T.C. ULUDAĞ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER ANABĠLĠM DALI ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER BĠLĠM DALI ORTA DOĞU’DAKĠ SĠLAHLANMA GĠRĠġĠMLERĠNĠN KÜRESEL VE BÖLGESEL GÜVENLĠĞE ETKĠSĠ: SOĞUK SAVAġ DÖNEMĠ (DOKTORA TEZĠ) Ferhat PĠRĠNÇÇĠ BURSA 2010 T.C. ULUDAĞ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER ANABĠLĠM DALI ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER BĠLĠM DALI ORTA DOĞU’DAKĠ SĠLAHLANMA GĠRĠġĠMLERĠNĠN KÜRESEL VE BÖLGESEL GÜVENLĠĞE ETKĠSĠ: SOĞUK SAVAġ DÖNEMĠ (DOKTORA TEZĠ) Ferhat PĠRĠNÇÇĠ DanıĢman: Prof. Dr. Tayyar ARI BURSA 2010 ÖZET Yazar : Ferhat PĠRĠNÇÇĠ Üniversite : Uludağ Üniversitesi Anabilim Dalı : Uluslararası ĠliĢkiler Tezin Niteliği : Doktora Tezi Sayfa Sayısı : xiii+ 334 Mezuniyet Tarihi : Tez DanıĢmanı : Prof. Dr. Tayyar ARI Orta Doğu’daki Silahlanma GiriĢimlerinin Küresel ve Bölgesel Güvenliğe Etkisi: Soğuk SavaĢ Dönemi Modern Orta Doğu politikalarını Ģekillendiren baĢlıca unsurlardan birisi silahlanma olmuĢtur. Ġkinci Dünya SavaĢı’nın ardından sahip olunan güvenlik endiĢeleri nedeniyle silahlanmaya baĢlayan bölge ülkeleri, Soğuk SavaĢ boyunca beĢ büyük savaĢ ve çok sayıda düĢük yoğunluklu çatıĢma yaĢamıĢtır. YaĢanan her savaĢın ve çatıĢmanın sonunda bölge ülkelerinin silahlanma düzeyleri ve tehdit algılamaları azalmak yerine artmıĢtır. Orta Doğu’da silahlanmanın güvenlik politikalarına etkisinin anlaĢılabilmesi için Soğuk SavaĢ dönemindeki silahlanma giriĢimlerinin analiz edilmesi oldukça önemlidir. Nitekim bölge ülkelerinin Soğuk SavaĢ sonrası dönemde yaĢadığı güvenlik problemlerinde Soğuk SavaĢ döneminde baĢlayan ve giderek etkisini arttıran silahlanma faaliyetlerinin payı büyüktür. Bununla beraber, silahlanma kavramı karmaĢık bir yapıya sahiptir. Her ülke istediği silahı üretemediği gibi her silahı dıĢ piyasalardan da satın alamamaktadır. Orta Doğu örneğinde Soğuk SavaĢ dönemindeki yerli silah üretimi ise oldukça sınırlıdır. Bu nedenle bölge ülkeleri, silahlanmak için sürekli bir Ģekilde dıĢ desteğe ihtiyaç duymuĢlardır. Silahların sıradan bir ticari meta olmadığı, bölgenin içsel sorunları ve uluslararası sistemin iki kutuplu yapısı bir arada düĢünüldüğünde Orta Doğu’daki silahlanma giriĢimlerinin bölgesel ve küresel etkiler doğurması kaçınılmazdır. Günümüz güvenlik ve silahlanma politikalarının anlaĢılabilmesi için yararlı bir çerçeve sunmayı amaçlayan bu çalıĢma, silahlanmanın kendine özgü doğasını dikkate alarak, Soğuk SavaĢ döneminde Orta Doğu’daki silahlanma giriĢimlerini, nedenleri ve sonuçlarıyla birlikte analiz etmektedir. Anahtar Kelimeler Orta Doğu Silahlanma Güvenlik Soğuk SavaĢ SavaĢ Tehdit Algılaması Silah Ticareti Ofansif Realizm ABSTRACT Author : Ferhat PĠRĠNÇÇĠ University : Uludag University Department : International Relations Degree of Thesis : Ph.D. Total Page : xiii + 334 Graduation Date : Thesis Supervisor : Prof. Dr. Tayyar ARI Effects of the Middle East Armaments on Regional and Global Security: The Cold War Era Armament is one of the most prominent factors that determine the modern Middle East politics. Due to the security concerns, the region started to armament just after the Second World War and experienced five total wars and several low-intensity conflicts in the Cold War era. At the end of the wars and conflicts, the threat perceptions did not decrease; instead incrementally increased with the re-armament efforts. It’s very crucial to analyze the Middle Eastern armaments in the Cold War era in order to understand the effects of these armaments on security policies. Since, post-Cold War era inherited several security problems arose from Cold War armaments. Nevertheless, the concept of armament has a very complex nature. Nor the countries can produce all types of weapons; neither can buy all types of weapons from foreign markets. In the case of the Middle East, indigenous arms production capacity is very limited and arms are not an ordinary commodity to trade. Hence, the region always needed foreign support to procure sufficient arms in quality and quantity. These facts including the domestic problems of the region and the structure of the bipolar system concomitantly complicate the effects of the armaments of the region. This thesis aims to present a useful perspective to comprehend the security and armament policies of the contemporary Middle East. It especially focuses on the enduring conflicts and analyzes the causes and consequences of the Cold War armaments by regarding the sui generis nature of armaments. Key Words Middle East Armament Security Cold War War Threat Perception Arms Trade Offensive Realism ÖNSÖZ Silahlanmanın Orta Doğu politikalarında belirleyici bir rol oynadığı, akademisyenler, gazeteciler ve politikacılar tarafından ön kabul gören ve sıklıkla dile getirilen olgulardan birisi olmuĢtur. Bununla beraber, bölgesel politikalarda silahlanmanın nasıl bir rol oynadığı, bölge ülkelerinin neden ve nasıl silahlandığı gibi konular, popüler bazı istisnalar haricinde bilinmemekte veya bu konulara değinilmemektedir. Bu çalıĢmada silahlanmanın güvenlik politikalarına etkisi, Orta Doğu’nun farklı bir boyutuyla anlaĢılması için seçilmiĢtir. Konunun Soğuk SavaĢ dönemiyle sınırlandırılması ise bilinçli bir tercihtir. Zira Orta Doğu’daki silahlanmanın geri planı, buzdağının suyun altında kalan kısmına benzetilirse, buzdağının altı bilinmeden buzdağının bütünü hakkında yorum yapmak yanlıĢ analizlerin ortaya çıkması riskini taĢımaktadır. Uluslararası politika alanında ―Orta Doğu‖, ―güvenlik‖ ve ―silahlanma‖ gibi üç karmaĢık kavramın ortak bir potada eritilmesi, yoğun bir çalıĢma dönemini gerektirmiĢtir. Fonksiyonel anlamda silahlanma ve güvenlik kavramları, ele alınan bakıĢ açısıyla oldukça farklı anlamlara gelebileceğinden, bu kavramların Orta Doğu’ya uygulanmasında kaçınılmaz olarak bazı sınırlandırmalara gidilmiĢtir. Buradan hareketle, geliĢmeler gerek silahlanma gerekse güvenlik açısından devlet merkezli bir bakıĢ açısıyla analiz edilmiĢtir. Sekiz yılı aĢkın bir zamandır beraber çalıĢtığım Hocam Prof. Dr. Tayyar ARI, tez konusunun belirlenmesinden çalıĢmanın bir bütünlük içinde sonlandırılmasına kadar süreçte hiçbir desteğini esirgemedi. VermiĢ olduğu destek ve sağlamıĢ olduğu vizyon için Hocama ne kadar teĢekkür etsem azdır. Ayrıca tecrübelerinden ve birikimlerinden yararlandığım Uluslararası ĠliĢkiler Bölümü Hocalarıma, verdikleri destek için teĢekkür ederim. ÇalıĢmanın kaynak taraması, veri toplaması ve analiz kısımlarında Orta Doğu ülkelerinde ve ABD’de TÜBĠTAK desteğiyle yaptığım saha araĢtırmalarının büyük katkısı oldu. Bu sayede değerli kaynaklara ulaĢmam, analiz ettiğim dönemde askeri ve sivil bürokrasi içinde yer alıp geliĢmeleri birebir yaĢayan kiĢilerle görüĢebilmem mümkün oldu. Bu nedenle sağlamıĢ olduğu destek için TÜBĠTAK’a teĢekkür ederim. Doktora tezinin tamamlanması, arka planda oldukça uzun ve maliyetli bir eğitim dönemini gerektirmektedir. Bütün eğitim süreçlerimde benden maddi-manevi hiçbir desteğini esirgemeyen ve sürekli yanımda olan Annem, Babam ve kardeĢlerime Ģükranlarımı sunuyorum. Doktora tezinin uzun araĢtırma ve yazım sürecinde yanımda olup benden manevi desteğini esirgemeyen ve bana her türlü çalıĢma imkânını sağlayan eĢim Emel PĠRĠNÇÇĠ, bu nedenle teĢekkürden fazlasını hak etmektedir. Ferhat PĠRĠNÇÇĠ Nisan 2010 BURSA vi ĠÇĠNDEKĠLER TEZ ONAY SAYFASI...................................................................................................………………ii ÖZET......................................................................................................................................................iii ABSTRACT............................................................................................................................................iv ÖNSÖZ....................................................................................................................................................v ĠÇĠNDEKĠLER......................................................................................................................................vi KISALTMALAR....................................................................................................................................x TABLOLAR..........................................................................................................................................xii ġEKĠLLER VE GRAFĠKLER …......................................................................................................xiii GĠRĠġ ......................................................................................................................................................1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM KURAMSAL ÇERÇEVE: GÜVENLĠK VE SĠLAHLANMA I. GÜVENLĠĞĠN ONTOLOJĠSĠ ............................................................................................................. 4 II. GÜVENLĠĞE FARKLI YAKLAġIMLAR: TEORĠK ZEMĠNDE ÜÇ GELENEKSEL EKOL ...... 10 A. Güvenliğe Liberal YaklaĢımlar ................................................................................................. 11 1. Karşılıklı Bağımlılık Yaklaşımı ve Güvenlik ...................................................................... 15 2. Kurumsal Liberalizmde Güvenlik ....................................................................................... 17 3. Demokratik Barış Teorisi ................................................................................................... 20 B. Globalizm: Güvenliğin Ekonomik Unsurlar Üzerinden Açıklanması ....................................... 24 1. Klasik Marksizm‟de Savaş ve Çatışma Olgusu .................................................................. 24 2. Bağımlılık ve Merkez-Çevre İlişkileri Bağlamında Askeri Güç ve Sömürü İlişkisi ............ 27 C. Realizm: Devlet Merkezli Güvenlik.......................................................................................... 28 1. Klasik Realizm ve Neorealizm Bağlamında Güvenlik ........................................................ 30 2. Defansif (Savunmacı) Realizm ........................................................................................... 35 a. ―Tehdit Dengesi‖ ve Defansif Ġttifaklar ................................................................... 37 b. Güvenlik Ġkilemine Alternatif Bir Çözüm: Savunma-Saldırı Dengesi .................... 39 3. Ofansif Realizm .................................................................................................................. 42 a. Agresif Politikaların Kaynağı: Nispi Güç Üzerinden Güvenlik ArayıĢı .................. 44 b. Güç Elde Etme ve Rakibi Kontrol Stratejileri.......................................................... 48 III. GÜVENLĠK-SĠLAHLANMA ĠLĠġKĠSĠ: PARADOKSAL YAKLAġIMLAR .............................. 51 A. Pasifizm ve Güvenliği Bozan Bir Unsur Olarak Silahlanma .................................................... 52 B. Güvenliği Sağlayan Bir Unsur Olarak Silahlanma .................................................................... 56 ĠKĠNCĠ BÖLÜM KAVRAMSAL ÇERÇEVE: EMPRĠK DÜZEYDE SĠLAHLANMA I. ASKERĠ TEKNOLOJĠNĠN GELĠġĠMĠ BAĞLAMINDA SĠLAH ÇEġĠTLERĠ ............................... 64 A. Alternatif Silah Tasnifleri ......................................................................................................... 66 B. Kitle Ġmha Silahları ................................................................................................................... 68 1. Nükleer Silahlar ................................................................................................................. 68 2. Kimyasal ve Biyolojik Silahlar ........................................................................................... 72 3. Balistik Füzeler .................................................................................................................. 73 vii II. SĠLAHLANMA – SĠLAHLANDIRMA: MADALYONUN ĠKĠ YÜZÜ ......................................... 75 A. Üretim Yoluyla Silah Tedariki .................................................................................................. 77 B. Silah Ticareti: Bir DıĢ Politika ve Güvenlik Aracı .................................................................... 80 1. Tedarikçi (Satıcı) Ülkelerin Beklenti ve Hedefleri ............................................................. 82 2. Alıcı Ülkelerin Beklenti ve Hedefleri ................................................................................. 85 III. SOĞUK SAVAġ DÖNEMĠNDE ORTA DOĞU’NUN DÜNYA SĠLAH TĠCARETĠNDEKĠ KONUMU ........................................................................................................................................ 87 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ORTA DOĞU’DA SĠLAHLANMA GĠRĠġĠMLERĠNĠN BAġLAMASI I. SĠLAHLANMANIN BAġLAMASINDA ETKĠLĠ OLAN DĠNAMĠKLER ...................................... 94 II. FĠLĠSTĠN SORUNUNUN GÖLGESĠNDE ĠLK GĠRĠġĠMLER ....................................................... 98 A. Bölge DıĢı Güçlerin ÇatıĢan Çıkarları Doğrultusunda Silah Politikaları .................................. 98 B. Ġsrail’in Ofansif Realist Stratejisi ve Önlenemeyen Birinci Arap Ġsrail SavaĢı ...................... 101 III. SĠLAHLANDIRMADA BAġARISIZ KONTROL GĠRĠġĠMLERĠ ............................................. 106 A. Silahlanmada Batı Tekeli OluĢturma Çabası: Üçlü Deklarasyon ........................................... 107 B. Güç Elde Etme ArayıĢlarının Gölgesinde Üçlü Deklarasyonun ĠĢlevselliği ........................... 111 C. Silahlandırma YarıĢında Yeni Aktör: SSCB ........................................................................... 115 1. Mısır‟ın Batı Bloğundan Başarısız Silah Arayışları ........................................................ 116 2. Kahire‟nin Doğu Bloğundan Silah Transferi ................................................................... 120 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ORTA DOĞU’DA SĠLAHLANMA-GÜVENLĠK ĠLĠġKĠSĠ VE BÖLGESEL ÇATIġMALARIN ANALĠZĠ I. SÜVEYġ SAVAġI ........................................................................................................................... 126 A. SüveyĢ Krizi: Alfa Operasyonundan Omega Operasyonuna GeçiĢ ........................................ 127 B. SavaĢ Öncesinde Mısır ve Ġsrail’in Silahlanma Düzeyleri ...................................................... 129 1. Erken Gelen Kriz Karşısında Mısır‟ın Hazırlık Derecesi ................................................ 130 2. İsrail‟in Silahlanması ve Önleyici Savaş Stratejisi .......................................................... 132 C. Kazanan ve Kaybedenleriyle SüveyĢ SavaĢı ........................................................................... 137 D. SüveyĢ SavaĢı’nın Bölgesel Güvenlik Yapılanmasına Etkisi ................................................. 142 1. Orta Doğu Güvenlik Sisteminde İngiltere‟nin Düşüşü ve Amerika‟nın Yükselişi ............ 143 2. Bölgesel Denklemde Değişen Güvenlik Parametreleri .................................................... 146 a. Bölgesel Güç Mücadeleleri ve Eisenhower Doktrinin Ġlk Uygulamaları ............... 147 b. Irak’ta Rejim DeğiĢikliği ve OluĢan Yeni Dengeler .............................................. 151 c. Arap Orta Doğusunda Mikro Soğuk SavaĢ ve KamplaĢmalar ............................... 155 II. SĠLAHLANMA VE 1967 ARAP-ĠSRAĠL SAVAġI ...................................................................... 160 A. Yeni Silahlanma GiriĢimleri ve Kaynak ArayıĢları ................................................................ 160 1. Mısır‟ın Silahlanma Girişimleri ....................................................................................... 162 a. Mısır’ın Sovyetlerle Doğrudan Teması: Silah ve Teknik Yardım AnlaĢmaları ..... 163 b. Mısır’ın Balistik Füze Üretme GiriĢimleri ve Kimyasal Silah Stoku .................... 165 2. Suriye ile Sovyetler Arasında Kurulan Silah İlişkisi ........................................................ 170 3. İsrail‟in Silahlanma Faaliyetleri: Caydırıcılık ve Saldırı Stratejisinin Eşgüdümlü Planlanması .................................................................................................................. 171 viii a. ABD’den Silah ve Güvenlik Garantisi ArayıĢlarının Gölgesinde Silahlanma ....... 172 b. ABD’nin Ġsrail’e Doğrudan Silah SatıĢları ............................................................ 176 c. Ġsrail’in Nükleer Silah ve Balistik Füze Üretme Faaliyetleri: Caydırıcılık Stratejisi......................................................................................... 184 B. Silahlanmanın SavaĢa DönüĢmesi ........................................................................................... 192 1. Tarafların Güvenlik Stratejileri ve İttifaklar .................................................................... 192 2. Tarafların Silahlanma Düzeyleri ve Askeri Üstünlüğü Kaybetme Endişeleri .................. 196 3. Askeri Kapasitelerdeki Değişikliğin Yarattığı Kuşku, Güvensizlik ve Korku: Savaşın Gerçek Nedenleri .......................................................................................................... 200 C. SavaĢın Güvenlik Politikalarına Etkisi .................................................................................... 207 1. Savaşın Kısa Vadeli Askeri ve Siyasal Sonuçları: İsrail‟in Üstünlüğü Tekrar Ele Geçirmesi ...................................................................................................................... 207 2. Bölgesel ve Küresel Konjonktürün Güç Dağılımına Etkisi .............................................. 211 a. Yeni Dönemde Artan Savunma Harcamaları ......................................................... 211 b. Farklı Stratejiler ve Yeni Ġttifak ArayıĢları ............................................................ 214 III. BÖLGESEL VE KÜRESEL REKABETĠN GÖLGESĠNDE ARTAN SĠLAHLANMA VE 1973 SAVAġI .......................................................................................................................................... 219 A. Taraflar Silahlanma GiriĢimlerini Arttırıyor ........................................................................... 219 1. İsrail‟in ABD Merkezli Silahlanma Faaliyetleri .............................................................. 219 a. Eski Silah Kaynaklarında YaĢanan Sıkıntılar ...................................................................... 220 b. Amerikan Silah Politikasında Köklü DeğiĢim: Ġsrail’in Üstünlüğü Politikası ....... 222 c. Ġsrail’in Nükleer Politikasında DönüĢüm: ―Belirsizlik‖ Temelli Caydırıcılık ....... 230 2. Mısır‟ın Silahlanma Faaliyetleri ...................................................................................... 235 a. Nâsır Dönemi Silahlanma ve Yıpranmayan Silah Envanterleri ............................. 235 b. Silahlanmada YaĢanan Sıkıntılar ve Nâsır Sonrasında Silahlanma ....................... 240 3. Suriye‟de Sovyet Merkezli Silahlanma ............................................................................. 245 B. RövanĢ Psikolojisine Dayalı 1973 SavaĢı ............................................................................... 249 1. Tarafların Karşılaştırmalı Güvenlik Stratejileri .............................................................. 249 2. 1973 Savaşı Öncesinde Tarafların Silahlanma Düzeyleri ve Askeri Hazırlık Dereceleri 251 3. Silah Köprüsünün Desteğiyle Sürdürülen Savaş .............................................................. 253 C. SavaĢın Bölgesel ve Uluslararası Siyasal Sonuçları ................................................................ 258 1. Kahire‟nin Ofansif Realizm‟den Defansif Realizm Mantığına Geçişi ............................. 258 2. İsrail‟in Agresif Politikasındaki Süreklilik ve Bölge Ülkeleriyle İlişkiler ........................ 262 3. Savaşın Küresel Etkilerinin Tetiklediği Bölgesel Silahlanma .......................................... 265 IV. BÖLGESEL GÜÇ BOġLUĞUNU DOLDURMA MÜCADELESĠ: ĠRAN-IRAK SAVAġI ...... 268 A. Tarafların Bölgesel Liderlik Ġçin Silahlanma GiriĢimleri ....................................................... 268 1. Küresel Dengelerin İran‟a Sağladığı Avantaj: Tahran‟ın Silahlanma Faaliyetleri ........ 270 a. Ġran’ın Konvansiyonel Silahlanmasında Amerikan Etkisi ..................................... 270 b. ġah Döneminde Nükleer Silah GeliĢtirme Faaliyetleri .......................................... 273 2. Irak‟ın Silahlanma Faaliyetleri ........................................................................................ 275 a. Irak’ın Konvansiyonel Silahlanmasında Sovyet Etkisi .......................................... 276 b. Irak’ın Nükleer Silahlanma Programı .................................................................... 278 c. Bağdat’ın Balistik Füze GeliĢtirme Projesi ............................................................ 281 d. Bağdat’ın Kimyasal Silahlanma Programı ............................................................. 283 B. DıĢ Desteklerle Sürdürülen Sekiz Yıllık SavaĢ ....................................................................... 285 1. Bölgesel Tehdit Algılamalarında İran Kaynaklı Artış: Şah Rejiminin Devrilmesi .......... 285 2. Irak‟ın Fayda-Maliyet Analizi ve Bölgesel Liderlik Hamlesi .......................................... 286 ix 3. Silahlanmanın Savaşın Gidişatında Oynadığı Rol ........................................................... 289 C. Ġran-Irak SavaĢı’nın Askeri ve Siyasal Sonuçları .................................................................... 291 V. GÜÇ ARAYIġINDAKĠ IRAK’TAN SON HAMLE: KUVEYT’ĠN ĠġGALĠ ............................... 295 A. Ġran SavaĢı Sonrasında Irak’ın Güvenlik Politikası ................................................................ 296 1. Bağdat‟ın Stratejik ve Ekonomik Açmazları .................................................................... 296 2. Irak‟ın Devam Eden Silahlanma Faaliyetleri .................................................................. 297 B. ġantaj Stratejisinde BaĢarısızlık ve ĠĢgal Stratejisine GeçiĢ .................................................... 300 1. Irak‟ın Şantaj Stratejisi .................................................................................................... 301 2. Asimetrik Kapasitedeki Kuveyt‟in Tehdit Algılaması ....................................................... 303 C. Kuveyt’in ĠĢgalinin Askeri ve Siyasal Sonuçları .................................................................... 305 1. İşgalin Yeniden Şekillendirdiği Küresel ve Bölgesel Tehdit Algılamaları ....................... 307 2. İşgale Müdahale ve Yeni Bir Dönemin Başlangıcı .......................................................... 309 SONUÇ………………………………………………………………………………………………312 KAYNAKLAR……………………………………………………………………………………....316 ÖZGEÇMĠġ…………………………………………………………………………………………334 x KISALTMALAR Kısaltma Bibliyografik Bilgi AB Avrupa Birliği ABD Amerika BirleĢik Devletleri ACDA Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma Ajansı (Arms Control and Disarmament Agency) AMIO Arap Askeri Sanayi Örgütü (Arab Military Industry organisation) AR-GE AraĢtırma-GeliĢtirme BAC BirleĢik Arap Cumhuriyeti BAE BirleĢik Arap Emirlikleri BM BirleĢmiĢ Milletler CERVA Fransız Jet Motoru Firması (Compagnie des Engins à Réaction pour Vol Accéléré) CIA Merkezi Haberalma TeĢkilatı (Central Intelligence Agency) ÇHC Çin Halk Cumhuriyeti DTÖ Dünya Ticaret Örgütü FAC Federal Almanya Cumhuriyeti FKÖ Filistin KurtuluĢ Örgütü FLN Ulusal Özgürlük Cephesi (Cezayir) (Front de Libération Nationale) GATT Ticaret ve Tarifeler Genel AnlaĢması (General Agreement on Tariffs and Trade) GSYĠH Gayri Safi Yurtiçi Hasıla IAI Ġsrail Uçak Endüstrisi (Israel Aircraft Industries) ICBM Kıtalararası Balistik Füze (Intercontinental Ballistic Missile) IMI Ġsrail Savunma Sanayi (ġirketi) (Israel Military Industries) KĠK Körfez ĠĢbirliği Konseyi km Kilometre MC Milletler Cemiyeti xi MEC Orta Doğu Komutanlığı (Middle East Command) MEDO Orta Doğu Savunma Örgütü (Middle East Defense Organisation) mm Milimetre MRL Çok Namlulu Roket Atar (Multiple Rocket Launcher) MW Megawatt NEACC Yakın Doğu Silah Koordinasyon Komitesi (Near East Arms Co-ordinating Committee) NPT Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme AnlaĢması (Non-Proliferation Treaty) NUMEC Nükleer Materyal ve Malzeme ġirketi (Nuclear Material and Equipment Corporation) OPEC Petrol Ġhraç Eden Ülkeler Örgütü (Organisation of Oil Exporting Countries) OAPEC Petrol Ġhraç Eden Arap Ülkeleri Örgütü (Organisation of Arab Oil Exporting Countries) SALT Stratejik Silahların Sınırlandırılması AntlaĢması Strategic Arms Limitation Talks SAM Karadan Havaya Füze (Suface to Air Missile) SDECE Fransız Ġstihbarat Örgütü (Service de Documentation Extérieure et de Contre-Espionnage) SLBM Denizaltılardan Fırlatılan Balistik Füze (Submarine Launched Ballistic Missile) SRAAM Kısa Menzilli Havadan Havaya Füze (Short Range Air to Air Missile) SSM Karadan Karaya Füze (Surface-to-Surface Missile) SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği TNT Trinitro toluen UAEK Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu UNEF BM Acil Durum Gücü (UN Emergency Force) UNSCOP BM Filistin Özel Komisyonu (UN Special Commission on Palestine) xii TABLOLAR Tablo-1: Farklı Düzeylerde ve Farklı Birimler Açısından Tehditler……………………………..7 Tablo-2: Mahkûmun Ġkilemi Modeli Matrisi……………………………………………………..18 Tablo-3: Ofansif Realizm…………………………………………………………………..…….…47 Tablo-4: Silahların Farklı Kriterlere Göre Tasnifi……………………………………………….66 Tablo-5: Farklı SavaĢ BaĢlıklarıyla Yapılan Bir Füze Saldırısının Yol Açacağı Tahmini Kayıplar………………………………………………………………………..…71 Tablo-6: “Silah Üretimi” AĢamaları………………………………………………………………79 Tablo 7 : GeliĢmekte Olan Ülkelere Sevk Edilen Temel Silah Sistemleri……………………….89 Tablo-8: Bazı Orta Doğu Ülkelerinin Savunma Harcamaları………………………………..….90 Tablo-9: Birinci Arap-Ġsrail SavaĢı’nda Tarafların Askeri Kapasiteleri……………………….105 Tablo-10: 1950-1954 Döneminde Orta Doğu’ya Yapılan Silah SatıĢları……………………….114 Tablo-11: 1955-1964 Döneminde Orta Doğu’ya Yapılan Silah SatıĢları………………………160 Tablo-12: Arap Ülkeleri Arasındaki DeğiĢken Ġttifaklar (1962-1966)………………………....193 Tablo-13: 1967 SavaĢı’na Katılan Toplam SavaĢ Gücü……………………………...…………197 Tablo-14: Bölge Ülkelerinin 1966-1972 Dönemindeki Askeri Harcamaları………………...…213 Tablo-15: Yıpratma SavaĢına Katılan Mısır ve Ġsrail Güçlerinin KarĢılaĢtırılması………….216 Tablo-16: Mısır’ın 1967-1970 Döneminde DeğiĢen Silah Envanteri…………………………...237 Tablo-17: 1970’te Mısır’da Bulunan Sovyet Askeri Birimleri ve Hava Savunma Bataryaları…………………………………………………….………...……239 Tablo-18: Mısır’ın 1970-1973 Döneminde DeğiĢen Envanterleri……………………………...…241 Tablo-19: Suriye’nin 1967-1973 Döneminde DeğiĢen Silah Envanteri ………………………….246 Tablo-20: 1973 SavaĢı’nda Tarafların Temel Silah Düzeyleri…………………………………...251 Tablo-21: Ġsrail’in Silahlanma Düzeyindeki Farklılıklar (1973-1982)…………………………..262 Tablo-22: Ġran ve Irak’ın Savunma Harcamaları (1962-1980) ……………………………….....269 Tablo-23: ABD’den Ġran’a Doğrudan Silah SatıĢları (1970-1979) ….…………………………...271 Tablo-24: Orta Doğu’da 1958 Eylülündeki Temel Askeri Göstergeler ..………………...……...277 Tablo-25: Irak’ın Savunma Harcamaları ve Silah Alımları (1987-1991) ……………………….298 xiii ġEKĠLLER VE GRAFĠKLER ġekil-1: Tırmanma……………………………………………………………………………..69 ġekil-2: Silah Üretimine ĠliĢkin Askeri Teknolojinin AĢamaları…………………………...76 Grafik-1: GeliĢmekte Olan Ülkelerde ve Orta Doğu’da Silah Alımları (1967-1995)……...89 Grafik-2: Orta Doğu’da Savunma Harcamaları ve Silah Alımları (1967-1995)…………..91 Grafik-3: Orta Doğu’da Artan Petrol Gelirleri ve Askeri Harcamalar (1963-1988)…....266 GĠRĠġ Orta Doğu, siyasal, dinsel, tarihsel, ekonomik ve stratejik anlamda sadece bölge ülkeleri açısından değil; uluslararası politika açısından da oldukça hayati bir öneme sahiptir. 1 Krizlerin ve çatıĢmaların eksik olmadığı modern Orta Doğu politikalarını Ģekillendiren baĢlıca unsurların arasında yer alan silahlanma, bölgesel ve küresel güvenlik politikaları üzerinde etkili olmaktadır. Bu bağlamda 2000’li yıllarda Dünyada en fazla savunma harcaması yapan ve dolayısıyla en fazla silah alımında bulunan 10 ülkeden yedisinin Orta Doğu coğrafyasında bulunması ĢaĢırtıcı değildir. Günümüzde Orta Doğu’daki silahlanmanın güvenlik politikalarına etkisinin anlaĢılabilmesi için Soğuk SavaĢ dönemindeki silahlanma giriĢimlerinin analiz edilmesi oldukça önemlidir. Nitekim bölge ülkelerinin Soğuk SavaĢ sonrası dönemde yaĢadığı güvenlik problemlerinde Soğuk SavaĢ döneminde baĢlayan ve giderek etkisini arttıran silahlanma faaliyetlerinin payı büyüktür. Bu çalıĢma, Orta Doğu’daki günümüz güvenlik sorunlarının anlaĢılması ve gelecekte yaĢanacak muhtemel sorunlara ıĢık tutması amacıyla retrospektif bir Ģekilde, Soğuk SavaĢ dönemindeki silahlanma faaliyetlerinin bölgesel ve küresel güvenlik politikalarına etkisini analiz etmeyi amaçlamaktadır. Güvenlik, siyasal bir olgu olarak mutlak sınırının çizilmesi zor ve subjektif bir kavramdır. Kapsamı, küresel düzeyden baĢlanıp birey düzeyine kadar indirgenebilecek olan güvenlik olgusu, birçok bilim dalının ilgi alanına girmektedir. Bu bağlamda Uluslararası ĠliĢkiler bilim dalının temel ilgi alanı, uluslararası siyasal sistemi oluĢturan devletler ve devlet dıĢı unsurların barıĢ içinde bir arada yaĢamaları ve varlıklarını güvenlik içinde sürdürmeleridir. Bu nedenle, alandaki tüm teori ve yaklaĢımların temel hedefi, öncelikle bu sorunu ele almak ve çözmeye çalıĢmak olmuĢtur. Uluslararası ĠliĢkiler alanında güvenlik üzerine yapılan çalıĢmaların kökeni, antik dönemlere kadar götürülebilir. Bununla birlikte güvenlik kavramı, neredeyse Ġkinci Dünya SavaĢı’nın sonuna kadar savaĢ, barıĢ veya gücün bir fonksiyonu olarak ele alınmaktaydı. Güvenlik çalıĢmaları, zaman içinde giderek daha özerk bir alan haline gelmeye baĢlamıĢ ve güvenlik üzerine spesifik çalıĢmalar yapılmıĢtır. Uluslararası iliĢkiler literatüründe 1980’lerde yapılan bazı çalıĢmalar, güvenliğin sadece devletle ilgili olmadığını; bütün insan topluluklarıyla iliĢkili olduğunu ileri sürmesi açısından güvenlik çalıĢmalarında yeni bir dönemin baĢlamasına neden olmuĢtur. Bu aĢamadan sonra plüralist, eleĢtirel ve konstrüktivist güvenlik çalıĢmaları alanda dikkat çekmeye baĢlasa da silahlanma alanında hâlâ devlet merkezli güvenlik anlayıĢının ağırlıklı bir yeri olduğu söylenebilir. Oldukça geniĢ kapsamı olmasına karĢın çalıĢmada kabul edilen güvenlik olgusu, devlet düzeyinde dıĢarıdan gelecek tehditlere karĢı düzenlenen ulusal güvenlik ve bununla iliĢkili olarak bölgesel ve küresel güvenlik düzeyiyle sınırlı tutulacaktır. Bu nedenle çalıĢmada yapılacak olan teorik tartıĢma, 1 Orta Doğu’ya yönelik kapsamlı bir analiz için bkz. Tayyar Arı, Geçmişten Günümüze Orta Doğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, 4. Baskı, Bursa: MKM Yayınları, 2008, passim. 2 güvenlik çalıĢmalarında hâkim konumda bulunan üç temel paradigmanın güvenliğe bakıĢı çerçevesinde gerçekleĢtirilecektir. ÇalıĢmanın temel ilgi alanı olan silahlanma faaliyetlerinin güvenlikle iliĢkisi ilginç teorik tartıĢmaları beraberinde getirmektedir. Literatür incelendiğinde silahlanmanın güvenliği sağlayıcı ve güvenliği bozucu yönlerinin geniĢ tartıĢmalara konu olduğu görülmektedir. Aynı durum, güvenlikle iliĢkili olan savaĢ için de geçerlidir. Bu bağlamda silahlanmanın savaĢlara yol açtığını savunan bir kesim bulunmakla beraber, caydırıcı etkisi nedeniyle silahlanmanın savaĢları önlediğini savunanlar da bulunmaktadır. Ancak bütün taraflar silahlanmanın her halükarda güvenlikle ve savaĢla iliĢkili olduğunu kabul etmektedir. ÇalıĢma, bu tartıĢmalardan yararlanarak silahlanmanın gerek güvenlik gerekse savaĢlardaki rolünü irdelemektedir. Bu noktada konu olarak Orta Doğu’nun, dönem olarak da Soğuk SavaĢ döneminin seçilmiĢ olması önemlidir. Zira Orta Doğu gibi siyasal, dinsel ve etnik açıdan karmaĢık bir coğrafyada güvenlik sorunları hiç bitmemekte ve bölge ülkelerinin güvenliklerini sağlamak için baĢvurduğu baĢılıca yöntem, silahlanma olmaktadır. Silahlanma kavramını biraz daha açmak gerekirse, kavram hem ülke içinde silah üretimiyle hem de silah ticareti yöntemiyle tedarik edilen silahları kapsamaktadır. Bu bağlamda her ülke istediği her silah sistemini üretmemekte ve dolayısıyla silahların önemli bir kısmı dıĢarıdan silah ticareti yöntemiyle tedarik edilmektedir. Ancak silah ticareti, normal ticari iĢlemlerden oldukça farklı ve karmaĢık bir yapıya sahiptir. Silah ticareti ister piyasa fiyatları üzerinden, ister sembolik rakamlarla, isterse de hibe olarak gerçekleĢtirilsin, bunun siyasi ve stratejik yönü, ekonomik yönüne ağır basan bir etkileĢimdir. Bu etkileĢim, silah ticaretinin kendine özgü doğası gereği sadece bir kereliğine değil, birçok kez gerçekleĢmekte ve istisnalar hariç olmak üzere aynı taraflar arasında uzun dönemler sürebilmektedir. Tedarikçi ve alıcı ülkeler açısından farklı hedeflerin ve beklentilerin söz konusu olduğu silah ticaretinde transferler, her iki tarafın çıkarı keskin bir Ģekilde çatıĢmadığı sürece gerçekleĢmektedir. ÇalıĢmanın temel hipotezleri üzerinde durmak gerekirse, öncelikle Soğuk SavaĢ dönemindeki silahlanma giriĢimlerinin, modern Orta Doğu politikalarının anlaĢılmasında kilit bir öneme sahip olduğu bir kez daha vurgulanmalıdır. ÇalıĢmada analizler, teorik anlamda ofansif realizmin temel argümanlarından hareket edilerek yapılacaktır. Bu bağlamda çalıĢmada özellikle savaĢların tarafları olan ülkelerin güç maksimizasyonunu hedeflediği ve nihai amaçlarının güvenliklerini garanti altına almak için geride sıfır tehdit potansiyeli bırakmak olduğu varsayılmaktadır. Bunun yanı sıra çalıĢmada devletlerin tehdit algılamalarının, silahlanmanın en önemli nedeni olduğu savunulmaktadır. Bölge ülkelerinin ihtiyaç duydukları silah kapasitesine ulaĢma hedefini tek baĢına gerçekleĢtirmeleri oldukça zordur. Bu nedenle silahlanmanın, özellikle bölge dıĢı güçlerle ittifaklara girilmesinin en önemli nedenlerinden biri olduğu savunulmaktadır. Ayrıca silahlanma ve savaĢ arasındaki iliĢki, retrospektif bir analizle test edilmektedir. Bu bağlamda ele aldığımız dönem itibariyle seçilen savaĢlar derinlemesine analiz edilerek, silahlanmanın savaĢların herhangi bir sürecindeki rolü ortaya konmaktadır. Bununla iliĢkili olarak bir diğer hipotez, bölgede gerçekleĢen silahlanma faaliyetlerinin her zaman savaĢa neden olmadığı ancak potansiyel bir teĢvik edici unsur olduğu Ģeklindedir. Yukarıdaki hipotezlerden hareketle tez planına değinmek gerekirse, dört bölümden oluĢan çalıĢmanın Birinci Bölümde öncelikle güvenlik ve silahlanmanın teorik çatısı oluĢturulmaktadır. Bu bağlamda güvenliğe yönelik ontolojik bir tartıĢma yapıldıktan sonra 3 geleneksel güvenlik çalıĢmalarında hâkim olan üç ana uluslararası iliĢkiler teorisinin güvenliğe yaklaĢımı irdelenmektedir. Sırasıyla liberal, globalist ve realist paradigmanın güncel tartıĢmaları da dikkate alınarak oluĢturulacak çerçevede, bölge ülkelerinin güvenlik sorunlarına yaklaĢımına yönelik ofansif realizm öne çıkartılmaktadır. Ardından güvenlik ve silahlanma arasındaki iliĢki teorik bir tartıĢmaya tabi tutulmakta ve silahlanmanın güvenliğin sağlanmasında veya güvenliğin bozulmasında oynadığı rol teorik çerçevede irdelenmektedir. ÇalıĢmanın kavramsal çerçevesini oluĢturmayı amaçlayan Ġkinci Bölümde silahlanmadan önce, ―silah‖ kavramına açıklık getirmek için askeri teknolojinin geliĢimi çerçevesinde silahların niteliğindeki değiĢim ortaya konmaktadır. Bu bağlamda silahların farklı kriterlere göre sınıflandırması yapıldıktan sonra konvansiyonel silahlar ile kitle imha silahları arasındaki farklılıklar vurgulanmakta ve kitle imha silahları kendi içinde karĢılaĢtırılmaktadır. Silahların ardından silahlanma olgusu kavramsal olarak tartıĢılmakta ve silahlanmanın kendine özgü dinamiği çerçevesinde silah üretimi ve silah ticaretinde muhatapların hedef ve beklentileri irdelenmektedir. ÇalıĢmanın analiz kısmı için altyapı sağlaması amacıyla Üçüncü Bölümde Orta Doğu’da modern anlamda silahlanma giriĢimlerinin baĢlaması süreci ele alınmaktadır. Bu bağlamda bölgesel silahlanmanın baĢlamasında etkili olan dinamikler ortaya konduktan sonra gerek bölge ülkelerinin gerekse silah tedarikçilerinin ilk dönem silahlanma ve silahlandırma politikaları incelenmektedir. Bu bölümde son olarak bölgede modern anlamda silahlanmanın baĢlangıcı sayılan Mısır’ın Doğu Bloğundan silah transferi süreci incelenmektedir. Teorik ve kavramsal çerçeve ile silahlanmanın baĢlaması sürecinin ardından analizlerin yapıldığı Dördüncü Bölümde Orta Doğu’da silahlanma-güvenlik iliĢkisi, baĢlıca bölgesel çatıĢmalar analiz edilerek ortaya konmaktadır. Büyük ölçüde birbiriyle iliĢkili olarak analiz edilecek olan çatıĢmalar, SüveyĢ SavaĢı, 1967 SavaĢı, 1973 SavaĢı, Ġran-Irak SavaĢı ve Irak’ın Kuveyt’i iĢgali olarak belirlenmiĢtir. Bu bağlamda tarafların silahlanma gerekçeleri, silahlanma yöntemleri, silahlanmalarının çatıĢmaların çıkmasında, sürdürülmesinde ve sonlandırılmasında oynadığı rol ile çatıĢmaların ardından oluĢan yeni konjonktürdeki silahlanma giriĢimleri her bir savaĢ için ayrı ayrı analiz edilmektedir. 4 BĠRĠNCĠ BÖLÜM KURAMSAL ÇERÇEVE: GÜVENLĠK VE SĠLAHLANMA I. GÜVENLĠĞĠN ONTOLOJĠSĠ Güvenlik, insanlığın doğuĢundan beri temel önceliklerinden birisi olmuĢtur. Abraham Maslow’un insan ihtiyaçları hiyerarĢisinde, yeme-içme gibi fiziksel ihtiyaçların ardından güvenlik ihtiyacı gelmektedir. Ancak güvenlik kavramına iliĢkin ortak bir tanım yapmak o kadar kolay değildir. Güvenliğin sınırları, insanlığın ilk dönemlerinde çok daha kolay belirlenebilmekteydi; ancak insanlık tarihi geliĢtikçe kavramın kapsamı ve kavrama yüklenen anlamlar oldukça geniĢlemiĢtir. Tanımlamadaki zorluk, sadece üzerinde hemfikir olunan spesifik bir güvenlik alanının belirlenmesinde değil; aynı zamanda kavramın soyut olarak tanımlanması için de geçerlidir. 1 En genel anlamıyla bireylerin, toplumsal grupların, devletlerin veya bütünüyle dünyanın “korku, tehdit ve tehlikelerden uzak olma durumu” Ģeklinde tanımlanabilecek olan güvenlik, Ģüphesiz sadece uluslararası iliĢkiler disiplinine özgü bir konu değildir. Konu, psikolojiden sosyolojiye, ekonomiden kriminolojiye, biyolojiden kimyaya kadar doğal ve sosyal bilimlerin birçok dalının ilgi alanına girmekte ve temel gündem maddelerinden birisini oluĢturmaktadır. Doğal olarak güvenliğe yüklenen anlam, konunun ele alındığı her bir bilim dalında farklılaĢmaktadır. Uluslararası ĠliĢkiler bilim dalının temel ilgi alanı, uluslararası siyasal sistemi oluĢturan devletler ve devlet dıĢı unsurların barıĢ içinde bir arada yaĢamaları ve varlıklarını güvenlik içinde sürdürmeleridir. Bu nedenle, bu alandaki tüm teori ve yaklaĢımların temel hedefi, öncelikle bu sorunu ele almak ve çözmeye çalıĢmak olmuĢtur. Buradan hareketle Uluslararası ĠliĢkiler alanında güvenlik üzerine yapılan çalıĢmaların kökeni, antik dönemlere kadar götürülebilir. Ancak, yapılan ilk dönem çalıĢmalar güvenliği merkeze oturtmamakta; savaĢla iliĢkili olarak ele almaktaydı. Ayrıca uluslararası iliĢkilerin bir disiplin olarak ortaya çıkmasından sonra da güvenliğe yönelik yaklaĢımların özerk bir Ģekilde geliĢmediğini belirtmek gerekir. Bir diğer ifadeyle, savaĢ ve barıĢın nedenleri üzerine önermelerde bulunan hemen hemen bütün uluslararası iliĢkiler teorilerinin yer verdiği güvenlik kavramı, önceleri savaĢ, barıĢ 1 Edward A. Kolodziej, Security and International Relations, New York: Cambridge University Press, 2005, ss. 1-3. 5 veya gücün bir fonksiyonu olarak ele alınmaktaydı. 2 Ancak güvenlik çalıĢmaları, zaman içinde giderek daha özerk bir alan haline gelmeye baĢlamıĢ ve güvenlik üzerine spesifik çalıĢmalar yapılmıĢtır. Büyük ölçüde Anglo-Amerikan kökenli olan güvenlik çalıĢmalarının uluslararası iliĢkiler disiplininde nispeten özerk bir alan olarak belirmesi, Ġkinci Dünya SavaĢı’ndan sonra söz konusu olmuĢtur. Öyle ki 1950’li ve 1960’lı yıllar, güvenlik çalıĢmalarının altın çağı olarak nitelendirilmiĢtir. Güvenliği merkeze oturtan Soğuk SavaĢ dönemindeki çalıĢmalarda devlet, strateji, bilim ve statüko gibi kavramlar üzerinde yoğunlaĢılmıĢtır. 3 1980’lerde uluslararası iliĢkiler literatüründe yapılan bazı çalıĢmalar, güvenliğin sadece devletle ilgili olmadığını; bütün insan topluluklarıyla iliĢkili olduğunu ileri sürmesi açısından güvenlik çalıĢmalarında yeni bir dönemin baĢlamasına neden olmuĢtur. 4 Bu aĢamadan sonra realizmin temel varsayımlarının hakim olduğu güvenlik çalıĢmalarının yanı sıra plüralist, eleĢtirel ve konstrüktivist güvenlik çalıĢmaları da alanda dikkat çekmeye baĢlamıĢtır. 5 Güvenlik her ne kadar çok sayıda bilim dalının ilgi alanına girse de uluslararası güvenlik veya küresel güvenliği merkeze oturtarak yapılan çalıĢmalar, uluslararası iliĢkiler disiplini içinde geliĢim göstermiĢtir. Güvenliğe iliĢkin yapılan çalıĢmalarda, devletler arası iliĢkilerde askeri güvenliğe vurgu yapan realist paradigmanın baskın konumda olduğu belirtilmelidir. Bununla beraber Soğuk SavaĢ sonrası dönemde realizmin güvenlik konusundaki katı sınırlarının, hem realist paradigma içinde hem de realizm karĢıtı teori ve yaklaĢımlar tarafından tartıĢıldığı ve alternatif çalıĢmalar yapıldığı görülmektedir. Bu noktada Peter Hough, güvenlik konusunda son dönemde yapılan çalıĢmaları “genişletici” ve “derinleştirici” yaklaĢımlar olmak üzere iki ana eksende ele almaktadır. 6 Hough’a göre bazı neorealistleri de içeren genişletici yaklaşım yine devlet güvenliğini baz almakta; ancak, askeri konular dıĢındaki konuları da araĢtırmalarına dahil ederek çalıĢmalarının kapsamını geniĢletmektedirler. Liberaller, plüralistler ve sosyal konstrüktivistler tarafından desteklenen derinleştirici yaklaşım ise sadece çalıĢmalarının kapsamını geniĢletmemekte; aynı zamanda güvenliğin odak noktasını da değiĢtirerek devlet yerine insan güvenliği üzerinde durmaktadır. 2 Barry Buzan, ―Peace, Power and Security: Contending Concepts in the Study of International Relations‖, Journal of Peace Research, Volume 21, Issue 2, June 1984, s. 110. 3 Paul D. Williams, bunu güvenlik çalıĢmalarında dört ―S‖nin hakim olması Ģeklinde nitelendirmektedir: State, Strategy, Science, Status quo. Bkz. Paul D. Williams (ed.), Security Studies: An Introduction, Oxon: Routledge, 2008, ss. 2-3. 4 Bu çalıĢmalara örnek olarak bkz. Bary Buzan, People, States and Fear : The National Security Problem in International Relations, Brighton : Wheatsheaf Books, 1983, passim. 5 Williams, op.cit., ss. 3-4. 6 Peter Hough, Understanding Global Security, 2. Ed. New York: Routledge, 2008, ss. 11-20. 6 Örneğin Bary Buzan ve arkadaĢları, güvenliğin askeri alanın dıĢında dört farklı alanda daha ele alınabileceğini belirtmektedirler 7 : Siyasal, sosyal, ekonomik ve çevresel. Yazarlar, geleneksel güvenlik çalıĢmalarının, askeri iliĢkilerin tümünü güvenlikle iliĢkilendirmesine karĢı çıkmaktadır. Zira, günümüzde ülke savunmasının ordunun fonksiyonlarından sadece birisi olduğuna dikkat çekilmekte ve ülke dıĢına barıĢ gücü gönderilmesi veya insani müdahaleler gibi konuların askeri boyutu ilgilendirse de devletin varoluĢuna yönelik bir tehdit oluĢturmadığı vurgulanmaktadır. Yazarlar, siyasal alanda egemenliğin ve hatta ideolojinin tehdit edilmesinin; sosyal alanda ―biz‖i oluĢturan baĢta kimlik gibi değerlerin öteki karĢısında tehlikeye girmesinin; ekonomik alanda nüfusun tümünü etkileyecek krizlerin yaĢanmasının ve çevresel alanda insanlık da dahil olmak üzere türlerin neslinin veya yaĢam alanlarının tehlikeye girmesinin en az askeri alanda yaĢanan tehlikeler kadar hayatta kalabilme ile iliĢkilendirilebileceğini savunmaktadırlar. Bu noktada Uluslararası ĠliĢkilerin asıl konusu, uluslararası güvenlik olmakla beraber, günümüzde sosyal, ekonomik ve çevreye iliĢkin konularda ortaya çıkan güvenlik sorunlarının, doğrudan uluslararası güvenliği etkilediği söylenebilir. Güvenlik olgusu objektif olarak, mevcut durumda sahip olunan değerlere yönelik bir tehdidin olmadığı anlamına gelmekteyken; subjektif anlamda güvenlik, gelecekte de bu değerlere yönelik bir saldırının gerçekleĢeceği korkusunun olmadığını ifade etmektedir. Bu bağlamda objektif açıdan güvenlikte mevcut tehdit daha kolay tanımlanabilirken; sahip olunan değerlere yönelik gelecekte bir saldırının olabilme ihtimali, objektif olarak ölçülemeyen bir olgu olduğu için subjektif değerlendirmelere ve spekülasyonlara bağlı bir tehdit tanımlamasıdır. 8 Güvenlik, kabul edilen genel tanımında da belirtildiği gibi, tehdit ve tehlikelere dayalı olarak atfedilen anlamlarla soyuttan somuta dönüĢmekte ve sınırı da hangi perspektiften ele alındığına göre değiĢiklik gösterebilmektedir. Bir diğer ifadeyle kavram, hem analiz düzeyi hem analiz birimi değiĢtikçe oldukça farklı boyutlar alabilmektedir. Hatta aynı analiz birimleri tarafından, aynı analiz düzeyinde bile farklı güvenlik tanımlamaları yapılabilmektedir. Örneğin, herhangi bir durum bir aktör tarafından tehdit olarak değerlendirilip güvenlikle iliĢkilendirilebilirken; aynı durum aynı düzeydeki baĢka bir aktör tarafından bir tehlike veya tehdit olarak görülmeyebilir. Bu durum, güvenliğin sadece zamanlama olarak değil; kiĢilere ve algılamalara göre değiĢiklik göstermesi bakımından subjektif bir niteliğe sahip olduğunu 7 Ibid., ss. 21-22. 8 Wolfers, op.cit., s. 485. 7 göstermektedir. Bu subjektif yapı çerçevesinde algılanan tehditler, güvenliğin sınırını oluĢturmaktadır. 9 Tablo-1: Farklı Düzeylerde ve Farklı Birimler Açısından Tehditler Kaynak: Hough, op.cit. s. 18 Yukarıdaki tablo, bireyler, toplumsal gruplar, devletler ve genel anlamda dünyaya iliĢkin tehditlerin kaynağı ve yöneltilen tehditler için örnek bir çerçeve oluĢturmaktadır. Bu bağlamda, birey kaynaklı tehditler, aynı düzeyde doğrudan bireyler için tehdit ve tehlike oluĢturmaktayken; herhangi bir toplumsal gruptan kaynaklanan bir tehdit hem bireyler, hem diğer toplumsal gruplar hem de devletler için tehdit kaynağı oluĢturabilmektedir. Dünya geneli düĢünüldüğünde küresel sorunlar olarak adlandırılabilecek olan yoksulluk, çevre kirliliği ve nükleer kazalar gibi olaylar, doğrudan bireyler için tehditler oluĢturmaktayken; küresel ısınma gibi konular hem devlet hem de toplumsal gruplar nezdinde tehdit oluĢturabilmektedir. Bunun haricinde, tehditlerin ve dolayısıyla güvenliğin sadece insan kaynaklı olmadığı unutulmamalıdır. Bir diğer ifadeyle, her ne kadar tehdidin yöneldiği aktör, birey ve birey kaynaklı oluĢumlar (toplumsal gruplar, devlet…vb.) olsa da algılanan tehdidin kaynağı bunların dıĢındaki faktörler olabilmektedir. Bu doğrultuda sel ve deprem gibi doğal afetlerin yanı sıra uzayda meydana gelebilecek insan kontrolü dıĢındaki geliĢmelerin de birey, devlet veya herhangi bir toplumsal grup gözetmeksizin bütün dünya için tehdit oluĢturabileceği düĢünülmektedir. Yukarıdaki tablodan çıkarılabilecek en önemli sonuç, diğer tehdit kaynakları kendi düzeyinin yanı sıra bir 9 Hough, op.cit., ss. 17-18. 8 ya da iki düzeyde tehditler oluĢturabilirken; devlet kaynaklı tehditlerin bütün düzeylerde tehdit oluĢturma kapasitesine sahip olduğudur. Güvende olmama durumunu ifade eden güvensizlik ise birey, devlet ve sistem düzeyinde farklı alanları kapsayan bir içeriğe sahiptir. Barry Buzan’a göre güvensizlik kavramı, bireysel düzeyde komĢulardan Ģiddet görmekten, sosyal, siyasal ve ekonomik nedenlerle devletten Ģiddet görmeye ve hatta uluslararası sistem düzeyinde bir nükleer felakete kadar geniĢ bir çerçevede değerlendirilebilir. Bununla birlikte kavram, uluslararası iliĢkilerde kendini en fazla devletler düzeyinde göstermektedir. 10 Güvenliği devlet merkezli bir bakıĢ açısıyla biraz daha irdelemek gerekirse, öncelikle güvenliğin anlaĢılması zor bir kavram olduğunu belirtmek gerekir. Maddi olarak ölçülemeyen ve subjektif bir içeriğe sahip olan güvenlik, aynı zamanda iliĢkiye dayalı ve göreceli bir kavramdır. Güvenlik, duygularla ortaya çıkmaktadır ve bu duygunun ortaya çıkması, kendi kendine olmamaktadır. 11 Bir diğer ifadeyle, bir güvenlik sorununun ortaya çıkması için mutlaka bu duyguyu tetikleyen bir geliĢme olması gerekir. Devlet düzeyinde düĢünüldüğünde, bir devlet için tehdit olarak tanımlanabilen ve güvensizlik hissinin oluĢmasına neden olan algılama, büyük ölçüde bir baĢka devletten (veya belirli bir politikasından) kaynaklanmaktadır. Bu noktada güvenlik veya güvensizliğin oluĢmasında tehdit algılaması oldukça önemli bir rol oynamaktadır. David J. Singer, tehdit algılamasını, en genel Ģekliyle karĢı tarafın kapasitesi ve bu kapasiteyi potansiyel olarak düĢmanca kullanıp kullanmamasının bileĢkesiyle formüle etmektedir. 12 Yukarıdaki formülasyon tehdit algılamaları için yarı-matematiksel bir açıklama getirmeye çalıĢmaktadır. Singer, tehdit algılamasının tanımlamasında niyetin önemini, makalesini kaleme aldığı 1958’de Amerika BirleĢik Devletleri (ABD), Sovyetler Birliği ve Ġngiltere arasındaki iliĢkiyi örneklendirerek açıklamaktadır. Buna göre Ġngiltere o dönemde ABD açısından tehdit oluĢturabilecek bir kapasiteye sahip olmasına rağmen; niyet faktörü dikkate alındığında Ġngiltere’nin Washington için tehdit algılaması oluĢturmadığı görülmektedir. Oysa aynı dönemde Sovyetler Birliği’nin kapasitesi ve niyeti birlikte dikkate alındığında 10 Buzan, ―Peace…‖, op.cit., s. 111-112. 11 Roger Kery, ―The Contemporary Nature of Security‖, Issues in International Relations, Trevor C.Salmon (ed.),New York: Routledge, 2000, s. 51. 12 J. David Singer, ―Threat-Perception and the Armament-Tension Dilemma‖, The Journal of Conflict Resolution, Vol. 2, No. 1, Studies on Attitudes and Communication, March 1958, ss. 93-94. 9 ABD’nin tehdit algılamasında önemli bir tehdit olarak görüldüğü söylenebilir. 13 Bu denklem, devletlerin tehdit algılamalarına yönelik önemli bir açıklama çerçevesi getirmekle beraber bazı zorluklar da içermektedir. Zira, potansiyel bir rakibin silah sistemleri ile askeri hazırlık derecesi gibi ölçülebilir kriterleri ifade eden kapasiteyi gözlemlemek ve somutlaĢtırmak kolaydır. Ancak rakibin bu kapasiteyi kullanmaya yönelik niyetini ölçmek oldukça zordur. Uluslararası veya küresel güvenliği irdelemek gerekirse, bu kavramın geleneksel olarak güvenliğin askeri-politik bağlamda değerlendirilmesiyle ortaya çıktığı söylenebilir. Bu bağlamda güvenlik, doğrudan hayatta kalabilme (bekâ) ile iliĢkilendirilmektedir. Güvenlik sorunu, devletin, hükümetin, ülke toprağının veya toplumun varlığına yönelik bir tehdit algılandığında ortaya çıkmaktadır. Güvenlik tehditlerinin kendine özgü doğası, bunlarla mücadele edebilmek için sıra dıĢı önlemlerin alınmasını meĢrulaĢtırmaktadır. Bir diğer ifadeyle devlet, söz konusu tehditlere karĢı güvenliğini sağlamak için baĢta güç kullanma olmak üzere özel önlemler almaktadır. Dolayısıyla bir devlet adamı geleneksel olarak ―güvenlik‖ durumunu ifade ettiğinde, acil bir durumun varlığına iĢaret etmekte ve tehdit edici geliĢmenin bertaraf edilmesi için “gerekli” bütün önlemleri alma hakkına sahip olduğuna vurgu yapmaktadır. 14 Walter Lippmann’ın ifadesiyle güvenlik, “bir devletin savaştan kaçınmak istemesi durumunda hayati değerlerinden ödün vermeyecek durumda bulunması veya bu hayati değerlere yönelik bir tehdit olduğu zaman, bu değerleri koruması” anlamına gelmektedir 15 . Devletlerin sahip olduğu ve koruması gereken değerler, ülkesel bütünlük olabileceği gibi, etnik, ekonomik veya ideolojik değerler de olabilmektedir. Lenore G. Martin ise, devletin rejim, toplum ve toprak olmak üzere birbiriyle bağlantılı üç unsuru olduğunu belirterek, güvenliği devletin bu üç öğeye yönelik “tehditleri göğüsleyebilme ya da bunları caydırabilme gücü” olarak tanımlamaktadır. 16 Son olarak ulusal güvenlik ve uluslararası güvenlik stratejileri arasındaki ayrıma dikkat çekmek gerekirse, devletlerin tehdit hissine kapıldıklarında kendi baĢına harekete geçerek söz konusu tehdidi bertaraf etmeye çalıĢmaları, ulusal güvenlik stratejisi olarak değerlendirilmektedir. Devletlerin genellikle diğer devletlerle iliĢkilerine dayalı olarak harekete geçip tehdidin kaynağına inerek asıl nedenleri bütünüyle ortadan kaldırmaya çalıĢması ise 13 Ibid., s. 94. 14 Barry Buzan,et.al. Security: A New Framework for Analysis, Colorado: Lynne Rienner Publications, 1998, s. 21. 15 Arnold Wolfers, ―National Security as an Ambiguous Symbol‖, Political Science Quarterly, Volume 67, Issue 4, December 1952, ss. 484. 16 Lenore G. Martin, ―Ortadoğu’da Ulusal Güvenlik: Bütünsel Bir YaklaĢıma Doğru‖ Ortadoğu Politikaları ve Güvenlik, August Richard Norton (der.) , Çev: Ceylan Tokluoğlu, Ġstanbul: Büke Yayınları, 2000, ss. 11-12. 10 uluslararası güvenlik stratejisi olarak ifade edilmektedir. 17 Aslında bu ayrım, aĢağıda tartıĢılacak olan uluslararası iliĢkilerdeki ana akımların güvenlik sorunlarıyla nasıl mücadele edileceğine yönelik öngörüleriyle iliĢkilidir. Nitekim bunlardan ulusal güvenlik stratejisi daha ziyade realist yaklaĢımda; uluslararası güvenlik stratejisi ise liberal yaklaĢımda daha iyi bir açıklama çerçevesi bulmaktadır. Toparlamak gerekirse, uluslararası iliĢkilerde güvenlik kavramının tanımının iki ana eksende yapıldığı söylenebilir. Bunlardan geleneksel ve devlet merkezli olarak tanımlanabilecek olan ilk yaklaĢım, güvenliği “güç yoğunlaşması” (power accumulation) ile eĢdeğer görmektedir. Buna göre aktörler, güvende olmak için mülk, para, silah, ordu…vb. Ģeylere sahip olmalıdır. Bu durum ise güvenliğin satın alınabilen bir ―mal‖ (commodity) olarak görülmesine yol açmaktadır. Bu yaklaĢımda güç, güvenliği sağlamanın en önemli yoludur. Aktörler özellikle askeri açıdan ne kadar güç elde ederse, o kadar güvende olmaktadır. Genel anlamda geleneksel olmayan güvenlik yaklaĢımı olarak değerlendirilebilecek olan ikinci yaklaĢım ise güvenliğe çok daha geniĢ bir açıdan yaklaĢmaktadır. Buna göre artık, devletlerin hayatta kalmasını dolaylı olarak etkileyebilecek olan risk ve tehditler de önem kazanmıĢtır. Bunun yanı sıra devlet dıĢındaki unsurların güvenliği üzerinde de yoğunlaĢan bu yaklaĢıma göre, küresel ısınma, HIV virüsü ve yoksulluk gibi faktörler de devletlerin, toplumların ve bireylerin güvenliğini askeri- güvenlik konuları kadar ilgilendirmektedir. ÇalıĢmada Orta Doğu’daki silahlanma giriĢimlerinin güvenliğe etkisi, yukarıdaki yaklaĢımlardan birincisi esas alınarak analiz edilmektedir. Devlet- merkezli bir anlayıĢla silahlanma giriĢimlerinin güvenlik algılamalarına etkisi ve iliĢkisi ortaya konmaktadır. Ancak analiz kısmına geçmeden önce, uluslararası iliĢkiler teorilerinde güvenliğin sağlanmasına yönelik farklı yaklaĢımları ve kavramsal çerçeveyi biraz daha tartıĢmak yerinde olacaktır. II. GÜVENLĠĞE FARKLI YAKLAġIMLAR: TEORĠK ZEMĠNDE ÜÇ GELENEKSEL EKOL Uluslararası iliĢkiler teorilerinde güvenlik, ele alınan teoriye veya yaklaĢıma göre oldukça farklı anlamlar kazanabilmektedir. Bu bağlamda güvenlik, realizmde devlet-merkezli bir bakıĢla doğrudan hayatta kalma, güç, kapasite ve çıkar kavramlarıyla iliĢkilendirilirken; liberalizmde bireyin özgürlüğünün korunması ve bu özgürlüklerinden güven içinde faydalanmasıyla iliĢkilendirilmekte ve uluslararası kurumsallaĢmanın sağlanması veya liberal 17 Kavramların karĢılaĢtırmalı analizi için bkz. Göksel ĠĢyar, ―Günümüzde Uluslararası Güvenlik Stratejileri: Kavramsal Çerçeve ve Uygulama‖, Gazi Akademik Bakış, Cilt 2, Sayı 3, KıĢ 2008, ss. 2-9. 11 demokrasinin geliĢtirilmesi, uluslararası güvenliği sağlamanın yolları olarak karĢımıza çıkmaktadır. Globalizm ise güvenliğe ekonomik unsurlar üzerinden açıklamalar getirmekte ve güvenliğin tehlikeye girdiği durumlar olan savaĢ ve çatıĢmaları ekonomik yapıyla iliĢkilendirerek açıklamaktadır. Bu kısımda uluslararası iliĢkiler teorilerindeki temel paradigma ve yaklaĢımların güvenliğe ve güvenlik sorunlarının çözümüne bakıĢı tartıĢılmaktadır. ġüphesiz, tartıĢmanın kendisi ayrı bir çalıĢma olacak kadar geniĢtir. Ancak burada tartıĢmanın çerçevesi realizm, liberalizm, globalizm sınırlı tutulmaktadır. Bu sınırlandırma, aynı zamanda devlet merkezli, birey merkezli ve sistem merkezli olmak üzere üç farklı yaklaĢıma karĢılık gelmektedir. A. Güvenliğe Liberal YaklaĢımlar Uluslararası iliĢkiler disiplininin temel paradigmalarından birisi olarak değerlendirilen liberalizm, oldukça kapsamlı bir felsefi, siyasi ve ekonomik geri plana sahiptir. ġüphesiz bu kısımda liberalizmi bütün yönleriyle tartıĢmak olanaksızdır. Bunun yerine çalıĢmayla iliĢkili olarak liberalizmin güvenliğe bakıĢı ve güvenliği sağlamaya yönelik temel yaklaĢımları irdelenecektir. Devletin rolünün sınırlandırılmasını savunan ve eĢitlik, özgürlük, rasyonalite ve mülkiyet hakkı gibi kavramlar üzerine inĢa edilen klasik liberal düĢüncede bireyin özgürleĢtirilmesi, liberalizmin temel varsayımlarından birini oluĢturmaktadır. 18 Ġnsanın doğuĢtan özgür olduğunu ve bir takım dokunulmaz haklara sahip olduğunu savunan liberalizm, insan doğasına olumlu bir bakıĢ açısıyla yaklaĢmaktadır. Buradan hareketle, insanın temelde iyi, iĢbirliğine yatkın bir doğası olduğu savunulmaktadır. Bireyler arasında çıkar uyumu olduğunu savunan liberalizm, devletler arası iliĢkilerde de bu çıkar uyumunun mümkün olduğunu ve buna bağlı olarak devletler arasında iĢbirliğine gidilebileceğini öne sürmektedir. 19 Liberal bireycilik, özel mülkiyete, piyasalara ve hem ülke içinde hem de uluslararası arenada hukuk düzeninin oluĢturulmasına önem vermektedir. Bireylerin oluĢturduğu sivil toplumun rolünün arttırılmasını ve devletin toplumsal hayattaki rolünün azaltılmasını savunmaktadır. Uluslararası iliĢkilere yönelik olarak güç dengesi, savaĢlar ve militarizm gibi kavramlara karĢı çıkan liberalizm, bunun yerine daha rasyonel, kurumsal ve hukuksal yaklaĢımları tercih etmektedir. 20 Uluslararası liberal teori, uluslararası iliĢkilerde barıĢ ve 18 Klasik liberal düĢüncenin öncülerine iliĢkin bilgi için bkz. Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri…, op.cit., ss. 342- 352. 19 Viotti ve Kauppi, op.cit., s. 231; Grieco, op.cit., s. 492. 20 Scott Burchill, ―Liberalism‖, Theories of International Relations, 3rd Ed., Scott Burchill et.al. (der.), New York: Palgrave Macmillan, 2005, s. 55; Barry Buzan – Ole Wæver, Liberalism and Security: The Contradictions of the 12 iĢbirliği konuları üzerinde yoğunlaĢarak; liberal felsefenin bireysel özgürlük, liberal demokratik ilkeler, liberal ekonomik ilkeler…vb. ilkelerinin yaygınlaĢtırılması ile uluslararası iliĢkilerde çatıĢmanın yerine barıĢın ve iĢbirliğinin egemen olacağını savunmaktadır. Bireylerin, çıkar gruplarının ve diğer sosyal grupların tercih ve önceliklerinin, uluslararası iliĢkiler alanında devletler tarafından temsil edildiğini savunan uluslararası liberal teoride, ülkesel bütünlüğün, ulusal bağımsızlığın ve ulusal güvenliğin devletler tarafından sağlanmasının ve savunulmasının nedeni, ülke içindeki birey ve sosyal grupların talep ve tercihlerinin hayata geçirilmesi ve uygulanmak istenmesidir. 21 Liberalizmin güvenlik anlayıĢı, realizmden daha farklı bir perspektifte ele alınmaktadır. Bu noktada bazı realistler, liberalizmin güvenlikle ilgili konuları göz ardı ettiğini ve bunun yerine ekonomik konular üzerinde yoğunlaĢtığını iddia etmektedir. 22 Ancak bu eleĢtiriler, büyük ölçüde realizmin devlet ve güvenlik anlayıĢı ile liberalizmin devlet ve güvenlik anlayıĢı arasındaki farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Nitekim, Barry Buzan ve Ole Wæver, liberalizmin aslında tamamen uluslararası ilişkilerdeki güvensizlik durumunu gidermeye yönelik bir araştırma programı olduğunu iddia etmektedir. Ġkiliye göre liberalizm, güvenliğin anlamını daraltarak daha güvenli bir dünya oluĢturma arayıĢındadır. 23 Liberalizm, bireylerin güvenlik içinde yaĢadığı bir sivil toplum oluĢturmak için, güvenlikle yakından iliĢkili olan tehdit ve hayatta kalma gibi söylemleri sadece askeri alana ve devlet düzeyine indirgemeye çalıĢmaktadır. Ancak burada da devletin müdahaleciliği, sadece ülkeye dıĢarıdan bir saldırı olduğunda veya bir iç isyanın varlığı durumunda bireylerin özgürlüklerinin güvence altına alınması için meĢru görülmektedir. Bununla iliĢkili olarak liberalizm, istisnai bir durum olarak değerlendirdiği savaĢları engellemek için aĢağıda yer verilecek olan bazı öngörülerde bulunmaktadır. Aslında bu liberal duruĢun kökeni Immanuel Kant’a kadar dayandırılabilir. Nitekim Kant, Sonsuz Barış (Perpetual Peace) adlı eserinde kalıcı bir barıĢ için ileri sürdüğü koĢulların gerçekleĢtirilmesi durumunda, savaĢların önlenebileceğini ve devletlerin güven içinde yaĢayabileceğini belirtmekteydi. 24 Liberalizmde bireysel güvenlik kavramı ile ekonomik geliĢme ve genel anlamda özgürlüklerin sağlanması, bazı aĢamalardan geçerek günümüzdeki halini almıĢtır. Bu bağlamda Liberal Leviathan, Working Paper, Copenhagen Peace Research Institute, April 1998, http://www.ciaonet.org/wps/bub02/index.html, (e.t. 10/02/2008); 21 Moravcsik, op.cit., s. 4. 22 Örnek olarak bkz. Mearsheimer, ―False Promise…‖, op.cit., s. 15. 23 Buzan – Wæver, Liberalism…, op.cit., s. 3. 24 Bu koĢullar için bkz. Howard Williams et.al., Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Teorisi Üzerine Bir Derleme, (Çev. Faruk Yalvaç et.al.), Ankara, Siyasal Kitabevi, 1996, ss. 166-178; Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri…, op.cit., ss. 347-348. http://www.ciaonet.org/wps/bub02/index.html 13 bireysel özgürlüklerin garanti altına alınmasındaki süreç, ilk olarak 17. yüzyıl ile 19. yüzyıl arasında John Locke, Montesquieu, John S. Mill, Immanuel Kant, Jeremy Bentham ve Adam Smith gibi isimlerle ön plana çıkmaktadır. 25 Bu dönemde özgürlüklerin, hukuk düzeni vasıtasıyla devlete karşı korunması amaçlanmıĢtır. Bir diğer ifadeyle devletler, bireysel özgürlüklerin önündeki en önemli engel olarak değerlendirilmekte; bireysel özgürlüklerden güven içinde faydalanılması için bir hukuk düzeninin oluĢturulması ve devletin özgürlükler üzerindeki etkisinin bu hukuk düzeni içinde sınırlandırılması öngörülmekteydi. Locke’un toplumsal sözleĢme yaklaĢımı, Montesquieu’nun güçler ayrılığı ve yönetim biçimleriyle savaĢ arasında kurduğu iliĢki, Mill’in bireysel özgürlükleri sınırlayan koĢulları minimize etme çabası, Kant’ın sonsuz barıĢa yönelik koĢulları ve Bentham’ın devletin rolüne yönelik sınırlayıcı yaklaĢımı, bireysel özgürlüklerin devlet karĢısında güven altına alınmasına yönelik giriĢimler olarak anılabilir. Aynı Ģekilde Adam Smith’in devletin/toplumun çıkarı ile bireyin çıkarı arasında kurduğu iliĢkiyi de bu bağlamda düĢünmek gerekir. Dolayısıyla liberalizmde devlet, bireylerin güvenliğini sağlamak ve ihtiyaçlarını karĢılamak için oluĢturulmuĢ ve özgürlükleri daraltan değil, geniĢleten bir fonksiyona sahip olan bir yapıdadır. Bu nedenle devlet müdahalesinin minimize edilmesi gerekmektedir. 26 Güvenliğin geçirdiği bir diğer aĢama, devletin liberalizmle iliĢkilendirilmesi Ģeklinde geliĢmiĢtir. Bu bağlamda devletin her istediğinde sivil özgürlüklerin yaĢandığı normal düzenin dıĢına çıkması engellenmeye çalıĢılmıĢ ve devlet eliyle liberal değerler uygulanmaya çalışılmıştır. 19. yüzyılın ortalarından itibaren geliĢen bu süreçte, devletin sadece belirli durumlarda normal düzenin dıĢına çıkması öngörülmüĢtür. Modern anlamda güvenliğin sınırının çizilmesi açısından da önemli olan bu giriĢim, devletin sadece varlığına yönelik tehditler söz konusu olduğunda bireysel özgürlüklerin tam olarak yaĢandığı normal düzenin dıĢına çıkmasına izin verilmesini ifade etmektedir. Bu dönem aynı zamanda, ekonomiye iliĢkin liberal görüĢlerin politikayla iliĢkilendirilmesi açısından önemli olmuĢtur. Zira ekonomik liberalizmin özünü oluĢturan laissez faire (bırakınız yapsınlar) anlayıĢı, kendiliğinden ortaya çıkan doğal bir yapıya sahip değildir. Bu anlayıĢ, devlet eliyle toplumsal hayatta uygulanmaktadır ve böylece liberalizm, devletle yakından iliĢkili hale gelmiĢtir. Dolayısıyla, önce bireysel özgürlüklerin korunması için sınırlandırılan devlet, sonraki aĢamada liberal değerlerin uygulanması için kullanılmıĢ/görevlendirilmiĢtir. Devletin liberal ekonomiyle iliĢkisi, kaçınılmaz olarak güvenlikle devlet arasında bir iliĢki kurulmasına da neden olmuĢtur. Bu 25 Buzan – Wæver, Liberalism…, op.cit., s. 4; 26 John M. Hobson, The State and International Relations, New York: Cambridge University Press, 2000, s. 64. 14 bağlamda Jeremy Bentham, “güvenlikle özgürlüğü eşdeğer görüp, iki kavramın birbirinden ayrılamayacağını” belirtmektedir. 27 Liberalizmin bireyi merkeze alan ve öncelikle iç politikada geliĢen yapısı, zamanla liberal ilkelerin uluslararası politikada da geliĢmesine ve uygulanmasına yol açmıĢtır. Bu noktada liberal ekonomik uygulamalar, liberalizmin uluslararası politikayla iliĢkilenmesinde öncülük yapmıĢtır. Bireysel özgürlükleri korumaya ve güven altına almaya yönelik diğer liberal değerler de kısa sürede ekonomik liberalizme eĢlik etmeye baĢlamıĢtır. Sonuçta ister herhangi bir ülke içinde yaĢayan bireylerin özgürlüklerinin korunması; ister uluslararası politikada liberalizmin evrensel değerlerinin yaygınlaĢtırılması Ģeklinde olsun, liberalizmin uluslararası iliĢkiler alanındaki etkisi geniĢlemeye baĢlamıĢtır. Bu etkileĢimde bireysel özgürlüklerin savaĢa, militarizme, otoriter yönetimlere ve mikro anlamda Ģiddete karĢı güven altına alınması amacı ön plana çıkmaktadır. Zira liberalizme göre bireyler ve devletlerin güven içinde olduğu ―barıĢ‖ normal bir iliĢki biçimidir. Ġlk dönem liberallerinden beri dile getirilen bu düĢünceye göre, insanlar arasında uyum ve iĢbirliğinin olması gerektiği doğa kanununun kendisinde vardır. Doğal bir durum olarak nitelendirilmeyen savaĢlar, insan doğasına aykırı ve irrasyonel olarak değerlendirilmektedir. 28 Siyasal bir düĢünce geleneğini yansıtan liberalizm, uluslararası iliĢkiler disiplininde çeĢitli varyasyonlarla ortaya çıkmaktadır. Örnek vermek gerekirse, Robert Keohane, cumhuriyetçi, ticari ve düzenleyici liberalizm Ģeklinde üçlü bir sınıflandırmaya giderken; Mark W. Zacher ve Richard A. Mathew ikilisi buna askeri, bilişsel ve toplumsal liberalizmi ekleyerek altılı bir sınıflandırmaya gitmiĢtir. Andrew Moravcsik ise fikirsel, ticari ve cumhuriyetçi liberalizm Ģeklinde bir gruplama yapmaktayken; Michael Doyle, uluslararası, ticari ve ideolojik liberalizm Ģeklinde bir sınıflama yapmıĢtır. 29 Bu sınıflandırmalardan hangisi ele alınırsa alınsın, hepsinin temelinde birey ve bireyin özgürlüğünün korunması ve geniĢletilmesi düĢüncesinin yattığını belirtmek gerekir. Bir diğer ifadeyle, bilimsel bir araĢtırma programı olarak ele alındığında, bireyin temel alınması liberalizmin çetin özünü oluĢturmaktadır. 27 Buzan – Wæver, Liberalism…, op.cit.,ss. 4-5. 28 Burchill, op.cit., s. 58. 29 Bu sınıflandırmalar için bkz. James L. Richardson, Contending Liberalisms in World Politics: Ideology and Power, Colorado: Lynne Rienner Publishers, 2001, s. 71.; Andrew Moravcsik, Liberal International Relations Theory: A Social Scientific Assessment, Working Paper, Weatherhead Center For International Affairs, No. 01-02, April 2001, http://www.ciaonet.org/wps/moa04/index.html; (e.t. 10/02/2008); Michael W. Doyle, ―Liberalism and the End of the Cold War‖, International Relations Theory and the End of Cold War, Richard Ned Lebow ve Thomas Risse Kappen (edt.), New York: Columbia University Press, 1996, passim; Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri…, op.cit., ss. 364-373. http://www.ciaonet.org/wps/moa04/index.html 15 Yukarıdaki sınıflandırmalar bağlamında liberalizmin güvenliğe bakıĢı düĢünüldüğünde, güvenlik çalıĢmalarında özellikle üç liberal yaklaĢımın öne çıktığı söylenebilir. Bunlar, uluslararası ekonominin ve serbest ticaretin etkisiyle artan etkileĢim sonucunda ortaya çıkan karşılıklı bağımlılık yaklaĢımı, güvenlikle uluslararası kurumsallaĢma arasında doğru orantı kuran liberal kurumsalcılık ve demokratik ilkelerin dünya genelinde yaygınlaĢtırılmasıyla güvenliğin sağlanabileceğini öne süren demokratik barış yaklaĢımıdır. 1. KarĢılıklı Bağımlılık YaklaĢımı ve Güvenlik Serbest ticareti önemseyen karĢılıklı bağımlılık yaklaĢımının geliĢmesinde ticari liberalizmin önemli bir rol oynadığı görülmektedir. Adam Smith’in serbest ticaretin yararlarını ele alan mutlak üstünlükler teorisinin ardından, David Ricardo’nun karĢılaĢtırmalı üstünlükler teorisinde, uzmanlaĢmaya dayalı üretimle geliĢecek olan serbest ticaretin bütün devletler açısından faydalı olduğu öne sürülmüĢtür. Bu bağlamda liberaller, 18. yüzyıldan itibaren ulusal refahın savaĢ yoluyla toprak kazanmaya dayalı yöntemler yerine, uluslararası ticaret yoluyla yükseltilebileceğini ve serbest ticaretin ulusal refah için daha barıĢçıl bir yöntem olduğunu vurgulamaya baĢlamıĢlardır. Serbest ticaret, bunun yanı sıra devletler arasındaki bölünmeleri gideren ve bütün toplumlardaki bireyleri birleĢtiren bir unsur olarak görülmüĢtür. Ġnsanlar arasındaki iletiĢim ve etkileĢim, serbest ticaret yoluyla artacak ve toplumlar arasındaki ortak çıkarlar ön plana çıkarak farklılıklara dayalı çatıĢmalar azalacaktır. Bu bağlamda Kant’a göre “ticaretin önündeki engellerin kaldırılması, dünya genelinde insanları zenginleştirmekte ve güçlü kılmakta; böylece insanların ortak barış için bir araya gelmesine” yol açmaktaydı. John S. Mill, 1848’de “ticaret sayesinde bireylerin çıkarlarının çeşitlendiğini ve bunun da savaşı artık kullanılmaz bir yöntem haline getirmekte olduğunu” belirtmiĢti. 30 Liberaller, bireyler arası ve toplumlararası iliĢkilerde yaratacağı karĢılıklı etkileĢim sayesinde serbest ticaretin bireylerin birbirini daha fazla tanımasına yol açacağını ve çatıĢmaları azaltacağını iddia etmektedir. Andrew Moravcsik, “ticaretin savaşa göre daha az maliyetli olan bir zenginleşme yöntemi olduğunu belirterek, en kötü ihtimalle çok taraflı zarar oluşturmaması için güce dayalı baskıcı yöntemlerin tercih edilmeyeceğini” belirtmektedir. 31 Bu noktada, bireylerin ekonomik çıkarlarının bir süre sonra savaĢ üzerinde caydırıcı bir etkiye sahip olacağı düĢünülmektedir. Toplum, savaĢların ticaretlerini aksattığını ve ekonomik refahlarını olumsuz 30 Burchill, op.cit., s. 63. 31 Moravcsik, op.cit., s. 5. 16 etkilediğini gördükçe yönetimleri üzerindeki baskıları arttıracak ve karar vericiler de savaĢa karar verirken bu baskıları göz önünde bulundurmak zorunda kalacaklardır. 32 Önceleri serbest ticaretin geliĢtirilmesi için öne sürülen bu görüĢler, ticaret sonucunda yaĢanan karĢılıklı etkileĢim ve teknolojik ilerlemelerle birlikte farklı bir boyuta gelmiĢ ve günümüzde karĢılıklı bağımlılık yaklaĢımının temelini oluĢturmuĢtur. 1977’de Robert O. Keohane ve Joseph S. Nye tarafından yayınlanan “Güç ve Karşılıklı Bağımlılık” (Power and Interdependence) adlı çalıĢmayla gündeme gelen karĢılıklı bağımlılık yaklaĢımına göre, özellikle Ġkinci Dünya SavaĢı’ndan sonra toplumsal, parasal ve ticari alanda sınırlar arasında yaĢanan etkileĢimler, devletler ve ülke içindeki farklı aktörler arasında karĢılıklı bir bağımlılığın oluĢmasına neden olmuĢtur. 33 Keohane ve Nye, bu etkileĢimler sonucunda oluĢan ve karmaşık karşılıklı bağımlılık olarak adlandırdıkları yapının üç temel özelliği bulunduğunu öne sürmektedir 34 : İletişim kanalları çoğalmıştır; dış politikanın gündemi açısından herhangi bir hiyerarşi bulunmamaktadır; uluslararası ilişkilerde askeri gücün önemi azalmıştır. ĠletiĢim kanallarının artması sadece devletler arasında veya hükümetler arasındaki iliĢkilerin geliĢmesine yol açmamıĢ; aynı zamanda farklı yerel aktörler ve bireyler arasındaki iliĢkilerin de geliĢmesine neden olmuĢtur. Farklı iletiĢim imkanlarının geliĢmesi, bütün aktörlerin birbirine daha fazla yakınlaĢmasına yol açmıĢtır. DıĢ politikanın gündeminde eskiden var olan ve özellikle realistler tarafından önem verilen askeri ve güvenlik konularının dıĢında ekonomik, sosyal ve ekolojik konular da devletlerin gündeminde hayati alanlar olarak belirmeye baĢlamıĢtır. 35 Dolayısıyla bu gündemleri bir hiyerarĢi içine sokmak artık mümkün değildir. Askeri gücün öneminin azalması ile bu gücün kullanılma ihtimali de azalmıĢtır. Keohane ve Nye’a göre aralarında karĢılıklı bağımlılık bulunan ülkeler arasında askeri gücün kullanılma ihtimali oldukça düĢmüĢ ve devletler arasında, diğer çıkar alanlarının ve farklı güç fonksiyonlarının ortaya çıkmasına neden olmuĢtur. Devletler, aralarındaki etkileĢimin bir sonucu olarak askeri güce baĢvurmak yerine, karĢılıklı bağımlı yapıyı veya farklı araçları kullanarak sorunlarını çözme eğilimine girmiĢlerdir. 36 32 Burchill, loc.cit. 33 Robert O. Keohane – Joseph S. Nye, ―Realism and Complex Interdependence‖, International Relations Theory: Realism, Pluralism, Globalism, 2. Ed., Paul R. Viotti, Mark V. Kauppi (Edt.), New York: Macmillan Publishing Company, 1993, s. 403. 34 Bu özelliklerin açıklaması için bkz. Ibid., ss. 407-411; Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri…, op.cit., ss. 409-415. 35 Richardson, op.cit., s. 77. 36 Keohane – Nye, op.cit., ss. 409-411. 17 2. Kurumsal Liberalizmde Güvenlik Güvenlikle ilgili öne çıkan diğer liberal yaklaĢım olan liberal kurumsalcılık, devletlerin uluslararası iliĢkilerde merkezi rolü olduğunu kabul etmektedir. BaĢvurulduğu durumlarda askeri güç, devletlerarası iliĢkilerde sonuçlar ortaya koyması açısından nihai belirleyici olarak görülmektedir. * Uluslararası alanda özgürlükleri koruyan devlet gibi bir üst otoritenin olmadığını; yani anarĢinin varlığını kabul eden liberal kurumsalcıların anarĢiden yola çıkarak ulaĢtığı sonuç ise realizmden oldukça farklıdır. 37 Bu bağlamda devletin dıĢındaki diğer aktörleri de dikkate alan liberal kurumsalcılar, uluslararası kurumların anarĢinin kendisini ortadan kaldırmasa da olumsuz etkilerini değiĢtirebileceğini savunmaktadır. KurumsallaĢma yoluyla devletlerin tercihlerinin ve davranıĢlarının etki altına alınabileceğini ve uluslararası çevrenin özelliklerinin değiĢtirilebileceğini düĢünmektedirler. Kurumsalcılara göre, uluslararası kurumlar devletler üzerinde bu etkiyi, özendirici veya caydırıcı ticari yöntemler üzerinden gerçekleĢtirebilmektedir. 38 Liberal kurumsalcılar, devletlerin tıpkı realizmde olduğu gibi mahkûmun ikilemi 39 durumunda olduklarını kabul etmektedir. Ancak liberal kurumsalcılar, mahkûmun ikilemini realist bir bakıĢ açısıyla iĢbirliğine gitmeme gerekçesi olarak göstermek yerine, mahkûmun ikilemi durumunda bile tarafların iĢbirliğine gidebileceğini savunmaktadır. 40 AĢağıdaki matris, anarĢik bir ortamda bulunan iki devletin mahkûmun ikilemi durumundaki iliĢkilerini ifade etmektedir. Buna göre her devletin iki alternatif stratejisi bulunmaktadır. Ham modelde itiraf etme veya suskun kalma Ģeklinde olan stratejiler; devletlerarası iliĢkilere uyarlandığında * Kurumsal liberelizm, liberal yaklaĢımlar içinde idealizme çok yakın durması nedeniyle neoidealizmle özdeĢleĢebilmektedir. Ayrıca liberal kurumsalcılık, liberal paradigma çatısı altında geliĢtirilen ve kurumsallaĢmaya ve iĢbirliğine önem veren rejim teorisi, çoktaraflılık ve fonksiyonalizm gibi yaklaĢımları da vurgu yapan bir içeriğe sahiptir. 37 Burchill, op.cit., s. 64; Kolodziej, op.cit., s. 151. 38 Cornelia Navari, ―Liberalism‖, Security Studies: An Introduction, Paul D. Williams (ed.), Oxon: Routledge, 2008, s. 39; Robert Powell, ―Absolute and Relative Gains in International Relations Theory‖, The American Political Science Review, Volume 85, Issue 4, December 1991, s. 1305. 39 Oyun teorisi modellerinden biri olan mahkûmun ikilemi, karĢılıklı istenmeyen bir durumdan kaçınmak için tarafların iĢbirliğine gitmesi gerektiğini; ancak aralarında iletiĢim ve güven olmadığından tarafların iĢbirliğinden kaçınmayı tercih ettiğini öngörmektedir. Oyuna göre, hapishanede birlikte suç iĢledikleri iddiasıyla yargılanan iki mahkûmun hüküm giymesi, en azından birinin konuĢarak suçu iĢlediklerini itiraf etmesine bağlı olduğundan; ayrı hücrelerde bulunan mahkûmların sorgulamaları esnasında diğerinden bir gün önce itiraf eden kiĢinin bir miktar para ile ödüllendirileceği ayrıca serbest bırakılacağı vaadinde bulunulurken böylece arkadaĢının idam edilebilmesi için gerekli suç tutanağının oluĢturulmasının sağlanmıĢ olacağı da belirtiliyor. Ancak arkadaĢı erken konuĢursa aynı Ģey bunun için söz konusu olacak ve arkadaĢı ödüllendirilerek serbest kalırken kendisi idama mahkûm olacak. Ġkisi de aynı gün itiraf ederlerse idama mahkûm olmayacaklar fakat onar yıl hapis yatacaklar; ikisi de konuĢmamayı tercih ederse para ödülü alamayacaklar ama ikisi de serbest kalacaklar. Oyunun uluslararası iliĢkilere uyarlanmasına iliĢkin ayrıntılı bilgi için bkz. Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri…, op.cit., ss. 251-256; Kolodziej, op.cit., ss. 152-153. 40 Burchill, op.cit., s. 65. 18 iĢbirliğine gitme veya iĢbirliğinden kaçınma Ģeklinde olmaktadır. Taraflar seçtikleri stratejilere göre durumdan kazançlı veya zararlı çıkmaktadır. AĢağıdaki matristen hareketle mahkûmun ikilemi durumu realizm bağlamında düĢünüldüğünde, taraflar için en rasyonel strateji, karĢı tarafın iĢbirliğinden kaçınma ihtimalini düĢünerek, kendisinin de iĢbirliğinden kaçınmasıdır. Buna göre iki taraf da iĢbirliğinden kaçınacağından (AII, BII) II nolu stratejiyi tercih edecekler ve alacakları sonuç (-10,-10) olacaktır. Bu model, realist mantıkla tarafların neden iĢbirliğine gitmediğini açıklamaktadır. Çünkü taraflar arasında iletiĢim eksikliği, kuĢku ve güvensizlik vardır. Ancak liberal kurumsalcılar, buna karĢı çıkarak mahkûmun ikilemi durumunda bile tarafların iĢbirliğine gidebileceğini savunmaktadır. Tablo-2: Mahkûmun Ġkilemi Modeli Matrisi I nolu strateji : ĠĢbirliği yapmak (susmak) II nolu strateji: ĠĢbirliğinden kaçınmak (itiraf etmek) Kurumların geliĢtirilmesiyle bir üst otorite yaratılamasa da ortak normlar ve değerler yaratılabileceğini savunan kurumsalcılar, böylece iliĢkileri geliĢen devletlerin uzun vadede iĢbirliğine gitmemesi için herhangi bir engel bulunmadığını savunmaktadır. Böylece önceden (AII, BII) veya (-10, -10) olarak ifade edilen optimal strateji, tarafların iĢbirliğine gitmesi sonucunda (AI, BI) her ikisinin de kazandığı (+1, +1) durumuna dönüĢecektir. 41 Liberal kurumsalcılığın güvenlikle iliĢkisini irdelemek gerekirse, liberal kurumsalcılar güvenliği sadece askeri boyuta indirgememekte ve daha kapsamlı bir bakıĢ açısıyla ele almaktadırlar. Dolayısıyla kavrama, sadece güce ve tehdide dayalı bir sınırlandırma yapmamaktadırlar. Zira, fiziki güç arayıĢı içinde olan rekabet halindeki iki devlet, güç kullanmak veya tehdide dayalı politikalar izlemek yerine vatandaĢlarının refahı için ödünler 41 Powell, op.cit., ss. 1307-1310; Hobson, op.cit., ss. 98-99. 19 vermek zorunda kalabilmektedir. Dolayısıyla artan ekonomik iliĢkiler ve karĢılıklı bağımlılık, güç ve tehdidin daha az kullanılmasına yol açmaktadır. 42 Liberal kurumsalcılar, devletlerin ortak çıkarlarını gerçekleĢtirmeleri için kurumsallaĢma yoluna gittiklerini savunmaktadır. Çıkarlar, öncelikle kurumsal yapının dıĢında oluĢmakta; sonradan oluĢturulan kurumlar ise ortak çıkarların gerçekleĢtirilmesini kolaylaĢtırmaktadır. 43 KurumsallaĢma ve genel anlamda iĢbirliğinin gerçekleĢtirilmesi konusunda değinilmesi gereken önemli bir nokta da kazanç konusudur. Liberal kurumsalcılar devletlerin iĢbirliğine gitmesi için mutlak kazançlarına bakmaları gerektiğini savunmakta ve olası bir iĢbirliği durumunda, iĢbirliğine giden tüm devletlerin kazanacak olmasını ifade eden mutlak kazancın, devletleri iĢbirliğine teĢvik edeceğini öngörmektedir. 44 Oysa realizmde güç odaklı bir bakıĢ açısıyla yaklaĢılan iĢbirliğinde, bakılması gereken mutlak değil; nispi kazançtır. Zira realizme göre devletler kendi gücünü arttırmayı istemekle beraber; asıl amaçlanan, göreceli olarak diğer devletlerden daha fazla kazanmak veya çıkar sağlamaktır. 45 Güvenlik alanında kurumsallaĢma ele alındığında, Robert Jervis, güvenliğin kendine özgü karakteri nedeniyle devletlerin bu konuda kurumsallaĢma yoluna gitmekte pek istekli olmadıklarını belirtmektedir. Zira güvenlik alanında oluĢan bir kurumsallaĢma, yani bir güvenlik rejimi, tarafları karĢılıklı olarak sınırlandıracağından ve devletlerin tek taraflı eylemlere girmesine engel olacağından; devletler tarafından çekici bulunmamaktadır. 46 Kurumsal liberalizmin, ortak çıkarların gerçekleĢtirilmesi için kurumsallaĢmaya vurgu yaptığı düĢünüldüğünde, ortak olmayan veya çatıĢan güvenlik çıkarlarının nasıl ele alınacağı önemli bir sorun olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bu noktada kurumsal liberalizm, askeri-güvenlik alanındaki iĢbirliğinden ziyade ekonomik, sosyal ve çevresel gibi devletleri hayati derecede ilgilendirmeyen alanlarda geliĢen kurumsallaĢma ve iĢbirliği üzerinde durduğu eleĢtirileriyle karĢılaĢmaktadır. 47 Bu eleĢtirilere karĢılık liberal kurumsalcılar, hangi alanda olursa olsun devletler arasında gerçekleĢecek olan kurumsallaĢmanın taraflar arasındaki iletiĢimi ve güveni arttıracağı, dolayısıyla birbirlerine karĢı duydukları kuĢku ve güvensizliğin de zamanla azaltacağını belirtmektedirler. Bir diğer ifadeyle, kurumların devletler arasındaki güven sorununu ortadan kaldıracağı iddia edilmektedir. Liberal kurumsalcılara göre üyeler arasında iletiĢimin ve 42 Kolodziej, op.cit., ss. 156-157. 43 Navari, op.cit., s. 40. 44 Burchill, loc.cit. 45 Powell, op.cit., s. 1303. 46 Navari, op.cit., s. 41. 47 Bkz. Mearsheimer, ―False Promise…‖, op.cit., s. 15. 20 enformasyon akıĢının artması devletlerin birbirleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmasını sağlamakta ve kurumlar sayesinde devletlerin birbirlerine karĢı duyduğu korku azalmaktadır. Ayrıca kurumlar, devletler arasındaki güvenlik sorunlarının müzakere edilebileceği iyi bir platform oluĢturmaktadır. 48 KurumsallaĢmanın, devletlerin birbirlerini kısmen denetim altında tutmalarını sağlaması da uluslararası iliĢkilerdeki belirsizliğin giderilmesi açısından önemlidir. Bunun yanı sıra güvenlik alanında gerçekleĢen bir ittifakın sadece ortak tehdit söz konusu olduğu sürece geçerli olacağı; ortak tehdidin sona ermesiyle dağılacağına iliĢkin varsayımların, emprik geliĢmelerle yanlıĢlanması, liberal kurumsalcıların elini güçlendiren bir unsur olmuĢtur. Bu noktada Sovyetler Birliği’nin dağılmasına rağmen NATO’nun fonksiyonunu geliĢtirerek devam ettirmesi, liberal kurumsalcılar tarafından NATO’nun bir ittifak değil; güvenlik kurumu olarak lanse edilmesine yol açmıĢ ve güvenlik alanında da kurumsallaĢmalara gidilebileceğinin ispatı olarak değerlendirilmiĢtir. 49 Sonuç olarak liberal kurumsalcılık, uluslararası kurumların devletler arasında iĢbirliğinin geliĢmesini sağladığını ve aralarındaki güvensizliği azalttığını savunmaktadır. Uluslararası iliĢkilerde anarĢinin yol açtığı sorunlar, kurumsallaĢma yoluyla azalmakta ve devletlerin birbirlerine karĢı duydukları korku azalmaktadır. Zira, devletler kurumsallaĢma sayesinde birbirlerini daha iyi tanımakta, niyetlerini yakından takip edebilmektedir. Ayrıca herhangi bir devletin diğerlerini tehdit edici bir davranıĢ içine girme olasılığı, kurumsallaĢma sayesinde azalmaktadır. 50 Devletler arasında nispi kazançtan ziyade mutlak kazanç unsuru göz önünde bulundurularak oluĢan iĢbirliği, yeni iĢbirliği alanlarının önünü açmakta ve böylesi bir ortam, devletlerin birbirlerine karĢı güç politikaları izlemesini zorlaĢtırarak güvenliğin sağlanmasına katkıda bulunmaktadır. 3. Demokratik BarıĢ Teorisi Liberalizmin güvenliğe bakıĢında öne çıkan son yaklaĢım demokratik barıĢ yaklaĢımıdır. Demokratik liberalizmin özünde uluslararası iliĢkilerde barıĢçıl politikaların oluĢturulması için bireylerin özgürlükleri üzerine inĢa edilen demokratik devletler topluluğunun önemli bir rol oynayacağı varsayımı bulunmaktadır. Demokratik barıĢ teorisi, en genel anlamda liberal devletlerin birbiriyle savaĢmayacağı iddiasına dayanmaktadır. Ġlk olarak Michael Doyle 48 Robert Jackson – Georg Sorensen, Introduction to International Relations: Theories and Approaches, Oxford: Oxford University Press, 2007, s. 110. 49 Navari, op.cit, s. 42. 50 Jackson-Sorensen, op.cit., ss. 110-111. 21 tarafından 1983’te yayınlanan makaleyle gündeme gelen demokratik barıĢ yaklaĢımı, Doyle’a göre “liberal ilkelerin ve kurumların, liberal devletlerin dış politikası üzerindeki etkilerini ortaya koymaktadır”. 51 ÇalıĢmasında serbest piyasa ekonomisi, egemen dıĢ politika uygulamaları, bireylerin sahip olduğu yasal haklar ve ister cumhuriyetçi ister monarĢik olsun devletlerin ―cumhuriyetçi‖ 52 yapıları gibi kriterleri kullanarak liberal rejimleri gruplayan Doyle, yaptığı inceleme sonucunda liberal rejimlerin kendi aralarındaki iliĢkilerle liberal yapıya sahip olmayan rejimler arasındaki iliĢkilerin farklı olduğu sonucuna ulaĢmaktadır. 53 Buna göre liberal devletler arasında savaĢlar yaĢanmamaktayken; savaĢların, liberal bir devlet ile liberal olmayan bir devlet arasında veya liberal olmayan devletlerin kendi aralarında gerçekleĢtiği görülmektedir. Günümüzdeki liberal demokrasi anlayıĢıyla bire bir aynı olmasa da demokratik barıĢ yaklaĢımının, geçmiĢini Kant’a kadar götürmek mümkündür. Nitekim, otoriter yönetimlere karĢı çıkan Kant’ın, sonsuz barıĢı sağlamak için temel dayanaklarından birisi “cumhuriyetçi anayasalara” sahip olan yönetimlerdi. Bir anlamda 18. yüzyılın koĢullarına göre demokrasiyi çağrıĢtıran Kant’ın bu cumhuriyetçi anayasası, herkese tanınan özgürlük, temsili yönetim ve kuvvetler ayrılığı gibi temel unsurları içermekteydi. Kant, cumhuriyetçi anayasaların haricinde serbest uluslararası ticareti kapsayan kozmopolitan hukuku ve cumhuriyetler tarafından kurulan pasifist birliği de sonsuz barıĢın önemli unsurları olarak belirtmekteydi. 54 Kant’ın ardından Woodrow Wilson’un 1918’de öne sürdüğü Ondört Nokta da günümüzdeki demokratik barıĢ yaklaĢımının ilk nüveleri arasında sayılabilir. Zira, Wilson’un spesifik olarak belirttiği bazı ülkelere iliĢkin uygulamalar dıĢında, serbest ticaret önündeki bütün engellerin kaldırılması, serbest ulaĢımın sağlanması, silahlanmanın sınırlandırılması ve devletlerin bağımsızlıklarının korunması için önerilen kurumsallaĢma çağrısı, esasında Kant’ın sonsuz barıĢa iliĢkin öngörüleriyle benzerlik göstermekteydi. 55 Kant ve Wilson’ın bu fikirleri ileri sürdüğü dönemde demokrasilerin oldukça az olması, demokratik barıĢ yaklaĢımının tutarlılığı konusunda yeterli sınamayı mümkün kılmamaktaydı. Ancak Ġkinci Dünya SavaĢı sonrası dönem ve özellikle de Soğuk SavaĢ sonrası dönemde dünya genelinde demokrasilerin oldukça yaygınlaĢması, demokratik barıĢ teorisinin daha somut bir 51 Michael Doyle, ―Kant, Liberal Legacies, and Foreign Affairs‖, Debating the Democratic Peace International Security Readers, Michael E. Brown et.al. (der.), Massachusetts: MIT Press, 1996, s. 3. 52 Doyle burada Ģeklen monarĢiyle yönetilen ancak demokrasinin geliĢtiği ülkeleri de ―cumhuriyet‖ sınıfında değerlendirmektedir. 53 Doyle’un uyguladığı liberal devlet kriterlerinin tümü için bkz. Ibid., s. 9. 54 Bruce M. Russet, Grasping the Democratic Peace : Principles for a Post–Cold War World, New Jersey: Princeton University Press, 1993, s. 3. 55 Wilson’un 14 Noktalı Programı için bkz. President Woodrow Wilson's Fourteen Points, 8 January 1918, http://avalon.law.yale.edu/20th_century/wilson14.asp, (e.t. 13.02.2008) http://avalon.law.yale.edu/20th_century/wilson14.asp 22 Ģekilde sınanmasını ve argümanlarını destekleyen örneklerin çoğalmasını beraberinde getirmiĢtir. Bruce Russet, demokratik siyasal sistemlerin, diğer demokratik ülkelerle iliĢkiye geçtiklerinde iliĢkilerin barıĢçıl olmasını sağlayan bazı sınırlamalara tabi olduğunu belirtmektedir. Bununla beraber diğer siyasal sistemlerle iliĢkilerde aynı barıĢçıl tutumların geçerli olmayabileceğini iddia etmektedir. Günümüz uluslararası sisteminde demokrasilerin birbirlerine ölümcül Ģiddet uygulayamayacağını ancak despot yönetimlerin kendi aralarındaki iliĢkilerde bu Ģiddeti uygulamaktan çekinmeyeceklerini belirten Russet, demokratik sistemlerin kendine özgü niteliklerinin bir sonucu olarak demokrasiler arasında nispi barıĢın geçerli olduğunu iddia etmektedir. Demokrasinin tanımını bütün yetiĢkinlerin katıldığı düzenli ve adil seçimlerle seçilen ve yasamaya karĢı sorumlu olan bir yönetimin varlığıyla özdeĢleĢtiren Russet, temel hak ve hürriyetler ile ekonomik özgürlük kriterlerinin de demokrasiler için oldukça önemli olduğunu belirtmektedir. 56 Demokratik barıĢa güvenlik perspektifinden bakıldığında, yaklaĢımın güvenliğe iliĢkin öngörüleri oldukça nettir. Buna göre demokratik barıĢ yaklaĢımı, güvenliğin sağlanmasını liberal kurumların desteklenmesiyle doğru orantılı bir Ģekilde ele almaktadır. Bir diğer ifadeyle, dünyada ne kadar fazla demokrasi olursa, o kadar az rekabet ve çatıĢma olacak ve dünya o denli güvenli olacaktır. Bu nedenle demokratik barıĢ yaklaĢımında güvenlik politikaları, kısa vadede liberalizmin korunmasını; uzun vadede ise liberalizmin yaygınlaĢtırılmasını içermektedir. Kısa vadedeki güvenlik politikaları sadece liberal demokrasiye sahip olan ülkeleri değil; liberal olmayan, ancak liberalleĢme eğiliminde olan ülkelerdeki giriĢimlerin de korunmasını ifade etmektedir. BarıĢın ve dolayısıyla güvenliğin sağlanması, ancak demokratik sistemlerin artıĢı, insan haklarının evrensel düzeyde geliĢtirilmesi ve sivil toplum hareketlerinin desteklenmesiyle söz konusu olmaktadır. 57 Dolayısıyla bireysel olarak ülkelerin güvenliğini ve genel anlamda uluslararası güvenliği sağlamanın yolu, demokratik liberal yönetimlerin arttırılmasından, demokratik ilkelerin desteklenmesinden ve liberal değerlerin yaygınlaĢtırılmasından geçmektedir. 58 Scott Burchill, demokratik barıĢ teorisinin yapısal ve normatif yönlerinin olduğunu belirtmektedir. Buna göre yapısal açıdan bakıldığında liberal demokratik devletlerde baĢta kamuoyu, hukukun üstünlüğü ve temsili yönetim olmak üzere bazı kurumsal sınırlayıcılar 56 Russet, op.cit., ss. 9-15. 57 Navari, op.cit., s. 37. 58 Russet, op.cit., ss. 131-133. 23 bulunmaktadır. Normatif açıdan bakıldığındaysa liberal demokrasilerde uzlaĢma ve uyuĢmazlıkların barıĢçıl yollardan çözümü gibi tercihlerin daha önemli olduğu görülmektedir. 59 Bu bağlamda Cornelia Navari de benzer Ģekilde, demokratik barıĢ yaklaĢımının günümüzde iki farklı görüĢ çerçevesinde geliĢtiğini belirtmektedir. Bunlardan liberal kurumlara vurgu yapan ilk görüĢe göre, kamuoyunun desteğinin sağlanması, gücün demokratik devletler arasındaki paylaĢımı ve seçim dönemleri gibi faktörler, ulusal veya uluslararası alandaki liberal kurumlarda dikkate alınması gereken önemli özelliklerdir. Nitekim kamuoyunun desteğinin sağlanması, yönetimlerin politikalarına meĢruiyet sağlamasının yanı sıra aynı zamanda yönetimlerin görev değiĢimi kaygısına düĢmeden hareket etmesini sağlamaktadır. Demokratik devletler arasındaki güç dağılımı, bu devletler arasında otomatik bir kontrol-denge mekanizmasının oluĢmasını sağlamakta; seçimlerin belirli periyotlarla gerçekleĢtirilmesi ise liberal liderlerin daha ihtiyatlı davranmalarına ve risk almaktan kaçınmalarına neden olmaktadır. Liberal kurumlara vurgu yapan demokratik barıĢ yaklaĢımı, sadece liberal devletler arasında değil; liberal bir devletle liberal olmayan bir devlet arasında yaĢanacak olan bütün savaĢların önlenmesi üzerinde durmaktadır. 60 Demokratik barıĢ yaklaĢımında etkili olan ikinci görüĢ ise daha ziyade liberal ideolojiye veya liberal kültüre vurgu yapmaktadır. Bu bağlamda liberal devletlerin diğer liberal devletlere güvenme eğiliminde olduğunu ileri süren bu görüĢ, bu devletler arasındaki sorunların müzakere ve uzlaĢma yoluyla çözümlenebileceğini iddia etmektedir. Bununla beraber, liberal kültüre vurgu yapan görüĢ liberal olmayan devletlere karĢı güvensizlik içindedir. John M. Owen’a göre “ideolojik olarak liberaller liberal demokrasiye sahip olan devletlere güvenmektedirler ve kendi aralarında çatışma yaşanması için herhangi bir neden görmemektedirler; (ancak) liberal olmayan devletlere yönelik kuşku duymaktadırlar ve bazen ulusal çıkarlarının liberal olmayan devletlerle savaşmalarını gerektirdiğine inanmaktadırlar.” 61 Bu noktada her iki yaklaĢımın birlikte ele alınması, demokratik barıĢın temel varsayımı olan “liberal demokrasilerin kendi aralarındaki sorunlarını uzlaşmayla çözmekte oldukları ve savaştan kaçındıkları” Ģeklindeki iddiayı güçlendirmektedir. Bununla beraber, günümüzde demokratik devletlerin dahil olduğu savaĢların hâlâ yaĢanıyor olması, demokratik barıĢ yaklaĢımını zorlayan konulardan birisidir. Demokratik barıĢ, her ne kadar demokratik devletlerle demokratik olmayan devletler arasında savaĢlar yaĢanabileceğini öne sürse de bu savaĢlarda temel amacın meşru müdafaa veya insani nedenler olması gerektiğini öne 59 Burchill, op.cit., s. 60. 60 Navari, op.cit., s. 37. 61 Ibid. 24 sürmektedir. 62 Ancak son 10 yılda yaĢanan bazı örnekler (örneğin Afganistan ve Irak’ta yaĢanan savaĢlar) göz önünde bulundurulduğunda, demokratik barıĢın bu kriterlerinin yeterince karĢılanmadığı Ģeklinde eleĢtirilerin olduğu belirtilmelidir. B. Globalizm: Güvenliğin Ekonomik Unsurlar Üzerinden Açıklanması Globalizm, yukarıda tanımlanan realist ve liberal yaklaĢımlara göre güvenliğe farklı bir bakıĢ açısıyla yaklaĢmaktadır. Büyük ölçüde Marksizm’den etkilenen ve güvenliği ekonomik unsurlar üzerinden açıklayan globalizm, aynı zamanda radikalizm, neo-Marksizm, emperyalizm, bağımlılık yaklaĢımı, üçüncü dünya yaklaĢımı ve merkez-çevre teorileri gibi isimlerle de anılmaktadır. Ancak hangi adla anılırsa anılsın Karl Marx ve Friedrich Engels’ten baĢlayarak günümüze kadar devam eden globalizmde, güvenliğe iliĢkin kavramlar ekonomik perspektiften açıklanmaktadır. 1. Klasik Marksizm’de SavaĢ ve ÇatıĢma Olgusu Devletleri ve uluslararası sistemi sınıflar arası mücadele olarak tanımlayan Marksizm’de savaĢ ve yayılma olgusu kapitalist sistemin özünden kaynaklanmaktadır. Bu çerçevede Marksizm’de toplumlar arasındaki iliĢkilere ve bir bütün olarak tarihe bir savaĢ ve çatıĢmalar tarihi olarak bakılmaktadır. 63 Hegel’in tarihsel geliĢmelerin birbirine zıt fikirlerle ortaya çıktığı Ģeklindeki diyalektik idealizmi yerine diyalektik materyalizmi yerleĢtiren Marx ve Engels, fikirler yerine maddi gerçekliği yerleĢtirerek tarihsel geliĢimin, üretici ve üretici olmayan sınıflar arasındaki iliĢkiyle ortaya çıktığını ileri sürmüĢtür. 64 Bir diğer ifadeyle Marx ve Engels’e göre, toplumun maddi temelinin üretimi ve yeniden üretimi, tarihsel geliĢmede belirleyicidir. Tarihi diyalektik bir Ģekilde ele alan Marx’a göre fikirler, maddi üretimin yanında ikincil kalmaktadır. Bu bağlamda tarih içinde her bir üretim Ģeklinde tez (üretici olmayan sınıf) ve bunun karĢısında antitez (üretici sınıf) bulunmaktadır. Tez ile antitezin etkileĢimi sonucunda (sentez) ortaya yeni bir üretim Ģekli çıkmaktadır. Marx ve Engels’e göre tarih, herkesin eĢit olduğu ve herhangi bir sınıf mücadelesinin olmadığı ilkel (primitif) komüniyalizmle baĢlamıĢ ve bir süre sonra küçük bir azınlık, çoğunluğu köle haline getirmiĢtir. Üretici olan köleler ile üretici olmayan köle sahiplerinden oluĢan ilk üretim Ģeklinde, üretici olmayan sınıf, üretici sınıfı sömürmekteydi. Sömürünün 62 Burchill, op.cit., ss. 60-61. 63 Andrew Linklater, ―Marxism‖, Theories of International Relations, 3rd Ed., Scott Burchill et.al. (der.), New York: Palgrave Macmillan, 2005, s. 112. 64 Hobson, op.cit., s. 112. 25 giderek artması, beraberinde sınıflar arası mücadelenin artmasını getirmiĢ ve nihayetinde süreç, eski üretim Ģeklinin son bularak yeni bir üretim Ģeklinin ortaya çıkmasıyla sonuçlanmıĢtır. Ġkiliye göre yeni oluĢan üretim yapısında tez ve antitez asiller ve köylüler olup, feodaliteye dayanan üretim Ģeklinde asiller köylü sınıfını sömürmekteydi. Bu sınıf mücadelesi sonucunda ise ortaya yeni bir üretim Ģekli olan kapitalizm çıkmıĢtır. Kapitalizmde süreç, üretici sınıf olan iĢçiler ile üretici olmayan sınıf olan burjuvazi arasındaki mücadeleyle Ģekillenmektedir. 65 Bu mücadelenin sonucunda oluĢacak proletarya diktatörlüğü ile burjuva sınıfının ortadan kaldırılacağını öngören ikili, ―tarihin sonu‖ olarak değerlendirdiği yeni üretim Ģeklinin komünizm olacağını savunmaktaydı. 66 Bu son öngörü gerçekleĢmemekle beraber, Marksizm’in savunduğu bazı argümanların günümüzde hâlâ ileri sürüldüğünü belirtmek gerekir. Marx’ın diyalektik materyalizm anlayıĢında üretim iliĢkileri (alt yapı) toplumsal ve siyasal yapıyı (üst yapı) belirlemektedir. Bu bağlamda kapitalist üretim biçimi de toplumsal ve siyasal yapının belirlenmesinde önemli rol oynamıĢtır. Marx’a göre kapitalizmde iĢçileri