işlevi olmamıştır. Cumhuriyet’in ilanından sonra hemen bütün yurtta yeniden birçok günlük ve daha uzun ömürlü gazete ve dergiler yayınlanmıştır64. Bunların en önemlilerini şöyle sıralamak mümkündür: Cumhuriyet’in ilan olunduğu ilk yıllarda eski devrin gazetelerinden Ahmet Cevdet Bey’in çıkarmakta olduğu İkdam Gazetesi yayın hayatına devam etmektedir. Bu gazete tanınmış, sevilmiş ve tutunmuş bir gazeteydi. Ahmet Cevdet Bey’in başmakaleleri herkes tarafından okunuyordu. İkdam’ın başlıca yazarları; Ahmet Rasim, Ahmet Refik, Hüseyin Cahit, Hüseyin Rahmi’ydi65. Cumhuriyet devrinin en büyük gazetesi ise Cumhuriyet olmuştur. Bu devrimci gazeteyi kuran Yunus Nadi Abalıoğlu’dur. 7 Mayıs 1924 tarihinde Cumhuriyet yayınlanmıştır. Gazetenin çıkmasını isteyen ve isim babalığını yapan da Mustafa Kemal’dir. Atatürk, bu emaneti Millî Mücadele arkadaşı Nadi Bey’e bırakmıştı. Çünkü O, İstanbul’da çıkarmakta olduğu Yeni Gün Gazetesi’ni düşman elinden Ankara’ya kaçırmış, Ankara’da bu gazeteyi çıkarmıştı. Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi’nden sonra Kuvayi Milliye ruhunu taşıyan gazete Yeni Gün’dü. Yunus Nadi bu sefer İstanbul’da 62 Birinci Basın Kongresi, a.g.e., s. 21. 63 a.g.e., s.22. 64 Oral, a.g.e., s.120. 65 Şapolyo, Enver Behnan, Türk Gazeteciliği Tarihi Her Yönüyle Basın, Güven Matbaası, Ankara, 1969, s. 222. 20 Cumhuriyet gazetesini kurmuştu66. Cumhuriyet Gazetesi ayrıca, sosyal adaletin sağlanması için de görüşlerini bildirmiş, ekonomik makalelerle halka dönük bir yol izlemiştir. Dönemin önemli gazeteleri arasında, 1935 yılında İş Bankası’nın kurduğu Tan Gazetesi de bulunmaktadır. Önceleri Ali Naci Karacan’ın yönettiği bu gazetede Burhan Felek, Eşref Şefik ve Fikret Adil çalışıyordu. Ancak, Tan Gazetesi zarar ettiği için İş Bankası bu gazeteden kurtulmak istiyordu. Ahmet Emin Yalman bunun üzerine Zekeriya Sertel ve Halil Lütfi Dördüncü ile anlaşarak Tan gazetesini satın almıştır. 1 Ağustos 1936’da Tan yeni şekliyle yayınlanmaya başlamıştır. Gazetenin kadrosunda, adı geçen yazarlardan başka, Mümtaz Faik Yenik, Ömer Rıza Doğrul, Raif Meto ve Suat Derviş vardır. Bir süre sonra, Yalman’ın isteğiyle, Refik Halit Karay ve Refi Cevat Ulunay’ın da yazar kadrosuna dâhil edilmesiyle, gazeteye farklı görüşten kişiler toplanmış oluyordu67. Vakit Gazetesi’ni ise 1917’de Ahmet Emin Yalman’la Asım Us kurmuştu. 1934’te bu gazete adını değiştirerek Kurun olmuştur. Ancak Kurun bir süre sonra yine Vakit adını almıştır. Vakit Gazetesi’nin tarihinde en önemli olaylardan biri, Atatürk’ün 22-26 Ocak 1937 tarihlerinde beş gün gazeteye başyazı yazmasıdır. Bu yazılar Asım Us adıyla yayınlanmıştır. Hatay davasının en heyecanlı günlerinde yayınlanmış olan bu yazıların konusu Türk-Fransız ilişkileri ve Hatay sorunudur68. Mustafa Kemal’in 1920 yılının ilk günlerinde Ankara’da kurduğu Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi, 1934’te Ulus adını almıştır. Falih Rıfkı Atay’ın yönetiminde çıkan gazete Hükümetin ve CHP’nin görüşlerini yansıtıyordu. Ulus’un o dönemde çok zengin bir kadrosu vardı. Necip Ali Küçüka, Zeki Mesud, Nasuhi Baydar, Ahmet Şükrü Esmer, Neşet Halil Atay, Burhan Belge, Nurettin Artam, Nurullah Ataç, Yaşar Nabi, Mecdi Saydam ve Cemal Kutay gibi yazarların yazıları çıkmaktaydı69. 66 Şapolyo, s.g.e., s. 230. 67 a.g.e., s. 157. 68 a.g.e., s. 159. 69 a.g.e., s. 160. 21 Cumhuriyet devrinin diğer bir gazetesi ise 1925’te Nazım Hikmet’in çıkardığı sol eğilimli Orak ve Çekiç Gazetesi’dir. Fakat bu gazete uzun sürmeden kapanmıştır70. Bu dönemde yayınlanan dergilere baktığımızda ise; bir düşünce dergisi olan Kadro en önemlileri arasındadır. Yazar kadrosunda Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Belge ve İsmail Hüsrev Tökin gibi önemli isimler yer almıştır. Bu sıralarda Kadro Dergisi etrafında toplanan yeni bir sosyo-politik akım baş göstermiştir. Bu dergi bir bakıma yeni hükümetin yeni Laik- Ekonomik gidişini yansıtıyordu71. Kadroculara göre Türk devrimi, kapitalizme ve emperyalizme karşı bir mücadeleydi72. Yine bir fikir dergisi olan Çığır’ın da yazarları, Hıfzı Oğuz Bekata ve Samet Ağaoğlu gibi isimlerdir. Fikir Hareketleri Dergisi’nde; Hüseyin Cahit Yalçın; Yeni Adam isimli edebiyat ve düşünce dergisinde, İsmail Hakkı Baltacıoğlu; bir edebiyat dergisi olan Varlık’ta, Yaşar Nabi ve Nahid Sırrı Örik; edebiyat ve magazin dergisi Yedi Gün’de, Sedat Simavi; bir mizah dergisi olan Akbaba’da, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon; yine bir mizah dergisi olan Köroğlu’nda Burhan Cahit Morkaya gibi yazarlar bulunmuştur73. C. Cumhuriyet Dönemi’nde Yerel Basın Cumhuriyet döneminde yerel basını incelediğimizde; 1919 ile 1938 yılları arasında Türkiye topraklarında 582 gazetenin yayınlandığı, bunlardan 176’sının İstanbul’da, 406’sının ise taşrada çıktığı tespit edilmiştir. Taşrada çıkan gazetelerin illere göre dağılımı ise şöyledir: İzmir’de 54, Trabzon’da 28, Adana’da 27, Ankara’da 25, Bursa’da 24, Samsun’da 16, Eskişehir’de 13, Kastamonu’da 12, Gaziantep’te 11. 11 şehirde birer gazete çıkmış, 10 şehirde ise hiç gazete yayınlanmamıştır74. 70 Şapolyo, a.g.e., s. 231. 71 Karpat, Kemal, Türk Demokrasi Tarihi, Sosyal, Ekonomik, Kültürel Temeller, Afa Yayınları, İstanbul, 1996, s. 76. 72 Karpat, a.g.e., s. 77. 73 Oral, a.g.e., s. 120. 74 Gevgili, a.g.m., s. 202-228. 22 D. Cumhuriyet Dönemi’nde Bursa Basını Bursa’da 1924 yılında yayınlanmağa başlayan Yeşilyurd75, 1925 yılında çıkmağa başlayan Yeni Fikir76, 1927 yılında yayınlanmağa başlayan Yeni Bursa77, 1932’de yayın hayatına başlayan Hakkın Sesi78, 1936’da yayınlanmağa başlayan Açık Ses 79 gibi gazeteler bulunmaktaydı. Örneğin Millî Mücadele’den sonra gerçekleştirilen devrimler ve ülkenin yeniden imarı ile ilgili çalışmaları destekleyen Yeni Fikir Gazetesi’nin tirajının 1.200 olduğu kaynaklarda belirtilmektedir80. İnceleyeceğimiz Bursa Sesleri Gazetesi Yeni Basımevi’nde 57x82 1/2 ebadında basılıyor ve altı sütun üzerine tertip ediliyordu. Başlık altında, “Sosyal, Siyasal ve Ekonomik Cumhuriyetçi Halk gazetesi” ifadesi yer almaktadır. Gazetenin fiyatı 100 para, resmî ilanların satırı 7.5 kuruş olarak belirtilmiştir ama, özel ilan fiyatları hakkında bir bilgi verilmemiştir81. Bursa Sesleri o günlerde Bursa’da yayımlanan gazeteler arasında en hareketli olan gazete idi denilebilir. Fakat buna rağmen yayın hayatı pek uzun sürmemiş ve 1939 yılında yayını sona ermiştir. Ancak elimizde yalnızca üç senenin 1935, 1936 ve 1937 yılının sayılar Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphanesi’nde mevcuttur. Bursa Sesleri Gazetesi’nin 1935 yılına ait ilk sayısında: “14 Mart 1935 Perşembe No:6 Yıl:1 Isı ve çevirgeni Sedad Ataman İdare yeri: Atatürk caddesi Postahane karşısında 138-3 U. Neşriyatı idare eden İ. Hakkı Demirözü Abone: Bursa’da seneliği 100 kuruş, 6 aylığı 50 kuruştur. Dışarıya 10 kuruş fazladır. İlânların satırı 5 kuruştur. Tanesi 100 paradır. (Eski sayıları 5 kuruştur)” 75 Tayla, a.g.e., s. 88. 76 Tayla, a.g.e., s. 91. 77 Tayla, a.g.e., s. 97. 78 Tayla, a.g.e., s. 99. 79 Tayla, a.g.e., s. 108. 80 Gevgili, a.g.m., s. 202-228. 81 Tayla, a.g.e., s. 102. 23 ifadesi bulunmaktadır82. 1936 yılında ise, Cumhuriyet Bayramı münasebetiyle Bursa Sesleri özel bir sayı yayımlamıştır. O gün 28x41 ebadında 24 sayfa olarak basılan gazete, ayrıca 12 sayfalık bir de ilave vermiştir. Özel sayıda, Bursa’nın özellikle cumhuriyet devrinde kazandığı yeni eserler ve ekonomik çehresindeki değişiklikler ve gelişmeler tanıtılmaktadır. Ayrıca Fransız ekibi Klod Farrer ile Sedat Ataman’ın Mudanya iskelesi üzerinde yaptığı bir mülakat da yer almaktadır. Klod Farrer’in de dahil olduğu turist kafilesi vapurla iskeleden ayrılırken, güvertede toplanan bir grubun Klod Farrer’in şapkasını sallayarak “Yaşasın Atatürk ve Atatürk Türkiyesi!..” diye üç kez bağırınca, güvertedeki bütün turistlerin de aynı sözleri üç kez tekrarlayarak, Türkiye lehinde tezahürat yaptıkları anlatılmaktadır. 11 Eylül 1936’da yayımlanan fevkalade sayı 16 sayfa olarak basılmıştır.83. 1937 yılındaki ilk sayıda ise; “27-1-937 Çarşamba Sayı 1 (34) 100 Para Yıl 3 Çarşamba-Cumartesi çıkar. Sosyal, Siyasal ve Ekonomik Gazetesidir” ifadesi yer almaktadır84. Gazete, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphanesi’ndeki kolleksiyona göre; “14 Birinci teşrin 1937 Perşembe Sayı 87 (121)” üst başlığıyla son bulmaktadır. Ancak, 1938 ve 1939’da da yayınlandığı kaynaklarda geçen Bursa Sesleri Gazetesi’nin sayı adedi tam olarak bilinmemektedir. Bursa Sesleri Gazetesi’nin dizaynına baktığımızda ise şu sonuçlara ulaşılmaktadır: Gazetenin ilk sayfası, dünya ve ülke haberlerine ayrılmıştır. Siyasî haberler ve haber başlıkları bulunmaktadır. 1935 yılı boyunca Bayanlar Sayfası beşinci sayfada ve Gençler Sayfası altıncı sayfada yer almaktadır. Bayanlar Sayfası’nda hanımlara uygun yazı dizileri ve günün moda eşya ve kıyafetleri verilmektedir. Bunun yanı sıra bayanların gönderdiği şiirler de 82 Bursa Sesleri, 14 Mart 1935, Bursa Sesleri Neşriyat Yurdu Yayınları, Bursa, s. 1. 83 Bursa Sesleri, 11.9.1936, Fevkalâde Sayı. 84 Bursa Sesleri, 27 Ocak 1937, s. 1. 24 bulunmaktadır. Gençler Sayfası’nda ise bulmaca, öğütler, şiirler bulunmaktadır. Ancak 1936’dan itibaren gazetedeki bu bölümler kaldırılmıştır. 1935 yılında haftalık olarak çıkan gazete, 1936 yılında 11 Eylül Özel Sayısı ve eklerle birlikte 6 sayı çıkarmıştır. 1937’de gazete 45. sayıya kadar haftada iki, daha sonraki sayılarda ise üç defa yayınlanmıştır. Bununla beraber 1937 yılında sayfa sayısı 4’e düşürülmüştür. Bursa’daki dergileri incelediğimizde; 1925-26 yılları arasında yayınlanan Aylık Sinema Mecmuası, Bursa’da bu alanda çıkan ilk sanat dergisidir85. Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın aylık olarak çıkarmış olduğu Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası ise 1926 yılında yayına başlamış, 1928’e kadar devam etmiştir. Mecmua, Oda’nın faaliyetlerinden iş adamlarını haberdar etmek, iş çevrelerini ilgilendiren tebliğ ve kararları duyurmak amacıyla kurulmuştur86. 19 Şubat 1932’de Halkevlerinin açılması dolayısıyla Türk basını yeni dergiler kazanmıştır. Bunlardan biri de Bursa’da 1935 yılında yayın hayatına başlayan Uludağ Dergisi’dir87. Bursa Halkevi’nde çeşitli kültür ve sanat faaliyetleriyle ilgili olarak birçok “kollar” kurulmuştu ve her kol kendi konuları ile ilgili yararlı çalışmalar yapıyordu. Bu arada Dil-Edebiyat kolu da sayfalarını kültür faaliyetlerine açmak üzere bir fikir ve edebiyat mecmuası çıkarma kararı almıştı. İlk sayı 1935’te yayınlanmıştı. İlk sayısında “Uludağ bir kültür dergisidir. Atatürk Devrimlerine inananların dergisi” ifadesi yer almaktadır88. Mecmua 18x26 ebadında basılarak üç ayda bir çıkıyordu ve 25 kuruşa satılıyordu. O tarihlerde Güneş Dil Teorisi ortaya atılmış, ilk zamanlarda Atatürk’ün gösterdiği ilgi nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisi gibi kuruluşlar bu teoriyi çok benimsemişlerdir. Halkevleri de Cumhuriyet Halk Partisi tarafından kurulmuş olduğu için, özellikle yayın faaliyetlerinde aşırı bir öz Türkçecilik dikkat çekmektedir.89. 85 Tayla, a.g.e., s. 90. 86 Tayla, a.g.e., s. 95. 87 Oral, a.g.e., s. 121. 88 Aslan, Necla, Bursa Halkevi Uludağ Dergisi ve Türk Devrimi, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Üniversitesi, İstanbul, 2007, s.43. 89 Tayla, a.g.e.,s. 104. 25 Bursa Uludağ Halkevi Dergisi, 1936 Nisan ayında yayımlanan 6. sayıda adını değiştirmiş ve Türkün adı ile çıkmıştır. Mecmua yalnız Bursa’da değil, Bursa dışında da ilgi ile karşılanmıştır. Fakat bu mecmuaya verilen Türkün ismi tutmamış ve 1937 Nisan ayında yayımlanan 10. sayıdan itibaren eski isme dönülmüş ve bu defa üç ayda bir yerine iki ayda bir yayınlanmıştır. Uludağ, zengin içerikli ciddi bir fikir ve edebiyat mecmuası olarak bütün yurtta ilgi ile izlenmiştir. Mümtaz Ergin, Enver Behnan Şapolyo, Kamil Kepecioğlu, Hulusi Köymen gibi zamanın tanınmış yazarları mecmuanın devamlı yazarları arasındaydı. Diğer yandan, Bursalı genç yetenekler de ilk sanat denemelerini bu mecmuada değerlendirme fırsatını bulmuşlardır.90. Bu bölümde; Osmanlı Devleti’nde ve Cumhuriyet döneminde basın hayatı hakkında genel bir değerlendirme yapılmıştır. Bu değerlendirme sonucunda basın ve siyasetin birbirinden bağımsız düşünülemeyeceği ortaya çıkmaktadır. Bu gerçekten hareketle, Bursa Sesleri Gazetesi’ni incelemeden önce, gazetenin yayınlandığı Atatürk döneminin sosyo-ekonomik ve kültürel şartlarına değinmek gerekmektedir. 90 a.g.e., s.105. Bunun için ayrıca bknz. Akkuş, Mine, “Bursa Halkevi”, Bursa Araştırmaları Kent Tarihi ve Kültürü Dergisi, Bursav Yay., s. 4, Şubat 2004. 26 İKİNCİ BÖLÜM ATATÜRK DÖNEMİ’NDE SOSYO-EKONOMİK VE KÜLTÜREL HAYATA GENEL BİR BAKIŞ I. ATATÜRK DÖNEMİ’NDE SOSYO-EKONOMİK HAYAT A. Ülke Genelinde Sosyo-Ekonomik Hayat Devletin ekonomik faaliyetlerin düzenleyicisi olarak bulunmasının nedeni yalnız yönetici kadronun siyasî ve ekonomik tercihleri değildir. Bu, yönetici kadronun siyasî görüşünün yanısıra ülkenin sahip olduğu sosyo-ekonomik şartlar ve üretim kaynaklarının durumuyla da yakından ilgilidir. Cumhuriyet’in ilânının hemen ardından, yüzyıllarca süren Osmanlı Devleti’nin yerini artık yeni bir yönetim tarzı ile yeni bir devlet almıştır. Başta Mustafa Kemal olmak üzere dönemin devlet büyüklerinin önündeki en büyük engel ekonomik politikanın ana hatlarını çizmek olmuştur. 1923-1938 döneminde Türkiye’de uygulanan iktisat politikaları kendine özgü bir nitelik sergilemektedir. Bu dönemin temel özelliği, şartların bir gereği olarak, değişen ağırlıklarla da olsa özel girişime öncelik sağlayan, aynı zamanda ekonomik kalkınmayı planlar doğrultusunda gerçekleştirmek isteyen bir karma ekonomik yapı olmasıdır1. 1920’lerin başında Türkiye tipik bir geri kalmış ülke durumundadır. Kişi başına gelir düzeyinin düşüklüğü, tarım kesiminin yaygınlığı, sanayinin son derece zayıf ve girişimciliğin yetersizliğinin yanısıra, okuma-yazma oranının %10 dolayında 1 Savaş, Vural, Politik İktisat, Beta Basım Yayın Dağıtım, İstanbul, 1994, s. 38. 27 olması, ulaşım olanaklarının çok sınırlı kalması, ekonominin çeşitli kesimlerinde ilkel tekniklerin kullanılması gibi özellikler gelişme çabalarının önüne engel oluşturuyordu. Cumhuriyet döneminde yaşanan ekonomik gelişme, Osmanlı’dan devralınan bu yapı üzerine oluşturulmuştur. Bu durum, yalnız üretim yapısı için değil, ekonomik gelişmenin diğer öğeleri için de geçerlidir2. Osmanlı döneminden Cumhuriyet Türkiyesi’ne devredilen iktisadî ortamı şu şekilde özetleyebilmek mümkündür; dünya pazarlarına ve yabancı sermayeye açılmış tarıma dayalı bir yapı, merkezî devletin belirleyici konumu, küçük üreticiliğin önemi ve yaygınlığı, artan dış borçlar, sınırlı bir büyüme. Atatürk’ün benimsediği ekonomik anlayış doğrultusunda ortaya koyduğu ekonomi politikası, istikrara dayalı, dış yardımsız, hızlı, bütün ülkeye ve halka yayılmış, sosyal adalete dönük bir politikadır3. Bu çerçevede, ekonomi politikasının temel sınırlarının çizilmesi 1923 İzmir İktisat Kongresi’nde gerçekleşmiştir. Böylece devlet desteğinde kapitalist bir toplum yaratma çabaları başlamıştır. Bu politikanın benimsenmesinin temel nedeni, Atatürk’ün böyle bir düzen hakkındaki kişisel inancından çok, devralınan Osmanlı toplum yapısının taşıdığı özellikler olmuştur. Bu özelliklerin başlıcaları şunlardır: -Kurtuluş Savaşı, o günkü toplumsal ve ekonomik güç odaklarının desteği ile kazanıldığından, bunlara karşı bir tavır izlenmesi imkânsız olmuştur. -Osmanlı toplum yapısındaki ekonomik bilinçlenme birikimi, mevcut yapının değişimi için bir baskı yaratmamıştır. -Bu dönemde, sosyo-ekonomik yapının değişmesinden çok, siyasal yapıyı kurma ve güçlendirme çabaları daha büyük önem taşımıştır4. 2 Boratav, Korkut, “Türkiye İktisat Tarihi”, 1908-1985, Ed. Sina Akşin, Türkiye Tarihi 4, Gerçek Yayınları, İstanbul, 1990, s. 13. 3 Kurdaş, Kemal, “Atatürk’ün Ekonomi Anlayışı ve Kurduğu Ekonomik Model”, Ekonomik Politika Üzerine İncelemeler, Yorumlar, Beta Basım Yayın Dağıtım, İstanbul, 1994, s. 75. 4 Kongar, Emre, İmparatorluktan Günümüze Türkiye’nin Toplumsal Yapısı, Cem Yayınları, İstanbul, 1976, s. 234. 28 Bahsedilen bu sosyo-ekonomik yapı doğrultusunda, ekonomik kalkınma stratejisinin belirlenmesinde başlıca iki tez ortaya atılmıştır5. 1. İnönü tarafından savunulan ve daha çok bürokratların desteklediği “devletçilik yoluyla sanayileşme” tezi. 2. Tüccar ve sanayicilerin desteklediği, önceleri Fethi Okyar ve Serbest Fırka’nın ve daha sonra da Celal Bayar’ın öncülüğünü yaptığı “liberal iktisat politikası” tezidir. 1923’te ekonomik kalkınma stratejisini belirlemek için toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde ise liberal görüş ağır basmıştır. Bu dönemin önde gelen özelliği, girişimci sınıfın yaratılması için devletin öncülük etmesi olmuştur. Bunun yanında bankaların kurulması ve gümrük politikası gibi devlet müdahaleleri, bir plan denemesinden çok, özel girişimi korumak ve özendirmek amacıyla yapılmıştır. Özellikle 1927’de kabul edilen Sanayi Teşvik Kanunu ile de özel girişimin korunması hedeflenmiştir. İzmir İktisat Kongresi sonunda kabul edilenler, ekonomik ilkelerden ibaret olsa da, bu dönemin başlangıcında hâkim olan iktisadî felsefeyi ve görüşleri yansıtması bakımından önemlidir. Genel olarak kalkınmacı, yerli ve yabancı sermaye ile birlikte piyasaya dönük çiftçiyi özendirici, ekonomik hayatın denetiminin millî unsurlara geçmesini kolaylaştırıcı ve ılımlı bir korumacılığı öngören tezler ön planda olmuştur6. Kongrede alınan kararlar 1930’lara kadar dönemin ekonomi politikasını belirlemiştir. Bu yönlendirmede liberal unsurlar etkili olmuş, uygulanacak ekonomi politikasının hem devlet hem de özel girişime yer veren karma bir sistem olacağı kongrede belirtilmiştir. Atatürk, 1930’lara gelindiğinde ise, o yıllarda etkili olan Sovyet Rusya ya da Mussolini’nin uyguladığı ekonomi rejimlerin hiçbirini benimsememiş; Türk halkının karakter ve inançlarına uygun, dış dünya ile ilişkilere açık, özel mülkiyet esasını ve 5 Hiç, Süreyya, Türkiye Ekonomisi II, Menteş Kitabevi, İstanbul, 1990, s. 66. 6 Boratav, a.g.m, s. 34. 29 paraya güveni sarsmayacak, serbest sistem ile uyum halinde olacak bir iktisadî çözüm bulmayı amaçlamıştır. 1930’larda hükümetin ekonomi politikasının ana özelliği, sermaye birikiminde devletin birincil araç olarak kullanılmasıdır. Ancak, bu devletçi politika, 1929’da kabul edilmiş olan kapitalist gelişmeye karşı oluşturulmamıştır. Devletçiliğe yönelmenin nedeni, bu dönemdeki iç ve dış şartlardır. Bu devletçilik, 1920’lerdeki karma ekonomi özelliği taşıyan kapitalist gelişme stratejisi içinden çıkmış bir politikaydı7. Devlet, 1930’lu yıllarda imalat ve madencilik sanayiinde yeni girişimcilik rolleri üstlenme yoluna gitmiş; fakat üretimin toplumsal örgütlenmesinde özel mülkiyetin yerine devlet mülkiyetinin getirilmesi amacında olmamıştır8. Uygulanan bu devletçilik, özel mülkiyet ve girişimi sınırlamak veya küçültmek için değil, tam tersine korumak için geliştirilmiş bir politika olarak değerlendirilebilir. Devlet, 1930 yılından itibaren ekonominin birçok alanında yer almağa başlamıştır. Devletin ekonomik hayata bu şekilde yoğun olarak katılmasının amacı, kalkınma için gerekli altyapıyı tüm alanlarda gerçekleştirmektir. Kalkınma için gerekli sermaye birikiminin özel sektör eliyle oluşmayacağının anlaşılmasıyla birlikte, devlet hazırlanan planlar doğrultusunda sanayide devlet girişimciliği yoluyla sermaye birikimini gerçekleştirme yöntemini uygulamıştır. Ülkenin 1920’lerdeki sanayi yapısı, temel tüketim malları gereksinimi dahi karşılayamayacak düzeydedir. Bu nedenle, sanayi politikasının önemli hedeflerinden birisi de devleti devreye sokarak bu olumsuz yapıyı değiştirmektir. Bu olumsuzluğun kaldırılabilmesi için, şeker, un, yağ gibi temel tüketim malları ihtiyacının yerli üretimle karşılanabilmesi amaçlanmaktadır. Bir diğer amaç da, ülkenin hammadde kaynaklarını harekete geçirerek üretime dayalı bir yapı oluşturmaktır. Bu sayede, sanayileşmiş bir toplumun temelleri atılacaktır9. 7 Tezel, S.Yahya, Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi (1923-1950), Yurt Yayınları, Ankara, 1982, s. 221. 8 gös.yer. 9 Kuruç, Bilsay, Mustafa Kemal Döneminde Ekonomi, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1987, s .109. 30 Dünya ekonomik bunalımı sırasında Türkiye ekonomisinin değişik yönlerini inceleyen çalışmalar yapılmış, sorunların çözümüne yönelik öneriler geliştirilmiştir. Ancak bu çözüm önerilerinin bir kalkınma programı çerçevesinde somutlaştırılması gerekliydi. Bunun için, Ekonomi Bakanlığı’nca gerekli hazırlıklar yapılmış ve 1933- 1937 yıllarını kapsayan Birinci Beş Yıllık Sanayileşme Planı hazırlanmıştır. Bunun başlıca amaçları şunlardır: a. Yerel ya da bölgesel tarımsal üretim ve doğal kaynaklara dayalı sınai üretim birimleri kurulması. b. Özellikle ithal edilen temel tüketim mallarının yerli üretimine öncelik verilmesi. c. Sanayi işletmelerinin kuruluş yerlerinin hammadde ve işgücü kaynaklarına yakın olması10. Bu amaçlar doğrultusunda Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı bir sanayi planıdır. Planın temel hedefi, daha önceleri büyük ölçüde yurt dışından ithal edilen tüketim mallarının ülke içinde ulusal olanaklarla üretilmesidir. Daha geniş istihdam olanağı yaratmak, demiryolu ve denizcilikte atıl kapasitelerden yararlanmak ve sanayi için gerekli yatırım malları üretmek planda ikici derecede önem taşımıştır. Plan, 1934 yılından itibaren başarıyla uygulanmıştır11. 1923-1938 dönemi ekonomi politikaları için şunları söyleyebiliriz: Genel olarak millî iktisat anlayışına dayanmaktadır. Osmanlı yönetiminin son yıllarında İttihatçılarla gündeme gelen bu politika, devlet desteği ile ulusal bir sermaye sınıfı oluşturup, ekonomik kalkınmayı sağlamayı amaçlıyordu. Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte uygulanmağa devam edilen bu politikada, sanayileşme ve tam bağımsızlık hedefleri ön plandadır. Bu çerçevede, 1923-1929 yılları ekonomik inşa, 1930-1938 yılları ise bir atılım süreci olarak göze çarpmaktadır. Bu süreçlerin içinde devlet yer almıştır. İlk dönemde fazla etkin olmayan devletin varlığı, 1930’larla birlikte yoğunlaşmıştır. Devlet genel olarak, karma ekonomik sisteme uygun olarak aşırılığa 10 Kepenek, Yakup-Yentürk, Nurhan, Türkiye Ekonomisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1995, s. 60. 11 Küçük, Yalçın, Planlama, Kalkınma ve Türkiye, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1985, s. 249. 31 kaçmadan ekonomik süreçte önemli görevler yüklenmiştir. Bunları yaparken, “halkçılık” ilkesiyle, sosyal denge ve sosyal adaletin sağlanması sağlanmağa çalışılmıştır. B. Bursa’daki Sosyo-Ekonomik Hayat Cumhuriyet’in ilk yıllarında Bursa’daki ekonomik gelişmelere baktığımızda ise şu tespitlerle karşılaşmaktayız. İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlar çerçevesinde 1925 yılında Tütün Birliği satın alınarak devletleşmesi sağlanmıştır. Bu sayede Bursa’da tütün üretimi artmıştır. Bursa’da zeytin, kestane, üzüm, şeftali, soğan, peynir, sirke, pekmez, gülyağı ve suyu, susam yağı, zeytinyağı vs. üretimi yapılmaktadır. 1924’te Bursa’ya gelen göçmenlerle birlikte tahıl ve tütün üretimi artmıştır. Kısa sürede zeytinciliği de öğrenen göçmenler zeytin üretimini de arttırmıştır12. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Bursa madenlerinin çoğu yabancılar tarafından işletilmekteydi. Ancak daha sonra yabancılarla yapılan anlaşmalar feshedilmiş ve bunların işletmesini devlet üstlenmiştir13. 1927 Salnâmesi’ne göre Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’na kayıtlı şirket, ticaret ve sanayi işletmeleri şöyledir: 9 fevkalade sınıf, 43 birinci sınıf, 67 ikinci sınıf, 306 üçüncü sınıf, 1158 dördüncü sınıf şirket, tüccar ve sanayici, 11 birinci sınıf, 13 ikinci sınıf, 13 ikinci sınıf, 23 üçüncü sınıf komisyoncu14. Yine 1927 Salnâmesi’ne göre Bursa’da 21 esnaf derneği ve Bursa Dokumacılık Türk Anonim Şirketi (İpekiş), Yeşil Bursa Köylü Tütün Ortaklığı, Halk Tütünleri Ortaklığı, Çiftçi İstihsal Ortaklığı, Cer, Kenvir ve Kuvve-i Muharrike Elektrikiye Türk Anonim Şirketi15. Bursa’da bankacılık sektörüne baktığımızda ise; 1920’lere kadar yerel bir bankanın bulunmadığını görmekteyiz. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Bursa’yı yakından 12 Bursa 1934 İl Yıllığı, Haz.: Sedat Ataman, Bursa Vilâyet Matbaası, (tarihsiz), s. 11. 13 Bursa 1927 Vilayeti Salnâmesi, Bursa Vilâyet Matbaası, Bursa, 1927, s. 167-168. 14 a.g.e., s. 385. 15 a.g.e., s. 390. 32 ilgilendiren bir gelişme de, Türkiye İş Bankası’nın kurulmasıdır. 1924’te Ankara’da kurulan Türkiye İş Bankası’nın 14 kurucusundan 8’i Bursalıydı. Bursa’da uzun bir süre ana sanayi faaliyet olan ipek ipliği üretimi ve ipekli dokumacılık, önemli bir sermaye birikimi sağlayacak seviyede değildi. Sanayinin bu durumu, Bursalı sanayici ve tüccarların Türkiye İş Bankası’nın sağladığı imkanlardan yararlanmasıyla, bu dönemde yerel bir bankanın doğmasına zemin hazırlamıştır16. Bursa’da hizmete giren bir başka banka, Adapazarı Emniyet Bankası, Emlak ve Eytam Bankası’dır17. 1 Ekim 1925 tarihinde Bursa Dokumacılık ve Trikotaj Anonim Şirketi ve Türkiye İş Bankası’nın ortaklaşa gerçekleştirdikleri bir yatırım olan Bursa Dokuma Fabrikası’nın temeli Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal tarafından atılmıştı18. Bursa İpekiş Dokumacılık ve Trikotaj Anonim Şirketi 1930’da 15’i yün, 50’si doğal ipek işleyen toplam 65 tezgah ile Bursa’nın en büyük dokuma fabrikasıydı. 1930’larda İpek-İş’in en büyük hissedarı İş Bankası’dır19. 1930’lu yıllara gelindiğinde devletçilik ilkesinin Bursa’da da uygulandığını görüyoruz. Bu ekonomik ilke doğrultusunda Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı çerçevesinde Bursa’da iki sanayi işletmesinin kurulduğu görülmektedir. Bunlar; Merinos Fabrikası ve Gemlik Suni İpek Fabrikası’dır20. Sümerbank Merinos Fabrikası’nın temeli 28.11.1935’te atılmıştır. Önce iplik ünitesi faaliyete geçen ve Türkiye’de ilk defa kamgarn iplik ünitesi olarak kurulan tesis, yerli tiftiklerin kamgarn iplik harmanlarına karıştırılması suretiyle değerlendirilmesini sağlamıştır21. Cumhuriyet’in ilk on yılında gıda sanayinde de önemli işletmeler kurulmuştur. Bunlar: Bursa Konserve Fabrikası (1925), Emek Yağ Fabrikası (1929), Erbak Uludağ 16 Altun, Metin-Ünlü, Hasan- Kesiriklioğlu, Fatma, Cumhuriyet’in Kuruluş Yıllarında Bursa ve Merinos, Uludağ Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayın No:3, Bursa, 2001, s.40. 17 a.g.e., s.41. 18 Altun, Cumhuriyet’in Kuruluş Yıllarında Bursa ve Merinos, s.62. 19 a.g.e., s.63. 20 Altun, Metin, “Cumhuriyet Döneminde Bursa’da İktisadi Gelişmeler”, Cumhuriyet Sürecinde Bursa, Olay Basın Yayıncılık, Bursa, 1998, s. 63. 21 Altun, Cumhuriyet’in Kuruluş Yıllarında Bursa ve Merinos, s.91. 33 A.Ş. (1929), Kafkas Pasta ve Şekerleme Kollektif Şirketi (1930), İbrahim Baydan Fabrikası (1933), Süttozu ve Buz Fabrikası (1934), Sayas (1934), Çekirge Un Fabrikası (1937) ‘dır. Bunların dışında dokuma, tekstil, deri ve kürk ürünü işletmeleri de mevcuttur. II. ATATÜRK DÖNEMİ’NDE KÜLTÜREL HAYAT A. Ülke Genelinde Kültürel Hayat 1923-1938 dönemi kültürel hayatı etkileyen en önemli güç, Atatürk Devrimleri olmuştur. Bunlarda iki temel hedef gözetilmektedir: Ulusçuluk ve Çağdaşlaşma22. Mustafa Kemal, siyasal yapılanma dışında yurttaşın günlük yaşamını, toplumsal yapıyı da değiştirmek gereğine inanmıştı. Kısa bir sürede çağdaş bir toplum olma yolunda büyük aşamalara ulaşıldığında bu başarıyı 1935 Martında şöyle dile getirmişti: “Yeni harfleri, ulusal tarihi, öz dili, ar (sanat), bilimsel müzik ve teknik kurumlarıyla, kadını erkeği her hakta eşit modern Türk sosyetesi bu son yılların eseridir” 23. Yeni kültür öğelerinin batıdan alınması yoluyla kültürel değişim başlatılmıştır. Değiştirilmesi gereken kültür öğeleri; yönetim şekli, ikili eğitim, Osmanlı yazısı, geleneksel kılık-kıyafet, geleneksel kadın anlayışı, geleneksel kadın-erkek ilişkileri, kadının erkekle eşit haklara sahip olamaması, çok eşli evlilik olarak belirlenmiştir. Atatürk devrimleri, köklü bir kültür değişmesini getirerek, eski kurumların yerine halkın desteğiyle modern kurumların getirilmesidir24. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nde bir kültür devrimi olabilmesi için Cumhuriyet’ten önce kalan bazı şartların değiştirilmesi ve kültür devrimine zemin 22 Turan, Şerafettin, Türk Devrim Tarihi, (1923-1938), 3. Kitap, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2005, s. 162. 23 Turan, a.g.e., s. 176. 22 gös.yer. 34 hazırlanması gerekiyordu. Bu zemini oluşturmak için Mustafa Kemal Atatürk bir dizi devrim projesi gerçekleştirmiştir. Bu devrimler, kronolojik sıra ile şöyledir25: -Halifeliğin kaldırılması, Evkaf ve Şer’iye Bakanlığı’nın kaldırılması ve Tevhid-i Tedrisat Yasası’nın kabul edilmesi. 3 Mart 1924. -Dinsel mahkemelerin kaldırılması. 8 Nisan 1924. -Tekke ve türbelerin kapatılması. 2 Eylül 1925. -Fes kullanılmasının yasaklanması. 25 Kasım 1925. -Uluslararası saat sisteminin ve takvimin kabul edilmesi. 26 Aralık 1925. -Medenî Kanun’un kabulü. 17 Şubat 1926. -Laikliğin kabulü: “Türk Devleti’nin dini İslam’dır” maddesinin Anayasa’dan çıkarılması. 10 Nisan 1928. -Latin harflerinin kabulü. 1 Kasım 1928. -Millet Mektepleri adıyla geniş bir okuma yazma seferberliğinin başlatılması. 1 Ocak 1929. -Devlet okullarında Arapça ve Farsça derslerinin kaldırılması. 1 Eylül 1929. -Kadınlara belediye seçimlerinde oy verme ve seçilebilme hakkı tanınması. 3 Nisan 1930. -Türk Tarih Kurumu’nun kurulması. 12 Nisan 1931. -Halkevlerinin açılışı. 19 Şubat 1932. -Türk Dil Kurumu’nun kurulması. 7 Şubat 1933. -Kadınlara seçimlerde oy kullanma ve seçilme hakkının verilmesi. 5 Aralık 1934. -Dinsel giysilerin ibadethanelerin dışında giyilmesinin yasaklanması. 3 Aralık 1936. 25 Topuz, Hıfzı, Dünyada ve Türkiye’de Kültür Politikaları, Adam Yayınları, İstanbul, 1998, s. 58. 35 Atatürk’ün kültür politikasının temel özelliği millîliktir. Bu politika, kültürün kendi benliğini, kimliğini korumasına dayanır. Ancak kültür kendi öz varlığı ve gelişmesi için de zenginleşmeğe, başka kültürlerin kazanımlarından kendisine uygun olanlarını almağa açık olmalıdır. Atatürk, millî seviye ve tarihimizde uygun bir kültürü kastetmektedir. Atatürk’ün kültür devrimlerinin yaygınlaşmasını sağlamada etkili olan en önemli araçlar; millet mektepleri, halkevleri, halk odaları ve köy öğretmen okullarıdır. Millet Mektepleri uygulaması, Türk basınında “Cehaletle savaş” ya da “Tarihin ilk kültür seferberliği” diye nitelendirilerek desteklenmişti. Dış basında da bu girişimden övgü ile söz edilmişti. Millet Mektepleri, yeni abeceyi öğretmek ve vatandaşa temel eğitim alanında bazı bilgiler vermek konusunda başarılı oldular. (1928) Millet mektepleri uygulamasıyla 3 yıl içinde, köylü, işçi, esnaf, genç, yaşlı, kadın, erkek her kesimden ülke nüfusunun 1/10’u demek olan 1.5 milyon vatandaş okur yazar durumuna getirilmiştir26. Eğitim ve öğretimin Cumhuriyet devrimizde bu büyük devrim hareketiyle çok düşük olan %10 olan okuma yazma oranını yükseltmiştir. Hükümetin okul yapımına, öğretmen yetiştirmeye önem vermesi ve ilköğretimin mecburî ve parasız olarak yürütmesi ile, eğitim bir düzene girmiştir27. 1931 yılı Cumhuriyet Halk Fırkası Üçüncü Büyük Kongresi’nde Atatürk tarafından Kemalizm olarak adlandırılan ilkeler, Altı Ok olarak son şeklini almıştır. Bu kongrede aynı zamanda ilkelerle belirtilen ideolojinin geniş halk kitlelerine yayılması için Halkevlerinin kuruluş kararı da alınmıştır. Parti, bir yıl içinde hedefini gerçekleştirecek, 19 Şubat 1932’de ilk olarak 14 halkevinin (Afyon, Ankara, Aydın, Bolu, Bursa, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Eminönü, Eskişehir, İzmir, Konya, Malatya, Samsun) açılışını yapacaktır28. Halkevlerinin kuruluş amaçları şöyledir: 26 Turan, a.g.e., s.217. 27 İnan, Afet, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrimi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998, s. 186. 28 Yeşilkaya, Neşe, “Halkevi”, Modern Türkiye’de Siyasî Düşünce, Gen. Yay. Yön. Murat Belge, c.2, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002, ss. 113-118, s. 113. 36 -Ulusu bilinçli, birbirini anlayan, seven, aynı ideale bağlı halk kitlesi halinde örgütlemek, -Kültür, ülkü, amaç ve düşünce birliğini güçlendirecek bir toplum olmayı sağlamak, -Ulusal birliği oluşturan, millî ruhu şekillendiren ve güçlendiren kültür öğelerini ortaya çıkarıp geliştirmek, -Köylü ile kentli, köylü ile aydın zümreler arasındaki ilişkileri düzenleyip arttıracak köycülük çalışmalarının yapılması, -Cumhuriyet Halk Fırkası’nın ilkelerini ve bu ilkelerin ülke düzeyinde nasıl uygulandığını anlatmak için kullanılan bir merkez olması29. Halkevlerinin çalışmaları; Dil ve Edebiyat Kolu, Güzel Sanatlar Kolu, Temsil Kolu, Spor Kolu, Sosyal Yardım Kolu, Halk Dershaneleri ve Kurslar Kolu, Kütüphane ve Yayın Kolu, Köycülük Kolu, Tarih ve Müze Kolu şeklinde dokuz kol olarak düzenlenmiştir. Medenî haklara sahip her Türk vatandaşı, kendi uzmanlık alanına giren veya eğilimine göre uğraş vermek istediği herhangi bir Halkevi koluna yazılabilirdi. Üye kaydının zaman sınırlaması da yoktu. Her kolun üyeleri kendi komitelerini seçerdi. Halkevleri hiçbir şekilde kendilerine gelir getirmek için çalışmazlardı30. 1932-1940 arasındaki dönemde yurda dağılmış bulunan halkevlerinin bütününde 23.750 konferans, 12.350 temsil, 9.050 konser, 7.850 film gösterisi, 970 sergi halka sunulmuştur. Halkevleri kitaplıklarından 1932’de 149.949 vatandaş yararlanmıştır. Halkevlerinde açılan çeşitli kurslardan yararlananların sayısı 1932’de 900’dür. Halkevlerinin kendi yayınları da önemli bir etkinlik alanıdır. Bu yayın faaliyetlerinden en önemlisi dergilerdir31. 29 Çavdar, Tevfik, “Halkevleri”, CDTA, Gen. Yön. Murat Belge, c.3, İletişim Yayınları, İstanbul, 1985, ss. 878-884, s. 880. 30 a.g.e., s. 881. 31 a.g.e., s. 882. 37 Halkevlerinin kurulmasından sonra Türk Ocaklarının merkezi yayın organı olan Türk Yurdu’nun yerini tutmak üzere bir dergi çıkarmağa karar verildi. Bunun üzerine Halkevlerinin merkezî yayın organı olan Ülkü, 1933’te yayın hayatına başlamıştır32. Halk odaları ise, her yörenin kendi kimliğini tanımasını sağlıyor ve içerisinde oluşturduğu farklı çalışma alanlarına sahip kollarda, halka bilgi ve deneyim kazandırıyordu. Bu devrimlerle birlikte, geniş çapta devrim propagandası da yürütülüyor, cumhuriyetin, yenileşmenin, Batı kültürünün üstünlükleri övülerek Osmanlı Devleti ve onun eski gelenekleri yeriliyordu. Türklerin, İslâm öncesi, şerefli devirlerini anmak amacıyla eski Türk tarihine önem verildi. Türklerin, millî vasıfları yok edici tesirinden uzak kaldıkları ve kendilerine has millî bir hayat sürdükleri önemle belirtildi. Yenileşme-Batılılaşma hareketi büyük bir hızla devam etti. Kanunla yapılan devrimlerin yanısıra birçok Batılı âdetler, görüşler, çalışma ve ticaret usulleri benimsendi. Yenileşme, laiklik siyaseti, kişinin, peşinen kabul olunmuş bir dinî dogmayı benimsemek ve onun sıkı kaide ve kurallarına uymak zorunda kalmaksızın kendi ruhî becerilerine göre serbestçe hareket edebileceği bir ortam yaratmak amacındaydı. Bu, bir manada, kültürel liberalizm ve bireycilikti33. 1923-1938 döneminde kültürel alandaki diğer gelişmeleri ise; sinema, tiyatro, müzikteki gelişmeler olarak sıralayabiliriz. Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde Türk devriminin geniş halk yığınlarına anlatılması gereği duyulduğunda, bu iş, Atatürk’ün buyruğu ve onayıyla SSCB’den çağrılan iki kişiye verilmiş ve Milli Eğitim Bakanlığı adına Türkiye’nin Kalbi Ankara (1934) çevirtilmişti34. Bu dönemde ikinci özel yapımevi İpek Film kuruldu. Film türlerinin ilk örnekleri (köy filmi, polis filmi, tarihsel film, dram, melodram, güldürü, müzikli film vs.) bu dönemde ortaya kondu. Ateşten Gömlek (1923), Bir Memleket 32 Varlık, Bülent, “Ülkü: Halkevi Mecmuası”, Modern Türkiye’de Siyasî Düşünce, Gen. Yay. Yön. Murat Belge, c. 2, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002, ss. 268-271, s. 268. 33Karpat, Kemal, Türk Demokrasi Tarihi, Sosyal, Ekonomik, Kültürel Temeller, Afa Yayınları, İstanbul,1996, s. 69. 34 Özön, Nejat, “Türk Sineması”, CDTA, ss.1878-1883, c. 7, s. 1879. 38 Uyanıyor (1932), Aysel Bataklı Damın Kızı (1934-35) bu dönemde çevrildi. Türk kadınlarının sinemaya geçişleri bu dönemde gerçekleşti. Ses ile görüntü birlikte saptanmaktaydı35. Cumhuriyet’in ilanından sonra her alanda görülen devinim tiyatro alanında da izlenir. Yeni devletin kuruluşundan iki ay kadar sonra bu kurumun yaşaması için çalışmalar başlamış ve yalnızca temsiller veren bir kurumun değil, bunun yanı sıra bir okulun kurulması gerekliliği üzerinde de durulmuştur. 1930 yılında yürürlüğe giren “Belediyeler Yasası”nın belediyelere, tiyatro binası yapma ve tiyatro topluluğu kurmayı “ihtiyarî” bir görev olarak vermiştir36. İstanbul’da çocuk tiyatrosu, yerli oyunların oynanması gibi gelişmeler yaşanmaktadır. Bu dönemde, Reşat Nuri Güntekin ve Nazım Hikmet gibi yazarların da tiyatro oyunu yazdıkları görülür37. Cumhuriyet, Türk milleti için yeni bir hayat tarzının başlangıcı olduğu kadar Türk musikisi için de yeni bir dönemin başlangıcıdır. Türkiye’de, Türk musikisi öğretimine son verilmesinin ardından, Dahiliye Vekaleti’nin, 3 Kasım 1934 günlü emriyle Türkiye Radyosu’nun yayınlarından da Türk musikisi kaldırılmıştır38. Ancak bu 1935 yılında değiştirilmiştir. Cumhuriyet yönetiminin kurulduğu yıllarda Ziya Gökalp’in Ankara’da yayınlanan Türkçülüğün Esasları adlı kitabında, her ikisini de 19. yüzyıl Fransız yazarlarından alıp uyarladığı iki savı yer alıyordu: Geleneksel Türk Sanat Musikisi’nin Bizans’tan aktarılmış bir “Doğu musikisi” olduğu inancı ve yeni Türk musikisini yaratma için halk ezgilerinin derlenip çok sesli teknikle işlenmesi gerektiği39. Birçok kent ve kasabada belediye ya da dernek bandoları oluşturuldu; devlet çok sesli musikinin temel kuram kitaplarını yayınladı (1928-1930). 1932’den başlayarak bütün ülkede kurulan halkevlerinde halkın çok sesli musiki eğitimi doğrultusunda koro, mandolin takımı ve benzeri çalışmalar ele alındı. 1934’te Atatürk TBMM’yi açarken “Bir ulusun yeni değişikliğindeki ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, 35 Özön, a.g.m., s.1882. 36 Nutku, Özdemir, “Cumhuriyet Tiyatrosu”, CDTA,, c. 9, s. 2511. 37 Nutku, a.g.m., s. 2513. 38 Tura, Yalçın, “Cumhuriyet Döneminde Türk Musikisi”, CDTA, c. 6, ss. 1510-1514, s. 1512. 39 Gültekin Oransoy, “Çoksesli Musiki”, CDTA, c. 6, ss. 1518-1525, s. 1518. 39 kavrayabilmesidir” sözleriyle vurgulanmıştı. Atatürk’ün Türk ulusal musikisi konusundaki görüşleri Cumhuriyet henüz altıncı ayını doldurmadan bir devlet politikası niteliğine bürünüp uygulamalara ölçüt oldu. 1934’ten başlayarak da genç devletin “inkılaplarından” biri sayıldı40. B. Bursa’daki Kültürel Hayat 1. Eğitim 1923 yılında Bursa merkezde 163, köylerinde 43, ilçelerle beraber 561 öğretmen vardı. 631 köyün 487’sinde okul yoktu. 1926 yılından 1934 yılına kadar geçen sürede okul ve öğretmen sayılarında %39 artış sağlanmıştır41. Eğitim konusundaki asıl atılım Harf Devrimi’yle gerçekleşmiştir. Türkiye’nin genelinde olduğu gibi Bursa’da da Millet Mektepleri açılmıştır. Millet Mektepleri Bursa’da 4755 dershane açmış, bu dershanelerde 2322 öğretmen görev yapmıştır42. Tanıkların Anlatılarıyla Bursa Tarihi adlı eserden edinilen bilgilere göre; halkın Millet Mektepleri’ne katılımı üst düzeyde gerçekleşmiştir. Örneğin; iş adamı Ahmet Malcıoğlu’nun 19.12.2002 tarihli açıklamasında kullandığı ifadeler şöyledir: “Millet Mektepleri açıldı ve çabucak öğrendi herkes. İhtiyarı, genci herkes beraber, karışık bir ay sonra öğrendi. Sonra da ellerine birer vesika verdiler, mektebe geldi diye. Zaten herkes meraklıydı. Bir çırpıda okumaya meraklıydı. Okudu”43. 40 Oransoy, a.g.m., s. 1520. 41 Bursa Ansiklopedisi, Haz. Yılmaz Akkılıç, c. 3, Bursa Kültür Sanat Yayıncılık, Bursa, 2002, s. 1162. 42 Yüceer, Saime, “Türkiye’nin Aydınlanma Sürecinde Bir Kültür Devrimi Millet Mektepleri”, Atatürkçü Bakış, Uludağ Üniversitesi Basımevi, Yıl:1, S: 1, Bursa, Bahar 2002, ss. 17-25, s. 18. 43 Yüceer, Saime, Tanıkların Anlatılarıyla Bursa Tarihi (Sözlü Tarih Arşivi 1919-1938), Uludağ Üniversitesi Kent Tarihi ve Araştırmaları Merkezi (KETAM), Yayın No: 1, Bursa, 2005, s.10. 40 2. Halkevi Bursa Halkevi ise, tüm ülkede olduğu gibi 19 Şubat 1932’de açılmıştır. Bursa Halkevi’nin 1933 yılında üye sayısı 250’si aktif olmak üzere 600, 1934 yılında 53’ü bayan 1037 üye, 1935 yılında 1224, 1937 yılında 1326’dır44. Bursa Halkevi hakkında o yıllarda yaşamış kişilerden de bilgi sahibi olunmaktadır. Murat Akgün’le 08.07.2002 tarihinde yapılan görüşmede bu konuyla ilgili şu cümleler geçmektedir: “Bursa Halkevinde öğrencilere zayıf olan derslerinde yardımcı olabilmek için ücretsiz matematik, İngilizce, tarih, coğrafya vb. dersler verilirdi. Kardeşim İngilizce’yi Halkevinde öğrendi. Bursa Halkevinde ağırlık öğretmenlerde olmak üzere her meslek grubundan insan vardı. Güzel sanatlar kolundan çok kıymetli desinatörler ve ressamlar yetişti. Bursa Halkevi’nin en faal kolları, güzel sanatlar ile temsil koluydu. Köycülük kolu ise yeterince başarılı olamazdı. … Bayanlar daha çok temsil koluna ve resim çalışmalarına ilgi gösterdiler”45. Bursa Halkevi’nin yayınladığı Uludağ Dergisi, dönemin önemli kültür araçlarından biridir. Dergi önceleri üç ayda sonra iki ayda bir çıkmıştır. Türk dili, tarih, coğrafya, felsefe ve güncel konular başta olmak üzere işlediği konular şöyledir: Bursa’nın iktisadî, jeolojik, kültürel yapısını konu alan yazılar, imparatorluktan ulus devlete geçişte yeni rejimin ortak ideallerinin halk tarafından paylaşılması vs.46. Halkevi, Bursa’yı konu alan kitapların yanısıra “Resmî Bursa” ve “Gezi Yolu” gazetelerini de çıkarmıştır. Ant Gazetesi de Halkevi’nin matbaasında basılmıştır. Halkevi komitelerinin bir yıl içerisinde bütün yaptığı etkinlikler Ant Gazetesi ve Uludağ Dergisi’nde yayınlanmıştır. Kız Sanat Enstitüsü müzik öğretmeni Saime Hanım tarafından çalıştırılan güzel sanatlar komitesi korosu Bursa ve ilçelerinde konserler vermişlerdir. Ayrıca, İstanbul ve Ankara’dan sanatçılar davet ederek Bursalıları çok sesli klasik Batı müziği ile tanıştırmıştır. Halkevi resim komitesi ise, her yıl Bursalı 44 Akkuş, Mine, “Bursa Halkevi”, Bursa Araştırmaları Kent Tarihi ve Kültürü Dergisi, s. 4. 45 Yüceer, Saime, a.g.e., s. 109. 46 a.g.m., s. 8. 41 karikatürist Cemal Nadir Güler’in ölüm yıldönümünde resim sergisi düzenlemiştir. Tiyatro komitesi, 11 Eylül 1932 tarihinde Bursa’nın Kurtuluş Günü törenini filme çekmiştir. Spor ve dağcılık kolları, Uludağ’ın turizme açılmasında rol oynamıştır47. 3. Sinema Bursa’da 1927’den sonra Şafak Sineması, 1932 yılından sonra ise Tayyare Sineması ve Halkevi odaları tiyatro sergilenen yerlerdir. Bursa Halkevi Temsil Kolu’nun çalışmalarına baktığımızda; 1932’de 4.000 seyirci, 6 oyun, 1933’de 27 oyun, 14.800 seyirci, 1934’te 9 oyun 3.350 seyirci, 1935’de 5 oyun 3.600 seyirci, 1936’da 56 oyun, 24.000 seyirci, 1937 yılında ise 64 oyun 26.500 seyirci bulunmaktadır48. 4. Tiyatro Bursa’da gösterime giren tiyatro oyunlarından bazıları ise şöyledir: Tayyare Sineması’nda “Özyurt” isimli piyes ve “Tohum” adlı oyun 1933’de gösterilmiştir. 1936 yılında Halkevi’nin kuruluş yıldönümü münasebetiyle yine “Tohum” adlı oyun Bursalılara gösterilmiştir. 1936’da ayrıca “Mavi Yıldırım” adlı oyun ücretsiz olarak oynanmıştır. Aynı yıl “Hisse-i Şayia” piyesi sergilenmiştir. “Köyün Namusu”, “Mavi Yıldırım” piyesleri Gürsu’da, “Ana” piyesi Orhaneli, Gemlik ve Trilye’de, “Himmetin Oğlu” Gürsu ve Gemlik’te oynanmıştır. 1937’de ise “Aşkın Manası”, “Büyük Baba”, “Bir Azizlik”, “Babaların Günahı”, “Hülleci”, “Yarım Türkler”, “Beyaz Kahraman”, “Canavar”, “Kör”, “Yobaz Tercüman”, “Ayranos Kadısı” piyesleri oynanmıştır49. 47 gös.yer. 48 Simer, Turgut, “Evimizin On Yıllık Temsil Çalışmaları”, Uludağ Bursa Halkevi Dergisi, S. 44, Şubat 1942, s. 27. 49 Simer, a.g.m., s. 28. 42 5. Müzik Bursa’da Cumhuriyet’e kadar bandolar dışında herhangi bir müzik etkinliği yoktu. Bursa Işıklar Lisesi Bandosu dışında Bursa Erkek Lisesi ve İdman Yurdu’nun bandoları bulunmaktaydı. 1928’de ise Bursa Türk Ocağı Müzik Şubesi kurulmuştur. Öğretilecek sazlardan bazıları şunlardır: Piyano, keman, viyolonsel, flüt, klarnet, obua, saksafon, bas, davul ve trompet. Bunların dışında Erkek Lisesi ve Kız Muallim Mektebi’nin yaylı sazlar orkestrası vardı. Halkevi Güzel Sanatlar Komitesi’nin verdiği konserlerden bazıları şunlardır: 1935 yılında İstanbul Üniversitesi profesörlerinden Cemal Reşit’in de aralarında bulunduğu bir ekip tarafından Halkevi’nde üç gün konser verilmiştir. Aynı yıl Kız Öğretmen Okulu müzik öğretmeni Fatma Yücel’in yönetimindeki ilkokul öğretmenlerinden oluşan koro çeşitli konserler vermiştir50. 1937 yılında Halkevi orkestrası Halkevi Salonu’nda 6 konser vermiş, yine aynı yıl İstanbul Üniversitesi profesörlerinden Ömer Refik Seyfettin ve Sezai Asaf kardeşler ve viyolonist İskender, Bursa Belediye Salonu’nda konserler düzenlemiştir51. Halkevi, tek sesli klasik Türk müziği, halk müziğinin yanında, batı müziğini halka tanıtmak amacı ile birçok konser tertiplemiştir. Bunlar; çok sesli klasik batı ve çağdaş çok sesli batı müziğidir. Konserlerin verildiği yerler, Halkevi salonu, Tayyare Sineması, Kız Enstitüsü salonlarıdır. Bunun haricinde Dağcılık Kulübü, Tophane ve Havuzlupark bahçeleri de halkın tek sesli klasik Türk müziği dinlediği yerlerdir. Yaz aylarında Belediye’nin yanındaki bahçede caz konserleri yapılırdı. Kükürtlü Bahçesi ve Çelikpalas Oteli de Türk müziği dinlenen yerler arasındaydı52. 50 Uludağ Dergisi, S.44, Şubat 1942, s. 7. 51 gös.yer. 52 Akgün, Necati, Son Yüzyılın Bursa Olayları ve Anılarım, Print Ofset, Bursa, 1994, s. 25. 43 6. Konferans, kurs, sergi ve balolar Bu tarihlerde konferanslar Bursa Halkevi tarafından düzenlenmektedir. Konferansların başlıca konuları şunlardır: Atatürk, Kurtuluş Savaşı, Dil Devrimi, bulaşıcı hastalıklar, Türkler’de roman. Bursa Halkevi Halk Dershaneleri ve Kurslar Komitesi tarafından açılan kurslar, kültürel amacının dışında meslek edindirmeyi de hedefliyordu. Okuma-yazma, matematik, fizik, kimya, daktilo, biçki-dikiş kursları düzenlenen kurslar arasındadır53. Açılan kurslar ve bunlara katılan kişi sayısı ise şöyledir: 1937’de haftada 16 saat olmak üzere bir ve iki kurdan oluşan 3 Almanca kursu, haftada 16 saat resim kursu, 16 saat biçki-dikiş-nakış kursu, haftada 8 saat piyano kursu54. Halkevi kültür amaçlı sergiler de düzenlemiştir. Karikatür, heykel, resim, el sanatları alanlarındaki bu sergilerden bazıları şunlardır: 1936’da Cemal Nadir karikatür sergisi, Celal Uzman, Dr. Münir Halit ve Dr. İzzet resim sergisi düzenlenmiştir55. 7. Spor Bursa’da 1922 yılında Türkiye İdman Cemiyeti İttifakı kurulduğunda Bursa’da Mıntıka Merkez Heyeti oluşturulmuştur. 1923 yılında seçimlerde kurulan heyetin içindeki bazı birimler şunlardı: Futbol Kurulu, Atletizm Kurulu, Güreş Kurulu, Binicilik Kulübü, Bisiklet Kurulu56. Bursa’da en popüler spor dalı futbol olmuştur. Bu dönemde kurulan futbol kulüpleri ise, Sanatkarlar İdman Yurdu (1924), İnkişaf İdman Yurdu (1927), Akınspor 53 Uludağ Dergisi, Sayı:17, Temmuz 1938, s. 41. 54 gös.yer. 55 Türkün Dergisi, S. 6, Nisan 1936, s. 52-53. 56 Kemankeş, İsmail, “Osmanlı’dan Günümüze Bursa’da Spor”, Cumhuriyet Sürecinde Bursa, Olay Basın Yayın, Bursa, 1998, ss. 99-106, s. 100. 44 (1934’ten sonra), Muradiyespor (1930), Demirtaş (1930), Acar İdman Yurdu (1932-33 yıllarında Sanatkarlar İdman Yurdu’nun adı)’dur57. Spor karşılaşmaları 1926 yılına kadar Atıcılar’da yapılırken, Atatürk’ün isteği ve maddi katkılarıyla bugünkü stadyumun olduğu yer satın alınarak saha yapılmıştır58. 1935 yılında bisiklet sporu da gündemdeydi. Atatürk Stadı’nın çevresindeki pistte yarışmalar yapılmaktaydı59. 57 Kemankeş, a.g.m., s. 105. 58 Bursa 1934 İl Yıllığı, s. 18. 59 Akgün, a.g.e.,, s. 21. 45 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BURSA SESLERİ GAZETESİ’NDE BURSA’DAKİ SOSYO-EKONOMİK YANSIMALAR I. BANKACILIK Bu dönemde Bursa’da faaliyette olan bankaları ve bunların ekonomik hayata etkilerini takip edebilmekteyiz. Yurdun ekonomik alanda önemli adımlar atmasını sağlayan İş Bankası’nın da Bursa’da bir şubesi bulunmaktadır1. Bu banka, tüccarların krediye olan ihtiyaçlarının temini konusunda büyük yardımlarda bulunmuştur2. Gazetede adı geçen diğer bankalar ise şunlardır: Bursa’nın imarında büyük yardımları olan Emlâk ve Eytam Bankası bir şube açmıştır. Önceleri Koza Hanı’nda bulunduğunu anladığımız bu banka, 1936 kayıtlarına göre Atatürk Caddesi’nde bir binadadır”3. Osmanlı Bankası da Atatürk Caddesi’nde, Ulucami yanında özel binasında faaliyet göstermektedir. Bunların yanısıra Adapazarı Türk Ticaret Bankası ve Emniyet Bankalarının da birer şubesi bulunmakta ve daireleri Koza Hanı’nda yer almaktadır4. Ziraat Bankası Türk Anonim Şirketi, şehrin tam ortasında Atatürk Anıtı’nın tam karşısında ve o zamanki C.H.P. İlyön kurulunun yanında 50.000 lira harcayarak bir 1 Bursa Sesleri, 11.9.1936, Fevkalâde Sayı, s. 7. 2 Bursa Sesleri, 3.3.1937, s. 1. 3 Bursa Sesleri, 11.9.1936, Fevkalâde Sayı, s. 7. 4 gös.yer. 46 şube açmıştır. Bankanın, o dönemin iktisadiyatımızda önemli rol oynadığı belirtilmektedir5. 23.6.1937’de yayınlanan bir yazıya göre, Ziraat Bankası yeni kanuna göre çalışmaktadır. 4 Haziran’da Büyük Millet Meclisi’nde çıkan bu kanuna göre; banka her çeşit ziraat işlerine ve ziraat ürünlerinin sürümü hususlarına daha geniş ölçüde yardım edecek, bu amaçla teşekküller kurup koruyacak, bundan başka diğer her çeşit banka işlemlerini yapacaktır. Ayrıca bankanın sermayesinin 100,000,000 liraya çıkarıldığını öğrenmekteyiz6. II. BÜTÇE VE YATIRIMLAR 1935 yılı itibariyle Bursa’nın özel bütçesi, gelirin 1,050, 797 olduğu ve bundan kültüre 420,332 lira ve 1936 yılındaki 1,432,367 gelirden de 423,662 lira ayrıldığı kayıtlara geçmiştir. Bursa’nın özel muhasebesinin malı olarak Postahane, İl Basımevi, Hükûmet ve Vali konakları, Uludağ Oteli ve şehirde birçok mağazaları vardır. Uludağ’ın tam zirvesinde bir kule yaptırılmış, Uludağ Oteli genişletilerek tamir edilmiş, Kirazlıyayla’da yapılacak otelin proje ve keşifleri hazırlanarak yapılmasına başlanmıştır. Şehrin giriş yerleri olan ana caddeler asfalt olarak yaptırılmış, köprülerin hemen hepsi yeniden tamir ettirilmiştir. İlbayın (Valinin) il özel bütçesine koydurduğu tahsisat ile İznik Gölü’ne bir motor alınmış ve Eylül’de işletilmeğe başlanmıştır7. 5 Bursa Sesleri, 11.9.1936, Fevkalâde Sayı, s. 7. 6 Bursa Sesleri, 23.6.1937, s. 2. 7 Bursa Sesleri, 29.10.1936, s. 5. 47 III. TARIM Bursa Sesleri Gazetesi’nde tarım alanında yapılan çalışmaları ve gelişmeleri de takip etmek mümkündür. 1935 yılında Bursa Ovası’nın ıslahı işine girişilmiş, böylece köylerin sağlığı ve serveti kurtarılmıştır. Deliçay ve Nilüfer’in ıslahının ekonomik bakımdan önemli olduğu vurgulanmaktadır. Ovanın belirli bölgelerindeki bataklıkların, bazı derelerin sürüklediği pislik köylülerin sağlığını bozduğu ve ıslahın ne kadar gerekli bir iş olduğu ve bunu da Cumhuriyet Hükûmeti’nin yaptığı ifade edilmektedir8. Gazetede belli başlı ürünlerin ekonomik hayattaki gelişmeleri gündeme getirilmiştir. Bunlar; tütün, zeytin ve şeftali olarak ele alınabilir. A. Tütün Dünya ekonomisi açısından önemli bir yer tutan tütüncülük, Cumhuriyet Hükûmeti’nin önlemleri ve yardımı ile Bursa’da ilerlemiş, mahsul önceki zamanlara oranla düzelerek değer kazanmıştır. Kalite bakımından yani herhangi bir harmana girebilecek olan tütünler preparasyon bakımından da gelişme kaydetmiştir9. 1935’teki kayıtlara göre Bursa’dan üretilen tütünü Geri Tabako10 ve Herman Spider şirketleri satın almaktadır. Gelişmeler şu şekilde aktarılmaktadır: “Herman Spider ve şürekâsı tütün kumpanyası İstanbuldan gelerek son zamanlarda halktan mühim miktarda tütün satın almıştır. Bu şirketten halkımız çok memnun kalmıştır. Şirket delegesi Bay Kadri halka büyük kolaylıklar göstermiştir. Meselâ Avdancıktan Ahmet oğlu Seyil Ahmet ve Tahtalıdan Mehmemet Ali oğlu Mustafa yanlışlıkla bir miktar paralarını almadan gittikleri halde şirket mümessili bunları müteaddit defa köylerine haber göndererek buldurmuş ve ellerine noksan aldıkları paraları vermiştir. Bu hal köylümüzü çok 8 Bursa Sesleri, 14.3.1935, s. 2. 9 Bursa Sesleri, 29.10.1936, s. 11. 10 Bursa Sesleri, 18.4.1935, s. 2. 48 duygulandırmıştır. Böyle namuslu şirketlerle halkımız her zaman iş yapmıya hazırdır” 11. 1936’da tütün mahsulünün 5,500,000 kilo kadar olduğunu ve bu yıl mahsulülün kalite itibariyle geçen senekine yakın olduğunu öğrenmekteyiz12. 1937 yılında ildeki tütün piyasası oldukça hararetlidir. Ostro Türk tütün aldığı gibi yine Geri Tabako şirketi de kendi ihtiyacını temin etmektedir. Bunların dışında, piyasada Hasan Alkoç adında yeni bir alıcı daha ortaya çıktığı kaydedilmektedir.13. B. Şeftali Bursa’daki şeftali üretimi ve bunun ihracatı konusunda gazetede bazı bilgilere rastlamak mümkündür. Bursa şeftalileri taze meyve tüccarları tarafından Yafa’ya gönderilmiştir14. Bursa tüccarları tarafından Filistin’e de şeftali gönderilmiştir15. C. Zeytin Cumhuriyet’tin ilanından sonra Bursa’nın Gemlik, Orhangazi ve Mudanya ilçelerindeki zeytin üretiminde büyük başarılar elde edilmiş, buhran tamamiyle ortadan kaldırılmış, son standarizasyon usulüyle islâh edilmiş fiyatlar düzelmiştir16. Bursa’nın prineleri Yunanistan’a ihraç edilerek orada yeniden yağ çıkarılmakta iken, bu tarihten sonra prinelerin yağı da artık memleketimizde çıkarılacağı ve bu kazancın da yine yurdumuzda kalacağı belirtilmektedir17. 11 Bursa Sesleri, 26.8.1935, s. 4. 12 Bursa Sesleri, 12. 1936, s. 11. 13 Bursa Sesleri, 8.5.1937, s. 1. 14 Bursa Sesleri, 19.8.1935, s. 5. 15 Bursa Sesleri, 26.8.1935, s. 4. 16 gös.yer. 17 Bursa Sesleri, 23.6.1937, s. 1. 49 IV. HAYVANCILIK A. Merinos Koyunculuğu Bursa’da bu dönemde yoğun bir şekilde Merinos koyunculuğu yapılmaktadır. Sedad Ataman’ın yüncülükle ilgili yazdığı bir yazıda da bu konuya verilen önem anlaşılmaktadır: “Avrupa’nın yün ihtiyacı artıyor, koyunları eksiliyor. Avrupa’ya yün nerelerden geliyor? Acundaki yün pazarları yün ihraç eden memleketler sanayileşirse Avrupa ne yapacaktır? Biz, kendi yünlerimizi kendimiz yetiştirebiliriz. Merinos koyunlarının yetiştirilmesi hususunda yapılmakta olan gayretler ve Bursamızda yün ipi fabrikasının açılmasına karar verilmiş olması dolayısıyla yün sanayiinin ilerlemesi hakkında ufak bir tarihçe yapmayı münasip gördük. … Bu gün yün Avrupa’ya büyük vapurlarla ta acunun öbür ucundan getiriliyor. Biz Avrupalılar gibi müstemlekelerimizden değil, kendi büyük çayırlarımızda yetiştirmekte olduğumuz sürülerle yün sanayimizi ilerleteceğiz”18. Merinos koyunculuğu hakkında bir başka bilgi de şöyledir: “Bursamızın, yün sanayine lâzım olan ham maddeyi veren koyun sürülerinin çok miktarda beslendikleri geniş meralara malkiyeti ve iklim bakımından Merinos koyunlarının en iyi adopete olabilecek hususiyetleri bulunması dolayısıyla, Sümerbank tarafından (Kamgarn) yün ipliği fabrikası da burada şehrimizde kurulmakta olup mayısta işliyecektir. Son senelerde Karacabey harasında Merinos cinsi koyunları islâh veteksiri muvaffakiyetle ilerletilmiştir. Merinos koyunları yılda 4,5 kilo yün verdiği gibi 6-9 kilo veren koçlar da vardır. Milyonlarca lira sarfeden Cumhuriyet hükûmetimizin meydana getirdiği bu muazzam yapıda binlerce işçi çalışacak ve dışarı giden milyonlarca liramız memleket içinde kalacak, binlerce aile bu yüzden refah içinde geçinecektir”19. 18 Bursa Sesleri, 2.5.1935, s. 2. 19 Bursa Sesleri, 29.10.1936, s. 11. 50 Bu dönemde Merinos koyunculuğunun gelişebilmesi için bir dizi adım atılmıştır. Bunlardan biri 1935’te inşaatına başlanan ve 1937’de inşaatı biteceği bildirilen Merinos Fabrikası’dır20. Bunun yanısıra, hayvan nesillerinin ıslah ve çoğaltılmasında başarıya ulaştıracak Merinos sun’î tohumlamanın teknik işlerini idare edecek olan bir Merinos sun’î tohumlama lâboratuarı açılmıştır21. Laboratuar şefi Lütfi Orguna’nın açılış törenindeki açıklamaları ise şöyledir: “Yurdumuzda kumaş endüstrisini kurarken ona lâzım olan yapağıyı da düşünmek mecburiyetinde idik. Dedikten sonra: Halbuki sun’î tohumlamada kullanılan ve kendilerinden azami istifade edilen mahdut mikdarda koçlar hususî bir itina ile hükûmet elinde bakılarak halkın istifadesine arz edilmektedir”22. 31 Temmuz 1937’de Merinos Fabrikası hakkında çıkan yazı, fabrikanın ne denli önemli olduğunu vurgulaması açısından dikkate değerdir: “Birkaç gün evvel İstanbulda açılan dokuzuncu Yerli Mallar sergisinde Sümer Bank Bursa Merinos fabrikası ilk imalâtını teşhir etti. Sergiye konan iplikler arasında dokuma, örgü ve fantezi iplikler vardı. Ayrıca fabrikanın imalât seyri yani (Kamgarn) sisteminde ipliğin yapılışı büyük bir tablo üzerine güzelce sıralanmıştır. Memleketimizin Kamgarn ipliği idhalâtının da bu fabrika 1938 senesinde tam faaliyete geçdikten sonra, ne kadar düşeceği çok açık bir surette ikinci bir tablo üzerinde gösterilmişti. Daha bir tarafdan büyük bir gayretle makinelerinin örülmesine devam edilirken, diğer bir tarafdan kurulan makineler üzerinde fabrikanın tecrübe işletmelerine başlaması ve cidden Avrupadaki emsali ile boy ölçüşecek derecede nefis iplikler yapması şüphesizki değerli bir muvaffakiyettir. Açılışını sabırsızlıkla beklediğimiz memleketin en modern fabrikalarından biri olan merinos fabrikası ile Bursa şehri ne kadar iftihar etse yeridir. Oldukça mühim bir ipekli dokuma endüstrisine malik bulunan bu şehir, Merinos fabrikası ile de memleketin yegâne taranmış yün ipliği endüstrisine sahip oluyor. Bursa istikbalin büyük bir sanayiî şehridir. Çünkü bugün kendi ipliği kumaş yapıyor, yarın da yününü iplik yapacaktır. 20 Bursa Sesleri, 11.9.1936, Fevkalâde Sayı, s. 6. 21 Bursa Sesleri, 31.3.1937, s. 1. 22 Bursa Sesleri, 3.4.1937, s. 1. 51 Seneler sonra Bursanın Merinos fabrikası köşesinde mütevazî ve modern küçük bir Merinos şehrinin doğuşunu bekleyebiliriz”23. B. Koza Yetiştiriciliği ve İpekçilik 1935 kayıtlarına göre bu yıl 12.000 kutudan fazla tohum harcanmıştır. Alınan mahsul miktarı bazı köylerde 65 kiloyu bulmuştur ki bu da iyi bir rakam olarak değerlendirilmektedir. Diğer bilgiler ise şöyledir: “Bu sene yaş koza üzerinde işler durmuştur. Borsada işlem gören miktar âlâ nev’i 1. 112.434 kilo 800 gram, yaş tohumluk 14782 kilo 100 gram, yaş çipez 40235 kilo 800 gramdır. Bu seneki kozalar özellik ve verim açısından önceki senelerden çok yüksektir. İçlerindeki çifte koza oranı da yüzde ile bir ile iki arasındadır. Hatta, sert ve fazla miktarda kamçıbaşı veren dağ bölgelerine yakın derecede evsaf göstermiştir. Şimdi ufak tefek yarı kuru koza işleri başlamış bulunmaktadır”24. Bu dönemde Rüştü Kardeşler Böcekhanesi kozacılıkta faaliyet gösteren yerlerden biri olarak gazetede geçmektedir25. Bursa bu yıllarda yüzlerce ipek ve ipekli kumaş fabrikaları, imalâthaneleri ile artık yurtta şöhret kazanmaya başlamıştır. İş Bankası’nın işlettiği İpekiş Fabrikası’nın çıkardığı ipekli ve ipek yünlü kumaşların Avrupa’dan gelen mallardan çok üstün olduğu belirtilmektedir. İpekiş Fabrikası’nın başında bulunan yönetici mühendis Kâmil Sidal ve arkadaşları bu konuda çok çalışmışlar ve başarılı olmuşlardır. Bundan başka Lâle Çağlıyan, Resul Mehmet, havlucu Recep, İpeker Tevfik İpekman fabrikalarının malları da dönemin önemli ürünleri olarak anılmaktadır26. 23 Bursa Sesleri, 31.7.1937, s. 2. 24 Bursa Sesleri, 19.8.1935, s. 5. 25 gös.yer. 26 Bursa Sesleri, 11.9.1936, Fevkalâde Sayı, s. 6. 52 Adı geçen İpekiş Fabrikası yünlü ve ipekliler için 65 tezgâha sahip olup, bunlar günde 600 metre kumaş çıkarmaktadırlar. 1936 yılında kuvvei muharrikesini de kendi üreten fabrikada her gün kadın erkek 200 işçinin çalıştığı bildirilmektedir27. Yine Gemlik’te de Sümerbank tarafından bir filoş sun’i ipek fabrikasının bu tarihlerde kurulmakta olduğunu şu cümlelerden öğreniyoruz: “Bursamızın yün sanayine lâzım olan ham maddeyi veren koyun sürülerinin çok miktarda beslendikleri geniş meralara malkiyeti ve iklim bakımından Merinos koyunlarının en iyi adopete olabilecek hususiyetleri bulunması dolayisile, Sümerbank tarafından (Kamgarn) yün ipliği fabrikası da burada şehrimizde kurulmakta olup mayısta işleyecektir. …28. Bursa merkezde bazı ipek ve kumaş fabrikalarını gazetenin reklamlarından da takip etmek mümkün29: “İPEKİŞ BURSA En Nefis İpekli Kumaşlar En Güzel ve Temiz İpekliler”30. “Marsel Romangal Ham ve bükülmüş ipek, Fabrikaları: Muradiye Çınar önünde Yazıhane: Kozahanı-93 telefon: Fabrika. 82 Fabrika ve Ev 5 Yazıhane 6”31. “Bozkurt Masuraları El ve Makine İçin Bozkurt Masuraları Bozkurt İbrişim Masura Yapım evi. Bursa-Yerli Mallar Pazarı”. 27 Bursa Sesleri, 29.10.1936, s. 10. 28 Bursa Sesleri, 29.10.1936, s. 11. 29 Bursa Sesleri, 23.4.1935, s. 16. 30 Bursa Sesleri, Sayı:32, 1936, Sahife G. 31 Bursa Sesleri, 29.10.1936, s. 27. 53 V. TURİZM Bursa Sesleri Gazetesi yazarı Sedad Ataman’ın turizm konulu yazısı, Bursa’nın o günlerdeki turizmi hakkında bilgi vermesi açısından önemlidir: “Bilumum insanlığın ve ayrı ayrı her ulusun geçirdikleri saahatı mümkün mertebe yerlerinde incelemek, memleketlerin tarihlerini öğrenmek eski eserleri ve âbideleri üzerinde tetkikatta bulunmak ve görmek asrın en büyük ihtiyaçlarından birini teşkil eder. Şimdi, tereddüt etmeden söyleyelim ki Bursamız ve civarı dünyanın en zengin turizm sermayesi, malzemesi ile doludur. Tarihsel yerleri, karlı Uludağı, kaplıcaları, gölleri, ovaları, ipekli sanayi, yeşil manzaraları, meyvası ile Bursamız günden güne kendisine turist çeken bir yerdir. … Bütün bu hakikatleri göz önünde tutmak suretiyle ve Bursa Sesleri’nin son birkaç sayısında birçok tanınmış Türk ve ecnebi şahsiyetlerin turizm bakımından Bursa hakkındaki sözleri nazarı itibara alarak Bursa’da resmî bir turizm teşekkülünün hemen şimdiden faaliyete geçmesi lüzum ve ihtiyacı kendi kendine ortaya çıkar. Türbelerimiz her zaman açık değil, kaplıcalarımız da istenildiği anda ve kâfi derecede birden yer bulunmuyor, lokantalarımızda bazı yemekler noksan, rehber ve tercüman yok vesaiti nakliye ve şimendifer tarifelerimizin ecnebi dillerde birer broşürü yok, otellerimizin bazılarında turistin aradığı konfor bulunamıyor, Bursa’yı tamamile tanıtacak propağanda bröşürleri yok, hatta gelen ve hususî ajanlar marifetiyle getirilen kafileler proğramsız ve el çabıklığiyle bir dolaştırılıyor, İstanbul’dan getirilen tercümanlar Bursamızı iyice bilmiyorlar. İşte turizm ile birinci derecede alâkadar olan bu işlerin toplu ve memleketin umumî menfeati ile bir görüşle, bir proğramla idaresi, proğramla idaresi, propağanda ilân ve broşürlerinin tanzimi ve azamî istifade temini için bir resmî teşekkül katiyen lâzımdır. … Bunun için şehrimiz urayında üç sen evel mevcut olan turizm şubesi mutlaka ihya edilmeli, İlbayımızla Şarbayımızın himayelerinde turizm ile bağlılığı olanlardan mürekkep bir komisyon faaliyete geçmeli ve bu şube bu komisyonun mukarreratı dairesinde bütün varlığı ile çalışmalıdır” 32. VI. REKLÂMLAR Bursa Sesleri’nde yayınlanan reklâmlar da dönemin hem ekonomik hayatına hem de reklâm sektörüne ışık tutmaktadır. 32 Bursa Sesleri, 12. 1936, s. 1. 54 1935-1937 yılları arasında gazetede çıkan reklâmları belli başlıklar altında toplayabiliriz. A. Makine ve Elektrikli Aletler Bursa Sesleri Gazetesi’ndeki bilgilere göre; bu dönemde elektrikli aletlerin kullanımı yaygınlaşmağa başlamıştır. Bursa merkezde elektrik şebekesi sayesinde elektrikli aydınlatma sağlanmış, ilçelere de ulaştırılmağa çalışılmaktadır. Dönemin en popüler aygıtları ise gramofon ve radyolardır. Bunlar, eğlence mekânlara hareketlilik getirmişlerdir. Bunun yanında dikiş makinesi, ampul, telefon, yazı makinesi, otomobil yedek parçası gibi ürünlerin reklâmları gazetede yer almaktadır. “Elektrikçi Kemal Tosluk Her nevi elektrik tesisat ve tamiratı fennî surette çabuk ve ucuz yapılır. Bursa: Tuzpazarı No.136” 33. “Yapılan tamirlerden emin olmak istiyor musunuz? Bursa Kuyumcular Çarşısı 320 No’ da makinecı M. Sabri Tamir Evi’ne müracaat ediniz. Daktilo, gramafon, bisiklet, dikiş makineleri, vantilâtörler teminatlı ve ucuz tamir olunur. Makine parçaları ve yağları gramofon zenbelekleri çeşidi bulunur. Ucuz fiatla satılır. Bir tecrübe daima baş vurmağa kâfidir”34. “Ses Elektrik ve Radyo Evi Her nevi saat, radyo, gramafon tamiratı fennî surette yapılır. (Odeon) plakları satılır. İşleriniz bir sene garantilidir. Bursa: Atatürk Caddesi Millî Sinema yanında No.1 İ.C. Ozansoy”35. “Luma Fabrikaları ampul yapısı sanatında en ziyade tekâmüle mazhar olmuş dünyanın en modern bir fabrikası olarak şöhret kazanmıştır. Luma Fabrikaları’nı idare edenler 25 sene ampul sanatında en otoriteli mevki kazanmış kimselerdir. Luma En uzun ömürlü ampuller: Vasat 1500 saat dayanır. LUMA: En bol ışıklı ampuldür: Ziyası temiz ve parlaktır. LUMA: En az masraflı ampuldür: En az yüzde 40 tasarruf temin eder. 33 Bursa Sesleri, 11.4.1935, s. 4. 34 Bursa Sesleri, 19.8.1935, s. 8. 35 Bursa Sesleri, 28.9.1935, s. 7. 55 LUMA: yı her yerde arayınız ve tercih ediniz. Taklit markalara dikkat ediniz. Türkiye’de yegâne mümessili: Elektron müessesatı Nebil Baykent ve şeriki Türk Komandit Şirketi Galata Voyvoda Caddesi 58-62 telefon 41460”36. “Fahri Arı El Makine Tamir Evi Bursa Sanatlar Mektebi mezunlarından ve Bursa, İzmir, İstanbul gibi sanayii terakki etmiş şehirlerimizin fabrika ve atelyelerinde on beş senelik uzun bir ameliyat neticesi ve üç senedenberi de: Bursa Orhan Boğazı Makine Tamir Evi namiyle açtığım atelyemde fenni bir surette bil’umum dikiş, nakış, gramafon ve yazı makineleri tamir edilir ve yedek parçaları bulunur. ”37. “Naumann Makineleri’nden Herkes memnundur. Naumann dikiş makineleri Naumann Erika ve İdeal yazı makineleri Naumann bisikletleri Mevcut makinelerin en sağlamı en kullanışlısıdır. Naumann Makineleri başka makinelerde bulunmıyan en son yenilikleri havidir. Naumann Makineleri’ni bir kere görmeden başka makine satın almayınız. Büyük şehirlerde şube ve acenteleri vardır. Her ihtiyacınızı kolaylıkla idare edersiniz. Müsait fiyat ve taksitle satış Merkezi: Galata, Hezaren Sokak No.19-21 Bursa Acentesi: Setbaşı Atatürk Caddesi Şafak Oteli”38. “FORD Tenezzüh ve kamyon Otomobilleri Yedek parçaları Her türlü levazımı MİŞLEN Otomobil Lâstikleri Her nevi her çeşit Otomobil lâstikleri Hayat ve can”39. “Minerva ve Aga Radyoları Bursa Acentalığı Erikson Siemens Standart Telefon ve Malzemeleri Sıhhî ağızlıklar Her fabrikanın her şekilde cep-kol duvar saatleri. Ustra, jilet, bıçak ve makinelerin bilcümle levazimatı”40. 36 Bursa Sesleri, 3.3.1937, s. 4. 37 Bursa Sesleri, 11.9.1936, s. 15 38 Bursa Sesleri, 29.10.1936, Fevkalâde Sayı, s. 3 39 Bursa Sesleri, 1936, No.31-32, s. 26. 40 Bursa Sesleri, 11.9.1937, s. 14. 56 “Odeon Kolombia Gramafon plaklarının tam koleksiyonu Gramafon makinelere ve İğneleri Sahibinin Sesi”41. “OSRAM Bisiklet ve malzemesi Standart-Radyum lâmbaları ve levazımı Her türlü elektrik tesisatı Osram Evlerinize, dükkânlarınıza elektrik tesisatı yapılırken bu işin fennî ve ucuz, ışıkların muntazam olmasını isterseniz bir kere mağazamıza uğrayıp sorunuz! Her nevi fotoğraf makineleri yazı makineleri teferruat ve levazımı”42. B. Kırtasiye Malzemeleri Dönemin en sık yayınlanan reklâmlarından biri de Pekkal markasıdır. Reklâmda dikkat edilecek konu, dönemin ekonomik politikası gereği, yerli malın özendirilmesidir. “PEKKAL Pekkal madenî cilası Pekkal mürekkebi Tulum tutkalı hem yerli malıdır hem iyidir. Gençler: İşlerinizde yalnız Pekkal mürekkebi kullandırınız…”43. C. Tuhafiye Malzemeleri “Uzun Çarşı başında NECATİ KODDAŞ Tuhafiye Mağazası Son moda kadın, erkek çorapları, fanilalar, gömlekler en şık boyun bağları Çok muhtelif çeşitler En iyi cinslerden kolonyalar esanslar hiç rekabet edilemiyecek derecede ucuz olduğundan her kes mütemadiyen bayram ihtiyaçlarını buradan tedarik ediyor 41 gös.yer. 42 gös.yer. 43 Bursa Sesleri, 11.4.1935, s. 6. 57 keselerini sevenlerin temiz ve sağlam mal kullanmak isteyenlerin mağazamızı bir def’a ziyareti kâfidir”44. D. Sağlık Gazetede yer alan reklâmlar arasında o yılların doktor isimlerini, satışa sunulan ilaç markalarını takip etmek mümkündür. Bu reklâmlar, dönemin sağlık alanındaki durumuna ışık tutmaktadır. 1. Doktor “Doktor Şefik Cazım Goral Dahilî ve idrar yolu hekimi Her gün sabahtan akşama kadar hastalarını kabul ve tedavi eder. Bursa Altıparmak Caddesi numara 34. Eski polis karakol binası.”45. “Doktor Bedreddin Özönder İsmet Paşa Caddesi 36 numaralı muayenehanede sayın hastalarını her zaman kabul ve muayene eder. Pazar günleri fukara meccanen bakılır. Aileler için ehven şeraitle abone yapılır. Tel. 292”46. “Diş Hekimi Adil Onar Belediye bahçesi karşısında Bursa”47. “Doktor Rıza Tahir Belger İsmet İnönü Caddesi İzmir Oteli yanında”48. 44 Bursa Sesleri, 6.2.1937, s. 4. 45 Bursa Sesleri, 23.4.1935, s. 4. 46 Bursa Sesleri, 28.9.1935, s. 7. 47 Bursa Sesleri, 11.9.1936, s. 14. 48 Bursa Sesleri, 12.1936, s. 14. 58 2. İlaç Dönemin ilaç reklâmlarını; Katagrip, Gripin, Has Kalmin, Dermojen, Protejin gibi ürünler oluşturmaktadır. Bunlardan en çok reklâm vereni, dönemin en popüler ağrı kesicisi Katagrip’tir. “Eşi olmayan Katagrip grip ve nezle için yegâne ilaçtır. Baş diş nezle ve romatizmaya karşı Katagrip Başınız mı ağrıyor Katagrip Dişiniz mi ağrıyor Katagrip Neden mi başı ağrıyormuş bir Katagrip almamış Yağmurdan korkmaz çünkü Katagrip’i var! Çocuklar da (Katagrip) i severler”49. “Has Kalmin bütün ağrılara karşı.. Her eczaneden arayınız. Deposu: İstanbul Meydancık Atabey Hanı No: 30-35”50. “Gripin Kendine beyhude yere eziyet ediyor! Gripin varken ıztırap çekilir mi? Baş, diş ağrıları ve üşütmekten mütevellit bütün ağrı, sızı, sancılarla nezleye, romatizmaya karşı Gripin kaşelerini tecrübe ediniz. Radyolin diş macunu fabrikasının mütehassıs kimyagerleri tarafından yapılan GRİPİN her eczanede vardır. Fiyatı 7.5 kuruştur”51. “Dermojen Derisi kuru çatlak ve gevşek olanlar bir tecrübeden sonra başka ilâç veya krem kullanmaz. Zira: “Dermojen” yalnız krem değil, tam manasile cildin devasıdır. Her nevi egzamalar, yaralar, bereler, çatlaklar, sivilceler, ustura yaraları ve yanıklara birebirdir”52. “Protejin Pr. Mefehnikoff tarafından tecrübe ve tertip edilen bir formüldür. Frengi ve belsoğukluğuna yakalanmamak için gençlere tavsiye edilecek en müessir bir müstahzardır. Eczanelerde bulunur”53. 49 Bursa Sesleri, 23.4.1935, s. 10. 50 Bursa Sesleri, 28.9.1935, s.7. 51 Bursa Sesleri, 29.10.1936, Fevkalâde Sayı, s. 3. 52 Bursa Sesleri, 12.1936, s. 14. 53 Bursa Sesleri, 11.9.1936, s. 14. 59 “Çapa Marka Hakikatin ifadesi Kuvvet kuvvetle tutulur.. Söz değil, fiil hakimdir siz de yavrularınızı Çapa Marka müstahzaratı ile besleyiniz. Kuruluş tarihi 1915. İstanbul: Tel 40337”54. 3. Diş Sağlığı Bursa Sesleri Gazetesi’nde diş sağlığına yönelik markalarla karşılaşılmaktadır. Bunları; diş macunu ve diş fırçası ürünleri olarak sınıflandırmak mümkündür. Gazetede bu alanda reklâm veren iki marka tespit edilmiştir. Bunlar; Kohinor ve Radyolin’dir. “Kohinor Diş Macun Ruhsatname: 10-10-928 Numara 5.89 Meraklıların beğendiği ve seve seve kullandığı ideal bir diş kıremidir. Dişleri ve ağzı iyi temizler, ağızda güzel bir tad ve güzel bir koku bırakır. Dişler daima kaygın kalır ve kir tutmazlar. Dikkat: Fazla tafsilât hususî prospektüsündedir. Kohinor Diş Fırçası Dişlerin minasını bozmıyarak, Diş etlerini incitmiyerek işini görür Zarif ve dayanıklıdır. Kohinor gliserin ve tuvalet sabunları: Güzel kokulu ve dikkatle yapılmıştır, elleri ve yüzü yumşatır. Kullananlara beğendirir”55. “RADYOLİN En büyük sergilerde 18 diploma 48 madalya kazanmıştır. Böyle güzel dişler yalnız radyolin kullananların dişleridir. Diş doktorları diyor ki: Dişlerin ve ağzın sıhhati sabah ve akşam günde 2 defa dişleri temizlemekle kabildir. Radyolin, bilkimya saf kalaylı tüblerdedir”56. 54 Bursa Sesleri, Sayı:32, 1936, s. E. 55 Bursa Sesleri, 29.10.1936, s. 3. 56 Bursa Sesleri, Sayı:32, 1936, Sahife G. 60 E.Giyim-Kuşam Kıyafet Devrimi’yle birlikte kadının görünümü ve kıyafet tercihlerinin de değiştiği görülmektedir. O yıllarda kadının giyim-kuşam konusundaki tutumuna Ahmet Görgülü ile 12.10.2002 tarihinde yapılan söyleşi ışık tutmaktadır: “Kadınlar kılık-kıyafet konusunda hiç zorlanmadılar. Eğer paraları varsa, varlıkları yerindeyse en üst güzel kıyafetleri kimler giyiyorsa onlar kadar giyindiler. Çok az parası olan o kara çarşafı attı, peçeyi attı, ne giyebildiyse onu giydi57. Biraz hali vakti yerinde olanlar mantolar aldılar. Hanımlardan itiraz duymadım ben. Karşı taraftan niye bunu giyiyorsun diyen de duymadım. Çünkü onu diyen de öğlende parayı eline geçirse ikindi de aynısını kendi alır. Yani öyle polis kovalaması falan yok. Herkes kendi imkanları dahilinde uyum sağladı”58. Bursa’da bu tarihlerde çok sayıda terzi reklamına rastlıyoruz. Bunun yanısıra şapka, çanta reklamları da bulunmaktadır. Biçki ve dikiş kursları da yine dönemin önde gelen reklamlarındandır. 1.Terzi İncelenen üç yıl boyunca gazetede reklâmları yayınlanan terzihanelerin hepsi Heykel’de bulunmaktadır. Bunlar; Kardeşler Terzihanesi, Doğan Terzihanesi ve Terzi Mustafa’dır. “Elbisenizi kim dikti? -Kardeşler dikti çok memnunum. Kumaşı nereden aldınız? -Kardeşler Terzihanesi’nden aldım Güzel desenli sağlam kumaş, iyi dikiş isterseniz Kardeşler Terzihanesi’ne koşunuz! 57 Yüceer, Saime, Tanıkların Anlatılarıyla Bursa Tarihi (Sözlü Tarih Arşivi 1919-1938), Uludağ Üniversitesi Kent Tarihi ve Araştırmaları Merkezi (KETAM), Yayın No: 1, Bursa, 2005, s.125. 58 a.g.e., s.126. 61 İş Bankası karşısında”59. “Doğan Terzihanesi Yaz bitiyor…. Önümüz sonbahar ve kış Her mevsimin ayrı elbisesi vardır Hem zarif hem sağlam hem ucuz Mevsimlik bir elbise mi istiyorsunuz? Bunu size Bursamızda İş Bankası altında Doğan Terzihanesi M. Sabri Günışık temin eder”60. Reklâm cümlelerinde modaya dikkat çekilmiş ve aşağıdaki Terzi Mustafa reklâmında, Londra ve Paris’ten getirilen modellere atıfta bulunarak Batılı bir örnek tercih edilmiştir. “Terzi Mustafa Biz memnunuz, çünki: Elbiselerimizi Terzi Mustafa Yapmıştır. Kumaşlar şık ve zarif. Londra’nın (Menister Co. Ltd.) ve Paris’in (Ladvize) gibi dünyanın en yüksek terzi akademisinden her ay muntazaman getirdiği model ve metotlarile müşterilerini memnun etmektedir. Atatürk Caddesi Setbaşı Numara:41”61. 2. Mağaza Dönemin giyim mağazası reklâmlarında yine “moda” kavramının vurgulandığı görülmektedir. Dönemin ünlü mağazaları; Yıldız Moda Atölyesi, S. Fuat Ünal Çanta Evi ve Uluca Kardeşler Manifatura ve Kumaş Terzihanesi’dir. “Almanya’da uzun seneler şapka imalâtında çalışmış ve diploma almış bir bayan idaresinde Yıldız Moda Atelyesi Her zevke göre: Şapka, dikiş, çanta ve eldivenler… Bursa: Atatürk Caddesi Foto Yıldız karşısında”62. 59 Bursa Sesleri, 4.4.1935, s. 7. 60 Bursa Sesleri, 11.9.1936, Fevkalâde Sayı, s. 15. 61 Bursa Sesleri, Sayı:32, 1936, s. C. 62 Bursa Sesleri, 23.4.1935, s. 4. 62 “S. Fuat Ünal Çanta Evi Bursa Toptan Perakende Telefon No. 169 Saraçhane No. 118 Her şekil kadın çantaları son sistem makinelerin yardımı ile kusursuz olarak yapılır. Modele göre sipariş ve tamir yapılır. Çantalarımızın içerisinde S. Fuat Ünal markaya dikkat etmeliyiz”63. “Uluca Kardeşler Manifatura ve Kumaş Ticarethanesi Ragıp Rüştü Her mevsime göre giyim ucuz zarif sağlam buradan temin edebilirsiniz. Her mevsime göre ihtiyacınızı ucuz ve dayanıklı modaya göre mağazamızda bulacaksınız Zeytin Hanı’nda Bursa Altan Oteli altında”64. 3. Biçki-Dikiş Kursları Bu dönemde bayanların sosyal hayata katılabilmeleri konusunda Kültür Bakanlığı’nın uygulamaları gündemdedir: “Doğu Metod, Biçki ve Dikiş, Yurdu Kültür Bakanlığı’nın tasdikine haiz Ankara İnkilâp Biçki Yurdu’ndan yüksek şehadetname ile izinli Bayan İhsan Orhun idaresinde olarak son moda her türlü metod, biçki ve dikiş yurdu (Doğu) kadın ve kız, büyük ve küçük herkes için her türlü elbise ve mantoları bütün emsaline üstün bir halde hazırlayacak ve hazırlanmasını en kolay ve metodik bir tarzda öğretecektir. Ankara’da büyük ve muvaffakiyetli bir nam elde etmiş olan Bayan İhsan Orhun’un açtığı Doğu Metod, Biçki ve Dikiş Yurdu’na hemen müracaat ederek bu bulunmaz fırsatı kaçırmamalarını sayın bayanlarımıza tavsiye ederiz. Mufassal malûmat almak isteyenler: Setbaşı Namazgâh Caddesi 79 numaraya baş vurmalıdırlar”65. “Göksel Biçki ve Dikiş Yurdu Cemile Denel M. Kemâlpaşa Züfer Bey Mahallesi: No.6 Kültür Bakanlığı’nın ruhsatnamesine haiz olup, Kültür Direktörlüğü’nce tasdikli diploma verir tedrisat 10 aydır. Kayıtlar başlamıştır. Her nevi dikiş siparişi de alınır”66. 63 Bursa Sesleri, 23.4.1935, s. 7. 64 Bursa Sesleri, 11.9.1936, Fevkalâde Sayı, s. 16. 65 Bursa Sesleri, 23.4.1935, s. 9. 63 F. Banka, Sigorta Gazetedeki en sık karşılaştığımız reklâmlarından biri de banka reklâmlarıdır. Bu yıllarda adı geçen bankalar; İş Bankası, Türk Ticaret Bankası, Osmanlı Bankası, Emlâk ve Eytam Bankası ve Adapazarı Bankası’dır. Aşağıda verilen banka reklâmlarında dikkat çeken nokta, “kumbara” ve dolayısıyla para biriktirmenin özendirilmesidir. 1. Banka “Türkiye İş Bankası Çocuk Haftası Kumbara Haftası Hepsinin yüzü gülüyor… Çünkü birer İş kumbaraları ve birikmiş birkaç yüz liraları var…” Her ana baba bir İş kumbarası almalı. Siz de yavrunuza İş Bankası’ndan bir kumbara alınız. Gelecek sene bu hafta çocuklarınızın da birikmiş bir çok parası olacaktır”67. “Türk Ticaret Bankası Kumbara parayı çoğaltan bir fabrikadır”68. “Osmanlı Bankası T.A. Şirketi Tesis tarihi: 1863 Sermayesi 10,000,000 İngiliz Lirası Türkiye’nin başlıca şehirleriyle: Paris, Marsilya, Nis, Londra ve Mancesterde Mısır, Kıbrıs, Irak, İran, Filistin ve Yunanistan’da şubeleri Yugoslavya, Romanya, Suriye ve Yunanistan’da finyalleri vardır. Her türlü banka muameleleri yapar. Osmanlı Bankası küçük tasarruf eshabına bir hizmet ve yardım olmak üzere kumbara hesaplarını yeniden açar. (Bursa şubesi: Atatürk Caddesi özel yapı)”69. 66 Bursa Sesleri, 5.10.1937, s. 4. 67 Bursa Sesleri, 23.4.1935, s. 7. 68 Bursa Sesleri, 2.5.1935, s. 4. 69 Bursa Sesleri, Sayı:32, 1936, s. B. 64 “Emlâk ve Eytam Bankası Yapılar mukabili Çok elverişli Şartlarla Ödünç”70. 2.Sigorta Bu yıllarda sigorta şirketlerinin mevcut olduğunu ise aşağıdaki reklâmlardan öğrenmekteyiz. Gazetede iki sigorta şirketinin adı geçmektedir: Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi ve Anadolu Anonim Sigorta Şirketi. “Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi sermayesi 500.000 Liradır. Yangın ve nakliyat üzerine sigortalarınızı Ankara Sigortası’na vermekle en tedbirli işinizi yapmış olursunuz. Uzun taksitlerle muamele yapılır. Telefon: 302”71. “Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi İhtiyat ve sermayesi 1.000.000 Türk Lirası Yangın, hayat, nakliye, kaza Otomobil Sigortalarınızı en iyi şartlarla yaptırabileceğiniz hakiki bir Türk sigorta şirketidir. ANADOLU Sigorta muamelâtında kolaylık ve doğruluk gösterir. Hasar vukuunda tazminatı süratla tediye eder. Adres: İstanbul Yeni Postahane karşısında büyük Kınacıyan Han zemin ve birinci kat Telgraf İmtiyaz: Telefon 20531”72. 70 Bursa Sesleri, Sayı:32, 1936, s. C. 71 Bursa Sesleri, Sayı:32, 1936, s. C. 72 Bursa Sesleri, Sayı:32, 1936, s. G. 65 G. Kozmetik Aşağıdaki reklâmlarda, Bursa’daki ünlü kozmetik dükkânlarının adı geçmektedir. “Tayyar İnanlı Mustafa Altay Sevim birlik pazarı Esans-losyon-kolonya kâğıt ve kırtasiye işleri Bursa: Atatürk Caddesi Millî Sinema yanında No.7”73. “Ne düşünüyorsunuz? Esans ve kolonyaların sabit kokularını mı istiyorsunuz? Ucuz ve en iyisinden tuvalet eşyası mı arıyorsunuz? Güzel ve kokulu sabun ve podra mı bulamıyorsunuz? İstediğiniz çeşitte gömlek, çorap ve kıravat mı tedarik edemiyorsunuz? Bursamızda Atatürk Caddesi’nde 47 numarada REFİK GÜLENÇ GÜZEL KOKULAR EVİ Bunları sizin arzunuza ve kesenize uygun olarak verecek ulusal bir mağazadır”74. H. Kafe, Lokanta Bu yıllarda kafe ve lokantalar, kadın ve erkeğin birlikte vakit geçirebileceği mekânlar olarak karşımıza çıkmaktadır. 1. Kafe “Nefis çay, kahve Halis kahve, nefis çay içmek istiyorsanız behemehal Tuzpazarı’nda 137 numaralı Sabri’nin dükkânına uğrayınız. Baharatın envaı da mevcuttur”75. “Bizim Şekerci Tahir Setbaşı No.7 Her türlü şeker ve şekerlemeler, kurabiyeler, lati lokumlar, nişan ve düğün şekerleri”76. 73 Bursa Sesleri, 29.7.1935, s. 7. 74 Bursa Sesleri, Sayı:32, 1936, s. G. 75 Bursa Sesleri, 11.4.1935, s. 5. 76 Bursa Sesleri, 29.7.1935, s. 7. 66 2. Lokanta Bursa Sesleri Gazetesi’nde adı geçen lokantalar arasında şunlar bulunmaktadır: Osman Erel Lokantası, Cumhuriyet Köftecisi, Lezzet Lokanta ve Bahçesi. Bunlarda özellikle içkili menülerin çokluğu dikkat çekmektedir. “Osman Erel Lokantası En müşkülpesentleri bile tatmin eden yemeklerinin lezzet ve nefaseti, servisinin temizliği ile tanınmış olan Osman Erel Lokantası Büyük, ferah, havadar salonu ve bahçesi ile Bursamızın en birinci bir aş evidir”77. “Cumhuriyet Köftecisi Tahsin Özatılğan Gerek Yeniyol, gerekse Atatürk Caddeleri’ne girip çıkacak yerleri ve manzarası olan Cumhuriyet Köfte Evi Hernevi mezeleri ile hernevi meşrubatı inhisar fiyatine ve müşterilerinin isteklerini yerine getirecek derecede vermek suretile hizmet eylemekle iftihar eder”78. “Tahtakale civarında tuzcular başında Lezzet Lokanta ve Bahçesi Sayın müşterilerine ve halkımıza bir hizmet müftehire olmak üzere inhisar mamulâtının inhisar fiatına vermektedir. Temiz hava muntazam servis güzel radyo. İnhisar Şarabı Bardağı 10 kuruş Kilosu 35 kuruş Açık Şarap Bardağı 7,5 kuruş Kilosu 30 kuruş Rakı 45 derece 150 gıramlık şişe 5 meze ile 50 kuruş. 45 derece 250 gıramlık 5 meze ile 75 kuruş Bira: şişesi 35, meze ile 50 kuruştur”79. 77 Bursa Sesleri, 29.10.1936, s. 3. 78 Bursa Sesleri, 10.3.1937, s. 3. 79 Bursa Sesleri, 23.4.1936, s. 2. 67 I. İçecek O yılların içeceklerle ilgili reklâmlarını; alkollü içecekler, maden suyu ve gazozlar oluşturmaktadır. 1926 yılında kurulmuş olan İnhisarlar İdaresi’nin (Tekel) ürettiği şarap ve rakı fiyatları tek tek verilmiştir. “İnhisar Şarapları Ucuzladı İnhisarlar İdaresi tarafından yapılmakta olan (beyaz: sek ve dömisek) ve kırmızı şarapların fiatları ucuzladı. Kokulu tatli misket şarabi da ucuz olarak yeniden imal ve piyasaya çikarilmiştir. İdare bu nefis şarapların her kes tarafından içilebilmesi için önümüzdeki teşrin saninin birinden itibaren 70 santilitrelik şişeli şarapların fiatı 45 kr. iki litrelik şişeler 85 kr. 3,40 litre şaraplar da 125 kuruş fiatla yakında piyasaya çıkarılacaktır. Şişeler idareye iade olunursa: 70 santilitrelik şişeler 10 2 Litrelik “ 15 3,40 “ “ 25 kuruş müşterilere iade olunacaktır. Şu halde halkımız; fenni bir surette imal ve istihsal edilmiş olup pek nefis olan şarapları. 70 santilitrelik 35 2 litresi 70 3,40 “ 100 kuruşa içebilecektir”80. “Ankara’nın Kavaklıdere şarabını içen böyle sıhhatli olur. Bursa Şubesi: Atatürk Caddesi 51 Uçak Sineması karşısında”81. En ünlü meşrubat markaları arasında ise, günümüzde halen üretimde olan Uludağ Gazozu ve Uludağ Maden Suyu bulunmaktadır. “Uludağ Maden Suyu Hastalar ve sağlamlar için daima içilecek sıhhî sofra suyudur. Mide, bağırsak, karaciğer, böbrek, kum, mesane ve şeker hastalıklarına karşı en faydalıdır. Umumî deposu: İş Bankası altında Telefon: 302 Uludağ ve Nilüfer Gazozları Bursa’nın en nefis meşrubatıdır. İstanbul ve Bursa sergilerinde madalya ve takdirnameler almıştır. Bu sıhhî gazozları isimlerile satıcılardan isteyiniz. 80 Bursa Sesleri, 29.10.1936, s. 5. 81 Bursa Sesleri, 11.9.1936, s. 14. 68 Fabrika: İş Bankası altında Telefon: 302”82. “Yılmaz Gazozları Güzel kokusu, lezzetli ve ferah veren içimi ile yaz günlerinde hararetinizi giderecek en birinci gazozlardır. Kahvelerde, gazinolarda, her yerde yılmaz gazozu isteyiniz. Deposu: Tuzpazarı No:20”83. İ. Fotoğrafçı Bursa Sesleri Gazetesi’nde fotoğrafçı reklâmlarına da sıklıkla rastlanmaktadır. Bunlar; Foto Abidin, Foto Tünay ve Foto Güneş’tir. “FOTO ABİDİN SEYYAR HAFTALIK FOTOGRAFCI Amatör işleri ve fotoğraf işleri (Büyük ve Küçük) Mekteb direktörlerinin, ilçe bayların ve kamunbaylar ile köy muhtarlarının nazarı dikkatine: Mekteblere kadar gidib talebe gurupları, düğünlerde ziyafetleri yapı işlerinde yapıları çeker, ilçelere, nahiyelere, köylere ve her çağrılan yere gider. Toplantı, anıtlara ait istenilen büyüklükte resim çeker. BURSA ve ULUDAĞ’a AİT MANZARA KARTLARIN EN NADİR ÇEŞİTLERİ BULUNUR FİYATLA REKABET KABUL ETMİYECEK DERECEDE UCUZDUR. SİPARİŞLER VAKTİNDE VE MUNTAZAM VERİLİR Adres: Bursa Tayyare Sineması karşısında”84. “FOTO TÜNAY ATATÜRK CADDESİ ULUCAMİ BÜYÜK ÇINAR KARŞISI 123 Yanında çalışma arkadaşı almıştır. Amatör flim kopyaları ile agrandismanlarını ve diğer siparişlerini müşterisinin arzusuna göre temiz ve ucuz olmak şartile istediği zamanda verir”85. 82 Bursa Sesleri, 11.9.1936, s. 15. 83 Bursa Sesleri, 29.5.1937, s. 4. 84 Bursa Sesleri, 30.1.1937, s. 3. 85 gös.yer. 69 “FOTO GÜNEŞ İşlerinin temizlik ve metanetini temin için çektiği fotoğrafları hariçten gelen filmleri ve kopyaları ve bütün fotoğraf işlerini, üç gün çalışmış daha san’atta pek acemi olan çocuklara teslim etmeyip yirmi senedir çok çalışarak hazırladığı kendi ellerile yapmakta ve bütün işine çok dikkat etmektedir. Bir tecrübe kâfidir. Filmlerin daima en tazesini satar. Bütün fotoğraf levazımatı bulunur”86. J. Otel Dönemin en lüks otelleri arasında Uludağ Oteli, Anadolu Palas, Luca Palas, Çelik Palas, Kükürtlü Oteli gibi oteller sayılabilir. Uludağ Oteli, özellikle Uludağ’ın turizm açısından gelişmesine yönelik olarak tanıtımına özen gösterilen bir işletme olmuştur. “Yeniden tutulmuş ve düzeltilmiş Uludağ Oteli Çamlıklar arasında buz, gibi tatlı suları odalara kadar getirilmiş, her türlü istirahat temin edilmiş, büyük şehirlerin otellerinden daha iyi döşenmiştir. Salonları, gazinosu ile dinlenecek, hava alınacak, sıhhat kaynağıdır. Fiyatlar dört öğün yemek dahil olarak adam başına yalnız 3 liradır”87. Yine bu yıllarda İnönü Caddesi’nde Osmaniye Oteli’nin bulunduğunu öğrenmekteyiz. “Osmaniye Oteli Müdürü: Hacı Şuayyip Bursa: İsmet İnönü Caddesi durağı İçi ve dışı yağlı boya ile boyanmış, bütün döşemesi yenilenmiş olup içindeki banyosu, güzel havalı ve çamlıklı bahçesi, akarsulu odaları, temizliği ve servisi, altında mükemmel ve ferah çamlı gazinosu ile Bursa’nın ortasında, senelerdenberi bütün gelenlerin indikleri ve memnun kaldıkları biricik aile otelidir. Telefon: 270 Gelecek müşteriler her halde memnun kalacaklardır”88. 86 Bursa Sesleri, 3.2.1937, s. 4. 87 Bursa Sesleri, 28.9.1935, s. 6. 88 Bursa Sesleri, 11.9.1936, s. 15. 70 Anadolu Palas Oteli Altıparmak Caddesi’nde, Luca Palas ise Ulucami karşısında yer almaktadır. “Anadolu Palas Oteli Ulucakardeşler idaresinde Manzarası, havası, yapısı ve büyük bahçesi ile yıllardanberi tanınmış olan (eski Madam Brot Oteli) tamamile yeniden tamir edilmiş ve mükemmelen yeni mobelya döşenmiştir. Fiatlar son derece ucuzdur. İstirahat ve yemek salonları ile banyo daireleri ve lokantası vardır. Bursa Altıparmak Caddesi Luca Palas Oteli Ulucakardeşler idaresinde Bursa’nın tam merkezinde Ulucami karşısında güzel konforlu ve temiz odalar, bahçesi, kıratanesi, akarsuyu, banyo daireleri, istirahat salonları ve caddeye bakan balkonları ile en kibar bir oteldir. Fiatlar ucuzdur”89. Bu otellerde akarsulu odalar ve kaplıcaların oluşunun ön planda tutulması konfor açısından önemlidir. “Kükürtlü Oteli Kükürtlü Yaz ve kış her zaman romatizma, kadın hastalıkları siyatik, mafsal ağrıları için biricik tedavi yurdu, aile otel ve pansiyonudur”90. 1935 yılında açılan Çelik Palas’ın reklâmında ise, otelin günümüzden farklı olarak “ucuzluk” ifadelerini kullanmasından, o yıllarda her gelir düzeyine hitap etmeği amaçladığı sonucuna varılmaktadır. “Çelik Palas Otel, lokanta, bahçe. Bursa halkını şenlendirmek üzere Çelik Palas idaresi Avrupa’dan mükemmel bir müzik heyeti getirmiştir. Tabldot: yalnız 1-liradır. İçki ve mezeler çok ucuzdur. Düğün ve nişanlar ve aile ziyafetleri için Çelik Palas her vakit emrinize amadedir. Evlerde yapılacak ziyafetler için her türlü siparişler kabul olunur. Bahçe 1 Haziran’da açılıyo. Fevkalâde ucuzluk. Müzikle konsomasyon 25 kuruş”91. 89 Bursa Sesleri, 11.9.1936, s. 16. 90 Bursa Sesleri, 29.10.1936, s. 24. 91 Bursa Sesleri, 2.6.1937, s. 2. 71 K. Piyango Gişesi Bu yıllarda Bursa’da şans oyunlarına yönelik piyango gişelerinin varlığından, Bursa Sesleri’ndeki reklâmlar sayesinde haberdar olunmaktadır. Yeni kutlanmağa başlanan “Yılbaşı” günleri ve düzenlenen piyango çekilişi uygulamaları bu reklâmlarla da özendirilmektedir. Gazetede adı geçen gişeler; Şans Gişesi, Ümit Gişesi ve Sevinç Gişesi’dir. “Tayyare Piyango Biletleri ŞANS Gişesi’nden alanlara şans vermektedir. Bursa. Postane karşısında No.138 1 A.REFİK PEKKAL”92. “Reklâm değil hakikat Refah ve saadet ile vakit geçirmek isterseniz daima Osmanlı Bankası karşısındaki Ümit Gişesi’nden bir piyango bileti alarak şansınızı kaçırmayınız. Zengin olanların resimlerini gişede görünüz. Birinci teşrinde başlayacak tertip plânını mutlaka okuyunuz. Çok zengin ve isabetlidir. Biletler 100 kuruştur Ümit Gişesi sahibi Cevdet Hekimoğlu” 93. Bu reklâmlarda ayrıca üzerinde durulması gereken konu, şans oyunları sayesinde kazanılan paranın teşvik edilmesi ve “zenginlik” ile “mutluluk” kavramlarının birlikte kullanılmasıdır. “Sevinç Gişesi Sevinç Gişesi Hava Kurumu piyangosunun en eski ve en namlı ve en fazla büyük ikramiyeler kazanmış gişedir. Sevinç Gişesi’nden piyango bileti alırken zengin olmıya bir adım atmış bulunursunuz. Sevinç Gişesi’ne koşunuz. Sevinç Gişesi sizi bahtiyar edecektir. Sevinç Gişesi sizi zenginleştirecektir. Sevinç Gişesi saadete götürecektir. YIL BAŞI Piyango biletlerimizi de gişemizden alınız. Adrese dikkat Uzunçarşı numara 254 Y. Sevindiren Adapazarı Emniyet Bankası Hacı Recep Fabrikaları Bursa İstiklal Cad. TELEFON 138”94. 92 Bursa Sesleri, 11.4.1935, s. 8. 93 Bursa Sesleri, 11.9.1936, s. 14. 72 L. Basımevi Gazetede bu yıllara ait iki basımevi reklâmı bulunmaktadır. Bunlar; Yeni Basımevi ve Refik Basımevi’dir. “Yeni Basımevi Şarımızın biricik basım yuvasıdır. Son getirttiği büyük makinesi ve her çeşit hurufatı ile çok temiz bir surette ve sür’atle her renk ve her boyda: Risale, davetiye, fatura, cedveller, mektup kâğıtları, kartvizitler, karneler, kitap, mecmua ve broşürler basar”95. “REFİK BASIMEVİ Müşterilerinin bayramını kutlular. Eskiden beri müşterilerinin siparişlerini temiz, ucuz ve süratle yapan biricik matbaadır.. İsmet İnönü Caddesi İzmir Oteli karşısı No. 15”96. 94 Bursa Sesleri, Sayı:32, 1936, s.G. 95 Bursa Sesleri, 11.9.1936, s. 14. 96 Bursa Sesleri, 12.1936, s. 14. 73 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM BURSA SESLERİ GAZETESİ’NDE BURSA’DAKİ KÜLTÜREL YANSIMALAR I. HALKEVİ FAALİYETLERİ Cumhuriyet Halk Partisi’nin yönlendirmesi çerçevesinde çalışan Halkevleri, halkı, devrimlerin faydalarından yararlandırmak için Dil, Edebiyat, Tarih, Güzel San’atlar, Temsil, Spor, Sosyal Yardım, Kütüphane ve Neşriyat, Köycülük gibi belirli komiteleri ile çalışmakta ve halk dershaneleri ve kursları ile kültürün halk tabakasına inebilmesi için uğraşmaktadır1. Bursa Halkevi, yukarıda sayılan bütün komitelerle tam bir faaliyetle çalışmıştır. Kitapsaray ve Yayın Komitesi üç ayda bir (Türkün Mecmuası) ile, Köycülük Komitesi de (Son Yedi gün) adındaki haftalık gazetesi ile halkın aydınlatılmasına çalışmışlardır. Hatta Son Yedi Gün gazetesi bütün köylere ücretsiz dağıtılmaktadır2. Bursa Halkevi’nde Fransızca, İngilizce, Almanca dersleri yüzlerce kişi tarafından takip edilmektedir ve okula gidemeyen bayanlar için 76 kişilik biçki, dikiş ve çiçek dersi ile bir de piyano kursu açılmıştır. Temsil Şubesi sürekli olarak çeşitli yerlerde halkı aydınlatacak piyesler vermiştir. Çoğunluğu öğrenci olmak üzere yüzlerce genç kütüphaneden faydalanmaktadır3. Bursa Halkevi, Türkiye’deki Halkevleri arasında en ön sırada bulunmakta ve etkin faaliyet göstermektedir. Halkevi yönetim kurulu başkanı Avukat Tevfik Aycan’ın 1 Bursa Sesleri, 29.10.1936, s. 22. 2 gös.yer. 3 gös.yer. 74 konuşma yaptığı bir toplantıda, Halkevlerinin teşkilâtı ve komitelerin maksad ve gayeleri hakkında bilgi verildiğini ve toplantıya katılan yüzlerce aydın vatandaşın evin çeşitli kollarına yazıldığı kaydedilmektedir. Bu komitelerin toplanma günü de aşağıdaki gibidir: Ar komitesi 8 Şubat pazartesi Dil, Tarih, Ed. 12 “ cuma Gösterit 15 “ pazartesi Köycülük 26 “ cuma Spor 1 Mart pazartesi Kitapsaray 5 “ cuma Halk Ders. 8 “ pazartesi Sosyal yar. 12 “ cuma Müze 16 “ pazartesi4. Bursa Halkevi bu dönemde Köycülük Komitesi denen bir örgütleme sayesinde köylerde de sosyo-kültürel etkinliği gerçekleştirmiştir. 1937’deki bir bilgiye göre, Parti kongresinde okunmuş olan rapordan sonra köylerde kış geceleri genel kültürün yükselmesine hizmet edecek musahibelerin şemaların komitece düzenlenmiş olduğunu ve köy öğretmenleri aracılığı ile haftada iki defa köylerde yapılan topluluklarda, bu konuk üzerinde görüşmeler yapıldığını öğrenmekteyiz. Özellikle köylünün sosyal ve toplumsal seviyesinin yükselmesi için Halkevi’nde oluşmuş olan sosyal yardım ve neşriyat ve spor komiteleri ile birlikte iş beraberliği yapılması kararlaştırılmış ve spor hareketlerinin teşviki, kumarla mücadele edilmeğe çalışılmıştır5. 4 Bursa Sesleri, 6.2.1937, s. 1. 5 Bursa Sesleri, 27.2.1937, s. 1. 75 A. Konferanslar Halkevi bu dönemde konferans yönünden de yoğun bir program takip etmiştir. Çeşitli konularda verilen bu konferanslarda genellikle kültürel konular işlenmekle birlikte, gündemin gelişmelerine uygun konular ve topluma yönelik faydalı bilgiler üzerinde de etkinlikler yapılmıştır. 11 Nisan 1935 tarihli haberde, Halkevi’nin düzenlediği konferanslardan bahsedilmektedir: “…Bursa Halkevimiz her cumartesi ve her salı günü konferanslar sıralamıştır. Cumartesi günleri İnkılâp tarihine ait konferanslardır. Bunlar 10-12 kadar konferanslar olup Bay Muhtar Şevket tarafından verilecektir. Salı günleri konferanslarının mevzuları değişik olup değerli arkadaşlar tarafından verilecektir. Halkevimizin salonu müsait olmadığından Millî Sinema binası Halkevi’ne bağlanmış ve konferanslara tahsis edilmiştir. Salı günleri verilecek konferansların adı şehirdeki siyah tahtalara yazılacak ve gazetelerle de bildirilecek ve konferanslara Nisan ayında saat 20 buçukta, Mayıs içinde de saat 21’de başlanacaktır” 6. 7 Nisan 1937 tarihli habere göre, Mudanya ve Trilye’de Halkevi’nin düzenlediği bir konferans halka sunulmuştur. Konferansın konusu ise, zehirli gazlardan korunma yollarıdır. Haber şöyledir: “Havaya karşı korunma komisyonunca ittihaz olunan bir kararda ilçe ve kamunda zehirli gazlardan korunulması hakkında alay subaylarından bir arkadaş tarafından verilmesi kararlaştırılmış ve bu kararın tatbiki hususu Halkevi’ne mal edilmişti. Bu karara dayanan Halkevi konferansın birisini 27-3- 1937 Cumartesi günü merkez okulunda köyler ihtiyar kurulu muhtar ve üyeleriyle kalabalık bir kütle huzurunda verdirdi. Gazın insan üzerinde yaptığı fena tesirleri de deneme neticesinde gelenlere gösterildi…”7. 9 Birinci Teşrin 1937 tarihindeki habere göre Halkevi Konferans Salonu’nda Cenevre Üniversitesi profesörlerinden Bay Pittard “Medeniyetin Menşe’leri” konulu bir konferans vermiştir. Haberin devamında gelişmeler şöyledir: 6 Bursa Sesleri, 11.4.1935, s. 1. 7 Bursa Sesleri, 7.4.1937, s. 2. 76 “İlmî eserleri ve Türkiye hakkındaki yakın bilgi ve tetkikleri ile dünyaca tanınmış olan bu değerli âlimin konferansı şiddetle alkışlanmıştır”8 . 6 Eylül 1937 tarihli gazetenin verdiği bilgiye göre Halkevi’nde; “Bayrak nedir? Bayrağa karşı gereken sevgi ve saygı hakkında halkın nasıl davranması gerektiği” konusunda hoparlör ile konferanslar verilmiştir9. 13 Mart 1937 tarihli haberde açıklanan konferans ise şu şekilde bildirilmektedir: “On sene evvel dünya seyahatine çıkmış, çok iyi Türkçe konuşan bir Alman seyyah şehrimize gelmiş ve pazartesi akşamı saat 17’de sanat okulunda projeksiyon ile İsveç ve Norveç hakkında coğrafî, tabiî ve sosyal bir konferans vermiştir. Bu adamın Cenûbî Afrika’ya giderek sahralardaki vahşilerin yaşayışları hakkında incelemelerde bulunacağı ve fotoğraflarla bunları tespit edeceği haber alınmıştır” 10. 17 Mart 1937 günkü gazetede, Halkevi’nin Çanakkale gecesinde Kurmay stajyeri Yüzbaşı Tevfik Doğantan tarafından Çanakkale hakkında bir konferans vereceği bildirilmektedir11. Yine Halkevi gösterit salonunda işçi kadın ve erkeklere İş Kanunu üzerinde etraflı bir konferans verilmiş ve kanunun işçilere tanıyacağı haklar Bay Halûk tarafından anlatılmıştır12. 23 Temmuz 1937’de Halkevi binasındaki salonda Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından öğretmen Reşat Ekrem Koçu tarafından “Memleket Çocukları” adlı bir konferans verilmiş ve seçme bir kalabalık tarafından dinlenmiştir13. 2 Haziran 1937 tarihli konferans haberi ise şöyledir: “Türk Kuşu enspektörü tarafından Cumartesi saat 16 da Halkevi gösterit salonunda öğretmenlere Türk Tayyareciliği ve uçuculuk hakkında faydalı bir Konferans verilmiştir”14. 8 Bursa Sesleri, 9.10.1937, s. 1. 9 Bursa Sesleri, 6.9.1937, s. 1. 10 Bursa Sesleri, 13.3.1937, s. 2. 11 Bursa Sesleri, 17.3.1937, s. 1. 12 Bursa Sesleri, 20.7.1937, s. 1. 13 Bursa Sesleri, 24.7.1937, s. 1. 14 Bursa Sesleri, 2.6.1937, s. 1. 77 21 Eylül 1937’deki haberde ise şu gelişmeler kaydedilmiştir: “Bu akşam saat 20,30 da Halkevimiz binasındaki salonda profesör Tahsin Aynigil tarafından Türkiye şimendöferleri hakkında bir Konferans verilecektir”15. B. Tiyatro Oyunları Halkevi’nin en önemli ve etkinlik sağladığı alanlardan biri de düzenlediği tiyatrolardır. Bunlar yalnızca Bursa merkezde değil, çeşitli ilçelerde de gösterime girmiştir. Temsil Kolu tarafından verilen müsamerede “Baş Tacı” piyesi dört gün dört gece üst üste halka gösterilmiştir16. Gösterit Kolu Tirilye’de “Ana” piyesini köylüler karşısında temsil etmiştir17. Halkevi’nin Gösterit Merkez Kolu’nun “Aşkın Manası”, “Büyük Baba”, “Makasçılar”, “Bir Facia” piyeslerini hazırlamakta olduğu bilgisine gazetede yer verilmiştir18. “Aşkın Manası” bir hafta süreyle halka gösterilmiş, cuma, cumartesi ve pazar günleri de süel ve sivil liselilerle Kız Öğretmen Okulu’na temsil edileceği açıklanmıştır19. İlk olarak 19 Mayıs akşamı umuma serbest olarak gösterilen “Babaların Günâhı” piyesinin temsili yapılmıştır20. “Hulleci” adlı piyes de Gösterit Kolu’nun temsilini yaptığı oyunlardan biridir21. 15 Bursa Sesleri, 21.9.1937, s. 1. 16 Bursa Sesleri, 12. 1936, s. 9. 17 Bursa Sesleri, 10.3.1937, s. 2. 18 Bursa Sesleri, 7.4.1937, s. 6. 19 Bursa Sesleri, 28.4.1937, s. 6. 20 Bursa Sesleri, 22.5.1937, s. 1. 21 Bursa Sesleri, 23.6.1937, s. 1. 78 Halkevi özel salonunda aydın bir kalabalık ile yapılan ve C.H.P genel sekreteri ile bütün saylavların katıldığı toplantıda öğretmen Nazım Yücelt, şer’i mahkeme sicillerinden bazılarını okumuş ve bunlar hakkında izahat vermiş ve Halkevi Gösterit Kolu tarafından “Şer’i Mahkeme” adındaki piyes temsil edilmiştir22. Mudanya’da açılan Halkevi Sosyal Şubesi de faaliyetleri arasında “Kozanoğlu” piyesini Trilye’de oynamıştır23. 5 Haziran 1937’deki haber şöyledir: “Halkevimiz gösterit kolu B takımı bu hafta (Büyük baba) ve (Bir facia) piyeslerini temsil eylemiş ve 4 gece temsil vermiştir. Gençlerimizi tebrik ederiz”24. 5 Eylül 1937 tarihli haberde Gemlik’teki etkinlik şöyle dile getirilmiştir: “Haziran ayının on dokuzuncu cumartesi akşamı Gemlik Parti kurağında (Zafer yolunda) adlı Ulusal bir piyes temsil etmek üzere Gemlik Gençler Birliğinin güzelce hazırlanmakta oldukları ve sahne dekorlarının tamamile yeniden ve en güzel sahneler derecesinde hazırlanmış olduğunu memnuniyetle öğrendik”25. 23 Haziran’da ise yine Gemlik’teki bir faaliyetten bahsedilmektedir: “Yeni kurulan parti sahnesinde cumartesi akşamı verilen (Zafer yolunda) piyesi çok muvaffakiyetli oldu. Parti kurağı pek dolmuş idi. Güzel müzik parçaları, piramitler ve büyük şâir Hâmidin nestren piyesinden bir parça seve seve seyredildi. Gençler Birliğinin bu ilk güzel müsameresi cidden parlak oldu”26. C. Sergiler Bu yıllarda Bursa’daki sergilerin çoğu Halkevi öncülüğünde gerçekleştiği görülmektedir. 22 Bursa Sesleri, 13.7.1937, s. 1. 23 Bursa Sesleri, 14.3.1935, s. 4. 24 Bursa Sesleri, 5.6.1937, s. 4. 25 Bursa Sesleri, 5.9.1937, s. 1. 26 Bursa Sesleri, 23.6.1937, s. 2. 79 Örneğin, İstanbul ressamları tarafından Zonguldak’ta açılmış olan resim sergisi, Halkevi’nin daveti üzerine Mart 1937’de Halkevi’nin salonlarında teşhir edilmiştir27. Halkevi resim kursunun sergisi 19 Mayıs Bayramı münasebeti ile açılmış ve sergide 35 kişinin 165 parça eseri teşhir edilmiştir. Az zaman zarfında bir araya toplayarak çalışmak imkânı sağlanılan bu gençlerin çok değerli eserleri olduğu vurgulanmaktadır28. 5 Haziran 1937’de Halkevi’ndeki sergi haberi şöyledir: “9-6-37 çarşanba günü saat 17 de Halkevinde dikiş, biçki, nakış sergisi açılacaktır. Bu sergi, her ne sebeple olursa olsun mektebe gitmek imkânı bulamıyarak Halkevinde ders alan bayanlar tarafından hazırlanmıştır. Sergi bir hafta devam edecektir. Her gün saat 9 dan 12 ye ve 14 den 19 a kadar her kese açıktır”29. D. Kurslar Halkevi parasız dersler de vermektedir. Gazetedeki bilgiye göre okutulacak dersler Fransızca, İngilizce, Almanca, hesap ve ticaret hesabıdır. Okuması yarım kalmış yurttaşlarla bu derslerdeki bilgilerini arttırmak isteyenler için yapılan bu derslere öğrenci alınmayacağı duyurulmuştur.30. II. BASIN 28 Eylül 1935’te ilk sayfada yayınlanan köşe yazısı “Bursamız ve Gazetecilik” adını taşımaktadır. Bu yazıda hem Bursa’nın o günkü gazeteciliği, hem de Bursa Sesleri Gazetesi’nin durumu hakkında bilgiler ediniyoruz: 27 Bursa Sesleri, 10.3.1937, s. 1. 28 Bursa Sesleri, 22.5.1937, s. 1. 29 Bursa Sesleri, 5.6.1937, s. 4. 30 Bursa Sesleri, 28.10.1935, s. 4. 80 “Bursa Seslerini çıkarmağa ilk başladığımız ve bu iş için ilk hazırlıkları yaptığımız sırada çevrenin düşünüşünü, anlayışını, kavrayışını ve gazeteleri karşılayışını iyice anlamamış olan bazı arkadaşlarımız: -Bursada gazetecilik yaşamaz, Bursada gazetecilik sökmez… Demişlerdi. Bu söz, atacağımız adımların geri kalmasına bir sebep olmadı ve Bursa Sesleri çıktı. İlk çıkış günlemeci olan 7 şubattan bu güne kadar her sayısında okuyucusunun arttığını, abone isteklerinin çokaldığını, satışının bazılarınca hayretlerle karşılandığına rağmen her hafta çokaldığını gördükçe Bursa ve ilçeleri halkının gazetelere bağlılık göstermekte olduklarına inandık ve iman ettik. Demek ki Bursada gazete yaşarmış, demek ki Bursa halkı okumak ve ilinde, şarında olup bitenleri anlamak, dertlerini yazdırmak ihtiyacını duyuyormuş… Demek ki Bursada gazetecilik sökmez demek suretile, bunu aklımıza bile getirerek halkımıza iftira ediyormuşuz. Halk gazete istiyor, bir şar gazetesine ihtiyaç duyuyor ve hattâ gazetenin basılış ve çıkış saati geçikirse idare evine kadar gelerek arayor, soruyor ve kapışıyormuş… Fakat halkımızın bu bağlılığına karşı biz de beraber Bursa gazetecileri gereği kadar karşılık gösterebiliyormuyuz ( muyuz ayrı olacak). Bursamıza tam manasile gerek bir gazete ellerine verebiliyor muyuz? itiraf edelim ki hayır? maddî ve manevî bir çok imkânsızlıklar karşısında bu bağlılığa mukabele edemiyoruz. Bunu yapmak memleketin büyük bir yokluğunu doldurmaktır. Şarın ve ilk bu basım işini yoluna koymak zamanı geldi ve geçiyor. Umalım ki gerek ilbayımız, Şefik Soyer gerekse C.H.P.miz il idare heyeti başkanı Sadi Konuk bu işle bağlılık gösterirler de Bursa gazeteciliği de Bursaya lâyık bir şekil ve yazı ile çıkar31. Bursa Sesleri Gazetesi’nde yayınlanan “Bursa Matbuat Ailesi” adlı yazıdan yine o dönemin basın hayatı hakkında ayrıntılar öğreniyoruz: “Bursa’da resmî gazete olarak (Bursa) gazetesinden başka haftada iki defa çıkan (Açık Ses) ve haftada bir defa intişar eden (Bursa Sesleri) ve (Kardeş) gazeteleri vardır. Bunlardan başka Halkevimiz tarafından haftalık (Son Yedigün) gazetesi ve üç ayda bir (Türkün) mecmuası çıkarılmaktadır. Cumhuriyet ve Ulus gazeteleri muhabiri Musa Ataş ile Tan ve Açık söz muhabiri, Açık Ses neşriyat müdürü Derviş Edesen’dir.. (fotolar) Akşam ve Vakit muhabiri Rıza Ruşen Yücer Kardeş gazetesi sahibi Vasıf Armay Anadolu Ajansı muhabiri Salim? Altıok, Açık Ses sahibi Dr. Erdem, gazetemiz neşriyat müdürü malûl gazi emekli yarbay sahip ve direktörü: Sedad Ataman. Faik Anafarta ve gazetemiz”32. Ayrıca, 3.4.1937 yılında çıkan bir yazıda yine yayın hayatının durumu gündeme gelmiştir. Buna göre; “Hakkın Sesi” ve “Yeni Fikir” gazetelerinin de bu tarihte çoktan kapanmış olduğu bilgisine ulaşılmaktadır. “Kardeş” ve “Acun” gazeteleri ise yayınlarını 31 Bursa Sesleri, 28.9.1935, s.1. 32 Bursa Sesleri, 11.9.1936, Fevkalâde Sayı, s. 11. 81 tatil etmiştir. O gün için Bursa’da “Bursa Sesleri” ve “Açık Ses” gazetelerinden başka haftada iki defa çıkan başka bir gazete bulunmadığı belirtilmektedir”33. III. EĞİTİM Bu yıllarda Cumhuriyet Halk Partisi’nin gözetiminde gerçekleşen ulusal kültürün ilerlemesi uygulamalarında Halkevleri önderlik yapmıştır. Bursa Sesleri’nde “Cumhuriyet Hükümetimizin ulusal kültür için yaptığı büyük fedakârlıklara örnek” başlığıyla yıllara göre okullar, öğretmenler ve öğrenciler ve mezun olanlar bir başarı tablosu olarak gösterilmiştir”34. Yıllar Mektep Öğretmen Talebe 925-926 179 338 11798 26-27 266 488 17867 27-28 288 538 19248 28-29 309 571 19983 29-30 313 578 20456 30-31 290 568 20826 31-32 288 566 22095 32-33 289 568 23534 33-34 288 568 25288 34-35 253 525 25421 35-36 253 527 27598 Şimdiye kadar Halk dershanelerinden şahadetname alanlar Yıllar Bay Bayan Yekûn 28-29 32703 31356 64059 29 30 6400 5562 33 Bursa Sesleri, 3.4.1937, s.2. 34 Bursa Sesleri, 29.10.1936, s. 13. 82 30 31 2845 2055 31 32 1895 1764 32 33 2981 1516 33 34 1330 608 34 35 1817 501 35 36 803 143 Bursa’da 1936 tarihi itibarı ile mevcut olan okullar ise şöyle sıralanmıştır: İl merkezinde Süel Lise (Askerî Lise), Sivil Lise, Kız Lisesi, Orta Okul, Kız Enstitüsü, Ziraat Okulu, Orman Okulu, San’at Okulu ile İpek Böcekçiliği Enstitüsü’nden başka il merkezinde 29 tane ilk okul ve bütün Bursa’da 250 tane ilk okul mevcut olup 600’ den fazla öğretmen bu okullarda Cumhuriyet çocuklarını yetiştirmektedirler35. IV. KİTAP, DERGİ, GAZETE VE BROŞÜRLER Bursa Sesleri Gazetesi, dönemin diğer yayınlarını takip etmiş ve bunların tanıtımını yapmıştır. Bu yayınlar arasında yalnızca Bursa’da çıkanlar değil, ülke genelindeki yayınlar da bulunmaktadır. A. Kitaplar 1935 yılındaki bir tanıtıma göre F. Dalsar’ın çıkarmış olduğu “Arılar” adlı kitap bulunmaktadır: “Tabiatın şaşılacak varlıklarından arılar hakkında yazılmış olan bu faydalı kitabı okuyucularımıza tavsiye ederiz. Bursa’da Yeni Matbaa’da basılmış olup 12,5 kuruşa satılmaktadır”36. 35 gös.yer. 36 Bursa Sesleri, 4.4.1935, s. 7. 83 Gazetede ayrıca ders kitaplarının da tanıtımına rastlamaktayız: “İngilizce yardımcı okuma kitabı Bursa lisesi İngilizce öğretmeni M.Gülbahar tarafından kaleme alınıp çıkan bu eser (40) sahife olup Türkiye’de 12 yıl içinde yapılan bütün yenilikleri de doğru istatistiklere dayanarak göstermektedir. Kitapta lûgatların okunuşları ile beraber manaları da gösterilmiştir. Fiatı 15 kuruştur. Bursa kitapçılarında bulunur tavsiye ederiz”37. 1937 yılında yine okul kitapları hakkında bilgi buluyoruz: “Ankara’dan İstanbul’a bildirildiğine göre Kültür Bakanlığı okul kitapları listesinde esaslı değişiklik yapmış olup ilkokul atlası ucuz fiyatla devlet tarafından basılmaktadır. İlk okullarda serbest olan hesap ve hendese kitapları ile tabiat ve eşya dersleri de devlet tarafından bastırılmaktadır. Ortaokullarda, şimdiye kadar orta birinci ve ikinci sınıflarda okutulmakta olan fen bilgisi kitapları ikiye ayrılarak fizik ve kimya olarak bastırılmaktadır. Bu suretle ortaokullarda fen bilgisi yerine fizik ve kimya okutulacaktır. Biyoloji kitabı da nebatat ve hayvanat olarak iki kitap halinde bastırılmaktadır. Bunlar da ortaokullarda ayrı ayrı okutulacaktır”38. 1937’de çıkan bir başka kitap tanıtımı ise şöyledir: “Yeni Eserler: Bir Tek Baş Tanıyoruz İçindekiler: Bir Tek Baş Tanıyoruz. İsmet İnönü’ne cevap. Partim. Ankara. Teksin Ordum. 29 Birinci Teşrin. Çoban. Omzumuzda. 31 Doğum var. Türk Çocuğu diyor ki. Altın çağa girerken. Yazan: Ziya Vehbi Altürk Çıkaran: Bursa Sesleri Neşriyat Yurdu Nefis bir kâğıda basılmış Partici gözü ve düşüncesi ile yazılmıştır39”. 37 Bursa Sesleri, 11.9.1936, Fevkalâde Sayı, s. 11. 38 Bursa Sesleri, 4.9.1937, s. 2. 39 Bursa Sesleri, 26.6.1937, s. 2. 84 Nazım Yücelt tarafından yazılmış olan ve 8 klişe ile 12 sahifeden ibaret olduğu belirtilen bir eser de, Muhtasar Bursa Tarih ve Coğrafyası’dır. Kitabı çıkaran Ankara Kitap Evi, basan ise Emek Basımevi’dir40. B. Dergi, Gazete ve Broşürler Bursa Sesleri Gazetesi’nde 1935 yılında adı geçen mecmualar şunlardır: İstanbul Belediye Mecmuası’nın 123-124’üncü sayısının Bursa Sesleri idaresine geldiği ve bu mecmuada belediyecilik bakımından pek faydalı yazıların olduğu bildirilmektedir41. İstanbul Belediyesi İstatistik ve Neşriyat Şubesi’nin her ay çıkardığı İktisadî İstatistikler Belleteni 4’üncü sayısı da yine Bursa Sesleri İdarehanesi’ne gelen yayınlar arasındadır42. Çocuk Sesi isimli derginin güzel ve faydalı yazılarla çıkmağa devam ettiği bildirilmektedir43. Tarzan adlı çizgi dizisinin forma ve ciltleri Bursa Sesleri Kitap Evi’nde satılmaktadır44. 5 Ağustos 1935 tarihli gazetedeki bir başka yayının tanıtımı ise şöyledir: “L’illustration de la Turquie (Türkiye illüstrasyonu) nun Bursa sayısı öteden beri gayet göz alıcı bir güzellikte çıkmakta olan biricik Fransızca resimli mecmuamızın Bursa hususî sayısını bir göğüs kabarması ile gördük ve okuduk. Yurdumuzu dış illerde tanıtmak düşüncesile çıkan, kâğıdına, yazılarına ve resimlerine çok dikkat edilen bu biricik mecmuanın Anadolu’yu gezerek materyal toplayan yazgan ve aytarı Bay İbrahim Tokay arkadaşımız bu sene Bursa’ya da gelmiş ve hususî sayı için fotoğraf ve materyal toplamıştı”45. 40 Bursa Sesleri, 22.5.1937, s. 5. 41 Bursa Sesleri, 4.4.1935, s. 7. 42 gös.yer. 43 gös.yer. 44 gös.yer. 45 Bursa Sesleri, 5.8.1935, s. 2. 85 1936 yılında ismi geçen dergiler ise şunlardır: Acun adlı dergi bu tarihlerde yayına başlamıştır46. Afyon Doğan Basımevi’nde çıkmış olan ve Zekeriya Gökaytaç tarafından yazılmış Armağan adlı dergi de gazete idarehanesine gelmektedir47. İstanbul’da Türk Neşriyat Yurdu tarafından çıkarılacak olan Gençlik mecmuasının haberini alan Bursa Sesleri Gazetesi bunu Bursa halkına bildirerek kutlamaktadır48. Bu tarihlerde Yeni Adam dergisi çok faydalı ve kuvvetli yazılarla çıkmaktadır. Bu dergi için gazetede: “Yeni devrin gençliği, öğretmenler ve münevverler mutlaka okumalıdırlar” denilmektedir49. Yeni Adam Dergisi hakkında ayrıca şu bilgiler bulunmaktadır: “Yeni Adam refikimizin 186 ıncı sayısı 23 temmuz da çıkdı.. Japonya ne istiyor? Politika dış ve iç sosyete, kültür, haftanın düşünceleri, kızıl derililer, Hulâsalar, ve hayatım başlıklı yazıları ile her zamanki gibi pek faydalı olan Yeni adamı mutlaka okuyunuz”50. 1936’da yine: “Ankara Halkevi Neşriyatı Ankara Halkevi tarafından çıkarılmakta olan seri broşürlerden: Şiv Ar nedir? Lozan 935 Yılında Türkiye’de arkeoloji işleri, hakkında yazılan üç broşür idarehanemize gelmiştir. Bu ciddî ve faydalı eserleri bütün okurlarımıza tavsiye ederiz” şeklinde bir tanıtım gazetede yer almaktadır51. 1937 yılının yayın tanıtımları ise şöyledir: “Bursa Sesleri aylık mecmuası Aylık resimli mecmuamızın ikincikânun sayısı birkaç güne kadar çıkacaktır. Bu sayımız C.H.P. İl kongresine tahsis edilmiştir. Kongre resimleri, ilçe baylar toplantısı ve muhtelif karikatürlerle otuza yakın resim ile 16 sahife olarak çıkacak bu sayımızı mutlaka elde ediniz. 46 Bursa Sesleri, 12. 1936, s. 13. 47 gös.yer. 48 gös.yer. 49 gös.yer. 50 Bursa Sesleri, 27.7.1937, s. 2. 51 Bursa Sesleri, 27.1.1937, s. 3. 86 1937 yılından başlayarak aylık mecmuamızın şeklini de güzelleştirdiğini haber veririz. Fiyatı 7,5 kuruştur”52. Yeni Nasreddin Hoca adıyla İstanbul’da çıkmağa başlayan haftalık renkli mizah dergisinin sayıları Bursa’ya gelmektedir53. Bursa Halkevi’nin çıkarmakta olduğu Türkün Mecmuası’nın 9’uncu sayısı kıymetli yazılar ve şer’i mahkeme sicilleri ile türkün kâğıdı üzerine basılı olarak çıktığı ifade edilmektedir54. Ayrıca bu sene, 1937 Bursa Yıllığı’nın basılmakta olduğu ilânlarda çıkmakta ve içeriği hakkında bilgiler sık sık gazetede neşr edilmektedir55. “Basılıyor 1937 Bursa Yıllığı Bursa Yıllığı tam bir Bursa ansiklopedisidir. Bursa Tarihi Bursa Coğrafyası Bursa’nın idarî teşkilâtı, görülen ve yapılan işler, daireler Bursa Belediyesi, otel, banyo, pansiyon, araba, otomobil, otobüs tarifeleri, Bursa’ya nasıl gelinir… Gezilecek yerler bir günlük, üç günlük, bir haftalık gezme programları, turizm işleri, Çekirge kaplıcaları hakkında malûmat, Bursa iktisadiyatı, ipek ve ipekli fabrikaları, diğer fabrikalar, mahallî sanayi, bankalar, mâlî müesseseler, faaliyetleri, mahsulâtı, ithalâtı ve ihracatı, müesseseler, mektepler, hastaneler, kütüphaneler”. “Bursa Yıllığı: Tanınmış olan Yeşil Bursa’yı daha iyi ve yakından tanıtmak için çıkarılmaktadır. Bursa yıllığını elinizde bulundurmakla, her zaman için Bursa hakkında tam bir bilgi elde etmek imkânına malik olmuş bulunursunuz. Bursa yıllığında çıkacak bir ilânınız, yalnız Bursa ve muhitinde değil bütün Türkiye’de her elde bulunacak, herkes tarafından okunacaktır. Herhangi bir ilân yırtılır, atılır, fakat, Bursa yıllığındaki ilânlarınız daima elde, daima göz önünde durur”56. Türkiye Genel Kimyagerler Kurumu Dergisi de tanıtılan meslekî bir dergidir: “Bu derginin on birinci sayısı on buçuk forma kalınlığında olarak çıkmıştır. Bir kısım yazıları Türkçeden başka Almanca, Fransızca ve İngilizce lisanlarında, aynen veya hulâsaten neşreden bu dergi, ana yurdumuzdaki kimya 52 Bursa Sesleri, 30.1.1937, s. 3. 53 gös.yer. 54 gös.yer. 55 Bursa Sesleri, 13.2.1937, s. 6. 56 gös.yer. 87 çalışmalarını dünya ilim âlemine tanıtmaya yaramaktadır. … Bedeli yalnız 50 kuruş olup adresi: Ankara, Posta kutusu 50’ dir” 57. L’économiste d’orient ise, Fransızca olarak çıkan ve gerek finansal, gerekse ekonomik bakımından Türkiye’nin durumları hakkında tam ve ayrıntılı bilgiler veren ve 18 senedir çıkan bir dergidir58. Havacılık ve Spor Mecmuası da havacılık yaşayışını tam anlamı ile ve resimleri ile göstermektedir. Bu dergide havacılığa dair birçok yazılardan başka 10 ve 11 Nisan’ da Bursa’da toplanmış olan T.H.K. Mıntıka Kongresi’nin resimleri de bulunmaktadır59. Bursa Sesleri Mecmuası aylık olarak satışa sunulmaktadır60. Mardin’de çıkan Ulus Sesi dergisi de gazeteye gelmektedir61. Bülbül, dönemin resimli, siyasî mizah gazetesidir ve sayısı 100 paradır62. Ayın Tarihi, İç İşler Bakanlığı Basın Genel Direktörlüğü tarafından her ay çıkarılmakta olan ve değerli yazı ve bilgilerle çıkan bir dergidir63. Dönemin bir İstanbul gazetesi olan Kurun Eski Vakit yeni ucuz tarifesini uygulamakta ve 100 paradır. Bol haberler, hikâye ve romanlar, zengin münderecat ile tam bir halk gazetesi olan Kurun Bursa halkına sunulmaktadır. Kurun’un aylığı 95, 3 altı aylığı 260, yıllığı 900 kuruştur ve postaneden abone olunabilmektedir64. Haftalık olarak çıkmaya başlayan ve ikinci sayısı da gazetenin idarehanesine gelen Yeni Adapazarı da dönemin yayınları arasındadır65. Resmî Bursa dergisi de bu tarihlerde haftada iki defa çıkmağa başlamıştır66. 1937’de Türkiye Turizm ve Otomobil Klübü tarafından Fransızca olarak Yeşil Bursa adında bir broşür yayınlanmıştır. Bu broşür kulübün 909 ncı broşürüdür67. 57 Bursa Sesleri, 14.4.1937, s. 2. 58 Bursa Sesleri, 5.5.1937, s. 4. 59 Bursa Sesleri, 12.5.1937, s. 2. 60 Bursa Sesleri, 22.5.1937, s. 6. 61 Bursa Sesleri, 29.5.1937, s. 2. 62 gös.yer. 63 Bursa Sesleri, 19.6.1937, s. 2. 64 Bursa Sesleri, 19.6.1937, s. 4. 65 Bursa Sesleri, 23.6.1937, s. 2. 66 Bursa Sesleri, 26.6.1937, s. 1. 88 Ayrıca Bursa Urayı’nın (Belediye) da Bursa ile ilgili bir broşürü çıkmıştır. Bu şehrin mahalle ve sokaklarının yeni ve eski adlarını gösterir bir kitaptır. Fakat gazetede bu broşür hakkında şu yorum yapılmıştır: “Bu broşürde yazılı yeni ve eski sokak adlarını merak edip bakınca müteessir olduk. Çünkü hala resmi daire raporlarında, hatta Belediye evrakı üzerinde eski mahalle adları kullanılıyor. Belediye bu kitaba para sarfetmiş, bastırmış, sonra da mahzene koymuş duruyor”68. Ulus Gazetesi için verilen reklâmında ise, 29 Birinci Teşrin Cumhuriyet Bayramı’ndan itibaren yeni makinesinde büyük hacimle basılacağı ve her pazar günü ayrı bir ilâve çıkaracağı belirtilmektedir. Ayrıca şunlar ilâve edilmektedir: “Yeni şekil ve kadrosu ile yalnız devlet merkezinin değil, büyük Türkiye’nin haber ve fikir gazetesi en iyi teknik en büyük hacim en güzel yazılar her gün bir hikâye, kültür, askerlik, tayyarecilik, havacılık, denizcilik, ekonomi, san’at ve edebiyat, her gün köy sütunu sıhhî bahisler, bütün gazetelerden günü gününe hülâsalar, bizde ve dünyada kitap hareketleri-küçük ilânlar v.s… 29 Birinci Teşrin günü, ilk iş olarak gazetecinizden: Ulus fevkalâde nüshasını isteyiniz. O, size kendini tanıtacaktır”69. Bunların yanısıra, 9 Haziran 1937 tarihli haberde, Enformasyon Bülteni hakkında da kısa bir bilgi verilmiştir: “İktisat Vekâleti Türkofis dairesi tarafından 15 günde bir çıkarılmakta olan Enformasyon bülleteni 1 Haziran 1937 den itibaren haftalık olarak ve güzel bir şekilde, Tüccar ve hatta avokatların bile faydalanacakları zengin bir mündericat ile çıkmağa başlamıştır. Ehemmiyetle tavsiye eder Türkofisi de tebrik ederiz”70. 67 Bursa Sesleri, 30.6.1937, s. 2. 68 Bursa Sesleri, 5.8.1937, s. 2 69 Bursa Sesleri, 25.9.1937, s. 4. 70 Bursa Sesleri, 9.6.1937, s.4. 89 V. EĞLENCE HAYATI Eğlence ortamları, toplumsal birlik ve beraberliği sağlama işlevini sağlayarak bireyi çok küçük yaştan itibaren kendi ortamı içine çekerek, eğiterek geliştirir71. Cumhuriyet’le birlikte toplumda yeni eğlence mekânları oluşmağa başlamıştır. Bunlar batı kaynaklı balo, dans, kadın birlikteliği olan eğlence yerleri, Cumhuriyet’in siyasal ve toplumsal değişiminin en belirgin görüldüğü yerlerdir. Cumhuriyet baloları, özellikle elit kesimin buluşma yerleri olmuştur Okullara dans dersleri konularak batılı eğlence tarzının yaygınlaşmasına çalışılmıştır. Toplumun bu yeni alanlarda nasıl giyinip nasıl davranacağına kadar anlatan kitaplar yayınlanmıştır72. Cumhuriyet modernleşmesi, Osmanlı modernleşmesinin devamı gibi gözükse de, siyasi yapının değişmesi ve bunun getirdiği sosyo-kültürel yapılanmayla Osmanlı’dan farklılaşmaktadır73. A. Sinema Cumhuriyet rejiminin Bursa’ya kazandırdığı en büyük eserlerden biri de Tayyare Sineması’dır. 1927 yılında kurulmuş olan Tayyare Sineması, Türk Hava Kurumu’nun malıdır. Atatürk Caddesi’nde, Belediye’nin yanında olan bu yapının bir tarafını Şar Klup, diğer tarafını Hava Kurumu Bursa Şubesi, Ziraat Direktörlüğü ve Kadastro daireleri işgal etmekte, orta kısmı ile arkası tamamile çağdaş bir sinema binası olarak yapıldığı için bu amaçla kullanılmaktadır74. 71 Özdemir, Nebi, Cumhuriyet Döneminde Türk Eğlence Kültürü, Akçağ Yayınları, Ankara, 2005, s. 328. 72 Meriç, Nevin, Osmanlı’da Gündelik Hayatın Değişimi (Âdâb-ı Muâşeret 1894-1927), İstanbul, 2000, s. 62. 73 Meriç, a.g.e., s. 63. 74 Bursa Sesleri, 29.10.1936, s. 23. 90 Sinemanın büfesinin çok güzel ve zarif mobilya ile döşenmiş ve radyo ile techiz edilmiş olan salonunda kahve, çay, gazoz ve her çeşit çikolata ve şekerlemelerin bulunduğu, büfenin sinemadan önce ve gündüz de açık olduğu anlatılmaktadır75. 28 Eylül 1935 tarihinde Bursa Sesleri Gazetesi yazarlarından Sezai Onat’ın sinemayla ilgili yazmış olduğu “Sinemalar ve Mevsim” isimli köşe yazısı, o yıllarda Bursa’daki sinema hayatı hakkında bazı değerlendirmeler yapmamızı sağlıyor: “Sinema mevsimi geldi. İstanbul sinemaları yeni sene filmleriyle kapılarını açtılar. Şehrimiz sinemaları da bu ay içinde yeni mevsime girmek için büyük bir gayretle çalışıyorlar. Sinema direktörlerinin mevsim için yeni filmler angaje etmek üzere olduklarını kaydederken birkaç noktaya dikkat nazarlarını çekerim. Geçen mevsimlerde gördüğümüz filmleri şöyle bir gözden geçirecek olursak bunların daha ziyade hafif, eğlendirici, kuvvetli bir tesir bırakmıyan basit mevzulu kordelalar olduğu sonucuna varırız. Gerçi aralarında (Kadın asla unutmaz, Çılgın kan, Silâhlara veda, Gizli sevda) ve saire gibi esaslı fikir ve duygu ifade eden filmler yok değildi, fakat bunlar diğerlerinin yanında pek az yer tutuyordu. Fikir ve duygu ifade etmiyen filimlerin vaziyetini az çok olsun kurtaran76 ya artistin cazibesi yahut musikî ve tegânni oldu. Bu sebeple sinema direktörlerinin daha ziyade böyle filimlere önem vermesi günün birinde maddî kazançlarına da zarar getirebilir. Geçen sene getirdikleri birkaç iyi filimden edindikleri kazanç diğer filimlerin kazancının yarısından fazla olduğunu göz önüne alarak hem kendi hem de seyircinin menfaati için kuvvetli his ve fikir filimlerine önem vermelidirler. Şehrimizde Amerikan filimleri diye anılan kovboy filimleri küçük çocukları külambeylik ve kabadayılık gibi fena huylara alıştırdığı için gösterilmemeli veya zararsızları gösterilmelidir. Belki bu hareket sinema direktörlerini mutazarrır eder. Fakat ulusun selameti namına buna katlanmalıdır. Bu meyanda her programa ilâve edilen havadis gazeteleri hakkında birkaç satır yazmak isterim. Rahat koltuğumuzda otururken bize acunun her yönünden haberler veren bu kurdelalar elbetteki çok faydalıdır. Fakat bu haberleri bir iki gün, en nihayet bir hafta sonra ekranda görmeliyiz. Yoksa geçen kış karlar altında kalan Romayı, bilmem nerede vukua gelen bir kazayı 4-5 ay sonra görmekle değil. Bu ve benzer şeyler için lâzım olan küçük fedakârlıklardan çekinmemelerini sayın direktörlerden diler ve yeni mevsimde kendilerine muvaffakiyetler temenni ederim”77 . Bu yıllarda gösterilen filmler gazetenin ilanlarından takip edilmektedir. Örneğin; 4 Nisan 1935 tarihli sayıda çıkan ilan şöyledir: 75 gös.yer. 76 Bursa Sesleri, 28.9.1935, s. 2. 77 Bursa Sesleri, 28.9.1935, s. 5. 91 “Bu hafta Tayyare Sineması’nın bayram programı hakikaten pek dehşetlidir. Bayram münasebetiyle en yüksek ve görülmeğe değer filmler: Moris Şövalye’nin (orijinali Maurice Chevalie, Fransızların 1930’lu yıllarda ünlü oyuncu ve şarkıcısıdır) yarattığı şaheser Gülen Paris, … Çok zamandır beklenen heyecanlı dehşet saçan bir filmi Mumyalar Müzesi,… Düşman Elinde Esir Şimdiye kadar ve bunun gibi büyük muharebe filmi görülmemiştir. Fevkalâde muazzam süper film Matmazel Hofman, Saadet Yuvası Anni Ondra’nın en çok muvaffak olduğu bir film. Koşunuz! Tayyare Sineması’nın göstermekte olduğu büyük programlarını görünüz her gün iki matina gösterilecektir. Tafsilât sinema kapılarındaki levhalardadır Birinci matine: 3,30 Akşam süvaresi: 8,15 de Ayrıca: Sesli ve sözlü komikler, dünya havadis jurnalları. 78” 23 Nisan Bayram haftasındaki ilan ise şöyledir: “Tayyare Sineması Sinemanın Ses Makinası tamamen değiştirilmiş ve en son model teçhizatla mükemmel bir hale konulmuştur. Bayram Haftası Proğramı 1- Paganini Mümessilleri: İvan Petrovçi, Eliza Illiard Büyük Napileon’un hemşiresinin aşkını gösterir filimdir. Büyük müzisyen olan (Paganini) filimini mutlak görmeği tavsiye ederiz. 2- iki gönül bir olunca. Mümessilleri: Klodet Koliret, Klark Gagle Bu yep yeni temaşanın size vereceği aşk macerası, zengin dekorlarla vaktinizi pek güzel geçireceksiniz. 3- Maceralar Kralı. Mümessilleri: Yok Jons Beyaz Atlı namile maruf meşhur artist Yok Jont tarafından çevrilen ve hakikaten Dünya sinema meraklılarını heyecandan heyecana sürükleyen bu film dahi Bayram münasebetile yüksek fedakârlıklarla proğrama dahil edilmiştir. 4- Harp Kahramanları. Harbi Umumî esnasında Fransada çarpışan Alman ve Amerikan muharebelerinden sahneler vardır. Ayni zamanda Amerikanın hali hazır vaziyetinde Makinanın yükseldiğini ve buna mukabil Sefaletlerin arttığını göstermektedir. İlâveten Gösterilecek Filimler: 5- Kuleli mektebi 1935 senesi mezunları münasebetile tören. 6- Almanca müzikli komedi. 7- Kâbeden Kudüse kadar seyahat. 8- Kadın Avcısı. Fiatlar Loca: 150- Hususi: 30 --- Balkon: 25 --- Duhuliye: 20 78 Bursa Sesleri, 4.4.1935, s. 7. 92 Gündüz seanslarında öğretmen ve okurlara Hususî ve Balkon: 20, Duhuliye: 10 kr. Matineler: Pazar günleri saat 1, 3 --- (2 Matine) Suvareler her gece tam saat (8,30) da.” 79 1937 yılında gösterime giren filmleri ise şöyle sıralayabiliriz: Kadın Yalanı; Oynayanlar: Loretta Yung Franşo-Tone, Maskeler Aşağı; Oynayanlar: Norman Foster ve Donald Cook80, Korkusuz Kaptan; Oynayanlar: Gharles Lug thon Clark Gable81, Kızlar Mektebi; Oynayanlar: Herbert Marshall ve Ruth Chatterton ile Sinome Surion82, Rose Marie; Oynayanlar: Elson Eddy, Janette Mcdonalta83, Türkçe sözlü Halk Kahramanları, Ninon; Oynayan: Jan Kipora84, Damgalı Haydutlar; Oynayan: Ken Maryat85, Türkçe sözlü Canlı Film, Çapkın Kız86, Türkçe İzahatlı Antakya ve İskenderun, Yılmaz Tayyareci, Sergüşet Filmi, Tatlı Belâ; Oynayanlar: Danyel Dariyonun87 ve Türkçe sözlü Selâheddîni Eyyübî Zaferi tarihsel, meşhur ehli salip savaşları ilâve olarak Mikimavs ve Rusya’da yeniden ihya edilen Leningrat Şehri88. Görüldüğü gibi, incelenen üç yıl içerisinde ağırlıklı olarak savaş, macera ve aşk konulu Amerikan filmlerinin Bursa’da gösterime girdiği tespit edilmektedir. B. Balo Bu dönemde batı kaynaklı bir eğlence tarzı olan baloların düzenlendiğini görüyoruz. Şar kulübün yılbaşı için Uray (Belediye) salonlarında güzel ve eğlenceli bir balo hazırladığı ve bu balonun her yıldan daha parlak olacağı haber verilmektedir89. 79 Bursa Sesleri, 23.4.1935, s. 15. 80 Bursa Sesleri, 3.4.1937, s. 4. 81 Bursa Sesleri, 10.4.1937, s. 6. 82 Bursa Sesleri, 14.4.1937, s. 3. 83 Bursa Sesleri, 17.4.1937, s. 6. 84 Bursa Sesleri, 23.4.1937, s. 11. 85 Bursa Sesleri, 28.4.1937, s. 6. 86 Bursa Sesleri, 1.5.1937, s. 4. 87 Bursa Sesleri, 2.9.1937, s. 4. 88 Bursa Sesleri, 12.1936, s. 14. 89 Bursa Sesleri, 12.1936, s. 9. 93 Yine kültür mensuplarının Uray’daki her yıl yaptıkları balo, 1937 senesinde de Uray salonunda yapılmış ve İlbay ile yar ilbayın katıldıkları bu balo sabaha kadar devam etmiş ve pek parlak olmuştur90. Şar Kulüp’ün her sene tertip ettiği Son Mevsim Balosu’nun ise, 1 Mayıs 1937 Cumartesi akşamı saat 22.00’da Uray (Belediye) salonlarında yapılacağı bildirilmektedir91. Yine 1937 yılından bir habere göre; “Dağçıların balosu 19 Mayıs çarşamba akşam Uray (belediye) salonlarında verilen dağcı kulübü balosu seçilmiş bir aile toplantısı halinde ve büyük bir neş’e içinde sabaha kadar devam etmiştir. Salonlarda zevk selime uygun bir halde süslenmişdi”92. C. Müzik Bursa’daki sosyal hayatın içinde önemli bir yer tutan müzikle ilgili gelişmeleri yine gazetede çıkan ilan ve haberlerden öğrenmekteyiz. 19.8.1935 tarihli ilan şöyle93: “T.H. Kurumu menfaatine Münir Nurettin ve Arkadaşları Konseri Tanburî Refik ve Refikası ve Artakin’in iştirakile yalınız iki gece için Tayyare Sineması’nda 5 Ağustos Pazartesi akşamı saat 21,30 da 6 Ağustos Salı akşamı saat 21,30 da”. 9.11.1935 günü ilk sayfada Şar Kulübü’nün düzenlediği bir konseri anlatan haber şöyledir: “Şar (şehir) kulübü müzik sevenlerin ihtiyaçlarını tatmin için getirttiği bir hey’etle Tayyare sinemasında iki gece bir musikî konseri verdi. 90 Bursa Sesleri, 28.4.1937, s. 6. 91 Bursa Sesleri, 28.4.1937, s. 6. 92 Bursa Sesleri, 22.5.1937, s. 5. 93 Bursa Sesleri, 19.8.1935, s. 8. 94 Bay Kâzımın idaresindeki bu hey’ette kemençeci Kemal Niyazi, Udî Bedriye, Tanbur Faize, Udî Neş’et, Bestekâr Hıirant, Hanende Lem’an, Sadi ve Nemci vardı. Tayyare sinemasında verilen bu konserler musikî sevenleri sevindirdi. Sazların taksimleri çok san’atlı ve nefisti. Hanende bayan Necmiyenin ince ve içe akan sesi kemençe ile o kadar uygundu ki biraz uzaktan dinleyenler sazla sesi birbirinden ayırd edemiyorlardı. Şar kulübünün arada böyle konserler vermesi ince duygulu halkımızın önemli bir isteğidir”94. T.H.K için düzenlenen konserlerden biri olan 45 kişilik büyük konser 4 ses üzerine cuma, cumartesi akşamları saat 9’ da Tayyare Sineması’nda icra edilmiştir95. 24.3.1937’de çıkan bir habere göre ise konser sürecinin işleyişi şöyledir96: “Şar Kulüp’te Tanbûri Osman Pehlivan Konseri Geçenlerde Şar kulüpte, üyeleri için bir Tanbûri Osman Pehlivan gecesi tertip edildi. Seçme bir kalabalık huzurunda bu büyük sanatkârın tanburu büyük bir zevk ile dinlendi. Bu ulusal çalgıyı parmakları arasında istediği gibi çınlattıran Osman Pehlivan’ın ulusal havaları takdirlerle ve alkışlarla dinlendi. Şar Kulüp’ün bu gibi geceleri tekrarlamasını dileriz”. Bu dönemde şehir bandolarının yoğun bir faaliyette olduğunu görmekteyiz. 3.4.1937 tarihli habere göre şar bandosu akşamları Atatürk Anıtı’nın önünde açık havada çalmağa başlamıştır97. Belediye salonlarında da çeşitli konserler verildiği anlaşılmaktadır. Bunlardan biri, Şarbay Vekili Kemal Ziya Demirel ile Müzik Evi Müdürü’nün de katılarak güzel birer söylev verdikleri konserdir. Davetliler piyanoda A. Geleci, kemanda İskender Ardan, viyolonselde Nuri Samin’in sazlarını dinlemişlerdir. Dinleyiciler arasında İstanbul Konservatuvarı profesörlerinden Ömer ve Seyfeddin Refik ile Sezai Asaf’ın da hazır bulundukları kayıtlara geçmiştir98. 94 Bursa Sesleri, 9.11.1935, s. 1. 95 Bursa Sesleri, 30.6.1937, s. 4. 96 Bursa Sesleri, 24.3.1937, s. 1. 97 Bursa Sesleri, 3.4.1937, s. 2. 98 Bursa Sesleri, 5.10.1937, s. 1. 95 Bunların yanısıra 1937’de Uray Müzik Evi açılmıştır. 1936 yılında Şar Bandosu ile işe başlayan Uray’ın gerek bando, gerekse orkestrayı bir araya toplamak suretile vücuda getirdiği bu Müzik Evi Bursa’nın konservatuvarı niteliğindedir99. Bursa Urayı Müzik Evi yöneticisi Nuri Sami’nin verdiği söylev, o dönemin müzikle ilgili bakış açısını yansıtması açısından oldukça dikkat çekicidir:100 “Evet, açılmasından zevk duyduğumuz bu mütevazî san’at yuvası, yurdumuzda ikinci bir konservatuvardır. Ve bu müesseseye hiç değilse şimdilik mütevazî bir şekilde bile olsun sahip olmak, sayın İlbayımızla aydın Bursalılarımız sayesinde bu şehir buna nasip olmuştur. Ben şahsen bu eserin meydana gelmesinden millî bir gurur duymaktayım. Bu gün yurdumda da garp dünyasında olduğu gibi san’at ruhunu aşılayacak, kültür yapacak bu gibi müesseselerin kurulmaya başlamış olması bizleri sevindiriyor… Yalnız şu var ki bu gibi müesseseler medenî milletler için bir ihtiyaçtır. Onların çoğalması ve bu sayede millî bir musikinin doğmasına hizmet edeceği gibi ayni zamanda her milletin medenî ölçülerini anlamak da bu gibi müesseselerin çokluğu ile olabiliyor. Maalesef bizde şimdiye kadar bu gibi müesseselerin kurulmasına ehemmiyet verilmiyordu. Bu sebepledir ki bizde millî bir musiki dahi meydana gelememişdi. Fakat şunu da söyliyelim ki daha pek kısa bir mazisi olmakla beraber bu gün millî bir musikiye sahip olmak ceryanı başlamış ve genç kompozinörlerimiz, virtüözlerimiz yetişmiş ve bize de ümit vermeğe başlamışlardır. … Hiç şüphesiz ki biz, san’at sahasında garptan çok geri kalmışızdır. Fakat, bu geri kalışımız san’ata olan kabiliyetsizliğimizden mi ileri geliyor… Hayır… Biz onlardan daha çok zeki ve daha kabiliyetliyiz. Bu gerilememizden her sahada olduğu gibi ancak, geçen nesillerin dar kafalı idarecileri mes’uldür. Fakat şimdi iş öyle değildir. Yapdığı muazzam inkılâplarla bütün dünyaya kendini saydıran Türk, yakında bu sahadaki kabiliyetlerini de cihana ispat edecektir.” D. Festival 1937 yılında ilk defa olarak Bursa’da bir festival düzenlenmesi kararlaştırılmıştır. Festival programı şöyledir: 99 gös.yer. 100 Bursa Sesleri, 7.10.1937, s. 1. 96 “Birinci Bursa Festivali Başlıyor: 10 Eylül 1937 Cuma Dağ günü 11 Eylül 1937 Cumartesi Su günü 12 Eylül 1937 Pazar Deniz günü Dağ Günü Programı 1-10 Eylül 1937 Cuma günü saat 16 da Pınarbaşı alanından otobüslerle Uludağa hareket edilecektir. 2-Yolun münasip bir noktasından Gurup seyredilecek ve kayak evi önünde durulacaktır. Alanda ve Otellerin salonlarında Festival gruplarının iştirakile Dans, Oyun ve Eğlenceler yapılacaktır. 3-Saat 19.30 da paketlenmiş akşam yemekleri verilecek ve saat 20 de isteklilerden tertiplenecek bir kafile Bakacak sivrisine bir yürüyüş yapacak. Oradan Bursa, etrafı, Mudanya seyredilerek tam saat 22 de Bursa-Mudanya ve Bakacak sivrisinden karşılıklı Festival fişenkleri atılacaktır. 4-Geziye katılmış bulunan Caz yürüyüşe katılmayanların emrinde kalarak otel salonlarında Dans ve eğlencelere devam edecektir. 5-Otel ve kayak evinde istekliler için ayrıca serbest büfe bulunacaktır. 6-Kafile vaktinde ayni yolla kayak evine gelerek otobüslerle hep birlikte Bursaya dönülecektir. 7-Bu gezinin gidip, gelme otobüs ve paketlenmiş akşam yemeği masrafı adam başına (150) kuruştur. 8-Geziye katılma karneleri Atatürk caddesinde Turing ve Otomobil kulüp Bursa şubesi Bürosu olan Cumhuriyet otobüsleri yazıhanesinde ve yine ayni caddede doç acenteliğinden alınır 9 Eylül 1937 perşembe günü saat 20 den sonra yapılan müracaat kabul edilmez. 9-Hareket satında hazır bulunmıyanların alınmış paraları geri verilmez. 10-Bursa Festivaline gelen Festival grupları Festival komitesinin misafiri olarak bu geziye katılacaklardır. 11-Bu programın tatbiki için Festival komitesinden Bay Tayyar Akkeskin, Sabri Arca, Saim Altıok ödevlenmişlerdir. Birinci Bursa Festival Komitesi” 101. 11 Eylül’de de festivalin başlaması ve gelişmeleri aktarılmaktadır: “Dünden itibaren birinci Bursa Festivali başladı. Saat 13 de Halkevinde toplanan festival heyetleri mahalli elbiselerile donanmış otobüslerle Cumhuriyet alanına gelerek İstiklâl marşi ile Atatürk anıtına çelenk koydular ve halktan da kafileye katılanlarla birlikte yaya olarak çalgılarla muntazam zafer meydanına kadar gittiler, oradan arabalarla Pinarbaşına çıkılarak otobüslerle Uludağa hareket eylediler. Kayakevi önünde muhtelif oyunlar ve eğlenceler yapıldı bu eğlencelere İstanbuldan ve Vilâyetlerden gelen heyetlerde katıldı. Bu gün Festivalin su günüdür, Festivale gelen heyetler ile Festival gurupları bu gün çekirgedeki hamamlarda eğlenceler tertip edecekler gecede Belediye ve Çelikpalas bahçelerinde Bengi, laz, zeybek oyunları oynayacaklardır. Yarınki 101 Bursa Sesleri, 6.9.1937, s. 3. 97 Pazar günü Mudanyanın kurtuluş günü, ve festivalin 3 üncü deniz günüdür. Denizde kayık yarışları muhtelif deniz oyunları, ve bir vapur ile Tirilye, Armutlu, Gemlik ve Mudanya sahili boyunca geziler yapılacak ve gecede vapurda deniz şenlikleri ile sabaha kadar eğlenilecektir”102. E. Kahvehane ve Gazinolar Bursa’da bu dönemde kahvehanelerin sosyal bir problem olarak gündeme geldiğini görüyoruz. Sedat Ataman’ın 1937’de yayınlanan bir köşe yazısına bakarak, kahve ve gazinoların durumunu takip etmek mümkündür: “Bursa’da hemen her köşede, her sokakta bir iki gazino, kahve vardır. Artık bunların yüzde sekseni oturulacak yer olmaktan çıkmış denilebilir: Bir iki tahta iskemle, kırık bir iki masa, yan peykeleri, bir ocak… Bütün mobilyalarını teşkil eder. Fakat, gün geçdikçe, yeni yeni yapılar yapıldıkca, halkımızın bu ihtiyacını göz önünde tutanlar, kendi kârları kadar halkın da sıhhatini rahatını göz önünde tutmağa başlayanlar da görülmeğe başladı. Tecimenlerimizden Canip’in, Atatürk Anıtı karşısında yaptırdığı yeni apartman altında açılan Akçay Gazinosu da işte, hakikaten Cumhuriyet alanında, Bursa’ya lâyık ve, iftihar ile bahsedilecek bir gazino olmuştur, ki İstanbul’da bile örneği azdır. Bununla beraber daha biraz öteye gidersek rastlayacağımız diğerlerinde ise insan ferahlanmak, dinlenmek için oturamıyor dersem, yalan olamaz. Belediyemiz, hiç olmazsa Atatürk Caddesi üzerinde bulunan gazino ve kahvelere önem vererek bunları da yoluna koysa ne eyi olurdu…” 103. Sedad Ataman, yine o günkü kahvehanelerin durumuna değindiği bir başka yazısında, dönemin Valisi Şefik R. Soyer’e bu konuda şikâyette bulunmakta ve çözüm önerileri sunmaktadır: “İlbayım, Bugün Bursa’nın hemen her mahallesinde en azdan beş kahve var, ve; Bursa’da aşağı yukarı 180 mahalle var. Şu halde şehirde bakkal dükkânından fazla, 900 kahve var demektir. Bu kahvelerin % 95 indeki müşteriler, evinden tasını, tarağını, günde kazandığı 20 kuruşunu kâğıt oyununa verenler teşkil ediyor. 102 Bursa Sesleri, 11.9.1937, s. 4. 103 Bursa Sesleri, 12.8.1937, s. 1. 98 Hanya’dan, Konya’dan, Sivas’dan, Erzurum’dan, Merinos Fabrikası’na çalışmağa gelenler sayısı artarken, bu kahvelerde varını, yoğunu kâğıda verenler azalmıyor. Ankara, kâğıdı çoktan yasak etti… Bilecik kaldırdı, Elâziz köyünden sildi süpürdü.. Bu yara, bu sosyal çıban günden güne azıyor. Tavla, satranç, bilardo devam edebilir… Fakat, eğer kâğıt yasak edilirse bu tenbelhanelerin, bu kahvelerin yarısından fazlası kendiliğinden kapanacak, emin olunuz, ki hırsızlık, kavga, cinayet, sefalet yarı yarıya ve belki daha fazla azalacaktır. İlbayım, Bu sosyal yarayı, siz, sizin tesirli bir reçeteniz tedavi edecektir: “Bursa Vilâyeti Dahilinde kâğıt oyunu yasak edilmiştir.” İşte İlbayım, selâmeti umumiye, tashihi ahlâk ve, ve tezyidi mesai ve faaliyet için, sizin bu şifa verici reçetenizi bekleyoruz, ve umuyoruz, ki bunu esirgemeyecek, Bursa’nın yönetim tarihine bu büyük eserinizi de kaydettireceksiniz” 104. VI. BAYRAMLAR Bursa Sesleri Gazetesi’nde özellikle ulusal bayramlara büyük ölçüde yer verilmiştir. Günün anlam ve önemini, tarihsel boyutunu içeren yazılar yazılmış, etkinlikler ânı ânına ve ayrıntılarıyla haberlere konu edilmiştir. Bunun yanında dinî bayramlara ise neredeyse hiç değinilmemiş, yalnızca birkaç yerde kısa bir bilgi şeklinde yer verilmiştir. Bu dönemde daha çok yeni bayram günleri yaratılmağa çalışılmıştır. A.Ulusal Bayramlar Bursa Sesleri Gazetesi, ulusal bir kimlik yaratma hedefine uygun olarak yayın yapmıştır. Ulusal bayramlar vesilesiyle Atatürk ve Cumhuriyet rejimi övülmüş, tarihî süreçteki kahramanlıklar hatırlatılmıştır. Bu yazılarda en çok dikkati çeken konu ise, Cumhuriyet rejiminin getirdikleri anlatılırken, Osmanlı Devleti’nde yapılanların yok sayılması, ya da kötülenmesidir. 104 Bursa Sesleri, 14.8.1937, s. 1. 99 1. 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’yla ilgili Sedad Ataman’ın yazısı şöyledir: “Bu, sevinç ve kıvanç ile yaşadığımız mes’ut günlerin başlangıcı olan 19 Mayıs tarihi, herhalde Ulusal yaşayışımızın önemli, unutulmaz bir tarihidir. Gençlik ve spor bayramının da bu güne alınmış olması kadar isabetli ve doğru bir şey olamazdı. İlk defa olarak bu gün, bütün yurtta Türk Gençliği seferber bir halde bu büyük günü kutlularken, Atatürk’ümüzün saçdığı ışıkdan kuvvet almış olduklarını gösterecekler ve … gençliği, Atatürkün kurtardığı bu kıymetli yurtta Atasının emrine, … hazır olduğunu ispat için spor şenlikleri yapacak, Atasının gösterdiği yolda ileri gitmekte olduğunu gösterecek, ve Atatürk’ün boyun eğdirdiği tarih her sene bu gün biraz daha utanacak…” 105. 1937 yılındaki bayram kutlaması programı ise şöyledir: “1-Törene katılacak Okullar ve Sporcular saat (14) de Stadyomda tertip heyetinin gösterdiği şekle göre yerlerini almış bulunacaklardır. 2-Törene saat tam (15) de başlanılacak ve aşağıda yazılan sırayı takip edecektir. A-Teftiş. B-İstiklâl marşı. C-Söylev. D-Bayrak çekme. E-Okulların beden harekâtı F-Spor gösterileri. (Balkan Bayrak Yarışı. Bisiklet v.s.) G-Planörle sıçrayışlar. L-Geçiş resmi ve Cumhuriyet alanına doğru yürüyüş” 106 . 2. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı 23 Nisan 1935 tarihinde yine günün anlam ve önemini belirten yazılar yayınlanmıştır. Bunlardan birinden bir bölümde şu cümleler geçmektedir: “İlk bahar; ağaçların renk, renk avizelenen çiçekleriyle, bunların arasında şakırdıyan kuşların türküleriyle, üzerine türlü nakışlar işlenmiş geniş yeşil halı halindeki çayırlara dağılan, serpilen ipek kürklü kuzularile her yerde, her şeyde 105 Bursa Sesleri, 19.5.1937, s. 1. 106 Bursa Sesleri, 19.5.1937, s. 2. 100 bir yep yenilik canlandıran mevsimdir.. Nisan da bunun tam ortasında tabiatın kokulu ve alıcı renkli çiçeklerile süslenen tahtında kurulan bir taze gelindir…Tabiî hakkı ve şöhretile dünyanın her köşesinde böyle tanılmış olan nisana, Türkler, Cumhuriyet hükûmetlerinin başlangıcı, esası olan Büyük Millet Meclisi Hükûmetini Nisanın 23 ünde ilân etmekle ona, bu gelin kıza kıymetli bir de baş taç hediye etmişlerdir… Eski devirlere, eski kafalara, eski takvimlere göre 23 Nisan tarihi, yalnız kasımın, kara kışın bittiği için halkın dolaşıp eğlendiği Hızırilyas günü idi…. Başımıza hızır gibi yetişen (Atatürk); bu köhne günün yerine bize bam başka, tarihî bir bayram yaratmış ve bütün bayramlardan üstün olan yeni (23 Nisan) ı her şeyi temiz ellerine bırakacağımız Türk çocuklarına, kendi öz evlâtlarına bağışlamıştır”107. 1935 yılındaki 23 Nisan Çocuk Haftası programı ise şöyledir: 1- 23 Nisan Salı günü Çocuk Esirgeme Kurumu heyetleri 9 dan 12 ye kadar mektepleri ziyaret edecek. Saat 14 de hükûmet alanında geçit resmi yapılacaktır. 2- 24 Çarşamba kurum merkezinde saat 10-12 ye kadar çocukların ziyaret çevirmeleri kabul edilecektir. 3- 25 Perşembe Millî Sinema’da saat 14 de çocuk balosu Gece belediye salonunda umuma balo verilecek. 4- 26 Cuma spor şenlikleri stadyomda. 5- 27 Cumartesi mekteplerde müsamere. 6- 28 Pazar musiki konseri”. 1937’de gerçekleşen 23 Nisan Programı ise şöyledir108: 1- 23 Nisan günü Saat 9-12 ye kadar Çocuk Esirgeme Kurumu heyetleri ilk okulları ziyaret edecekler, saat 14 de Hükûmet alanında okulların geçit töreni yapılacak. 2- 24 Cumartesi: Spor eğlence ve müsabakaları (Statyomda Galatasaray Bursa Acar Kulüpleri arasında) 3- 25 Pazar: Gürbüz Çocuk Müsabakası öğleden evvel Tayyare Sineması’nda 4- 26 Pazartesi: Kreşleri ziyaret. 5- 27 Salı: Konferans günü. 6- 28 Çarşamba: Kır gezintileri. 7- 29 Perşembe: 15-18 çocuk heyetleri ziyaretleri kabul edilecek” 109 . 3. 30 Ağustos Zafer Bayramı 30 Ağustos Zafer Bayramı, incelediğimiz üç sene boyunca büyük bir coşkuyla kutlanmıştır. 1937’de gazetenin ilk sayfasında Atatürk resmi ve Atatürk’le ilgili bir şiir 107 Bursa Sesleri, 23.4.1935, s. 6. 108 Bursa Sesleri, 23.4.1937, s. 3. 109 Bursa Sesleri, 23.4.1935, s. 6. 101 ve fotoğraflar bulunmaktadır. Günün anlam ve önemini anlatan bir yazı, Sedat Ataman tarafından yazılmıştır110. Ataman yazısında şunları belirtmektedir: “Bugün 30 Ağustos. … Unutmayalım ki, 30 Ağustos Zaferi’ni kazandıran, Türk ordularını zaferden zafere götüren bugünkü pek sevgili Cumhur Başkanımız, Türk ordularının Baş kumandanı Atatürk’dür. Ordularım! Hedefimiz Akdeniz’dir! Diyen Atatürk’dür. Yurt varlığını, Türk her şeyini Atatürk’e borçludur. Atatürk’ün sarsılmaz imanına, büyük dehasına borçludur”111 . 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 1937 yılı kutlamalarının Bursa’da nasıl geçtiğiyle ilgili haber şöyledir: “Zaferi şehrimizde bu yıl parlak bir surette kutlulandı. Daha güneş doğarken şehirde bir canlılık vardı. Bayraklarını takanlar sokaklarda yer bulmak için koşanlar evlerin pencerelerinde yer alanlar kalplerinden doğan ve damarlarındaki kanda kaynayan Türklük gururu ile bu büyük bayrama katılıyorlardı. Saat 9.30’da tümen karargâhında kabul resmi başladı, saat 10.15’te merasim duruş vaziyetinde bulunan kıt’alar tüm komutan vekili, İlbayla birlikte muayene edildiler. Bundan sonra tüm bandosu tarafından çalınan bütün halk, birlikler ve teşekküllerin ağızla iştirak ettikleri İstiklâl Marşı dinlendi. Uray tarafından hazırlanan şehir çelengi Atatürk Anıtı’na kondu. Alayın en kıdemsiz bir subayı 30 Ağustos Zaferi’nin büyük manasını anlattı ve ufak bir tarihçesini yaptı. Halk adına kavaf Nizamettin canlı bir söylev verdi. Topçu livası komutanı bu sene terfi eden General Yaşar’ın Tüm komutan vekili sıfatı ile güzel bir söylevi ile konuşmaya son verildi. Geçiş merasimi başladı. Piyademiz, jandarmamız, Süel lisemiz ve Topçularımız muntazam bir alkış ve yaşa sesleri arasında geçtiler. Diğer birlik ve teşekküller de bunları takip etti. Gece piyade ve nakliye vasıtaları tarafından binekli fener alayları yapıldı ve tümende bir süvare tertip edildi112. 4. Cumhuriyet Bayramı 1935 yılında Bursa Sesleri Gazetesi Cumhuriyet Bayramı için ilk sayfasında “Cumhuriyetimiz 13 Yaşına Giriyor” başlığıyla şu cümlelere yer vermiştir: “12 Yıl içinde, beşyüz yılda yapılmayan şeyler yapıldı. Ekonomik durumumuz kuvvetlendi, Ulusal varlığımız ün aldı, Türklüğümüz onur ve saygı kazandı. 110 Bursa Sesleri, 30.8.1937, s.1. 111 Bursa Sesleri, 30.8.1937, s.3. 112 Bursa Sesleri, 2.9.1937, s.1. 102 Demir yollarımız kuruldu, Fabrikalarımızın bacaları göklere yükseliyor, Bayındırlık ilerledi, Okullarımız çoğaldı, Bilgilerimiz arttı, Türelerimiz ulus egemenliğine uygunlaştırıldı. İleri…. Daima ileri…. “ATATÜRK” ün çizdiği yoldan şaşmayarak C.H.P. sının bayrağı altında Kadın-Erkek, Genç-İhtiyar şarlı ve köylü el ele verip çalışacağız”113. 1936 yılı Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının nasıl geçtiğiyle ilgili gazeteki bilgiler şöyledir: “Cumhuriyetin 13 üncü dönüm yılı bu sene her zamankinden daha parlak ve daha güzel oldu. 28-10-936 Kanun gereğince bayram ilk teşrinin 28 inci günü öğleden sonra başladığından o gün öğleye kadar her taraf süslenmiş bütün şehir bayraklarla donatılmış, yer yer zafer takları, kuleler kurulmuştu. Bilhassa Kayan çarşısı bu yıl donanmasını her taraftan daha güzel yapmış bulunuyordu, bu çarşı esnafını gösterdikleri gayretten dolayı gazetemiz tebrik eder. Saat 14 de Yenişehirde hükûmet konağının, Gemlikte C.H.P. kurağının, İznik gölünde de motör işlemesinin açılış törenleri kalabalık heyetler tarafından yerlerinde yapıldı. Şehrimizde saat 16 da Atatürk anıtına çelenk konma töreni büyük bir kalabalık ile ve büyük bir saygı ve sevgi ile yapıldı. Bütün semtlerde ve alanlarda şenlikler yapıldı, hava fişekleri atıldı. Şar, Tümen ve Süel Lise bandoları ulusal havalar çaldılar, okullarda müsamereler verildi, fener alayları yapıldı. 29-10-936 Ta sabahtan sokaklar dolmuştu. Saat 9 dan 9 buçuğa kadar İlbaylıkta Devlet adına kabul töreni yapıldı. İlbayımız ve komutan alayında yer almış bulunan kıtalar, okullar ve teşekküllerle halkın bayramı kutlulandı. Pek parlak bir geçit resmi yapıldı. İstiklâl marşı okundu. Urayımızın Bursa itfaiyesinin tarihçesini gösteren eanlı alayı da alkışlandı. Gece yine her tarafta fevkalâde şenlikler yapıldı, uray salonunda ilbayımız Şefik R. Soyer ve refikaları tarafından hükûmet adına resmî bir balo verildi ve sabahlara kadar bütün Bursa çalkandı… Eğlendi… Okullarda, sinemalarda, Halkevlerinde gösteriler yapıldı” 114. B. Güncel Bayramlar Bursa Sesleri Gazetesi’nde, günümüzde kutlanmayan bazı bayram isimleri ve kutlamalarına rastlanmaktadır. Bunlara; Mektepliler Bayramı, Toprak Bayramı, Dağ 113 Bursa Sesleri, 28.1935, s. 1. 114 Bursa Sesleri, 12. 1936, s. 4. 103 Bayramı, Dil Bayramı, Avcılar Bayramı gibi gazetede önemle üzerinde durulanlar örnek gösterilebilir. Ancak, bunun yanında, 1 Mayıs Bayramı o yıllarda Bahar Bayramı olarak kutlanmaktadır. 1. Mektepliler Bayramı 26 Nisan günü, bu dönemde Mektepliler Bayramı’mı olarak kutlanmaktadır. Bayramla ilgili detaylar şöyle: “26 Nisan 1935 cuma günü Atatürk stadyomunda mektepliler bayramı yapıldı. Kalabalık pek çoktu. .. Bütün Bursa boşalmış, stadyoma dolmuştu. Tribünlerde değil, yerde bile boş yer kalmamıştı. Evvelâ erkek okulları ile kız okulları bir arada askerî muzikanın çaldığı İstiklâl marşından sonra geçit resmi yaptılar. Sonra erkek mektepleri talebesi, jimnastik mualimi Bay Zekinin idaresinde İsveç beden terbiyesi yaptılar. Lise, Orta ve Sanat mektebi buna iştirak etmişlerdi. Yapılan hareketlerde bunlar iyi muvaffak oldular. Kız muallim mektebi beyaz elbiseleri, çorap ve bereleri ve kırmızı kemerleri ile cidden çok muntazam ve güzel bir küme olarak göze çarpıyorlardı. Necatibey kız enstitüsü ile Kız lisesinin bu genel şenlikte bulunmamış olmalarına şaşırmaktan başka bir şey yapamıyoruz. Kız muallim mektebi güzel bir yürüyüş ile meydana çıktı. Bir tur yaparak sıra sıralandı. Muhtelif güzel talimler ve hareketler yapıldı. Muallim Bayan Naciyenin idare ettiği bu hareketler çok beğenildi115. 2. Toprak Bayramı 21 Mart’ta yapılan Toprak Bayramı’yla ilgili verilen bilgide bayramın her sene olduğu gibi 1937’de de Ziraat Okulu yanında kutlanacağı belirtilmiş ve şöyle devam edilmiştir: “Sabahtan akşama kadar işleyecek olan otobüsler (10) kuruşa nakledeceklerdir. Halkevimiz Gösterit kolu tarafından Himmetin oğlu piyesi temsil edilecek, Şar Bandosu güzel havalar çalacak Atletizm müsabakaları 115 Bursa Sesleri, 2.5.1935, s. 4. 104 yapılacak, diğer eğlenceler tertip olunacak ve civar köylülerimiz de iştirak edeceklerdir”116. Bu günün nasıl geçtiğiyle ilgili bilgiler şöyledir: “Toprak Bayramı bu yıl yine Tarım okulunda kutlulandı. Bu yıl Bursamıza gelmiş ve burada yerleşmiş olan Orman okulunda beraberliği ile yapılan bu kutlamaya Halkevi Köycülük ve Gösterit komiteleri da iştirak etmişlerdi. Ta sabahtan başlıyan davetliler ve ardı arası gelmiyen otobüs dolu halk, civar köylüler sahayı doldurmuşlardı. Üç yüzden fazla davetliye yemek ikram edildi. Yemekten sonra Şar Bandosunun çaldığı Cumuriyet marşı ile merasim başladı. Ağaçlar dikildi. Bir taraftan Gösterit kolu tarafından kurulan sahnede Himmetin oğlu piyesi, arkasından Tarım okulu okurları tarafından temsil edilen bir komedi halka ve köylülere gösterilmiş, şiirler, manzumeler okunmuş, diğer taraftan Pehlivan güreşleri, Atletizm, Voleybol müsabakaları yapılmıştır. … Geç vakit yine bütün otobüsler davetlileri yerlerine götürdüler…”117. 3. 1 Mayıs Bahar Bayramı 1 Mayıs Bahar Bayramı’nın bu yıllarda da kutlanmakta olduğunu ve Bursa’da da etkinlikler düzenlendiğini öğreniyoruz. Örneğin, 1936 yılına ait bir kayıtta: “Bütün köylerimizden gelmiş olan atlı köylüler Atatürk anıtını ziyaret ettiler. Öğleye kadar şehrimize gelmeğe başlamış olan köylülerimiz evvelâ Atıcılarda koşu yerinde toplandılar ve saat 14 de Bursaya girdiler. İstiklâl marşı ile törene başlandı ve toplu bir halde şehitliğe gidildi. Bu tören Halkevimiz Köycülük Komitesi tarafından düzenlenmiş ve idare edilmiş olup ilçe jandarma komutanı yüzbaşı Hayri de yardım eylemişti. Öğleden sonra Atatürk Stadında spor şenlikleri yapıldı ve akşam üstü de Uludağ zirvesindeki sığınağın açış töreni icra edildi. İlbayımızın bizzat meşgul oldukları şenlik proğramları hem güzel tertip edilmiş ve hem de pek iyi tatbik olunmuştu. Bursanın bu seneki bayram şenlikleri gerek güzellik, gerek zenginlik ve gerekse tertip ve idare bakımlarından onuncu yıl bayramından daha mükemmel olmuştur diyebiliriz. Bilhassa zabıta ve zabitamızın motörlü vasıtaları intizam ve inzibatın temini hususunda güzel çalışmışlardır. …” cümleleri geçmektedir118. 116 Bursa Sesleri, 17.3.1937, s. 1. 117 Bursa Sesleri, 24.3.1937, s. 2. 118 Bursa Sesleri, 12. 1936, s. 5. 105 1937’de ise 1 Mayıs İlkbahar Bayramı fırsatı ile Dağ Sporları Kulübü’nün sabah saat yedi buçukta Temenye üzerinden Bayraktepe istikametinde Bakacık sivrisinin altına bir yürüyüş yapacağını ve Kaplıkaya çağlayanlarını seyrettikten sonra Zeyniler Köyü içinden teferrüç mevkiine doğru dönüş yapacaklarını, bu geziye herkesin katılmakta serbest olduğunu öğreniyoruz119. 4. Dağ Bayramı Gazetede adı geçen bir başka bayram da Dağ Bayramı’dır. Bunun için bir dağ gezisi de düzenlenmiştir. Haber şöyledir: “Bursa Dağ sporları klübü, 24/7/937 Cumartesi ve 25/7/937 Pazar günleri için bir dağ bayramı tertip etmiş olduğunu haber aldık”120. 5. Avcılar Bayramı Bursa Sesleri Gazetesi’nde kutlamaların yapıldığı bilgisine rastladığımız bir başka bayram avcılar tarafından kutlanılıp ve sabahtan akşama geç vakte kadar eğlenildiğinden bahsedilen Avcılar Bayramı’dır121. 6. Dil Bayramı 26 Eylül 1937 tarihi Beşinci Dil Bayramı olarak kutlanmıştır. İlk Türk Dil Kurultayı’nın toplandığı dil bayramı bundan önceki yıllarda olduğu gibi, Türk dil kurumu üyeleri, Halkevleri, gazeteler ve yurdun bütün dilseverleri arasında 1937 yılında yine kutlanmıştır. 26 Eylül 1937 saat (18) de Ankara, İstanbul Radyoları birleştirilecek 119 Bursa Sesleri, 1.5.1937, s. 1. 120 Bursa Sesleri, 20.7.1937, s 1. 121 Bursa Sesleri, 6.9.1937, s. 1. 106 ve Türk Dil Kurumu adına bir söylev verileceği ve bu söylevin bütün halkevlerinde radyo ile dinleneceği duyurulmaktadır. Haberin devamında: “Yeni Türk Dili Teorisi’nin III’üncü Türk Dili Kurultayı’na iştirak eden dil bilginleri tarafından kabul edildiği gibi, Türk kültürü prehistoire’ın en eski yüksek kültürü olup neolitik ve maden medeniyetleri Orta Asyada’ki Türk Ana yurdundan yeryüzüne yayıldığı gibi, Türk dilinin bütün kültür dillerinin ana kaynağı olduğu da (Güneş-Dil) teorisinin verimleriyle inkâr kabul etmez bir surette sabit olmaktadır ifadelerine yer verilmiştir122. “Halkevinde Dil Bayramı Nasıl Kutlandı” başlıklı yazıda bu bayramın nasıl kutlanıldığı hakkında bilgi edinme imkânı buluyoruz: “26.9.1937 pazar günü Dil bayramı olması münasebetile saat 20 de Halkevi gösterit salonunda bir tören yapılmış, ve öğretmen Orhan Şayık Gökyay ile Ruhi Naci Sağdıç taraflarından birer söylevler ve öz Türkçe parçalar ve şiirler okunarak bu günkü dil araştırmaları hakkında konferans verilmiştir” 123. C. Dinî Bayramlar Bursa Sesleri Gazetesi’nde, incelenen üç yıl boyunca dinî bayramlar hakkında çıkan haberler yok denecek kadar azdır. Bunlardan biri Kurban Bayramı’nın Uludağ’da nasıl kutlandığıyla ilgili bir haberdir: “…geçen yıllardan daha kalabalık daha şen, daha eğlenceli günler yaşadı. Ankara ziraat enstitüsü, Çankayalı sporcular, İstanbuldan Türk, Avusturyalı, Alman sporcu ve seyyahlar Saylavlarımızdan bazıları, Bursa dağcılık kulübü üyeleri kış sporları ile ve nezih muhit içinde Uludağ’da bayram yapdılar”124 . 122 Bursa Sesleri, 25.9.1937, s. 1. 123 Bursa Sesleri, 28.9.1937, s. 1. 124 Bursa Sesleri, 27.2.1937, s. 2. 107 VII. ÖNEMLİ GÜN VE HAFTALAR A. Mudanya Günü Mudanya Mütarekesi’nin kutlandığını şu cümlelerden anlıyoruz: “11 Birinci Teşrin 1922 tarihi millî birer yıl dönümü kadar millî şehametle dolu olan Türk kurtuluş savaşı tarihinde hiç unutulmıyacak, nesilden nesile birer ders ve azm menbaı olarak intikal etmesi gereken günlerden birisi de Mudanya Mütarekesinin imzalandığı günün yıl dönümleridir. İşte bu yıl 11 Birinci teşrinde de Mudanya mütarekesinin 14 üncü yıl dönümünü yaşadık”125. B. Tasarruf Haftası 1936 yılındaki kayıtlarda Tasarruf Haftası kutlamaları ile ilgili bir habere rastlamaktayız: “Arttırma ve Yerli Mallar yedinci haftası bu ayın on ikisinde başladı. Başvekilimiz İsmet İnönü Ankara Halkevinde verdiği mühim bir nutku ile bu haftayı açtı. Okullarımız cumartesi günü güzel şıarlarla güzel manzumeler ve şarkılar söyleyerek yerli malı kullanmağa ve para biriktirmeğe teşvik eden yavrularımız Atatürk anıtı önünde toplandılar, nutuklar söylendi ve marşlar çalındı Halkevimiz Temsil kolu ile muhtelif okullarımızın bu hususta güzel müsamereler hazırladıklarını memnuniyetle öğrendik. Pazar günü de şehrimiz üzerinde uçan uçaklarımız halkımızı yerli malı kullanmağa ve tasarrufa riayete çağıran kâğıtlar atmışlardır”126. C.Kızılay Haftası Kızılay Haftası’yla ilgili 1937 yılında şu bilgiye rastlıyoruz: “Cumartesi günü saat 18 de Cumhuriyet alanındaki Atatürk anıtına çelenk konulmakla başlandı. Pazar günü 50 çocuk tophaneye götürülerek sünnet 125 Bursa Sesleri, 29.10.1936, s. 6. 126 Bursa Sesleri, 12.1936, s. 9. 108 ettirildi. Bandolu, incesazlı, kukla ve karagöz oyunlu geniş mikyasta eğlenceli bir gece geçirildi. Dünkü pazartesi günü de muhtelif yerlerde konferanslar verildi” 127. D. 11 Eylül Bursa’nın Kurtuluşu Günü Bursa’nın Kurtuluşu gününe bu tarihlerde oldukça önem verilmiş ve bu münasebetle birçok faaliyette bulunulmuştur. Örneğin, “Bursa Halkevi Sosyal Yardım Komitesinin Çok hayırlı bir teşebbüs” olarak gazeteye yansıyan bir etkinlik dikkat çekicidir. “Bursa Halkevi sosyal yardım komitesi 11-Eylül kurtuluş bayramında gençleri evlenmeğe ve ev, bark sahibi olmağa teşvik gayesiyle bütün masrafı komiteye ait olmak üzere birkaç çiftin evlenme törenlerini yapmıya karar vermiştir. Şehirli ve köylü hemşehrilerimizden 11-Eylül kurtuluş günü törenle evlenmek istiyenler ağustosun yirminci günü akşamına kadar Halkevine müracaat etmelidirler. Bu suretle müracaat eden çiftlerin evlenmeleri için kanunî merasim komite tarafından takip edilecek ve yeni evlilere düğün elbiseleri komite tarafından hediye edilecektir. Evlenme töreni kurtuluş günü şehrin büyükleri önünde büyük merasimle yapılacağı gibi gece de yeni evliler şerefine eğlenceler tertip edilecektir. Halkevimizin bu hayırlı teşebbüsünden genç köylü kardeşlerimizin de istifade etmelerini ve bu fırsatla memlekete nüfus yetişdirmek üzere ev, bark kurmalarını candan tavsiye ederiz” 128. Bursa’nın kurtuluş günü kutlamaları münasebetiyle düzenlenen eğlencelerden biri: “Bursa Kurtuluşu bu yıl pek parlak surette kutlandı. Çelik Palas salonlarında canlı mankenler İstanbulun tanınmış terzileri 11 Eylül Cumartesi günü Çelik Palasın salonlarında saat 16,30 dan 18 e kadar devam eden tedansan esnasında canlı mankenlerle tuvaletlerini teşhir ettiler. Bursada ilk defa olarak yapılan bu iş hasebile Çelik Palas Direktörlüğünü takdir ile karşılarız” cümleleriyle bildirilmiştir129. 18 Eylül 1937 tarihli gazetede ise, ilk sayfada ülke büyüklerinin Bursa’nın kurtuluşu ile ilgili yayınladığı demeçlere yer verilmiştir: 127 Bursa Sesleri, 3.8.1937, s. 1. 128 Bursa Sesleri, 10.8.1937, s. 1. 129 Bursa Sesleri, 16.9.1937, s. 1. 109 “Bursamızın kurtuluş Bayramı dolayısıyla Büyüklerimize çekilmiş olan tazim telgrafları üzerine İlbayımız ve Parti başkanı Şefik R.Soyer’e gelen cevapları aynen yazıyoruz: C: Kurtuluş gününün yıldönümünü kutlularken sayın halkın bana izhar ettiği temiz duygularını bildiren telgraflarınızdan çok mütehassis oldum teşekkür eder saygın halka sonsuz saadetler dilerim. K. ATATÜRK C: Güzel şehrinizin kurtuluş yıldönümünü kutlular teşekkür ederim. Başvekil İ. İNÖNÜ C: Bursanın kurtuluş yıldönümü dolayısile Ordu ve hakımda gösterilen sevgilere teşekkürlerimi sunarım. Gen kurmay Başkanı Mareşal FEVZİ ÇAKMAK” 130. VIII. YARIŞMALAR Bursa Sesleri Gazetesi’nde çeşitli yarışma haberleriyle karşılaşılmaktadır. Bunlar genel kültürle ilgili olabildikleri gibi, kadınların el becerilerine yönelik ya da gündemle ilgili bir organizasyon münasebetiyle de gerçekleşebilmiştir. “Genç Bayanlarımıza Müsabaka” sloganıyla Bursa Sesleri de bir yarışma tertiplemiştir. Yarışma şartlarını şu cümlelerden öğreniyoruz: “Bu müsabakamıza her genç bayan hiçbir şartsız girebilir. (Boyları en az 25 santim olmak üzere birer bebek yapılacak ve giydirilmiş olacaktır. Bebekler erkek veya kız, çocuk veya yaşlı olabildiği gibi herhangi bir kıyafet dahi kullanılabilir. Meselâ bir çocuk, bir mektepli, bir satıcı, bir köylü… Bir gelin…İlâh…) Yapılan bebekler, idarehanemiz camekânında on gün teşhir edilecek ve üzerlerine birer numara konulacaktır. Bunlardan en çok beğenilen bebek sahibine Kadıoğlu Bay Mustafa ipekli fabrikasının mamulâtından 4 metre krepdöşin ikinciye Fuat Ünal mamulâtından bir el çantası hediye edilecek, bebeklerin fotoğrafları ve arzu ederse kendi resimleri gazetemize basılacaktır. İştirak müddeti on beş gündür” 131. 130 Bursa Sesleri, 18.9.1937, s. 1. 131 Bursa Sesleri, 14.3.1935, s. 5 110 Dil Kurumu’nun başlattığı Türkçe kelimelerle ilgili yarışma toplumu araştırmaya yönlendiren bir etkinlik olmuştur. Yarışmada, “ceb ve tecib” kelimelerinin öz Türkçe karşılıklarının bulunması istenmiş ve cevabının “sinüs ve kosinüs” olduğu belirtilmiştir. Bir diğer yarışmada da “Logaritma” kelimesinin karşılığının bulunması istenmiştir132. Ayrıca yine Bursa Sesleri 23 Nisan Çocuk Bayramı münasebetiyle bir yarışma düzenlemiştir. Bu yarışma, Cumhuriyet kadrosunun yalnızca biyolojik açıdan sağlıklı çocuklar yetiştirmek değil, aynı zamanda Cumhuriyeti yaşatacak yetenekler yetiştirmek için yurttaş tipi yetiştirmek için önemle üzerinde durduğu “gürbüz çocuk” konusunun133 bir boyutudur. Bu “Gürbüz Çocuk Müsabakası” nın detayları şöyle: “Büyük Gürbüz Çocuk Müsabakamıza yavrunuzu sokunuz. 23 Nisan Çocuk Bayramı için büyük bir (Gürbüz Çocuk) müsabakası hazırladık. 23 Nisan cumaya tesadüf ettiğinden 24 Nisan sayımızı o gün çıkaracağız. Bu müsabakamıza iştirak edecek olan çocukların fotografileri gazetemize hepsi konulacak ve o gün çocuk esirgeme kurumu ile diğer üç çocuk mutahassısından mürekkep bir jüri tarafından 1 nci ve ikinciliği kazanana kıymetli bir elbise ve oyuncak hediye edeceğiz. İştirak için şartlar: 1-Çocuk kız veya erkek olabilir. 2-Yaşları beşi geçmemiş olacaktır. 3-Gönderilecek fotoğraflar 6-9 veya 9-12 boyunda olacaktır. 4-Resimler idarehanemize bu ayın 15 ine kadar gönderilmiş olmalıdır. 5-Resimlere gürbüz çocuk kuponu ilâve edilmelidir” 134. 25.4.1937 Pazar Saat 9.30 da Tayyare Sineması’nda yapılacak yarışmanın programı da gazetede yayınlanmıştır: “1- İstiklâl Marşı 2- Söylev: Müsabakanın hedefine dair. 3- Geçit Töreni: Müsabakaya giren Çocuklar. Mızıka ile. 4- 6 Aylık ile 1 Yaşındaki Çocukların Seçimi. 5- Koro Nalbant Oğlu Okulu tarafından 6- 1-2 Yaş arasındaki Çocukların Seçimi. 7- Ront: 8- 2-3 Yaş arasındaki Çocukların Seçimi.” 135. 132 Bursa Sesleri, 7.4.1937, s. 4. 133 Sınar, Çılgın, Alev, “Genç Cumhuriyetin Ütopyası: Gürbüz Türk Çocuğu”, Uludağ Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl:5, S.6, Bursa, 2004, ss.97-119, s.98. 134 gös.yer. 111 Çocuk Esirgeme Kurumu Gürbüz Çocuk Müsabakası 25 Nisan Pazar günü saat 9,5 da Tayyare Sineması’nda yapılmış, Vali Ş. R. Soyer ve şehrin aydın halkından yüzlerce kişi de iştirak etmiştir136. Yarışmanın nasıl geliştiğini gazete haberinde bulmaktayız: “İstiklâl Marşı ile başlanılan merasimde Çocuk Esirgeme Kurumu Bursa Merkezi Başkanı Doktor Rıza Tahir tarafından müsabakanın hedefine dair kısa ve güzel bir söylevden sonra çocukların geçidi alkışlar arasında yapılmış ve sıra ile yaşlar arasında birinci, 2 inci ve 3 üncüler seçilerek seçilerek hediyeleri dağıtılmıştır. Kurum tarafından altun bilezik, emzik takımları, hokka takımları, ipekli elbiselikler ve kumbaralar ile sevindirilen birinci ikinci ve üçüncülerden mada bütün iştirak edenlere birer ipekli mendil dağıtılmış ve en sonunda da bütün halkın iştiraki ile onuncu yıl marşı çalınarak merasime son verilmiştir. Şurasını da ayrıca kaydedelim ki bu müsabakalarda 10 ncu dairenin 3 No.lu bekçisi Vehbi Ersavaş’ın üç çocuğu da yaşıtları arasında birinciliği kazanmışlardır” 137. IX. SPOR Bu dönemdeki spor hayatını ise kış sporları, güreş, futbol, bisiklet yarışları, at yarışları, koşuculuk ve atletizm başlıklarıyla incelemek mümkündür. A. Kış Sporları Bursa’da kış sporları bu dönemde gazetede oldukça gündemdedir. Uludağ’da gerçekleşen etkinlikleri Bursa Sesleri de haber etmektedir. Bursa turizmi için Uludağ’ın önemi üzerinde durularak, bu maksatla kış sporlarına ayrı bir ilgi gösterilmiştir. 14.3.1935 tarihinde kayakçılar hakkında çıkan haber şöyledir: “Kurban bayramının 2 ve üçüncü günleri Uludağda Bursa dağ sporları kulübü tarafından dik iniş, Bayanlar arasında da iniş müsabakaları yapılacak ve 135 Bursa Sesleri, 23.4.1937, s. 3. 136 Bursa Sesleri, 23.4.1937, s. 4. 137 gös.yer. 112 bunlara Ankara yüksek ziraat enstitüsü beden terbiyesi muallimi Bay Ridel nezaret edecektir”138. 1936 yılından bir haberde: “Yabancı memleketlerin gençleri çifte çifte pamuklu hırkalar, kalın fanilâlar, yün eldivenlerle karlı dağlarda spor yaparlarken Türk ulusunun genç Ve gürbüz evlâtları Uludağda Sporu işte böyle yapıyorlar” denilerek fotoğraflarla birlikte anlatılmıştır139. 19 Haziran 1937’de dağcılar harita üzerinden bir yürüyüş gerçekleştirmişler, bu yürüyüş 13 saat tutmuştur ve bu yürüyüş dağcılar için büyük bir başarı olarak görülmektedir140. 27 Temmuz 1937 yılında çıkan bir haberde yine bir Uludağ gezisinin düzenlendiği haberi verilmiştir: “Kayak evinin bir gece ve bir günlük tertip ettiği Uludağ gezisine iştirak edenlerden bir kısmı cumartesi öğleden sonra, diğer kısmı da pazar sabahı şehrimizden hareket etmişklerdir. Uludağda güzel ve samimî bir gece geçirilmiş, ay ışığında zirveye kadar bir yürüyüş yapılmış, pazar günüde kafilelere ayrılmak suretiyle muhtelik istikametlerde yürüyüş yapılmıştır. Gidenler pek memnun bir surette pazar günü akşamı geç vakit dönmüşlerdir”141. 24.07.1937 tarihli “Kayak evi dolmağa başladı” başlıklı habere göre; “Bu sene dağcılık kulübünün göstermiş olduğu ve tafsilâtını geçen sayımızda bildirmiş olduğumuz kolaylıklar dolayisile Uludağdaki kayakevine rağbet pek ziyade artmış, ve ev aileler ile dolmağa başlamıştır. Dağcılık Kulübü gelenlerin rahatlarını temine çalışmaktadır”142. 138 Bursa Sesleri, 14.3.1935, s. 3. 139 Bursa Sesleri, 12.1936, s. 10. 140 Bursa Sesleri, 23.6.1937, s. 2. 141 Bursa Sesleri, 27.7.1937, s. 2. 142 Bursa Sesleri, 24.7.1937, s. 1. 113 B. Güreş Bursa’da bu yıllarda güreş haberleri oldukça fazladır. Kızılay’ın güreş müsabakaları düzenlediği görülmektedir. Gerçekleşen yarışmalar gazetede detaylı olarak verilmiş, hatta bu spor dalıyla ilgili hile olayları hakkında yorumlara gidilmiştir. 14 Mart 1935 tarihli spor haberleri arasında güreşle ilgili şu bilgiler geçiyor: “Güreşçiler geliyor İdman yurdu bayram için İstanbuldan güreş takımı davet etmiştir. Gelecek olanlar arasında Abbas, Yusuf Aslan, Mustafa ve Yaşar gibi tanınmışlar vardır. Bakalım kimler kazanacak?”143. 27.01.1937 tarihli haberde Dura Spor Kulübü’nde güreş şubesinin açıldığı ve bu şubede çalışmak için 16 kişinin ayrıldığı belirtilmiştir144. 5 Mayıs 1937’deki haber şöyledir: “Pazar günü Kızılay’ın Stadyum’da tertip ettiği büyük güreş müsabakaları pek heyecanlı oldu. Kalabalık son derece olduğu gibi, polis ve jandarmamızın temin ettikleri inzibat da pek mükemmel idi. Etrafa çadırlar kurulmuş ortaya yüksek bir yer hazırlanmış, hakemler de dört tarafta yerlerini almış oldukları halde müsabakalara başlandı. İlbayımız, bütün devair ve müessesat direktörleri de gelmişlerdi. Evvela Bursa’dan bazı güreşçiler müsabakaya çıktılar. Bunlardan sonra, İzmirli Hüseyin ile Kelesenli Mustafa karşılaştılar: 23 dakikada 20 saniyede Kelesenli galip geldi. Kara Ali ile Hüseyin de tuşla Hüseyin kazandı, Adapazarlı Cemal ile profesyonel Dimitri Stoviç’in oyunları oldukça heyecanlı oldu, her ikisi de iyi oynuyorlardı. Stoviç Cemal’den daha iri yarı olduğu halde Stoviç hiç alttan kalkmıyordu ve birçok defa yenilmek tehlikesi atlatdı. Fakat Cemal’in sol kolu bir aralık direğe çarparak sakatlandığı için devam edemedi. Stoviç hükmen galip sayıldı”145 . Kızılay yine büyük bir güreş müsabakası düzenlemiştir Önce amatörlerin yarıştığı bu müsabakanın oldukça heyecanlı geçtiği belirtilmektedir. Diğer gelişmeler şöyledir: “Sahaya önce Estonyalı çıktı. Halk Estonyalı’yı alkışladı. Fakat Dinarlı hâlâ meydanda yoktu. Gözler Dinarlı’nın çıktığı kapıya çevrilmişti. 10 dakika sonra di ki: Dinarlı Mehmet millî renkli ve ay yıldızlı bir elbise ile sahaya fırladı. 143 Bursa Sesleri, 14.3.1935, s. 4. 144 Bursa Sesleri, 27.1.1937, s. 2. 145 Bursa Sesleri, 5.5.1937, s. 2. 114 Alkıştan bütün stadyum yıkılıyordu. … Güreş birdenbire pek şiddetli bir boğuşma halinde başladı. … Pehlivanlar birbirlerini omuzları üzerine kaldırıp lâstik topu gibi yere atıyorlardı. … Birbiri üstüne onu kaldırıp kaldırıp yere atan Mehmet, nihayet bir aralık emeline nail oldu. Bu atışlardan biri ona parlak bir galibiyet temin etti. Ve Estonyalı’nın sırtı 59’uncu dakikada yere geldi. Hakem sayıyordu, lâkin Estonyalı’da kımıldayacak hal kalmamıştı” 146 . 12.6.1937’nin baş sayfasında “Güreş Dedikoduları Arasında Çevrilen dolaplar-hileli güreşler-mutavassıt olarak geçinenler” şeklinde bir başlıkla güreş sporunun o yılki durumuna değinen bir konu anlatılmaktadır: “Son günlerde çok artan ve hatta uzun senelerdenberi süren dedikodular arasında güreşlerin mahiyeti hakkında bir fikir edinmek üzere geçenlerde Şehrimizde yapılmış olan Dinarlı maçının hakemliğini idare eden Ali Pehlivanın bilgi ve kanaatlerine müracaat etmeği makul görerek kendisini buldum. Sorduğum işler hakkında aldığım cevapları aynen yazıyorum ve umuyorumki bu yazılar Bursada yapılmak istenilen güreş karşılaşmalarına gereği kadar önemle göz önünde tutulur. -Güreşlere hile karıştığı ve danışıklı güreşler yapıldığı doğrumudur. -Yapılan güreşler zirveye yetişmiş pehlivanlar arasında ve müstakilen yapılırsa ekseriyetle ciddiyetten ayrılmazlar. Fakat, bu güreş işlerini bir kazanç ve fırsat ve vasıtası olarak kullanan mutavassıtlar vardır, ki bunlar bu işi ciddî bir Spor işi olmaktan çıkarıp bir Ticaret mahiyetine sokuyor, ve hile yollarına kaçıyorlar. …”147. 5.9.1937’de baş sayfada çıkan haber şöyledir: “Amerikan Boğası Şehrimizde Türkiye Baş Pehlivanı Tekirdağlı Hüseyin Estonyalının galibi Dinarlı Mehmet ve Mülâyım Pehlivanlar Amerikan Boğası ile karşılaşacaklar. Amerika boğası adı verilen Amerikalı pehlivan pazartesi günü şehrimize gelmiştir. Bu Pazar günü Türk Hava Kurumu, Türk Kuşu menfeatına stadyomda bir güreş yapacakları ve Tekirdağlı Hüseyin ile Dinarlı Mehmet ve Mülâyim pehlivanların Boğa ile karşılaşacakları haber alınmıştır. Bunu duyan halkımız bu güreş ile şimdiden ilgilenmeğe başladıklarını ve heyecan ile güreşi beklediklerini öğrendik. Cumartesi sayımızda tafsilât vereceğiz”148. 146 Bursa Sesleri, 12.5.1937, s. 2. 147 Bursa Sesleri, 12.6.1937, s. 1. 148 Bursa Sesleri, 5.9.1937, s. 1. 115 C. Futbol Futbol, bu yıllarda da Bursa’da en revaçta olan spor dallarından birisidir. Maçlar Atatürk Stadyumu’nda yapılmaktadır. Bursa Dura Spor, Sebat İdman Yurdu, Acar İdman Yurdu dönemin en ünlü futbol kulüplerindendir. 19 Ağustos 1935 tarihli spor haberinde şu gelişmeler anlatılmaktadır: “İnegöldeki maç Bursamızın Sebat İdman kulübü ikinci takımı İnegöl takımı ile maç yapmak üzere İnegöle gitmişti. Yapılan maçta Bursa Sebat takımı 5, İnegöllüler 2 sayı yapmışlardır”149. 13.2.1937 tarihindeki bir spor haberine göre, bu haftadan sonraki her Pazar Atatürk Stadyumu’nda futbol faaliyetleri devamlı olarak başlayacaktır. Önce kupa maçları, sonra lig maçlarının yapılacağı ifade edilmektedir150. 20.2.1937 tarihindeki habere göre ise, Eskişehir’den gelecek olan sporcularla Bursa Dura Spor Atatürk Stadı’nda maç yapacağı bildirilmektedir151. 27.7.1937 tarihli haber ise şöyledir: “Pazar günü, Atatürk Stadında Acar İdman Yurdu ile İlçeler birincisi olmuş bulunan Mudanya Dinç Spor Yurdu Futbol takımları arasında yapılan lik maçında 2 ye karşı 7 ile Acar İdman yurdu kazanmıştır. Revanş maçı önümüzdeki Pazar günü yapılacaktır”152. D. Bisiklet Yarışları Bursa, bu dönemde bisiklet sporunda da etkinlikte bulunmaktadır. Spor haberlerinden anlaşıldığına göre Bursa’nın birincilik kazandığı yarışmalar gerçekleşmiştir. 149 Bursa Sesleri, 19.8.1935, s. 6. 150 Bursa Sesleri, 13.02.1937, s. 2. 151 Bursa Sesleri, 20.02.1937, s. 2. 152 Bursa Sesleri, 27.8.1937, s. 2. 116 19 Ağustos 1935 tarihli habere göre bisiklet yarışı şöyle gerçekleşmiştir: “Evvelki Cuma saat 5,5’de stadyumda bisiklet yarışları yapıldı. Bu yarışlara Burdur’dan 2, Bursa’dan 4 bisikletçi iştirak etti. Beş tur aşmak suretiyle birinciliği Bursa’dan Bekir, ikinciliği Bursa’dan Nuri, üçüncülüğü Bursa’dan Salâheddin kazandılar. Burdurlular sonuncu geldiler” 153. 1937’de çıkan bir haberde bisiklet sporu hakkında şu bilgi vardır: “Bisiklet yarışında Bursa birinci. Pazar günü, Balıkesir’den gelen bisikletçiler ile yapılan 50 turluk bisiklet yarışında Bursa’dan Hikmet birinci, Balıkesir’den Seyfi ikinci, Bursa’dan Faruk üçüncü gelmişler, ve; bu suretle Bursa bisikletçileri kazanmışlardır”154 . 16 Haziran 1937 günkü habere göre; İstanbul’da yapılan bisiklet yarışlarına davet edilen dört bisikletçi, bisiklet ajanı Sürayya Gönenç’le birlikte İstanbul’a gitmişlerdir155. E. At Yarışları Bursa’da at yarışları alanında da gelişmeler yaşanmıştır. Bunlardan en önemlisi 1936’da Bursa Atlı Spor Kulübü’nün açılmasıdır. 2 Mayıs 1935 tarihinde çıkan bir haber şöyledir: “Başbakan General İsmet İnönünün bakanlıkları altında çalışan yarış ve islah encümeninin bu yıl da vilâyetimizde tertip ettiği ilkbahar at yarışlarının birincisi 3 ve ikincisi 10 mayıs cuma günleri Atıcılardaki yarış yerinde saat 14 de yaptırılacağı haber alınmıştır”156. 28 Eylül 1935 tarihli spor haberine göre at yarışlarındaki durum şöyledir: “Sonbahar at yarışlarının birincisi geçen pazar günü yapılmıştı. Bu sefer yarışlar düzgün ve heyecanlı oldu. Halk kalabalığı fazla idi. 2 inci ve sonuncu koşu yarınki Pazar günü yapılacak ve tanınmış hayvanlar girecektir”157. 153 Bursa Sesleri, 19.8.1935, s. 6. 154 Bursa Sesleri, 5.10.1937, s. 1. 155 Bursa Sesleri, 16.6.1937, s. 2. 156 Bursa Sesleri, 2.5.1935, s. 4. 157 Bursa Sesleri, 28.9.1935, s. 3. 117 29.10.1936 tarihli habere göre Bursa’da Atlı Spor Kulübü açılmıştır. Haberin devamında şu cümleler yer almaktadır: “Geçen ay açılma töreni yapılarak şehrimizde ilk gezisini parlak surette tertip etmiş olan Atlı Spor Kulübü Sayın İlbayımız Şefik R.Soyerin yüksek himaye ve himmetleriyle meydana gelmiştir. Şimdilik C.H.P. il kurağı içinde bir odada idarî işlerini gören bu kulüp kendisi için münasip bir yer tedarik etmek üzere olduğu gibi yakında Bursamızda bir menej yeri de yapılacağını ve burada bir de hayvan pansiyonu açılarak iyi ve ucuz, fennî surette hayvan besleneceğini de memnuniyetle haber aldık. … Kulübe İlbayımızın büyük yardımları ve tekemmülü için esaslı düşünceleri vardır. İstanbul ve Ankara atlı spor kulüpleri derecesinde yükselmesine çok çalışılmaktadır158. 30 Haziran 1937 tarihli habere göre; Pazar günü bir at yarışı yapılmış ve yarış çok heyecanlı geçmiştir. Karacabey Harası’nın atları büyük başarı göstermişlerdir. Ayrıca koşu münasebetiyle Vilâyet tarafından yaptırılan 1000 kişilik beton tribünün de açılışı gerçekleşmiştir159. F. Koşuculuk 19 Temmuz 1935’in haberine göre; 100, 200, 400, 800, 1500, 5000, 10000, 100x4 ve 400x4 metrede koşular yapılmış ve her kategoriden birinci ve ikincilikler belirlenmiştir160. 10 Mart 1937 tarihli bir habere göre, Pazar günü Dura Spor ile Acar İdman Kulüpleri arasında yapılan koşu müsabakasında Acar İdman Yurdu’ndan Edhem birinci ve Osman ikinci olmuştur. Habere göre; üçüncü ve son koşu ise Pazar günü yapılacaktır161. 158 Bursa Sesleri, 29.10.1936, s. 6. 159 Bursa Sesleri, 30.6.1937, s. 1. 160 Bursa Sesleri, 19.8.1935, s. 4. 161 Bursa Sesleri, 10.3.1937, s. 2. 118 G. Atletizm Bursa’da atletizm faaliyetleri ise; atlama, yüksek atlama, sırıkla atlama, cirit, gülle, disk gibi dallarda gelişme kaydetmiştir. Örneğin, 19 Temmuz 1935 tarihli atletizmle ilgili haber şöyledir: “Atlamalar Yüksek atlama: A.S. den Ferhat 1,58 Sırıkla: İ.Y. den Kadri 3,18 Tek adım: A.S. den Şemsi 5,94 Üç adım: A.S. den Şemsi 12,24 400 M. Manialı: İdman yurdundan Hüseyin 110 manialı: İdman yurdundan Kadri Sırıkla atlama: İdman yurdundan Kadri Gülle: Ateş spordan Sabahattin Cirit: Ateş spordan Atilla Disk: Ateş spordan Sabahattin”162. 19 Ağustos 1935 tarihli habere göre; Bursa İdman Yurdu, kendi arasında atletizm çalışmaları yapmışlardır163. 1 Mayıs 1937 tarihli haberde atletizm ile ilgili şu bilgiye rastlamaktayız: “Bayram günlerinde Galatasaray ile Bursa Spor kulüpleri arasında yapılan Atletizm müsabakalarında Bursa atletleri 45 e karşı 53 Puvan ile galip gelmişlerdir”164. 162 Bursa Sesleri, 19.7.1935, s. 4. 163 Bursa Sesleri, 19.8.1935, s. 6. 164 Bursa Sesleri, 1.5.1937, s. 2. 119 BEŞİNCİ BÖLÜM BURSA SESLERİ GAZETESİ’NDEKİ YAZILAR I. KÜLTÜREL İÇERİKLİ YAZILAR A. Yazı Dizileri Bu çalışmada, Bursa Sesleri Gazetesi’nde yayınlanan iki yazı dizisi incelenmiştir. Bunlardan birincisi, “Pirî Başkan”, ikincisi ise “Yalnız Adam” adlı hikâyelerdir. Pirî Başkan’ı, siyasal iktidarın uygulamalarına paralel olarak “ulus devlet” modeline fikrî anlamda temel oluşturulmağa çalışılan bir yazı olarak nitelendirmek mümkündür. Burada, bir Osmanlı deniz komutanı olan Pirî Reis’in kahramanlıkları ön plana çıkarılarak “Türklük” le ilgili unsurlar abartılı bir şekilde kullanılmıştır. Osmanlı donanmasının kazandığı zaferlerin nedeni Türk oluşa bağlanmaktadır. Kullanılan dilin öz Türkçe kelimelerden oluşmasına özen gösterilmiştir. Bir başka dikkat çeken nokta, yeni rejimin yüceltilmesi için eski rejimin kötülenmesidir. Pirî Başkan gibi devlet hizmetindeki yararlıkları tartışmasız olan bir komutanın, başarısız bir seferin ardından Kanunî Sultan Süleyman tarafından idama mahkûm edilmesi, okuyucuyu düşündürme amaçlıdır. Yalnız Adam yazı dizisi ise gazetede okuyucuya edebî roman sıfatıyla sunulmuştur. Özellikle bu yazı dizisinde, Atatürk dönemi fikirsel dönüşümünün izleri gözlemlenmektedir. Burada, Batılı düşünce akımlarına yer verilmeğe çalışılmış, bu yapılırken, özellikle “var oluşla” ilgili olarak dinsel çizgiden farklı yorumlara giden Alman Nihilist Nietzsche’den bahsedilmiştir. Hikâyede gelişen birçok olayın tesadüfle açıklanması da dindeki “kader” kavramından uzaklaşıldığının bir ispatı olarak karşımıza 120 çıkmaktadır. Ayrıca, diyaloglar arasında dinle ilgili geçen yorumlar hayli dikkat çekicidir. Bunun yanısıra, “kadın”la ilgili yorumlar, iktidarın kadına bakışıyla örtüşmektedir. 1. Pirî başkan İmir Sururi Özel’in yazmış olduğu bu yazı dizisinde bir Osmanlı denizcisi olan Pirî Reis’in seferleri ve Kanunî Sultan Süleyman döneminde idam edilişi anlatılmaktadır. Yazı dizisinin önsözü şöyledir: “Oğuz Türk ötüğünün ünle dolu, altın yüzlerini karıştırıyorum. Gözlerim, kara bıyıklı, iki gür kaşın altında parlayıp, korku dağıtan iri gözlü bir suratla karşılaşıyor. Yıllarca üzel, yağınları sindiren, nice kalyon ve kadırgaları koca suyun göbeğine göçtüren bu adamın, Pirî Başkan’ın tükesi Mısır’dadır. O, dayısı Kemal Başkan’dan boşkut almış ve sonra ondan baskın çıkmış bir gemicidir. Şimdi, şarlardan şarlara, ülkelerden ülkelere akan bu bahadırın ünle dolu ötkününü okuyacağız. Güçlü bir esiş …Işıldayan sularda, yana yatmış ilerliyorlar, yurtlarına bir an üzel erişmeye savaşıyorlardı. …Dalgalar kabarıp atılıyor, tekneye çarparak yıkılıyordu. Fırtına çıkacağı belliydi. Bu sırada ön direkte dinlenen gözcünün borusu acı acı inledi. Dışarıya uğrayan Kemal Başkan’ın adamları urunçla ne olduğunu sordular. Gözcü, göğü kaplayan kara bulutları gösteriyor, yakın bir tehlikeyi duyum veriyordu. Üstelik bir de hatırı sayılır bir yağmur başlamıştı. İki kalita kabaran sulara bata çıka yol alıyorlardı. … Yağmurla karışık, çok güçlü bir esiş vardı. Acaba batacaklar mıydı? … Birdenbire bir nara işidildi. “Martı”nın bütün korsanları güverteye yığıldılar. … Gemi iri bir kayaya çarpmış, böğründe açılan delikten su alıyordu. Hıristiyan tutsakların acı çığlıkları, dalgaların böğürmeleri arasında kayboluyor. Urunçlu anlar.. …Az geçmeden başkan gemisinden, “Martı”ya doğru, uçlarında çengel olan iki halat fırladı. İki kalita birbirine bağlandı, Martı boşalmıştı. Fakat tuttuğu suların ağırlığından yeşil denizin, yeşil boşluklarına gömülmüştü. Bütün gözlerden ikişer damla yaş sızdı”1. Martı’nın batışı anlatıldıktan sonra başka bir mekâna geçen yazı şu cümlelerle devam etmektedir: 1 Bursa Sesleri, 14.3.1935, s. 6. 121 “… İzmir kıyılarında sazlardan yapılmış ufak gemici kahvesine bir levend girdi. … -Şu gök kesiminde bir yelkenli gözüktü başkan, dedi, avlayalım mı? …Kemal Başkan karşılık vermedi. … üç gün üzel güçlü bir esişten paçasını sıyıran gemisinin yamacına geldi. … Biraz uz sonra açıkta demirleyen küçük gemiden bir kayık indirildi. İçerisine binen birkaç arap, kıyıya çıktılar. İçlerinden (Şefikülrazi) adlısı önledi. Koca Başkan’ın önünde eğildi: -İspanyol illerinde tutsak yatan nice kandaşlarımız eziyet altında inliyorlar. … Onların da bizden olmaları sonduğuna dayanarak sizlerden yardım dilenmeğe geldik, dedi. Kemal Başkan gür bıyıklarını burarak karşılık verdi: -Var git İstanbul’a, bunları bir kez de orada anlat, gelirken gene bize uğrayıp verdikleri karşılığı bildir. Araplar gemilerine döndüler. Yelkenli burnunu İstanbul’a çevirdi ve suları yara yara uzaklaştı, gözden kayboldu” 2. Pirî Başkan’ın Hürmüz Adası’nın alınmasından önce yaşadıkları ise şöyle anlatılır: “Kızıldeniz’i aştıkları zaman karşılarında daha yüce, daha korkunç bir su belirmişti: Umman!. Fakat onlar ummandan değil, umman onlardan korkmalıydı. Neden mi? Çünkü bu gemilerin içi dışı Türk’tü. Piri Başkan kulesindeki kuş tüyü sedirine oturmuş, bir elinde çubuk, öteki elinde tespih düşünüyordu. Gözlerini kapıyor, kendini büyük bir savaşta görüyor; yurdunu, çocukluğunu ve gençliğini hatırlıyor, sonra bunlar siliniyor, gözünün önüne güzel bir kadın gölgesi geliyordu. Bir elinde bir kılıç, diğer elinde bir kap içinde bulunan aşk şarabı vardı. Bu galiba bir utku perisiydi. Birdenbire duyduğu seslerle daldığı düşten uyandı. … Güvertede toplanan yağız leventleri gür ve davudî seslerle şarkı söyliyorlardı: Cenk yerini bırakmak biz korsanlara ardır Şu koskoca engin su, ummanlar bize dakdır. Elinde yatağanla Venedikli’ye saldır. Saldırın yağınlara yılmaz Türk korsanları!.. Demiyerek gün, gece.. Durmaz kelle biçeriz!. Önümüze çıkanların kanlarını içeriz!. Heeyyy!...Heeeyyy!!... -Taaaa!. Taa!.. Ta!. Taaaa!.. … Güvertelere yığılan leventler, Portekiz bandırasını taşıyan on sekiz kalyonun birer deniz ejderi gibi ilerlediğini gördüler. Fakat Pirî Başkan’ın donanmasından açık geçiyorlardı. İşi gücü vurgun yapmak olan bu kalyonlar, Niçin Türk gemilerine saldırmıyorlardı? Çünkü.. Çünkü onlar Türk kadırgalarıydı. Çünkü, içerisindeki beyaz kavuklu, pala sallayan insanlar 2 Bursa Sesleri, 14.3.1935, s. 7. 122 Türktü. Ve gene çünkü gemilerin kıçında dalgalanan sancak da Türk sancağıydı”3. Hürmüz Adası’nın alınmasından sonra yazı dizisi, Pirî Başkan’ın başka bir seferinin anlatımıyla devam etmektedir: “Bir sabah Türk korsanları; köke, çektiri, karako, kalyon ve perkendelerden mürekkep bir sürü Portekiz gemilerinin, körfezin ağzını sardıklarını gördüler. Piri Başkan düşündü. “Bire beş nispetinde olan bu donanma ile karşılaşmak bahadırlık değil, deliliktir. Çünkü 150 ye karşı 30 gemi ile işe girişilmez. Onun için kuşatma hattını yarıp enginlere açılmalı!.” Zaman geçirmeden buyruk verdi: -Hattı yaracağız, ileri arslanlarım!.. Demir alan kadırgalar saldırdılar. Çevrelerini sarıp Türk gemilerine keçmek isteyen Portekizliler doğranılıyordu. Yer yer korsanların haykırışları duyuluyordu. … Ve güçleri kırılan yığınlar ileri geçemiyor, yol veriyorlardı. Piri Başkan’ın baştardasile daha iki kadırga kuşatma hattını yarıp enginlere doğru uçmıya başlamışlardı. Ummanı geçtikleri gecenin sabahı sıkı bir fırtına başlamıştı. Dağ boyu yükselen dalgalar korkunç sesler çıkararak yıkılıyorlardı. Şimşeklerin çakmasını, gök gürültüleri kuvalıyordu. Piri Başkan kulesinde sedire oturmuş, çenesini sol elinin içine almış ve gözleri Süveyş boylarında dalmış, gitmişti; düşünüyordu. “Bir gün dayısı Kemal Başkan’la zorlu bir savaştan dönerlerken yine böyle bir esiş geçirmişlerdi ve güzel “Marta” larını kaybetmişlerdi. Hey gidi günler hey! Ne de çabuk geldi geçti!”. Zorlu bir yalpa ile daldığı düşten uyandı ve duyduğu çığlıklardan, naralardan ürpererek fırladı. Dışarı çıktı. Böğrü delinen (Denizceylânı) binlerce kilo su yutmuş, batıyordu. Başkan çılgın gibi oraya buraya koşuyor, buyruklar yağdırıyordu: -Rampa! Rampa edelim!. Fakat azıcı dalgalar buna engel oluyordu. Piri Başkan’ın gemisi tam (Denizceylânına) yaklaşınca güçlü bir rüzgâr, güçlü bir dalga onları birbirinden ayırıyordu. Ah! Ne yazık… Ne yazık!. İçindeki leventlerile ve forsalarile birlikte denize gömülen kadırgaya ne yazık!. -Kıyıda toplanan halk, birdenbire su gök cismini göstererek -Bak hele şuraya.. İki gemi geliyor! İnşallah hayırlar getire! diye söyleniyorlardı. Kadırgalar yaklaşınca kıyıyı sevinç çığlıkları kapladı: -Piri Başkan! -Piri Başkan! Limana giren iki felâketzede gemiden birinde gür bir ses bağırdı: -Vira demir! -Gıııırrrrr!!” 4. 3 Bursa Sesleri, 4.4.1935, s. 6. 123 Bu başarısız seferin ardından Padişah Kanunî Sultan Süleyman’ın fermanı üzerine Pirî Başkan’ın idam edişi anlatılmakta ve yazı bu şekilde son bulmaktadır: “Mısır Valisi, İstanbul’a, Padişah Hazretleri’ne okul yazıyordu: -Şevketlü Padişahımız Efendimiz! -Mısır Kaptanlığı’na tayin buyurduğunuz Piri haini, küffar önünden kaçmak cürmünü işlediğinden… İlâh..” Açık bir cuma günü, bir çektiri Mısır’dan yelken açtı. Bu gemi valinin okulunu Kanunî Sultan Süleymana götürüyordu. Yirmi gün sonra limana giren çektiriden çıkan iki kişi doğruca vali konağına gittiler. Padişahın fermanını vali paşaya sundular. Ertesi gün yüzlerce kişinin önünde, denizlerin altını üstüne çeviren Piri Başkan’ın ensesine inen satır, başını gövdesinden ayırmıştı” 5. 2.Yalnız adam Gazetede 1937 yılında çıkmaya başlayan ve “Uludağ’da Geçen Bir Macera” başlığıyla tanımlanan yazı dizisinin yazarı Tahsin Borat’tır. Yazıda, geniş Uludağ vadilerinde yalnız yaşayan bir adamın başından geçenler anlatılmaktadır6. Reşit adındaki bu orta yaşlı adam, yaşamını dağdaki bir değirmende avcı olarak ve kışın yollarda donanları kurtarmakla geçirmektedir7. Bir gün kapılarına gelen bir köpeğin yol göstermesi sayesinde, donmak üzere8 olan iki insanı kurtarmasıyla 9 yazı devam etmektedir. “Hemen kalplerine münavebe ile masaj yapmaya koyuldum. Kesik kesik nefes almağa başladılar. … Bu ihtiyarca adam, uyanır uyanmaz dalgın gözlerle bana ve; gülümsiyen anama baktı. … 4 Bursa Sesleri, 2.5.1935, s. 6. 5 gös.yer. 6 Bursa Sesleri, 30.1.1937, s. 2. 7 Bursa Sesleri, 6.2.1937, s. 2. 8 Bursa Sesleri, 10.2.1937, s. 2. 9 Bursa Sesleri, 13.2.1937, s. 2. 124 Birisi on gün, diğeri on yedi gün sonra ancak kendilerine gelebildiler. … Biraz sonra (adam) titreyerek yatağından kalkup kızının yüzünü ve saçlarını öpmeğe başladı. … Artık onlar iyileştiler. Yemeklerimizi hep beraber ocağın karşısındaki tahta suframızda gülüp şakalaşarak yeyorduk. Genç kızın ismi Muazzez idi. Babasının da Bay Selâmi. … Köy işleri bu şehir kızına orijinal gibi görünüyor ve mütemadi bir faaliyet gösteriyordu” 10. Yazıda kurtarılan kişilerden biri olan Selami bir fabrikatördür ve kızının zorlaması ile kış seyahatine çıkmışlar ve otellerinden uzaklaşarak yollarını şaşırmışlardır11. Bu kazadan sonra iki ay geçmiş ve Reşit Muazzez’e alışmıştır. “Biz bu uzun kış gecelerinde Muazzez’le oldukça güzel şeyler okur ve ekseriya rüzgârların dağlardan koparup getirdikleri gürültüleri dinler ve ocakta çıtırtılarla yanan odunları mütemadiyen yenilerek gece yarılarına kadar konuşurduk” 12. Birlikte geçen zamanı böyle anlatan tasvirlerden sonra aralarındaki ilişkinin durumu da şu cümlelerle anlatılmaktadır: “-Ben, hayatımı bu gördüğün dağlara bağlamış cemiyetten uzak ve sakin yaşıyorum. … bu tepeler, yazın yeşil çayırların ortasında azim bir heykel gibi duran kayalıklar, senin için bir şiir olmağı kaybederler, belki de tabiat seni sıkmağa başlar.. … Düşün yavrum.. İki menfi kutup gibiyiz. Düşün. Bunları söyliyerek ayağa kalktım, ben kararımı vermiştim” 13. Bundan sonraki kısımlarda yine Reşit ve Muazzez’in yakınlaşmasından bahsedilir. Paragraf aralarında da bazı fikir yürütmelerine girilmektedir. Örneğin dağda bir gün dolaşırlarken başlarından geçen bir hadise Reşit’in ağzından şöyle aktarılır: “Sekiz on adım ötede aç kalmış bir kurt boş karnı ile … üzerimize atılmağa hazırlanıyordu. …vahşi hayvan bir sıçrayışta üzerime atıldı. Fakat bütün maharetimle … elimdeki bıçağı hayvanın tam göğsüne sapladım. … 10 Bursa Sesleri, 17.2.1937, s. 2. 11 Bursa Sesleri, 20.2.1937, s. 2. 12 Bursa Sesleri, 27.2.1937, s. 2. 13 Bursa Sesleri, 13.3.1937, s. 2. 125 -Gördün mü küçük! Dedim… İşte, tam bir hayat mücadelesi: -Ölmemek için öldürmek. Şehirlerde de öldürürler, fakat orada açlık korkusuna biraz da ihtiraz katmak lazımdır. Dedim. Orada da öldürürler fakat daha başka türlü…” 14. Bu şekilde sosyal Darwinizm felsefesini hatırlatan bir pasajdan sonra, Muazzez ve babasının İstanbul’a dönüşleri ve Reşit’in Muazzez’i unutamaması anlatılmaktadır. “Bizi sakın unutmayın. Dedi.. -Siz de bizi.. … İki ay süren bu misafirliğe anamla o kadar alışmıştık ki… Değirmene gider gitmez eski derin sessizlik bizi ürküttü. … Arada sırada Muazzez’in boş kalan sandalyası gözüme ilişiyor ve içimde garip bir sızı hissediyordum. Onun bu derin sükut içersinde çinlıyan genç ve berrak sesini duyuyor gibi oluyordum. … Eskiden seve seve ava gider ve gelince de, değirmenin işlerile uğraşırdım. Fakat artık bütün bunları manasız bulmağa başladım… Onlar gittikten epey bir müddet sonra Muazzez’den bir mektup geldi. Sevgili kız diyordu ki: …Size şunu itiraf edeyim ki sizin vadilerinizin garip şi’riyeti hâlâ kalbimizde korkuyla yaşıyor. İki aydanberi alıştığımız o derin sükûn yavaş, yavaş kulaklarımızdan silinmekte… Size son mecmuaları gönderiyorum. Bir iki de terceme aser var. … Fakat doğrusunu isterseniz, ben pek yavaş buluyorum. Genç şairler bütün va’d ve iddialarına rağmen hâlâ fecri âtinin mız mız, ve soluk bünyeli şiirlerini bize sunuyorlar. Romancılar hâkeza. Bilmem hangi karikatörcünün dediği gibi Garp ekspresi biraz geç kalsa bütün yazıcılarımız kalemleri ellerinde ne yazacaklarını şaşıracaklar15. …Gönderdiğim mecmualardan son fikir ceryanlarının ve iddialarımda haklı olduğumu tasdik edeceksiniz. Andre Gide’in iki eserini arka arkaya tercüme ettiler, fakat doğrusu tercümeler o kadar hatalı ki size asıllarını da göndermek mecburiyetinde kaldım” 16. Romanın kahramanı Reşit’in dünya görüşü ve Bursa Sesleri Gazetesi’nin misyonu arasında paralellik gösterdiği belirtilmişti. O yıllarda gerçekleşen devrimlerin ve bunların benimsetilmesi çabalarının yansımalarına yazı dizisinin satır aralarında rastlamak mümkün. Burada Batılı ve Doğulu iki insan tipi tasvir edilmektedir. Doğu Osmanlı’yı, Batı ise yeni Cumhuriyet’i temsil etmektedir: 14 Bursa Sesleri, 17.3.1937, s. 3. 15 Bursa Sesleri, 3.4.1937, s. 6. 16 Bursa Sesleri, 17.4.1937, s. 3. 126 “Köylüler değirmene öğüdülecek boğday çuvallarını getirmeğe başlamışlardı. Kalkdım. Anam benden evvel kalkmış değirmen kalfasının odasını vuruyordu. Bu kalfa da tuhaf bir adamdı. … Sofu idi. Eyi bir medrese terbiyesi almıştı. Dini kültürü de oldukça eyidi. … Yunus Emreleri Hacı Bektaşi Velileri hep onun sayesinde tanımışdım. Fakat bizim ihtiyar medreselide zaman mefhumu pek yoktu. Daha sonra tarihde ve edebiyatda öğrendiğim hakikatlar onun anlattıklarile taban tabana zıt göründü. Meselâ Mevlâna ile Hacı Bektaş-ı Veli’yi bir solukta Muhammed’in devrine götürür ve onlarla mülâkat yaptırırdı. Sonra onun dinî kanaat ve düşüncesi, kerameti ve sair bilumum mucizeleri kabul ederdi. … Fakat tahsilimi oldukça açık fikirli ve serbest bir mektepde yapmışdım. … Onunla artık tamamile iki kutup gibi olmuştuk, O şarkın tevekkülünü ve nescini temsil eden ideal bir tibdi. Ben de tamamile garp esprisi ile yetişmişdim. Bütün fikirlerim dinden ziyade cemiyete aitti”17. Ben mektepten geldikden sonra derviş yine bana bazen yesevî ve sairleri hakkında ayni bakımdan söz söylemek istedise de onu realite bakımından tenkit etdim. O zaman gözleri korkudan büyüyerek bana: -Sen zaten küçükden beri farmason idin. Derdi. Derviş böylelikle benim amelimin kötülüğünden dünya ve ahretimin şedid olacağından korkmaya başlamışdı. Fakat, bana da onun korkunç cehennemi ve bahçelerde süslü cinneti tad vermiyordu. Dervişle fikren bu suretle ayrılmış oluyorduk. Öğrenmiş olduğum Fransızca’dan bütün garp mütefekkirlerini sırasile okuyordum. Bu yabancı edebiyat ve fikir âleminde benim derin sükûtuma en çok yoldaş olan Nietsche idi. Çok zamanlar yüksek dağ tepelerinden zerdeştin indiğini görür gibi olurdum. Niçeyi bizim dervişe okuduğum zaman, o bana: -Evlâdım onlara uyma onlar zaten mekfur, dinleri batıl derdi. Ekseriya zorla dinletmeğe çalışdığım yerleri hatırım için dinler gibi görünürdü” 18. Bu dönemde “kadına” bakış açısını incelemek açısından da yazıda ayrıntılar mevcuttur. Bayanların okuyup çalışması ve kendilerini geliştirmeleri gerektiğinin vurgulandığı bu dönemde, romanın erkek kahramanının bakış açısı önemlidir: “Gideceğim köy bir yayla üstünde idi. … Köyünden geçerken uzun direkli bir kuyu başında dağ kızları tokaçlarla çamaşır yıkayor, bazıları da buğday temizleyorlardı. … Çeşmenin başına gelince kızlardan su istedim. Birbirlerine bakıp gülüşdüler. Ayşe kız sen ve… Yok, Fadime sen ve… Diyerek birbirlerine bakıyorlardı. … Çeşme başından ayrıldıktan sonra hem yürüyor, hem de düşünüyordum. Ne tuhaf talihim var… Tahsilimi her hangi bir memuriyet veya gaya uğruna yapmadım. Sırf tahsil olsun diyerek yapdım. Fakat çok uzun seneler süren bu okuma, benim bütün zevk ve düşüncelerimi alt üst etti. Beni muhitimden 17 Bursa Sesleri, 23.4.1937, s. 6. 18 Bursa Sesleri, 28.4.1937, s. 2. 127 uzaklaştırdı. Ve ben artık kendi ve yarine bile yabancı bir adam olarak kaldım” 19. …Şu gördüğüm kızlardan biri benim sevgilim veya karım olabilirdi. Onunla mes’ud olur ve … sevgimizi… bu derin vadilerde yaşayabilirdik. Fakat şimdi bütün bu yerler gibi bu kızlar da bana soğuk, kaba ve manasız görünüyorlar. … Fikirlerimde derin bir ihtilâl vardı” 20. Reşit’in başından geçenler ve kendisinin bunları “tasadüf” olarak yorumlaması ise şöyledir: “İnsan bir tesadüfle dünyaya, gelir ve tesadüfle yaşar ve bir tesadüfle ölür…. Gider. İşte ben de aynen bir tesadüfün kurbanı oldum.. … Muazzez’in ikinci misafirliği uzun sürmedi. Ve yine geldiği gibi gitti. … Vücudum ateş bir çember içinde idi. Yaz gitmiş yine kış gelmişdi. Bir kânun sabahı. Ah… Bütün mes’uliyetleri bu kânun sabahına yükletmeği istiyorum. Fakat dedim ya, tesadüf, tesadüf, başka bir şey değil. Bizi hayata onlar sevkediyor. Toprak üzerinde ipleri başkasının elinde duran kuklalardan başka bir şey değiliz ki. Kukla, kukla, bildiğimiz mukavvadan yapılmış kuklalardan daha âdî bir kukla… … Ah bu sabah ve bu tesadüf hayatımı ne kadar değiştirdi. Kararımı vermişdim. Ertesi gün yeni yıl giriyordu. Bu münasebetle şehre inecek ve Muazzez’i görecekdim. Ve çekdiğim bu ıztıraba bir şekil vermeğe çalışacakdım. … Şehre indiğim zaman vakit gece idi… Muazzez’e sürpriz yapmak üzere evlerine gittim. 21. Fakat kapılarına gelince iş değişti. Evin önünde bekleyen iki kapıcı kimi aradığımı sordular. Ben aradığımı söyleyince biribirine bakıp gülüştüler. … -Efendim bayan Muazzez’i şimdi göremezsiniz çok meşguldürler. Dedi. … Uşağın küstahlığı sinirlerimi tahrik etti, ve göksünden iterek içeri girdim. Elektrik ampulleriyle süslenmiş bir koridordan yürüyordum. Nihayete doğru çalgı sesleri ve kahkahalar gelen bir salon olduğunu fark ettim. Ve oraya doğru yörüdüm. Ben salonun kapısını açınca bir an, şarkılar ve kahkahalar durdu. Fakat ben gördüğüm manzaranın dehşetinden ürkmüş, ve kapının yanında donup kalmışdım. Her kes bana bakıyordu. İçeride yarı çıplak kadınlar ve sarhoş erkekler hepsi karma karışık eğleniyorlardı. Ortalarında Muazzez’i gördüm. Yanında yüzünü fark edemediğim bir genç vardı. Muazzez kolunu bu gencin boynuna dolamışdı. …Her kes bana bakarak gülmeğe başladı. Muazzez de gülüyordu. … Yavaş yavaş Muazzez’e yaklaşdım. Etrafımdan her kes kaçıyordu. Fakat ben hiçbir şey görmiyor ve hiçbir şey hissetmiyordum…” 22. 19 Bursa Sesleri, 1.5.1937, s. 2. 20 Bursa Sesleri, 5.5.1937, s. 2. 21 Bursa Sesleri, 16.6.1937, s. 2. 128 Yazı dizisi, o anda Reşit’in Muazzez’i öldürmesi ve hapse girmesiyle birlikte farklı bir hayata geçişiyle son bulur. Reşit’in bu olaylar hakkındaki yorumu da şöyledir: “Evet onu ben öldürdüm. Bir zamanlar yumuşak saçlarını okşadığım, güzel gözlerini seyrettiğim bu kadını ben öldürmüşdüm.. Hakimler evvela aklımdan şüphelendiler… Fakat şuurum tamamile normaldi. … Hiç kimse o anda geçirmiş olduğum ruhî buhranı anlayamamıştı. Onun için sükût etmeği tercih ediyordum. … Nihayet mahkûm edildim. Ve cehenemî bir kürek hayatı başladı. Hayat artık bence kıymetini kaybetmişdi. İşlediğim cürmü burada senelerce hareketten ârî olarak ödeyecekdim23. B. Bayanlar Sayfasındaki Yazılar Bursa Sesleri Gazetesi’nde “kadın” ailenin yapıcı ferdi olarak kabul edilmekte, bu doğrultuda bayanlara ev işleri ve ailenin huzur ve mutluluğu için yapılması gerekenler hakkında faydalı bilgiler verilmektedir. Bunun yanısıra, kadının ev dışındaki sosyal yaşama katılmasına çalışılmıştır. Gazetede önemle üzerinde durulan kıyafet devrimi ise, “moda” kavramıyla birlikte benimsetilme yoluna gidilmiştir. Örneğin; 18 Nisan 1935’te Bayanlar Sayfası’nda çıkan “Aile Hekimi” başlıklı yazıda hanımların sağlık konusunda bilinçlendirilmesi ve gündem hakkında bilgilendirilmesi hedeflenmektedir: “Bayanlar! Evlerin çevrimi sizin elinizdedir. Evin sağlığı en çok sizi bağlı tutan bir iştir. Sağlık ise daima göz önünde tutulacak, ihmal edilemeyecek bir meseledir. Sıhhatı daima bakım altında bulundurmalıyız. Bu bakımı ailenin içindekiler ne kadar yapsa o kadar beceremezler. Çünkü bu, en nihayei bir ihtisasa gereği gösteren bir iştir. Bu gün artık yaşayış tarzının değiştiği ve ilerlediği bir yüz yıldayız. Avrupa’nın ve hatta Türkiyemizin her tarafında artık her aile, daimî bir aile hekimi ihtiyacını duymuştur. Aile doktoru belli günlerde eve gelir, herkesin sağlığına bağlılık gösterir, olabilecek hastalıklara karşı tavsiyelerde bulunur, saygın hastalıkların nasıl önüne geçileceğini anlatır, aile içinde hastalananları muayene eder, aile doktoru her aile için yiyecek, giyecek, yatacak kadar gereklidir. Bu hususu mutlak temin ederseniz, bir aile hekimi 22 Bursa Sesleri, 19.6.1937, s. 2. 23 Bursa Sesleri, 26.6.1937, s. 2. 129 seçerek muntazaman evinizdekilerin sağlığını bakım altında bulundurursanız her hususta büyük faydalar göreceğinize emin olunuz” 24. Bayanlara yönelik yayınlanan yazılardan bir tanesi, N. Onatsoy’a ait olan “Yurt Sevgisi ve Önemli Bir Ödevimiz” de yurt sevgisi ve bir annenin çocuğuna yurt sevgisini nasıl aşılaması gerektiği anlatılır: “Yurdu sevmeliyiz, yurt sevgisi hepimizin, en büyükten en küçüğümüzün kalbinde öyle yer tutmalıdır ki hiçbir şey onu oradan silemesin, kaldıramasın. … Yurt sevgisi, gerçi yaş ilerledikçe, yurt hakkında bilgilerimiz arttıkça artar. Fakat eğer bu sevgi, ta ana kucağından başlayarak çocuklarımızın dimağlarına, kalplerine yerleştirilirse elbette daha sağlam olur. Bundan ötürü, her ana ve baba en küçük yaştaki çocuklarına her fırsat düştükçe, her öğüt arasında, her yerde, her zaman yurt sevgisini aşılamağı unutmamalı, yurda yararlı olmak gerek olduğunu, Türk yurdundan başka daha kıymetli bir yurt olmadığını, Türklük ile göğsümüzü kabartacağımızı, Türk büyüklerinin yaptıkları büyük işler dolayisile onları daima saygı ile anmak lâzım geldiğini tekrar etmeli, usanmamalı, bıkmamalıdırlar. Bu büyük ödevi layikı önemle yaparsak bu gün ana kucaklarında ilk terbiyeyi almakta olan çocuklarımızın ilerde gelecek günlerde sağlam bir yurt sevgisi, yıkılmaz bir yurt bağlılığı ile yetişeceklerinden ve yurda yararlı olacaklarından emin olabiliriz. Bu, okullardaki öğretmenler kadar ve hattâ daha ziyade ana babanın bir yurt ödevidir. … Ulusal bir bayram günü gezmeğe götürdüğümüz zaman, her hangi bir kitap veya gazete okunurken içinde ismi veya resmi geçen bir büyüğümüzden bahsederken, kıra veya sinemaya gidildiği zaman…. Ve hattâ nice nice fırsatlarda biz yurt sevgisini kuvvetlendirecek şeyler bulup çocuklarımızın kalplerini dimağlarını bu sevgi ile doldurabiliriz”25. Bunun dışında bayanlara ev işleri ve ekonomisi hakkında bilgi veren yazılara “Bir Ev İdare Edilmek İster” yazı dizisi örnektir: “Günlerin öğleden sonralarını da bir işe ayırmak gerekdir. Meselâ: Artık Pazar günü tatil kabul edildiğine göre, Pazartesi: sabunlama Salı: Kapların, bardakların uğulması, cilâlanması, Çarşamba: Tamirat ve dikiş Perşembe: Ütü Cuma: Camların ve tahtaların yıkanması 24 Bursa Sesleri, 18.4.1935, s. 5. 25 Bursa Sesleri, 28.9.1935, s. 5. 130 Cumartesi: Mutbağın temizliği, rafların düzeltilmesi, dolapların yerleştirilmesi lâzım olup her ay halı ve kilimleri silkmek, perdeleri ve büyük eşyayı süpürmek, tozlarını almak icap eder”26. Yazının devamında ev hanımlarının evlerindeki hizmetçilere nasıl davranmaları gerektiği konusunda tavsiyeler bulunmaktadır. “Ev işçilerinin çalışma vakitlerinin sıraya konması işçilerin sayısı ve evlerin kalabalığına göre değişir. Bununla beraber lüzumsuz yere daimî işçi kullanmak da israftır. Çamaşır veya tahta için haftada bir kere dışarıdan bir işçi de getirilebilir. Hizmetçileri birkaç tane olan evlerde bunların yapacakları işi sabahtan kendilerine bildirmek, vaktinde yapmalarını temin eylemek, pek sıkışık bir hal olmadan işlerini bıraktırmamak ve bu iş taksimini iyi idare etmek işlerin saat gibi işlemesini becermek en önemli işlerden biridir”27. “Hizmetçilerin iyi çalışmalarını elde etmek için onlara da insanca muamele etmek, yiyecek içecekte ayırd etmemek lâzımdır. Onların karınlarını doyurmak en birinci şarttır. Çünkü, böyle olmazsa çalarak yemeğe mecbur edilmiş olur. Hizmetçilerin de yatacakları, oturacakları yerlerin temiz olması lâzımdır. Bütün işlerimizi onlar yaptıklarından onların temiz giyinmesi, temiz gezmesi bizim sağlığımız için gerekdir. Aylıkları da vaktinde verilmelidir. Çünkü onlar nihayet alacakları birkaç kuruş için çalışmaktadırlar. Hatta imkân görüldükçe onları güzel, gönül alıcı sözlerle okşamak ufak hediyyeler vermek yapacakları işin daha faydalı olmasını meydana getirir. … Tatlı dil, güler yüz her zaman ve her yerde olduğu gibi hizmetçiler üzerinde de tesir eder. İşlerini dikkatle, memnuniyetle yaparlar. Eğer, bir ev kadını evinin idaresini güzel düşünerek, akıllı hareket ederek , herkese tatlılıkla muamele eyleyerek yapmazsa evin rahatı kaçar, akşam, işinden evine gelen erkek her gün hizmetçilerden veya ev halkından bir veya birkaçı hakkında şikâyetler dinlemeğe başlarsa ya gazetesini okur, veya kalkar bir kahveye, komşuya….. gider. Bu gayet tabiidir” 28. C. Köşe Yazıları 1. Tarihsel yazılar Gazetede sık sık Osmanlı ve Cumhuriyet Bursası karşılaştırılır. Cumhuriyet’le birlikte atılan büyük adımların şehrin gelişimindeki payı okuyucuya sunulur. Sedad 26 Bursa Sesleri, 5.8.1935, s. 5. 27 gös.yer. 28 Bursa Sesleri, 19.8.1935, s. 4. 131 Ataman’ın “Dünkü Bursa, Bursa Ne İdi?” yazısı buna bir örnektir: “Eski Bursa ne idi? Osmanlı İmparatorluğu’ndan miras kalan Bursa, yaradılışın kendisine verdiği birçok zenginliklere rağmen dar sokaklı, eski viran bir memleketti. Eski Bursa, elbette bu günkü kadar iyi bir nam alamamıştı. Elbette eski Bursa’ya bu günkü kadar gezgiç akınları olmıyor, eski Bursanın adı bu günkü kadar ağızdan ağza dolaşmıyordu. Ne genel meydanları, ne geniş caddeleri, ne temiz otelleri ve ne de büyük yapıları vardı. Eski Bursa tembel, durmuş bir varlığın sönük bir heykeli idi. Yalnız cami ve tekkesi bol bir yerdi. Hatta bir zamanlar İstanbul’da durdurulmak istenilmeyenlerin sürgün yeri bile olmuştu. Bu gün kuvvetli varlığının önünde kendini saydıran Cumuriyet Hükûmetimizin temel taşı olan Büyük Millet Meclisi Hükûmeti kurulduktan sonra Bursa’yı da unutmadı. Bursa yalnız Cumuriyet Hükûmetimiz devrinde kendine lâyık olan adını ağızlarda dolaştırmağa başladı. Sevgili hükûmetimiz ve onun güzel düşünen, iyi hisseden, yanılmayan Başkanları Bursa’yı günden güne güzelleştirmek, süslemek, temizlemek hususunda her zaman olduğu gibi güzel direktifler vererek çalıştılar ve çalışıyorlar. Bursa’yı Bursa yapan, bu günkü kıymetli ve değerli hükûmetimizin ilk temel taşı 23 Nisan 336 da atılmıştı. Bursalılar! Bu tarih işte bu bakımdan da kıymetlidir…”29. 11 Eylül 1936’da yayınlanan bir yazıda yine Bursa’nın tarihinden bahsedilerek Bursa’nın Türk yurdu olduğu vurgulanmaktadır. “İlk sahifelerden başlanarak bu güne kadar görülen tarih kayıtları ve yapılan tarihsel araştırmalardan alınan sonuçlar gösteriyor ki: Bursa: asırlardanberi yalnız Türk yurdu olarak yaşamıştır. Daha İsa doğmazdan on iki asır önce Asya ortalarından koparak dünya üzerinde gezmedikleri bir karış yer bırakmıyan Eti Türkleri’ni burada görüyoruz. Asya’nın medeniyet beşiğini atlayarak bütün dünyaya Türk medeniyetini taşıyan Eti Türkleri, Bursa’da kendilerine has ve en mükemmel bir kuruculuk ile asırlarca hüküm sürerek yerlerini diğer bir Türk zümresine terk ediyorlar ki bunlar da Frik Türkleri’dir. … Fakat onların da yerlerini bıraktıkları yurt varisleri de bu sefer Lidiya Türkleri oluyor. Lidya Türkleri tarihi İsa’ya kadar, Türkü ve Türklüğü Bursa’nın yegâne sahibi olaraktanıyor ve tanıtıyor. Ancak bu arada günden güne zaafa uğrayan bir yurd ile batı ellerinde doğan genç ve kuvvetli iki imparatorluk görüyoruz: Roma ve Bizans. İşte bu iki devletin yekdiğerini çekememezliği arasında Bursa, elden ele geçen bir ülke olmuştur. Fakat çok kısa bir zamana ait olan bu sahipsizlik yine bir sona varmış, Anadolu’da günden güne kuvvet bulan Selçuk Türkleri nihayet Bursa’yı elde ederek tam bir hakimiyetle orayı muhafaza etmişlerdir. Tarihin kaydettiği ilk Bursa sahibi olan Türk, yine kendi öz yurdunu elde etmiş oluyor. Bir çok Türk yenilikleri arasında kendilerine “Osman oğulları” adı verilen bir beylik 29 Bursa Sesleri, 23.4.1935, s. 2. 132 de yedi asırlık bir hükümraniyetle Bursa’yı elinde tuttu. Önceleri payitaht ettiği bu güzel memleketi imar etti ve bezedi. Sonraları batıya yapılan akınlar, ele geçirilen yeni yeni şehirler Bursa’yı ihmal etmek üzere payitahtlıktan uzaklaştırdı. Fakat oradaki bütün kıymetli hatıralar ve izerler dolayisiyle Bursa daima Osmanlı Türklerinin göz bebeği gibi tutuldu. Batının günden güne kuvvetlendirdiği yeni ve genç devlet kurulları büyük savaşın muzafferi olan bu genç ve dinç devletin karşısında Osman oğullarının padişah adını verdikleri adam ise memleketi idare edecek yerde satmağa kalkacak kadar süflî ve yabancı bir karaktersizliğe düşmüş bulunuyordu. Bunun neticesi olarak savaş galipleri bütün Osmanlı ülkesini bir silâh atmadan işgal ediyor ve bu meyanda Bursa’da önce Fıransızlar’ın sonra Yunanlılar’ın eline geçerek yunan haritasına mal edilmek isteniyordu. Halbuki Bursa’nın kurtuluş tarihinde asırlık bir kayıt vardır: Türk olmak, Türk yaşamak ve Türk olarak ölmek. … Bir zamanlar ki hercümerçleri yıllarca, belki de asırlarca uzatan tarih bu sefer ancak iki yıllık bir bucalayışla kurtuldu. Ona bu sür’ati, ona bu çelik gibi keskinliği, şimşekler gibi yakıcılığı veren yine o Asyalı kanı, Asya kültür ve medeniyetinin hamleleri ile şahlanan bir Türk atası oldu. … Osmanlı Türkleri’nin Yunanlılar’a terk ettiği yurdu en kısa bir zamanda eline geçiren Atatürk bu vatanı gençliğe emanet etti” 30. 2. Gündem Yazıları Bursa’nın tarihsel gelişimini anlatan yazıların dışında günün Bursası hakkında da bilgi veren yazılar yayınlanmıştır. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı münasebetiyle yazılan “Bugünkü Bursa, Bursa Ne Oldu” adlı köşe yazısı buna örnektir: “Bursa, Atatürk Türkiyesi’nin yeşil Bursası; bu gün artık Cumhuriyet’in parlak ışığından kuvvet almış, bir sanayi merkezi, bir ticaret şehri, bir gezgiç şehri, bir sağlık şehri, bir dinlenme şehri olmuştur. Yeni yeni yapıları, genişletilen caddeleri, gürül gürül işleyen ve bir taraftan kurulan fabrikaları, tezgâhları, şarıl şarıl akan şifa verici suları, asrî kaplıcaları, parıl parıl yanan elektrikleri, sayısı artan güzel mektepleri ile Türkiye’nin göz alıcı şehirlerinden birisi olmuştur. Bursa, bu varlığını, bu asrî kuruluşunu Cumhuriyet’e borçludur. Cumhuriyet’i de Türk ulusu, Atatürk’e borçludur. 23 Nisan’ı kutlularken bize bu günleri yaşamak için çalışmış olan Büyük Türk’ün önünde saygı ve sevgilerle eğilelim”31. 30 Bursa Sesleri, 11.9.1936, Fevkalâde Sayı, s. 3. 31 Bursa Sesleri, 23.4.1935, s. 3. 133 Bursa’nın o günkü mimarî değişiklikleri yine bir köşe yazısına konu olmuştur. “Fes.., Nefes.., Kafes…” adlı yazıda eski devirlerden kalma fes eleştirildikten sonra, Bursa evlerindeki kafeslerin kaldırılmasının ne gibi faydalar sağladığı anlatılmaktadır: “İnsanların, zararlı şeylerin manasızlığını, kötülüğünü ancak onları başlarından defedebildiği zaman daha iyi anlarlar. İşte kanlı saltanat, işte onun kuru korkuluğu hilâfet, işte o kara günlerin hediyyeleri başımızın püsküllü belâsı fes, işte kokmuş ağızlardan üfürülen nefes ve işte nihayet çoluk, çocuğumuzu güneşten, tabiatın bu nurundan saklayan köhne kafes… Paris’e ilk seyyahatimde babamla beraber ve henüz çocuktum. (Panteon) da (Napoleon) nun mezarını ziyaret ederken bilmem neden lüzum gördü, babam feslerimizi takmıştı. Orayı bekleyen malûl asker, yanımıza sokuldu, başımızdan çıkarmamızı söyledi.. Bizde başı kapalı hürmettir dedik, adamcağız hem hayret etti, hem de israrla başlarımızı açtırdı. Gözü açık milletlerin, başları da açık olması lâzım geldiğini işte o vesile ile bir ders olarak öğrenmiştim… Festen daha eski, fakat sahibinin kudret ve azametine göre tepsi kadar büyük olan tuğlu, elmaslı kavuğu, bu gün nasıl, orta oyunlarında halkı güldürmeğe çalışan kavukluya terk ettiyse de, fesi de zübbeliğiyle meşhur Kınnabî zadeyi temsil için artık perdede Karagöz’ün eğlencesi olarak bağışladık.. Nefes, fert itibarile herkesin yaşamak için en muhtaç olduğu biricik serveti, saadetidir.. Allah kimseye nefes darlığı vermesin, kimsenin nefesini vaktinden evvel tüketmesin.. Bu, böyle olmakla beraber başkalarının riyakâr, kokmuş ağızlarından çıkan nefeslerinden medet ummadığımızı da Cumhuriyet’in verdiği kudretle ispat ettik… Gelelim kafese: … Gelgelelim eve: Karşıki evin penceresinden komşu ile el ele verecek kadar dar, güneşsiz bir sokak, hepsinin üstüne bir de hapishane gibi kafesler.. Evde zavallı gün görmez kadınlarımız, güneşe hepimizden daha muhtaç çocuklarımız.. Birçok sokaklardan gelip geçtikçe dikkat ediyorum: En tenha, en kenar mahallelerdeki küçücük evlere bile başka bir nur geldi.. Meğerse şu kafes de ne lüzumsuz şey imiş. Şurası muhakkak ki bu hayırlı iş hepimizden ziyade güneş yüzü görerek benizlerine kan gelecek, yüzleri gülecek olan kadınlarımızı sevindirmiştir. İçinizden ayırdığı hemşirelerinize Millet Meclisi’nde yer veren Cumhuriyet Hükûmeti, işte sizi de artık kafes arkasında bırakmadı.. İstanbul’da toplanan dünya kadınları kongresinde onlardan farklı olmadığını gösteren Türk kadını, kendi mutavazı evini de bir Avrupa evine benzetti. Bence bu da bir büyük bayram, bir kadın bayramıdır”32. Bursa Sesleri’nde o günün önemli olayları, önemli günleri ele alınmaktadır. 11 Eylül Bursa’nın Yunan işgalinden kurtuluşu o yıllarda özenle kutlanmaktadır: “11 Eylül 1922 yeşil Bursamızı ve bütün Türk yurdunu kurtaran Türk ordularının büyük başbuğu en büyük büyüğümüz sevgili cumhurbaşkanımız 32 Bursa Sesleri, 2.5.1935, s.3. 134 Atatürk 11 Eylül 1936 yeşil Bursa 14 yıl evvel bugün yeniden kurtuldu. Türk yurdunu kurtaran büyük öndere ve onun kurduğu C.H.P. ne candan saygılar”33. “Bu gün her yer donanmış, en küçük yaştaki Bursalı’dan en ihtiyarına kadar, en zaifinden en kuvvetlisine kadar kadın, erkek, büyük küçük, sivil ve ya asker bayram yapıyoruz. … Bu bayramı kutlularken bütün Türk yurdu gibi, yeşil Bursamızın da kurtulması için kokmuş devirlerin, imparatorluk, padişah zamanlarının en büyük rütbe ve tekliflerini ayaklar altına almış, elinde tüfengi ile Türk ulusunun başında 30 Ağustos Zaferlerini kazanmış olan Türk ordusunun başkumandanı olarak çalışmış, Türk’ün, Türklüğün ortadan kaldırılamayacağını bütün acuna karşı ilân ederek buna iman etmiş ve eskisinden daha kuvvetli, daha şerefli, daha unurlu bir varlık yaratmış olan büyük kurtarıcı, pek sevgili önderimiz, güneşimiz Atatürk’ün Bursa’daki anıtı karşısında en derin, en candan en samimî saygılarla başlarımızı eğecek, ona gerek içimizden ve gerek dilimizden en ateşli minnetdarlıklarımızı sunacağız”34. Cumhuriyet’in 14. yılı için yazılan bir köşe yazısında ise; Kurtuluş Savaşı’ndan sonraki gelişmeler anlatılır. Yazının başlığı ise “Cumhuriyet 14 Yaşında” dır: “Cumhuriyet on dört yaşına bugün giriyor. Kalplerimizde sonsuz bir sevinç, içimizde ölçüsüz bir kıvanç var. Bu ulu gün, yüksek rejimin yurda ilk tohumlarını saçtığı günün yıl dönümüdür. Bu varlık Türk ulusunun son damlasına kadar dökülen en asıl kanın verimidir. Hiç bir ulus on dört yıl evvel kazandığımız bu neticeyi ulusumuz kadar açıkça ve tereddüdsüz elde edememiş, ulusumuz kadar serbest yaşamağa hak kazanmamıştır. Çünkü: Yine hiçbir ulus yoktur ki, Türkler gibi akılları durduran ve başarılması imkânsız görünen bir savaştan böyle yüzü ak çıksın. Cumhuriyet; Türk ulusunun bütün benliğile, imanile savaşıp kazandığı bir büyük savaşın ilk eseri, Türk kuvvet ve kudretinin dünya ulusları önünde yükselen en erişilmez bir örneğidir. … Geçen bu on üç yılın her yılı birer yüz yıl hızile İstiklâl Savaşı galiplerini istiklâlden medeniyete, medeniyetten yükselişe koşturdu. Esaretten hürriyete, Sevr’den Lozan’a, doğru söyle ölümden hayata bir anda yükselen Türk, bu on üç yıl içinde neler yapmadı. Bütün yoksulluğuna, bütün yorgunluğuna ve yüzlerce yıldır bakımsızlığına rağmen.. Parası yoktu, yurdu haraptı. Belki yiyeceği bile kalmamıştı. Fakat o, her şeye rağmen yoksuzluk içinde varlık yaratmasını öğrenmişti. Kurtuluş Savaşı’nda da dökülecek asıl kanından ve Ulu Önderinden başka nesi vardı ki?.. … İstiklâl Harbi, tarihimizde en büyük bir dönüm noktasıdır. Cumhuriyet rejimi ise bu büyük dönüm noktasına dayanan bir inkılâp kaynağıdır. 33 Bursa Sesleri, 11.9.1936, Fevkalâde Sayı, s. 1. 34 Bursa Sesleri, 11.9.1936, Fevkalâde Sayı, s. 2. 135 Lozan Muahedesile yükselen durumumuz, Montrö Zaferi’ne kadar göğüs kabartıcı bir şekildedir. Köhne bir istibdadı en verimli Cumhuriyet’e çeviren Türk, inkılâplar yaratmaktaki kudreti ile, başındaki en büyüğüyle ne kadar öğünse azdır”35. “…Dünün cehalet ocağı; pislik yuvası medreselerin bu gün yerlerini, feyiz ve nur fışkıran okullarımız aldı Yakın bir çağa kadar ne benliğimiz, ne bir dilimiz ne de bir tarihimiz vardı. Zaten nesi vardı ki Türkiye’nin?. Bir yanda; yıkık bir yurd, sönmüş ocaklar, esir gibi inliyen bir ulus ve yokluk.. İşte bedbaht saltanat Türkiyesi.. … On dört yıl, gençleşmiş ruhlarile o savaş ve kurtuluş galiplerini aramızda görüyoruz.. Ve gözlerimiz bu eşsiz bayram gününde de Ankara’dan doğan güneşten süzülen nurlarla kamaşıyor. Ne mutlu bize”36. II. ŞİİRLER Bursa Sesleri Gazetesi, şiir yönünden oldukça zengin bir gazetedir. Ulusal bayramlardan, günün gelişmelerine kadar hemen her konu şiire konu edilmiştir. Ancak, gazetede özellikle aşk ve ulusal konulu şiirler ağırlıktadır. A. Genel Konulu Şiirler Genel konulu şiir kategorisine aşk, ayrılık, gurbet, hayat gibi konuları işleyenler alınmıştır. Aşk konulu şiirlerde dikkati çeken bir nokta ise, dönemin aşk hayatıdır. Dönemin şartları gereği yoğun yaşanılan aşk duygusu, günümüzden farklı olarak kutsallaştırılmıştır. 26 Ağustos 1935’te “Bayanlar Sayfası” nda yayınlanan şiir, “aşk” konusunu işlemektedir: 35 Bursa Sesleri, 29.10.1936, s. 3 36 Bursa Sesleri, 29.10.1936, s. 5. 136 “Gurbet “Sessini en tatlı yerinde kesti” “Bizi sonsuzluğa bağlıyan o su” “Şükûfe Nihal” Emelsiz rüyalarla ruhumu avuturken, Bu dinmeyen hicranı sanki uzatır gurbet; Varlığın kalp ağrımı acısız uyuturken. Bu tatlı yaşamayı her an kısaltır gurbet.. Hayat bir sel, ben ona düşen ufak bir taşım Çağladıkça ezilip küçülür, şişer başım; En çetin onda yine gurbet olur yoldaşım, Dumanlı dağlar gibi ruhumda uzar gurbet.. İşleyen yara gibi büyür genişler hasret. Sevinerek bitecek diyordum irgeç bu dert, Acunun hiçlikleri azmıma olunca set, Bitmeyen yıllar gibi içimde sızar gurbet.. Ateş saçan gözlerim sönünce, sevgililer Bir yıldırım hıziyle kaçtılar birer birer. Öksüzlük şarkısını onlar bestelediler, Tatlı mırıltılarla gönlümde çağlar gurbet. Şimdi ne gençlik kaldı, ne o ateşli gurur, Gittikçe kararıyor, önümü parlatan nur, Etrafımı kaplayan sükût bana dokunur. Bir uzun hicran gibi kalbimi dağlar gurbet. BAKİ”37. Gençler Sayfası’nda yayınlanan “Hayat” adlı şiirde ise, yine duyguların yoğun yaşandığı görülmektedir. Şiirde vurgulanan “ıstırap” ise, bu yıllardaki şiirlerde çokça işlenen bir konudur. “Hayat Ben hayatı, değil kirli bir nehir; Tertemiz büllürdan bir su sanırım. Bilmem neden bazen bu renk değişir Hep ben yanılır, hep ben aldanırım. 37 Bursa Sesleri, 26.8.1935, s. 5. 137 Bu ezelden gelen bulanık ırmak, Ademden Havvaya dökülen kandır, Bu suyun bir sonu ergeç çıkacak, Yaşamak ölmekten daha yamandır. Bir sabah kucaklar, hergeçen akşamı Gün olur ki güneş bile kararır. Başbaşa yürüyen her neş’eyle gam Bu yol sonunda bir çukura varır. Kimisi geceyi güneşli görür, Kiminin kahırdan gözü yaş olur. Kimisi ömrünü ateşli görür, Kimi iztırapla arkadaş olur. Bir kalbe hayatın hicranı sızar; Bir kalp sönmek için bir nefes gözler, Kimisine gece olur gündüzler, Kimine saatler kapkara uzar. Bir yanda bir zengin yavuklusuna, Pırlanta küpeler, inciler peyler, Ötede bir anne aç yavrusuna Bir ninni yerine, mersiye söyler. Hey.. Orhan, geniş gör, zevkini kırma Sen ezelden beri gamla dolusun. Hayatın seyrine boş ver, aldırma; Sen, şair babanın, şair oğlusun Orhan Vefik” 38. 18 Nisan 1935 tarihinde Gençler Sayfası’nda çıkan şiirde, yine bir aşk acısına değinilmektedir: “Ayrılık Ruhum kadar sararmış yazınki yeşil dağlar, Sevgilim hasretinle gönlüm karalar bağlar Ne zaman dindirecek ağla- yan gözlerimi? Bulutlara söyletsen haykıran sözlerimi. 38 Bursa Sesleri, 4.4.1935, s. 6. 138 Geceleri uykumda hep seni samramırım Gördüğüm rüyalarla seni gelmiş sanırım. Uyanır heyecanla etrafımı dinlerim, Duyduğum iztirapla hazin, hazin inlerim. Dışarda hırçın, hırçın esen rüzgâr sesinde, Senden bana bir selâm, söy- liyor nefesinde. Sanırım, aldanırım seni haber alırım. Sönen göz yaşlarımla, yine yalnız kalırım Mehmet Turan” 39. 1935 yılında çıkan şiirlerden biri de, gazetede “Karaboncukoğlu” ismiyle gördüğümüz bir şahsa aittir: “TÜRKÜ Bahçemizde sıra sıra güller seni bekliyor Menekşeler, lâleler, zümbül seni bekliyor Gece, gündüz ötüşen bülbül seni bekliyor Sevdiceğim gel beraber, gezinelim kol kola Böyle günler kısmet olmaz bu cihanda her kula O güzel gül yanağını gül görsün de utansın Menekşe boynunu eğsin lâle kana boyansın Güllerde bülbüllerde seni görmeğe kansın Sevdiceğim gel beraber gezinelim kol kola Böyle günler kısmet olmaz bu cihanda her kula Beni üzmek istiyorsan öldürür kurtulursun Unutma, ki sende sonra ettiğini bulursun. Acı artık âşıkına, sonra pişman olursun. Sevdiceğim gel beraber gezinelim kol kola. Böyle günler kısmet olmaz bu cihanda her kula…”. 39 Bursa Sesleri, 18.4.1935, s. 6. 139 Aynı tarihli bir başka şiir de aşk konusunu işliyor: “OLDU Bir çift ela kadehten içtiğim sevgi bütün Bir çift yılan ağzından dökülen zehir oldu Hayalini taşıyan mabet yolları bugün Mezarıma uzanan kanlı bir nehir oldu Ruhuma umut veren, çiçek deren o eller Ta kalbime uzanan vahşi bir pençe oldu Yıllardır kollarında geçen tatlı hayaller Şimdi acı hakikat, uzun bir gece oldu. İsmail Hıncer”. Bir başka şiir ise, Ziya Vehbi Altürk’e ait olan “Köy Türküleri” adlı şiirdir: “KÖY TÜRKÜLERİ Kara kaşlı kara gözlü, Pınar gibi pınar özlü, Yüreğime içden sözlü, Yan yan bakıp geçme sakın. Bakışların bana hayat, İşte gönlüm koy başın yat, Yüreğime sevgin kanat, El kızına bakma yakın. Sevgilini yakma böyle, Bir su gibi akma böyle, Şimşek olup çakma böyle, Benim köyde senin hakkın” 40. Genç yazılar bölümünde çıkan bir şiir ise M. Turan adıyla yayınlanmıştır. Şiirde aşk ve acı duyguları işlenmektedir: “Gönlümde bulut Göklerden inme bulut gönlüm zaten kapalı, Pamuktan ellerimle dokunma sen ruhuma; O ezelden yaralı, acı bir hatıralı… Pamuktan ellerinle dokunma sen ruhuma. 40 Bursa Sesleri, 27.2.1937, s.2. 140 Onda saplandı kaldı bir çift gözün okları Yıllar var ki kanar, durmadan kanar; Perde çekti üstüne yine göz kapakları, Bir de sen örtme bulut bunalmasın yaralar. Yahut da ört, bulut ört paslansın hatıralar”41. Bursa Sesleri’nde Karaboncuk Köşesi’nde 30.6.1937 tarihinde çıkan bir şiir ise yine “Karaboncukoğlu” mahlasıyla çıkmıştır. “Eski yollardan hiç te mi geçmeyelim? Dilberi yektâmı halk etmiş Cenabı Hak seni, Görmedim ben müddeti ömrümde böyle gülteni. Hüsnünün mümkün değil tasviri lâl etti beni, Görmedim ben müddeti ömrümde böyle gülteni. Gözlerin mihrakı aşkın en ciğersiz şulesi, Saçların bedri münirin hayretefza hâlesi. Sanki girdi kalbime bir mıknatıs seyyalesi, Görmedim ben müddeti ömrümde böyle gülteni”42. Bursa Sesleri’nde çıkan bir diğer şiir, E. Güvener’e ait olan ve konusu “aşk” olan şiirdir. “Veremlinin ahı Sızlayan kalbimdi ah eden başım Arada kaynadı benim genç yaşım, Yaşarken yazıldı şu mezar taşım. Bardağım kıpkızıl bir kanla doldu. Aşk adile yanan aşık keremim, Hastayım, dinmiyor bir an elemim Kurtuluş yok artık çünkü veremim, Gözlerim ümitsiz bir yaşla doldu. Kardeşlerim ağlar anam kederde Bulunmadı çare bendeki derde Senelerdir dünya denen bu yerde Görüp işittiğim bir yalan oldu”43. 41 Bursa Sesleri, 29.5.1937, s. 2. 42 Bursa Sesleri, 30.6.1937, s. 2. 43 gös.yer. 141 B. Ulusal Şiirler Ulusal içerikli şiirlerde, Millî Mücadele kahramanlıkları, kazanılan zaferler, millî bayramlar, Atatürk, Cumhuriyet’in getirdikleri vs. konular işlenmektedir. Örneğin; 23 Nisan 1935’te yayınlanan şiir Kurtuluş Savaşı temalıdır. “Dumlupınarın Türküsü Buzlu kış yelleriyle, alnının terini silip; yazın yalın güneşte yana yana.. Bozok yaylasından, Kızılırmak boyundan, ta Sakarya kıyılarına, geniş omuzlarında mermiler taşıyan ana; sen söyle bize Dumlupınarın türküsünü. Dumlupınarın, oğuz topraklarına karışan bilinmeyen üsün dul karısı: onun, öksüz armağanlarını büyütmek geçindirmek yetiştirmek için tarla yollarında, sapan başında nasırlaşan ayakları lime lime çatlayan erdemli Türk kadını… kınalı elleri göz yaşile solup buruşan bağrı yanık yavuklu sen söyle bize Dumlupınarın türküsünü. Savaş yerlerinde, er meydanlarında, tanrının, göğsü kabararak okayla seyrettiği, bir bacağını Dumlupınar kurtuluş tapığının temeline armağan eden Mehmetçik. ey ölümlerin bile korkutamadığı anlı, ünlü yiğit; sen söyle bize Dumlupınarın türküsünü. Nizami Kafesoğlu” 44. 28 Eylül 1935 tarihinde çıkan şiirde ise Bursa’nın Yunan işgalinden kurtuluşu işlenmektedir: “Bir kurtuluş şarkısı -11 Eylül- İnancın sonucunda istiklâlin kılıcı Şimşeklendi bir hızda Bin derdin acısiyle, bağırlarımızın hıncı; Şarkı, dudağımızda. Ulu karlı bir dağın zümrütten yamacında, Bursa güzel bir peri, Kıpkızıl akşamların Işıkları saçında, Ağlıyordu gözleri.. 44 Bursa Sesleri, 23.4.1935, s. 6. 142 Ateş atlarımızla şafakların içinde, Geçerek Nilüferden; -Yüzü, tutuşuyorken kurtuluş güneşinde- Göğe yükseldi birden. M. Kemal Ergenekon” 45 . İkinci şiir ise: “Bursada 11 Eylül Bursa büyük gününden birini yaşıyordu Sokaklar tıklım tıklım insandan taşıyordu. Ben de takıldım o gün bu coşkun sele Sanki bütün insanlar vermişti hep el ele.. Herksede bir sevinç var, sölüyor, coşuyordu. Hepsi de bir kalp gibi anıt’a koşuyordu. Büyük bir intizamla sıralanmıştı herkes Yeri titretir gibi kulağıma geldi ses Bu sesin sahipleri bilirmisiniz kimdi; Pek acele etmeyin, anlatacağım şimdi Ben ses gelen tarafa çevirince başımı Fark etmişti arkadaş, gözümdeki yaşımı Benim sevinç yaşlarım dökülünce gözümden Bir soğuk ter boşandı, benim soluk yüzümden Gönlüme hep bu bayram bir heyecan eklerdi Hayalimde canlanan: Arslan Mehmetçiklerdi. Y. Bozkurt”46. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı hakkında yazılan bir şiir Nevzat Tekay’a aittir: “23 NİSAN Duyuldu kuş sesleri ışıldadı yine tan 23 Bahar gibi doğdu bugün ufuktan, 23 Nisan Gönüller neş’eli, kalpler neş’eli, Esiyor içlerde mutluluk yeli Yıkılan Türklüğün yeni temeli, İşte o baharın yadigârıdır. Duyuldu kuş sesleri ışıldadı yine tan 45 Bursa Sesleri, 28.9.1935, s. 4. 46 Bursa Sesleri, 28.9.1935, s. 6. 143 23 Bahar gibi doğdu bugün ufuktan 23 Nisan” 47. Bursa Sesleri Gazetesi’nde bütün ulusal bayramlar büyük bir titizlikle verilmekte ve bunun hakkında şiirler de yayınlanmaktadır. 1935 yılında 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı için yazılmış birinci şiir Atatürk için övgü dolu sözler bulunmaktadır. Dönem şiirlerinde görülen öz Türkçe kelimelerin bu şiirde de kullanıldığı görülmektedir. “Atatürk Geçerken Ne varsa içimize sevgi ve saygı gibi. Biz bunları hep sana veriyoruz Atatürk. Geçeceğin yollara bahar bir yaygı gibi: Ülkülü gönlümüzü seriyoruz Atatürk Nur başının yanında isli bir lambadır gün, Baştan başa ışıkla donattı yurdu ülkün, Ulusal fabrikalar yaptıkça yurdda düğün, Genliğin son katına eriyoruz Atatürk Güneşler içiyoruz o ülkü kaynağından. Gönençler fışkırıyor yurdun dört bucağından, Taze erdemler açar senin öğe bağından Demet demet koncalar deriyoruz Atatürk Acunda neden korkar Türk dinen yüce budun Ona öğenden sızan bengü suyunu sundun Budunlar katında Türke de saygı kurdun Göysümüzü onurla geriyoruz Atatürk Mizami Nefeslioğlu” . İkinci şiir ise Ziya Vehbi’ye aittir. Bu şiirde Cumhuriyet’in 12. yıldönümü üzerinde durulmakta ve bu mutlu günün getirdiği yararlardan bahsedilmektedir. Vurgulanan konulardan biri, Cumhuriyet’ten önceki yöneticilerin kötü tutumları ve bu tarihlerin unutulması gerektiğidir. Atatürk ve Cumhuriyet’in Türk milletini kötü günlerden kurtardığı teması işlenmektedir. 47 Bursa Sesleri, 23.4.1937, s. 2. 144 “29 Birinciteşrin 12 inci yıl dönümü, Cumuriyet gününü, Kutlulayan yurtdaşlar! Bu günün düğününü, On iki yıl önce de bu günde kucakladık…. Ta o günden bu güne binbir hızla atladık. O güne dek ülkümüz, tarih yalnız bir dündü. Bu günün büyüklüğü ondan sonra göründü. Ondan önce kardeşler! Habersiz satılmıştık. Büyük varlığımızla Türklüğün atılmıştık. On iki yıl evvele kadar gelen yakın devirde. Yazılan yaprakları, arkadaş; bir çevir de, Oku orada Türklükde kararan günlerini. Ve dinle sultanların gizli düğünlerini: O günlerde çıktı bir ateşli ünlü adam, Onun gizli ateşi sardı evleri dam, dam Bir günde ta Samsundan bir gür sesle yükseldi. Büyük “ATATÜRK” adı dağlar aşarak geldi. Yayıldı yurdumuzun en küçük bucağına. Onun adı sır gibi düştü Türk kucağına. Bu imanlı büyüğün imanına inanan, Kurtuluş ateşile peşine düşüp yanan, Çoluk, çocuk, ihtiyar, kadın, erkek ve gençlik. Bir hamlede yarattı şarlarda, dağda birlik.. Şimşekler gibi çaktı Ata’nın kumandası. Yol almağa başladı Ayşeciğin mandası.. Ayşenin kağnısile taşınırken mermiler. Cephelerden ses verdi bize çelik süngüler.. Bir gündü, garp cephesi, ve Lozan kumandanı. Ufuklarda görünce kararan bir dumanı, İnönünde hız alan o yıldırım İsmet’ti. Verince kumandayı düşmanı berbadetti. Nihayet Sakaryada göründü başkumandan. Yılmadı ne ateşten, ne de kara dumandan. Birdenbire fırladı yerinden silkinerek: “Ordular, Ak denizdir, hedefiniz..” deyerek, Bin kuvvet bin hamleyle verdi en son emrini. Ordumuza gösterdi İzmir sahillerini.. İzmir sahillerine dayanan koca ordu. Yurdun istiklâline çelikden bir ağ kurdu. Bundan sonra başladı gülmeğe Türkün yüzü. Ataya taptı yurdun yetimi ve öksüzü.. 29 Birinci Teşrin 923 Bize gelmedi güç 29 Birinci Teşrin 923 Tanımadı vatanı gizli satan sultanı. Türk genci bu günü sen, çok eyi bil ve tanı.. Büyük başkan, büyük şef; kurtarıcı Atatürk. İşte böyle bir günle yurda verdi büyüklük… Yaşa Kemâl Atatürk, Yaşasın Cumuriyet. 145 Kimin içinde varsa, kahrolsun, kötü niyet…”48. Bu yıllarda Atatürk’le ilgili birçok şiir yazılmıştır. Bunlardan bir tanesi yine Ziya Vehbi Altürk’e ait olan şiirdir: “Atatürk Baktı Kocatepeden Kirpiği titremeden Erler sendelemeden Atıldılar ileri Bir gündü aslı handa Süngüler kızıl kanda Göründü her bir yanda Ordunun dinç erleri Başkumandan savaşı İnletti dağı taşı Türkün o büyük başı Bakmıyordu hiç geri Kocatepeden indi Çalı köyde gezindi Yüreklere nur sindi Güneşledi gözleri Ağustos yirmi altı Yerden toz duman kalktı Silindi her karaltı Doğdu Türkün değeri Dokuz Eylül yaklaştı Erler dağları aştı Koca bir dünya şaştı Alınca biz İzmiri. On birinde Eylülün Sesi geldi bülbülün Bursaya dendi gülün Geliyor Türk askeri” 49. Bursa Sesleri Gazetesi’nde Atatürk’ü öven şiirlerin yanısıra, Kurtuluş Savaşı kahramanlarından İsmet İnönü hakkında da bir şiir yayınlanmıştır. 48 Bursa Sesleri, 28.10.1935, s. 2. 49 Bursa Sesleri, 11.9.1936, Fevkalâde Sayı, s. 2. 146 “İnönü Zafer tepelerinin eteğine uzanmış, Seyrediyor, mevsimin tablosunu İnönü Her köşesi iftihar duygusu ile buzanmış Seyrediyor mevsimin tablosunu İnönü Güneş nurlu ufkuna mutluluğu yelerken Gazi ovalarında kuzucuklar meler- ken Kuşlar ezgilerini coşkunca besteler- ken Seyrediyor mevsimin tablosunu İnönü. NEVZAD TEK’AY ”50. 14 Nisan 1937’de ise T. K. Uçucu Üyelerinden Nemci Aksop’un milliyetçi duygularla yazmış olduğu “akrostiş” tarzı şiirin ilk dizeleri birleştirildiğinde “Türk Kuşu” kelimesinin çıktığı görülmektedir: “Akrostiş Takarız ay yıldızı yükseliriz güneşe Ülkü ettin bunu sen bütün Türk gençliğine, Ruhumuz kartallarla hazırlandı gü- zeşe, Kanatlanan gücümüz benziyor bir ateşe Kalbimizde armamız güzel beyaz kırmızı, Uçdukça neş’e ile arttırır hızımızı, Şimşek gibi göklerde parlıyarak çakarız, Uğrunda kan olur, tufan olur akarız” 51. 50 Bursa Sesleri, 20.3.1937, s. 2. 51 Bursa Sesleri, 14.4.1937, s. 4. 147 C. Bursa’yla İlgili Şiirler Bu yıllarda Bursa’ya övgü ve hayranlık duyguları taşıyan birçok şiirle karşılaşmak mümkündür. Bu şiirlerde dikkati çeken en önemli noktalardan biri, Bursa’nın o dönemdeki tabiat güzelliklerinin vurgulanmasıdır. Bursa’nın yeşil oluşu ve Uludağ ise, özellikle üzerinde çok durulan konular arasındadır. 11 Nisan 1935 tarihinde “Gençler Sayfası” nda çıkan şiir: “Bursa yollarında Görünüyor ne güzel Uludağın karları Karşıda o yeşil el Eşsiz cennet bağarı. Gözümde dalgalanır Yeşillik tufan gibi, Ve benliğim uyanır Yeni uykudan gibi. Minareler, camiler Seçiliyor yakından Sanki beyaz gemiler Dönüyor bir akından Hasretle esen rüzgâr Bana bir neş’e verir Yârimin kokusu var Onda, bana elverir. Şadi”52. 5 Ağustos 1935’te yayınlanan Bursa’yla ilgili şiirde Uludağ’ın insan psikolojisinde olumlu etkiler bıraktığı konusu işlenmektedir. “Gözlerimde Denizden uzak kaldım, yaklaştım Uludağa Biraz daha hız geldi, gönlümdeki tunç bağa. Dağlar başka devadır, deniz başka bir kızdır. Uludağa dayanmak insana başka hızdır. Çoktur diyorlar bana, Uludağın yokuşu. 52 Bursa Sesleri, 11.4.1935, s. 6. 148 Nice yokuşlar geçtim, gönlümün varken kuşu. Sevgiye sevgen oldum, kıyılarda dağlarda. İçimdeki ateşler bazan beni bağlar da, Ne kıyı ararım ben, ne de hoş bir dağ başı. Gözlerimde kalıyor geçen günün göz yaşı… Ziya Vehbi Altürk” 53. 19 Ağustos 1935’te “Bayanlar Sayfası” nda İhsan Türker’e ait olan Bursa şiirinde ise yine Uludağ’dan bahsedilmektedir. Uludağ ve Bursa’nın tabiat varlıklarına hayranlık, insan ruhuna iyi gelmesi ana temadır. “Yeşil Bursa Tan estikçe gönlün şenlenir. Neş’eler saçarsın Ulu dağında, Gönüller bağında ruhlar eğlenir. Şebnemler düşünce bahar toprağına. Sihirli gülüne candan vurgunum. Büyüledi aşkımı şen gülen yüzün. Seninle birlikde ben de coşkunum Dökmesin gam yaşı kuralay gözün . Ağlasan rüzgârlar eser şen eder. Ruhunu ezmesin bir zalim keder. Şen perin sazıma bir mızrap ursa Bin aşkla sevsem seni yeşil Bursa”54. 26 Ağustos 1935’de “Lâalci” mahlasıyla yazan bir kişinin şiiri ise şöyledir: “(Ahlama) Bursanın yem yeşildir her bir köşesi; Yaz ve kış hem beyazdır keşiş tepesi. Karlı dağ, yeşil çayır çok hoştur amma: Bahar olur, mevsim gelir, başlar ahbab akını; Biri gider, üçü gelir; kaçırırlar tadını.. “Bursanın banyoları safa verirmiş..” “Sıcak su hastalara şifa verirmiş..” “Şifa bu! atılamaz yabana” derler: 53 Bursa Sesleri, 5.8.1935, s. 2. 54 Bursa Sesleri, 19.8.1935, s. 6. 149 Bir telgraf.. verelini damlarlar hep Bursaya: Sormazlar ki: para, pul bu alaya?,. Gelenler; geçirirler tatlıca günler.. Bulurlar şifa, sefa.. geri dönerler.. Dönmeyen yegâne şey: evlerde düzen Gürültüden, yorgunluktan Bursalılar biterler; Mevsim geçer; tenhalaşır hem keseler hem evler.. Bütün kış hasta olur doktor ararız. Parasız; sade suya ekmek banarız. Avunur-yaz gelince-gönüllerimiz: Sanırız ki safa sürmek nasip olur mu bir sene; Akın başlar İstanbuldan, Ankaradan her sene” 55. 23 Haziran 1937 tarihinde “Genç Yazılar” kısmında çıkan bir şiirde aşk duygusu ile Bursa’nın güzellikleri birlikte verilmiştir. “Bursanın Uludağında Bir dağlı kızın güzel dudağında, Puselerim ateşler gibi yandı. Gözlerim Bursanın Uludağında, Gezen her güzeli bir Leylâ sandı. Bende mecnun gibi dolaştım durdum O leylâklı dağın eteklerinde. Sevgilimi aramaktan yoruldum, Şu sevda balının peteklerinde. Yorgun dağların şu sevgili kızı Verdin kanayan yarama sızı. Bumu senden bana hatıra kalan? Anladım sevmek sevilmekte yalan İhsan Türker” 56. 55 Bursa Sesleri, 26.8.1935, s. 3. 56 Bursa Sesleri, 23.6.1937, s. 2. 150 III. BULMACALAR Bursa Sesleri Gazetesi’nde hemen her sayıda bulmacalara yer verilmiştir. Bunlar, genellikle klasik bulmaca tarzında sorular içermekle birlikte, bazen siyasal düşüncenin etkisinin gözlendiği bir alan olarak da karşımıza çıkmaktadır. 14 Mart 1935 tarihinde çıkan bulmaca şöyledir: “Annenize ad takınız vilâyetlerimizden birini bulunuz”57. 4 Nisan 1935’te sorulan bulmaca şöyledir: “Bursa’ nın tam ortasını bulunuz ve bize bildiriniz. Doğru bildirenler arasında bir kişiye altı aylık abone, bir kişiye bir paket fantezi zarf kâğıt, 5 kişiye Tayyare Sineması’nda birer salon bileti, 15 kişiye birer tulum Pekkal tutkalı, 15 kişiye birer zımbalı defter, 15 kişiye birer kart hediye edilecektir. Cevaplar Salı sabahına kadar ve kuponla birlikte gönderilmelidir”58. Bu bulmacanın cevabı da: “Geçen bulmacamızda Bursa’nın ortasını sormuştuk. Aldığımız cevapların bir kısmında Ulucami, Atatürk heykeli, Kapalıçarşı gibi cevaplar da geldi. Fakat (Bursa) nın ortasında (R) harfi vardır. En doğru cevap bu idi”59. 11 Nisan 1935’de çıkan bulmaca: “Bursamızda bulunan namlı terzilerden birinin adını bulacaksınız. 1,2,3, üncü harfleri beyaz renktedir. 1,2,6, ıncı harflerini yüzünüzde bulursunuz. 2,3,1,2,4,2,7 ıncı harfleri kardaşınız kadar sevdiğiniz birisidir. 4,2,7 inci harfleri ağaçtadır. 2,4,2, inci harfleri denizdedir. O halde bu terzihane hangisidir?”60. 2 Mayıs sayısındaki bulmacada: “Yeni bulmacamız. Ne arıyorsunuz? Bu kelimeleri yerli yerine koyunuz, aradığınızı bulursunuz” denilerek aşağıdaki harf dizileri verilmiştir: 61 57 Bursa Sesleri, 14.3.1935, s. 6. 58 Bursa Sesleri, 4.4.1935, s .6. 59 Bursa Sesleri, 11.4.1935, s. 6. 60 gös.yer. 61 Bursa Sesleri, 2.5.1935, s. 6. 151 “Sas ay imi or esler bur uz ar” Bir başka bulmaca: “Kımıldamadan giden ne dir? Bulmacam akıl, fikir, ruh, ses gibi göze görünmeyen şeylerden olmayıp koskocaman bir cisimdir. Gözle görünür, el ile dokunulur, ayakla basılır, her yere gider fakat hiç yerinden kımıldamaz, bunun nereye gittiğini birçok yerlere yazılar asarak ta ilân ederler, böyle yerinden hiç kımıldamayıp gene her yere giden bu nedir?”62. 29.10.1936 tarihindeki bulmaca: “Ben dört harfli bir kelimeyim. Birinci iki harfimi eskiden silâh diye kullanırlardı. Son üçüncü harfim eski devirlerin bir tabiri idi. 2,1,4 üncü harflerim vücudumuzda iki tane olan bir şeydir. Ben kendim Cumhuriyet devrinin ehemmiyet verdiği bir yerim”63. 20.3.1937 tarihinde çıkan bulmaca: “Soruyoruz: Coşkun dayı masalına başladı; Vaktile bir ağacın bir başı varmış ondan sonra… Susdu. Ondan sonra ne geleceğini kim bilirse masalına devam edeceğini vaddetti. Biz de onu soruyoruz ondan sonra acaba ne gelir…”64. Bu bulmacanın cevabı: “Ondan sonra on bir gelir” olarak verilmiştir65. 3.4.1937’deki bulmaca soruları ise şunlardır: “1-Türk ulusu en çok fenalığı kimlerden görmüştür? 2-Türkiye Cumhuriyeti’nin en mutlu ulusal bayramı hangisidir?” 66. Bu soruların cevapları şunlardır: “Geçen sorgularımıza gelen cevaplardan en münasiplerin yazıyoruz. 1-Türk ulusu en büyük fenalığı padişahlardan ve onlara dalkavukluk eden adamlarından görmüştür. 2-En büyük bayramımız Cumhuriyet’in ilânı gününe rastlayan 29 Birinci Teşrin Bayramı’dır” 67. 62 Bursa Sesleri, 28.10.1935, s. 7. 63 Bursa Sesleri, 29.10.1936, Fevkalâde Sayı, s. 1. 64 Bursa Sesleri, 20.3.1937, s. 4. 65 Bursa Sesleri, 24.3.1937, s. 4. 66 Bursa Sesleri, 3.4.1937, s. 4. 152 14 Nisan tarihindeki bulmaca ve cevabı da ulus bilincini kuvvetlendirmeğe yöneliktir: “SİZ KİMSİNİZ (Siz Kimsiniz) Doğru cevap verenlerden Birinciye Bir Hokka takımı İkinciye boyun bağı Üçüncüye bir dolma kalem ve diğer hepsine güzel birer hediye verilecektir” 68. Bu bulmacanın cevabında “Ben Kimim” başlığıyla Türk ulusunun bir evladı olduğumuz, Atatürk çocuğu olduğumuz açıklanmaktadır69. IV. FIKRALAR Bursa Sesleri Gazetesi “Günün Fıkrası” başlığıyla fıkralara da yer ayırmıştır. Bunlarda, çoğunlukla gülünç fıkralar yayınlanmıştır. Ancak bazı fıkralarda, dönemin felsefî yapısını benimsetme amacı güdüldüğü anlaşılmaktadır. Örneğin; “Delilik ve Sarhoşluk” adlı fıkrada alkol alımı normalleştirilmekte, “Varlık ve Yokluk” adlı fıkrada ise, ontolojik bir konu olan “var oluş” kavramı, üzerinde düşünülmesine gerek olmayan bir mesele olarak nitelendirilmektedir. Bu iki fıkrada “din” le ilgili bir durumun söz konusu olduğu açıktır. 4 Nisan 1935 tarihinde Bayanlar Sayfası’nda yayınlanan fıkralar şunlardır: “Olamaz mı? Genç bir bay ile konuşan altmışlık ihtiyar bayan: -Evlenmek niyetindeyim oğlum, ne dersiniz? -Haklısınız bayan! Asrımızın dev adımları ile attığı bu terakki devrinde imkân harici kalmış bir şey yoktur.” “Ne zaman çağırırlarmış -Siz çok iyi bir kaynanasınız! -Ben evlâtlarımı sıkmam hemşire. Ancak çağırdıkları zaman görmeğe giderim. -Sık sık çağırırlar mı? -Yook. Paraya ihtiyaç olduğu zaman çağırırlar.” 67 Bursa Sesleri, 14.4.1937, s. 4. 68 gös.yer. 69 Bursa Sesleri, 16.4.1937, s.4. 153 “Misafirlikte: -Ay maşallah oğluma kırk bir kere tıpkı babasına benziyor. Çocuk hemen atılır: -Elbette benzeyeceğim hap babamın elbiselerini giyiyorum.” 70. 1935 yılında Gençler Sayfası’nda çıkan iki fıkra şöyledir: “Bakkalın sayesinde Okulda öğretmen okura soruyor: -Oğlum patatesi kimin sayesinde yiyoruz? Okur cevap veriyor: -Borca verirse, bakkalın sayesinde…”. “Akıllı çocuk -Baba! Gözlerin kapalı olarak imza atabilir misin? -Elbette oğlum… -O halde, gözlerini kapat da, karnemi imza et” 71. Bursa Sesleri Gazetesi’nde “günün fıkrası” başlığıyla çıkan fıkralardan bazıları şunlardır: “Delilik ve Sarhoşluk Malûm ya delileri yaptıkları kanunsuz işlerden dolayı cezalandırmazlar. Delilik, aklın noksanıdır. Sarhoşlukta da akıl muvakkat bir zaman için yok olur. Fakat sarhoşlara ayni işlerde ceza terettüp eder. İşte, bu mevzu üzerinde oldukça içen pek sevdiğim birisi ile görüşürken bana şu beyti okudu. Âlemi işreti ile âlemi cinnet bir iken Deliye herkes acır da sarhoşa aldırmazlar… Kaldırırlar deliden kâffei teklifatı, Sarhoşu düştüğü yerden bile kaldırmazlar! Diye şikâyette bulundu.. Beyit çok hoşuma gitti ve beni çok düşündürdü. Bilmem bu hususta okuyucularımızın düşünceleri nedir?” 72. “Varlık ve Yokluk Varlık ile yokluk arasındaki felsefî farkı birçok kimselere sormuşdum. Herkes bir türlü anlattı, herkes bir türlü tefsir etti. Herkes kendi kafasına göre. Sevdiğim ve saydığım bir arkadaş ile bu mevzu üzerinde konuşurken bana şu satırları yazdırdı: Üstadıma sordum bu gece. Söz açarak meclisi meyde: -Varlık ile yokluk nedir? Anlat ey Hazret. Aşk ile bâde çekip dedi: 70 Bursa Sesleri, 4.4.1935, s. 3. 71 Bursa Sesleri, 5.8.1935, s. 6. 72 Bursa Sesleri, 6.3.1937, s. 4. 154 -Hiç! Hiç sormağa değmez. Göz yaşını sil, İşte budur hakkı fazilet! Fakat bakalım herkes bu fikirde midir?” 73. V. ÖĞÜTLER Gazetenin bazı sayılarında halka yönelik öğütlerle karşılaşılmaktadır. Örneğin; 5 Ağustos 1935 günkü gazetenin “Gençler Sayfası” ndaki öğütler şunlardır: “Susuzluğa hakim olursan, sağlığına sahip olursun. Satarken bir gözünü kapat, alırken iki gözünü aç. İki baca kurmağa çalışacağına, bir bacayı tüttürmeğe çalış. Bir dosttan borç almaktansa, bir düşmana borç ver. Ziyaretlerini seyrek yaparsan dostluğunu kuvvetlendirirsin. Başkasının hakkını gözetirsen kendi hakkını korumuş olursun. Kurtarıcı yalan, öldürücü doğrudan iyidir. Maşa dururken elinle ateşi tutma, canın yanar. Kesenin dolgun olmasına değil, sağlığın yerinde olmasına bak. Dostuna borç para verme, düşman olur. Cıvıldayan kuşu susamış sanma, fakat meleyen kuzu emmek ister. Kasanı doldurmaktan ziyade anbarını dol durmağa bak. Başkasının damını örtmeğe uğraşacağına kendi damını aktar. Bahçenin dıvarını alçak yapma, herkes atlar. Dalga ile geleni tutmağa çalışma, sen de denize sürüklenirsin. Umudun fazlasına gitme, umutsuzluğa düşersin. Farelerden kurtulmak için evini yakma, kapan da o işini yapar. Öğle rüzgârından kork, çünkü yağmur getirir” 74. 19 Ağustos 1935 tarihinde “Gençler Sayfası” nda çıkan öğütler şöyle: “Uzağı değil, yakını görmediğin için düşersin.. Daima yakına bak.. Anlamadan okuma, bilmeden yazma.. Bilgili ol, bilgisiz adam, üzümsüz bağ gibidir. Oyun bitmeden kimin kazandığına söz kesme.. Bir günlük dostluk dostluk olmaz, çünkü bir dakikalık hatıra bırakır. Eline geçen ilk meteliği tutamazsan, hiç bir zaman iki meteliği bir arada göremezsin. 73 Bursa Sesleri, 13.3.1937, s. 2. 74 Bursa Sesleri, 5.8.1935, s. 6. 155 Çok biliyorum diye övünme, az yanılmıya engel olmaz. Deniliyor, imiş, dediler, diyorlar gibi sözlere inanma.. Bunlar dünyanın en büyük yalancılarıdır. Her işi zor bulmazsan her zaman her yerde sığınak bulursun. Fakirim diye meraklanma, zenginliğin kapısını fakirlik açar. Bir işin olduğu zaman akıl öğretenden ziyade çare bulana kulak ver. Çare bulan az olur, akıl öğreten çok. Yalan söylema.. Bir yalancı bir topaldan daha kolay tutulur. İyi iş görmek istersen, iyi alet kullan” 75. 16 Eylül 1935 tarihinde “Gençler Sayfası” nda çıkan öğütler; suç ve adaletle ilgili tavsiyeler ve uyarılar içermektedir. Burada da toplumu “din devleti” olgusundan “hukuk devleti” ne geçişe alıştırma çabasının olduğunu düşünmek yanlış olmayacaktır. “Hakkını almak için eline diline değil, hakyerine baş vur. Elin, dilin yanılır ama hakyeri yanılmaz. Kasten adam öldürdükten sonra avukata baş vururken seni kurtaracağını aklına getirme. Evvelâ, vurmadan danış.. Hakkında davacı olduğun adama senin yanına yaklaşarak samimi görüşmesine izin verme.. Kurnaz bir avukata düşersen.. Zımnî feragat vardır diye davayı düşürmeğe kalkarlar. Ceza yiyeceğini anlayınca düşünmeğe başlamak fayda vermez, işi yapmadan düşün” 76. 75 Bursa Sesleri, 19.8.1935, s. 6. 76 Bursa Sesleri, 16.9.1935, s. 6. 156 SONUÇ Atatürk döneminde gerçekleştirilen ekonomik ve kültürel devrimlerin Bursa’daki yansımaları ve toplumun bu süreçteki uyum sağlama potansiyeli tespit edilmiştir. Bursa’da bu yıllarda tarım, havyancılık, sanayi alanlarında büyük gelişmeler yaşandığını, devlet eliyle çeşitli sanayi işletmelerinin kurulduğunu görmekteyiz. Ekonomik alanda 1930’lu yıllarda devletçi uygulamalar olan Merinos Fabrikası ve Gemlik Suni İplik Fabrikası’nın kuruluş süreci hakkında bilgilere ulaşılmıştır. Ekonomik hayatın bir boyutunu incelememizi sağlayan gazete reklamlarında, bu yıllarda hangi iş sahalarının bulunduğu ve hangi ürünlerin satışa sunulduğu ortaya konmuştur. Bu reklamların incelenmesi sonucu, bazı ürün fiyatları da tespit edilen bilgiler arasındadır. Araştırmada; Atatürk döneminde gerçekleştirilen kültürel devrimlerin, Bursa’daki gündelik hayat, eğlence hayatı, eğitimin durumu, basının durumu ve kadının konumunda yarattığı değişiklikler gözlemlenmiştir. Bursa Halkevi’nin, özellikle Dil Tarih ve Edebiyat Kolu ve Gösterit Kolu etkinliklerinin Bursa’daki sosyo-kültürel yaşamda oldukça faal olduğu ayrıntılarıyla gösterilmiştir. Gösterit Kolu’nun düzenlediği tiyatro oyunları ve halka hangi aralıklarla gösterildiği bu çalışmada sunulan detaylar arasındadır. Bursa merkez ve ilçelerdeki tiyatro gösterilerinde üç yıl boyunca oldukça yoğun bir program izlendiği, bunun yanısıra düzenlenen konferans, sergi ve kurslar, dönem Bursası’nın kültürel hayatına yön veren gelişmeler olmuştur. Bu dönemde Batılı eğlence yaşamından örnek alınarak gerçekleşen balo organizasyonları, içkili eğlence mekânları olan gazino ve lokantalar dönemin çarpıcı özelliklerindendir. Müzik alanındaki gelişmeler ise, Bursa’nın o günkü konservatuvarı 157 niteliğinde olan Uray (Belediye) Müzik Evi’nin açılışı ve bu dönemde gerçekleşen önemli konser haberlerinden öğrenilmektedir. Bu yıllarda şehir bandosunun icra ettiği konser haberlerine sıklıkla rastlanmaktadır. Bursa Sesleri Gazetesi’nin geniş yer verdiği gelişmelerden biri de, ulusal bayram kutlamalarıdır. Ulus devlet inşâsına yardımcı unsurlardan olan bu bayramlara köşe yazılarında da büyük önem verilmiştir. Dinî bayram haberlerine ise çok az değinilmiştir. O yıllarda kutlanıp günümüzde kutlanmayan bazı bayram, önemli gün ve haftalara rastlanmaktadır. Dönemin kültürel alandaki diğer faaliyetlerinden biri de spor bölümünde incelenmiştir. Bu dönemdeki belli başlı spor dalları hakkında bilgi veren haberlerden derlemeler yapılarak; futbol, güreş, bisiklet yarışları, koşuculuk, atletizm, at yarışçılığı gibi dallarda faal olan Bursa’nın katıldığı müsabakalardan da bahsedilmiştir. Kış sporları, bu dönemde oldukça teşvik gören bir spor dalıdır. Bu dönemde Uludağ’da açılan Kayak Evi’nden sıklıkla bahsedilmekte ve halk buraya gitme konusunda özendirilmektedir. Bu çalışmada, Bursa Sesleri Gazetesi’nde sürekli olarak duyurulan güncel kitap, dergi, gazete ve broşür haberlerine yer verilmiş ve bu sayede o dönemde çıkan yayınlar ve içerikleri hakkında bilgi sahibi olunmuştur. Bursa Sesleri Gazetesi, dönemin Türkçesi hakkında da bilgi edinilmesini sağlamıştır. Dil Devrimi’nden sonra gerçekleşen Türkçe’nin Osmanlıca kelime ve tamlamalarından arındırılıp öz Türkçe hâle getirilme çalışmaları gazetede gözlemlenmektedir. Gazetedeki yazı ve şiirlerde kullanılan dilin Osmanlıca kelimeler içerdiği, bununla birlikte yeni öz Türkçe kelimelerin kullanıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bursa Sesleri Gazetesi’nde araştırılan 1935, 1936, 1937 yılları, Atatürk dönemine rastlamaktadır. Atatürk dönemi basın rejimi uygulamalarından yola çıkarak, Bursa Sesleri Gazetesi’nin, siyasal iktidarın bir propaganda aracı olarak kullanıldığı sonucuna ulaşmak yanlış olmayacaktır. Gazete, Atatürk devrimleri ve toplumsal dönüşümün her alanda savunuculuğunu yapmış, bunu bütün yazı ve faaliyetlerinde açıkça ortaya koymuştur. Ancak bunu yaparken, Osmanlı düşünce ve kurumlarını 158 “eski” kavramıyla birlikte vererek ve birçok yerde hiçbir bilimsel dayanak göstermeden abartı ve yanlış bilgilendirmeyle kötüleme yoluna gitmiştir. Yeni kurulan Cumhuriyet rejiminin yüceltilmesi maksadıyla yapılan bu tür yöntemler kullanmanın, toplumsal psikoloji açısından vereceği hasarlar ise göz ardı edilmiştir. Bursa Sesleri Gazetesi’nde hangi yazı ve tefrikaların topluma sunulduğu, bunlarda hangi düşünce ve konuların işlendiği konularında aydınlatıcı bilgilere ulaşılmıştır. Bu bağlamda, son bölümde Bursa Sesleri Gazetesi’nde yayınlanmış köşe yazısı ve yazı dizilerinden alıntılarla bu durumun boyutu ortaya konmuştur. Bunlarda dikkat çeken en önemli konu, yeni kurulan Cumhuriyet rejimi doğrultusunda düşüncelere yer verilmesi, Batılı düşünce akımlarının halka sunulmağa çalışılmasıdır. İncelenen Pirî Başkan yazı dizisi, Türklük unsuru üzerinde dururken, ulus bilinci kavramı geliştirilmeğe çalışılmıştır. İkinci yazı dizisi olan Yalnız Adam’da ise, Batılı düşünce akımlarına yer verilmiştir. Bu yazının kahramanı kendini modern ve Batılı olarak tanımlamakta ve yazı boyunca Doğulu kavramı “eski” olarak pekiştirilmektedir. Ayrıca toplum, dinî hayattan dünyevî hayata yönlendirilerek laikleşme paralelinde düşüncelere yer verilmiştir. Bursa Sesleri Gazetesi’nin köşe yazıları, fıkralar, bulmacalar gibi diğer bölümlerinde de gözlemlenen bu yayın felsefesi dönemin siyasal iktidarından bağımsız değildir. Gazetede yer alan şiirlerde de yine ulusal kavramlar vurgulanmış, eski olarak nitelendirilen Osmanlı Devleti kötülenerek yeni rejim övülmüştür. Şiirlerde ise, en çok ulusal bayramlar, Atatürk, Bursa ve aşk gibi konuların işlendiği görülmektedir. Bursa Sesleri’nde kadınlara yönelik yazılara da sıklıkla rastlanmaktadır. Özellikle 1935 yılı boyunca gazetenin “Bayanlar Sayfası”nda yer alan yazılarda, Bursa bayanlarına ev işi ve aile yönetimi hakkında öneriler ve faydalı bilgiler verilmektedir. Zaman zaman düzenlenen biçki ve dikiş kurslarıyla kadınlar sosyal hayata katılmağa çalışılmıştır. Kadınlara yönelik bir başka konu ise, kıyafet devriminden sonraki süreçte “moda” kavramının Batılı kıyafet tarzına alışılması amacıyla sıkça sunulmuş olmasıdır. Gazetede günün moda kıyafetleri resimlerle birlikte sık sık tanıtılmaktadır. Kadının bu dönemde erkeklerle aynı sosyal alanları paylaştığı balo, sinema, tiyatro, aile çay bahçeleri, gazino gibi mekânların bu dönemde popüler olduğu görülmektedir. Gazetede 159 özellikle kadının sosyal bir varlık olarak hayata katıldığı, kılık kıyafet devrimine uyum sağladığı, eğitim amaçlı etkinliklere ilgiyle sonuçlarına varılmıştır. Sonuç olarak, Bursa Sesleri Gazetesi, Atatürk dönemi devrimlerinin yansımaları açısından Bursa hakkında detaylı bilgilere ulaşılabilecek, gerçekleştirilen devrimlerin sayesinde yaşanan büyük toplumsal dönüşüm sürecinin yakından incelendiği önemli bir kaynaktır. 160 KAYNAKÇA Akbulut, Dursun Ali, Saltanattan Ulusal Egemenliğe, Saltanat, Hilafet ve Millî Hakimiyet, Temel Yayınları, İstanbul, 2006. Akgün, Necati, Son Yüzyılın Bursa Olayları ve Anılarım, Print Ofset, Bursa, 1994. Akgün, Seçil Karal, Halifeliğin Kaldırılması ve Lâiklik (1924-1928), Temel Yayınları, İstanbul, 2006. Akkuş, Mine, “Bursa Halkevi”, Bursa Araştırmaları Kent Tarihi ve Kültürü Dergisi, Bursav Yayınları,.4, Bursa, Şubat 2004. Alpkaya, Faruk, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşu (1923-1924), İletişim Yayıncılık, İstanbul, 1998. Altun, Metin, “Cumhuriyet Döneminde Bursa’da İktisadî Gelişmeler”, Cumhuriyet Sürecinde Bursa, Olay Basın Yayın, Bursa, 1998. Altun, Metin-Ünlü, Hasan-Kesiriklioğlu, Fatma, Cumhuriyet’in Kuruluş Yıllarında Bursa ve Merinos, Uludağ Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayın No:3, Bursa, 2001. Aslan, Necla, Bursa Halkevi Uludağ Dergisi ve Türk Devrimi, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Üniversitesi, İstanbul, 2007. Berkes, Niyazi, Türkiye’de Çağdaşlaşma, Doğu-Batı Yayınları I, İstanbul Matbaası, İstanbul, 1978. Birinci Basın Kongresi, 25 Mayıs 1935, Basın-Yayın Genel Müdürlüğü, Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1978. Boratav, Korkut, “Türkiye İktisat Tarihi”, Türkiye Tarihi 4, 1908-1985, Yayın Yönetmeni: Sina Akşin, Gerçek Yay., İstanbul, 1990. Bursa Ansiklopedisi, Haz.Yılmaz Akkılıç, Bursa Kültür Sanat Yayıncılık, Bursa, 2002. Bursa 1927 Vilâyeti Salnâmesi, Bursa Vilâyet Matbaası, Bursa, 1927. Bursa 1934 İl Yıllığı, Haz. Sedat Ataman, Bursa Vilâyet Matbaası. 161 Bursa Sesleri Gazetesi, Bursa Sesleri Neşriyat Yurdu Yay., Bursa, 1935, 1936, 1937. Çavdar, Tevfik, “Halkevleri”, CDTA, C.3, Genel Yayın Yönetmeni: Murat Belge, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002, ss. 268-271. Emiroğlu, Kudret, Gündelik Hayatımızın Tarihi, Ankara, 2002. Evsal, Vedii, Gazeteciler Cemiyeti ve 40 Yıl, Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, İstanbul, 1987. Gevgili, Ali, “Türkiye Basını”, CDTA, Cilt 1, Gen.Yay. Yön. Murat Belge, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002, ss.202-228. Hiç, Süreyya, Türkiye Ekonomisi II, Menteş Kitabevi, İstanbul, 1990. İnan, Afet, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrimi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998. İnuğur, M. Nuri, Basın ve Yayın Tarihi, Çağlayan Kitabevi, İstanbul, 1982. Kabacalı, Alpay, Türk Yayın Tarihi, Başlangıçtan Tanzimat’a Kadar, Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, İstanbul, 1987. , Türk Basınında Demokrasi, Milli Kütüphane Basımevi, Ankara, 1994. Karpat, Kemal, Türk Demokrasi Tarihi, Sosyal, Ekonomik, Kültürel Temeller, Afa Yayınları, İstanbul, 1996. Kemankeş, İsmail, “Osmanlı’dan Günümüze Bursa’da Spor”, Cumhuriyet Sürecinde Bursa, Olay Basın Yayın, Bursa, 1998. Kepenek, Yakup-Yentürk, Nurhan, Türkiye Ekonomisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1995. Koloğlu, Orhan, “Osmanlı Basını: İçeriği ve Rejimi”, TCTA, C.1, Ed. Tayfur Erdoğdu, İletişim Yayınları, İstanbul, 1985, ss.68-93. , “Türkçe Dışı Basın”, TCTA, C.1, Ed. Tayfur Erdoğdu, İletişim Yayınları, İstanbul, 1985, ss.94-98. , Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Basın, İletişim Yayınları, İstanbul, 1994. Kongar, Emre, İmparatorluktan Günümüze Türkiye’nin Toplumsal Yapısı, Cem Yayınları, İstanbul, 1976. 162 Kuran, Ahmet Bedevî, Osmanlı İmparatorluğu’nda İnkılâp Hareketleri ve Millî Mücadele, Baha Matbaası, İstanbul, 1956. Kurdaş, Kemal, “Atatürk’ün Ekonomi Anlayışı ve Kurduğu Ekonomik Model”, Ekonomik Politika Üzerine İncelemeler, Yorumlar, Beta Basım Yayın Dağıtım, İstanbul, 1994. Kuruş, Bilsay, Mustafa Kemal Döneminde Ekonomi, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1987. Küçük, Yalçın, Planlama, Kalkınma ve Türkiye, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1985. Meriç, Nevin, Osmanlı’da Gündelik Hayatın Değişimi: Âdâb-ı Muâşeret 1894-1927, İstanbul, 2000. Oral, Fuat Süreyya, Türk Basın Tarihi, 1919-1965, Cumhuriyet Dönemi, Doğuş Matbaacılık, Ankara, 1968. Oransoy, Gültekin, “Çoksesli Musiki”, CDTA, C.6, Gen.Yay.Yön. Murat Belge, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002, ss. 1518-1525. Öz, Esat, Türkiye’de Tek Parti Yönetimi ve Siyasal Katılım, (1923-1945), Gündoğan Yayıncılık, Ankara, 1992. Özdem, Ragıp, “Tanzimat’tan Beri Yazı Dilimiz”, Tanzimat, (Yüzüncü Yıl Münasebetiyle), Maarif Matbaası, İstanbul, 1940. Özdemir, Nebi, Cumhuriyet Dönemi Türk Eğlence Kültürü, Akçağ Yayınları, Ankara, 2005. Özön, Nejat, “Türk Sineması”, CDTA, C.7, Gen. Yay. Yön. Murat Belge, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002, ss. 1879-1883. Savaş, Vural, Politik İktisat, Beta Basım Yayın Dağıtım, 2. Baskı, İstanbul, 1994. Selimoğlu, İsmail, “Rusçuk Matbaası ve Tuna Gazetesi”, VIII. Uluslararası Türkiye’nin Sosyal ve Ekonomik Tarihi Kongresi, Ed. Nurcan Abacı, Bursa, 2006. Sınar Çılgın, Alev, “Genç Cumhuriyetin Ütopyası: Gürbüz Türk Çocuğu”, Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl:5, S.6, Bursa, 2004, ss.97-119. __________, “Bursa’nın İlk Edebiyat ve Sanat Dergisi: Nilüfer”, Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl:7, Sayı:10, 2006/1, ss.47- 64. 163 Simer, Turgut, “Evimizin On Yıllık Temsil Çalışmaları”, Uludağ Bursa Halkevi Dergisi, S. 44, Bursa, Şubat 1942. Şapolyo, Enver Behnan, Türk Gazeteciliği Tarihi Her Yönüyle Basın, Güven Matbaası, Ankara, 1969. Tayla, Mustafa, Bursa Basını (1868-1983), Bursa Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, Eskişehir, 1997. Tezel, Yahya Sezai, Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi (1923-1950), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1994. Topuz, Hıfzı, 100 Soruda Türk Basın Tarihi, Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1971. , Dünyada ve Türkiye’de Kültür Politikaları, Adam Yayınları, İstanbul, 1998. Tunaya, Tarık Zafer, “Osmanlı Basını ve Kanuni Esasi”, TCTA, C.1, Ed. Tayfur Erdoğdu, İletişim Yayınları, İstanbul, 1985, ss.72-76. Tunçay, Mete, TC’nde Tek Parti Yönetimi’nin Kurulması (1923-1931), Cem Yayınevi, İstanbul, 1989. Tura, Yalçın, “Cumhuriyet Döneminde Türk Musikisi”, CDTA, C.6, .Yay.Yön. Murat Belge, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002, ss.1510-1514. Turan, Şerafettin, Türk Devrim Tarihi, (1923-1938), 3.Kitap, Bilgi Yayınları, Ankara, 2005. Uyar, Hakkı, Tek Parti Dönemi ve Cumhuriyet Halk Partisi, Boyut Kitapları, İstanbul, 1998. Varlık, Bülent, “Yerel Basının Öncüsü Vilâyet Gazeteleri”, TCTA, C.1, Ed. Tayfur Erdoğdu, İletişim Yayınları, İstanbul, 1985, ss.99-102. ____________, “Ülkü: Halkevi Mecmuası”, Modern Türkiye’de Siyasî Düşünce, C.2, Gen. Yay. Yön. Murat Belge, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002, ss.268-271. Yeşilkaya, Neşe, “Halkevi”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Genel Yayın Yönetmeni: Murat Belge, İletişim Yayınları, C.3, İstanbul, 1985, ss.878-884. Yetkin, Çetin, Türkiye’de Tek Parti Yönetimi (1930-1945), Altın Kitaplar Yayıncılık, İstanbul, 1983. 164 Yüceer, Saime, “Türkiye’nin Aydınlanma Sürecinde Bir Kültür Devrimi: Millet Mektepleri”, Atatürkçü Bakış, Uludağ Üniversitesi Basımevi, Yıl 1, S.1, Bursa, Bahar 2002. ____________, Tanıkların Anlatılarıyla Bursa Tarihi (Sözlü Tarih Arşivi 1919-1938), Uludağ Üniversitesi Kent Tarihi ve Araştırmaları Merkezi (KETAM) Yayın No:1, Bursa, 2005. 165 EKLER 166 ÖZGEÇMİŞ Doğum Yeri ve Yılı : 04.12.1979 Öğr.Gördüğü Kurumlar : Başlama Yılı Bitirme Yılı Kurum Adı Lise : 1993 1996 Bursa Cem Sultan Lisesi Lisans : 1999 2004 Uludağ Üniversitesi Yüksek Lisans : 2007 Doktora : Medeni Durum : Bekâr Bildiği Yabancı Diller ve Düzeyi: :İngilizce-İyi Çalıştığı Kurum (lar) : Başlama ve Ayrılma Tarihleri Çalışılan Kurumun Adı 1. 2005 2006 Bursa Hacı Naciye Kanalıcı İlköğretim Okulu 2. 2007 - Bursa İl Özel İdaresi Kültür ve Turizm Daire Başkanlığı Yurtdışı Görevleri : Kullandığı Burslar : Aldığı Ödüller : Üye Olduğu Bilimsel ve Mesleki Topluluklar : Editör veya Yayın Kurulu Üyelikleri : Yurt İçi ve Yurt Dışında katıldığı Projeler : Katıldığı Yurt İçi ve Yurt Dışı Bilimsel Toplantılar: Yayımlanan Çalışmalar : “Bursa’nın Sürgünleri”, Bursa’da Yaşam Dergisi, Olay Gazetesi, Temmuz 2009. “1935’ten Bursa Sesleri”, Bursa’da Yaşam Dergisi, Olay Gazetesi, Aralık 2009. Diğer : …/…/2010 İmza Nergis Yüzsüren 167