T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI İKTİSAT POLİTİKASI BİLİM DALI MALİ FEDERALİZMİN EKONOMİ POLİTİĞİ: AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ ÖRNEĞİ (DOKTORA TEZİ) Yıldız ÖZKÖK BURSA – 2018 T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI İKTİSAT POLİTİKASI BİLİM DALI MALİ FEDERALİZMİN EKONOMİ POLİTİĞİ: AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ ÖRNEĞİ (DOKTORA TEZİ) Yıldız ÖZKÖK Danışman: Prof. Dr. Feridun YILMAZ BURSA – 2018 ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Yıldız ÖZKÖK Üniversite : Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : İktisat Bilim Dalı : İktisat Politikası Tezin Niteliği : Doktora Tezi Sayfa Sayısı : XV + 268 Mezuniyet Tarihi : …. / …. / 20…….. Tez Danışman(lar)ı : Prof. Dr. Feridun Yılmaz MALİ FEDERALİZMİN EKONOMİ POLİTİĞİ: AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ ÖRNEĞİ Çoğunlukla siyasi ve idari boyutta ele alınan federalizm, küreselleşmenin de etkisiyle özellikle son zamanlarda yoğun olarak mali boyutta da incelenmeye başlamıştır. Mali federalizm kavramının temelinde aslında yerel yönetimlerin harcama kararlarında özerk olmaları ve buna bağlı olarak da bu harcamalarının sorumluluğunu alabilmeleri için gelirlerini belirleyebilme yetkisine sahip olmaları yatmaktadır. Mali federalizm kavramının dünyada kabul görmesinin pek çok nedeni vardır. Bunlardan en önemlisi, kamu sektörünün verimliliğini ve performansını arttırarak, ülkenin daha iyi bir makroekonomik performansa ulaşmasına katkı sağlamasıdır. Bu doğrultuda, disiplinler arası bir zemine taşınan mali federalizmin ekonomi politiği, üzerinde durulması gereken önemli bir konu haline gelmiştir. Bu çalışmada, öncelikle federalizm ve mali federalizm kavramları açıklanmıştır. Ardından mali federalizmin Birinci Kuşak Teorileri ile İkinci Kuşak Teorileri, bu teorilerin temel iddiaları, varsayımları ve dayanakları ekonomik ve politik bir zeminde detaylı olarak incelenmiştir. Son olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde mali federalizmin ekonomi politiği incelenmiştir. Burada mali federalizmin değerlendirilmesinde ve tasarlanmasında kilit rol oynayan yönetimlerin gelirleri ve harcamaları incelenmiş ve ABD’de mali federalizm ile makroekonomik performansın önemli göstergelerinden biri olan ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi analiz etmek amacıyla ampirik çalışma yapılmıştır. Bu çalışmada, teorilerle uyumlu şekilde, yerel yönetimlerin harcamalarının toplam harcamalara oranı olarak hesaplanan mali federalizm oranı arttıkça ekonomik büyümenin olumlu yönde etkilendiği; ancak teorilerin aksine yerel yönetimlerin vergi gelirlerinin toplam gelirlere oranı yoluyla hesaplanan mali federalizm oranı arttıkça ekonomik büyümenin olumsuz yönde etkilendiği sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar Sözcükler: ABSTRACT Name and Surname : Yıldız ÖZKÖK University : Uludağ University Institution : Social Science Institution Field : Economics Branch : Economic Policy Degree Awarded : PhD Page Number : XV + 268 Degree Date : …. / …. / 20…….. Supervisor (s) : Prof. Dr. Feridun YILMAZ POLITICAL ECONOMICY OF FISCAL FEDERALISM: UNITED STATES OF AMERICA The concept of federalism, which has generally discussed at the political and administrative aspects, has recently begun to be addressed extensively in financial dimension along with the effects of globalization. At the heart of the concept of fiscal federalism lies the fact that the local governments should be autonomous in their spending decisions and have the power to determine their revenues so that they can take responsibility for these expenditures. There are many reasons why the concept of fiscal federalism is accepted in the world. The most important one is that it contributes to a better macroeconomic performance for the country by improving efficiency and performance of public sector. Accordingly, the political economy of fiscal federalism, which is carried on an interdisciplinary basis, has become an important issue to be emphasized. In this study, firstly, federalism and fiscal federalism concepts were defined. After that the basic arguments, assumptions and bases of the First Generation Theory and Second Generation Theory of fiscal federalism were examined in detail on economic and political ground. Finally, political economy of fiscal federalism in the US was studied. In this section, the revenues and expenditures of governments which plays a key role in the evaluation and design of fiscal federalism were examined. In order to analyze the relationship between fiscal federalism and economic growth, which is one of the important indicators of macroeconomic performance, an empirical study was done. According to results, in accordance with theories, economic growth is positively affected by an increase of the rate of fiscal federalism which is calculated through the ratio of local expenditures to total expenditures; but in contrast to theories, economic growth is negatively affected by an increase of the rate of fiscal federalism which is calculated through the ratio of local tax revenues to total revenues. Keywords: Fiscal Federalism, Fiscal decentralization, Federalism, Political Economy, United States of America vi ÖNSÖZ Mali federalizmin ekonomi politiğinin ABD örneği ile birlikte incelendiği bu tez çalışmasında emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum. Bu doğrultuda öncelikle tezimi okuyan, yapıcı eleştirileri ve fikirleri ile tezime yön veren ve desteğini hiçbir zaman esirgemeyen çok değerli hocam Prof. Dr. FERİDUN YILMAZ’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Bu tez çalışması aracılığıyla kendisinden çok şey öğrendiğimi ifade etmek isterim. Tezimi yazarken benden anlayışlarını esirgemeyen değerli hocalarım Prof. Dr. İbrahim KANYILMAZ, Prof. Dr. M. Hanifi ASLAN ve Prof. Dr. Z. Vildan SERİN’e ayrıca teşekkür ederim. Bunun yanında, tezimin isminin belirlenmesindeki katkılarından dolayı Prof. Dr. Emin ERTÜRK’e teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca bu çalışmanın ortaya çıkmasında katkıları olan meslektaşım ve değerli arkadaşım Öğr. Gör. Zeynep KÖSE’ye de çok teşekkür ederim. Son olarak, tez çalışması boyunca gösterdikleri anlayıştan dolayı eşime ve çocuklarıma sonsuz teşekkür ederim. Üzerimde çok büyük emeği olan sevgili annemi ve babamı da burada saygıyla anıyorum. Temmuz- 2018 Yıldız ÖZKÖK vii İÇİNDEKİLER TEZ ONAY SAYFASI………………………………………………………………iii ÖZET………………………………………………………………………………...iv ABSTRACT………………………………………………………………………….v ÖNSÖZ ………………………………………………………………………...……vi İÇİNDEKİLER……………………………………………………………………...vii TABLOLAR………………………………………………………………………...xii ŞEKİLLER…………………………………………………………………………xiii KISALTMALAR……………………………………………………………………xv GİRİŞ……………………………………………………………………………........1 İçindekiler 1. FEDERALİZM VE MALİ FEDERALİZM ............................................................ 9 1.1. FEDERALİZM .................................................................................................. 9 1.1.1. Federalizm Kavramı ......................................................................... 9 1.1.2. Federal Teoriler .............................................................................. 14 1.1.3. Federalizmin Faydalı ve Sakıncalı Yönleri .................................... 24 1.2. MALİ FEDERALİZM .................................................................................... 30 1.2.1. Mali Federalizm Kavramı ............................................................... 31 1.2.2. Mali Federalizmin Tasarlanması ve Değerlendirilmesi .................. 35 1.2.2.1. Harcama Sorumluluğu ............................................................ 35 1.2.2.2. Gelirlerin Yerel Yönetimlere Devredilmesi ........................... 40 1.2.2.3. Yönetimlerarası Transferler .................................................... 46 1.2.2.4. Yerel Yönetimlerin Borçlanması ............................................ 54 1.2.3. Mali Federalizmin Ekonomik ve Politik Etkileri ........................... 59 1.2.3.1. Mali Federalizmin Faydaları .................................................. 59 1.2.3.1.1. Ulusal ve bölgesel gelişmişlik düzeyine katkısı ........... 59 viii 1.2.3.1.2. Hesap verilebilirlik ve şeffaflık .................................... 60 1.2.3.1.3. Yerel olarak halka ve bilgiye yakınlık .......................... 61 1.2.3.1.4. Yönetimler arasında yatay ve dikey rekabet ................. 61 1.2.3.1.5. Otoritenin bölünmesi .................................................... 62 1.2.3.1.6. İşlem maliyetlerini azaltıcı etkisi .................................. 63 1.2.3.1.7. Merkezi politikalar üzerinde daha fazla veto hakkı ...... 63 1.2.3.2. Mali Federalizmin Sakıncaları ................................................ 63 1.2.3.2.1. Ölçek ekonomisini terk etme ........................................ 64 1.2.3.2.2. Koordinasyon eksikliği ................................................. 64 1.2.3.2.3. Yolsuzluğu arttırabilir ................................................... 64 1.2.3.2.4. Organizasyon eksikliği ve kamu hizmetlerinin kalitesizleşmesi .................................................................................................. 65 1.2.4. Mali Federalizmin Ölçülmesi ......................................................... 66 2. MALİ FEDERALİZM TEORİLERİ ..................................................................... 69 2.1. MALİ FEDERALİZMİN BİRİNCİ KUŞAK TEORİLERİ ............................ 69 2.1.1. Musgrave ve Üçlü Tahsis Teorisi ................................................... 71 2.1.1.1. Tahsis fonksiyonu ................................................................... 73 2.1.1.2. Gelirin yeniden dağılımı ......................................................... 74 2.1.1.3. Makroekonomik istikrar ......................................................... 75 2.1.2. Musgrave – Tiebout ve Katlı Kek Modeli ...................................... 76 2.1.3. Tiebout ve Ayaklarla Oy Verme..................................................... 77 2.1.4. Oates ve Yerelleşme (Desentralizasyon) Teoremi ......................... 80 2.1.5. Brennan and Buchanan ve Leviathan Tezi ..................................... 87 2.1.6. Buchanan ve Klüp Mallar Teorisi................................................... 89 2.1.7. Sinek Kâğıdı Etkisi ......................................................................... 91 2.2. MALİ FEDERALİZMİN İKİNCİ KUŞAK TEORİLERİ .............................. 93 ix 2.2.1. Mali Federalizmin İkinci Kuşak Teorileri’nin Birinci Kolu .......... 96 2.2.2. Mali Federalizmin İkinci Kuşak Teorileri’nin İkinci Kolu: Mali Federalizmin Ekonomi Politiği ........................................................................ 101 2.2.2.1. Politikada Tekdüzelik Varsayımına İtiraz ............................ 103 2.2.2.2. Piyasayı Koruyan Federalizm ............................................... 107 2.2.2.2.1. Asimetrik bilgi sorunu ................................................ 110 2.2.2.2.1.1. İşlem maliyeleri ile eksik sözleşme yaklaşımları 112 2.2.2.2.1.2. Asıl-Vekil teorisi ................................................. 116 2.2.2.2.2. Piyasayı korumanın şartları ........................................ 120 2.3. MALİ FEDERALİZMİN EKONOMİ POLİTİĞİ ........................................ 124 3. AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NDE MALİ FEDERALİZMİN EKONOMİ POLİTİĞİ ............................................................................................. 128 3.1. AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ ........................................................ 129 3.1.1. Amerikan Federalizminin Tarihçesi ............................................. 129 3.1.1.1. Federalizm Öncesi (1775 – 1789)......................................... 131 3.1.1.2. Dual Federalizm (1800-1930)............................................... 133 3.1.1.3. İşbirlikçi Federalizm (1930 – 1970) ..................................... 136 3.1.1.4. Kreatif Federalizm (1960 – 1980) ........................................ 139 3.1.1.5. Yeni Federalizm (1980 – Günümüz) .................................... 140 3.2.2. Amerika Birleşik Devletleri Ekonomisinin Genel Görünümü ..... 143 3.2.2.1. ABD Ekonomisi.................................................................... 143 3.2.2.2. ABD’nin Dünya Ekonomisindeki Yeri ................................ 150 3.2. AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NDE YÖNETİM BİRİMLERİ...... 153 3.2.1. Federal Yönetim ........................................................................... 154 3.2.1.1. Yasama ................................................................................. 156 3.2.1.2. Yürütme ................................................................................ 160 x 3.2.1.3. Yargı ..................................................................................... 162 3.2.2. Eyalet Yönetimleri ........................................................................ 164 3.2.2.1. Eyaletlerin Yönetim Yapıları ................................................ 164 3.2.2.2. Eyaletlerin Yetkileri ve Sorumlulukları................................ 166 3.2.3. Yerel Yönetimler .......................................................................... 167 3.2.3.1. Yerel Yönetimlerin Yönetim Yapıları .................................. 168 3.2.3.2. Dillon Kuralı ......................................................................... 169 3.2.3.3. Yerel Yönetim Birimleri ....................................................... 170 3.2.3.3.1. Vilayet (County) ......................................................... 173 3.2.3.3.2. Belediye (Munipcipality) Yönetimi ............................ 175 3.2.3.3.3. Kasaba (Township) Yönetimi ..................................... 177 3.2.3.3.4. Özel Amaçlı Yerel Yönetim Birimleri (Special District Governments) ................................................................................................... 178 3.3. AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NDE MALİ FEDERALİZM ......... 180 3.3.1. Federal Yönetim ........................................................................... 181 3.3.1.1. Federal Yönetimin Vergi Gelirleri........................................ 181 3.3.1.2. Federal Yönetimin Harcamaları ........................................... 187 3.3.1.3. Federal Yönetimin Borçlanması ........................................... 192 3.3.2. Eyalet Yönetimleri ........................................................................ 194 3.3.2.1. Eyaletlerin Vergi Gelirleri .................................................... 195 3.3.2.2. Eyaletlerin Harcamaları ........................................................ 201 3.3.2.3. Eyaletlere Yapılan Hibe ve Yardımlar ................................. 205 3.3.2.4. Eyaletlerin Borçlanmaları ..................................................... 208 3.3.3. Yerel Yönetimler .......................................................................... 211 3.3.3.1. Yerel Yönetimlerin Vergi Gelirleri ...................................... 211 3.3.3.2. Yerel Yönetimlerin Harcamaları .......................................... 214 xi 3.3.3.3. Yerel Yönetimlere Yapılan Hibe ve Yardımlar .................... 218 3.3.3.4. Yerel Yönetimlerin Borçlanmaları ....................................... 219 3.3.4. Amerika Birleşik Devletleri’nde Mali Federalizmin Ölçümü ...... 222 3.4. AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NDE MALİ FEDERALİZMİN EKONOMİK BÜYÜMEYE ETKİSİ: AMPİRİK ÇALIŞMA ............................. 229 3.4.1. Mali Federalizm ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişki ........... 230 3.4.2.Literatür ......................................................................................... 233 3.4.3. Ekonometrik Yöntem ve Veri Seti ............................................... 237 3.4.3.1. Ekonometrik Yöntem............................................................ 237 3.4.3.2. Veri Seti ................................................................................ 237 3.4.4. Analiz ............................................................................................ 242 3.4.5.Sonuç ve Bulgular.......................................................................... 245 SONUÇ VE ÖNERİLER ................................................................................ 248 KAYNAKLAR ............................................................................................... 248 ÖZGEÇMİŞ .................................................................................................... 269 xii TABLOLAR Tablo 1 Harcama Sorumluluklarının Dağılımı .......................................................... 39 Tablo 2 Bölgelerin Mali Kapasitelerinin Ölçülmesindeki Önemli Unsurlar ............. 50 Tablo 3 Alt Yönetim Birimlerinin Borçlanmalarının Kontrolü Üzerine Yaklaşımlar57 Tablo 4 İşlem Maliyetlerini Etkileyen Faktörler ...................................................... 114 Tablo 5 Dünya Ekonomilerinin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) Sıralaması ...... 151 Tablo 6 Amerika Birleşik Devletleri’nde Eyaletlerin Temsilciler Meclisi ve Senatoya Gönderdiği Üye Sayıları .................................................................................. 157 Tablo 7 ABD’de Bakanlıklar ve Kuruluş Tarihleri.................................................. 161 Tablo 8 ABD’de Eyaletlere Göre Yerel Yönetimlerin Sayısı .................................. 172 Tablo 9 ABD'de 2017 Yılında Eyaletlerin Tahsil Ettiği Vergiler ve Bu Vergilerin Eyaletlerin Toplam Vergileri İçindeki Yüzdeleri ............................................ 197 Tablo 10 ABD'de 2016 Yılında Eyaletlerin Tahsil Ettiği Toplam Vergi Gelirleri .. 200 Tablo 11 2017 Yılında ABD’de Eyaletlerin Harcamaları ........................................ 202 Tablo 12 2016 Yılında ABD’de Eyaletlerin Toplam Harcamaları .......................... 204 Tablo 13 2012 Yılında ABD’de Eyaletlerin Aldıkları Federal Yardımlar .............. 206 Tablo 14 2016 Yılında ABD’de Eyaletlerin Toplam Kamu Borçları ...................... 210 Tablo 15 2011 Yılında ABD’de Yerel Yönetimlerin Vergi Gelirleri ...................... 212 Tablo 16 ABD’de Yerel Yönetimlerin Harcamaları ................................................ 215 Tablo 17 ABD’de Eyaletlerin Yerel Yönetimlerinin Harcamaları .......................... 217 Tablo 18 2016 Yılında ABD’de Eyaletlerin Toplam Kamu Borç Stokları .............. 221 Tablo 19 Mali Federalizm ve Makroekonomik Performans Arasındaki İlişki: Ampirik Çalışmaların Özeti ............................................................................. 233 Tablo 20 Çalışmada Kullanılan Değişkenler ........................................................... 241 Tablo 21 ADF Birim Kök Testi Sonuçları ............................................................... 243 Tablo 22 Granger Nedensellik Analizi Sonuçları .................................................... 244 Tablo 23 Regresyon Analizi Sonuçları .................................................................... 245 xiii ŞEKİLLER şekil 1 Dünyada Federal Devletlerin Haritası ............................................................ 13 Şekil 2 Federal Devlette Yönetimlerin Eşitlik ve Bağımsızlığı ................................. 15 Şekil 3 Yerelleşme Teoremi’nde Kamu Mal ve Hizmetlerinin Sağlanmasında Yerelleşmesi İle Elde Edilen Refah Kazancı ..................................................... 82 Şekil 4 Dual Federalizmde Federal Yönetim ve Eyaletlerin İlişkisi ........................ 133 Şekil 5 Dual Federalizmde Katlı Kek Modeli .......................................................... 135 Şekil 6 İşbirlikçi Federalizmde Yönetimlerin İlişkisi .............................................. 137 Şekil 7 İşbirlikçi Federalizmde Mozaik Kek Modeli ............................................... 138 Şekil 8 ABD’nin Yıllık Reel GSYH Büyümesi ve Kişi Başına Düşen GSYH ....... 144 Şekil 9 ABD’de GSYH’nın Sektörel Dağılımı ........................................................ 145 Şekil 10 ABD’de Eyaletlerin GSEH Sıralaması (Milyar Dolar) ............................. 146 Şekil 11 ABD’de Dış Ticaret Dengesi (Milyar Dolar) ............................................ 147 Şekil 12 ABD’de Cari Açık (Milyar Dolar) ............................................................. 148 Şekil 13 ABD’de İşsiz Sayısı ve İşsizlik Oranı ....................................................... 149 Şekil 14 ABD’de Tüketici Fiyat Endeksine Göre Yıllık Ortalama Enflasyon ........ 150 Şekil 15 ABD ve Dünya’da Yıllık GSYH Büyüme ................................................. 152 Şekil 16 Ülkelerdeki Kişi Başına Düşen Milli Gelir Sıralaması .............................. 153 Şekil 17 Amerika Birleşik Devleti’nin Federal Yönetim Yapısı ............................. 155 Şekil 18 ABD’de Yerel Yönetim Birimlerinin Sayısı.............................................. 171 Şekil 19 ABD’de Vilayetlerin Sayısı ....................................................................... 175 Şekil 20 ABD’de Belediyelerin Sayısı ..................................................................... 176 Şekil 21 ABD’de Kasabaların Sayısı ....................................................................... 178 Şekil 22 ABD’de Özel Amaçlı Yerel Yönetimlerin Sayısı ...................................... 180 Şekil 23 ABD’de Türlerine Göre Federal Vergi Gelirleri (Milyar Dolar) ............... 183 Şekil 24 ABD’de Federal Yönetimin Vergi Gelirleri ve GSYH İçindeki Oranı ..... 184 Şekil 25 Federal Harcamaların Türlerine Göre GSYH’ye Oranları ......................... 188 Şekil 26 ABD’de Federal Hükümetin Harcamaları ve GSYH İçindeki Yüzdesi .... 189 Şekil 27 ABD’de Federal Yönetimin Bütçe Dengesi ve GSYH İçindeki Yüzdesi .. 190 Şekil 28 ABD’de Federal Yönetimin Kamu Borç Stoku ve GSYH İçindeki Yüzdesi .......................................................................................................................... 193 xiv Şekil 29 ABD’de Eyaletlerin Tahsil Ettiği Vergilerin Toplam Vergiler İçindeki Payları .............................................................................................................. 198 Şekil 30 Eyaletlerin Tahsil Ettiği Vergiler ve GSYH İçindeki Yüzdesi .................. 199 Şekil 31 Eyaletlerin Toplam Harcamaları ................................................................ 203 Şekil 32 ABD’de Federal Yönetimin Eyaletlere Yaptığı Yardım Programlarının Sayısı ................................................................................................................ 205 Şekil 33 ABD’de Federal Yönetimin Eyaletlere Yaptığı Yardımların Eyaletlerin Genel Gelirlerine Oranına Göre ABD Haritası ................................................ 208 Şekil 34 Eyaletlerin Kamu Borç Stokları ve GSYH İçindeki Yüzdesi .................... 209 Şekil 35 ABD’de Yerel Yönetimlerin Vergileri ve GSYH İçindeki Yüzdeleri ....... 213 Şekil 36 ABD’de Yerel Yönetimlerin Toplam Harcamaları ve GSYH İçindeki Yüzdeleri .......................................................................................................... 216 Şekil 37 ABD’de Yerel Yönetimlerin Kamu Borç Stoku ve GSYH İçindeki Yüzdesi .......................................................................................................................... 220 Şekil 38 Yerel Yönetimlerin Toplam Gelirlerinin Yüzdesi Olarak Eyaletlerden Aldığı Yardımlar ......................................................................................................... 218 Şekil 39 ABD’de Vergi Gelirlerinin Yönetimler Arasındaki Payları ...................... 223 Şekil 40 Toplam Harcamaların Yönetimler Arasındaki Payları .............................. 225 Şekil 41 ABD’de Yönetimlerin Gelirlerine Göre Mali Federalizmin (Gelirler/GSYH) .......................................................................................................................... 226 Şekil 42 ABD’de Yönetimlerin Harcamalarına Göre Mali Federalizm (Harcamalar/GSYH) ........................................................................................ 227 Şekil 43 ABD’de Yönetimlerin Gelirlerinin ve Harcamalarının Ülkenin Toplam Gelirlerinin ve Harcamalarının İçindeki Ağırlığı ............................................. 228 Şekil 44 ABD’de Yönetimlerin Vergi Gelirlerinin Toplam Gelirlere Oranı ........... 229 Şekil 45 Çalışmada Kullanılan Veri Seti ................................................................. 242 xv KISALTMALAR LİSTESİ ABD Amerika Birleşik Devletleri BKT Birinci Kuşak Teorileri EKK En Küçük Kareler FED Federal Reserve GSYİH Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla İKT İkinci Kuşak Teorileri KDV Katma Değer Vergisi OLS En Küçük Kareler OECD Organisation for Economic Co-operation and Development ÖTV Özel Tüketim Vergisi US United States yy Yüz yıl 1 GİRİŞ Federalizm son zamanlarda çok tartışılan önemli yönetim modellerinden biridir. Federalizm, başlarda çoğunlukla siyasi ve idari boyutlarda ele alınmasına karşın, son zamanlarda ağırlıklı olarak mali boyutta da mercek altına alınıp incelenmeye başlamıştır. Mali federalizm aslında 1940’lardan bu yana kamu ekonomisinin üzerinde çalışılan konularından biri olmasına karşılık, özellikle 1980’lerde küreselleşmenin iktisadi ve siyasi etkileri ile birlikte daha fazla dikkat çekmeye başlamıştır. Bu doğrultuda, birçok ülkede geleneksel kamu yönetimi anlayışı da yerini bu yeni kamu yönetimi anlayışına bırakmıştır. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri sınırları içinde dikkat çeken mali federalizm kavramı, 1990’lardan itibaren, sadece federal hükümetlerde değil, aynı zamanda uzun bir dönem geleneksel şekilde merkeziyetçi yapıda yönetilen devletlerde bile kamusal sorumlulukların ve işlevlerin yönetimin farklı seviyelerine devredilmesi şeklinde önemli bir konu olarak ortaya çıkmıştır (Dafflon, 2006: 271). Birçok ülke, artık ulus altı yönetimlere hem daha fazla sorumluluk, hem de bu sorumlulukları yerine getirebilmeleri için daha fazla harcama yapabilme ve vergi toplayabilme yetkisi vermektedir. Mali federalizm federal olarak yönetilen bir ülkedeki çok seviyeli yönetim birimlerinde, mali karar verme gücünün seçimi ve dağılımıdır (Moges, 2013: 6). Oates’e göre, mali federalizm kamu maliyesinin bir alt alanıdır ve yönetimin farklı birimlerinin mali açıdan rolleri, birbirleri ile ilişkileri ve kullandıkları araçlar üzerinde durmaktadır (Oates, 1999: 1120). Federalist ülkelerde daha sık kullanılan ve idari yerelleşmenin finansal kısmını oluşturan mali federalizm, kamu iktisadı ve maliye teorisinin kapsamına girmektedir (Bağlı, 2014: 29). Mali federalizmin en temel ilkelerinden biri, hangi tip yerel kamusal malın hangi miktarda sağlanacağına merkezi hükümet yerine alt yönetim birimlerinin karar 2 vermesinin daha iyi sonuçlar doğuracağıdır. Çünkü yerel yönetim birimleri yerel tercihleri değerlendirirken merkezi yönetime göre daha fazla sorumlu, hesap verebilir ve şeffaf olabilmektedir (Aslım - Neyaptı, 2014: 6). Yerel yönetimler bölgelerinde yaşayan vatandaşların tercihleri ve ihtiyaçları hakkında merkezi hükümete göre çok daha fazla bilgiye sahiptir. Bu bağlamda, mali federalizmin temelinde yatan, yerel yönetimlere harcama kararlarını bağımsız şekilde verebilme ve buna bağlı olarak da gelirlerini belirleyebilme yetkisinin verilmesidir (Acar – Kitapçı, 2009: 88). Yerel yönetimlere verilen mali sorumluluk, bu kavramın özüdür. Dolayısıyla, mali federalizmi tasarlarken ve değerlendirirken yerel yönetimlere verilen mali sorumluluk kapsamında, mali federalizmin dört temel bileşeni bulunmaktadır: (i) Yerel Yönetimlerin Harcama Sorumluluğu (ii) Gelirlerin Yerel Yönetimlere Devredilmesi, (iii) Yönetimler Arası Transferler, (iv) Yerel Yönetimlerin Borçlanması. Yukarıda bahsedilen bileşenler etkin bir şekilde sağlanabildiği ölçüde, mali federalizmin ülkeye birçok faydası vardır. Bunlar: Ulusal ve bölgesel gelişmişlik düzeyine katkı sağlaması, yönetim birimlerinin daha fazla hesap verilebilir ve şeffaf olması, yönetimlerin yerel olarak halka ve bilgiye daha yakın olması, yönetimler arasında yatay ve dikey rekabetin oluşması, otoritenin yönetimler arasında bölünmesi, işlem maliyetlerini azaltıcı etkisinin olması ve yerel yönetimlere merkezi politikalar üzerinde daha fazla veto hakkı vermesi olarak sıralanabilir. Mali federalizm teorilerinin temel iddiası, bütün bu faktörlerin kamu sektöründeki etkinliği arttırdığı ve ülkenin makroekonomik performansı üzerinde olumlu etki yarattığıdır. Mali federalizme ilişkin literatürde, mali federalizm yaklaşımları ikiye ayrılmaktadır. Birincisi, “Mali Federalizmin Birinci Kuşak Teorileri” (BKT), desentralize olmuş sistemlerin iyi niyetli birer sosyal planlayıcı olduğunu varsayarak performanslarını incelemektedir. İkinci yaklaşım ise “Mali Federalizmin İkinci Kuşak Teorileri”dir (İKT) ve bu görüş hem birinci kuşağın çalışmalarını geliştirmekte hem de ulus altı birimlerin karşı karşıya kaldığı mali ve politik teşvikler üzerinde çalışmaktadır (Weingast, 2014: 1). Mali federalizmin birinci kuşak teorileri ile ilgili olarak iktisat literatürüne baktığımızda, çalışmaların “ağırlıklı” olarak Tiebout (1956) ve Oates’e (1972) ait olduğu görülmektedir. Geleneksel mali federalizm teorisi, fonksiyonların farklı 3 düzeylerde yönetim birimlerine tahsis edilmesi ve bu fonksiyonların yerine getirilmesi için hangi mali enstrümanların uygun olduğuna yönelik genel normatif bir çerçeve ortaya koymaktadır (Oates, 1999: 1121). Geleneksel görüşte, yerel kamusal malların çıktıları, ilgili bölgelerin seçmenlerinin refahını en çoklaştıracak şekilde belirlenmektedir (iyilikseverlik). İKT’ler, devlet tarafından kamusal malların etkin şekilde sağlanabilmesi ve piyasaların güvenilir bir şekilde korunabilmesi için nasıl bir politik yapı ve işleyişin olması gerektiğini araştırmaktadır (Weingast, 2009: 279-280). Bu doğrultuda, İKT’ler yalnızca iktisat biliminden değil, siyaset bilimi ve diğer alanlardan gelen önemli katkılar sayesinde mali federalizm kavramını disiplinler arası bir zemine taşımışlardır. Mali federalizmin teorileri kapsamında, ABD’de mali federalizmin incelenmesi için federalizmin gelişim süreci ve yapısı önem arz etmektedir. Dünyanın en büyük ekonomisine sahip olan ABD’nin çok köklü bir federalizm tarihi vardır. Amerikan federalizmine tarihsel olarak bakıldığında, federalizm öncesi (1775-1789 dönemi), dual federalizm (1800-1930 dönemi), işbirlikçi federalizm (1930-1960 dönemi), kreatif (creative) federalizm (1960-1980 dönemi) ve yeni federalizm (1980-günümüz) olarak sıralanmaktadır. Bu süreçler, ABD’de mali federalizmin gelişimini etkileyen unsurlardır. ABD’nin yönetim yapısına bakıldığında, Amerikan federal yönetim sisteminde en üstte anayasa yer almaktadır. Yetkileri anayasa ile belirlenen ve sınırlandırılan farklı yönetim birimleri, bu anayasanın çizdiği çerçeve içinde faaliyet göstermek zorundadırlar. Federal yönetimin görevleri, sorumlulukları ve yetkileri ülkenin tamamı için geçerlidir ve anayasa ile belirlenmiştir. ABD yasal olarak 50 eyaletten oluşmaktadır, federal yönetimden sonra gelen en büyük idari yönetim birimleridir ve her birinin kendi içinde farklı bir devlet teşkilatlanması vardır (CCSCE, 2017 - Worldbank, 2017). Eyaletlerin sadece kendilerinin bulundukları coğrafi sınırları kapsayan görev ve sorumlulukları da benzer şekilde anayasada açıklanmıştır. ABD’de yerel yönetimler ise eyaletlerin alt birimleridir ve bu yönetim birimlerine anayasada doğrudan değinilmemiştir. Yerel yönetimlerin yetkileri ve fonksiyonları bağlı oldukları eyaletlerin anayasaları ve kanunları ile belirlenmiştir (Sobacı – Köseoğlu, 2016: 25). Dolayısıyla yerel yönetimlerin görevleri, toplayacakları vergiler, 4 harcamaları, borçlanma kriterleri gibi unsurlar eyaletten eyalete farklılık göstermektedir. ABD’deki yerel yönetimler genel olarak vilayetler (county), belediyeler (munipcipality), kasabalar (township), ve özel amaçlı yerel yönetimler olarak sıralanabilir (special district governments). Mali federalizmin özellikle son zamanlarda dünya genelinde kabul görmesinin pek çok sebebi vardır. Bu sebeplerden en önemlisi, yerel yönetim birimlerinin yerel tercihleri ve ihtiyaçları federal hükümete göre daha iyi bilmelerinden dolayı kamu sektörünün verimini arttırarak, ülkenin daha iyi bir makroekonomik performans yakalamasına zemin hazırlamasıdır. Buradaki etkili dayanak ise, en eski federal ülkelerden biri olan ve mali federalizmin uygulanmasında köklü bir tarihe sahip olan Amerika Birleşik Devletleri’nin rol model olarak alınmasıdır. Mali yerelleşmenin ekonomik faktörlere etkisinin sayısal olarak incelenmesi hususunda, önemli olan nokta sayısal olarak mali federalizmin (mali yerelleşme) ölçümüdür. Mali federalizm birçok ülkede özellikle son zamanlarda üzerinde çok tartışılan bir konu olmasına karşın, hem siyaset biliminde hem de kamu iktisadında ölçümü konusunda belli bir anlaşma zemini oluşmamıştır. Mali federalizmde, kamu harcamaları ve vergiler sayısal yöntemlerle ölçülebildiği halde, yerel düzeyde kamu mali yönetim sistemi genel olarak nicel değil nitel özelliklere sahip olduğu için ölçülememektedir (Karagöz, 2014: 73). Bununla birlikte, mali federalizmin düzeyi yerel yönetimlerin özellikle gelirler ve harcamalar yoluyla genel yönetim içindeki ağırlığı ölçüsünde değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda, akademisyenler çalışmalarında yaygın bir şekilde mali federalizmin ölçümünde yerel harcamaların, yerel gelirlerin ve yerel vergi gelirlerinin; GSYH, toplam gelirler ve toplam harcamalar içindeki oranlarını kullanmaktadır. Mali federalizmin ekonomik verimliliği ve dolayısıyla makroekonomik performansı etkileyebileceği fikrini ilk savunanlar, Tiebout'un (1956) ve Oates'in (1972) çalışmalarıdır. Tiebout’un (1956) modelinde, yerel yönetimler tam bilgiye sahip olan bireyleri kendi bölgelerine cezbetmek için mali enstrümanları kullanarak birbirleri ile rekabet ederler. Vatandaşlar “ayaklarıyla oy verme” yoluyla, kendi tercihleri hakkında yerel yönetimlere bilgi aktarmış olurlar. Dolayısıyla yönetim birimleri rekabet içine girerler 5 ve bu da Pareto etkin dengeyi de beraberinde getirmektedir. Bireylerin kendilerine en iyi kamu hizmeti ve vergi kombinasyonunu sağlayan bölgeler arasında hareket edebilme kabiliyetleri, tüketici verimliliğini arttırmaktadır. Mali alandaki rekabet yönetimleri mümkün olan en düşük maliyetle hizmet sunmaya zorlar, bu da üreticinin (yerel yönetimlerin) verimliliğini artırır. Brennan ve Buchanan’ın (1980) “leviathan hipotezi”ne göre, eğer yönetimler gelir maksimizasyoncuları olarak hareket ediyorlarsa, yönetimler arası rekabet sahip oldukları bütçeleri ile sınırlıdır. Bu nedenle, mali federalizm, kamu mallarının aşırı arz edilmesini veya verimsizliği de önleyerek ekonomik büyümeye katkıda bulunmuş olur (Aktaran: Bodman, 2008: 6). Oates’e (1999) göre mali federalizmin temel meselesi ekonomik verimliliğin arttırılmasıdır. Diğer bir deyişle, yerel çıktıların yerel yönetimler tarafından yerel zevk ve tercihlere göre sağlanması, merkezi yönetimin bütün bölgeler için tek tip mal ve hizmet sunumu ile kıyaslandığında sosyal refahı arttırmaktadır. Oates'in (1999) araştırmasına göre, mali federalizm ile makroekonomik performans arasındaki ilişkiyi belirleyen genel etkenler mali rekabetin verimli olması (yada verimsiz olmaması), yönetimler arasında ilişkinin yapısı gibi unsurlardır. Mali federalizm alanında önemli çalışmaları olan Oates, mali federalizmin ekonomik gelişmeyi olumlu yönde etkilediğini savunmaktadır. Mali federalizm ile makroekonomik alanlar arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmaların büyük bir çoğunluğunun ülke grupları üzerinde yada ulusal boyutta yapıldığı görülmektedir. Yapılan çalışmalarda ağırlıklı olarak ülke yada ülke grupları üzerinde hesaplanan mali federalizm oranları ile ekonomik büyüme, enflasyon, işsizlik, kişi başına düşen milli gelir gibi makroekonomik performans göstergeleri ile olan ilişkisi analiz edilmiştir. Bir ülkenin makroekonomik performansının en önemli göstergesi ekonomik büyüme olduğundan dolayı ampirik çalışmaların çoğu mali federalizm ile özellikle ekonomik büyüme yada kişi başına düşen milli gelirdeki büyüme üzerine yoğunlaşmıştır. Yapılan ampirik çalışmaların çoğunda mali federalizmin ekonomik performansı veya refah seviyesini hem olumlu hem de olumsuz etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Bunların içinde olumlu etkisinin olduğunu iddia eden çalışmaların sayısının diğerlerine nazaran biraz daha fazla olduğu söylenebilir. Bu çalışmaların az bir kısmında ise herhangi bir ilişkiye ulaşılamamıştır. 6 Bunun muhtemelen en büyük sebebi, mali federalizmi doğru şekilde ölçen ve üzerinde uzlaşma sağlanmış bir yöntemin olmayışıdır. Bu çalışma, giriş ve sonuç haricinde üç bölümden oluşmuştur. Birinci bölüm, Federalizm ve Mali Federalizm, ikinci bölüm Mali Federalizm Teorilerinin Analizi, üçüncü bölüm ise Amerika Birleşik Devletleri’nde Mali Federalizmin Ekonomi Politiği’dir. Birinci bölümde federalizm ve mali federalizm kavramları açıklanmıştır. Bu doğrultuda, mali federalizmin tasarlanmasında ve değerlendirilmesinde önemli olarak görülen yerel yönetimlerin gelirleri, harcamaları ve borçlanmaları ile yönetimler arası transferler incelenmiştir. Son olarak, mali federalizmin ekonomik ve politik etkileri üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde “Mali Federalizmin Birinci Kuşak Teorileri” (BKT) ve “Mali Federalizmin İkinci Kuşak Teorileri”dir (İKT) incelenmiştir. Birinci kuşak teorilerine ilişkin olarak; Musgrave’in kamu sektörü ile ilgili olarak Üçlü Tahsis Teorisi, Tiebout’un Ayaklarla Oy Verme Teorisi, Musgrave ve Tiebout’un Katlı Kek Modeli, Oates’in yerelleşme ile kazanılan refah kazancını ele aldığı Yerelleşme (Desentralizasyon) Teoremi, Brennan ve Buchanan’ın Leviathan Tezi ve Klüp Mallar Teorisi ve son olarak yerel yönetimlere verilen yardımların yerel harcamalar üstünde nasıl bir etki yaptığını inceleyen Sinek Kağıdı Etkisi üzerinde durulmuştur. İkinci Kuşak Teorilere ilişkin kamusal tercihler kuramı ile birlikte siyasi süreçler ve yöneticilerin (vekil) davranışları ile ilgilenen politik ekonomi konuları içeren birinci kol ve asimetrik bilgi problemleri ve sebep olduğu davranışlar üzerinde duran ikinci kol incelenmiştir. Oates’e (2008) göre mali federalizmin ikinci kuşak teorilerinin “Birinci Kol”, ülkenin yerelleşen yönetim birimlerindeki yozlaşmış davranışların neden olduğu mali krizler üzerine yoğunlaşmaktadır. “İkinci Kol” ise “Mali Federalizmin Ekonomi Politiği” yaklaşımıdır ve kamu sektörü teorisinin daha geleneksel boyuttaki evrimi üzerinde durmaktadır. Bu bağlamda, politikada tek düzelik varsayımına itiraz ve piyasayı koruyan federalizm kavramları incelenmiştir. Son olarak bu tanımlar ve teoriler ışığında Amerika Birleşik Devletleri’nde mali federalizmin ekonomi politiği incelenmiştir. Öncelikle, federalizmin tarihsel gelişimi, yönetim birimleri ve yapıları incelenmiştir. Amerikan federalizmi 1930-1960 yılları 7 arasında federal hükümetin güç kazandığı ve gerçek anlamda bir merkezileşmenin yaşandığı döneme girmiştir. Dolayısıyla yerel yönetimlerin biraz daha güçlendiği dönemleri ele almak için mali federalizm bağlamında yönetimlerin vergileri, harcamaları yada borçlanmaları incelenirken 1960 yılı sonrası veriler kullanılmıştır. Bu bölümde, ABD’deki yönetim birimlerinin mali performansları, bu verilerdeki tarihsel olarak değişim, bu artış ve azalışların nedenleri, bu veriler üzerinde etkili olan mali ve politik etkiler incelenmiştir. ABD’de mali federalizm ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi inceleyen ampirik çalışma bölümünde cevap aranan önemli sorular aşağıdaki gibi sıralanabilir: 1. Birçok akademisyen mali federalizmi çeşitli yöntemlerle ölçerek, ekonomik büyüme ile ilişkisini ülke yada ülke grupları üzerinde araştırmıştır. Bu doğrultuda, literatür olarak mali federalizmin ekonomik büyümeye olan etkisini araştıran ve inceleyen ampirik çalışmalar ışığında, böyle bir etkileşim var mıdır, varsa hangi yöndedir? 2. Bu doğrultuda, tüm bunların etkileşimi ile birlikte, ABD’de mali federalizmin boyutu yani özellikle vergi gelirlerin ve harcamaların yerelleşmesinin derecesi ile ekonomik büyüme arasında bir ilişki var mıdır? İlişki varsa hangi yöndedir? İlişkinin şiddeti hangi boyuttadır? Ampirik çalışmada ABD’de 1961-2017 döneminde eyaletlerin ve yerel yönetimlerin vergi gelirlerinin toplam gelirlere oranı ve eyaletlerin ve yerel yönetimlerin harcamalarının toplam harcamalara olan oranı şeklinde hesaplanan dört farklı mali federalizm oranı ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki araştırılmaktadır. Bunun için öncelikle, değişkenlerin durağanlığının test edilmesi için Dickey- Fuller tarafından geliştirilen ADF birim kök testi yapılmıştır. Durağanlaştırma işleminden sonra değişkenlerin ilişkisinin yönünü bulmak için serilere Granger Nedensellik Analizi uygulanmıştır. Son olarak, değişkenler arasındaki ilişkinin şiddetini (+,-) ölçmek için EKK yöntemi kullanılarak çoklu regresyon analizi yapılmıştır. ADF birim kök testine göre serilerin düzeyde durağan olmadığı; birinci dereceden farkta durağanlaştığı tespit edilmiştir. Granger Nedensellik Analizi’ne göre, değişkenler arasındaki ilişkinin yönü belirlenmiştir. Buna göre, “yerel yönetimlerin harcamaları / toplam harcamalar “ (YH) ve “yerel yönetimlerin vergi gelirleri / toplam 8 gelirler“ (YVG) şeklinde hesaplanan mali federalizm ekonomik büyümenin (g) bir sebebi iken “eyaletlerin harcamaları / toplam harcamalar “ (EH) ekonomik büyümenin sebebidir. “Eyaletlerin vergi gelirleri / toplam gelirler” (EVG) şeklinde hesaplanan mali federalizm ile ekonomik büyüme arasında ise herhangi bir ilişkiye rastlanmamıştır. Son olarak YH ve YVG ile ekonomik büyüme (g) arasında yapılan çoklu regresyon çalışmasına göre, elde edilen ilk sonuç, “yerel yönetimlerin harcamaları / toplam harcamalar” (YH) oranı ile ekonomik büyümeyi olumlu yönde etkilemektedir. Bu sonuç, mali federalizm teorilerinin varsayımları ile uyumludur. Yerel yönetimlere harcamalarında ne kadar fazla özerklik verilirse, yani yerel harcamalar kullanılarak hesaplanan mali federalizm artarsa, ABD’de ekonomik büyüme pozitif şekilde artacaktır. Çalışmada ulaşılan ikinci sonuç ise, “yerel vergi gelirleri / toplam gelirler” (YVG) oranı ile büyüme arasında ise tek yönlü negatif bir ilişki ortaya çıkmıştır. Diğer bir deyişle yerel vergiler aracılığıyla hesaplanan mali federalizm azaldığında ABD’de ekonomik büyüme artmaktadır. Dolayısıyla vergi gelirleri ile hesaplanan mali federalizmde teorilerin aksine bir sonuca ulaşılmıştır. Nedensellik analizinde modele dâhil edilen eyaletlerin harcamaları / toplam harcamalar oranı uygulanan regresyon analizinde anlamlı çıkmadığı için bu değişkene analizde yer verilmemiştir. Bu çalışmanın genel olarak amacı öncelikle federalizmi ve bu bağlamda mali federalizmi incelemek, mali federalizmin teorileri ışığında politik ve ekonomik kararların mali federalizmi nasıl etkilediğini araştırmak, ABD’de federal yönetim birimlerinin ve kamu maliyesinin nasıl işlediğini incelemek, mali federalizm ile ilgili ekonomik literatürü inceleyerek dünyanın en büyük ekonomisine sahip olan ve en eski federal ülkelerden bir olan Amerika Bileşik Devletleri’nde mali federalizmin makroekonomik performansın önemli göstergelerden biri olarak kabul edilen ekonomik büyüme üzerindeki etkisini ampirik bir çalışma ile araştırmaktır. 9 BİRİNCİ BÖLÜM FEDERALİZM VE MALİ FEDERALİZM 1.1. FEDERALİZM Günümüzde federal sistemlerin birçoğunun, ortak tarihsel bir geleneğe veya ortak bir kültüre sahip ama farklı özellikleri olan gruplar tarafından bir birlik oluşturmak amacıyla kurulduğu görülmektedir. Federalizm uzun zamandır var olan önemli yönetim modellerinden biri olmasına karşılık, dünya meselelerinde uzun yıllar göz ardı edilmiş ve çok fazla önem verilmemiş bir kavramdır. Fakat özellikle son zamanlarda önemli bir konu haline gelmiştir. 1.1.1. Federalizm Kavramı Devletlerin kuruluş şekilleri üniter, federal ve konfederal olarak üçe ayrılmaktadır. Üniter devlette egemenlik tamamıyla halkı temsil eden ulusal meclisin elindedir ve politik bir iktidar tarafından temsil edilmektedir. Yerel yönetimler meclisin kararları ile bağlanmıştır. Kenfederasyonda, eyaletler federal meclisin izin verdiği kadar egemenliğe sahiptir. Federal sistemde ise egemenlik ulusal hükümet ve eyaletler arasında bölünmüştür (Öztürk, 1992: 65). Federalizm aslında kısaca bir ülkenin yönetim şeklidir. Çeşitli zaman dilimlerinde, değişik ülkelerde ve farklı biçimlerde uygulandığı için, federalizmin temel prensiplerini sıralayarak tanımlamaya çalışmak oldukça zordur. Bu bağlamda federalizmi açıklayabilmek için öncelikle, zaman zaman birbirlerinin yerine kullanılmalarından dolayı ve bazen de sınırlarının tam olarak belirlenememesinden dolayı kavram kargaşasına yol açabilen “federasyon”, “federalleşme”, “konfederasyon” ve “federalizm” gibi kavramların kökenine inmek daha doğru bir yol 10 olacaktır. Dolayısıyla, bu kavramların literatürde kazandıkları anlamlar üzerinde durulması önemlidir (Arısoy, 2010). “Federasyon”, “federalizm”, “federal” kavramlarının kökeni Latince “foedus” kelimesine dayanmaktadır (Ostrom, 1991: 9). Kabaağaç ve Alova hazırladıkları Latince-Türkçe Sözlük’te "foedus" kelimesinin karşılığı olarak birleşme, antlaşma, ittifak, sözleşme, mukavele, koşul, ticarî anlaşma, pazarlık ve yasa ifadelerini kullanmaktadır (Kabaağaç-Alova, 1995:246). Federalizm ve federal sistemlerle ile ilgili Türkiye'de ilk çalışmaları yapan İlhan Lütem de (1950) federalizm kavramının kökünün foedus (foederis) olduğunu ve pakt, kontrat, antlaşma, sözleşme anlamına geldiğini belirtmektedir. Ülkemizde bu alanda en fazla çalışma yapan akademisyenlerden Oktay Uygun da (2007) “foedus” kavramını anlaşma ve sözleşme anlamında kullanmaktadır. Federalizm konusunda uzman olan önemli akademisyenlerden Daniel Elazar federalizmi tanımlarken, biyolojik bir benzetme kullanmıştır. Elazar’a göre federalizm birçok çok alt türü içeren bir familyadır (Elazar, 1993: 190). Elazar federalizm ile ilgili “Exploring Federalism” isimli çok önemli bir eser kaleme almıştır. Elazar eserinde federal kavramının İncil’den kaynaklandığını ve Judeo-Hıristiyan geleneğinden ortaya çıktığını yazmıştır. Elazar da federal kavramının kökeninin Latince “foedus” kelimesinden geldiğini ve sözleşme anlamına geldiğini belirtmektedir. Bununla birlikte Elazar, federal kavramının zamanla siyasî bir kavrama dönüştüğüne de gönderme yapmaktadır (Elazar, 2006: 5). Anlaşma veya sözleşme ile siyasi toplulukları bir bütün olarak bağlayan federal düşüncesinin ilk ortaya çıkışının eski Yunan şehir devletlerine kadar uzandığı görülmektedir. O zamanlar, şehir devletleri dışarıdan gelebilecek herhangi bir askeri tehdide karşın ülkelerini korumak için bir araya gelmişlerdir (Smith, 2004: 12). Friedtich’e göre federalizm, ortak düşünce ve geleneklerin yerleştirilmesi ve ortak değer ve faydaların yine ortak gayretlerle daha etkili bir biçimde uygulanması yoluyla, yerel olarak çeşitli değerleri, çıkarları, inanışları ve gelenekleri olan topluluklara özgü bir politik örgütlenme şeklidir (Friedrich, 2014: 95). En sade ve en geniş anlamıyla incelendiğinde, federalizm farklı grupların işbirliği yapmak için bir birlik oluşturmasıdır (Uygun, 2007:1). 11 Federalizmin günümüzde kesin ve belirli bir tanımı bulunmamaktadır. Burada önemli tanımlar üzerinde durulacaktır. Bu doğrultuda, federalizm analiz edilirken başvurulması gereken klasik eserlerin başında hiç şüphe yok ki Edward A. Freeman'ın eseri gelmektedir. Freeman, federal birliği kısaca, diğer güçlerle ilişkili olarak bir devlet oluşturulması ama iç yönetimde pek çok eyaletin söz sahibi olması olarak tanımlamaktadır. Freeman’a göre, en mükemmel şekli ile bir federal hükümet kurabilmek için iki şart gereklidir (Freeman, 1893: 2): 1. Birliğin üyelerinin her biri sadece kendini ilgilendiren konularda tamamen serbest olmalıdır. 2. Üyelerin bütününü ilgilendiren konularda ise üyelerin her biri ortak bir güce tabi olmalıdır. Federalizm, merkezi hükümet ve daha küçük bölgesel yönetimler arasında yetki, sorumluluk ve gücün dağıtıldığı ve bunun anayasa tarafından belirlendiği bir yönetim şeklidir. Federal sistemin olması için, sadece ulusal ve eyalet yönetimlerinin birlikte var olması yeterli değildir. Burada önemli olan, ulusal yönetime ve eyalet yönetimlerine yönetme gücünün anayasa ile verilmesi ve her birinin yönetim fonksiyonlarının yine anayasa ile açık bir şekilde belirlenmesidir. Hiçbir yönetim birimi diğerinin yetkisine müdahale edemez. Bu yetkilerin içinde vergi toplama gücü ve kanunlarla bireylerin davranışlarını düzenleme sorumluluğu da bulunmaktadır (American Federalism, 2012: 59-60). Federalizmde, merkezi yönetim ve eyalet yönetimlerinin yönetme yetkisi ve gücünün anayasa ile güvence altına alınmış olması çok önemlidir. Diğer yandan yerel yönetimlerin üst yönetimlerle olan ilişkisi anayasa güvencesi altında değildir. Federalizmle ilgili ilk çalışmaları yapanlardan olan Mclaughlin’a göre ise federalizm, belirli coğrafi alanlarda sınırlı yetkilere sahip olan yönetimlerin ayrı güçlere sahip olduğu ve bu gücün yönetimler arasında dağıtıldığı siyasi düzenden oluşan bir sistemdir (Mclaughlin, 1918: 215). Bir sistem olarak federalizm, egemenlik veya otoritenin ulus ve onun alt birimlerinin oluşturduğu en az iki yönetim düzeyi arasında bölünmesidir. Her bir yönetim birimi diğeri tarafından dokunulamaz ve geri alınamaz, kendine has bir egemenlik ya da özerklik alanına sahiptir. Federalizm hem eyaletlerin haklarını hem de ulusal hakları kucaklayan bir kavramdır. Hiçbir yönetim 12 birimi diğerinin haklarına engel olamaz. Her birim ontolojik bir varlığa sahiptir (Feely, 2012: 6-7). Merkezi yönetim şeklinde örgütlenme, merkezi ve yerel olmak üzere iki kademelidir. Federal yönetim şeklinde ise devlette merkezi ve yerel yönetimler arasında eyalet yönetimi adı verilen bir yönetimsel kademe vardır. Dolayısıyla federal devlette yönetimin üç kademeli olması merkezi yönetime kıyasla daha karmaşik bir yapı arz etmektedir. Eyaletler de merkezi hükümet gibi gücünü ve otoritesini doğrudan halktan almaktadır. Eyaletler yapısal olarak merkezi hükümetin müdahalelerinden korunmaktadır. Fonksiyonel açıdan baktığımızda ise görevlerin büyük bir kısmı merkezi hükümet ile ortaklaşa yürütülmektedir. Ama tabii ki bu yetki ve sorumluluk paylaşımı eyaletlerin siyaset yapma yada karar alma güçlerini etkilememektedir (Öztürk, 1992: 67). Federal hükümet şekli, her yönetim biriminin belirli bir ölçüde bağımsızlığa sahip olduğu ve karar almada sorumlulukları olan çok seviyeli bir yapıdır. Federalizm, bir coğrafi bölgenin bileşeni olarak ulusların, büyük olmanın ve küçük olmanın avantajlarından yararlanmak için, “biraraya gelme” yada bir arada tutma” kavramlarını temsil etmektedir (Broadway - Shah, 2009: 5). En geniş anlamıyla federal düzen, aileden başlayarak, yerel ve bölgesel topluluklara ve devlete kadar uzanan çeşitli özerk birimleri içeren bir sistemi ifade etmektedir. Balta’ya göre, federalizm özerk birimler üzerine kurulmuş bir devlet sitemi yada organizasyonudur. Balta federalizmi teorik açıdan değil daha çok pratik açıdan ele almıştır. Federal sisteme sahip bir devlet, aslında her biri ayrı ayrı yasama, yürütme ve yargı güçlerine sahip olan ve kendi başına bir devlet sayılabilen siyasi birimlerin bir araya gelmesinden oluşmuştur (Balta, 1965: 139-140). Dolayısıyla federal yönetim sisteminde birden çok siyasal yönetim merkezi vardır. Buna “yerel kuvvetler ayrılığı” tanımlaması da yapılabilir. Federalizmde eyaletler birbirine eşit mesafede durur ve aynı zamanda federal yönetimin iktidarı kötüye kullanmasının önünde de bir engel teşkil etmektedirler. Diğer yandan bu federe devletler ülke sınırları içinde birer üniter devlet gibi davranmaktadırlar. Sadece önemli bir farkın altını çizmek gerekir ki, o da eyaletlerin federal anayasaya bağlı olmalarıdır. Bu da federal hukukun federe hukukundan üstün olduğu anlamını doğurmaktadır. Burada unutulmaması gereken önemli nokta ise federal anayasa federe devletlerin kurulmalarının bir sonucu değildir, federe 13 devletlerin yani eyalet yönetimlerinin iradelerini birleştirerek ortaya çıkardığı ve yine bu iradeleri koruyan bir üründür (Demir, 2014: 37). Kaynak: https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Map_of_federal_states.svg Şekil 1 Dünyada Federal Devletlerin Haritası Dünyadaki ülkelerin 25 tanesi federal yönetim sistemi ile yönetilmektedir ve bu ülkelerin nüfusu dünya nüfusunun yaklaşık %40’ına tekabül etmektedir (Turan, 2017: 2). Günümüzde federalizmin bilinirliği Amerikan federal sisteminin (1787) kuruluşundan eski değildir. Amerika Birleşik devletlerini izleyen başlıca ülkeler İsviçre (1848), Kanada (1867), Avustralya (1901), Avusturya (1920) ve Almanya’dır (1949). Bu altı ülke federalizmin kurulduğu en eski altı ülke tipidir. Hindistan’daki (1950) federal sistem hemen bu altı ülkeyi izlemiştir. İspanya (1978) ve Belçika (1993) da yasal olmasa da federasyon sayılabilirler. Tüm bu ülkeler hem ekonomik anlamda hem de teknolojik olarak çok gelişmiş toplumlardır. Gelişmekte olan ülkelere ise Malezya örnek verilebilir (Smith, 2004: 12). Arjantin, Brezilya, Meksika gibi büyük federal Latin Amerika ülkeleri ise çok daha yoksul ülkelerdir. Dolayısıyla federalizmin her ülke için ifade ettiği anlam birbirinden farklıdır. Federalizmin ülke için iyi yada kötü bir yönetim şekli olması, o ülkenin uygulamada hangi kurumlar 14 aracılığıyla ve nasıl yönetildiği ile çok yakından ilişkilidir. Şekil 1’de harita üzerinde Dünya’da federalizm ile yönetilen ülkeler koyu renkle gösterilmiştir. 1.1.2. Federal Teoriler Federal devlet sistemi ile ilgili birçok teori vardır. Zamanla bu sayı daha da artmaktadır. Bunun önemli nedenleri, federal sistemin devamlı olarak değişmesi ve federalizmin uygulamasının ülkeden ülkeye farklılık göstermesidir. Federal Teorileri, üç ana grupta toplayabiliriz. Bunlar, federalizmin niteliğini açıklamaya gayret gösteren klasik teoriler, federalizmin kökenini açıklamaya çalışan teoriler ve son olarak federal devletin işleyişine ilişkin teorilerdir (Uygun, 2007). 1.1.2.1. Federal Devletin Niteliğine Dayanan Teori Klasik teoriler, yazılan ilk anayasalara ve dolayısıyla federal sistemlerin ilk oluştuğu zamanlara dayanmaktadır. Aslında, anayasalar ile devlet şekli olarak federal sistemin ortaya çıkmaları ile hemen hemen aynı döneme denk gelmektedir (Ulusoy, 2014: 740). Dolayısıyla, bu doğrultuda 1789 yılında yürürlüğe giren ve ilk federal anayasa olarak kabul edilen Amerika Birleşik Devletleri Anayasası dikkate alınmaktadır. Klasik teoriye göre, federal devlet federal yönetim ve federe yönetim olmak üzere iki farklı yönetim alanından oluşmaktadır. İlki “ulusal” yada “merkezi” yönetim olarak isimlendirilirken, ikincisi ulusaltı alanda faaliyet göstermekte ve “eyalet” yönetimi yada “bölgesel” yönetim olarak adlandırılmaktadır. Bu iki yönetim alanının yetki, sorumluluk, konu ve kapsamları anayasa ile belirlenmiştir. Federal yönetimin etki alanı tüm ülke için geçerli iken, federe yönetimin yetki alanı kendi ait oldukları coğrafi bölgeyi yani eyalet sınırlarının içinde kalan alanı kapsamaktadır (Uygun, 2007: 8). İktidar federal yönetim ve federe yönetim arasında paylaştırılmıştır. Ulusal savunma ve dış ilişkiler gibi mevzular federal yönetimin kapsama alanına girerken, 15 eğitim, ulaşım, sağlık gibi konular federe yönetimlerin yetki alanına girmektedir (Wheare, 1964: 75). Klasik teorinin önemli iki varsayımı vardır. Bunlardan ilki yönetimlerin birbirinden bağımsız olması, ikincisi ise yönetimler arasında eşitliğin olmasıdır. Hem federal devlet hem de federe devlet yetkilerini anayasadan almaktadır. Her iki yönetim de anayasanın belirlediği sınırlar içinde bağımsız hareket eder ve anayasa önünde eşittirler (Sawer, 1972: 117). Diğer bir deyişle, federal ve federe yönetimlerin yetki ve sorumlulukları anayasa ile güvence altına alınmıştır. Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesi’nden Roger B. Taney federalizmin varsayımlarını “yönetimlerin bağımsızlığı”na dayandırmaktadır. Taney’e göre federalizmin tanımı şu şekilde olmalıdır: “Federal yönetim ve federe yönetimler coğrafi olarak aynı sınırlar içinde varlıklarını sürdürürler ve yetkilerini kullanırlar, ama buna karşılık özerk ve ayrı egemenliklerdir. Kendi sınırları içinde bağımsızdırlar ve birbirlerinden farklı hareket ederler”. Elbetteki, böyle bir federal sistem ne şimdiye kadar gerçek anlamda var olmuştur, ne de uygulanabilirdir. (Aktaran: Osaghae, 1990: 86). Kaynak: Wheare’nin Federal Government isimli kitabındaki görüşlerinden esinlenerek çizilmiştir (Uygun, 2007: 12). Şekil 2 Federal Devlette Yönetimlerin Eşitlik ve Bağımsızlığı Federal devlette, iktidar federal devlet ve federe devletlerarasında bölünmüştür. Bu yetkilerin kapsamı ülkeden ülkeye değişebilir, ancak uluslararası ilişkilerin federal 16 devletin yetki alanına girmesi federalizmde vazgeçilmez bir özelliktir. Bu doğrultuda, federal devlette, federe yönetimlerin uluslararası kişilikleri olmaz. Uluslararası alandaki bütün yetkiler federal devlete aittir ve federal devlet uluslararası alanda ülkeyi tek ve bir bütün olarak temsil etmektedir. Şekil 2.’de federal devlette yönetimlerin eşitlik ve bağımsızlığı gösterilmektedir (Wheare, 1964: 32). Yetki ve güçlerin paylaşılması açısından devletin bir birlik oluşturarak, bölünmeyi önleyen bir dayanışma ve işbirliği düşüncesi etrafında yoğunlaşması önemlidir. Çünkü birlik ruhu zayıf olduğunda federal sistemin işleyişine devam etmesinde güçlüklerle karşılaşılması kaçınılmazdır (Balta, 1965: 141). Klasik teoriye göre, federal ve federe yönetimlerin arasındaki güvenceli iktidar paylaşımı bazı koşullara bağlanmıştır (Wheare: 1964: 52). Bunlar: 1. Anayasanın Üstünlüğü: Bazı yazarlara göre yazılı bir anayasanın olması federal sistemin en önemli özelliklerinden biridir. Federal sistem her zaman yazılı bir anlaşmaya yada anayasaya dayanmaktadır. Federalizmde yönetim birimleri güçlerini ve yetkilerini bu anayasadan alır (Smith, 2004: 14). Wheare’ye (1964) göre ise anayasanın yazılı veya sözlü olması değil üstün olması çok önemlidir. Federal anayasalar, hem yönetenler (vekil) ve yönetilenler (asıl) arasında bir akittir, hem de federal yönetim ile eyaletlerin (federe yönetimler) yetki ve yükümlülüklerini net bir şekilde ortaya koyan ve iktidarın her iki yönetim arasında paylaşılmasının koşullarına ilişkin kuralları ihtiva eden temel bir belgedir (Wheare: 1964: 53). 2. Her İki Yönetim Seviyesi ile Vatandaşlar Arasında Doğrudan İletişim Kanallarının Olması: Federal bir devlette, federal yönetim ve federe yönetimler, vatandaşları ilk elden etkileyen kararlar vererek, bunlarıuygun olan organları vasıtasıyla uygulayabilir (Wheare: 1964: 13). Bu etkileşim çift yönlüdür. Yani, federal devletlerde vatandaşlar da seçimler aracılığı ile yönetimleri doğrudan etkileyecek olan kararları alma hakkına sahiptirler (Wheare: 1964: 15-34). 3. Yönetimler Arasındaki Yetki Uyuşmazlıklarını Çözüme Ulaştıracak Bir Organın Varlığı: Federal devletlerde, yönetimler arasında ortaya çıkabilecek yetki uyuşmazlıklarını çözmek amacıyla genellikle federal düzeyde kurulan bir yargı organının varlığı zorunludur. Burada önemli olan asıl nokta, bu yargı organının veya kurumun tarafsız olmasıdır (Wheare: 1964: 65). 17 4. Devlet Organlarının Paralel Örgütlenmesi: Federal devletlerde, yönetimler anayasa çerçevesinde belirlenen yetkilerini kullanabilmek için yasama, yürütme ve yargı gibi organları ayrı ayrı oluşturabilirler. Bu doğrultuda, federal anayasa federal yönetimin kurumsal yapısını, federe yönetimlerin kanunları da federe yönetimin kurumsal yapısını belirler (Wheare: 1964: 53). 5. Federe Birimlerin Federal Yasama Organında Temsil Edilmesi: Federal devletlerde, federe yönetimler ulusal düzeyde hak ve menfaatlerini korumak amacıyla federal parlamentonun bir kanadında temsil edilmektedir. Buradaki temsilde, ulus değil federe yönetimler yani eyaletler kastedilmektedir (Wheare: 1964: 87). 6. Yönetimlerin Bağımsız Gelir Kaynaklarının Varlığı: Federal yönetimin ve federe yönetim birimlerinin anayasanın öngördüğü sorumlulukları yerine getirebilmeleri için,her birine belli ölçüde vergi toplayabilme yetkisi verilmelidir (Wheare: 1964: 51).Böylece eyaletler yükümlülüklerini yerine getirirken merkezi yönetime bağımlı kalmaz, özerkliklerini korurlar. 1929 yılında ortaya çıkan Büyük Buhran bütün ülkeleri etkisi altına almıştır. Bu büyük ekonomik kriz ile birlikte I. ve II. Dünya Savaşları’nın savunma giderlerini arttırması ve II. Dünya Savaşı sonrasında sosyal devlet uygulamalarının yaygın hale gelmesi, federal devletlerde yönetim birimleri arasındaki ilişkiyi de değiştirmiştir. Yukarıda bahsedilen büyük problemleri daha iyi bir şekilde çözüme ulaştırmak için yetkilerin bir merkezde toplanması fikri benimsenmeye başlamıştır. Dolayısıyla federal yönetimin hem mali hem de siyasi açıdan federe yönetimlerin karşısında güç kazanmaya başlaması, klasik teorinin de tartışılmasına yol açmıştır (Uygun, 2007: 18).Başka bir deyişle Büyük Buhran sonrasında, klasik teorideki federalizmin en önemli iki varsayımı olan yönetimler arasındaki bağımsızlık ve eşitlik ilkesi zedelenmiştir. Federal ve federe yönetimler arasındaki yetki ve güç dengesi federal yönetim lehine bozulmaya başlamıştır. Klasik teoriye yöneltilen ilk eleştiri, bağımsız iki yönetimin varlığı üzerinedir. Federal devlette 18. yy’da yönetimlerin kamusal faaliyetlerinin az olması nedeniyle, federal ve eyalet yönetimlerinin fonksiyonlarını ayırmak çok daha kolaydı ve kendi yetki alanları içinde çok daha bağımsız hareket ettikleri söylenebilmekteydi. Ancak, zamanla devletlerin faaliyetleri o kadar hızla arttı ki, yönetimlerin bazı konularda 18 işbirliği yapmasını adeta zorunlu hale getirmiştir (Elazar, 1991: 65). Nüfusun zamanla artması, kamu hizmetlerinin farklılaşması, devletin vatandaşlara karşı sorumluluklarının ve faaliyetlerinin de hızla değişmesi ve artması federal yönetim ve eyalet yönetimlerinin birbirinden bağımsız bir şekilde hareket etmesini imkansız hale getirmiş ve işbirliği yapmalarını neredeyse zaruri kılmıştır. Klasik teorinin tartışılmasındaki diğer eleştiri ise, klasik teorinin federalizmi sadece anayasaya ve anayasalarda düzenlenen kurumsal yapıya göre açıklamaya çalışmasıdır. Çünkü çoğu zaman teori ve uygulama olarak ayrı ayrı baktığımızda, ülkenin yazılı anayasası o ülkenin federal olup olmadığını anlamak açısından yeterli bir rehber değildir. Bir ülke federal bir anayasaya sahip olabilir, ancak uygulamada ağırlıklı olarak üniter bir devlet gibi yönetilebilir. Örneğin sadece Sovyet Rusya’sının anayasasını değerlendirdiğimizde, ABD’den daha federal olduğu anlamı çıkarılabilir mi? (Livingston, 1952: 92). Yada bir ülke federal sistemle yönetilmesine karşılık yoğun bir şekilde üniter özellikler içeren bir anayasaya sahip olabilir. Klasik teoriye karşı son eleştiri ise federal devletin iki yönetim biriminden oluştuğunu varsaymasıdır. Bunun sebebi de federal anayasalarda sadece bu iki yönetim biriminin ilişkisinin düzenlenmiş olmasıdır. Fakat aslında üçüncü bir yönetim birimi olan yerel yönetimler de vardır. Dolayısıyla bu durum klasik teorinin federalizmi gerçekçi olarak açıklayamadığı sonucunu çıkarmaktadır (Uygun, 2007: 21). Çünkü federalizmin üniter sistemden en önemli farklarından biri üç aşamalı bir yönetim yapısının var olmasıdır. Federal bir devlette yerel yönetim kademesinin ihmal ediliyor olması gerçekçi değildir. 1.1.2.2. Federal Devletin Kökenine Dayanan Teori Klasik teoriler, federal devletin niteliğine ışık tutmaya ve daha çok “federalizm nedir?” sorusuna cevap aramaya çalışmışlardır. 20. Yüzyılın ikinci yarısından sonra ise federalizmin nasıl doğduğu, sebepleri ve kökeni daha fazla ilgi çekmeye ve araştırılmaya başlamıştır. Bu doğrultuda federalizmin kökenine ilişkin üç teori ortaya atılmıştır. Bunlar, sosyolojik, politik ve çok etkenli teorilerdir. 19 William S. Livingston’a göre, federalizmin kökenine ilişkin en önemli teori sosyolojik teoridir. Federalizm sadece herhangi bir konudaki görüşlerin çeşitliliğini kucaklamaz, aynı zamanda birçok konu etrafındaki farklılıkların oluşturduğu bir bütünü de kucaklar. Bu doğrultuda, Livingston’a göre federalizmin özü devletin kurumsal yada anayasal yapısında değil, esasen toplumun kendi yapısında yatmaktadır. Federal yapıda bir toplumdan yada ulustan söz edildiğinde, farklı dil, din, ırk yada ekonomik çıkarlara sahip olan kişilerin belirli coğrafi bölgelerde kümelenmiş olduğu ama, az veya çok birbirine entegre olmayı başaran topluluk anlaşılmaktadır. Eğer bu sosyal farklılıklar ülkenin her yerine dağılmış olsaydı federal bir toplumdan söz etmek zor olurdu. Ama toplumdaki bu çeşitlilik belirli coğrafi bölgelerde gruplar oluşturuyorsa, o zaman bu toplumu federal olarak niteleyebiliriz. Dolayısıyla, federalizm federal özelliklere sahip toplumlarda ortaya çıkmaktadır. Diğer bir deyişle, federal devlet, aslında toplum federal özelliklere sahipse bunların ifade edilmesi ve korunması amacıyla kullanılan önemli bir vasıtadır. Sonuç olarak, Livingston’a göre federalizm federal toplumun bir sonucudur (Livingston, 1952: 84-88). Livingston akademisyenlerin üzerinde durduğu federal sistemin temel araçları olan prensip ve kurumları aşağıdaki şekilde sınıflandırmıştır (Livingston, 1956: 10- 11): - Yazılı bir anayasanın varlığı, - İktidarın iki yönetim arasında paylaşılması, - Yazılı anayasayı uygularken, yönetimler arasında ortaya çıkabilecek herhangi bir yetki paylaşımı sorununa çözüm getirebilecek bir organın varlığı, - Eyaletlerin ulusal mecliste temsili, - Çifte vatandaşlık, diğer bir değişle yurttaşlığın federal ve federe yönetimlere bağlı olması, - Ulusal yönetim düzeyinde yürütmenin federal vasıflara sahip olması. Bu ilkeler ışığında Livingston’a göre “federal devlet” birçok farklı grubu, kendilerini oluşturan belirgin özellikleri de koruyarak yeni bir devlet altında bütünleştiren siyasal ve anayasal bir yönetim şeklidir (Livingston, 1956: 9). Gerçekte de çoğunlukla eyaletler toplumdaki farklılıkların ifadesi olarak ortaya çıkmıştır ve 20 federalist sistem bu farklılıkların (eyaletlerin) yeterli derecede korunmasını sağlayabilecek en uygun ve etkin yöntem olarak görülmektedir. Sonuç olarak, federalizmin kökenini sosyolojik açıdan açıklamaya çalışan bu teori, federal devletin federal toplumun sonucunda oluştuğuna işaret etmektedir. Eğer toplum sahip olduğu değerler, dil, din, kültür, fonksiyon, çıkar gibi ortak özelliklerine göre bölgesel olarak gruplanmamışsa, yani daha homojen bir toplum yapısı varsa belki de o ülkenin federalist bir yönetim sistemine ihtiyacı da olmayacak demektir. Federalizmin kökenine ilişkin ikinci teori politik teoridir. Adından anlaşılacağı üzere bu teori federalizmi politik bir konu olarak görmektedir. Politik teoriye göre, politika yalnızca ekonomik ve sosyal etkenlerin bir ürünü değildir. Toplumun ekonomik ve sosyal sisteminden ayrı ve bağımsız bir varlığa da sahiptir. Siyaset biliminin ana fikri içgüdüsel olan iktidar tutkusudur ve federalizmde de siyasal iktidar paylaşımı söz konusu olduğuna göre, federalizmin kökenini araştıran teorilerin içinde politik yaklaşım hiç şüphe yok ki mantıklı bir yoldur (Uygun, 2007: 33). Federalizm, yani egemen otoritenin birden fazla yönetim düzeyleri arasında bölünmesi, merkezi olmayan yönetim yapılarını stabilize etmenin veya güvenilir yapmanın bir yolu olarak görülebilir (Bednar – Eskridge - Ferejohn, 1999: 3). Politik teorinin en önemli savunucusu Amerikalı siyaset bilimci William Riker’dir. Riker, “Federalism: Origin, Operation, and Significance” isimli eserinde genel olarak federalizmin neden şekil değiştirdiği, neden dağıldığı veya devam ettiği gibi konular üzerinde durmuştur. Riker’e göre federal devletler, ulusal kaynaklarını ortak bir düşmana karşı savunma amacıyla birleştirirler ve bunu yaparken ortak pazar, parasal birlik yada ulaşım sistemi gibi birçok fayda sağlarlar (Aktaran: Feely, 2012: 2- 3). Federalizmin kökenine ilişkin son teori çok etkenli teoridir. Bu teori federalizmin ortaya çıkışında ve federal devletin kurulmasında etkili olan bütün etkenleri dikkate almaktadır. Bu teorinin en ünlü savunucuları R. L. Watts, Kenneth Wheare ve Karl Deutsch’dır. Bu teoriyi destekleyen yazarlar, federalizmin oluşmasında en önemli etkenleri “federalizmin ön koşulları” olarak nitelendirmişlerdir. Watts 2. Dünya Savaşı sonrasında federalizme geçen altı ülke üzerinde inceleme yapmıştır. Watts’a göre federal bir devletin kurulabilmesi için ortaya çıkması gereken 21 en belirgin özellik, hem bazı yönlerden tek yönetim çatısı altında birleşme isteğinin hem de başka nedenlerden dolayı bağımsız olarak bölgesel bir yönetim içinde olma isteğinin aynı anda var olmasıdır. Bu iki isteğin aynı anda var olmasına yol açan unsurlar şu şekilde sıralanabilir: Politik açıdan bağımsız olma, ekonomik fayda sağlayabilme, idari bakımdan etkinliğin sağlanması, dış ilişkilerde daha etkili ve güçlü bir yönetim yapısına sahip olma, ülke vatandaşlarının dil, din, ırk ve kültürel bakımdan farklı olması, coğrafi sebepler, tarihi farklılıklar, sömürge yönetimi ve yerli halkın siyasi ve sosyal açıdan farklı ve benzer özelliklere sahip olması, politik liderliğin önemi ve örnek başarılı federal devletler olmasıdır (Watts, 1966: 91-43). Çok etkenli teorinin diğer savunucusu Wheare de federal devleti hem bazı yönlerden tek ve bağımsız bir yönetim hem de bazı yönlerden bağımsız bölgesel yönetimlere sahip olan bir sistem olarak tanımlamaktadır. Yetkiler bağımsız ve birbirine eşit olan bu yönetimler arasında bölünmektedir. Wheare’e göre dil, din, ırk ve milliyet birleşme arzusu yaratan nedenler arasında değildir (Wheare, 1964: 35,38). Özet olarak, federal bir devlet kurulabilmesi için bir ülkede “ayrışma” ve birleşme” istekleri aynı anda ortaya çıkmalıdır (Uygun, 2007: 45). Toplulukları birleşmeye sürükleyen sebepler aşağıdaki gibi sıralanabilir (Wheare, 1964: 37): - Dış güçlere karşı bağımsız olma isteği, - Elde edilecek iktisadi avantajlar, - Coğrafi olarak yakın olma, - Diğer ülkelere karşı olan güvenliğin tehdit altında olması sebebiyle ortak savunma ihtiyacı, - Birleşmeden önce oluşturulan politik bağlar, - Birleşme arzusunda olan devletlerin kurumları arasında siyasi olarak benzerlik olması, - Güçlü bir lider veya devlet adamının bu kuruluşa önderlik etmesi (Aktaran: Uygun, 2007: 47). 22 Federal bir yönetim içindeki toplulukları ayrı kalmaya iten nedenler ise şöyledir (Wheare, 1964: 40): - Milliyetlerin farklı olması, - İktisadi çıkarların farklılaşması, - Coğrafi olarak ayrı olunması, - Toplulukların kurumlarının siyasi ve sosyal bakımdan farklı olması, - Bir yönetim altında birleşen yönetim birimlerinin koloni yada devlet olarak var olması, - Federal sistem örneği. 1.1.2.3. Federal Devletin İşleyişine Dayanan Teori Klasik teoriye göre federalizm, siyasi iktidarın iki eşit ve bağımsız yönetim arasında paylaşılmasıydı. Fakat I. ve II. Dünya Savaşı’nın ardından ortaya çıkan iktisadi krizler ve refahı arttırma gayretleri hem federe devletlerarasında birbirine bağlı olmayı arttırmış, hem de federal yönetimin alt yönetim birimlerine karşı daha fazla güç kazanmasına sebep olmuştur. Dolayısıyla bu gelişmeler ışığında klasik teori bağlamındaki federalizm geçersiz hale gelmiştir. Söz konusu dönemde yeni teoriler üretilmeye başlamış ve bu teoriler çoğunlukla federalizmi devlet fonksiyonlarının yürütülmesi ve sistemin işleyişi açısından incelemiştir. Bu doğrultuda, son ortaya çıkan teoriler “Federal devlet nasıl çalışır?” sorusuna cevap aramaya çalışmıştır. Federalizmin işleyişine ilişkin geliştirilen teorilerin en önemlileri rekabet ve işbirliği teorileridir. Federal devletin işleyişine ilişkin ilk teori olan İşbirliği Teorisi’nin ortaya çıkmasında etkili olan önemli isim Jane Perry Clark, devlet faaliyetlerinin önemli bir kısmını federal yönetimin planladığını ve finanse ettiğini, federe yönetimlerin ise bu faaliyetlerin yürütülmesinden sorumlu olduğunu ifade etmektedir (Aktaran: Uygun, 2007: 56). Federalizme ilişkin işbirlikçi teoride, ulusal yönetim ve eyalet yönetimleri 23 arasında ortaklık ve işbirliği vardır. Ancak, bu işbirliğinde merkezi yönetimin mutlak bir üstünlüğü ve gücü söz konusudur. Bu teori federalist yönetim şekli altına giren devletlerin bağımsızlıklarından büyük ölçüde vazgeçtiklerini savunmaktadır (Iams, 1986: 142). 1940’lardan sonra ABD’de, 1960’larda ise tüm dünyada etkili olan bu teoriyi savunan en önemli yazarlar Morton Grodzins ve Daniel J. Elazar’dır. İkinci teori 1980’ler ve 1990’larda geliştirilen Rekabet Teorisi’dir. Bunun en önemli sebebi muhtemelen 1980’lerde eyaletler arasındaki rekabetin artmasıdır. Artan rekabetin sebebi olarak yüksek gelir vergisi oranlarına sahip eyaletlerin vergi oranlarını düşürmesi olarak görülebilir (Kenyon - Kincaid,1991: 22). Rekabet teorisi, piyasa ekonomisinde insanlar ve gruplar arasında yaşanan rekabetin, politik sistemdeki yönetim birimleri arasında da yaşandığını baz almaktadır (Uygun, 2007: 66). Klasik teori federal yönetim ile federe yönetim arasındaki ilişkiler üzerine yoğunlaşmaktaydı. İşbirliği teorisinde federal, federe ve yerel yönetimler arasındaki ilişkiler temel alınırken, rekabet teorisinde eyaletler arasındaki ilişkiler üzerinde durulmuştur. Albert Breton federalizmde yönetim birimleri arasındaki ilişkinin rekabete dayalı olduğunu ifade ederek, bunun hiç şüphe bırakmayacak şekilde ispatı olarak verilerine kolay bir şekilde ulaşılabilecek üç madde ortaya koymuştur (Breton, 1991: 38-42): 1.Herhangi bir federe yönetimde yasama yada diğer kamu politikalarında yapılan bir değişikliğin diğer yönetim birimlerine yayılma hızı, 2. Maliye ve diğer politika değişikliklerinden kaynaklanan nüfus göç elastikiyeti, 3. Yönetim birimlerinin işgücü, sermaye ve teknolojiyi kendi bölgelerine çekmek için fiyat ayarlamalarını kullanması. Akademisyenlerin çoğu, bölgelerin yetkilerini kullanarak yaptıkları rekabetin, eyaletlerin ve yerel yönetimlerin davranışlarında önemli rol oynadığını düşünmektedir. Shannon, bu rekabetin, hem vergileri düşürme konusunda hem de insanlara ve gruplara çekici gelecek kamu hizmeti sunumu alanında, eyaletlerin ve yerel yönetimlerin üzerinde önemli bir baskı yarattığını iddia etmektedir (Aktaran: Kenyon - Kincaid,1991: 26). Bu rekabetin diğer bir deyişle oluşan baskının önemli nedenleri ise bölgede yaşayan insanların, grupların ve şirketlerin söz konusu yerel yönetim birimini terk etmesini engelleme ve seçimle yerel yönetim birimlerinin başına geçen 24 görevlilerin görev başında kalmaya devam etmek için kendilerini seçenleri memnun etme kaygısında olmalarıdır (Uygun, 2007: 67). 1.1.3. Federalizmin Faydalı ve Sakıncalı Yönleri Federalizm genel itibariyle farklı ülkelerde, farklı zamanlarda ve farklı şekillerde uygulanmıştır. Bu doğrultuda, federalizm dinamik bir kavramdır ve ülkenin değerlerine, inançlarına ve kültürüne göre de farklılıklar içerir. Bu sebeplerden dolayı yıllardan beri değişik birçok federalizm modeli ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla federalizmin faydaları veya sakıncalarından bahsederken bu özellikler aslında oldukça sübjektif unsurlardır. Bir ülke için muhtemel faydalı bir özellik başka bir ülke için geçerli olmayabilir. Sonuç olarak burada bahsettiğimiz federalizmin faydaları ve sakıncaları kesinlikle bir genelleme üzerinden yapılmamıştır. 1.1.3.1. Federalizmin Faydaları Federalizmin olası faydalarını kısaca aşağıdaki gibi sıralayabiliriz: 1. Seçme yada çıkma hakkı verir. Normalde demokraside siyasal hakların kullanılması denilince akla ilk gelen oy kullanma hakkı ve ifade özgürlüğü hakkıdır. Bunlar çok önemlidir, ancak daha uzun süreli ve önemli bir siyasal hak daha vardır. Bu da 'kişinin ayakları ile oy kullanması'dır (vote with one’s feet). Diğer bir deyişle, bireyin yaşamak istediği yönetim birimini seçme özgürlüğüdür. Federal sistem ile yönetilen ülkelerde, insanlar aynı ülkede faaliyet gösteren farklı siyasi sistemleri kıyaslayabilir ve ayakları ile oy vererek yaşamak istedikleri federe yönetimi seçebilirler (Walker, 1999: 3). Diğer bir deyişle eğer vatandaş kendini yönetenlerden memnun olmazsa, yöneticisini değiştirebilir veya memnun olduğu başka bir eyalete taşınır yani ayağıyla kendi oyunu o eyaletin yöneticisine taşımış olur (Öztürk, 1992: 70). 2. Deneme imkânı ve esneklik sağlar. 25 Federalizmde devletlerin özerkliği olduğu için, kanun yaparken yada bir kanunu uygularken federal yönetim kontrollü bir deneme yapma imkanına sahiptir. Bu şekilde, maliyetlerin yanı sıra belirli politikaların yararlarını değerlendirmek açısından, eyalet yönetimleri merkezi yönetimden daha iyi bir konumda bulunmaktadır (Bryce, 1995: 312). Bir eyalette yönetimin uyguladığı herhangi bir şey eğer kötü sonuç verirse diğer eyaletlerde uygulanmaz. Yani üniter bir devlette yeni bir uygulama, eğer sonuçları kötü olursa bütün ülkeyi etkilerken, federal yönetim olan bir ülkede bazı eyaletlerde uygulanan bu tarz bir uygulamada sadece o eyaletler etkilenir ve böylece bu durum tüm ülkeye sirayet etmemiş olur. Federal anayasa, bir ülkeye ekonomik/sosyal farklılıklar ve davranışlar açısından değişiklikleri karşılamak için esneklik sağlamaktadır. Bu özellikler büyük ölçüde coğrafi bölge ile ilişkilidir ve üniter sistemde zor olmasına karşın federasyondaki eyalet yasaları yerel koşullara adapte edilebilir. Bu, devletin vatandaşların istekleri ile uyumlu olmasına imkân vermektedir (Walker, 1999: 5-6). 3. Gücün ve yetkinin kötüye kullanılmasını engeller ve özgürlüğü koruma altına alır. Federal bir yönetim sisteminde değerleri, inançları, kültürleri farklı olan geniş birçok insan topluluğunun bulunması merkezi hükümetin gücünü kötüye kullanmasının önündeki en büyük engeldir. Bunun sonucunda hiçbir grup hükümet gücünü tek başına ele geçirip diğer vatandaşların haklarına müdahale edemez. Her grup diğer grubun muhalefeti ile karşı karşıya kalır, bu da sistemin dengeleme gücünü göstermektedir. Bir grup belli bir eyalette güçlü ve etkin olabilir, ama ulusal seviyede grupların menfaatlerinin farklılığı bu grubun gücünü sınırlamaktadır (Öztürk, 1992: 69). Daha önce de belirttiğimiz gibi federal yapı vatandaşları eyalet yönetiminin olası baskısından ve sömürüsünden korumaktadır, çünkü vatandaşın istediğinde çıkma (ayrılma) hakkı vardır. Aynı zamanda federalizm merkezi hükümete karşı da bir kalkan görevi üstlenmektedir. Viscount James Bryce’n The American Wealth isimli kitabında belirttiği gibi “federalizm merkezi hükümetin despot bir şekilde yükselmesini, diğer güçlerin absorbe edilmesini ve bireysel özgürlüğün tehdit 26 edilmesini önler” (Bryce, 1995: 311). Ayrıca, federalizm etnik, dini ve sosyo-kültürel farklılıkların kendilerini daha rahat ifade etmesine olanak verir (Walker, 1999: 5-6). 4. Yönetime katılma hakkı verir ve seçkinciliğe karşı mücadele eder. Federasyonlar üniter sistemlere göre daha demokratiktir. Çünkü görüşleri etkilemek yada siyasi kararlara katılmak için yönetimin birçok seviyesi bulunmaktadır. Federal yönetimin bu özelliği insanların pasif alıcı olmak yerine aktif katılımcı olmasına imkân vermektedir. Diğer bir deyişle, demokrasideki katılımcılık ilkesi, federalizmde farklı boyutlarda ve çok yönlü olarak uygulama alanı bulmaktadır (Walker, 1999: 7). Yerel siyasette temsil ve siyasete katılma kavramı, halkın içinden olan ve halkla benzer düşüncelere sahip bir kesimin halk adına karar alabilmesi anlamına gelmektedir. Yerel politikada katılımcılık, yönetime etkin katılım sayesinde hem yönetenler hem de vatandaşlar açısında önemli bir motivasyon kaynağıdır. 5. Hükümetin daha iyi denetlenmesini sağlar. Eyaletler vatandaşlar tarafından merkezi hükümete göre daha yakından takip edilmektedir. Bu yakın denetim daha az gözlem maliyeti ile gerçekleşmektedir. Eyaletlerde daha az program ve daha az çalışan bulunmaktadır ve vergi gelirleri daha azdır. Dolayısıyla, eyaletlerde her şey daha küçük ölçekte olduğu için yurttaşlar daha etkin kontrol sağlarlar. Üniter devletlerde ise, merkezi yönetimin uygulamaları çoğunlukla halktan kopuk ve denetlenemez durumdadır. Bu detaylı takip sayesinde, yerelleşen devletler merkezi hükümetlere göre daha iyi kararlar alabilmektedir (Walker, 1999: 10). 6. İstikrarın sağlanması için katkıda bulunur. İstikrar bir hükümetin ana meziyetidir. İstikrarlı bir hükümet, bireylerin ve grupların faaliyetlerini güven içinde planlamasını sağlar ve böylece gelişmeyi sürekli kılar. Sıradan bireyler ani şoklardan ve değişimlerden zarar gördüklerinden dolayı, politik istikrara önem verirler. Dolayısıyla, istikrarlı bir yönetim istikrarsız bir yönetime göre daha demokratiktir (Walker, 1999: 11). Bununla birlikte, federalizm siyasi sistemde tartışmalara engel olan bir yapıya sahiptir. Farklı eyaletler farklı politikalara ve politika uygulamalarına sahip olabilirler. Eğer eyaletler birbirlerine karşı daha hoşgörülü olurlarsa, herhangi yönetimsel bir tartışma olmaz. Herhangi bir anlaşmazlık durumunda ise, federalizm yönetimlerin anlaşamadıkları konularda 27 çözüme ulaşılabilmesi adına birçok merkez oluşturabilir (Öztürk, 1992: 70). Bu da ülkede yönetim açısından istikrarın devam etmesi anlamını taşımaktadır. Fakat merkezi yönetimin olduğu bir durumda tüm siyasi gerginlikler ve anlaşmazlıklar merkezi hükümet üzerinde yoğunlaşmaktadır. 7. Başarısızlığı veya hataları önleyici etkisi olan bir modeldir (fail-safe model). Merkezi yönetim sisteminde düşünmeden gerçekleştirilen hareketlere veya yapılan hatalara karşılık federalizm bir çeşit emniyet freni görevi görmektedir. Federasyonlar içindeki alt yönetimler diğer yönetimlerde olabilecek bir başarısızlığa karşı emniyet vanası görevi görmektedir (Walker, 1999: 12). Federal yapıdaki bir ulus, su geçirmez bölmeler şeklinde inşa edilmiş bir gemi gibidir. Bir bölmede sızıntı olduğunda, diğer bölmeler kuru kalır ve gemiyi ayakta tutmayı başarır. Herhangi bir sosyal anlaşmazlık ya da ekonomik kriz federal vücudun bir üyesinde bozulma yaratabilir, ancak bu bozulma geniş çaplı olarak diğer eyaletlere yayılmaz ve ulusu bir bütün olarak sıkıntıya sokmaz (Bryce, 1995: 313). 8. Yönetimde rekabet, sorumluluk ve verimlilik sağlar. Diğer tüm insana bağlı kurumlar gibi hükümetlere de şans verilse, tekelci davranış eğiliminde olacaklardır. Yönetimdekiler, kamu hizmetlerinin sağlanmasında klasik bir monopolist olarak davranabilir, insanların karşılaştırma yapma imkanlarını yada ayakları ile oy vermelerini kısıtlayabilir, bu da israfa, etkinsizliğe ve verimsizliğe yol açar. Buna karşılık federalizmle yönetilen bir ülkede çok sayıda eyalet yönetimi vardır. Bu eyaletlerde yaşayan vatandaşlar kendilerine sunulan kamu hizmetlerini ve buna karşılık ödedikleri maliyetleri karşılaştırabilme imkânına sahiptir. Eğer bir kişi başka eyaletlere kıyasla belirli bir kamu hizmetinden daha az yararlanıyorsa yada aynı hizmet için daha fazla bir bedel ödüyorsa, o eyaletin vatandaşları yöneticilerine baskı yaparak reform talebinde bulunabilir, yöneticisini değiştirebilir yada yaşadığı eyaleti değiştirebilir (Öztürk, 1992: 70). Bir ülkede yönetimde etkinsizlik iki şekilde olabilir. Birincisi, yüksek vergilerdir ki bu gözlenmesi kolay olan yoldur. İkincisi ise “kamu tercihi” teorisini ortaya koyan iktisatçılar tarafından geliştirilen modele göre, yönetimdeki vekiller (kamu görevlileri yada seçimle iş başına gelen temsilciler) diğer bireyler gibi rasyonel davranarak kâr ve çıkarlarını en çoklaştırmaya çalışırlar (Walker, 1999: 13-14). 28 Sonuç olarak, bölgedeki yöneticiler halkın isteklerine cevap verebilmek için gayret göstermek zorunda kalırlar. Nitekim yöneticiler de tekrar seçilme kaygısı taşımaktadırlar. Aynı zamanda, eyaletler arasındaki rekabet olasılığı muhtemelen her bir eyalete, diğer eyaletlerdeki bireyleri ve kaynakları çekmek için kamu mallarının sunumu açısından en iyi kombinasyonu sağlamada bir teşvik modeli oluşturur. Federal sistemde yatay düzlemde federe birimler arasında rekabet olması, üniter devletteki merkezi ekonomik hantallığı ortadan kaldırmış olur (Bryce, 1995: 312). 9. Ulus için rekabet ve büyüklük avantajı sağlar. Bu avantaj aslında federalizmin savunmasını yapmaktadır çünkü federalizmin ülkeye uluslararası arenada avantaj sağladığı savunulmaktadır. Buna örnek olarak Çin verilebilir. Çin ulus altı yönetim birimlerine daha fazla özerklik vererek ve onları rekabet etmeye teşvik ederek tam anlamıyla bir federal devlet olduktan sonra uluslararası ekonomik güç haline gelmiştir (Walker, 1999: 16). Federalizm, doğal olarak, her bölgenin çoğunlukla kendi yönetim şeklini ve kurallarını koruyarak, bazı kurallar ve yasalar altında yeni ve devasa bir ülke ortaya çıkarmasının en iyi yoludur (Bryce, 1995: 311). ABD’nin elli ayrı eyalete sahip olduğu düşünüldüğünde, ayrı her eyaletin askeri, diplomatik ve ekonomik gücü birleştiğinde uluslararası arenada büyük bir devlet oluşmaktadır. Şayet bu elli eyalet bağımsız elli ayrı ülke olsaydı, bu güç elliye bölünmüş olacaktı ve uluslararası alanda birkaç eyalet dışında muhtemelen çok önemli yere sahip olamayacaklardı. 10. Ekonomik etkinlik ve gelişme üzerinde faydaları vardır. Federal sistemle yönetilen bir ülke serbest ticaret ve ekonomik genişleme açısından çok daha fazla imkâna sahiptir. Federal devlette her eyaletin para birimi aynıdır, dolayısıyla başka bir eyaletten satın aldığınız bir ürüne kendi para biriminiz ile ödeme yaparsınız. Ayrıca, eyaletler arasındaki ticarette gümrük vergisi yoktur, bu da satın aldığınız ürünlerin maliyetini arttırmaz. Bunlara ek olarak, emek eyaletler arasında serbestçe dolaşabilir (mobilite), yani başka bir eyalette çalışmak isterseniz o eyaletten vize almak ya da çalışma izni almak için uzun süreler beklemek zorunda kalmazsınız. Buna benzer bir çok durum federal sistemde ülke vatandaşlarına fayda sağlar ve bu da ekonomik gelişmeyi arttırır (Öztürk, 1992: 71). Diğer taraftan, federalizm, toplumun ihtiyaçlarını doğru tespit etmede ve kaynakları israf etmeden 29 kullanmada da bir avantaja sahiptir. Çünkü yerel yönetimler halka merkezi hükümetten çok daha yakındırlar ve bölgelerin gereksinimlerini merkeze göre çok daha az maliyetle öğrenebilir ve karşılayabilir. Buna karşın, üniter devlette merkezi yönetim ülkenin coğrafik büyüklüğü ile doğru orantılı olarak, bölgelerin ihtiyaçlarını doğru bir şekilde göremeyebilir veya ulusal ekonomik hedeflere ulaşabilmek adına bunları görmezden gelebilir. 1.1.3.2. Federalizmin Sakıncaları Federalizmin olası sakıncalarını kısaca aşağıdaki gibi sıralayabiliriz: 1. Koordinasyon problemleri yaratabilir. Federalizmde çok fazla yönetim biriminin olması ve her bir eyaletin de farklı görüşlere sahip olması, hükümetin bazen karar alırken yada alınan kararları uygularken koordinasyon problemleri yaşamasına neden olmaktadır (Öztürk, 1992: 72). Çünkü federal hükümetin her bir eyaletin isteklerini yerine getirebilmesi yada bir uygulama yaparken her eyaletin menfaati yönünde hareket edebilmesi çok zordur. Hükümet yönetimine katılanlar, yönetimin diğer katılımcıları üzerinde sınırlı bir hâkimiyete sahiptir. 2. Eyaletler arasında eşitsizlik veya adaletsizlik olabilir. Federalizmde, bazı hizmetlerin sunumunda eyaletler arasında önemli farklılıklar olabilir. Örneğin eğitim bir eyalet meselesidir. Eğitimin fonlaması hemen hemen her eyalette aynı olmasına rağmen, her eyaletin kişi başına gerçekleştirdiği eğitim harcaması farklı olabilir. Aynı şekilde eğitim gibi vergi oranları, sağlık programları veya refah programlarında da eyaletler arasında farklılıklar olabilir. Tabii ki bunun sonucu olarak vatandaş kendi ayağı ile oyunu hizmetlerini beğendiği başka bir eyalete taşıma hakkına sahiptir. 3. Çıktıların ihmal edilmesi yada negatif dışsallıkların oluşması gibi olumsuz etkiler doğurabilir. 30 Federalizmde bir eyaletin sahip olduğu yetkiler kapsamında aldığı karar, başka bir eyaletin sorumluluğu altında bulunan vatandaşları olumsuz yönde etkileyebilir ve buna rağmen o eyaletin vatandaşlarının yapabileceği herhangi bir şey bulunmamaktadır (Öztürk, 1992: 72). Bununla birlikte, eğer bir eyalet yetki sahibi değilse ve de bu karardan olumsuz olarak etkilenmiyorsa, o eyaletin vatandaşları konu ile ilgili bir harekette bulunmayarak bu davranışı desteklemiş yada cesaretlendirmiş olurlar. 4. Sorumsuzluk yada sorumluluktan kaçma riski oluşturabilir. Federalizmde, federal yönetim ile mahalli yönetimler arasında federe devletler bulunmaktadır. Bu bağlamda, yetkilerin oluşan bu üçlü yönetim birimi arasında paylaştırılması hususunda yönetimde “sorumluluktan kaçma” yada “sorumsuzluk” riski oluşabilmektedir (Eryılmaz, 2012, 115). Federalizmde, yetkiler ve sorumluluklar birçok yönetim kademesine paylaştırıldığı için, işlemlerin gerçekleştirilmesi esnasında gecikme, tıkanıklık ve emek kaybı gibi birçok problemle karşılaşılabilir. Dolayısıyla yönetim sırasında herhangi bir sorun ortaya çıktığında, yetkinin hangi yönetim birimine ait olduğu önceden tam olarak belirlenmemiş ise ve yetkinin kime ait olduğu vatandaşlara tam olarak açıklanmamışsa, işlemleri gerçekleştiren yönetim kademeleri sorumluğu kolayca diğer yönetimlere atabilmektedir. Bu durumda ortaya çıkan problemlerin çözüme ulaştırılma süreci daha da fazla uzayabilir ve etkinsizlik oluşabilir. 1.2. MALİ FEDERALİZM Federalizm, özellikle son zamanlarda çok tartışılan bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Siyasi, idari ve mali boyutu olan federalizm, en önemli yönetim modellerinden biridir. İlk başlarda, daha ziyade siyasi boyutta ele alınan federalizm kavramı, artık yoğun olarak mali boyutta da mercek altına alınıp incelenmeye başlamıştır. 1980’lerde küreselleşmenin iktisadi ve siyasi etkileri ile birlikte geleneksel kamu yönetimi anlayışı da yerini bu yeni kamu yönetimi anlayışına bırakmaya başlamıştır. 1980’ler ve 1990’larda özelikle Amerika Birleşik Devletleri sınırları 31 içinde dikkat çeken mali federalizm kavramı, daha sonra birçok ülkede de siyasi kampanya olarak kullanılmaya başlamış, hatta çeşitli ülkeler bu konuyu araştırmak yada bir çeşit mali federalizm formu oluşturabilmek için ulusal komisyonlar kurmuşlardır. 1.2.1. Mali Federalizm Kavramı Mali federalizm aslında 1940’lardan bu yana kamu ekonomisinin üzerinde çalışılan konularından biridir. Ancak, 1980’lerde küreselleşmenin iktisadi ve siyasi etkileri ile birlikte birçok ülke ulus altı yönetimlere hem daha fazla sorumluluk hem de bu sorumlulukları yerine getirebilmeleri için daha fazla yetki vermeye başlamıştır. Gelişmiş ülkelerden Belçika’nın yönetimini 1993’de federalizme dönüştürmesi, Portekiz, İspanya ve İtalya’nın benzer bir yolda ilerliyor olmaları bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Diğer yandan benzer çabalar gelişmekte olan ekonomilere sahip Belarus, Bolivya ve Meksika gibi ülkelerde de görülmektedir (Nacar Karabacak, 2012: 390). Mali federalizmdeki 'federalizm' terimi, birçok akademisyen açısından bir karmaşa yaratmaktadır. Çünkü bu terim çoğu zaman hem 'federal' hem de "üniter" politik sistemler için kullanılmaktadır. Aslında mali federalizmin, vergi ve harcama yetkilerinin farklı dikey yönetim düzeyleri arasında dağılımı yapılarak gayri resmi anlamda 'üniter' hükümet şekline sahip bir ülkede de gerçekleşebileceği varsayılmaktadır. Teoriye göre, üniter devletlerde bu yetkinin dağılımı 'gayri resmi' olarak federal sistemdeki gibi yapılırsa, bu ülkelerin yönetimlerinin federal sistem gibi işlev görmesine neden olabilir. Çin buna örnek olarak gösterilebilir (Jha, 2013: 1). Şunu tekrar hatırlatmak gerekir ki, birçok yazar ülkelerin idari olarak federal yada üniter şekilde yönetilmelerini dikkate almaksızın, mali federalizm, mali yerelleşme yada mali desentralizasyon kavramlarını tüm ülkeler için aynı anlamda kullansa da, mali federalizm kavramı federal yönetim sisteminden kaynaklandığı için bu teoriyi genelde federal olarak yönetilen ülkeler ile bağdaştırmak daha uygundur. Çünkü üniter olarak yönetilen bir ülkenin yönetim seviyeleri, yapıları ve fonksiyonları federalist bir 32 ülkeye göre farklılık gösterdiği için mali federalizmi tam anlamıyla uygulamak oldukça güçtür. 1990’ların sonundan itibaren, sadece federal hükümetlerde değil, aynı zamanda uzun bir dönem geleneksel olarak merkeziyetçi yapıda yönetilen devletlerde bile kamusal sorumlulukların ve işlevlerin yönetimin farklı seviyelerine devri önemli bir konu olarak ortaya çıkmıştır (Dafflon, 2006: 271). Mali federalizmin özellikle son zamanlarda dünyada kabul görmesinin pek çok sebebi vardır. Bu sebeplerden en önemlisi, yerel yönetim birimlerinin yerel tercihleri ve ihtiyaçları federal hükümete göre daha iyi bilmelerinden dolayı kamu sektörünün verimini arttırarak, ülkenin daha yüksek bir büyüme oranına ulaşmasına ve daha iyi bir makroekonomik performans yakalamasına zemin hazırlamasıdır. Mali federalizmi daha detaylı inceleyebilmek için öncelikle kavramsal olarak açıklanması gerekmektedir. Teorik açıdan, mali federalizmin anlamamıza yardımcı olduğu konular şu şekildedir (Jha, 2012: 1): 1. Mali yerelleşmenin optimum derecesini belirleyen faktörler, 2. Farklı dikey yönetim seviyelerindeki fonksiyonların dağılımı ve bu yönetimlerin kaynaklarının önemini vurgulayan ilkeler, 3. “Eşitlik” ve “verimlilik” hedeflerini gerçekleştirecek şekilde yönetimler arası en uygun transfer planlarını belirlemek. Üniter ve federal yapıdaki hükümetler, mali federalizm (mali yerelleşme) için farklı araçlar sunmaktadır. Üniter olarak yönetilen ülkelerdeki birincil alt yönetimler, yönetim görevleri ve hizmetleri üzerinde karar vermek için anayasal olarak yetkilendirilmemiştir; bunun yerine, aynı hükümetin birden fazla daha alt düzey yönetim birimleri (taşra, ilçe) vardır. Diğer yandan, federal hükümetler anayasal olarak bu birincil yerel yönetimleri (eyalet) korumaktadır. Böylece, federal sistemlerde eyaletlerin bağımsız karar verme olanakları daha güçlüdür. Federal yönetim sistemlerinde, eyaletler her zaman anayasal olarak korunurken, daha alt düzey yerel yönetimler (vilayet, belediye, kasaba) anayasal koruma altında olmayabilir. Uygulamada, alt düzeydeki yerel yönetimlerin karar alma gücünün kapsamı ve doğası hem federal hem de üniter devletlerde ülkeden ülkeye geniş ölçüde farklılık gösterirken, zaman içinde değişime de uğramıştır. Şunu da belirtmek gerekir ki, 33 görünüşte federal olan bazı ülkelerin (örneğin Venezuela) mali yerelleşmesi yine görüntüde üniter olarak yönetilen bazı ülkelerinkinden (örneğin, Kolombiya) çok daha zayıf olabilir (Litvack - Seddon, 2000: 19). Mali federalizm, esasen birden çok seviyeli yönetim birimlerinde, mali karar verme gücünün seçimi ve dağılımıdır (Moges, 2013: 6). Mali federalizm teorisi, kamu sektörü fonksiyonlarının bölünmesi ve yönetimin katmanları arasındaki mali ilişkiler üzerinde durmaktadır (Bird, 1999: 151). Kamu sektörünün evrimi bağlamında, bilim adamları kavramsal düzeyde anlayışımızı genişleterek ve zenginleştirerek çok seviyeli yönetimlerin yapısı üzerinde aktif bir şekilde çalışmaktadır. Bu durum iktisat literatüründe "mali federalizm" olarak adlandırılmaktadır (Oates, 2005: 349). Federalist ülkelerde daha sık kullanılan ve idari yerelleşmenin finansal kısmını oluşturan mali federalizm, kamu iktisadı ve maliye teorisinin kapsamına girmektedir (Bağlı, 2014: 29). Oates’e göre de, mali federalizm kamu maliyesinin bir alt alanıdır ve kamu sektörünün dikey olarak yapısını incelemektedir. Diğer bir deyişle, mali federalizm, yönetimin farklı birimlerinin mali açıdan rolleri, birbirleri ile ilişkileri ve kullandıkları araçlar üzerinde durmaktadır (Oates, 1999: 1120). Mali federalizm orta ve düşük seviyeli yönetim birimleri arasındaki mali ilişkileri tanımlamaktadır. Diğer bir deyişle, ulusal yönetimden, bölgesel ve yerel yönetim birimlerine mali olarak yetki aktarımının bir görünümüdür. Bu doğrultuda mali federalizm birbiriyle bağlantılı iki alanı kapsamaktadır. İlki, yönetimin farklı düzeyleri arasında kamu gelirleri ve harcamaları hakkında karar alma salahiyetinin bölüşümü konusudur (ulusal, bölgesel ve yerel). İkincisi, bölgesel ve yerel yönetimlerin yerel vergilerin değerlendirilmesi ve harcamaların belirlenmesi konularında karar verirken sahip oldukları bağımsızlık düzeyleridir (hem toplam hem de ayrıntılı olarak) (Kesner-Škreb, 2009: 235). Bu bağlamda, merkezi yönetim ile yerel yönetimlerin arasındaki mali ilişkilerin rasyonel şekilde düze