T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYOLOJİ BİLİM DALI TANZANYA'DA MODERNLEŞME VE UJAMAA'NIN KÖYLEŞME POLİTİKASI (YÜKSEK LİSANS TEZİ) Moh’d Juma ABDALLA BURSA – 2019 T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYOLOJİ BİLİM DALI TANZANYA'DA MODERNLEŞME VE UJAMAA'NIN KÖYLEŞME POLİTİKASI (YÜKSEK LİSANS TEZİ) Moh’d Juma ABDALLA Danışman: Doç.Dr. İbrahim KESKİN T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE Sosyoloji Anabilim Dah’nda 701644020 numaralı Moh’d Juma ABDALLA’mn hazırladığı “Tanzanya’da modernleşme ve Ujamaa’nın köyleşme politikası” konulu Yüksek Lisans ile ılgıh tez savunma sınavı, 18../03:./ 20K günü , \ 0 ^ . - .1 2 - ^ . saatleri arasında yapılmış, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayın tezinin/çalışmanıntn (başarılı/başarısrz) olduğun (oybirliği/oy-çoklıtğu) ile karar verilmiştir. fye (Tez D an ışm ^ ve Simv Komisyonu Uye Akademik Unvanı, Adt-St5yad' Üniversitesi /ü^^^^^^niversitesi / . / i ö(ı ü A kadem ik Unvanı, Adı So; ^dı Üniversitesi ]y.c .̂i>ıeSi / \ y n ^ utucfs^ ÜAİvJ. 0 ..I.C O :.I 20/3 SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS/DOKTORA İNTİHAL YAZILIM RAPORU BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI’NA Tarih: 26/06/2019 Tez Başlığı / Konusu TANZANYA'DA MODERNLEŞME VE UJAMAA’NIN KÖYLEŞME POLİTİKASI. Yukarıda başlığı gösterilen tez çalışmamın a) Kapak sayfası, b) Giriş, c) Ana bölümler ve d) Sonuç kısımlanndan oluşan toplam 107 sayfalık kısmına ilişkin, 26/06/2019 tarihinde şahsım tarafından turnitin adlı intihal tespit programından CTurnitin)* aşağıda belirtilen fıltrelemeler uygulanarak alınmış olan özgünlük raporuna göre, tezimin benzerlik oranı %12'dir. Uygulanan fıltrelemeler: 1- Kaynakça hariç 2- Alıntılar hariç/dahil 3- 5 kelimeden daha az örtüşme içeren metin kısımları hariç Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Çalışması Özgünlük Raporu Alınması ve Kullanılması Uygulama Esasları'nı inceledim ve bu Uygulama Esasları'nda belirtilen azami benzerlik oranlanna göre tez çalışmamın herhangi bir intihal içermediğini; aksinin tespit edileceği muhtemel durumda doğabilecek her türlü hukuki sorumluluğu kabul ettiğimi ve yukarıda vermiş olduğum bilgilerin doğru olduğunu beyan ederim. Gereğini saygılarımla arz ederim. Moh’d Juma ABDALLA Adı Soyadı: Öğrenci No: 701644020 Anabilim Dalı: Sosyoloji Programı: Sosyoloji Statüsü: Y.Lisans G Doktora mitin programufa Bursa Uludağ Üniversitesi Kütüphane web sayfasından ulaşılabilir. YEMİN METNİ Yüksek lisans tezi olarak sunduğum “TANZANYA’DA MODERNLEŞME VE UJAMAA’NIN KÖYLEŞME POLİTİKASI” Başlıklı çalışmanın bilimsel araştırma, yazma ve etik kurallarına uygun olarak tarafımdan yazıldığına ve tezde yapılan bütün alıntıların kaynaklarının usulüne uygun olarak gösterildiğine, tezimde intihal ürünü cümle veya paragraflar bulunmadığna şerefim üzerıne yemin ederim. Tarih ve İmza 18.07.2019 Adı Soyadı: Moh’d Juma ABDALLA Öğrenci No: 701644020 Anabilim Dalı: Sosyoloji Program: Sosyoloji Statüs: Yüksek lisans v ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Moh’d Juma ABDALLA Üniversite : Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : Sosyoloji Bilim Dalı : Sosyoloji Tezin Niteliği : Yüksek Lisans Tezi Sayfa Sayısı : x+108 Mezuniyet Tarihi : 18 / 07 /2019 Tez Danışman(lar)ı : Doç.Dr. İbrahim KESKİN TANZANYA’DA MODERNLEŞME VE UJAMAA’NIN KÖYLEŞME POLİTİKASI Ujamaa, dayanışma ya da aile içi bir toplulukta yaşamak anlamına gelen Svahilice bir kelimedir. Ujamaa’nın bir terim olarak kullanılması, 1967'de daha çok politik yönleriyle popülerlik kazandı. Bağımsızlıktan kısa bir süre sonra, ilk Tanzanya Cumhurbaşkanı Julius Nyerere, Ujamaa politikasını Tanzanyalıları birlikte yaşamaya ve birlikte çalışmaya teşvik etme aracı olarak ilan etti. Ayrıca, Ujamaa politikası, sömürgecilik sırasında kaybedilen geleneksel Afrika kültürlerini restore etmeyi amaçlayan Afrika kıtasında görülen sosyalizm türleri arasında yer almaktadır. Sosyo-ekonomik refahı artırmak için hükümet, Ujamaa politikası adı altında farklı alt politikalar uygulamaya koydu. Bu politikalar kamulaştırmayı arttırmayı, köylüleşmeyi ve köye dair imkânları yüceltmeyi ve kişilere özgüven eğitimini içermektedir. Ujamaa politikası köylerde yaşayan çok sayıda Tanzanyalı nedeniyle kırsal alanların gelişmesine dayanan bir politikadır. Ekonomik ve sosyal refahı geliştirmek için kullanılan birçok çabaya rağmen, Ujamaa politikası kapitalist ülkelerden, özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’den, hükümet bürokratlarından ve köylülerden farklı itirazlarla karşı karşıya kaldı. Kapitalist ülkeler, IMF ve Dünya Bankası gibi finansal kurumlarını Tanzanya'daki Ujamaa politikasını baltalamak için kullandılar. Dolayısıyla, Ujamaa politikasının başarısızlığı, kapitalist sistemin başlamasına yol açtı. Tanzanya perspektifinde kapitalist sistemin tanıtılması modernleşme olarak biliniyordu. Anahtar kelimeler: Ujamaa politikası, Köylüleşme, Arusha Bildirimi, Modernleşme, Liberalleşme. iv ABSTRACT Name and Surname : Moh’d Juma ABDALLA University : Uludağ University Institution : Social Science Institution Field : Sociology Branch : Sociology Degree Awarded : Master Page Number : x+108 Degree Date :18 / 07 / 2019 Supervisor (s) : Doç. Dr. İbrahim KESKİN THE UJAMAA VILLAGIZATION POLICY AND MODERNIZATION IN TANZANIA Ujamaa is a Swahili word which means “solidarity or to live a communal life as a single family. The term got its popularity since 1967 when it was used more in political aspects. Soon after the independence, the first Tanzanian president Julius Nyerere declared the Ujamaa policy as a means to encourage Tanzanians to live and work together. Also, the Ujamaa policy was one among the types of African socialism which were intended to restore the traditional African cultures which were deteriorated during the colonization. İn order to improve economic and social welfare, the government introduced different sub- policies under the Ujamaa policy. Those policies were nationalization, villagization, and education for self-reliance. The Ujamaa policy based on the development of rural areas because a large number of Tanzanians lived in the villages. Despite many efforts used to improve the economic and social welfare, the Ujamaa policy faced different opposition from capitalist countries, especially the United States and the United Kingdom, and from the government’s bureaucrats and villagers. These countries used their financial institutions like the IMF and World Bank to undermine the Ujamaa policy in Tanzania. So, the failure of the Ujamaa policy paved the way for the re-introduction of the capitalist system. İn Tanzania perspective the re- introduction of the capitalist system was known as Modernization. Keywords: Ujamaa policy, Villagization, The Arusha Declaration, Modernization, Liberalization v ÖNSÖZ Tanzanya'daki modernleşme ve Ujamaa’nın köyleşme politikası üzerine daha önce yapılmış bir akademik çalışma bulunmamaktadır. Birçok araştırmacı Ujamaa politikasına ilgi duymuş, fakat bu çalışmaların hiç biri akademik düzeyde bir çalışma değildir. dolayısıyla bizim çalışmamız daha önceki çalışmalardan farklıdır. Bu çalışmanın temel farkı, Ujamaa ve modernleşme politikaların akademik bir analizidir. Bu çalışma, Tanzanya'daki ekonomik ve sosyal dönüşümün anlaşılmasında çok önemlidir. Bu çalışma Tanzanya'daki Ujamaa politikası ve Modernleşme sürecinin tüm süreçlerini açıklar. Bu nedenle, Tanzanya'daki politik ekonominin gelişiminin akademik incelenmesine yönelik literatüre oldukça önemli katkı sağlayacağını ümit ediyoruz. Ancak bu tez danışmanım Dr. İbrahim KESKİN ‘den aldığım rehberlik, cesaretlendirme ve inanılmaz bir destek olmadan tamamlanamayacaktı. Onun entelektüel katkısı ve sabrı, bu tezin tamamlanmasına yardımcı oldu. Onun sabrı bana imkansız hiçbir şeyin olmadığını ve belirsiz tünelin sonunda her zaman bir ışık olduğunu kanıtladı. Uzmanlığından ve deneyiminden çok şey kazandığım için teşekkür ediyorum ve ayrıca bu tezi desteklediği, ilham verdiği, rehberlik ettiği ve katkılarından dolayı minnetlerimi ifade ediyorum. Sınıf arkadaşlarıma Somali'den Mustafa Omar Bashir ve Gana'dan Abdullah Mahama Nazir ile yakın arkadaşım Said Nassor Said’e sürekli teşvik ve destek verdikleri için teşekkür ediyorum. Onlar bana gerçekten sadece arkadaş değil, kardeşlerimin de olduğunu gösterdiler. Ayrıca, birçoğu isim olarak belirtilmeyen birçok insana bu tezin gerçekleştirilmesine katkılarından dolayı borçluyum, isimlerini burada anamasamda hepsine teşekkür ediyorum. vi İÇİNDEKİLER TEZ ONAY SAYFASI ............................................................................................................. ii YEMİN METNİ ...................................................................................................................... iii ÖZET ....................................................................................................................................... iv ABSTRACT...............................................................................................................................v ÖNSÖZ ..................................................................................................................................... vi İÇİNDEKİLER ........................................................................................................................ vii KISATLAMALAR ................................................................................................................... ix GİRİŞ .........................................................................................................................................1 BİRİNCİ BÖLÜM ......................................................................................................................7 UJAMAA POLİTİKASINDAN ÖNCE TANGANYİKA'DAKİ SOSYAL VE EKONOMİK DURUM. ....................................................................................................................................7 1.1 Sömürgecilik Sirasinda Tanganyika'daki Sosyo-Ekonomik ve Politik Durum. ................. 10 1.2 Tanganyika'daki (sonra Tanzanya) Bağımsızlık Sonrası Sosyo-Ekonomik ve Politik Durum. .................................................................................................................................. 12 1.3 Sosyalizm Kavrami ..................................................................................................... 16 1.4 Afrika'da Sosyalizm Felsefesi .......................................................................................... 19 1.5 Modernleşme Kavrami. ................................................................................................... 24 1.6 Soğuk Savaş Sirasinda Modernleşme ............................................................................... 27 İKİNCİ BÖLÜM ....................................................................................................................... 29 UJAMAA POLİTİKASI ........................................................................................................... 29 2.1 TANU Partisi ve Ujamaa Politikası ................................................................................. 31 2.2 Arusha Bildirimi 1967. .................................................................................................... 34 2.2.1 Arusha Bildiriminin Temelleri ............................................................................. 35 2.3 Ujamaa Köyleri ........................................................................................................... 37 2.3.1 Ujamaa Köyleri Kurallari. .................................................................................... 40 2.3.2 Ujamaa Köylerinin Tarihi Oluşumu ..................................................................... 43 2.3.3 Gelişim Köylerinin Kurumsal Özellikleri, 1973-1982. ......................................... 45 vii 2.4 Ujamaa Politikasının Başarıları. .................................................................................. 46 2.5 Ujamaa Köyleri Politikasinin Sorunları ....................................................................... 47 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM .................................................................................................................. 53 UJAMAA POLİTİKASI SONU ................................................................................................ 53 3.1 Ujamaa Politikasinin Başarısızlığının Sebepleri .......................................................... 54 3.2 Ujamaa Politikasinin Başarısızlığının Genel Analizi.................................................... 62 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ............................................................................................................. 69 TANZANYA'DAKİ KAPİTALİST SİSTEMİN MODERNLEŞME SÜRECİ OLARAK BAŞLATILMASI. .................................................................................................................... 69 4.1 TANZANYA'DA DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİ. ................................................. 69 4.2 LİBERALLEŞME....................................................................................................... 77 4.3 Ekonomik Reformlar ................................................................................................... 79 4. 4 Sosyal Reformları ........................................................................................................... 88 4. 5TANZANYA’DAKİ DEMOKRATİKLEŞME VE LİBERALLEŞME SÜRECİNİN ANALİZİ. ............................................................................................................................. 91 SONUÇ .................................................................................................................................... 94 KAYNAKÇA ........................................................................................................................... 97 viii KISATLAMALAR ENGLISH TÜRKÇE Edinilmiş Bağışıklık Yetmezlik Sendromu AIDs EBYS Afro-Shirazi Partisi ASP ASP Otomatik Para Çekme Makineleri ATM OPÇM Tanzanya Bankası BoT TB Chama Cha Mapinduzi CCM CCM Toplum Sağlığı Fonları. CHF TSF Çekirdek Kırsal Yollar Programı CRRP ÇKYP Sivil Toplum Örgütleri CSOs STÖ Eğitim Planlama ve Rehabilitasyon Projesi EPRR EPRP Ekonomik Kurtarma Programı. ERP EKP Geliştirilmiş Yapısal Uyum Tesisi ESAF GYUT Ekonomik ve Sosyal Eylem Programı. ESAP ESEP Doğrudan Yabancı Yatırım. FDI DYY İlk Beş Yıllık Plan FFYP İBYP Gayri Safi Yurtiçi Hasıla GDP GSYH Gayri Safi Milli Hasıla GNP GSMH İnsan Bağışıklık Eksikliği Virüsü HIV İBEV Sağlık ve Ulusal Proje. HNP SUP Sağlık Sektörü Geliştirme Programı HSDP SSGP Uluslararası Kalkınma Derneği IDA UKD Entegre Finansal Yönetim Sistemi IFMS EFYS Yatırım Geliştirme Merkezi IPC YGM Yönetim Bilgi Sistemi MIS YBS Maliye Bakanlığı MoF MB ix Medikal Depolar Bölümü MSD MDB Sivil Toplum Örgütleri NGOs STÖ Ulusal Mikrofinans Bankası NMB UMB Ulusal Taşımacılık Politikası NTP UTP Ulusal Telekomünikasyon Politikası NTP UTP İlköğretim Gelişim Programı PEDP İÖGP Tasarruf ve Kredi Kooperatifleri SACCOS TKK Tanzanya'nın Güney Tarım Büyüme Koridoru. SAGCOT TGTK Sistematik Finansal Kurumsal Düzenleme SFIA SFKD Tanganika Afrika Birliği TAA TAB Tanzanya Tarım ve Gıda Güvenliği Yatırım Planı. TAFSIP TTGGYP Tanganika Afrika Ulusal Birliği TANU TAUB Tanzanya Limanlar Kurumu THA TLK Tanzanya Posta ve Telekomünikasyon Şirketi TPTC TPTŞ Tanzanya Demiryolları Şirketi TRC TDŞ Tanzanya Çay Kurumu TTA TÇK Tanganika Bölgesi Afrika Devlet Memurları Birliği TTACSA TBADMB Üç Yıllık Plan TYP ÜYP Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği USSR SSCB Kalkınma Politikasında Kadınlar WDP KPK x GİRİŞ 1880'lerde Afrika kıtası, tarihinde hiç yaşanmamış olan yeni bir aşamaya girmiştir. Sömürgeciler, Afrika kıtasını istila ettiler ve kendi aralarında bölüştürdüler. Bu yüzden Afrika'nın gelişiminin bütün kalıplarını değiştirdiler. Tanganyika (daha sonra Tanzanya), 1885’te 1 Berlin Konferansı’ndan sonra resmen Almanların elinde oldu . İklimsel sorunlar ve düşük sömürülebilir kaynaklar nedeniyle Almanlar, Tanganyika'nın yalnızca sömürü için değil, aynı zamanda yerleşim için de uygun olmadığını gördüler fakat buna rağmen sömürgeden 2 vazgeçmediler ve bu bölgeyi terketmediler. Sömürge öncesi bu bölge, merkezi bir hükümetin olmadığı, Nyamwezi, Yao, Sukuma gibi 3 farklı küçük kabile devletleri şeklinde yönetiliyordu . 19. Yüzyılın ortalarında, Misyonerler, Tüccarlar ve Kaşifler gibi sömürgeci ajanlar, hammadde, ucuz emek, piyasalar, yatırımlar ve sömürgecilerin ihtiyaç duyduğu kapitalist taleplerini elde etmek için Tanganyika'nın içine 4 girmeye başladılar. Tanganyika, coğrafi ve politik olarak sömürgecilik döneminden önce yoktu. Bu bölge önce 19.Yy.’ın sonlarında Almanlar tarafından sömürgeleştirilmiş fakat I. Dünya Savaşı’ndan sonra 1920 yılında, İngilizlerin Doğu Afrika’yı Almanlardan alması sonucu bu isim 5 kullanılmaya başlanmıştır. Tanganyika'nın kolonizasyonu, Almanlar ve İngilizler gibi iki Avrupa gücünün altındaydı. Almanlar 1907'den Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar Tanganyika'yı sömürge olarak kullandılar. İngilizler, 1919'dan 1946'ya kadar bir manda kolonisi olarak Tanganyika'yı kontrolleri altında tuttular ve 1946'dan 1961'e kadar İngiliz mütevelli 6 kolonisi olarak devam etti . Tanzanya adı, 1964 yılında Tanganika ile Zanzibar’ın birleşmesinden sonra kullanılmaya 7 8 başlanmıştır . Tanganika 1961'de Zanzibar ise 1963'te bağımsızlığını kazandı . Her iki ülke de 1 BBC, Tanzania Profile Time-line,2018, https//www.bbc.com/news/world-africa-(15.11.2018). 2 BBC, a. g. m. 3 Mussa Ali Ubwa, “The Union Between Tanganyika and Zanzibar: Legality of Additional Matters Outside of the Articles of the Union”,2010, http//www.mzalendo.net, ss.4 (11.12.2010). 4 Ubwa, a. g. m, s 5. 5 Ubwa, a. g. m, s 7. 6 Idrian Resnick, Transition: Building Socialism in Tanzania, New York,1981, s 8. 7 BBC, a. g. m. 1 9 bağımsızlıklarını İngiliz sömürge yönetiminden aldılar . Birlik, 26 Nisan 1964'te Tanganika Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Julius Nyerere ve Zanzibar Halk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı 10 Abeid Karume Birlik Sözleşmesini imzalayarak onayladıklarında gerçekleşti . Birlik, Zanzibar saltanatını deviren 12 Ocak 1964'teki Zanzibar Devrimi'nden yaklaşık dört ay sonra 11 gerçekleşmiştir. Yeni TANU hükümeti, sömürge hükümeti sırasında miras kalan birçok sorunla karşı 12 karşıya kaldı. Örneğin, az sayıda eğitimli insan vardı ve bu durum ülkedeki eğitimli insan sorununu ortaya çıkarmıştı. Bu dönemde üniversite mezunlarının sayısı oldukça azdı, bu nedenle, yüksek vasıflı işgücü sorunu vardı, bu da hükümeti ekonomik ve sosyal politikalarını 13 gerçekleştirirken eğitimsiz insanlara bağlı olmaya mecbur etti. 1961'de ülkede yaklaşık 120 14 üniversite mezunu vardı, bunlardan ikisi avukat, ikisi mühendis ve on ikisi de tıp doktoruydu. Ekonomi de tipik olarak sömürgeciydi ve geçimlik gıda maddelerinin üretimi ile hammde 15 ihracatına dayalı mallara bağlıydı. Ayrıca yeni hükümet, sömürge rejimi sırasında bölünmüş 16 olan farklı etnik grupları birleştirme sorunu ile de karşılaştı. Örneğin, Tanzanya'da yüz yirmi etnik kabile vardı ve her bölge o bölgenin kabilesinin egemenliğindeydi. Bu durum ülkede birlik ve beraberlik eksikliğine yol açtı. Nyerere, millet olarak birlikte çalışmak ve insanları 17 birleştirmek için çok çalıştı. Nyerere, etnik açıdan farklılaşmış toplumdan sağlam bir ulusal 18 kimliğe sahip uyumlu bir ulus yaratmayı amaçladı. Çünkü Nyerere insanlar birleşirse ekonominin gelişeceğine inanıyordu. Genel olarak, bağımsızlık sonrası dönemde, ekonomi iyi bir gelişme sağlayamıyor, birçok işçi ve köylü hala çok fakirdi. Sadece Afrikalı tüccarlar, büyük 19 çiftçiler üst düzey TANU ve hükümet yetkilileri gibi az sayıda insan zenginleşmisti. 8 BBC, a. g. m. 9 BBC, a. g. m. 10 BBC, a. g. m. 11 BBC, a. g. m. 12 Resnick, a. g. e., s 8. 13 Resnick, a. g. e, s 10. 14 Resnick, a. g. e, s 13. 15 Lonely Planet, “History of Tanzania”,2018. https://www.lonelyplanet.com/tanzania/history. (2.5.2018). 16 Susan Geiger, TANU: Gender and Cultural in the Making Tanzanian Nationalism 1955-1965, Nairobi, 1996, s 48 17 Geiger, a. g. e, s 48. 18 Susan Crouch, Western Response to Tanzanian Socialism 1967-1983, Growing Publishing Company Limited, 1996, s 28. 19 Crouch, a. g. m, s 28. 2 Nyerere, Tanzanya’nın refah düzeyini artırmak amacıyla, 1967’de Arusha Bildirgesini 20 yayınlayarak ekonomik bir model olarak, Ujamaa politikasını zorunlu bir ekonomik politika olarak ilan etti. Ujamaa, Tanzanya’nın ekonomik ve sosyal refahını yükseltmeyi amaçlayan 21 temel politika olarak tasarlanmıştı . Ujamaa politikasına göre, tüm Tanzanyalılar ülkesinin 22 kalkınması için kendi kendine yeterli olmalı ve yabancı yardımlara bağımlı olmamalıdır. Dolayısıyla, bu politikanin bir gereği olarak Tanzanya hükümeti, insanları köylere yerleştirmeye 23 karar verdi. Tanzanyaları Ujamaa köylerine yerleştirme süreci zorlu bir süreçti, çünkü birçok Tanzanyalı, güvenlik, kişisel ve sosyal hijyenden yoksun olan köylere yerleşmek istemedi. Tüm bu zorluklara rağmen Tanzanyalılar, Ujamaa politikası gereği, ana hedef olarak benimsenen 24 tarımsal üretimi artırmak amacıyla, zorla köylere yerleştirildiler. Nyerere ayrıca devletleştirmek, kendi kendine yeten eğitim (Education for self-reliance) 25 politikalari ve köylüleşme gibi başka politikalar da uyguladı. Bu politikaları kullanarak, Ujamaa politikasını bir Afrika sosyalizmi biçimi haline getirdi. Bağımsızlığın ardından 26 Nyerere'nin bir başka planı, diğer Afrika ülkelerinin kurtarılmasına yardımcı olmaktı. Ona göre, Afrika'daki diğer ülkeler özgür değilse Tanzanya da özgür bir devlet olamaz; bu nedenle 27 diğer ülkelere bağımsızlık kazanmaları için destek sağlamalıdır. Kendi kendine yeterlilik (Self-reliance) politikasının temel amacı, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kapitalist kurumların Tanzanya'nın ekonomik gelişine müdahalesini 28 engellemekti. 1970'lerin sonunda ürün fiyatlarındaki düşüş ve uluslararası petrol krizi nedeniyle, Tanzanya finansal kuruluşlardan yardım istemek zorunda kaldı ve yardım talebinde 20Ujamaa; Tanzanya’lılar tarafından sosyalizm ile eşanlamlı olarak kullanılmaktadır. Idrian Resnick, Transition: Building Socialism in Tanzania, New York, 1981, s18. 21 Julius Nyerere, Ujamaa: Essays on Socialism, Oxford University Press.1968, s 39. 22 Nyerere, a.g.e., s 39. 23 Selma James, “What we can learn from Tanzania’s hidden socialist history?”2013, https://www.theguardian.com, (11.12.2014). 24 James, a. g. m. 25 Julius Nyerere, “From Uhuru to Ujamaa”, Africa to day, Indiana University Press, vol. 21, no. 3 (1974), s 4. 26 Nyerere, a. g. m., s 5. 27 Julius Nyerere, “African Socialism: Ujamaa in practice”, Pan Africanism I, Taylor & Francis, Ltd, vol. 2, no. 6, (1971), s 4. 28 Nyerere, a. g. m., s 4. 3 bulundu. IMF ve Dünya Bankası tarafından bir kurtarma programını müzakere etme konusunda 29 hükümete büyük bir baskı yapıldı. 1990'larda Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından, birçok gelişmekte olan ülke çok ciddi ekonomik sıkıntı ile karşı karşıya geldi. Bu ekonomik çöküş, gelişmekte olan bir çok ülkenin sosyalist programlardan vazgeçerek kapitalist ekonomi ile intibak içine girmelerine neden oldu. Tanzanya dahil olmak üzere, pek çok ülke başta ABD olmak üzere gelişmiş kapitalist ülkelerden yardım istemek zorunda kalmış ve destek alabilmek adına Yapısal Uyum 30 Programı (SAP) olarak bilinen kapitalizmin koşullarını yerine getirmek zorunda kalmıştır . SAP, ekonomik destek almak isteyen herhangi bir ülke için uygulanacak (demokratikleşme, özelleştirme ve ekonomik liberalleşme gibi) bazı şartları zorunlu olarak söz konusu ülkelere 31 dayatmıştır . Bu zorlamar karşısında Tanznya'nın, sosyalist (Ujamaa) ekonomik politikayı terk ederek demokratikleşme, özelleştirme ve ekonomik liberalleşmeye yönelik değiştirme dışında baska bir yolu kalmamıştır. Bu nedenle, Tanzanya kapitalist ekonomik sistemi takip ederek, 32 politik ve ekonomik politikalarını modernize etmeye karar verdi . Dolayısıyla, Tanzanya ticaret dünyasındaki hacmini genişletmek için işlerini yeniden 33 inşa etmeye ve çalışma ortamlarını yeniden şekillendirmeye karar verdi. Aynı zamanda, işçilerin daha güvenli bir ortamda çalışmasını ve daha iyi bir üretim süreci oluşturmak için 34 çalışanlarının sağlık ve eğitimine önem verdi. Ekonominin gelişmesini engellemiş olmasına rağmen, Tanzanya kapitalist sistemi modernize edici bir yöntem olarak yeniden tanıtarak 35 ekonomisinin büyümesini ve daha istikrarlı hale gelmesini umuyor. Bu çalışma, Tanzanya'daki sosyalist politika, modernleşme ve liberalleşme süreci ile ilgili aşağıdaki sorulara cevap bulmayı amaçlamaktadır: - i)Tanzanya neden sosyalist politikasına devam etmedi? 29 Mark O’Neil, Capitalism, Socialism and the Development of Crisis in Tanzania, Gower Publishing Company,1990, s 16. 30 Resnick, a.g.e., s 7. 31 O’Neil, a.g.e., s 16. 32 Resnick, a.g.e., s 7. 33 O’Neil, a.g.e., s 17. 34 O’Neil, a. g. e., 18. 35 Resnick, a.g.e., s 14. 4 ii)Sosyalist politikayı engelleyen zorluklar nelerdi? iii)Tanzanya'nın kapatalist ekonomik politikayı uygalamaya başlamasının sebepleri nelerdi? iv) Kapitalist ekonomik sistemin uygulanması refahını ne kadar arttırdı? Çalışmamızın diğer bir amacı, Ujamaa köyleşme politikasının sebeplerini, başarılarını ve başarısızlıklarını analiz etmektir. Ayrıca, Tanzanya'daki kapitalist ekonomik politikanın başlatılması sırasında ve sonrasında meydana gelen değişiklikleri araştırmak; ve nihayet, Tanzanya’da kapitalist sistemin ne kadar işlediğini gözlemlemek. Bu çalışmada ortaya çıkan bilgiler geleceğin inşasında önem arz etmektedir. Tanzanya, ekonomik, politik ve sosyal refahının öncekinden daha iyi geliştiği gelişmekte olan ülkelerden biridir. Ancak böyle bir gelişim seviyesinde kalmak yeterli değildir, tüm Tanzanyalıların yararına kaynak tahsis edilmesini sağlamak için daha etkin politikaların uygulanması gerekmektedir. Tanzanya'nın doğal kaynaklar bakımından zenginliğine rağmen, birçok Tanzanyalı kötü yaşam koşullarından muzdariptir. Bu zorlukların üstesinden gelmek için Tanzanya politikacıları etkili politikaları raflara koymak yerine kullanmaya devam etmelidir. Bu çalışma tarihsel ve karşılaştırmalı analiz yöntemi kullanılarak yapılmaya çalışılmıştır. Ayrıca çalışmada farklı literatürlerden, resmi raporlardan, makalelerden, bloglardan ve diğer bilgi kaynaklarından yararlanılarak analizler yapıldı. Toplanan bu bilgiler baştan sona sistematik bir şekilde incelendi. Konunun doğası uygun olarak, bu çalışmada kullanılan araştırma yöntemi elde edilen bilgilerin derinlemesine analiz edilmesine yardımcı olmuştur. Bu çalışma; Ujamaa politikasının uygulanmaya başlandığı dönem ve Tanzanya hükümetinin modernleşme ve serbestleşme yolunda ciddi adımlar attığı iki dönemi kapsamaktadır. Bu nedenle, çalışma Tanzanya’nın kalkınmasına yönelik uygulanan bu iki farklı politikayı Sosyolojik bir perspektifte değerlendirmeye odaklanmıştır. Bununla birlikte, Tanzanya iki farklı ülke (Tanganika ve Zanzibar) olmasına rağmen, çalışmada Zanzibar hakkında ayrıca açıklamalarda bulunulmadı. Çünkü Ujamaa politikası, Zanzibar'da değil, anakarada yani Tanganika’da uygulandı. Ayrıca, Ujamaa politikası, 1964'te birliğin oluşumu sırasında imzalanan sözleşmede birlik meseleleri arasında yer almadı. Bu nedenle, çalışma Tanzanya kelimesini kullanmasına rağmen, tüm bilgiler Tanganika'ya yönelik açıklanmıştır. 5 Çalışmamız dört bölüme ayrılmıştır. Birinci bölümde, sömürgecilik öncesi, sömürgecilik sırasında ve sömürgecilik sonrasında Tanzanya'daki sosyal ve ekonomik durum ele alındı. Ayrıca, bu bölümde, çalışmada, Sosyalizm, Afrika sosyalizmi, Modernleşme ve Soğuk savaş politikaları kavramlarını kısaca tartışılacaktır. İkinci ve Üçüncü bölümde ise, Ujamaa politikasının kökeni, uygulaması, başarısı ve başarısızlığı analiz edilmiştir. Son bölümde, modernleşme politikasının kökeni ve uygulamasının bir analizi yapılmıştır. 6 BİRİNCİ BÖLÜM UJAMAA POLİTİKASINDAN ÖNCE TANGANYİKA'DAKİ SOSYAL VE EKONOMİK DURUM. 1920'de bir İngiliz hükümeti çalışan tarafından anakaraya Tanganyika adı verildi. Tanganyika kelimesi, iki Svahili kelimeden türemiştir; Tanga (yelken) ve Nyika (parlak, kurak, 36 düz) anlamına gelir . Tanganyika'nın iç kesimlerindeki bütün kabilelerin kökeni, bölgeye Afrika kıtasının farklı yerlerinden gelen Bantus'un soyundan gelmekteydi. Bu kabilelerin avcılık, 37 çiftçilik ve hayvan sürülerine dayanan geleneksel bir ekonomileri vardı . Farklı bölgelerden gelen bu kabileler farklı türden bir topluluk oluşturdular. Yöneticileri, yasaları ve hatta askeri güçleri olmadan uyum içinde yaşadılar. Bu topluluklar düzeni sağlamak adına yasaları, askeri 38 gücü kullanmaktan ziyade gelenek ve aile ilişkilerini kullandılar . Nyasa Gölü, Tanganyika Gölü ve diğer büyük gölleri çevreleyen verimli yayla alanlarında, krallar tarafından yönetilen büyük çaplı devletler gelişti; fakat aynı zamanda kralların gücünü arttırmak için klan başkanları 39 ve alt seviye şefler gibi diğer önemli figürler kullanıldı . Tanganyika sınırları içerisinde dört ana Afrika dili grubunu konuşan yaklaşık 120 etnik grup bulunmaktadır. Bunlara Khoisan veya "klik" (avcı-toplayıcılar), Nilotik-pastoralistler (Maasai) gibi, Cushitic dilini konuşanlar ve Bantu dilini konuşanlar da dahildir. Özellikle bir kıyı 40 Bantu dili olan Svahilice, Arapçadan çok etkilendi . Her etnik grup kendi yerel dilini 41 konuşmasına rağmen, tüm Tanganyika halkı ulusal dil olarak Svahilice konuşmaktadır . 8. ve 12. yüzyılda, Zanzibar Basra Körfezi'nden gelen tüccarlarla yoğun ticari ilişki içerisindeydi. Özellikle İranlı ve Arap tüccarlar, Bantu konuşan Afrikalılar ile sosyal anlamda 36 Robert. G. Carlson, Mario Pratt, “Countries and their Cultures”, https://www.everyculture.com, 2019 37 Thomas Gale, “East African Religion: An Overview”, https://www.encyclopedia.com, 2005 38 Gale, a. g. m 39 Gale, a. g. m 40 Kenneth Ingham, Deborah Fahy Bryceson, Frank Mathew Chiteji “vd”, “Tanzania”, www.britanica.com, 2019. 41 Robert. G. Carlson, Mario Pratt, countries and their cultures, https://www.everyculture.com, 2019. 7 güçlü bir bağ kurmuşlardı. Bu etkileşim, Tanganyika kıyılarında bugün halen varlığını sürdüren 42 Svahili kültürünün ortaya çıkmasına yol açtı . Doğu Afrika kıyı Bölgesi 15. ve 17. yüzyıllarda, 43 Portekizliler tarafından kontrol ediliyordu. Portekizliler Kilva başta olmak üzere farklı bölgelerde ticaret limanları kurdu. Bu dönemde Doğu Afrika sahili halkı, Osmanlı 44 İmparatorluğu'nun Sultan III. Murad'ından askeri yardım istedi . Sultan Murad, valisi Ali bey'e Doğu Afrika sahilinde Portekizlilere karşı savaşmalarını emretti, ancak mağlup oldu ve sonra Umman ordusu Doğu Afrika sahili halkına yardım etmek için geldi. Ancak Osmanlı ordusunun Portekizliler tarafından yenilmesi, Zanzibar Sultanı ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişkilere son vermedi. Osmanlı İmparatorluğu ile Zanzibar arasındaki resmi ilişkiler, Sultan II. Abdülhamid döneminde başladı. II. Abdülhamit ve Zanzibar sultanı, Doğu Afrika sahilinde İslam'ı 45 geliştirmek için güçlü bir ilişki kurdu . Doğu Afrika kıyılarında Portekiz yönetiminin düşmesinden sonra; Kilwa, Tanganyika'daki ilk ticaret merkezi oldu. Ayrıca tüccarlar fildişi, köle, kaplumbağa kabuğu, yabanmersini ve reçine gibi ürünler ihraç ediyorlardı ve kumaş, tuz ve silah gibi ürünler ithal ediyorlardı. Bu ticari 46 faaliyetler Afrika halkları, özellikle de sahile fildişi taşıyan Yao tarafından kontrol ediliyordu . 19. yüzyıl boyunca, Umman ve Zanzibar'ın sultanı Seyyid Said (1806-1856), 47 Tanganyika'daki önemli ticari bölgeleri kontrol etmeye başladı . Seyyid Said, ABD, İngiltere ve 48 Fransa ile anlaşmalar yaparak Zanzibar'ın konumunu daha da güçlendirdi . Bu antlaşmalar ile bu ülke vatandaşlarının (ABD, İngiltere, Fransa) Zanzibar dışında başka bir Afrika ülkesi ile ticaret yapmaları yasaklandı. Böylece, Kilwa ekonomisi fildişi ve kopal ticareti yapamadığından 49 bu ticari yasaklardan olumsuz etkilendi . Bu durum, Zanzibar'ın ticari imparatorluğunun 50 Tanganyika'nın iç kesimlerinde doğru yayılmasına yol açtı . 42 Abdul Shariff, Slaves, Spices and Ivory in Zanzibar: Integration of East Africa Commercial Empire into the World Economy 1770-1873, Ohio University Press, 1987, s 16. 43 Kilwa (kilva), Tanganika'nın kıyı bölgesidir. 44 Ahmet Kavas, “Ottoman Empire’s Relations with Southern Africa”, Istanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, AUIFD, XLVIII, sayı II, (2007), s 15-6. 45 Mehmet Tütüncü, “Relations between Ottoman Empire and Zanzibar Sultanate (1877-1907): Documents from Ottoman Archive in Istanbul”, Research Center for Turkish and Arabic world, Haarlem, Holland, https://www.academia.edu 46 Shariff, a. g. e, 1987, s 100. 47 Abdul Shariff, Zanzibar under Colonial Rule, Ohio University Press, 1991, s 30. 48 Shariff, a. g. e, 1991, s 45. 49 Shariff, a. g. e, 1991 s 46. 50 Shariff, a. g. e., 1987, s 56. 8 On dokuzuncu yüzyılın kervan ticareti Tanganyika'nın iç kısımlarına doğru ilerledi. Bu ticaret birçok Afrika insanının dünya ekonomisine fildişi ve köle ihracatçısı olarak katılmalarını 51 sağladı . Afrikalı tüccarlar, üç büyük kervan yolunun öncüleriydi. Örneğin, Nyamwezi Tanganyika'nın ortasından sahile kadar uzanan bir kervan yoluydu. Kenya merkezindeki Kamba’lı fildişi tüccarları için Mombasa'da biten bir rota belirlendi; bu rota Kamba ve Masai bölgesini Uganda'ya ve kuzeye Turkana Gölü'ne bağlıyordu. Son rota Tanganyika'nın 52 güneyindeki Yao kabilesinden Kilwa'ya kadar uzanıyordu . Başlangıçta, Tanganyika'nın iç kesimlerinde köle ticareti hakimdi, ancak 1850'lerde köle ticareti, kölelere olan talebin azalması 53 ve kölelik karşıtı faaliyetlerin artması sonucu köle ticareti azaldı . Kölelerin azalan talepleri diğer ürünlere olan talebi canlandırdı. Bu ürünler arasında fildişi, mücevher, hurma yağı ve gres 54 yağı vardı . Arap tüccarlar Tanganyika'nın iç kısımlarına girmeden önce Tanganyika halkı günlük aktivitelerinde kendi geleneksel dinlerini kullanıyordı. Fakat Ummanların kıyıya politik olarak 55 egemen olduğu dönemde, İslam'ın yayılması da Doğu Afrika'nın iç kesimlerinde yoğunlaştı İç kısımdaki halklarla, özellikle Nyamwezi bölgesindeki Tabora ve Tanganyika Gölü'ndeki Ujiji ile ticari temaslar, İslamin diğer bölgelere de yayılmasına zemin hazırladı. Uganda'nın bazı bölgelerinde bile birçok geleneksel lider İslam'ı benimsedi ve kıyıdaki Müslümanlar ile işbirliği yaptı. Ticaret yalnızca İslam'ın yayılmasına değil, Svahili dili ve kültürünün de yayılmasına 56 hizmet etti . Berlin Konferansı’nın toplanması, Avrupa’nın güçlü devletleri arasında Tanganyika'ya 57 yönelik büyük bir çıkar yarışına yol açtı . 1880'lerde Zanzibar Sultanlığı Svahili Sahili ve iç bölgelerdeki kontrolünü kaybetmeye başladı. Ayrıca, birçok ticaret şehri devletleri, Zanzibar 58 Sultanlığı'ndan bağımsızlıklarını istedi . 1890'a gelindiğinde Almanlar, İngiltere ve Zanzibar 51 Shariff, a. g. e., 1987, s 60. 52 Shariff, a. g. e., 1987, s 63. 53 Micheal Pearson, Trade, Circulation and Flow in the Indian Ocean world, Palgrave Macmillan, 2015, s 167. 54 Pearson, a. g. e., s 167. 55 Abdulaziz Lodhi and David Westerlund, “A short history of Islam in Tanzania”, http://www.islamtanzania.org,2009 56 Lodhi, Westerlund, a. g. m. 57 Sean G Amato, “Tanganyika: In Colonial Africa, Europeans are Scary Folks Specifically Germans”,https://seanamato.blogspot.com,2009. 58 Shariff, a. g. e., 1991, s 70. 9 59 Sultanlığı Tanganyika sınırlarına yönelik 1890'daki Heligoland-Zanzibar Antlaşması gibi birçok anlaşma imzaladı. Bu kararların bir sonucu olarak, Alman kolonisi kıyı bölgelerine ve 60 Tanganyika'nın iç bölgelerine hâkim olmaya başladı . 1.1 Sömürgecilik Sirasinda Tanganyika'daki Sosyo-Ekonomik ve Politik Durum. Sömürge döneminde, Tanganyika düşük düzeyde seyretti; ekonomik ve politik 61 faaliyetlerin çoğu yabancıların kontrolü altındaydı. Afrikalılar emek üretimlerinden 62 faydalanmadılar; çünkü büyük miktarda kârlar Avrupalılar ve Asyalıların ellerine geçiyordu . Tanganyika’nın ekonomisi sömürge devletlerinin ekonomisine fayda sağlayacak şekilde organize 63 edilmişti. Sömürge devletlerinin temel amacı; madenlerin ve ihracat ürünlerinin sömürülmesiydi. Maksimum sömürünün sağlanması için sömürgeciler hammadde fiyatlarını 64 düşük tuttu ve maksimum üretim için zorla işçi çalıştırmayı kullandılar. . Bu nedenle, Tanganyika’da ekonomik sömürüyü arttırmak için sömürge yönetiminin idari sistemi 65 kurulmuştur. . Sömürgeciler, Tanganyika'yı hammaddelerin birincil kaynağı olarak hazırladılar. taleplerini yerine getirmek için, hammaddelerin kolay taşınmasını kolaylaştırmak için bazı 66 altyapılar inşa ettiler. Hem Almanya hem de İngiltere, Tanganyika’nın ekonomik yeterliliğini 59 Heligoland-Zanzibar Antlaşması (1890 Anglo-Alman Anlaşması), 1 Temmuz 1890'da Alman İmparatorluğu ile Birleşik Krallık arasında imzalanan bir anlaşmaydı. Bu anlaşmaya göre, Almanya stratejik bir Heligoland adası ve Dar-es-salaam'ı (Tanganika'nın kıyı kısmı) kazandı. Buna karşılık Almanya, Kenya sahilindeki Wituland'ın küçük saltanatını İngiltere'ye devretti. Bu antlaşmadan, yalnızca Unguja ve Pemba adaları Zanzibar sultanlığının egemenliğine girdi. Duane Niler Pyeatt, Heligoland and the Making of the Anglo-German Colonial Agreement in 1890, (Master Thesis), Texas Tech University, 1988, s 1 60 Pyeatt, a. g. e, s 1 61 Resnick, a. g. e, s 14. 62 Resnick, a. g. e., s 28. 63 Resnick, a. g. e., s 14. 64Harris Mapolu,” Tanzania: Imperialism, thestateandthepeasantry”,2008,www.archive.unu.edu.(30.2.2008). 65 Ahmed, Muhiddin, “The Mwalimu”, Institut de Sociologie de l'Université de Bruxelles vol,19, no,2, (1969), s, 328. 66 Richard Yeager, Tanzania: An African Experience, Westview press, 1982, s, 150. 10 geliştirmek için çok az şey yapmıştı. Sömürge ekonomisi işlenmemiş madenleri, hammaddeleri 67 ve ihracat ürünlerini ihraç etmeye yöneldi. Tarımsal üretim, vasıfsız işçi kullanımı nedeniyle düşük kalitedeydi. Vasıfsız işçi, sömürgeci ekonomiye daha fazla fayda sağlamak için kullanılan yöntemler arasındaydı, çünkü 68 sömürgeciler sömürgeci ekonominin gelişmesi için ucuz emekçiler talep ediyorlardı. Fakat, bu üretimin artmasıyla sonuçlandı, çünkü sermaye ve üretken becerilerinden (üretim gerekli bilgi dahil) yoksundular. Bu, vasıfsız işgücünün ihracat mahsulleri üretiminde ve ekonominin işletme 69 yapısında kullanılmasını nispeten kârlı hale getirmişti. Tanganyika 13 milyondan fazla bir nüfusa sahipken, uluslararası burjuvazi ve onların temsilcileri, beyaz yerleşimciler ve komprador kapitalistler hala köylü tarımından faydalanıyorlardı. Köylülerin ve ekim işçilerinin yüzde 70 85'inden fazlası okuma yazma bilmemekteydi . Sadece düşük tarımsal üretime yol açan vasıfsız işçi kullanımı değil, aynı zamanda yerel araçların kullanılması da düşük üretim kalitesini kolaylaştırdı İnsanlar zamanlarının çoğunu 71 toprağı kazmak için elle çapa kullanarak geçiriyorlardı. Çünkü çok az sayıda pulluk, boyunduruk öküzleri, traktörler, harman makineleri, az çok gübreleri vardı. Ayrıca, su pompası 72 yok denecek kadar azdı, hatta fıskiye ve sulama kuyusu yoktu. . Sağlık hizmetleri kötü durumdaydı ve tüm ülkeye verilmiyordu ve sadece. Kırsal alanlardan ziyade sadece şehir merkezlerinde mevcuttu; Bu durum, birçok doktor ve sağlık 73 yöneticisi, Dar-es-salaam gibi kent merkezlerinde çalışmaya karar vermiştir. Köylerde sağlık hizmetlerinin yetersizliği, bir yaşından önce binlerce yenidoğan bebeğin ölümü ve kısırlık oranının artmasına neden olmuştu. Buna ek olarak, insanların yüzde 65'i enfeksiyon, parazitler, beslenme bozukluğu, solunum yolu hastalıkları ve sindirim sistemi hastalığı gibi sorunlar 74 nedeniyle hayatını kaybetti. 67 Yeager, a. g. e., s 150. 68 Resnick, a. g. e, s 15. 69 Resnick, a. g. e., s 32. 70 Resnick, a. g. e., s 44. 71 Michaela Von Freyhold, Ujamaa villages in Tanzania: An Analysis of Social Experience, Heinemann Educational Books Ltd,1979, s, 3. 72 Freyhold, a. g. e., s 3. 73 Resnick, a. g. e., s 30. 74 Resnick, a. g. e., s 32. 11 Sömürge döneminde, ırksal temelde eğitim verilmiştir. Afrikalıların eğitime katılım düşük düzeydeydi; çünkü sömürgeci eğitim Afrikalıları izole etti. Zaten sömürge hükümetinin 75 sağladığı eğitimin farklı bir amacı vardı. Bu eğitim, gençleri kendi ülkelerinin hizmetine hazırlamak için tasarlanmadı; bunun yerine, sömürge toplumunun değerlerini aşılamak ve 76 bireyleri sömürge devletinin hizmeti için eğitmek arzusuyla motive edildi. Dolayısıyla, sömürge dönemi boyunca verilen eğitim, özellikle orta ve yüksek eğitim, fırsatı Afrikalılara 77 sınırlıydı. 1948'de İngilizlerin Tanganyika yönetimini Milletler Cemiyeti Mandası altında 78 devralmasından 30 yıl sonra, dört yıl orta öğretim alan sadece 28 Afrikalı vardı. Bu, eğitimli Afrikalılar ve sömürgeciler arasında çatışmalara yol açtı. Eğitimli Afrikalılar daha fazla orta öğretime teşvik ve aynı zamanda sömürge yönetiminde üst sıralarda birçok görevde yer almayı 79 talep etti. Sömürgeciler Şilin'i dört sömürgede (Aden, Kenya, Uganda ve Tanganyika) işletilen sömürge para birimi olarak tanıttı. Mükemmel para dolaşımını sağlamak için İngilizler, para 80 birimini denetleyen ve kontrol eden Doğu Afrika Para Kurulu'nu kurdu. Çünkü o dönemde para birimini denetleyen ve kontrol eden merkez bankası yoktu. Bu nedenle, her dört üye de “Doğu Afrika’nın şilinini (para biriminin) herhangi bir kısıtlama olmaksızın birliğin bir kısmından diğer 81 kısmılarına geçirmekte serbestti 1.2 Tanganyika'daki (sonra Tanzanya) Bağımsızlık Sonrası Sosyo-Ekonomik ve Politik Durum. Bu bölüm, bağımsızlıktan beş yıl sonrasını ve Ujamaa politikasının yürürlüğe girmesinden önceki dönemi açıklamaktadır (1961-1966). Bu çok önemli bir dönem çünkü Tanzanya'nın ekonomik ve siyasal sisteminin Ujamaa politikasına geçmeden önce net bir durumunu gösteriyor. Bazı bilim adamları bağımsızlık sonrası 1961-1966 yılları arasında bir değişiklik olmadığını savundular. Ingle’ye göre, bu argümanı destekleyenler arasındadır ve 75 Nyerere, a. g. e., s, 46. 76 Nyerere, a. g. m., 1974, s 46. 77 Nyerere, a. g. m., 1974, s 45. 78 Resnick, a. g. e., s 35. 79 Resnick, a. g. e., s 39. 80 Resnick, a. g. e., s 40. 81 Resnick, a. g. e., s 42. 12 bağımsızlık sonrası dönemin kırsal kalkınma çabalarının, değişimin süreklilikten daha fazla 82 olduğunu vurguladı. Ancak bu argümanı Resnick tarafından eleştirildi. Resnick’e göre, bağımsızlık sonrası özellikle 1961-1966 yılları arasında meydana gelen değişiklikler olduğunu gördü. Bu dönemde, yoksulluk, hastalıklar ve diğer sorunlar devam ediyordu ancak bunların yanında bazı gelişmeler 83 de vardı. Resnick, Tanganyika’da 1961’de bağımsızlığa miras kalan neo-sömürge ekonomik 84 yapısının önümüzdeki beş yıl içinde sert bir şekilde değişikliğe uğradı . Bazı canlı örnekler, bağımsızlıktan sonra, özellikle 1961'den 1966'ya kadar ekonomik iyileşmeyi göstermiştir. Bağımsızlık sonrası dönemde, tarım sektöründe birçok gelişme kaydedilmiştir. Ticareti yapılan tarımsal ürünlerin üretimi, beklenen üretimin üzerindeydi. Örneğin, 1961'den 1966'ya kadar pazarlanan pamuk % 111, kahve satışları % 108, mısır pazarları % 186 ve pirinç üretimi % 85 126 arttı . 1961'deki bağımsızlıktan kısa bir süre sonra hükümet, kırsal kalkınma çabalarına 86 önem verdı. Nüfusun% 95'inden fazlasının yaşadığı kırsal kesimde üretimin artmasına ve 87 yaşam standartlarının yükselmesine ağırlık verildi. Hükümetin yaşam standardının ve üretim faaliyetlerinin iyileştirilmesin yönelik politikalar nedeniyle, Dünya Bankası tüm gelişim 88 projelerinin tamamlanmasını sağlamak için hükümete mali destek sağlamıştır. Sonuç olarak, 1965 yılının sonuna kadar, yaklaşık 15.000 dönümlük mahsul ve yaklaşık 3.400 çiftçi ailenin 89 bulunduğu 23 uygulanmıştır. Ayrıca, Dünya Bankası’nın desteğiyle, hükümet iki proje (iyileştirme ve dönüşüm projeleri) başlattı. Bu projeler, tarımsal faaliyetleri genişletmek ve yeni köyler inşa etmek için tasarlanmıştır. Bu programlar 1963'te başlatıldı ve 980 bu projeye göre yeni yerleşim yerinde 1.000.000 kişinin yaşayacağı planlanmıştı; 1964-1969 arasındaki Beş Yıllık Plana göre 82 Carlos Ingle, From Villages to State in Tanzania: The politics of rural development, London,1972, s, 48. 83 1961-1967 yılları arasında var olan ekonomik sistem sömürge ekonomisidir, ancak bu çalışmada kullanılan tüm literatürler bu ekonomiyi kapitalist bir ekonomi olarak tanımlamıştır. Bu nedenle, çalışmanın kapitalist kelimesinden söz ettiği yerde, sömürge ekonomisi anlamına gelir. 84 Resnick, a. g. e., s, 27. 85 Resnick, a.g.e., s,36. 86 Resnick, a.g.e., s,37. 87 Resnick, a.g.e., s,38. 88 Resnick, a.g.e., s,38. 89 Mapolu, a. g. m. 13 500.000'den fazla kişi köylere taşınacaktı. 1965-1966 mali yılında toplam tarımsal kalkınma 90 harcamalarının yüzde 21'i köy yerleşim planına harcandı . Sömürge sonrası dönemde, Tanganyika'nın eğitim sistemi sömürge dönemine göre daha iyi gelişti. Her yıl ilkokul ve ortaokullara kayıtlı olan Afrikalı öğrencilerin sayısı arttı. Örneğin, 1961'de, 6.000'den fazla Afrikalı, orta dereceli okullara kaydoldu, ancak bu öğrenciler, bu 91 seviyedeki toplam kaydın nüfusunun yalnızca % 37'sini temsil ediyordu. O zamanlar yetişkin erkeklerin sadece yüzde 14'ü, okuyup yazabiliyordu da % 5'i vardı. 1966'da bu kız-erkek oranları sadece biraz değişmişti, ancak ilkokul ve ortaokul toplam kayıt sayısı iki katından fazla artmıştı. 92 1966'da ilkokullara 740.000'den fazla öğrenci kaydoldu. Burada sömürge döneminde ve sömürge sonrası döneminde eğitim sistemi arasındaki büyük farkı görebiliriz. Çünkü sömürge 93 döneminde, 30 yıl boyunca sadece 28 Afrikalı, orta öğretimi tamamladı. . Ancak, sömürge sonrası döneminden kısa bir süre sonra, sadece 1961'de ortaokullara yaklaşık 11.832 çocuk 94 kaydoldu. Sanayi sektöründe de, 1961-1966 yıllarında, sanayilerin inşaatı ve yerli üretimin artması gibi gelişmeler kaydedildi. 1966’daki ekonomik göstergeler Tanzanya’nın ekonomik 95 hedeflerine ulaşmakta çok iyi olduğunu gösterdi. Örneğin, 1961-1966 yıllar arasında, gayri safi yurtiçi hasıla yıllık oranda % 48 büyümüştür. İmalat üretimi ortalama yüzde 12 oranında artmış 96 ve parasal tarımsal üretim yıllık yüzde 15'e yükselmiştir. Ayrıca, 1966'da, Çin Halk 97 Cumhuriyeti tarafından Mwanza Tekstil Fabrikası ve Dostluk Tekstil Fabrikasını inşa edildi. Tanzanya'nın sanayi sektörü 1961'den 1967'ye kadar çeşitli aşamalardan geçti. Tanganyika'daki sanayi gelişimi, 1961'den 1964'e kadar üç yıllık kalkınma planının (Three Year Plan) ve 1964'ten 1969'a kadar olan İlk Beş Yıllık Planın (First Five Year Plan) uygulamaya 98 konmasıylahayata geçirildi. Üç yıllık kalkınma planı, ana tüketim malları işleme endüstrilerini ana hatlarıyla belirtilen teşvikler aracılığıyla teşvik etmenin yanı sıra, devletten Tanganyika 90 Resnick, a. g. e., s, 51. 91 Resnick, a.g.e., s 51. 92 Resnick, a.g.e., s 51. 93 Resnick, a.g.e., s,42. 94 Nyerere, a. g. e.,1968, s, 48. 95 Resnick, a. g. e., s, 57. 96 Resnick, a. g. e., s 37. 97 Nyerere, a. g. e., s, 37. 98 Nyerere, a. g. e., s 51. 14 Kalkınma Şirketi (Tanganyika Development Cooperation) aracılığıyla kamuya fon sağlandı 99 edilmesinde başarılı oldu. 1964 yılında devlete ait yeni bir parastatal örgütlenme Ulusal Kalkınma Şirketi (National Develoment Cooperation), hükümetin imalat üretimindeki varlıklarını yönetmek için kuruldu. Ulusal Kalkınma Şirketi, sanayileşmeyi Tanganyika'ya 100 getirmek için dış kuruluşlar ile işbirliği yaptı. 1966'da NDC, otuz yedi şirkette hisseye sahipti. Genel olarak, yukarıdaki ayrıntılardan, 1961-1966 yılları arasında Tanzanya'nın farklı sektörlerde çok iyi geliştiğini söyleyebiliriz. Tarımsal ürün ihracatının artması nedeniyle, Tanzanya, maddi gayri safi milli hasılasının yüzde 40'ından fazlasını tarımsal emtia satışlarından alıyordu. Bu gelişmelere rağmen, Tanzanya kapitalist ekonomi ile devam etmedi; Bunun yerine, Ujamaa'yı sosyalist politika olarak uygulamaya karar verdi. Eğer bu gelişmeler doğru olsaydı, 101 Nyerere neden Tanzanya'yı kapitalist kalkınma stratejisinden çıkarıp sosyalizme yönlendi? Yukarıdaki sorunun cevabı, dünya Soğuk Savaş siyasetindeyken, sosyalist blok ve kapitalist blok üçüncü dünya ülkelerinden politikaları için destekçiler arıyorlardı. Her iki bloktan da ekonomik destek almak için Tanzanya hükümeti tarafsız kalmaya karar verdi. Dolayısıyla, 102 Tanzanya ne kapitalist blok ne de sosyalist blok tarafından yer almadı. Hükümetin tarafsız olma kararı, kapitalist bloktan Tanzanya'nın dış politikasına müdahaleyi arttırdı. kapitalist blok, 103 Tanzanya hükümetine kapitalizme devam etmesi için baskı yaptı; ama Tanzanya kabul etmedi. Ayrıca Tanzanya hükümeti, köylüler ve işçiler arasındaki iç çatışma sorunuyla karşı karşıya kaldı. İlk çatışma, Afrika köylüleri ile Avrupalılar ve Asyalılar ile mülklerin ve ticari işletmelerin sahipleri arasındaydı. İkinci çatışma, Afrika köylüleri ile Afrika bürokratlarına, 104 siyasetçilere karşı çalışanlar arasındaydı. ve ilerici çiftçiler. Bu çatışmaların ana nedeni ekonomik çıkarlardı; Bankalar, sigorta, gıda işleme sanayileri, toptan ithalat ve ihracat ticareti 105 gibi tüm ekonomik kaynaklar yabancılara aittir. 99 Nyerere, a. g. e., s 54. 100 Nyerere, a. g. e., s,54. 101 Resnick, a. g. e., s, 29. 102 Resnick, a. g. e., s 30. 103 Resnick, a. g. e., s 31. 104 Resnick, a. g. e., s 39. 105 Resnick, a. g. e., s 40. 15 Bu durum, TANU politikacıları ve hükümet arasında siyasi bir yanlış anlaşılma sonuçlandı; Bu nedenle, hükümetin ekonomik sorunları çözebilerek için başka alternatifler bulması gerekiyordu. Nyerere ve bazı TANU liderleri bu problemi gördü ve yeniden başlamaya, Ekonomik olarak sosyalist bir yol harıtasıyla devam etmeye karar verdi. Fakat, bu kararların bir takım zorluklarla ve tehlikelerle karşılaşacağını bilmiyordu, buna rağmen bu politik form 106 sündürmede karalıydı. 1.3 Sosyalizm Kavrami Will Kenton’a göre, Sosyalizm, üretim araçlarının kamu mülkiyetine dayanan ekonomik ve politik bir sistemdir. Bu üretim araçları, insan ihtiyaçlarını karşılamak için 107 kullanılır . Sosyalizm, kaynakların mülkiyeti ve merkezi planlama, mal ve hizmetlerin eşit 108 dağılımını ve daha adil bir toplum sağlar .Sosyolojik ve ekonomik açıdan mülkiyet, insanların 109 ekonomik amaçları olan malların mülkiyetidir. Nyerere’ye, Sosyalizm için temel amaç halkın esenliğidir ve temel varsayım insan 110 eşitliğinin sağlanmasıdır . Sosyalizm için, her bir erkek ve kadının; renk, ırk, inanç, veya 111 cinsiyet gözetmeksizin toplumda eşit hak ve görevlere sahip olduğuna inanmak gerekir. 112 Sosyalizmin amacı, üretim araçlarını özel mülkiyetten Devlet mülkiyetine aktarmaktır. Sosyalist Devlet, bütün maddi üretim faktörlerine sahip olur ve onu yönetir. Hükümet tüm üretim 113 ve dağıtım kararlarını verir ve bireyler devlete bağımlıdır. Kamuya ait olmayan tüm alanların dönüştürülmesi ve bir bütün olarak kamulaştırılması gerektiği, tüm özel şirketlerinin kamu tarafından satın alınması, kamu mülkiyetinin ve ekonomik kalkınma faaliyetlerine kamunun katılımının artması gibi hedeflenen sosyalist eylemlerdir. Bu sistemde pazarlama kooperatiflerinin teşviki, koruyucu iş mevzuatının getirilmesi ve asgari ücret artışları da söz 106 Resnick, a. g. e., s, 58. 107 Will Kenton, What is Socialism? 2019, https://www.investopedia.com, (18.05.2019). 108 Kenton, a. g. m. 109 Ludwig Von Mises, Socialism: An Economic and Sociological Analysis, “trans”, J. Kahane, New Heaven Yale University Press, 1950, s 37. 110 Nyerere, a. g. e., s 78. 111 Nyerere, a. g. e., s 78. 112 Mises, a. g. e., s 56. 113Alia Hoyt, “How Socialism Works: Principles of Socialism”, https://money.howstuffworks.com,(11.06.2019). 16 114 konusudur. Böylece, hükümetler mal ve hizmetlerin çıktı ve fiyat seviyelerini denetler. Dolayısıyla İnsanlar arasındaki rekabeti ortadan kaldırmak için üretim araçlarını kontrol etmek 115 gerekli bir düşüncedir. Siyasal bir ideoloji olarak sosyalizm, Endüstri Devrimi'nin ekonomik ve sosyal 116 sorunlarına cevap olarak ortaya çıktı . 18. ve 19. yüzyılların sonlarında kapitalist ekonomi altında, batı Avrupa ülkeleri endüstriyel üretim ve ekonomik büyüme yaşadı. Bu nedenle, bazı 117 bireyler ve aileler hızlı bir şekilde servet kazandılar, ve diğerleri yoksulluk içinde yaşadı . Dolayısıyla, sosyalizmin ortaya çıkışı kaçınılmazdı çünkü kapitalist sistem altında insanın insan 118 tarafından sömürülmesini durdurmanın tek yoluydu. Aslında, sosyalizm ve serbest piyasa kapitalizmi mülkiyet hakları ve üretim kontrolünde farklılık gösterdi. Kapitalist ekonomide, özel bireyler ve işletmeler üretim araçlarına 119 sahiptir. Özel mülkiyet hakları korunur ve neredeyse hiçbir müdahelede bulunulamaz . Sosyalist ekonomide ise, hükümet üretim araçlarına sahiptir ve onu kontrol eder; kişisel mülkeyete sadece tüketim malı şeklinde kısıtlı olarak izin verilir. Sosyalist ekonomide; üreticiler, 120 tüketiciler, koruyucular, borç alanlar ve yatırımcılar kamu görevlileri tarafından kontrol edilir. Sosyalizmde, kapitalist ve diğer sınıf temelli toplum biçimlerinin sömürüsünün, 121 hiyerarşisinin ve zulmünün ötesine geçmek isterir. Bu nedenle sosyalizm, cinsiyet veya cinsel yönelim, ırk veya etnik köken veya dine dayalı ekonomik sömürü veya ayrımcılık yoluyla 122 insanların haklarını erezyona uğratan hiyerarşik sosyal yapıların sona ermesini amaçlanır. Hedef, insanlara potansiyelleri doğrultusunda kalkınma kaynaklarına erişebilecekleri ölçüde, 123 insan ihtiyaçlarının karşılanmasına katkıda bulunabilecekleri bir toplum oluşturmaktır. 114 Nyerere, a. g. e., s, 78. 115 Nyerere, a. g. e., s 80. 116 Hoyt, a. g. m. 117 Hoyt, a. g. m. 118 Paul Cockshott, Allin Cottrell, Pat Devine, Xiaoqin Ding, ‘vd’, “Why Socialism?” Science & Society, Vol. 76, No. 2, (2012), s 159. 119 Kenton, a. g. m. 120 Kenton, a. g. m. 121 Paul Cockshott, Allin Cottrell, Pat Devine, Xiaoqin Ding, ‘vd’, a. g. m., s 156. 122 Mises, a. g. e., s 59. 123 Tanner, H. S. Foxwell, “The Right to the Whole Produce of Labor”, Charity Organization Review, Oxford University Press, Vol. 8, No. 47, (1900), s 329. 17 Sosyalizm genellikle, emeğin tam olarak üretilme hakkı, var olma hakkı ve çalışma 124 hakkı olan üç temel ekonomik hakkı üstlenir. Emek üretme hakkı, herhangi bir üretim faaliyetinde, toprak, sermaye ve işgücünü içeren maddi ve kişisel üretim faktörlerinin işbirliğini 125 gerektirir. Bu unsurların her birinden, üretim faaliyetlerine fiziksel olarak ne kadar katkıda 126 bulunabilecekleri belirlenir. Dolayısıyla bu hakta her işçi, değişim değeri olarak üretilen 127 mallardan pay alır. Varolma Hakkı: Bu hakta, toplumun her bir üyesi, var olan araçların 128 ölçüsüne göre varlığını sağlamak için gerekli mal ve hizmetleri alma hakkına sahiptir. Sosyalist hükümet insanların ihtiyaçlarını anlarsa, varolma hakkı, toplumsal hedeflere ulaşmak 129 için bir araç olacaktır . Bu gerçekleşirse, toplumda kimse açlıktan ölmeyecek ve eşitlik geçerli 130 olacaktır. 131 Çalışma Hakkı; varlık hakkı, tam emek üretme hakkı ile çok yakından ilgilidir. Ancak, bazı sosyalistlerin bu hakla ilgili farklı bir görüşe sahiptir. Sosyalistler bu hakkı işçilerin yeteneklerine uygun ve geçimlik ihtiyaçlar için yeterli ücret olan bir görevin iddiasına 132 dönüştürdüler. Böylece herkes üretim faaliyetlerine katılabilir ve çalışmalarından yeterli ücret 133 134 alabilir. Eğer herkes çalışırsa, herkes aynı faydayı elde eder ve eşit bir şekilde gelişir. Eğer üretim mükemmel bir şekilde dengelenirse, toplumda işsizlik bulunmayacaktı, çünkü işsizlik 135 ekonomik değişimin bir sonucudur. eğer birey mesleğini ve çalıştığı yeri seçmekte ve değiştirmekte serbestse, işsizlik vakaları azalacak ve ciddi bir sosyal problem olarak 136 görülmeyecekti. Bu şekilde sosyalizm, ekonomik güvensizliği ve emeğin sömürüsünü sona erdirebilecek. Sonuç olarak, işçiler işgücü piyasasında bir mal olarak alınıp satılmayacak ve 137 başkasının sahip olduğu ek bir araç olarak çalışmak için kullanılmayacaktır. Gelişmiş sanayi toplumlarında, tüm vatandaşların çalışma hakkı vardır: işçinin daha iyi bir ücret almasını ve 124 Mises, a. g. e., s 59. 125 Mises, a. g. e., s 60. 126 Mises, a. g. e., s 61. 127 Foxwell, a. g. m., s 329. 128 Mises, a. g. e., s 61. 129 Mises, a. g. e., s 61. 130 Mises, a. g. e., s 62. 131 Mises, a. g. e., s 63. 132 Mises, a. g. e., s 65. 133 Mises, a. g. e., s 65. 134 Hoyt, a. g. m. 135 Mises a. g. e., s 61. 136 Mises, a. g. e., s 63. 137 Mises, a. g. e., s 64. 18 138 yapılacak işi belirleme özgürlüğünü sağlayan bir çalışma. Bu nedenle çalışma hakkı, özgür bir 139 sosyalist toplumda tüm bireysel kapasiteleri ve potansiyelleri geliştirmeye yardımcı olacaktır. 1.4 Afrika'da Sosyalizm Felsefesi Sosyalist fikirler, 19. yüzyılda sömürgeciliğin gelmesinden önce de Afrika'da ortaya çıkmıştır. Afrika'da var olan bu sosyalist fikirler, Avrupa sosyalizmine dayanmıyordu; Avrupa sosyalizmine benzeyen bazı unsurlar taşıyordu. Sosyal sınıfların yokluğu, sömürü ve baskı, 140 Afrika sosyalizminin Avrupa Marksizmi ile paylaştığı ortak unsurlardı. Sovyetler Birliği'nde yükselişi ve özellikle Karl Marx ve Frederich Engeliğ'in kitlelerin sömürülmesine karşı öğretileri, Afrika siyasal düşünürlerini sömürgeciliği sona erdirmeye teşvik etti. Çünkü, sömürgeciliğin Afrika’ya gelmesi ile birlikte, geleneksel Afrika toplumunun bütün 141 sistemi değişti ve Afrika’da servet sahibi olma fikri ortaya çıktı. Böylece, Afrika halkı yavaş yavaş zengin olmak için siyasi güçleri ve toprağın bireysel mülkiyetini elinde tutmak istedi. Bu 142 yüzden, Afrika sosyalizmi, sömürge sonrası Afrika'da uygun bir ideoloji olarak ortaya çıktı. Afrika sosyalizmi, sosyalist ideolojilerinde Avrupa sosyalist fikirlerini ve uygulamalarını kullanan çeşitli Afrikalı politikacılar ve aktivistler tarafından Tanzanya’da, 143 Nijerya’da, Gana’da gibi temsil edildi. Afrika’daki sosyalizm felsefesini tanıtan Afrika liderlerinden bazıları Tanzanya'dan Julius Nyerere, Senegal'den Senghor, Gana'dan Kwame 144 Nkrumah, Nijerya'dan Nnamdi Azikiwe ve Gine'den Sekou Toure idi. Bu liderler, Afrika’daki 138 Richard J. Arneson, “The Meaningful Work and Market Socialism”, University of Chicago Press, Vol. 97, No. 3, (1987), s 520. 139 Socialist labor party, what is socialism? What are the Facts? What are the Distortions? Here’s what Socialist Labor Party Say, https://www.slp.org. 140 George Esenwein, “Socialism”. University of Florida, https://www.researchgate.net. 141 Esenwein, a. g. m. 142Alofun, Grace Olufolake, “African Socialism: A Critique”, Journanal of Humanities and Social sciences, Nigeria, vol,19, issue, 8, (2014) s, 69. 143 Esenwein, a. g. m. 144Alufon, Olufolake, “a. g. m., s, 69. 19 sosyalizm felsefesinin hem Marksist sosyalizm biçiminden hem de Çin komünizm biçiminden farklı olduğunu gördü. Afrika’da sosyalizmi felsefesi, toplum üyeleri arasında karşılıklı yarar ve 145 saygıya dayanıyordu. Ancak, Afrika liderleri tarafından tanıtılan sosyalizm biçimi Afrika için yeni bir şey değildi. Çünkü, sömürge öncesi Afrika toplumlarında, Afrika halkı benzer bir hayat yaşıyordu. Bu nedenle, Afrika halkının sömürgeleştirilmeden önce yaşadığı hayat, yerli sosyalist 146 kurallar, gelenekler ve kurumlar tarafından yönetilen sosyalist bir düzendi. Afrika’da sosyalizm felsefesi milliyetçiliğe ve ulus inşasına odaklanan ortak özellikleri vardı. Dolayısıyla, Afrika sosyalizminin özellikleri şunlardı: - Birincisi, devlet mülkiyeti, eşit refah dağılımının ve artan insan refahının bir kombinasyonuydu. İkincisi, ekonomik kalkınmayı şekillendirecek kapitalist olmayan ilgili kurumlar oluşturmaktı; Üçüncüsü, halkla devlet arasında 147 uyum sağlayabilecek sosyal ilişkiler inşa etmekti. Afrika’da sosyalizminin ana teması, Afrikalıların geleneksel topluluklarındaki temel değerlerini koruyabilen ortak bir toplumu yeniden yaratmaktı. Geleneksel Afrika toplumu, her erkeği ve kadını bir aile olarak yaşamış ve aynı değerleri paylaşmıştı. Geleneksel Afrika’nın temel değerleri ve sosyal pratikleri, toplumsal ruh, misafirperverlik, sıkı çalışma, cömertlik, 148 eşitlikçilik, toprağın ortak mülkiyeti, herkes için fırsatların eşitliğinden oluşuyordu. Bu özellikler, sınıf mücadelesine dayanan Marksist sosyalizm düşüncelerinden farklıydı. Afrika’daki sosyalizmi sınıf mücadelesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmadı çünkü proletarya ya da burjuva 149 150 sınıfı yoktu. Bu nedenle, Afrika'da sınıf çatışmalarının olmadığı anlamına geliyordu. Afrika'da yeni bir felsefe olarak sosyalizm, insanın doğasına, ailenin kökeni ve rolüne ve akrabalık bağlarına, topluma ve hükümetin doğasına, Afrika sosyalizminin ana unsurları 151 olarak odaklandı. İnsanın Doğası: Afrika’daki sosyalizmi felsefesinde, insan, batı literatürlerden resmedilen doğuştan gelen bireyselcilikten tamamen farklıdır; Bu felsefede (Afrika sosyalizmi) 145 Alufon, Olufolake, a. g. m., s, 70. 146 Alufon, Olufolake, a. g. m., s 70. 147 Oseni Afisi, “Human Nature in Marxism-Leninism and African Socialism: Thought and practice”, A Journal of philosophical Association of Kenya, vol, 1, no, 2, (2009), s, 25-40. 148 Alufon, Olufolake, a. g. m., s, 69. 149 Deji Adesoye, “African Socialism in Nkurumah and Nyerere”, Philosophy and pathway, issue,216, (2017), s, 2- 7. 150 Nyerere, a. g. m.,1987, s 9. 151 Adesoye, a. g. m., s, 8. 20 insan esas olarak toplumsal bir hayvandır. Yalnızca ekonomik ve sosyal nedenlerden dolayı değil, aynı zamanda manevi ihtiyaç için de birey topluma bağlıdır ve toplumun bir parçasıdır. Bu Afrika felsefesi (sosyalizm), insanın ihtiyaçlarına, topluluğun bir üyesi olarak bireye, kendisiyle ya da başkalarıyla çatışma içinde olmadığı bir topluluğa odaklandı. Bu nedenle, bu felsefede, bir 152 insanın toplumla yakın bir ilişkisine sahip olduğu kabul edildi. Ailenin Doğası ve Rolü ve Akrabalık Bağları; Afrika sosyalizm felsefesinde, aile ve akrabalık ilişkilerini, sağlıklı bir topluluk ilişkisi kurmada temel sosyal yapılar olarak vurguladı. Böylece, bu kavramdan Nyerere'nin Tanzanya'da sağlıklı bir topluluk ilişkisi yaratma aracı 153 olarak Ujamaa politikasını tanıtmasına yardımcı oldu. . Toplum Üzerine Toplumda; Afrika sosyalizm felsefesinde, bütün geleneksel Afrika toplulukları çatışmalardan uzaktı çünkü sosyal sınıflar yoktu. Bu felsefede geçmişin geleneksel 154 toplumu, sosyal servetin herkesin yararına kullanıldığı bir toplumdu. Gruplar arasında çatışma ve düşmanca tutum yoktu aynı zamanda toplum üzerinde hiçbir baskı ve ötekileştirme söz konusu değildi. Dolayısıyla, geleneksel Afrika toplumlarında, sömürü ve sosyal eşitsizlik yoktu, çünkü sosyal zenginlik herkesin yararına kullanılıyordu. Bu yüzden birçok Afrika lideri, sömürgecilikten sonra miras kalan toplumsal eşitsizlikle mücadele etmek için Afrika sosyalizmi 155 felsefesini kullandı. . Hükümet ve Devlet Üzerine; Afrika sosyalizm felsefesi, yeni Afrika uluslarının kaynaklarının siyasi, ekonomik, sosyal kalkınma ve mobilizasyonu için kullanılan bir araçtı. Bunun bir sonucu olarak, Afrika hükümetlerinden bazıları bu felsefeyi kalkınma için doğal 156 kaynakları harekete geçirme aracı olarak kullandı. . Bu nedenle, ulusal birlik ve dayanışmayı korumak için, yeni Afrika hükümetleri tek partili rejimi kullanmaya karar verdi. Afrika sosyalizminde, tek partili sistem yolsuzluk ve hükümet aleyhinde mücadele eden bir araç olarak 157 kullanıldı. Genel olarak, Afrika sosyalizm felsefesi, esas olarak karşılıklı yarar için ortak yaşamı vurgulamaya dayanıyordu. Bu yönüyle işçi haklarına vurgu yapan Marksist sosyalizm fikirlerine 152 Adesoye, a. g. m., s, 7. 153 Adesoye, a. g. m., s, 7. 154 Adesoye a. g. m., s, 10. 155 Adesoye, a. g. m., s, 9. 156 Adesoye, a. g. m., s, 8. 157 Alufon, Olufolake, a. g. m., s, 69. 21 benzemiyordu. Fakat hem Afrika'da hem de Marksist sosyalizmde tüm ekonomik ve politik kararları hükümet verirdi. Son olarak Hükümet, politik ve ekonomik kalkınmayı denetleme 158 gücüne sahipti. 1.5 Post-kolonyalizm Sömürge sonrası literatür, Britanya'nın Karayipler, Afrika ve Hindistan'daki eski kolonilerinden geliyor. Birçok post-kolonyalist yazar, bağımsızlık mücadelesi, göç, ulusal kimlik 159 gibi ortak temalara odaklanmaktadır. Post-kolonyalizm, bir zamanlar ya da şimdi diğer ülkelerin kolonileri olan ülkelerde üretilen literatür ile ilgilenen edebi bir teori ya da eleştirel bir yaklaşımdır. Aynı zamanda, kolonileri veya halklarını konu alan sömürge oluşturan ülkelerin vatandaşları ya da yazarları tarafından yazılmış literatürle de ilgilenebilir. Post-kolonyal teorinin ana direkleri şunlardır: (1) Batı ve Doğu, temelde birbirinden farklıdır ve (2) Bu alanları ortak bir 160 küresel çerçeve altında anlamaya çalışan herhangi bir teori Eurocentric olmaya mahkumdur. Post-kolonyal teori Edward Said'in “Oryantalizm” kitabını yayınladıktan sonra 1970'lerde popüler oldu. Teorinin savunucuları, sömürgeleştirilmiş ülkelerden gelen yazarların kültürel 161 kimliklerini ifade etmeye ve sömürgecilerden geri almaya çalıştıklarını inceler. Ayrıca, sömürgeci güçlerin literatürünün, sömürgeleştirilen ülkelerin “aşağılık” olarak görülmesiyle sömürgeciliği haklılaştırmak için kullanılan yolları da incelemektedir. Bununla birlikte, post- kolonyal teorinin tek bir tanımını ortaya koyma girişimleri tartışmalıdır ve bazı yazarlar tüm 162 kavramı şiddetle eleştirmiştir. Post-kolonyal teori, daha önce veya halen kolonize olmuş ülkelerde yazılmış olan literatürün okunması ve yazılmasıyla veya sömürgeleştirilmiş halklarla ilgilenen sömürgeci ülkelerde 158 Adesoye, a. g. m., s, 2-7 159 Ben D.B. Wilkerson, “Marxism vs Post-colonialism”, https//wilkersonessayist.wordpress.com. 160 Wilkerson, a. g. m. 161 Pranav Jani, “Marxism and the Future of the Post-Colonial Theory”, International Socialist Review, https//isreview.org/issue/92/Marxism-and-future-postcolonial-theory-0. 162 Jani, a. g. m. 22 163 yazılmış literatürle ilgilidir. Esas olarak, sömürgecilik kültürü literatürünün deneyim ve gerçeklikleri nasıl çarpıttığına ve kimliklerini ifade etmeye çalışan, geçmişini kaçınılmaz öteki karşılıklarından geri kazanmaya çalışan, sömürgeleştirilmiş insanların yetersizliğinin yazıldığına odaklanmaktadır. Aynı zamanda, sömürgeci ülkelerdeki literatürün, sömürgeleştirilmiş ülkelerin 164 dilini, imajını ve geleneklerini nasıl ayırdığı ile de ilgilenebilir. Post-kolonyal terimi, Avrupa’nın fetihlerinin incelenmesi ve bunların analizini, Avrupa sömürgeciliğinin çeşitli kurumlarını, imparatorlukların söylemsel işlemlerini, sömürgeci söylemde konu inşasının inceliklerini ve bu konuların karşıtlarını içerecek şekilde geniş ve çeşitli 165 şekillerde kullanılmaktadır. “Post-kolonyal devlet” terimi, tarihçiler, ekonomistler ve politikacılar tarafından sıklıkla “bağımsızlık sonrası devlet” ile eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Bu terim, bağımsızlıktan sonra sömürgeleştirilen ülkelerin emperyalist güçlerden ayrılmasının 166 bir işareti olarak ortaya çıktı. Bununla birlikte, pratikte “bağımsızlık” yüzeysel olarak görülebilir, çünkü Avrupa ulus kavramı fikrinin bağımsızlık mücadelesine öncülük edenlerin kafasındaki hakimiyeti, genellikle yeni sömürge sonrası devletlerin yakın olduğu anlamına geliyordu. Post-kolonyal ulus-devletler, genellikle sömürge idari birimlerinin sınırlarıyla uyumlu olmuştur. Örneğin, Afrika’da, Nijerya ve Gana gibi bağımsız ülkelerin kapsamı, Batı Afrika’nın 167 sömürgecilik öncesi toplumlarından çıkarılan sömürge bölgelerini geniş ölçüde yansıtıyor. Marksizm ve post-kolonyalizm, bütün “izmleri” olumsuz yönde ele alır. Marksizm, kapitalizm, yurtseverlik, din, komünizm, sınıfçılık, hatta ırkçılık gibi ideolojilere bakar ve bu şeylerin insanoğlunu genellikle daha baskıcı olan ekonomik ve politik kararlar almaya nasıl 168 yönlendirdiğini gösterir. Post-kolonyalizm de ideolojilere markiszmin baktığı gibi bakıyor. Bazı halklar, ırklar ve diller hakkındaki ideolojileri tarafından kontrol edilen Batılı ülkelerin dünyadaki diğer ülkeleri nasıl bastırdıklarına bakarlar. Bu tür Batı ideolojileri ırkçılık, 169 Oryantalizm ve Avrupa merkezciliğidir. Bu ideolojiler, sömürgecilere, kendilerinden bir parça aşıladıkları yerli halklar hakkında bazı izlenimler veriyor; sömürgeleştirici bu düşünceler, 163 Jani, a. g. m. 164 Bill Ashcroft, Gareth Griffiths, Helen Tiffin, Post-Colonial Studies: The Key Concepts, Second Edition, London, 2000, s 150. 165 Ashcroft, “vd” a. g. e. s 160. 166 Ashcroft, “vd” a. g. e. s 165. 167 Ashcroft, “vd” a. g. e. s 174. 168 Jani, a. g. m. 169 Jani, a. g. m. 23 sömürge halkları ve onların kültürleri için özgüven kaybına neden olur. Her iki eleştiri teorisi de psikanalizle yakından ilişkilidir ve her ikisi de bu çalışmayı farklı şekillerde ele almaktadır. Bununla birlikte, her iki eleştirel teori de, Marksizm'in insanların ideolojilerinin ekonomik ve politik sonuçlarına bakarken, post-kolonyalizm Batılı sömürgeciliğin kültürel ve psikolojik sonuçlarına bakar. 1.6 Modernleşme Kavrami. Modernleşme, geleneksel, kırsal, tarım toplumundan laik, kentsel ve endüstriyel bir topluma dönüşümdür. Modernleşme, insan toplumlarının ilerlediği fikriyle bağlantılı olarak, 170 yoğun bir değişim ve yenilik bilinci getirmiştir. Modernleşme teknolojik ve ekonomik değişimlerle başladı; teknolojik ilerlemenin bir yansıması olarak sosyal yapılar, kültürel değerler 171 ve siyasi kurumlarda değişiklik getirmeye odaklanmaktadır. Bütün bu değişimler, insanların bilim alanındaki başarılarından kaynaklandı; bu da çeşitli mekanik, kimyasal, elektronik ve biyolojik süreçler üzerinde teknolojik kontrolün arttırılmasını kolaylaştırdı. Teknolojik değişimler, aşağıdaki gibi sosyal yapılar üzerinde farklı 172 sonuçlara yol açtı. İnsan kaynaklarının büyümesi; İnsanlar doğa üzerinde teknolojik kontrol kazandıkça, verimliliklerini ve maddi yaşam standartlarını işleyebilir ve artırabilirler. Böylece, finansal kaynaklar, teknolojik donanım ve bilgi, kamu ve özel sektörde artan miktarda insan kaynağında 173 mevcut olmaktadır. Mesleki çeşitlendirme; Üretimdeki teknolojik gelişme, yeni bir tür ekonomik faaliyetlere yol açmaktadır. Bu ekonomik faaliyetler büyüyen mesleki çeşitliliğe, profesyonel uzmanlığa, 170 Robert Inglehart, Carlos Welzel, Modernization, Cultural Change and Democracy: The human Development Sequence, Cambridge university press, 2016 s 71. 171 Inglehart, Welzel, a. g. e., s 72. 172 Inglehart, Welzel, a. g. e., s 72. 173 Inglehart, Welzel, a. g e., s 74. 24 işbölümüne, karşılıklı bağımlılığa yol açmaktadır. Dolayısıyla artan sosyal karmaşıklığı 174 kolaylaştırır. Örgütsel farklılaşma; Sosyal karmaşıklığın artması, ekonomik, sosyal, kültürel ve politik varlıkların çeşitliliğini arttırmaktadır. Bu nedenle, modern toplum iç içe geçmiş nesnelerin birden fazla ağından oluşan organize bir toplumdur. Modern toplumlardaki bütün insan faaliyetleri, 175 örgütlü yaşam ağı üzerinden yönlendirilmektedir. Devlet kapasitesinin artması ve devlet faaliyetlerinin genişletilmesi; Modern refah devletleriyle karşılaştırıldığında, modern öncesi devletler ilkel durumdaydı. Elbette, modern öncesi devletler tamamen despot oldu. Ancak Sanayi Devrimi, insan kaynağını genişlettiği için bu durumu (despotizm) büyük ölçüde değiştirdi. Dolayısıyla, devlet kapasitelerinin genişlemesi, devlet hizmetlerinin ve düzenlemelerinin çeşitlendirilmesi, modernleşmenin bir başka 176 özelliğidir. Kitlesel siyasi katılım. Devlet faaliyetlerinin yayılmasıyla, her biri devlete girer ve devletin yaptığı ve karar vermesinden etkilenir. Bu durum, devlet faaliyetlerini toplu onay ile meşrulaştırmaya ihtiyaç duyuyor, bu da genel oy hakkı ve diğer kitlesel katılım biçimlerine yol açıyor. Bu nedenle, otoriter ya da demokratik yollarla, kitleleri siyasete seferber etmek, 177 modernleşmenin temel politik yönüdür. Rasyonelleşme ve sekülerleşme. Yeni insan faaliyetleri, farklı varoluşsal deneyimler getiriyor. Örneğin, her sosyal dönüşüm insanların yaşam perspektiflerini, ilgi alanlarını, psikolojik yönelimini ve değerlerini değiştirir. Modernleşmenin ortaya çıkışıyla değişen en temel 178 değerin, manevi-dini değerlerden laik-rasyonel değerlere geçiş olduğuna inanılmaktadır. Bu dönüşüm, rasyonel kuvvetlere ve bilimsel insan yeteneklerine olan inancın, doğaüstü güçlere ve ilahi kadere olan inancının yerini alması anlamına gelir. Bu nedenle, üretim sisteminden politik 179 düzene kadar her şey ilahi bir yaratım değil, insan yaratımının nesneleri olarak kabul edilir. 174 David Harrison, The Theory of Modernization and Development, University of Sussex, 2005, s, 20. 175 Harrison, a. g e., s 25. 176 Inglehart, Welzel, a. g. e., s 105. 177 Inglehart, Welzel, a. g e., s 107. 178 Inglehart, Welzel, a. g e., s 110-11. 179 Inglehart, Welzel, a. g e., s 114. 25 Aydınlanma döneminde, teknolojik ilerlemenin insanlığa doğa üzerinde artan bir kontrol sağlayacağı inancıyla modernleşme teorisi ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, modernleşme 180 teorisinin ortaya çıkmasının temel nedeni insani ilerleme idi. . Bu şekilde, Robert Inglehart ve Carlos Welzel’e göre, modern bir insan aşağıdaki tutumlara 181 sahip olursa tam modernleşeceğini savundular. : i)Yeni bir deneyime hazır olma ve yeniliğe açıklık, ii) Hemen ilgililer dışındaki şeylere ilgi, iii) Başkalarının görüşlerine karşı daha “demokratik” bir tutum, vi) Geçmişden çok geleceğe yönelim, v) Kişinin kendi hayatını planlamaya hazır olma, vi) Çevremize hakim olacağımıza ve hedeflerimize ulaşabileceğimiz inancı, vii) Dünyanın “hesaplanabilir” olduğu ve dolayısıyla kontrol edilebildiği kabulü, viii)Başkalarının saygınlığı, örneğin kadınlar ve çocuklar, ix)Biraz basit bir inanç olsa da, bilim ve teknolojiye ulaşmada inanç, ve x) Dağıtım adaletine bir inanç. Ayrıca, Nils Gilman’a göre, aşağıdaki hususları takip ederse bir toplum modernize 182 edilebilir. i)Devlet ve bireysel vatandaşlar arasında daha doğrudan temas, vatandaşlardan doğrudan eğitim, milliyetçilik ve oylama yoluyla doğrudan bağlılık kazanma çabaları gerektirir, ii) Fabrikalar, daha büyük ticari çiftlikler ve ofis kompleksleri gibi işteki yeni işletme organizasyonlar, iii) Kentleşme, iv) Sosyal yapının doğum ve yasal statüden ziyade temel olarak para ve eğitim seviyelerine dayanması, v) Yoğun çalışmaya saygı duymak, vi)Okullar ve kitle iletişim araçları aracılığıyla hareketlilik ve başarı ile geniş tanıtım, vii) Gerçeğin ve ilerlemenin kaynağı olarak bilime övgü, viii) Hastalık, ritüel yerine bilim tarafından savaştı. Teknolojinin ve üretimin artması, modernleşmenin iki versiyonunun ortaya çıkmasına 183 neden oldu. Adam Smith (1700’ler) ve Karl Marx (1800’ler), modernleşmenin rakip versiyonlarını yaydılar. Örneğin Smith kapitalist bir biçimde modernleşmeyi, Marx da modernleşmeyi komünizm biçiminde savundu. Modernleşme teorisinin versiyonları Soğuk Savaş 184 sırasında yeniden ortaya çıktı. Savaş sırasında, kapitalist blok ve komünist blok, 180 Inglehart, Welzel, a. g e., s 114. 181 David Harrison, The theory of modernization and development, University of Sussex, 2005, s, 20. 182Nils Gilman, Mandarins of the Future: Modernization theory in Cold war America, The Hopkins University press, 2003, s, 24-5. 183 Seth Gwera, “Development Studies: Relevances and Challenges of Using Modernization Theory in Ensuring Sustainable Development in Tanzania”, 2019,https://www.academia.edu, (17.05.2017), s, 30. 184 Gwera, a. g. m., s 30. 26 185 modernizasyon versiyonlarını üçüncü dünya ülkelerine tanıtmak için rekabet etti. Her ne kadar bu bloklar şiddetle rekabet etse de, her iki ideoloji de ekonomik büyümeyi, sosyal ilerlemeyi ve siyasete kitlesel katılımı teşvik etti. Ayrıca, her iki taraf da (kapitalist ve sosyalist), üçüncü dünyanın gelişmekte olan uluslarının ya komünist yolu ya da kapitalist modernizasyon yolunu 186 takip edeceğine inanıyordu ve bu iki süper güç onları kazanmak için mücadele etti. 1.7 Soğuk Savaş Sirasinda Modernleşme Birçok araştırma, modernleşmenin Soğuk savaş sırasında dünya çapında bir kavram haline geldiğini gösteriyor. Soğuk savaş sırasında ABD, komünizmin gelişmesini durdurmak için kapitalist biçimde modernleşme kavramını vurguladı. Çünkü modernleşme teorisi, Amerika’nın Soğuk Savaş’ı kazanma kabiliyetini, insanların kalplerini ve zihinlerini ele geçirme mücadelesi, ekonomik büyümeyi, politik demokrasiyi ve Batı’nın daha önce elde ettiği başarı odaklı sosyal 187 ahlakı paylaşma yeteneğini artıracaktı Bu yüzden, Soğuk savaş sırasında Amerikan sosyal bilimciler modernleşme teorisini üç ana alanda kullandı. İlk olarak, dekolonizasyon olarak; Birleşik Devletler, üçüncü dünya ülkelerinde Avrupalı güçlerin sömürgeciliğine karşıydı, bu yüzden insan haklarını ve belirlediği egemenliği sağlamak istedi. İkinci alanda, hammadde birikimi için kullanılmıştır; II. Dünya Savaşı'ndan sonra, Amerika Birleşik Devletleri üçüncü dünya ülkelerine yardım ederek dünyanın ekonomik politikalarını kontrol etmek istedi. Dolayısıyla, modernleşme teorisi, üçüncü dünya ülkelerinde doğal kaynakların sömürüsünü artıran bir neo-sömürgecilik olarak tanıtıldı. Son olarak, modernleşme teorisi, kapitalizmin gelişmesine engel gibi görünen Komünizmin artan 188 etkisine karşı savaşmak için kullanıldı. Üçüncü Dünya ülkeleri bağımsızlıklarını kazandıklarında, Birleşik Devletler ve Sovyetler Birliği'nin yoğun bir müttefik arayışı için rekabet içinde oldukları açıktır. Rekabetin 185 Gwera, a. g. m., s 31. 186 Harrison, a. g. e., s, 1. 187 Patrick Latham, Modernization as Ideology: American Social Science and Nation Building in The Kennedy Era, The University of North California press, 2000, s, 4-7. 188 Gilman, a. g. e., s 32-33. 27 189 artışı, Sovyetler Birliğinin müttefiklerini kontrol etme gücünü kaybetmesiyle sonuçlandı. Bu nedenle, sosyalizmin sosyo-ekonomik ve politik sorunları çözememesi nedeniyle birçok 190 komünist müttefiki ekonomik ve politik teorelerini kapitalistlere doğru değiştirmeye yöneltti. Tanzanya, örneğin, Ujamaa politikası sosyo-ekonomik ve politik sorunlarını çözemediğinde, kapitalist ülkelerden yardım almaya başladı. Bu durum, Tanzanya'nın demokratikleşme ve serbestleşme politikalarını modernleşme süreci olarak uygulamaya karar verdiği anlamına 191 geliyordu. Tanzanya demokratikleşme ve serbest piyasa politikasını modernleşme süreci olarak uygulamaya karar verdiğinde, kapitalist ülkeler kapitalizmin geçişine tam desteklerini gösterdiler. Tanzanya hükümeti, kapitalist sistemi modernleşme süreci olarak uygulamaya karar verdiğinde Batı desteğine dayanıyordu. Örneğin, 1990'dan 2010'a kadar Tanzanya finansal yardım olarak Batı ülkelerden özellikle Amerika’dan ve İngiltere’den 26,85 milyar ABD doları 192 aldı. Bu çalışma, Tanzanya'da kapitalist politikaların başlatılması modernleşme süreci olarak kabul edildi. Böylece, Ujamaa politikasının başarısızlığından sonra Tanzanya ülkeyi modernize etmek için hem siyasi hem de ekonomik reformlar yaptı. 189 Inglehart, Welzel, a. g. e., s 100-102. 190 Patrick Latham, Modernization as Ideology: American Social Science and Nation Building in The Kennedy Era, The University of North California press, 2000, s, 24. 191 Tripp Aili Mari. Donor Assistance and Political Reform in Tanzania, WIDER Working Paper 2012/037 Helsinki: UNU-WIDER, https://www.wider.unu.edu/publication/donor-assistance-and-political-reform-tanzania (2012), s, 1. 192 Mari. a. g. m., s 1. 28 İKİNCİ BÖLÜM UJAMAA POLİTİKASI Tanganika 1961'de bağımsızlığını kazandığında fakir bir ülkeydi. Nyerere, bağımsızlıktan sonra hükümetin gelişmesinin önünde üç temel engel olduğunu söyledi: 193 yoksulluk, hastalık ve cehalet. Ülke çoğunlukla kırsal olduğu için kırsal kalkınma öncelikli amaçtı. Nyerere sık sık Tanzanya'nın arazisi olduğunu ancak parası olmadığını, dolayısıyla 194 kalkınma programlarının toprağa yönelik olması gerektiğini söyledi. Tanzanya bir köy toplulukları ülkesi olduğundan, Tanzanyaların yaşamını iyileştirecek sosyal hizmetler sunmak 195 için Nyerere, Ujamaa'yı Afrika sosyalizmi olarak benimsedi. Ujamaa, üretim araçlarının topluluğa sahipliğini ve ürünün topluluk üyeleri arasında 196 eşit dağılımını ifade eden bir Svahilice kelimedir. Ujamaa, Tanzanyalılar tarafından sosyalizm ile eşanlamlı olarak kullanılmaktadır. Ujamaa sisteminde, herkes çalışmakla yükümlüdür ve toplumsal ürünün eşit bir şekilde dağıtılması ve nihayetinde üretim araçlarının ortak mülkiyeti 197 söz konusudur. Nyerere’ye göre, Tanzanya açısından Ujamaa ve sosyalizm aile olmak 198 gibidir . Ujamaa, İnsanın başka bir insan tarafından sömürülmesini temel alan kapitalizme ve aynı zamanda mutlu toplumu, insanlar arasında kaçınılmaz bir çatışma felsefesi üzerine inşa 199 etmeyi amaçlayan sosyalizmin doktrinine karşı çıkmaktaydı. Nyerere, parçalanmış ve çatışmalı “sınıflar” yaratan hiçbir sanayi veya tarım devrimi yaşamamış olan Tanzanya ve Afrika toplumlarının toplumsal bölünme yerine eşitlikle nitelendirildiğine inanıyordu. Dolayısıyla 193 Alofun, Olufolake, “a. g. m., s, 69. 194 Alofun, Olufolake, a. g. m., s, 70. 195 Alofun, Olufolake, a. g. m., s, 71. 196 Svahili veya asıl adıyla Kisvahili, Doğu Afrika'da kullanılan bir dildir. Tanzanya, Kenya, Uganda ve Afrika Birliği'nde resmi dil olan Svahili, günümüzde yaklaşık 80 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. https://tr.wikipedia.org/wiki/Svahili. 197 Ford Kürschner, “Ujamaa Villages in Tanzania: The Example of Malili”, International Journal of politics, vol, 4, no, 4, (1975), s 86. 198 Nyerere, a. g. e., s, 12. 199 Nyerere, a. g. e., s 12. 29 Ujamaa, Avrupa sosyalizminin aksine, eşitlikçiliğe; her zaman sınıf çatışmasından daha fazla 200 odaklandı. 1964'ten 1985'e kadar Nyerere, Ujamaa'yı sosyal, ekonomik ve politik alanlarda 201 ulusal politika olarak kullandı. Ujamaa politikası ile Nyerere ve TANU partisi 1962'de “Ujamaa” olarak bilinen broşürünü yayınladı. Nyerere'ye göre TANU kendisini, 1962 başından beri sosyalist toplumun inşasına resmi olarak adamıştı, ancak uzun zamandır bu felsefenin Tanzanya koşullarında ne 202 anlama geldiği tam olarak bilinmiyordu. 1962'de yayınlanan “Ujamaa” broşüründe sosyalizmin temel prensipleri açıklandı, ancak bunlar İngilizce olarak yayınlandığı için Tanzanya 203 halkı bunu anlamakta güçlük çekiyordu. Nyerere'nin Ujamaa felsefesi geleneksel Afrika değerlerine dayanıyor, geleneksel Afrika toplumlarının aile ve komünizmine vurgu yapıyor, ve 204 205 aynı zamanda, Fabian sosyalizminin ve Katolik sosyal öğretilerinin (Hristiyan sosyalizmi) 206 bir karışımından da etkileniyordu . 200 Micheal Jennings, “Ujamaa”, Oxford Research Encyclopedia of African History, (2017), s, 2. 201 Boddy Evans, “What was Ujamaa and How did it Affect Tanzania? Nyerere’s Social and Economic Policy in 1960s and 70s”, 2018, www.thought.com, (24.9.2018). 202 Nyerere, a. g. e., s vii. 203 Nyerere, a. g. e, s vii. 204 Fabian sosyalizmi, 1884'te Büyük Britanya'da demokratik bir sosyalist devlet kurulması amacıyla Londra'da kurulan sosyalist bir toplumdur. Bu sosyalizm, ütopik sosyalizm hareketinden kaynaklandı. Fabian Topluluğu, Arazi ve Sanayi Sermayesinin bireysel ve sınıf mülkiyetinden kurtarılması ve toplumun genel yararı için topluma kazandırılması yoluyla Topluluğun yeniden düzenlenmesini amaçladı. 1880'lerde İngiltere’de Fabianizm ortaya çıktığında, kollektivizmin insan gelişimi için geniş ölçüde gerekli olduğu kabul edildi. İdeolojik olarak, Fabian sosyalizmi diğer sosyalizm türlerinden oldukça farklıdır. Fabian sosyalistleri, devrimci taktikler yerine evrimsel taktikleri tercih etmiştir. Örneğin, Fabian sosyalistleri Marksizm sosyalizmini reddetmiştir. Fabian sosyalizmi, 1884'te Büyük Britanya'da demokratik bir sosyalist devlet kurulması amacıyla Londra'da kurulan sosyalist bir toplumdur. Bu sosyalizm, ütopik sosyalizm hareketinden kaynaklandı. Fabian Topluluğu, Arazi ve Sanayi Sermayesinin bireysel ve sınıf mülkiyetinden kurtarılması ve toplumun genel yararı için topluma kazandırılması yoluyla Topluluğun yeniden düzenlenmesini amaçladı. 1880'lerde İngiltere’de Fabianizm ortaya çıktığında, kollektivizmin insan gelişimi için geniş ölçüde gerekli olduğu kabul edildi. İdeolojik olarak, Fabian sosyalizmi diğer sosyalizm türlerinden oldukça farklıdır. Fabian sosyalistleri, devrimci taktikler yerine evrimsel taktikleri tercih etmiştir. Örneğin, Fabian sosyalistleri Marksizm sosyalizmini reddetmiştir. Peter Lamb, “Fabianism Socialist Movement” https://www.britannica.com/event/Fabianism 205 Hristiyan Sosyalizmi, 19. yüzyıl ortalarında Hristiyanlığın sosyal ilkelerini modern endüstriyel hayata uygulamaya çalışan bir hareketti. Terim genel olarak Hristiyan aktivistlerin, fakir veya zengin olan bütün bireyler adına siyasi ve ekonomik eylemlerin sosyal bir programına yönelik talepleriyle ilişkiliydi. Terim aynı zamanda laissez-faire bireyciliğinin bir zıtlık olarak da kullanılmıştır. Daha sonra, Hristiyan Sosyalizmi, genel anlamda, sosyalizmin temel amaçlarını Hristiyanlığın dini ve etik mahkumiyetleriyle birleştirmeye çalışan herhangi bir harekete uygulanmaya başlandı. 19. yüzyılın başlarında, Fransız filozof Saint-Simonians, toplumsal gelişmenin ana açısının, toplumda egemenlik ve düşmanlık duygusunu yavaş yavaş değiştirecek egemen güç olarak din ile birleşme ruhu olacağına inanıyordu. https://www.britannica.com/topic/Christian-Socialism. 206 Bonny Ibhawoh, Jeremiah Dibua, “Deconstructing Ujamaa: The Legacy of Julius Nyerere in the Quest for Social and economic development in Africa”, African Journal of political sciences, vol,8 no,1, (2003), s 62. 30 207 Ujamaa politikasında özgürlük, eşitlik ve birlik olan üç temel ilke vardı. Eşitlik olmalı, çünkü sadece bu temelde insanlar işbirliği içinde çalışabilecekti. Özgürlük olmalı, çünkü birey özgür olmadığı sürece toplumdan hizmet alamaz. Ve son olarak birlik olmalı, çünkü yalnızca toplum bir araya geldiğinde, toplumun üyeleri barış, güvenlik ve refah içinde yaşayabilir ve 208 çalışabilir. Nyerere, sömürgeciliğin getirdiği ve ücretli emeğin teşvik ettiği kentleşme sisteminin, geleneksel sömürge öncesi kırsal Afrika toplumu üzerinde yıkıcı bir etkisi olduğunu savunuyordu. TANU hükümeti, geleneksel bir karşılıklı saygıyı yeniden tesis edecek ve yerleşik, ahlaki yaşam yollarına geri dönecek olan toplulukların yeniden kurulmasının mümkün olduğuna 209 inanıyordu. Kırsal kalkınma, ekonomik kalkınmanın Tanzanya'da ki bel kemiğini oluşturyordu. Ujamaa politikası, hükümet liderliği, kırsal kooperatifler için teknik destek ve kırsal toplulukların kendi kendini yönetmesi yoluyla tarımsal üretim ve eğitimi ön plana çıkararak ulusal özgüvene odaklanmıştı; eşitlik ve verimlilik Ujamaa felsefesinin merkezinde 210 idi. 2.1 TANU Partisi ve Ujamaa Politikası Bu bölümde, çalışma TANU partisinin kökenine ve Ujamaa politikasının gelişimindeki rollerine odaklanmaktadır. Tanzanya'daki Ujamaa politikasının gelişimi nedeniyle, TANU partisinin büyük desteği ile sağlandı. Tanganika Afrika Ulusal Birliği'nin (TANU) tarihi, seçkin organizasyonun 1922'de Martin Kayamba tarafından kurulduğu zaman başladı. Bu organizasyon Tanganyika Bölgesi 211 Afrika Kamu Hizmeti Birliği (TTACSA) olarak biliniyordu. Kenya ve Uganda'da çalışan eğitimli bir memur olan Martin Kayamba, Tanganika Bölgesi Afrika Devlet Memurları Derneği'ni (TTACSA) kurdu. Örgüt, üyelerini korumayı, Afrikalıların çıkarlarını dile getirmeyi, 207Stöger Eising, “Ujamaa: Revisited Indigenous and European İnfluences in Nyerere’s Social and Political Thought” The Journal of International African Institute, Cambridge University press, vol,7, no, 1, (2000), s 134-5. 208 Ibhawoh, Dibua, a. g. m, s 63. 209 Evans, a. g. m. 210 Sheikheldin Gussai, “Ujamaa: Planning and managing development schemes in Africa, Tanzania as case study”, The Journal of Pan African studies, vol,8, no, 1, (2015), s 79. 211 CILUASHAZ, nationalism in Tanganyika and post-independence: History of Tanzania part vii, 2017, www.ciluashaz.blogspot.com, (19.10.2017). 31 yakın arkadaşlıklarını sürdürmeyi, sporculuğu sürdürmeyi, serbestçe okuma ve sosyal ilerlemeyi hedeflediğini, yönetişimle ilgili konulardaki tartışmalarda Afrika görüşlerini temsil ettiğini iddia etti. 1939'da (TTACSA) sosyal kulüpten Tanganika Afrika Birliği gibi TAA siyasal kuruluşlara 212 dönüştürüldü. Üyeleri, çoğunlukla Afrika’daki çeşitli bölge ve kabilelerde eğitilmişlerdi. Derneğin odak noktası birlik oldu. 1929'da TTACSA üyelerinden bazıları Tanganika Afrika Birliği'ni 213 (TAA) oluşturdu ve 1939'a kadar dokuz şube kurdu. TAA, bireysel girişimler ve Kandoro, Munanka, Bomani, Sykes, Kasela Bantu ve bağımsızlık hareketini başlatan diğerleri tarafından 214 meydana getirildi. Bir siyasi parti oluşturma fikri, 1945 yılında Ali Ponda tarafından başlatılmış, Tanganyika halkına siyasi haklarını elde etmede mücadele etmek için kullanılacak 215 bir siyasi parti oluşturulmasını önermiştir . Başlangıçta, TANU sömürge idaresine güçlü bir muhalefetle karşı karşıya kaldı ve bu muhalefet TANU'nun on bir bölgede yasaklanmasına yol açtı. Ancak, dış ve iç destek alarak, 216 TANU partisi bağımsızlık hareketine devam etti. TANU, işbirlikçi hareketler, Gençlik Ligi ve Tanganika Çalışma Federasyonu (TFL) gibi diğer örgütlü gruplardan destek aldı bütün bunlar TANU'nun gücünü arttırdı. 1954'te Birleşmiş Milletler misyonu TANU'yu yasal bir milliyetçi 217 hareket olarak kabul etti; ve 1961'de Tanganika, İngilizlerden bağımsızlığını kazandı. . Henry Glickman’a göre, Yeni devletin sorumluluğu, vatandaşlarının refahını sağlamak ve bir kişinin bir başkası veya bir grup bir başkası tarafından sömürülmesini engellemek için ulusun 218 ekonomik hayatına aktif olarak müdahale etmektir. 1965 yılında hükümet, ülkeyi tek parti sistemi altında sağlamlaştırdı ve böylece güçlü bir ulusal birlik yarattı. Tanganyika'daki tek parti 219 sistemi ulus inşasının çerçevesidir. TANU neredeyse tüm sosyal alanlara nüfuz etti; Hükümet 220 olarak hızlı bir şekilde sosyal ve ekonomik değişim programını kontrol ediyordu. TANU hükümeti, etkili devlet kurumları oluşturma görevini sürdürürken aynı zamanda ekonomiyi, her 212 CILUASHAZ, a. g. m. 213 CILUASHAZ, a. g. m. 214 CILUASHAZ, a. g. m. 215CILUASHAZ, a. g. m 216 CILUASHAZ, a. g. m. 217 CILUASHAZ, a. g. m. 218 Henry Glickman, “One party system in Tanganyika: The problems of political development”, The American Academy of political science, vol, 358, s, 138, (1965), s 140. 219 Glickman, a. g. m., s 140. 220 Glickman, a. g. m., s 140. 32 bir bölümün genel danışmanı olarak, kendisi ile birlikte geniş kapsamlı ulusal planlamaya destek olmak ve bürokrasiyi birleşik parti ve devlet idaresine dönüştürmek üzere kurumsal bölümler 221 halinde düzenliyordu. Ulusal Meclis’in muhalefet partilerinden korunmasını sağlamak için hükümet, I965’te tek parti sistemini başlattı, ve 1972'ye kadar Tanzanya'da yalnızca TANU partisi vardı. TANU partisi hükümette önemli bir rol oynadı ve resmi hükümet çerçevesi, milliyetçiliği vatandaşlığa ve özlemleri politikaya dönüştürmek için kurumları yeniden kurmak için bir araç olarak hizmet 222 ediyordu. TANU araçları hükümete çok önemli noktalarda katıldı ve resmi hükümet çerçevesi, milliyetçiliği vatandaşlığa dönüştürmek ve özlemleri politikaya dönüştürmek için kurumları yeniden inşa etmekte bir araç olarak hizmet ediyordu. Hükümet ve TANU arasındaki artan bulanık çizgilere rağmen, hükümet programlarının meşruiyeti TANU ile olan ilişkilerinden 223 kaynaklanmaktaydı. Tanganika'nın bağımsızlığını kazanmasından kısa bir süre sonra TANU liderleri sosyalist bir toplum kurmaya karar verdiler. Nyerere, TANU’nun 1962’nin başlarında sosyalist toplumun inşasına resmen bağlı olduğunu, ancak uzun zamandır Tanzanyalıların Ujamaa felsefeninin anlamını tam olarak bilmediğine inanıyordu. TANU'nun politikası sosyalist bir 224 devlet oluşturmaktır ve sosyalizmin ilkeleri TANU anayasasında yer almaktadır. Nyerere, TANU partisini sosyalist ideolojisini yaymak için bir araç olarak kullandı. Resnick, Nyerere'nin ulusal birlik, halkların demokrasisi ve nihayetinde sosyalist dönüşüm 225 kavramlarını geliştirmişti. Tanganyika halkı, bu politikayı (sosyalist) yürütme görevini kendileri adına bir TANU hükümeti seçerek verdiler. Hükümet, yalnızca sosyalist ilkelerle uyumlu olan yasaları çıkarabilyordu. Nyerere'ye göre, TANU hükümeti, geleneksel Afrika toplu 226 toprak sahipliği geleneklerine geri dönmeli, toprak mülkiyeti kaldırılmalıdır. 221 Glickman, a. g. m., s 141. 222 Kjekshus, “Parliament in a one-party state: The Bunge of Tanzania 1965-70”, The Journal of modern African Studies, Cambridge University press, vol, 12, no, 1, (1974), s 19. 223 Glickman, “One party system in Tanganyika: The problems of political development”, The American Academy of political science, vol, 358, (1965), s 139. 224 Nyerere, a. g. e., s,13. 225 Resnick, a. g. e., s, 43. 226 Nyerere, a. g. e., s 8. 33 Nyerere, her TANU üyesinin “sosyalizmin bir inanç” (Ujamaa) olduğuna inanmasını istedi ve hiç kimse sosyalizme inanmadan gerçek bir TANU üyesi olamazdı. Nyerere, sosyalist bir toplumun ancak inananlar tarafından inşa edilebileceğini söylüyordu. Sosyalizim, özellikle Arusha Bildirminden sonra Nyerere ve diğer politikacılar tarafından daha uygulanabilir bir hale geldi. TANU, insanları Ujamaa köylerine yerleşmek üzere harekete geçiren organ olarak 227 kullanıldı. 2.2 Arusha Bildirimi 1967. Arusha Bildirimi'nin önce, bütün ekonomik ve politik yapı sömürge döneminden miras kalmıştı. Bu süreçte köylüler ve işçiler ya neo-sömürgeci bir ekonomik yapının kölesi olarak valığını sürdürmeli ya da bu sistemden tamamen ayrılmalıydı. İnsanlar ya kendi 228 kaderlerini belirlemeli ya da başkaları tarafından kontrol edilmeliydiler. 1967’de Arusha Bildirimi’nin yayınlanmasına kadar Tanganika (sonra Tanzanya), artan değişime ve sanayiyi kalkındırmaya odaklanan, büyük ölçüde sömürge devletinden miras kalan bir dizi ekonomik ve 229 sosyal politika izlemiştir. Hem sömürge mirasının hem de yeni sınıf ayrımlarının bu şekilde yaralanması, Tanzanya işçilerini ve köylülerini TANU’nun sosyalist ideolojisinin hümanize edici vaatlerini 230 özgürleştirmeye yönlendirdi. Tanzanya toplumunun yapısı ve bağımsızlık sonrası gelişen sınıf ayrımlarından kaynaklanan çatışmalara cevaben, Şubat 1967'de Julius Nyerere, ülkenin yeniden yapılandırılması ve toplumu sosyalizme yönlendiren bir ideoloji geliştirmesi gerektiğini ifade 231 etti. Tanzanya, Arusha Bildirimi ile cesur ve kararlı bir adım attı. Sosyalizm felsefesi açıkça dile getirildi. Bunun neticesinde Tanzanya, sosyalizme doğru evrilmeye başladı ve geri adım da 232 atılmayacaktı. Arusha Bildirisi sadece yankı uyandıran bir manifesto değildir aynı zamanda 233 bir siyasi kurumu yönlendirmek için çalışan bir karardır. Bir amaç ifadesinden daha fazlasıdır . Bu; TANU’nun Hükümet olması ve Tanzanya'yı yeniden şekillendirmek için dinamik bir 227 Resnick, a. g. e., s 143. 228 Micheal Jennings, “Ujamaa”, Oxford Research Encychlopedia of African History, (2017), s,1 229 Jennings, a. g. m, s 1. 230 Resnick, a. g. e., s 79. 231 Resnick, a.g.e., s 80. 232 Resnick, a.g.e., s, 83. 233 Resnick, a.g.e., s, 87. 34 234 hareketin başlangıcıydı . Bu bağlamda, doktrinlere soyut bir genelleme serisi olarak 235 bakmamamız ve Bildirim şartlarını göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. 2.2.1 Arusha Bildiriminin Temelleri Arusha Bildirimine göre, hükümet politikasının temel hedefleri olarak herkes için demokratik, eşitliğe ve insan onuruna dayanan bir toplum kurmaktı. Ayrıca, bir ekonomik 236 milliyetçilik programı uygulanacak ve sanayiden kırsal sektöre geçilecektir. Arusha Bildirimi ve ilgili politika raporları, radikal gelişme stratejisi olarak neyin tanımlanabileceğini ana hatlarıyla açıkladı. Bunlar; Ekonomik kurumların millileştirilmesi, Zengin olanların tüketimine yönelik kısıtlamalar, ilerici vergilendirme politikaları, eğitim müfredatının yenilenmesi, ekonomik çeşitlendirme, sanayileşmeye daha fazla dikkat edilmesi ve kendi kendine yeterlilik 237 politikası olarak sıralandı. Arusha’da yapılan toplantıda, bu genel ilke beyanlarının daha kesin hale getirilmesi, güçlendirilmesi ve hayata geçirilmesi gerektiği düşünülmüş ve Bildirgenin ikinci bölümünde, bunu gerçekleştirmek için sosyalist politikanın dört temel prensibi ortaya 238 koyulmuştur. Bu dört temel prensip şunlardır:- Sömürünün olmaması; Arusha Bildirimine göre, Tanzanya henüz sosyalist olmayan, kapitalizm ve feodalizm unsurlarına sahip bir işçi ve köylü devletiydi. Gerçek bir sosyalist devlet, Sadece hayatlarını devam ettirebilmek için çalışan “alt sınıf” ve diğer insanların 239 emekleriyle hayatlarını sürdüren üst sınıftan oluşan iki farklı sınıfı ortadan kaldırmalıydı. Sosyalist bir devlette hiç kimse bir başkasını sömüremez, çalışabilecek durumda olan herkes 240 çalışır , adil bir gelir elde edilir ve gelirler önemli ölçüde farklılık göstermez. Sosyalist bir hükümette yalnızca çocuklar, yaşlılar ve fiziksel ve zihinsel sorunları olanların çalışmamasına 241 izin verilir. Onlar yaşamları için başkalarına muhtaçtırlar. Ulusal refahı adil bir şekilde 234 Julius Nyerere, The Arusha Declaration, Tanzania’s new revolution, 1967, www.disa.ukzn.ac.za/site/de- fault/files/pdf_files, (23.12.2019), s 14. 235 Nyerere, a. g. m, 1967, s 16. 236 Jennings, a. g. m., s 3. 237 Juan Samoff, “crises and socialism in Tanzania”, The modern of African studies, Cambridge university press, vol,19, no,2, (1981), s, 289. 238 Nyerere, a. g. m., 1967, s 24. 239 Nyerere, a. g. m., 1967, s 24. 240 Nyerere, a. g. m., 1967, s 25 241 Nyerere, a. g. e., s16. 35 sağlamak için herkes yapabileceğinin en iyisini yapmalı ve Hükümet, sınıfsız toplumun varlığına 242 uygun olmayan bir zenginlik birikimini önlemeliydi. İşçiler ve köylülerin üretim araçlarını kontrol etmesi; Sosyalizmi inşa etmenin ve sürdürmenin yolu, temel üretim araçlarının köylülerin ve işçilerin kontrolü ve mülkiyeti altında olmasını sağlamaktır. Arusha Deklarasyonuna göre üretim araçlar; arsa, ormanlar, maden kaynakları, su, petrol, elektrik, iletişim, ulaştırma, bankalar, sigorta, ithalat ve ihracat ticareti, toptan iş, çelik, makine-alet, motorlu taşıt, çimento ve gübre fabrikaları, tekstil endüstrisi ve nüfusun büyük bir bölümünün yaşamına bağlı olduğu ya da diğer endüstriler için gerekli 243 bileşenleri sağlayan diğer büyük sanayi ve Büyük tarlalar, özellikle temel hammaddelerdendir. TANU, temel üretim araçlarının, ülkedeki çiftçilerin ve işçilerin ortak mülkiyeti altında olacağı bir sosyalist program uygulayacaktı. Hiçbir parti üyesine ne birden fazla maaşa veya mülkiyete 244 sahip olmalarına ne de kapitalist hisse senetlerine sahip olmalarına izin verilecekti. Nyerere, tüm toprakları ve doğal kaynakları köy sınırları içinde yaşayan insanlara ait olarak gören Ujamaa 245 kavramına derinden bağlı kalmıştı ve bu bildirimi takiben birçok çiftlik kurmuştu. Demokrasi; Arusha Deklarasyonuna göre demokrasinin sosyalist devlette uygulanması çok basittir, çünkü bütün üretim araçları devlet kontrolü altındayken, Ancak demokrasideki tek 246 önemli şey, hükümetin köylüler ve işçiler tarafından seçilmesi gerektiğidir. Dolayısıyla 247 demokrasisiz gerçek bir sosyalist devlet olamaz . Bu şekilde, Arusha Deklarasyonu, Ujamaa 248 politikasında demokrasinin kullanımı konusunda ısrar etti . Nyerere, demokrasiyi pratikte ideolojinin özü olarak görüyordu. Halk arasında kurumlar geliştikçe parti, köylerdeki insanları doğrudan temsil etmek konusunda güçlendi. Karar alma ve kaynak tahsisi sürecine doğrudan 249 katılım derecesi arttıkça, sömürü imkânları daha da azalacaktı. Bu yeni çerçevede, artan 250 demokratik katılım taahhüdünün yanı sıra, tek partili bir sistem de resmen kabul edilmiş oldu. 242 Nyerere, a. g. m, 1967, s 25. 243 Nyerere, a. g. m., 1967, s 26. 244 Nyerere, a. g. m., 1967, s 26. 245 Nyerere, a. g. e., s, 23. 246 Nyerere, a. g. m., 1967, s 26. 247 Nyerere, a. g. e., s 23. 248 Resnick, a. g. e., s 83-4. 249 Resnick, a. g. e., s 85. 250 Samoff, a. g. m., s 289. 36 Bir ideoloji olarak sosyalizm; Arusha Bildiriminin son aşamasında sosyalizme inanç vurgulandı. Sosyalizm, sosyalist ideolojiye kesin olarak inanan ve ilkelerini uygulamaya 251 koymaya hazır olanlar tarafından inşa edilmişti. Sosyalist hedeflerin başarılı bir şekilde uygulanması liderlere bağlıydı, çünkü sosyalizm belirli bir yaşam sistemine ait bir inançtı ve liderlerin bunu kabul etmemeleri durumunda bu sosyalist hedeflerin büyümesini teşvik etmeleri 252 zordu. Bu inanç (sosyalizm) başka inançlara da (İslam ve Hristiyanlık) eklenmişti, ancak vurgu daha çok Hıristiyan dinine yönelikti ama, öte yandan dini örgütler, sosyalist gelişim için kullanılmıştı. TANU siyasetçileri Müslümanlara ve Hristiyanlara “gerçek” bir Müslüman veya 253 “gerçek” bir Hıristiyanı olmanın şartının sosyalist olmaktan geçtiğini söylüyorlardı. Bu nedenle dini örgütler kendilerini Ujamaa'nın gelişmesine adamak konusunda güçlü bir baskı altında hissediyorlardı. Nyerere, Katolik dostlarını ve diğer Hiristiyanları, TANU'yu sosyalist 254 gelişme mücadelesinde desteklemeye davet etti. 2.3 Ujamaa Köyleri Ujamaa köyleri, Tanzanyalıları kalıcı olarak köylere yerleştirmeye çalışan ekonomik bir programdır. Nyerere'ye göre Ujamaa köyleri, insanların huzur içinde yaşayacakları ve birlikte 255 çalışacakları yerleşim yerleridir. Köylüleşme, Nyerere ve TANU'nun temel amacıydı. Köyün oluşum amacı üç aşamada gerçekleşti: hizmetlerin sunumu, daha üretken ve modern bir tarımın 256 yapılması ve toplumsal, sosyalist işbirliği biçimlerinin teşvik edilmesidir. Tanzanya'nın Ujamaa Vijijini (köyler) politikası, köylü üreticilerini kooperatif üretimi için köylerde bir araya 257 getirmeyi amaçladı. Ujamaa köylüleşme politikası altında, Tanzanya Hükümeti, köylülere 258 gelecekte devlet aygıtlarını yerel düzeyde kontrol edeceklerine dair söz verdi. 1967'den 1972'ye kadar hükümet yetkilileri, halkı köylerde yaşamaya teşvik etmek için ülke genelinde 251 Nyerere, a. g. m., 1967, s 27. 252 Nyerere, a. g. e., s 17. 253 David Westerlund, “Christianity and Socialism in Tanzania 1967-1977”, Journal of Religion in Africa, vol, 11, (1980), s 30. 254 Westerlund, a. g. m, s 30. 255 Deane McHenry, “Ujamaa villages in Tanzania: A bibliography”, Scandinavian Institute of African studies, Uppsala university, (1981), s 15. 256 James Scott, seeing like a state: How certain schemes to improve human condition have failed, Yale University Press, 1998, s 230. 257 Resnick, a. g. e., s 33. 258 Freyhold, a. g. e., s 32. 37 seyahat gerçekleştirdiler, bazende gönüllü olarak köylerde yaşamayı kabul edenlere ödüller 259 verdiler. Teoride, Ujamaa, iddialı bir sosyalist program ile Tanzanya vatandaşları arasındaki maddi ve ideolojik ayrımları ortadan kaldırmaya çalıştı. Bununla birlikte, pratikte, Ujamaa’nın köyleşme politikası daha geniş bir ulusal aile yapısı içinde kadın ve erkek rollerini birbirinden ayırmıştı (genç erkekler Tanzanya ulusal güvenliğinin koruyucularıydılar ve kadınlar gıda 260 güvenliğinin koruyucuları ve ailelerinin bekçileriydi) İlk başta politika gönüllü olarak uygulandı. Daha sonra köylüleşme hareketlerinin 261 başlaması, bunun kontrol edilmesi ve yönetilmesi ihtiyacı ortaya çıktı. Zaman geçtikçe kampanyaya katılım için bazı zorlamalar yapıldı. Ujamaa gibi gelişim programlarına katılmaya 262 istekli olmayanlar, yöneticiler tarafından ağır cezalar verilmekle tehdit edildi. TANU hükümeti, köylüleri yeniden yerleştirmek için devletin zorlayıcı araçlarını kullanmaya karar verdi. 1973'te, büyük çaplı operasyonlardan sonra, ülke genelinde 5.556 köyde iki milyon kişi (Tanzanya nüfusunun %15'i) köylüleşme adı altında yeniden köylere 263 yerleştirildi. Bu politika sonucunda yeniden köylere yerleştirilen Tanzanyalı sayısı beş 264 milyona çıkmış ve Afrika tarihindeki en büyük yeniden yerleşim operasyonu gerçekleşmişti. Nyerere ve diğer önde gelen yetkililer, genç erkek militanlarında kırsal kesimde bir devrime 265 öncülük etmelerini istedi. Bu gençlere, Ujamaa köyleri oluşturmaları ve ülkeyi emperyalist sızmalara karşı savunmaları talimatını verdi. 1967'de Tanzanya topraklarına yapılan bir dizi Portekiz saldırısı, kırsal güvenlik bilincini arttırdı. Teoride, Ujamaa politikası altında her Tanzanyalı kadın ve erkek, birer “asker” olacaktı, pratikte, polislik, fiziksel savunma çalışmaları 266 267 ve Vijiji Operasyonu'nun uygulanması, erkeklerin sorumluluğu olarak kodlandı. 259 Freyhold, a. g. e., s 33. 260 Paul Raikes, “Ujamaa and rural socialism”, Review of African political economy, Tailor & Francis Ltd, no. 3, (1975), s 33. 261 Raikes, “a. g. m., s 34. 262 Scott, a. g. e., s 223-4., Freyhold a. g. e., s 36., Raikes, “a. g. m., s 33. 263 Jannik Boesen, Birgit Storgard, Madsen “vd”, “Ujamaa socialism from above”, Scandinavian Institute of African studies. Uppsala University, vol. 12, no. 1, (1979), s 117. 264 Boesen, Storgard, Madsen “vd, a. g. m., s 12. 265 Boesen, Storgard, Madsen “vd”, a. g. m., s 12. 266 1973 yılında Vijiji Operasyonu altında toplu çiftçiliği teşvik etmek için bir zorla köyleşme politikası uygulandı. Resnick, a. g. e., s, 107. 267 Resnick, a. g. e., s, 107. 38 Aralık 1976'ya kadar ülke genelinde birkaç operasyon düzenlendi. 1977'ye kadar kırsal 268 nüfusun yaklaşık yüzde 90'ı köylerde yaşıyordu. Vijiji Operasyonu koşulları altında, devlet yetkilileri, köy başına en az 250 haneden oluşan Ujamaa köylerinin oluşturulmasına zemin 269 hazırladı. Ujamaa köylerinin kurulması doğrudan 1975 tarihli Ujamaa köyü Yasası'nda yerini almıştı. Vijiji Operasyonundan önce hükümet, genç erkek askerler tarafından yapılacak olan; mini etek giyen makyaj yapan ,Batı tarzlarında yaşayan tüm genç erkek ve kadınları tutuklamak 270 için “Vijana Operasyonunu” (Gençlik Operasyonu) hayata geçirdi. Kampanyanın, Tanzanyalı kadınların tam anlamıyla ulusal kültürü somutlaştırdıklarını vurgulayarak ortak bir milliyetçiliğe dayandığını ve bu nedenle de “kıyafet ve uyum” geleneğine bağlı kalarak ulusal ailenin bütünlüğünü koruyabildiğini, dolayısıyla, Ujamaa köylerinin tanıtılmasının Afrika geleneklerini 271 de restore etmeyi amaçladığı söylendi. Ujamaa köyleşme politikası bazı açılardan Meksika, SSCB ve Çin'in kolektivasyon politikasına benziyordu. Sheikheldin’e göre, Her bir ülkede kollektivasyon, 1910’da Meksika’da, 1918’de SSCD’de, 1949’da Çin’de ve Tanzanya’da bağımsızlığın kazanılmasında meydana 272 gelen devrimlerde büyük bir değişim idi. Tanzanya'daki kollektifleşme süreci hızla ilerlemiş olsa da, bu oran 1950'lerin ortalarındaki Sovyetler Birliği’nden, 1920'lerin sonlarında ve 1930'ların başlarındaki Çin'den çok daha düşüktü ve yalnızca 1930'ların sonlarındaki Meksika ile 273 benzerlik gösteriyordu. Köylülerin toplu halde birlikte çalıştığı Ujamaa köylerinin oluşturulması, sadece toprakta değil aynı zamanda üretim araçlarında da ortak bir kâr dağıtımını sağlıyordu. Üyeleri, köylüler tarafından seçilen köy meclisleri, köy başkanını, hazine ve komiteyi seçme görevini üstlenmişti. 274 Bu durum 1975 yasasında belirtilmiştir. Buna göre; (1) Her köyün bir Köy Meclisi vardır. 268 McHenry, “a. g. m., s 477. 269 Resnick, a. g. e., s, 108. 270 Resnick, a. g. e., s, 180. 271 Resnick, a.g.e., s, 182. 272Gussai Sheikheldin, “Ujamaa: Planning and managing development schemes in Africa, Tanzania as case study”, The Journal of Pan African studies, vol,8, no, 1, (2015), s 80. 273 Gussai, a. g. m, s 80. 274 Ford Kürschner, “Ujamaa villages in Tanzania: the example of Malili”, International Journal of politics, vol, 4, no, 4, (1975), s 89., Freyhold, a. g. e., s, 38. 39 (2) Köy Meclisi, normalde köyde ikamet eden ve en az 18 yaşını dolduran kişilerden oluşur. (3) Bir köyün kaydının yapılmasından sonra mümkün olan en kısa sürede, Köy meclisi, köy için 275 bir Köy Konseyi seçmek amacıyla toplanır Köylerde, bakkallık, inşaat, tarım ve marangozluk gibi farklı ekonomik faaliyetler 276 gerçekleştirilir. Bu, köylerde yaşayan insanların birlikte çiftlik kuracakları, ürünlerini birlikte pazarlayacakları, sosyal hizmetleri üstlenecekleri ve topluluk olarak küçük yerel gereksinimleri 277 karşılayabilecekleri anlamına geliyordu İnsanların Ujamaa köylerinde gruplandırılması okullar ve ulaşım tesisleri gibi devlet hizmetlerini sağlamayı kolaylaştırmıştı. Ayrıca, insanların Ujamaa 278 köylerindeki toplanması parti ve hükümet politikalarını da kolaylaştırmıştı. Ujamaa, dönüşümlü olarak liderliğinin politik istikrarına ve kırsal vatandaşlarının maddi refahına 279 gönderme yapan bir güvenlik anlayışını da ön plana çıkarmıştı. 2.3.1 Ujamaa Köyleri Kurallari. Ujamaa’nın köylerinde ve kırsal kesimlerinde sosyalist politikanın gelişiminde kullanılan özel ilkeler vardı. Bu kurallar aşağıda özetlenmiştir: - i)Kamu hizmetinin geliştirilmesinden sorumlu olan tüm köy üyeleri kooperatifler 280 kurmalıdır. Ujamaa köyleri, yalnızca mallarının kendi pazarlarını değil aynı zamanda köylerinin temel hizmetlerini (su ve sanitasyon, halk eğitimi, klinikler, yollar ve diğer sivil 281 hizmetler) yönetmiştir . Ayrıca, hükümet ve kooperatif toplumunun bu köylerdeki sorumluluğu, insanların gerekli tüm araçları, liderlik eğitimini ve modern tarım yöntemlerini 282 almalarını sağlamaktı . 275 The Villages and Ujamaa villages Act.1975. 276 Kürschner, a. g. m., s 94., Freyhold, a. g. e., s 38. 277 Nyerere, a. g. e., s 124. 278 McHenry, a. g. m., s 477., Gerald Owens, “From collective villages to private ownership: Ujamaa, Tamaa and the post-transformation of peri urban Dar-es-salaam”, The Journal of anthropological researcher, University of Chicago press, vol, 70, no, 2, (2014), s 210. 279 Raikes, “a. g. m., s 45. 280 Owens, a. g. m., s 215. 281 Owens, a. g. m., s 217. 282 Nyerere, a. g. e., s, 33. 40 ii) İş bölümü, toplum tarafından demokratik bir yapıda ve kadınların ortak olarak katıldığı bir yapıda olmalıdır. Ujamaa köyleşme politikasının hedefi, erkekleri ve kadınları, kendi 283 çıkarlarını en üst düzeye çıkarmak için Ujamaa projesine dahıl etmeye çalışmaktı. Tanzanya'nın diğer bölgelerinde, kadınların ortak çiftlik işçiliğini’nin çoğuna katkı sağladığına, erkeklerin diğer kooperatif faaliyetlerinde daha fazla çaba harcadığı cinsiyet ayrımcı bir iş 284 bölümü ortaya çıktı. Gerçek şu ki, köylüler günde 12-14 saat, Pazar günü veya resmi tatil gözetilmeksizin çalıştırılmıştır. Köylerde yaşayan kadınlar Tanzanya'daki herkesten daha çok 285 çalışmışlardır. Von Frehold, tarımın teknolojik olarak gelişen bir meslek olarak görülmesi durumunda ve ekimin çeşitli diğer faaliyetlerle bağlantılı olduğu durumlarda iş birliğinin ve iş 286 bölümünün avantajlı olduğunun ortaya çıkacağını savunmuştur. iii) Verimliliği arttırmak için ağır makinelere bağımlı olmak yeterli sermaye ve emeğin olmamasından dolayı ulusal kalkınmanın bu ilk aşamasında uygun bir seçenek değildi. Nyerere, bu noktaya değindi, modern Tanzanya'yı; modern endüstriler kurarak geliştirmeyi düşünmemeliyiz. Çünkü Modern endüstrileri verimli ve ekonomik hale getirmek için gereken 287 parasal imkana ya da yetenekli insan gücüne sahip değiliz. Bu nedenle, güven, geleneksel teknolojiler ve bazı makine destekleri (ekonomik olarak erişilebilir olduğunda) ile beraber sıkı 288 bir şekilde çalışılacaktır. Nyerere’ye göre, Herkesin, kalkınma konusunda istekli olduğunu ve bu kalkınma için temel gereksinimlerinin ne olduğunu bildiğini ama yapılması gereken sıkı çalışmaktır. Bu durumda köylere gidilerek köylülerle konuşulmalı ve daha fazla destek alınıp 289 alınamayacağı kesin olarak öğrenilmelidir. iv) Projeye var olan köylerde başlanmalı ve Tanzanya'nın tüm kırsal nüfusunu köylere (dağılmış evler ve özel çiftlikler yerine) yerleştirmek için çalışılmalıdır. Akrabalık bağıyla bağlanan topluluklar; ilerleyen zamanlarda akrabalık ilişkilerine bağlı kalmazlar ise Ujamaa 290 politikasına iyi bir başlangıç yapmış sayılabilirler. 283 Raikes, ‘a. g. m., s 34. 284 Owens, a. g. m., s 207-9. 285 Nyerere, a. g. e., s 30. 286 Freyhold, a. g. e., s 23. 287 Nyerere, a. g. e., s 96. 288 Nyerere, a. g. e., s 97. 289 Nyerere, a. g e., s 100. 290 Nyerere, a. g e., s 105. 41 v) Ujamaa köylerinde herkes kendi topraklarını sürdüğü zaman ve başkalarının sömürülmesi mevzu bahis olmadığından çiftçilerin kaldırılmasına gerek yoktu. Bu nedenle, hükümet, üretim araçlarının sadece kısmen sahiplenmesini ve özel kişilerin kontrolünde büyük 291 bir bölüm bırakmasını güvence altına aldı. Nyerere, toplulukların çiftliklere göçünün basamak yapılacağını, köylerin sayısı ve büyüklükleri arttıkça ve kooperatif organizasyonlarında daha deneyimli hale geldikçe bu göçün artacağını belirtmiş ancak köylüler kimsenin birbirlerinden 292 para alan almaması gerektiğini de vurgulamıştır. vi) Kırsal sanayiler, daha fazla üretkenlik, nüfus ve ortak girişimlerin bir sonucu olarak ortaya çıktıkça istikrarlı bir şekilde teşvik edilmeli ve Devlet teknik destek sağlamalıdır. Nyerere, hükümetin, kırsal ekonomiyi çeşitlendirmek için halkın yaşadığı kırsal alanlarda küçük 293 sanayiler geliştirebileceğini savundu. Bu yöntemle, Hükümet, ekonomik gelişmeyi birkaç 294 kişinin elinde yoğunlaştırmak yerine genel gelir düzeyinde yaygın bir artış sağlayabilir Sonuç olarak, kırsal alanlardaki tüketim talebini karşılayacak kadar üretim yapılmalı, ayrıca sınai 295 gelişme için de yeri geldikçe daha fazla üretim yapmak gereklidir. Tarımın modernleşmesinin köylülerin çoğunun yararına olması gerekiyorsa, köylüler, yalnızca modern üretim araçlarını elde etmek için yeterince büyük bir artı üretmek zorunda değil aynı zamanda Tanzanya'nın 296 endüstrilerini inşa etmesine olanak sağlayacak artı bir güvenen üretmek zorundadır. Bu tür üretim araçları oldukça köylüler özgüvenli bir şekilde üretim yapar. Kademeli sanayileşmeye, tarımı nihayetinde sanayilerin daha hızlı büyümesini destekleyebileceği bir verimlilik seviyesine 297 getirebilecek olan kırsal bir dönüşüm eşlik edecektir. vii) Devlet bu köy topluluklarının ve kentsel alanların ana koordinatörü ile birlikte uluslararası toplumun temsili (uluslararası pazarın, devletin, ülkenin ihracatı için kırsal kesimin mallarını temsil etmesi ve düzenlenmesi için devletin hükümete ihtiyaç duyduğu durumlarda) 298 olacaktır. Hükümet ayrıca, devlet kurumlarını, ihtiyaç duyulduğunda köylere fazladan yardım sağlamaya yönlendirecektir. Üretimin daha iyi olması için ve yaşam kalitesini desteklemeye 291 Nyerere, a. g. e, s 98. 292 Nyerere, a. g. e., s, 101 293 Nyerere, a. g. e, 105. 294 Nyerere, a. g. e, 99. 295 Resnick, a. g. e., s, 92. 296 Nyerere, a. g. e., s, 100. 297 Freyhold, a. g. e., s, 28-9. 298 Freyhold, a. g. e, s 30. 42 yönelik ulusal altyapı programları devlet tarafından devletin bütçesine ve kapasitesine göre 299 yürütülecektir. Hükümetin bu program için sağlayacağı en önemli iki kaynak yapacağı liderlik ve vereceği eğitimdir. Nyerere, hükümetin ya da yerel otoritenin, Okulların planlanmasında, bu okullara gereken öğretmen desteğinin sağlanmasında, köy ile ilgili yapılan bir teklifin değerlendirilmesinde o köyde yaşayan insanların çıkarlarının gözetilmesinde sorumlu olacağını söylemiştir. Bu nedenle, hükümetin görevi bu kendine güvenen topluluklara yardım etmek ve 300 başkalarıyla işbirliğini organize etmek olacaktır 2.3.2 Ujamaa Köylerinin Tarihi Oluşumu 1961’deki bağımsızlıkta, Tanzanya nüfusunun yaklaşık yüzde 90’ı, kırsal kesimlerde, köylerde, dağınık bir şekilde yaşıyordu. 1959'da buraları ziyaret eden bir Dünya Bankası ekibi, ülkenin tarımsal kalkınma potansiyeline sahip olan seyrek nüfuslu alanlarında yerleşimin 301 arttırılması için liderlik yapılmasını istemiştir. Ülkenin düşük nüfus yoğunluğu, Alman ve İngiliz sömürge personelinin resmi kayıtlarında, koloninin ekonomik kalkınmasının önündeki bir engel olarak sıklıkla vurgulanmıştır. Bununla birlikte, bağımsız Tanzanya'nın yeni başkanı olan Julius Nyerere, köylerin oluşumunu teşvik etmek için temiz su ve okulların sağlanması gibi temel hizmet olarak görülen ve gönüllü bir şekilde yeniden yapılacak yerleşim planını 302 savunmuştur. Ayrıca Köylüleşme politikasını teşvik etmek için yapılan tanıtımın kullanımı Nyerere’nin açılış konuşmasında açıkça görülüyordu. Ona göre, yapılması gereken, çiftçi gruplarının bir araya gelmesini ve en basit şekliyle bunların arasında bir traktörün maliyetinin ve kullanımının paylaşımını mümkün kılmaktır. Ama eğer halk birbirinden uzak, geniş bir alana 303 dağılmış şeklide yaşamaya devam ederse, bunu gerçekleştimek mümkün değildir. Bu nedenle yapılacak ilk temel şey, eğer ekim için traktör kullanmaya başlamak istiyorlarsa, uygun olan köylerde buna başlanmalıdır, ama eğer bunu gerçekleştiremezse ihtiyacı olan seyleri 304 sağlayamazlar. Sonuç olarak; topraklarını geliştirmek ve genişletmek, yaşam standartlarını 299 Freyhold, a. g. e, s 31. 300 Nyerere, a. g. e., s, 129. 301 Nyerere, a.g.e., s, 130. 302 Nyerere, a.g.e., s, 130. 303 Nyerere, a.g.e., s, 132. 304 Nyerere, a.g.e., s, 133. 43 yükseltmek, hastane inşa edebilmek ve temiz içme suyuna sahip olabilmek için köy sanayilerini 305 başlatmak zorundadır. Ülkenin bazı bölgelerinde, özerk bir şekilde, genellikle TANU partisini yöneten gençlik aktivistlerinin bir çekirdeğiyle oluşturulan izole yerleşim planları vardı. Bağımsızlığı takip eden dönemde kırsal kalkınmaya yaklaşım; büyük ölçüde, ilerici çiftçileri ana nakit mahsulleri (sisal, kahve, pamuk, tütün ve mısır) yetiştiriciliğinde modern tarım teknikleri benimsemeye teşvik etmek için ısrarcı bir şekilde ikna etmekten ibaretti. Ayrıca, anakara 306 Tanzanya'da geliştirilen birkaç hükümet planlı yerleşim vardı. Ruvuma Kalkınma Derneği (BKA) dışında, bu tür köy yerleşimlerinin çoğu başarısız oldu. 1967'de Arusha Deklarasyonu adı verilen bir dönüm noktası konuşmasında Nyerere, Tanzanya devletine yönelik bir sosyalist vizyon belirledi. Bu, ulusal ekonomide kendine güven politikası, ticari çiftliklerin ve sanayilerin 307 kamulaştırılması ve köylerde sosyalizmin teşvik edilmesini içeriyordu. İdealize edilmiş Ujamaa köyleri, toplum çiftlikleri üzerinde çalışan ve disiplinli sıkı çalışma yoluyla yavaş yavaş yaşam standartlarını yükseltecek ve çeşitli sosyal altyapıları finanse 308 etmek için fazla gelir elde edecek olan köylü hanelerden oluşan bir koleksiyonu içerecektir. Bununla birlikte, Ujamaa felsefesi, köylerde geleneksel işbirliği normlarının bir uzantısı olarak görüldüğü için, Nyerere’nin TANU partisi, yeni köyler kurulurken güç kullanılmasını engelledi. Arusha Deklarasyonunu takip eden yıllarda, sosyal altyapının sağlanması (okullar, temiz su ve 309 sağlık merkezi gibi) için çeşitli teşvikler yapıldı. . Bununla birlikte, Ujamaa köylerini teşvik etme çabalarının artmasına rağmen, nüfusun yalnızca yüzde 15'i 1973'te yeniden yerleştirildi. Hükümet, Ujamaa köyüne doğru ilk adım olarak görülen 'kalkınma köylerine' yönelik yeni bir eylemi açıkladı. Eylül 1973'te zorunlu köyleşme ilan edildi: Bütün Tanzanyalılar üç yıl içinde resmi olarak kayıtlı bir köye yerleştirileceklerdi. Nitekim 1976'da, nüfusun yüzde 95'inden fazlası resmi köylerde yaşamaya 305 Nyerere, a.g.e., s, 133. 306 Nyerere, a.g.e., s, 135. 307 Nyerere, a.g.e., s, 134. 308 Nyerere, a.g.e., s, 136. 309 Nyerere, a.g.e., s, 138. 44 başladı. (kabaca sekiz bin köy) Fakat, bu köyler yeterli ve temiz su kaynaklarına sahip 310 değillerdi. Zorunlu köyleşme adı verilen bu Büyük yer değiştirme, geniş olarak Sogeza 311 Operasyonu olarak adlandırıldı. 20 aylık bir sürede Tanzanya kırsalında kayda değer bir 312 dönüşümü yaşandı ve bazı kırsal hanelerin yüzde 85'i bir köyde yaşıyordu. Yeni köyler aceleci bir şekilde planlandı ve en az 250 aileye ihtiyaç vardı. Sogeza Operasyonunun gerçek uygulaması bölgeler arasında farklılık göstermekteydi, ancak çoğu durumda, operasyonlar: mevcut çiftçilerin bulunduğu yerin belirlenmesi, yeni köy alanlarının seçilmesi ve son olarak 313 yeniden yerleşim gibi bir dizi aşamaya bölündü. Operasyon sona erdiğinde, iki tür köy resmi olarak tanındı. İnsanların içinde yaşadığı, ancak çalışmadığı köyler (bu köyler verimsiz bölgelerde bulunuyordu) ve üretimin büyük çoğunluğunun toplumsal olarak yapıldığı 'Ujamaa 314 köyü'. 2.3.3 Gelişim Köylerinin Kurumsal Özellikleri, 1973-1982. Bunlar Ujamaa politikasından önce var olan köylerdi. Bu köyler, Ujamaa politikasından sonra inşa edilen yeni köylerle kıyaslandığında geliştirilmiştir, ancak tüm bu köyler 1973'ten 1982'ye 315 kadar bir programa dahil edilmiştir. Geliştirilen bu yeni köyler, sadece kırsal hanehalkı yığınları değildi, aynı zamanda Temmuz 1975'teki Köyler ve Ujamaa Köyleri Yasası’ndaki çeşitli düzenlemelere sahip bir düzen içeriyordu. Kırsal Tanzanya’da köy idaresindeki reformlar yaklaşık olarak 1974-1982 yılları 316 arasında yürürlükten kaldı. Bu dönemde Ekonomik serbestleşme programının başlatılacağı ve Cumhurbaşkanı Nyerere'nin istifasının yakın olduğu açıklandı. Sömürgecilik döneminde yerel 310 Micheal Jennings, “Almost an Oxfam in itself: Oxfam, Ujamaa and Development in Tanzania”, African affairs, Oxford university press, vol, 101, no, 405, (2002), s 511. Law Schneider, “Vissions of Tanzanian Socialism”, (2015), www.jacobinmag.com (12.12.2015). 311 Sogeza, Swahilice'de hareket etmek anlamına gelir, hükümeti tarafından resmi olmayan köylerden Ujamaa köylerine götürmek için kullanılan bir yöntemdi. Resnick, a. g. e., s 92. 312 McHenry, a. g. m., s 475. 313 McHenry, a. g. m, s 477. 314 Jennings, a. g. m., 2002, s 511. 315 Jennings, a. g. m, 513. 316 Jennings, a. g. m, 517. 45 yönetimde görev yapan müşavirler, 1963'te hükümet yönetimi tarafından görevden alınmış ve tüm topraklar Başkanlığın kontrolünde olması için kamulaştırılmıştır. Bu nedenle Köyleşme, 317 Tanzanya kırsalını dört ana kurumsal değişiklikle yeniden düzenlemiştir Birincisi, köydeki tüm yetişkinler yılda en az bir kez bir araya gelen Köy Meclisinin bir üyesi oldu. Köy düzeyinde politika oluşturma görevi bir Belediye Meclisine (Başkan ve CEO ile birlikte) verildi ve bu başkan Köy Meclisi tarafından seçildi. Ayrıca, Köy Konseyi, finans, 318 üretim, eğitim, çalışma ve savunmadan sorumlu beş komite kurdu. İkincisi, Gelişen bu köylere, yasal olarak sözleşme kredisi almaya, mahsul üretiminin pazarlanması gibi ekonomik faaliyetlerde bulunma hakkı verildi. Daha önce mahsul pazarlama zincirine hâkim olan kooperatifler yürürlükten kaldırıldı ve bu kooperatiflerin fonksiyonları köy konseyleri tarafından yerine getirilmeye başlandı. Tüm toprakların etkin bir şekilde millileştirilmesiyle, Köy Konseyi de toprağı özel uygulayıcılar arasında paylaştırmak için 319 yetkilendirildi. Üçüncüsü, köy aynı zamanda sosyal altyapının sağlanması ve sürdürülmesini desteklemek için yerel toplumu harekete geçirdi. Ve Sonuncu, köy, kalkınma planlamasının merkezi oldu. Köy gelişim planları tasarlandı. Bunların incelemeleri ve uygulamaları için ilçe ve bölge yöneticilerine iletildi. 1978'de, köy gelişim planlarının hazırlanmasına yardımcı olmak için 320 kayıtlı köylerde yaşamak üzere yaklaşık 4000 kalkınma yöneticisi atandı ve görevlendirildi. 2.4 Ujamaa Politikasının Başarıları. Ujamaa köyleri, halkın çoğuna sosyal kaynakların sağlanmasında en önemli birimler olarak görülüyordu. Kendine güvenmek için eğitim politikası çerçevesinde, bu köyler hem yetişkinler hem de çocuklar arasında okuryazarlığın desteklenmesi (Education for self-reliance) 321 için çok önemli merkezler haline gelmiştir. Ujamaa köyü politikasıyla eğitimde büyük bir artış yaşandı. Örneğin, 1967'de devlet okullarına 825.000 öğrenci kaydoldu. Ujamaa köyleri 317 Jennings, a. g. m., s, 512. 318 Jennings, a. g. m, s 513. 319 Jennings, a. g. m, s 514. 320 Jennings, a. g. m., s 519. 321 Ibhawoh, Dibua, “a. g. m., s 71. 46 politikasındaki eğitim sistemini iyileştirmenin amacı, toplumdaki bağlılık duygusunu geliştirmek 322 ve öğrencilerin Afrika kültürüne uygun olan değerleri kabul etmelerine yardımcı olmaktı. İlk okullardaki sistemin amacı, ortaokullara başlamadan önce öğrencileri kırsal alanlarda verimli bir hayata hazırlamaktı. Ancak, tüm eğitim kurumları, özellikle gıda yetiştiriciliğinde 323 toplu olarak çalışmaya dahil oldular. Nyerere’ye göre, çiftlik işi ve üretimi okul hayatına entegre edilmelidir; Böylece, gübrelerin özellikleri fen bilimleri derslerinde açıklanabilir ve bu öğrencilerin yaşayarak, görerek öğrenmelerini sağlayarak kolaylaştırıcı bir etki meydana getirir. Böylece, insanlar birlikte yaşamanın anlamını, herkesin iyiliği için birlikte çalışmanın önemini 324 ve değerini öğreneceklerdir. Ayrıca, Ujamaa köyleri politikası altındaki eğitim sistemi sağlık programını da içermekteydi. Farkındalığı artırmak ve belirli sağlık konularıyla ilgili bazı eylemler 325 gerçekleştirmek için köylerde farklı sağlık programları düzenlemiştir. Bunlar; insanlara bazı hastalıkların belirtilerini anlatmak ve bu hastalıkları önlemenin yollarını göstermek ve son amaç olarak ulusal işlevsel okuryazarlığı genişletmekti. Bu sağlık programına Mtu ni Afya (Adam 326 sağlıktır) adı verildi ve programa yaklaşık 2 milyon kişi katıldı. Dahil olan diğer programlar, kendi kendine yardım ruhunu teşvik eden Uhuru ni Kazi (Özgürlük eseridir) ve Siasa ni kilimo 327 (siyaset tarımdır) kampanyalarında tarımsal kalkınmayı desteklemek için politikacıları 328 harekete geçirdi. 2.5 Ujamaa Köyleri Politikasinin Sorunları Ujamaa köylerinin hedefi kırsal kalkınmayı iyileştirmekti, ancak bu hedef gerçekleştirilemedi. Yaklaşık 13 milyon nüfuslu Tanzanya'nın yarısı köyleşme politikasından etkilendi. Birçok Tanzanyalı Ujamaa köyü hakkında olumsuz fikirlere sahipti. Ujamaa politikası 322 Nyerere, a. g. e., s 48-52. 323 Resnick, a. g. e., s 114. 324 Nyerere, a. g. e., s 66. 325 Nyerere, a. g. e, s 63. 326 Resnick, a. g. e., s 118. 327 Mtu ni Afya (Adam sağlıktır), Uhuru ni kazi (özgürlük eseridir) ve Siasa ni kilimo (Siyaset tarımdır) bunlar Ujamaa köyleşme politikası sırasında uygulanan ekonomik ve sağlık programlarıydı. Resnick, a.g.e., s., 118. 328 Resnick, a.g.e., s 120. 47 329 halk desteğinden yoksundu. Köylüleşme hareketinin yaygın bir konu haline gelmediği açık şekilde görüldü; Çoğu zaman insanlar bu fikre karşı durdu ve köylere taşınma işlemi çok yavaş 330 bir şekilde ilerledi. Köylerde çoğu üye yalnızca kendi özel çiftlikleriyle ilgileniyordu; Bu üyeler, ortak girişime karşı itirazlarını açık bir biçimde dile getirmemiş olsalar bile, onları ortak 331 bir çiftçiliğe bağlamak için tasarlanmış bir sistemi sabote etmişlerdir. Bu durum hükümetin köyleşme politikalarında güç kullanmasına neden olmuştur. Ujamaa için popüler desteğin olmayışı, parti ve hükümet yetkililerinin köyleşmeye uyumu sağlamaya yönelik en kısa zamanda acil tedbirler almasına neden olmuş ve 1973 yılının Kasım ayında TANU, tüm köylülerin 1976'nın sonunda planlı köylerde yaşamaları gerektiğine dair 332 karar vermiştir. . Bu durum, zorla köyleşme sürecinin yaşandığını göstermiştir. 3 ila 6 milyon civarında insan yeni köylerde yaşamaya zorlandığı “Büyük Hamle” olarak bilinen bu zorla köyleşme sonucu bazı insanlar hayatlarını kaybetti, mahsuller zarar gördü ve evler yıkıldı. Bu; 333 Afrika kıtasındaki en büyük yeniden yerleştirme kampanyalarından biriydi. Pek çok insan, özellikle de birkaç eşi, çocuğu ve birçok evi olanlar konaklama sorunları ile karşı karşıya kaldılar. Evleri yıkıldı ve insanlar, aynı gün tüm mülkleriyle birlikte köyün şantiyelerine taşınması emrini aldı tavuklar, çocuklar, eşler, büyükbaş hayvanlar, keçiler ve koyunlarla taşınırken, bazıları köyün içinde olmaları koşuluyla barınak olarak ağaçların altına 334 yerleştirilmiş. Genel olarak, zorla kabul ettirilen bu köylüleştirmenin Ujamaa politikayla hiçbir faydası yoktu, çünkü köylüler verimli bölgelerinden alınarak doğaçlama alanlara taşınmıştı. Ujamaa köylerinde profesyonel çiftçilerin bulunmaması gibi bir problem vardı. Tüm proje hazırlama ve denetleme işlerini başarıyla yürütebilecek yeterli personel bulunmamaktaydı. Örneğin, Kırsal Kalkınma Bakanlığı'nın sadece kırkbeş mobil kırsal inşaat ekibi vardı. Bu 335 nedenle, 1971 sonunda kurulan 440 köylü uğraşması zordu. Çiftçilere teknik uygulamalar ve çiftlik yönetiminin detayları hakkında yeterince bilgi verilmedi. Yeni öküzlerin nasıl eğitileceği, öküz yeminin nasıl hazırlanacağı, yorgunluğun nasıl tespit edileceğini, hastalığın önlenmesi için 329 Helge Kjekshus, “Parliament in a One-Party State: The Bunge of Tanzania 1965-70” The Journal of modern African Studies, Cambridge University press, vol, 12, no, 1, (1974), s 17-8. 330 Kjekshus, a. g. m, s 23. 331 Freyhold, a. g. e., s 85. 332 Kjekshus, a. g. m., s 32. 333 Jennings, “a. g. m., s 513. 334 Resnick, a. g. e., s, 208-9. 335 Resnick, a. g. e., s 194. 48 neler yapılacağı ve günlük ve mevsimsel planların nasıl olacağı çiftçilere öğretilmedi. Bu bilgilerin yokluğunda, düzenli olarak öküzleri deneyen çiftçiler, onları hayatta tutabilmekte ve 336 üretken kılmakta başarısız olmuşlardır. Modern makinelerin kullanılmaması, Ujamaa köyleri politikasının uygulanmasında büyük zorluklara sebep oluyordu. Köylerde çapa ve panga (hançer veya büyük bıçak) hariç tüm aletlerin eksikliği vardı. Deliklerin kazılması, uçlarına bağlanmış metal parçaları olan çubukla yapılmıştır. Ayrıca, tohumların gübrelenmesi ve ayıklanması elle yapılmış bu eksiklikleri 337 göstermiştir. TANU hükümetinin zayıf araçları kullanmakta ısrar etmesinin sebebi, geçmiş geleneksel değerleri koruma amacı taşıyordu. Nyerere’ye göre, köklerimizden tekrar büyümek ve atalarımızdan kalan geçmişimizdeki değerlerimizi korumak istesek dahi, kitlesel tarımsal mekanizasyon ve tarımsal popülasyonumuzun emeğe önem veren sınıfını düşünmeyi 338 bırakmalıyız. Ayrıca, Nyerere, traktörleri ve diğer modern teçhizatı kullanarak büyük çiftlikleri hedeflemek ve tarım işçilerini istihdam etmek yerine, insanların ülkenin her yerinde öküz pulluklarını hedeflemeliğini ve böceklerin havadan böcek ilacı ile püskürtülmesi yerine elle 339 çalıştırılan pompalar kullanması gerektiğini savunuyor. Ujamaa köylerindeki çiftlikler kaliteli tohumlardan yoksundu; bu düşük üretime yol açtı. Hükümet ücretsiz tohumlar sağlasa da, ücretsiz tohumların tümü tatmin edici olmadı ki; Bazıları çok eski, bazıları, mahsullerin korunması açısından kullanılmaması, bazılarının ise 340 belirli bir ortam için uygun olmadı. Çiftçilik için tohum eksikliği hem özel hem de toplumsal çiftliklerdeydi. Birçok çiftçi tohum eksikliğinden dolayı sorgum, darı, yeşil tahıllar, bezelye, 341 ayçiçeği ve çeşitli sebze ve türleri ekemediklerini söylediler. Ujamaa köyleri, politikacılar ve köylüler arasında bir ihtilaf meydana getirdi; Politikacılar köylülere sıradan bir köle olarak kullanmak istediler. köylüler ise çiftliklere ve bitkilere geçiş yapmak için direndi. Fakat, hükümet yetkilileri köylülerin bu istekleriyle ilgilenmedi ve bu 342 köylülerin konuşmalarda gösterdikleri çeşitli eylemleri kınadılar. Örneğin, Nyerere, kalkınma 336 Freyhold, a. g. e., s 98. 337 Freyhold, a. g. e., s 99. 338 Freyhold, a. g. e., s 103. 339 Nyerere, a. g. e., s 91. 340 Nyerere, a. g. e, s 97. 341 Freyhold, a. g. e., s 98. 342 Resnick, a. g. e., s 211. 49 değişikliklerini kabul etmeyi reddeden insanların bunu kabul etmeyişlerindeki sebebin cahillik veya inatla alakası yok ise bunun onların aptallıklarıyla ilgili olduğunu savundu. Dodoma’daki TANU Bölge Çalışma Komitesi, 3 hektar Alana sahip olduğunu bir kimlik ile göstermeyen 343 kişilerin tren, otobüs vs. kullanamayacağını bildirdi. Ayrıca bu emri yerine getirmeyen köylülerin sığır açık artırmalarına katılmalarına, bira dükkanlarına girmelerine ya da tören danslarına katılmalarına da izin verilmeyecekti. Hükümetin köylülere yönelik eylemi Ujamaa ilkelerine aykırıydı. Köylüler devletten yeterince destek alamadılar ve onlar için sosyalizmi inşa 344 etme girişimleri büyük sıkıntılar yarattı. Hedeflenen Ujamaa politikası, toplumdaki sınıfsal eğilimi durdurmaktı, ancak bu 345 amaca sosyal sınıfların varlığından dolayı ulaşılamadı. Ujamaa köylerinde zenginlik ve güç farklılıkları çok yaygındı. Birçok köyde, eğitimli, güçlü ve nispeten daha müreffeh olanlar etki ve kontrol pozisyonu kazandılar. Bu durum birçok liderin kamu kaynaklarını çıkarları için 346 347 348 kullanmalarına zemin hazırlamıştır. Bu eğilim “Kulak Ujamaa” olarak biliniyordu. Başlangıçtaki coşku ve başarılara ragmen, Ujamaa köyleşme programı büyük sorunla karşı karşıya kaldı, çünkü insanlar Ujamaa köylerine katılmak konusunda giderek daha isteksiz hale geldiler. Köylülük planının başarısızlığına ilişkin makul bir açıklama, halkın adaletsizliği ve 349 aşağılanmasına dayanan bir politikadır. Ujamaa köyleri politikası teoride hayranlık uyandırdı, 350 ancak pratikte kırsal nüfus için birçok sorun ortaya çıktı. Ujamaa köy programı pek fazla değişiklik üretmedi ve hükümet, sert adımlar atılmadığı sürece birçok köyün başarısız olacağı 351 ihtimaline karşı geldi ve son kaçınılmaz oldu. 343 Resnick, a. g. e, s 212. 344 Resnick, a. g. e, s 213. 345 Bu çalışmada sosyal sınıf terimi, fakir ve zengin insanların ve kabile farklılıkların (Afrikalı, Asyalı Avrupalı) varlığı anlamına gelir. Dolayısıyla Ujamaa politikası sınıf eğiliminin varlığını durdurmayı hedeflediğinde, toplumdaki ekonomik ve sosyal farklılıkların yokluğuna odaklandı. 346 Resnick, a.g.e., s 204. 347 Kulak Ujamaa; Ujamaa köy komitelerinde pozisyon sahibi olan ya da yerel bürokratlarla bağlantı kuran bir dizi zengin köylünün, kendi çıkarlarını korumak için köyleri kullanmaya başladığı bir uygulamadır. Ibhawoh, Dibua, a. g. m., s 68. 348 Ibhawoh, Dibua, “a. g. m., s 68. 349 Ibhawoh, Dibua, a. g. m, s, 67-9. 350 Jennings, a. g. m., 2017, s 4. 351 Resnick, a. g. e., s 236. 50 Genel olarak, Ujamaa köyleşme politikasının, herşeyin ekonomik ve ekolojik olarak başarısız olduğu, Sovyet ve Çin zorunlu kollektifleştirme politikasıyla aynı olduğu anlaşıldı. Sovyet kollektifleri gibi Ujamaa köylerinde de ekonomik ve ekolojik başarısızlıklara 352 sonuçlandı. Bu yeni toplumun tasarımcıları, ideolojik nedenlerle, uygulayıcıların ve pastoralistlerin yerel bilgi ve uygulamalarına neredeyse hiç dikkat etmedi. Ayrıca, bu yeni 353 toplumun tasarımcıları sosyal mühendislikle ilgili en önemli gerçeği de unutmuşlardı: 354 etkinliğin, gerçek insanların işbirliğine bağlı oldu. Ergas’a genel olarak, Ujamaa köylerinin yaratılması politikasının başarmak için tasarlandıkları yönünden başarısız olduğu kabul 355 edilmektedir. Sonuç olarak, bu çalışma Ujamaa köyleşme politikasını kırsal yaşamı ve üretimi iyileştirmeyi amaçlayan projelerden biri olarak buldu. Çünkü, Ujamaa köyleşme politikasını kullanarak birçok köy inşa edildi, bu da kısa bir sürede tarımsal üretimi arttırdı. İlk coşku ve erken başarılara rağmen, Ujamaa köyleşme programı kısa sürede zorlaştı, çünkü insanlar Ujamaa 356 köylerine katılmak için giderek daha isteksiz hale geldi. Bu durumdan, hükümet, insanları Ujamaa köylerine yerleşmeye zorlamak için zorlayıcı araçları kullanmalarına neden oldu. Hükümet insanları barışçıl yollarla Ujamaa köylerinde yerleşmeye teşvik etmeye devam etseydi, köylüleşme politikasını başarısız olmazdı. Hükümet, insanların Ujamaa köylerine isteyerek yerleşmelerine izin vermişse ve hükümet insanlara işkence edip küçük düşürmezse; Ujamaa politikası başarılı olabilirdi. Ayrıca, Ujamaa köyleşme politikasının uygulanması sırasında birçok Tanzanya, köyleşme politikasının gerçek amaçlarını bilmiyordu. Bu durum birçok kişinin Ujamaa köyleşme politikasına katılmamasına neden oldu. Sadece Ujamaa köyleşme politikasının gerçek hedeflerini anlamayan insanlar değil, aynı zamanda bürokratlar da Ujamaa politikasına 352 Resnick, a. g. e, s 236. 353 Sosyal mühendislik, yasaların toplumu şekillendirmek ve insanların davranışlarını düzenlemek için bir araç olarak kullanıldığı fikrine dayanır. İnsan davranışını Hukuk yardımı ile kontrol etme girişimidir. Pound'a göre, sosyal mühendislikte Hukuk, uygulamalı bilimin bireysel ve sosyal sorunların çözümünde kullanıldığı toplumda rekabet eden çıkarlar arasında bir denge olduğu anlamına geliyor. Çıkarlar arasındaki çatışmalar, bireylerin insan isteklerini tatmin etmek için birbirleriyle olan rekabetlerinden kaynaklanmaktadır. Sosyal mühendislikte üç temel ilgi çıkarı vardır. i) Özel çıkarlar veya Bireysel çıkarlar, ii) Kamu çıkarlar, ii) sosyal çıkarlar. örneğin, sosyal çıkarlar Genel güvenlik, Genel sağlık, Barış ve düzen, satın almaların güvenliği ve işlemlerin güvenliği üzerine odaklanmaktadır. Guest Post, “What is Social Engineering”, https://blog.ipleaders.in/all-about-social-engineering/ 354 Scott, a. g. e., s 225. 355 Zabra Ergas, “Why did the Ujamaa villages failed? Toward global analysis”, The Journal of modern African studies, Cambridge university press, vol, 18, no, 3, (1980), s 387. 356 Ergas, a. g. m, s 388. 51 sempati duymuyorlardı. Bürokratlar ve çiftçiler köylüleşme politikasını çıkarlarını artırmak için kullandılar; bu şekilde, Ujamaa köyleşme politikasının gerçek başarılar kazanması çok zordu. Ancak bir başka tarafta, hükümet bu zorlukları çözemedi; Sonuç olarak, politika başarısız oldu. Hükümet, Ujamaa köylerinin karşılaştığı sorunları çözmek için iyi bir yaklaşım kullandıysa, birçok kişi Ujamaa programına katılabilirdi. Bu nedenle, hükümetin programları için araştırma yapmadığı sonucuna varabiliriz, çünkü hükümet Ujamaa köyleşme politikasının sorunlarını çözmek için acil önlemler almadı. 52 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM UJAMAA POLİTİKASI SONU Bu bölümde, Ujamaa politikasının başarısızlığının temel nedenleri tartışılmaktadır. Ancak, birçok literatür Tanzanya'daki Ujamaa politikasının sosyalist bir toplum yaratmada ve sosyo-ekonomik kalkınmayı Tanzanya'ya getirmede başarılı olup olmadığına dair bir tartışma 357 ortaya koydu. Yirmi yıllık milliyetçilik ve köylülüğün Tanzanya'yı ekonomik refahın içine sokmasına rağmen ne ekonomik kendine güvenini sağlamasına ne de ekonomik bir özgüveninin yardımcı olmaktaydı. Ancak tartışma konusu olmaya devam eden şey, bir kalkınma stratejisi olarak Ujamaa'nın etkisi ve mirası üzerine yapılabilecek yorumlardır. Bu sorunun cevabı, iki 358 karşıt düşüncelerin okulu birçok dikkatini çekmiştir. İlk düşünce okuluna göre, Ujamaa politikası tamamen başarısız oldu. Çünkü Ujamaa politikası Tanzanya’nın ekonomisi bozdu ve kaynakları boşa harcadı, bu da yozlaşmış ve 359 verimsiz bir bürokrasiye yol açtı. Tanzanya ekonomisinin ciddi hasar gördüğünde, bazı bürokratların, teknisyenlerin ve yöneticilerin, sosyalist politikaların ülkeyi mahvetmesine yol 360 açtığını gördüler; çünkü Ujamaa politikası ekonominin çöküşünü çözemedi. Ujamaa politikası 361 itibarsızlaştırıldı ve Tanzanya'daki ekonomik çöküş için suçlandı. Bu nedenle, Ibhawoh ve Dibua’ya göre Nyerere'nin sosyalist politikasının Tanzanya'yı daha az ütopik düşünceye sahip bir 362 önderlik altında olacağından daha sefil hale getirdiğini iddia ediyor. İkinci düşünce ise, Ujamaa politikası çerçevesinde sosyal refahın başarılarını değerlendiriyor, sağlık ve eğitim tesislerinin sağlanması gibi sosyal refahta bazı başarılara dikkat çekiyor; gelir dağılımında daha fazla sosyal eşitlik hareketi; siyasi istikrarın korunması ve 363 ülkenin etnik grupları arasında önemli ölçüde bir uyumun sağlanmaktadır. Bu yaklaşım, birçok Tanzanyalı'nın gerçekleştirmeyi umduğu Ujamaa politikası çerçevesinde ekonomik başarıları kanıtlayamadı. Bütün eğitim sistemini kökten düzeltmek için oldukça başarılı 357 Ibhawoh, Dibua, a. g. m., s 68. 358 Ibhawoh, Dibua, a. g. m., s 69. 359 Ibhawoh, Dibua, a. g. m., s 71, 360 Resnick, a. g. e., s 18. 361 Jennings, a. g. m., 2017 s 4. 362 Ibhawoh, Dibua, “a. g. m., s 73. 363 Ibhawoh, Dibua, a. g. m, s 73. 53 girişimlerde bulunulduğunu; ve önde gelen finansal, endüstriyel ve ticari işletmeler 364 kamusallaştırıldı 3.1 Ujamaa Politikasinin Başarısızlığının Sebepleri 1970'lerin sonunda Ujamaa politikası, onu başarısızlığa götüren sert zorluklarla karşı karşıya kalmaya başladı. Ujamaa politikasının Tanzanya'daki başarısızlığı iç ve dış faktörlerden 365 kaynaklanmaktadır. Ujamaa politikası, iki grup içeren iç çatışmaların ortaya çıkmasına neden oldu; Bu 366 gruplar Ujamaa politikasına karşı çıktılar. Birinci grup, ortodoks kapitalistleri, ve ticari sınıfı oluşturan Hint ve Pakistan vatandaşlarını kapsıyordu. İkinci grup, çiftçiler, küçük ölçekli sanayiciler, otel sahipleri, bürokratlar ve yabancı sermayeli şirketlerin yönetici çalışanları gibi 367 Afrikalılardan oluşuyordu. Bu gruplar Ujamaa politikası ve uygulamalarına karşıydı. Örneğin, bürokratlar sık sık yabancı yatırımcılar ve Batılı yardım kuruluşları ile müzakere ediyorlardı. 368 Böylece bürokratların, idari ve teknik sınıfın birçoğu sosyalizme sempati duymuyordu. Resnick’e göre, iç çatışmasının varlığı Ujamaa politikasının gelişmesinin engellendiği anlamına gelir, çünkü sosyalist sistemin uygulanmasından sorumlu olanlar sadece çıkarlarına 369 odaklandırlar . Bu nedenle, bu iç çatışmalardan, hükümet Ujamaa politikası için destekçileri kaybetti çünkü bürokratlar kapitalistleri ülkeye yatırım yapmaya teşvik etti; Kapitalist yatırımcıların artması nedeniyle Tanzanya'daki Ujamaa politikasının gelişimini zayıflattı. 1970'lerde Tanzanya düşük tarımsal üretim sorunuyla karşı karşıya kaldı. Bu sorun, ülkenin çoğu kismini etkileyen yağış azlığı nedeniyle ortaya çıkmıştır. Yağmurun yağmaması, kuraklığa yol açmış ve üretim en aza indirilmiştir. Kuraklık, 1973'ten 1975'e kadar tarımsal 370 faaliyetlerde kısıtlamalara yol açmış ve gıda sıkıntısına neden olmuştur. 1973'te Tanzanya 25.000-ton mısır ithal etmek zorunda kalmıştır. Bu ciddi bir gıda kıtlığının başlangıcını işaret 364 Ergas, a. g. m., s 387. 365 Ergas, a. g. m, s 388. 366 Samoff, a. g. m., s 286. 367 Resnick, a. g. e., s 138. 368 Resnick, a. g. e, s 145. 369 Resnick, a. g. e, s 147. 370 Samoff, a. g. m., s 293-4. 54 etti. Gerçekten, I974 Mart ve I975 Eylül ayları arasında, hükümet dünya pazarlarından tahıl satın almak zorunda kaldı. Hükümetin 483.000-ton mısır için yaklaşık 120 milyon dolar da dahil 371 olmak üzere dünya piyasalarında 250 milyon dolarlık tahıl satın alması gerekliydi. Kjekshus’a göre, açlığın artması nedeniyle hükümet, ekim yaptırmak için köylülere karşı güç kullandı. Örneğin, 1975'te Tanzanya cumhurbaşkanı, tahıllarla daha fazla takas yapılamadığı için “ya bitki 372 dik ya da öl” sloganını insanlara açıkça duyurdu. Sonuç olarak, hükümet, milyonlarca insanın üretim için köylere yerleşmek zorunda kaldığı zorla köyleşme yöntemini kullanmaya karar verdi. Bu nedenle, köylülere karşı zorlayıcı önlemler kullanmak Ujamaa politikasını erişilemez bir hale 373 getirdi ve bu politika hedeflerine ulaşmada başarısız oldu. Kadınlar Ujamaa politikasında önemli bir rol oynadılar. Kadınlar, pazar ve tatil 374 günleri dahil, günde 12-14 saat civarı çalıştılar. Ujamaa politikasıyla kadınlar ağır baskı altında kaldı. Ne Nyerere ne de TANU’nun 1967 ve 1976 yılları arasında, kadınların üzerindeki baskıları azaltmak için kayda değer herhangi bir çaba sarf etti. Şöyle ki; Bu süreçte, Kadınlar gebe kaldıkları zaman okuldan atıldılar, doğum yaptıklarında işlerinden doğum izni 375 alamadılar. Ama Ujama politikasının temel esaslarına bakıldığı zaman, ana amaçlarından biri, 376 cinsiyetleri, renkleri ve dinleri ne olursa olsun tüm insanlara eşitlik sağlamaktı. Ayrıca, 1970'lerde, hükümetin insanları köylere yerleşmeye zorlamak için askeri güç kullanmaya karar verdiğinde başka bir örnek gösterilebilir, bu durum birçok Tanzanya'nın yaşamını yitirmesine ve 377 mülklerinin tahrip olmasına neden oldu. Hunter’e göre, Ujamaa politikasında eşitlik herkese 378 dikkat edilmedi. Bu nedenle, Ujamaa politikasının uygulanması çok zor oldu ve sonuç olarak başarısız oldu. Aslında, Ujamaa politikası Tanzanyalar için tek bir sorun değildi, ayrıca, Ujamaa politikasının uygulanmasında kullanılan araçlar sorundu. Eğer Ujamaa politikası sosyalist ilkeler altında eşitlik bir toplumu kurmak için tanıtıldıysa, o zaman hükümet neden 379 halklar arasında eşitliği sağlamadı? Bu sorunun cevabı, Ujamaa politikasının geliştirilmesinden sorumlu olanların, Ujamaa politikasının başarısızlığına neden olanlardır. 371 Ergas, a. g. m., s 392. 372 Resnick, a. g. e., s 110. 373 Kjekshus, a. g. m., s 37-8. 374 Nyerere a. g. e., s 30. 375 Resnick, a. g. e., s 158. 376 Nyerere, a. g. e., s 78. 377 Jennings, “a. g. m., s 513. 378 Emma Hunter, Political Thought and Public Spheres in Tanzania: Freedom, Citizenship and in The Era of Decolonization, Cambridge university press, (2015) s 120. 379 Hunter, a. g. e, s 122. 55 Çünkü insanları Ujamaa köylerine yerleşmeye zorladıklarında ve kadınların haklarına baskı yaptıklarında, Ujamaa politikasının popülerliğini yitirmesine neden oldu. Resnick’e göre, Devlet Ticaret Şirketi, ulusallaştırılmış ithalatı yönetmek ve ticaret faaliyetlerini toptan yapmak için kuruldu. Ancak Şirket görevlerini yerine getiremedi ve 1970 yılında ülkenin döviz kurunu kontrol edemedi. İlk sorun belirtisi, 1970’te, Devlet Ticaret Şirketi’nin, devasa stok mallarını ortaya çıkaran malları finanse etmek için büyük miktarda işlem 380 ve iç kredi çekmeye yetkili olduğu durumlarda meydana geldi. Ülkenin döviz rezervlerinde büyük bir kaçak meydana geldi ve bunların bir kısmı Devlet Ticaret Şirketi tarafından kontrolsüz satın alınmaya başlandı. İthal gıda maddelerinde ve endüstriyel girdilerde yetersizlikler 381 görülmeye başlandı. Bu nedenle, Devlet Ticaret Şirketi'nin başarısızlığı, Ujamaa politikasının çöküşünün nedenlerinden biriydi; Tanzanya, ekonomik bir çöküşle karşı karşıya kaldı, bu yüzden 382 kapitalist desteğin kabul edilmesini. Genel olarak, Resnick, hükümet kapitalist yardımı kabul etmeye karar verdiğinde, Ujamaa politikasının artık önemli olmadığı anlamına geldiğini savunuyor. Çünkü Nyerere Ujamaa politikasını tanıttığında, kapitalist desteğe bağımlı olmaktan kaçınacağını duyurdu. Dolayısıyla, kapitalist ülkelerden gelen finansal yardımların artması, Tanzanya'da modernleşme olarak bilinen kapitalist sistemin yeniden başlatılmasına yol açtı. İddi Amin, Kagera'yı işgal etmeye karar verdi, çünkü Tanzanya'daki Uganda topraklarını içeren sömürgeci güçlerin yanlış çizdiği sınırı düzeltmek istedi. Ekim 1978'de Amin'in birlikleri Tanzanya'nın Kagera bölgesini işgal etti. Umozurike’ye göre, İddi Amin, Uganda haritasının 710 mil kare Tanzanya bölgesini belirgin bir şekilde göstererek yeniden 383 çizileceğini ilan etti. Tanzanya'nın savaşta kazanmasına rağmen savaş, Ujamaa politikasının gelişimi için büyük bir problemdi çünkü savaş Tanzanya ekonomisinin bozulmasına yol açtı. Uganda'daki Amin darbesi ve iki ülke arasındaki savaş büyük bir gerginliğe, ekonomik soruna 384 yol açtı ve verdiği ekonomik zarar günlük 1 milyon doları buldu. Ayrıca, Kagera Savaşı'nın 380 Resnick, a. g. e, s 120. 381 Resnick, a. g. e, s 121. 382 Resnick, a. g. e, s, 123 383 Umozurike, “Tanzania’s Intervention in Uganda”, Archive des Völkerrechts, (1982), s 301-301. 384 Resnick, a. g. e., s 17. 56 başka bir etkisi vardı; işçilerin maaşlarındaki düşüş nedeniyle Tanzanya kamu hizmetlerinde 385 genel bir bozulma oldu. Aslında, savaş ile Ujamaa'nın düşüşü arasında yakın bir ilişki vardı. Çünkü savaş neredeyse yedi ay sürdü; ve bu dönemde günde 1 milyon dolar harcandı. Resnick’e göre, Tanzanya savaşta yedi ay boyunca günde 1 milyon dolar harcadıysa, bu 210 milyon doların 386 üzerinde harcandığı anlamına gelir. Bu nedenle, savaş maliyetleri ülkedeki yoksulluğu artırdı, çünkü hükümet yaşam standardını iyileştirmek için tüm tasarlanan kalkınma programlarını 387 durdurmak zorunda kaldı. Ottaway’a göre, bu durum hükümeti IMF'den yaklaşık 150 milyon 388 dolar borç almaya zorladı çünkü Sovyetler Birliği savaşta Tanzanya'yı desteklemedi . Bu nedenle, Tanzanya hükümetinin kapitalist örgütten borç almaya karar vermesi, Tanzanya'nın kapitalist sistemi izlemeye hazır olduğu anlamına geliyordu. Ayrıca, Ottaway’a göre, Ugandalı askerler savaşı kaybetmeden önce dükkanları ve evleri yağmaladılar, bir şeker fabrikası ve kiliseleri de dahil olmak üzere birçok binayı yıktılar, sığırları ele geçirdiler ve yüzlerce sivil 389 öldürdüler. Bu durumdan dolayı birçok kişi Ujamaa köylerinde kalmak istemedi çünkü Ugandalı askerlerinden korkuyorlardı. Bu sorun Ujamaa politikasının gözden düşmesine neden 390 oldu, çünkü yaklaşık 48.000 insan evlerini terk etti. Ujamaa politikası ile ilgili bir diğer sorun ise vatandaşların Ujamaa kavramı 391 anlayamamasıydı. Örneğin, birçok aktif parti işçisi, öğretmen ve devlet memurlarının sosyalizmin teşvik edilmesinde veya sosyalizmin en önemli ilkelerini anlatma konusunda 392 yetersiz kaldılar. Resnick’e göre, bu durum, Tanzanya halkında bir kafa karışıklığına yol açtı ve anlama konusunda sıkıntılar meydana geldi. Bu yüzden bazıları Ujamaa'nın sadece bir mülkiyet meselesi olduğunu düşünüyordu. Bu şekilde birçok Tanzanyalı, sosyalizmin yalnızca 393 hükümetin üretim araçlarının mülkiyeti ile ilgili olduğunu düşünüyordu. Bu bilgi eksikliği 385 Ballack Arkadie, Economic Strategy and Structural Adjustment in Tanzania, Private Sector Development Department Occasional Paper, no, 18, (1995), s 10. 386 Resnick, a. g. e, s 17. 387 David B. Ottaway, “Tanzania Economy Hurt by Conflict with Uganda”, 1979, https//www.washingtonpost.com/archive/politics, (16.01.1979). 388 Ottaway, a. g. m. 389 Ottaway, a. g. m. 390 Ottaway, a. g. m. 391 Ibhawoh, Dibua, a. g. m., s 70. 392 Nyerere, a. g. e, s vii. 393 Resnick, a. g. e, s 145. 57 394 nedeniyle Ujamaa politikasını pratikten daha ütopik hale getirdi. Bu nedenle, Tanzanyalar arasında bilgi eksikliğinin olması, Ujamaa'nın kitlesel desteğini kaybetmesine sebep oldu. Çünkü Tanzanyalılar hükümetin emri nedeniyle Ujamaa politikasını kabul ettiler. Bu bağlamda, hükümetin insanlara Ujamaa politikası hakkında bilgi vermeden Ujamaa politikasını uygulamakla büyük bir hata yaptığını görebiliriz. Dolayısıyla, bu hükümetin hatası nedeniyle, birçok Tanzanyalı Ujamaa politikasını isteyerek kabul etmedi. 1967'de, Doğu Afrika Topluluğu (EAC) adı altında kurulan Komisyon: Doğu Afrika 395 ülkeleri Kenya, Uganda ve Tanzanya'dan oluşuyordu Sebelu’ya göre, topluluğun amaçları, Antlaşmanın 2. maddesinde belirtilmiştir: Topluluğun, ortak devletlerin sanayi, ticari ve diğer ilişkilerini hızlandırmak, uyumlu hale getirmek için güçlendirmek, düzenlemek, dengeli gelişme, ekonomik faaliyetlerin sürekli genişlemesi ve faydaların eşit olarak paylaşılması konularında 396 görevler üstlenilmesi gibi amaçlar taşıyordu. Buna rağmen, 1977'de topluluk aşağıdaki nedenlerden dolayı çöktü: (i) ulusal kalkınmanın kutuplaşması ve eşit olmayan kazanımların algılanması; (ii) telafi edici ve düzeltici önlemlerin yetersizliği (iii) ideolojik farklılıklar ve ekonomik milliyetçiliğin yükselişi ve (iv) yabancı etki altında kalınması. Tanzanya kendi payına düşeni alamadığı için topluluk büyük bir trajedi ile çöküş yaşadı. 1976 ve 1977'de Doğu Afrika Topluluğu sona erdi. Resnick, Kenya, Doğu Afrika hava yolu şirketinin hemen hemen hepsine el koyduğunu ve Tanzanya'yı hiç bir uçak sahip olmadan terk ettiğini savunuyor. İki ülke arasındaki sınır kapandı, ticaret durdu ve 397 gezginler Kenya'dan Tanzanya'ya giremedi Böylece, Doğu Afrika Topluluğunun çöküşü Ujamaa politikasını sona erdirdi, çünkü Tanzanya ekonomik olarak ciddi bir şekilde etkilendi. 1967'de, Tanzanya'da iktidarda olan parti olan Tanganika Afrika Ulusal Birliği (TANU), sosyalizme olan bağlılığını açıkladı ve ülkede faaliyet gösteren tüm yabancı ticari bankaları 398 kamulaştırdı. Bankalar ve sigorta şirketleri, Arusha Deklarasyonundan sonra millileştirilen ilk kurumlar oldu. Ayrıca, 15.000 $ ve bundan daha fazla değere sahip tüm kurumlar da 1971'de 394 Ibhawoh, Dibua, a. g. m., s 71. 395 Bheki R. Mngomezulu, “Why did Regional İntegration Fail in East Africa in the 1970s? A Historical Explanation”, www.kznhass-history.net/files/seminars 2013, s 2. 396 Paulo Sebalu, “The East African Community”, The Journal of East African Law, vol, 16, no,3, (1972), s, 348. 397 Resnick, a. g. m., s, 17. 398 James Mitlemen, Underdevelopment and the Transition to Socialism Mozambique and Tanzania. Academic press, (1981), s 5. 58 399 millileştirildi. İbhawoh ve Dibua’ya göre, hükümet, ihraç edilen sermaye miktarını azaltarak, üretilen yerli sermayenin ülkede kullanıma hazır olmasını sağlamak için ulusallaştırma politikası 400 getirmiştir. Ancak diğer taraftan, millileştirme politikası bu amacı yerine getiremedi aksine birçok soruna yol açtı. İbhawoh ve Dibua, Millileştirme süreci ilerledikçe daha belirgin hale gelen bazı temel sorunlar vardığını savunuyorlar. Örneğin; Ekonominin devlet kontrolünde olması dahi, ulusal ekonominin kendine güvenen modele doğru daha etkin bir şekilde yeniden yapılandırılmasını garanti edemedi ve sonuç olarak devletleştirme adı altında yolsuzluk ve 401 verimsizliğin artmasıyla sonuçlanan bir durum ortaya çıktı Bu nedenle, Mittelman’a göre 402 millileştirme politikası Tanzanya'daki Ujamaa politikasının gelişmesine yardımcı olmadı. . Ayrıca finansal kurumların millileştirilmesi de Tanzanya'yı bu yolda doğru bir şekilde 403 yönlendiremedi ve başarısızlık kaçınılmaz oldu. Bunun nedeni, hükümetin tüm millileştirilmiş kurumları dengede tutma zorunluluğu olmasına rağmen bunu başaramamış olmasıdır. 7 Haziran 1969’a kadar, Şubat 1967’de alınan tazminat taleplerinin % 98’inde karşılıklı 404 olarak mutabık kalınmıştır Ancak yapılan bu geri ödemeler Tanzanya için büyük bir hataydı. 1976'ya gelindiğinde Tanzanya ekonomisinin büyük bir bölümünü oluşturan kamulaştırılmış 405 olan sektörleri yönetme kapasitesinin yetersizliği anlaşıldı ve yönetim özel mülkiyette kaldı. Genellikle, yukarıda belirtilen iç sebeplerden; Ujamaa politikası, uygulamasında iyi bir yaklaşımdan yoksundu ve bu nedenle, politika birçok zorlukla karşılaştı; dolayısıyla başarısızlığı kaçınılmazdı. Tanzanya iç sorunları çözmek için mücadele ederken, dış kuvvetler Ujamaa politikasının gelişmesinin önünde önemli bir engel haline geldi. Tanzanya’nın iç dönüşüm çabaları dışsal 406 çelişkilerden etkilenmekteydi. Özellikle Batılı ülkeler ve uluslararası finans kuruluşları 399 Resnick, a. g. e., s 110. 400 Ibhawoh, Dibua, a. g. m., s 63. 401 Ibhawoh, Dibua, a. g. m., s 66. 402 Mitlemen, a. g. e, s 7. 403 Mitlemen, a. g. e, s 8. 404 Clerance Dias, “Tanzanian Nationalization”, 1967-1970, Cornell International Law, vol, 4, Issue, 1, (1970), s 71. 405 Resnick, a. g. e, s 154. 406 Resnick, a. g. e, s 127. 59 407 Ujamaa'yı başarısızlığa uğratmak için çok uğraştılar. Ayrıca, dış güçler, koşulları zorlaştırarak 408 Afrika'da sosyalizme geçişi engellemeye devam ediyorlardı. Arusha Deklarasyonu sırasında Nyerere, ülkenin dış yardımlara bağlı olmadan ülkeyi geliştirmesini önerdi. Nyerere, dış desteklere temel bir gelişim aracı olarak güvenmenin aptalca 409 bir eylem olduğunu vurguladı. Resnick’e göre, eğer hükümet liderleri Ujamaa politikasıyla devam ettiyse, bu iyi bir fikir olabilirdi. Ancak 1971 yılının sonlarına doğru ciddi ekonomik 410 sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Ekonomik sorunları çözmek için Tanzanya uluslararası 411 finans kurumlarından ve kapitalist yatırımcılardan finansal destek istedi. Böylece yabancı 412 kapitalistler yeni yatırımlarla Tanzanya'ya girmeye başladılar. Bu, kapitalist yatırımcıların varlığının Ujamaa politikasının artık işe yaramadığını ve dolayısıyla ülkenin ekonomik sistemini iyileştirmeye karar verdiğini gösteriyor. Tanzanya, 1981 yılında ilk kendi kendine rehberli Ulusal Ekonomik Hayatta Kalma Programını (NESP) başlattı. Bu programın amacı ekonomiyi 413 serbestleştirmenin ileriye dönük yoluydu. 414 Soğuk Savaş sırasında, Tanzanya dış politikasında Uyumsuz Hareketin (NAM) bir 415 üyesi olmaya karar verdi. Tanzanya kapitalist ve sosyalist bloklarda tarafsız bir rol oynadı. Hükümet, dış yardım politikaları İngiltere, ABD ve Avrupa Ekonomik ülkelerinden belirgin şekilde daha liberal olan İskandinav ülkeleri ve Kanada gibi küçük Batılı bağışçıların inandığını 416 417 belirtti. Ayrıca, Tanzanya, “özel arkadaşlar” olarak bilinen sosyalist dış yardımlara da çok güveniyordu. Fakat 1970'lerde Sovyetler Birliği ve diğer sosyalist ülkeler, neoliberal politikanın 418 artması nedeniyle Tanzanya'ya desteklerini kesti. Daha da önemlisi, sosyalist ülkelerin 407 Ibhawoh, Dibua, a. g. m., s 72. 408 Samoff, a. g. m., s 304. 409 Nyerere, a. g. e., s 22. 410 Resnick, a. g. e., s 108. 411 Ibhawoh, Dibua, a. g. m., s 72. 412 Resnick, a. g. e., s 126. 413 Resnick, a. g. e, s 127. 414 Hizalı olmayan Hareket NAM (Non-Aligned Movement) Soğuk Savaş sırasında kuruldu. bunlar, kendilerini ABD ile ya da Sovyetler Birliği ile resmen aynı hizaya getirmek istemeyen ancak bağımsız ya da tarafsız kalmaya karar veren Devletlerdir. Grubun temel fikiri, 1955 yılında Endonezya'da düzenlenen Asya-Afrika Bandung Konferansı'nda yapılan tartışmalar sırasında ortaya çıktı. 415 Ibhawoh, Dibua, a. g. m., s 73. 416 Ibhawoh, Dibua, a. g. m, s 73. 417 Bunlar Tanzanya'daki Ujamaa politikasını destekleyen sosyalist ülkelerdir. 418 Ibhawoh, Dibua, a. g. m, s 74. 60 Tanzanya'ya ekonomik krizler sırasında döviz yardımı sağlama konusunda daha fazla istekli olmadıklarını söylediler. Sovyetler Birliği'nin mesleki eğitim tesisi kurulmasına yardım etmesi gerekiyordu, ancak çok yüksek faiz oranları almakta ve aşırı hızlı kredi geri ödemesi talep etmekte ısrar ettiler. Dolayısıyla hükümet Sovyetin koşullarını kabul etmeye hazır değildi ve 419 nihayet Ujamaa politikası düştü. Sovyetler Birliği ve diğer sosyalist ülkelerin Tanzanya'yı desteklememesi, Ujamaa politikasının gelişimi için büyük bir problemdi, bu durum kapitalist yardımların ülkeye nüfuz etmesine neden oldu. Hükümet, 1971’de yaygın eğitim konusunda bir projeyi Dünya Bankası’na 420 fon sağlamak istedi. Öte yanda, kapitalist ülkeler Tanzanya'yı kolayca desteklemiyordu. Bu kapitalist ülkeler, Tanzanya'nın maddi yardıma ihtiyacı olması durumunda Tanzanya'yı Yapısal Uyum Programının (SAP) koşullarını kabul etmeye zorladı. Dolayısıyla, hükümetin SAP’ın 421 şartlarını kabul etmekten başka seçeneği yoktu. Bu nedenle, Resnick’e göre, eğer Tanzanya ekonomik gelişimi için kapitalist koşulları kabul ettiyse, kapitalist politikanın ekonomik sorunları çözmek için Ujamaa politikasından daha doğru bir çözüm olduğu anlamına 422 geliyordu . Petrol krizleri yalnızca kapitalist ekonomiyi değil, sosyalist ekonomiyi de etkiledi. 423 Tanzanya ekonomisi petrol krizlerinde kötü etkilendi. Artan petrol fiyatı, tarımsal üretimi pazarı kaybetmeye zorladı; bu düşük üretim aktivitelerine neden oldu. Ayrıca, Tanzanya’nın ticareti 1980'lerin başlarında dünya fiyatlarındaki düşüş nedeniyle ciddi bir şekilde kötüleşti. Sonuç olarak, ticaret açığı arttı, yabancı sermaye girişi azaldı ve genel borçluluk kritik seviyeleri aştı. Bu sorun bürokratlar arasında iç çatışmalara neden oldu, yüksek fiyat nedeniyle pahalı 424 şeyler elde etmenin zorluğunu iddia ettiler. Bu nedenle, bu durum Tanzanya'nın Ujamaa politikasına devam etmesini zorlaştırdı, böylece 1980'lerin başında, neo-liberal politika 425 hükümetin hedefi haline geldi. 419 Resnick, a. g. e., s 142. 420 Resnick, a. g. e., s 149. 421 Resnick, a. g. e., s 150. 422 Resnick, a. g. e., s 159. 423 Samoff, a. g. e., s 306. 424 Resnick, a. g. e., s 146. 425 Resnick, a. g. e., s 146. 61 Genel olarak, Ujamaa politikasının başarısızlığı batılı güçlerden çok etkilendi, çünkü Ujamaa politikası sırasında dünya kapitalist ve sosyalist bloklar arasında güçlü bir mücadele içindeydi. Böylece, sosyalist blok iktidarı kaybetmeye başladığında, kapitalist blok dünyadaki 426 sosyalizmi baltalama çabasını arttırdı. Dolayısıyla, Ujamaa politikasının başarısızlığı, Tanzanya'daki kapitalizmin modernleşme olarak yeniden başlatılmasına yol açtı. Modernleşmeye geçişin resmen Ali Hassan Mwinyi'nin cumhurbaşkanlığı döneminde başladığını not etmek önemlidir. Çünkü başkan Nyerere, Ujamaa politikasının ölümünü saltanatında görmeye hazır değildi. Resnick’e göre, Nyerere, 1985 yılında IMF ve Dünya Bankası'ndaki bir ekonomik toparlanma programı konusunda anlaşma imzalamayı reddederek başkanlık görevinden istifa etti. Bir yıl içinde (1986), halefi Ali Hassan Mwinyi, yapısal uyum 427 reformları ve ekonominin serbestleştirilmesi dönemini başlatan anlaşmayı imzaladı Mwinyi ülkeyi hem ekonomik hem de politik serbestleşme konusunda yönlendirdi. Geçişin kendisi yalnızca uluslararası ve toplumsal baskılarla değil, iktidardaki parti içindeki gruplarla da 428 başlatıldı 3.2 Ujamaa Politikasinin Başarısızlığının Genel Analizi Tanzanya'nın sosyalist dönüşüm modelinin başarısız olduğu açıktır. Ancak, Biermann ve Wagao, iç problemler Ujamaa politikasının başarısızlığının ana nedenleri olduğunu 429 savunuyorlar. Böylece, Ujamaa politikasının başarısızlığı ile ilgili olarak iki ana soru sorabiliriz; (1) Ujamaa politikasının başarısızlığı, zayıf politika ve uygulamadan mı kaynaklanıyordu? Veya (2), Ujamaa'yı güç kapmak için maske olarak kullanmaya karar veren güç arayan bir bürokratik elitin kırsal sakinlere ihanet etmesinin yol açtığı Ujamaa politikasının başarısızlığı mıydı? Bu nedenle, bu sorulardan iki farklı düşünce okulu (Marksist sosyalistler ve 430 demokratik sosyalistler) ortaya çıktı. 426 Samoff, a. g. m., s 305. 427 Jennings, “a. g. m., s 7. 428 Alex Brown, “Democratization and Tanzania state: Emerging opportunities, for Achieving women’s empowerment”, Canadian of African studies, vol, 35, no, 1, (2001), s 86. 429 Werner Biermann, Jumanne Wagao, “The Quest for Adjustment: Tanzania and IMF 1980-1986”, Cambridge university press, vol, 24, no, 4, (1986), s 100. 430 Biermann, Wagao, a. g. m, s 100. 62 Andrew Coulson, Lionel Cliffe, Michela von Freyhold ve Shivji'yi içeren Marksist Sosyalist. Bu grup Ujamaa'yı iyi bir politika olarak takdir etti, ancak Ujamaa çevresindeki politikaların uygulanması yoluyla bir sınıf olarak baskınlığını kurmaya çalışan bir bürokratik burjuvazinin siyasetiyle yıkıldı. Bu yüzden, Ujamaa politikasının uygulanmasına karşı sempatik 431 değillerdi. Yeni toplumun tasarımcıları, uygulayıcıların ve pastoralistlerin yerel bilgi ve uygulamalarına neredeyse hiç dikkat etmedi. Ujamaa politikası ile ilgili temel gerçeği de 432 unutmuşlardı. Bu nedenle devlet görevlileri sosyalist kılığına girmeye karar verdi; ancak gerçekte kendilerine güç toplamak için köylülük, milliyetçilik ve Ujamaa politikasının diğer 433 unsurlarını kullanıyorlardı. Ayrıca, bürokratlar arasında siyasi bilinç eksikliği vardı; Avrupalı yatırımcılarla sık sık işbirliği yaptılar. Bu yüzden, Ujamaa politikasının gelişimi için bu büyük bir problemdi. Bu şekilde, Ujamaa politikasının başarısızlığı bürokratların ihanetinden kaynaklanıyordu; çünkü, bürokratlar, halkın refahını arttırmak yerine Ujamaa politikasını kendi güçleri için kullandılar. Goran Hyden, Bismark Mwansasu ve Prat tarafından savunan Demokratik Sosyalistlerdir. Onlar, Ujamaa politikasının zayıflığının ve uygulama sorunun olduğunu savunuyor. Dolayısıyla, Ujamaa politikası başarısız oldu çünkü köylerdeki köylülere 434 yoğunlaştı. Hükümet, köylülerin Ujamaa köylerine yerleşmeye hazır olmadıklarını görünce, zorunlu bir köyleşme politikası kullanmaya karar verdi. Bu, popülerliği kaybetme politikası 435 yaptı. Dolayısıyla, bu iki argümandan, bürokratların çıkarlarının Ujamaa politikasının başarısızlığına neden olduğu sonuçlandırabiliriz. Bürokratlar çıkarlarına odaklanmasaydılar, Ujamaa politikası daha uzun kalacak ve halkın refahını iyileştirecekti Ancak bürokratlar, kapitalistlerin ülkeye girmesine izin vererek çıkarlarına odaklandı; bu durum Ujamaa politikasının başarısızlığına ve kapitalist sistemin Tanzanya'da yeniden ortaya çıkmasına yol açt ı. Ayrıca, eğer Ujamaa politikasının amacı sınıfsız bir toplum oluşturmaksa, o zaman bu politikanın uygulanması sırasında sınıfların neden arttığı çünkü zengin insanlar ile fakir insanlar arasındaki boşluğu Ujamaa politikasının tanıtımından önce daha fazla arttığını keşfettik. Bu 431 Resnick, a. g. e., s 145. 432 Scott, a. g. e., s 225. 433 Scott, a. g. e, s 225. 434 Jennings, a. g. m., s 9. 435 Kjekshus, a. g. m., s 20. 63 bağlamda önemli olan, Nyerere’in Afrika’daki sosyalist ilkelere dayanan geleneksel Afrika toplumunu yeniden canlandırma hedefinin başarısız olması. Çünkü azınlık halkı özellikle 436 bürokratlar, çoğunluğu Afrikalıları sömürmek için Ujamaa politikasını kullandılar. Ayrıca, Ujamaa politikası, politikanın başarısızlığının temel nedeniydi; Çünkü Ujamaa politikasında sosyal adaletsizlik unsurları vardı. Pek çok insan, özellikle köylüler, Ujamaa köylerinde istekli olmadan çalışmaya zorlandı; ve eğer birileri hükümetin kararını reddederse, bölge vekilleri onu cezalandırabilirdi. Ujamaa politikasının uygulanması sırasında birçok insan öldürüldü ve evleri yıkıldı. Bu insanlık dışı eylem askeri güçler tarafından yapıldı. Hükümet, halkı Ujamaa köylerine yerleşmeye zorlamak için orduyu kullanmaya karar verdi. Bu eylem Ujamaa politikasını sosyalist bir politika olarak anlaşılmamasına sebep oldu. Çünkü Marx'a göre Sosyalizm, insanın yabancılaşmasının üstesinden gelmesine yardımcı olarak insanın özünün gerçekleşmesini sağlayan bir ideolojidir. Sosyalizm, özgürlük, adalet ve eşitliklerin korunduğu 437 bir toplum yaratmaktadır . Hükümet halkın mülklerini kamulaştırdığında, birçok kişi fakir hale geldi, çünkü hükümet özel işletmenin varlığını ve mülkiyetini yasakladı. Ancak, özel mülklerin kamusallaştırılmasından sonra, hükümet yalnızca tüm Hristiyan ve yabancıların mülklerine ödeme yaptı. Ne yazık ki, Müslümanlara ödeme yapılmadı. Bu eylem adil değildi, çünkü eğer Ujamaa politikası eşit bir toplumunu inşa etmeyi amaçladıysa, Müslümanlara neden ödeme yapılmadı? Böylece, Sosyal mühendislik bağlamında, hükümet eşitlik dağılımını tüm insanlara sağlayamadı. Ayrıca, köylüleşme politikasının Tanzanya'daki gizli bir anti-İslam programı olduğuna inanılıyor. Mzee Abdullah'a göre, Müslümanların yaklaşık % 70'i Ujamaa köylerine yerleşti. Ujamaa köylerinde İslami bir kimlik (örneğin, cami, ezan, medrese ve uygun mezarlık alanı) yoktu. Bu durum, birçok genç Müslüman'ın, misyonerler tarafından yönetilen ortaokullara 438 gittiğinde Hristiyanlığa kolayca geçmesini sağladı. Ayrıca, Nyerere, 1968'de aşağıdaki kısa açıklaması ile Doğu Afrika Müslümanları Yardımlaşma Derneği'ni (EAMWS) yasakladı. 436 Alex Brown, “Democratization and Tanzania State: Emerging Opportunities, for Achieving Women’s Empowerment”, Canadian of African studies, vol, 35, no, 1, (2001), s 86. 437 Erich Fromm, Marx’s concept of socialism,https://www.marxists.org/archive/fromm/works/1961/man/index.htm 438 Mzee Abdullah, Julius Nyerere: “The West's Ultimate Anti-Islamic Warrior in Post-Colonial Africa”, https://crescent.icit-digital.org/articles/julius-nyerere-the-west-s-ultimate-anti-islamic-warrior-in-post-colonial- africa. 64 “İçişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı'nın (Julius Nyerere) emriyle, Doğu Afrika Müslümanları Yardımlaşma Derneği'nin (EAMWS) Tanzanya Şubesi'ni ve Doğu Afrika Müslümanları Yardımlaşma Derneği'nin Tanzanya Konseyi'nin 6. Bölümün hükümleri uyarınca yasadışı 439 toplumlar olduğunu açıkladı.” Ayrıca, Nyerere'nin kendisi sosyalist değildi, çünkü gerçek bir sosyalist devlette dine öncelik verilmez. SSCB ve Çin Halk Cumhuriyeti gibi sosyalist ülkelerde iyi bir örnek olarak görülebilir, bu ülkeler sosyalist politikalarına dini dahil etmediler. Marx'a göre din, sosyalist 440 toplumda önemli değildir, çünkü insanın gerçek ihtiyaçlarını karşılamaz . Ancak Nyerere’nin kafası karıştı, çünkü politikasını tanıttığında, hükümetin herhangi bir dinle hiçbir ilişkisi olmadığını açıkça söyledi; aynı zamanda, Nyerere birçok kez dini liderleri, özellikle Hıristiyanları Ujamaa politikasını desteklemek için kullandı. Westerlund’a göre, Tanzanya sosyalist politikası, TANU’yu Ujamaa’nın ilerlemesi için destekleyen kilise liderlerinin 441 artmasıyla kabuletmeye başladı. Ayrıca, Ujamaa politikasının kitlesel desteği sadece hükümet baskısından değildi, aynı zamanda Vatikan ve Dünya Kiliseler Konseyi'nin etkisinden de 442 kaynaklanıyordu. Bu nedenle, bu durum Nyerere'nin Ujamaa politikasının geliştirilmesinde dini kullandığı zaman, Ujamaa politikasını Marx tarafından açıklandığı gibi gerçek bir sosyalist politika olma niteliğinden mahrum bıraktığını göstermektedir. Nyerere’nin Ujamaa politikası düşünceleri diyalektik materyalizme dayanmıyor, düşünceleri emperyalizm ile sosyalizm arasındaki düşmanlığa dayanıyordu. Linton'a göre, 443 Marksizm-Leninizmin reddi Nyerere'yi diğer önde gelen sosyalist toplumlardan ayırır . Bütün klasik sosyalist devletler, Marksizm-Leninizm'i daima temellerinden alır, ancak Nyerere'nin düşünceleri, diyalektik materyalizme veya muhaliflerin birlik yasasına dayanmıyordu. Nyerere, proleter devrim veya diktatörlük teorisi, devletin ya da dünyanın proleterleşmesi hakkında hiç 444 konuşmadı. Ayrıca, Nyerere, tarihin itici gücünün sınıf çatışması olduğunu ya da sınıf çatışmasının güncel tarihsel tezahürünün ortaya çıkan ulusların emperyalizme karşı mücadelesi 439 Khatib. M. Rajab Al-zinjibari, “Nyerere against Islam in Zanzibar and Tanganyika”, https//zanzibardaima.net/2008/10/22/Nyerere-against-islam-in-zanzibar-and-tanganyika/ 440 Fromm, a. g. m. 441 Westerlund, a. g. m., s 33. 442 Westerlund, a. g. m., s 33. 443 Neville Linton, “Nyerere’s Road to Socialism,” Canadian Journal of African Studies / Revue Canadienne des Études Africaines, Vol. 2, No. 1 (1968), s 2 444 Linton, a. g. m., s 2. 65 olduğunu iddia etmedi. Nyerere'nin sınıf mücadelesi kavramı ve kapitalizm ile sosyalizm arasındaki düşmanlık kavramı yoktu; ve en önemlisi Nyerere, emperyalizmin, neo- 445 sömürgeciliğin ve sömürünün varlığı ve kötülüğü hakkında hiç konuşmadı. Dolayısıyla, bu özellikler Nyerere’nin sosyalist politikasını Sovyetler Birliği ve Çin’den ayırdı. Walter Rodney'e göre, Ujamaa politikasını “Bilimsel Sosyalizm” ile ilişkilendirmek imkansızdır; Çünkü “Bilimsel 446 Sosyalizm”, Marksizm ve Komünizme işaret eder. Ujamaa politikası ile Bilimsel Sosyalizm (Marksizm) arasında bir fark vardır. Marx'a göre sosyalizm, gelişmiş bir kapitalist devlet içinde 447 proleterya devrimiyle oluşur. Dolayısıyla, bu tanım otomatik olarak köylülerden sosyalist bir devlet yaratılmasına odaklanan Ujamaa politikasını içermez. Arusha Bildirimi, feodalizmi ve kapitalizmi sosyalizmin düşmanları olarak ele aldı, ancak Tanzanya'da Rusya ile karşılaştırıldığında güçlü bir feodal ilişki olmadığını bilmek önemlidir. Rusya, kapitalist eğilimlerin Batı Avrupa kapitalizminin izinsiz girişinden ayrı olarak 448 kendi iç dinamiğinden ortaya çıkmasına neden olan güçlü feodal ilişkilere sahipti. Ayrıca, Tanzanya'da kapitalist ekonomi yoktu, fakat var olan sömürgeci ekonomiydi. Bu durumda Nyerere'nin kapitalizm ile sömürge ekonomisi arasında ayrım yapmak için kafası karışmış gibi görünüyordu. Bu nedenle, eğer birisi Ujamaa politikasının uygulamalarını Bilimsel Sosyalizm'in uygulamalarıyla karşılaştırırsa, büyük farkı görecektir. Arusha Deklarasyonu’na göre demokrasinin sosyalist devlette uygulanması çok basittir. Çünkü bütün üretim araçları devlet kontrolü altındayken, demokrasideki tek önemli şey, 449 hükümetin köylüler ve işçiler tarafından seçilmesi gerektiğidir. Dolayısıyla demokrasisiz 450 gerçek bir sosyalist devlet olamaz. Ancak bu demokrasinin yanlış anlamıdır; Laurence Whitehead’a göre, demokrasi, siyasal gücün insanlara verildiği bir hükümet sistemidir. Demokrasi sadece bir devlet yönetimde kullanılan bir yöntem değildir; tüm yaşam sistemini 445 Linton, a. g. m., s 3. 446 Walter Rodney, “Tanzanian Ujamaa and Scientific Socialism”, African Review Dar es Salaam, Tanzania, (1972), s 6. 447 Fromm, a. g. m. 448 Arthur Jay Klinghoffer, “The Soviet View of African Socialism”, African Affairs Oxford University Press on behalf of The Royal African Society, Vol. 67, No. 268 (1968), s 197. 449 Nyerere, a. g. m., 1967, s 26. 450 Nyerere, a. g. e., s 23. 66 451 içerir. Dolayısıyla, Inglehart ve Welzel’e göre, gerçek demokrasi aşağıdaki özellikleri içermelidir: Birincisi, demokrasi, tüm yetişkin vatandaşlar tarafından doğrudan veya serbestçe seçilmiş temsilcileri aracılığıyla güç ve toplumsal sorumluluğun uygulandığı bir hükümettir. İkincisi, demokrasi çoğunluk kuralı ve bireysel hakların ilkelerine dayanmalıdır. Üçüncüsü, demokrasi vatandaşları tüm güçlü merkezi hükümetlere karşı korumalıdır. Dördüncüsü, demokrasi temel insan haklarını korumalıdır; örneğin, konuşma ve ibadet özgürlüğü, yasalar uyarınca eşit koruma hakkı ve toplumun politik, ekonomik ve kültürel yaşamına tam olarak katılma fırsatı. Beşincisi, demokrasinin vatandaşlara düzenli serbest ve adil seçimler yapması gerekir. Altıncısı, demokratik bir devlette, vatandaşların siyasi sisteme katılma sorumluluğu vardır. Yedincisi, demokratik 452 toplumlar hoşgörü, işbirliği ve uzlaşma değerlerine bağlı kalmaktadır. Bu özelliklerden dolayı, Ujamaa politikasında demokrasi olmadığı, ancak var olan diktatörlük eğilimi olduğu anlamına gelir. Resnick'e göre, Tanzanya sosyalist hükümeti, liderlerin vatandaşlardan korkmadığı noktasında hukukun üstünlüğü ve ifade özgürlüğü eksikliği ile 453 nitelendirildi. Resnick, Tanzanya’nın sosyalist stratejisinin karmaşık çerçevesinin, cumhurbaşkanının diktatörlüğünü reddedebilecek sol akımın varlığı olmadan sosyalizmin 454 inşasını içerdiğini savundu. Ayrıca, Schneider, Nyerere’nin iktidar partisinin hızlı bir şekilde siyasal alanda tekel oluşturduğunu ve tek parti devletinde çoğu kurumsal faaliyetleri de içererek 455 liderliğini güçlendirdiğini savunuyor. Ayrıca, Tanganyika bir İngiliz sömürgesiydi ve Nyerere İngiltere'de Yüksek lisansını aldı. Bu, Nyerere Britanya'dayken Fabian Sosyalizminden etkilendiği anlamına gelebilir, bunun nedeni Ujamaa politikası ütopyasının fikirlerini Fabian Sosyalizmi ile yakın bir ilişkiye sahiptir. Nyerere'nin Ujamaa felsefesi geleneksel Afrika değerlerine dayanıyor, geleneksel Afrika toplumlarının aile ve cemaat yaşamına vurgu yapıyor, ve aynı zamanda, Fabian sosyalizminin ve 456 Katolik sosyal öğretilerinin bir karışımından da etkileniyordu. Bu nedenle Avrupalılar Tanganyika'yı kolonileştirdilerse ve Nyerere Ujamaa politikasında Fabian Sosyalizmi fikirlerini kullandıysa; Nyerere’in bir Neo-sömürgecilik ajanı olduğu anlamına geliyor. Klinghoffer'a göre, birçok Afrika lideri çeşitli sosyalizmlere inançlarını ilan ediyorlar, aslında sosyalist sloganları yalnızca kitleleri aldatmak için kullandılar. Bu liderler, halklarının sosyalist özlemlerini anladılar 451 Laurence Whitehead, Democratization: The Theory and Experience, Oxford University press, 2002, s 27-32. 452 Whitehead, a. g. e, s 36. 453 Resnick, a. g. e, s 16. 454 Resnick, a. g. e, s 16 455 Schneider, a. g. m., s 351. 456 Ibhawoh, Dibua, a. g. m., s 62. 67 ancak sosyalist fikirleri kişisel zenginleşmeleri için ya da kapitalizmi iyileştirmek için 457 kullanmayı amaçlıyorlardı. Tanzanya, tüm hammaddelerini kapitalist ülkelere sattığı için sosyalist bir devlet olmaktan uzaktır ve bundan daha önemli olan sebep ise, Nyerere’nin köyleşme politikası fikri kapitalist ülkelerden gelmektedir. Dolayısıyla, Klinghoffer, sömürgeci güçlerin yalnızca Afrika'da burjuva (kapitalist) kavramlarının tanıtmasıyla değil, aynı zamanda 458 İngiliz ve Fransızların sahte sosyalist inançlarını yaymakla da suçluyor. Afrikalı liderlerin çoğu sosyalizmi yanlış anladı çünkü gelişmiş endüstriyel ülkelerde yaşamıyorlardı ve dış 459 dünyadan izole edilmişlerdi. Sovyet yazarlarına göre, Afrika sosyalizminin kullandığı kavramlar, sosyalizm veya kapitalizme uygun alternatifleri değillerdir, onları Üçüncü Dünya ülkelerinin geri kalmışlıklarının üstesinden gelmelerine yardımcı olamayan popülist fikirler 460 olarak görüyorlar. Bu nedenle, bu argümanlar bize sadece Tanzanya'da değil tüm Afrika kıtasında gerçek bir sosyalist politika olmadığına inandırıyor. 457 Arthur Jay Klinghoffer, a. g. m s 198. 458 Klinghoffer, a. g. m., s 198. 459 Klinghoffer, a. g. m., s 199. 460 Marina Ottaway, “Soviet Marxism and African Socialism”, The Journal of Modern African Studies, Cambridge University Press, Vol. 16, No. 3, (1978), s 482. 68 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM TANZANYA'DAKİ KAPİTALİST SİSTEMİN MODERNLEŞME SÜRECİ OLARAK BAŞLATILMASI. Bu bölümde, Tanzanya'nın ekonomik ve politik politikalarını Ujamaa politikasından modernleşmeye nasıl dönüştürüldüğü tartışılacaktır. Bu nedenle, çalışma, Tanzanya'daki modernleşme süreci olarak demokratikleşme ve serbest piyasa ekonomisinde yapılan kapitalist reformların tümüne büyük önem verecektir. 4.1 TANZANYA'DA DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİ. Laurence Whitehead’a göre, demokrasi, siyasal gücün insanlara verildiği bir hükümet anlamına gelidiğini savunuyorlar. Demokrasi sadece bir set devlet kurumu değildir; tüm 461 yaşam sistemini içerir. Dolayısıyla, Inglehart ve Welzel’e göre, gerçek demokrasi aşağıdaki özellikleri içermelidir. Birincisi, demokrasi, tüm yetişkin vatandaşlar tarafından doğrudan veya serbestçe seçilmiş temsilcileri aracılığıyla güç ve toplumsal sorumluluğun uygulandığı bir 462 hükümettir . İkincisi, demokrasi çoğunluk kuralı ve bireysel hakların ilkelerine dayanmalıdır. 463 Üçüncüsü, demokrasi vatandaşları tüm güçlü merkezi hükümetlere karşı korumalıdır. Dördüncüsü, demokrasi temel insan haklarını korumalıdır; örneğin, konuşma ve ibadet özgürlüğü, yasalar uyarınca eşit koruma hakkı ve toplumun politik, ekonomik ve kültürel 464 yaşamına tam olarak katılma fırsatı. Beşincisi, demokrasinin vatandaşlara düzenli serbest ve 465 adil seçimler yapması gerekir. Altıncısı, demokratik bir devlette, vatandaşların siyasi sisteme 461 Laurence Whitehead, Democratization: The Theory and Experience, Oxford University press, 2002, s 27-32. 462 Inglehart, Welzel, a. g. e., s 176. 463 Whitehead, a. g. e., s, 33. 464 Whitehead, a. g. e, s 34. 465 Whitehead, a. g. e, s 35. 69 466 katılma sorumluluğu vardır. Yedincisi, demokratik toplumlar hoşgörü, işbirliği ve uzlaşma 467 değerlerine bağlı kalmaktadır. Ayrıca, herhangi bir demokratik rejim, aşağıdaki demokrasi ilkelerine bağlı 468 kalmalıdır. i) Hükümetle ilgili politika kararlarının kontrolü anayasal olarak kamuya aittir. ii)Seçilenler, zorlamanın nispeten nadir olduğu ve nadiren yapıldığı seçimlerle seçilir. iii)Pratik olarak tüm yetişkinler, seçimlerde oy kullanma hakkına sahiptir. iv)Pratik olarak tüm yetişkinler, hükümette seçmeli seçime girme hakkına sahiptir. vi)Vatandaşların alternatif bilgi kaynakları aramaya hakları vardır. Ayrıca, alternatif bilgi kaynakları mevcut olmalı ve yasalarca korunmalıdır. vii)Vatandaşlar ayrıca, bağımsız siyasi partiler ve çıkar grupları dahil olmak üzere nispeten bağımsız dernekler veya kuruluşlar kurma hakkına sahiptir. viii)Halk arasında seçilenler, seçmenlerin seçilmemesine karşı (gayri resmi) muhaliflere itiraz edilmeksizin, anayasal güçlerini uygulayabilmelidir. ix)Politika kendi kendini yönetmek olmalı; başka bir genel politik sistemin uyguladığı 469 kısıtlamalardan bağımsız hareket edilebilmelidir. Bu nedenle, yukarıdaki demokratik ilkeleri göz önüne alarak, bu çalışma Tanzanya'nın demokratikleşme sürecinde ne kadar siyasi reformlar yaptığını gösterecektir. Tanzanya 1990'ların başında çok partili sistemi tanıttı; bu reformlar 1991'de 470 Cumhurbaşkanlığı Komisyonu'nun kurulduğu zaman başladı. Komisyonun, tek partili bir sisteme devam edip etmemesi veya çok partili bir sistem benimsemesi konusunda kamuoyu ile 466 Whitehead, a. g. e, s 36. 467 Whitehead, a. g. e, s 36. 468 Whitehead, a. g. e., s, 10. 469 Whitehead, a. g. e, s 10-11. 470 Whitehead, a. g. e, s 12. 70 471 görüşmesi gerekiyordu. . Ancak komisyon, Tanzanyalıların yaklaşık %80'inin tek parti sistemiyle devam etmek istediğini keşfetti. Bu sonuca rağmen, Mayıs 1992'de Parlamento çok partili siyasete geçişe izin verdi ve aynı yıl muhalefet partilerinin siyasi faaliyetlerine 472 başlamasını sağlayacak bir yasa çıkardı. Dış baskıların çok partili sistemin tanıtım kararlarını etkilediği açıktı; çünkü komisyona göre, Tanzanyalıların %80'i tek partili bir sistemle devam etmek istedi, ancak hükümet çok 473 partili sisteme geçiş isteyen %20’nin talebini kabul etti. Kapitalist ülkeler Tanzanya'ya çok 474 partiye geçişi sağlamak için maddi destek sağladı. Kapitalist ülkeler seçim izleme, seçmen sicili oluşturma, Ulusal Seçim Komisyonu, genel seçim desteği, seçim hassasiyeti ve halk eğitimi 475 programları ve diğer yardımlar için destek verdiler. Tanzanya çok partili sisteme doğru ilerlese de, hükümet hala demokratik kalkınmayı engelleyen haksız seçim ve yozlaşma 476 sorunlarından muzdaripti. Ayrıca, Tanzanyalara, özellikle de muhalif partilere ifade özgürlüğü verilmemekteydi. Bu durum ülkeyi modernleştirmek için tasarlanan demokratikleşme sürecini 477 baltalamaktaydı. Sivil toplumlar demokratikleşme sürecinde çok önemlidir; çünkü derneksel ağları 478 yaratmada demokratik politikaları mümkün kılarlar. Batı ülkeleri, demokratikleşme sürecinin 479 iyileştirilmesi için Tanzanya'daki sivil toplumların oluşumunu vurguladı. Bu nedenle, eğer sivil toplumlar uzun vadeli demokratikleşme süreçlerini desteklemekte rol oynamak için 480 tasarlandıysa, güçlü olmaları gerekir. Artan sayıda STK demokrasinin gelişmesi için çok 481 önemlidir; çünkü birkaç STK daha az demokrasi demektir Bir ülkede aktif sivil toplum varsa, 471 Mark Nyirabu, “The Multiparty Reform Process in Tanzania: The Dominance of Ruling Party”, The African Journal of political sciences, vol, no, 2, (2002), s 113. 472 Nyirabu, a. g. m., s 103 473 Nyirabu, a. g. m., s 103 474 Schneider, “a. g. m., s 320. 475 Schneider, a. g. m, s 322. 476 Mari, a. g. m., s 7-10. 477 Mari, a. g. m., s 11. 478 Whitehead, a. g. e., s 65. 479 Whitehead, a. g. e., s 65. 480 Whitehead, a. g. e., s 68. 481 Schneider, a. g. m., s 354. 71 demokratikleşme süreci daha kolay ve daha dayanıklı olacaktır; ve eğer sivil toplum yok veya 482 zayıfsa, demokratikleşme süreci tehlikede olacaktır. Bu nedenle, sivil toplumların dinamik doğası nedeniyle, birçok kişi kendilerini ifade 483 etmek için yeni siyasi fırsatların varlığından yararlanmak için bir araya gelir . Tanzanya'da son on yılda sivil toplum örgütlerinde dikkate değer bir artış olmuştur; ve bu toplumların hem hizmet 484 sunumunda hem de demokrasinin gelişiminde merkezi bir rol oynaması beklenmektedir . Ayrıca, sivil toplumlar savunuculuk, sosyal hizmet sunumu, vatandaşlık eğitimi verme, çeşitli ilgi gruplarını ve meslekleri temsil etme ve hükümet planlama süreçlerine katılma konularında önemli rol oynamaktadır. Dolayısıyla, sivil toplum sayısı 1993'te 224'ten 2000'de 8499'a yükselmiştir; Bu değişim, kapitalist ülkelerin STK'ların oluşumunu vurgulamaları nedeniyle 485 gerçekleşti . Demokratikleşme döneminde, hükümet sivil toplum örgütlerini (STK'lar) neredeyse tüm danışma süreçlerine soktu; ancak Ujamaa politikası sırasında hükümetin sivil topluma karşı 486 tutumu büyük ölçüde şüphe üzerine kuruluydu . Ayrıca, STK'lar, kıta boyunca ve uluslararası alanda Doğu Afrika'daki benzer kuruluşlarla ağ kuruyorlardı. Örneğin, kadın hareketi sırasında bu örgütler, üreme hakları, kadınlar ve politikalar, yasal haklar, çevresel kaygılar, çocuk hakları 487 ve diğer birçok alan hakkında bilgi sağlanmasında büyük rol oynamıştır. Kapitalist ülkeler ayrıca Tanzanya'nın yönetişim tarzının doğasını politik olarak güçlendirerek sorumluluğu ve 488 kalkınma politikasının uygulanmasını geliştirmek için dönüştürmeye büyük önem verdiler. Bu nedenle, demokratikleşme sürecinde gerçekleşen diğer siyasi reformlar şunlardır: Demokratikleşme süreci gerçekleştiğinde, Tanzanya, ulusal meclisi idari yapısını 489 değiştirdi. Örneğin, 9. parlamento başkanı, parlamentoda çeşitli reformlar yaptı. 9. parlamento başkanının parlamento yönetimini ve liderliğini demokratikleştirmeye yardımcı oldu. Bu süre 482 Whitehead, a. g. e., s 69. 483 Brown, a. g. m., s 87. 484 Brown, a. g. m., s 89. 485 Brown, a. g. m., s 90. 486 Mari, a. g. m., s 10. 487 Mari, a. g. m., s 12. 488 Schneider, a. g. m., s 350-3. 489 Vibeke Wang, “The Accountability Function of Parliament in New Democracy: Tanzania Perspectives”, Michelsen Institute Development Studies and Human Rights (2005), s 10. 72 zarfında, 17 daimi komiteden 3'ü muhalefet liderleri tarafından yönetildi. 9. parlamento, önceki parlamentolarda olduğu gibi (reformlardan önce) temel konuların bastırılmasını yoktur. Reformlardan sonra, daimi komiteler yasa tasarısı başlatabilir ve özel hareketler için süreç basitleştirilmiştir; Parlamento belirli sorunları araştırmak üzere devinimler de seçebilir. Ayrıca, 490 muhalefet ve iktidardaki parti üyelerinin de eşit komite başkanlığı şansı vardır. Ayrıca, özel daimi komitelere, ulusal güvenlik, koruma ve askeri tedarik politikaları gibi hassas konularda 491 hükümeti denetleme yetkisi verilmiştir. Reformlardan kısa bir süre sonra, ilk defa parlamento 492 en yüksek hükümet yetkililerinin rüşvet skandallarıyla ilgilenmeye başladı. Bu nedenle, parlamento sisteminin demokratikleşmesi, kamu görevlilerinin sorumluluk arttırdı ve bu da kamu 493 kurumlarında rüşvet oranının azalmasına neden oldu. Tanzanya Adliyesi (JoT), modern devletlerin üç sütunundan biridir. Parlamento tarafından kabul edilen yasaların yorumlanmasının dışından, yanı sıra, Tanzanya Adliyesi 494 sosyoekonomik gelişimde temel bir rol oynamaktadır. 1990'lardan bu yana hükümet, yargı sisteminin verimliliğini artırmak için farklı reformlar yaptı. Tanzanya hükümetinin yargı sisteminin etkinliğini artırmak için yaptığı reformlardan bazıları; i)Mevcut tesislerin iyileştirilmesi. ii)Mahkeme binalarının yenilenmesi iii)Stratejik planları gözden geçirme ve geliştirme konusunda yargıya öncelik vermek için hızlı başlangıç projesi. iv)Politika yapıcılara hakimler ve yargı konusundaki yetkileri konusunda farkındalık yaratmak amacıyla kamu eğitimini bağımsızlık ve hesap verebilirlik konusunda yoğunlaştırmak için yoğun adli eğitim. 490 Mari, a. g. m., s 15. 491 Mari, a. g. m., s 18. 492 Mari, a. g. m., s 19. 493 Mari, a. g. m., s 19. 494 World Bank Institution, Judicial Reform for Improving Governance in Anglophone Africa: A Distance Learning Program for Ethiopia, Ghana, Kenya, Nigeria, Tanzania and Uganda; Tanzania National Action Plans Developed by the Country Participants October - November, 2003. http://www.tanzaniagateway.org/docs/Judicial_Reform_for_Good_Governance_tanzania.pdf 73 vi)İcra kayırmacılığı ve kayırmacılıktan kaynaklanan müdahalelerden arınmış hakimlerin ve hakimlerin niteliği için net bir kriter bulunmalıdır. vii)Koşullara uygun olarak görev süresinin güvenliği güncellenmelidir. 495 viii)Yargı otoritesi tarafından yönetilecek olan adli etik kurul / komitenin oluşturulması. Tanzanya yargısını iyileştirme çabalarına rağmen, yine de birçok zayıflık yargı sistemini 496 etkiliyor. Yolsuzluk, Tanzanya'da demokrasinin gelişmesi için büyük bir engel olmuştur . Bu bağlamda, Tanzanya Adliyesi hala demokratikleşme sürecini iyileştirmek için daha fazla reform gerektirmektedir. Yargı sisteminde yolsuzluk devam ederse, hukukun üstünlüğünü uygulamak çok zor olacaktır. Bu nedenle, hükümetin ofislerini modernize etmesi gerekiyorsa, yolsuzluk 497 eğilimini durdurması gerekir. Kapitalist ülkeler medyanın modernleşmesini geliştirmek için farklı programlar başlattı; 498 medya işçilerinin standartlarını iyileştirmek için Tanzanya Medya Konseyi'ne fon verdiler. Yirmi yıl boyunca, medya sayısı arttı; tek parti yönetimi altında partinin ve hükümetin gazete ve 499 radyosu dışındaki gazeteleri bulmak imkansızdı. Bugün, Tanzanya'da 18'in üzerinde günlük gazete, 41 haftalık gazete ve dergi, 60 radyo istasyonu ve 15 televizyon istasyonu bulunmaktadır. Ayrıca, sivil toplum grupları, medya çalışanlarının haklarını güvence altına alarak ve Bilgi Özgürlüğü Tasarısını taslağını hazırlarken hükümete dahil olarak medya reformlarını teşvik 500 ediyorlar. Dolayısıyla, bu şekilde, medya ülke genelinde demokrasinin geliştirilmesinde büyük bir rol oynamaktadır; Medyayı kullanan birçok Tanzanyalı, hükümete yönelik iddialarını ve duygularını ifade ediyor. Bu reformlara rağmen, medya sistemi 1990'lardan bu yana farklı zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Örneğin, 1993 yılında Gazete Yasası’nın yürürlüğe girmesinden sonra bazı gazeteler yasaklandı. Michapo (öyküler), Cheka (Gülüş) ve Baraza (meclis) 1993-1994'te yasaklanan 495 World Bank Institution, a. g. m. 496GAN. Integrity (2016). Tanzania Corruption Report. https://www.business- anticorruption.com/country- profiles/tanzania/ October 2016. 497GAN. Integrity, a. g. m. 498 Mari, a. g. m., s 9. 499 Rioba, “Media in Tanzania’s Transition to Multi-party Democracy: An Assessment of Policy and Ethical Issues. Licentiate’s Thesis. University of Tampere, (2008), s 60. 500 Mari, a. g. m., s 10. 74 501 gazetelere örnek oldu. Sadece gazeteler değil, aynı zamanda Magic FM ve Radio Five gibi 502 radyo istasyonları da 2016 yılında yasaklandı. Gazete ve radyo istasyonlarının yasaklanması, Gazete Kanunu ve Tanzanya İletişim Düzenleme Kanunu'nun (TİDK) yürürlüğe girmesinden bu yana devam etmekte olan bir süreçtir. Ayrıca, bazı gazeteciler belirli bilgileri yayınlamak veya 503 gözardı etmek için rüşvet kabul etmektedir. Bu durum demokratikleşme sürecinin gelişmesini engellemektedir; bu da Tanzanya medya sisteminin modernizasyonunu zayıflatmaktadır. 2000 ve 2004 yıllarında Hükümet bazı anayasa değişikliklerini yaptı. Değişiklikler, kadınların Ulusal Parlamentoya ve Yerel Otoritelere katılımını artırmaya odaklandı. Hükümet ayrıca, Kadınları ve Toplumsal Cinsiyet Gelişme Politikasını, Kalkınma İçin Kadın Politikalarına 504 Pekin Eylem Platformu ile paralel olarak daha fazla vurgu yapmak için formüle etti. Bir diğer değişiklik ise parlamentoya seçilen çok sayıda kadındı. On beş yıl içinde (1995-2010) kadınların oranı % 17.5'ten %36'ya yükseldi; bunun nedeni, hükümetin kadınların meclise katılım oranını 505 arttırmasıdır. 2015'teki Tanzanya genel seçiminden sonra, kadınların meclise katılımı % 37'ye yükseldi. Bu sosyal reformlar Tanzanya'yı, kadınların ulusal parlamentolarda yer almasının 506 dünya sıralamasında 25. sıraya kadar yükseltmiştir. Bu reformların dışında, Tanzanya hala sosyal eşitsizlik sorunundan muzdariptir. Tanzanya'daki cinsiyet eşitsizliğini gösteren en önemli alan eğitimdir. Tanzanya'da, eğitimdeki cinsiyet eşitsizliği yaygın bir konudur; birçok kız katı cinsiyet rollerinden dolayı dışlanır, 507 eğitimsiz ve bağımlı hale gelir. Kızlar genellikle temizlik ve kardeşlere bakma gibi cinsiyet rollerine zorlanır ve genellikle erkeklerden daha düşük bir sosyal statüye sahiptir. Eğitim fırsatı kızlar için önemliyse de bu sadece kısa bir süre içindir; çünkü birçok kız ergenliğe ulaştığında 508 okulu bırakmak zorunda kalır. Bu nedenle, Tanzanya'daki okulu bırakma oranı, kızlarda erkeklere göre çok daha yüksektir ve temel nedenler gençlik hamileliği ve gençlik evlilikleridir. 501 Rioba, a. g. e, s 61. 502 Rioba, a. g. e, s 61. 503 GAN. Integrity a. g. m. 504 Mari, a. g. m, s 8. 505 Mari, a. g. m., s 8. 506 WNP, Women in National Parliament, 2018, http://archive.ipu.org/wmn-e/classif.htm (1.12.2018). 507 WNP, a. g. m. 508 Jodie Weatherston, “GenderInequalityinTanzania” 2017, https//sunderlandsocialsciences.wordpress.com. (10.10 2017) 75 Örneğin, 2006 yılında, yaklaşık 44742 ilkokullu kız öğrenci ve 7734 ortaokullu kız öğrenci okula 509 gitmedi; bu miktar, eğitimlerine devam etmeyen kızların% 60'ını oluşturdu. Ancak bu soruna 2002 yılında kabul edilen yasa neden oldu; bu yasa hamile kızların okuldan atılmalarına izin 510 vermektedir. Yasaya göre, kızlar ahlâk ve evlilik karşıtı suçlar nedeniyle okuldan çıkarılabilir. Bu yüzden, bu yasa nedeniyle, okul brakma sayısı her yıl artmaktadır. Örneğin, her yıl hamilelik nedeniyle yaklaşık 8.000 kız öğrencinin okulu bırakması gerekiyor. Yaklaşık 1,5 milyon ilk ve orta okul yaşında öğrenci dahil olmak üzere, 7 ila 17 yaşları arasındaki toplam 5,1 511 milyon çocuğun okul dışında olduğu tahmin edilmektedir. Bu durum, okuma yazma bilmeme oranının modernleşme sürecinin daha da ilerlemesinde engel teşkil ettiği anlamına gelmektedir. Genel olarak, Tanzanya demokratikleşme sürecinde farklı reformlar yapmış olsa da, birçok Tanzanyalı hala demokrasideki geleceklerinin farkında değil. Çünkü, Tanzanya'daki demokrasinin yönü şu anda belirsizliğini koruyor, ancak Tanzanya nüfusu değişim için giderek 512 daha huzursuz hale geliyor. Bu sorunlar, hükümetin demokratik sürece yönelik farklı engeller 513 oluşturması nedeniyle oluyor. Bu engeller, insanların memnuniyetsizliklerini ifade etme 514 fırsatındaki kısıtlamalarla birleşmektedir . Ayrıca, hükümet medyayı, muhalif liderleri ve sivil grupları korkutuyor ve tutukluyor; Dolayısıyla, bu eylemler demokratikleşme sürecini kolaylaştırmamaktadır. Ancak hükümetin dikkate alması gereken önemli şey, anayasa 515 reformunun iyileştirilmesidir; böyle yaparak ülkedeki politik modernleşmeyi destekleyecektir. 509 Carolyn Mbelwa, Kahabi Isangula, “Teen Pregnancy: Children Having Children in Tanzania”,2012, https://www.researchgate.net/ (23.03.2012). 510 Sami Awami, “JohnMagufuli’s pregnant schoolgirl ban angers Tanzanian women”, 2017, https://www.bbc.com, (23.6. 2017). 511 Human Right, Barriers to secondary education in Tanzania, https://www.hrw.org/report, (14.02.2017). 512 Schneider, a. g. m., s 345. 513 Schneider, a. g. m., s 345. 514 Schneider, a. g. m., s 347. 515 Brown, a. g. m., s 93. 76 4.2 LİBERALLEŞME Bu bölümde, çalışma, Tanzanya hükümetinin ülkeyi modernize etmek için aldığı ekonomik reformlara odaklanacaktır. 1970'lerin sonlarında, dünyanın her tarafında ekonomik değişikliklerin rüzgarı esmeye başladı. Bu dönemde, Amerika Birleşik Devletleri Hazinesi ve Uluslararası Para Fonu (IMF), liberalleşme politikasını modernleşmenin bir aracı olarak kabul 516 etmek için farklı ülkeleri takip etmeye çalıştı. Ujamaa politikası başarısızlığa uğradığında, hükümetin ekonomik politikasını Ujamaa politikasından serbest piyasa ekonomisine değiştirmekten başka yolu yoktu; çünkü kapitalist ülkeler, iç bürokratlar ve ekonomistler, Tanzanya hükümetini serbestleştirme politikasıyla ülkeyi modernize etmeye zorlamak için güçlü 517 durdu. Tanzanya'daki politika reformlarını inceleyen literatürün çoğunluğu, kapitalist ülkelerin hükümetin üzerindeki zorlayıcı araçların Tanzanya'da liberalleşme politikasının uygulanmasına 518 yol açan temel neden olarak kullanılmasının altını çizdi. Ancak başlangıçta hükümet bu yeni ekonomik reformu kabul etmeye istekli değildi. Hükümet üzerindeki kapitalist baskıların 519 artması, sosyalist modelin terk edilmesine neden oldu. Çünkü serbestleşme baskısı, hükümetin 520 yaygın başarısızlıklarından kaynaklanıyordu. Buna rağmen, bu durum kapitalist ülkeler ile Tanzanya'nın siyasi liderliği arasında açık bir çatışmaya yol açtı; Tanzanya liderleri IMF 521 şartlarını kabul etmezse, kapitalist ülkelerden mali destek alamazlardı. Kapitalist baskıların dışında, iki grup arasında fikir savaşı vardı. İlk grup reformlara ve modernleşmeye karşıydı. Bu grup, hükümette yüksek pozisyonlara sahip bazı kişileri içeriyordu; değişiklikleri kabul etseydiler kaybeden olacağını düşünüyorlardı. İkinci grup, 516 Biermann, Wagao, a. g. m., s 98. 517 David Holtom, “The reconsidering power of the IFIs: Tanzania & World Bank 1978-1985”, Taylor & Francis Ltd, vol, 32, no, 106, (2005), s 554. 518 Biermann, Wagao, a. g. m., s 90. 519 Biermann, Wagao, a. g. m., s 95. 520 Lawrence B. Krause, Kim Kihwan, Liberalization in the Process of Economic Development. University of California press, 1991, s 2. 521 David Holtom, “The reconsidering power of the IFIs: Tanzania & World Bank 1978-1985”, Taylor & Francis Ltd vol, 32, no, 106, (2005), s 555. 77 serbestleşme ve piyasa odaklı ekonomiden faydalanmayı bekleyen çiftçiler ve köylülerden 522 oluşuyordu. Her iki grup da argümanlarını savunmakta haklıydı. Ujamaa politikasına devam etmek isteyenler için rasyonal bir cevaptır; tıpkı destekçilerin serbestleşme politikası argümanı gibi, 523 mantıklı bir seçimdir; çünkü her iki grup Tanzanya'nın daha iyi geleceği için ümit etti. Başlangıçta, hükümet çok az reform yapmaya çalıştı. Örneğin, 1984 yılında, kapitalist ülkelerden gelen baskıların artmasının ardından, Tanzanya hükümeti “kendi döviz programını kullanarak” ürünlerin ithalatına izin vermeye karar verdi. Birkaç ay sonra hükümet liberalleşmeye doğru küçük bir adım daha attı. Bu adımda, ihracatçıların ihracatlarından 524 kazanılan dövizlerin bir kısmını tutmasına izin verildi. Ancak, Nyerere başkanlığının son yılında (1984-85) uygulanan ithalatın serbestleştirilmesi ve diğer ilk reformlar da, liderliğin önceki on yıldaki sistemik başarısızlıklarla yüzleşmek veya modaya olan Kapsamlı reform 525 programı ve politik etkilerini açıklar. Dolayısıyla, hükümet bu reformlara 1986 yılına kadar devam etse de; hükümet bu yıldan itibaren ekonomik politikasını serbestleştirmeye karar verdi. Tanzanya ve IMF arasındaki tartışmalı müzakereler 1979'da başladı. Müzakereler, SAP'nin 526 1982'de Tanzanya hükümeti tarafından kabul edilmesiyle sonuçlandı. SAP’nin dayattığı ve kabul ettirdiği maddeler aşağıdaki gibidir: i)Tanzanya Şilininin devalüasyonu, ii) Temel gıda sübvansiyonunun askıya alınması, iii) Devlet fiyat kontrol sisteminin askıya alınması, iv) Devlet maaşlarını sabitlemek, v) Bütçe açığının azaltılmasını sağlamak, vi) Merkez Bankası'ndan devlet borçlanmasının azaltılması sağlamak, vii) Ekonomideki merkezi yönetim müdahalelerinin genel olarak azaltılması ve özel kuruluş teşvik etmek. Ancak, Tanzanya açısından bakıldığında, SAP reformları ekonomiyi serbestleştirmek için 527 ciddi çabalar olarak ortaya çıktı. 1982 ile 1984 arasında, yurtiçi ihracatçıları teşvik etmeyi amaçladığı için şilin %80'den fazla değer kaybetti, ancak faydasını dağılımı Tanzanya'nın ana 522 Simon Edward, Toxic Aid: Economic collapse and recovery in Tanzania, Oxford University press, 2014, s, 129. 523 Arkadie, “a. g. m., s 15-22. 524 Edward, a. g. e., s, 115. 525 Arkadie, a. g. m., s 15. 526 Biermann, Wagao, “a. g. m., s, s 96. 527 Arkadie, “a. g. m., s 22. 78 528 ihracatçıları ve ithalatçıları ile kaldı. Bu reformlardan nakit mahsulleri ucuzlaştı; aynı anda, ithal edilen malların değeri arttı. Para biriminin devalüasyonu genel ekonomik performans için avantajlar içermekteydi, çünkü döviz rezervlerini yeniden doldurmak ve ithalatı teşvik etmek için 529 ihracatı arttırdı. Bu değişiklikler, SAP'nin verimliliği artırmak, döviz kıtlığını azaltmak, devlet bütçesindeki kesintileri azaltmak ve eşitliğin sosyal kazanımlarını korumak istenildiği için 530 gerçekleşti. 4.3 Ekonomik Reformlar Tanzanya, 1980'lerin başında kapitalist sistemi yeniden tanıtmaya başladı. Kapitalist sistemin yeniden başlatılması, Tanzanya hükümetinin 1970'lerin sonunda ekonomik bir düşüş yaşadığı 531 ekonomik reform programlarıyla el ele gitti. Bu nedenle, Tanzanya hükümeti ülkenin ekonomik durumunu canlandırmak için reformlar yaptı. Bu reformlar sayesinde Tanzanya hükümeti, ekonomik büyümenin iyileştirilmesine yardımcı olan makroekonomik istikrarı 532 yakalayabildi; bu nedenle, hükümetin ekonomik reformdaki amaçları şunlardır: i)Ekonominin serbestleşmesi ve açılışı ii)Doğal kaynakların kullanılabilirliğini geliştirmek iii)Ülkedeki eşitsizliği en aza indirmek için doğal kaynakların uygun şekilde yeniden dağıtılması iv)Farklı ekonomik sektörleri dengelemek v)İşsizlik oranını azaltarak yoksulluğu azaltmak vi)Daha fazla gelir yaratarak bütçe açıklarını en aza indirgemek. Hükümet bu hedeflere ulaşmak için aşağıdaki alanlarda reformlar yaptı: Cumhurbaşkanı Mwinyi'nin önderliğinde olan yeni hükümet, SAP'nin desteğiyle ani ekonomik reformlar yaptı. 1986-87 bütçesinde, yeni hükümet Ekonomik Reform Programı 528 Biermann, Wagao, a. g. m., s 96. 529 Biermann, Wagao, a. g. m, s 97. 530 Arkadie, a. g. m., s 22. 531 David Gabagambi, “Tanzania’s growth experience following economic reforms: Comparative perspectives with Vietnam”, The International Journal of Humanities and social science, vol, 3, no, 9, (2013), s 97. 532 Arkadie, a. g. m., s 22. 79 533 (ERP) (1987-1990) olarak bilinen üç yılını benimsedi. ERP'nin dört genel amacı vardı: (1) üretim için uygun teşvikler sağlayarak, piyasa yapılarını iyileştirerek ve tarıma elverişli kaynakları artırarak gıda ve ihracat mahsullerinin üretimini arttırmak; (2) doğrudan üretken faaliyetlerin desteklenmesi için fiziksel altyapının rehabilite edilmesi; (3) öncelikli sektörlere ve firmalara kıt döviz tahsis ederek sanayide kapasite kullanımının arttırılması; ve (4) ihtiyatlı mali, 534 parasal ve ticaret politikaları izleyerek iç ve dış dengeleri yeniden canlandırmak. ERP döneminde, Tanzanya IMF'den 18 aylık bir bekleme anlaşması ve Uluslararası Kalkınma Birliği'nden (IDA) ve bağışçı hükümetlerden bir Çok Sektörlü Rehabilitasyon Kredisi 535 almaya başladı. SAP'nin desteği altında IMF, Tanzanya'ya ERP'yi desteklemek için Özel Çizim Hakları (SDR) olarak 67,9 milyon kredi verdi. Ayrıca, Tanzanya IDA'dan 300 milyon ABD Doları, Federal Almanya Cumhuriyeti, Hollanda, İsviçre ve Birleşik Krallık'tan 50 milyon 536 ABD Doları almıştır. Yeni fonlar büyük yatırım projelerine yoğunlaşmamıştır; bunun yerine, bağışçılar küçük programları desteklemeye odaklandı. Ayrıca, 1989'da hükümet, ERP'yi 537 güçlendirmek için Ekonomik ve Sosyal Eylem Programını (ESAP) başlattı. Ancak, ESAP aşağıdakiler gibi belirli bir hedefe odaklanmıştır: bireysel gelir vergisi ve satış vergisinin yapısının iyileştirilmesi, yerli ve ithal mallar üzerindeki yeni tüketim vergileri ve rehabilitasyon ve bakım lehine hem tekrarlı hem de sermaye olan kamu harcamalarının kaydedilmesi. Hükümet bu değişiklikleri, fiziksel altyapının bakımı, rehabilitasyonu ve temel sosyal hizmet sunumu için 538 bilerek yaptı. 1995'teki ilk çok partili seçimden sonra, yeni hükümet Tanzanya’nın 1980’lerin 539 sonlarındaki ekonomik reform çabalarını canlandırmak için IMF’ye bağımlılığını artırdı. Dolayısıyla, Tanzanya IMF'nin viii maddesinin yükümlülüklerini imzaladı; maddenin imzalanmasıyla Tanzanya, uluslararası bağışçı topluluğunun sağlam ekonomik politikalar izlemeye yönelik ciddi taahhüdündeki güvenini yeniden kazanmasını sağladı. Sonuç olarak, 1996 yılının Kasım ayında, IMF, 1996'dan 1999'a kadar Tanzanya’nın yeni ERP’sini desteklemek 533 Edward, a. g. e., s 115. 534 Edward, a. g. e., s 137. 535 Edward, a. g. e., s 137. 536 Edward, a. g. e., s 138. 537 Edward, a. g. e., s 138. 538 Edward, a. g. e., s 139. 539 Edward, a. g. e., s 141. 80 amacıyla, Geliştirilmiş Yapısal Uyum Tesisi (ESAF) kapsamında üç yıllık bir krediyi onayladı. 540 Dünya Bankası'na göre, yeni ERP aşağıdaki alanlara odaklandı: i)Kalkınma yönetimini iyileştirmek için idari kapasite geliştirmek. ii)İstikrarlı bir mali duruşun sürdürülmesi ve kamu kaynaklarının daha verimli kullanılması. iii)Yatırımın kuralsızlaştırılması ve parastatalların elden çıkarılması yoluyla özel sektörün teşvik edilmesi. iv)İlköğretime ve temel sağlık hizmetlerine daha fazla destek sağlanması. v)Özellikle kırsal tarımsal kalkınmaya ivme kazandırmak için gerekli altyapının geliştirilmesini desteklemek. vi)Özel sektörün ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde finansal sektörün yeniden 541 yapılandırılması. Tarımsal modernizasyonda, çiftçiler yeni üretim yöntemleri, yeni pazarlama becerileri, melezler, sera teknolojisi, genetiği değiştirilmiş gıdalar, yapay gübreler, böcek öldürücüler, traktörler ve diğer bilimsel bilgiler kullanılmış; söz konusu yöntemler geleneksel 542 tarım sisteminin yerini almıştır. 1980'lerde, hükümet farklı tarımsal reformlar yaptı. Çiftçileri serbest piyasa ekonomisine katılmaya teşvik etmek için birçok tarımsal proje kırsal alanlara 543 yönlendirildi. Hükümet ayrıca, aşağıdaki amaçlar için Yeni bir Ulusal Tarım Politikası getirmiştir; tarımsal teşvikleri geliştirmek, tarım kooperatiflerini restore etmek, mahsul 544 otoritelerinin rolünü azaltmak, tarıma yatırımları artırmak ve özel tarımı genişletmek. Ayrıca, 1986'da hükümet mahsuller için nakliye kısıtlamalarını kaldırmıştır ve 1987'de bölgesel kooperatif birlikleri tahılları doğrudan özel tüccarlara satmalarına izin 545 vermiştir. Bu nedenle, 1988'de hükümet tahıl ticaretini serbestleştirdi ve girdi dağılımı da resmen serbestleştirildi; 1992'de kaju pazarı tamamen serbestleştirildi ve 1993'te hükümet, 540 World Bank, Project performances Assessment Report: Tanzania, Port modernization II Project (credit 2095- TA) and Railway Restructuring Project (credit 2267-TA), report no. 32659, (2005), s 5-10. 541 World Bank, a. g. m., s 5-10. 542 Gwera, “a. g. m., s 37. 543 Gwera, a. g. m, s 40. 544 Arkadie, a. g. m., s 24. 545 Edward, a. g. e., s 115. 81 geleneksel tarımsal ihracatın pazarlanması ve işlenmesini serbestleştirmek için Mahsul Kurulu 546 Yasasını geçirdi. 1993 yılında başlayan geleneksel ihracatın serbestleştirilmesi, kahve, pamuk, tütün ve kaju üretiminin geliştirilmesini hedeflemiştir. Mahsul Kurulu Yasası'na (CBA) göre, özel tüccarların bu ürünleri almalarına, işlemelerine ve ihracatlarına izin verildi. 1994'ten 1996'ya kadar özel tüccarlar kahve, pamuk ve tütün sektörlerinde yasal olarak faaliyet göstermeye 547 başladı. 1996 yılına gelindiğinde özel çay tarlaları üretimin yüzde 70'ini oluşturuyordu ve 548 Tanzanya Çay Otoritesinin (TTA) geri kalan mülkleri ve işleme tesisleri nihayet özelleştirildi. Bu reformların amacı, hükümetin üretim ve pazarlamaya doğrudan katılımını engellemekti. Başka bir deyişle, hükümetin araştırma, geliştirme, sağlık düzenlemeleri ve kalite kontrolü gibi 549 temel kamu hizmetlerine odaklanması gerekiyordu. Reformlardan kısa bir süre sonra, tarımsal GSYİH 1985'ten 1990'a kadar %3,5, 550 1990'dan 1998'e kadar %3,3 ve 1998'den 2005'e kadar % 4 arttı. 1990'dan bu yana, nüfus artışı nedeniyle gıda üretimi düşüktü, ancak nakit mahsullerin ihracatı %7,7'ye yükseldi. İhracatın serbestleşmesi ve döviz kurunun devalüasyon olması nedeniyle nakit mahsullerin ihracatını 551 teşvik etti. Bu nedenle hükümet, tarımsal yatırımı geliştirmek için Tanzanya'nın Güney Tarımsal Büyüme Koridoru'nu (SAGCOT) tanıttı; ve ayrıca hükümet, verimliliği artırmak ve güneydeki koridorda ticari tarımı geliştirmek için Tanzanya Tarım ve Gıda Güvenliği Yatırım 552 Planını (TAFSIP) başlattı. 1984 yılında hükümet, yurt içindeki programı başlattı. Bu dönemde siyasi muhalefet varlığına rağmen, hükümet bu program aracılığıyla döviz kuru politikası konusunda ilerleme kaydetti. 1988 yılında hükümet, döviz dağıtımını daha esnek bir şekilde kolaylaştırmak için Açık 546 Edward, a. g. e., s 115. 547 World Bank, Agriculture in Tanzania Since 1986: Follower or Leader of Growth? (2000), s 8. 548 World Bank, a. g. m., 2000, s 8. 549 World Bank, a. g. m., 2000, s 8. 550 Gabagambi, “a. g. m., s 97. 551 Gabagambi, a. g. m, s 97. 552 OECD, Overview of progress and policy challenges in Tanzania, in OECD Investment Policy Reviews: Tanzania, 2013, http://dx.doi.org, (29.03.2013) 82 553 Genel Lisans Programını (OGLS) uygulamaya koydu. Döviz rejiminin serbestleştirilmesine yönelik reformlar, ithalat kontrollerinin ortadan kalkmasına neden olan OGL'nin kapsamının 554 genişletilmesi ve birleşik döviz kuruna doğru ilerlemesiyle devam etti. Ayrıca, 1992 yılında hükümet, piyasa için belirlenen döviz kurları için elverişli bir ortam yaratmak, ithalatın Tanzanya Bankası'ndan (BoT) ticari bankalara ve döviz bürolarına döviz alımını onaylama sorumluluğunu 555 aktarmak üzere Borsa Dış Yasası'nı geçirdi. Kamunun serbestleştirilmesi, Tanzanya Bankası'nın (BoT) Döviz Kontrol ve Giriş Kontrol Birimlerinin 1993 yılında kaldırılmasına neden olmuştur. Bu eylem Tanzanya Bankası'nı parasal programlama, açık piyasa işlemleri ve banka gözetimi gibi yeni işlevler üstlenmeye zorladı. Böylece, 1994 yılında, bu reformla bankalar arası piyasa operasyonlarının yerini alacak 556 ihaleleri yaptı; sonuç olarak, 1996 yılında döviz kuru serbestçe işletildi. Döviz alımına izin vermek için böyle bir adım, Tanzanya’nın ekonomisinin karşılaştığı ağır ulaşım kısıtlamalarını hafifletecek bir önlem olarak ümit edildi. Neyse ki, bu umut başarıldı ve tam modernleşmenin 557 gelecek modeli için bir temel haline geldi. 1984 yılında hükümet, “Kendi Fonlu İthalatlar Programı” (OFIS) aracılığıyla kısmi ithalat serbestleştirme önlemleriyle bazı ticaret reformları yapmaya başladı. Bu programla, insanların dövizlerinin kaynağını açıklamadan malları ithal etmelerine izin verildi; sonuç olarak, 558 program yabancı mal ithalatını reformlardan öncekinden daha fazla arttırdı. Ayrıca hükümet, ihracatçıların ihracatlarından kazandıkları paylarını tutmalarına izin veren İhracat Tutma Planını (ERS) serbestleştirdi. Bu programların her ikisi de başarılı oldu; örneğin, ithalat programı 559 yabancı mal ithalatını artırırken, ihracat programı resmi ihracatta artışa neden oldu. 1990 yılında, hükümet Doğrudan Yabancı Yatırım'a (DYY) yönelik tüm engelleri ortadan kaldırmak ve Yatırım Teşvik Merkezini (IPC) oluşturmak için Ulusal Yatırım Yasasını 553 Anna Muganda, “Tanzania’s Economic Reforms and Lessons Learned; A Global Learning Process and Conference Shanghai”, (2004), s 4. 554 Arkadie, a. g. m., s 30. 555 Edward, a. g. e, s 138. 556 Muganda, a. g. m., s 4. 557 Arkadie, a. g. m., s 25. 558 Arkadie, a. g. m., s 27. 559 Muganda, “a. g. m., s 5. 83 (NIA) geçirdi. Böylece, bu reformla dış döviz, özellikle 1992’deki Döviz Kanunu’nun 560 girmesinden sonra daha da serbestleştirildi. Bu durum, doğrudan yabancı yatırımların, 1990'ların ikinci yarısında, daha yüksek seviyelere çıkmasına neden olmuştur; örneğin, 1995 561 yılında 150 milyon ABD dolarından 1999 yılında 517.4 milyon ABD dolarına yükselmiştir. Bu nedenle, ticaretin serbestleştirilmesi yoluyla, Tanzanya’nın Doğrudan Yabancı Yatırım’daki payının 1997’de % 1,1’lik GSYİH’dan 2000’de %5,1’lik GSYİH’ye yükselmesi sağlandı. Ayrıca son yıllarda ihracat ve ithalat toplamı 2009 ve 2010 yıllarında% 45,6 olan GSYİH'dan 2012 ve 2013 yıllarında% 51,1 olan GSYİH'ya yükselmiştir; İhracat GSYİH'nın% 22'sini oluştururken, 562 ithalat ve ihracat sırasıyla% 51 ve% 59,5 oranında artmıştır. Hükümet, parastatalların yeniden yapılandırılması ve özelleştirilmesinin karmaşık 563 sürecini uygulamak için özel hedeflere odaklandı. Bu hedeflerden bazıları; hem parastatal sektöründe bulunan işletmelerin operasyonel verimliliğini hem de ülke ekonomisine katkılarını iyileştirmek, zarar veren parastatal işletmelerin devlet bütçesine yükünü azaltmak, özel sektörün ekonomideki rolünü genişletmek, hükümetin sağlık, eğitim, sosyal ve ekonomik altyapı gibi temel hizmetlerin sağlayıcısı olarak rolüne kamu kaynaklarına yoğunlaşmasını sağlamak; ve 564 halkın ekonomiyi yönetmeye daha geniş katılımını artırmak ve teşvik etmektir. Böylece, 1980'lerde hükümet, mahsul otoritelerini işbirliği ve pazarlama kurullarına yerleştirme konusunda harekete geçmeye başladı ve çeşitli parastatallar diğer kurumlarla birleştirildi. Bu görevler Cumhurbaşkanlığı Parastatal Sektör Reform Komisyonu'nun (PPSRC) denetimi 565 altındaydı Hükümet ayrıca, kamu hizmetlerinde, özel sektörlerin katılımıyla hizmet sunumunda ve icra edici olmayan kamu hizmetleri sunumunu yürütmek üzere yürütme ajanslarının oluşturulması yoluyla büyük reformlar yaptı. Tanzanya'da kamu hizmetlerinin sunumunun 566 özelleştirilmesi hükümetin Kamu Hizmeti Reform Programı (PSRP) altındaydı. Program, 560 Edward, a. g. e, s 140. 561 Edward, a. g. e, s 140. 562 OECD, a. g. m. 563 Edward, a. g. e., s 140. 564 Edward, a. g. e., s 140. 565 Edward, a. g. e., s 143. 566 Harrison Ngowi, “Privatization and 'Agentification' of Public Services Delivery in Africa: Extent and Managerial Leadership Implications in Tanzania”, African Development, vol,33, no, 4, (2008), s, 99. 84 yüksek bir ekonomik büyüme oranının elde edilmesini desteklemeyi ve öncelikli sektörlerde yüksek kaliteli hizmetlerin sunulmasını sağlamayı, halkın para, memnuniyet ve alaka düzeyi için 567 değer beklentilerine uygun olmasını hedefliyordu. Örneğin, Tanzanya Bira Fabrikaları Şirketi (TBL) özelleştirilmesi, pazar değerini 1993'te 50 milyon ABD dolarından 2003 yılında yaklaşık 568 470 milyon ABD dolarına çıkarmıştır. Özelleştirme ayrıca yatırım için elverişli bir ortam yaratmanın bir aracı olarak da kullanılmıştır. Böylece özelleştirme sayesinde hem iç hem de dış yatırımcı sayısı arttı; sonuç olarak, yeni mal sahipleri tarafından yapılan yatırım, işletmeleri mal hizmetlerinin üretimini artırmaya yönlendirdi. Bu nedenle, tüketiciler artan kaliteli mal tedariğinden ve rekabetçi fiyatlandırma ve ticaret sayesinde; Tanzanya yatırımcılarına yerel sermaye yatırımı yapma 569 imkanı sağlayarak sermaye piyasalarının gelişmesine de katkıda bulunmuştur. 1987'de hükümet Ulusal Ulaştırma Politikası'nı (NTP) hazırladı; Politika, temel amacı tarım alanlarına erişim sağlamak olan Ulaştırma Sektörü Kurtarma Programı (PTSR) ve beş 570 yıllık Çekirdek Kırsal Yollar Programı (CRRP) tarafından desteklenmiştir. 1990 yılında, hükümet Entegre Yol Projesi'ni başlattı; Projenin temel amacı, İletişim Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı'nın kurumsal kapasitesini geliştirmek ve Tanzanya'nın ana hatlarını ve bölgesel 571 karayolu ağını yenileştirmekti. Demiryolları Yeniden Yapılandırma Projesi (RRP) 1992 yılında başlatılmıştır; Projenin ana hedefleri; Tanzanya Demiryolları Şirketi'ni (TRC) güçlendirmek, altyapı varlıklarını iyileştirmek ve trafik büyümesi beklentileri ile sınırlı yeni 572 yatırımlar sağlamaktır. Bu nedenle, 1995-2003 yılları arasında 249 kilometrelik asfalt yol inşa edildi ve karayolu ağı üzerinden pazara erişimin arttırılması için 68 kilometrelik yol rehabilite 573 edildi veya genişletildi. Ayrıca, bu gelişmeler, Dar es Salaam'ı ve ülkenin güneydoğu kesiminin kaju fıstığı üretim alanını birbirine bağlayan ana köprünün inşaatini içeriyordu. Ulaşım 567 Ngowi, a. g. m., s 100. 568 Ngowi, a. g. m., s 100. 569 Ngowi, “a. g. m., s 98. 570 Edward, a. g. e., s 150. 571 Muganda, a. g. e., s 6. 572 Edward, a. g. e., s 153. 573 Edward, a. g. e., s 153. 85 ve iletişim sisteminin önemi nedeniyle hükümet, yol onarımı ve yeni hedefli yol inşaatı için ayda 574 yaklaşık 2 milyon ABD doları bütçe sağlamayı taahhüt etti. Dahası, 1980'lerin ortasında ve 1990'ların başında, hükümet Liman Rehabilitasyon 575 Projesi (PRP) ve Liman Modernizasyon Projesi (PMP) başlattı. Bu projelerin asıl amacı, Tanzanya Limanlar Kurumu'nun (THA) fiziksel, yönetsel ve operasyonel kapasitelerinin 576 beklenen trafik hacmini karşılayacak şekilde genişletilmesiydi. Diğer hedefler şunlardı: THA’nın idari ve geliştirme kapasitesini artırmak için 2,4 milyon tonu tutacak ikinci faz konteyner terminali genişlemesini gerçekleştirmek, konteyner operasyonlarını yönetmek için yönetim kapasitesini artırmak, THA’nın kargo kullanma ekipmanını işletme kapasitesini artırmak, liman genişletme işleminin bir sonraki aşamasını belirlemek ve bir bilgisayar tabanlı 577 yönetim bilgi sistemi (MIS) oluşturmak için bir geliştirme çalışması yürütmek. Bu projelerin sonucu, saatte bir konteyner vinci tarafından taşınan konteyner sayısının (cph), örneğin 1999'da 8-10 cph'den 2002'de 16.8 cph'ye yükselmesi oldu; limandaki gemi sayısı da %40'tan fazla arttı. Bunlar, liman kullanıcılarının hizmet kalitesinin artması ve limanların konteynerlerin hareketinde önemli bir büyüme ile sonuçlandı; örneğin, 1997’de konteynerlerin hareketi 2004’te 100.000’den 260.000’e yükseldi. Konteyner trafiğinin büyümesi 2005’te de 578 güçlü olmaya devam etti. 1992'de hükümet ayrıca, özel sektörlerin katılımını içeren Ulusal Telekomünikasyon 579 Politikası (NTP) tanıtımıyla telekomünikasyon sisteminde de reformlar yaptı. 1993 yılında hükümet, Dünya Bankası'nın desteği ile Telekomünikasyon Yeniden Yapılandırma Programını 580 başlattı. Bu programın hedefleri; Tanzanya Posta ve Telekomünikasyon Kurumu'nun (TPTC) ticarileşmesini ve şirketleşmesini kolaylaştırmak ve telekomünikasyon hizmetlerinin mevcudiyetindeki mevcut engelleri kaldırmak için pazar odaklı bir politika ve düzenleyici 574 Ngowi, a. g. m., s 11. 575 Muganda, a. g. m., s 6 576 Arkadie, a. g. m., s 26. 577 World Bank, International Development Association Project Appraisal Document on a Proposed Credit in the amount of SDR 47.1 million, (2005), s 5. 578 World Bank, a. g. m., 2005, s 6. 579 Arkadie, a. g. m., s 27. 580 Edward, a. g. m., s 152. 86 581 çerçeve oluşturmaktır. Aynı yıl telekomünikasyon sistemini kolaylaştırmak için daha fazla reform yapıldı; örneğin, 1994 yılında Tanzanya İletişim Komisyonu Yasası, Tanzanya Telekomünikasyon Şirketi Yasası ve Tanzanya Posta Kurumu Yasası meclis tarafından kabul 582 edildi; Bu yasalardan Mobitel şirketine ilk mobil lisansı verilmesine yol açtı. Dolayısıyla, bu Kanunların desteğiyle, iletişim sistemi her geçen gün daha kolay olmaya başladı; örneğin, cep telefonu operatörü sayısı, 1994 ve 2002 arasında 1'den 5'e yükseldi; Ayrıca, kullanılan cep 583 telefonu sayısı 1997’de 1.000 kişide 1’den 2001’de 1.000 kişide 12’ye yükseldi. İnternete erişim ve bilgisayar kullanımı da hızla yayılmaktadır; 2015 yılına kadar internet kullanıcı 584 sayısının 7.590.794 olduğu tahmin edilmektedir. Finansal sektörün serbestleşmesi, sanayiyi büyük ölçüde çeşitlendirilmiş, rekabetçi ve canlı bir sektöre dönüştürmüştür. Bu refom, özel finansal kurumların kurulmasını yasallaştıran Bankacılık ve Finansal Kurumlar Yasası ile kolaylaştırılmıştır. Bu nedenle, hükümet bu kanunla, bankacılık sektörünü ve döviz büroları ile yabancı bankaların piyasaya girişini özelleştirmek için 585 Dünya Bankası'ndan 275 milyon ABD Doları desteği aldı. Bu nedenle, 1990'ların başına kadar 13'ü yabancı sermayeli 22 özel ticari banka, 12 banka dışı finans kurumu, emeklilik fonu, 14 sigorta şirketi, 63'ten fazla döviz bürosu ve 1.000'den fazla tasarruf ve kredi kooperatifleri (SACCOS) bulunmaktadır. Bankacılık hizmetlerinin serbestleştirilmesi, bankacılık sektöründe doğrudan yabancı yatırım girişlerinde hızlı bir artışa neden olmuş, bu da özel sektöre banka kredisinin artmasına neden olmuştur; örneğin, 1996 yılında GSYİH 2002 sonunda %2,5'den 586 %6'ya yükselmiştir. Tanzanya Bankası'na göre, performans göstermeyen varlıkların toplam kredi 587 varlıklarına oranı 2000 sonunda %15,9'a yükselmiştir. Diğer iyileştirmeler ve yenilikler arasında yeni ürünlerin tanıtılması; bu yeni ürünler arasında, öncelikle borç ve kart tabanlı elektronik para olmak üzere, ödeme kartlarının kullanımı ve özellikle otomatik ödeme veya kredi 581 Edward, a. g. e, s 153. 582 Muganda, a. g. m., s 6. 583 Edward, a. g. e, s 154. 584 World Bank, a. g. m., 2005, s 5. 585 Edward, a. g. e., s 146. 586 Edward, a. g. e., s 147. 587 Edward, a. g. e., s 147. 87 588 transferi gibi fon transferleri bulunmaktadır. Bu nedenle, bu yeni ürünler, Bankaları Otomatik Para Çekme Makineleri (ATM'ler) kurmalarını zorunlu kılmıştır; Sonuç olarak, ATM altyapısının kurulumu hızla artmıştır; örneğin, ATM sayısı 1998’de 6 iken 2002’de 43’e 589 yükselmiştir. Ayrıca, bu dönemde kart sahibi sayısı 11,000'den 83,000'e yükselmiştir. Hükümet, Kredi Yasasına Erişim'i (ACL) meclisten geçirerek serbestleşme sürecinin kapsamını 590 genişletmeye devam etti. Bu yasa, özellikle kırsal alanlarda krediye erişimin arttırılması ve ayrıca sürdürülebilir finansal aracılığın derinleştirilmesini kolaylaştırmak amacıyla mikrofinans 591 kuruluşlarına yönelik özel ilkeleri belirledi. Kredi Kanununa Erişim (ACL) 'in geçirilmesi özel bankaları, şubelerini ülkenin farklı yerlerinde açmaya teşvik etti. Örneğin, Ulusal Mikrofinans Bankası (NMB), Tanzanya'daki banka şubelerinin %40'ından fazlasını açtı; Bu şubelerin %50'si mikrofinans kredisi 592 sağlamaktadır. Tanzanya Bankası'na göre, 2000-2003 yılları arasında NMB, küçük ölçekli köylü tarımı, ticareti, üretimi ve hizmetlerinin sunumundan farklı faaliyetleri finanse etmek için neredeyse 58 milyon ABD doları ödemiştir. Dolayısıyla, bu gelişmeler 1991 yılında finansal sektörün serbestleşmesine neden olmuştur; Bu da yurt içi özel yatırımların artmasına yol 593 açmıştır. Örneğin, bankacılık sistemindeki özel mevduatlar arttı ve finansal sektörün varlıkları 2001-2009 yılları arasında on kat arttı; sonuç olarak, 2012 yılına kadar finansal sektörler 594 GSYİH'nın %13,2'ye yükselmesine katkıda bulundu. 4. 4 Sosyal Reformları 1990 yılında, Dünya Bankası'nın desteği altında hükümet, Eğitim Planlama ve 595 Rehabilitasyon Projesini (EPRP) başlattı. Bu projenin amacı; kurumsal kapasiteyi güçlendirmek, eğitim politikalarını ve programını planlamak ve uygulamak, ilk ve 588 Edward, a. g. e., s 148. 589 Edward, a. g. e., s 150. 590 Muganda, “a. g. m., s 8. 591 Muganda, a. g. m., s 8. 592 Edward, a. g. e., s 147. 593 Ngowi, a. g. m., s 115 594 Ngowi, a. g. m, s 116. 595 Muganda, a. g. m., s 8-9. 88 ortaokullardaki eğitim kalitesini artırmak ve hükümet dışı kaynakların mobilizasyonunu ve etkin 596 kullanımını güçlendirmektir. Bu nedenle, bu proje Bilim, Teknoloji ve Yüksek Öğrenim 597 Bakanlığı'nın kurulmasına neden olmuştur. EPRP sayesinde ilköğretime net kayıt 2000 yılında %65'ten 2002'de %85'e yükselmiştir; Ayrıca, toplam kayıt oranı 1990’da %78’den 2002’de %100’e yükselmiştir; bu başarılar 598 programın hedefini %85 oranında aştı. Bu başarı, okul ücretlerinin kaldırılmasını ve içinde hükümetin ve toplulukların dahil olduğu uyumlu kayıt hareketini yansıtıyor. Ayrıca yeni sınıflar 599 yapıldı, öğretmenler işe alındı ve okul beslenme programları geliştirildi. Bu başarılar, İlköğretim Gelişim Planının (PEDP) tanıtımıyla el ele gitti; sadece kayıt oranının arttırılmasında değil, aynı zamanda öğretim olanaklarının iyileştirilmesinde de başarı sağlanmıştır. Bu başarılar 600 öğretmenleri motive edip öğretme ve öğrenme ortamını geliştirdi. Ayrıca, reformlar sırasında, yerel hükümet yetkililerine kendi yetki alanları dahilinde ilköğretim programının gelişimini denetleme sorumluluğu verildi; topluluklar için katılımcı bir çerçeve oluşturarak ve ayrıca okul topluluklarının ve komitelerinin kararların uygulanmasına 601 katılmalarını sağlamak için destekleyici ve koordine edici bir rol oynayarak. Bu nedenle, okul toplulukları ve köy konseyleri okul planlarını uygulamakla yükümlüdür. Bu düzenleme, merkezi hükümet, yerel makamlar ve köy hükümeti arasında doğrudan bir bağlantı sağlamıştır; sonuç 602 olarak, her seviyedeki sorumlulukları ve şeffaflığı vurgulamıştır. Bunun dışında hükümet, ilkokul fonlarının mali yönetiminde şeffaflığı ve sorumluluğu 603 sağlayan Sistematik bir Finansal Kurumsal Düzenleme (SFIA) kurdu. Düzenleme, Entegre Finansal Yönetim Sistemine (IFMS) dahil edildi ve finansal yönetim ve tedarik mevzuatı ile desteklendi. Düzenleme, Maliye Bakanlığı'ndan (Maliye Bakanlığı) yerel yönetim makamlarına 596 Muganda, a. g. m., s 10. 597 Edward, a. g. m., s 150. 598 Edward, a. g. e., s 150. 599 Edward, a. g. e., 151. 600 Edward, a. g. e., s, 151. 601 Ngowi, a. g. m., s 107. 602 Ngowi, a. g. m, s 107. 603 Edward, a. g. e, s 150. 89 ve son olarak da ilkokullara fonların aktarılması ve ödenmesi konusunda doğrudan bir bağlantı 604 sağlamıştır. 1990 yılında hükümet, Dünya Bankası'nın 47 milyon ABD Doları tutarındaki kredi 605 desteğini aldı ve bu da Sağlık ve Beslenme Projesi'nin (HNP) kurulmasına yol açtı. Bu projenin aşağıdaki gibi özel amaçları vardı: aile planlaması beslenmesinin kalitesini, kapsamını ve etkinliğini artırmak ve ülkedeki temel sağlık hizmetlerini sağlamak. Bu nedenle, bu projeyi faydalı kılmak için, hükümet 1993 yılında Tıbbi Mağazalar Dairesi'nin (MSD) kurulmasına izin vermek üzere Kanun'u kabul etti. MSD, ilaç fiyatlarının temininden ve sabitlemesinden sorumlu 606 olan yarı özerk bir organdı. Bu şekilde, Sağlık Sektörü Geliştirme Programı (HSDP), birincil sağlık hizmet merkezlerinde fon ve tıbbi malzeme tedarikini iyileştirmeyi başarmıştır. Önleyici bakım ve bölge 607 hizmetlerine yapılan harcamalar da artmıştır. Bu nedenle, her ilçede ilaç tedarikini kolaylaştırmak için hükümet, tüm ilçe hastanelerinde İlaç Döndürme Fonu'nu başlattı. Ayrıca, ülkedeki sağlık hizmetlerinin genişlemesini arttırmak için hükümet, Toplum Sağlığı Fonlarını (CHF) başlattı; ve bu reformlarla, tüm memurlar Ulusal Sağlık Sigortası Fonu programına dahil edildi. Bu programlardan HSDP, doğum oranını arttırmayı başardı; örneğin, doğum oranı 1999'da %50'den 2001 ve 2002'de %80'e yükselmiştir. Ayrıca, program kızamık, difteri, boğmaca ve tetanoza karşı bağışıklık kazanan iki yaşın altındaki çocukların sayısını arttırdı. 608 Örneğin, sayı 1999'da yüzde 74'ten 2003'te yüzde 85'e yükseldi. Dahası, hükümet HIV / AIDS ile mücadeleyi, tüm sektörlerde HIV / AIDS 609 faaliyetlerini yaygınlaştıran bir bilinçlendirme kampanyası başlatarak yoğunlaştırdı. Hükümet, ulusal HIV / AIDS müdahalesi için çok sektörlü bir koordinasyon kuruluşu olan Tanzanya AIDS Komisyonu'nu (TACAIDS) kurarak HIV / AID'lere karşı mücadele çabalarını arttırdı. 604 Ngowi, a. g. m., s 107. 605 Edward, a. g. e., s 154 606 Edward, a. g. e., s 154. 607 Edward, a. g. e.., s 155 608 Edward, a. g. e., s 155. 609 Edward, a. g. e., s 157. 90 Amaçlarını yerine getirirken, HSDP kalkınma ortaklarından farklı destekler aldı ve bu ortakların 610 ve Tanzanya hükümetinin ortak önceliklerini yansıtır. Genel olarak, Tanzanya'daki modernleşme, kalkınmanın tüm yönlerinde birçok olumlu değişikliği teşvik etti, çünkü reformlar, GSYİH'nın 1977-1986'da 1,8'den 1987-1994'te %4,4'e 611 yükselmesine neden oldu. Ayrıca, Tanzanya’nın ekonomik büyümesinin 2017 ve 2026 arasında ortalama %6,2 olması bekleniyor; büyüme, altyapı geliştirme ve büyüyen bir tüketici tabanı ile desteklenmektedir. Büyüme, altyapı gelişimi ve büyüyen bir tüketici tabanı ile destekleniyor. Demiryolu, liman ve karayoluna yapılan büyük altyapı yatırımının 2017 ve 2026 arasındaki GSYİH büyümesinin ana itici güçlerinden biri olması bekleniyor. Altyapıya yapılan yatırım yatırımlarının 2017 ve 2018 yılları arasındaki ticaret açığını genişletmesi bekleniyor ve ayrıca sermaye ithalatına olan talep arttıkça Tanzanya para biriminde de ağırlık kazanması 612 bekleniyor. 4. 5 TANZANYA’DAKİ DEMOKRATİKLEŞME VE LİBERALLEŞME SÜRECİNİN ANALİZİ. Aslında, Tanzanya hükümeti ülkeyi modernize etmeye karar verdiğinde yanlış bir karar vermedi; Çünkü Ujamaa politikası sosyal ve ekonomik refahı iyileştiremediğinde, her vatandaş Tanzanya’nın ekonomisini canlandırması beklenen reformları bekliyordu. Umulduğu gibi, modernleşme süreci sosyal ve ekonomik refahı iyileştirmeyi başardı; Yine de bu gelişmeler kapitalist ülkelerin büyük desteğinden kaynaklanıyor. Tanzanya'daki demokratikleşme ve serbestleşme politikalarının yürürlüğe girmesinden bu yana büyük değişiklikler var; Bu değişiklikler reformlardan öncekinden daha iyi durumdadır. Bununla birlikte, modernleşme politikası Tanzanya'nın sosyal, politik ve ekonomik platformunu değiştirdi, ancak modernleşme sürecinin gerçekleşmesini engelleyen birçok sorun devam etmektedir. Tanzanya modernizasyon politikasını ekonomide uyguladığından, GSYİH her yıl artmaktadır. Artan GSYİH oranının dışında, Tanzanya hükümeti ulusal borcun artmasından 610 Ngowi, a. g. m., s 109. 611 Brown, a. g. m., s 90. 612 Deloitte, Tanzania Economic Outlook, 2017, https://www2.deloitte.com, (20.05.2017) 91 etkileniyor. Tanzanya hükümeti ülkeyi modernize etmeye başladığında, ulusal borç yükselmeye başladı; Çünkü Tanzanya, farklı finans kuruluşlarından çok para ödünç alıyor. Örneğin, ulusal borç 1970'lerde% 35,6'dan 1980'lerde %44,9'a yükselmiştir, ancak borç 1990'larda %164,9'a 613 yükselmiştir. Tanzanya'nın toplam dış borçları sürekli olarak 1986'da 4.696 milyar ABD 614 dolarından 1995'te 8.017 milyar ABD dolarına yükselmiştir. Ancak, 1993 yılında Hazine 615 bonosu piyasasının yürürlüğe girmesinden sonra, Hükümet dış borçlara faiz ödemek ve artan 616 sosyal hizmet talebini finanse etmek için iç borçlanmaya başvurmak zorunda kaldı. Devlet tahvillerine faiz oranları 1966 ile 1987 arasında yıllık ortalama % 9,0; 1988-1993 yılları arasında %22.0'a yükseldi ve 1994'te faiz oranı %65.9'a yükseldi; Bu sorun hükümetin 617 aşırı borçlanmasından kaynaklanmaktadır. 2000-2001 yılları arasında, ülkenin dış borcunda Paris kulübü VII. düzenlemeleri uyarınca yapılan borç iptali nedeniyle 7,9 milyar ABD 618 dolarından 6,9 milyar ABD dolarına gerilemiştir. Ancak yine de, Tanzanya'nın 7,9 milyar dolarlık dış borcu olduğu tahmin edilmektedir, bu borç miktarı yoksulluk oranının artmasına neden olmaktadır; Çünkü hükümet, ekonomik kalkınma için dış desteğe fazlasıyla bağlı 619 durumdadır. Etkileyici ekonomik büyümeye rağmen, yoksulluk var olmaya devam ediyor; mevcut istatistikler, 2011'de, Tanzanya'nın %49.1'inin günde 1.90 doların altında yaşadığını 620 göstermektedir. Tanzanya'daki yoksulluğun artması aşağıdaki gibi sorunların devam etmesine yol açmaktadır; cehalet, hastalıkların görülme sıklığı, kaçak çevresi, düşük ömür beklentisi, kişi başına düşen gelir, düşük kaliteli konut, yetersiz kıyafet, düşük teknolojik kullanım, çevresel 621 bozulma ve işsizlik. 613 Bank of Tanzania, Tanzania mainland’s 50 years of independence: A Review of the Role and Functions of the Bank of Tanzania 1961-2011,https://www.bot.go.tz, ( 25. 06. 2011), s 89. 614 Upendo Samson. The effect of external debt on economic growth in Tanzania, (Master’s Thesis), Mzumbe University, (2015), s 8. 615 Hazine bonosu pazarı, hazine bonolarıyla ilgilenen pazardır. Bu bonuslar kısa vadelidir, makbuzlar üzerindeki geçici harcama fazlalığından kaynaklanan devlet fonlarının geçici ihtiyaçlarını karşılamak üzere düzenlenir. http://www.yourarticlelibrary.com 616 Bank of Tanzania, a. g. m., 2011, s 89. 617 Bank of Tanzania, a. g. m. 618 Samson. a. g. e, s 8. 619 Economy of Tanzania https//www.wikipedia.com 620 Economy of Tanzania https//www.wikipedia.com 621 Bank of Tanzania, a. g. m., 2011, s 89. 92 Tanzanya çok partili bir sistemle devam ediyor, ancak demokratikleşme süreci pek iyi değil; çünkü demokrasiyi baltalayan farklı eylemler vardır. Örneğin, muhalefet partileri hükümet tarafından büyük bir zorluk ile karşı karşıya; muhalefet partileri siyasi faaliyetlerini yürütmekte 622 özgür değildir. Güvenlik hizmetleri de dahil olmak üzere farklı devlet kuruluşları muhalif partilere ve eylemcilere karşı dağıtılıyor. Hükümet, muhalefet partileriyle uğraşmak için polis kuvveti kullanıyor; örneğin, 2001'de Tanzanya güvenlik güçleri, Zanzibar'daki muhalefet gösterilerini acımasızca bastırdıkları zaman en az otuz beş kişinin ölümüne ve 600'den fazla 623 kişinin yaralanmasına yol açtı. Ayrıca, muhalefet partileri dışında, albinizmin gizli cinayetleri var; bu durum Tanzanya için büyük bir utançtır çünkü albinizmin katliamları batıl inançlarla bağlantılıdır. 2000'den beri, 624 72 Tanzanyalı ölümü olmak üzere bir dizi cinayet var. Öldürmelerin, bazı Afrikalıların büyülü güçlere sahip olduğuna inandıkları albino vücut bölümlerindeki kazançlı bir ticaretle motive edildiğine inanılıyor. Bu eylem, Tanzanya'yı, çoğunlukla albinoların cinayeti hedef aldığı Doğu 625 Afrika'daki Afrika ülkeleri listesinde ilk sıraya koydu. Buna rağmen, Tanzanya hükümeti, ülkenin bazı bölgelerinde albino çocukları için barınaklar açarak ve albino cinayetlerini araştırmak için yetkililer görevlendirerek, daha kötü eylemleri durdurmak için bazı adımlar attı; ancak bu önlemlerin tamamen durdurulması için daha fazla önlem alınması gerekmektedir. Bu nedenle, eğer Tanzanya bu sorunları çözerse, modernizasyon süreci kolayca gerçekleşecek; çünkü bu eylemler modernleşmeye karşıdır. 622 Human Right Watch, Tanzania: Zanzibar Election Massacres Documented, 2002, https://www.hrw.org, (10.02.2002). 623 Human Right Watch, a. g. m. 624 Dan Dilgoff, “As Tanzania's Albino Killings Continue, Unanswered Questions Raise Fears”, National Geographic, 2013, https://news.nationalgeographic.com,(10.10.2013). 625 Dan Dilgoff, a. g. m. 93 SONUÇ Sonuç olarak, yukarıda gösterdiğimiz kanıtlar, bu iki politikanın Tanzanya'daki sosyo- ekonomik ve politik gelişimini anlamada çok önemli olduğunu göstermektedir. Ujamaa politikası tamamen başarısız oldu; çünkü bu politika, Tanzanyalıların sosyo-ekonomik refahını iyileştirmedi; bazı yazarlar Ujamaa politikasının hedeflerine ulaştığını savundular. Ekonomik açıdan, Ujamaa politikası ülke ekonomisini değiştiremedi, çünkü Tanzanya potansiyel doğal kaynaklara sahip olmasına rağmen dünyadaki fakir ülkeler arasında kalmaya devam etti. Sosyal açıdan, Ujamaa politikası bürokratlar ve köylüler arasındaki sosyal eşitsizliğin artmasına neden oldu; çünkü bürokratlar Ujamaa politikasını kişisel çıkarlarını arttırmak için kullandılar. Eğitimde, bu çalışma, Ujamaa politikası sırasında, eğitim seviyesinin ilköğretimden üniversiteye kadar arttığını keşfetti. Ujamaa politikası sırasında, öğrencilerin okula kayıt olma oranları arttı; bu durum, ırksal temelde eğitim verilen sömürge döneminden farklıydı. Bu durum birçok Tanzanyalının okuma yazma öğrenmesine neden oldu. Çalışmanın gösterdiği gibi, 1948'e kadar (İngiliz sömürgeciliği altında geçen 30 yıl) orta öğretimi tamamlayan sadece 28 Afrikalı vardı ve Tanganyika bağımsızlık kazandığında, 15 milyon olan nüfustan 200'den az mezun öğrenci vardı. Ancak Ujamaa politikasında, öğrenci sayısı 1961'den 1967’ye kadar 11.832'den 825.000'e yükseldi. Sadece artan okula kaydolan öğrenci sayısı değil, aynı zamanda Ujamaa köylerine birçok okul da inşa edildi. Ayrıca, hükümet, insanların çeşitli sosyal konularda farkındalıklarını arttırmak için farklı programlar başlattı. Bu çalışma ayrıca, köyleşme politikasının tarımsal üretimi artırmanın ana nedeni olduğunu göstermektedir. Köylerdeki köylüler sadece tarımsal faaliyetlerde değil aynı zamanda marangozluk, ticaret ve diğer faaliyetlerde de çok çalıştılar. Ancak bu çalışma, kadınların erkeklerden daha fazla çalıştığını keşfetti; tatillerde dahi fazla mesai yaparak çalıştılar. Bu anlamda, kadınların köylülük politikasının gelişimindeki rolünü takdir edebiliriz. Köylülük politikası sırasındaki üretim artışına rağmen, bu çalışma ayrıca köylülerin üretimde zayıf ve eski araçlar kullandıklarını gösterdi. Her şeyden önce, köylüler, vasıfsız oldukları için tohum ve gübrelerin kullanımından habersizdi. 94 Kalkınma politikalarına katılan kadınların sayısı, özellikle politikada ve sivil toplumda artmıştır; bu başarılar, modernleşme politikasına geçtikten sonra elde edilmiştir. Ujamaa rejiminin aksine, kadınların hiçbir siyasi faaliyete katılmalarına izin verilmiyordu. Bu çalışma, Ujamaa rejimi sırasında kadınların baskılanmasının normal bir şey olduğunu ortaya koydu. Ancak modernleşme döneminde kadınların farklı STK'lar düzenleyerek haklarını talep etmeleri teşvik edilmektedir. 2000 yılına kadar, bu çalışma yaklaşık 8499 sivil toplum olduğunu ortaya çıktığını göstermetedir, bu modernleşme politikasının başlangıcından bu yana kadınların siyasi haklarının çok farkında oldukları anlamına geliyor; Bu çalışmada, 2015 yılında kadınların meclise katılım oranının% 35'e artığını göstermektedir. Bu çalışma ayrıca, TANU partisi ile Ujamaa politikası arasındaki yakın ilişkiyi gözlemledi; TANU partisi nedeniyle, Ujamaa politikasının tanıtımında önemli bir rol oynadı. Politika (Ujamaa) TANU liderlerinden ortaya çıktı ve daha sonra liderler partilerini Ujamaa politikasını tanıtmak için bir araç olarak kullandılar. Bu şekilde birçok kişi TANU’nun etkisi nedeniyle Ujamaa köylerine yerleşti. Sadece bu değil, aynı zamanda Ujama politikası, İslami ya da Hıristiyan doktrinlerine eşit veya onlardan daha fazla bir ideoloji olarak görünüyordu. Örneğin Nyerere, Müslümanların ve Hıristiyanların liderlerini ikna etmeyi deneyerek Ujamaa politikasının kitlesel kabulünü istedi. TANU siyasetçileri Müslümanlara ve Hıristiyanlara, gerçek bir Müslüman ya da gerçek bir Hıristiyan olmak için Ujamaa politikasına uyulması gerektiğini söyledi. İnsanlar Ujamaa köylerine yerleşmeyi isteyerek kabul etmelerine rağmen, 1970'lerde hükümet zorlayıcı araçlar da kullandı. Halk, sosyal imkânı olmayan köylere yerleşmek zorunda kaldı. Bu operasyonla, birçok insan hayatını kaybetti ve mülkleri büyük ölçüde tahrip edildi. Bu perspektifte, bu çalışma zorlayıcı güçlerin insanlara kullanılmasının, sadece köylüleşme politikasının değil, aynı zamanda, özellikle, Ujamaa politikasının başarısızlığının bir sebebi olduğunu gözlemlemiştir. Çünkü hükümet, köylere yerleşmeye hazır olmayan köylüleri cezalandırmaya karar verdiğinde, köylüleşme politikasının kitlesel desteksiz kalmasına neden oldu. Ayrıca, Ujamaa politikası sadece köylülerin desteğinden değil, aynı zamanda bürokratların da desteğinden yoksundu. Bu çalışma, bürokratik sınıfın Ujamaa etiğine bağlılıkta sempati olmadığını göstermiştir. Böylece bürokratlar her zaman kapitalist ajanlarla gizli anlaşmalar yaptılar. 95 Ayrıca, hem Ujamaa hem de modernleşme politikalarının büyük güçlerden, özellikle de kapitalist ve sosyalist güçlerden destek aldığını gösterdi. Örneğin, Ujamaa politikası SSCB ve Çin Halk Cumhuriyeti'nden çok destek aldı. Bu durum, eğer dış destek olmasaydı, Ujamaa politikasının yönetilemeyeceği anlamına geliyordu. SSCB ekonomik kriz sırasında Ujamaa politikasının gelişmesine yardımcı olmayı reddettiğinde bu durum kanıtlandı. Dolayısıyla Ujamaa politikasının başarısızlığına SSCB’nin yardım etmemesi de yol açtı. Kapitalist ülkeler, Tanzanya'yı Ujamaa politikasını geride bırakmaya ve politikalarını modernize etmeye zorlamak için farklı yöntemler kullandılar. Kapitalist ülkeler Tanzanya'yı SAP yoluyla modernleşmeye doğru ekonomik dönüşümü kabul etmeye zorladı. Bu çalışma, kapitalist ülkelerin modernleşme sürecinin Tanzanya'da gerçekleşmesini sağlamak için çok para harcadıklarını da keşfetti. Ancak, başlangıçta, Tanzanya moderniteye dönüşmeye hazır değildi. Bu bağlamda, kapitalist ülkelerden gelen güçlü baskılar nedeniyle, Tanzanya çok partili sistemi istemeyerek kabul etti, çünkü insanların yaklaşık% 80'i tek parti sisteminde devam etmeye karar verdi ve insanların% 20'si çok partili sistemi istedi. Ancak şaşırtıcı bir şekilde, hükümet çok partiyi tanıtmak için% 20’yi kabul etti. Genel olarak, bu çalışma her iki politikanın da Tanzanya halkının sosyo-politik ve ekonomik refahını iyileştirmeye odaklandığını göstermiştir. Ancak, modernleşme sürecinin devam etmesini hala engelleyen birçok sorun olsa da, modernleşme Tanzanya toplumunu daha iyi bir aşamaya gelmesini sağladı. Modernleşme politikasının yürürlüğe girmesinden bu yana farklı gelişmelere tanık olduk. Bu gelişmeler Ujamaa politikası sırasında sağlanamadı. Böylece, bu çalışma, Tanzanya'nın ekonomik ve politik başarılarını ne kadar geliştirdiğini göstermiştir. Tartışmayı özetlemek için, Tanzanya'nın kısmi olarak modernleşmesine rağmen, modernleşme politikasını kolaylaştırmak için daha fazla değişiklik yapılması gerektiğini önerebiliriz. Hükümetin daha iyi bir yatırım için elverişli bir ortam hazırlaması gerekiyor. Örneğin, hükümet yeni yasalar çıkartarak kaynakların şirketlerde kalmasını değil devlete verilmesini sağlayabilir. Bu şekilde hükümet, doğal kaynakların özel ellerde kalmamasını sağlayarak, insanların daha da fakirleşmesine engel olabilir. 96 KAYNAKÇA ABDULLAH Mzee, Julius Nyerere: the west's ultimate anti-Islamic warrior in post-colonial Africa,https://crescent.icit-digital.org/articles/julius-nyerere-the-west-s-ultimate-anti- islamic-warrior-in-post-colonial-africa. ADESOYE Deji, “African socialism in Nkurumah and Nyerere”, Philosophy and pathway, issue,216, 2017, s, 2-7. AFISI Oseni, “Human nature in Marxism-Leninism and African Socialism: Thought and practice”, A Journal of philosophical Association of Kenya, vol, 1, no, 2, 2009, s, 25-40. ALISTAIR Boddy-Evans,“A Biography of Julius Kambarage Nyerere”, https://www.thoughtco.com, August, 20,2017. ARKADIE Ballack, Economic Strategy and Structural Adjustment in Tanzania” World Bank. Private Sector Development Department Occasional Paper No. 18, 1995. ARNESON Richard J., “The Meaningful Work and Market Socialism”, University of Chicago Press, Vol. 97, No. 3, 1987, s 520. ASHCROFT Bill, GRIFFITHS Gareth, TIFFIN Helen, Post-Colonial Studies: The Key Concepts, Second Edition, London, 2000. AWAMI Sami, “John Magufuli's pregnant schoolgirl ban angers Tanzanian women” https://www.bbc.com, 23 June 2017. Bank of Tanzania, Tanzania mainland’s 50 years of independence: A Review of the Role and Functions of the Bank of Tanzania 1961-2011,https://www.bot.go.tz, 25. 06. 2011. BBC. Tanzania profile-Timeline, https://www.bbc.com, November 2018. BIERMANN, W. WAGAO, J., “The Quest for Adjustment: Tanzania and the IMF, 1980-1986”, Cambridge University Press 1986, ss, 89-103. 97 BOESEN Jannik, STORGARD Birgit, Madsen “vd”, “Ujamaa socialism from above”, Scandinavian Institute of African studies. Uppsala University, vol. 12, no. 1, (1979), ss 117-120 Briggs, “Villagization and the 1974-6 Economic Crisis in Tanzania” The Journal of Modern African Studies Cambridge University Press, 1979, ss, 695-702. BROWN Alex, “Democratization and the Tanzanian State: Emerging Opportunities for Achieving Women's Empowerment” Taylor & Francis, Ltd, 2001, s, 67-98. BROWN Alex, “Democratization in Tanzania: Stability Concerns During Transition and Consolidation” Peace Research, 1998, s, 86-95. CARLSON G. Robert, PRATT Marrio, “Countries and their Cultures, https://www.everyculture.com, 7.3.2019. CILUASHAZ. (2017). Nationalism in Tanganyika and Post-independence; History of Tanzania partvii, http://ciluashaz.blogspot.com, October 19 2017. COCKSHOTT Paul, COTTRELL Allin, DEVINE Pat, DING Xiaoqin, ‘vd’, “why socialism?” Science & Society, Vol. 76, No. 2, (2012), s 156. CROUCH Susan, Western Responses to Tanzanian Socialism 1967-83, Gower Publishing Company Limited, 1986. Deloitte, TanzaniaEconomicOutlook.https://www2.deloitte.com,2017. DIAS,Clarence,“TanzanianNationalizations:1967-1970”,CornellInternationalLaw Journal, Vol.4, Iss.1,1970. DILGOFF Dan, “As Tanzania's Albino Killings Continue, Unanswered Questions Raise Fears”, National Geographic, https://news.nationalgeographic.com,(10.10.2013). Document the World Bank, Project performances Assessment Report: Tanzania, Port modernization II Project (credit 2095-TA) and Railway Restructuring Project (crdit 2267- TA), report no. 32659, (2005), s 5-10. Economy of Tanzania https//www.wikipedia.com. 98 EDWARDS Simon, Toxic Aid: Economic collapse and recovery in Tanzania. Oxford university press, 2013. EISING Stöger, “Ujamaa Revisited: Indigenous and European Influences in Nyerere's Social and Political Thought”, Journal of the International African Institute, Cambridge University Press, 2000, ss, 118-143. ERGAS Zabra, “Why did the Ujamaa Village Policy Fail? -Towards a Global Analysis. Cambridge University Press, 1980, ss, 387-410. ESENWEIN George, “Socialism”. University of Florida, https://www.researchgate.net, 2004. EVANS Boddy, “Avery short history of Tanzania”, 2017, https://www.thoughtco.com, March 08, 2017. EVANS Boddy, “What was Ujamaa and How Did it affect Tanzania? Nyerere's Social and Economic policy in 960s and 70s Tanzania”, https://www.thoughtco.com, September 24 2018. FOXWELL Tanner H. S., “the right to the whole produce of labor”, Charity Organization Review, Oxford University Press, Vol. 8, No. 47, 1900, s 329. FREYHOLD Von Michaela, Ujamaa villages in Tanzania: Analysis of social experience, Heinemann Educational Books Ltd. 1979. FROMMErich,“Marx’sconceptofsocialism”,https://www.marxists.org/archive/fromm/works/196 1/man/index.htm GABAGAMBI David, “Tanzania’s Growth Experience Following Economic Reforms: Comparative Perspectives with Vietnam” International Journal of Humanities and Social Science, 2013, ss, 97-106. GAN Integrity, Tanzania Corruption Report, https://www.businessanticorruption.com, 2016 GEIGER Susan, TANU: Gender and cultural in the making Tanzanian nationalism 1955-1965, Nairobi, 1996. GILMAN Newman, Mandarins of the Future: Modernization Theory in Cold War America The Johns Hopkins University Press. 2003. 99 GLICKMAN Harrison, “One-Party System in Tanganyika”, The Annals of the American Academy of Political and Social Science, 1965, 136-149. GUSSAI Sheikheldin, “Ujamaa: Planning and Managing Development Schemes in Africa, Tanzania as a Case Study”, The Journal of Pan African Studies, 2015, ss, 78-96. GWERA Seth, “Development Studies: Relevance and challenges of using Modernization Theory in ensuring sustainable development in Tanzania”, https://www.academia. Edu, 2017. HARRISON David, The Sociology of Modernization and Development. University of Sussex, 1988. HOLTOM David, “Reconsidering the Power of the IFIs: Tanzania & the World Bank 1978- 1985” Taylor &Francis, Ltd. 1965. HOYTAlia,“howsocialismworks:principlesofsocialism”,https://money.howstuffworks.com,11.06 .2019. Human Right Watch, Tanzania: Zanzibar Election Massacres Documented, https://www.hrw.org, (10.02.2002). Human Right. https://www.hrw.org/report/2017/02/14/i-had-dream-finish- school/barriers- secondary-education-tanzania. 2017. HUNTER Emma, Political Thought and the Public Sphere in Tanzania: Freedom, Democracy and Citizenship in the Era of Decolonization, Cambridge university press. 2015. IBHAWOH. B, DIBUA Jeremiah I. “Deconstructing Ujamaa: The Legacy of Julius Nyerere in the Quest for Social and Economic Development in Africa”, African Association of Political Science, 2003, ss, 59-83. IMF Article VIII Acceptance by IMF Members: Recent Trends and Implications for the Fund, Prepared by the Monetary and Financial Systems and Legal Departments 2006. INGHAM Kenneth , BRYCESON Deborah Fahy , CHITEJI Frank Matthew , MASCARENHAS Adolfo C. , vd, Tanzania, https://www.britannica.com 18 .01.2019. INGLEHAR Robert, WELZEL Carlos, Modernization, Cultural Change, and Democracy: The Human Development Sequence. Cambridge university press. 2005. 100 JAMES Selma, “What we can learn from Tanzania’s hidden socialist history”, https//www.theguardian.com, 11 December 2014. JANI Pranav, “Marxism and the Future of the Post-Colonial Theory”, International Socialist Review, https//isreview.org/issue/92/Marxism-and-future-postcolonial-theory-0. JENNINGS Micheal, “Almost an Oxfam in Itself': Oxfam, Ujamaa and Development in Tanzania” Oxford University Press, 2002, ss, 509-530. JENNINGS Micheal, “Ujamaa”, Oxford Research Encyclopedia of African History. 2017. KAVAS Ahmet, “Ottoman Empire’s Relations with Southern Africa”, Istanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, AUIFD, XLVIII, sayı II, (2007), s 11-20. KENTON Will, “what is Socialism”? ,https://www.investopedia.co m, 18.05.2019. KJEKSHU Helge, “Parliament in a One-Party State-The Bunge of Tanzania, 1965-70”, The Journal of Modern African Studies, Cambridge University Press, 1974, ss, 19-43. KLINGHOFFER Arthur Jay, “The Soviet View of African Socialism”, African Affairs Oxford University Press on behalf of The Royal African Society, Vol. 67, No. 268 (1968), ss 197-208 KRAUSE Lawrence., KIM kihwan, Liberalization in the Process of Economic Development, University of California Press, 1991. Kürschner, “Ujamaa Villages in Tanzania: The example of Malili (1)”. International Journal of Politics, Taylor & Francis, Ltd. 1975 ss, 88-101. LAL Paul, “Militants, Mothers, and the National Family: "Ujamaa", Gender, and Rural Development in Post-colonial Tanzania” The Journal of African History, Cambridge University Press, 2010 ss. 1-20. LAMB Peter, Fabianism socialist movement https://www.britannica.com/event/Fabianism Larson, The success and failure of the Arusha declaration and education for self-reliance in Tanzania (Master Thesis). 1999. 101 LATHAM Patrick, Modernization as ideology: American social science and Nation building in the Kennedy Era. The university North Carolina press 2000. LINTON Neville, “Nyerere's Road to Socialism”, Canadian Journal of African Studies, Taylor & Francis,1968 ss 1-6. Lonely Planet. “History of Tanzania”, https://www.lonelyplanet.com,2018. Lugalla “Economic Reforms and Health Conditions of the Urban Poor in Tanzania”, African Studies Quarterly, 1997. MAPOLU Henry,” Tanzania: Imperialism, the state and the peasantry”, www.archive.unu.edu, 30.2.2008. MARI Tripp Aili, Donor Assistance and Political Reform in Tanzania, WIDER Working Paper 2012/037 Helsinki: UNU-WIDER, 2012. MBELWA Carolyn, ISANGULA Kahabi “Teen Pregnancy: Children Having Children Tanzania”, https://www.researchgate.net/ March 2012. McHENRY, “The Ujamaa Village in Tanzania: A Comparison with Chinese, Soviet and Mexican Experiences in Collectivization”. Comparative Studies in Society and History, Cambridge University Press, 1976, ss, 347-370. McHENRY E. Deane, “Ujamaa villages in Tanzania: A bibliography”, The American political science review, American political science Association, vol. 76, no. 2, (1982), s 477. MISES Ludwig Von, Socialism: An economic and sociological analysis, “trans”, J. Kahane, New Heaven Yale University Press, 1950, s 61. MITTELMAN James, Underdevelopment and the Transition to Socialism Mozambique and Tanzania, Academic Press, 1981. MNGOMEZULU R. Bheki, “why did regional integration fail in East Africa in the 1970s? A historical explanation”, www.kznhass-history.net/files/seminars 2013, s 1-16. MOHIDDIN Ahmed, “The Mwalimu”. Civilizations, Institut de Sociologie de l'Université de Bruxelles, 1969, s, 329-346. 102 MUGANDA Anna, Tanzania’s Economic Reforms and Lessons Learned. A Global Learning Process and Conference Shanghai”, May 25–27, 2004. Natural Resource Governance Institute, https://resourcegovernance.org/blog, 19 October 2018. NGOWI Haris, “Privatization and 'Agentification' of Public Services Delivery in Africa: Extent and Managerial Leadership Implications in Tanzania” Africa Development, 2008, ss 97-116. NYERERE Julius, “African Socialism: Ujamaa in practice”, Pan Africanism I, Taylor & Francis, Ltd, vol. 2, no. 6, (1971), s 2-7. NYERERE Julius, “From Uhuru to Ujamaa”, Africa to day, Indiana University Press, vol. 21, no. 3, 1974, ss 3-8. NYERERE Julius, Ujamaa: Essays on Socialism, Oxford university press, 1968. NYIRABU Mark, “The Multiparty Reform Process in Tanzania: The Dominance of the Ruling Party”, African Journal of Political Science 2002, ss 99-112. O’NEILL Norman, Capitalism, Socialism and the development Crisis in Tanzania, Vermont: Gower Publishing Company, 1990. OCAMPO James, STIGLITZ Jack, Capital Market Liberalization and Development, Oxford university press,2008. OECD, Overview of progress and policy challenges in Tanzania, in OECD Investment Policy Reviews: Tanzania, 2013. OLUFOLAKE Grace, Alofun, “African socialism: A critique”, Journanal of Humanities and Social sciences, Nigeria, vol,19, issue, 8, 2014. OTTAWAY Davud B., “Tanzania economy hurt by with Uganda” https//www.washingtonpost.com. OTTAWAY Marina, “Soviet Marxism and African Socialism”, The Journal of Modern African Studies, Cambridge University Press Vol. 16, No. 3 (1978), ss. 477-485. 103 Owens. “From Collective Villages to Private Ownership: Ujamaa, Tamaa, and the Post- socialist Transformation of Peri-Urban Dar es Salaam, 1970–1990” Journal of Anthropological Research, The University of Chicago Press, 2014, 207-231. Parliament, The Villages and Ujamaa villages (Registration, Designation and Administration) act, 1975. PEARSON Micheal, Trade, Circulation, and Flow in the Indian Ocean world, Palgrave Macmillan, 2015 POTTS, Policy Reform and the Economic Development of Tanzania. University of Bradford, Bradford Centre for International Development, BCID Research Paper No. 14. 2005. POST Guest “What is Social Engineering”, https://blog.ipleaders.in/all-about-social-engineering/ PRATT, “Tanzania: The Development Debate; A Comment. African Affairs, Oxford University Press. 1980, ss,343-347. PYEATT Duane Niler, Heligoland and the making of the Anglo-German Colonial Agreement in 1890, (Master Thesis), Texas Tech University, 1988 RAIKES Paul, “Ujamaa and Rural Socialism; Review of African Political Economy”, Taylor & Francis, Ltd, no. 3, 1975, 33-52. RAJAB M. Khatib., “Nyerere against Islam in Zanzibar and Tanganyika” ttps://zanzibardaima.net/2008/10/22/nyerere-against-islam-in-zanzibar-and-tanganyika/ RESNICK Idrian, Transition: Building socialism in Tanzania, New York. 1981. RIOBA Ayub, Media in Tanzania’s Transition to Multi-party Democracy: An Assessment of Policy and Ethical Issues, (Licentiate’s Thesis), University of Tampere, 2008. RODNEY Walter, “Tanzanian Ujamaa and Scientific Socialism”, African Review Dar es Salaam, Tanzania 1:4 (1972), ss 61-76. SAMOFF Juan, “Crises and Socialism in Tanzania” The Journal of Modern African Studies, Cambridge University Press, 1981, ss 279-306 SAMSON Upendo, The effect of external debt on economic growth in Tanzania, (Master’s Thesis), Mzumbe University, 2015. 104 SCHNEIDER Leader, “Freedom and Unfreedom in Rural Development: Julius Nyerere, Ujamaa Vijijini, and Villagization”. Canadian Journal of African Studies Taylor & Francis, Ltd, 2004, ss 344-392 SCHNEIDER Leader, “Visions of Tanzanian Socialism”, https://www.jacobinmag.com, 12/2015. SCOTT James, seeing like a state: How certain schemes to improve the human condition have failed, Yale University Press. 1998. SEBALU Paulo, “The East African Community. Journal of African Law”, School of Oriental and African Studies, 1972, ss,345-363. SHARIFF Abdul, Slaves, Spices and Ivory in Zanzibar: Integration of an East Africa Commercial Empire into the World Economy 1770-1873. Ohio University Press. 1987, SHARIFF Abdul, Zanzibar under colonial rule, Ohio University press, 1991. Socialist labor party, what is socialism? What are the facts? What are the distortions? Here’s what socialist labor party say, https://www.slp.org. Tanzania National Action Plans, Judicial Reform for Improving Governance in Anglophone Africa. A Distance Learning Program for Ethiopia, Ghana, Kenya, Nigeria, Tanzania and Uganda, October - November, 2003. The Arusha Declaration, Tanzania’s new revolution, www.disa.ukzn.ac, 1967. TÜTÜNCÜ Mehmet, “Relations between Ottoman Empire and Zanzibar Sultanate (1877-1907): Documents from Ottoman Archive in Istanbul”, Research Center for Turkish and Arabic world, Haarlem, Holland, https://www.academia.edu TWAGIRA, “Why the first EA Community collapsed? https://www.monitor.co.ug,December 30 2012. UBWA Mussa Ali, “the union between Tanganyika and Zanzibar: Legality of additional matters outside of the articles of the union”, http//www.mzalendo.net, (11.12.2010). UK Essays, Failure of Villagization Though Ujamaa In Tanzania Politics Essay, https://www.ukessays.com, November 2013. 105 UMOZURIKE, O. Umozurike, U, Tanzania's Intervention in Uganda, Archiv des Völkerrechts, 1982, ss, 301-313. WANG Vibeke, “The accountability function of parliament in new democracy: Tanzania perspectives”, Michelsen Institute Development Studies and Human Rights (2005) s 1-20. WEATHERSTONJodie,GenderInequalityinTanzania,https//www.sunderlandsocialsciences.word press. com, 10 October 2017. WELZEL Carlos, RONALD Inglehart, “Modernization”, https://www.researchgate.net 2007. WESTERLUND David, “Christianity and Socialism in Tanzania, 1967-1977”. Journal of Religion in Africa, 1980. ss. 30-55. WHITEHEAD Lawrence, Democratization: Theory and Experience. Oxford university press, 2002. WILKERSON. D. B. Ben, “Marxism vs Post-colonialism”, https//wilkersonessayist.wordpress.co WNP. Women in National Parliament. http://archive.ipu.org, 1st December, 2018. WOLOGUEME Yacouba C., B, “From the Failure of African Socialism, How to Set a New Trend for a New Generation”? Open Journal of Social Sciences, 2018, ss,27-36. World Bank, Agriculture in Tanzania Since 1986: Follower or Leader of Growth? 2000. World Bank, International Development Association Project Appraisal Document on a Proposed Credit in the amount of SDR 47.1 million, 2016. 106 BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TEZ ÇOĞALTMA VE ELEKTRONİK YAYIMLAMA İZİN FORMU Yazar Adı Soyadı MOH'D JUMA ABDALLA Tez Adı Tanzanya’da Modernleş ve Ujamaa’nm köyleşme Politikası Enstitü Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı Sosyoloji Tez Türü Yüksek lisans Tez Danışman(lar)ı Doç. Dr. İbrahim KESKİN Çoğaltma (Fotokopi Çekim) İzni □ Patent Kısıt (2 yıl) Kısıtlama O Genel Kısıt (6 ay) ^ Tezimin elektronik ortamda yayımlanmasına izin veriyorum. Hazırlamış olduğum tezimin belirttiğim hususlar dikkate alınarak, fikri mülkiyet haklarım saklı kalmak üzere Bursa Uludağ Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı tarafından hizmete sunulmasına izin verdiğimi beyan ederim. Tarih : 23. 07. 2019. İmza O k - S