T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI YÖNETİM BİLİMLERİ BİLİM DALI KÜRESELLEŞME SÜRECİ BAĞLAMINDA ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTLERİNDEKİ DEĞİŞİMİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ (DOKTORA TEZİ) Uğur ARGÜN BURSA - 2013 T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI YÖNETİM BİLİMLERİ BİLİM DALI KÜRESELLEŞME SÜRECİ BAĞLAMINDA ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTLERİNDEKİ DEĞİŞİMİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ (DOKTORA TEZİ) Uğur ARGÜN Danışman: Prof. Dr. Bekir PARLAK BURSA - 2013 iii ÖZET Bu çalışma, organize suç kavramının orijininden başlayarak, organize suç olgusunun kısa tarihçesi, terminolojisindeki farklılıklar ve teoriler, küreselleşme sürecinde mafya ve organize suç örgütlerinin değişimini ve eylemlerini kapsamaktadır. Literatürdeki belirsizlikler ve farklılıklar sebebi ile konjonktürel hareket eden ve sürekliliği olmayan örgüt yapıları kapsam dışı tutulmuştur. Bu çalışmanın amacı, küreselleşme ve artan ekonomik bağımsızlığın cesaretlendirdiği ve avantajlar sağladığı organize suç örgütlerinin yapısal ve işlevsel anlamda analizini yapmaktır. Sürekli gelişen iletişim ve bilgi teknolojileri, ülke sınırlarının gittikçe belirsizleşmesi, artan ulaşım imkanları, insan, mal ve hizmetlerin artan mobilitesi ve küresel ekonominin ortaya çıkışı suçun yerelden küresele hareket etmesini sağlamıştır. Bu yüzden modern dünyada organize suç yapısı, küreselleşme kavramından ayrı olarak anlaşılamaz. Özellikle ontolojik ve epistemolojik bağlamda organize suç kavramının tanımındaki farklılıklar göz önüne alınarak değişik idari, siyasal, kültürel ve ekonomik yapıya sahip ülkelere (İtalya, Rusya, Çin, Kolombiya, Japonya ve Türkiye) ait organize suç örgütlerinin karşılaştırılması yapılarak bu alanda literatüre farklı ve özgün bir çalışma sunmak amaçlanmaktadır. Bu karşılaştırma sadece değişik suç gruplarının şemalarını ortaya koyarak belirli ülkelerdeki organize suç örgütlerini değerlendirme değil, aynı zamanda benzer suç gruplarının eylemlerini karşılaştırma imkânı da sağlamaktadır. Modern dünyaya ayak uyduran ya da uydurmaya çalışan organize suç örgütlerinin, antik çağdan günümüze kadar yapısal, işlevsel ve kültürel anlamdaki değişimleri, organize suçla mücadele çalışmalarında dikkate alınması gereken bir süreçtir. Çalışmanın aynı zamanda bu değişim sürecini de yansıtacağı düşünülmektedir. Yazar Adı ve Soyadı : Uğur ARGUN Üniversite : Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : Kamu Yönetimi Bilim Dalı : Yönetim Bilimleri Tezin Niteliği : Doktora Tezi Sayfa Sayısı : Xİİ + 220 Mezuniyet Tarihi : …. / 06 / 2013 Tez Danışman(lar)ı : Prof. Dr. Bekir PARLAK KÜRESELLEŞME SÜRECİ BAĞLAMINDA ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTLERİNDEKİ DEĞİŞİMİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ iv Çalışmanın varsayımı, küreselleşme bağlamında organize suç örgütlerinin modern çağın iletişim, kolay ulaşım, internet gibi nimetlerinden optimum düzeyde faydalanarak, -legal veya illegal- ulusaşırı hızlı meta ve hizmet transferi sağlama yoluyla sermaye ve menfaat edindiği, diğer sosyal varlıklar gibi mafya örgütlerinin de geleneksel karakteristiklerini terk ederek, adeta özel sektör kuruluşu gibi değişime hızla ayak uydurarak kapitalist dünya sistemine eklemlendiği (ekonomi-politiği irdelenecek kadar) hatta kurumlaştığı; bu değişimin eylemleri de kapsadığı ve ülkelerin modernleşme süreçleri ile idari, ekonomik, sosyal ve kültürel durumlarına bağlantılı olarak farklılıklar içerdiği savı üzerinedir. Anahtar Sözcükler: Organize suç, Organize Suç Örgütleri, Mafya, Suç Grupları, Küreselleşme, Suç Faaliyetleri v ABSTRACT Name and Surname : Uğur ARGUN University : Uludağ University Institution : Social Science Institution Field : Public Administration Branch : Administration Sciences Degree Awarded : PhD Page Number : Xİİ + 220 Degree Date : …. / 06 / 2013 Supervisor (s) : Prof. Dr. Bekir PARLAK COMPARATIVE ANALYSIS OF CHANGING IN ORGANIZED CRIME GROUPS BY THE CONTEXT OF GLOBALIZATION Starting with the origin of ‘organized crime’ concept, this study includes, the short history of the phenomenon of organized crime, differences in its terminology and theories, change and criminal activities of organized groups and mafia in the globalization process. Because of indefiniteness and differences in literature, the groups which are temporarily and act conjunctural are left out of the scope. This study’s purpose is to analyze organized crime groups which have been encouraged and promoted in all parts of the world due to globalizetion and growing economic interdependence. Improved communications and information technologies, increased blurring of national borders, greater mobility of people, goods and services across countries, and the emergence of a globalized economy have moved crime further away from its domestic base. The nature of organized crime in the contemporary world then cannot be understood separately from the concept of globalization. Especially taking into consideration the differencies on definion of the organized crime concept in ontological and epistemological context, it is aimed to add a different and geniune study by comparing organized crime groups different countries (Italy, Russia, China, Colombia, Japan and Turkey) which have different administrative, politic, cultural and economic structure. The structural, functional and cultural change of organized criminal groups from antiquity to present to keep up with or to make efforts to conform the modern world is a necessary period for fight against organized crime. This study addresses this period of change. The study’s thesis is that in the context of globalization organized crime groups are obtaining capital or profit via transnational fast transfer of goods and service by using the advantages of modern age such as communication, rapid vi transport and internet; just like other social entities mafia groups are leaving their traditional characteristics, comforming themselves to changing process and are included in capitalist world system, and furthermore being institutionalized; this changing process also includes criminal activities and it is differentiatied according to modernization period of and administrative, cultural, economic and social situation of countries. Keywords: Organized crime, organized crime groups, mafia, crime groups, globalization, criminal activities vii ÖNSÖZ Organize suç ve mafya zihnimizde pek de iyi çağrışımlar yapmayan olgulardır. Sadece bu tür suçlarla değil, suç olan her türlü durumla mücadele etmesi gereken polis örgütleri içerisinde de Türk Emniyet Teşkilatı’nın önemli bir yeri bulunmaktadır. Türk Emniyeti’nin suçlarla mücadelesinde yurtdışındaki kanunların ülkemizdeki kanunlara esin kaynağı olması ya da uyarlanması gibi, uluslararası suçla mücadele ve organize suçla mücadele birimlerinin çalışmalarının ve bu çalışmalara temel oluşturan normların ve mücadele yöntemlerinin değerlendirilmesinin büyük önemi bulunmaktadır. Zira bu tez konusuna başlanıldığında Türkiye’de bu tür suçlarla mücadelede faydalanılabilecek organize suç ve mafya olgularını algılamaya, uluslararası organize suç örgütlerini tanımaya yönelik Türkçe eserler yok denilecek kadar azdı. Dolayısı ile tezimiz bu tür suçlarla mücadelede uluslararası örnekleriyle mukayese yapılabilecek, küreselleşmeyle gelen değişim rüzgarlarıyla örgütlerin nasıl kabuk değiştirdiklerini ya da bu sürece nasıl uyum gösterdiklerini ortaya koyacak ve olayları – olguları doğru yorumlamaya yardımcı olacak bir çalışma niteliğindedir. Umarız çalışma bu alanda çalışan, mücadele eden ve uluslararası düzeyde strateji belirleyen kurumlara ve akademisyenlere yararlı olur. Açıkça söylemek gerekirse bu çalışmanın esin kaynağı yüksek lisans ve doktora derslerinde kendilerinden çokça istifade ettiğim, bir dönem Uludağ Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyeliği de yapan Kültür Üniversitesi’nden Prof. Dr. Süleyman Seyfi ÖĞÜN ve Uludağ Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bekir PARLAK hocalarım olmuştur. Bununla birlikte yüksek lisansa başladığım günden bu günlere kadar alçak gönüllüğünü kaybetmeden derslerle ve tezimle ilgili hemen her türlü konuda desteğini esirgemeyen tez danışmanım Prof. Dr. Bekir PARLAK hocama şükranlarımı borçluyum. Değerli hocalarım Prof. Dr. Ali Yaşar SARIBAY’a, Prof. Dr. Süleyman Seyfi ÖĞÜN’e ve Prof. Dr. Kamuran REÇBER’e derslerde ve tezimde faydalandığım, yol gösteren ve ufuk açıcı tavsiyeleri için minnettarım. Sevgili eşim Beyza ARGUN Hanımefendi fedakarlıkta bulunmasaydı herhalde senelerdir uğraştığım tezimi tamamlayamazdım. Bir yandan mesleğim olan polis yöneticiliğini gece-gündüz çalışarak ifa ederken, diğer yandan dersleri ve tezi tamamlamak, ancak eşimin engin hoşgörüsü ve fedakarlığı ile anne-babamın duaları sayesinde mümkün olabildi. Bu bakımdan en büyük minnettarlığımı ve şükranlarımı bunca fedakarlığı gösteren ve maddi-manevi her türlü desteği sağlayan canım eşime borçluyum. Bu yıl aramıza katılan canım kızım Begüm Jale’nin de bu yoğunlukta bize moral aşıladığını söylemek gerekir. Tezimin yazılmasında ve tamamlanmasında emeği geçen Bursa Emniyet Müdür Yardımcısı Himmet ÖZCAN’a, Diyarbakır Çocuk Şube Müdürü İsmail GÜNEŞ’e, Polis Memuru Metin BAYIR’a, Polis Memuru Aziz KARA’ya ve ismini sayamadığım diğer dostlarıma ve arkadaşlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Diyarbakır – 2013 Uğur ARGUN viii İÇİNDEKİLER TEZ ONAY SAYFASI....................................................................................................... ....... ii ÖZET.................................................................................................................................... iii ABSTRACT.................................................................................................................... ....... v ÖNSÖZ ........................................................................................................................ ....... vii İÇİNDEKİLER................................................................................................................ ........ viii KISALTMALAR............................................................................................................... ...... xi TABLOLAR.................................................................................................................... ....... xii ŞEKİLLER...................................................................................................................... ........ xii GRAFİKLER.................................................................................................................. ........ xii GİRİŞ .......................................................................................................................... ........ 1 BİRİNCİ BÖLÜM ORGANİZE SUÇ: KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE KURAMSAL YAKLAŞIMLAR 1.1. Organize Suç Kavramı ve Temel Özellikleri................................................................... 5 1.1.1. Organize Suç Kavramı .......................................................................................... 5 1.1.2. Organize Suç Tanımları ve Farklılıklar ................................................................. 7 1.1.3. Organize Suçun Temel Özellikleri ........................................................................ 11 1.1.4. Organize Suç Teorileri ......................................................................................... 15 1.2. Organize Suç Olgusu ve Küreselleşmesi ....................................................................... 21 1.2.1. Organize Suç Olgusu: Devlet ve Toplum Üzerindeki Etkileri ............................... 22 1.2.2. Küreselleşme: Güvenlik Bağlamında Dünyamıza Etkisi ....................................... 28 1.2.3. Organize Suçların Küreselleşmesi........................................................................ 35 İKİNCİ BÖLÜM ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTLERİ, KÜRESELLEŞME VE DEĞİŞİM 2.1. Organize Suç Örgütleri ve Faaliyetleri .......................................................................... 38 2.1.1. Antikite ve Sonrasında Suç ve Suç Örgütleri ....................................................... 38 2.1.2. İlk Modern Organize Suç Örgütleri ...................................................................... 41 2.1.3. Organize Suç Örgütü-Mafya Düalitesi ................................................................. 45 2.1.4. Organize Suç Örgütlerinin Faaliyetleri ................................................................ 47 2.2. Küreselleşme ve Değişim Bağlamında Organize Suç Örgütleri ..................................... 49 2.2.1. Küreselleşme Sürecinde Organize Suç Kavramının ve Organize Suç Örgütlerinin Değişimi .................................................................................................... 50 2.2.2. Türkiye’de Mafya ve Organize Suç Olgularının Küreselleşme Çerçevesindeki Durumu ............................................................................................... 53 2.2.2.1. Türkiye’de Organize Suç ve Mafyanın Tarihsel Gelişimi ........................ 54 2.2.2.2. Türkiye’deki Mafya Tipi Organize Suç Örgütlerinin Karakteristik Özellikleri ............................................................................................................. 58 ix 2.2.2.3. Küreselleşme, Değişim ve Türk Mafyası-Organize Suç Örgütleri ........... 60 2.2.2.4. Mafya ya da Organize Suç Örgütleri Bakımından Türkiye’deki Normatif Durum .................................................................................................. 61 2.3. En Etkili Organize Suç Örgütlerinden Örnekler............................................................. 64 2.3.1. Çin Örneği: Triadlar ............................................................................................. 64 2.3.2. İtalya Örneği: (La) Cosa Nostra ........................................................................... 68 2.3.3. Kolombiya Örneği: Kolombiya Kartelleri ............................................................. 70 2.3.4. Rusya Örneği: Rus Mafyası ................................................................................. 73 2.3.5. Japonya Örneği: Yakuza ...................................................................................... 78 2.3.6. Türkiye Örneği: Mafya Tipi Organize Suç Örgütleri ............................................ 82 2.4. Birleşmiş Milletler Uluslararası Suç Önleme Merkezi Raporu (2000) ve Örneklemdeki Organize Suç Örgütlerinin Karşılaştırılması.................................................. 85 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTLERİNİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ 3.1. Araştırmanın Metodolojisi ve Uygulanan Teknikler ..................................................... 93 3.1.1. Araştırmanın Amacı ve Önemi ............................................................................ 93 3.1.2. Araştırmanın Varsayımları ................................................................................... 95 3.1.3. Araştırmanın Sınırlılıkları ..................................................................................... 95 3.1.4. Araştırmanın Yöntemi ve Uygulanan Teknikler .................................................. 96 3.1.5. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi ...................................................................... 98 3.1.6. Veri Toplama Süreci ......................................................................................... 100 3.2. Organize Suç Örgütlerinin Analiz Nesneleri Bakımından Karşılaştırılması ............... 101 3.2.1. Yapısal Karşılaştırma ........................................................................................ 104 3.2.1.1. Çin Organize Suç Örgütü Triadlar ......................................................... 105 3.2.1.2. La Cosa Nostra ...................................................................................... 108 3.2.1.3. Kolombiya Kartelleri ............................................................................. 111 3.2.1.4. Rus Mafyası .......................................................................................... 113 3.2.1.5. Yakuza .................................................................................................. 116 3.2.1.6. Türkiye’deki Mafya Tipi Organize Suç Örgütleri ................................... 119 3.2.2. Büyüklük Karşılaştırması .................................................................................. 122 3.2.2.1. Çin Organize Suç Örgütü Triadlar ......................................................... 122 3.2.2.2. La Cosa Nostra ...................................................................................... 124 3.2.2.3. Kolombiya Kartelleri ............................................................................. 124 3.2.2.4. Rus Mafyası .......................................................................................... 125 3.2.2.5. Yakuza .................................................................................................. 127 3.2.2.6. Türkiye’deki Mafya Tipi Organize Suç Örgütleri ................................... 129 3.2.3. Faaliyetler ........................................................................................................ 130 3.2.3.1. Çin Organize Suç Örgütü Triadlar ......................................................... 130 3.2.3.2. La Cosa Nostra ..................................................................................... 132 3.2.3.3. Kolombiya Kartelleri ............................................................................. 133 3.2.3.4. Rus Mafyası ......................................................................................... 135 3.2.3.5. Yakuza .................................................................................................. 137 3.2.3.6. Türkiye’deki Mafya Tipi Organize Suç Örgütleri ................................... 140 x 3.2.4. Şiddet .............................................................................................................. 143 3.2.4.1. Çin Organize Suç Örgütü Triadlar ......................................................... 143 3.2.4.2. La Cosa Nostra ...................................................................................... 143 3.2.4.3. Kolombiya Kartelleri ............................................................................. 145 3.2.4.4. Rus Mafyası .......................................................................................... 146 3.2.4.5. Yakuza .................................................................................................. 147 3.2.4.6. Türkiye’deki Mafya Tipi Organize Suç Örgütleri ................................... 149 3.2.5. Etnik ve Sosyal Kimlik ...................................................................................... 150 3.2.5.1. Çin Organize Suç Örgütü Triadlar ......................................................... 151 3.2.5.2. La Cosa Nostra ..................................................................................... 153 3.2.5.3. Kolombiya Kartelleri ............................................................................. 155 3.2.5.4. Rus Mafyası .......................................................................................... 156 3.2.5.5. Yakuza .................................................................................................. 159 3.2.5.6. Türkiye’deki Mafya Tipi Organize Suç Örgütleri ................................... 163 3.2.6. Rüşvet .............................................................................................................. 167 3.2.6.1. Çin Organize Suç Örgütü Triadlar ......................................................... 167 3.2.6.2. La Cosa Nostra ...................................................................................... 168 3.2.6.3. Kolombiya Kartelleri ............................................................................. 169 3.2.6.4. Rus Mafyası .......................................................................................... 170 3.2.6.5. Yakuza .................................................................................................. 171 3.2.6.6. Türkiye’deki Mafya Tipi Organize Suç Örgütleri ................................... 172 3.2.7. Sınır-ötesi Faaliyetler ....................................................................................... 174 3.2.7.1. Çin Organize Suç Örgütü Triadlar ......................................................... 174 3.2.7.2. La Cosa Nostra ...................................................................................... 176 3.2.7.3. Kolombiya Kartelleri ............................................................................. 176 3.2.7.4. Rus Mafyası .......................................................................................... 177 3.2.7.5. Yakuza .................................................................................................. 179 3.2.7.6. Türkiye’deki Mafya Tipi Organize Suç Örgütleri ................................... 182 3.2.8. Politik Etki ........................................................................................................ 182 3.2.8.1. Çin Organize Suç Örgütü Triadlar ......................................................... 182 3.2.8.2. La Cosa Nostra ...................................................................................... 184 3.2.8.3. Kolombiya Kartelleri ............................................................................. 185 3.2.8.4. Rus Mafyası .......................................................................................... 186 3.2.8.5. Yakuza .................................................................................................. 187 3.2.8.6. Türkiye’deki Mafya Tipi Organize Suç Örgütleri ................................... 189 3.3. Organize Suç Örgütlerinin Karşılaştırma Bağlamında Değerlendirilmesi .................. 191 SONUÇ .............................................................................................................................. 198 KAYNAKLAR.................................................................................................................. .... 204 EKLER.......................................................................................................................... ..... 218 ÖZGEÇMİŞ.................................................................................................................... .... 220 xi KISALTMALAR Kısaltma Bibliyografik Bilgi AB Avrupa Birliği ABD Amerika Birleşik Devletleri ATO Ankara Ticaret Odası BM Birleşmiş Milletler Bkz. Bakınız C. Cilt CIA Central Intelligence Agency (ABD Merkezi Haberalma Örgütü) çev. Çeviren der. Derleyen DTÖ Dünya Ticaret Örgütü ed. Editör EGM Emniyet Genel Müdürlüğü FBI Federal Bureau of Investigation haz. Hazırlayan IBAN International Bank Account Number IMF International Monetary Fund (Uluslararası Para Fonu) KGB Devlet Güvenlik Komitesi (Rus Haberalma Örgütü) KOM Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (Daire Başkanlığı) LCN La Cosa Nostra M.Ö. Milattan Önce md. Madde NGO Non-governmental Organization (Küresel Gönüllü Kuruluş) PKK (Partiya Karkaren Kürdistan) adlı Terör Örgütünün Kısa Yazılışı pp. Pages S. Sayı s. Sayfa ss. Sayfadan sayfaya SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği STK Sivil Toplum Kuruluşu TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi TCK Türk Ceza Kanunu UNCICP United Nations Centre for International Crime Prevention UNODC United Nations Office on Drugs and Crime UNTOC The United Nations Convention against Transnational Organised Crime (BM Sınır-aşan Organize Suçlar Sözleşmesi) vb. Ve benzeri VCD Video Compact Disk vd. Ve devamı Vol. Volume YÖK Yükseköğretim Kurulu y.y. Yüzyıl xii TABLOLAR Tablo 1 : Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığı’nın Organize Suçlarla Mücadele İstatistiği …………………………………………………………………………………………………………. 63 Tablo 2 : Çin’deki suç oranları (1950-2002) -100.000 kişiye düşen suç dosyaları …………. 122 ŞEKİLLER Şekil 1: Triadların Geleneksel Örgüt Yapılanması………………………………………………………… 106 Şekil 2: Cosa Nostra Örgütünün Yapılanması………………………………………………………………. 109 Şekil 3. Cali Kartelinin Örgüt Yapısı…………………………………………………………………………….. 112 Şekil 4: Yakuza’nın Örgütsel Yapılanması……………………………………………………………………. 118 GRAFİKLER Grafik 1: Organize Suçlara Ait Olay ve Şüpheli Sayıları (2003-2011)………………………….. 130 Grafik 2: 2011 Yılında Organize Suç Operasyonlarında Yakalanan Şüphelilerin Yaşa Göre Dağılımı ……………………………………………………………………………………………………… 165 Grafik 3: Organize Suç Operasyonlarında Yakalanan Şüpheliler ile Kamu Görevlilerinin Sayıları (2007-2011) …………………………………………………………………………………… 174 GİRİŞ Dünyada yaşanan hızlı değişim süreci hemen her şeyi geri dönülemeyecek bir biçimde dönüştürmektedir. Özellikle Amerika ve gelişmiş ülkelerin lokomotifliğini yaptığı küreselleşmenin, Hollywood tarzı filmlerle kültürel anlamda tek-tipleştirmesi, tüketim kültürünü yayması ve benimsetmesi kavramların da çabuk tüketilmesini mümkün hale getirmiştir. Dolayısıyla değişik organize suç örgütleri hakkında bugüne kadar söylenenler yarın geçerli olmayabilir. Zira bu süreçte kavramlar, bağlamlar ve kapsamlar da değişmektedir. Küreselleşme ve artan ekonomik özgürlükler suçun tüm dünyada sınırların ötesinde dönüşümünü sağlamış ve desteklemiştir. Sürekli gelişen iletişim ve bilgi teknolojileri, ülke sınırlarının gittikçe belirsizleşmesi, artan ulaşım imkanları, insan, mal ve hizmetlerin artan mobilitesi ve global ekonominin ortaya çıkışı suçun yerelden küresele hareket etmesini sağlamıştır. Bu gelişim ve değişim hemen her şeyi etkilemiş ve halen etkilemektedir. Bu yüzden modern dünyada suç ve organize suç yapısı, küreselleşme kavramından ayrı olarak anlaşılamaz. Organize suç olgusu; sosyolojik, siyasal, ekonomik, psikolojik ve hukuki boyutları olan bir fenomen olarak ortaya çıkmakta, lokal ve global toplumun bütününü ilgilendiren bir niteliğe bürünmektedir. Kriminolojik açıdan değerlendirildiğinde de, diğer suç türlerinden çok daha karmaşık ve çözülmesi güç bir yapılanma ve nedensellik içerir. Çalışmanın anahtar kavramlarından olan ve organize suç örgütlerinin klişeleşmiş bir ifadesi olarak kullanılan mafya kavramı ise, günümüzde, doğup geliştiği İtalya ve Amerika’da, Sicilya kökenli özelliklerinden dolayı geleneksel veya ailevi suç örgütleri anlamında kullanılmaktadır. Organize suç olgusu ve organize suç örgütleri üzerine yapılan bilimsel çalışmalarda organize suç kavramı yerine kullanılan terimler kafa karışıklığına ve karşılaştırmalı analizlerde de çabaların boşa gitmesine neden olmaktadır. Ortak ve kapsayıcı bir tanım için, özellikle farklı siyasi, idari, kültürel, ekonomik ve hukuki sistemlere sahip ülkelerin 2 organize suç ve organize suç örgütleri ile ilgili işbirliği içerisinde ortak kavramlar benimsenerek ve en önemlisi algılanarak bilgi alış-verişinde bulunulması gerekir. Ancak dünya üzerinde organize suç süreçlerini gözlemlemek için etkili bir sistemin uygulanmasının önünde yeterince metodolojik engel bulunmaktadır. Birçok toplumdan standart bilgi sağlama problemi açıktır. Bu tür sınır-aşan organize suç örgütleri hakkında veri sağlama, gizlilik ve veriye ulaşım problemi nedeniyle daha da zorlaşmaktadır. Türkiye’de de bu bağlamda hem tanımdan kaynaklanan hem de bu tür örgütler hakkında bilgi edinmenin güçlüğüne dayanan bir takım sınırlılıklar söz konusudur. Öncelikle Türkiye’de “mafya” denilince akla gelen çok çeşitli örgütlerin varlığından söz etmek gerekir. “Organ mafyası”, “çek-senet mafyası” gibi yapılanmalar ülkemizde toplumsal anlamda korku salan çeteleri ifade etmek için kullanıldığından tanım olarak “mafya” olgusunun tam olarak ortaya konması bu anlamda tanımlama yanlışlıklarının ve kafa karışıklığını giderebilir. Bu çalışma, karşılaştırmalı bir analiz için organize suç kavramının farklılıkları içerisinden ortak ya da genel kabul gören bir tanımı belirleyerek, organize suç örgütlerinin temel karakteristikleri, faaliyetleri, bu konudaki teoriler ve küreselleşme süreci bağlamında örgüt yapılanması ve faaliyetlerindeki karşılaştırmaları İtalya, Rusya, Çin, Japonya ve Kolombiya ülkeleri temelinde yapma amacındadır. Bununla birlikte Türkiye’deki mafya tarzı organize suç örgütleri de bir bütün olarak “organize suç” olgusu bağlamında bu karşılaştırmalı analize tabi tutulacaktır. Çalışmanın birinci bölümünde organize suç kavramı tartışılırken bu olgunun orijini farklı kaynaklardan faydalanılarak sergilenmektedir. Organize suç ya da mafya olgusunu senelerdir tartışan akademisyenlerin, uzmanların ve organize suçla mücadele edenlerin karşı karşıya kaldıkları –başta tanım farklılıkları olmak üzere- zorluklar bu bölümde rahatlıkla görülebilmektedir. Organize suç ve mafyanın teorik çerçevesini çizerken yukarıda sayılan aktörlerin ortaya attıkları ve/veya faydalandıkları ve bugün bu olguları tarihten gelen süreçte anlamaya yarayan “organize suç teorileri” tartışılan yönleriyle ve genel hatlarıyla sunulmaktadır. Bununla birlikte örneklemdeki organize suç örgütlerinin karşılaştırılmalı analizi için faydalanılabilecek, organize suçun literatürde genel kabul görmüş temel özellikleri bu bölümde yer almaktadır. Çalışmanın temel argümanlarından olan küreselleşme kavramı ve küreselleşme olgusunun genel çerçevesi çizilerek bu 3 olgunun devlet ve toplum üzerindeki etkisi organize suç temelinde ele alınmaktadır. Sonrasında ise organize suçun özellikle son yıllarda kazandığı ivmeyle ulusal sınırları aşıp bölgesel, hatta tüm dünyayı saran etkileri ortaya konmaktadır. İkinci bölümde organize suç örgütlerinin ve mafyanın antik çağdan günümüze örnekleri yer alırken, ilk modern organize suç örgütlerinin ya da mafyanın gelişimi, kendilerini ortaya çıkaran sosyokültürel ve ekonomik sebeplerle birlikte ortaya konmaktadır. Kuramsal ve ampirik araştırmalarda sıklıkla birbirinin yerine kullanılan mafya ve organize suç örgütü kavramlarının yaşattığı ikilem, epistemolojik bağlamda irdelenmektedir. Sonrasında örneklemdeki örgütler temelinde organize suç örgütlerinin suç faaliyetleri analiz edilmektedir. Bununla birlikte küreselleşme sürecinde organize suç olgusunun ve organize suç örgütlerinin yer aldığı değişim paradigması başlangıçta genel çerçevede, devamında da Türkiye özelinde betimlenmektedir. Devamında Türkiye’deki organize suç olgusunun ve örgütlerinin orijini ve tarihsel gelişimi ile mafya ya da organize suç örgütleri bakımından Türkiye’deki normatif durum ele alınmaktadır. Bölüm sonunda da en etkin organize suç örgütlerine dünyadan örnekler sunulduktan sonra çalışmaya paralel bir araştırma olan Birleşmiş Milletler Uluslararası Suç Önleme Merkezi Raporu (2000) bağlamında örneklemdeki ülkeler değerlendirilmektedir. Üçüncü bölümde; çalışmanın metodolojisi ve uygulanan yöntemler başlangıçta yer alırken, devamında karşılaştırmaya esas alınan örneklemdeki ülkelere ait organize suç örgütleri tek tek ele alınarak betimlenmektedir. Literatürde genelde kabul edilen analiz nesneleri bakımından örneklemdeki organize suç örgütleri karşılaştırmalı olarak analiz edilmektedir. Bölümün sonunda araştırmanın genel çerçevesini oluşturan karşılaştırmalı analiz sonucu elde edilen bulgular sunulmaktadır. Sonuç kısmında ise organize suç olgusunun ve coğrafi, kültürel, sosyal, idari ve ekonomik anlamda farklı özelliklere sahip örneklemdeki ülkelere ait organize suç örgütlerinin sürekli değişen dünyada ve küreselleşme olarak ifade edilen zaman ve mekan kenetlenmesi sürecinde yaşadığı dönüşümün incelenmesiyle elde edilen sonuçlar ve organize suçla mücadele eden aktörlere yönelik tavsiyeler yer almaktadır. Bu çalışma her şeyden önce literatüre özgün bir karşılaştırmalı analiz çerçevesi sunmayı amaçlamaktadır. Ancak organize suç örgütleri ve mafya üyeleri hakkındaki veriler güvenilirlik bakımından ülkeden ülkeye değişiklik arz ettiğinden çalışmanın 4 niceliksel yönüne istenen ölçüde katkıda bulunmamakla birlikte ikincil kaynaklar karşılaştırmalı analiz için genel bir çerçeve sunmuştur. İncelenen organize suç örgütleri, literatürdeki tanım farklılıklarına rağmen, BM Uluslararası Suç Önleme Merkezi Raporu (2000)’nda da kullanılan analiz nesneleri temelinde karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. Zira bu analiz nesneleri çalışmada yer alan akademisyenlerin ya da uzmanların “organize suç” ya da “organize suç örgütü-mafya” tanımlamalarında genel itibariyle odak teşkil etmektedir. Türkiye’deki organize suç örgütleri ve mafya yapılanmaları elbette dünyada bilinen ve örneklemde yer alan örgütlerden tarihsel, sosyal ve kültürel bakımdan mafya ve devlet- toplum ilişkisi ile modernleşme süreçleri bağlamında farklılık arz etmektedir. Bununla birlikte devletlerin yaşadığı tecrübeler ve organize suçla mücadele süreçleri, hızlı değişimin ve başkalaşmanın yaşandığı küreselleşme sürecinde tüm ülkeler için olduğu kadar bu ülke için de işaretler taşımaktadır. Ontolojik ve epistemolojik yaklaşımla gözlem yapılması her türlü suç için devlet birimlerine tutarlı ve sürdürülebilir bir mücadele temeli kazandırır. Günümüzde sınır-aşan özellikleri nedeniyle mafya ya da genel ifadesi ile organize suç olgusu artık sadece ortaya çıktığı ülkede değil, bölgesinde hatta tüm dünyada yaşamları riskli hale getirmektedir. Değişik suçları işlemek konusunda uzmanlaşan, diğer örgütlerle de işbirliği ya da suç ortaklığı yapabilen bu yapılanmaların Türkiye için de tehdit oluşturup oluşturmadığı irdelenmesi gereken bir konudur. Komşu ülke konumundaki Rusya’nın küresel bir mafya örgütüne sahip olması böyle bir örgütün Türkiye’deki varlığı konusunda akıllarda soru işareti bırakabilir. Benzer biçimde Yakuza’nın yakın dönemde İstanbul’da ofis açması (www.ntvmsnbc.com/id/25364909) küresel organize suç tehlikesi ve sunduğu risklerin çok da uzaklarda olmadığını göstermektedir. Dolayısı ile organize suçların küreselleşmesi konusu irdelenmesi gereken önemli bir olgudur. Bununla birlikte Türkiye’de organize suç örgütleri ile mücadelenin uluslararası işbirliği temelinde yürütülmesi için bu anlamda günümüze kadar faaliyetlerini sürdüren mafya tarzı yapılanmaların analiz edilmesi, bu yapılanmaların yaydığı tehditlerin boyutlarının ve Türkiye için böyle bir tehdidin varlığının incelenmesi ile bu analizlerin paylaşılması çok faydalı olacaktır. 5 Birinci Bölüm ORGANİZE SUÇ KAVRAMI VE KURAMSAL YAKLAŞIMLAR Sosyolojik, siyasal, ekonomik, psikolojik ve hukuki boyutları olan organize suçlar, suç türleri içerisinde en karmaşık, en geniş boyutlu ve aynı zamanda en az bilinen konulardan biridir. Günümüzde hemen herkes tarafından genelde mafya olarak bilinen ve ifade edilen organize suç veya örgütlü suçların ilk defa nerede ve ne şekilde ortaya çıktığı, örgütlenme ve çalışma usul ve esasları ile ortaya çıkmasında ve gelişmesinde etkili olan temel faktörler konusunda çok sayıda bilimsel ve güncel çalışmalar bulunmakla birlikte, bu olgu halen çok farklı görüşlerin ileri sürüldüğü, tartışmalı bir alan olarak dikkatleri çekmektedir. 1.1. ORGANİZE SUÇ KAVRAMI VE TEMEL ÖZELLİKLERİ 1.1.1. ORGANİZE SUÇ KAVRAMI Oldukça sofistike mafyalardan sokak çetelerine kadar organize suç, dünyanın hemen her ülkesinde bulunmaktadır. İyice toplumsallaşmış İtalyan ve Amerikan mafyalarından Japonya’da Yakuza, Hong Kong’da Triadlar, Şangay’da Green Gangs, Kolombiya ve Meksika uyuşturucu kartelleri, Sovyet-sonrası ülkelerde birçok gruplar, Los Angeles, New York, Soweto ya da Sao Paulo’da gençlik çeteleri ve diğer ülkelerde daha az ünlülerine kadar -ve işin doğası gereği bilinemeyenlere kadar- örnekler bulunmaktadır (Skaperdas, 2001: 173; Kumar ve Skaperdas, 2008: 2). Bütün bu sayılanlar küçük ya da büyük, çete ya da örgüt olarak da ifade edilseler, organize suç olgusu ile özdeşleştirilen gruplardır. 6 Organize suç çeteleri özsel olarak diğer suç çetelerinden şu özellikleri ile ayrılmaktadır: a) Yasal ekonomik alandaki aktiviteler, b) Sabit hiyerarşik yapıya sahip olmaları, c) Anormal yüksek oranda diğer suç örgütleriyle bağ kurmaları, d) Sistematik şiddet ve rüşvet uygulamaları (UNCICP, 2000: 48). Esasında organize suç örgütünü tanımlayan ve farklılaştıran ana faaliyet ‘koruma sağlama’dır (Skaperdas, 2001: 174). Koruma aslında düzenli ekonomik bir faaliyet değildir. Ancak mal ve hizmet sahipliğinin korunması ve karşılığının alınması şeklinde bir değiş-tokuş söz konusudur. Organize suçun oluşum zemininde coğrafi olarak uzaklık ve ulaşılmazlık, devlet otoritesini zayıflatan temel faktörlerden biridir. Benzer şekilde toplumun çoğunluğu tarafından kendilerini dışlanmış ya da ayrım yapılmış olarak görenler sebebiyle sosyal ve etnik uzaklık da söz konusu olabilmektedir. Böylece bu tür bölgelerde suçun düzenli olarak kontrolü zorlaşmaktadır ve oluşturulan boşluğu çeteler doldurmaktadır. Dahası bu çeteler şiddete katkıda bulunmaktadırlar. İktidar boşluğu, devrimler, savaşlar ve büyük politik değişimler de organize suçun oluşumunda belirleyici etkenlerdendir. Sicilya mafyası, ülkenin yüzyıllarca otoriter rejim altında yönetilmesinden sonra İtalya’nın birleşmesini takip eden yıllarda büyük oranda gelişmiştir. Benzer biçimde “Güney İtalya mafyasının oluşum nedeni olarak görülebilecek belirgin bir kötü politika yürütme göze çarpmaktadır. 1860’larda yeni hükümetin kuzeyi her zaman güney üzerinde daha avantajlı bir konumda görmesi, ekonomik yatırımları kuzeye yapması, güneyin sosyokültürel değerlerini önemsememesi ve hafife alması sonucunda Kalabriyalılar yavaş yavaş kuzeydeki yeni hükümete karşı tavır almaya ve duydukları nefreti dışa vurmaya başlamışlardır. Bu eğilim ile birlikte yoğunlaşan tepkiler çeteleşmeye ve örgütsel temelde suçlu gruplarının oluşmasına yol açmıştır” (Geleri, 2003: 33). Politik-ekonomi bağlamında değerlendirildiğinde arz-talep ilişkisi içerisinde bazı mal ve hizmetlerin hükümetçe ya da yasalarca yasaklanması ve bu konularda oluşan yasal 7 boşluklar, uyuşturucu, kadın, çocuk kaçakçılığı – ticareti gibi alanlarda organize suç örgütlerinin doğmasına ve gelişmesine sebep olduğu bilinmektedir. Tanım üzerinde uzlaşma olmamakla beraber organize suç, ulusal ve uluslararası kamu kurumlarının söylemlerinde ve uygulamalarında önemli bir konu haline gelmiştir. 1980’lerin ikinci yarısında, bu olgudan etkilenmemek için tedbirlerini almayan bazı ülkeler, aniden bir organize suç problemine sahip olduklarını fark etmişlerdir (Paoli, 2002: 60) ve organize suçun bugün sınırları aşan etkisi tüm dünyada hissedilmektedir. 1.1.2. ORGANİZE SUÇ TANIMLARI VE FARKLILIKLAR “Çok farklı görüşlerin ileri sürüldüğü, ihtilaflı bir alan olan organize suç “içimizdeki düşman suç konfederasyonu” ve “güçlülerin suçu” olarak karakterize edilir. Profesyonel suç, örgütlü suç, illegal girişim, yeraltı dünyası imparatorluğu, gizli topluluk, çete, şebeke, teşekkül, örgüt ya da basitçe ve çok yaygın bir şekilde mafya gibi terimler, farklı zaman ve zeminlerde organize suç ve suçluluk kavramının yerine kullanılmaktadır” (Geleri, 2003: 24). Bu bağlamda mafya teriminin bütün dünyada organize suç kavramı ile özdeşleştiği görülmektedir. Organize suç evrensel olsa da organize suç kavramının, üzerinde birleşilen evrensel bir tanımı yoktur. Bunun tam olarak ne olduğu üzerinde genel kabul görmüş bir tanımın yapılmaması, hem kuramcılar hem de uygulayıcılar (teorisyenler ve pratisyenler) için bir problem olarak devam etmektedir. Organize suçun anlamının açıkça ne olduğunun açıklanmamış olması, genişlemesi ve kısmen ulus-aşırı boyutları nedeniyle polis ve toplum için problem ve karışıklığa neden olabilmektedir. Medya, polis ve vatandaşların organize suçun kapsam ve etkisini algılamasında belirli bir öneme sahiptir. Konunun, medyatik boyutunun olması, onun iyi bir betimlemeye tabi tutulmasını gerekli kılmaktadır. Bu konudaki bilginin ana kaynağı popüler medya olarak bilinen televizyon, sinema, gazeteler ve dergilerdir. Özellikle ABD’de bazı insanlar “The God Father (Baba)” serisini ya da “Good Fellas”, Dokunulmazlar (Untouchables), “Heat (Hesaplaşma)” ya da daha nice filmleri izlemiştir, fakat özellikle Amerikan şovu “The Sopranos” insanlar üzerinde etkileyici olmaktadır (Finckenauer, 2005: 63). Bu yüzden de “organize suç” ya da “mafya” dendiğinde temel algı bu film ya da dizilerdeki karakterler, bu karakterlerin -jest ve mimiklerine kadar- tavır ve davranışları, giyim 8 tarzları, bireysel ya da kolektif ilişkileri çerçevesinde şekillenmektedir. Küreselleşmenin tek-tipleştirici etkisi, böylece popüler - kültür temelinde belirginleşmekte ve organize suçu ya da daha popüler kavram olan mafyayı küresel hale getirmektedir. Organize suç alanında anlam ve tanımların çeşitli olması göze çarpmaktadır. Kurumsal, toplumsal ya da ulusal bağlamda yasa(norm), bilgi ve deneyim konusundaki çok çeşitliliğe bakıldığında bunun sürpriz olmadığı ve bu yüzden anlaşılabilir olduğu da ortadadır. Bununla birlikte, organize suçu çevreleyen tutarsız tanımlar ve yorumlar, polis için her düzeyde problemler yaratmaktadır. Toplumun önemli bir çoğunluğunda da hiçbir etkisi olmasa bile kafa karışıklığına sebep olabilmektedir (Loree, 2002: 73). Mafyadan örnek verilecek olursa, mafya ile kastedilen bazen Rus mafyası, Çinli çeteler ya da “Triadlar” veya Kolombiyalı ya da Meksikalı uyuşturucu kaçakçıları olmaktadır. Bununla birlikte mafya paradigması, organize suçun yapısal yönlerine odağı yerleştirmektedir. Organize suç belirli tanımlanmış örgütsel davranışlar gösteren suç grupları ile aynı sayılmaktadır. Bu kavramsal çerçeve içinde yürütülen araştırmalar özünde tanımlayıcıdır ve Amerikan Cosa Nostra ya da Sicilya Mafyası’na atfedilen özellikleri verili suç grubuyla karşılaştırır (Von Lampe, 2002: 193). Bu karşılaştırmalarda ortaya çıkan ise, mafyanın genel organize suç tanımlaması içerisinde yer almakla birlikte, sosyal yanının ağır bastığı ve yapısal ve işlevsel özellikler bakımdan benzer olsa da aynı şey olmadığı hususudur. 1986’da, ABD organize suçla ilgili Başkanlık Komisyonun raporunda organize suç tanımındaki problemin “crime (suç)” kelimesinden değil de, “organize” kelimesinden kaynaklandığına işaret edilmekteydi. Organize suçun ne açıkça ampirik bir olgu, ne de “özü” ve “doğası” hakkında görüş birliğine varılan bir şey olduğu belirtilmektedir (Klaus Von Lampe’den akt. Loree, 2002: 72). Sosyal bilimcilerin organize suçun sosyal bir gerçeklik ve sosyal bir yapı olarak ayrılması konusunda uğraştığına işaret ediliyor. Sosyal bir yapı içinde organize suçun gücü, toplum algılarını, politika belirlemeyi ve kolluk kuvvetlerini savaş benzeri bir davranış doğrultusunda güçlü biçimde etkiler. Uçak kaçırma, gasp, tefecilik, içki kaçakçılığı gibi suçlarda pek âlâ diğer ana suçlar gibi organize suç olarak düşünülen, bilinenle birleşebilir ya da parçası olabilir. Bununla 9 birlikte suçların listesini oluşturmak, organize suçu tanımlamak için yeterli değildir. Bazı suçlar tek başına ya da organize olmayan gruplar içerisindeyken de işlenebilir. Bu tür bazı suçlar organize suç tanımlaması dışında kalabilir (Finckenauer, 2005: 64). Organize suçun tanımının yapılması önemli olmakla birlikte aynı zamanda tartışmalı bir konudur. Çünkü kanuni çerçevenin belirlenmesinde, araştırma ve soruşturmaların yürütülmesinde, saha çalışmalarının yapılmasında ve dahası ulusal sınırları aşan nitelikte karşılıklı yasal yardımlaşmanın yapılıp yapılamayacağı konularında organize suçun nasıl tanımlandığı çok büyük önem taşımaktadır (Finckenauer, 2005: 68; Finckenauer, 2007: 6). Suç kanunlarında yasal tanımlar ya bulunmuyor, ya anayasal olarak muğlâk ifade ediliyor ya da tanımlanmamış oluyor veya çok geniş tanımlanıyor. Görece çoğu akademisyen, özellikle akademik kriminologlar bu konuda çalışmış ve yazmış bile olsa kavramsallaştırmalarında da farklılık söz konusu olabiliyor. Kanunlara bakıldığında farklılaşma burada da göze çarpıyor. ABD’de belirli bir yasaklanmış davranışı yapmadıkça, kanunen “organize suç” işlemiş sayılmazsınız. Örgüt üyesi olmak salt olarak yargılanmak için yeterli değildir. İtalya’da ise mafya üyesi olmak başlı başına bir suçtur (Finckenauer, 2005: 69). 1970 tarihli ABD Organize Suç Kontrol Kanunu ise organize suçu tarif etmemiştir. Özellikle bu alandaki ulusal ve uluslararası tanımların farklılığı bazı suç gruplarının kapsam dışında kalmalarına yani yasal boşluklardan faydalanmalarına fırsat vermektedir. ABD’de ilk çalışmaları yapanlardan Hagan, organize suçun 11 boyutunu tespit ederken, Maltz tarafından da 9 özelliği belirtilmiştir. Hatta Hagan, sadece organize suç kavramının terminolojisi üzerinden anlamını, “organize suç= faaliyetler/organize suç = gruplar” şeklinde ayırmaktadır (Hagan, 2006: 134). Finckenauer ise, Hagan ve Maltz’ın belirttiği özellikleri kısmen birleştirerek organize suçun ve suç örgütünün ne olduğu ile ilgili bir başlangıç çerçevesi sunmuştur. Bunlar: • İdeoloji (ya da olmaması), • Yapı / Organize Hiyerarşi, • Süreklilik, • Şiddet, 10 • Kısıtlı Üyelik, • İllegal Girişimler, • Yasal İşlere Girme, • Rüşvet, olarak belirtilmiştir (Finckenauer, 2005: 65). ABD dışında da BM ve özellikle Avrupa Birliği ülkelerindeki tanımlamalarda ortak noktada ve benzer bir tanımlamada buluşulamamış olması göze çarpmaktadır. Bununla birlikte 1997’de Avrupa Konseyi’nde uzmanlar grubu organize suçu tanımlarken temel kriterleri: 1- Üç ya da daha fazla kısmın işbirliği, 2- Uzun ya da belirsiz bir zaman süreci, 3- Ciddi suçları işlemekten tutuklanmak ya da hüküm giymek, 4- Menfaat ve / ya da güç sağlama amacı, olarak belirlemiştir (Finckenauer, 2005: 70). Bununla birlikte organize suç, bulunduğu her yerde bir kamu politikası problemidir. Açıkçası, nasıl görüldüğü ne kadar büyük bir problem olarak algılandığı, ne kadar ciddi bir durum olduğu, kimleri mağdur ettiği onunla mücadele gayretlerini de şekillendirmektedir. Organize suçla mücadelede ortaya konan uluslararası işbirliği çalışmalarının da önündeki en büyük engellerin başında, söz konusu mücadelenin taraflarının suç tehdidini aynı şekilde kavramamaları ve mücadelede benzer prensiplerle hareket etmemelerinin geldiği ifade edilmektedir (Yalçın, 2007: 67). Organize suç temel olarak, işi illegal mal ve hizmetleri sağlamak olan süregelen bir ekonomik operasyondur (Fiorentini, 1999: 436). Bununla birlikte organize suçu yasak girişimci olarak gören Albini gibi başkaları da vardır (Finckenauer, 2005: 71). Her ne kadar Türkiye’de akademisyenler, kriminologlar ve kanun uygulayıcılar açısından tanım farklılaşsa da organize suç örgütü, hukukçu gözüyle, “terör dışı, çıkar amaçlı, kısa ya da uzun dönemli bir araya gelen, örgüt içi işbölümü olan, hiyerarşik yapının gözlendiği, bölgesel, ulusal ve uluslararası ilişkilerin gözlemlenebildiği profesyonel çalışan ve araç olarak şiddet kullanan bir örgüt yapılanmasıdır (Yenisey, 1998: 71). 11 İnterpol de, organize suçu; “esas amacı süreklilik arz eden bir şekilde gelir elde etmek ve ulusal sınırlara bakılmaksızın teşebbüsü devam ettirmek olan ve bu nedenle yasa dışı faaliyetlerle meşgul bulunan şahısların teşekkül ettirmiş olduğu herhangi bir teşebbüs ya da grup” olarak tanımlamaktadır (Geleri, 2003: 26). BM Sınıraşan Organize Suçlar Sözleşmesi (UNTOC) ise özellikle geniş ve (yapı, kapsam ve faaliyetleri anlamında) geleneksel “mafya-benzeri” örgütlerle sınırlı olmayan bir tanım içermektedir: Bütün bu tanım farklılıklarına rağmen organize suç örgütünü oluşturan özellikler üzerine anlaşma sağlanan tanımlardan biri: ‘Doğrudan ya da dolaylı olarak, bir mali ya da maddi fayda sağlamak üzere, belirli bir dönemde oluşturulan ve uyum içinde bir ya da birden fazla suç ya da saldırı gerçekleştirmek amacıyla oluşturulan üç ya da daha fazla kişiden oluşan grup’ tanımlamasıdır (UNCICP, 2000: 51; Loree, 2002: 73). 1.1.3. ORGANİZE SUÇUN TEMEL ÖZELLİKLERİ Bugün birçok devletin bütçesini aşan mali olanaklarıyla ve silahlı eylem gücüyle mafyanın devlet otoriteleriyle rekabet ettiği görülmektedir. Devlet dışında hiçbir aktör bu kadar büyük mali güce sahip değildir. Ayrıca mafyanın silahlı eylem yapabilme gücü varken, devletin aksine yasalara bağlı kalma zorunluluğu da yoktur. Eskiden organize suç gruplarının, liderleri ya da patronları ve otorite düzeni ile kademelenmesi olan iyi yapılandırılmış bir hiyerarşiye sahip oldukları yönünde oldukça yaygın bir görüş birliği vardı. Fakat bugün bu, artık, temel kural olmaktan ziyade bir istisna durumuna gelmektedir. Ortaya çıkan, daha çok belirli suç fırsatları etrafında gevşek biçimde oluşturulan suçlular ağı olmaktadır. Bu grupların yapısı çok daha amorf, serbest, halka açık ve katı hiyerarşiden uzaktır (Finckenauer, 2005: 65). Genel sınıflandırmada örgütlü suçlar altında yer alan organize suç grupları (Cengiz, 2005) kendilerine ait politik gündemleri olmadığından non-ideolojik olarak ele alınmaktadır. Terörist grupla organize suç grubunu ayıran temel nokta burada ortaya çıkmaktadır. Çünkü organize suç örgütleri politik değişime kendilerini adamazlar. Belirli bir radikal, liberal, muhafazakâr ya da başkaca bir politik ideolojileri yoktur. Hükümetle bağları sadece rüşvet, banka parası elde etme, yolsuzluk doğrultusunda hükümetin 12 devreden çıkarılmasıyla ilgilidir. Ancak özellikle ABD’deki 9/11 olayından sonra sınır- aşan terörle sınır-aşan organize suç arasındaki bağlantılar da sorgulanır hale gelmektedir. Dolayısı ile organize suç örgütleri bu süreçten sonra özellikle kara-para temelinde terörü finanse edip etmedikleri konusunda da irdelenmektedir (Cockayne, 2007: 9). Şiddet ve tehdit organize suçun önemli boyutları olarak genelde kabul edilmektedir. Organize suç grupları çoğu işi bitirmek için güç kullanır ya da tehdit eder. Üyeliğe kabul etme, bununla ilgili ritüeller ve üyeliğe bir şekilde son verme -özellikle geleneksel mafya tipi- organize suç yapılarında temel karakteristik olarak belirtilebilir. Suç örgütleri genellikle belirli kriterlere göre üyeliğe kabul eder ya da kısıtlar. Bunlar etnisite, akrabalık, ırk ya da suç geçmişi gibi şeyleri kapsar. LCN (La Cosa Nostra), Çinli çeteler ve Japon Yakuza etnik kararlara dayanan gruplara örnektir (Finckenauer, 2005: 66). Suç örgütü üyeleri bir suç ailesinden, bir çeteden, bir kartelden ya da bir suç ağından oluşabilir, fakat bu etiketler tanımlama için önemli değildir. Bu üyeler belirli etnik ve ırksal kimliklerini paylaşabilirler de; fakat bu da organize suç olarak tanımlanmaları için temel oluşturmaz. Temel olan (organize suç tanımlaması için) suç faaliyetlerini kolaylaştırmak için şiddet kullanma yetisi ve şiddet konusunda ünlü olma ya da şiddet tehdidi ve belirli olaylarda suç pazarlarını kontrolde tekel oluşturma ve sürdürmedir (Finckenauer, 2005: 81). Önemli bir geçmişe sahip olan, yasal korunmaya başvurmadan Japon yasal sistemi içerisinde hareket eden ve kendi kendini yöneten Yakuza örgütleri ise, kendi kanunlarını yapmak ve uygulamak zorundadır. Temelde asırlardır değişmeden sürdürülen beş önemli kural örgüt için söz konusudur: 1) Üstlerine karşı itaatsizlik yapmama ve de dert açmama, 2) Çeteyi ele vermeme ve çete arkadaşına ihanet etmeme, 3) Çete arkadaşlarıyla kavga etmeme ve de çetenin ahengini bozmama, 4) Çetenin parasını zimmetine geçirmeme, 5) Bir çete üyesi bayana asla dokunmama (Hill, 2003: 72). 13 Bu kurallar Sicilya, Rusya ve Çinli mafya grupları ile büyük benzerlikler taşımaktadır. Örgüt içi disipline, ketumluğa -dolayısı ile “mafya” ile özdeş omerta 1 ya-, birbirini korumaya ve kollamaya ve bir takım evrensel ahlak kurallarına her zaman vurgu yapılmakta ve kurallara uymayanlar genellikle ölüme varan cezalandırma pratiklerine maruz kalabilmektedirler. Bununla birlikte Japon Yakuza Mafyası ya da Sicilya Mafyası gibi organize suç örgütlerinin eskiden kendilerine özgü giyim tarzları, örgüte has ritüelleri (örgüte kabulde bir tür içecekle yemin etme), cezalandırma modelleri (parmak kesme ya da ‘ibretlik’ öldürmeler) gibi bir takım karakteristikleri, küreselleşmenin etkisindeki evrensel değerler ve normlar dünyasında yok olmakta ya da etkisini kaybetmektedir (Arlacchi, 1991; Finckenauer, 2005). Organize suç örgütlerinin tespit edilmesinde bazı koşullar önem taşır: zayıf devlet ya da zayıf kılınan devlet ve çatışma, karışıklık ya da terörizmin etkisinde olan devletlerde organize suç gruplarının koruma sağladığı politik koşullar; diğer suç bölgesi olmayan alanlarda işbirliği yaparak illegal mal ve hizmetler için yeni fırsatları ve pazar taleplerini kapsayan ekonomik koşullar; devlete ya da hükümete bağlılığın yerini akrabalığa ya da etnik bağlara sadakatin aldığı ve rüşvetle suçların artmasına neden olan ekonomik koşullar (Chatterjee, 2005: 3). Organize suç örgütlerini var eden başlıca olgulardan biri de, temeli nerede olursa olsun ‘menfaat temini’dir. Menfaat; uyuşturucu, kumar ya da tefecilik gibi illegal girişimlerden olabileceği gibi yasal işlerden de gelebilir. Kara para aklama, özellikle restoran ya da barlara yatırım yaparak sağlanır. Bu aynı zamanda saygı duyulan bir sosyal statü de kazandırır (Finckenauer, 2005: 66). Organize suç illegal, düzenli ya da kıt da olsa belirli mal ve hizmetlerin sağlanması için vardır. Bir tarafta insan arzuları, talepleri ve insani zaafları, diğer taraftan da kanunlar, düzenlemeler, ahlak kuralları, başka bir taraftan da organize suç için büyük menfaatler söz konusudur. Bazıları organize suçu o açıdan, resmi olarak yasaklanan eşya ve hizmetleri üretme ve dağıtma anlamında görmektedir. Diğer taraftan rüşvetle, devlet yetkilerinin ve politik sürecin ayartılması organize suçta hâkim bir özelliktir. Fakat bütün organize suç örgütlerinde uygulanmayabilir. Yüksek 1 Mafyaya bağlılığı ifade eden genel bir sessiz kalma davranışı. 14 düzey yetkililer ve politik figürler rüşvet için genelde hedeftir. Bu kısmen ekonomik çöküş ya da sivil ve askeri çalkantı yaşayan ülkelerde ve gelişmemiş/gelişmekte olan ülkelerdedir (Finckenauer, 2005: 67). Mafya öznel olarak bir suç türünü tanımlamaktan çok belirli bir alt kültürü kendine özgü gelenekleri ve davranış kodları olan bir olgu ve oluşumu ifade etmektedir. Bu yapı içerisinde, yardıma muhtaç olan ve herhangi bir konuda hakkını arayan bir kişi, kendisine yardımı olacağına inanmadığı yasalara ve resmi kurumlara başvurmak yerine şiddeti ve acımasızlığı ile kısa sürede iş çözme güç ve yeteneğine sahip bulunan mafyaya başvurmayı tercih etmiştir. Gelişmelerin bu yönde olması ve artan bir ilgi ile mafyaya yönelinmesi, bu örgütleri gittikçe güçlendirmiş ve mafya, toplumsal hayatın meşru bir unsuru haline gelmiştir. “Hess, mafyanın ne gizli bir dernek ne de örgüt olduğunu, bunun sadece bir yöntem olduğunu ifade etmektedir. Bunun yerine, etkili ve güçlü olmayan bir devlet idaresinin yol açtığı boşluğu suistimal eden, kendi lehine kullanan mofiosi ise kendini her zaman hissettirmiştir. Ancak cesaret ve sertlik konusunda ün kazanarak, kendisini saygı duyulan ve emin bir kişi yapmak ister ve farklılıklarını dövüşerek ortaya koyar. En önemli unsuru, devlet yetkililerine bilgi vermeyi yasaklamak olan sessizlik (konuşmama) veya şeref kuralı hariç hiçbir zorunluluğu kabul etmez” (Akt. Geleri, 2003: 23). Mafya tipi organize suç örgütlerinin özellikle partito ilişkiler sayesinde yargı önünde de ayrıcalıklı oldukları durumlar zaman zaman ortaya çıkmaktadır. Örneğin, İtalya’da Mafioso, mahkemelerde yargılanmaktan çekinmez ve yargılanmalardan beraatla ayrılır. Elde edilen bu sonuç, Mafioso’nun ceza adalet sistemi karşısında dahi ne kadar güçlü olduğunun çok önemli bir işareti olarak herkese ilan edilir ve bu şekilde Mafioso, daha da güçlenir. Organize suç örgütlenirken ve faaliyetlerini yürütürken; a) Birincisi, komplocu bir faaliyettir. b) İkincisi, uzmanlaşmış yetenekler ya da hizmetlerle yakın işbirliği içinde seçilmiş üyelerce işlenen ciddi suçlar gerektirir. c) Üçüncüsü, hiyerarşik bir yapı üzerine inşa edilir. d) Dördüncüsü, ekonomik çıkarı temel hedef olarak amaçlar. 15 e) Beşincisi, çeşitli saldırgan strateji ya da taktiklerle insanları ve korkularını ya da açgözlülüklerini kullanır. f) Altıncısı, sadece illegal iş arenasında değil, bazen da illegal faaliyetler için yasal işlerde de yer alır. h) Son olarak da anlık iletişim ve ulaşım modlarını seçerek ve kullanarak, savunma ya da saldırı için silahlanarak sosyal baskı yollarıyla iş alanlarıyla ve yönetim stilleriyle ortaya çıkar (Shaw, 2008: 32). Organize suçu diğer suç organizasyonlarından farklılaştıran yasal ekonomik alandaki aktiviteler, sabit hiyerarşik yapıya sahip olmaları, suç içerikli eylemin sürekliliğinin olması, bir cezalandırma sisteminin olması, kamuya ve özel sektöre nüfuz edilmesi (Kahya ve Özerkmen, 2007: 63), anormal yüksek oranda diğer suç örgütleriyle bağ kurmaları, sistematik şiddet ve rüşvet uygulamaları gibi özellikler temel karakteristikleri oluşturmaktadır. Ancak küreselleşmenin etkisiyle ortaya çıkan ‘fırsatlar dünyası’ ile kolluk kuvvetlerinin son yıllarda teknolojiyi kullanarak örgütler üzerinde kurdukları baskılar ve bir takım gözaltı ve tutuklamalar hiyerarşik bir yapılanmadan daha çok yatay, grupların işbirliği şeklinde oluşturulan ya da fırsatlar ortaya çıktıkça iletişime geçen ‘uzman’ bireyler şeklinde yapılar göze çarpmaktadır. 1.1.4. ORGANİZE SUÇ TEORİLERİ İnsanlardan oluştuğu için organize suç örgütleri ve dolayısı ile de organize suç olgusu diğer sosyal oluşumlar gibi oldukça farklılaşmakta ve çeşitlenmektedir. Bu durum organize suçu anlamada ve algılamada birçok zorluğu beraberinde getirmektedir. Bununla birlikte teoriler bu olguyu ortaya koymak için çeşitli bilgi biçimlerine başvurmaktadırlar: betimleyici, karşılaştırmalı ve açıklayıcı (Finckenauer, 2007: 56). Elbette teorinin en önemli özelliği açıklayıcı olmasıdır. Yani gözlemlenen olgular arasında ortaya çıkan ilişkileri açıklayabilmeli ve yorumlayabilmelidir. Ekonomistler organize suçu ekonomik faktörler içerisinde model almışlardır. Resmi araştırmacılar organize suçu hiyerarşik, devlet benzeri bir girişim olarak model alırken; sosyal bilimciler onu sosyal bir olgu olarak görmüşlerdir. Ancak çoğu durumda algılar gerçeklere dayanırken, sonuçlar ya geçersiz ya da fazla genelleştirilmiş olarak 16 belirlenmiştir (Albanese, 1994: 78). Modellerin dayandığı ve sonuçların onlara göre belirlendiği gerçekler ile algıları birbirlerinden ayırt etmek gerekmektedir. Organize suç alanında çalışan birtakım teorisyenler (Schelling, Gambetta) organize suçun ekonomik bir olgu olduğunu savunurken, bazıları da kültürel bir olgu olduğu iddiasındadır (Allum ve Sands, 2004: 134). Bununla birlikte organize suçun varlığını açıklamaya yarayan bazı faktörler bulunmaktadır: Ekonomi, devlet, kolluk kuvvetleri, sosyal ve teknolojik gelişmeleri kapsayan fırsat faktörleri (opportunity factors), bu tip suçların ortaya çıktığı alanları ifade eden suç çevresi ile özel yetenekler ve ulaşma imkanı (Albanese, 2001: 14). 1950’li yıllardan sonra Batı dünyasında özellikle Amerikalı bilim adamları, organize suçlarla ilgili yaklaşımlarında farklı teoriler geliştirmişlerdir. Bu konuda ortaya konulan ve organize suçların spesifik anlamda da İtalyan-Amerikan mafyasının ortaya çıkışını, gelişimini ve faaliyetlerini esas alan teoriler; a) Dış Komplo Teorisi b) Etnik Miras Teorisi c) Güçlülerin Suçu Teorisi d) Özel Koruma Teorisi olarak sınıflandırılmıştır (Geleri, 2003: 46). Dış Komplo Teorisi (Alien Conspiracy Teory) temelde suçların ve suçlu davranışların başka ülkelerden kaynaklandığı iddiasına dayanmaktadır. ABD’deki organize suç bu teoriye göre yabancıların bir komplosudur. Örneğin, ABD’de ortaya çıkan ve “Mafia” olarak ünlenen La Cosa Nostra’nın İtalyan Sicilya mafyası kaynaklı olduğu ve mafya üyelerinin suçlu davranışları 1800’lü yılların sonu, 1900’lü yılların başında ABD’ye taşıdığı belirtilmekteydi (Potter, 1994: 2). Özellikle Amerikan tarihi uzun süre ülkedeki organize suç sorununu ülkeye sızan bir grup komplocu yabancıdan kaynaklandığı üzerinde durmuştur. 1800’lerden itibaren önce İrlandalıların daha sonra da İtalyanların ülkeyi istila ederek ve de ülkeye sızarak kanun ülkesini değiştirdiklerine inanıldı. Batı Avrupa’nın da benzer bir anlayışla 1989’da Berlin Duvarının yıkılması ve 1991’de Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile Doğu’dan gelen istilaya uğradığına inanılmaktaydı. (Finckenauer, 2007: 57). Organize suçla mücadele adına yapılan çalışmalar da, daha başlangıçta organize suçun tanımı konusunda problemlerle karşılaşmaktadır. 1980’lerden başlayarak ve Sovyetler Birliği’nin çökmesini takip eden yıllarda organize suçla ilgili global söylemin giderek ‘Amerikanlaşma’ya başlaması bunun bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir. 17 En çok bilinen ve en profesyonel organize suç anlayışı halen Amerika’dan ilham alınan ve Mafyayı toplumun bir parçası değil de dışarıdan gelen bir tehdit olarak gören ‘Mafya paradigması’na dayanmaktadır (Orlova, 2005: 33). Komplo teorisi yaklaşımı ile izah edilebilen bu görüş 1980’ler itibariyle organize suçun -Pax Mafiosa olarak tanımlanan- bir örgüt tarafından yönetilmesi anlayışı çerçevesinde artık önemini yitirmiştir. Baskın konumdaki bir örgütün yerini çoğunluğu etnik temelli değişik suç kartelleri almıştır. Dış Komplo Teorisi üç önemli konuyu içermektedir. Birincisi, organize suçların bir gizli anlaşma ve işbirliği olduğunu ifade etmektedir. İkinci nokta, bu tür oluşumların, Amerika’da ortaya çıkmasına rağmen, Amerikan toplumuna yabancı olduğunu, çünkü İtalya’dan gelen göçmenler tarafından getirildiğini ve organize edildiğini ileri sürmektedir. Üçüncü husus ise, organize suçların çok katı bir merkezi yapılanmaya ve hiyerarşik bir örgütlenmeye sahip olduğu yönündedir (Geleri, 2003: 66). Bununla birlikte dört temel varsayım resmî dış komplo teorisi perspektifinden organize suçun parametrelerini belirlemekteydi. Birincisi, organize suç grupları yasal özel sektör şirketlerinin çoğu yapısal özelliğini sergiliyordu. İkincisi, yeraltı dünyasında olmayan benzerleri gibi yeraltı dünyasındakiler de büyüyerek ve ulusal ve uluslararası karteller oluşturarak faaliyetlerinde tekel oluşturmanın yollarını araştırmaktadırlar. Üçüncüsü, etnik ya da ırksal kimlik örgüt üyeliği için belirleyicidir. Dördüncüsü de, suç girişimine hizmet edebilmek için kamu görevlilerine ve bürokratlara rüşvet vererek demokrasinin gelişimine engel olurlar (Potter, 1994: 5-6). Bu teorinin organize suç olgusunu açıklama gücü daha sonraları yetersiz bulunmuştur. Öncelikle, teori doğru olsaydı daha 1900 öncesinde ABD’de hiç suç olmaması ya da çok az suçun meydana gelmiş olması gerekirdi. İkincisi sadece İtalyan kaynaklı olsa diğer ülkelerin örgütlerinin yer almaması gerekirdi. Üçüncüsü, eğer organize suç olduğu gibi taşınmış olsa ABD ve İtalya’da aynı tür ve tipte organize suç faaliyetlerinin olması gerekirdi. Halbuki durum böyle değildir (Finckenauer, 2007: 58; Potter, 1994: 11). Bu sebeplerle dış komplo teorisinin doğru temellere dayanmadığı birçok akademisyence ortaya kondu. Bir diğer teori olan Etnik Miras Teorisi (Ethnic Succession Theory)nin temelinde, Amerika’ya göç eden İtalyanların geçirmiş olduğu yabancılık hissi ve buna dayalı gerilimden kaynaklanan dezavantajlı toplum olma özelliği bulunmaktadır (Geleri, 2003: 18 66). Ancak etnisiteyi organize suçun genel bir açıklaması olarak görmenin de bir takım problemleri bulunmaktadır. Bir kere etnik olarak bir ırka, millete ya da kabileye ait olmak salt olarak organize suç içerisinde olma sebebi olarak gösterilemez (Potter, 1994: 16). Bugün çeşitli organize suç örgütlerinin küresel bir dünyada rahatça hareket edebilmeleri, örgüt yapılarının geleneksel kısıtlamalardan sıyrılmış olması ve organize suç olgusunun hiçbir kabile, toplum ya da millete özgü olmaması teoriyi açıkça çürütmektedir. Finckenauer (2007: 58), Albini ile aynı görüşte olarak organize suç içerisinde yer alma davranışını açıklamada etnisiteyi ancak diğer değişkenlerle birlikte yer aldığında bir etken olarak görmektedir. Yerel etnik modelde birincisi; kültürel ve etnik bağlar, bir hiyerarşiden ziyade organize suçluları bir araya getirir. İkincisi, incelenen gruplar ulusal bir suç örgütüne görünürde bağlı olmadan, yerel olarak gözükmektedir. Yani, bu gruplarda bireyler kendi faaliyetlerini yürütürken, aynı zamanda istedikleri ortakları alabilmektedir (Albanese, 1994: 83). Güçlülerin Suçu Teorisi (Crimes of the Powerful Theory)ne göre ise dünya, adeta güçlüler ve güçsüzler diye ikiye ayrılmaktadır. Demokrasilerde sistemler güçlülere hizmet eden bir araçtır ve güçsüzlerin en küçük suçlarına dahi tolerans göstermeyecek kadar katıdır. Organize suç literatüründe “partito ilişkileri” olarak geçen bu ilişkiler zinciri içerisinde politikacılar, bürokratlar, yargı mensupları, güvenlik görevlileri, finans sektörlerinin üst düzey yöneticileri, sanayici ve iş adamları ile medya mensupları ve bunların yakınları yer almaktadır. İlişkilerin zincirini kurabilmek ve devam ettirebilmek için kullanılan en etkili ve yaygın yöntem rüşvettir (Geleri, 2003: 66). “Örümcek ağını büyük sineklerin delip geçerken küçük sineklerin takılıp kalması” söylemi bu teoride iddia edilenlerle paralellik taşımaktadır. Özel Koruma Teorisi (Private Protection Theory)nde ise, mafya özel koruma hizmetinin pazarlanmasında uzmanlaşmış şirketler grubu olarak tanımlanmaktadır (Geleri, 2003: 66-67). Organize suç örgütünü tanımlayan ve farklılaştıran ana faaliyet ‘koruma sağlama’dır. Yüksek miktarda kazanç ve kaybın yer aldığı bu riskli, belirsiz ve anlaşılmaz pazarda, söz edilen diğer geleneksel teorilerin savunduğu tezlerin aksine, en çok ihtiyaç duyulan ve bu ölçüde de bulunması en zor hizmet türü ‘güvenliktir’; ‘kişinin can ve mal emniyetidir’ (Skaperdas, 2001: 174). 19 İtalyan sosyolog Gambetta tarafından organize suç literatürüne kazandırılan özel koruma teorisine göre (Geleri, 2003: 56), mafya ve yasa dışı işletmeciler birbirinden farklıdır ve hatta yasa dışı işletmeciler de mafyanın sunduğu özel koruma hizmetinden yararlanmaktadır. Büyük yatırımları olan girişimci, işadamı ve işletmeler, sahip oldukları sermaye ve malı korumak, buralara karşı işlenebilecek suçları önlemek amacıyla, para karşılığında özel güvenlik personeli ve sisteminden yararlanırlar. Bu dört kategorinin ötesinde son yıllarda akademisyenlerce başvurulan bir teori de Girişim Teorisi (Enterprise Theory)dir. “Mafya Ahlakı: Kapitalizmin Ruhu” olarak Türkçeye çevrilen çalışmasında (1991) Pino Arlacchi bu çerçeveye uyarak küreselleşen organize suçu bir “yasal olmayan girişim” olarak tanımlamıştır. Dwight Smith, organize suçun ekonomik anlamda kökenini sistematik yaklaşımla açıklamaya çalışan ilk araştırmacılardandır. “The Mafia Mystique” adlı eseri ve ona temel olan yayımlarında o “spektrum-temelli girişim teorisi”ni ortaya atmıştır. Bu görüşe göre organize suç grupları yasal iş dünyasının yaptığı gibi biçim ve gelişme kaydetmektedirler: tedarikçilerin, müşterilerin, düzenleyicilerin ve rakiplerin ihtiyaç ve taleplerine göre hareket etmektedirler. Bu model, organize suçu, yasal işlerin doğup gelişmesine ya da yasal ekonomi sektöründe yok olmasına benzer biçimde pazar güçlerinin ürünü olarak görmektedir. Girişim modeli, etnisite ya da hiyerarşiye bağımlı olmadan ekonomik ilgiyi (bağlantıyı) organize suç davranışının temel sebebi olarak göstermektedir (Albanese, 1994: 85). Dwight Smith ise, ‘The Mafia Mystique’ adlı çalışmasında organize suçu açıklayan illegal girişim teorisi üzerinde durmaktadır. Smith’in ekonomik yaklaşımı, girişimin ardındaki bireylerin ya da grupların daha çok faaliyetleri (suç girişimi) üzerine vurgu yapmaktadır (Finckenauer, 2005: 71). İllegal girişim teorisi illegal girişimcilerin yasal mal ve hizmetlerin sunulmadığı ya da sağlanmadığı durumlarda ilgili pazarda müşteri bulmak için yer aldığı iddiası üzerinde temellenmektedir (Finckenauer, 2007: 68). İllegal girişimcinin davranışını etkileyen en temel faktör “pazar mekanizmaları”dır. Bu teoriye göre yasal pazarda iyi bilinen arz-talep durumunu illegal mal ve hizmetlerin sağlanmasında ya da yasal malların illegal yollardan sağlanmasında gözlemleyen bir girişimci anlayışı söz konusudur. Buradaki suçlar karmaşık pazar ilişkileri içerisinde “yeni” mal ve hizmetlerin üretici, tedarikçi (sağlayıcı), müşteri ve finansörlerce üretilmesi ve dağıtılmasını 20 içermektedir. Yeni kanun ve düzenlemelerdeki boşluklar kullanılarak illegal faaliyetler için bir yasallık durumu oluşturulmaktadır (Finckenauer, 2007: 68). Organize suç olgusunu açıklamak için kullanılan bir diğer teori de “Rasyonel Seçim Teorisi”dir. Shvartz (2002: 67), Rus Mafyası’nın ontolojisi ilgili yaptığı çalışmada rasyonel seçim teorisi üzerinde durmuştur. Buna göre homo economicus (iktisadi insan) konumundaki birey durumunu ve davranışlarını kendi faydasını düşünerek belirleyen ve buna göre varsayımlarda bulunandır. Rasyonel insan, aynı zamanda ekonomik insandır ve yaşamı boyunca eylemlerini ve planlarını belirleyecek olan fayda-zarar ilişkisini hesaplamak için faydacı rasyonaliteye müracaat eder. Kendi gelirlerini maksimize edip giderlerini minimize etmek için ihtiyaçlar hiyerarşisinden rasyonel olarak seçim yaparak hareket eder. Rasyonel seçim teorisi suçluların suç işlerken yakalanma riskinin oldukça düşük olduğu fırsatları ve gelirin ise oldukça yüksek olduğu olanakları kollayarak akıllı kararlar aldıklarını varsaymaktadır (Finckenauer, 2007: 74). Bir anlamda ekonomik bakımdan maliyet – kâr kararıdır. Organize suç nihayetinde bir komployu, komplo planlamayı, planlama da rasyonel bir süreci gerektirmektedir. Bazıları için suç bir fırsattır, fakat bazıları için değildir. Peki aradaki fark nedir? Karmaşık bir süreci çok fazla abartmadan “emici mantık” olarak ifade edilen “kaynağı nerede olursa olsun menfaat temini” önemli bir faktör olarak sunulmaktadır. Bu bağlamda hem yasal hem de yasal olmayan pazarlarda kendi sorunlarını çözmek, çalınan mallarını geri almak ya da rakiplerden kendilerini korumak gibi hizmetler için Mafya hizmetlerini seçmeleri bazı insanlar için rasyonel bir tercihtir (Shvartz, 2002: 97). Burada mafya koruması, güvensizlikten doğan bir kazanç olarak ortaya çıkar. Mafioso olmak rasyonel bir iş olmayabilir, fakat ticarette örgüt üyeleri bunu etkin bir biçimde yerine getirmek zorundadır, yoksa yerlerini bir başkasının alması her zaman olasıdır. Bu yüzden mafya üyeliğini seçenler genellikle tercih edilebilecek başka seçeneğin olmamasından yakınırlar. Rasyonel seçim teorisi gibi rutin aktiviteler teorisi de suçluları ulaşılabilirlik, potansiyel, ürün, uzmanlık gereksinimi ve suçu işlemek için gerekli zaman gibi faktörlere dayanan hedefleri dikkatlice seçen rasyonel aktörler olarak görmektedir. Rasyonel seçim 21 teorisi ve rutin aktiviteler yaklaşımı kolaylıkla suç önleme politikalarında uygulanabilir. Bu genellikle “durumsal suç önleme” olarak gösterilmektedir. Diğer bazı akademisyenler de rasyonel seçim teorisi ve rutin aktiviteler yaklaşımını “Suç Fırsatı Teorisi” olarak isimlendirmektedirler. Bu teoriye göre suç faaliyetleri yakalanma, tutuklanma ve mallara el konması risklerinin en düşük olduğu ülkelere yönelmiştir (Dolu, 2010). Bu anlamda organize suç işlemek için fırsatlar giderek küresel bir hal almıştır 1.2. ORGANİZE SUÇ OLGUSU VE KÜRESELLEŞMESİ Son yıllarda küreselleşme kavramının hem akademik dünya hem de kamusal söylem içinde gittikçe popülerleştiğini ve sürekli olarak kullanıldığını gözlemliyoruz. Küreselleşme bir taraftan, devlet ağırlıklı uluslararası ilişkilerden, siyasal aktörlerin çoğullaştığı küresel ilişkilere geçişi; sermayenin artık uluslararası değil küresel bir nitelik taşıdığını; iletişim ve bilişim teknolojileriyle dünyanın bir “küresel köye” dönüştüğünü ve sonuçta da mekansallık ve alansallık yerine, serbest pazara dayalı sermaye akışkanlıklarının belirlediği bir küresel ilişkiler ağının toplumsal ilişkileri belirlemeye başladığını anlatıyor. Diğer taraftan da küreselleşmeyle birlikte yerelliğin canlandığını, otantikliğin bir kimlik kodu olarak söylemleştiğini, köktenciliğin farklı tezahür biçimleri içinde yaşama geçirildiğini ve bu süreçlere karşı “ulus devlet = ulusal – kimlik” denkleminin gittikçe gücünün kırıldığını ve ciddi bir meşruiyet kriziyle karşı karşıya kaldığını görüyoruz (Sarıbay, 2004). Küreselleşme süreci toplumları iç içe geçirerek irtibatlandırmakta ve sosyal yapıların değişimine neden olmaktadır. Bu irtibatlı yapı içinde herhangi bir yerde meydana gelen bir olayın doğrudan veya dolaylı olarak diğer toplumları etkilediği görülmektedir. Diğer bir ifadeyle, küreselleşme sürecinin bütün dünya toplumlarını birbiriyle irtibatlandırması adeta küresel bir toplumun oluşumuna neden olmaktadır. Küresel toplum yapısı içinde teknolojik imkânların birçok olumlu gelişmeye ön ayak olmasının yanı sıra, bu imkânlar ulus devlet yapısı içindeki suç ve suçlular tarafından da kullanılmakta ve bu sorunlar uluslararası bir nitelik kazanmaktadır. Uluslararası yapısıyla suç, küresel toplumun öncelikli tehdit algılaması olarak görülmeye başlanmaktadır. Bu bir anlamda güvenlik algılamalarında değişim meydana geldiğini göstermektedir. 22 1.2.1. ORGANİZE SUÇ OLGUSU: DEVLET VE TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Organize suç kavramı ve organize suç örgütlerinin önemi ve etkileri hakkında politik alanda yeterince ortak görüş olmasına rağmen, bilimsel anlamda büyük bir boşluk bulunmaktadır (Beken, 2004: 471). Organize suç, esasında kültürel bağlamda tanımlanan bir olgudur, sadece ortaya çıktığı sosyal sistemce ayırt edilen bir durumdur ve kaynaklandığı sosyal ya da ekonomik çevreden bağımsız olarak organize suç her zaman aynı temel özelliklerle betimlenmektedir. Stratejisini pazara göre planlayan, illegal mal ve hizmetlerin müşteri topluluğa suç patronu tarafından sağlandığı, patron-müşteri ağlarıyla nitelendirilen, ekonomik amaçlı bir olgudur (Rush, Scarpitti ve Frank, 2001: 518-519). Organize suçu anlamak ve tanımlamak için tarihsel ve bağlamsal bir incelemeye ihtiyaç bulunmaktadır. Organize suçun temellendiği büyük sosyal güçler; devletin zayıflığından ekonominin işlevsizleştirilmesine, gelişen iletişim ve ulaşım imkânlarından, küreselleşme ve kazancın cazibesine ve örgütlenmenin gücüne kadar çeşitli olabilmektedir (Shaw, 2008: 30). Albanese, organize suç modellerini tanımlarken, körler ve fil örneğini vermektedir. Yapılan çalışmalara problematik yaklaşmak için bu örneği dikkate almakta yarar vardır: Körlerden dokundukları bir nesneyi tanımlamaları istenir. Kuyruğundan tutan onu yılan olarak, dişlerine dokunan yassı bir taş olarak, kulağına dokunan da büyük bir parça deri olarak tanımlar (1994: 77). Kör adamlara benzer şekilde, organize suçu tanımlamak ya da algılamak için gösterilen gayretler, araştırmacıların perspektiflerindeki farklılıkları yansıtmaktadır. Organize suç; sosyal bilimcilerce sosyal bir olgu olarak ele alınırken, ekonomistlerce ekonomik düzen içinde hareket eden legal veya illegal bir girişim, hukuk adamlarınca hiyerarşik yapıdaki bir devlet-benzeri girişim olarak algılanmaktadır. Bu algılar da doğal olarak yasama faaliyetlerini, onun sonucu olarak yargılama ve yürütme süreçlerini etkilemektedir. Organize suç olgusu ve organize suç örgütlerinin özellikleri, bir takım ortak özelliklerine rağmen, ortaya çıktıkları ülkelerin ekonomik, sosyal ve ideolojik yapılanmalarına göre farklılık gösterdiğinden (Beşe, 2002: 154) ontolojik ve epistemolojik anlamda algılar, tanımlamalar üzerinde çok çeşitlilik göze çarpmaktadır. Bununla birlikte organize suç üç özellik üzerinden tanımlanmaktadır: suç tekeli, şiddet ve yolsuzluk. Her ne kadar diğer tür suç örgütleri bu özelliklerden bir ya da ikisini 23 taşısa da organize suç örgütlerinde bu üç özellik esastır. Her bir özellik diğerlerine güç vermektedir (Finckenauer ve Waring, 2001: 3). Bu üç özellik bakımından organize suç varlığıyla devleti zayıf kılmaktadır. Devlet bir bakıma organize suçun suç tekeli oluşturmasına, şiddete ve yolsuzluklara engel olabildiği ölçüde güçlüdür. Bu sebeple organize suç ontolojik bağlamda devlet ve toplum üzerinde olumsuz etkilere sahiptir. Küreselleşme ister bir olgu ister bir süreç olarak ele alınsın, “devlet” üzerinde çok önemli ve geri dönülmez etkilere sahipken, devlet aynı zamanda varlığıyla yokluğu bir ulusal sınırlar dâhilinde etkinliği zayıflatılmış bir yapı haline gelmektedir (Parlak ve Sobacı, 2008: 186-187). Bu da organize suçun yayılmasını ve güçlenmesini kolaylaşmaktadır. İnsan, mal ve hizmetlerin kolaylıkla sınırları aşabilmesi yasal olduğu kadar yasal olmayan transferlerin ve sınır-aşan suç faaliyetlerinin gerçekleşmesi anlamına gelmektedir. Bu bağlamda organize suç artık günümüzde açıkça sınır-aşan bir olgudur. Ne kadar faaliyet yaparsa zaten yapay olan ulusal sınırların ilkesel ve pratik bütünlüğünü o kadar zayıflatmaktadır (Galeotti, 1998: 425). Baş döndürücü bir hızla genişleyen organize suç, devletlerin politik, ekonomik ve sosyal anlamda gelişmesinin şekillenmesinde çok büyük öneme sahiptir. Organize suç demokratikleşmenin de önündeki en büyük engellerden biridir (Bal ve Özcan, 2001: 34). Organize suç(lar), devlet mekanizması içerisinde demokrasinin bütün kurumları ile işlerlik kazanmasını engelleyen, zor kullanma, baskı ve tehdit yolu ile şahsi özgürlükleri sınırlayan, toplumda sosyal, ekonomik ve siyasi zaaf oluşturan, kriminolojik olduğu kadar sosyolojik nitelik taşıyan bir suç türüdür (Atasoy, 2005: 55). Örneğin, Rusya’da organize suç grupları kendi adaylarının görev alması ve finansman elde etmek için partileri desteklemektedirler. Eğer kendi adayları seçilirse, meclis dokunulmazlığından da faydalanmaktadırlar (Webster ve Borchgrave, 1997: 5). Rusya’da Rus mafyası merkezi devlet otoritesi eksikliğinin hem sebebi hem de sonucudur. Terör ve organize suçu kontrol altına alamaması Moskova’nın moral gücüne ve mücadele gayretine zarar vermektedir. Örgüt halen olgunlaşmamış olan Rus demokrasisine ve sivil toplumuna da zarar vermektedir. Organize suç, serbest pazar ekonomisini de olumsuz etkilemekte, bozmakta ve boğmaktadır. Dolayısı ile devletlerin politik-ekonomisi üzerinde önemli bir etkisi söz 24 konusudur. Dahası bir iş sahibinin mafya çatısı altına sığınma arayışı içerisinde olması ya da onu kabul etmesi birey için rasyonel bir seçim olarak kabul edilse de, toplumun tamamı adına rasyonel olduğu söylenemez. Kara para aklama ve dış ülkelerdeki illegal sermaye birlikte, serbest pazar ekonomisindeki en büyük boşluğu oluşturmaktadır. Bununla birlikte örneğin ordu içerisindeki organize suç grupları ve genel olarak da güvenlik kuvvetleri içerisindeki gruplar dışarıdaki sivil suçlularla hem ülke içinde hem de ülke dışında bağımsız ya da karşılıklı ortaklıklarla çalışmaktadırlar. Bu da iç düzeni sağlamakla görevli suçla mücadele eden birimler için çok büyük engel teşkil etmektedir (Webster ve Borchgrave, 1997: 32). Diğer traftan sorumsuz ve adaletten yoksun bir politik sistem anlayışı, hukuk ve adalet hesabına adam kayırmaya tolerans gösterilmesi, uygulamadaki basit hatalar, mafya için verimli ortamlar oluşturmaktadır (Galeotti, 1998: 416; Battilana, 2003: 15). Bunun da ötesinde devlet otoritesini doğrudan tehdit edebilmeleri ve toplumda bir kaos ve panik havası oluşturmaları, siyasal, ekonomik, hukuksal ve benzeri sistemleri sarsarak -hatta ülkeyi iç savaşa veya büyük krizlere götürebilmektedirler (Bal ve Özcan, 2001: 36). Devlet ve henüz olgunlaşmamış sivil toplum arasında oluşan boşluğun “yer altı dünyası” ile doldurulduğu konusu da diğer bir problemdir. Gizli servisler, organize suç, terörist gruplar, silah ticareti, banka dolandırıcılığı ve gizli topluluklar bu alanda hareket etmektedir. Genel manada da işbirlikçi ve çatışmacı ilişkiler alanı yasal ve yasal olmayan arasındaki sınırı belirsizleştirir (Mittelman ve Johnston, 1999: 105). Hukukun üstünlüğünün tam tesis edilemediği ülkelerde organize suç olgusuna daha çok rastlanmaktadır (Van Dijk, 2007: 46). Organize suç toplumda hukukun üstünlüğüne olan güveni azaltıcı, hassas ve genellikle iyi bilinmeyen bir tehlikedir (Orlova, 2005: 31). Bireyi, toplumu, işleri ve kurumları etkileyen, mağdur eden ya da kendisine konu eden özellikte bir oluşumdur. En basitinden organize suça karışan üye, bazen patrona itaatsizlik, bazen menfaat paylaşımında anlaşmazlık, bazen de örgüt içi ya da örgütler arası hesaplaşmanın konusu olurken, yasal yollardan hakkını elde edemeyen birey de bu tip örgütler vasıtasıyla istediğine ulaştıktan sonra ya da ulaşamadan mağdur edilebilmektedir. Daha geniş bir perspektiften bakıldığında ise organize suç ya da daha popüler olarak mafya, hem toplumu hem kurumları, hem de politik ve ekonomik sistemi olumsuz etkilemektedir. 25 İtalya ile özdeşleşmiş olan “mafya”, İtalya’da politik ve sosyal kurumlara kadar ulaşan en tarihi yıkımdır. Topluma güvensizlik virüsü, yolsuzluk ve şiddet bulaştırmıştır. Akdeniz kültürü ve onun geleneklere, âdetlere ve sembolizme olan sıkı bağlılığı mafyanın “onur” ve “güven” perspektifinden güçlenmesine yaramıştır. Ekonomik ve politik yönlerden farklı olarak kültürel paradigma, kültürel gücün getirisi olarak mafya üyelerinin daha dayanıklı ve değişmez bir meşruiyet kazanmalarını sağlamıştır (Çaylı, 2010: 4). 1990’larda Gambetta’nın ortaya attığı ve Dickie’nin de referans aldığı “mafya”nın bir marka olduğu düşüncesi insanların algısının Cosa Nostra’nın temeli olarak görülen haraç almayı nasıl gördüklerine bağlı olarak değişmektedir. Burada “mafya” güven ya da korku faktörlerinden birine bağlı olarak markalaşmaktadır. Cosa Nostra da “marka”sının güvenilirliğini devam ettirmek için var olmaktadır (Lawless, 2006). Temelde mafya şiddetinin yeni sembolü karşısına çıkan her türlü politik ve ekonomik engeli temizlemeye odaklanmış sert bir saldırı türü olan adam öldürmedir. Organize suç faaliyetinin temelinde illegal mal ve hizmetlerin – kumar, kara para aklama, uyuşturucu ve diğer ahlaksızlık türleri- sayısız müşteri-vatandaşa sağlanması yatmaktadır. Fakat aynı zamanda yasal işlerde ve işçi sendikalarında da yaygın olarak ve köklü biçimde yer almaktadırlar (Anderson, 1979: 11). Çaylı, Sicilya’da devlete ya da herhangi bir iktidara ilişkin güvensizliği, adanın tarih boyunca Vandallar, Romalılar, Araplar, Normanlar, Fransızlar, İspanyollar, Avusturyalılar, Burbonlar, İngilizler ve Amerikalılar gibi topluluklarca işgal edilmiş olmasında aramak gerektiğini belirtmektedir (2010: 2). Tarih içinde Sicilya, Finikeliler, Kartacalılar ve Yunanlılar tarafından da işgale uğrarken M.Ö. 243 yılında Romalılara kalmıştır (Kardaş, 2005: 29). Yoğun şiddet ve baskı dönemlerinin yönetilenler üzerinde çok derin yaralar bıraktığı tarih perspektifinden bakıldığında çokça rastlanan bir durumdur. Bununla birlikte “mafya koruması” modernleşmekte olan ülkelerde sosyal bir felaket olarak gözükmektedir. Ekonomik bağlamda, verimsizliği arttırırken, rekabeti azaltmaktadır. Hırsızları ve diğer suçluları koruyarak suçların artmasında da etkili olmaktadır. Mafya, toplumun iyiliği, refahı için ya da adalet veya hak düşüncesi ile hareket etmez. Mafya üyesi daha fazla menfaat, daha fazla kazanç ya da para elde etme arzusundadır ve sonra dönüp kendisini kiralayana ya da tutana da istediğini yapabilir. Bunu şikâyet edecek mafya mağduru da başvuracak bir merci bulamaz. (Varese, 2006: 412). 26 Mafya varlığı karşısında toplumca eğer bir şey yapılamayacaksa geriye hiçbir şeye karışmama ya da göç etme alternatifleri kalmaktadır. Birçok gösterge, mafyanın varlığı sebebi ile insanların göç ettiğini, bu yüzden de mafya karşıtlığının terk edilen yerlerde azalmakta ve dolayısı ile de mafyanın gücünün ve etkinliğinin artmakta olduğunu ortaya koydu (Gambetta, 2000: 167). Bu perspektif, mafyaların, pazar ekonomisine hızlı fakat kusurlu geçiş zamanlarında nasıl ortaya çıkabileceğini açıklamak için Japonya ya da Sovyet-sonrası Rusya’ya da uygulanabilir (Varese, 2006: 412). Bununla birlikte Rus organize suçuyla teoride mücadele etmesi beklenen polis örgütü güçsüz, teçhizatsız, eğitimsiz ve hepsinden de önemlisi isteksizdi. Bu sebeple de organize suçun artan gücünün, sosyal etkileşimi kontrolüne alacak ve kamu düzeni sağlayacak olan güvenilir ve yasal mekanizmaların yokluğunun bir yansıması olduğu ortadadır. Mafyayla mücadelenin sadece devlet yetkililerinin gayretleri ile başarıya ulaşması mümkün değildir. Devlet yetkilileri, araştırmacılar ve bilim adamları, itirafçılar, elektronik takibi, mahkeme kayıtlarını, katılımcı gözlemlerini, mahkumlarla yapılan röportajları, ekonomik analizleri ve tarihi gerçekleri kullanarak organize suç hakkında çeşitli olguları incelemişlerdir (Albanese, 1994: 77). Bütün bunlara rağmen organize suç ya da mafyanın kendine has mit haline gelmiş gizemi gayretleri olumsuz etkilerken toplumdaki algıyı da şekillendirmiştir. Mafya üzerine toplum algısını değiştiren önemli gelişmelerin meydana gelmesi uzun yıllar boyunca gizli kalan bazı yapıları da ortaya koymuştur. İtalya’da mafyayla ilgili ilk ifade veren Sicilyalı “Mafioso” Tommaso Buscetta’nın itiraflarından sonra “Buscetta Teoremi” olarak ifade edilen ve örgütün örgütsel ağı, yapısı ve birleştirici Cosa Nostra karakterini ortaya koyan soruşturma derinleşmiştir (Puccio-Den, 2008: 379). Buscetta Savcı Falcone’ye emir-komuta zincirini, çeteler arası savaşı ve Amerika ve Sicilya arasındaki derin bağlantıları da içeren çok kapsamlı bilgi verdi. Aynı zamanda örgüte üye alımı sürecini de detaylarıyla ortaya koydu (Smith, 2007: 35). Böylece basın ve medya yoluyla mafya olgusu üzerine toplumun ilk defa bu kadar dikkati çekilmiş oldu. Örgütten ayrılarak ifade verenlerin söyledikleri mafya olgusuna farklı bir ahlaki boyutu da eklemiş oldu. Mağdurlara işkence edilmesi, cesetlerin asitle yakılması ve çocukların öldürülmesi mafyayla ile ilgili toplum algısını önemli düzeyde etkiledi. 27 O zamana kadar mafya gerçekliğini duymayan bilmeyen ya da ısrarla reddeden Sicilyalılar artık her gün medya sayesinde mafya korkusuyla yüzleşiyordu. Yargıçlar ve polislerle beraber, sivillerin ve milli miras alanlarının yok olması sivil toplumun tepki göstermesine ve ilk defa toplulukça mafyanın protesto edilmesine yol açtı (Puccio-Den, 2008: 379). Kolluk kuvvetlerinin çoğu üyesinin, mafya karşıtı NGO’ların ve akademik ve gazeteci yorumcuların farklı düzeydeki inançları, 1990’lardan itibaren süren mafya karşıtı mücadelenin önemli ölçüde azaldığı ve zayıfladığı yönündeydi. Mafya örgütleri ve Sicilya Cosa Nostra’sı çoğunlukla güçlü ve neredeyse yenilmez olarak resmedilmekteydi (Paoli, 2007: 854). Gazetecilerin, politikacıların ve yargıçların 1960’larda ve 1970’lerde dramatik biçimde öldürülmelerinden sonra, mafyanın vahşiliği 1980’lerin başında en üst düzeye ulaştı. 1992’de mafyayla olan mücadeleleriyle ünlenen tecrübeli savcılar Giovanne Falcone ve Paolo Borsellino’nun öldürülmeleri ülkede büyük çalkantılara sebep oldu (Çaylı, 2010: 7). Eğer bir devlet mafyanın gücünü azaltmayı ya da yok etmeyi istiyorsa ilk planda mafyayı ortaya çıkaran ve onu şekillendiren faktörleri (örneğin, yüksek seviyede haydutluk ve etkili bir devlet kurumu eksikliği) değiştirmenin yollarını aramalıdır (Sardell, 2009: 79). Buna ilaveten polisin organize suçla mücadeledeki gayreti de iyi düzeyde olmalıdır. Zira yapılan çalışmalar, (Van Dijk, 2007) polisin performansı ile organize suç göstergeleri arasında güçlü bir bağ (r=0.80, n=113 ve p<0.05) olduğunu ortaya koymaktadır. Polis ne kadar profesyonel hareket ederse, organize suç oranı da o kadar düşük kalmaktadır. Mafyanın gücünü etkileyen bir faktör de nüfusun büyüklüğüdür. Genellikle, mafyanın etkinliğini azaltmak için başvurulan yöntemlerden biri de nüfusun özellikle üreten kesiminin arttırılmasına yönelik politikalardır. Ancak bu kısa dönemli olabilir. Bunun yerine, Sardell, mafyanın etkinliğini azaltmak isteyen devletin, mafyanın kontrolündeki bölgelerden diğer bölgelere göçü teşvik etmesini – kısa dönemde mafyayı daha güçlü hale getirse de- önermektedir (2009: 82). Bununla birlikte mafya çok yüksek düzeyde para almaya başladığında, insanlar mafyayı yasal yerel bir kuruluş olarak algılamaktan çok devlete daha fazla yardım etme eğiliminde olmaktadırlar. 28 Özellikle Avrupa’da ekonomik entegrasyonun ve insan mobilitesinin benzer bir korkuyu yaşatması konusu Avrupa’da gündemdedir. Böyle bir korku kısmen, daha geniş entegrasyonun özellikle Doğu ve Güney Avrupa’dan suç getireceği varsayımı ile de güçlenmektedir. “Küresel suç ekonomisi”nin ortaya çıkması teorisi (Manuel Castells’e ait) üzerine yapılan tartışmalar da böyle korkuları körüklemektedir (Akt. Varese, 2006: 413). Varese’nin çalışması (2006), artan mobilite ve entegrasyonun şiddet, suç ve daha da önemlisi, yabancı mafya gruplarının içerideki faaliyetlerinin habercisi olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca, ekonomik sistemde meydana gelen büyük değişikliklerin mafya için koruma, düzenleme, anlaşmazlıkların giderilmesi ve vergi salma gibi devlet-vari aktivitelerin uygulanması anlamında fırsatlara neden olduğunu da belirtmektedir. 1.2.2. KÜRESELLEŞME: GÜVENLİK BAĞLAMINDA DÜNYAMIZA ETKİSİ Küreselleşme günlük konuşmalarda en sık kullanılan kavramlardan biridir. Buna rağmen kastedilen çok net bir görünüme sahip değildir. Küreselleşme ekonomiden siyasete, sosyal politikadan kültüre, hemen hemen yeryüzünün her alanındaki değişimini ifade etmek için kullanılan “sihirli” bir sözcük haline gelmiştir. Kavram bazen dünya toplumlarının birbirine benzeme süreçlerini; buna bağlı olarak tek bir küresel kültürün ortaya çıkmasını; bazen de toplumların, toplulukların ve kimliklerin kendi farklılıklarını ifade etme ve tanımlama sürecinde kullanılabilmektedir (Keyman ve Sarıbay, 2000: 1). Bazılarına göre küreselleşme onsuz mutlu olunamayacak bir şeydir. Bazılarına göre ise küreselleşme “mutsuzluğumuzun nedeni”dir (Bauman, 1997: 8). Bununla birlikte küreselleşme kavramının tarihi geçmişi ilginçtir. Küreselleşme kavramı yakın bir döneme kadar hiç ortalıkta yokken şimdi her yerde karşımıza çıkmaktadır. Son yıllarda politik ve ekonomik tartışmaların çoğunun merkezinde küreselleşme yer almaktadır. Ulus-devlet yapısının bir değişim içerisinde olduğu küreselleşme, Keynesci ekonomi yönetiminin temelini oluşturan ve ulus-devletlerin eskiden sahip oldukları bazı güçlerin etkinliklerini yitirdiği bir süreci ifade etmektedir (Giddens, 2000b: 43). Küreselleşmeyi modernitenin bir ironisi olarak ifade eden Sarıbay’a göre ise globalleşme bir “durum” olarak ele alınarak çok sayıda kültürel ve politik sorunun 29 incelenmesine konu olmaktadır. Bununla birlikte globalleşmeyi öncelikle anlamlı bir iletişimle kapitalist politik ekonominin vücut verdiği yönde başta kültür ve politik olmak üzere çeşitli alt sistemler birbirine düğümlenmiş bir ağ şeklinde var olan bir sistem olarak görmektedir (Sarıbay, 2004: xii). Kavram olarak “küresel” (global) sözcüğünün kökeni, 400 yıl öncesine gitse bile, “küreselleşme” oldukça yenidir. İlk olarak 1960’larda ortaya çıkan küreselleşme kavramı, 1980’lerde sıkça kullanılmaya başlanmıştır. 1990’lara gelindiğinde ise bilim adamlarının önemini kabul ettiği bir sözcük haline gelmiştir (Bozkurt, 2000: 18). Küreselleşmenin siyasal, kültürel ve ekonomik sonuçları yaygınlık kazandıkça, taraftarları kadar karşı çıkanların sayılarında da artışa tanık olunmaktadır. Keyman’a göre küreselleşme; ekonomik, siyasal ve kültürel küreselleşme süreçlerini içermekle birlikte, bu süreçlerin herhangi birisine indirgenemeyecek, fakat bu süreçler arasındaki çok boyutlu, çok nedenselli ve çelişkiler içeren ilişkiler tarafından kurulmuş tarihsel bir süreçtir (2000: 25). Bu anlamda da toplumsal değişimi anlamaya yarayacak bir kavramdır. Giddens, küreselleşmeyi karmaşık süreçlerin bir araya geldiği bir olgular kümesi olarak (2000a: 25) niteler. Çünkü bu süreç, homojen, tekdüze ve ayrık bir biçimde meydana gelmemektedir. Küreselleşme, homojenleşme kadar heterojenleşme, evrenselleşme kadar yerelleşme, modernleşme kadar gelenekselleşme, benlik kadar farklılığın da gündeme geldiği, bu oluşumların karşıtlığının değil, aksine eş-zamanlılığının ve birbirleriyle çelişkili beraberliğinin yaşandığı bir süreçtir (Keyman, 2000: 26). Ancak aynı zamanda bizzat kendisinin kabul göreceği bir homojen kültür oluşturma ihtiyacı içerisindedir (Sarıbay, 2004: 40). Küreselleşmenin maddi temelinin iletişim ve ulaşım teknolojilerindeki hızlı gelişim olduğunu belirten Cangızbay’a göre “küreselleşmiş bir dünya, her yerin pazar, her şeyin pazar için olduğu ve herkesin pazarda olduğu bir dünya olacak”tır (2000: 141). Böyle bir ortam kazanç elde etmek için herşeyi mubah gören “girişimci” organize suç örgütleri için vazgeçilmez ve olağanüstü imkanlar sunacaktır. İletişim ve enformasyon ağının tüm yer küreye yayıldığı bir toplumda yaşıyor olmak küresel bir durumu ifade etmektedir ve bu durum içerisinde yer alan toplum da “Dünya Toplumu” olarak betimlenmektedir. İnsan ilişkilerinin iletişim temelinde 30 enformasyon ve iletişim teknolojileri gibi kalın millerle düğümlenmiş bir ağ toplumu olduğu varsayılmaktadır. Böyle bir toplumun kalbi kapitalist ekonomidir (Sarıbay, 2004: 2). Özellikle kültürel etkileşim bağlamında ele alındığında küreselleşmenin açıklanmasında iki faktörün varlığından bahsedilmektedir. Bunlardan ilki dünya çapında bağlantı-alışveriş-mal ve insan hareketliliğinin artışı, diğeri de zihinsel kültürel süreçte ortaya çıkan hızlı değişim ve farklılaşmalardır (Arslanoğlu, 2000: 332). Bununla birlikte küreselleşmeyi başlangıcı ve hedefi olan belli bir homojen süreç olarak değerlendiren teorisyenler kadar, küreselleşmenin kültürler arası etkileşim olduğunu belirten ve Batı modernitesinin sonucu olarak gören teorisyenler de bulunmaktadır. “Küreselleşme kimilerine göre modernite bağlamında geçmişten bir kopmayı ya da kırılmayı ifade ederken, kimilerine göre de geçmişin başkalaşmış bir devamı olarak nitelendirilmektedir. Küreselleşmenin geçmiş anlayışlardan farklılıklarını ve yeni olan özelliklerini Bozkurt dört başlık altında toplamaktadır: küresel düzeyde milyarlarca dolar değerindeki işlemler ile hizmetler, bankacılık, sigorta ve taşımacılık alanlarında ortaya çıkan yeni piyasalar, teknolojik açıdan tarihte ilk defa ortaya çıkan yeni aletler; ulusal hükümetler üzerindeki otoritesi ile birçok devletten daha fazla ekonomik gücü olan çok uluslu şirketler, küresel gönüllü kuruluşlar (NGO’lar), DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü) ve ulusal sınırları aşan diğer grupları ifade eden yeni aktörler; ulusal politikaların alanını daraltarak ulusal hükümetleri daha çok bağlayan ve yatırım mekanizmalarıyla desteklenmiş, ticaret, hizmetler ve fikri haklar üzerindeki çok taraflı antlaşmalar ile demokrasi ve insan hakları konusunda yeni hassasiyetleri içine alan yeni kurallardır” (Bozkurt, 2000: 29). “Günümüz toplumları küreselleşmenin etkisiyle birbirleriyle her alanda sıkı bir temas halinde bulunmaktadırlar. Bu alanlar içinde yaşanılan dünyayı değiştiren insanların oluşturduğu etno-mekan; teknolojinin kapalı sınırları bile aşacak yaygınlıkta ve hızda aktığı tekno-mekan; bugüne kadar görülmemiş hacimde ve hızda para akışının ve bu akışın kışkırttığı piyasa işlemlerinin yapıldığı ve yayıldığı finans-mekan; gazeteler, dergiler, televizyon istasyonları, film stüdyoları gibi enformasyon araçlarının üretildiği ve kültürel temasların sıklaşmasını sağlayan medya-alan; ideolojilerin ve fikirlerin dayandığı 31 kavramların (özgürlük, refah, insan hakları, egemenlik, temsil ve demokrasi gibi) etkin olduğu fikrî mekan olarak sınıflandırılmaktadır” (Sarıbay, 2004: 43). Kültürel boyutuyla incelendiğinde küreselleşme hem bir benimsemeyi hem de bir reddiyeyi içerir. Burada benimseme küreselleşmede öncü Batı toplumlarının kültürel kodlarının Batı-dışı toplumlarca maddi bir tüketimde bulunur gibi tüketilmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Kısaca tüketimcilik olarak da adlandırılmaktadır (Sarıbay, 2004: 42). Bu boyutuyla küreselleşmenin iki sureti bulunmaktadır: Birincisi, Batılı öncü toplumların kültür kodlarının dayatıldığı türdeşleşme, ikincisi ise kültürler arası farklılaşmayı parçalanma düzeyinde gerçekleştirirken, Batı-dışı toplumların kendilerini yeniden tanımalarına ve tanımlamalarına dair bir imkan sunan suretidir (Sarıbay, 2004: 44). Küreselleşme sürecinin ortaya çıkmasında çok sayıda faktörün etkisi olmuştur. Bu faktörleri teknolojinin etkisi, ideolojik faktörler ve ekonomik faktörler olarak üç ana grupta sınıflandırmak mümkündür. “Bu sürecin temelini teknolojik, ekonomik ve ideolojik faktörler gibi bir takım gelişmeler oluşturmuştur: Teknolojik gelişmeler: Özellikle 1980’li yıllardan itibaren enformansyon teknolojilerinin yaygınlık kazanması, dünyada mesafe kavramının eski anlamını ortadan kaldırmıştır. Bu durum ilk etkisini finans piyasalarında hissettirmekle birlikte, bu etki günümüzde çok daha geniş bir alana yayılmıştır. İdeoloji faktörü: Özellikle Doğu bloğunun yıkılması sonrasında liberal piyasa ekonomisine yönelik güven duygusunun artmış olması, küreselleşmenin önündeki en büyük engellerden birisinin aşılması anlamına geliyor. Başta ABD olmak üzere, DTÖ, Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası kuruluşların öncülüğünde sürdürülen küreselleşme süreci hızlandıkça, küreselleşme karşıtı akımlar da tepkilerini ortaya koymaya başlamışlardır. Ekonomik faktörler: Gelişmiş ülkelerde iç piyasaların doymuş olması, özellikle 1970’lerdeki petrol krizi sonrasında dış piyasalara açılma arayışı ile iktisadî faaliyetlerin hacimlerinin artmış olması küreselleşme sürecini ortaya çıkartan ekonomik faktörlerde