T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ TARĠH ANABĠLĠM DALI YAKIN ÇAĞ TARĠHĠ BĠLĠM DALI OSMANLI DEVLETĠ’NDE TÜTÜN KAÇAKÇILIĞINA KARġI BĠR ÖRGÜTLENME: REJĠ KOLCULARI VE UYGULAMALARI YÜKSEK LĠSANS TEZĠ BURAK ALTUNSOY BURSA - 2021 T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ TARĠH ANABĠLĠM DALI YAKIN ÇAĞ TARĠHĠ BĠLĠM DALI OSMANLI DEVLETĠ’NDE TÜTÜN KAÇAKÇILIĞINA KARġI BĠR ÖRGÜTLENME: REJĠ KOLCULARI VE UYGULAMALARI YÜKSEK LĠSANS TEZĠ DanıĢman: Prof. Dr. Cafer ÇĠFTÇĠ BURAK ALTUNSOY BURSA - 2021 ÖZET Yazar Adı ve Soyadı: Burak ALTUNSOY Üniversite: Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı: Tarih Bilim Dalı: Yakın Çağ Tarihi Bilim Dalı Tezin Niteliği: Yüksek Lisans Tezi Sayfa Sayısı: viii + 267 Mezuniyet Tarihi: .... / .... / 20 Tez DanıĢmanı: Prof. Dr. Cafer ÇĠFTÇĠ OSMANLI DEVLETĠ’NDE TÜTÜN KAÇAKÇILIĞINA KARġI BĠR ÖRGÜTLENME: REJĠ KOLCULARI VE UYGULAMALARI Osmanlı Devleti‟nin 19. yüzyılda baĢlayan mali çöküĢünün bir tezâhürü olan Düyûn-ı Umûmiyye teĢkilatı, yalnızca Osmanlı Devleti‟nin mali kontrolünü sağlamamıĢ ayrıca devlet içerisinde kurduğu yapılanma ile sosyal hayatta da önemli tesirler bırakmıĢtır. Bu teĢkilatın, Osmanlı Devleti tütün gelirlerini kontrol etmek amacıyla kurmuĢ olduğu bir alt kolu hüviyetindeki Reji idâresi, tütünü inhisar altına aldığı gibi kendisine verilen görev icabı tütün kaçakçılığını da engellemek adına “kolcu” adıyla silahlı bir yapılanma oluĢturmuĢ ve ülke içindeki tütün kaçakçılığını engellemeye çalıĢmıĢtır. Bu bağlamda tezimizde öncelikle Reji ve kolcularının kurulmasına giden süreç aktarılmıĢ, ardından Reji kolcularının yapılanması ve idari örgütlenmesine değinildikten sonra tütün kaçakçılığını engellemek için tütün kaçakçıları ile yaptıkları mücadeleler yansıtılmıĢtır. Son kısımda ise Reji kolcularının halka karĢı uygulamaları ile devlet kurumları ve Osmanlı güvenlik güçleriyle girift iliĢkileri değerlendirilmiĢtir. Bunun yanında Osmanlı basınının Reji kolcularına yaklaĢımı ve Reji kolcularının folklor ve edebiyata yansımaları da yine son bölümde ele alınmıĢtır. Anahtar Sözcükler: Kolcu, Reji, Kaçakçılık, Tütün, Düyûn-ı Umûmiyye i ABSTRACT Name and Surname: Burak ALTUNSOY University: Bursa Uludag University Institution: Social Science Institution Field: History Branch: Modern History Degree Awarded: Master Page Number: viii + 267 Degree Date: .... / .... / 20 Supervisor: Prof. Dr. Cafer ÇĠFTÇĠ AN ORGANIZATION AGAINST TOBACCO SMUGGLING IN THE OTTOMAN EMPIRE: REGIE KOLCU’S AND PRACTICES As a manifestation of the financial collapse of the Ottoman Empire in the 19th century, Ottoman Public Debt Administration (OPDA) organization not only ensured the financial control of the Ottoman State, but also had significant effects in social life with the structuring it established within the state. The Regie administration, which was a sub-branch of this organization to control the tobacco revenues of the Ottoman Empire, took the tobacco under its control, as well as established an armed structure called "kolcu (koldji)" in order to prevent tobacco smuggling as per the task assigned to it, and tried to prevent tobacco smuggling in the country. In this context, in our thesis, the process leading to the establishment of the Regie and its rangers is explained, and then the structuring and administrative organization of the Regie koldjis will be mentioned, and then their struggles with tobacco smugglers to prevent tobacco smuggling are reflected. In the last part, the practices of the Regie koldjis against the people and their intricate relations with the state institutions and Ottoman security forces were evaluated. In addition, the approach of the Ottoman press to the Regie koldjis and their reflections on folklore and literature are also discussed in the last section. Keywords: Kolcu, Regie, Smuggling, Tobacco, Ottoman Public Debt Administration (OPDA) ii ÖNSÖZ Modern dönem Osmanlı tarihi okumalarımda Düyûn-ı Umûmiyye ve Reji idâresi her zaman ilgimi çekmiĢ ve konuyla alakalı çalıĢmaları takip etmeye çalıĢmıĢımdır. Bu okumalar sırasında Reji idâresinden bahis açan hemen her kaynağın, Reji kolcularından bahsettiği zaman objektifliğini korumakta zorlanıp menfi bir anlatıya kaydığını fark ettim. Gerçekten Reji kolcularının yaptıkları faaliyetler incelendiğinde bu anlatıya haklı gerekçe oluĢturacak cinsten çok fazla olaya karıĢan silahlı bir teĢkilat karĢımıza çıkmaktadır. Fakat bu teĢkilatın iç yapısı ve devlet kademeleriyle olan iliĢkileri hemen hiçbir kaynakta yer bulmuyordu. Dolayısıyla müstakilen Reji kolcuları ile alakalı bir çalıĢmanın, bu alanda bir boĢluğu doldurabileceğini düĢünerek danıĢman hocamla bu konu hakkında çalıĢılabileceği noktasında fikir birliğine vardık. ÇalıĢma esnasında BaĢkanlık Osmanlı ArĢiv belgelerinin online olarak eriĢime açılması bu kaynaklardan ziyadesiyle istifade etmeme olanak sağladı ve tezin oluĢumuna zemin hazırladı. ÇalıĢmanın baĢlangıcından sonuna kadar desteğini ve bana olan güvenini her an yanımda hissettiğim ve yönlendirmeleri ile tezimin Ģekillenmesine katkı sağlayan değerli danıĢmanım Prof. Dr. Cafer ÇĠFTÇĠ‟ye teĢekkür ederim, kendisine minnetarım. Yaptığı faydalı tavsiyeler ve ufuk açıcı konuĢmalarıyla yaĢanan tarihi olaylara farklı bakıĢ açıları ile yaklaĢmamı sağlayan Prof. Dr. Zeynep DÖRTOK ABACI‟ya teĢekkürü borç bilirim. Sürüncemeye giren akademik planlarımda uzun süren konuĢmalarla beni sürekli motive eden dostluğunu her daim yanımda hissettiğim Mustafa GÜNDOĞDU‟ya Ģükranlarımı sunuyorum. Ayrıca tez yazım sürecine verdiği bursla katkı sağlayan Türk Tarih Kurumu‟na da sonsuz teĢekkürler. Son ve en büyük teĢekkürüm ise her zaman arkamda duran ve aldığım kararlarda devamlı destekçim olan ailemedir. Onların bana olan inancı, yaptığım iĢi daha iyi yapabilmek adına her daim beni motive etti. Kendilerine ne kadar teĢekkür etsem azdır. Burak ALTUNSOY iii ĠÇĠNDEKĠLER ÖZET................................................................................................................................. i ABSTRACT ..................................................................................................................... ii ÖNSÖZ ............................................................................................................................ iii ĠÇĠNDEKĠLER .............................................................................................................. iii TABLOLAR LĠSTESĠ ................................................................................................... vi KISALTMALAR LĠSTESĠ .......................................................................................... vii GĠRĠġ ............................................................................................................................... 1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM OSMANLI DEVLETĠ’NDE TÜTÜN VE REJĠ ĠDÂRESĠ 1. 1. Tütünün Ortaya ÇıkıĢı ........................................................................................... 9 1.2. Tütün ve Osmanlı Devleti .................................................................................... 11 1.2.1. Tütün TartıĢmaları ve Duhan Hakkında Risâleler ............................... 13 1.2.2. Tütünden Alınan Vergiler .................................................................... 15 1.3. DıĢ Borçlanmalar Dönemi .................................................................................... 18 1.3.1. Ġnhisarlar Dönemi ve Düyûn-ı Umûmiyye Ġdâresi‟nin KuruluĢu ........ 21 1.3.2. Memâlik-i ġâhâne Duhanları MüĢterekü'l-Menfaa Reji Ġdâresi .......... 25 ĠKĠNCĠ BÖLÜM TÜTÜN KAÇAKÇILIĞI VE REJĠ KOLCULARI 2.1. Osmanlı Devleti‟nde Tütün Kaçakçılığı ............................................................... 34 2.2. Tütün Kaçakçılığının ArtıĢında Reji Ġdâresi Uygulamalarının Rolü .................... 38 2.2.1. Ruhsatnâme Meselesi .......................................................................... 39 2.2.2. Fiyat ve Muhamminlik Meselesi ......................................................... 42 2.2.3. Ambar Sorunu ...................................................................................... 44 2.2.4. Kredi Meselesi ..................................................................................... 47 2.2.5. Kalitesiz Tütün ve Sigara SatıĢı ........................................................... 47 2.3. Reji Öncesi Kolculuk ........................................................................................... 49 2.3.1. Cizye Kolcuları .................................................................................... 51 2.3.2. Gümrük Kolcuları ................................................................................ 51 iv 2.3.3. Rüsûmat Kolcuları ............................................................................... 53 2.3.4. Kadın Kolcular ..................................................................................... 54 2.3.5. Düyûn-ı Umûmiyye Kolcuları ............................................................. 55 2.4. Reji Kolcularının Ortaya ÇıkıĢı ............................................................................ 57 2.4.1. Reji Kolcularının Sayısı ....................................................................... 58 2.4.2. Reji Kolcularının Etnik Kökenleri ....................................................... 65 2.4.3. Reji Kolcularının Silah TaĢıma Hakkı ................................................. 69 2.4.4. Reji Kolcularının Özlük Hakları .......................................................... 76 2.4.4.1. Kolcu Seçimi........................................................................... 76 2.4.4.2. Kolcuların Memuriyet Durumu .............................................. 80 2.4.4.3. MaaĢ ........................................................................................ 83 2.4.4.4. Taltif ve Ödüller...................................................................... 86 2.4.4.5. Kıyafet .................................................................................... 88 2.4.4.6. Emeklilik ve Aile Yardımı ...................................................... 92 2.5. Reji Kolcularına Destek Sağlayan Bir OluĢum: Kordon Bölükleri...................... 95 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM REJĠ KOLCULARININ UYGULAMALARI 3.1. Kolcuların Tütün Kaçakçıları ile Mücadelesi..................................................... 102 3.2. Reji Kolcusu – Halk ĠliĢkisi ............................................................................... 107 3.2.1. Reji Kolcularının Halka KarĢı Uygulamaları .................................... 108 3.2.2. Reji Kolcularının ĠĢledikleri Suçlar ................................................... 114 3.2.2.1. Gasp ...................................................................................... 114 3.2.2.2. Hırsızlık ................................................................................ 116 3.2.2.3. Hâneye Tecavüz .................................................................... 116 3.2.2.4. RüĢvet ................................................................................... 120 3.2.2.5. Darp ...................................................................................... 121 3.2.2.6. Kaçakçılık ............................................................................. 122 3.2.3. Halkın Reji Kolcularına KarĢı GiriĢimleri ........................................ 123 3.2.4. Halkın Reji Kolcularını Hükümete ġikâyetleri .................................. 126 3.2.5. Reji Kolcularına Verilen Cezalar ....................................................... 135 3.3. Resmi Makamların Reji Kolcuları ile ĠliĢkisi ................................................. 140 v 3.3.1. Reji Ġdaresi‟nin Kolculara BakıĢı ...................................................... 140 3.3.2. Sadâret – Kolcu ĠliĢkisi ...................................................................... 144 3.3.3. Yerel Hükümet – Kolcu ĠliĢkisi ......................................................... 147 3.3.4. Yıldız Sarayı‟nın Kolculara BakıĢı .................................................... 153 3.4. Reji Kolcularının Osmanlı Güvenlik Güçleri Ġle ĠliĢkisi .................................... 155 3.4.1. Polis – Kolcu ĠliĢkisi .......................................................................... 155 3.4.2. Asâkir-i ġâhâne – Kolcu ĠliĢkisi ........................................................ 158 3.4.3. Jandarma – Kolcu ĠliĢkisi .................................................................. 169 3.5. Reji Kolcularının Yabancı Devlet Tebaasına KarĢı Uygulamaları .................... 176 3.6. Osmanlı Basınında Reji Kolcuları ...................................................................... 182 3.7. Reji Kolcularının Folklor ve Hikâyelere Yansıması .......................................... 192 3.7.1. Türkülerde Reji Kolcuları .................................................................. 192 3.7.2. Roman ve Hikâyelerde Reji Kolcuları ............................................... 201 3.7.3. Mani, Ninni ve Oyunlarda Reji Kolcuları ......................................... 206 SONUÇ ......................................................................................................................... 211 KAYNAKÇA ............................................................................................................... 221 EKLER ......................................................................................................................... 252 vi TABLOLAR LĠSTESĠ Tablo 1: Tütünden Elde Edilen Fazla Hasılatın Taraflar Arasındaki Dağılımı.............. 27 Tablo 2: 1883 – 1896 Yılları Arası Osmanlı Devleti‟nde Tütün Dükkânları ................ 31 Tablo 3: Osmanlı Devleti‟ndeki Reji Kolcuları Sayısı .................................................. 60 Tablo 4: 1907 - 1908 Yılları Arası Reji ÇalıĢanları Sayısı ............................................ 61 Tablo 5: 1897 Yılı Aydın Vilâyeti Sancakları Nüfus ve Kolcu Sayısı .......................... 61 Tablo 6: 1897 Yılı Ġzmir ve MenteĢe Sancakları'ndaki Kolcu Sayısı………....……….62 Tablo 7: Ġstanbul‟da Bulunan Reji Kolcu Sayısı ve Görev Yerleri................................ 64 Tablo 8: Kordon Bölükleri TeĢkilat ġeması ................................................................... 97 Tablo 9: Kordon Bölüklerinin Faaliyet Alanları ve MaaĢları ........................................ 98 Tablo 10: Dersaâdet‟teki Kordon Bölüklerinin Görev Yerleri .................................... 100 Tablo 11: Silah Tezkiresi Alan Reji Kolcuları Listesi ................................................. 246 Tablo 12: 1885 – 1887 Yılları Arası Yapılan Kolculuk Harcamaları .......................... 248 Tablo 13: BeĢ ġehirde Yapılan Kolculuk Harcamaları ................................................ 249 Tablo 14: Reji Vapurlarının Ele Geçirdiği Kaçak EĢyalar ........................................... 250 Tablo 15: 1896 – 1897 Arası Reji Kolcularının Yakaladığı Kaçak Emtialar .............. 251 vii KISALTMALAR LĠSTESĠ a.g.e. Adı Geçen Eser a.g.m. Adı Geçen Makale a.g.t. Adı Geçen Tez bkz. Bakınız BOA BaĢkanlık Osmanlı ArĢivi c. Cilt Çev. Çeviren Ed. Editör F.O. Foreign Office haz. Hazırlayan md. Madde MEB Milli Eğitim Bakanlığı s. Sayfa S. Sayı ss. Sayfa Sayısı t.y. Tarih Yok V. Volume vd. Ve Diğerleri viii GĠRĠġ 15. yüzyılla birlikte yeni dünyaların kapılarını aralamak isteyen Avrupalı seyyahlar, bunu yaparken salt merak duygularını tatmin ile değil ayrıca Avrupa‟nın ekonomik sıkıĢmıĢlığını aĢmak ve kilise baskısıyla oluĢan skolastik çemberi kırmak için de harekete geçmiĢlerdi. Kralların finanse ettiği Avrupalı seyyahlar kısa sürede dünyanın çeĢitli kıtalarını keĢfetmiĢ ve gittikleri yerlerde buldukları zenginlikleri Avrupa kıtasına taĢımaya baĢlamıĢlardı. Seyyahlar yalnızca altın, gümüĢ gibi değerli madenleri değil ayrıca çeĢitli bitkileri de Avrupa‟ya getirmiĢlerdi. Kristof Kolomb, Amerika‟ya ilk kez ayak bastığında bölgedeki yerlilerin ayinlerinde tütün kullandığını gördü ve bunu Avrupa‟ya taĢıdı. Zamanla Avrupa‟da kullanımı artan tütün kısa bir süre sonra Osmanlı topraklarına Ġngiliz tüccarlar vasıtasıyla ulaĢtığında önce devlet ricali ve ulema tarafından sert bir karĢı duruĢ ardından kısmi bir yumuĢama ve son olarak tütün ekimiyle beraber ortaya çıkan gelirin devlet hazinesine önemli katkı sağlaması neticesinde yerini bir serbestiye bıraktı. 16.yüzyıldan 19.yüzyıla kadar artarak devam eden tütün üretim ve tüketimi, sonunda Osmanlı Devleti‟nin en önemli gelir kalemlerinden birini oluĢturdu. 19. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı Devleti‟nde artan mali bunalıma çözüm bulma giriĢimleri devleti mecburi bir dıĢ borca sürükleme eğilimindeydi. Esasen mali bunalımı çözme giriĢimleri 17. yüzyıldan itibaren baĢlayan ve 19. yüzyıla kadar devam eden sikke tağĢiĢi, esham uygulaması, iltizam ve malikâne sistemleriyle ötelenmiĢti. Fakat gerek savaĢların yoğunlaĢması ve gerekse Fransız Ġhtilali neticesi artan iç ayaklanmaları karĢı konulamaz bir Ģekilde borçlanmayı zorunlu hale getirdi. Sultan Abdülmecid dıĢ borca ilk etapta karĢı olsa da neticede 1853 – 1856 Kırım SavaĢı içerisinde ilk dıĢ borç alındı. Verilen dıĢ borç beraberinde hemen her sene yeni bir dıĢ borç ile kendini tekrar etti ve neticede Osmanlı maliyesinin iflasına giden sürecin baĢlangıcını oluĢturdu. Osmanlı Devleti ilk dıĢ borç aldığı 1854 tarihinden 1875‟e kadar toplam 238 milyon lira borçlanmıĢtı. Sonuç olarak devlet 1875 yılında konkordato ilan etti. 1881 yılına gelene kadar çeĢitli Ģekillerde iç ve dıĢ borçlarını kapatmaya çalıĢan Osmanlı yönetimi önceliğini iç borçları kapatmaya verince, Osmanlı Devleti‟ne borç 1 veren yabancı tahvil sahipleri kendi devletleri üzerinde bir baskı oluĢturarak alacaklarının tahsil edilmesi için aracı olmalarını istedi. Bu baskı bir domino taĢı etkisiyle Osmanlı Devleti üzerine uygulanan Düvel-i Muazzama baskısını doğurdu. Osmanlı Devleti dıĢ borçların ödenmesi için Server PaĢa öncülüğünde bir komisyon kurdu. Kurulan komisyon 28 Muharrem 1299 (20 Aralık 1881) tarihinde “Düyûn-ı Umûmiyye” adıyla Avrupalı tahvil sahiplerinin temsilcilerinin de içinde olacağı bir teĢkilatın kurulmasını ve bu teĢkilatın, Osmanlı borçlarını ödemesi adına çeĢitli gelirleri kontrol etmesine müsaade etti. Düyûn-ı Umûmiyye‟nin kontrol edeceği vergiler içerisinde en önemli gelir kalemlerinden biri olan tütün de bulunmaktaydı. Fakat Düyûn-ı Umûmiyye, tütün gelirlerinin kontrolü için ayrı bir Ģirket kurulmasını sağladı ve Reji Ģirketi 1883 yılında bu Ģekilde kurulmuĢ oldu. Reji Ģirketi, devlet içerisinde bir inhisar oluĢturarak tüccarlar tarafından ihraç edilecek tütünler dıĢındaki bütün tütünlerin alımı, satımı, üretimi ve tüketimini kontrol edecekti. Reji Ģirketi ayrıca öteden beri var olan tütün kaçakçılığını engellemek için kendi bünyesinde silahlı kolcular bulundurabilecekti. Reji kolcularının, tütün üretimi yapan çiftçiden tütün tüketimi gerçekleĢtiren tebaa ve devlet görevlilerine kadar tüm halk üzerinde baskı unsuru oluĢturan bir Ģekle bürünmesi ise çok uzun sürmedi. Çünkü Reji nizamnâmesinin 3.maddesinde kurulması kararlaĢtırılan kolcuların vazife ve salahiyetleri tam anlamıyla belirlenmediğinden bu muğlaklıktan istifade eden Reji ve kolcuları, halk üzerinde tütün kaçakçılığını engelleme gerekçesiyle ciddi baskılar oluĢturmaya baĢladı. Reji kolcularının görevi tütün kaçakçılığını engellemekti fakat tütün kaçakçısı kimdi ya da kaçak tütün neydi sorularının net bir cevabı yoktu. Reji Ģirketine göre kaçakçı; ruhsatnâmesi olmadan tütün eken çiftçiden, bu tütünü satan esnafa, tütününü Reji ambarlarına taĢımayan üreticiden, bunları farklı yerlere taĢıyan taĢımacıya kadar herkesti. Dolayısıyla bu kiĢilerin tütünleri de kaçak tütün addedilmeliydi. Tam bu noktada Reji Ģirketinin silahlı gücü olan kolcular devreye giriyor ve bahsi geçen bu kiĢilerin ellerindeki tütünlere el koyuyor ya da çiftçinin tarlasındaki tütününü söküyordu. 2 Osmanlı Devleti gibi küçük plantasyonların yaygın olarak yer aldığı bir devlette Reji nizamnâmesine aykırı olarak tütün eken kiĢilerin sayısının fazla olması, Reji adına bu denetimi zorlaĢtırıyor ve kolcu sayısının artırılmasına ve denetimler esnasında halka karĢı sert yaptırımlar uygulanmasına neden oluyordu. Kolcular eliyle gerçekleĢen bu sert tutum karĢısında ise üreticiler çözümü, tütünlerini Reji yerine kaçakçılara satarak buluyordu. Bu sayede hem devlete vergi vermekten kurtuluyor hem de Reji nizamnâmesinin gereklerine uyma yükümlülükleri ortadan kalkıyordu. Kaçakçılar ise tütün üreticilerinin Reji‟ye ve kolculara karĢı olan olumsuz tavırları nedeniyle bir yönüyle tütün üreticileri için can simidi oluyordu. Bunun yanında Reji, ülke içindeki tekel (yed-i vâhid - monopol) olma durumunu kullanarak üreticiden düĢük fiyatlara tütün toplamaya çalıĢırken tütün kaçakçıları satacakları tütün için herhangi bir vergi masrafı olmadığından üreticiden tütünü daha iyi fiyata alıyordu. Tütün üreticisi ise Reji‟nin olumsuz uygulamalarını bildiğinden tütününü kaçakçılara veriyordu. Böylece Reji kolcularının mücadele etmesi gereken yalnızca kaçak üretim yapan üretici ve bunu taĢıyan aracı değil ayrıca üreticiden bu tütünleri satın alan tütün kaçakçıları da oluyordu. Bu son grup ise ellerinde silah bulunan (müsellah) ve gerektiğinde kolcularla çatıĢmaktan kaçınmayan bir grup olduğundan iki taraf arasında çıkan çatıĢmalarda binlerce kiĢi hayatını kaybetmiĢti. Yabancı bir Ģirketin kendi ürünlerini denetlemesinden rahatsızlık duyan Osmanlı tebaası, bir de Reji kolcularının sıklıkla Ģiddete baĢvuran uygulamalarından da yıldığı için kolcu - kaçakçı arasındaki mücadelede genellikle tütün kaçakçılarından yana taraf oluyordu. Benzer Ģekilde yerel hükümetler de Reji kolcularının halk nezdindeki olumsuz intibası nedeniyle tütün kaçakçılarının yakalanması konusunda çok istekli davranmıyorlardı. Bu ise hükümeti, Reji ile halk ve yerel hükümet arasında bir hakem pozisyonuna sokuyordu. Hükümet ve padiĢah elbette kaçakçıları destekleyecek adımlar atmamıĢ fakat Reji Ģirketini de devamlı surette halka karĢı kolcular vasıtasıyla yaptığı baskılar için uyarmıĢtı. Halk tütün kaçakçılarını, yabancı sermayeye karĢı baĢkaldıran kahramanlar ve kolcuların kendilerine karĢı uyguladığı baskıyı kıran birer kurtarıcı olarak görme eğilimdeydi. Bu nedenle “ayıngacı” adı verilen bu kiĢiler için türküler yazılıyor, adları efsaneleĢtiriliyordu. Osmanlı hükümeti ise özellikle Dâhiliye Nezâreti aracılığıyla 3 sürekli Reji‟yi uyarıyor ama kaçakçılarla mücadeleden de geri kalmıyordu. Hatta bu amaçla, Reji nizamnâmesinin de bir Ģartı olarak; jandarma, polis ve Asâkir-i ġâhâne gibi Osmanlı güvenlik güçlerine Reji kolcuları ile iĢbirliği yapması için emirler veriyordu. Dönemin hükümdarı Sultan II. Abdülhamid, Reji kolcularına karĢı Ģüpheci yaklaĢıyor ve devletin içerisinde tam anlamıyla hükümete bağlı olmayan böylesi bir silahlı gücün varlığından duyduğu isteksizliği devlet görevlilerine yansıtıyordu. Esasen Sultan II. Abdülhamid, kolculara karĢı olumsuz yaklaĢımına koĢut olarak kolcuların koruyucusu ve idarecileri hüviyetindeki Reji Ģirketine de olumlu bakmıyor ve bu teĢkilatı “hükümet içinde hükümet” olarak değerlendiriyordu. Fakat yine de nizamnâmenin Ģartları gereği Reji‟nin ve kolcuların ortadan kalkmasına dair herhangi bir resmi giriĢimde bulunmuyordu. AraĢtırmanın Yöntem ve Kaynakları Osmanlı tarihinin herhangi bir dönemi hakkında araĢtırma yapmak isteyen kiĢilerin ilk baĢvuru noktası kaçınılmaz olarak BaĢkanlık Osmanlı ArĢivi (BOA)‟dir. Bu tezin oluĢumunda ve ana yapısından en ufak detaylarına kadar temel veriler BaĢkanlık Osmanlı ArĢivi‟nden temin edilmiĢtir. ArĢiv içinde özellikle kolculuk ile ilgili üç bine yakın belge mevcuttur. Bunlar içerisinde bir kısmını Reji öncesi kolculuk için ama çoğunluğunu Reji kolcuları için kullandık. Özellikle arĢiv belgeleri içerisinde en çok Dâhiliye Nezâreti Mektubî Kalemi (DH. MKT)’ne ait belgeler kullanıldı. Dâhiliye Nezâreti yaĢanan sorunlarla ilgili doğrudan yerel hükümetler ve arz-ı hâllerle muhatap olduğu için problemlerin çözümü için yazıĢmalar genellikle Dâhiliye Nezâreti Mektubî Kalemi üzerinden gerçekleĢiyordu. Ayrıca Dâhiliye Nezâreti genellikle Reji kolcularının uyarılması ve haklarında gereğinin yapılması için Mâliye Nezâreti ile irtibat kurmaktaydı. Bu durumdan da anlaĢılacağı üzere Reji Ġdaresi‟ni uyarma vazifesi Mâliye Nezâreti‟ne tevdi edilmiĢti. Bu nedenle Dâhiliye Nezâreti ile Mâliye Nezâreti arasındaki yazıĢmalara sıklıkla rastlanmaktadır. Bunun dıĢında BaĢkanlık Osmanlı ArĢivi içerisinde yer alan Bâb-ı Âli Evrak Odası (BEO), Yıldız Sarayı Resmi Maruzat (Y.A. RES.) ve Hususi Mârûzat (Y.A. HUS.), Meclis-i Vükelâ Mazbataları (MV.), Teftişat-ı Rumeli Evrakı Rumeli Müfettişliği (TFR.), İrâde-i Şûrâ-yı Devlet (İ. ŞD.) ve Şûrâ-yı Devlet (ŞD.) gibi fonlar da çalıĢma içerisinde sıklıkla kullanılmıĢtır. 4 Ġkinci olarak; Osmanlı hukuk mevzuatını barındıran “Düstûr” incelenmiĢ, burada yer alan Reji ġartnâmesi, Ceza Kanunnâmesi, Kordon bölüklerinin kuruluĢ yapısı ve Reji – Zürrâ arasındaki hukuk ve kuralları belirleyen kanunlar incelenerek çeĢitli değerlendirmeler yapılmıĢtır. Üçüncü olarak; dönemin yerel basını taranmıĢ ve Reji kolcularına yaklaĢım bu gazeteler sayesinde takip edilmeye çalıĢılmıĢtır. Taranan gazetelerden anlaĢıldığı kadarıyla basının Reji kolcularına karĢı olan yaklaĢımı büyük oranda olumsuz olmuĢ ve yoğun olarak yazarların tenkidine maruz kalmıĢlardır. ÇalıĢma sırasında incelenen gazeteler arasında İkdam, İstişare, Köylü, Sebilürreşad, Ahenk, Feyz, Hizmet, Sabah, Tarik, Tercüman-ı Hakikat, İctihad gibi gazeteler bulunmaktadır. Dördüncü olarak; devletin resmi istatistik verileri değerlendirmeye tabi tutulmuĢtur. Özellikle 1325 ve 1327 tarihli “İhsâiyyât-ı Mâliye” üzerinden dönemin tütün üretim miktarları ve Reji‟nin tütün üzerindeki etkileri anlamlandırmaya çalıĢılmıĢ, Buradan Reji kolcularının sayısı ve masraflarına ulaĢılmıĢtır. Ayrıca “Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye'nin Üçyüz Onüç Senesine Mahsus İstatistik-i Umumisi” adlı çalıĢmada Reji‟nin satın aldığı ve sattığı tütünlerin miktarlarına eriĢilmiĢtir. Bu sayede Reji öncesi ve sonrası tütün miktarları üzerinden kaçakçılık ve buna bağlı Reji kolcularının baĢarıları değerlendirilmiĢtir. BeĢinci olarak; Annuaire Oriental du Commerce (Fransız Ticaret Yıllıkları)‟nın 1883, 1885, 1889, 1893 – 1894 ve 1896 yıllarında yayımlanan verileri üzerinden Osmanlı Devleti‟ndeki tütüncü esnafının sayısı ve isimleri tespit edilmiĢ, Reji idâresinin faaliyetleri ile bağlantısı kurulmuĢtur. Altıncı olarak; Meclis-i Mebûsan Zabıt Ceridelerinde yer alan konuĢma ve tutanaklar ile mebusların Reji ve kolcularına bakıĢ açısı değerlendirilmiĢtir. Yedinci olarak; 20.yüzyılın baĢlarında Reji idâresine ve tütün kaçakçılığına dair bilgiler ihtiva eden çeĢitli risâleler incelenmiĢtir. Bunlar içerisinde özellikle; Nusret Bey‟e ait “Tütün Meselesi” ve Kavalalı ĠbrahimpaĢazâde Hüseyin Hüsnü‟nün “Tütün Meselemiz İnhisarcıların İddialarına Cevab” kitaplarından konu ile ilgili bilgiler değerlendirilmiĢtir. 5 Sekizinci olarak; vilâyet salnâmeleri incelenmiĢtir. Fakat bu salnâmeler içerisinde Reji kolcularının isim veya görevlerine ya da sayılarına dair bir bilgi tespit edilememiĢ yalnızca dönemin Reji muhafaza müfettiĢlerinin isimleri bulunabilmiĢtir. Son kısımda ise; arĢivlerden sonra en yoğun bilgiyi ihtiva eden çeĢitli telif eserler değerlendirilmiĢtir. Bunların içerisine konu ile ilgili kitap, makale ve tezler dâhil edilebilir. Reji kolcularına dair bilgiler içeren telif mahiyetindeki ikinci el çalıĢmaların genelinde, kaçınılmaz olarak, sübjektif bir aktarım söz konusudur. Zira 30 yıllık süre içerisinde kaçakçılar – halk – kolcular bağlamında yaĢanan çatıĢmalarda binlerce kiĢi hayatını kaybetmiĢtir. Bu nedenle genel anlatıda Reji kolcularına karĢı bir “iĢbirlikçi” ve “katil” yaklaĢımı hissedilmektedir. Ayrıca yapılan çalıĢmalarda, yaĢanan çatıĢmalar esnasında Osmanlı Devleti‟nin tütün kaçakçılarına karĢı etkin olmayan bir tutum sergilediğine dair hükümet eleĢtirileri de mevcuttur. Reji kolcularına karĢı menfi yaklaĢımın da, Osmanlı hükümetine karĢı gereken tedbirleri almadığına dair söylemlerin de bir karĢılığı vardır. Çünkü arĢiv belgeleri ve dönemin gazetelerinde her iki tutuma dair örnekler bulunabilmektedir. Bu çalıĢmanın ortaya koymak istediği Ģey; her iki görüĢün ortasında durarak mevcut kaynaklar üzerinden bir durum değerlendirmesi yapmaya çalıĢmaktır. Reji kolcularına dair en önemli çalıĢma, Donald Quataert‟in “Osmanlı Devleti'nde Avrupa İktisadi Yayılımı ve Direniş (1881-1908)” adlı kitabıdır. Kitabın içerisinde yer alan “Reji, Kaçakçılar ve Hükümet” adlı yaklaĢık 20 sayfalık bölüm Reji kolcularına dair Fransız ve Osmanlı arĢivinden elde edilen bilgileri içermektedir. Reji kolcuları ile ilgili ikinci olarak; Oktay Gökdemir‟e ait “Aydın Vilayeti'nde Tütün Rejisi” adlı doktora tezi önemli bir yer tutar. Bu tez, Aydın özelinde Reji idâresinin uygulamalarına değinse de özellikle dönemin yerel basını kullanılarak Reji kolcularına karĢı toplumun genel bakıĢ açısı aktarılmıĢtır. Bu iki önemli çalıĢma dıĢında Filiz Dığıroğlu‟na ait “Memalik-i Osmaniye Duhanları Müşterekü'l-Menfaa Reji Şirketi Trabzon Reji İdaresi (1883 – 1914)” adlı kitap ile “Selanik Ekonomisinde Unutulmuş Bir Alan: Tütün Üretimi, Ticareti ve Reji (1883 – 1912)” adlı makale, yine Oktay Gökdemir‟e ait “XIX Yüzyıl Sonunda İzmir ve Çevresinde Tütün Kaçakçılığı” ve “19. Yüzyıl Osmanlı Tütün Tarımında Reji Kolculuğu 6 ve Sivil Direniş” adlı makaleler ile Emine Gürsoy Naskali editörlüğünde çıkan “Tütün Kitabı”, Fatma Doğruel ve A.Suut Doğruel‟in “Osmanlı'dan Günümüze Tekel” kitabı, Birten Çelik‟in “Osmanlı Gümrüklerinde Kadın İstihdamı: Kadın Gümrük Kolcuları (1901-1908)” adlı makalesi, Tiğinçe Oktar‟ın “Tütün Reji Şirketi - Memalik-i Şâhâne Duhanları Müşterek-ül Menfaa Reji İdaresi, Reji Şirketinin Kuruluşundan Önceki Gelişmeler” adlı makalesi, Mustafa Batman‟ın “Tobacco Smuggling in the Black – Sea Region of the Ottoman Empire (1883-1914)” adlı yüksek lisans tezi ile Mehmet Akpınar‟ın “Reji İdaresi (1908 – 1925)”, Muhsin Altun‟un “Osmanlı Tütün Tekeli” ve Zümrüt Üskül‟ün “Hudâvendigâr Vilâyeti’nde Tütüncülük ve Reji İdaresi” adlı yüksek lisans tezleri konu ile ilgili önemli bilgiler ihtiva etmektedir. AraĢtırmanın Amaç ve Kapsamı Reji kolcuları Osmanlı sosyal ve iktisadi tarihinde önemli bir yer etmiĢ olmasına rağmen bu konu çeĢitli çalıĢmaların içerisinde alt baĢlık olarak kalmıĢ, konuyla ilgili müstakil bir çalıĢma yapılmamıĢtır. Reji kolcularının zikredildiği çalıĢmalarda genellikle bu görevlilerin halka karĢı olan uygulamaları yoğun bir tenkitle aktarılmıĢ, bunun arka planı olan, Reji‟nin kolculara yaklaĢımı ve özellikle devlet kurumlarının ve güvenlik güçlerinin Reji kolcuları ile iliĢkileri neredeyse hiç bahis konusu edilmemiĢtir. Ayrıca Reji örgütlenmesinin kendi içerisindeki sistematik dağılım ve örgütsel yapılanması da göz ardı edilmiĢtir. Bu çalıĢmanın amacı; Reji kolcularının ortaya çıkıĢına etki eden süreci değerlendirerek Osmanlı Devleti‟nde Reji kolcularından önceki kolculuk yapısına değinip Reji ile birlikte ortaya çıkan Reji kolculuk sistemini incelemektir. Ayrıca Reji kolcularının idari yapısı ve kendi iç organizasyonları değerlendirerek kolcuların teĢkilat yapısını aydınlatmak çalıĢmanın hedefleri arasında yer almaktadır. Bunun yanında bu çalıĢmanın en önemli amaçlarından biri de; Reji kolcularının tütün kaçakçıları, tütün üreticileri ve sıradan halk ile Osmanlı güvenlik güçleri ve resmi makamlar ile iliĢkilerini arĢiv belgeleri ıĢığında aydınlatmaktır. ÇalıĢmanın “Osmanlı Devleti‟nde Tütün ve Reji Ġdâresi” adlı birinci bölümünde; tütünün dünyada ve Osmanlı Devleti‟nde kullanılmaya baĢlaması ve yaygınlaĢması ile bir gelir kalemi olarak tütün konusu iĢlenip zamanla Osmanlı Devleti‟nde meydana gelen ekonomik bunalımın tütün gelirlerinde bir inhisar oluĢturması ve bu inhisarı oluĢturacak Ģirket olan Reji Ģirketinin ortaya çıkıĢı açıklanacaktır. 7 Ġkinci bölüm olan “Tütün Kaçakçılığı ve Reji Kolcuları” kısmında; Reji öncesinde de var olan tütün kaçakçılığı çeĢitli örneklerle açıklandıktan sonra Reji Ģirketinin halk ve üreticilere karĢı gerçekleĢtirdiği uygulamaların tütün kaçakçılığına olan etkisi irdelenecek, Reji öncesinde ve Reji ile birlikte kolculuk teĢkilatı değerlendirilecektir. Bu noktada özellikle Reji kolcularının sayısı, etnik kökenleri ve özlük hakları arĢiv belgeleri çerçevesinde aktarılıp Reji kolcularına yardımcı olmak amacıyla kurulmuĢ olan Kordon bölükleri hakkında bilgi verilecektir. ÇalıĢmanın üçüncü bölümü olan “Reji Kolcularının Uygulamaları” adlı son kısımda ise; arĢiv belgelerinde hayli hacimli bir yer tutan Reji kolcusu – tütün kaçakçısı mücadelesi ile halkın ve kolcuların birbirleriyle olan iliĢkileri, Reji kolcularının iĢledikleri suçlar ve aldıkları cezalar, Osmanlı güvenlik güçleri ile olan çoğu kez olumsuz iliĢkileri ve resmi makamların Reji kolcularına yaklaĢımı incelenecektir. Ayrıca yine son bölümde Osmanlı basınının Reji kolcularına bakıĢ açısı ile Reji kolcularının folklor ve edebiyata olan yansımaları üzerinde durulacaktır. Reji Ģirketinin 1883 tarihinde kuruluĢ Ģartnâmesi hazırlanıp 1884 tarihinde faaliyete baĢladığında 30 yıllık bir imtiyaz ile göreve baĢlamıĢ ve ilk imtiyaz süresi 1914‟e kadar devam etmiĢti. Fakat 1914 yılında bu imtiyaz uzatılarak 1925 yılına kadar devam etti. Dolayısıyla Reji kolcularının varlığına ve faaliyetlerine bu tarihe kadar rastlamaktayız. Fakat çalıĢmamızda Reji kolcularının ilk 30 yıllık dönemdeki faaliyetleri (1884 – 1914) incelenerek Reji kolcularının yapısı bu tarihler aralığında sınırlı tutulacaktır. Bu durumun en önemli sebebi; Reji kolcularına ait arĢiv belgelerinin 1910‟lardan itibaren ciddi miktarda azalmıĢ ve haklarında bilgiye ulaĢmanın zorlaĢmıĢ olması ve çalıĢmanın Cumhuriyet devri sınırını aĢmama düĢüncesidir. 8 BĠRĠNCĠ BÖLÜM: OSMANLI DEVLETĠ’NDE TÜTÜN VE REJĠ ĠDÂRESĠ 1. 1. Tütünün Ortaya ÇıkıĢı “Tütün” kelimesi “tabakom” adı verilen bitkinin yapraklarına verilen bir isimdir. “Tabak” kelimesi Antil adalarında küçük bir adanın ismi olan “Tabago” kelimesinden 1 gelmiĢtir . Patlıcangiller familyasından olan tütün bitkisi günümüzden yaklaĢık sekiz bin yıl önce Amerika kıtasında ortaya çıkmıĢ ve zamanla kıtanın orta bölümlerine kadar 2 yayılmıĢtır . 15. yüzyılın ikinci yarısından itibaren artarak devam eden Coğrafi keĢiflerin önemli adımlarından birini Kristof Kolomb üstlendi. Hindistan‟a doğrudan gidecek bir deniz yolu keĢfetmek amacıyla 3 Ağustos 1492 tarihinde üç gemi ile birlikte Ġspanya kıyılarından okyanuslara açılan Kolomb, iki ay sonunda Bahama adalarına vardı ve bölgeyi keĢfetmesi için mürettebatından Ġspanyol Yahudisi Luis de Torres ile Rodrigo Yerez‟i Küba içlerine gönderdi. Bölgeye giden kiĢilerden Yerez buradaki yerlilerin tütün yapraklarını kuruttuklarını ve dumanını içine çekerek bir nevi ayin yaptıklarına 3 Ģahit oldu. Bu iki kiĢinin 15 Ekim 1492‟de Kolomb‟a tütün yaprakları getirdikleri 4 bilinmektedir . Tütünle ilk kez Amerika‟nın keĢfiyle tanıĢan Avrupalılar, bu bitkiyi kendi kıtalarına taĢımakta gecikmedi. Tütünün Amerika‟da yerliler tarafından yalnızca 5 ayinlerde değil tedavilerde de kullanılmasından dolayı Avrupalı seyyahlar bu bitkiyi tedavi edici özellikleri nedeniyle Avrupa‟ya taĢıdı. Fakat yine de Kolomb Ġspanya‟ya 6 döndüğünde yanında getirdiği tütün hakkında kesin bilgilere sahip değildi . 1 Besim Ömer, Mükeyyifât ve Müsekkirâttan Tütün, Ġstanbul: A. Maviyan ġirket-i Mürettibiye Matbaası, 1304, s.7 2 Fehmi Yılmaz, Osmanlı İmparatorluğu’nda Tütün: Sosyal, Siyasi ve Ekonomik Tahlili (1600 – 1883), (Doktora Tezi), Ġstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005, s.2 3 Filiz Dığıroğlu, Memalik-i Osmaniye Duhanları Müşterekü’l Menfaa Reji Şirketi Trabzon Reji İdaresi (1883 – 1914), Ġstanbul: Osmanlı Bankası ArĢiv ve AraĢtırma Merkezi, 2007, s.15 4 Jordan Goodman, Tobacco in History The Cultures of Dependence, New York, Routledge, 1994, s.36 5 Amerika‟daki Kızılderililer diĢlerin beyazlatılmasında bu bitkiyi kullanıyorlardı. Anne Charlton, “Medicinal Uses of Tobacco in History”, Journal of the Royal Society of Medicine, V. 97, (2004), s.292 6 Eric Burns, The Smoke of the Gods (A Social History of Tobacco), Philadelphia: Temple University Press, 2007, s.19 9 Amerika yerlilerinden hemen sonra Avrupa'da tütünden bahseden ilk devlet Ġspanya olmuĢtur. 1555 yılında Don Gonzalo Fernández de Oviedo y Valdés eserinde 7 "kuru yaprak sarması" adıyla sigaraları uzun uzadıya tarif etmiĢti . 1558 yılında Portekiz'de bulunan Fransa sefiri Nicot‟un, baĢ ağrısı çeken kraliçe Catherine de‟ Medici‟ye bu otu takdim ettiği ve bunu kullanan kraliçenin kullanım esnasında aksırdığı 8 ama baĢ ağrısını da geçirdiği görüldü . Bu tarihten sonra tütün “kraliçe tozu”, “sefir otu” 9 gibi adlarla anılmaya baĢlandı . Hatta Nicot‟un aĢçısı baĢ parmağını derin bir Ģekilde kestiğinde hemen parmağını tütünle sararak pansuman yaptı ve beĢ altı pansuman sonra 10 yarasının iyileĢtiğini gördü . Ġspanya‟da Monardes adlı doktor, tütünün faydaları ile alakalı yazdığı kitabının ikinci baskısında (1571) tütünün kanser, baĢ ağrısı, öksürük, astım, mide krampları, gut, bağırsak kurtları ve kadın hastalıkları gibi hastalıklara iyi geleceğini söylüyordu. Monardes‟in Latince tercümanı Charles Clusius bu hastalıklar listesine guatrı da ekledi ve sonunda tütünün aslında her Ģeyi iyileĢtirdiği sonucuna 11 varıldı . Tütünün yüksek zümrelerde kullanımı ve tedavi edici özelliğinin bilinmesiyle Avrupa‟da tütün üretimi ve tüketimi yaygınlaĢmaya baĢladı. 1570 yılına gelindiğinde tütün Ġspanya baĢta olmak üzere Belçika, Ġtalya ve Ġngiltere‟ye kadar yayıldı. Yüzyılın sonunda ise tütün artık kıtalar arası bir yayılım gösterdi ve Çin‟den Afrika‟nın batısına 12 hatta Hindistan‟dan Java‟ya kadar her yerde kullanılmaya baĢlandı. Tütün özellikle 17. yüzyıldan itibaren Ġngiltere‟de oldukça yaygınlaĢtı ve popüler hale geldi. Öyle ki; 1603 – 1665 yılları arasında veba salgınından dolayı hayatını kaybeden 150.000 Ġngiliz‟in ölüm nedenlerinin tütün kullanmamak olduğu 13 Ġngiltere‟de yaygın bir inanç haline gelmiĢti . 1603 yılında Ġngiltere‟ye ithal edilen tütün 25.000 poundluk bir miktara sahipken 1700 yılında bu rakam 38 milyon pounda 14 fırlamıĢtı . Ġngiltere‟deki bu yaygın tütün ticareti ithalat kadar ihracatta da tütünü 7 Abdullah Cevdet, “Tütünün Tarihi”, İctihad Gazetesi, 15 Kânunuevvel 1925, c. XXI, S. 194, s.3816 8 Besim Ömer, a.g.e., s.12 9 Dığıroğlu, a.g.e., s.15 10 Anne Charlton, a.g.m., s.294 11 Katharine T. Kell, “Tobacco in Folk Cures in Western Society”, The Journal of American Folklore, V.78, N.308 (Apr. - Jun., 1965), s.102 12 Goodman, a.g.e., s.36 13 Eric Burns, a.g.e., s.26 14 Goodman, a.g.e., s.56 10 önemli bir meta haline getirdi. 17.yüzyılın baĢında Ġngiltere‟nin tütün ihraç ettiği ülkeler arasında Osmanlı Devleti de bulunmaktaydı. 1.2. Tütün ve Osmanlı Devleti Tütünün Osmanlı Devleti‟ne ne zaman girdiğine dair net bir tarih bilinmese de bu konuda çeĢitli görüĢler vardır. Peçevi, tütünün Osmanlı‟ya giriĢi hakkında ilk bilgi veren kiĢidir ve tütünün hicri 1009 (1600/1601) tarihinde Ġngilizler tarafından Osmanlı 15 Devleti‟ne getirildiğinden bahseder . Besim Ömer tütünün Osmanlı‟ya geliĢi hakkında hicri 1010 tarihini vererek frenklerin ticaret gemileri ile Osmanlı‟ya tütünü taĢıdıklarını 16 aktarır . Ignatius Mouradgea d'Ohsson tütünün Ġstanbul‟a geliĢinin 1605 yılı I. Ahmed döneminde olduğunu, hatta çocukluğundan beri tütün kullananların günde on – yirmi 17 çubuk tütün kullandıklarını , Naima hicri 1014 (1605) senesinde frengistandan diyar-ı 18 Ġslâm‟a geldiğini , Akhisarî ise bir tarih vermese de tütünün frenklerden geldiğini 19 söyler . Hezarfen Hüseyin Efendi‟nin “Telhîsü’l-Beyan fî Kavânin-i Âl-i Osman” adlı eserinde ise tütünün 1007 (1598) tarihinde geldiği söylenip yaygınlaĢması üzerine 20 padiĢahın tütünü yasakladığı yazılır . Kâtip Çelebi 1601, Mısırlı alim Ġbrahim el- Lekkânî ise “Cil” adlı bir Ġngiliz tarafından 17. yüzyılın baĢlarında tütünün getirildiğini 21 yazar . Ġbrahim el-Lekkânî eserinde tütünün Osmanlı‟ya giriĢi ile ilgili Ģu bilgileri verir: “Anadolu‟ya el-Cîl adlı bir Ġngiliz tarafından; Magrib‟e, tütünün faydaları hakkında nesir ve Ģiirleri olan ve hekim zannedilen bir Yahudi tarafından; Sudan‟a bir 15 “fi sene tis‟a ve elf hududunda Ġngiliz keferesi getürdiler”. Peçevi ayrıca tütünün çok kısa sürede toplum içinde yayıldığını, Osmanlı Devleti‟ne Ġngiliz keferesinden Ģifası vardır denilerek getirilip satıldığı fakat zamanla insanların buna bağımlı hale geldiği, hatta ehl-i keyf olmayanların bile bunu tükettiklerinden bahsedip “kahveler gök-tütün olub içinde olanlar biri birin görmemek mertebelerine vardı. Esvâk ve bâzârda dahî lüle ellerinden düĢmez oldı biri birinin yüzüne gözüne puf puf deyü esvâk ve mahallâtı dahî kokutdular” Ģeklinde aktarmaktadır. Ġbrahim Peçevi, Tarih-i Peçevi, t.y., c.2, s.365 16 Besim Ömer, a.g.e., s.13 17 M.de M. D‟Ohsson, XVIII. Yüzyıl Türkiyesinde Örf ve Adetler, Çev.:Zehran Yüksel, Ġstanbul: Tercüman, 1980, s. 55 – 56 18 Naîmâ Mustafa Efendi, Naîmâ Tarihi, Çev: Zuhuri DanıĢman, Ġstanbul: Zuhuri DanıĢman Yayınevi, c.1, 1967, s.460 19 Ahmed er-Rûmî el-Akhisârî, Tütün İçmek Haram mıdır? Bir Osmanlı Risalesi, Ġstanbul: Kitap Yayınevi, 2015, s.51 20 Fehmi Yılmaz, “Tütünün Dünyaya YayılıĢı ve Osmanlı Ġmparatorluğu‟na GiriĢi”, Osmanlı, ed. Güler Eren, c.5, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 1999, s.588 21 Fehmi Yılmaz, “Tütün”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), c.42, Ġstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2012, s.1 11 Mecusî; Mısır‟a ise, Ahmed b. Abdullah el-Hâricî adlı kan dökmesiyle meĢhur bir 22 Mağribli tarafından getirilmiĢ, buradan da Hicaz, Yemen ve Hind‟e yayılmıĢtır” . 23 Günümüz tarihçileri içerisinde Donald Quataert 1609 tarihini , McGowan 17. 24 yüzyıl baĢını , Goodman ise tütünün 17. yüzyılın baĢında Osmanlı Devleti‟ne Ġngiltere‟den geldiğini ve Venedik'in Ġstanbul'daki büyükelçisi Simon Contarini 1610'da Venedik hükümdarına yazdığı raporunda tütünün Osmanlı'ya Ġngiltere'den "bir ilaç 25 olarak" getirildiğini aktarır . Fatma Doğruel ve A. Suut Doğruel ise tütünün Osmanlı Devleti‟ne resmi giriĢ tarihinin 1612 yılında Hollanda ile yapılan bir ticaret antlaĢması 26 ile gerçekleĢtiğini ifade etmiĢtir . Genel anlamda bakıldığında Osmanlı Devleti‟ne tütünün geliĢ tarihinin birbirine yakın olduğu ve genel kanının 17. yüzyılın baĢı olarak tespit edildiği anlaĢılmaktadır. Tütünün geldiği yerin ise neredeyse hiç kuĢkusuz Ġngiltere olduğu ortaya çıkmaktadır. Fakat Fehmi Yılmaz‟ın görüĢüne göre tütünün daha erken bir tarihte Osmanlı topraklarına gelmiĢ olması gerekir. Yılmaz bu tarihi 1570‟ler olarak belirlemiĢ ve buna gerekçe olarak da 1583 tarihinde Muğla tahrir defterlerinde “milas” adlı bir tütün türünden öĢür vergisi alındığı, III. Murad‟ın Polonya Kralı Stefan Bathory‟ye gönderdiği hediyeler arasında tütünün bulunduğu hatta bu sayede Polonya‟da tütünün yaygınlaĢmasını ve son olarak da 1600‟lerde ülkenin çeĢitli yerlerinden tütün öĢrü alındığını ve ülkeye yeni gelen bir bitkinin bu kadar kısa sürede tüm ülke sathına 27 yayılamayacağını iddialarına kanıt olarak sunar . Tütünün, 16. yüzyıl sonunda Anadolu‟da yaygın olarak üretildiğinin bir baĢka kanıtı da Diyarbakır ve Rakka‟ya tahrir memuru olarak gönderilen Ahmed PaĢa‟nın 1598 tarihinde Ġstanbul‟a gönderdiği mektuptan anlaĢılmaktadır. Bu mektubunda Ahmed PaĢa, Mardin ve Birecik 22 ġenol Saylan, “17. Yüzyıl Osmanlısında Bir Tütün Müdafaası: Ahmed Devletî‟nin Risâletü‟l-Ġnsâfiyye fî Bahsi‟d-Duhâniyye Adlı Risâlesi”, AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, c.8, S.1, 2020, s.29 23 Donald Quataert, Osmanlı İmparatorluğu (1700 – 1922), Çev.: AyĢe Berktan, Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 2004, s.226 24 Bruce McGowan, Economic Life in Ottoman Europe: Taxation, Trade and the Struggle for Land, 1600- 1800, New York: Cambridge University Press, 1981, s.26 25 Goodman, a.g.e., s.51 – 54 26 Fatma Doğruel, A. Suut Doğruel, Osmanlı’dan Günümüze Tekel, Ġstanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, 2000, s.25 27 Yılmaz, a.g.t., s.15 – 16 12 28 karyelerinde tütünün harap olduğunu yazmıĢtır . Ahmed PaĢa‟nın mektubundan da anlaĢılacağı üzere tütün, 1598 yılında Anadolu‟nun güney doğusuna kadar yayılmıĢtı. Bu durumda tütünün 17. yüzyıldan daha önce Anadolu‟ya gelmiĢ olduğu anlaĢılmaktadır. Risâlelerin ittifakla 17.yüzyılın baĢını, tütünün Osmanlı‟ya giriĢ tarihi olarak vermelerinin nedeni tütünün aslında bir ticari meta olarak Osmanlı‟ya giriĢ 29 tarihini vermek istemeleri olmalıdır . 1.2.1. Tütün TartıĢmaları ve Duhan Hakkında Risâleler Tütünün Osmanlı Devleti içerisinde yayılmaya baĢlaması ve halk arasında rağbet görmesi bir takım tartıĢmaları da beraberinde getirdi. Bu tartıĢmalar genellikle siyasi ve dini konular üzerinde cereyan ediyordu. Siyasi olarak tütünün yaygınlaĢması ve insanların kahvehanelerde tütünü kullanmaları, bir anda kahvehaneleri insanların yoğun olarak buluĢma mekânları haline getirmeye baĢladı. Bu ise merkezi otoriteye zarar verebilecek bazı dedikoduların artmasına yol açma tehlikesini doğurdu. Zira reayanın cami ve mescid dıĢında oturup sohbet edebilecekleri hatta belki de padiĢah aleyhine 30 dedikodu yapabilecekleri yeni yerler kahvehânelerdi . Burayı cazip kılan Ģey ise kahvehânelerde tüketilen tütünlerdi. Bu nedenle tütün bir anda “fitne tohumu eken” bir mâmul haline geldi ve tütüne ilk yasak 1609 yılında I. Ahmed devrinde DerviĢ PaĢa ve 31 Nasuh PaĢaların etkisiyle gerçekleĢti . Yasağın gerekçesi olarak iki yıldır Ġngiltere‟den gelen tütünün pazarlarda alınıp – satıldığı ve insanların bununla vakitlerini öldürdüğü söyleniyor ve bu nedenle tütün içmenin ve satmanın yasaklandığı bildiriliyordu. Zaman içinde bu yasaklar tekrar etti ve 1610, 1614, 1618 ve 1619 yıllarında tütüne yeni 32 yasaklar geldi . 1620 yılında II. Osman zamanında ilk kez tütünün üretimi de 33 yasaklandı fakat II. Osman‟ın ölümüyle bu yasaktan vazgeçildi . 28 Mustafa Akdağ, Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası (Celalî İsyanları), Ġstanbul: Cem Yayınevi, 1995, s.464 29 Yılmaz, a.g.t., s.16 30 Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, 15.Baskı, Ġstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2010, s.44 31 Naîmâ Mustafa Efendi, Naîmâ Tarihi, Çev.: Zuhuri DanıĢman, Ġstanbul: Bahar Matbaası, c.3, 1968, s.1219 32 Yılmaz, “Tütün” md., s.1 33 Besim Ömer, a.g.e., s.14 13 34 Tütün yasağını en sert Ģekilde tatbik eden hükümdar IV. Murad oldu . IV. Murad devrinde çıkan 1633 tarihli büyük Ġstanbul yangınının sebebinin tütün olduğu gerekçesiyle tütün ve kahvehâneler kapatıldı. Fakat kahvehânelerin kapatılmasındaki esas gerekçenin, kahvehânelerde hükümdara karĢı oluĢabilecek muhtemel bir baĢkaldırı hareketine meydan verilmemek istenmesi olduğu âĢikârdır. Kahvehâneler yıkılıp yerleri debbağ ve nalbant odaları oldu. Böylece sayıları üç yüzü bulan kahvehânelere karĢı bir 35 savaĢ baĢlatıldı . Fakat IV. Murad ve sonrasında gelen padiĢahların tütünü 36 yasaklamaları halk nezdinde tütün tüketimini durduramadı . Tütünün siyasi sâiklerle yasaklanması yanında dönemin uleması arasında da tütünün yasaklanmasına dair çeĢitli görüĢler öne sürülmüĢtür. Tütün hakkında 17. yüzyıl ve sonrasında yaklaĢık elli risâle kaleme alındı. Bu risâleler tütün hakkında genel anlamda Ģu üç görüĢ etrafında toplandı: tütünün caiz olması, haram olması ve mekruh 37 olması . Tütünü haram sayanların sayısı diğerlerine nazaran daha fazlaydı. Tütünü caiz olarak görenlerin gerekçesi ise tütün hakkında dini nassın olmamasıydı. Tütünü haram olarak gören kiĢilerin iddiasının aksine caiz olarak görenler tütünün bir sarhoĢluk vermediğini ve buna harcanan paranın mubâh bir iĢe harcanmıĢ gibi görünmesi 38 gerektiği noktasında birleĢmiĢlerdi . Kadızâde Mehmed Efendi ile Abdülmecid Sivâsî arasında siyasi saiklerle meydana gelen tütün tartıĢmasında Kadızâde Mehmed Efendi tütünü haram olarak görürken Abdülmecid Sivâsî‟ye göre tütün caiz kabul edilmeliydi. Tütünün yasaklanmasını savunanların etkinliği 1649 yılında Bahaî Efendi‟nin Ģeyhülislâm olmasıyla kırılmaya baĢladı. 1633‟te tütün içtiği bahanesiyle Halep 34 Kahvehanelerin III. Murad ile baĢlayan yasaklanma serüveninde IV. Murad kahvehane yasaklarını en sert tatbik eden padiĢah olmuĢtur. Cafer Çiftçi, “Osmanlı‟da Kahve ve Bursa Kahvehâneleri”, Bursa Halk Kültürü II.Bursa Halk Kültürü Sempozyumu (20 – 22 Ekim 2005) Bildiri Kitabı, c.3, Bursa: Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü Kültür Sanat Kurulu Yayınları, 2005, s.862 – 863 35 Harun Ürer, “Osmanlı‟da Kahve / Kahvehane Kültürü ve Salihli‟den Bir Kahvehane Örneği: Himaye-i Etfal”, Sanat Tarihi Dergisi, c. XIX/2, 2010, s.5 36 Naima, a.g.e., c.3, s.1220 37 Ulemadan bazıları tütünü helal diye nitelendirmenin mekruh olarak nitelendirilmesine engel teĢkil etmediğini söylemiĢ ve Ģer‟i delillerle haramlılığının ispatının mümkün olamayacağından dolayı mubah Ģeklindeki düĢünceyi “orta yol” olarak addedmiĢtir. ġükrü Özen, “Tütün”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), Ġstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2012, c.42, s.5 38 Mehmet Kalaycı – Eyüp Öztürk, “18. Yüzyıl Osmanlı Coğrafyasında Tütünün Sosyo-Kültürel Zeminine Dair Bir Metin: Ebu Sehl Nu‟man Efendi ve Taḥlilu‟d-Duḫan Adlı Risâlesi”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c.58/1, 2017, s.15-16. Bunun yanında tütünün yasaklanmasını savunan risâlelerden biri de Trabzonî Mehmed Medeni‟ye nispet edilen bir risâledir. Yılmaz Fidan, “Trabzoni Mehmed Medeni‟ye Nisbet Edilen Arapça Duhan Risalesi”, 1. Uluslarası Geçmişten Günümüze Trabzon’da Dini Hayat Sempozyumu, c.58, 2016, ss.441 – 457 14 kadılığından azledilip Kıbrıs‟a sürülen Bahaî Efendi, 1649 yılında Ģeyhülislâm 39 olduğunda tütüne cevaz veren fetvayı yayınladı . 9 Ağustos 1688 tarihinde ilk defa tütün ticaretinden vergi alınmaya baĢlanmasıyla artık tütün üretimi ve ticareti resmen devlet tarafından tanındı. Fakat tütünün zararlarına dair tartıĢmalar 19. yüzyılın sonuna 40 kadar çeĢitli mecralarda kendine yer bulmaya devam etti . 1.2.2. Tütünden Alınan Vergiler Tütünün 17. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı Devleti içerisinde yaygınlaĢmasıyla birlikte tütüne karĢı baĢlayan devlet merkezli mücadele yerini önce kabullenme ardından vergilendirmeye bıraktı. 1686 yılından sonra tütün satanlardan 16 akçe ve kullananlardan 8 akçelik bir vergilendirme yoluna giden Osmanlı Devleti, tütün üretenlerden ise 1 altın miktarında bir dönüm resmi almaya baĢladı. 1688 yılından sonra 41 ise Yenice tütününün kıyyesinden 10 ve Kırcaali tütününün kıyyesinden 8 akçe “resm- 42 i zecriyye” alınmaya baĢlandı . Tütün dönüm resminin miktarı zaman içerisinde değiĢerek 2 kuruĢ 32 paralık bir miktara dönüĢtürüldü. Bu para sabit bir miktar olarak belirlendi ve tütün üreten her çiftçiden tahsil edildi. Bunun yanında Tanzimat‟a kadar tütünden “gümrük resmi” adıyla yine sabit bir vergi alınmaya devam etti. Bu vergi tütün satan tüccar ya da kendi tütününü satmak isteyen çiftçiden tahsil edilmekteydi. Ayrıca Müslüman üreticiden alınan 1/10 oranındaki öĢür vergisi, tütün üreten Müslüman 43 çiftçiden alınmaya devam etti . Tütünden alınan vergiler içinde üreticinin ve tüccarın en büyük tepkisi 1691 yılında “nısf resmi” adıyla toplanan vergiye karĢı gerçekleĢti. Bu vergi %50 miktarında toplanan çok yüksek bir vergiydi. Haliyle bu vergiyi ödemek istemeyen çiftçi ve tüccar 39 Dığıroğlu, a.g.e., s.19, dipnot:32 40 Samakavlı Halil RüĢdü, “Tütün”, Maarif Gazetesi, Ġstanbul: Ahmed Naci Kasbar, 17 TeĢrîn-i Evvel 1270, c. I, S.10, s. 156 – 157 41 Kıyye; 400 dirhem ya da 1 okkalık ağırlığa denk gelen bir ölçü birimidir. Günümüzde yaklaĢık 1 kilo 280 gramlık bir ağırlığa tekabül etmektedir. Kıyye bazı kaynaklarda “vukıyye” ismiyle de kullanılmıĢtır. Halil Ġnalcık, “Osmanlı Metrolojisine GiriĢ”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Çev.: E. B. Özbilen, c.73, 1979, ss.21-49. Kıyye nadiren de olsa farklı yerlerde farklı ölçülmüĢtür. Mesela Mısır ve Cidde‟de 1.050 kg., Arnavutluk‟ta ise 1.412 kg. olarak kabul görmüĢtür. Ünal TaĢkın, Osmanlı Devleti'nde Kullanılan Ölçü ve Tartı Birimleri, (Yüksek Lisans Tezi), Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005, s.96 – 97 42 Melda Yaman Öztürk, Nuray Ertürk Keskin, “Osmanlı‟da Yabancı Yatırımlar Duyunu Umumiye ve Tütün Rejisi”, Memleket Siyaset Yönetim, c.6, S.16, 2011, s.239 43 Mübahat S. Kütükoğlu, “Tütün “Zer‟iyye Resmi” ve DıĢ Tesirlerle Kaldırılması”, Ankara: VIII. Türk Tarih Kongresi, 1976, s.1429-1430 15 44 tütün kaçırmaya baĢladı . Böylece belki de ilk tütün kaçakçılığı yüksek vergilere karĢı bir tepkinin sonucu olarak ortaya çıkmıĢ oldu. Buna rağmen yapılan tahrirlerden anlaĢıldığı kadarıyla aynı tarihte tütün ekilen alanlar ve tütün eken çiftçi miktarında 45 ciddi bir artıĢ olduğu da görülmektedir . 17. yüzyıl sonunda tütünden toplanan vergilerde yer yer meydana gelen aĢırı istikrarsızlığın en önemli sebebi savaĢlar ve buna bağlı tütün üretimindeki düĢüĢlerdi. Mesela 1690 - 1691 yılları arasında tütünden toplanan toplam vergi miktarı 3.702.536 akçe iken bir sonraki yıl Avusturya ile 46 baĢlayan savaĢlardan dolayı toplanan tütün vergisi 484.835 akçeye düĢmüĢtü . Tanzimat‟ın ilanına kadar tütün üzerinden gerçekleĢen vergilendirme çoğu kez hükümdarların ve devlet adamlarının inisiyatifine bağlı kalmıĢ, sabit bir vergilendirme tespit edilememiĢtir. Fakat her hâlükârda üreticiden, tütün ekeceği arazinin miktarına göre değiĢken oranlı bir vergi tahsil edilmeye devam edilmiĢtir. Tanzimat ile birlikte vergi sisteminde yapılan değiĢiklikle birlikte tarım ürünlerinden çeĢitli miktarlarda alınan öĢür vergisi 1/10‟a sabitlendi. Böylece Tanzimat öncesi “resm-i duhân” adıyla 47 toplanan vergi de ortadan kalktı . 27 Haziran 1862 tarihinden itibaren tütünden “mürûriye resmi” alınmaya baĢlandı. Buna göre; daha önce tütünden alınan tüm vergiler kaldırılıp yerine üretilen tütün tüccara satıldığı anda 12 kuruĢ müruriye resmi alınacaktı. Ayrıca satıĢ yapan bayiden de satıĢ fiyatı üzerinden %30‟luk beyʽiyye resmi alınmaya baĢlandı. Bu sayede tütün üzerinden “miktara bağlı”, “satıĢa bağlı” gibi değiĢken oranlı vergi miktarları kaldırılmıĢ ve doğrudan vergilendirme sistemine geçilerek bir yönüyle ilk kez devlet 48 inhisarı sistemi uygulanmaya baĢlanmıĢtı . 44 Fehmi Yılmaz, a.g.t., s.150-151 45 Toplam 41 kazanın 819 köyünde 10.273 çiftçi 10.177 dönüm tütün ziraatı gerçekleĢtirmekteydi. Bu miktar 19. yüzyılın sonunda 1 milyon dönüme ulaĢacaktı. Fehmi Yılmaz, a.g.m. s.1. Ayrıca tütün üretiminin ve ihracatının artıĢında Osmanlı tütününün kalitesi ve Amerika iç savaĢının Amerika tütün ihracatını azaltmıĢ olması gibi sebepler de vardır. Amerikan iç savaĢı sayesinde Samsun ve Sinop‟tan ihraç edilen tütün miktarı 3.200 tona ulaĢtı. Charles Issawi, The Economic History of Turkey (1800 – 1914), Chicago: The University of Chicago Press, 1980, s.249 46 Hacı Veli Aydın, “History of Tobacco Cultivation in the Districts of Siroz and Demirhisar at the Turn of 18th Century”, Musa Çadırcı’ya Armağan, Ankara: Bilgin Kültür Sanat Yayınları, 2012, s.62 47 Dığıroğlu, a.g.e., s.20 48 Hamdi Genç – Tiğinçe Oktar, “Tütün Ġdaresinin Reji‟den Tekel‟e DönüĢümünün Hikâyesi”, Mucizeden Belaya Yolculuk: Tütün, Ed.: E. Vakıf Mercimek – Ġ.Eren Akçiçek, Ġstanbul: Tarihçi Kitabevi, 2014, s.246 16 Devletin tütünle ilgili gelir elde etme çabalarına rağmen bazen vergi sistemindeki belirsizlik ve daimi değiĢim, bazen yaĢanan iç ve dıĢ baskı bazen de yabancı devletlerle imzalanan ticaret antlaĢmalarının oluĢturduğu mevcut yapı neticesinde tütünden beklenen gelir bir türlü elde edilemiyordu. Ġngiliz Ticaret Bakanlığı yetkililerinden Lord Hobart ve Forster‟ın Lord John Russel‟e gönderdikleri raporda bu durum açık bir Ģekilde görülmekteydi. Raporda; nüfusu yirmi beĢ milyonu 49 geçen ve kadın – erkek birçok kiĢinin sigara içtiği bir memlekette 205.000 sterlin gibi cüzʽî bir vergi tahsil edilmesinin hayret verici olduğu, hâlbuki Ġngiltere ve Fransa gibi yerlerde yalnızca tütünden milyonlarca sterlinlik gelir elde edildiği, Osmanlı Devleti‟nin ise tütünden 26 milyon kuruĢ topladığı ancak üretilen tütünün 30 milyon okka olduğu 50 hesap edildiğinde okka baĢına 1 kuruĢtan daha az vergi tahsil edildiği ve bu durumun da ülkedeki tütün kaçakçılığından ileri geldiğini aktaran rapor son olarak bu durumun sona ermesinin ancak tütünün inhisarıyla mümkün olabileceğini bunun ise çok fazla 51 zorlukları olduğunu yazıyordu . Bahse konu rapor, tütünün ülkede toplanan vergiler içerisinde henüz yeterince 52 önem arz etmediğini göstermesi yanında , iki önemli durumun daha tespitini 49 19.yüzyılın ikinci yarısında 1 sterlin yaklaĢık 110 kuruĢ (1.1 lira) değerindeydi. ġevket Pamuk, Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi, Ġstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2012, s.208 50 Bu miktar 1905 yılında bile ancak 4.51 kuruĢa çıkarılabilmiĢti fakat diğer ülkelerle kıyaslandığında hala çok düĢük kalıyordu. Tütünden Toplam ve KiĢi BaĢı Elde Edilen Gelir HÜKÜMET VARĠDAT NÜFUS BAġINA ĠSABET EDEN (LĠRA-YI OSMANĠ) MĠKTAR (GURUġ) Almanya 4.370.436 7,18 Ġngiltere 14.646.800 33,58 Fransa 16.562.128 40,93 Avusturya - Macaristan 14.925.825 30,51 Ġtalya 10.514.944 32,07 Ġspanya 5.900.462 29,59 Rusya 6.745.487 5,44 Amerika 16.267.500 19,49 Bulgaristan 726.000 19,6 Devlet-i Aliye 902.755 4,51 Kaynak: Nusret Bey, Tütün Meselesi, Zaman Gazetesi Matbaası, 1326, s.64 51 A. Du Valey, Türkiye Maliye Tarihi, Ankara: Maliye Tetkik Kurulu, 1978, s.108-109; Charles Marowitz, Türkiye Maliyesi, Ankara: Maliye Tetkik Kurulu, 1978, s.225 52 Gerçekten raporun yazıldığı 1861 yılından iki yıl sonra bile Osmanlı Devleti‟nin toplam vergi gelirleri tahmininin 346 milyon frank, tütünden beklenen gelirin ise 13,8 milyon frank olması bu durumu doğrular niteliktedir. Bu miktar tütünün toplam gelirler içindeki payının %3,75 olması anlamına geliyordu. Muhsin Altun, Osmanlı Tütün Tekeli Memalik-i Osmaniye Duhanları Müşterek’ül-menfaa Reji İdaresi, (Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1995, s.6. Bu oranı Metin Ünal‟da yakın bir tahminle %3.98 olarak tespit etmiĢti. Metin Ünal, “Tütünün Dört Yüz Yılı”, Tütün Kitabı, Ed.: Emine Gürsoy Naskali, 2.Baskı, Ġstanbul: Kitabevi Yayınları, 2007, s.22. Ayrıca 22,80 frank 1 liraya 17 yapıyordu: Ġlk olarak henüz Reji teĢkilatı ortaya çıkmadan önce ciddi miktarda tütün kaçakçılığının mevcudiyeti bu raporla ortaya konuluyordu, ikinci olarak da devletin tütün gelirlerini artırması için bir inhisara baĢvurması gerekliliği tespiti yapılıyordu. Kaçakçılık ile mücadele etmek devletin kendi inisiyatifinde olan bir durumsa da tütünün inhisarı, 1854‟ten beri aldığı dıĢ borçların bir sonucu oldu ve Reji idâresinin kuruluĢuna giden yolun da baĢlangıcı bu borçlar teĢkil etti. 1.3. DıĢ Borçlanmalar Dönemi Reji kolcularının Osmanlı Devleti içerisinde silahlı bir güç olarak ortaya çıkıĢı, tabii olarak Reji Ģirketinin kuruluĢu ile ilintilidir. Reji‟nin kuruluĢu ve tütünü tekelinde toplamasını anlamlandırabilmek için ise Düyûn-ı Umûmiyye‟nin kuruluĢunu ve dıĢ borçlanma sürecini irdelemek gerekir. Zira 1854 yılından itibaren alınmaya baĢlanan dıĢ borçların ödenememesi Düyûn-ı Umûmiyye‟nin kuruluĢunu, bu da Reji‟nin ortaya çıkıĢını tetiklemiĢtir. Osmanlı Devleti‟nin ekonomik anlamda yaĢadığı problemlerin temelinde, sahip olduğu klasik mali anlayıĢın, 17. yüzyılla birlikte dünyada ortaya çıkan merkantalist anlayıĢla taban tabana zıt bir yapıya dönüĢmesi ve 18. yüzyılda merkantalist ekonominin Sanayi Ġnkılabı tesiriyle dünyada hâkim düĢünce haline gelmeye baĢlaması 53 vardır . Bunun yanında yaĢanan iç problemlerin ortaya çıkardığı ekonomik yansımalar da klasik ekonomik anlayıĢla eklemlenince mali buhran kaçınılmaz bir hal almaya baĢladı. Enflasyonist bir sonuç doğuran sikke tağĢiĢinin mali dengede beklenen 54 55 iyileĢmeyi sağlamaması devletin 1695‟te malikâne , 1775 yılında ise esham sistemine tekabül etmektedir. Vedat Eldem, Osmanlı İmparatorluğu’nın İktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik, Ġstanbul: ĠĢ Bankası Yayınları, 1970, s.155 53 Osmanlı klasik ekonomi anlayıĢında provisyonist (iaĢeci) bir yapı ve bunun sonucu olarak ithalat merkezli ve arz ağırlıklı bir ekonomik yapı hâkimdi. Detaylı bilgi için bkz. Mehmet Genç, Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi, 8.Baskı, Ġstanbul: Ötüken NeĢriyat, 2012, ss.45-101 54 Malikâne sisteminde devlet, mukataadan vergi toplama yetkisini ömür boyu vergiyi toplayacak kiĢiye veriyor bunun karĢılığında peĢin bir ödeme (muaccele) ve her yıl kısmi bir ödeme yapması bekleniyordu. ġevket Pamuk, Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları, 4.Baskı, Ġstanbul: Türkiye ĠĢ Bankası, 2007, s.137-138 55 Muaccelelerin yıllık kârları sehimlere bölünerek peĢin bir para karĢılığı satılması durumudur. Metin Kopar – Murat Yolun, “18. ve 19. Yüzyıllarda Osmanlı Borçlar Tarihine Bir BakıĢ”, History Studies International Journal of History, 4/1,2012, s.337 18 56 geçiĢini zorunlu hale getirdi. 18. yüzyılda sık sık müsâdereye baĢvuruldu . Bu hamleler bir yönüyle zorunlu bir iç borçlanmaya yönelik hamlelerdi ve uzun vadeli bir programın sonucu olmaktan çok günü kurtarmaya yönelik çabaların bir ürünüydü. 1783 yılında Rusya‟nın Kırım‟ı ilhakıyla ilk kez dıĢ borç alma fikri gündeme geldi. Defter Emini Hasan Efendi Ġspanya‟dan, Süleyman Fevzi Efendi ise Fas‟tan borç 57 alınması fikrini öne sürdü ancak bu iki teklif de padiĢah tarafından onaylanmadı . 1850‟de Mustafa ReĢit PaĢa eliyle giriĢilen baĢka bir dıĢ borç giriĢimi ise Abdülmecid 58 tarafından reddedildi . 1853 – 1856 Kırım SavaĢı esnasında ortaya çıkan nakit para ihtiyacı artık dıĢ borç için Sultan Abdülmecid‟in direncini kırmıĢtı. Bu noktada devlet adamlarının ısrarlı telkinlerinin de padiĢah üzerinde dıĢ borç alınması konusunda tesir ettiğini tahmin etmek zor olmamalıdır. Neticede 1854 yılında Ġngiltere‟ye gönderilen Galata bankerleri, Mısır gelirlerinin verilecek borca teminat olarak gösterilmesi ön koĢulunu devlet 59 ricaline onaylatarak ilk dıĢ borcun alınmasını sağladı . Bu borç %6 faizle alınmıĢ 3.3 milyonluk bir miktar olup kesintilerin ardından 2.6 milyon liralık bir kısmı hazineye 60 aktarıldı ve derhal Kırım SavaĢı finansmanı için kullanıldı . Sultan II. Abdülhamid 1854 yılında alınan borçla ilgili 1876 yılı meclis açılıĢ konuĢmasında Ģunları söyleyecekti: “Babam (Abdülmecid) Tanzimat‟ı baĢlatıp ülkenin huzur içinde refaha ulaĢması için gereken tedbirleri almıĢ fakat bu sıralarda Kırım SavaĢı çıkmıĢtı. O 56 Rifat Önsoy, “Muharrem Kararnâmesi ve Duyûn-u Umumiye Ġdaresi”, Osmanlı, c.3 (Ġktisat), Ed.: Güler Eren, Ankara: Türkiye Yayınları, 1999, s.400. Ayrıca eshamların çıkarılmasında darphânede biriktirilmiĢ olan seferiyye akçesinin bitmiĢ olması da etkili oldu. Yavuz Cezar, Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve Değişim Dönemi (XVIII. yy dan Tanzimat’a Mali Tarih), Ġstanbul: Alan Yayıncılık, 1986, s.239. 57 ġevket K. Akar – Hüseyin Al, Osmanlı Dış Borçları ve Gözetim Komisyonları (1854 – 1856), Ġstanbul: Osmanlı Bankası ArĢiv ve AraĢtırma Merkezi, 2013, s.3. A. Du Valey bu miktarın 50.000 – 100.000 kese arası olduğunu söylemektedir. A. Du Valey, a.g.e., s.78 58 Bu giriĢim Ġngiltere‟nin Ġstanbul‟daki elçisi Stratford Canning aracılığıyla gerçekleĢtirilmeye çalıĢıldı. Erdoğan Keskinkılıç, “Düyûn-ı Umûmiyye Ġdâresi”, Türkler, c.14, Ed.: Hasan Celal Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002, s.656. Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti‟ne borç verme istekleri iki nedene matuftur. Birincisi; Avrupa yatırım sahiplerinin paralarını değerlendirebilecek bir alan arayıĢları, ikinci olarak, verdikleri borç karĢılığı Osmanlı Devleti içerisinde çeĢitli vergi gelirlerine el koyabilme ve iç iĢlere müdahale edebilme arzusudur. 59 Olive Anderson, “II. Great Britain and the Beginnings of the Ottoman Public Debt, 1854–55”, The Historical Journal, VII/I, 1964, s.50-51 60 Zeynep Karaçor vd, “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda ÖzelleĢtirme Faaliyetlerine Örnek Olarak Reji Tütün Ġdaresi”, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 1/3, 2019, s.21. 19 zamana değin kimseye bir akçe borcu olmayan hazinemiz borçlanmak durumunda kaldı. 61 Borç kapısı iĢte böyle açıldı” . Alınan bu borcu hemen her sene bir yenisi takip etti. Öyle ki dıĢ borçların 62 taksitlerini ödeyebilmek için bile yeni dıĢ borçlar bulmak gerekiyordu . 1854‟ten 1875 iflasına gelene kadar geçen süreçte %4 - %6 gibi değiĢken oranlı faizlerle yaklaĢık 200 63 milyon sterlinlik borç alındı . Bunların içinde özellikle 1870 sonrası para 64 politikasından dolayı alınan borçlar ciddi miktarda yüksekti . 1875 iflasına giden 65 süreçte çeĢitli nedenlerle toplam on beĢ kez dıĢ borç alınacaktı . DıĢ borçların Osmanlı Devleti tarafından ödenememesi sonucu Avrupa‟da özellikle Ġngiltere‟de baĢlayan panik havası kısa süre içinde yerini basın yoluyla kendi hükümetlerine uyarılara ve üstü kapalı tehditlere bırakmaya baĢladı. 7 Kasım 1874 yılında London Times‟ta çıkan bir makalede “Her yeni borcu onaylayanlar bilmelidirler ki yaptıkları, eğer bütün sistem radikal bir Ģekilde değiĢtirilmezse sonunda her Ģeyi tüketecek olan bir yangını körüklemekten baĢka bir Ģey değildir” Ģeklinde Ġngiliz hükümeti uyarılmıĢ ve yeni borçlar konusunda ihtiyatlı davranması istenmiĢti. Yine aynı gazetenin 9 Ekim 1873 tarihli makalesinde ise; “ġu anda Türkiye‟ye yapılabilecek tek hizmet, gelir ve gider düzenini, gerçek kuralları iyi bilen, Sultan‟nın bile müdahalesine izin vermeyecek Ģekilde düzenlenmiĢ engelleme ve sınırlamalarla korunan, prensip sahibi devlet adamlarının ellerine bırakarak ciddi bir Ģekilde garanti altına alana kadar, 61 Bedri Gürsoy, “100. Yılında Düyun-u Umumiye Ġdaresi Üzerinde Bir Değerlendirme”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Ord. Prof. Şükrü Baban'a Armağan, Ġstanbul, 1984, s.17 – 18. Abdülmecid‟in baĢlattığı dıĢ borçlanmayı II.Abdülhamid de devam ettirecek fakat önceki borçlara nazaran alınan borçlar daha küçük miktarlarda olacaktı. Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi (Birinci Meşrutiyet ve İstibdat Devirleri (1876 - 1906), c.8, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2011, s.431 - 432 62 ġevket Pamuk, Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları, s.145 63 Bernard Lewis, “Düyûn-ı Umûmiyye” The Encyclopaedia of Islam, V.II (C – G), Leiden: Brill, 1991, s.677 64 ġevket Pamuk, Uneven Centuries Economic Development of Turkey Since 1820, New Jersey: Princeton University Press, 2018, s.108 65 Alınan dıĢ borçların detayları ve miktarları için bkz. A. Du. Valey, a.g.e, ss.80 – 102; Marowitz, a.g.e., 17-51; Charles Issawi, The Economic History of Turkey 1800 – 1914, Chicago: The University of Chicago Press, 1980, s.361-362; Zeynep Karaçor vd, a.g.m., s.21 – 22; Yakup AkkuĢ, “Modern Dönem Osmanlı Maliyesine Analitik Bir BakıĢ”, İstanbul Journal of Economics - İstanbul İktisat Dergisi, 40(68), 2018, s.147; Rifat Önsoy, a.g.e., s.402; Biltekin Özdemir, Osmanlı Devleti Dış Borçları 1854-1954 Döneminde Yüzyıl Süren Boyunduruk, Ankara: Ankara Ticaret Odası Yayını, 2009, s.87; Cevdet Küçük – Tevfik Ertüzün, “Düyûn-ı Umûmiye” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), Ġstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, c.10, 1994, s.60 20 66 hangi nedenle olursa olsun bir tek Ģilin bile vermeyi reddetmek olabilir” yazıyordu . Son yazı, Osmanlı Devleti‟ne verilen borçların karĢılığı olarak Osmanlı gelir – gider dengesinin denetlenmesi arzusunu ortaya koyan en açık delillerden birisidir. Bu arzu, 1875 mali iflasının ardından baĢlayan ve 1881 yılında Düyûn-ı Umûmiyye‟nin kurulmasıyla tamamlanan Osmanlı mali denetiminin gerçekleĢmesiyle amacına ulaĢtı. 1.3.1. Ġnhisarlar Dönemi ve Düyûn-ı Umûmiyye Ġdâresi’nin KuruluĢu 1854 yılından itibaren baĢlayıp 1875 yılına kadar devam eden borçların ödenmesi Osmanlı maliyesi için mümkün olmamaya baĢlayınca durumun çözümü için sadrazamlığa 1875 yılında Esad PaĢa‟nın yerine gelen Mahmud Nedim PaĢa, yayınladığı bir tebliğle mevcut borçların faizlerinin yarısını nakden yarısını ise %5 faizli tahvillerle ödeneceğini duyurdu. Buna dair Osmanlı basınına verdiği demeçte ise bu kararın, Osmanlı Devleti itimadının git gide sarsılmasını engellemek adına alınmıĢ bir 67 karar olduğunu ve en kısa sürede borçların söylenen yöntemlerle ödeneceğini belirtti . Avrupa devletlerinin tepkisi bir yana, ülke içerisinde yaĢanan Bosna – Hersek isyanı, ardından Sırbistan ve Karadağ ile yapılan savaĢ neticesinde Osmanlı maliyesi bu yeni Ģekliyle bile borçlarını ödeyemedi. Sonunda Nisan 1876 yılında bu ödemeler de 68 durduruldu . Artık Avrupa tahvil sahipleri ve Avrupa basını, Osmanlı maliyesinin mutlak surette Avrupalı devletler tarafından denetlenmesi talebini yüksek sesle dillendirmeye baĢlamıĢtı. Bu Ģartlar altında tahta çıkan Sultan II. Abdülhamid, mevcut borçların devletlerarası değil Ģahıslardan alınan borçlar olduğunu ve bu yönüyle siyasi bir mesele haline getirilmemesi gerektiğini söylese de 1877 – 78 Osmanlı – Rus SavaĢı‟nın sonunda toplanan Berlin Konferansı‟nda bu konunun gündeme gelmesini engelleyemedi. Çünkü Rusya‟ya ödenecek 300 milyon rublelik savaĢ tazminatının, mevcut borçların ödenme durumunu imkânsız hale getireceği âĢikârdı. Borçların ödenmesini bekleyen yalnızca Avrupa‟daki tahvil sahipleri değildi. Osmanlı Devleti‟ne yaklaĢık 9 milyon lira borç veren Galata bankerleri ve Osmanlı Bankası da alacaklı sırasında bekliyordu. Hükümet ise borçların ödenmesi önceliğini Avrupalı tahvil sahipleri yerine Galata bankerlerinden yana kullandı. Bu tercihin en 66 Emine Kıray, Osmanlı’da Ekonomik Yapı ve Dış Borçlar, 2.Baskı, Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 1995, s.147-148 67 A. Du Valey, a.g.e., s.208 68 Cevdet Küçük – Tevfik Ertüzün, a.g.m., s.59 21 önemli gerekçesi; Avrupa‟da konuĢulan Osmanlı maliyesine müdahale fikrine karĢı oluĢan kamuoyuna karĢı dik bir duruĢ sergilemek ve ülke içinde Avrupa‟ya karĢı dirayetli duruĢ sayesinde hükümet aleyhine oluĢan havayı dağıtmaktı. 1 Ekim 1878'de Sadrazam Tunuslu Hayreddin PaĢa baĢkanlığında bir komisyon kurularak Galata 69 bankerlerine ödenecek borçlar için çalıĢma baĢlatıldı . Bu komisyonun çalıĢmaları sonucunda borçların yalnızca belirli vergi gelirlerinin inhisara alınarak toplanacağı ve bir kurulda birikmesiyle ödenebileceği fikri kabul gördü. Böylece Galata bankerleriyle 1879 yılında yapılan anlaĢma sonucu 10 yıl boyunca Osmanlı Devleti‟nin altı önemli vergi kalemi “Rüsûm-ı Sitte” adı verilen bir yönetimde toplanacak ve burada toplanan para Galata bankerleri ve Osmanlı Bankası‟na olan borçların ödenmesinde 70 kullanılacaktı . Rüsûm-ı Sitte‟nin elde edeceği altı gelir kalemi Ģunlardı: Damga resmi, alkollü içkilerden alınan mîrîye ve ruhsatiye bedeli, Ġstanbul ve çevresinden alınan balık 71 resmi, dört vilâyetten alınacak ipek öĢrü , tuz inhisarı ve tütün inhisarı. Rüsûm-ı Sitte‟de toplanacak bu gelirlerin, 1.1 milyonluk senelik borç taksiti ödendikten sonra 72 artan kısmı dıĢ borçların ödenmesi için harcanacaktı . DıĢ borçların ödenmesi için planlanan senelik miktar 1.350.000 liraydı. Bu miktar, Rüsûm-ı Sitte‟nin 1.1 milyonluk ödemesinden arta kalan hasılat fazlası ile Kıbrıs ve Doğu Rumeli resimlerinden 73 karĢılanacaktı . Avrupalı devletler, borç ödenmesi konusunda önceliğin Osmanlı Bankası ve Galata bankerlerine verilmesinden rahatsızlık duysa da, kurulan Rüsûm-ı Sitte‟nin bir baĢarıya ulaĢamayacağına da emin gibiydiler. Fakat Rüsûm-ı Sitte teĢkilatı, Romanya maliyesinde önemli iĢler baĢarmıĢ olan R. Hamilton Lang‟ı idarenin baĢına geçirdi ve 74 elindeki altı gelir kalemini en efektif Ģekilde kullanmak için ciddi bir plan oluĢturdu . 69 Erol Karcı, “Reji Ġdaresi‟nin Tokat ve Çevresindeki Usulsüz Uygulamalarına Dair Bazı Tespitler (1886-1911)”, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tokat Tarihi Ve Kültürü Sempozyumu Bildiriler, c.1, Tokat, 2015, s.514 70 A. Du Valey, a.g.e., s.258-259 71 Bu vilâyetler Ġstanbul, Samsun, Bursa ve Edirne‟ydi. 72 Cevdet Küçük – Tevfik Ertüzün, a.g.m., s.59 73 Haydar Kazgan, “Düyun-ı Umumiye”, Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 1985, s.701 74 Ġdarenin baĢında bulunan Lang, 5.714 Müslüman ve 130 gayrimüslim memurun içerisinde yer aldığı bu yapının içerisinde yalnızca eski memurların görevlerini layıkıyla yapmadığını söyleyecekti. Ancak Lang, yine de idarenin önemli baĢarılar sağlayacağına dair hükümete gereken teminatı vermekten de geri durmuyordu. A. Du Valey, a.g.e., s.266 22 Rüsûm-ı Sitte‟nin en önemli gelir kalemi tütündü. Tütün öteden beri devlet için önemli bir gelir kaynağı oluĢturmuĢsa da çeĢitli sebeplerden dolayı tütünden bir türlü 75 beklenen gelir elde edilemiyordu . Fakat Ģimdi Rüsûm-ı Sitte ülke içerisindeki tütünü tamamen inhisarı altında toplamıĢtı. Tütün gelirlerinde ve satıĢında uygulanan 1862 tarihli devlet inhisarı sonrası ikinci kez tütün gelirleri inhisar altına alınıyor fakat bu kez tütünün tüm idaresi devlet dıĢı bir kurumun inisiyatifine bırakılıyordu. Rüsûm-ı Sitte idaresi, tütün gelirlerini beklentilerin çok üzerine taĢıdı. Ġdare, 76 1880‟de tütünden 643.357 lira gibi bir gelir elde etti . Sadece bu miktar bile Rüsûm-ı Sitte‟nin Galata bankerlerine ödemesi gereken senelik taksitin yarısına denk geliyordu. Rüsûm-ı Sitte idaresinin beklenmedik baĢarısı Avrupalı alacaklı devletleri önce ĢaĢırtmıĢ ardından da harekete geçirmiĢti. Avrupalı tahvil sahiplerinin baskısıyla duruma müdahale etmek isteyen Avrupalı devletler, Rüsûm-ı Sitte idaresinin elde ettiği gelirlerin, içerisinde kendi temsilcilerinin bulunacağı yeni bir teĢkilata aktarılması ve öncelikle kendi borçlarının ödenmesi için Osmanlı hükümetine baskı yapmaya baĢladı. Osmanlı Devleti‟nin maliyesinin yabancı devlet kontrolüne geçmesi anlamına gelen bu adımı Osmanlı hükümeti önce kabul etmek istemedi fakat Ġngiltere‟nin donanmasıyla 77 Akdeniz kıyılarında dolaĢıp gambot politikası izlemesi hükümetin zayıf direncini kırmak için yetti. Avrupalı devletler seçtikleri temsilcileri Ġstanbul‟a gönderdi ve Server PaĢa‟nın baĢkanlığında kurulan komisyonda Osmanlı dıĢ borçları tartıĢıldı. 220 milyon liralık 78 Osmanlı borçlarının 143 milyona düĢürülmesi kararı alan komisyon ayrıca Osmanlı 75 Bu durumun gerekçesi için bkz. “Tütünden Alınan Vergiler” bölümü 76 Marowitz, a.g.e., s.227. Bu miktar Düyûn-ı Umûmiyye‟ye bağlı Reji idâresi ile birlikte 1304 (1886 – 1887) tarihinde 2.8 milyon liraya kadar yükselecekti. Mâliye Nezâreti, İhsâiyyât-ı Mâliye: Vâridât ve Maârif-i Umûmiyyeyi Muhtevîdir, 1325, Ġstanbul: Matbaa-i Âmire, 1327, s.207 77 Gambot politikası, bir devletin karĢısındaki devlete kendi isteğini kabul ettirmek adına donanmaları ve gambot gemileriyle baskı oluĢturması, bir nevi gözdağı vermesi anlamına gelen politikadır. Detaylı bilgi için bkz. James Cable, Gunboat Diplomacy 1919-1979, Palgrave Macmillan, 1981; Fikrettin Yavuz, “Düvel-i Muazzama‟nın Baskı Unsuru Olarak Gambot Diplomasisi ve Osmanlı Devleti”, 4. Uluslararası Bilimsel Araştırmalar Kongresi Bildiri, Ed.:B. Karaca, E. Ġslamoğlu ve E. Kirik, 2019, ss. 31-45, Gülseli Aygül Ernek Alan, “Propaganda Aracı Olarak Ganbot Diplomasi”, Propaganda, Algı, İdeoloji ve Toplum İnşasına Dair İncelemeler, Ed.:G. Ülger, Beta Basım Yayım, 2015, ss. 83-100. 78 Toplam borç miktarının indirimli haliyle 125 milyon lira olduğuna dair ifadeler olsa da 13 Eylül 1881 yılı itibariyle Osmanlı Devleti‟nin Düyûn-ı Umûmiyye vasıtasıyla ödemesi gereken dıĢ borç miktarı 130.394.970 sterlindir. Bu da yaklaĢık 143 milyon liraya denk gelmektedir. The National Archive Foreign Office (F.O.), 424 / 176, No.15, “Sir Clare Ford to the Earl of Rosebery”, 20 Kasım 1893, s.18 23 Devleti‟ne borç veren yabancı devlet temsilcilerinin içerisinde yer aldığı bir idarenin, mevcut borçların ödenmesi konusunda devletin belirli gelirlerini kontrol etmesi kararını da 28 Muharrem 1299 (20 Aralık 1881) tarihinde onaylandı. “Muharrem Kararnâmesi” 79 adı verilen bu kararlar neticesinde “Düyûn-ı Umûmiyye Ġdâresi” kurulmuĢ oluyordu . Düyûn-ı Umûmiyye içerisinde Ġngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya - Macaristan, Ġtalya, Hollanda, Osmanlı Devleti ve Galata bankerlerini temsil eden birer üye 80 81 bulunacak ve personel sayısı 5.633 kiĢiden oluĢacaktı . Düyûn-ı Umûmiyye Ġdâresi, Rüsûm-ı Sitte‟ye ait olan altı gelir kaleminden toplanan vergiyi devraldığı gibi Doğu Rumeli, Bulgaristan, Kıbrıs Adası vergileri ve çeĢitli gümrük gelirlerini de idare edecekti. Böylece ödenecek borç yükü, toplam Osmanlı bütçesinin %20‟lik kısmına 82 denk geldiği için daha ödenebilir hale getirilmiĢti . Düyûn-ı Umûmiyye için toplanacak gelirler içerisinde kuĢkusuz en önemli yere sahip olan gelir kalemi, Rüsûm-ı Sitte‟den devralınan tütün gelirleriydi. Düyûn-ı Umûmiyye tütünden elde edilecek gelirlere ayrı bir önem atfediyordu. Zira idarenin kuruluĢ tarihi olan 1881 yılından bir sene önce, Rüsûm-ı Sitte tütünden yarım milyon liradan fazla gelir elde etmiĢti. Düyûn-ı Umûmiyye ise bir yıl gibi kısa bir sürede bu 79 Düyûn-ı Umûmiyye‟nin kuruluĢunu Selanik milletvekili Mehmet Cavit Bey 1908 yılında Mebusan Meclisi‟nde yaptığı konuĢmada Ģöyle özetler: “…nihayet hükümet-i sâbıkamızı kavâimi nakdiye uçurumuna ve gerek dahilen ve gerek haricen bir iflâs-ı katʽîye sürüklemiĢtir. Bu iflasımızı müteâkiben gerek dahildeki borçlarımızı teʽdiyedeki aczimiz, gerek harice karĢı olan borçlarımızın mürettebati seneviyesine, yani, hem reʽsülmalini, hem faizini tediyeye adem-i iktidarımız, dahilde itibarımızın insilâbını, hariçten de bize itibar edilmemesini müeddî olmuĢ ve iĢte bu usûlün neticesi olmak üzere burada bizden alacakları olanlar, bize ikraz etmiĢ bulunanlar, memleketimizde bir müessese-i ecnebiye vücuda getirmiĢler, yani Düyûn-ı Umûmiyye Ġdâresi‟ni tesis etmiĢlerdir.” Meclis-i Mebûsan Zabıt Ceridesi, Devre: 1, Cilt: 1, Ġçtima Senesi: 1, Otuz Birinci Ġnikad, 4 ġubat 1324 ÇarĢamba, s.651 80 Düyûn-ı Umûmiyye‟nin temsilcileri Ģu kurumlardan seçilmiĢtir: À Paris, à la Banque Impériale Ottomane À Constantinople, à la Banque Impériale Ottomane À Vienne, à la Banque Anglo – Autrichienne À Rome, à la Banque Romaine À Amsterdam, à la Banque de Paris et des Pays – Bas À Francfort, chez MM. Bethmann, Fréres. F.O. 424 / 131, No.51, “The Earl of Dufferin to Earl Granville”, 12 Haziran 1882, s.36 81 Düyûn-ı Umûmiyye hakkında bilgi vermek için yapılan bir konuĢmada personeller içerisinde 4.922 kiĢinin Müslüman, 500 kiĢinin gayr-i müslim olduğu vurgulanmıĢ, 132 kiĢinin ise Avrupalı temsilcilerden oluĢtuğu belirtilmiĢtir. Kalan 79 kiĢinin ise kimliği hakkında bilgi verilmemiĢtir. BOA. HR.SYS. 2942/70, lef 7. Yine aynı konuĢmada Düyûn-ı Umûmiyye‟nin tütün tekelini almasıyla 8 milyon kilogramlık tütün üretiminin 22 milyon kilograma çıktığı ifade edilmiĢti. Aynı belge, lef 15 82 Stanford J. Shaw - Ezel Kural Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, c.2, Çev.:Mehmet Harmancı, Ġstanbul: E Yayınları, 2010, s.275 24 83 geliri yaklaĢık %8 artırdı . Tütün gelirlerinin daha ayrı ve profesyonel Ģekilde idare 84 edildiği taktirde mevcut kârdan daha fazla kâr getireceğini bilen idare , kuruluĢ kararnamesinde tütün ve tuz inhisarının kendisine bağlı ayrı bir Ģirkette idare edilebilme salâhiyetini Osmanlı Devleti‟nden almıĢtı. Tuz inhisarını bünyesinde bulundurmaya 85 devam eden Düyûn-ı Umûmiyye Ġdâresi tütünün inhisarını kendi belirlemiĢ olduğu 86 “kardeĢ bir Ģirkete” devretme kararı aldı. Böylece Reji Ģirketinin kuruluĢ zemini hazırlanmıĢ oldu. 1.3.2. Memâlik-i ġâhâne Duhanları MüĢterekü'l-Menfaa Reji Ġdaresi Osmanlı Devleti‟nde tütün, 17. yüzyıldan itibaren bir gelir kalemi olarak ortaya çıkıĢından Reji Ģirketinin kontrolüne girene kadar geçen süreçte çeĢitli Ģekillerde ve zamanlarda inhisar altına alındı. Bu bazen devlet eliyle bazen devlet kontrolündeki bir Ģirket vasıtasıyla (Rüsûm-ı Sitte) bazen de yabancı devletlerin kontrolündeki bir idare ile gerçekleĢti. Tütünün son kez inhisarı, Reji idâresinin kuruluĢu ile olmuĢtu. Bu inhisarı diğerlerinden ayıran en önemli nokta Reji idâresinin hem en uzun süre inhisarı elinde bulunduran Ģirket olarak Cumhuriyet‟in ilk yıllarına kadar varlığını sürdürmesi hem de bünyesinde bulunan kolcuları ile Osmanlı sosyal hayatını derinden etkileyecek olaylara neden olmasıydı. Bu açılardan bakıldığında Reji Ģirketinin ortaya çıkıĢı, Osmanlı Devleti‟nin vaktiyle aldığı dıĢ borçların bir sonucu ve tütün için binlerce kiĢinin hayatını kaybettiği bir sürecin baĢlangıcı olacaktı. Düyûn-ı Umûmiyye Ġdâresi Muharrem Kararnâmesi ile kurulduğunda, kararnâmede yer alan 8. ve 9. maddeler Osmanlı Devleti‟ndeki tütünün kontrolünün 87 Düyûn-ı Umûmiyye‟ye bağlı bir Ģirkete devredilebileceğini belirtiyordu . Fakat tütün 83 F.O. 424 / 131, No.54, “The Earl of Dufferin to Earl Granville”, 26 Temmuz 1882, s.37 84 Tiğinçe Oktar – Mehmet Mubarek Alan, “Reji ġirketi Cibali Tütün Fabrikası ĠĢçi Grevleri (1883 – 1925)”, Süleyman Demirel Üniversitesi Vizyoner Dergisi, c.9, S.20, 2018, s.36 – 37 85 Donald C. Blaisdell, “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Avrupa Mali Kontrolü”, İstanbul Hukuk Mecmuası, 9(4), 1932, s.119 86 A.D. Noviçev, Osmanlı İmparatorluğunun Yarı Sömürgeleşmesi, Ankara: Onur Yayınları, 1979, s.145. Quataert bu devir için “aile içi bir iĢlem” tabirini kullanır. Quataert, a.g.e., s.25 87 Muharrem Kararnâmesi‟nin 8. maddesi tütün gelirlerinin Düyûn-ı Umûmiyye‟ye ait olduğunu ifade ediyor, 9. maddesi ise ileride kurulacak Reji Ģirketinin temellerini atıyordu: “Tütün ve tuz inhisarlarına gelince; hükümet prensip itibariyle tuzun reji suretiyle iĢletilmesi hakkındaki anlaĢmalara itiraz etmeyecektir. Ancak, bu gaye ile neĢrolunacak teferruat hükümet ile Düyûn-ı Umûmiyye arasında daha evvel yapılacak bir anlaĢmayı tazannum edecektir. Tütünün reji suretiyle iĢletilmesinde hâsıl olacak kazançlar, alakadarlar arasında tespit olunacak Ģartlar dahilinde hükümet ile iĢletme Ģirketi arasında taksim olunacaktır”. Tiğinçe Oktar, “Tütün Reji ġirketi – Memâlik-i ġâhâne Duhanları MüĢterek-ül 25 tekeli oluĢturacak muhtemel bir Ģirketin kuruluĢunda, Osmanlı Devleti ile Düyûn-ı Umûmiyye‟nin ortak kararı gerekmekteydi. Düyûn-ı Umûmiyye Ġdâresi tütünü idare edecek ve kendine bağlı hareket eden böylesi bir Ģirketin kurulması için önce kendi idare meclisi içerisinde bir görüĢme gerçekleĢtirdi ve bu görüĢme olumlu neticelenerek Ģirketin kurulması kararı alındı. Ardından Osmanlı Devleti temsilcileriyle yapılan uzun 88 görüĢmeler neticesinde Osmanlı Devleti‟nin en büyük yabancı Ģirketi olacak Reji ġirketi‟nin kurulması 10 Ocak 1883 yılında kararlaĢtırıldı ve padiĢah iradesiyle de 89 onaylandı . Böylece 27 Mayıs 1883 tarihinde resmi adıyla “Société de la Regié Cointerésseé des Tabacs de l’Empire Ottoman” olan Osmanlı‟daki karĢılığıyla “Memâlik-i Şâhâne Duhânları Müşterekü'l-Menfaa Reji İdaresi” yani kısaca Reji idâresi kurulmuĢ oldu. Reji idâresinin kuruluĢunda, daha öncesinde de Düyûn-ı Umûmiyye ile tütün inhisarı için görüĢen üç banka imtiyaz sahibi oldu. Bunlar; Viyana‟dan Credit Anstalt, Berlin‟de Banker S. Bleichroeder ve Osmanlı Bankası‟ydı. Reji idâresinin baĢına Osmanlı Bankası‟nın da müdürü olan Emil Deveaux getirildi. Kurulan bu yeni Ģirketin 90 sermayesinin büyük çoğunluğu Fransızlara aitti ve yönetici kadrolarının tamamı 91 Avrupalıydı . 92 Reji idâresinin kuruluĢ nizamnâmesi toplam 30 maddeden müteĢekkildir . Nizamnâmenin ilk maddesinde; Credit Anstalt, Banker S. Bleichroeder ve Osmanlı Bankası adlı üç bankanın konsorsiyum Ģeklinde tütün tekelini iĢletecek bir Ģirket kurması için yetkilendirilmesi yer almakta, ikinci maddesinde ise Ģirketin merkezinin Ġstanbul olması kararlaĢtırılmaktaydı. Menfaa Reji Ġdaresi, Reji ġirketinin KuruluĢundan Önceki GeliĢmeler”, Osmanlı, c.3 (Ġktisat), Ed.: Güler Eren, Ankara: Türkiye Yayınları, 1999, s.460 88 Can Nacar, Labor and Power in the Late Ottoman Empire Tobacco Workers, Managers and the State, 1872-1912, Cham: Palgrave Macmillan, 2019, s.3 89 Doğruel - Doğruel, a.g.e., s.65 90 Reji idâresi kuruluĢ esnasında teminat olarak 100.000 Osmanlı lirası mukabilinde 5.516 kıt‟a olarak %5 faizli tahvilatı Osmanlı Bankası‟na teslim etti. BOA. A.DVN. MKL, 24/10 (Lef 19) 91 François Georgeon, Sultan Abdülhamid, Çev.: Ali Berktay, Ġstanbul: Homer Kitabevi, 2006, s.272 92 Bunun yirmi dokuzu asıl biri de ek maddedir. Reji Ģirketinin nizamnâmesi için BOA, Ġ. MMS. 75/3367; Düstûr, Zeyl 1, Ġstanbul: 1298, s.332 – 348. Nizamnâmenin tam metin çeviri yazısı için bkz. Oktay Gökdemir, Aydın Vilayeti’nde Tütün Rejisi, (Doktora Tezi), Ġzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılap Tarihi Enstitüsü, 1994, s.171 - 186 26 Nizamnâmenin üçüncü maddesi, ileride kurulacak olan Reji kolcularının hukuki alt yapısını oluĢturacak mahiyetteydi. Bu maddeye göre; Reji Ģirketi tütün kaçakçılığını engellemek için gereken memurları tayin etmek ve bunların kıyafetlerini temin etmekle mükellef tutulacaktı. Ayrıca hükümet kaçakçılığın engellenmesi noktasında Reji 93 Ģirketine gereken yardımı da yapacaktı . Nizamnâmenin üçüncü maddesi, Reji idâresine silahlı bir güç kurma salahiyeti vermekte ve kurulacak birliklerin, hükümet tarafından desteklenmesini garanti altına almaktaydı. Nizamnâmenin üçüncü maddesi Reji idâresinin, Osmanlı hükümetine karĢı gereken desteği göremediğini iddia ettiği her anda vurguladığı bir madde olacak ve idare devamlı surette bu maddenin uygulanmasını hükümetten talep edecekti. Bu noktada Osmanlı hükümeti ise nizamnâmenin diğer maddelerinin Reji Ģirketi tarafından gereğince uygulanmadığını nazara verecek fakat yine de gereken yardımı yapmaktan imtina etmeyecekti. Nizamnâmenin yedinci maddesinde Reji idâresi 750.000 Osmanlı lirasını her sene dört taksit halinde Düyûn-ı Umûmiyye‟ye ödemekle mükellef tutuldu. Reji‟nin zarar etmesi dahi bu durumu değiĢtirmeyecekti. Reji, alet – edevat gibi zorunlu masraflarını karĢıladıktan sonra eğer senelik 750.000 liradan fazla bir gelir elde ederse fazla gelir taraflar arasında Ģu oranlarla pay edilecekti: Tablo 1: Tütünden Elde Edilen Fazla Hasılatın Taraflar Arasındaki Dağılımı GELĠR (OSMANLI DÜYÛN-I UMÛMĠYYE (%) OSMANLI DEVLETĠ REJĠ ġĠRKETĠ LĠRASI) (%) (%) 0 - 500.000 35 30 35 500.000 - 1.000.000 34 39 27 1.000.000 - 1.500.000 30 52 18 1.500.000 - 2.000.000 20 70 10 2.000.000 + 15 75 10 93 Üçüncü maddenin tam hali Ģu Ģekildedir: “ġirketin meclis-i idaresi Dersaâdet‟te ittihâz-ı makarr edecek ve on azâdan mürekkeb olacaktır. ġirket-i merkûme, lüzûmu takdirde Memâlik-i Mahrûse'nin herhangi tarafında olur ise olsun Reji usûlünü icrâ ve Ģirket-i mezkûrece rüsûmat ahz ve istîfâ olunacak olan bi‟l- cümle mevkîde ve memâlik-i ecnebiyede dahi Ģû‟beler ve acenteler te‟sisine meʽzun olacak ve tütün kaçağının menʽi içün iktiza eden memurları taʽyin edecektir. Bu memurların kıyafeti yine o sınıfta bulunan devlet me‟murları kıyafetine mutâbık olmak üzere Mâliye Nezâreti‟nce tâyin olunacaktır. Hükümet-i Seniyye dahi kaçağın menʽi içün Ģirket-i merkûmeye her türlü muaveneti îfâ eder. Kaçakçılar kanunen mevzu olan mücâzâtı göreceklerdir.” BOA, Ġ. MMS. 75/3367; Düstûr, Zeyl 1, Ġstanbul: 1298, s.332 - 333 27 94 Kaynak: BOA. Ġ. MMS. 75/3367 Sekizinci madde; nizamnâmenin hakkıyla uygulanması için Osmanlı Devleti‟nin 95 bir komiser bulundurabileceği , dokuzuncu ve onuncu maddelerde ise; Reji imtiyazının otuz sene müddetli olduğu ve süresi dolup inhisar için yeni bir Ģirketle anlaĢılırsa tüm tütünlerin yeni Ģirket tarafından alınması zorunlu olacağı belirtiliyordu. On birinci maddeye göre; Cebel-i Lübnan ve Girit dıĢında Osmanlı Devleti‟ndeki tüm tütünleri satın alma, imal etme ve satma hakkı ile bunlara ait vergilerin toplanması, kıyılmıĢ tütün, ağız tütünü ve enfiyelerin imali tamamen Reji Ģirketine ait olacaktı. On üçüncü madde ile; tütünün ihracatının tüccarlar tarafından serbest bırakılacağı ve ihraç edilecek vergilerin belirlenmesinde Reji ile ortak hareket 96 edileceğini karara bağlanıyordu . Nizamnâmenin tartıĢmalara yol açan ve ileride tütün üretici ile Reji Ģirketini karĢı karĢıya getirecek en önemli maddelerinden biri on dördüncü maddeydi. Bu madde ile tütün üreticisi, tütün ekmek istediği takdirde Reji idâresinden ruhsatnâme almak zorunda olacak, Reji ise yarım dönümden küçük olmayan her baĢvuruyu onaylayacaktı. Bu maddenin bürokratik bir teferruat olmasından öte anlamları vardır. Öncelikli amaç, tütün ekilen yerlerin Reji tarafından bilinmesi, kaydedilmesi ve kontrol altında tutulmasıydı. Böylece olası bir kaçak tütün üretimi engellenmiĢ olacaktı. Üretici için ise bu madde baĢlangıçta angaryadan öte bir anlam taĢımasa da ileride Reji tarafından tütün üretiminin kısıtlanması için kullanılmaya baĢlanınca en sert muhalefet edilen madde haline gelecekti. Zira Reji idâresi, tütün tekelini aldıktan sonra ülkenin tüm sathında tütün üretiminin aynı verimlilikte olmadığını fark etmiĢ ve Samsun, Selanik, Bursa gibi tütün üretiminin verimli olduğu bölgelerde yer alan üreticileri desteklerken bazı yerlerin tütün üretimini engellemek adına ruhsatnâme meselesini kullanarak zorluklar 94 Kârın arttıkça hükümete ödenecek miktarın oranındaki artıĢ, kârı artırmak amacıyla hükümeti teĢvik etmek ve Reji ile iĢbirliği yapması amacını sağlamaya matuftu. Özge Varol, II.Abdülhamit Döneminde Düyun-u Umumiye İdaresi'nin Kuruluşu ve İşleyişi, (Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007, s.119 95 Reji, bu komiserlerin yaptığı denetlemelere çoğu kez muhalefet edecek ve zorluklar çıkaracaktı. Meclis-i Mebûsan Zabıt Ceridesi, Devre: 1, Cilt: 4, Ġçtima Senesi: 1, Seksen Ġkinci Ġnikad, 16 Mayıs 1325 Cumartesi, s.5. 96 Bu madde, Avusturya Devleti ile yapılan 1862 tarihli Ticaret Muâhedesi ile çeliĢmekteydi. 1862 tarihli ticaret antlaĢmasında, ihraç vergisi oranlarındaki herhangi bir değiĢiklik iki devletin karĢılıklı anlaĢması Ģartına bağlanmıĢtı. Bu nedenle nizamnâmenin kabulünden sonra Avusturya sefiri bu maddenin iptalini Osmanlı hükümetine iletmiĢ fakat bir sonuç alamamıĢtı. BOA. HR. ĠD. 2104/5 28 çıkarmıĢtır. Tütün üreticileri ise çoğu kez ruhsatnâme konusunda yaĢadığı zorluklardan dolayı tütününü kaçak ekmiĢ veya satmıĢtır. Böylece baĢlangıçta kaçak tütün üretimini engellemek için konulmuĢ olan on dördüncü madde, ironik bir Ģekilde tütün kaçakçılığının artıĢına sebep olacak sürecin baĢlangıcını oluĢturmuĢtu. Nizamnâmesinin on beĢinci maddesi; Reji‟nin üreticiye faizsiz kredi vermesini zorunlu tutmuĢ fakat Reji, tıpkı ruhsatnâme konusunda olduğu gibi geniĢ bölgelerde tütün üretimi yapılmasını istemediği için verimsiz bölgelerde kredi konusunu sürüncemede bırakmıĢ ve isteksiz davranmıĢtır. On altı, on yedi ve on sekizinci maddeler, üretilen ürünlerin tamamının Reji ambarlarına taĢınmasını Ģart koĢmuĢ ve ilk altı ay ambarlarda bekletilen ürünlerden herhangi bir ücret talep edilemezken iki yıl bekleyen tütünü satma ve ambar ücretini temin etme hakkını Reji‟ye tanımıĢtır. Yirminci madde tütün fiyatını belirlenmesi, yirmi birinci madde fiyat anlaĢmazlıklarının çözümünü, yirmi ikinci madde tütün satacak dükkânlarda Reji ruhsatnâme zorunluluğunu, yirmi üçüncü madde satılan tüm tütünlerin defterlere kaydını ve gerektiğinde Reji memurlarının bu defterleri inceleme hakkının 97 98 bulunduğunu , yirmi dördüncü madde tütünün dükkânlardaki satıĢ fiyatını , yirmi beĢinci madde tütüncü ve tütün üreticilerinin Reji‟ye karĢı sorumluluklarını belirten ayrı 99 bir nizamnâme hazırlanacağını , yirmi altıncı madde Reji‟nin satın aldığı ve ihraç 100 edilecek tütünlerin öĢürlerini hükümet adına toplayacağı , son üç madde ise nizamnâmenin yürürlüğe gireceği tarih ve kapsamını belirlemektedir. OluĢturulan nizamnâme Ģirkete kendi içerisinde bazı zorunlulukları ortaya çıkarıyordu fakat Reji idâresine yüklenen bu zorunluluklar yine idare tarafından, 97 Reji idâresi ilerleyen yıllarda, kayıtların tutulduğu defteri Osmanlı Devleti ile paylaĢmak istemeyecek ve konu Mebusan Meclisi‟nde tartıĢılacaktı. Meclis-i Mebûsan Zabıt Ceridesi, Devre: 1, Cilt: 2, Ġçtima Senesi: 1, Otuz Dördüncü Ġnikad, 11 Nisan 1324 ÇarĢamba, s.26 98 Tütün satıĢ fiyatı olarak kıyyesinin iki buçuk lirayı geçemeyeceği belirlenmiĢtir. 99 Bu nizamnâme biraz geç de olsa “Zürrâın Reji’ye ve Reji’nin Zürrâa Karşı Olan Hukuk ve Vezâifine ve Ahkâm-ı Cezaiyeye Dair Nizamnâme” adıyla 16 TeĢrîn-i Sânî 1302 (28 Kasım 1886)‟de kabul edilmiĢtir. Düstûr, Tertib I, Cilt 5, Ankara: BaĢvekalet Matbaası, 1937, ss. 696 - 728 100 Reji tütünlerden elde edilecek öĢürleri genellikle Ģehrin çarĢılarında toplamaktaydı. Filiz Dığıroğlu, XIX. Yüzyıl Karadeniz’inde Yeni Bir Ticari Merkez: Samsun, (Doktora Tezi), Ġstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011, s.127 29 maddelerin etrafı dolaĢılarak aĢılmaya çalıĢılacaktı. Bir kere üretilen tüm tütünlerin Reji tarafından satın alınması, Reji sermayesi ve gelir - gider dengesi düĢünüldüğünde mümkün değildi. Reji‟nin faaliyete baĢladığı tarih olan 1884 yılında satın aldığı toplam 101 tütün miktarı 9.920.240 kilo iken sattığı tütün 3.721.912 kiloydu . Üstelik Düyûn-ı Umûmiyye‟ye her sene ödemesi gereken 750.000 lira da düĢünüldüğünde Reji 102 idâresinin böyle bir durumda sürdürülebilir bir yapıya sahip olmadığı anlaĢılır . Ayrıca nizamnâmenin Reji‟ye yüklediği ambar kurma, faizsiz kredi verme gibi zorunluluklar yine Reji‟nin sermayesi düĢünüldüğünde uygulanabilir olmaktan çok uzaktı. Bu nedenle Reji bu zorunluluklarını, az masrafla çok verim elde edebileceği yerlere yönlendirdi. Fakat tütün üreticilerinin tamamı Reji‟nin kendi tütünlerini satın almasını beklediği ve Reji‟nin böyle bir maddi imkânı olmadığı için tütün üreticileri alternatif yollarla tütünlerini elden çıkarmaya çalıĢtılar ki bu yol en basit Ģekliyle kaçakçılara tütünlerini satmaktı. Nizamnâmeden doğan tüm olumsuzluklara rağmen Reji idâresinden hem Osmanlı hükümetinin hem de Düyûn-ı Umûmiyye‟nin beklentisi yüksekti. ġirketin kuruluĢu ile tütün inhisarının son kez Düyûn-ı Umûmiyye Ġdâresi‟nde kaldığı bir yıllık 103 ara dönemde (1882 – 1883) tütünden 737.466 liralık gelir elde edilmiĢti . Ayrıca 104 sigara üretimi her ne kadar el ile yapılıyor olsa da 1883 yılında Selanik‟te senelik 105 10.000 kadar sigara üretimi gerçekleĢmiĢti . Kadınların ve çocukların dahi sigara 106 içtiği bu memlekette tek sorun tütünden elde edilmesi gereken verginin doğru bir 101 Osmanlı Devleti’nin İlk İstatistik Yıllığı 1897, Haz.: Tevfik Güran, Ankara: T.C. BaĢbakanlık Devlet Ġstatistik Enstitüsü, s.255 102 Bir dönem Reji müfettiĢliği de yapan Halit Ziya, mevcut nizamnâmenin uygulanıp uygulanamayacağına bakılmadan Reji idâresi tarafından alelacele hazırlandığını söyledikten sonra bu idarenin bünyesi çürük ve tüm parçaları bozuk olduğunu ifade edecekti. Halid Ziya UĢaklıgil, Kırk Yıl, Ġstanbul: Özgür Yayınları, 2008, s.727. Tahsin PaĢa ise anılarında Reji nizamnâmesine, memleketin iktisadi yapısına zarar verecek maddeler konulduğunu söylemiĢtir. Tahsin PaĢa, Abdülhamit ve Yıldız Hatıraları, Ġstanbul: Muallim Ahmet Halit Kitaphanesi, 1931, s.179 103 Parvus Efendi, Türkiye’nin Mali Tutsaklığı, Haz.: Muammer Sencer, Ġstanbul: May Yayınları, 1977, s.159 104 Harry Braverman, Labor and Monopoly Capital The Degradation of Work in the Twentieth Century, New York: Monthly Review Press, 1974, s.182 105 Gilles Veinstein, Selanik 1850-1918, Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 2001, s.194 106 Charles Marowitz, “The Public Debt of Turkey”, The North American Review, 1902, s.281. Osmanlı toplumunda tütünün çok sık tüketildiğine dair baĢka bir görüĢte ise Ramazan topu atıldığında iĢçilerin oruçlarını sigara ile açtığı söylenmekteydi. Quataert, a.g.e., s.25. Bu görüĢlerin yanı sıra tütün tüketiminin Osmanlı Devleti‟nde Avrupa‟ya nazaran daha kısıtlı olduğu görüĢü de mevcuttur. Zira 1901 yılında Avusturya‟da senelik 1 kilo 337 gram, Macaristan‟da 1 kilo 156 gram, Bosna‟da 1 kilo 138 gram tütün tüketilirken Osmanlı Devleti‟nde bu miktar 318 gramdı. Altun, a.g.t., s.29-30 30 Ģekilde tahsil edilememesi görülüyordu. Beklenen gelirin gerçekleĢmesinin ise Reji ile sağlanabileceği görüĢü hâkimdi. Reji ile birlikte tütünden elde edilecek gelirin artması beklenirken Reji idâresi ilk 107 üç yılını zararla kapattı . Bu zararın nedenleri arasında; idarenin kuruluĢ aĢamasında 108 yaptığı masraflar olduğu gibi tütün tüccarlarının Reji idâresine karĢı baĢlattığı zımni savaĢ ve Mısır‟ın Osmanlı Devleti‟nden tütün ithalatını kesmesi yer almaktaydı. Reji idâresinin kurulmasıyla tüm tütün fabrikaları kapatıldı ve kapatılan fabrikalardaki tüm 109 tütünler Reji tarafından satın alındı . Dahası Ģehirlerdeki tütüncülerin sayısı da ruhsatnâme zorunluluğuna bağlı olarak ciddi miktarda azaltıldı. Reji‟nin ortaya çıkıĢı tarihi olan 1883‟den 1896 yılına kadar geçen süreçte çeĢitli Ģehirlerde yer alan tüccar miktarları Ģu Ģekildedir: Tablo 2: 1883 – 1896 Yılları Arası Osmanlı Devleti’nde Tütün Dükkânları Listesi Tütün Dükkânları Listesi 107 Reji idâresi 1884‟de 187.000, 1885‟de 103.000 ve 1886‟da 76.000 lira zarar etmiĢtir. Özer Özçelik, “1875 Moratoryumundan Düyun-ı Umumiye Ġdaresi‟ne Osmanlı Ekonomisi”, Sultan II.Abdülhamid Sempozyumu, c.2, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2014, s.31; Oktay Güvemli vd., “Osmanlı Ġmparatorluğunda Çift Yanlı Kayıt Yönteminin XIX. Yüzyılın Ġkinci Yarısında Bir Sanayi ĠĢletmesinde Ġlk Kez Uygulaması -Tütün Rejisi Örneği”, Muhasebe ve Finans Tarihi Araştırmaları Dergisi, S.11, 2016, s.210. 108 Reji idâresinin ilk üç yıl zarar etmesinde kuruluĢ aĢamasında yaptığı masraflarında payı büyüktür. Ülke içerisinde kuracağı yapılanma, tesis edeceği idari mekanizma, satın alacağı alet – edevat ve ambar masrafları ile personel giderleri ilk yıllarda zaruri masraflardı ve Reji bu masraflar için herhangi bir yerden yardım almamıĢtı. Reji‟nin en ücra köĢelerde bile teĢkilatlandığı, hatta Çorum‟da hükümet konağının dıĢındaki tek idari yapının Reji binası olduğu düĢünüldüğünde zararın kötü yönetimden kaynaklanmadığı da anlaĢılabilir. Reji‟nin taĢradaki yapılanması konusunda örnek için bkz. Sevgi Aktüre, “Osmanlı Devleti‟nde TaĢra Kentlerindeki DeğiĢimler”, Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 1985, s.896 109 “Rejinin bidâyet-i teĢkili olan 1298 senesine kadar memleketimizde tütün ticareti ile iĢtigâl eden birçok müessesât varmıĢ. Bunlar arasında Kavala'da çalıĢanlardan Geredeli Hacı Ġbrahim Efendi, Eğri Boyun Hasan Efendi, Hacı Esad Efendi, ġaĢı Hacı Ahmed Efendi ve daha birçokları da mevcut imiĢ, Ġstanbul'da Asmaaltı tütün tacirleri de meĢhurmuĢ. Reji imtiyazı alınca bunlar tamamen ortadan kalkmıĢ ve Reji Ģirketi baĢlı baĢına kalmıĢ ve zürrâı istediği gibi ezmiĢtir”. Kavalalı ĠbrahimpaĢazâde Hüseyin Hüsnü, Tütün Meselemiz İnhisarcıların İddialarına Cevab, Ġstanbul: Amedi Matbaası, 1340, s.52 31 1883 111 112 113 114 110 1885 1889 1893-1894 1896 Edirne 1 Selanik 6 4 2 115 Ġzmir 13 8 8 Girit 3 10 16 Hanya 6 Kandiye 3 3 Samsun 29 21 6 6 Filibe 1 1 2 Sofya 2 1 3 9 116 Kahire 25 13 117 Ġskenderiye 18 4 36 24 23 Port Said 5 SüveyĢ 2 Kavala 7 Ġstanbul 16 20 74 Bursa 3 5 5 Kastamonu 5 Erzurum 1 Bitlis 1 Tatar Pazarcık 2 2 Sivas 6 Diyarbakır 5 Mâmûretülazîz 6 1 Bingazi 7 Köstendil 1 Kezanlık 3 Trabzon 1 110 Indicateur Ottoman Illustré Annuaire Almanach du Commerce (1883), ss. 446 - 706 111 Indicateur Oriental Annuaire Almanach du Commerce (1885), ss. 385 - 536 112 Annuaire Oriental du Commerce l'Industrie de l'Administration et de la Magistrature (1889-1890), ss. 645 - 801 113 Annuaire Oriental du Commerce de l'Industrie l'Administration et de Magistrature (1893-1894), ss. 605 - 1006 114 Annuaire Oriental du Commerce de l'Industrie l'Administration et de Magistrature (1896), ss. 996 - 1142 115 Ġzmir‟deki Reji idâresi üst yöneticilerinin tamamı yabancı kiĢilerden oluĢmaktadır: Direktör: A. de Courson Nazır: Ph. De Posson ġef: G. Georgiades Kasiyer: C. Guys Annuaire Oriental du Commerce de l'Industrie l'Administration et de Magistrature (1893-1894), s.908 116 Reji idâresi ile birlikte Mısır, Osmanlı Devleti‟nden tütün ithalatını kesince bölgedeki boĢluğu Yunan tüccarlar doldurdu. Bunun en net kanıtı Kahire‟de bulunan yirmi beĢ dükkânın tamamının Yunanlara ait olması. Burada dükkânı bulunan Yunanlardan bazılarının isimleri: C.Adamides, D.Anagtostopoulo, Ev. Antonopoulo, Christo Athanassiades, G. A. Caravopoulo, An. Chelmis, G. A. Combilis, E.Kalchiopoulo, A. N. Lampadaridis, G. Mantzaris, D. Papadopoulo. Annuaire Oriental du Commerce l'Industrie de l'Administration et de la Magistrature, s.801 117 Buradaki tüccarlar da Yunan ağırlıklıydı. Ġsimlerinden bazıları: P. Abramidis, S. Bonapartopoulos, F. Caravapoulo, G. D. Drossopoulo. Annuaire Oriental du Commerce l'Industrie de l'Administration et de la Magistrature, s.802/7 – 802/8 32 Reji idâresi, zaman içerisinde gelirlerini artırmıĢ olmasına rağmen masrafları da buna muvâzî Ģekilde arttı. 1887 yılından itibaren Reji kâr elde etmeye baĢlasa da 118 Osmanlı Devleti ile bu kârın paylaĢımı nizamnâmede yazıldığı Ģekilde olmadı . Bu 119 durum hükümetin Reji‟ye karĢı bakıĢını olumsuz yönde etkileyecekti . Ayrıca Reji‟nin halk üzerindeki uygulamaları ile kendisine ait kolcularının halka karĢı uygulamaları birleĢince halk nezdinde Reji istenmeyen kurum haline geldi. Hükümetin ve sarayın, Reji ahkâmına muhalif bir tutum sergilememe çabasına rağmen benzer yaklaĢım halk tarafından gerçekleĢmedi. Bilhassa tütün üreticileri Reji‟ye karĢı toplumsal bir 120 muhalefet oluĢturmaya baĢladı . Bu muhalefet önce tütün kaçakçılığı ile vücut buldu ardından yerini Reji kolcularına karĢı baĢlayan silahlı mücadeleye ve “ayıngacı” denilen tütün kaçakçılarına verilen desteğe bıraktı. Böylece Reji‟nin ortaya çıkıĢından sonra, öteden beri var olan tütün kaçakçılığı daha da artmaya baĢladı. 118 Reji idâresi yaptığı masrafları yüksek göstererek kâr oranını düĢük tutuyor ve Osmanlı Devleti‟ne ödemesi gereken miktarı tam olarak ödemiyordu. Düyûn-ı Umûmiyye ise her hâlükârda 750.000 liralık gelir elde ettiği için Reji‟nin bu uygulaması üzerinde çok fazla durmuyordu. 119 Ülke içerisinde Reji idâresi yerine bandrol usulüne geçilmesi için tartıĢmaların baĢlaması da yaklaĢık bu dönemlere denk gelmektedir. Konu ile ilgili bkz. Ertuğrul Ökten, “Cumhuriyet‟in Ġlk Yıllarında Tütün”, Tütün Kitabı, Ed.: Emine Gürsoy Naskali, 2.Baskı, Ġstanbul: Kitabevi Yayınları, 2007, s.155 - 190 120 Yabancı bir Ģirketin doğrudan insanların hayatlarını etkileyebilecek bir mekanizmanın baĢına tekel olarak geçmesinin, halkın tepkisiyle karĢılaĢması durumu Osmanlı‟ya özgü değildir. Osmanlı‟da oluĢturulan Reji idâresinin kuruluĢuna yakın tarihlerde Ġran‟da da Ġngiliz bir Ģirketin tütün tekelini ele geçirme giriĢimine halk ve gazeteler büyük tepki göstermiĢtir. Ġran‟da tütün rejisine karĢı tepkiler için bkz. Mansoor Moaddel, “Shi'i Political Discourse and Class Mobilization in the Tobacco Movement of 1890-1892”, Sociological Forum, 7/3, 1992, ss.447 – 467 33 ĠKĠNCĠ BÖLÜM: TÜTÜN KAÇAKÇILIĞI VE REJĠ KOLCULARI 2.1. Osmanlı Devleti’nde Tütün Kaçakçılığı Reji Ġdaresi‟nin ortaya çıkıĢı ve Reji kolcularının faaliyetlerini anlamlandırabilmek için Osmanlı Devleti‟nde eĢkıyalık bağlamında kaçakçılığı ve bu kaçakçılık içerisinde tütünün yerini ve önemini doğru tespit etmek gerekir. Zira Reji kolcularının kuruluĢ amacı, tütün kaçakçılığını engellemek ve bu kaçakçılığın oluĢma ihtimalinin önünü almaktır. Her ne kadar Reji ile birlikte tütün kaçakçılığının arttığı ve Reji kolcularının önem kesbettiği bilinse de Reji‟den önce de eĢkıyalık faaliyetleri ve tütün kaçakçılığı mevcuttu. EĢkıyalık faaliyetleri tarih boyunca her toplumda olduğu gibi Osmanlı 121 Devleti‟nde de ekonomik ve siyasi geliĢmelere bağlı olarak var olmuĢtur . Mevcut devlet düzenine karĢı çıkmak mı yoksa bunu yaparken Ģiddete baĢvurmak mı eĢkıyalık fiilinin sınırına girmektedir sorusunun net bir yanıtı olmasa da genel anlamda devlet düzenine karĢı çıkan en basit suçludan örgütlü bir hareket baĢlatarak çapulculuk ve yağmacılık yapan tüm örgütlü hareketler eĢkıyalık, bunların aktörleri eĢkıya olarak 122 kabul edilmiĢtir . Bu bağlamda kaçakçılık faaliyetinde bulunan herkesin kanunen eĢkıya sınıfına dâhil edilmesi beklenebilir. Dolayısıyla devlet nazarında kaçakçılık 123 faaliyeti, mücadele edilmesi gereken bir eĢkıyalık fiilini bünyesinde barındırmaktadır . 121 Osmanlı Devleti eĢkıyalar için “celâlî, eĢirrâ, harâmî haramzâde, haydut” gibi ifadeler kullanmıĢtır. Mücteba Ġlgürel, “EĢkıya”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), c.11, Ġstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1995, s.467 122 Eric Hobsbawm, Sosyal İsyancılar, Çev.:Necati Doğru, Ġstanbul: Sarmal Yayınevi, 1995, s.11. Devletin mevcut askeri birlikleriyle eĢkıyaya karĢı mücadelede asker ve subaylara, gerilla taktiğine karĢı bir eğitim vermemiĢ olması ve merkezi bir mücadele planı yerine subayların inisiyatifini bağlı bölgesel çözüm önerileri üretmesi yer yer eĢkıya ile yapılan mücadelede baĢarısızlıkların doğmasına neden olmuĢtur. Cenker Korhan Demir – Mehmet Kurum, “Osmanlı Ġmparatorluğu Gayrinizami Harp Tecrübeleri ve Jandarma”, Miras ve Değişim Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Jandarma, Ed.: Ġsmail Hakkı Demircioğlu vd., Ankara: Berikan Yayınevi, 2018, s.229 123 EĢkıyalığın niteliğine göre idam, kürek gibi cezalar yanında hapis cezası da sıklıkla uygulanıyordu. EĢkıyaların hapis süresi en az üç en fazla on üç aydı. Ahmet AkĢin – Suha Oğuz Baytimur, “Osmanlı Devleti‟nde Hapis Cezaları ve Uygulamaları (1791 – 1808)”, XVI. Türk Tarih Kongresi, c.IV, I.Kısım, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2010, s.23 (Tablo 1) 34 Devlet aygıtları ve idari mekanizma, refleksif olarak kaçakçılığı eĢkıyalık faaliyetleri sınıfına alma eğiliminde olduğundan kaçakçılığın engellenmesi adına iç 124 güvenlik mekanizmaları oluĢturmuĢtur . Buna karĢın kaçakçılar çoğu zaman en büyük desteği halktan almıĢtır. Devletin, halk güvenliğini sağlamak adına kaçakçılarla mücadelesine karĢın kaçakçılara en büyük desteğin halk tarafından gelmesi paradoksal bir durum gibi gözükse de kaçakçıların, destek gördükleri halkın içinden çıkan 125 kiĢilerden olması durumu ve aynı değerleri paylaĢıyor olmaları , kaçakçı – halk 126 eklemlenmesini mantıki çerçeveye oturtmaktadır . Dahası halk, bu kiĢileri mevcut 127 düzene karĢı çıkan kahramanlar olarak addetmiĢ ve adına türküler yazmıĢtır . Osmanlı Devleti‟nde kaçakçılığın amaçları arasında salt kahraman olma arzusu yer almamaktaydı. Bu belki de kaçakçılığın toplum nezdindeki bir sonucu olabilirdi fakat kaçakçılık yapan kiĢi ve grupların öncelikli amacı, kaçaklığını yaptıkları ürünlerden maddi bir gelir temin etmekti. Bu açıdan kaçakçılığa en uygun emtialardan biri de, yüksek gelir potansiyeli olan tütündü. Tütünün 16. yüzyılın son çeyreğinde 124 Ġlk Türk devletlerinden itibaren iç güvenliğin temini önemli bir sorun olmuĢ ve bu durum Osmanlı Devleti‟nde de devam etmiĢtir. Klasik dönem Osmanlı toplumunda iç güvenli mekanizması yeniçeriler, subaĢı, yasakçı, asesbaĢı, kavas gibi görevliler tarafından sağlanırken 1826 yılında Yeniçeri Ocağı‟nın kaldırılması ile Ġstanbul‟da iç güvenlik redif ve Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye‟ye, diğer bölgelerde ise voyvoda, jandarma, polis ve gerektiğinde Asâkir-i ġâhâne‟ye bırakılmıĢtır. Konu ile ilgili detaylı bilgi için bkz: Glen W. Swanson, “The Ottoman Police”, Journal of Contemporary History, 7/1, 1972, ss.243 – 260; Musa Çadırcı, “Tazminat Ġlanı Sırasında Anadolu'da Ġç Güvenlik”, Tarih Araştırmaları Dergisi, c.13, S.14, 1980, ss.45 – 58; Kemal Kaya, “19. Yüzyılda Anadolu‟da Ġç Güvenlik Sorunları ve Voyvodalar”, OTAM Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, 19/19, 2006, ss.239 – 255; Nurettin Van, “Tanzimattan Cumhuriyet‟e Ġstanbul‟da Güvenlik”, Antik Çağ’dan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi, c.3, Ġstanbul: ĠBB Kültür Aġ, 2015, ss.118 – 133; Ahmet Özcan, “Osmanlı Devleti‟nde Jandarma TeĢkilatı Kurulmasının Gündeme Ġlk Defa GeliĢi (1839)”, Tarih Araştırmaları Dergisi, 32/53, 2013, ss.173 – 194; Güray Alpar, “Güvenliğin Sağlanmasında Bir Kolluk Kuvveti Olan Jandarmanın GeçmiĢten Günümüze Rolü ve Dünyadaki Konumu”, Güvenlik Bilimleri Dergisi, 2/1, 2013, ss.79 - 106 125 Karen Barkey, Eşkıyalar ve Devlet, Çev.: Zeynep Altok, Ġstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2011, s.183 – 184. Ayrıca eĢkıyaların bir kısmı halkın arasına karıĢıp güvenlik güçlerinden saklanabiliyorlardı. Naim Ürkmez, “EĢkıyalığın Engellenmesine Dair Sultan II. Abdülhamid‟e Sunulan Bir Rapor”, ETÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 1/1, 2015, s.35 126 Çağatay Uluçay‟a göre halkın kaçakçılara destek vermesinde; onlardan korkması, mevcut idarecilerden nefret etmeleri ve kaçakçılardan maddi beklentilerinin olması gibi pragmatik nedenler etkilidir. M. Çağatay Uluçay, 18.ve 19.Yüzyıllarda Saruhan'da Eşkiyalık ve Halk Hareketleri, Ġstanbul: Berksoy Basımevi, 1955, s.56 127 Emine Tutku Vardağlı, “International Tobacco Politics and the Question of Social Movements in the Middle East: A Comparative Analysis of Ottoman and Iranian Cases”, Middle Eastern Studies, V.50, 2014, s.611. Nusret Bey “Tütün Meselesi” adlı kitabında kaçakçıların halk nezdindeki karĢılığı için Ģunları söylüyor: “Kaçakçılık bu gibi yerlerde bir cürümdür ki fâili diğer cürümleri irtikâb edenler ki taʽn ve taʽyib-i umumiye dûçar olmak Ģöyle dursun herkes tarafından zulme karĢı hürriyeti müdafaaya kalkmıĢ kahramanlar gibi mazhar-ı tebcîl olur”. Nusret Bey, a.g.e., s.21 35 ülkeye giriĢi ve 17. yüzyılla beraber ülkede yaygınlaĢması, hem tütün tiryakilerinin sayısını artırmıĢ hem de tütünü değerli bir mâmûl ve kaçakçılığı yapılabilecek bir ürün haline getirmiĢti. Tütün kaçakçılığının, Reji idâresinin Osmanlı topraklarına geliĢi ve Reji kolcularının faaliyetleri sonucu arttığı bilinse de esasında tütün kaçakçılığı, Reji‟den çok daha önce 17. yüzyılın baĢlarından itibaren mevcuttu. Tütün kaçakçılığı ilk kez tütünün yasaklanması sonrası tütüne duyulan ihtiyacın artması sonucu 1609 yılında baĢladı. Osmanlı tütün ziraatının küçük tarımsal alanlarda yapıldığı düĢünüldüğünde devletin tütün kaçakçılığına müdahalesi de oldukça zordu. Bu nedenle 1649 yılına kadar devam eden tütün kaçakçılığı, tütün üretimi ve satıĢının serbest bırakılması ile duraklasa da 1688 yılında tütünün vergiye tabi tutulması ile yeniden canlandı. Dahası artık tütün kaçakçılığı yapan “dıravacı” adlı profesyonel bir kaçakçı grubu da türemiĢti. Tütün kaçakçılığı ya dıravacı denilen bu tüccar gruplar vasıtasıyla ya da çiftçinin kendi 128 tütününü parça parça pazarlarda satmasıyla gerçekleĢiyordu . Tütün kullanımının yaygınlaĢması neticesinde tütün kaçakçılığı 18. yüzyılda da devam etti. 9 Aralık 1754 yılında Antep kadısına gönderilen emirde tüccarların tütünlerini baĢka yerlerde gizli bir Ģekilde sattıkları, 1763 yılındaki baĢka bir belgede ise Hudâvendigâr‟da tütün sahipleri ile tüccarların, ellerindeki tütünü önceki yıla aitmiĢ 129 gibi göstererek vergi kaçırdıkları tespit edilmiĢti . 17. yüzyılda baĢlayan tütün kaçakçılığı, 19. yüzyılın baĢından Reji‟nin faaliyete 130 geçtiği 19. yüzyılın son çeyreğine kadar artarak devam etti . Öyle ki devlet artık bu konuyla ilgili cezai yaptırımlarını sıklaĢtırmak zorunda kaldı. Bu yaptırım bazen kaçak tütün satan dükkânın mühürlenmesi, bazen – ve sıklıkla – nakdi para cezası ve bazen de silahlı güvenlik güçleriyle tütün kaçakçılığına karĢı mücadele etmekti. Mesela 17 ġubat 1875 tarihinde Rüsûmat Emâneti‟nin ġûrâ-yı Devlet‟e arz ettiği ve Tanzimat Dâiresi‟nde görüĢülen böyle bir konuda; Kemahlı Mehmed adında bir kiĢinin dükkânında kaçak tütün sattığı tespit edilmiĢ ve dükkânı mühürlenerek gıyabında para 128 17. yüzyılda tütün kaçakçılığı hakkında detaylı bilgi için bkz. Fehmi Yılmaz, a.g.t., s.127 - 148 129 Metin Ünal, a.g.m., s.19-20 130 Merakim boğazı civarında hayvanlar vasıtasıyla yapılan tütün kaçakçılığı için bkz. BOA. MVL. 746/97. 1839 yılında Ġstanbul çevresinde gizlice enfiye satarken yakalanan kaçakçılar için bkz. BOA. TS.MA.e, 1174/37. 36 131 cezası verilmiĢti . Para cezasının miktarı ise bir kıyye için 40 kuruĢ, yarım kıyye için 132 20 kuruĢ ve çeyrek kıyye için 10 kuruĢ olarak belirlenmiĢti . 1874 – 1877 yılları arasında Kastamonu Vilâyeti‟ne gönderilen tezkirede Düzce‟de üretilen ve çiftçilere zimmet olunan tütünlerle mevcut tütünlerin birbiriyle örtüĢmediği görülmüĢ, bu durum çiftçiler tarafından çeĢitli Ģekillerde açıklanmaya çalıĢılmıĢ fakat yine de çiftçiler ceza 133 almaktan kurtulamamıĢlardı . Reji‟nin kuruluĢundan bir yıl önce Edgar Vincent‟ın London Times‟a verdiği bir röportajda Anadolu‟da tütün kaçakçılığının silahlı çeteler ile gerçekleĢtiği söylemesi artık tütün kaçakçılarının iyiden iyiye örgütlendiğinin 134 kanıtıydı . Hatta bu çeteler gerektiğinde devlet görevlilerine bile cebri zorbalık 135 yapmaktan geri kalmıyordu . Reji öncesi baĢlayan tütün kaçakçılığı Reji‟nin teĢekkülü ile birlikte artarak devam etti. Reji döneminde tütün kaçakçılığının artıĢında yalnızca Reji kolcularının halka karĢı fevri uygulamaları değil aynı zamanda Reji‟nin “kaçakçı” tanımındaki 136 geniĢlik ve muğlaklık ile Osmanlı halkının yabancı bir Ģirkete karĢı giriĢtiği milliyetçi tandanslı mücadelenin de etkisi vardır. Ayrıca halkın Reji gibi doğrudan yaĢantısına müdahale eden yabancı bir Ģirket tecrübesinin olmaması ve Reji‟nin silahlı kolcularıyla 137 tütün kaçakçılığı iĢini cebren engelleme giriĢimi de halkta ĢaĢkınlığa yol açmıĢtı . 131 BOA. ġD. 562/11 132 BOA. MV. 31/2 133 Cafer Çiftçi, “Düzce'de Tütün Üretimi ve Reji Ġdaresi”, Düzce’de Tarih ve Kültür, Ed.: Ali Ertuğrul, Bursa: Gaye Kitabevi, 2014, s.175. Reji, ürün toplanmadan önce tarladaki tahmini tütün miktarını belirleyip ürün toplandıktan sonra mevcut tütünle karĢılaĢtırıyor ve arada büyük farklar varsa çiftçiyi kaçakçılıkla itham ediyordu. Eğer toplanan ürün, tahmin edilenden az çıkarsa çiftçinin elindeki tütünleri kaçağa sattığı, tahmin edilenden fazla çıkarsa baĢta söylenenden daha geniĢ bir arazide ruhsatsız tütün ektiği söyleniyor, her hâlükârda aradaki farkı kaçakçılığa hamlediyordu. Ahmet Orhun Akarlı, Growth and Retardation in the Ottoman Economy, The Case of Ottoman Selanik, 1876 – 1912, (Doktora Tezi), London: London School of Economics and Political Science, 2001, s.124 134 Quataert, a.g.e., s.28 135 Kırkağaç Rüsûm-ı Sitte tütün yoklama kâtibi Mustafa Efendi‟nin burnunun, kaçak tütününü yakaladığı için ġemseddin oğlu Ġbrahim tarafından kesilmesi buna en bariz örnektir. BOA. DH. MKT. 1339/39 136 Reji‟ye göre kaçakçı tanımı içerisinde; tarlasına izinsiz tütün eken kiĢi, dükkânında kaçak tütün bulunduran tüccar, tütününü ruhsatsız eken veya ambara taĢımayan çiftçi, tütünün taĢınmasına aracılık eden nakliyeci ve tarladan tütünü satın alıp bu iĢin kaçakçılığını yapan gruplar yer almaktaydı. Filiz Dığıroğlu, “Selanik Ekonomisinde UnutulmuĢ Bir Alan: Tütün Üretimi, Ticareti ve Reji (1883-1912)”, Osmanlı Araştırmaları / The Journal of Ottoman Studies, C.XLIII, S.43, 2014, s.253 137 Kaçak tütün kullandığı gerekçesiyle tutuklanan yaĢlı bir kiĢinin “tarlamda tütün yetiĢtiriliyor ve pipom ceviz ağacından yapılıyor, öyleyse neden bunlar kaçak olsun ki?” serzeniĢi halk ile Reji idâresinin kaçak tütün konusundaki fikir ayrılığını açık bir Ģekilde göstermektedir. Ebru Kayaalp, From Seed to Smoke: The Re-Making of the Tobacco Market in Turkey (Doktora Tezi), Houston: Rice University, 2009, s.196. 37 Fakat Reji ile birlikte tütün kaçakçılığının artıĢındaki en büyük neden, Reji idâresinin halka karĢı uygulamalarıydı. 2.2. Tütün Kaçakçılığının ArtıĢında Reji Ġdâresi Uygulamalarının Rolü 17. yüzyıldan itibaren var olan tütün kaçakçılığının Reji idâresi ile birlikte artıĢ göstermesinde kuĢkusuz Reji‟nin üretici ve halka karĢı menfi uygulamaları önemli bir yere sahiptir. Fakat bunun yanında Reji‟nin faaliyete baĢladığı 1884 Nisan‟ından 138 139 140 itibaren çeĢitli sebeplerle , çeĢitli yöntemlerle , çeĢitli güzergâhlar üzerinden , 141 çeĢitli görevliler ve kiĢiler tütün kaçakçılığı yapmıĢlardı. Tütün kaçakçılığının, kaçakçılar için önemli bir gelir kaynağı olması yanında normatif etiğe karĢı bir baĢkaldırı olması sebebiyle hükümeti ilgilendiren bir yönü de vardı. Dolayısıyla 142 kaçakçılık faaliyetleri, hükümet – ziraatçı – Reji üçgeninde bir olgu olarak görülse de kaçakçıların da bu üçgene kendini dâhil etmesiyle mesele daha girift bir yapı haline gelmiĢti. Hükümet daha en baĢta nizamnâme hükümleriyle tütün üretimi ve kaçaklığıyla 138 Reji döneminde gerçekleĢtirilen tütün kaçakçılığının sebepleri arasında; kaçak tütünün daha ucuz ve daha kaliteli olmasından dolayı özellikle orta – alt kesimin tercih ettiği söylenebilir. Ertuğrul Ökten, a.g.m., s.175. Ayrıca tütün üreticilerinin ödemesi gereken öĢrün miktarını düĢürmek için kaçakçılık da yapılmaktaydı. Mehmet Temel, “Osmanlı Devletinin Son Döneminde Tütün Politikası ve Artan Tütün Kaçakçılığı”, Toplumsal Tarih, S.88, Tarih Vakfı, s. 4-5. Yine Reji‟nin halk nezdindeki kötü Ģöhreti kaçakçılığın bir diğer sebebiydi. Nusret, s.48. Dönemin gazeteleri de Reji‟nin halka zulmetmesini kaçakçılığın baĢlıca sebebi olarak aktarmıĢtır. ĠstiĢare Gazetesi, “Tütün Rejisi Hakkında Bir Layiha”, S.15, 18 Kânûn-ı Evvel 1324 (31 Aralık 1908), s.703 139 Mesela KaraĢarlı Hafız Ali, Cebeci‟de bir Ramazan gecesi ellerinde tabut bulunan on beĢ – yirmi kiĢilik bir kafileyle tekbir getirip yürüyerek devriye gezen polislerin önünden geçip bir hanın önünde durmuĢ ve tabutun içindeki tütünleri heybesine yükleyip havaya ateĢ açarak kaçmıĢtı. Alev Gözcü – Fevzi Çakmak, “Osmanlı Toplumunda Tütün Merkezli ÇatıĢma Alanı: Kolcular ve Ayıngacılar”, Mucizeden Belaya Yolculuk Tütün, Ed.: H.Vakıf Mercimek – Ġ.Eren Akçiçek, Ġstanbul: Tarihçi Kitabevi, 2014, s.232 – 233. Kaçakçılar benzer tabut oyununu Trabzon valisi Kadri Bey‟e de yapmıĢlar, Bakioğlu Kahvesi‟nin önünden içi kaçak tütün dolu tabutla geçerken vali Kadri Bey tabuta hürmeten ayağa kalkmıĢ ve kaçakçılar önlerinden geçmiĢti. Lui Ramber, Gizli Notlar, Haz.: N. A. Banoğlu, Ġstanbul: Tercüman 1001 Temel Eser, 1975, s.134. Tütün kaçakçıları; çeyrek, yarım ve bazen bir okkalık paketlere ayrılmıĢ yirmi kilo kadar içi kaçak tütün dolu kıldan çuvallarla kapı kapı dolaĢırdı. Quataert, a.g.e., s.32 140 Tütün kaçakçılığı ülkenin her bölgesinde yapılıyor olsa da genellikle kıyı kesimleri üretimin fazla olması ve kaçakçılara uygun imkânlar sağlamasından dolayı daha sık tercih diliyordu. Mesela Trabzon‟dan Erzurum‟a gitmek için GümüĢhane – Bayburt yolu sık kullanılan bir güzergâhtı. Kubilay Hamzaoğlu, “XIX. Yüzyılda Trabzon Vilayetinde Kaçakçılık Güzergâhları ve Rotaları”, History Studies, 12/6, 2020, s.3115. Tütün kaçakçılarının takip ettikleri diğer güzergâhlar için bkz. Kubilay Hamzaoğlu, Trabzon Vilayeti'nde Kaçakçılık (1855 – 1908), (Yüksek Lisans Tezi), Samsun: Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019, s.75 – 83. 141 Kaçakçılık yapanlar arasında, bu iĢi meslek edinenlerin dıĢında devlet memurları, ordu mensupları ve tütün üreticileri bulunmaktaydı. Quataert, a.g.e., s.30 142 Ali Karaca, “Osmanlı Ġmparatorluğunda Reji ve Tütün Kaçakçılığında Trabzon Örneği: Bir Yabancı Sermaye Serüveni”, Tütün Kitabı, Ed.: Emine Gürsoy Naskali, 2.Baskı, Ġstanbul: Kitabevi Yayınları, 2007, s.58 38 mücadele iĢini Reji‟ye devretmiĢ olsa da bu iĢten kendini soyutlayamayacak ve Reji ile üretici arasında bir hakem vazifesi görecekti. Reji‟nin ilk dönemlerinde, kolcu gücüne rağmen kaçakçılığı engelleyemediği âĢikârdır. 1890 yılında 6 milyon kilo resmi tütün satıĢına rağmen 12 milyon kilo kaçak tütün satılmıĢ, 1896‟da ise 8 milyon kiloluk resmi satıĢ rakamına karĢın 10 milyon kilo 143 tütün kaçağa gitmiĢti . Kaçak tütün satıĢ rakamlarının belirli bir tespit mekanizması olmadığından bu miktarın daha fazla olabileceği de düĢünülebilir. Dahası toplumun genelinde kaçak tütün kullanımı anormal bir durum olarak görülmüyor, önemli 144 makamlardaki devlet görevlileri bile kaçak tütün tüketiyordu . Haliyle Reji‟nin, eli silahlı kaçakçılar dıĢında kimin kaçak tütün kullanıp kullanmadığını tespit etmesi oldukça zordu. Bu durum Reji kolcularına, sıradan halkın üzerlerini ve eĢyalarını aramak için bahane oluĢturacaktı. Öteden beri var olan kaçakçılığın artmasında Reji kolcularının faaliyetleri dıĢında Reji idâresinin sistematik Ģekilde gerçekleĢtirdiği ve halk tarafından Ģiddetle karĢı çıkılan pek çok uygulama vardı. Bunlar arasında Reji‟nin ruhsatnâme konusunda çıkardığı zorluklar, üreticiden düĢük fiyatla tütün alma giriĢimleri, üreticiye depo ve ambar tesis etmemek, faizsiz kredi konusunda zorluklar çıkarmak ve kalitesiz tütün satıĢı gibi menfi uygulamalar bulunmaktaydı. Reji idâresi mevcut politikalarını nizamnâme çerçevesinde gerçekleĢtirdiğini söyleyip faaliyetlerine meĢruiyet kazandırmak istese de bu izah halk nezdinde bir karĢılık bulmayacak ve tütün kaçakçılığı artarak devam edecekti. 2.2.1 Ruhsatnâme Meselesi Reji nizamnâmesinin 14. maddesi, Osmanlı Devleti topraklarında tütün ekmek isteyen çiftçilerin Reji‟den ruhsatnâme almasını zorunlu tutmuĢtu. Reji ise yarım dönümden küçük olmayan yerler için ruhsatnâme vermekle mükellefti. 1886 yılında Reji ile çiftçinin karĢılıklı hak ve sorumluluklarını belirten “Zürrâın Reji‟ye ve Reji‟nin 143 Quataert, a.g.e., s.29. Bu kaçakçılık miktarına rağmen Reji 1890‟da 2.314.468 lira, 1896 da ise 1.878.694 lira hasılat elde etmiĢtir. İhsâiyyât-ı Mâliye, s.309 144 Bir dönem Reji genel müdürlüğü yapan Louis Rambert anılarında bu konuyla ilgili Ģu örneği veriyor: “Dün Maliye Nazırı ile uzunca bir konuĢma yaptım. Ġlk olarak dikkatimi çeken Ģey bu büyük memurun kaçak tütün içmesi oldu. Bu hususta benimle biraz ĢakalaĢtı. Sırası gelince ona bir ders vereceğim. Bir de düĢününüz ki, kaçakçılığın önlenmesi için ona baĢvuruyorum. Kayıtsız davranmasındaki sebebi Ģimdi anladım”. Ramber, a.g.e., s.116 39 Zürrâa KarĢı Olan Hukuk ve Vezâifine ve Ahkâm-ı Cezâiyeye Dâir Nizamnâme” adlı 145 yeni bir nizamnâmenin kabul edilmesiyle Reji tarafından verilecek ruhsatların 146 detayları daha net bir Ģekilde ortaya kondu . Bu nizamnâmenin 4. maddesine göre; tütün eken çiftçi her sene ruhsatnâmesini yenilemekle mükellef olacak, 7. maddesine göre her bir tarlası için ayrı ayrı ruhsatnâme alacaktı. Ruhsat alma zorunluluğu yalnızca tütün ekecek çiftçi için değil, tütün satan dükkânlar için de geçerli kılınmıĢ, nizamnâmenin 31. maddesine göre tütün satmak isteyenlerin dükkânlarına Reji tütünleri sattıklarına dair bir levha asmaları, 33. maddeye göre Dersaâdet, Edirne, Selanik, Ġzmir, Beyrut, ġam, Halep, Bursa, Trabzon ve Erzurum Ģehirlerinde tütün satanlar bir buçuk, diğer Ģehirlerde tütün satanlar bir, kasabalarda tütün satanlar ise yarım Osmanlı lirası ruhsat bedeli vermeleri, 42. maddeye göre ruhsatsız tütünden 40 kuruĢ nakdi para cezası alınması ve yine aynı maddeye göre ruhsatnâmede gösterilen yerlerin dıĢında tütün satanların tütünlerine el konulması kararlaĢtırılmıĢtı. Reji‟nin ruhsatnâme uygulamasındaki amacı, kaçak tütün üretimi ve satıĢını engellemekti ve bu yönüyle mâkul bir gerekçeye dayanmaktaydı. Fakat Reji, elindeki ruhsatnâme hakkını, tütününü satın almak istemediği yerlere ruhsatnâme vermeyerek ya da ruhsatnâme verme iĢini geciktirip tütün mevsiminin geçmesini bekleyerek kendi menfaati için kullandı. Öyle ki bazı bölgelerde ruhsatnâme verdiği tütün çiftçisi sayısı 147 148 %10‟lara kadar düĢtü . Reji bazen satın almayacağı tarlalara ruhsat veriyor , bazen de okuma – yazma bilmeyen köylüye ruhsat kâğıdı diye Reji‟den borç para 149 istemeyeceğine dair kâğıt imzalatıyordu . Reji‟nin ruhsatnâme konusundaki tutumu sonucu tütün üreticileri ilk etapta hükümete durumu Ģikâyet eden dilekçeler gönderdi. Bu dilekçeler özellikle Yozgat, Selanik, Aydın gibi bölgelerden sıklıkla gönderiliyordu. ġikâyet dilekçeleri sonucu 145 Düstûr, Tertib I, Cilt 5, Ankara: BaĢvekalet Matbaası, 1937 146 Çiftçilere ve tüccarlara verilen ruhsatnameler için bkz. “Zürrâın Reji‟ye ve Reji‟nin Zürrâa KarĢı Olan Hukuk ve Vezâifine ve Ahkâm-ı Cezaiyeye Dair Nizamnâme”, s.725 ve 727 147 Serdar Ösen, “Osmanlı Devleti‟nde Tütün Kaçakçılarıyla Mücadele: Niğde Örneği”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S.38, 2015, s.53 148 Mehmet Akpınar, “Akçaabat‟ta Tütün Üretimi ve Reji Ġdaresi‟nin Tütün Üreticilerine Yönelik Uygulamaları” Dünden Bugüne Akçaabat Sempozyumu Bildirileri, Trabzon :Akçaabat Belediyesi, 2013, 229 149 Gökdemir, a.g.t., s.63 40 hükümet durumu tetkik için Trabzon valisi Arif Bey‟i görevlendirse de soruna kalıcı bir 150 çözüm bulunamadı . Reji‟nin ruhsatnâme konusunda çiftçiye karĢı uyguladığı bu politika sonucu çiftçiler de ruhsatnâmesini beklemeden ya da hiçbir baĢvuru yapmadan tarlasına tütün ekmeye ve ürettiği tütünü yine Reji ambarlarına taĢımadan kaçakçılara satmaya baĢladı. Bu tip durumlarda Reji nizamnâme hükümleri gereği ruhsatsız tütünleri kaçak kabul ederek çiftçiye para cezası kesti ve cezayı ödeyemeyen kiĢilerin hapse atılmasını 151 sağladı . Fakat bu uygulama ruhsatsız tütün üretimini engellemeyince bu kez Reji idâresi, kolcuları marifetiyle ruhsatsız ekilen tütünleri kaçak kabul ederek zorla söktürmeye baĢladı. Arazi Nizamnâmesi gereği ekilen tütünün kaçak dahi olsa 152 sökülmemesi gerekirken Reji‟nin bu uygulaması halkta büyük tepkilere neden oldu. Örneğin Çubukabad kazasının Ravlı karyesinde tütün üreticileri, ruhsat istedikleri halde ruhsat alamadıkları ve Reji kolcularının bu tütünleri sökmeye çalıĢması sonucu 153 kolcularla arbede yaĢamıĢ , yine Karaman‟da Reji kolcularının, ruhsat alınmıĢ olmasına rağmen çiftçilerin tütünlerini sökmesi hükümete dilekçe ile Ģikâyet 154 edilmiĢti . Benzer Ģekilde Çal‟da da Reji memurları ruhsatlı tütünleri sökmeye 155 çalıĢmıĢtı . Reji bu konuda haklı olduğunu düĢünerek hükümetten de destek beklemiĢ 156 ve ruhsatsız tütünlerin Osmanlı maliyesine zarar vereceğini ifade etmiĢti . Fakat Akçaabat‟ta çiftçinin tütününü söken bir kolcunun, nizamnâme hükümlerine aykırı 157 hareket ettiği gerekçesiyle hapse atılması , hükümetin Reji‟ye tütünlerin sökülmesi konusunda destek vermediğini göstermektedir. Halkın, uzun emekler sonucu ektiği tütünün ruhsatsız olması gerekçesiyle sökülmesine karĢı halkın tepkisi her zaman Ģikâyet yolunu tercih etmek olmamıĢtı. 9 Eylül 1894 yılında gerçekleĢen bir yazıĢmada, Kafkas bölgelerinden Konya‟ya göç eden 150 Dığıroğlu, a.g.e., s.67 - 68 151 Alev Gözcü – Fevzi Çakmak, a.g.m., s.224 152 Arazi Nizamnâmesi için bkz. Düstûr, Tertib I Cilt 1, Matbaa-i Amire, 1289, “Kanunname-i Arazi”, s. 165 - 199 153 BOA. DH.MKT. 2522/49 154 BOA. MV. 58/53 155 Nuray Ertürk Keskin – Melda Yaman, Türkiye’de Tütün, Ankara: Nota Bene Yayınları, 2013, s.166 156 Zümrüt Üskül, Hudavendigâr Vilâyeti'nde Tütüncülük ve Reji İdaresi, (Yüksek Lisans Tezi), Bursa: Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019, s.73 157 Dığıroğlu, a.g.e., s.68 - 69 41 ve Türkçe bilmeyen aynı zamanda ruhsatnâme konusunda bilgisi olmayan bazı çiftçilerin üç yıldır ruhsatsız tütün ekmeleri üzerine bölgeye sevk edilen Reji kolcularına karĢı silahla mukâvemet etmeleri üzerine bu kiĢilere ve ektiği tütünlere uygulanacak muâmeleye dair Mâliye Nezâreti‟nin fikri sorulmuĢtu. Maliye Nazırı imzasıyla gönderilen cevabi yazıda tütünlerin sökülmemesinin ġûrâ-yı Devlet Dahiliye Dâiresi‟nin 14 Mart 1310 tarihli zabıt suretinde açık bir Ģekilde belirtildiğinden buna müsaade edilmemesi, ancak bu kiĢilerin ya tütün ziraatından vazgeçmeleri ya da “tütün hakkındaki ahkâm-ı nizâmiyeye ittibâ eylemeleri güzelce tefehhüm olunarak ve bundan sonra yine eski muâmelerine devam ederler ise hükm-ü nizâmın tamamen icrâ olacağı 158 katʽiyen anlatılarak” uyarılması istenmiĢti . AnlaĢılacağı üzere Osmanlı hükümeti, Reji‟nin nizamnâmeyi uyguladığı noktalarda Reji‟yi haklı bulurken, nizamnâmenin ötesine geçip kolcuları vasıtasıyla kendi kanunlarını uygulamaya baĢladığında olaya müdahale etmiĢtir. 2.2.2. Fiyat ve Muhamminlik Meselesi Reji‟nin tütün üreticisiyle karĢı karĢıya gelmesine neden olan olaylardan bir diğeri tütünün fiyatlandırılması meselesidir. Reji nizamnâmesinin 19. maddesine göre, üretici tütününü Reji idâresine satmak zorunda olduğu, 20. madde ile tütünün fiyatının belirlenmesinde Reji ile üreticinin ortak karar alacağı, anlaĢmazlık halinde ise bilirkiĢi (muhammin) tarafından fiyatın belirleneceği tespit edilmiĢti. Nizamnâmeye konulan bu iki madde, tekel olma Ģartının bir gereğiydi fakat Reji idâresi iki sebepten dolayı bu maddeleri tam olarak uygulamadı. Ġlk olarak; Reji‟nin ülke genelinde üretilecek tüm tütünleri alabilecek sermayesi yoktu. Ġkinci sebep ise sermayesizliğin bir sonucu olarak ülkede yetiĢtirilen tüm tütünleri almak istemiyor dahası bunların iĢine yaramayanlarını 159 satın almak yerine yaktırmak istiyordu . Bu nedenle tütününün fiyatını tespit etme meselesini, üretim yapılmasını istemediği bölgelerde bir koz olarak kullandı ve piyasaya göre hayli düĢük fiyatlarla belirli bölgelerdeki üreticiyi bezdirme politikası takip etti. Üretici ise Reji‟nin verdiği düĢük fiyatla tütününü satmak yerine çok daha yüksek fiyatlarla kaçakçılara satmayı tercih ederek karĢılık verdi. 158 BOA. ġD. 355/49 159 Hayri Mutluçağ, “Düyûn-ı Umumiye ve Reji Soygunu”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Ġstanbul: MenteĢ Matbaası, 1967, s.37 42 Reji‟nin bu uygulaması, tıpkı ruhsatnâme meselesinde olduğu gibi üreticiler tarafından önce hükümete Ģikâyet edildi. Gevgili kasabasındaki halk, Reji‟nin muhamminleri etkileyerek 10 kuruĢluk tütünleri 60 paraya almaya çalıĢtığına dair 160 Ģikâyetlerini Selanik vilâyetine iletmiĢ , Trabzon bölgesindeki köy imamı ve 161 muhtarları da Reji‟nin tütünlerini “pek dûn fiyatla” almaya çalıĢtığını söylemiĢti . Trabzon‟dan gelen bu Ģikâyetin gerçeklik payı vardı. Çünkü Reji‟den önce atik batmanı 30 kuruĢtan 100 kuruĢa kadar satılan tütüne Reji‟nin verdiği teklif 6 kuruĢla 30 arasında 162 değiĢiyordu . Benzer düĢük fiyat politikası Biga‟da da uygulandı. 1891 yılında Biga‟da tütün üreticilerine Reji tarafından teklif edilen fiyat 3 kuruĢken Reji öncesi bu 163 fiyat 12 kuruĢtu . Fiyatların düĢük hesaplanması bazen tütün kayıtları esnasındaki hatalardan 164 kaynaklansa da genellikle Reji‟nin tütün üretimini kısıtlamak istediği yerlerde izlediği sistematik bir politika haline dönüĢmüĢtü. Reji‟nin 60 kuruĢ verdiği tütünlere 165 yabancıların üç - dört misli fiyat vermesi , yine Aydın‟da en iyi tütünün kilosuna 3,5 166 kuruĢ fiyat biçilmesi Reji idâresinin düĢük fiyat politikasının kanıtlar niteliktedir. Ayrıca Reji idâresi, memurları aracılığıyla tartıda eski kıyyeyi kullanarak da mevcut 167 fiyattan daha düĢük fiyatlarla tütün alma giriĢimlerinde bulunacaktı . Reji‟nin izlediği bu fiyat politikası sayesinde üç yıl gibi kısa bir sürede tütün maliyeti, satıĢ fiyatının 168 yalnızca %23‟ünü oluĢturmaya baĢladı . 1885 yılında 7,6 kuruĢa aldığı tütünü 26,10 kuruĢa satan Reji, 1889 yılında ise 6,5 kuruĢa aldığı tütünü 28,1 kuruĢa satmıĢtı. 169 Böylece tütünler 1885‟de %343 1889‟da %432 kâr konarak satılıyordu . 160 BOA. DH.MKT. 1515/28 161 Filiz Dığıroğlu, “Samsun Reji Ġdaresi”, Samsun Sempozyumu, c.III, Samsun: Samsun Valiliği, 2012, s.398 162 Ali Karaca, a.g.e., s.63 163 Stefanos Yerasimos, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye - 2 (Tanzimattan I. Dünya Savaşı’na), Ġstanbul: Gözlem Yayınevi, 1975, s.917 164 Alev Gözcü – Fevzi Çakmak, a.g.m., s.228. 165 Rifat Önsoy,a.g.m., s.409 166 Gökdemir, a.g.t, s.73 167 Tekfurdağı Reji memuru Kâzım Bey‟in tartıda eski kıyye kullanarak bölgedeki toplanacak tütünler için düĢük fiyat teklifi tütün üreticileri tarafından Edirne valiliğine Ģikâyet edilmiĢti. BOA. DH.MKT. 1636/75 168 Nacar, a.g.e., s.26 169 Parvus, a.g.e., s.161 43 170 Tütün üreticileri bu düĢük fiyat politikası karĢısında bazen Ģiddete baĢvuruyor , 171 bazen mecbur kalarak tütününü Reji‟nin istediği fiyata satıyor , bazen tüccarın düĢük 172 fiyatlarına razı oluyor fakat çoğu zaman kaçakçılarla iĢbirliğine girip tütünlerini kaçakçılara satıyordu. Her ne kadar Reji baĢmüdürü Louis Rambert “aracıları ortadan kaldırmak, çiftçiden doğrudan doğruya alıĢta bulunmak, mahsulün tam karĢılığını 173 kendisine vermek için büyük çaba sarf ediyoruz” dese de “aracılar” diye bahsedilen tüccarların yerini Ģimdi kaçakçılar alıyordu. Kaçakçılar tütüne Reji‟den çok daha yüksek fiyat veriyorlardı ki bu çok normal bir durumdu. Zira herhangi bir depolama, güvenlik, vergi, personel gideri olmayan kaçakçılar buradaki fiyatı olumlu anlamda 174 doğrudan üreticiye yansıtıyordu . Sonuç olarak Reji‟nin takip ettiği düĢük fiyat politikası kaçakçılığı artıran ve Reji kolcularının çatıĢma alanlarını geniĢleten bir uygulamaya dönüĢmüĢtü. 2.2.3. Ambar Sorunu Reji nizamnâmesinin 17. maddesi gereği üreticiler tütünlerinin tamamını Reji depolarına teslim etmek zorundaydı. Tütün nakledilmeye müsait hale geldiğinde durum üretici tarafından ihtiyar heyetine bildirilecek ve tütünlerin tamamı Reji depo ve ambarlarına taĢınacaktı. Fakat Reji deposuyla çiftçinin bulunduğu bölge on saatlik bir mesafeden fazlaysa bu durumda Reji idâresi ya memurları vasıtasıyla tütünü alacak ya da o bölgelere ambar inĢa edecekti. Her senenin Ağustos ayında teslim edilmesi gereken tütünler depo ve ambarlara teslim edilmezse kaçak kabul edilerek zapt olunacak ve Reji 175 depolarına taĢınacaktı . Tütünler depoda en fazla altı ay kalacak, altıncı ayın sonunda 170 Karcı, a.g.m., s.521 171 Nadir Özbek, “Ġkinci MeĢrutiyet‟i Hazırlayan KoĢullar Rumeli‟de Vergi Tahsilatı ve Jandarma”, Toplumsal Tarih, S.183, 2009, s.48 172 Dığıroğlu, Selanik Ekonomisinde UnutulmuĢ Bir Alan: Tütün Üretimi, Ticareti ve Reji (1883-1912), s.243 173 Ramber, a.g.e., s.120 174 Mesela Denizli‟de âlâ tütünün kilosuna Reji 2 kuruĢ verirken kaçakçılar 10 kuruĢ veriyordu. Oktay Gökdemir, “XIX Yüzyıl Sonunda Ġzmir ve Çevresinde Tütün Kaçakçılığı”, DEÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, c.1, S.3, 1993, s.329; Quataert, s.31 175 “Zürrâın Reji‟ye ve Reji‟nin Zürrâa KarĢı Olan Hukuk ve Vezâifine ve Ahkâm-ı Cezaiyeye Dâir Nizamnâme”, s.702 – 710 44 176 Reji tütünler için çiftçiden kira bedeli tahsil edebilecekti . Ayrıca tütünlerin taĢınması 177 sırasında kolcular üreticilere eĢlik edecekti . Ambar uygulaması, tekel olan bir Ģirket için elzem bir karardı fakat Reji bu konuda tütün üreticisi ile çeĢitli sorunlar yaĢadı. Reji Ģirketi nizamnâme gereği depo inĢa etmek zorunda olduğu yerlere bu inĢaatı gerçekleĢtirmediği gibi uzak bölgelerdeki üreticilerin, tütünlerini Ağustos ayında depo ve ambarlara teslim edememesinden dolayı 178 bu tütünleri kaçak addediyordu . Hatta teslim edilen tütünlerin cinslerindeki 179 farklılıklar bile Reji tarafından tütünün kaçak olarak kabul edilmesine yeter sebepti . Reji, nizamnâmeye aykırı olarak tütünleri olgunlaĢan çiftçilerin derhal tütünlerini ambarlara taĢıması aksi halde tütününün kaçak sayılmasını hükümete teklif etmiĢ fakat hükümet, çiftçilerin Ağustos‟a kadar vakitleri olduğunu söyleyerek bu teklifi 180 reddetmiĢti . Hükümet, çeĢitli bahanelerle tütününü Ağustos ayında teslim etmeyen çiftçilere karĢı da boĢ durmamıĢ, nizamnâme hükümlerinin gerçekleĢmesi için Reji 181 kolcularının yanına jandarmaların refakat ederek tütünlerin teslimini istemiĢti . Bu açıdan bakıldığında hükümetin, çiftçi – Reji arasında hakemlik görevini esas alırken kıstas olarak nizamnâmeyi belirlediği görülebilir. Çiftçilerin ambar konusundaki en büyük Ģikâyeti, uzak bölgelerde inĢa edilmesi gereken ambarların geciktirilmesi ya da hiç yapılmamasıydı. Reji bazen depo kiralayarak inĢa maliyetinden korunmaya çalıĢsa da Ģikâyetlerin artması üzerine konuyla ilgili vilâyetlere yazılar gönderilmiĢ ve Reji‟nin inĢa ettiği ambarlarla ilgili bilgi istenmiĢtir. Vilâyetlerden ġûrâ-yı Devlet‟e gönderilen cevabi yazılarda ambar 182 konusunda en çok talebin Selanik vilâyetinden geldiği görülmektedir . Tütün 176 Dört bohçadan ibaret her bir denk için: haftalık 20 para, aylık 2 kuruĢ, altı aylık 10 kuruĢ; her bir balya için: haftalık 15 para, aylık 1 kuruĢ 20 para ve altı aylık 7 kuruĢ 20 para kira bedeli alınacaktı. “Zürrâın Reji‟ye ve Reji‟nin Zürrâa KarĢı Olan Hukuk ve Vezâifine ve Ahkâm-ı Cezaiyeye Dâir Nizamnâme”, s.722 177 Murat Birdal, The Ottoman Public Debt Administration and Its Role in the Peripheralization of the Ottoman Empire, (Doktora Tezi), United States: University of Southern California, 2006, s.203 178 Mehmet Akpınar, Reji İdaresi (1908 – 1925), (Yüksek Lisans Tezi), Trabzon: Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998, s.12 179 Doğruel - Doğruel, a.g.e., s.98 180 BOA. DH.MKT. 1356/118 181 BOA. TFR.I.SL. 44/4385 182 ġûrâ-yı Devlet‟e vilâyetlerden gönderilen 1886 tarihli yazılarda Reji‟nin ambar ve depo konularında yaptıkları Ģu Ģekilde ifade edilmiĢti (BOA. ġD. 1711/10): Cezayir-i Bahr-i Sefid Vilâyeti (Lef 2) 45 üretiminin yoğun olarak yapıldığı Selanik‟ten böyle bir talebin gelmesi muhtemelen 183 Reji‟nin inĢa etmesi gereken yüz adet deponun yapımının geciktirmesidir. ġûrâ-yı Devlet‟e vilâyetlerden gelen yazılarda Reji‟nin depo yapımı konusunda nizamnâme hükümlerini hakkıyla yerine getirmese de çok da pasif davranmadığı, üreticilerden gelen yoğun Ģikâyetlerin ise yer yer abartılı olduğu düĢünülebilir. Yine de ġûrâ-yı Devlet‟e gönderilen bu yazıların, Reji‟nin faaliyete baĢladığı ilk yıllarında gönderilmiĢ olduğu göz önünde tutulduğunda ilerleyen yıllarda depo ve ambar yapımı konusunda Reji‟nin politika değiĢikliğine gittiği ihtimali de vardır. Midilli‟de: 2.000-5.000 kıyye tütün çıktığından ambara ihtiyaç duyulmadı Rodos‟ta: Ambar inĢa edilmemiĢ fakat kiralanan ambar ihtiyaca karĢılık geliyor Hakkari Vilâyeti(Lef 3) Albak Sancağı: Tütün ziraati az olduğundan ambar ihtiyacı yoktur Gevar Sancağı: Karyelerinde ambar yok, Reji idâresi yaptığı araĢtırmada ambara ihtiyaç olmadığını söyledi Kudüs(lef 5): “Dahil-i sancakta Reji idareleri tarafından Ģimdiye kadar hiçbir ambar inĢa edilmediği mahalli iĢ‟arıyla ma‟aruzdur” ġam (Lef 6): “ġartnâme hükmüne tevfiken ambar inĢa etmeyub bazı yerlerde icar ile ambar tedarik ettiği ve RâĢiya kazasında bir ambarın vücuduna ihtiyaç olduğu arz olunur” Sivas Vilâyeti (Lef 7) Amasya Sancağı: 1.551 kilo 500 gram duhân husule geliyor Karahisar-ı ġarkî Sancağı: 36.551 kilo 500 gram duhân husule geliyor Tokat Sancağı: Husulat bildirilmemiĢ Reji idâresi bu bölgelerde ambara lüzum görmemiĢ ancak icap eden yerlerde ambar kiralamıĢtır Karesi Vilâyeti (Lef 8): ġûrâ-yı Devlet‟e geri dönüĢ yapılmamıĢ Selanik Vilâyeti(Lef 10) Drama Sancağı: Dört adet ambar inĢa ediliyor. Bunlardan biri on güne diğer üçü iki aya kadar tamamlanacak Selanik Vilâyeti (Lef 11) Siroz Sancağı: Livâ içerisinde ambar inĢa edilmemekte fakat merkez livâda iki, Cuma ve Nevrekop kasabalarında birer ambar kiralanmıĢtır. Menlik kazasında tütün miktarı az olduğundan ambara ihtiyaç duyulmamıĢ, Nevrekop bölgesi merkeze bağlandığından büyük bir ambara ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca Reji direktörleri Gevgili kazası ile Kosova‟ya tabi Üsküp sancağındaki ĠĢtib kazasında da birer ambar yapılacağını söylemiĢtir. Konya Vilâyeti (Lef 12) Antalya iskelesi gümrükhânesinde bir ambar açtırılmıĢ ve Alaiyye kazasına ta‟bi Senir(?) nahiyesinde 1883 yılında elde edilen 4.823 kilo tütünün Alaiyye kazası ambarına taĢınması sağlanmıĢtır 183 Bâbıâlî 1887 yılında Selanik‟te 100, Samsun‟da 47 depo yapılmasına dair Reji‟ye talepe bulunmuĢtu. Dığıroğlu, Samsun Reji Ġdaresi, s.397. Louis Rambert ise Samsun‟da 70 ila 80 bin balyalık antrepoların olduğunu söyleyecekti. Ramber, a.g.e., s.121 46 2.2.4. Kredi Meselesi Reji idâresinin tek vazifesi, Osmanlı Devleti içerisindeki tütünleri toplayıp satmak ve kaçakçılığın önüne geçmek değil, aynı zamanda tütüncülüğün geliĢimine katkı sağlayacak adımlar atmaktı. Bu amaçla Reji nizamnâmesinin 15. maddesi gereği tahmini tütün üretim bedelinin %50‟si kadar krediyi üreticilere faizsiz bir Ģekilde 184 vermesi gerekiyordu . Tütün üreticilerinin zirai faaliyetlerini gerçekleĢtirirken kredi ve borç almaları durumu Reji öncesinde de mevcuttu. Bu borçlar genellikle tefeci veya toprak ağalarından alınır ve bunun karĢılığında bu kiĢilere piyasa değerinden daha ucuza ürünler satılırdı. Devlet bu aracı kesimi ortadan kaldırmak adına çiftçilere “orakçı akçesi” adıyla maddi yardımda bulunsa da yine de tefecilerin etkinliğini 185 kırılamamıĢtı . Reji‟nin tütün tekelini almasıyla çiftçilere kredi verme görevi Reji‟ye tevdi edilerek hem aracı kesim ortadan kaldırılmıĢ olacak hem de hazineye mali yük bindirilmeden üretici desteklenecekti. Fakat Reji, sermayesinin kıtlığı ve belirli bölgelerde tütün üretimini kısıtlamak adına kredi verme konusunda nizamnâme 186 hükümlerine çoğu zaman uymadı. Bazen kredileri maddi olarak değil aynî olarak , bazen de gecikmeli Ģekilde ödedi. Bu da üreticiyi yeniden tefeci ve toprak ağalarına 187 mahkûm bıraktı. 1911 yılında üreticilerin %20 – 25 kadarı tefecilerden borç alıyor , 188 Reji‟nin toplam ödediği miktar ise ancak 200.000 liralara ulaĢıyordu . 2.2.5. Kalitesiz Tütün ve Sigara SatıĢı Reji idâresinin yalnızca tütün üreticisi değil halk nazarında da kötü Ģöhretle anılmasının en önemli sebeplerinden biri kalitesiz sigara ve tütün satıĢı gerçekleĢtirmesiydi. Reji‟nin düĢük fiyata aldığı kaliteli tütünleri yurt dıĢına ihraç edip daha kalitesiz olan tütünleri iç piyasaya sürmesi eleĢtiri aldığı konuların baĢında 184 Quataert, a.g.e., s.25 185 H. Veli Aydın, “18.Yüzyılda Selanik Kazasında Tefecilerle Köylüler Arasındaki Borç ĠliĢkileri”, XVI. Türk Tarih Kongresi, c.IV, Kısım I, Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2015, s.443 186 Dığıroğlu, a.g.e., s.80 187 Dığıroğlu, Selanik Ekonomisinde UnutulmuĢ Bir Alan: Tütün Üretimi, Ticareti ve Reji (1883-1912), s.241 188 Quataert, a.g.e., s.25 47 189 geliyordu . Kaçakçılar kaliteli tütünle özdeĢleĢirken, Reji‟nin kâr marjını artırmak adına daha düĢük kalitede tütün satıĢı gerçekleĢtirmesi insanları kaçak tütün almaya sevk ediyordu. Halkın gösterdiği tepki neticesinde tütün kalitesini düzelteceğine dair söz veren 190 Reji idâresi buna rağmen bozuk ve küflenmiĢ tütünleri satmaya devam ediyordu . Bu durum yerel basında yoğun bir Ģekilde iĢleniyor ve Reji eleĢtiri oklarının hedefi oluyordu. Özellikle Aydın‟da Hizmet gazetesi bu konuyu sürekli gündeme getirmiĢ ve tütünlerin genelde kaba kâğıtlara sarıldığını, içinden uzun çöpler, insan saçları, küflü tütünler ve demir parçaları çıktığını söylemiĢti. Ayrıca gazete, tütün gramajının ve 191 paketlerdeki sigara sayısının da eksik olduğunu ifade ediyordu . Ahenk gazetesinde de Reji‟nin kötü tütün sattığı sürece ne kadar kolcu gezdirirse gezdirsin hiçbir Ģekilde kaçakçılığın önüne geçemeyeceği Ģu sözlerle okuyucuya aktarılıyordu: “Sultanhisarı‟ndan aldığımız bir varakada deniliyor ki: Tütün vesâire kaçakçılığının men‟i için zabıtaya evâmir-i Ģedîde verildiğini mûteber gazeteniz geçen nüshanızda yazmıĢtınız. Bundan memnun olduk. Fakat bu kaçakçılık meselesinin büsbütün ortadan kaldırılması acaba mümkün müdür? Mümkün olsa bile Reji idâresinin çıkardığı tütünlerin, paketlerin nefis parasına göre kıymeti hâiz olması Ģarttır. Yoksa daima hele Ģu günlerde yaptığı gibi tütünler toz, toprak, süprüntü vesâir muzır sıhhat-ı mevâd ile memlû, karıĢık olursa kâbil değil tütün kaçakçılığının önü alınamayacaktır. Rejinin ahval ve muâmelâtı her tarafta böyle ise de Aydın havalisinde bu yolsuzluklara, pis tütün sarfiyatına daha ziyade verdiği görülmektedir. ĠĢte bu kâbil tütünlerden olmak üzere size bir parça gönderiyorum, yazık değil mi? Ahâlî paralarıyla böyle tozla, çöple mahlût tütün içer mi? Onun için Reji ne kadar müsellah kolcu istihdâm etse ve gezdirse bu meselenin kolay kolay men‟ine muvaffak olamayacaktır. Meğerki bâlâda dediğimiz 192 vechle evvel emirde paketlerini ıslah etmiĢ ola!” Sonuç olarak, Reji‟nin kuruluĢundan itibaren izlemiĢ olduğu politikalar ve nizamnâmeye aykırı tutumları her ne kadar Osmanlı hükümeti tarafından engellenmek 189 Mehmet Akpınar, “Reji Uygulamalarına Bir Tepki: Tütün Kaçakçılığı”, Türkler, c.14, Ed.: Hasan Celal Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002, s.541 190 Akpınar, a.g.t., s.69 191 Gökdemir, a.g.t., s.88 - 92 192 Ahenk, 4 Rebîülevvel 1327 (26 Mart 1909) 48 193 istense de Reji bir Ģekilde uygulamalarına devam ediyor, bu da halkın kaçakçılara olan desteğini artırıyordu. Kaçakçılara verilen destek Reji‟nin baĢta güvenlik ve personel olmak üzere pek çok alanda masraflarını artırınca da bu masrafları gidermek için öncesinde halkın tepkisini çeken uygulamalarına daha da ağırlık veriyor ve bir fâsit daire Ģeklinde sorun devam ediyordu. Reji‟nin tütün kaçakçılığına karĢı yapabileceği iki yöntem bulunmaktaydı: Ya kâr marjını düĢürmeyi göze alarak halkın tepkisini çeken uygulamalarından vazgeçmek ve kredi, ambar, kaliteli tütün gibi konularda nizamnâmeye uyarak geri adım atmak ya da kaçakçılığa karĢı kendisine verilmiĢ olan salahiyetle silahlı bir güç oluĢturup kaçakçılıkla cebri bir mücadeleye giriĢmekti. YaĢanan tarihsel süreç Reji‟nin ikinci adımı tercih ettiğini, kaçakçılara ve kaçakçıları destekleyen halka karĢı, kurmuĢ olduğu “kolcu” birlikleriyle mücadele ettiğini göstermektedir. Dolayısıyla Reji‟nin teĢekkülü yalnızca tütün kaçakçılığını artıran bir sürecin baĢlangıcını değil aynı zamanda ülke içerisinde kaçakçı – kolcu, kaçakçı – halk ve kaçakçı – asker mücadelesini de baĢlatan bir dönüm noktası olacaktı. 2.3. Reji Öncesi Kolculuk Reji kolcularına değinmeden önce Osmanlı Devleti‟nde kolculuk teĢkilatını ve Reji öncesinde faaliyet gösteren farklı kolcu türlerini incelemek ve belirli noktalarda aralarında benzerlikler kurmak, Reji kolcularını anlamlandırmak için gerekli olacaktır. 194 “Kolcu” (جی ول kelime anlamı olarak “bekçi, gardiyan, dîde-bân (ق ” anlamlarına gelse de sözlüklerde çeĢitli anlamlarda kullanılmıĢtır. Lehçe-i Osmaniye‟ye 195 göre kolcu “dîde-bân gibi gezip kollayan, gümrük kolcusu kol memuru” , Kamus-ı Fransevi‟ye göre “kaçakçıların takibinden sorumlu Reji idâresi çalıĢanı” olarak 193 “Reji idâresi tütün zürrâ‟ına îtâya mecbur olduğu ikrazâtı envaî tas‟ibata dûçar eylediği ve tütünlerin mübâyaasına muhamminlerin tahmin ettiği fiyata değil belki hiçbir vechle iĢtirâsına yanaĢmamakta olduğu ve mahsulün idharına mahsus bazı mahallerde ambar tedarik etmediğinden baĢka bazı yerlerde gösterdiği ambarların dahi muhafaza-ı mahsûle sâlih olmadığı ve tütün ziraatının tevessü‟ ve terakkisini men‟ etmek maksadıyla zürrâ‟ın hakkına îtâsını tas‟ibata düĢürdüğü ve ale‟l-umum memurlarını ahval-ı mahalliyeye vâkıf olmayan icabetten ve esâfil-i nasdan intizâr etmek ve tütünleri yüksek fiyatla satmak gibi mugâyir-ı nizam daha bazı ahvallerde bulunduğu anlaĢılıp gerek menâfi-i devletin ve gerek hukuk-ı aliyyenin muhafazası için bu hususa devletçe bir çare-i temrine lüzum-ı kat‟i görülmüĢ” BOA. A.DVN.MKL. 25/19 194 ġemseddin Sami, Kâmûs-ı Türkî, Ġstanbul: Çağrı Yayınları, 2007, s.1110 195 Ahmet Vefik PaĢa, Lehçe-i Osmânî, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2000, s.660 49 196 tanımlanmaktadır . M. Zeki Pakalın ise kolcu tanımını meslek üzerinden yaparak “gümrük, orman ve tütün rejisi gibi varidat temin eden müesseselerde muhafaza memuru yerinde kullanılan bir tâbirdir. Kaçakçıları takip için kol gezdiklerinden bu ad 197 verilmiĢtir” Ģeklinde açıklar. Reji idâresinin ortaya çıkıĢından çok daha önce, Osmanlı Devleti‟nde “kolcu” adıyla anılan ve iç güvenliği sağlayan görevliler vardı. 16. yüzyılın son çeyreğinde III. 198 Murad dönemine ait bir mühimme defterinde kolculara ait ilk kaydı görebilmekteyiz . Klasik dönemde kolcular genellikle gümrüklerde görev almakta ve çeĢitli görevleri îfâ 199 etmekteydi. Hem karada hem de denizlerde görev alabilen kolcuların görevleri arasında Ģehir içindeki çeĢitli emtiaların taĢınması esnasında kontrol sağlamak ve 200 201 malları denetlemek , yolcuların tezkerelerini denetlemek , bey‟iye vergilerini 202 toplamak yer almaktaydı. Fakat bunlar dıĢında kolcuların en önemli vazifesi kaçakçılığı engellemekti. Bu kaçakçılık yalnızca tütün kaçakçılığı değil, bazen tuz ve barut gibi eĢyaların kaçakçılığı Ģeklinde de oluyordu ki bunu engellemek de kolcuların 203 vazifeleri arasında yer almaktaydı . Kolcular genellikle piyade olsalar da belirli yerlerde süvari olarak görev 204 yapabiliyordu . 19. yüzyılın son çeyreğinde süvari kolcuların maaĢları piyadelere göre 205 iki kat daha fazlaydı . Özellikle cizye kolcularının silahlı birlikler olması ve halktan 196 ġemseddin Sami, Kamus-i Fransevi, Ġstanbul: Mihran Matbaası, 1883, s.988 197 Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c.II, Ġstanbul: MEB Yayınları, 1993, s.208. Bu anlamların dıĢında TDK‟ya göre kolcu “bir Ģeyi korumak için bekleyen veya kol gezen görevli, muhafız”, Ziya Karamursal‟a göre “devlet gelirlerinin zararına mahal bırakmamak ve kaçakçılığa meydan vermemek için geçit yerlerini gözleyen, bekleyen veya denizde kaçakçılar peĢinde dolaĢan bekçiler, memurlar”(Ziya Karamursal, Osmanlı Mali Tarihi Hakkında Tetkikler, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1940), Ferit Devellioğlu‟na göre “gümrüklerde bekçilik yapan kiĢi” anlamlarına gelmektedir. Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, 29.Baskı, Ġstanbul: Aydın Kitabevi, 2009. 198 26 Ocak 1588 tarihinde Silistre kadısına gönderilen bir hükümde Leh elçisinin Silistre‟de gümrük kolcularını yokladığına dair bir bilgi yer almaktadır. BOA. A.{DVNSMHM.d. 62/398 199 BOA. AE.SSLM.III 327/19007 200 BOA. A.{DVNSMHM.d. 129/1302 201 BOA. MVL. 693/27 202 BOA. Ġ.MVL. 479/21697 203 BOA. ġD. 553/3 204 BOA. C.ML. 222/9242 205 Bu dönemde piyade kolcular 150 kuruĢ maaĢ alırken süvari kolcular 300 kuruĢ maaĢ alıyordu. BOA. ġD. 571/33 50 vergi toplamaları bazen hukuksuz iĢler yapılmasına neden olabiliyor böylesi bir 206 durumda devlet hemen olaya müdahale ediyordu . 2.3.1.Cizye Kolcuları Toprak mâliki olan kiĢilerden alınan Ģer‟i vergilerden biri olan cizye vergisini 207 toplama görevi cizye memurlarıyla beraber cizye kolcusu adı verilen görevlilere verilmiĢti. 19. yüzyılla birlikte cizye gelirlerinde yaĢanan azalma ve cizye kolcularının sayısındaki artıĢtan dolayı, merkez hazinenin yükünün hafifletilmesi adına kolcuların 208 maaĢ ve masrafları toplanan cizye vergilerinden karĢılanmaya baĢlandı . Ancak bu uygulama suiistimalleri de beraberinde getirdi. Cizye kolcuları maaĢlarının yanında 209 diğer ihtiyaçlarını da reayadan karĢılamaya baĢladı . Dahası vergiden muaf kiĢilerden 210 vergi toplama gibi uygulamalarının yaygınlaĢması neticesinde devlet olaya müdahale 211 etti ve bu tip faaliyetlerde bulunan kiĢilere hapis cezası verdi . 2.3.2. Gümrük Kolcuları Gümrüklerden geçecek malların takibatı ve kontrolü ve kaçak malların geçiĢini engelleme vazifesi, Rüsûmat Emâneti‟ne bağlı rüsûmat kolcularının teĢkilinden önce gümrük kolcularına aitti. Gümrük kolcularının tam olarak hangi tarihten itibaren ortaya çıktığı bilinmese de 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren faaliyet gösterdikleri kesin 212 olarak bilinmektedir . Rüsûmat kolcularının teĢkilinden sonra da varlığını devam ettiren gümrük kolcularının asli vazifesi gümrüklerden kaçak mal geçiĢini engellemek 206 Mesela Bergama‟ya bağlı Kınık köyünde kolcular Paskalya‟da Ermeni halktan “kızıl yumurta” adıyla 125‟er kuruĢ para toplamıĢtı. Piyade maaĢlarının yaklaĢık 150 kuruĢ olduğu düĢünüldüğünde, kaç kiĢiden bu parayı aldıkları bilinmese de topladıkları paranın yüklü bir miktar olduğu tahmin edilebilir. Olay haber alındığında gereğinin yapılması için ilgili yerlere emirler yazılmıĢtı. BOA. C.DH. 235/11709 207 Bu görevlilere “cizyedâr” adı verilmektedir. Halil Ġnalcık, “Tanzimat‟ın Uygulanması ve Sosyal Tepkiler”, Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, c.6, Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 1985, s.1538 208 Kahire‟de toplanan 10.255 kuruĢluk cizye vergisi içerisinden, cizye memuru ve kolcularının maaĢlarının ödenmesine dair bkz. BOA. AE.SMHD.I. 35/2069. Malatya örneği için bkz. BOA. A.{DVNSMHM.d. 120/91 209 Halil Ġnalcık, “Cizye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), c.8, Ġstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1993, s.48 210 BOA. AE.SMST.III 47/3392 211 Ahmet AkĢin, Suha Oğuz Baytimur, “Osmanlı Devleti‟nde Toplumsal Suçlar ve Cezalar (1789 – 1839)”, XVII. Türk Tarih Kongresi, c.IV, I.Kısım, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2014, s.409 212 BOA. A.{DVNSMHM.d. 62/398 51 213 214 olsa da bazı durumlarda gümrük resmi vermeyen ve ruhsatı olmayan gemilerin geçiĢlerini durdurma vazifelerini de üstlenmiĢlerdir. Kaçak malları gümrükten geçirmek isteyen kaçakçıların muhtemel tehditlerine karĢı gümrük kolcuları denetimlerini silahlı bir Ģekilde gerçekleĢtiriyordu. Mesela Köstendil‟de yaĢanan bir olayda gümrük kolcuları mercimek yüklü bir beygirin gümrüğe yaklaĢtığını görmüĢ ve sahibini durdurmuĢ, sahibi kaçmaya baĢlayınca da 215 korkutmak amacıyla havaya bir el ateĢ etmiĢlerdi . Gümrük kolcuları zaman zaman kaçakçılık yaptığından Ģüphelendikleri kiĢilerin evlerini arıyor bazen evlerini aradıkları kiĢilerle çatıĢmaya dahi girebiliyordu. 1865 yılında Malatya‟da bu tür bir olay yaĢanmıĢ, Harput kazasına bağlı Zeyve nahiyesinin KuluĢağı karyesi ahâlîsinden Hacı Hüseyin, Malatya‟dan iki okka tütün alıp EskiĢehir bölgesine giderken Malatya duhân gümrük kolcularından Çolak Yusuf, yanına iki kiĢiyi alarak Hacı Hüseyin‟in hânesinde tahkikat yapmıĢ ve beĢ okka tütün bulmuĢ ardından kaçakçıyı Malatya gümrüğüne götürmek üzere yola çıkarken yolda çıkan kargaĢada kolcu Çolak Yusuf tabancayla kaçakçı Hacı Hüseyin‟i öldürmüĢtü. Bu olay sonucu 216 gümrük kolcusu Çolak Yusuf‟un davası Meclis-i Vâlâ‟da görülmüĢtü . Bu olaydan anlaĢılacağı üzere, Reji öncesi dönemde tütün kaçakçılığı yapılmaktaydı. Ayrıca yine bu olaydan anlayacağımız üzere gümrük kolcularının davalarına genellikle Meclis-i Vâlâ bakıyordu. Ġleride Reji kolcularının da sıklıkla yapacağı “kaçak tütün için hâneye girme” fiilinin Reji öncesi gümrük kolcuları tarafından uygulandığı da Çolak Yusuf‟un uygulamasından anlaĢılmaktadır. Gümrük kolcuları yakaladıkları kaçak malları gümrüğe taĢıdıktan sonra bu malların satıĢı gümrük kolcuları vasıtasıyla gerçekleĢmiyor, eğer yakalanan malları 217 satan gümrük ve rüsûmat kolcuları varsa haklarında tahkikat yapılıyordu . 213 BOA. A.MKT.UM. 336/9 214 BOA. C.ML. 222/9238 215 BOA. HR.TO. 172/39 216 BOA. MVL. 707/48. Meclis-i Vâlâ hakkında detaylı bilgi için bkz. Ali Akyıldız, Tanzimat Dönemi Osmanlı Merkez Teşkilâtında Reform (1836 – 1856), Ġstanbul: Eren Yayınları, 1993, s.189 – 218 217 BOA. DH.MKT. 1644/78 52 2.3.3. Rüsûmat Kolcuları Osmanlı Devleti‟nde gümrüklerden geçecek malların kontrolü ve herhangi bir kaçakçılığa meydan verilmemesi temelde Rüsûmat Emâneti‟ne bağlı kolcuların göreviydi. Daha spesifik olarak rüsûmat kolcuları; yabancı ülkelerden gelen malların gümrük vergisi vermeden geçiĢini engellemek, gümrük dıĢında gerçekleĢen olaylarda teftiĢlerde bulunmak, eĢyaların kaçak bir Ģekilde gümrüklerden geçiĢini durdurmak, gümrük giriĢ – çıkıĢı yasak olan malların geçiĢini engellemek ve eğer kaçırılan bir eĢya varsa takibini yapıp ilgili mercilere haber vermek gibi görevleri üstlenmiĢti. Resmi adıyla “Rüsûmat Muhafaza Memuru” olan rüsûmat kolcuları, Reji kolcularının teĢkilinden sonra da varlığını devam ettirmiĢtir. Ġstanbul‟da muhafaza müdürü, taĢrada ise Rüsûmat nezâret merkezlerine bağlı olan bu kolcuların seçilirken yaĢları 25 – 40 218 arası olması ve hiçbir sebeple hüküm giymemesine dikkat edilmiĢtir . Rüsûmat kolcuları, tıpkı hademe ve gardiyan gibi ikinci sınıf memur olarak kabul edilmiĢ ve göreve seçilebilmeleri için Türkçe bilmeleri, adaylık için yapılan sınavda dört iĢlemden on iki puan almaları ve mecburi derslerden en az altı puan 219 220 almaları zorunlu tutulmuĢtu . Okuma – yazma bilmeleri ise zorunlu değildi . Rüsûmat kolcuları da diğer kolcular gibi piyade ve süvari olarak ayrılmakta ve silahlı bir Ģekilde görev yapmaktaydı. Bazı durumlarda jandarmadan da destek gören 221 rüsûmat kolcularının silahlarının Tophâne-i Âmire‟den mi yoksa Rüsûmat Nezâreti 222 tarafından mı karĢılanacağı baĢlangıçta tespit edilememiĢ fakat daha sonra Schneider 218 Halim Alyot, Türkiye‟de Zabıta, Ankara: Kozan Ofset, 2008, s.256 – 257 219 “Ġkinci nev memuriyetlere kabul olunmak içün mecbûri imtihan yalnız Türkçe okuyub yazmak ile hesaba (a‟mâl-i erbaa) münhasır olacaktır. Her ders içün ta'yin olunan numeroların azamisi "12"dir. Dürûs-ı mecburiyenin her birinden âzâmi numeronun nısfını kazanamayan namzed kabul edilmeyecektir.” Rüsûmât Salnâmesi, Ahmet Ġhsan ġürekası Matbaacılık Osmanlı ġirketi, Dersaâdet, 1330, s.147. Rüsûmat kolcusu seçilebilme Ģartları hakkında ayrıca bkz. Birten Çelik, “Osmanlı Gümrüklerinde Kadın Ġstihdamı: Kadın Gümrük Kolcuları (1901 – 1908)”, Belleten, c. LXXIX/286, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2015, dipnot 14. 220 Okuma – yazma bilmeyen polisler, tenzil-i rütbe alarak Rüsûmat kolculuğuna kaydırılmıĢtır. Nureddin Van, İstanbul Polis Müdüriyet-i Umûmiyyesi; Kuruluşu, Teşkilâtı ve Faaliyetleri (1909 – 1918), (Doktora Tezi), Ġstanbul: Marmara Üniversitesi Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü, 2012, s.31 221 Rüsûmat Nezareti‟nin, kaçakçıların takibi konusunda jandarma ve Asâkir-i ġâhânenin yardımını istemesi üzerine Dâhiliye Nezâreti‟nin verdiği cevapta jandarmanın bu konuda yardımcı olabileceği fakat Asâkir-i ġâhâne‟nin bu iĢi yapmasının uygun olmadığı yine de ihtiyaç durumunda Asâkir-i ġâhâne‟nin jandarmaya destek verebileceğini bildirmiĢtir. BOA. DH.MKT. 1579/102 222 BOA. DH.MKT. 1520/73 53 223 ve Revolver tipi silahlarla bunların fiĢeklerini Tophâne-i Âmire karĢılamıĢtır . Rüsûmat kolcularına silah verilmesinde, mücadele ettikleri kaçakçıların silahlı olmaları 224 etkili olmuĢtu . Rüsûmat kolcularının özlük haklarına dair kesin bilgiler olmasa da düĢük 225 ücretler aldıkları Meclis-i Mebûsan konuĢmalarında geçmekteydi . Ayrıca iĢledikleri suçların nev‟ine göre kolculuktan uzaklaĢtırılması durumu da söz konusu 226 olabiliyordu . 2.3.4. Kadın Kolcular Osmanlı Devleti‟nde kadınların güvenlik birimlerinde çalıĢmalarının nadir örneklerinden biri de kadın kolculardır. Kolcu tanımının muğlaklığı nedeniyle hapishânelerde çalıĢan kadın gardiyanlar da gümrüklerde görev alan kadın muhafızlar da arĢiv belgelerinde “kolcu” sıfatıyla anılmıĢtır. Kadın kolcular hapishânelerde kadın mahkûmların nakli, gümrüklerde ise kadınların üstlerinin aranması ve kaçak mal geçiĢinin engellenmesi görevlerini yerine getiriyordu. Kadınların kolculuk vazifesinde bulunmaları 19. yüzyılın ikinci yarısında 227 baĢlamıĢtır . Kadın mahkûmların ve kaçakçı kadınların üstlerinin erkek kolcular tarafından aranamaması nedeniyle kadın kolcuların bu vazifeyi gerçekleĢtirmek için 228 istihdâmı gerçekleĢiyordu . Hapishânelerde kolculuk / gardiyanlık vazifesinde 229 bulunan kadınların sayısı zaman içerisinde artıĢ göstermeye baĢladı . Sayılarının artıĢına ters orantılı biçimde hapishânelerde çalıĢan kadın kolcu / gardiyanların maaĢları zamanla azalmaya baĢladı. Ġstanbul‟da 1882 yılında 250 kuruĢ maaĢ ve bir çift nân 223 BOA. MV. 45/33. Rumeli-i ġarki‟de rüsûmat kolcularına verilen silah adedi 333, harcanan para ise 13.295 liraydı. BOA. Ġ.MTZ.(04) 14/837 224 BOA. ġD. 572/4, lef 4 225 Meclis-i Mebûsan Zabıt Ceridesi, Devre: 1, Cilt: 6, Ġçtima Senesi: 1, Yüz Yirmi Altıncı Ġnikad, 25 Temmuz 1325 Cumartesi, s.183 226 BOA. DH.MKT. 2075/79 227 Kadın kolculara dair tespit edilen en eski belge 7 Temmuz 1857 yılına aittir. Bu belgede Ġsmail adlı bir kiĢinin “kolcu takımından” Hasibe adlı on yaĢında bir çocuğu bulunan kadını bıçakla öldürüp Fitnat‟ı da yaraladığı ve Ġsmail‟in sorgulanarak suçunu itiraf ettiği ve davasının Meclis-i Vâlâ‟da görüldüğü anlaĢılmaktadır. BOA. A.MKT.NZD. 228/32. Dava sonunda Ġsmail Üsküdar‟da asılarak idam edilmiĢtir. BOA. C.ADL. 21/1254 228 BOA. HR.MKT. 812/31; BOA. ġD. 1287/32 229 Kütahya, Aydın, Teke ve Ġstanbul merkez ve kazalarında bulunan hapishânelerde toplam yirmi üç kadın kolcu görev yapmaktaydı. Saadettin Tekin, “Osmanlı‟da Kadın ve Kadın Hapishaneleri”, Tarih Araştırmaları Dergisi, 29/47, 2010, s.101 54 230 tahsisatı alan kadın kolcuların maaĢı yedi yıl içinde yine Ġstanbul‟da 150 kuruĢa 231 düĢmüĢtü . Gümrüklerde çalıĢan kadın kolcular ise Rüsûmat Emâneti‟ne bağlı olarak ilk 232 defa 5 Eylül 1901 yılında Mudanya Ġskelesi‟nde görev almaya baĢlamıĢtır . Zamanla gümrüklerde çalıĢan kadın kolcu sayısında artıĢ yaĢanmıĢ ve hapishânelerde çalıĢan 233 kadın kolculara benzer miktarlarda maaĢlar almaya baĢlamıĢlardır . Reji idâresinin kurulması ile birlikte artan tütün kaçakçılığının engellenmesi adına Reji kolcularının kadınların üzerlerini araması Ģikâyetlere konu olunca idare kendi bünyesinde kadın 234 kolcular istihdâm etmeye baĢladı . Reji‟de çalıĢan kadın kolcular yalnızca tütün buldukları zaman değil kaçak herhangi bir eĢya bulduklarında da ilgili yerlere kaçak 235 eĢyaları ulaĢtırıyorlardı . 2.3.5. Düyûn-ı Umûmiyye Kolcuları 1881 yılında Düyûn-ı Umûmiyye Ġdâresi‟nin kurulması yalnızca Osmanlı mali tarihinde değil sosyal hayatında da bazı değiĢimlere sebep oldu. Osmanlı Devleti‟ne ait birçok gelir kalemini denetleyen idare, özellikle tuz ve tütün üzerinde yoğunlaĢan kaçakçılığı engelleyerek gelirini artırma politikası izledi. Bu nedenle idareye bağlı kolcular oluĢturulmak istendi. Osmanlı Devleti, Düyûn-ı Umûmiyye‟nin iĢçi ve memur gibi sıradan personel alımlarına müdahil olmazken, kaçakçılığı engellemek için istihdâm etmek istediği kolcular için baĢlangıçta olumlu görüĢ bildirmemiĢti. Fakat dört yıl süren müzakereler sonucu 1885 yılında Düyûn-ı Umûmiyye kendi kolcularını kurmak için hükümeti ikna etti. Kolcuların Osmanlı vatandaĢları arasından seçilmesi Ģartı ise Düyûn-ı Umûmiyye 236 tarafından kabul edildi . Bu noktada Ģunun ayrımının yapılması gerekir: Her ne kadar Reji Ģirketi fiiliyatta, Düyûn-ı Umûmiyye‟nin bir alt kolu pozisyonunda olsa da Düyûn-ı Umûmiyye kolcuları Reji kolcularından bağımsız, doğrudan Düyûn-ı Umûmiyye 230 BOA. ġD. 2456/41. 231 BOA. Ġ.ġD. 100/5943 232 Çelik, a.g.e., s.1003 233 Trabzon‟da Hadide adlı vapurda kadın kaçakçıların tüfek ve revolver kaçırmalarını engellemek için 250 kuruĢ maaĢla kadın gümrük kolcusu istihdâm edilmek istenmiĢtir. BOA. ġD. 601/79 234 Ġzmir‟de Reji idâresinin istihdâm ettiği toplam otuz yedi kadın kolcu vardı. Oktay Gökdemir, “Osmanlı Tütün Tarımında Reji Kolculuğu ve Sivil DireniĢ”, Tarih ve Toplum, c.32, S.190, 1999, s.246; 235 Çelik, a.g.e., s.1019 - 1020 236 Keskinkılıç, Duyun-ı Umumiye Ġdaresi, s.662 55 Ġdâresine bağlı birliklerdi. Buna dair en net kanıt Ankara vilâyeti ile Dâhiliye Nezâreti arasında yapılan yazıĢmada görülmektedir. Ankara vilâyetinden Dâhiliye Nezâreti‟ne yazılan tahriratta; Ankara‟daki barut kaçakçılığının engellenmesinde Reji kolcularının 237 kullanılıp kullanılamayacağı soruluyor , Dâhiliye Nezâreti‟nin verdiği cevapta ise bu vazifenin Reji kolcularına ait olmadığı, Rüsûmat ve Düyûn-ı Umûmiyye kolcularına ait 238 olduğu bildiriliyordu . Yapılan yazıĢmadan ayrıca Düyûn-ı Umûmiyye kolcularının yalnızca tütün kaçakçılığını engellemek için değil, bunların dıĢındaki eĢyaların kaçakçılığını engellemek gibi görevleri olduğu da anlaĢılıyordu. Her ne kadar engebeli 239 yerlerde baĢarı sağlayamasalar da tuz kaçakçılığını engelleme görevi de bir süre 240 Düyûn-ı Umûmiyye kolcuları tarafından gerçekleĢtirildi . Düyûn-ı Umûmiyye kolcu teĢkilatının yapısı Ģu Ģekildeydi: BaĢmüfettiĢ, müfettiĢ, merkez memuru, merkez memur muavini, deniz muhafaza müdürü, sahil 241 muhafaza müdürü ve kolcular . Düyûn-ı Umûmiyye kolcu sayısının kurulduğu dönemde kaç kiĢi olduğu bilinmese de 20. yüzyılın baĢlarında toplam sayı bin kiĢiyi 242 geçmiĢti . Reji kolcularına benzer Ģekilde Düyûn-ı Umûmiyye kolcuları da görev aldıkları bölgelerde bazen hukuksuz iĢlerin içerisinde yer alabiliyordu. Mesela Antalya‟da Düyûn-ı Umûmiyye kolcuları ile Osmanlı Bankası çalıĢanları arasında yaralamaya 243 varan bir kavga yaĢanmıĢ , Ġzmir Avusturya Konsolosluğu memuru Haller kaçakçı 244 sanılıp yakalandığı esnada baĢına kolcular tarafından tabanca kabzasıyla vurulmuĢ yine Kastamonu‟da kolcu Artin meyhanecilerle ortak hareket ederek usulsüz olarak rakı 237 BOA. DH.MKT. 1588/40 238 BOA. DH.MKT. 1594/56 239 Ġsmail YaĢayanlar, “Ġnhisara Gayriresmi Tepki: Kerpe ve Kefken Sahillerinde Tuz Kaçakçılığı”, Uluslararası Kara Mürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu – II, Ed.: Haluk Selvi - M. Bilal Çelik - Ali YeĢildal, Kocaeli: Kocaeli BüyükĢehir Belediyesi, Kültür ve Sosyal ĠĢler Dairesi BaĢkanlığı Yayınları, 2016, s.762 240 BOA. DH.MKT. 1685/14 241 BarıĢ Borlat, Atatürk Döneminde Türkiye’de Tütün ve Sigara Kaçakçılığı (1923 – 1938), (Yüksek Lisans Tezi), Çanakkale: Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013, s.15 242 Haydar Kazgan bu sayının I. Dünya arefesinde 1.112 kiĢiyi geçtiğini söylemiĢtir. Kazgan, Düyun-ı Umumiye, s.708. Erdoğan Keskinkılıç ise tam tarih vererek 1912 yılında Düyûn-ı Umûmiyye Ġdâresi toplam kolcu sayısının 1.156 kiĢi olduğunu ifade eder. Keskinkılıç, Duyun-ı Umumiye Ġdaresi, s.663 243 BOA. HR.HMġ.ĠġO. 185/1 244 BOA. HR.TH. 262/53 56 245 dağıtmıĢtı . Düyûn-ı Umûmiyye kolcularının iĢledikleri suçlardan dolayı tüm 246 yargılama ve temyiz davalarına Osmanlı mahkemeleri bakmıĢtır . Osmanlı Devleti‟nde Reji kolcularının ortaya çıkıĢından önce görev yapmıĢ olan cizye kolcuları, gümrük kolcuları, rüsûmat kolcuları, kadın kolcular ve Düyûn-ı Umûmiyye kolcuları gibi kolcu birlikleri iç güvenlik mekanizması içerisinde çeĢitli görevler îfâ etmiĢlerdi. Reji öncesi kurulmuĢ olan bu kolcu birliklerinin büyük kısmı Reji kolcularının var olduğu dönemde varlıklarını devam ettirmiĢlerdir. Bu kolcuların Reji kolcularıyla ayrıĢan noktaları olduğu gibi benzeĢen noktaları da vardı. AyrıĢan noktaları içerisinde; bahsi geçen kadın kolcular ve cizye kolcuları bazen bir mahkûmun bir yerden baĢka bir yere taĢınması, bazen vergilerin tahsilatı gibi çeĢitli görevler üstlenmiĢken arĢiv belgelerinden takip ettiğimiz kadarıyla Reji kolcularına bu tarz görevler hiçbir dönemde verilmemiĢti. Reji öncesi kolcuların Reji kolcularından ayrıĢtıkları en büyük nokta ise yaptıkları hukuksuz iĢlere rağmen hiçbiri, Reji kolcuları kadar halk nezdinde olumsuz intibaya sahip olmamıĢtı. Reji kolcularının, kendisinden önce kurulan kolcularla ortak noktaları ise ayrıldıkları noktalardan çok daha fazladır. Mesela baĢta tütün olmak üzere kaçakçılığın engellenmesi vazifesini yürütmeleri, genellikle toplumun eğitim seviyesi düĢük insanları arasından seçilmiĢ olmaları, süvari ve piyade birlikleri Ģeklinde vazife yapmaları ve suça eğilimli olmaları gibi özellikleri hem Reji kolcularının hem de kendisinden önce kurulmuĢ olan kolcuların ortak özellikleri arasında yer almaktadır. 2.4. Reji Kolcularının Ortaya ÇıkıĢı Reji idâresi ile hükümet arasında mutabık kalınan Reji nizamnâmesinde belirtildiği üzere Reji‟nin en önemli görevlerinden biri tütün kaçakçılığını engellemekti. Osmanlı‟da tütün kaçakçılığının Reji öncesinde iki yüz yıllık mazisi göz önünde tutulduğunda, ülke içerisinde yeni bir teĢkilat kurmaya çalıĢan yabancı sermayeli bir Ģirketin bu iĢin altından sorunsuz ve herkesi memnun edecek Ģekilde kalkabilmesi çok zordu. Yine de Reji idâresi nizamnâmenin 3. maddesinde kendisine verilen salahiyetle tütün kaçakçılığını engellemek adına kolcu birlikleri teĢkil etmeye baĢladı. 245 BOA. DH.MKT. 757/57 246 BOA. Ġ.ML. 59/2 57 Osmanlı toplumsal hayatında önemli izler bırakan ve günümüzde lise tarih kitaplarında bile halka iĢkence uyguladıkları ve öldürdüklerine dair okuma metinleri 247 olan Reji kolcularının ilk kez ortaya çıkıĢı Reji idâresinin kuruluĢ tarihi olan 1883 248 yılıdır . Bu tarihten itibaren Reji var olduğu sürece Reji kolcuları da varlığını devam ettirmiĢtir. Reji kolcularına ait müstakil bir nizamnâme olmadığı için görev ve yetkileri kesin bir Ģekilde belirlenememiĢ, bu durum Reji kolcularının hareket alanını geniĢletmiĢti. Kaçak tütün arama gerekçesi Reji kolcuları için her kapıyı açacaklarına inandıkları bir anahtar oluyor, bu gerekçeyle bazen kiĢilerin üstlerini arıyor, bazen evlerin içine giriyor, bazen sandalları durduruyor hatta bazen Osmanlı asker ve jandarmasını darp ediyorlardı. Tütün kaçakçıları ile yaptıkları mücadelelerin yanı sıra halka ve askerlere karĢı uygulamaları ve Reji idâresinin her hâlükârda kolcularını korur tavrı Osmanlı toplumunda Reji‟ye ve kolcularına karĢı nefret duygusu olarak geri dönecekti. 2.4.1. Reji Kolcularının Sayısı Osmanlı Devleti içerisinde en büyük sermayeye sahip yabancı Ģirket olan Reji idâresi aynı zamanda bünyesinde çalıĢtırdığı personel sayısı itibariyle de en önemli 249 yabancı Ģirket konumundaydı . Reji idâresi baĢlangıçta masraflarını düĢürmek adına personel sayısını ve doğal olarak kolcu miktarını düĢük tutmaya çalıĢarak faaliyete baĢladı. Bunda biraz da Osmanlı Devleti‟nin, ülke içerisinde kendine bağlı olmayan silahlı bir birliğin sayısının fazlalığından duyduğu tedirginlik ve buna bağlı olarak 250 idareye uyguladığı baskı da etkili olmuĢtu . Reji idâresine ait toplam kaç kolcu bulunduğuna dair vilâyet salnâmeleri kısmi bilgiler sunmaktadır. Mesela Aydın vilâyet salnâmelerinden toplam Reji personel sayısına ulaĢılabilirken vilâyetteki kolcuların sayısı ayrı bir Ģekilde ele alınmamıĢ, 251 yalnızca Reji kolcuları içerisindeki önemli personellerin isimleri yer almıĢtır . Ancak 247 Ortaöğretim Tarih 11 Ders Kitabı, MEB Devlet Kitapları, 2019, s.207 248 31 Ekim 1883 tarihli Fransızca metinde Reji kolcularının (belgede “coldji” olarak geçiyor) Yunan gemilerinde kaçak tütün aradığı belirtiliyor. BOA. HR.HMġ.ĠġO. 166/20 (Ek – 1) 249 Reji Ģirketi 1911 yılında bünyesinde 13.969 personel çalıĢtıran ve sayıca en yakınındaki yabancı Ģirketten üç kat fazla personeli bünyesinde barındıran bir Ģirket haline geldi. Vedat Eldem, a.g.e., s.141 250 Akpınar, Reji Uygulamalarına Bir Tepki: Tütün Kaçakçılığı, s.547 251 Mesela 1891 tarihli Aydın Vilâyet Salnâmesi‟nde Reji kolcu baĢmüdürünün adı Rodolphe Kramer, Muhafaza müfettiĢinin adı ise Ġbrahim Efendi olarak geçmektedir. Salnâme-i Vilâyet-i Aydın, Sene 58 Kastamonu Vilâyet Salnâmeleri kendine tâbi yerlerdeki Reji kolcuları hakkında sayısal 252 veriler sunmuĢtur . Dolayısıyla bazı vilâyet salnâmeleri üzerinden vilâyetlerdeki kolcu sayıları hakkında sayısal verilere eriĢilebilse de bir yılda ülke genelinde toplam kaç kolcu bulunduğuna dair bilgiler vilâyet salnâmelerinden elde edilememektedir. Kaldı ki tüm vilâyetlere ait salnâme bulunmadığı ve salnâmesi bulunan vilâyetlerin de bunu her yıl düzenli olarak yayınlamadıkları düĢünüldüğünde toplam kolcu sayısının tespiti için vilâyet salnâmelerini kullanmak sağlıklı veriler sunmayacaktır. Bu nedenle Reji kolcularının sayılarını tespit edebilmek adına Osmanlı arĢivi, Osmanlı istatistik verileri ve Fransız arĢivleri birincil kaynaklar olarak karĢımıza çıkmaktadır. Reji idâresinin faaliyetleriyle ilgili eksiksiz veriler kuruluĢundan dört yıl sonra 1887 yılından itibaren tutulmaya baĢlanmıĢtı. Bu nedenle 1887 yılından önce Reji idâresine bağlı kaç kolcu çalıĢtığına dair net bir fikre sahip değiliz. Fakat 1887 öncesi verileri için 1888 tarihli Düyûn-ı Umûmiyye Ġdâresi Yıllık Raporları‟ndan yola çıkan Quataert, Düyûn-ı Umûmiyye‟nin tütün tekeline sahip olduğu 1882 – 1883 yılları arasında bu alanda çalıĢan personel sayısının 500‟ü fabrikalarda iĢçi olmak üzere 4200 – 4500 arasında olduğunu ve bu çalıĢanların tamamının Reji idâresinin kuruluĢuyla birlikte Reji bünyesine girdiğini ifade eder. Dolayısıyla Reji idâresi resmi kuruluĢ tarihi olan 1883 yılında yaklaĢık 3700 – 4000 arası idari personel ve kolcu ile çalıĢmaya baĢlamıĢtı. Ancak bu personelin kaçının kolcu kaçının idari görevli olduğuna dair 253 herhangi bir tahmin yapmak mümkün değildir . 1887 yılı itibariyle Reji istatistiki verilerinin sağlıklı bir Ģekilde tutulmasıyla birlikte çeĢitli yıllara ait toplam kolcu sayısı, yakalanan tütün miktarı ve Reji‟nin kolcular için yaptığı harcamalar 1907 yılına kadar tespit edilmiĢtir: 1308/1891, s.257. 1896 tarihli Aydın Vilâyet Salnâmesi‟nde ise kolcu müfettiĢlerinin isimlerinin Ġbrahim ve Musa Kazım oldukları anlaĢılmaktadır. Salnâme-i Vilâyet-i Aydın, Sene 1314/1896, s.105 252 1897 yılında Çilimli Reji idâresinde 1 süvari kolcusu aynı yerde 1900 yılında 2 kiĢiye çıkmıĢ, Düzce‟de ise 1905 yılında 8 kolcu istihdâm edilmiĢtir. Cafer Çiftçi, Düzce'de Tütün Üretimi ve Reji Ġdaresi, s.175 253 Quataert, a.g.e., s.26 59 Tablo 3: Osmanlı Devleti’ndeki Reji Kolcuları Sayısı ve Gözetim Harcamaları Yakalanan Kaçak Tütün Gözetim Harcamaları Yıl Kolcu Sayısı (1000 kg.) (1000 lira) 1884 1885 12 7 1886 119 1887 115 36 17 1888 126 1889 138 41 41 1890 143 4622 1891 150 1892 159 49 06 1893 163 1894 143 1895 161 59 50 1896 25 9 164 6522 1897 314 188 6701 1898 238 208 6343 1899 197 205 6533 1900 211 230 1901 233 237 1902 234 254 1903 212 258 1904 232 255 1905 183 255 1906 203 251 1907 221 252 Kaynak: Quataert, Osmanlı Devleti'nde Avrupa Ġktisadi Yayılımı ve DireniĢ 1881-1908, s.30 Yukarıdaki tablodan görüleceği gibi Reji kolcu sayısı 1887 yılında 3.617 kiĢiyken on iki yıl gibi kısa bir süre içerisinde %80‟lik bir artıĢla 6.533 kiĢiye yükselmiĢti. 1887 yılındaki 3.617 kiĢilik kolcu birliğinin içerisindeki 1.577 kiĢi “Kordon bölükleri” adıyla ayrı bir kolcu grubu oluĢturmuĢ ve Aydın, Hudâvendigâr, 254 Selanik ve Ġstanbul‟da faaliyetlerde bulunmuĢlardı . 1907 yılından sonraki döneme ait toplam Reji kolcu sayısına ait önemli bir kaynak da 1326 tarihli Ġhsâiyyât-ı Mâliye‟dir. Buradan 1907 – 1908 yıllarında Reji‟ye ait toplam kolcu ve memur sayısı görülmektedir: 254 Burak Altunsoy, “Reji Uygulamaları ve Tütün Kaçakçılığını Engellemeye Yönelik Bir GiriĢim: Kordon Bölükleri”, Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, c.22, S.40, 2021, s.574 60 Tablo 4: 1907 - 1908 Yılları Arası Reji ÇalıĢanları Sayısı 1907 - 1908 Yıllarında Reji Memur ve Kolcu Sayısı ile Masrafları Müstahdem ve ĠĢçi Memur Adedi Kadın Erkek Ecnebi Osmanlı Fabrika ve Darüssınâalarda 1.916 2.372 87 104 Depolarda 0 515 170 2.582 Kolcu 51 6.374 TOPLAM 1.967 9.261 257 2.686 Kaynak: 1326 Ġhsâiyyât-ı Mâliye, s.30 3 Tablodan görülebileceği gibi 1908 yılında toplam kolcu sayısı 6.425 olup bunların 51 tanesi kadın kolculardan oluĢmaktaydı. 1899 yılında 6.533 kolcu olduğu düĢünüldüğünde kolcu sayısında bir miktar azalma olduğu görülmekteyse de çok büyük ivmelenmeler olmadığı da âĢikârdır. Reji kolcuları ülke genelinde homojen bir Ģekilde teĢkilatlanmamıĢ, tütün kaçakçılığının yoğun olarak yapıldığı yerlerde daha kalabalık kitleler halinde varlıklarını sürdürmüĢlerdir. Tütün kaçakçılığının yoğun olarak gerçekleĢtiği Aydın vilâyeti ve bağlı sancaklarında tütün kolcularının sayısı binin üzerine çıkmıĢ ve Osmanlı Devleti‟ndeki toplam kolcu sayısının neredeyse altıda birini oluĢturmuĢtur. Aydın vilâyetinde 1897 yılında kolcu sayısı, kolcuların görevleri ve sancakların nüfusları Ģu Ģekildedir: Tablo 5: 1897 Yılı Aydın Vilâyeti Sancakları Nüfus ve Kolcu Sayısı Toplam Kolcu Sancak Adı Görevi Adet Nüfus Sayısı KolcubaĢı 26 Yaya Kolcu 359 368.929 Atlı Kolcu 65 255Ġzmir 491 Kadın Kolcu 37 (BOA. Y.EE.KP. 6/589) MüfettiĢ 4 255 Tablo 6‟dan da anlaĢılacağı üzere bu rakamın 501 olması gerekmektedir. 61 KolcubaĢı 9 220.594 Aydın Yaya Kolcu 54 112 (BOA. Y.EE.KP. 6/593) Atlı Kolcu 49 Kolcu baĢı 8 229.110 Denizli Yaya Kolcu 21 77 (BOA. Y.EE.KP. 6/593) Atlı Kolcu 48 Kolcu baĢı 1 3 369.330 Saruhan Yaya Kolcu 149 257 (BOA. Y.EE.KP. 7/604) Atlı Kolcu 95 Kolcu baĢı 6 521.288 MenteĢe Yaya Kolcu 71 107 (BOA. Y.EE.KP. 7/604) Atlı Kolcu 30 TOPLAM 1.044 1.709.251 Kaynak: Gökdemir, Aydın Vilayetinde Tütün Rejisi, s.105 (Bölgelerin nüfusları, altında dosya ve gömlek numarası verilen arĢiv verilerinden elde edilmiĢtir) Aydın vilâyetinin 1897 tarihinde toplam nüfusunu kolcu sayısına oranladığımızda ortalama 1.637 kiĢiye bir kolcu düĢmektedir. Ayrıca sancaklardaki kolcu sayısı ve nüfusuna bakılırsa nüfusa oranla en yoğun kolcu sayısının Ġzmir‟de istihdâm edildiği görülmektedir (751 kiĢiye 1 kolcu). Bu durumun ortaya çıkmasında Ġzmir bölgesinde tütün kaçakçılığının diğer sancaklara nazaran daha fazla yapılıyor olması ve bölgedeki tütün ticaret haciminin yüksekliği ile bölgenin bir liman Ģehri olmasının payı vardır. Ġzmir ve MenteĢe bölgesinde kolcuların görevleri ve sayıları ise Ģu Ģekildedir: Tablo 6: 1897 Yılı Ġzmir ve MenteĢe Sancakları'ndaki Kolcu Sayısı ve Görevleri Ġzmir Sancağı Kaza Adı ġef Piyade Süvari Kadın KolcubaĢı MüfettiĢ TOPLAM Kolcu Ġzmir Merkez 1 153 0 12 13 2 181 Göztepe 1 3 0 0 0 0 4 Bornova 1 6 0 0 0 0 7 KarĢıyaka 1 7 1 0 0 0 9 Kokluca Pınarbahçe 1 4 0 0 0 0 5 Buca 1 2 0 0 0 0 3 Seydiköy 4 11 9 0 0 1 25 Torbalı 1 2 4 0 0 0 7 Nif 1 8 11 0 0 0 20 Karaburun 1 19 0 0 0 0 20 ÇeĢme 2 25 0 0 6 1 34 Foça 1 2 3 0 3 0 9 Menemen 1 5 7 0 0 0 13 62 Urla 2 37 0 0 12 0 51 Bayındır 1 11 0 0 0 0 12 Tire 1 6 5 0 0 0 12 ÖdemiĢ 1 11 7 0 0 0 19 Bergama 1 28 13 0 0 0 42 KuĢadası 2 15 4 0 1 0 22 Selçuk 1 4 1 12 0 0 6 TOPLAM 26 359 65 12 35 4 501 Ment eĢe Sancağı Muğla Merkez 1 17 10 0 0 0 28 Milas 1 27 12 0 0 0 40 Bodrum 1 7 2 0 0 0 10 Fethiye 1 15 1 0 0 0 17 Marmaris 1 4 0 0 0 0 5 Köyceğiz 1 1 5 0 0 0 7 TOPL AM 6 71 30 0 0 0 10 7 Kaynak: BOA. Y.EE.KP. 7/650 Aydın‟da 1897 yılında toplam 1.044 kolcu bulunurken aynı tarihte jandarma 256 sayısı 2.037, polis sayısı ise 123 kiĢiydi . Reji kolcularının jandarmadan sonra en kalabalık silahlı birlik olması ve polisten sekiz kat fazla sayıda personelinin bulunması iç güvenliğin sağlanmasında ne denli önemli bir yere sahip olduğunun da kanıtıdır. 19. 257 yüzyılın sonunda Tekfurdağı‟ndaki kolcu sayısının 67 kiĢi olduğu düĢünüldüğünde kolcu sayıları üzerinden Aydın ve çevresindeki yoğun tütün kaçakçılığı daha net bir Ģekilde anlaĢılmaktadır. Reji tarafından kolcu sayısının tespitinde en önemli yer kuĢkusuz baĢkent Ġstanbul‟du. Ġstanbul‟da bulundurulacak kolcu sayısında Reji idâresinin azami olarak dikkat etmesi ve doğru bir denge kurması gerekiyordu. Ġstanbul‟da bulundurulacak gereğinden fazla sayıdaki kolcu birliği hem hükümetin hem de padiĢahın tepkisini çekebilirdi. Dönemin padiĢahı Sultan II. Abdülhamid‟in, yabancı bir Ģirketin kontrolünde eli silahlı bir birliğe karĢı Ģüpheci yaklaĢımı Reji kolcularının Ġstanbul‟da hatta belki de ülke genelinde faaliyetini sonlandırabilirdi. Gereğinden az sayıda bulundurulacak kolcu ise tütün kaçakçılığını engellemekte aciz kalabilirdi. Bu nedenle Reji idâresi Ġstanbul‟da bulunduracağı kolcu miktarında hassas davranmalı ve tüm bu dengeleri gözetmeliydi. 256 BOA. Y.EE.KP. 7/640 257 BOA. Ġ.ML. 11/56 63 Ġstanbul‟da bulunan kolcu sayısına ait ilk veri, Reji idâresinin kolculara dağıttığı silahların engellenmesine dair Yıldız Sarayı BaĢkitâbet Dâiresi‟nden çıkan bir irâdede geçmektedir. 852 numaralı ve 27 Muharrem 1312 (31 Temmuz 1894) tarihli bu irâdede Dersaâdet‟teki kolcuların silah meselesi değerlendirilirken burada toplam 3.000 kolcu 258 olduğu ifade edilmektedir . Hemen hemen aynı tarihlerde hükümetin Rüsûmat 259 Emânetine gönderdiği yazıda yine Ġstanbul‟da 3.000 kolcu olduğu söylenmekteydi . Her ne kadar yazıĢmalarda Ġstanbul‟da 3.000 kolcu bulunduğu söylense de Reji idâresine bağlı toplam kolcu sayısı ve Ġstanbul‟un genel yapısı düĢünüldüğünde burada 3.000 civarında kolcu bulunması mâkul gözükmemektedir. Zira Aydın‟da da yaklaĢık 1.000 kolcu olduğunda bu iki Ģehirdeki toplam kolcu sayısı 4.000‟in üzerine çıkıyor ki geri kalan yaklaĢık 2.000 kolcunun bu iki Ģehir dıĢında ülkenin geri kalan tüm bölgelerine sağlıklı bir Ģekilde yayılmıĢ olması ihtimali oldukça düĢüktür. Ġstanbul‟daki kolcu sayısının resmi yazıĢmalarda böylesi yüksek sayılarla telaffuz edilmesi ve bu durumun oluĢturacağı muhtemel tepkileri engellemek adına Reji idâresi 1894 yılında Ġstanbul‟da bulunan toplam kolcu sayısını, bunların görev yerlerini ve milletlerini gösteren bir tablo hazırlamak zorunda kalmıĢtır: Tablo 7: Ġstanbul’da Bulunan Reji Kolcu Sayısı ve Görev Yerleri 27 Temmuz 1894 Tarihinde Dersaâdet Reji Nezâreti Muhafaza Ġdâresinin Deniz ve Karada Kaçak Takibinde Ġstihdâm Olunan Kolcularının Mikdarı Bulundukları Piyade Efrâdı Süvari Efrâdı Memurlukların ĠCMÂL Ġsmi Ermeni Rum Ġslâm Yekûn Ermeni Rum Ġslâm Yekûn Rumeli 5 9 179 193 0 3 39 42 235 Ġdaresinde Üsküdar BaĢmemurluk 0 2 56 58 0 0 11 11 69 Ġdaresinde Alemdağı BaĢmemurluk 0 0 1 1 0 0 55 55 56 Ġdaresinde Çatalca 0 4 17 21 0 5 21 26 47 Müdüriyetinde TOPLAM 5 15 253 273 0 8 126 134 407 258 “…el-yevm ötede beride böyle müsellâh birçok eĢhâs bulunub ez-cümle Dersaâdet ve civarında üç bin kadar müsellâh kolcu bulunduğu cihetle kolculara esliha tevzi‟ asla ca‟iz olmadığından…” BOA. Ġ.HUS. 27/28 259 BOA. BEO. 260/19449, lef 2 64 Deniz Muhafaza Mevcudu Ermeni Rum Ġslâm Kayık ve Sandalların Mevcudu 1 1 63 70 Vapurun Mevcudu 0 0 5 Zabı ta Olara k Ġstihdâm Olunan lar Ermeni Rum Ġslâm 2 2 3 7 MüfettiĢ Olarak Ġstihdâm Olunanlar Ermeni Rum Ġslâm Rumeli tarafında biri Bebar(?) Vapuru‟nda 1 1 3 kaptan diğeri de makinist Üsküdar'da 0 0 1 9 Çalımdağı'nda 0 0 3 Çatalca 0 0 0 Oda cı Olarak Ġstihdâm Olunan lar Ermeni Rum Ġslâm Biri Rumeli'de ikisi Dâire-i Nezâret'te 1 1 1 3 Jand arma v e Postac ı Olarak Ġ stihdâm Olunan lar Ġslâm 4 4 500 Kaynak: BO A. Ġ. ML . 11/56 , lef 5 (E k – 8) Tablodan da anlaĢılacağı üzere Ġstanbul‟da toplam 407 Reji kolcusu bulunuyor, diğer görevlilerle birlikte bu sayı 500‟e ulaĢıyordu. Aydın‟daki kolcu sayısının yarısı kadar bir kolcunun Ġstanbul‟da istihdâm edilmesinde Reji‟nin baĢkentteki yüksek sayıdaki kolcunun sebep olabileceği muhtemel tepkileri engelleme amacını gözettiği ve baĢkentte gerçekleĢen tütün kaçakçılığının Aydın vilâyeti kadar yoğun olmamasının etkisi vardı. Ġlerleyen yıllarda vilâyetlerden Reji kolcularının artırılmasına dair gelen talepleri 260 değerlendiren hükümet bu taleplere genellikle olumsuz dönüĢler yapacak ve kaçakçılığın engellenmesinde jandarmanın Reji kolcularına yardım etmesini salık 261 verecekti . 2.4.2. Reji Kolcularının Etnik Kökenleri Osmanlı Devleti iç güvenlik unsurları arasında önemli bir yere sahip olan kolculuk yapısı Reji idâresinden önce de mevcuttu. Bulundukları bölgedeki kaçakçılık 260 BOA. DH.EUM.EMN. 80/15 261 BOA. DH.EUM.EMN. 89/39 65 faaliyetlerini engellemek gibi bir görevle istihdâm edilen kolcuların seçimi esnasında etnik kökenlerinden ziyade silahla görev yapabilecek bir kiĢinin gerektirdiği vasıflara sahip olması yeterli görülmekteydi. Bu nedenle Reji öncesi kolcular arasında belirli Ģartları sağlayan kiĢiler içerisinde yerel halktan insanlar kullanıldı ve etnik köken ile 262 dini mensubiyetine bakılmaksızın kolculuk vazifesi verildi . Hatta yalnızca kolcu olarak değil zabtiye birlikleri içerisinde de farklı etnik kökenden insanlara 263 rastlanabilmekteydi . Reji idâresinin faaliyete geçip kaçakçılığı engellemek adına kolcu istihdâmına baĢlamasıyla birlikte hükümet farklı etnik kökenlerin Reji içerisinde görev almasına temkinli yaklaĢmaya baĢladı. Çünkü Reji öncesi seçilen kolcular genellikle hükümet tarafından seçiliyor ve hükümete bağlı olarak çalıĢıyordu. Reji kolcularının seçimi ise tamamen Reji idâresinin kontrolünde olup hükümet yalnızca seçilecek kolcular hakkında tavsiye bildirebiliyordu. Reji‟nin kuruluĢu esnasında idari personelinin %78‟i 264 kolcuların ise tamamı Osmanlı uyruğuna mensuptu . Ayrıca kolculuk ve kâtiplik gibi 265 görece daha düĢük görevler Müslümanlara tevdi ediliyordu . Reji kolcusu seçiminde Müslüman unsurlar içerisinde genellikle Çerkez, Arnavut, BoĢnak ve Pomaklar seçiliyor nadiren de olsa Besarabya‟dan getirilmiĢ Yahudiler de kullanılıyordu. Reji‟nin farklı etnik unsurlardan kolcu seçmesindeki temel amacı; yerel halkla tam anlamıyla kaynaĢmamıĢ ve gerektiğinde kaçakçılara silahlı çatıĢmaya girmekten çekinmeyen kiĢileri bünyesinde barındırmaktı. Bunun yanında yerel basında Reji kolcu isimleri incelendiğinde Tatar Ahmed, Rusçuklu Mehmed, ZiĢtovili Hacı Ahmed, Giritli Ahmed, Arap Ahmed, Arnavut Rüstem, Pomak Hasan, Sabıkalı Yanaki, Söke Reji kolcusu Yanako ve Andon gibi farklı bölge ve etnik 262 Mesela 1837 yılında Alasonya‟da kolcuların halka karĢı uyguladıkları uygunsuz tavırlar nedeniyle kolcular tahkikata tabi tutulmuĢ ve kolcular içerisinde “Yorgi”, “Konstantin” gibi isimler görülmüĢtü. BOA. HAT. 435/22018 263 1879 yılında Zeytun‟daki zabtiye birliklerinin yarısı Müslüman yarısı Ermenilerden müteĢekkildi. Nadir Özbek, “Osmanlı TaĢrasında Denetim: Son Dönem Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Jandarma (1876 – 1908)”, Tarihsel Perspektiften Türkiye’de Güvenlik Siyaseti, Ordu ve Devlet, Ġstanbul: Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2010, s.71 264 Quataert, a.g.e., s.26 265 Olcay Pullukçuoğlu, Aydın Sancağı 1845 – 1914 (Sosyal, Ekonomik, İdari, Kültürel Durum, (Doktora Tezi), Ġzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006, s.176; Ebru Kayaalp, a.g.t., s.232 66 266 gruplardan isimlere de rastlanmaktadır . Bu etnik unsurlar içerisinde özellikle 267 Çerkezler diğerlerine göre daha kalabalık bir grup oluĢturmuĢtur . Farklı etnik unsurdan seçilen kolcuların halka karĢı uygulamaları karĢısında yerel basın bu kiĢilerin etnik kökenlerini nazara vererek eleĢtirel yazılar yazmıĢ bunları “SerkeĢ”, “Ejder”, “Mahlukât-ı Garibe”, “Türkçe Bilmeyen Arnavutlar” olarak niteleyerek “kolcu diye öteden beriden topladığı bir takım Türkçe bilmez Arnavutlar, baĢıboĢ adamlar ki selam verenlere bile olmayacak silah ile mukabeleye 268 kalkıĢmaktadırlar” Ģeklinde eleĢtirmiĢti . Reji idâresi zamanla Türk – Müslüman unsurlar yerine gayrimüslimlerden de kolcular istihdâm etmeye baĢladı. Gayrimüslim unsular içerisinde ilk etapta Rumlar kolculuk görevine getirildi. Bilhassa Rumların yaĢadığı yerlerde bu durum daha da bariz Ģekilde görülmekteydi. Mesela Rumların yoğun olarak yaĢadığı 40.000 nüfuslu 269 Ayvalık‟ta yalnızca birkaç Türk kolcu görev alıyordu . Yine Midilli bölgesi gibi imparatorluğa bağlılığı zayıflamaya baĢlayan ve demografik yapısı itibariyle Rum baskın bölgede Reji idâresindeki Rum kolcular yerine Türk kolcuların tayin olunmasına yerel hükümetler itiraz ediyor, görevlerini layıkıyla yapmasalar bile Rumların kolcu 270 olarak kalmasını istiyordu . 19. yüzyılın sonlarından itibaren Reji kolcuları içerisinde istihdâmı en tehlikeli görülen ve sayıca kalabalıklaĢmaya baĢlayan unsur Ermenilerdi. YaklaĢık bu dönemlerde baĢlayan Ermeni isyanları, hükümetin Reji içerisinde görev yapan Ermenilere karĢı daha tedbirli hareket etmesi sonucunu doğurdu. Ermeni Reji kolcularının kendi zimmetlerinde silah bulundurmaları ve Ermeni isyancılara bu silahları ulaĢtırma ihtimalleri düĢünüldüğünde hükümet Reji idâresine ve yerel hükümetlere Ermeni kolcular konusunda daha ihtiyatlı olma çağrısında bulunacak hatta Ermenilerin Reji kolcuları içindeki sayı ve görev alanlarını araĢtıracaktı. Hükümetten aldığı talimat doğrultusunda Trabzon valisi Kadri Bey‟in yaptığı tahkikat neticesinde 266 Gökdemir, Osmanlı Tütün Tarımında Reji Kolculuğu ve Sivil DireniĢ, s.247 – 248 267 Reji idâresinin silah tezkiresi için hükümete gönderdiği doksan kiĢilik isim listesinde yirmi Çerkez, dört Kürt ve bir BoĢnak vardı. BOA. ġD. 2593/10, lef 2. Ġsim listesi için bkz. Tablo – 13 268 Gökdemir, a.g.t., s.117 – 125 269 Ahmet Yorulmaz, Ayvalık’ı Gezerken, Ġstanbul: Geylan Yayınları, 1977, s.27 270 BOA. DH.MKT. 1359/87 67 Ordu‟da Hamparsun adında bir Ermeni kolcunun çalıĢtırıldığı anlaĢılması bu 271 araĢtırmanın bir sonucudur . Reji idâresi içerisinde Ermeni kolcuların sayısının artması sonucu Yıldız Sarayı da olaya müdahale etti ve Ermenilerin kesinlikle kolcu olarak Reji idâresinde bulunmaması gerektiğini beyan etti. Gerekçe ise; Ermenilerin bir takım zararlı eĢyaları 272 ellerinde bulundurmalarının ileride tehlike oluĢturabileceği düĢüncesiydi . Osmanlı Devleti‟nin Reji kolcuları içerisinde silahlı Ermenilerin bulunmaması isteğine rağmen Reji idâresi bu beklentiyi göz ardı ederek kolcu olarak Ermeni istihdâmına devam etti. Hatta Ermeni kolcu sayısını azaltmadığı gibi Baptist adında bir Ermeni‟yi Tekfurdağı Reji muhafaza müdürü olarak görevlendirdi. Bu kiĢinin Müslüman kolcuları çeĢitli bahanelerle kolculuktan uzaklaĢtırıp yerlerine Ermenileri alıp bunlara Martini tüfekler verdiği ve iĢten çıkarılan Müslüman kolcuların intikam için 273 bir cemiyet kurma niyetinde olduklarına dair iddialar üzerine hükümet olayı araĢtırmaya baĢladı. Dahası bu olay hükümeti de aĢarak saraya kadar ulaĢmıĢtı. Sadâret olayla ilgili Yıldız Sarayı‟na verdiği raporda; konunun detaylı bir Ģekilde incelenmesi için Mâliye Nezâreti‟ne talimat verildiğini ve Reji komiserliğinde bu iddianın 274 araĢtırıldığını söylemiĢti . Konuyla ilgili ilk inceleme ve rapor Jandarma Karakolhâneler MüfettiĢi Miralay Hasib imzasıyla hazırlandı. Raporda; Ġstanbul ve Üsküdar‟da Reji kolcularına birçok tüfek verildiği ve yeni tüfekler satın alındığı, “Abdullah” adını kullanan Ermeni Baptist adındaki bu kiĢinin muhafaza müdürlüğüne getirildiği, Baptist‟in birer bahane ile Ġslâm kolcularını azledip yerlerine, geçmiĢi bilinmeyen Ermeni kolcuları getirdiği, Alemdağı taraflarında bulunan kolculara Martini tüfekler verdiği, Tekfurdağı‟ndaki kolculara da revolver satın almaları için ikiĢer buçuk lira ödeme yaptığı, ayrıca odasında dört - beĢ adet çifte tüfek bulunmasının yanında iki yüzden fazla tüfeğin de Galata‟daki bir tüfek mağazasında satın alınıp bu tüfeklerin kolcular vasıtasıyla birer ikiĢer getirilip yirmi beĢ adedinin Rumeli baĢmüfettiĢliği idaresine teslim edildiği ve orada saklandığı yazıyordu. Raporun devamında 271 Mustafa Batman, Tobacco Smuggling in the Black – Sea Region of the Ottoman Empire (1883-1914), (Yüksek Lisans Tezi), Ġstanbul: Ġstanbul ġehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013, s.75 272 BOA. Ġ.DH. 1295/102462 273 BOA. Ġ.HUS. 28/131 274 BOA. Y.A.HUS. 305/26 68 Beykoz‟daki Reji memurlarına dört adet Martini tüfek teslim edildiği, bunun yanında Ġslâm kolcular yerine “mechûlü‟l-ahvâl” yirmi beĢ adet Ermeni‟nin tayin edildiği ve bunlara fazla mesarif akçesi verilerek müdürün KalamıĢ‟taki evinin etrafında dolaĢtırıldıkları belirtiliyordu. Raporun son kısmında ise Ermeni kolcular için ayrılan çifte tüfekler iĢe yaramasa da ellerinde ayrıca Martini Henry tüfekleri bulunduğu anlaĢılmıĢ ve Reji kolcularının silah taĢımasının kanunen câiz olmadığı raporda 275 vurgulanmıĢtı . Yukarıdaki rapordan anlaĢılacağı üzere Ermeni unsurların kolculuk teĢkilatını kullanarak gizli bir Ģekilde silah satın aldıkları ve bunların bir kısmını sakladıkları görülmektedir. Bu noktada Ermeni kolcu müdürü Baptist‟e Müslüman kolcuları çeĢitli bahanelerle çıkartıp yerlerine Ermenileri yerleĢtirdiğine dair iddialar sorulduğunda bunun gerçeği yansıtmadığını; Üsküdar, Boğaziçi, Tekfurdağı ve Çatalca çevresinde 500 kolcu olduğu bunların 462‟sinin Ġslâm, 10 Ermeni ve 28 Rum olduğu, çıkarılan kiĢi sayısının da 9 kiĢi olup bunların 7‟sinin Müslüman, biri Rum ve 276 birinin de Ermeni olduğunu söylemiĢti . Bu savunmaya rağmen hükümetin Ermeni Reji kolcularına karĢı kuĢkusunda herhangi bir azalma olmadı. Hükümet bu olaydan sonra sık sık Ermenilerin kolcu olarak istihdâm edilip edilmediğini vilâyetlere sorup 277 tedbirler aldı ve Ermenilerin kolcu olarak istihdâmını engellemeye çalıĢtı . Ermenilere karĢı kuĢkulu yaklaĢımdan Abaza ve Çerkez kolcular da nasibini almıĢ, Dâhiliye Nezâreti çeĢitli vilâyetlerdeki Abaza kolcu miktarlarını sürekli gözetim altında 278 tutmuĢtu . 2.4.3. Reji Kolcularının Silah TaĢıma Hakkı Ġç ve dıĢ güvenliğin sağlanmasında görevli olan polis, jandarma, asker ve kolcu gibi birliklerin silah taĢımaları yaptıkları iĢin gereği olarak elzem bir durumdu. Fakat silah taĢıyan kiĢilerin bir iç denetim mekanizmasından geçirilmesi ve silahlarını hangi durumlarda kullanmaları gerektiği konusu da keskin çizgilerle belirlenmeliydi. Aksi halde elinde silah bulunan güvenlik güçlerinin silahlarını Ģahsi amaçları için kullanarak görevini kötüye kullanmaları durumu yaĢanabilirdi. Bu nedenle muhafaza memuru olan kiĢilerin kendisine silah gösterenlere karĢı silahlarını kullanabilecekleri, silah 275 BOA. Ġ.ML. 11/56, lef 3 276 Aynı belge, lef 7 277 BOA. Y.PRK.UM. 35/114 278 BOA. DH.MUĠ. 57/69, lef 2; BOA. DH.MKT. 514/58 69 göstermeyip kanun dıĢı iĢlerde bulunanlara karĢı ise önce sözlü uyarıda bulunup iki kez sözlü uyarıya uymayanları silah zoruyla tutuklayabilmeleri, Ģüphelinin silah kullanması 279 durumunda silahla karĢılık verebileceği kanun ve nizamnâmelerle belirlenmiĢti . Ġç güvenlikten sorumlu olan birliklere verilen silah taĢıma hakkı ile özellikle jandarmalar kendi bölgelerinin güvenliğini sağlamak için “kapaklı” adı verilen tüfekler 280 kullanmıĢlar , kaçakçıların “gırra”, “Martini”, “Winchester”, ve “mavzer” tipi silahlar 281 282 kullanması üzerine jandarmalar da “Schneider” tipi tüfeklere geçmiĢlerdi . Jandarmalar ve diğer iç güvenlik birimlerine tanınan silah taĢıma hakkı Reji öncesi kurulan ve kaçakçılıkla mücadele eden kolcu birlikleri için oldukça sınırlı tutuldu. Mesela 1905 yılında Düyûn-ı Umûmiyye kolcularının silah taĢıma talepleri 283 hükümet tarafından reddedilmiĢ , yine Ayvalık‟ta silah taĢıyan gümrük kolcularının halkı rahatsız ettiği ve ileride kötü olayların yaĢanmaması adına tıpkı gümrük bölgelerinde bulunan kolcular gibi silahsız görev yapmaları Meclis-i Vâlâ‟da görüĢülüp 284 Sadâret‟e bildirilmiĢti . Fakat bu kısıtlama tuz ve tütün kaçakçılarının silahlı bir Ģekilde gezmeleriyle esnetilecek ve Rüsûmat kolcularına silah kullanma nizamnâmesine 285 bağlı kalacak Ģekilde silah kullanmalarına izni verilecekti . Reji idâresinin kuruluĢuyla birlikte Reji kolcularının silah taĢıyıp taĢımayacakları meselesi gündeme geldi. Reji idâresine göre tütün kaçakçılığı gerçekleĢtiren kaçakçılar silahlı bir Ģekilde dolaĢıyor hatta tütün dükkânlarında bile dolu silahları bulunan tüccarlar en ufak bir durumda silahlarını kullanmaktan 286 çekinmiyordu . Bu nedenle kolcuların mutlaka görevlerini silahlı bir Ģekilde yerine getirmeleri gerekiyordu. Fakat Sadâret bu konuda Reji gibi düĢünmüyordu ve bazı çekincelere sahipti. Hükümet, tütün kaçakçılarının büyük bir kısmının silah 279 Halim Alyot, a.g.e., s.259 280 Zekeriya Türkmen, “XX. Yüzyıl BaĢlarında Batı Anadolu‟da EĢkıya ile Mücadelede Osmanlı Kolluk Kuvvetlerinin Faaliyetleri: Çakırcalı EĢkıyasını Takip Harekâtı”, XIV. Türk Tarih Kongresi Bildirileri, c. II Kısım I, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2004, s.203 281 Pullukçuoğlu, a.g.t., s.167 282 Sabri Yetkin, Ege’de Eşkıyalık, 3.Baskı, Ġstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2003, s.78 283 Özbek, Ġkinci MeĢrutiyet‟i Hazırlayan KoĢullar Rumeli‟de Vergi Tahsilatı ve Jandarma, s.49 284 “…gümrük mahallerinde bilâ silah kolcuyân istihdâm olunduğu misillu derûn-u Ayvalık‟da dahi ol- vechle bilâ silah istihdâm olunması…” BOA. MVL. 651/8 285 BOA. ġD. 572/4, lef 4 286 Alev Gözcü – Fevzi Çakmak, a.g.e., s.234 70 kullandığının farkındaydı fakat Reji kolcularını silahlandırmanın yaratacağı sorunlar, silahlı kaçakçılara karĢı verilen mücadelenin sağlayacağı faydadan daha büyük olabilirdi. Dahası Reji kolcuları yalnızca silahlı kaçakçı gruplarla mücadele etmiyor, gerektiğinde dükkânları, evleri, kiĢilerin üstlerini de arayabiliyordu. Ellerinde silah bulunan kolcuların bu uygulamaları esnasında silahlarını gereksiz kullanma durumu 287 ortaya çıkabilirdi . Ayrıca Reji nizamnâmesinin 3. maddesi gereği Reji kolcularının kaçakçılarla mücadelesinde hükümetin de destek vereceği düĢünüldüğünde silah kullanma salahiyetinin Reji kolcuları için geniĢletilmesine hükümet çok sıcak bakmıyordu. Dolayısıyla Reji kolcularının göreve baĢladıkları ilk yıllarda silahlı görev almalarına hükümet tarafından müsaade edilmedi. Kolcularının silahsız bir Ģekilde görev yapması, faaliyetlerini ve görev alanlarını daraltıyor, silahlı kaçakçılara karĢı aciz kalmalarına neden oluyordu. Bu nedenle hükümet bu kararında zamanla yumuĢamaya gitti. 1887 yılında Reji kolcularının 288 289 Rüsûmat kolcuları gibi meç taĢımalarına izin verildi . Hükümet ayrıca silah kullanan kolcuların sırf bu nedenle hapis cezası aldıklarına dair haberleri de yalanlayarak kolcuların silah taĢıyarak hapis cezası gerektirecek hukuksuz bir iĢlem 290 yapmadığını da dolaylı olarak kabul etmiĢ oluyordu . Kolcuların silah taĢımasına dair hükümetten ilk Ģartlı izin 1890 tarihinde geldi. Bu izne göre; evsafı uygun olanlar içerisinde bazı Reji kolcularına hükümet iznine bağlı olarak Suriye vilâyetinin merkezi dıĢında kalan yerlerde silah taĢıma müsaadesi 291 verildi . Bu müsaade mutlak bir izne bağlandı ve kefaletle ruhsat tezkiresi alma Ģartı 292 getirildi . Midilli gibi bölgelerde ise kolcuların mesai saatleri dıĢında silah taĢımaları 293 hâlâ yasaktı . Silah taĢımayan kolcuların, kaçakçılığı engelleme konusundaki acziyetinin fark edilmesi üzerine ülke içerisinde görev alan tüm Reji kolcularının silah taĢıma hakkı 287 Mesela Selanik‟te kolcuların Ģehir içerisinde silah kullanımından dolayı “birkaç defa fenalık vuk‟u bulduğu” vilâyetten Dâhiliye Nezâreti‟ne bildirilmiĢti. BOA. DH.MKT. 1405/68 288 Meç; yalnızca batırılarak yaralamaya yarayan, kısa, düz ve ensiz kılıçtır. 289 BOA. DH.MKT. 1399/42 290 BOA. DH.MKT. 1406/63 291 BOA. DH.MKT. 1696/113 292 BOA. ġD. 626/19 293 BOA. DH.MKT. 1726/116 71 294 önce ġûrâ-yı Devlet‟te yapılan görüĢmeler sonucu kabul edildi ardından 21 Ekim 295 1891 yılında resmi olarak bir irâde ile tanındı . Verilen izinde kolcuların nefs-i müdafaa için kır ve sahra bölgelerinde görev yaptıkları zamanlarda silah kullanabilecekleri belirtiliyordu. Silah alımlarında eski uygulama aynen korunarak silah 296 taĢımak için ruhsat alma zorunluluğu ise devam ettirildi . Hükümetin verdiği bu izinden sonra Reji kolcularının uygulamaları, hükümetin Reji kolcularının silahlanması konusunda Ģüphelerini haklı çıkaracak cinstendi. Mesela Erenköy Ġstasyonu‟nda bir Reji kolcusunun, Hassa Ordu-yu Hümâyunu‟na mensup bulunan Kayserili Mustafa adındaki bir kiĢiyi tüfekle vurması kolcuların 297 silahlandırılmasındaki mahsurların yeniden konuĢulmasına yol açtı . Kolcular silahlarını fevri kullanmaları yanında tezkiresiz bir Ģekilde silah temin ediyorlardı. Bu noktada Reji idâresi de üzerine düĢen sorumlulukları yerine getirmiyordu. Konya vilâyetinden Dâhiliye Nezâreti‟ne yazılan raporda; AkĢehir Reji idâresine bağlı kolcuların tüfekleri için tezkire almadıkları hatta idarenin, Martini Henry tüfeği olmayan kiĢileri kolcu olarak kabul etmediği yazıldıktan sonra AkĢehir Reji idâresine zabıta memurlarının sevk edildiği, üçü idarede saklanmıĢ bir Ģekilde beĢi de kolcuların oturdukları odada olmak üzere toplam sekiz adet tezkiresiz Martini tüfeğe el konulduğu 298 bildiriliyordu . Bu sorunların yanında kolcuların kendilerine verilen izne rağmen silahlarını ruhsatsız kullanmaları birçok vilâyette kafa karıĢıklıklarına neden olmuĢtu. Mesela; Sana‟da jandarmanın kullandığı yerli kapaklı tüfeklerin Reji kolcuları tarafından kullanılıp kullanılmayacağı soruluyor ve konuyla ilgili hükümetten bilgi 299 isteniyordu . Kolcuların silahlarını, salahiyetleri dıĢında ve tezkiresiz kullanmaları üzerine Zabtiye Nezâreti mevcut durumun risklerine dair 11 Haziran 1892 tarihinde saraya bir 294 BOA. ġD. 626/19 295 BOA. Ġ.ġD. 111/6658 (Ek – 2); Düstûr, Tertib I, Cilt 6, Ankara: Ankara Devlet Matbaası, 1939, “Bekçi ve Kolcuların Silâh TaĢımalarına Mezuniyet Ġtâsına Dâir Ġrade-i Seniyye”, s.1109 296 Ġstanbul‟da silah taĢıma izni için baĢvuran toplam doksan kolcu vardı. BaĢvuran kiĢiler arasında bir tane sermüfettiĢ, sekiz tane süvari müfettiĢi, sekiz tane piyade kolbaĢısı, otuz iki piyade kolcusu ve kırk bir süvari kolcusu bulunuyordu. Ayrıca baĢvuranlar arasında hiçbir gayrimüslim kolcu bulunmamaktaydı. BOA. ġD. 2593/10 (EK – 1 TABLO). Silah taĢıyan kiĢilerin ruhsatname ve tezkirelerini yanlarında bulundurmaları gerektiğine dair bkz. BOA. DH.MKT. 1915/80 297 BOA. BEO. 10/678 298 BOA. ġD. 1717/12 299 BOA. DH.ġFR. 160/91 72 yazı gönderdi. Özetle Reji kolcularının yaptığı vazifelerin jandarma tarafından karĢılanabileceğini bildiren ve “Zabtiye Nâzırı Nâzım” imzasıyla gönderilen raporda; Reji kolcularına verilen silah taĢıma ruhsatından dolayı kolcuların bunu kötüye kullandığı, yakın zamanda askeriyeden birini katlettiği ve içlerine Ermenileri alarak eli silahlı bir Ermeni grubunun oluĢumuna zemin hazırladığı ve bu durumun devlet için 300 zararlı olduğu belirtiliyor , benzer Ģekilde Düyûn-ı Umûmiyye‟nin de kendi kolcularının faaliyetleri yüzünden Rüsûmat kolcularının geri planda kaldığı ve Düyûn-ı Umûmiyye‟nin sırf kolcularının varlığından dolayı bütçeden pay aldıkları, bu vazifelerin jandarma dâiresine terk edilerek Düyûn-ı Umûmiyye‟ye bu konuda verilen tahsisatın jandarmaya aktarılması isteniyordu. Raporun devamında zabıtaca Reji kolcularının hallerinin meçhûl bulunması yüzünden silah taĢıma tezkiresinin mahzurlu 301 olacağı , Zabtiye Nezâreti‟ne de Reji kolcularının silah taĢıyacakları tâmîmen bildirilmiĢ olmasına rağmen zaten jandarmanın kolculara yardım etmesinden dolayı esasında Reji kolcularının varlığına gerek olmadığı ve kolculara verilen tahsisatın jandarmaya aktarılmasıyla bu iĢten devletin ve milletin kârlı çıkacağı belirtilerek rapor 302 sonlandırılıyordu . Yazılan raporlar ve Reji kolcularının uygulamaları hükümeti etkilemiĢ olacak ki Reji kolcularının silah taĢıma hakkı 1893 yılında sonlandırıldı. Gerekçe olarak; silahların Reji kolcuları tarafından kullanılmasıyla birlikte bazı 303 mahzurların doğması ve istenmeyen olayların meydana gelmesi gösterilmiĢti . Bu 304 karar 31 Temmuz 1894 tarihli bir irâde ile kesinleĢti . 1895 yılından itibaren vilâyetlerde bulunan valiler Reji kolcularının silahlarını toplamaya baĢladı. Trabzon, 300 “Ermeni sâkin olan vilâyet-i Ģâhânede Ermeni erbâb-ı mefâsidi bu kolcular hakkındaki müsaadeden istifâdeye kalkıĢarak ve hatta fedâi olmak üzere ittihâb etdikleri eĢhası kolculuğa sevk ederek Reji kolcuları namına silah celb ve cem‟ine dahi fırsatyâb olabilecekler” 301 “…Reji kolcuları tarafından zuhur eden fenalıklar vuk‟uat ile sabit olduğundan ve bunlar zaten bayağı mâkûleden bulunmalarına binaen hayvanât ve haĢyeden muhafaza-ı nefs sözüyle teslihine müsaade cinayet-i mahzûr…” 302 “Reji kolcularının zaten hükümet içinde bir nev‟i hükümet icrâsına müsaade demek olacağı gibi muhazzır-ı ma‟ruzaya dahi cami‟ olmasına nazaran Reji idâresinin kolcu namıyla silah taĢıyacak ve kaçakçı takibiyle arbede çıkarak cinayete kadar îf‟ale îkâ edebilecek me‟mur istihdâmından sarf-ı nazar etdirilerek kolcular içün tahsis ettiği akçeyi jandarma dairesine terk edüb ve dâire-i mezkûrece bu akçe maaĢ vesairelerine karĢuluk tutulub Reji‟ye muavenet içün mevcuda ilaveten lüzumu kadar jandarmaya kayd olunduğu ve istihdâmları hükümete tevdi‟ edildiği halde çünkü Ģimdiye kadar her yerde hükümetçe Reji muamelatına muavenet olunduğu gibi bu suretle tezyid olacak jandarmaların inzimâmıyla bi‟t-tabi‟ daha ziyade kesb-i kuvvet edecek olan vesâit-i inzibatiyeden maksad-ı asli te‟min edilerek Reji idâresi müstefid olmakla beraber Ermenilerden kolcular tertib ve teslimi gibi devletçe nazar-ı müsâmaha ile bakılamayacak mühim bir mahzurun da önü alınmıĢ olur.” BOA. Y.MTV. 63/83 (Ek – 7) 303 BOA. BEO. 260/19449 304 BOA. Ġ.HUS. 27/28 73 Halep, Harput, Konya, Bitlis ve Bursa‟da valiler Reji kolcularının ellerindeki silahlara 305 el koydu . Reji kolcularının silah konusuyla ilgili çıkardığı tek sorun silahları amacı dıĢında kullanmaları değildi. Hiçbir Ģekilde taĢıma izni verilmeyen revolver tipi silahları 306 üzerlerinde bulundurmaları , denetim esnasında yakaladıkları kaçak silahlara el koyup 307 308 satmaları , yasaklanmıĢ silah taĢımaları , attıkları mermilerin sivil binalara denk 309 310 gelmesi ve ellerindeki silahları gereksiz yere kullanmaları kolcuların silah konusunda yaĢattığı sorunlar arasında yer almaktaydı. Reji kolcularının hükümet kanalıyla silahlanması engellenince bu kez kolcular 311 yasa dıĢı Ģekillerde silah teminine giriĢti. Polislerden silah satın almak , Yunan 312 beyliklerindeki garra tüfeklerine el koymak bu yöntemlerden bir kaçıydı. Hükümetin bazı mahzurlardan dolayı kolculara uyguladığı silah yasağı çok uzun sürmedi. Silah yasağının kaldırılmasında ve hükümetin ikna sürecinde Reji idâresinin 313 büyük payı bulunmaktaydı . 1899 yılında Üsküdar Kısıklı'da Reji kolcularından Süleyman'ın belindeki revolverin düĢerek ateĢ alması ve Selim adındaki bir kiĢiyi bacağından yaralaması bu tarihlerde Reji kolcularının bireysel anlamda gizlice küçük 314 silahlar taĢıdıklarını gösterir . Reji kolcularına uygulanan silah yasağı 1902 yılında yeniden kaldırıldı ve Reji kolcularına bu tarihten itibaren yeniden silah ruhsatı verilmeye baĢlandı. Bunu 1902 yılında Hudâvendigâr vilâyetinden Dâhiliye Nezâreti‟ne gönderilen tahrirattan anlayabilmekteyiz. Yazıda; vazifesi esnasında silah kullandığı için adliyece yargılanan sabıkalı kiĢilere silah ruhsatı verilip verilmeyeceği sorulmuĢ, 305 Quataert, a.g.e., s.37; Murat Birdal, a.g.t., s.216; Tiğinçe Oktar, “Osmanlı Devleti‟nde Reji ġirketinin Kurulmasından Sonraki GeliĢmeler”, Tütün Kitabı, Ed.: Emine Gürsoy Naskali, 2.Baskı, Ġstanbul: Kitabevi Yayınları, 2007, s.51; Ġsmail Balkan, Yine Kolcular Döndü mü? Son Tütüncü Öldü mü?, Ġstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 2011, s.136 306 BOA. BEO. 2714/203503 307 Serasker Rıza imzasıyla Dahiliye‟ye gönderilen yazıdan anlaĢıldığına göre Reji kolcuları TavĢanlı‟da yakaladıkları otuz adet garra tüfeğini satmıĢlardı. BOA. DH.MKT. 1137/69 308 BOA. BEO. 3174/238016; BOA. DH.MKT. 2823/97 309 Dığıroğlu, Selanik Ekonomisinde UnutulmuĢ Bir Alan: Tütün Üretimi, Ticareti ve Reji (1883 – 1912), s.264 310 Gökdemir, a.g.t., s.126 311 BOA. DH.MKT. 2104/50 312 BOA. DH.MKT. 2148/49 313 Bu dönemde ve sonraki dönemlerde vilâyetlerdeki Reji idareleri gerek hükümeti gerek Rumeli MüfettiĢliği‟ni kolcuların silah taĢımaları konusunda ikna etmeye çalıĢmıĢtır. BOA. TFR.I.M. 15/1449 314 Ġkdam, 20 Mart 1315 (1 Nisan 1899) 74 Bursa Reji idâresinin mahkûm dahi olsa kolculara silah ruhsatı verilmesi gerektiği çünkü bunların kaçak tütün esnasında yaĢanacak çatıĢmada kendi nefislerini korumaları 315 gerektiği belirtildiği yazıyordu . Gönderilen tahriratta 1902 tarihinde Reji kolcularına silah verilmeye baĢlandığı ancak bunun yine silah tezkiresi ile gerçekleĢtiği anlaĢılmaktadır. Vilayetten gelen bu soruyu Dâhiliye Nezâreti Sadâret‟e havale etmiĢ, 316 oradan da mesele ġûrâ-yı Devlet‟e taĢınmıĢtı . Reji kolcularına silah taĢıma hakkı tanındıktan sonra bu silahların kondisyonu ve cinsi de önem arz etmeye baĢladı. Mesela Selanik Reji idâresinden valiliğe, oradan da Rumeli MüfettiĢliği‟ne intikal eden bir talepte; Reji kolcularının çoğu zaman tütün kaçakçılarıyla karĢılaĢtıkları ve kaçakçılarda yeni silahlar bulunurken Reji kolcularının kendilerini korumak için kullandıkları silahın eski olduğu ve yeni silah kullanılması için 317 izin verilmesi talep ediliyordu . Reji kolcularının taĢıyacağı silahların hangi cins ve tür silah olacağının tam olarak bilinmemesi vilâyetlerde kafa karıĢıklığına sebep oluyordu. Bu konunun çözümü için Reji baĢ müdüriyetine gönderilen tebligatta, Reji kolcularının hangi cins ve çapta silah kullandıklarına dair bir defterin mahalli hükümetlere teslim 318 edilmesi istenmiĢ ama Reji bu defteri iki yıl boyunca teslim etmemiĢti . Buna rağmen bazı yerlerde Reji kolcularının kullanacakları silahların uzunlukları hükümet tarafından belirlenmiĢti. Mesela Edirne‟de bulunan kolcuların meç ve kılıç dıĢında uzunluğu 15 319 santimi geçmeyen revolver taĢımalarına izin verilmiĢti . Kolculara verilecek silahların Reji tarafından mı yoksa devlet tarafından mı karĢılanacağı belirsizdi. Hükümet bazen bu silahların Reji idâresi tarafından 320 karĢılanmasını isterken bazen Harbiye Nezâreti vasıtasıyla kendisi bu silahları temin 321 ediyordu . Reji kolcularına destek için kurulacak Kordon bölüklerinin silah 322 masraflarının Reji tarafından karĢılanacağı düĢünüldüğünde Reji kolcularının silah masraflarının da Reji tarafından karĢılandığı yalnız son dönemde bu silahları Harbiye Nezâreti‟nin temin ettiğini düĢünmek daha doğru olacaktır. 315 BOA. ġD. 1580/16, lef 3 316 Aynı belge, lef 4 317 BOA. TFR.I.SL. 161/16016 318 Nuray Ertürk Keskin – Melda Yaman, a.g.e., s.173 319 BOA. DH.EUM.KADL. 22/57 320 BOA. DH.HMġ. 10/77 321 BOA. DH.EUM.EMN. 47/17; BOA. DH.EUM.EMN. 90/24 322 Altunsoy, a.g.m., s.579 75 2.4.4. Reji Kolcularının Özlük Hakları Yabancı sermaye ile kurulan ve tütün tekelini elinde bulunduran Reji idâresi, bünyesinde çalıĢtırdığı personelin özlük haklarına çalıĢtığı dönemlerde dikkat etmiĢ fakat emeklilik dönemlerinde kolcunun idare ile iliĢiği kesildiğinden personelini koruyucu tavrından vazgeçmiĢtir. Kolcuların seçiminden baĢlayıp emekli olana kadar geçen süreçte Reji idâresi bünyesinde varlığını devam ettiren kolcular, hükümetin ve halkın menfi bakıĢına rağmen emekli olana kadar Reji Ģemsiyesi altında varlıklarını sürdürmüĢlerdi. Genellikle okuma – yazma bilmeyen toplumun görece alt kesiminden seçilmiĢ kiĢiler olmaları yönüyle bazen Reji ile Osmanlı Devleti‟ni karĢı karĢıya getirecek faaliyetlerde bulunmuĢ olsalar da giydikleri kıyafetten aldıkları maaĢa ve seçilmelerine kadar hemen tüm özlük hakları üzerinde Reji idâresi söz sahibi olmuĢtur. 2.4.4.1. Kolcu Seçimi Reji öncesi dönemde bilhassa 19. yüzyılın ilk çeyreğinde kolcu seçimi kaptanlar, 323 saray ağaları ve malikâne eminleri tarafından gerçekleĢtiriliyordu . Reji idâresinin kurulmasıyla birlikte idâre bünyesinde çalıĢacak kolcuları seçme iĢi Reji‟ye bırakıldı. Reji idâresinin seçtiği kolcuların hemen hemen tamamı Müslüman unsurlardan oluĢuyor ancak farklı etnik kökenlere mensubiyetleri de bulunabiliyordu. Reji kolcularının seçimi esnasında hangi yöntemin izlendiği ya da herhangi bir seçme sınavı / mülakatı yapılıp yapılmadığı bilinmese de Osmanlı vatandaĢı olması ve 324 sabıka kaydı olmaması kolcu seçilebilmenin ön Ģartıydı . Fakat bu durumun tam tersi bir Ģekilde kolcuların seçimi esnasında hükümet ile Reji‟yi karĢı karĢıya getiren en büyük problem seçilen kolcuların suça meyilli ya da sabıkalı kiĢilerden oluĢmasıydı. Bu sorun Reji‟nin ortaya çıkıĢ tarihinden hemen sonra baĢlamıĢ ve Reji idâresinin ortadan kaldırılıĢına kadar devam etmiĢtir. Sabıkalı kolcu seçimi nedeniyle hükümet dâireleri arasında sık sık yazıĢmalar yapılmıĢ ve seçilen kolcuların sabıkalı olmayan kiĢilerden seçilmesi konusunda Reji‟ye uyarılarda bulunulması istenmiĢtir. Bu konuda Reji ile doğrudan muhatap olan Mâliye 323 “geĢt ü güzâr etmeye bekçiler ve kolcular lâzım ve mukteza olduğundan kapudan ve agavât ve malikâne ümenâsı tarafından kifâyet miktarınca kolcular nasb ve ta‟yin buyurulması ve cümlesinde muhalif bir kimesne huĢûnet ve emr-i ulû‟l-emre adem-i ita‟at suretini izhâr ederse tâdibat-ı layıkaları içün buyuruldu” BOA. HAT. 426/21862 324 Mustafa Batman, a.g.t., s.75. 76 Nezâreti‟ne Dâhiliye Nezâreti‟nden gönderilen yazıda seçilen kolcuların “uygunsuz mâkûleden kiĢiler” olması nedeniyle halkın zarar görmesi üzerine Reji idâresinin kolcu seçiminden önce mahalli hükümetlere baĢvurarak almak istediği kiĢilerin sabıkalı olup 325 olmadığını öğrenmesi istenmiĢti . Suçlu kiĢilerden kolcu seçilmesi sorunu Reji idâresinin var olduğu her bölgede geçerliydi ve bölge halkı tarafından Ģikâyetlere konu 326 oluyordu . Halk Ģikâyetlerinde bu kiĢiler için “katıu‟t-târik ve sirkat ile Ģöhret bulmuĢ, keyfi muamelata en ziyade alıĢmıĢ, meĢruiyet, idare, adalet, müsâvat nedir bilmez ve anlamaz ve afv-ı umumînin ilanına kadar Ģekâvet-i mükerrere ile meĢgul ve edâ-yı firarda bulunmuĢ ve hukuk-ı medenîden sâkıt olmuĢ Abazalardan mürekkep bir kafile-i 327 istibdâttır” Ģeklinde ifadeler kullanılıyordu . Seçilen kolcular bazen sabıkası olan bazen de kolcu olduğu esnada suça bulaĢan kiĢilerden oluyordu. Mesela Antakya‟da “zorba ve uğursuz” takımından kolcuların gece 328 silahlı bir Ģekilde Ģehir merkezinde dolaĢıp evlere girerek tütün araması kolcu oldukları esnada suça bulaĢan kiĢilere örnektir. Yine Florina Kumandanı Mirlivâ Ġbrahim PaĢa‟dan Rumeli Vilâyât-ı ġâhânesi MüfettiĢ-i Umûmîliği‟ne yazılan raporda; Reji kolcularından ġetran karyeli Mustafa‟nın daha önce altı ay hapis yatarak berat etmiĢ olan Said Ağa adındaki bir kiĢiden bir hayli silah aldığı ve bunu bazı kiĢilere dağıttığı ayrıca Zeynel Ağa adındaki niĢancı taburu mülazımı ile birlikte halktan çeĢitli adlarla akçe topladığı ve bir köye giderek on lira, baĢka bir köyden ise sekiz lira topladıktan sonra arı kovanlarını bozup el koyduğu, Derbent karyesi ahâlîsinden köy nâmına beĢ lira talep ettiği, bu parayı vermediklerinden dolayı sınır muhafazasındaki iki askeri ikna ederek çeĢitli tecavüzkârâne hareketlerde bulunduğu rapordan 329 anlaĢılıyordu . Benzer bir suç fiili Dinar‟da bulunan kolcular tarafından gerçekleĢmiĢti. Dinar'a iki saat mesafede vurulan postanın gâsıpları olan Reji kolcularından Çerkez Zeybek Mustafa ile Çerkez Salih adındaki kiĢiler Karahisar‟da 325 “Reji idâresince bir takım uygunsuz mâkûleden kolcular kullanmakta olması cihetiyle ahâli ızrâr olmakta olduğundan bahisle rejinin istihdâm edeceği kolcular sabıkalı takımından olub olmadıklarının evvelce bi‟l-mürâcaa hükümetten öğrenilmesi hususunun lazım olduğu…” BOA. DH.MKT. 1393/48 326 Karahisar-ı ġarki‟de sabıkalı Dursun‟un kolcu olarak seçilmesine dair bkz. BOA. DH.MKT. 1998/74; Premedi Kazası‟nda zararlı kiĢilerden kolcu seçildiğine dair bkz. BOA. DH.MKT. 189/49; Ġnebolu kazası Reji kolcularından Kör Hüseyin‟in yaptığı zulümlerden dolayı Hacı Hüseyin imzasıyla gönderilen ve kolcuların düzgün kiĢilerden seçilmesine dair talep için bkz. BOA. DH.MKT. 2532/110 327 Gökdemir, a.g.t., s.157 328 BOA. BEO. 470/35178 329 BOA. TFR.I.AS. 9/830, lef 2 77 tutuklanmıĢlardı. Olayda dikkati çeken nokta “Reji idâresince kolcu namıyla kayd ve istihdâm edilen eĢhâs meyânında bir takım serserilerin dahi vücudu bu gibi vukûata meydan vereceğinden Reji kolcularının seçiminde kefâlet-i müteselsile yönteminin 330 uygulanarak güvenilir ve kefil olunan kiĢilerin seçilmesinin” istenmiĢ olmasıdır . Mâbeyn-i Hümâyun BaĢkitâbet-i Celîlesi‟ne gönderilen bir jurnalde ise Reji kolcularının genellikle idam ve kürek mahkûmu olan “Ģekavet ashabından” toplandığı, Laz tütün kaçakçılarının mahalle aralarında asker ve zaptiyelere saldırıp onları yaralarken, kolcuların iĢlerini lâyıkıyla yapmadığı gibi hususlardan Ģikâyet 331 ediliyordu . Kolcuların sabıkalı kiĢilerden seçiliyor olması bazen önyargıları da beraberinde getirmiĢ ve hükümetin bu kiĢilere karĢı cephe alarak yaklaĢmasına neden olmuĢtu. Söğüt‟te üç kolcu ile Hristiyanlardan birkaç kiĢi arasında meydana gelen münâkaĢadan dolayı Dâhiliye Nezâreti‟nden Mâliye Nezâreti‟ne yazılan 14 Ocak 1902 tarihli ve 979 numaralı tezkirede adı geçen kolcuların “erbâb-ı nâmustan hüsn-i hâl ashabından ittihazına” dâir ifadeye Mâliye Nezâreti cevaben olayda Hristiyanların tütün kaçakçısı ve suçlu olduğu hatta kolcu Süleyman‟ın yaĢanan olayı hükümete zamanında 332 bildirmediği için görevinden alındığı bildiriliyordu . Fakat bu gibi olaylar çok münferit olarak kalmıĢ, genel anlamda kolcuların suçlulardan seçilmesi sorun olmaya devam etmiĢtir. Reji kolcularının seçimi esnasında Reji idâresinin sabıkalı ya da suça meyilli insanları seçmesi sorununun büyümesi üzerine hükümet bazı adımlar atmak zorunda kaldı. Sadâret‟ten Mâliye Nezâreti‟ne gönderilen yazıda özellikle Ankara ve Konya‟da kolcuların birçok olaya karıĢtığı ve “istihdâm edilecek kolcuların ahvâli evvel emirde muhkem ve zabıtaca tahkik olunarak mukeddemâ bir cürüm maznun veya mahkûm oldukları sabit olduğu takdirde” seçilmemelerinin uygun olacağının Reji idâresine 333 bildirilmesi istenmiĢti . Kolcuların sabıkalı kiĢilerden seçilmemesi noktasında en ciddi adım, kolcularla ilgili gelen olumsuzluklarla doğrudan muhatap olan Dâhiliye Nezâreti‟nden geldi. Dâhiliye Nezâreti, Manastır vilâyetine gönderdiği yazıda kolcu 330 BOA. BEO. 34/2485 331 BOA. Y.PRK.AZJ. 38/2 332 BOA. DH.MKT. 468/57 333 BOA. BEO. 3137/235203 78 seçimi esnasında farklı vilâyetlerden gelen raporlar doğrultusunda sabıkalı kiĢilerin kolcu seçildiği, özellikle yoğun Ģikâyetlerin geldiği Manastır bölgesinde seçilen kolcuların sabıkalı kiĢilerden olup olmadığı ile bunların nerelerde çalıĢtırıldığı ve Reji idâresinin bu konuda uyarılıp uyarılmadığı soruluyordu: “Reji idâresinin erbâb-ı namusdan kolcular istihdâm etmeyüb sabıkalı ve ahlaksız kimseler kullanıldığı ve bunları muâmelât-ı seyyieleri görüldüğü bu kere bazı vilâyetten bildirilmesine ve bu yolda Ģikayât ve mürâcaat evvelce de vuk‟u bulmasına nazaran Reji idâresine oraca da bu gibi sabıkalı ve ahlaksız kolcular istihdâm edilmekte midir? Reji müstahdeminin meyanında bu gibiler var ise kaç kiĢidir? Nerelerde müstahdemdirler? Tebdilleri içün idareye ihtar vuk‟u bulmuĢ mu? Ġhtar edilmiĢ ise ne denilmiĢ ve ne yapılmıĢdır? Zabıta- yı mahalliyeye ma‟lumat olacağından bi‟t-tahkik edilmesi bâbında”. Dâhiliye Nezâreti‟nden gelen bu yazı Manastır valiliği tarafından bağlı sancaklara ve merkez kaymakamlığa gönderilmiĢ ve alınan cevaplar Manastır valisi tarafından Dâhiliye Nezâreti‟ne ulaĢtırılmıĢtı. Valinin raporuna göre; çoğu yerde sabıkalı Ģekilde görev yapan kolcuların görevlerinden alınmadığı, hatta Görice bölgesinde hala “mahkûmeyn ve su-i hâl ashabı”nın istihdâm edildiği, yine Görice‟de Reji kolcuları içinde üç mahkûm ve bir sanık ile Kolonya‟da bir mahkûm bulunduğu ve bunların çıkarılması için Reji memurlarına uyarılarda bulunulduğu halde vakit geçiĢtirecek cevaplar verildiği bildirilmiĢ ayrıca yapılan tahkikat neticesinde vilâyette yirmi dört kolcunun mahkûm ve suçlu kiĢilerden olduğu anlaĢıldığından bu kiĢilerin yerlerine “asla mahkûm olmamıĢ ve lekelenmemiĢ takımından” kiĢiler istenmiĢ olmasına rağmen Reji‟nin bu isteği 334 uygulamadığı bildirilmiĢti . Sabıkalı kolcu seçiminden yalnızca Dâhiliye Nezâreti değil Jandarma ve seraskeriye de rahatsızdı. Umum Jandarma Kumandanı‟ndan Dâhiliye Nezâreti‟ne yazılan yazıda “Reji kolcularının tayinât-ı evvel hakkında mahalli jandarmasından malumât taleb edilmesi her halde mûcib” olacağının Reji müdürlüğüne bildirildiği 335 söyleniyordu . Seraskeriyeden Sadâret‟e gönderilen yazıda ise firari ve mahkûmlardan 334 BOA. DH.MKT. 2792/32, lef 1 ve lef 2 335 BOA. DH.ĠD. 95/27 79 oluĢan bir eĢkıya çetesinin Ġzmit‟te “Reji Muhafaza Kordonu” adıyla bir birlik kurduğu 336 ve bu birlikte bulunan kiĢilerin tutuklanması talep edilmiĢti . Hükümetin ve diğer resmi makamların Reji idâresine sabıkalı ve suçlu kolcu çalıĢtırmama konusundaki tüm baskılarına rağmen Reji idâresi bu baskılara kulak 337 tıkamıĢ ve istisnalar dıĢında sabıkalıları ve suçluları görevinden uzaklaĢtırmadığı gibi yeni alacağı kolcuları da sabıkalılardan seçerek halk – Reji çatıĢmasını daha da derinleĢtirmiĢti. 2.4.4.2. Kolcuların Memuriyet Durumu Reji kolcularının seçiminde ve maaĢlarının ödenmesinde tüm yetki Reji idâresine verilmiĢ olmasına rağmen bir süre sonra kolcuların memuriyet durumları tartıĢma konusu olmaya baĢladı. Bu tartıĢmanın ortaya çıkmasında Düyûn-ı Umûmiyye kolcularının statüsü etkili olmuĢtu. Düyûn-ı Umûmiyye‟ye bağlı görev yapan tüm 338 personel devlet memuru kabul ediliyor, tekâüd ve mâzuliyet hakları bulunuyordu . Reji idâresi de Düyûn-ı Umûmiyye‟nin bir alt kolu olarak görüldüğünden Düyûn-ı Umûmiyye personeline tanınan hakların Reji kolcuları için de geçerli olacağı düĢüncesi idare tarafından dillendiriliyordu. Ayrıca devletin içindeki kolculuk sisteminin benzerinin ismen ve Ģeklen Reji kolculuğunda da uygulanıyor olması Reji idâresinin kendi kolcularının da devlet memuru statüsünde olması düĢüncesine sahip olmasında 339 etkili olmuĢtu . Reji kolcularının memur statüsünde değerlendirilmesi için “Zürrâ'ın Rejiye Reji'nin Zürrâya KarĢı Olan Hukuk ve Vezâifine ve Ahkâm-ı Cezâiyeye Dâir Nizamnâme” adlı nizamnâmede yer alan bazı maddeler Reji idâresi tarafından kullanılan gerekçelerden biriydi. Bu nizamnâmenin 54. maddesine göre Reji kolcularının görevlerini yaptıkları esnada herhangi bir Ģekilde engellenmesi veya saldırıya uğraması durumunda ceza kanununun 113. ve 114. maddelerine göre hareket edilecekti. Ceza kanununun ilgili maddesine bakıldığında devlet memuru olan asker ve 336 BOA. BEO. 2032/152335 337 Yanya Reji Muhafaza MüfettiĢi Bekir Ağa‟nın halk nezdindeki olumsuz intibasından dolayı görevinden uzaklaĢtırılması istenmiĢ ve bir ay sonra Bekir Ağa görevinden alınmıĢtı. BOA. DH.MKT. 2090/57; BOA. DH.MKT. 2107/63 338 Rifat Önsoy, Muharrem Kararnâmesi ve Duyûn-u Umumiye Ġdaresi, s.408 – 410 339 Alev Gözcü – Fevzi Çakmak, a.g.m., s.206 80 zaptiyeye hakaret edenlere bir ila üç mecidiye altın ile bir haftadan bir aya kadar hapis cezası, eğer bu kiĢilere karĢı silahla muâmelede bulunulursa altı aydan iki yıla kadar 340 hapis cezası verileceği yer almaktaydı . Bu açıdan bakıldığında Reji kolcularına uygulanacak muâmele, devlet memuru statüsündeki asker ve zaptiye birliklerine uygulanan muâmele ile bir tutulmuĢ ve görünürde Reji kolcuları belirli alanlarda devletin güvenlik güçleri gibi görülmüĢtü. Fakat Reji kolcularının yaptıkları iĢ gereği zabıta statüsünde sayılmaları hukuki anlamda mâkul gözükse de moral anlamda bazı 341 sorunlara gebe bir durumdu . Bu nedenle her ne kadar tamamı Osmanlı uyruğu kiĢilerden seçilmiĢ olsa da yabancı bir Ģirketin personeli olan Reji kolcularının memur statüsünde sayılmasına devlet mesafeli yaklaĢacaktı. ÇeĢitli davalarda Düyûn-ı Umûmiyye memurları vilâyet meclislerinde yargılanırken Reji kolcularının buralarda yargılanamamasının gerekçesi olarak ilkinin devlet memuru statüsünde olup ikincisinin 342 devlet memuru olmadığı hükümet tarafından ifade edilecekti . Reji idâresi baĢlangıçta kolcularını devlet memuru kabul ettirebilmek adına çaba sarf etmiĢ hatta Reji kolcularının zam taleplerinin gerçekleĢmemesi halinde greve gideceklerini söylemeleri üzerine kendilerinin devlet memuru olduğu ve greve 343 gidemeyeceklerini iletmiĢtir . Fakat Reji her ne kadar kolcularını devlet memuru olarak görme eğilimdeyse de bu durum Reji‟nin değil hükümetin karar vereceği bir durumdu ve hükümet böyle bir yaklaĢıma sahip değildi. Ağustos 1909 tarihli Meclis-i Mebûsan görüĢmeleri sırasında Ġstanbul mebusu Alber Feraci Efendi‟nin yaptığı bir konuĢmada “…Reji müstahdemînine memûrin-i devlet sıfatıyla bakılmak isteniyor. Reji 344 bu sıfatı istihsale çok çalıĢtı, fakat hükümet kabul etmedi, buna mâni oldu” ifadesi bu durumu ortaya koymaktadır. Yine Dâhiliye Nezâreti‟nden Mâliye Nezâreti‟ne yazılan bir yazıda Reji kolcularının memur olup olmadığı, seferberlik durumunda bunlara karĢı ne gibi bir muâmele icrâ edileceği ile ilgili sorduğu soruya Mâliye Nezâreti açık bir Ģekilde bu kiĢilerin memur olmadığı cevabını vermiĢ, Dâhiliye Nezâreti de bu durumu 340 Zürrâın Reji‟ye ve Reji‟nin Zürrâa KarĢı Olan Hukuk ve Vezâifine ve Ahkâm-ı Cezâiyeye Dâir Nizamnâme, s.712 341 Doğruel - Doğruel, s.99 342 Dığıroğlu, a.g.e., s.101 343 Gökdemir, a.g.t., s.98 344 Meclis-i Mebûsan Zabıt Ceridesi, Devre: 1, Cilt: 6, Ġçtima Senesi: 1, Yüz Otuz Dört Ġnikad, 2 Ağustos 1325 Pazar, s.436 81 345 vilâyetlere tâmîmen tebliğ etmiĢti . Tüm bunlar hükümetin Reji kolcularını devlet memuru statüsünde görmediğinin kanıtıdır. Kolcuların memur statüsünde olamayacağını ve hükümetin buna müsaade etmeyeceğini anlayan Reji bu durumu zaman içerisinde kabullenmek zorunda kaldı. Mesela 1913 yılında Trabzon vilâyetinde bazı Reji memur ve kolcularının siyasetle iĢtigal etmemeleri için kendilerinden taahhüd senedi alınması hakkındaki iĢʽara Trabzon Reji baĢmüdürü cevaben; Reji memur ve kolcularının “memureyn-i hükümete teĢmili câiz olmayacağı gibi herhangi bir fırka-ı siyasi leh veya aleyhine olursa olsun bir nümâyiĢ icrâsına tevessül ederlerse idârece Ģedîden teʽdib edilecekleri” cevabını 346 veriyordu . AnlaĢılacağı üzere Reji idâresi, kolcularının siyasi partilere üye olmasını yasakladığı gibi memur statüsünde olmadığını da kabul etmiĢti. Reji kolcuları ve çalıĢanları devlet memuru statüsünde olmasa da Reji idâresinin kendilerine karĢı uyguladığı bazı hukuksuz uygulamalara karĢı koruma bekledikleri yer olarak Osmanlı Devleti resmi makamlarını görüyordu. Mesela 18 Mart 1909 tarihinde Sadâret‟ten Mâliye Nezâreti‟ne gönderilen bir yazıda; her biri on beĢ - yirmi senedir Reji kolculuğu yapan ve Reji tarafından istifaya mecbur bırakılan fakat görevine geri dönmek veya çalıĢtığı süre karĢılığı ikramiye almak isteyen Zekeriya ve arkadaĢlarının 347 Sadâret‟e yazdığı arz-ı hâl sonucu bu kiĢiler için gereğinin yapılması istenmiĢti . Yalnızca kolcular değil kolcu müdürleri de Reji idâresinin uygulamalarını hükümete Ģikâyet edebiliyor ve yardım talep edebiliyordu. Üç dil bildiğini ve Reji muhafaza müfettiĢ muavini olarak çalıĢırken görevinden haksız yere atıldığını söyleyen Emanuel Fehmi‟nin görevine iade için Sadâret‟e yazdığı arz-ı hâl bu duruma örnek teĢkil 348 etmektedir . Sonuç olarak Reji kolcuları ve memurları, Reji idâresinin ısrarlarına rağmen hiçbir dönemde devlet memuru olarak görülmedi ve özel bir Ģirketin bünyesinde çalıĢan görevliler olarak addedildi. 345 BOA. DH.SYS. 123/4, lef 3 346 BOA. DH.MTV. 17/53 347 BOA. BEO. 3516/263651 348 BOA. BEO. 125/9301 82 2.4.4.3. Maaş Kolculuk görevi riski yüksek ve silahlı bir görev olmasına rağmen genellikle toplumun alt kesiminden insanların istihdâm edilmesi ve vasıfsız bir iĢgücü olarak kabul gördüğünden dolayı maaĢ miktarı olarak bağlı bulundukları birimlerin diğer personellerine göre daha düĢük ücret almaktaydılar. Kolcuların, diğer memur ve personele göre daha düĢük ücret alması Reji idâresi ile baĢlayan bir ücret politikası değil Reji öncesi Osmanlı Devleti için de geçerli bir durumdu. Mesela 1865 yılında Ġzmir Kasaba bölgesinde yapımı süren demiryolunda çalıĢacak bir adet memur için 400, bir adet kâtip için 350 kuruĢ ayrılırken beĢ adet kolcu için kiĢi baĢı 115 kuruĢ aylık tahsis 349 edilmiĢti . Bunun dıĢında Haliç Ġskelesi‟nde çalıĢacak gümrük memurları 300 kuruĢ 350 maaĢ alırken kolcular 150 kuruĢ alıyorlardı . Yine menzil bölgelerindeki masârif defterleri incelendiğinde buradaki beygir sürücülerine oranla kolcuların daha düĢük 351 ücret aldıkları görülmektedir . Zaman içerisinde bu maaĢlarda iyileĢtirmelere gidilse de yine de kolcular diğer devlet memurlarına göre daha düĢük ücretler almaya devam ettiler. Ormanlarda görev 352 yapan kolcular süvariyse 500 piyadeyse 200 kuruĢ , Sinop iskelesindeki kolculara 100 353 354 kuruĢ , Poyraz limanında çalıĢan bir kolcuya 120 kuruĢ , Yanya iskele kolcusu 355 Ahmed‟e 100 kuruĢ maaĢ tahsis ediliyordu . Gümrüklerde çalıĢan kolcular da yine bu 356 miktarlara yakın maaĢlar alıyordu. Giresun Kozağzı gümrüğü kolcularına 100 kuruĢ , Kudüs Rüsûmat idâresinde çalıĢan on kolcu için kiĢi baĢı 95 kuruĢ olacak Ģekilde aylık 357 358 toplam 950 kuruĢ , Ereğli Rüsûmat kolcularına 150 kuruĢ , Erzurum ve Karabulak‟ta 359 süvari rüsûmat kolcularına ise 200 kuruĢ maaĢ tahsis edilmiĢti. Gümrüklerde yüksek maaĢ alabilmenin ön Ģartı vasıflı bir muhafaza memuru olmaktı. Gümrük kolcuları 349 BOA. Ġ.MVL. 538/24208 350 BOA. Ġ.DH. 850/68204 351 Kolcular her ay 5 – 10 akçelik bir ücretle çalıĢtırılıyordu. BOA. D.BġM.d. 8063; BOA. D.BġM.d. 42590 352 BOA. ġD. 263/14 353 BOA. Ġ.ġD. 25/1144 354 BOA. Ġ.ġD. 57/3268 355 BOA. C.ML.79/3601 356 BOA. MVL. 608/20 357 BOA. Ġ.DH. 678/47249 358 BOA. ġD. 570/7 359 BOA. Ġ.ġD.76/4460; BOA. BEO.1244/93247 83 ortalama 100 – 200 kuruĢ maaĢ alırken muhafaza müdürü 3000, birinci sınıf muhafaza 360 müfettiĢi 1200 kuruĢ maaĢ alıyordu . Osmanlı Devleti‟nin kolculara verdiği maaĢa yakın maaĢları diğer güvenlik güçleri için de verdiği söylenebilir. Örneğin 1884 yılında polislik mesleğine yeni adım 361 atan Goloslu Ali adındaki polis memuru 300 kuruĢ maaĢla mesleğe baĢlamıĢtı . Kadın 362 gardiyanların maaĢları Ġstanbul‟da 200 kuruĢ iken Anadolu ve Rumeli bölgelerinde 363 57 kuruĢtan 250 kuruĢa kadar değiĢiyordu . 1880 yılında jandarma piyadesinin maaĢı 75 kuruĢ, onbaĢı 81 kuruĢ, çavuĢ ise 98 kuruĢ alıyordu. Jandarma da hiyerarĢi içerisindeki konum yükseldikçe erlerin maaĢlarına nazaran maaĢ farkı epey artıyordu. 364 Mesela jandarma binbaĢı 725 kuruĢ maaĢ alırken 555 kuruĢ da ek tahsisata sahipti . Asâkir-i Zabtiye birliklerinde ise jurnal eminlerinin 150 – 250 kuruĢ arası maaĢı 365 vardı . DüĢük pozisyonda bir güvenlik görevlisi olup da yüksek maaĢ alınabilen istinai yer gönüllü birliklerdi. Devlet, kaçakçı takibinde kullanılan gönüllü Çerkez piyadelere 366 500, süvarilere 800 kuruĢ maaĢ veriyordu . Kısaca Osmanlı Devleti içerisinde kolcu, jandarma veya polis olması fark etmeksizin hemen hemen tüm güvenlik birimlerinde çalıĢan memurlar eğer rütbesizse birbirlerine yakın maaĢlar alıyordu. Reji idâresinin kuruluĢuyla beraber burada çalıĢan memurların ve kolcuların maaĢlarının Reji tarafından karĢılanması kararlaĢtırılmıĢtı. Reji idâresi önemli pozisyonlarda bulunan kiĢilere çok yüksek maaĢlar verirken bünyesinde bulunan kolculara, Osmanlı güvenlik güçlerindeki asker, polis ve kolculara verilen maaĢlara yakın miktarlarda maaĢ tahsis etmiĢti. Reji genel müdürlüğü baĢkâtibi olan Halid Ziya 367 368 çalıĢtığı dönemde 10.000 kuruĢ , Reji müfettiĢleri 4.500 kuruĢ sıradan memurlar 360 Rüsûmat Salnâmesi, s.153 361 Ahmet Yüksel, “Tayin, Terfi ve Ġhraç Üçgeninde Bir Osmanlı Polisi”, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi- Journal of Turkish Researches Institute, 69, 2020, s.527 362 Belgelerle Türk Polis Tarihi, c.7, Ankara: ĠçiĢleri Bakanlığı Genel Yayın, 2017, s.154 363 Çelik, a.g.m., s.1044 364 Özbek, a.g.m., s.66 365 Hasan Yağar, Mevzuat Metinlerinde Polis Teşkilatında Yapı ve Görev (1845 – 1923), (Doktora Tezi), Ankara: Ankara Üniversitesi Türk Ġnkılap Tarihi Enstitüsü, 1988, s.50 366 Türkmen, a.g.m., s218 367 Meclis-i Mebûsan Zabıt Ceridesi, Devre: 1, Cilt: 3, Ġçtima Senesi: 1, YetmiĢ Sekizinci Ġnikad, 11 Mayıs 1325 Pazartesi, s.623 368 Meclis-i Mebûsan Zabıt Ceridesi, Devre: 1, Cilt: 3, Ġçtima Senesi: 1, Elli BeĢinci Ġnikad, 28 Mart 1325 Cumartesi, s.9 84 369 700 kuruĢ civarı maaĢ alırken kolcular ucuz iĢ gücü olarak görüldüğünden maaĢları 370 mümkün olduğu kadar düĢük tutulmaya çalıĢılmıĢtı . 1908 gibi geç bir tarihte bile Reji 371 kolcularının birçoğu 200 kuruĢ veya biraz üzeri maaĢları ancak alabiliyorlardı . Üstelik bu maaĢlarından devletin temettu vergisi adıyla kesintiler yapması zaten 372 maaĢları düĢük olan kolcuların Ģikâyetlerine yol açmıĢtı . Gelen bu tarz Ģikâyetler üzerine Osmanlı Devleti Reji kolcularının mağduriyetlerini gidermek adına kiĢilerin 373 ahvaline bakılarak düĢük temettü vergisi alınmasına karar verdi . Reji idâresinin kâr marjını artırabilmek adına giderleri kısma politikası kolcu maaĢlarının daha da düĢürülmesine neden oldu. Reji idâresi 1907 yılında 191 memuruna 167.557 lira öderken, 6.425 kolcuya tüm diğer muhafaza masraflarıyla beraber 203.488 374 lira ödüyordu . Yine 1909‟da muhafaza masraflarıyla memur maaĢları hemen hemen 375 Reji giderlerinin %11‟lik kısımlarını oluĢturuyordu . Fakat Reji yüksek maaĢ verdiği az sayıdaki memurların maaĢlarını azaltmak yerine personel sayısı olarak fazla fakat az maaĢ alan kolcuların maaĢlarını daha da azaltmaya gidince bu durum Ġstanbul‟da bulunan Reji kolcularının grev giriĢimine neden oldu. Ġstanbul Polis Müdürlüğü‟nden Emniyet-i Umûmiye Müdüriyeti‟ne olayla ilgili gönderilen raporda; Topkapı'dan Edirnekapı'ya kadar olan kulübelerde çalıĢan Reji kolcularının nadiren 500 kuruĢ, bazen 300 kuruĢ ve 250 kuruĢ ama genelde 200 kuruĢ maaĢla çalıĢtığı ve on beĢ günde bir gün 369 Gökdemir, a.g.t., s.66 370 Rifat Önsoy, “Muharrem Kararnâmesi ve Duyûn-u Umumiye Ġdaresi, s.462 371 Louis Rambert anılarında Reji idâresinde 2 liraya çalıĢan kolcular bulunduğunu ifade etse de bu kiĢi muhtemelen sıradan bir kolcu olmayıp muhafaza müdürü gibi bir vazifeye sahipti. Ramber, a.g.e., s.160 372 BOA. BEO. 162/12124 373 “MaaĢlarından temettü virgüsü nâmıyla akçe tevkîf olunduğundan ve bu sûret-i mağduriyetlerini mucib olacağından bahisle ol-babda bazı ifadeye hâvi Niğde sancağı Reji kolcuları tarafından gönderilen arz-ı hâl leffen sevb-i aliyyelerine irsâl kılınmıĢ olmağla malına ve nizâmına nazaran iktizâsının îfâ-yı himem-i aliyyelerine derkâr buyurulmak bâbında” BOA. DH.MKT.1818/68 374 Ġhsâiyat-i Maliye, s.303 375 1909 Yılında Reji Muhafaza ve Diğer Masrafları Harcama Miktar (Lira) Yüzde Zirâat Masrafı 40.844 2,78 Muhafaza Masrafı 202.191 11,76 Tütün Satın Alma Masrafı 608.031 40,38 Îmâlât Masrafı 46.319 3,15 Memurların MaaĢları 177.958 11,11 Bayilere Verilen 332.875 21,65 Diğer Masraflar 160.973 9,95 TOPLAM 1.469.201 100 Kaynak: Nusret Bey, s.186 85 izinli sayıldıkları ancak maaĢlarının 300 kuruĢa çıkarılarak haftada bir izinli sayılması, hastane masraflarının Reji tarafından karĢılanması ve iĢten ayrılanlara ücret ödenmesi gibi istekleri olduğu aksi halde grev yapacakları ve bulundukları kulübeden çıkmayarak 376 iĢgal edecekleri belirtiliyordu . Reji kolcularının bu isteklerine karĢı idâre iĢten çıkarma tehdidinde bulununca Reji kolcuları taleplerinden vazgeçmek ve mevcut 377 maaĢlarını kabul etmek zorunda kalmıĢtı . Ayrıca Reji iĢçilerinden bazılarının maaĢ artıĢı için yaptıkları talep sonucu dört kiĢinin tutuklandığı, bunların serbest bırakılmasını talep eden iĢçilere karĢı da Reji kolcularının silah kullanarak sekiz kiĢiyi yaraladığına 378 dair gazete haberleri çıkmaktaydı . Neticede Reji kolcularının yaptığı grev tehdidi baĢarıya ulaĢmamıĢ ve kolcular idarenin son dönemine kadar sürekli düĢük maaĢlar almaya devam etmiĢti. 2.4.4.4.Taltif ve Ödüller Reji kolcuları devlet memuru statüsünde olmasalar da Reji idâresi içerisinde yükselebilme Ģansları bulunuyordu. Bu duruma çok sık rastlanmasa da yine de örnekleri mevcuttu. Mesela Samsun Reji idâresinde çalıĢan Ali Rıza Efendi adında halk tarafından çok sevilen bir kolcu tarım memurluğuna atanmıĢtı. Reji‟nin, Ali Rıza Efendi‟nin halk içerisindeki popülaritesinden faydalanarak Alaçam bölgesindeki 379 çiftçiler nezdinde itibarını sağlamlaĢtırmak amacı bu olayın gerçekleĢme nedeniydi . Memur maaĢlarının kolculara göre daha yüksek olduğu düĢünüldüğünde Ali Rıza Efendi için bu atama bir taltif anlamı taĢıyordu. Kolcuların taltifleri sadece farklı birimlere geçerek değil bazen kolculuk görevinde kalıp hiyerarĢik anlamda yükselmesi ile de gerçekleĢebiliyordu. 1863 yılında doğan ve 22 yaĢında Reji idâresinde kolcu olarak baĢlayan Mahmud Ağa bu duruma örnek oluĢturmaktadır. Piyade kolcu olarak göreve baĢlayan Mahmud Ağa zamanla 376 BOA. DH.EUM.THR. 34/35 377 Kadir Yıldırım, Osmanlı Çalışma Hayatında İşçi Örgütlenmesi ve İşçi Hareketlerinin Gelişimi (1870- 1922), (Doktora Tezi), Ġstanbul: Ġstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011, s.427 378 BOA. DH.MKT. 2639/33 379 Batman, a.g.t., s.77 86 yükselerek kolculukta gelebileceği en üst nokta olan süvari kolbaĢılığa kadar 380 yükselmiĢti . Reji kolcuları toplum nezdinde her ne kadar olumsuz bir intiba ile anılsalar da bazen toplum yararına faaliyetlerde bulunmuĢlar ve bunun karĢılığında devlet tarafından çeĢitli niĢan ve madalyalarla ödüllendirilmiĢlerdi. Bu ödüller içerisinde Reji kolcularına 381 en sık tahlîsiye madalyası veriliyordu. Mesela bir Alman neferi boğulmaktan kurtaran Beyrutlu Abdülkadir Rıdvan‟a hem Alman hükümeti tarafından niĢan hem de Osmanlı 382 Devleti tarafından tahlîsiye madalyası verilmiĢti . Yine aynı Ģekilde sahil muhafaza 383 memurlarından polis Rıza ve birkaç kolcuya tahlîsiye madalyası verilmiĢ , can kurtarmadaki hizmetleri nedeniyle Reji merkez muhafaza memuru Trabzonlu Osman Remzi‟ye tahlîsiye madalyası, kolcu Kadri Efendi‟ye ise beĢinci rütbe Mecidiye niĢanı 384 385 taltif edilmiĢti . Bornova Reji kolcularından Sami , denize düĢen Yorgi'yi kurtaran 386 Kadıköy Reji kolcularından Hüseyin gibi kiĢiler de can kurtarmalarından dolayı tahlîsiye madalyası ile ödüllendirilmiĢlerdi. Reji kolcularının hayatlarını kurtardığı kiĢiler her zaman yetiĢkin olmuyor bazen çocukların da hayatlarını kurtarıyor ve tahlîsiye madalyası alıyorlardı. Mesela Yalova‟da Laz Hüseyin adındaki bir kiĢinin yedi yaĢındaki oğlu Hulusi denize düĢmüĢ ve “boğulmasına ramak kalmıĢ iken” Reji kolcularından Hüseyin ÇavuĢ denize atlayarak çocuğun hayatını kurtarmıĢ ve bir kıt‟a tahlîsiye madalyası ile 387 ödüllendirilmiĢti . Tahlîsiye madalyası sadece boğulan kiĢileri kurtaran kolculara verilmiyordu. Küçükçekmece‟de yaĢanan bir olayda; dört yaĢındaki bir kızın sekiz arĢın derinliğinde bir kuyunun etrafında oynarken düĢüp ölmek üzereyken bir kadının çığlıklarını duyan Küçükçekmece Kazası Reji KolbaĢısı Zekeriya ve adamları olan Kolcu Mehmet ve 380 Ahmet Yüksel, “Türkiye‟de Tütüncülerin KaçakçılaĢma Sürecinde Kolculuğun Baskısını Ġki Kolcunun Tercüme-i Hâlinden Anlama Denemesi”, Kebikeç, 34, 2012, s.196 381 Abdülmecid döneminden itibaren verilmeye baĢlanan bu madalya boğulma, yangın gibi durumlarda hayatlarını tehlikeye atarak birilerinin hayatını kurtaran kiĢilere tevzî edilmekteydi. 382 BOA. DH.MKT. 2295/2 383 BOA. DH.MKT. 2541/42 384 BOA. DH.MKT. 618/34 385 BOA. DH.MUĠ. 121/40 386 BOA. DH.MKT. 1080/47 387 BOA. Ġ.TAL. 462/17 87 Kolcu Ġbrahim ile birlikte bir jandarma onbaĢısı ve baytar müfettiĢ muavini Cemal Efendi kuyuya ip uzatıp Kolcu Ġbrahim‟i aĢağı indirerek çocuğu kurtarmıĢ ve anne babasına teslim etmiĢti. Bu olay üzerine adı geçen kiĢilere birer adet tahlîsiye madalyası 388 verilmiĢti . Kolculara yalnızca can kurtardıkları zamanlarda değil kaçakçılar ve eĢkıyalarla mücadelede yararlılıklarından dolayı da madalya ve niĢan verilmiĢti. Mesela Sivas Reji 389 kolcusu Abdül Efendi Ģâkilerin yakalanmasında gösterdiği yararlılıktan , Kapan-ı Dakîk Reji kolcusu RüĢdü Efendi bin Süleyman ise kaçakçıların yakalanmasındaki 390 baĢarısından dolayı iftihar madalyası almıĢtı. Yine Yalova Reji kolcularından Tahsin Bey‟e aynı sebepten rütbe-i râbi'a ve Hüseyin Pehlivan‟a da iftihar madalyası taltif 391 edilmiĢti . EĢkıya takibi konusunda zaptiyeye yardım eden Trabzon Düyûn-ı Umûmiyye Ġdâresi süvari kolcularından ġaban Reis ile kardeĢi ġükrü Reis‟e de birer 392 iftihar madalyası verilmiĢti . Bunun yanında eğer kolcular kendilerine verilen madalyaları kaybederse madalya bedelini verdikleri takdirde yenisini alma Ģansları 393 oluyordu . 2.4.4.5. Kıyafet Kolcu olarak görev yapan kiĢilerin yaptıkları iĢ gereği kendilerini belli edecek ve sivillerden ayıracak kıyafet ve üniformalar giymeleri gerekmekteydi. Çünkü bu kiĢiler gerektiğinde arama yapmak, gümrüklerden geçiĢleri engellemek gibi vazifeler üstlendiklerinden vazifeleri esnasında sivillerle karıĢtırılmaması elzemdi. 1853 tarihinde Ġstanbul gümrüğünde bu nedenle bir sorun yaĢanmıĢ ve devlet olaya çözüm bulmak zorunda kalmıĢtı. YaĢanan olayda Dersaâdet ve Galata bölgesinde gümrüklerde karada ve denizde memurluk yapan kolcuların kıyafetleri belli olmadığından kolcular tanınmıyor ve gümrükten geçen kiĢiler ile kolcular arasında devamlı münâkaĢalar yaĢanıyordu. Bu karıĢıklığı gidermek için kara ve denizde görev alan gümrük kolcularının benzer kıyafetleri giymesi kararlaĢtırmıĢtı. Belirlenen kıyafetler; altta pantolon, boğazlarında siyah bir kolcu kayıĢı ve üstüne pirinçten bir alâmetti. Bu sayede 388 BOA. DH.MKT. 985/27 389 BOA. DH.TMIK.M. 71/83 390 BOA. DH.MKT. 930/5 391 BOA. DH.MKT. 2541/108 392 BOA. DH.MKT. 895/3 393 BOA. BEO. 2870/215219 88 394 bu kiĢilerin gümrük memurları olduklarının anlaĢılması sağlanacaktı . Dikilecek 395 kıyafetlerin masrafları ise kolculardan tahsil edilecekti . Reji kolcuları da diğer kolcular gibi kaçakçılıkla mücadele eden silahlı güvenlik birlikleri olduğundan kendilerine mahsus kıyafetlerinin bulunması gerekiyordu. Reji idâresinin kuruluĢu esnasında kolcu kıyafetlerinin seçimi ve kolcuların üzerlerinde ne gibi eĢyalar taĢıyacağı net olarak tespit edilemese de Reji nizamnâmesinin 3. maddesinde “bu memurların kıyafeti yine o sınıfta bulunan devlet memurları kıyafetine mutabık olmak üzere Mâliye Nezâreti‟nce tayin olunacaktır” maddesi ile Reji personelinin kıyafetlerinin formu tayin edilmiĢti. Sivil Reji memurları, Mâliye 396 Nezâreti‟nde çalıĢan memurların kıyafetlerini giyerek kıyafet meselesini aĢsalar da Reji kolcularının hangi kıyafetleri giyeceği net olarak belli değildi. Zira “o sınıfta bulunan memur”dan kastedilen sınıfın hangisi olduğu belirsizdi. Eğer bu sınıf jandarma ise jandarma kıyafetleri bizzat padiĢaha arz ediliyor ve onun onayından geçiyor ve polis 397 kıyafeti de aynı Ģekilde Jandarma Dâiresi‟nden çıkıyordu . Reji kolcuları bu kıyafetleri mi giyecek yoksa Asâkir-i ġâhâne‟ye ait kıyafetleri mi sorusunun net bir 398 cevabı yoktu . Bu nedenle Reji kolcuları ilk dönemlerdeki belirsizlikten dolayı görece 399 daha serbest kıyafetler giydiler hatta bazen resmi elbise dahi giymeyip sivil dolaĢtılar . Bunun yanında var olan belirsizlikten faydalanan kolcular bazen Asâkir-i ġâhâne bazen de jandarma kıyafetlerini giyiyordu. Ancak bu durumda dıĢarıdan bakıldığında Reji kolcuları ile asker ve jandarma ayrımı yapılamıyordu. Böylesi bir durumu kolcular kötüye kullanabilir dahası yaptıkları iĢler asker ve jandarmaya hamledilebilirdi. Haliyle hükümetin ve mevcut durumdan zarar gören seraskeriyenin olaya müdahale etmesi gecikmedi. Kolcuların, askerlerin taktığı kalpakları takmaları üzerine seraskeriye 1886 yılında durumu hükümete bildirerek bu durumun engellenmesini istedi. Dâhiliye Nezâreti‟ne gönderilen yazıda “Reji idâresinde bulunan tütün kolcularının süvari ve 394 BOA. Ġ.MVL. 264/9995 395 BOA. A.MKT.MVL. 61/77 396 Erdoğan Keskinkılıç, “Bir Osmanlı ÖzelleĢtirme Modeli: Reji – Tütün Ġdaresi”, Liberal Düşünce, 4/14, 1999, s.152 397 Belgelerle Türk Polis Tarihi, c.4, Ankara: ĠçiĢleri Bakanlığı Genel Yayın, 2017 s.93. II. Abdülhamid döneminin jandarma kıyafetleri için bkz. Osmanlı Askeri Teşkilât ve Kıyafetleri 1876 - 1908, Ankara: Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı Yayınları, 1986, s.40 – 46 398 Asâkir-i ġâhâne kıyafetlerinin tarihi geliĢimi için bkz. Mahmud ġevket PaĢa, Osmanlı Teşkîlât ve Kıyâfet-i Askeriyyesi, 2.Baskı, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2014. 399 Gökdemir, a.g.t., s.141 89 topçu sınıflarına mahsus olan siyah ve bezesi sim Ģeritli kalpaklardan giymekte oldukları” ve bunun “kat‟iyen caiz olmayacağı” ve “eğer ki mezkûr kolcuların kalpak giymeleri lâzım geliyorsa baĢka bir renkte ve Ģeritsiz kalpak giymelerinin îcâb ettiği” 400 bildirildi . Seraskeriyenin hükümete kolcu kıyafetleri konusundaki bu uyarısı ne ilk ne de son olacaktı. Benzer Ģekilde Bafra kazasında Reji kolcuları asker elbisesine benzer elbise giydiklerinden dolayı karıĢıklık çıkmıĢ ve bu durumun engellenmesi için 401 seraskeriye hükümete uyarıda bulunmuĢtu . Yine Reji idâresi kolcularının bahriyeli subaylar ile aynı tip elbise giymelerinin askerlik haysiyetine aykırı olduğu gibi her iki 402 zümrenin karıĢtırılmasına yol açacağından dolayı durumun engellenmesi isteniyordu . Benzer sorunlar Reji kolcularına yardımcı olmak adına dört ilde teĢkilatlanmıĢ Kordon bölüklerinde de yaĢanıyor, bunlar da jandarma ile aynı kıyafetleri giydiğinden dolayı durum hükümete bildiriliyordu. Bu durumu engellemek adına seraskeriye “Kordon bölüklerinin omuzlarında bulunacak apoletlerin tabur numaraları dıĢında birer beyaz düğme yıldız ilavesi ve küçük zabitanının, alay küçük zabitanı misillü yakalarına taallûk 403 edecekleri yıldızların beyaz olması gerektiğine dâir” bir tavsiyede bulunuluyordu . Seraskeriye yalnızca Reji kolcularının değil farklı yerlerde görev yapan kolcuların da 404 asker üniforması giymesine karĢı çıkıyordu . Reji kolcularının ilk zamanlarında belirsizlikten kaynaklanan kıyafet krizi zamanla aĢıldı ve kolcuların kendilerine mahsus kıyafetleri oluĢmaya baĢladı. Her ne kadar ara ara Asâkir-i ġâhâne ve jandarma kıyafetlerini kullanmaya devam etseler de 405 kolcuların kendine ait kıyafetleri kolcular içerisinde yaygınlaĢmaya baĢlamıĢtı . Reji kolcuları klasik güvenlik güçlerinin giydiği pantolon ve ceket benzeri kıyafetlerin yanında farklı aksesuar ve silahlar da taĢıyorlardı. Mesela kolcuların bazılarında düdük 406 bulunuyor ve bu düdüğü mahalle aralarında çalarak halkı korkutabiliyorlardı . Bazılarında ise boru benzeri bir alet bulunuyor ve kaçakçı kovalama esnasında bu 400 BOA. DH.MKT. 1366/32 401 BOA. BEO. 3130/234737 402 BOA. BEO. 3744/280789 403 BOA. Ġ.DH. 1026/80932 404 Mihaliçcık kazasındaki maden kolcularının zabtiye kıyafetleri giymesi üzerine bunlara Reji kolcularının giydiği kıyafetleri giymesi tavsiyesinde bulunuluyordu. BOA. DH.MKT. 1567/62 405 Reji kolcularını tasvir eden bir belgede “yüzleri sarıklı, baĢları külahlı ve kürk elbiseli” ifadesinin kullanılması ilk dönem kolcu kıyafetleri hakkında kısmi bilgiler vermektedir. BOA. DH.MKT. 2091/58. Ayrıca süvari ve piyade Reji kolcularının kıyafetleri için bkz. Ek – 9, Ek – 10 ve Ek - 11 406 BOA. BEO. 1064/79747 90 boruları kullanıyordu. Bununla ilgili Ġstanbul‟da yaĢanan bir olayda; Reji kolcularından birinin mahalle arasında boru çalarak halkın telaĢa kapılmasına sebep olduğu, konu Reji idâresine iletildiğinde Reji‟nin verdiği cevapta; Galata‟da tütün kaçıran bir topçu neferatının takibi sırasında bu borunun kolcu tarafından çalındığı ve bu sayede kaçakçının yakalandığı bildirilip, “sesi tramvay borularının sesinden daha hafif bulunmuĢ ise de” yine de halkı korkuya sevk ettiğinden dolayı kolcuya ceza olarak 407 maaĢından %20 kesinti yapılıp bu konuda kolcuların uyarıldığı bildirilmiĢti . Reji kolcularının kıyafetleriyle ilgili yaĢanan problemlerden biri de “alâmet-i fârika” denilen kendilerine has iĢaretlerin üniformaları ve kıyafetlerinde bulunmamasıydı. Rüsûmat kolcularının belirli bir alâmet-i fârikaları olsa da Reji 408 kolcularına ait böyle bir iĢaret yoktu . Konuyla ilgili Dâhiliye Nezâreti‟nden Mâliye Nezâreti‟ne yazılan yazıda; gece dolaĢan zabıtaların bazen kendilerini kaçak tütün arayan Reji kolcuları olarak tanıtan kiĢilere denk geldiklerini ama Reji kolcularının alâmet-i fârikası olmamasından dolayı bunların gerçekten kolcu olup olmadığının 409 anlaĢılamadığı ve bu karıĢıklığın giderilmesi isteniyordu . Yine 12 Ağustos 1899 tarihinde Dâhiliye Nezâreti‟nden Mâliye Nezâreti‟ne yazılan yazıda; kolcuların Ankara‟da sayısının artırılıp kendilerine ait alâmet-i fârikaları olan üniformalar giydirilerek kaçakçılıkla mücadelesinin artırılmasının Reji‟ye bildirilmesi 410 isteniyordu . Benzer problem Rumeli bölgesinde de yaĢandı. Rumeli MüfettiĢliği‟nden hükümete yazılan yazıda; Reji kolcusu seçilen kiĢilerin olumsuz hareketleri ve sabıkalı kiĢilerden seçilmiĢ olması yanında kolcuların kendilerine ait bir kıyafet giymemeleri sonucu kimin Reji kolcusu olup olmadığı anlaĢılamamakta ve tütün aramaları sağlıklı yapılamadığından dolayı polis, jandarma ve Reji memurlarından oluĢan bir heyetin bu 411 konuyu araĢtırmaları isteniyordu . Reji kolcularının silah taĢıma meselesinin tartıĢıldığı dönemlerde süvari olarak görev yapan Reji kolcularının kılıç taĢıması ve bu kılıcın kıyafetlerinin bir parçası olup olmadığı meselesi Edirne Vilâyeti Jandarma Kumandanlığı ile Reji idarecilerini karĢı 407 BOA. BEO. 1099/82419 408 Kıbrıs‟ın Ġngiltere‟ye devri sırasında Rüsûmat Dâiresi‟nde kolculara ait dört adet alâmet-i fârika ve dört adet sancak Osmanlı yetkililerine teslim edilmiĢti. BOA. HR.TH. 39/20 409 BOA. DH.MKT. 266/57 410 BOA. DH.MKT. 2267/8 411 BOA. TFR.I.UM. 5/481 91 karĢıya getirdi. Reji idâresinden Dâhiliye Nezâreti‟ne konuyla ilgili yazılan yazıda; Edirne vilâyetindeki jandarma kumandanlığının Reji süvarilerinin kılıç taĢımalarına müsaade etmediği ancak Reji kolcularının öteden beri resmi kıyafetlerinde kılıç ve meç bulunduğu ve bu kıyafetin devletçe kabul edildiği bildirilmiĢ ve gereğinin yapılması 412 istenmiĢti . Hükümet bu konuda Reji idâresini haklı bularak Edirne vilâyetine konuyla ilgili engellemenin kaldırılması talimatını vermiĢti. 2.4.4.6. Emeklilik ve Aile Yardımı 413 Osmanlı Devleti‟nde Asâkir-i ġâhâne, jandarma ve zaptiye dıĢında kalan görevlilerin emeklilik durumları “Memûrin-i Mülkiye Terakkî ve Tekâüd Kararnâmesi” ile belirlenmiĢ, kararnâmede içerisinde Reji kolcuları dıĢındaki kolcuların da yer aldığı 414 meslek gruplarının emeklilik, azil ve terfi durumları karara bağlanmıĢtı . Kararnâmenin 25. maddesinde emekli olmanın ya hizmet süresinin bitimiyle ya da mâlûlen olabileceği ve emeklilik hizmet süresinin otuz yıl olduğu aktarıldıktan sonra 415 kararnâmenin 26. maddesinde emekli maaĢlarının nasıl hesaplanacağı belirlenmiĢti . Reji öncesi gümrüklerde, rüsûmat emanetinde ve diğer alanlarda çalıĢan kolcular memur statüsünde sayıldığından emeklilik hakları bulunmaktaydı. Yine Düyûn-ı Umûmiyye Ġdâresi‟nde çalıĢan personel de devlet memuru statüsünde olduğundan bulundukları pozisyona ve çalıĢtıkları dönemdeki aldıkları ücrete göre emekli maaĢı 416 alabiliyorlardı . 412 “Edirne vilâyeti Reji nezâretinden alınan mâlûmattan anlaĢıldığına göre süvari kolcularının kılınç taĢımasına ruhsat îtâ etmekte mahalli jandarma kumandanlığınca tereddüt gösterildiğinden kolcular el- yevm üzerlerinde kılınç bulundurmamakta derler. Hâlbuki kolcuların üzerlerinde meç ve kılınç gibi elbise-i mahsûsa-ı resmiyeleri icrâ-yı müttemimesinden olarak esliha-ı tezyinlerini bulundurmaları öteden berü her yerce kabul edilmiĢ olub Ģimdi vilâyet-i müĢârünileyhçe süvari kolcuların kılınçlarına müsaade edilmemek evvelce kabul olan Reji kolcularına mahsus elbise-i resmiyenin temametine sekte vermek demek olacağından her yerde ve öteden berü olduğu misillü Edirne‟de dahi süvari kolcularının tezyinât kabilinden olarak kemâfissabık kılınç taĢımalarına îtâ-yı ruhsat olunmasının mahalli jandarma kumandanlığına emr-i iĢʽarı müsâade-i celile-i nezâretpenâhileri olmağın ol bâbda emr ü ferman hazret-i menlehü‟l emrindir. Fi 3 Muharrem (1)314 ve fi 2 Haziran (1)312” BOA. DH.MKT. 2075/87 413 Askerlerin emeklilik durumlarını düzenleyen nizamnâme için bkz. “Askerî Tekâüd Sandığı Nizamnâmesi” Düstûr, Tertib I, Cilt 5, Ankara BaĢvekalet Matbaası, 1937, ss.728 – 731 414 “Memûrin-i Mülkiye Terakki ve Tekâüd Kararnamesi”, Düstur, Zeyl 3, Ġstanbul: 1298, ss. 62-81. 415 Aylık emekli maaĢı; son on yılda alınan maaĢların toplamının ona bölümüyle elde edilecek miktarın on ikiye bölünmesiyle hesaplanıyordu. “Memurin-i Mülkiye Terakki ve Tekâüd Kararnâmesi”, s.68 - 69 416 Bursa Düyûn-ı Umûmiyye nazırı Rıfat Bey 38 yıllık görev süresinin sonunda 3.826 kuruĢ maaĢla emekli olmuĢtu. Cafer Çiftçi, “Hudâvendigâr Vilâyetinde Ġpekböcekçiliğinin Canlandırılmasında Düyûn-ı Umumiyye Ġdâresi'nin Rolü”, Belleten, c. LXXVI, S.277, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2012, s.945, dipnot 98 92 Reji öncesinde kolcular devlet memuru statüsünde olduklarından vefat ettiklerinde ailelerine tekâüd sandığı vasıtasıyla maaĢ bağlanıyordu. Mesela Duhan Gümrüğü kolcularından olup vefat eden Ali Efendi‟nin eĢi Afet hanıma Tekâüd Sandığı 417 Nezâreti marifetiyle 31 kuruĢ , Trabzon Rüsûmat Müdüriyeti kolcularından vefat eden 418 Salih Ağa‟nın eĢi Cevahir ve kızı ġükriye‟ye 60 kuruĢ , yine Trabzon Rüsûmat Müdüriyeti kolcularından ölen Ġbrahim Ağa‟nın eĢi Saniye ve oğlu Hüseyin‟e 60 419 kuruĢ , Galata Gümrüğü kolcularından müteveffa Mehmed Ağa‟nın eĢi AyĢe ve kızı 420 Seher ile oğlu Salim‟e 90 kuruĢ , Ġzmir Rüsûmat Müdüriyeti kolcularından müteveffa 421 RaĢid Ağa‟nın eĢi Zehra ve kızı Eda hanımlarla oğlu Cemal Efendi‟ye 90 kuruĢ maaĢ bağlanmıĢtı. Burada dikkati çeken nokta ölen kiĢinin arkasında bıraktığı eĢ ve 422 çocukların her biri için 30 kuruĢluk bir tahsisat ayrılmasıydı . Fakat ölen kiĢinin 423 yalnızca eĢi hayattaysa eĢine 30 kuruĢtan daha yüksek bir meblağ verilmekteydi . Ayrıca Reji öncesi malulen emekli olan kolcuların son maaĢları emekli maaĢı olarak 424 hesaplanıyordu . Reji idâresinin kurulması ile birlikte burada çalıĢan kolcuların emeklilik hakları tamamen Reji tarafından yürütülmeye baĢlandı. Reji idâresi kâr amaçlı hareket eden bir yapıya sahip olduğundan kolcularının emekli olmasını geciktiriyor, emekli olduklarında da görece düĢük emekli maaĢı tahsis ediyordu. Bu nedenle ilerleyen yaĢlarında vazifelerini yerine getiremeyen kolcular emekli olduklarında gelir kaybına uğramamak 425 adına ambar bekçiliği gibi geri hizmetlerde çalıĢmaya devam ediyordu . 417 BOA. ġD. 2451/24 418 BOA. ġD. 2453/11 419 BOA. ġD. 2454/46 420 BOA. ġD. 2454/55 421 BOA. ġD. 2456/23 422 Düyûn-ı Umumiyye Ġdâresi ve Dersaâdet Emtia-i Ecnebiye Gümrüğü kolcuları için de aynı durum geçerliydi. BOA. ġD. 911/11; BOA. ġD. 912/15; BOA. ġD. 912/48 423 “Salih Ağa‟nın zevcesi AyĢe Sadıka hanım tarafından kendisine maaĢ tahsisi verilub Memurîn-i Mülkiye Kararnâmesi‟nin otuz dördüncü otuz beĢinci ve otuz sekizinci maddeleri mûcebince 39 guruĢa isabet eylediği..” BOA. ġD. 2457/10. BaĢka bir örnekte ise Sirkeci Ġstasyonu kolcularından Mehmed Ağa‟nın eĢi Hacer hanıma 50 kuruĢ maaĢ tahsis edilmiĢti. BOA. ġD. 2458/13 424 “Papazlık Gümrüğü kolcularından Mehmed Ağa'nın ma‟lüliyetine mebnî son me‟muriyet maaĢı olan altmıĢ guruĢ maaĢla icrâ-yı tekâüdüne karar verildiği” BOA. ġD. 857/12. BaĢka bir örnek için bkz. BOA. ġD. 858/15 425 Yüksel, Türkiye‟de Tütüncülerin KaçakçılaĢma Sürecinde Kolculuğun Baskısını Ġki Kolcunun Tercüme-i Hâlinden Anlama Denemesi, s.196 93 Reji idâresi emeklilik konusunda kolcularına pürüzler çıkarsa da görev esnasında vefat eden kolcuların ailelerine maaĢ bağlıyordu. Fakat bu meblağ çok yüksek 426 miktarlara ulaĢmıyordu . Reji idâresinin emekli olan veya vefat eden kolcuların ailelerine karĢı menfi tutumu nedeniyle Osmanlı Devleti kolcuların ve ailelerinin kendi tebaası olması durumunu göz önünde bulundurarak geride kalan aileleri koruyor ve her türlü yardımı yapıyordu. Mesela eĢkıya takibi esnasında vefat eden Çal kazası Reji kolcularından Tokatlıoğlu Osman bin Ali'nin eĢi, üç kızı ve iki oğluna Reji idâresi tarafından herhangi bir tahsisat ayrılmazken Dâhiliye Nezâreti Sadâret‟e yazı yazarak bu aile için “münâsip miktar maaĢ tahsisâtı” bağlanması konusunda talepte 427 bulunuyordu . Mâliye Nezâreti bu beĢ kiĢilik aile için toplam 180 kuruĢ maaĢ 428 bağlanmasını tekraren Sadâret‟e bildiriyor ve neticede aileye maaĢ bağlanıyordu . Reji idâresi, emeklilikten ziyade kaçakçılarla yaĢanan çatıĢmalarda hayatını kaybeden kolcuların ailelerine tahsisat ayırmaktaydı. Mesela Kamalı Mustafa ile gerçekleĢen çatıĢmada hayatını kaybeden Reji kolcusu Hasan‟ın geride kalan eĢi, bir erkek iki kız çocuğu için bir kereliğe mahsus 2.000 kuruĢ para verilmiĢ ve bu aile 5 mecidiye maaĢa 429 bağlanmıĢtı . Fakat bu ödeme sürekli olmuyor çeĢitli durumlarda kesilebiliyordu. Devletin, Reji kolcularının ailelerine karĢı korumacı yaklaĢımı yalnızca maaĢ tahsisatı ile gerçekleĢmiyor, ölen kiĢilerin çocuklarının eğitiminin devamı da yine devlet tarafından sağlanıyordu. Mesela Amasya Reji kolcusu Salih‟in maktulen vefat etmesi sonucu Reji tarafından maaĢı kesilen GülĢen‟in, oğlu Mekteb-i Sultânî'ye parasız kayd ve kabulü için yazdığı istîdâ üzerine Dâhiliye Nezâreti Maârif Nezâreti‟nin “icabının 430 icrasına himmet” edilmesini istiyordu . Yine Ġzmit Reji kolcularından Tayyib Efendi'nin eĢi Ulviye Hanım'ın fakirliği sebebiyle oğlu Nureddin‟i DarüĢĢafaka'ya 431 kaydetme isteği devlet tarafından olumlu karĢılanıyor ve okula kaydı yapılıyordu . Sonuç olarak Reji kolcularının îfâ etmesi gereken ve maddi saiklerle pek de 426 BOA. BEO. 3412/255849 427 BOA. DH.MKT. 1102/76 428 “Reji kolcularından olub maktulen vefat eden Osman bin Ali‟nin zevcesi Elif‟e ve üç kerimesiyle iki mahdumuna otuzar guruĢtan cem‟an yüz seksen guruĢ maaĢ tahsisi” BOA. BEO. 3030/227221 429 Mehmet BaĢaran, “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun Son Döneminde Aydın Vilâyetinde EĢkıyalıkla Mücadele Eden Jandarma Müfrezelerinin Yapısal Ġncelemesi”, Miras ve Değişim Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Jandarma, Ed.: Ġsmail Hakkı Demircioğlu vd., Ankara: Berikan Yayınevi, 2018, s.214 430 BOA. BEO. 1638/122819 431 BOA. MF.MKT. 1180/81 94 yanaĢmadığı bazı uygulamaları Osmanlı Devleti kendi tebaasını koruma refleksiyle gerçekleĢtiriyor, malulen ve maktulen emekli olan kolcuların ailelerine sahip çıkıyordu. 2.5. Reji Kolcularına Destek Sağlayan Bir OluĢum: Kordon Bölükleri Tütün kaçakçılığının yoğun olarak yapıldığı bölgelerde Reji kolcularının yetersizliği sonucu Reji kolcularına yardım amacıyla yeni bir silahlı birlik kurulması gerekliliği ortaya çıkmaya baĢladığında bu duruma dair teklifi Reji idâresi hükümete iletti. Kurulması planlanan yeni birliğin zaptiyeye bağlı olarak görev yapması ve Dersaâdet, Aydın, Selanik ve Hudâvendigâr bölgelerini denetlemesi planlanmıĢtı. Gerçekten de bu dört bölge tütün üretiminin ve kaçakçılığının en yoğun yapıldığı yerlerdi ve mevcut Reji kolcuları bu bölgelerde kaçakçılığı engelleme konusunda 432 yetersiz kalıyordu. ĠĢte bu düĢünce sonucu Reji idâresi “Kordon Bölükleri ” adıyla yeni bir silahlı bölük kurma giriĢimi baĢlattı. Reji idâresi ile hükümet arasında Kordon bölüğü kurma planının hayata geçirilmesi konusunda 1886 yılında yapılan ilk görüĢmeler olumlu geçti ve bu bölüklerin kurulması hükümet tarafından uygun görülerek yeni kurulacak bölüklerin talimatnâmesi için çalıĢmalar baĢladı. Jandarma Dâiresi‟nde kaleme alınan talimatnâmeye seraskeriyenin onay vermesi neticesinde mesele Meclis-i Vükelâ‟ya taĢındı. Meclis-i Vükelâ konuyu incelemesi için ġûrâ-yı Devlet‟e aktardı ve Reji idâresi komiseri Nuri Bey ile Genel Müdür Mösyö Auboyneau‟un hazır bulunduğu sırada 433 Kordon bölüklerinin talimatnâmesi hazırlandı . Kordon bölüklerinin kuruluĢ amacı olarak; mevcut Reji kolcularının dört ilde (Dersaâdet, Aydın, Selanik ve Hudâvendigâr) tütün kaçakçılığını engelleyemediği ve yapılan müzakereler sonucu Reji kolcularına destek vermek amacıyla yeni bölüklerin kurulmasına karar verildiği ve bunun Meclis-i Vükelâ tarafından kabul edildiği ifade ediliyordu. Kordon bölüğünde çalıĢacak personelin Müslümanlar arasından seçileceği ve maaĢ dâhil tüm ihtiyaçlarının Reji tarafından karĢılanacağı yapılan görüĢmeler sonucu netleĢti. Son olarak kendilerine verilecek silah masraflarının da yine Reji 432 Kordon kelimesi; bir yeri kontrol altına almak, giriĢ – çıkıĢı önlemek için görevlilerin yan yana sıralanarak meydana getirdiği dizi. 433 Altunsoy, a.g.m., s.573 95 434 tarafından ödeneceği talimatnâmenin ön hazırlık aĢamasında kararlaĢtırılmıĢtı . Bu ön Ģartlar ile yapılan müzakereler neticesinde “Tütün Kaçakçılığının Men‟i Hizmetinde Kullanılacak Kordon Bölüklerine Dâir Tâlîmattır” adıyla toplam iki fasıl otuz üç madde 435 ve bir hatime bölümünden ibaret olan Kordon bölükleri talimatnâmesi hazırlandı . Talimatnâmenin ilk maddesinde yeni kurulacak Kordon bölüklerinin jandarma ve zaptiye bölükleriyle karıĢtırılmayacağı belirtilmiĢti. Yani yeni kurulan Kordon bölükleri ayrı bir yapı olarak teĢkilatlanacaktı. Bu noktada Ģunun da ifade edilmesi gerekir: Her ne kadar Kordon bölükleri tütün kaçakçılığının engellenmesi konusunda Reji kolcularına yardım etmek amacıyla kurulmuĢ olsa da 1886 yılı sonunda talimatnâmesi hazırlanan ve 1887 yılında faaliyete baĢlayan ve yalnızca dört ilde faaliyet gerçekleĢtirecek Kordon bölüklerinin Reji kolcularıyla aynı birlikler gibi değerlendirilmesi hatalı olacaktır. Zira arĢiv belgelerinden takip ettiğimiz kadarıyla Reji kolcularının faaliyetleri ile alakalı 1883 yılı ile 1887 arasına ait onlarca belge bulunmaktadır. Kordon bölüklerinin 1887 yılında faaliyetlerine baĢladıkları düĢünüldüğünde Reji kolcularının Kordon bölüklerinden daha önce de var olduğu anlaĢılmaktadır. Bunun yanında Kordon bölüklerinin nefer sayısı, faaliyete baĢladığı yıl olan 1887 tarihinde 1.577 kiĢiyken bu tarihte Reji idâresine bağlı toplam kolcu sayısının 436 Quataert‟in verilerine göre 3.617 olduğu da bilinmektedir . Bu durumda aradaki 2.040 kiĢilik fark Kordon bölüklerinden önce var olan Reji kolcularını ifade etmektedir. Son olarak Kordon bölükleriyle Reji kolcularını aynı birlikler olarak kabul ettiğimiz takdirde Reji kolcularının faaliyet alanları Dersaâdet, Aydın, Selanik ve Hudâvendigâr ile sınırlandırılmıĢ olacaktır ki yine arĢiv belgelerindeki resmi yazıĢmalardan ve dönemin gazetelerinden takip ettiğimiz kadarıyla Reji kolcuları yalnızca bu dört ilde değil ülkenin hemen hemen tamamında faaliyet göstermiĢtir. Özetle Reji idâresinin isteği ile kurulan Kordon bölükleri, Reji kolcularına ve zaptiyeye bilhassa tütün kaçakçılığının engellenmesi konusunda yardımcı olmak için kurulan tâli bir silahlı birliktir. 434 “Kordon bölüğü efrâd ve zabitanına canib-i devletten verileceği muharrer esliha ve cephânenin meccânen ikası câiz olmayacağından bunların esmânın Reji idâresinden îka kılınacağının” BOA. Ġ. MMS. 87/3753 435 Talimatnâmenin tam metni için bkz. BOA. Ġ. MMS. 87/3753; Düstûr, I. Tertib 5.Cilt, Ankara: BaĢvekalet Matbaası, 1937 “Tütün Kaçakçılığının Men'i Hizmetinde Kullanılacak Kordon Bölüklerine Dair Talimat”, s.733 – 744. Talimatnâmenin değerlendirmesi için bkz. Burak Altunsoy, a.g.m., s.574 – 583; Halim Alyot, a.g.e., s.250 – 255 436 Donald Quataert, Osmanlı Devleti'nde Avrupa İktisadi Yayılımı ve Direniş (1881-1908), Çev.: Sabri Tekay, Ankara: Yurt Yayınları, 1987, s.30 96 Talimatnâmenin üçüncü maddesi değerlendirildiğinde Kordon bölüğünün teĢkilat Ģemasının Ģu Ģekilde bir yapıya sahip olduğu anlaĢılmaktadır: Tablo 8: Kordon Bölükleri TeĢkilat ġeması Kaynak: Altunsoy, Reji Uygulamaları ve Tütün Kaçakçılığını Engellemeye Yönelik Bir GiriĢim: Kordon Bölükleri, s.576 Yine talimatnâmeye göre Kordon bölüklerinin hangi Ģehirlerde bulunduğu ve kaç kiĢi oldukları ile aldıkları maaĢlar da Ģu Ģekilde belirlenmiĢti: 97 Tablo 9: Kordon Bölüklerinin Faaliyet Alanları ve MaaĢları Dersaâdet Selanik Bursa Ġzmir MaaĢ-ı MaaĢ-ı MaaĢ-ı MaaĢ-ı Nefer Nefer Nefer Nefer ġehri ġehri ġehri ġehri YüzbaĢı 4 570 5 550 3 550 5 500 SÜVARĠ Mülâzım-ı Evvel 4 380 5 400 3 400 5 425 Mülâzım-ı Sânî 4 335 5 350 3 350 5 350 BaĢçavuĢ 4 190 5 180 3 180 5 180 Bölük Emini 4 170 5 160 3 160 5 160 ÇavuĢ 4 240 5 200 3 200 5 200 SÜVARĠ OnbaĢı 8 225 22 185 12 185 22 185 Neferat 32 210 108 170 70 170 108 170 ÇavuĢ 12 180 19 170 9 170 16 170 PĠYÂDE OnbaĢı 45 165 56 155 26 155 46 155 Neferat 224 150 280 140 130 140 230 140 Dersaâdet Selanik Bursa Ġzmir Toplam Toplam Toplam Toplam Toplam Toplam Toplam Toplam Nefer Nefer MaaĢ MaaĢ Nefer MaaĢ Nefer MaaĢ 345 2815 515 2660 265 2660 452 2635 GENEL T OPLAM NEFER: 1577 AYLIK 10770 MASRAF Kaynak: BOA. Ġ.MMS. 87/3753 Kordon bölüğünde çalıĢacak personelin, Reji kolculuğunda görev yapan ve bunlardan gönüllü olanlar içerisinden seçilmesi ve Ġstanbul‟da Zabtiye Nezâreti‟ne 98 437 Ģehadetnâmelerini vermeleri gerekiyordu . Seçilen kiĢilerin azilleri konusunda ise 438 Jandarma Dâiresi‟nin herhangi bir söz hakkı bulunmamaktaydı . Talimatnâmede; kurulacak bölüklerin masraflarının Reji idâresince karĢılanması, sayılarındaki artıĢ ve azalma miktarının seraskeriyeye üç ayda bir bildirilmesi (madde 13), alay müfettiĢlerinin Kordon bölüklerini denetleme hakkının olduğu (madde 16), kaçakçılığı engellemek gibi öncelikli görevlerinin olduğu (madde 19 – 25 arası) ve kaçakçılık dıĢında bir iĢle meĢgul olmayacakları ifadeleri yer alıyordu. Talimatnâmenin hatime kısmı Osmanlı Devleti‟nin Kordon bölüklerine dair kuĢkusunu gösterecek niteliktedir. Hatime bölümünde Kordon bölüklerinden beklenen fayda sağlanamazsa hükümet tarafından ilgâ edileceği belirtiliyor ve hükümet muhtemel bir olumsuzluğa karĢı ön alıyordu. Bu Ģartlar altında talimatnâmesi hazırlanan Kordon bölükleri 1 Ocak 439 1887 tarihinde göreve baĢladı . Kordon bölüklerinin göreve baĢladığı esnada karĢılaĢtığı tek sorun kaçakçılar ve kaçakçılık faaliyetleri değildi. Bunun ötesinde buraya katılan kiĢiler zaten hâlihazırda Reji kolcularından seçilen insanlar olduğu için halk nezdinde bu bölüğün Reji kolcularından bir farkı yoktu. Ayrıca ortada bir yetki karmaĢası da bulunuyordu. MaaĢları ve diğer masrafları Reji tarafından ödenen ve personelini Reji‟nin seçtiği bir yapının zaptiyelerle iĢbirliği yapması bekleniyor; kıyafet, personel artırımı ve denetleme gibi konularda ise seraskeriyenin denetimine tabi tutuluyordu. Dolayısıyla Kordon bölüklerinin talimatnâmesinin uygulanması esnasında bazı karıĢıklıklar doğabileceği ortadaydı. Dahası Reji idâresi, tahmin edilenden daha masraflı olan bu bölük için yeteri kadar tahsisât ayırmamıĢtı. Bu nedenle Kordon bölükleri daha faaliyete baĢlar baĢlamaz belki de en önemli görev alanı olan Ġstanbul‟da tahsisat eksikliğinden dolayı bir bölük 440 eksik bir Ģekilde göreve baĢladı . 437 “Reji idâresince müstahdem olan kolculardan teĢkil olunacak Kordon bölüklerine dâhil olacakların idâreden istihsal edecekleri Ģehâdetnâmeleri Dersaâdet‟te zabtiye nezaretine îfâ etmelerinin talimatta mukayed olması…” BOA. DH.MKT. 1407/38. Bu konuda yaĢanan sıkıntılar için bkz. BOA. ġD. 723/11 438 Bu duruma kordon neferlerinin tayin ve maaĢlarını Reji idâresinin karĢılıyor olması gerekçe olarak gösterilmiĢtir. BOA. DH. MKT. 1349/9 439 BOA. MV. 14/53 440 Ġstanbul‟da hangi alanların kordon bölüğü kontrolünde olduğu Sadâret‟ten yazılan yazıda Ģu Ģekilde aktarılmıĢtı: “Devletlü efendim hazretleri. Tütün kaçakçılığının menʽi hizmetinde kullanılmak üzere kaleme alınan talimat mucebince bâ-irâde-i seniyye teĢkili mukarrer olan Kordon bölüklerinden li-ecli tahrir Ģimdilik Dersaâdette seksen mevcutlu üç bölüğün teĢkili Reji idâresi tarafından beyan olunmasına 99 Tablo 10: Dersaâdet’teki Kordon Bölüklerinin Görev Yerleri 1.BÖLÜK 2.BÖLÜK 3.BÖLÜK 4.BÖLÜK Asker Nefer Görev Yeri Nefer Görev Yeri Görev Yeri Sayısı Yedikule - Yedikule - Üsküdar - Reji idâresi PĠYÂDE 40 40 Kâğıthâne 40 Kâğıthâne arası Kadıköy arası tarafından arası görev verilmemiĢtir SÜVARĠ (7 Yedikule - Yedikule - Çengelköy - - 8 kiĢilik Kâğıthâne - Kâğıthâne - 40 40 40 Erenköy - müfrezelere Büyükdere Büyükdere Bulgurlu arası bölünecek) arası arası Kaynak: BOA. Y.A.RES. 37/5 Tahsisat konusundaki sıkıntının büyümesi üzerine kuruluĢunun üzerinden bir yıl bile geçmeden Reji idâresi Kordon bölüklerinin Ġstanbul‟da bulunan Ģubelerini 441 kapatmak zorunda kaldı . Benzer Ģekilde Aydın‟da da kurulması planlanan beĢ bölük, Reji idâresinin bölgedeki Kordon bölükleri için ayırdığı 111.500 kuruĢluk eksik 442 tahsisattan dolayı dört bölük olarak kurulabilmiĢti . Faaliyette bulunduğu süre boyunca Kordon bölüklerinin tütün kaçakçılığını engellediğine dair göze çarpan herhangi bir faaliyeti bulunmamaktaydı. Ancak bu birliklerin faaliyetlerinin yazıĢmalarda Reji kolcularına hamledilme ihtimali de göz önünde tutulmalıdır. Fakat Ģurası kesin ki ne Reji idâresi ne de hükümet Kordon bölüklerinden bekledikleri verimi alamamıĢtı. Zaten kuruluĢunun ikinci yılında Kordon bölüklerinin Aydın ve Hudâvendigâr bölükleri de sonlandırılarak Selanik ve Halep‟te ve taʽlimât-ı mezkûre ahkâmınca hükümet-i seniyye bundan dolayı bir gün mesʽûliyet deruhte etmemiĢ olmasına mebni irâde-i mezkûrenin ifâdesi terviç edildiği gibi mezkûr üç bölüğün iki bölük piyâdeleri Yedikule‟den Kâğıthâne‟ye kadar mümted olan hattın nikât-ı lüzumesi kadime-i mevcud barakalara ikame olunacak kırk neferden ibaret süvarileri yediĢer sekizer kiĢiden mürekkeb birer müfreze halinde yine Yedikule‟den Kâğıthâne‟ye ve oradan Büyükdere‟ye kadar mahalleri seyyaren devir etmek ve diğer bir bölük süvari de Çengelköy‟den Bulgurlu‟ya ve oradan Erenköy‟e kadar mesafedeki kır ve sahralarda geĢt ü güzar etmek ve piyâdeleri Üsküdar‟dan Kadıköy‟e kadar olan mesafeyi muhafaza etmek üzere muhafazanın mevki-i icrâya vaz‟ı…” BOA. Y.A.RES. 37/5 441 BOA. Ġ.DH. 1076/84413 442 BOA. DH.MKT. 1423/ 61 100 443 faaliyetlerde bulunmasına karar verildi . Yıldız Sarayı‟nın Kordon bölüklerine karĢı 444 olumsuz bakıĢı da bu bölüklerin iĢlevsiz hale gelmesinde etkili oldu . Neticede Reji kolcularına ve zaptiyeye yardım amacıyla kurulmuĢ olan Kordon bölükleri herhangi bir etkinlik gösteremedi ve yaptıkları iĢ kısa bir süre sonra jandarmaya bırakıldı. Reji kolcularının sayıları yıl yıl incelendiğinde ciddi azalma ve artıĢ olan herhangi bir yıl tespit edilemediğinden Kordon bölüklerinde bulunan 1.577 personelin yeniden Reji kolcu birliklerinde istihdâm edildiği ya da pasif bir Ģekilde görevlerine devam ettikleri düĢünülebilir. 443 BOA. Ġ.DH. 1154/90250 444 BOA. Ġ.MMS. 98/4122 101 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: REJĠ KOLCULARININ UYGULAMALARI 3.1. Kolcuların Tütün Kaçakçıları ile Mücadelesi Tütünün Osmanlı Devleti topraklarına giriĢine muvazi olarak baĢlayan tütün kaçakçılığı temelde birkaç Ģekilde değerlendirilmelidir. Öncelikle ruhsatsız ve vergisiz tütün üreten çiftçilerin tütünleri devlet tarafından her dönemde kaçak sınıfına dâhil edilmiĢti. Tütünü yasal yollarla üreten çiftçinin kendi tütününü yasal olmayan ya da vergisiz bir Ģekilde satması da tütünün kaçak emtia olarak değerlendirilmesine neden oluyordu. Bunun yanında klasik dönemde nicelik olarak düĢük kalsa da nitelik olarak devleti oldukça uğraĢtıran eli silahlı ve mesleği kaçak tütün satmak olan eĢkıya ve kaçakçıların satın aldıkları ve sattıkları her türlü tütün ve tütün mamulü ürün de yine kaçak olarak kabul edilmiĢtir. Bu son grup devleti yalnızca finansal anlamda zarara uğratmakla kalmıyor aynı zamanda iç güvenlik zâfiyeti oluĢturarak güvenlik harcamalarını artırıyor, bazen üretime sekte vurarak dolaylı olarak topraktan alınacak vergilerin miktarını düĢürüyordu. Devletin tütün kaçakçılığına karĢı bakıĢı da hemen her dönemde benzer Ģekildeydi. Kaçakçılık bir suç olarak kabul edilmiĢ, bazen kalebend, bazen para bazen de hapis cezasıyla cezalandırılmıĢtı. Eğer kaçakçılık silahlı çeteler eliyle gerçekleĢiyorsa bu durumda problem bir iç güvenlik meselesi olarak değerlendirilmiĢ ve güvenlik güçleri vasıtasıyla silahlı mücadeleye giriĢilmiĢti. Reji‟nin ortaya çıkıĢı ile birlikte tütün kaçakçılığı hızlı bir Ģekilde artıĢ gösterdi. Kaçakçılıktaki artıĢın gerekçesi olarak Reji‟nin yabancı bir Ģirket olmasının ve bütün tütün üretim – tüketim sürecine müdahil oluĢunun, halkın milliyetçi duygularını kabarttığı ve buna kaçakçılıkla cevap verdiği Ģeklindeki görüĢ tütün kaçakçılığındaki artıĢın tam cevabı olamaz. Reji ile birlikte tütün kaçakçılığının artıĢındaki temel gerekçe Reji‟nin gayr-i hukuki ve halkın tepkisini çeken uygulamaları ve kolcularının faaliyetleridir. Ayrıca Reji‟nin, kaçakçılığı meslek haline getiren eli silahlı kaçakçı gruplarla mücadelesi kadar hatta belki daha fazla tütün üreten çiftçi ile uğraĢması da çiftçileri otomatik olarak kaçakçılara destek veren zümreler haline getirdi. Yine kolcuların, sıradan halkın dıĢında asker ve jandarma gibi Osmanlı güvenlik güçlerine karĢı olumsuz uygulamaları devlet kurumlarını da Reji ve kolcularına karĢı olumsuz 102 düĢüncelere sevk etti, yerel hükümetlerin çoğunlukla kaçakçıların kaçakçılık faaliyetlerine göz yuman ya da yeterince mücadele etmeyen politikalar izlemelerine neden oldu. Fakat halkın kaçakçılara destek vermesi ve yerel hükümetlerin de kaçakçıları yer yer destekler tavrı, Osmanlı Devleti‟nin kaçakçılara destek verdiği Ģeklinde yanlıĢ bir algıya sebep oldu. Osmanlı Devleti Reji‟nin faaliyete geçtiği zamandan itibaren Reji‟ye yönelik yüzlerce Ģikâyeti dikkatlice değerlendirip gereken tedbiri almıĢ olsa da hiçbir dönemde kaçakçılığı Reji‟ye karĢı bir koz olarak kullanmadı ve yine hiçbir dönemde kaçakçılığı destekler bir tavır almadı. Reji‟nin kuruluĢ tarihi olan 1883‟ten devletin yıkılıĢına kadar geçen süreçte incelenen arĢiv belgeleri içerisinden hiçbirinde Osmanlı hükümetinin ya da sarayın kaçakçılara destek veren ya da kaçakçılara karĢı pasif bir tutum izlenmesine dair zımni bir destek sağlayan herhangi bir emri tespit edilememiĢtir. Fakat tam tersi Ģekilde kaçakçıların yakalanmasını emreden, bu konuda Reji‟ye destek verilmesini isteyen hatta kaçakçılara destek verdiği için yerel hükümetleri uyaran yüzlerce belgeye tesadüf edilmiĢtir. Dolayısıyla Reji‟ye karĢı kaçakçıların devlet tarafından desteklendiği hatta bunun bir devlet politikasına dönüĢtüğüne dair bakıĢ açısı gerçeği yansıtmamaktadır. Yerel hükümetlerin ise kaçakçılara destek verdiği bir vakıadır. Tütün kaçakçılığının Reji döneminde bazen küçük bazen büyük kafileler ve kaçakçı silahlı gruplarla yapıldığı bilinmektedir. Ayrıca Reji kolcuları genellikle kaçakçılar karĢısında yetersiz kalmıĢ, giriĢilen çatıĢmalarda çoğunlukla kaçakçılar galip ayrılmıĢtır. Bunda kaçakçıların halktan destek görmelerinin yanında bölgeye hâkim olmaları ve ellerindeki silahların Reji kolcularına göre daha etkili olmasının payı vardır. Reji kolcuları ile tütün kaçakçıları arasında yaĢanan çatıĢmalarda çoğunlukla Reji kolcularından kayıplar verilse de belirli dönemlerde tütün kaçakçılarının malları yakalanabiliyor ve Reji kolcuları çatıĢmalardan galip çıkabiliyordu. Mesela Erzurum‟daki iki süvari kolcusu Tazegül bölgesinde on altı kiĢilik bir tütün kaçakçısı kafilesi görmüĢ, tütünlerini bırakmalarını teklif eden kolculara kaçakçılar tarafından ateĢ açılınca kolcuların arasında bulunan Zabıta Ġsmail ölmüĢ, kolcular da üç beygir ve bir kaçakçıyı yaralamıĢtı. ÇatıĢmanın sonunda kaçakçılar 830 kıyye tütünü bırakıp 103 445 kaçmıĢtı . Yine Ankara kolcuları ile tütün kaçakçıları arasında çıkan çatıĢmada bir mülâzım ile bir kolcu yaralanmıĢ, kaçakçılar Düzce ve Hendek‟e kaçmıĢ ve bir tanesi 446 Ġzmit‟te yakalanmıĢtı . Karamürsel‟de kaçakçılarla kolcular arasındaki çatıĢmada bir kolcu ölmüĢ, iki kiĢi yaralanmıĢ, kaçakçılardan meĢhur Mustafa Ağa yaralı bir Ģekilde 447 ve avanelerinden Ġbrahim, EĢref ve Ali beyler de sağ bir Ģekilde yakalanmıĢtı . Mudurnu ile Göynük arasında on – on iki kaçakçı ile kolcular arasında yaĢanan çatıĢmada ise kolcular 873 kilo tütün elde etmiĢ bunun üzerine kaçakçılar yeni bir giriĢimde bulunarak 25 yük kaçak tütünü kırk silahlı kaçakçı ile kaçırmaya çalıĢınca yeniden çatıĢma çıkmıĢ ve kolcuların iki hayvanı yaralanmıĢ, kolcubaĢı ise ağzından 448 yaralanmıĢtı . Reji kolcuları ile tütün kaçakçıları arasında yaĢanan çatıĢmalarda her zaman kolcular kaçak tütünleri ele geçiremeyebiliyordu. Selanik Reji Nezâreti‟nden Rumeli MüfettiĢliği‟ne gönderilen yazıdan anlaĢıldığına göre Manastır'da meĢhur tütün kaçakçısı Muhacir Ġsmail, topal Halil oğlu Salih, Küçük Ġsmail, Rıfat, Bekir, Halil, Ġzzet, Hacı Faik, KeĢanlı Nazmi, Pirlepeli Ġbrahim, Feyzullah, Ġsmail ve Yusuf adındaki kaçakçılar Cumartesi saat iki buçuk civarında silahlı bir Ģekilde 5 yük hayvanla tütün kaçırmak için Manastır Bayramlı‟nın Kemer sokağından Ģehre girerken polis Tevfik‟e denk gelince silahlarına davranmıĢlar ve Ģehrin içine kaçmıĢlar, burada da dört Reji kolcusuna denk gelmiĢ ve kolculardan Edhem‟i yaralamıĢ, silahlarından çıkan mermilerden biri de kolcu Rıza‟nın fesini delmiĢ, kaçakçılar tütünleriyle birlikte firar 449 etmiĢ ve yerel hükümet tarafından yakalanmaları yolunda çalıĢma baĢlatılmıĢtı . Tütün kaçakçılarıyla yaĢanan çatıĢmalarda Asâkir-i ġâhâne, Reji kolcularına destek vermeye pek sıcak bakmasa da genellikle jandarma Reji kolcularına destek 445 BOA. DH.MKT. 1346/45 446 BOA. DH.MKT. 2044/2 447 BOA. Y.A.HUS. 323/136 448 “Mudurnu ile Göynük arasında müsellâh on on iki nefer tütün kaçakçılarıyla kolcular beyninde vuk‟u bulan arbede neticesinde sekiz yüz yetmiĢ üç kilo tütün derdest edildiği ve yine kaçak tütün tedârik etmek üzere kaçakçıların Hendek‟te toplanması haberi alınması üzerine bunların takibi içün Düzce Reji müdüriyetinden gönderilen kolcular Hendek‟ten iki saat mesafede vâki‟ Ereğli karyesinde mükerrer ateĢli tüfengler ile müsellâh ve yirmi beĢ yük kaçak tütüne hâmil tesâdüf eyledikleri kırk nefer kadar kaçakçılar tarafından üzerlerine ateĢ edilerek kolcuların iki hayvanı telef ve kolcu baĢının ağzından cerihadâr olduğu Reji idâresinden bildirildiği Mâliye Nezâret-i Celîlesi‟nden ba-tezkire iĢ‟ar kılınmıĢ olmağla suret-i iĢ‟ara nazaran bi‟t-tahkik…” BOA. DH.MKT. 1799/2 449 BOA. TFR.I.M.13/1210 104 vermiĢti. Mesela Ġnebolu Kızılkara bölgesinde açık bir Ģekilde kaçak tütün satarken üzerlerine gelen Reji kolcuları ve jandarmaya karĢı iki Laz kaçakçısı silah çekmiĢ ve 450 oradan hızla uzaklaĢmıĢlardı . Yine 1890 yılında Zabtiye Nezâret-i Celilesi‟ne gönderilen bir belgede kırk – elli kadar Reji kolcusu ve süvari jandarma Altındağ bölgesinde yirmi – otuz kadar Çerkes ve Gürcü tütün kaçakçısı ile karĢılaĢmıĢ ve meydana gelen çatıĢmada Reji kolcularından dört beĢinin yaralanıp birinin vefat ettiği 451 ve mücadelenin devam etmekte olduğu bildirilmiĢti . Reji kolcularıyla tütün kaçakçıları arasında yaĢanan çatıĢmalarda her zaman kolcular galip gelmiyor bazen silahlı tütün kaçakçıları kolcuları püskürtebiliyor, kaçak tütünlerini Reji kolcularından koruyabiliyordu. Mesela Adapazarı‟nda üç kolcunun kaçakçılarla girdiği çatıĢma esnasında vefat ettiği ve kaçakçılardan birinin yakalandığı 452 Geyve‟den bildiriliyordu . Olayın detayları Ġzmid Mutasarraflığı‟na yazılan yazıda daha net bir Ģekilde görülüyordu: “Adapazarı mülhakâtından Karakıllı‟ya yarım saat mesafede pusu tutan iki nefer tütün kaçakçısının Mustafa ve Ali ve Osman ve Hüseyin nâm tütün kolcularının ikisini tüfeng kurĢunu ile derhal telef ve birini dahi ağır bir halde cerh edüb o da katilinin eĢkâlini söyleyebildikten sonra vefât etmiĢti”. Dahiliye bu tip olayların yaĢanmamasını istemiĢ, Reji Müdüriyet-i Umumiyesi Komiserliği‟nden gelen yazıda ise “katillerin haklarında muâmele-yi kanûnîyenin sürʽatle” yapılması 453 454 istenmiĢti . Gerçekten bu kiĢiler daha sonra yakalanıp adliyeye sevk edilecekti . “Kastamonu ve Ankara Vilâyetlerine Tahrirât” Ģeklinde Dâhiliye Nezâreti‟nden gönderilen belgede; Martini tüfeklerle silahlı yirmi – otuz Çerkes ve Gürcü kaçakçı çetelerinin Hendek ve TaĢağıl'dan aldıkları tütünleri EskiĢehir, Beypazarı ve KırĢehir‟e soktukları ve kaçakçılar çok iyi bir Ģekilde silahlandıkları için kolcuların bunlara karĢı etkisiz kaldığı, Reji komiserliğine göre jandarmadan yalnızca bir veya iki kiĢinin kolculara yardım ettiği söylenmekteydi. Dâhiliye Nezâreti bu tip durumlarda 455 jandarmanın mutlaka Reji kolcularına destek vermesini istemekteydi . 450 BOA. DH.MKT. 1450/97 451 BOA. DH.MKT. 1744/47 452 BOA. Y.PRK.AZJ. 16/91 453 BOA. DH.MKT. 1742/76 454 BOA. DH.MKT. 1758/32 455 BOA. DH.MKT. 2059/132 105 Kaçakçıların kolculara karĢı üstünlük sağlamaları bazen kolcuların lakayıt tavrından da kaynaklanabiliyordu. Mesela hükümetin Trabzon ve Erzurum vilâyetlerine gönderdiği yazıda; tütün kaçırdıkları sırada herhangi bir karĢılık görmemelerinden dolayı kaçakçıların Bayburt kolcularını bağlayarak tütünleri aĢırdıkları ve bundan cüret alan üç yüz kiĢinin silahlanarak iki yüz elli yük tütünü kaçırmaya hazırlanmakta oldukları ve “bu gibi lakayd tavrın gayr-ı câiz” olduğu bildirilip gerekenin yapılması 456 isteniyordu . Kaçakçı çetelerinin sayısal anlamda üç yüz kiĢiye ulaĢması yalnızca Bayburt bölgesine mahsus bir durum değildi. Düzce‟de de üç yüz kiĢilik tütün kaçakçı 457 çeteleri mevcuttu . KaraĢar bölgesinde bu çeteler kırk – elli kiĢilik gruplar halinde 458 dolaĢıyor, Martini tüfekler ve kamalarla kolculara zarar veriyorlardı . Adapazarı‟nda ise on dokuz kiĢilik süvari kaçakçı birliklerinin olduğu ve Mustafa adında bir kolcuyu 459 öldürdükleri anlaĢılmaktadır . Tütün kaçakçıları üç yüz kiĢilik büyük çeteler kurabildikleri gibi üç kiĢilik ufak çaplı gruplar da oluĢturabiliyordu. Konya‟da dört Reji kolcusu ile kolculara göre altı, kaçakçılara göre üç kiĢilik kaçakçı grubu arasında çıkan çatıĢmada iki Reji kolcusu ağır Ģekilde yaralanmıĢ, kaçakçılardan biri ölmüĢ biri de yaralı olarak kurtarılabilmiĢti. Yapılan tâkibat sonucu kaçakçılar yakalanıp Dâire-i 460 Adliye‟ye teslim edilmiĢti . Ayrıca kaçakçı gruplar içerisinde tıpkı Reji kolcuları gibi 461 farklı etnik unsurlardan kiĢiler de yer alabiliyordu . Tütün kaçakçıları, Reji kolcuları tarafından yakalandıkları zaman derhal ilgili birime teslim ediliyor ve ellerindeki kaçak tütünlerle beraber tüm alet ve hayvanlarına el konuluyordu. Ayrıca kaçakçılara eğer herhangi bir insana zarar vermediyse nakdi para cezası ödetiliyordu. Fakat parası olmayan kiĢilerin bu parayı nasıl ödeyecekleri sorun oluĢturmaya baĢlayınca ele geçirilen alet ve hayvanların satılabileceğine dair Reji Ģartnâmesi 63. maddesinin uygun olup olmayacağı adli birimler tarafından ġûrâ-yı Devlet‟e sorulmuĢ ve bu durumun uygun olacağı ġûrâ-yı Devlet tarafından ilgili 456 BOA. BEO. 301/22570 457 BOA. BEO. 1999/149917 458 BOA. DH.MKT. 476/32, lef 2 459 BOA. DH.TMIK.M.26/78 460 BOA. Y.A.HUS. 266/116 461 Mesela Bilecik BaĢköy‟de tütün kaçakçılığı yapan kiĢilerin isimleri Arnavud Yunus, Kürt Emrullah, Çerkez Zekeriya‟ydı. BOA. DH.MKT. 2714/69 106 462 birimlere bildirilmiĢtir . Bu sayede nakdi para cezasını ödeyemeyen tütün kaçakçılarından ele geçirilen alet ve edevat satılarak ceza ödenmiĢti. Reji kolcularının tütün kaçakçıları ile mücadelesinin yanında özellikle hicri 1319 (1901) yılından itibaren farklı emtiaların kaçakçılığını da engellediklerini arĢiv 463 kayıtlarından takip edebilmekteyiz . Hatta devleti uzun bir süre uğraĢtıran önemli kaçakçı liderlerinden Çakırcalı‟nın yakalanmasında yine Reji kolcularına 464 baĢvurulmuĢtu . Böylece Reji kolcuları özellikle son dönemlerde tütün kaçakçılarıyla mücadele etme vazifelerinin yanında yavaĢ yavaĢ bir iç güvenlik unsuru olarak düĢünülmeye baĢlanmıĢtı. Jandarma ile iĢbirliğinin yine son dönemlerde artmaya baĢlaması da bu durumu kanıtlar niteliktedir. 3.2. Reji Kolcusu – Halk ĠliĢkisi Reji kolcuları ile tütün kaçakçıları arasında yaĢanan silahlı çatıĢmaların yanı sıra kolcuların kaçak tütün arama gerekçesiyle mücadele ettiği diğer bir zümre sıradan Osmanlı tebaasıydı. Esasında buna ilk zamanlarda mücadele denmesi zordu çünkü Reji kolcuları tarafından uygulanan tek taraflı bir baskı söz konusuydu ama halk zaman içinde gerek resmi makamlara Reji kolcularını Ģikâyet ederek gerek kendi yöntemlerini kullanarak Reji kolcularının tütün arama bahanesiyle üzerlerini ve evlerini aramasını ve hatta insanları gasp edip darp etmelerini engellemeyi baĢardı. Böylece süreç zaman içerisinde Reji kolcuları ile halk arasında karĢılıklı mücadeleye evrilmeye baĢladı. Reji idarecilerine göre Reji kolcuları ile halk arasında yaĢanan mücadelede Reji idâresi ve kolcularının suçu yoktu. Reji baĢmüdürü Louis Rambert bu konuda anılarında Ģunları ifade eder: “ġehirlerde kaçak tütün resmen yapılır ve satılır. Satıcı, dükkânında dolu bir tüfek bulundurur. Kolcunun nazik bir ihtarı bile tüfeğin kullanılmasına sebebiyet verir. Ses çıkarmıyoruz ve tedbir olarak çiftçinin tütününü satın almaktan baĢka bir Ģey 465 yapamıyoruz. Zaten durum gayet tehlikelidir. ġöyle bir yan bakanı vururlar” . Bu düĢüncenin tam tersi bir düĢünce ise Niyazi Berkes tarafından dile getirilmiĢtir. 462 “Reji kolcuları tarafından tütünle beraber derdest olunub ashâb-ı meçhul olan eĢya ve hayvânât hakkında ittihâzı lazım gelmiĢ muâmelenin Edirne Vilâyeti Ġstinâf Mahkemesi müdde-i umumîliğinden istîfâr olunmuĢ ve hükm olunan cezâ-yı nakdîyi îfâdan imtina eden kaçakçıların zabt edilmiĢ olan hayvânâtıyla nakliye âlât ve edevatının satılarak esmânından mezkur cezâ-yı nakdînin istifa ve üst tarafının sahibine iʽtâ olunacağı münâsib görülmüĢ olmağla” BOA. BEO. 3012/225869 463 Bkz. Tablo 14 ve Tablo 15 464 BOA. DH.H.14/2 465 Ramber, a.g.e., s.150 107 Berkes‟e göre bir köylü idarenin tekeli altında olan kendi yetiĢtirdiği tütününden yarım 466 okka bir yana saklayayım dese Reji kolcusu tarafından küt diye alnından vurulurdu . Esasında bu iki görüĢ kendi içerisinde aĢırılıkları ifade etse de münferit olarak örnekleri yok denilemez. Ancak genel perspektife bakıldığında silahlı tütün kaçakçılarına karĢı yeterince baĢarılı olamayan ve tam anlamıyla tütün kaçakçılığını engelleyemeyen Reji kolcuları halkın kaçak tütün taĢıması ve kullanmasını engelleme konusunda aĢırılığa kaçmıĢ ve halk tarafından büyük tepkiyle karĢılanmıĢtır. 3.2.1. Reji Kolcularının Halka KarĢı Uygulamaları Reji kolcularının halkın tepkisini çeken uygulamalarından ilki herhangi bir kanıt gözetmeden yalnızca bir Ģüphe üzerine yoldan geçen insanların üstlerini ve tütün tabakalarını aramalarıydı. Bu iĢlem mevcut kanunlara aykırı olsa da Reji kolcuları bu uygulamalarından hiçbir dönemde vazgeçmedi. Ağustos 1886 yılı gibi erken bir tarihte Bitlis‟te Reji kolcularının ahâlî üzerindeki kese ve tabakaları inceledikleri, bazı kiĢilerin bu duruma muhalefet edebileceği bu nedenle bu iĢ için hükümetçe zaptiye görevlendirileceği ve mevcut uygulamanın Ģartnâmeye aykırı olduğu, tabaka ve keselerin Reji kolcuları tarafından aranmasının “nizâmât-ı ahkâmiyeye mugâyir olduğu” 467 hükümet tarafından Bitlis Reji acentesine bildirilmiĢti . Yine MuĢ‟ta, Bitlis Vilâyet defterdârına verilmek üzere hazırlanmıĢ olan kıyılmıĢ tütün çuvalı, kolcular tarafından tutularak çuvalı taĢıyan kiĢi tutuklanmıĢtı. Çuvalın içinden kaçak tütün çıkıp çıkmadığı 468 ise tespit edilememiĢti . Serfiçe‟de kolcuların halkın tabakalarını aradığı ve içindeki iki üç dirhem kaçak tütün için bu kiĢileri hükümete götürüldükleri ve cezâ-yı nakdi ödettiklerine dair Ģikâyetler halkın bir iki dirhem kaçak tütünü normal addettiği ancak 469 Reji kolcularının bunun için bile ceza kestiğini göstermekteydi . Hatta birkaç dirhem kaçak tütün için para cezası kesilmesi halk tarafından “ahâlîye vefâsızlık” kabul ediliyor 470 ve hükümete Ģikâyet ediliyordu . Kolcuların insanların üzerini araması halk nezdinde sorunlara yol açınca hükümet bu uygulamanın nizamnâmeye aykırı olduğunu belirtilmiĢ ve kaçakçı olarak 466 Niyazi Berkes, 200 Yıldır Neden Bocalıyoruz 1, Cumhuriyet, 1997, s.52 467 BOA. DH.MKT. 1359/81 468 BOA. DH.MKT. 1371/31 469 BOA. DH.MKT. 1382/62 470 BOA. DH.MKT. 1629/66 108 471 görülen kiĢilerin tutuklanmasında yerel hükümetlere yetki vermek zorunda kalmıĢtır . Hükümetin bu adımına rağmen kolcular halk üzerinde kaçak tütün aramaktan vazgeçmemiĢti. Topçular ve Cendere isimli mahallerde görevli Reji kolcularının baĢı olan Eyüplü Hamid Ağa'nın maiyetinde bulunan bazı kolcuların üzerlerinde resmi kıyafetleri olmadan Küçükçekmece bölgesindeki halkın sigara tabakalarını aradıkları, kaçak tütün içiyor bahanesiyle birçok insana ikiĢer adet sim mecîdî ceza-yı nakdi kestikleri ve ödemeyenleri darp ettikleri ve hakaretler savurdukları ayrıca on dört silahlı kolcunun bir kiĢiyi takip ederek o kiĢiyi “dehĢet içinde bıraktıkları” bölge kaymakamı 472 tarafından idareye bildirilmiĢti . YaĢanan bu olay Bâb-ı Âli‟ye kadar ulaĢtı ve Reji 473 idâresine konuyla ilgili uyarı yapılması kararı alındı . Tütün tabakalarının aranması esnasında tabakaların kırıldığı durumlar da oluyor ama genellikle bu durumlarda Reji 474 idâresi kolcularının arkasında duruyor ve kolcu herhangi bir ceza almıyordu . Reji kolcuları tarafından gerçekleĢtirilen tütün arama iĢlemi yalnızca tütün tabakalarını arayarak değil bazen ahâlînin ceplerine ellerini sokarak da 475 gerçekleĢebiliyordu . Kolcuların halkın üzerini araması ve bu durumun oluĢturduğu problemlerin çözümü adına arayıĢ çabalarının 1910 yılına kadar devam ettiği, bu tarihte Dâhiliye Nezâreti‟nden Sadâret‟e konu ile ilgili sorulan yetki sınırı sorularından 476 anlaĢılmaktadır . Yine de her hâlükârda bu uygulama hükümet tarafından kabul 477 edilmeyecek ve “münasebetsizlik” olarak kabul görecekti . Reji kolcularının halka karĢı olumsuz faaliyetleri yalnızca kaçak tütün arama gerekçesiyle gerçekleĢmiyordu. Mesela Samsun‟dan Sinop‟a giden Oflu Ali Reis‟in sandalı ters rüzgâra yakalanarak Ġncirli Burnu‟na yanaĢmıĢ, bu sırada dört kiĢi tarafından kendilerine ateĢ açılmıĢ, sandaldaki bir kiĢi kolundan bir kiĢi de bacağından yaralanmıĢtı. Yapılan tahkikat sonucu ateĢ eden kiĢilerin sandalda tütün ve tuz 478 kaçırıldığını zanneden Reji kolcuları olduğu anlaĢılmıĢtı . Yine Dâhiliye Nezâreti‟nden Zabtiye Nezâret-i Âliyesi‟ne 22 Ağustos 1898 tarihinde yazılan yazıda; 471 BOA. DH.MKT. 1571/83 472 BOA. DH.MKT. 1580/60 473 BOA. DH.MKT. 1586/89 474 BOA. TFR.I.SL.36/3589 475 BOA. DH.MKT. 1623/117 476 BOA. DH.MKT. 2779/5 477 BOA. BEO. 944/70754 478 BOA. DH.MKT. 1436/107 109 Reji kolcularının Kadıköy‟de askeri kıyafetlerle kaçakçı kovaladıkları sırada gürültüye sebep oldukları ve bu tür “münasebetsiz” hareketlerin tekrarlanmaması için gereğinin 479 yapılması isteniyordu . Yine zahire için gittikleri EskiĢehir‟den dönüĢte yanlarında kaçak tütün olmadığı halde Reji kolcuları tarafından Bursa Reji Nezâreti'ne sevk edilen Bahçecikli Aragil Çelnikiryan ve arkadaĢları hayvanlarının iâdesi için hükümete arz-ı 480 hâl yazmaktan baĢka bir çare bulamamıĢtı . YaĢanan baĢka bir olayda Köprülü bölgesinde Bulgar Mektebi'nde tiyatro oynatıldığı sırada sarhoĢ bir Ģekilde mekâna giriĢ yapan Reji kolcu çavuĢlarından Mustafa, tiyatro halkının huzurunu bozmuĢ, çalgıcıları 481 darp etmiĢ ve polis memuruna silah çekmiĢti . Bir baĢka olayda Pirlepe Reji kolcularından Kanun Ömer, Pirlepeli Ġlya ToĢa adındaki bir Ģahsın kendisine silah çektiği iftirasında bulunmuĢ, Selanik müfettiĢliğine Pirlepeli Ġlya ToĢa imzasıyla gönderilen telgrafta Ağustos‟un 15‟inden beri haksız yere hapis olduğunu ve iftiraya 482 uğradığını yazmıĢ ve kabul ettirmiĢti . YaĢanan tüm bu olaylar halkın Reji kolcularına karĢı olumsuz bakıĢını daha da derinleĢtirecekti. Reji kolcularının halk ile yaĢadığı olaylar her zaman basit suçlar Ģeklinde gerçekleĢmiyor bazen ölümcül sonuçlar doğurabiliyordu. Dâhiliye Nezâreti‟ne gönderilen Ģifreli bir tahriratta; Halep çarĢısında Reji kolcularının gerçekleĢtirdiği tütün araması esnasında bir dükkânda bulunan kaçak tütünden dolayı yazılan cezâ-yı nakdî sırasında meydana gelen tartıĢmada bir kolcunun tabancasından çıkan kurĢun altı yedi yaĢlarında bir çocuğa isabet etmiĢ ve çocuk hayatını kaybetmiĢti. Olayın hemen ardından kolcular en yakın Reji idâresine kaçmıĢ ama ahâlî idareyi basarak kolcuları yaralamıĢ ve Reji idâresinin evraklarını yırtmıĢtı. Dahası muhtemel bir linç giriĢimini engellemek için bölgeye gönderilen jandarma ve polislerle ahâlî arasında çatıĢma 483 çıkmıĢtı . Olayın büyümesi üzerine yapılan tahkikattan anlaĢıldığı kadarıyla ahâlînin olay esnasında Reji idâresi kapısını kırdığı, Reji defterlerini parçaladığı ve bölgeye gönderilen jandarmayı da darp edip yaraladıkları ve jandarmaları darp eden kiĢilerin 484 tutuklandığı ve kanunlara göre cezalandırılacağı anlaĢılmaktaydı . Bu olayda Reji 479 BOA. DH.MKT. 2094/54 480 BOA. DH.MKT. 573/65 481 BOA. TFR.I.KV.5/409 482 BOA. TFR.I.MN.114/11361 483 BOA. DH.ġFR. 160/1 484 BOA. BEO. 238/17797 110 kolcularına ne olduğu belgelerden anlaĢılamasa da jandarmaya zarar veren kiĢilerin 485 cezalandırıldığı görülüyordu . Yine Bâb-ı Âli‟den Mâliye Nezâret-i Celilesi‟ne gönderilen yazıda; Lazkiye‟den Tartus kasabasına götürülen dört çuval kaçak tütüne Tartus Reji kolcuları tarafından el konulmuĢ, Reji idâresi önünde toplanan halkın tütünleri kurtarmak için ambarları basacakları zannıyla Reji kolcuları halkın üzerine ateĢ 486 açmıĢ ve olayın sonunda bir kiĢi ölmüĢ iki kiĢi yaralanmıĢtı . Selanik‟te yaĢanan bir olayda ise; Reji kolcularının yaptığı tütün araĢtırması esnasında çıkan çatıĢmada bir Yahudi kadın atılan kurĢun sonucu hayatını kaybetmiĢ ve mahallede büyük bir kargaĢa 487 çıkmıĢtı . Kolcuların halka karĢı uygulamaları her zaman kolcu – halk arasında gerçekleĢen mücadeleler Ģeklinde tezahür etmiyor bazen kolcular, toplumun farklı etnik gruplarını da etkileyecek büyük olayların müsebbibi olabiliyordu. Erzurum‟dan Dâhiliye Nezâreti‟ne gönderilen Ģifreli telgrafta; kolcuların tütün kaçakçılarını takibi esnasında koĢuĢturmakta oldukları sırada Ermenilerin dükkânlarını kapatmaya kalkıĢmaları üzerine çıkan karıĢıklıkta beĢ Ermeni‟nin öldüğü, altı Ermeni‟nin yaralandığı, bu olaya sebebiyet veren birkaç kiĢinin yakalanarak tutuklandıkları, 488 kalanların arandığı bildirilmiĢti . Belgenin içeriğinde bu koĢuĢturmanın ne gibi bir karıĢıklığa yol açtığı ve nasıl bir olayın yaĢandığı detaylandırılmıyordu. Fakat yaĢanan bu olay baĢka devletlerin de ilgisini çekmiĢ olacak ki Ġngiltere sefâreti durumu öğrenmek istemiĢ ve Hâriciye Nezâreti‟ne durumu sormuĢ, Sadâret‟ten Hâriciye Nezâreti‟ne yazılan yazıda olayın Ermenilerin dükkânlarını kapatmaları sonucu çıkan 489 karıĢıklık neticesinde yaĢandığı aktarılmıĢtı . ĠĢin ilginç yanı Erzurum‟da yaĢanan bu olayın hemen hemen aynısı bir ay sonra Ġzmit‟te de yaĢanmıĢtı. Ġzmit‟ten Dâhiliye Nezâreti‟ne 27 Aralık 1895 tarihinde gönderilen Ģifreli telgrafta; bir gece önce saat iki sıralarında bazı tütün kaçakçıları, Ermenilerden altı ton tütün alarak kaçacakları sırada Reji kolcularına denk gelmiĢ bu sırada kolcular kaçakçıların arkasından ateĢ ederek kaçanların altı yüz kilo tütününü müsâdere etmiĢlerdi. Bu durumdan dolayı ertesi sabah 485 BOA. BEO. 236/17673 486 BOA. BEO. 1202/90109 487 Meropi Anastassiadou, Tanzimat Çağında Bir Osmanlı Şehri Selanik, Ġstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2001, s.350 488 BOA. DH.ġFR. 185/5 489 BOA. HR.TH. 166/40 111 dükkânlarını açmayan Ermenilere çeĢitli nasihatler verilerek dükkânlarını açmaları 490 sağlanmıĢtı . Burada olayların merkezinde Reji kolcuları bulunsa da Ermeni esnafının dükkân kapatmasının hükümet nazarında daha büyük bir problem oluĢturduğu aĢikârdır. Reji kolcuları yalnızca sıradan halkla değil çeĢitli ülkelerin konsolosluk çalıĢanları ile de problemler yaĢamıĢtır. 1891 tarihinde yaĢanan böyle bir olayda Reji kolcusunun haksızlığa uğrayan taraf olduğu söylense de ortada bir anlaĢmazlık vukʽu bulmuĢtu. Konsolosluk aracının içinde Avusturya - Macaristan konsolos vekili ile maiyetindeki tercüman ve arabacının yanında da kavası oturduğu sırada Bekir adındaki kolcu arabayı aramak isterken tercümandan aldığı emirle kavas buna engel olmaya çalıĢmıĢ bu sırada kolcu Bekir arabanın kaçmasını engellemek için kavasın üzerine atlayarak engel olmaya çalıĢınca bu arbede sırasında patlayan revolver Bekir‟i sıyırmıĢtı. Seslere gelen kolcu Bekir‟in arkadaĢı kavası yakalayıp silahına el koyarak istasyon polisine teslim etmiĢti. Bu olayın konsolosluğa yanlıĢ aktarılması ve asıl kabahatliler hakkında yanlıĢ bilgi verilmesi üzerine konsolosluk Selanik valisinden kolcunun tutuklanmasını istemiĢ ve kolcu Bekir tutuklanmıĢ fakat yapılan sorgusundan sonra serbest bırakılmıĢ. Olayın devamında Selanik Reji komiserliği kavas hakkında 491 Ģikâyetçi olmuĢtur . Fakat bu gibi münferit olaylar Reji kolcularının genel olarak halka karĢı uyguladığı olumsuz yaklaĢımı halkın dimağında unutturacak türde olaylar değildi. Reji kolcuların geçmiĢi bilinmeyen ve yoğun olarak sabıkalı kiĢilerden seçilmesi, halk ile Reji kolcuları arasındaki sorunların ortaya çıkıĢında gerçekçe olarak gözükmekteydi. Mesela Adana vilâyeti, kolcuların sorun çıkaran tavrını geçmiĢi 492 bilinmeyen meçhul kiĢilerden seçilmesine bağlamıĢtı . Bandırma bölgesinde yaĢanan bir olayda da balıkçı kulübesini basan kiĢilerin daha önce tütün kaçakçılığı yapan 493 kiĢilerden seçilmiĢ oldukları anlaĢılmıĢtı . AkĢehir kazası Reji kolcusu iken kötü 490 BOA. DH.ġFR. 186/51 491 BOA. HR.H.385/22, lef 3 492 “Kolcular tarafından iki kiĢinin vefatına sebebiyet verildiği ve bu halin nâzır-ı mumâileyhin mechûle‟l-ahval kolcular kullanmasından neĢ‟et eylediğinden” BOA. DH.MKT. 1568/27 493 “Bandırma‟ya yarım saat mesafede vâki‟ balıkçı kulübesine beĢ nefer Reji süvari kolcularının bağteten hücum ederek tâifeyi teĢhir-i silah bi‟t-tahrir dağıtmaları üzerine vukua hali mahalli hükümetine bildirilmiĢ ise de derdest olunmadıklarından ve merkûm kolcuların zaten Ģekâvet-i müstemire ashabından ve tütün kaçakçısı takımından oldukları halde mahalli Reji müdürü tarafından ta‟yin ile müsellehân gezdirilmekde olmasından…” BOA. BEO. 504/37753, lef 2 112 hallerinden dolayı açığa alınan Sırrı adındaki kiĢinin daha sonra etrafına topladığı arkadaĢlarıyla eĢkıyalığa baĢlaması ve Ankara, Hudâvendigâr ve Konya bölgelerinde kaçak tütün satma bahanesiyle halka zulmedip âsâyiĢi bozması ve bir aralık yaralanarak EskiĢehir‟e kaçması, Reji kolcularının halka karĢı olumsuz uygulamalarında suça 494 meyilli insanlardan seçilmiĢ olmalarını kanıtlar niteliktedir . Reji kolcularının halka karĢı uygulamalarının belki de en çarpıcı olanı saraya gönderilen bir jurnalde yer almaktaydı. “Kulları Nuri” imzasıyla gönderilen jurnalde Edirne‟nin Büklümük köyünde samanlığa doldurduğu iki yüz elli Müslümanı ateĢe verip “cayır cayır yakan” Edirne Vilâyeti Reji Muhafaza Müdürü Yanko'nun 495 yakalanmasında vilâyet erkânının aciz kaldığı ve konunun araĢtırılması isteniyordu . Bu yazının bir jurnal olduğu ve böyle büyük bir olayın meydana gelmesi durumunda belgelerde bu durumun mutlaka farklı yazıĢmalara da neden olacağını düĢünmemiz gerektiğinden bu olaya ihtiyatla yaklaĢmak gerekir. Zaten jurnal üzerine Dâhiliye Nezâreti‟nin Mâliye Nezâreti‟ne durumun araĢtırılması konusundaki yazısı dıĢında bir yazıĢmanın da olmayıĢı bu olayın muhtemelen abartılarak aktarıldığı görüĢünü 496 kuvvetlendirmektedir . Reji kolcularının bazen görevini kötüye kullanan zabıta neferleriyle iĢbirliği yaparak kendilerini engellemeye çalıĢan halka karĢı faaliyetlerde bulunmaları da halk – Reji kolcusu düĢmanlığını desteklemiĢtir. Mesela Ġzmir Dava Vekili Tevfik Nevzat imzasıyla Sadâret‟e gönderilen Ģikâyet yazısında; bandrolleri bahane edip “eĢkıya gibi müsellehân köyleri basan Reji kolcularının” silahlarını toplamak için zabıta memuruna ricada bulunduğundan dolayı müvekkilleri Ali Ağa Çiftliği‟nden Panani ile Yani adlı kiĢilerin on sekiz gündür tutuklu bulunduğu, “Reji kolcularının en müthiĢ eĢkıya gibi yalın bıçak” tecavüzlerine karĢı yapılan bu uygulamanın adaletsiz olduğu ve bu adaletsiz uygulamaya karĢı bir memur gönderilerek gereğinin yapılması istirham 497 edilmekteydi . 494 BOA. Y.PRK.UM. 49/93 495 BOA. Y.PRK.AZJ. 27/90 496 BOA. DH.MKT. 1676/40 497 BOA. DH.MKT. 387/34 113 3.2.2. Reji Kolcularının ĠĢledikleri Suçlar Reji kolcularının halka karĢı uygulamaları çoğu zaman kanunlara aykırılık teĢkil etse de bazı durumlarda gerçekleĢtirdikleri faaliyetler aleni bir Ģekilde suça girmekteydi. BaĢta gasp ve hâneye tecavüz olmak üzere birçok suç iĢleyen Reji kolcuları, kaçakçılık suçunu engellemek için kurulmuĢ olan bir birlik olmasına rağmen birçok suça bulaĢmıĢ ve halk nazarında olumsuz yerlerini perçinlemiĢlerdir. 3.2.2.1. Gasp Reji kolcuları gerek maaĢlarının yetersizliği gerek suça olan eğilimlerinden dolayı birçok kiĢiyi veya kafileyi tütün arama bahanesiyle durdurup paralarını ve para eden değerli eĢyalarını gasp etmiĢlerdi. Mesela Ankara Vilâyeti‟nden Dâhiliye Nezâreti‟ne yazılan maruzatta, Boğazlıyan kazasının Melez karyesinden Ohannes oğlu Kirkor refakatinde Ankara'ya zahire götüren bir kafilenin dönüĢte Ayvalı mevkiinden geçerken Keskin Reji KolcubaĢısı Mehmed ve tüfekli beĢ kolcusunun tütün arama bahanesiyle kafiledekilerin üstünü aradığı, kafiledeki Melez karyesinden altı Ermeni‟nin beĢ yüz küsür kuruĢunu ve BurunkıĢla karyesinden yedi Ermeni‟nin altı yüz kuruĢunu aldıkları ve çeĢitli eĢyalarına el koyacakları sırada baĢka bir kafilenin yetiĢerek 498 kolcuların elinden silahları alarak ilgililere teslim ettikleri bildiriliyordu . Kolcular, kaçak tütün taĢısın taĢımasın para cezası kesme bahanesiyle kiĢilerden aldıkları paraları zimmetlerine geçirmiĢler ya da aralarında bölüĢmüĢlerdi. Mesela ismi bilinmeyen bazı Reji kolcuları DerviĢoğlu Hüseyin Kaptan‟ın gemisinden kırk kuruĢ, Evrenyeli Mustafa Kaptan‟ın gemisinden üç yüz kuruĢ değerindeki köstekli gümüĢ bir saat almıĢlar ve bu kolcuların yerleri tespit edilerek görevden alınmaları için Bahriye 499 Nezâreti, Mâliye Nezâreti‟nden istekte bulunmuĢtu . Kırk kuruĢun bir kıyyelik kaçak tütün için kesilen nakdi para cezası olduğu düĢünüldüğünde muhtemelen DerviĢoğlu Hüseyin Kaptan‟ın gemisinden kaçak tütün olduğu iddiasında bulunularak bu para alınmıĢtı. Yine Görice Telgraf Müdürü Rauf Efendi, Görice Reji kolcularından 500 Kolonyalı Behçet tarafından zorla soyulmuĢ ve bir sim mecidisi zorla alınmıĢtı . Gasp suçunda bulunan kolculara karĢı genel uygulama görevden alınmak suretiyle 498 BOA. DH.TMIK.M. 54/6 499 BOA. BEO. 1955/146599 500 BOA. TFR.I.MN. 13/1201 114 cezalandırılmasıydı. Fakat kendilerine isnat edilen suçlardan berat ederlerse görevlerine 501 tekrar iade edilme Ģansları bulunmaktaydı . Kolcular tarafından gasp edilen Ģeyler çoğu zaman para ve değerli eĢyalar olsa da bazı durumlarda Reji kolcularının farklı eĢyaları da gasp ettikleri görülmekteydi. Mesela Ohri‟de Reji kolcularından bir Ģahsın bölgedeki Hristiyanlardan birinin elinde bulunan altı adet keklik ve bir adet tavĢanı gasp ettiği haberi duyulmuĢ, Ohri Reji idâresine yazılan yazıda böyle bir olayın olup olmadığı sorulduğunda Halil adındaki bir kolcunun bahsi geçen adet ve cinste hayvanı idareye getirdiği tespit edilmiĢ ve olay 502 doğrulanmıĢtı . Kolcular bazen doğrudan bir gaspın ana aktörü değil, gasp faaliyetinin içindeki bir unsur da olabiliyordu. 1886 Temmuz‟unda bir medresede müderris olan Hacı Ali Efendi ile yardımcısı Ali odalarında ölü bulunmuĢtu. Onları bulan kiĢiler ise kendilerinden epey zamandır haber alamadıkları arkadaĢ ve komĢularıydı. KomĢuları Hacı Ali Efendi ve Ali‟nin odalarına girdiklerinde ikisinin de kanlı cesetleriyle karĢılaĢmıĢlardı ve iĢin ilginç tarafı oda darmadağın edilmiĢti. Polis olayı araĢtırdığında olayın iç yüzünün Ģu Ģekilde olduğu anlaĢılmıĢtı: Medrese öğrencilerinden Kara Ali adındaki bir talebe hocalarından birinde dört yüz – beĢ yüz lira civarında bir para olduğunu bir öğrenciden duymuĢ ve bunu asker olan iki arkadaĢı Hasan ve Ömer‟e anlatmıĢtı. Bu iki kiĢi yanlarına bir Reji kolcusunu da alarak bu parayı gasp etmek için okula gitmiĢler ve müderris ile yardımcısını gasp etmek istemiĢler ve muhtemelen darp ederek öldürmüĢlerdi. Bu yönüyle gasp fiili içinde Reji kolcusunun da olduğu darp ve 503 cinayet fiiline dönüĢmüĢtü . Olayın sonucunu belgeleri takip ederek öğrenebiliyoruz. YaĢanan bu olayda ġehzadebaĢı medresesi muallimi Hoca Ali Efendi ile yardımcısı Ali Efendi‟yi öldüren Yanıkoğlu Ömer, Ali Kadıoğlu Mehmed ve Reji kolcularından Gazeloğlu Ahmed'in idam edilmesine, hocalarında para olduğunu bu kiĢilere aktaran 504 Kara Ali‟ye ise on yıl kürek cezası verilmesi kararlaĢtırılmıĢtı . 501 BOA. TFR.I.SL. 38/3749 502 BOA. YB.021. 39/51 503 Roger A Deal, Violent Crime in Hamidian Istanbul 1876 – 1909, (Doktora Tezi), Utah: The University of Utah Graduate School, 2006, s.155 - 156 504 BOA. Y.A.RES. 41/17 115 Reji kolcularının gasp giriĢimleri yerel basında da çokça konu ediliyordu. Konuyla ilgili Hizmet gazetesine yansıyan bir olayda Gölcükler köyünden Ġzmir‟e develeriyle gelen Çiftliklioğlu Deveci Mustafa, ÇukurçeĢme‟de Reji kolcuları tarafından durdurulmuĢ, üzerindeki on dirhem kaçak tütün için istenen bir mecidiyeyi 505 vermemesi üzerine silahına ve kepeneğine el konulmuĢtu . Yine Dikili – Çandarlı arasındaki bir bölgede Reji kolcuları bir kayıktan on dört Fransız altını gasp etmiĢ, 506 baĢka bir kayıktaki balıkçıyı öldürerek dört yüz mecidiyesine el koymuĢlardı . 3.2.2.2. Hırsızlık Gasp gibi hırsızlık fiili de Reji kolcularının iĢledikleri suçlar arasında yer almaktaydı. Hırsızlık faaliyetindeki amacın salt maddi bir kazanç olmadığı açıktır. Zira Reji kolcularının, iĢledikleri bu suç sonucu kolculuktan atılacağı kesin olduğu gibi hapis yatma ihtimali de bulunuyordu. Hırsızlık sonucu elde edeceği miktarın kolculuk sırasında uzun vadede kazanacağı paradan çok yüksek olması beklenemezdi. Yine de bu durum kolcuların hırsızlık yapmasını engellemedi. Hırsızlık fiili, Reji kolcuları tarafından gasp veya hâneye tecavüz kadar sık iĢlenen suçlar arasında yer almamaktaydı fakat yine de örneklerine rastlanmaktadır. Mesela Sivas vilâyetine gönderilen bir belgede Eğin kazası ahâlîsinden Hacı Mehmed Efendi‟nin dört yüz lirasını çalanların Karahisar-ı ġarki kazası Reji kolcuları olduğu 507 anlaĢılmıĢ ve yakalanarak gereğini yapılması vilâyete emredilmiĢti . Dâhiliye Nezâreti‟nden Mâliye Nezâreti‟ne gönderilen bir belgede TeĢrin-î Sânî‟nin 26. gecesi Reji kolcusu Argirili Selim ile ortağı Yanyalı Kadir, Vasili adlı bir kiĢinin evine hırsızlık için girmeleri ve Vasili‟yi yaralayarak firar ettikleri ancak daha sonra yakalandıkları anlatılmıĢ ardından Reji kolcuları seçilirken dikkat edilmesi ve 508 düzgün kiĢilerden kolcu seçilmesi durumunun Reji idâresine hatırlatılması istenmiĢti . 3.2.2.3. Hâneye Tecavüz Bir ailenin veya kiĢinin özel yaĢam alanı olan ev / hâne, klasik dönemden modern döneme kadar her zaman mahremiyetin sembolü olmuĢ ve keyfi olarak bu 505 Gökdemir, a.g.t., s.121 506 Gökdemir, a.g.t., s.132 507 BOA. DH.MKT. 131/31 508 BOA. DH.MKT. 2285/105 116 mahremiyetin ihlali suç teĢkil etmiĢti. Fakat bir suçun iĢlenme ihtimali ya da suçlunun korunması gibi durumlarda hâneye girme yetkisi güvenlik güçlerine verilmiĢ ancak bunlar da çeĢitli kurallara bağlı olmuĢtu. Mesela Asâkir-i Zaptiye‟nin bir suçu önlemek adına muhtar ve imamla eğer yoksa iki güvenilir kiĢiyle hâneye girebileceği 1870 tarihli Asâkir-i Zaptiye Talimatnâmesi‟nde belirtilmiĢti. Jandarma birlikleri bir hâne sahibi tarafından talep vukʽu bulduğunda ya da hükümetten aldığı emirle, polis ise polis 509 müdürü ve kaymakamdan alacakları emirle suçluların ikametgâhına girebiliyorlardı . Yani bir kiĢi suçlu dahi olsa hânesine girebilmenin ön Ģartı ilgili kurumlardan izin almak veya güvenilir kiĢiler eĢliğinde hâneye girmekti. Reji kolcuları tütün arama gerekçesiyle kiĢilerin üstlerini aradıkları gibi kanuna mugâyir bir Ģekilde kiĢilerin hânelerine zorla girip buralarda kaçak tütün araĢtırması gerçekleĢtiriyordu. Normal Ģartlarda eğer kaçak tütün sakladığı tespit edilen bir ev varsa bu evin aranması için Reji kolcularına zaten ruhsatnâme verilmekteydi. Fakat Reji kolcuları bazen bu ruhsatnâme ile Ģüpheli ev dıĢında köyün içindeki bütün evleri arıyorlardı ve bu durum halk tarafından ilgili kiĢilere Ģikâyet ediliyordu. Reji idâresi ve Reji kolcuları bu uygulamanın gerekçesi olarak arama esnasında tütün kaçakçısının tütünlerini farklı evlere taĢıdığı bu yüzden diğer evlere de baskın Ģeklinde arama gerçekleĢtirdiklerini söyleyerek duruma meĢruiyet kazandırmaya çalıĢıyordu. Bu durumda hükümet problemi çözmek adına, her hânenin aranması için ayrı ayrı ruhsatnâme alınmasını zorunlu tutup ev araması sırasında imam, muhtar ve güvenlik güçlerinden birilerinin mutlaka bulunması gerektiğini, eğer söylenildiği gibi kaçak tütün baĢka bir eve saklandıysa ve ruhsatnâme çıkması anlık olarak mümkün değilse söylenen kiĢilerle kolcuların evi arayabilecekleri ama Reji kolcularını haksız aramalar konusunda caydırmak için de eğer aranan evde kaçak tütün bulunamazsa ev sahibinin dava açma hakkı olacağı belirtilmiĢti. Bu sayede hükümet hem haksız yere evlerin aranmasını engellemek hem de kaçakçılığın önünü kesmeyi amaçlıyordu. Fakat bu kez de Reji kolcuları imam ve muhtarların arama sırasında saklanarak kaçakçıya vakit kazandırmaya çalıĢtığını söyleyecekti. Buna karĢı da hükümet imam ve muhtarın 510 olmadığı zamanlarda iki güvenilir kiĢiyle evin aranabileceğini ifade etmiĢti . Daha 509 Alyot, a.g.e., s.105, 164 ve 228 510 Doğruel - Doğruel, a.g.e., s.96; Birdal, a.g.t., s.215 - 216 117 sonraki dönemlerde ev aramaları için gereken Ģartlara ev sahibinin de aramada bulunma 511 zorunluluğu getirildi . Hükümetin tüm iyi niyetli ve sorunu çözmek isteyen yaklaĢımına rağmen ne Reji kolcuları hânelerin aranmasında ruhsatnâme zorunluluğuna uydu ne de yerel idareciler Reji kolcularına tütün kaçakçılığının ortaya çıkarılmasında istenen yardımı sağladı. Bu da Reji kolcularının en ufak zan üzerine Ģüpheli hâneye girmesinene ve hâne mahremiyetini hiçe sayarak hâneye tecavüz fiilini gerçekleĢmesine yol açtı. Kolcular bunu yaparken evin altını üstüne getirip kadın erkek demeden herkesin üstünü 512 aramaktan da çekinmeyecekti . Reji kolcularının hâneleri araması 1886 yılından itibaren sıklaĢtı. Dersaâdet Reji kolcularından elli – altmıĢ kadar kolcu hükümetin izni ve müsaadesi olmadan Ġzmit‟in Cedid karyesine giderek köy kethüdasını darp etmiĢ, ahâlînin yolda olduğu sırada evlerine girerek bir kıyye bile kaçak tütün bulamadıkları halde kadınlara “muâmele-i gayr-ı layık” hareket etmiĢ ve bu nedenle haklarında gereken kanuni muâmele 513 yapılmıĢtı . Hemen hemen aynı tarihlerde Halep‟te halkın velâdet düğünü için bulundukları hâneye Reji kolcuları duvardan atlayarak girmiĢ hiç kimsenin üzerinde 514 kaçak tütün bulamadıkları halde düğünü baltalamıĢlardı . Bu gibi olayların tekrarlanmaması için Dâhiliye Nezâreti Halep vilâyeti ve bağlı mutasarrıflıklara “bu misillü münasebetsiz ahvalin vuk‟una meydan verilmemek üzere iʽcab eden tedâbirin 515 ittihâzı hususunda” gereğinin yapılmasını emretmiĢti . Yine Çatalca ve TaĢlıca bölgelerinde istedikleri zaman izinsiz bir Ģekilde hânelere giren Reji kolcularına karĢı 516 Dersaâdet Reji kolcularının uyarılması için Reji idâresine bilgi verilmiĢti . Kaçak tütün bulma amacıyla hânelere giren kolcular bazen tütün dıĢında baĢka kaçak ürünler de ele geçirebiliyordu. Mesela Hadım karyesi ahâlîsinden MatuĢ Ağa‟nın hânesinde altı yüz adet Ģahsi Martini tüfeği fiĢek kovanı ile bir adet fiĢek imaline 511 BOA. DH.MKT. 2162/16 512 Alev Gözcü – Fevzi Çakmak, Osmanlı Toplumunda Tütün Merkezli ÇatıĢma Alanı: Kolcular ve Ayıngacılar, s.227 513 BOA. DH.MKT. 1438/100 514 BOA. DH.MKT. 1499/95 515 BOA. DH.MKT. 1505/89 516 BOA. DH.MKT. 1606/94 118 mahsus el makinesi Reji kolcuları tarafından yakalanıp Çatalca kumandanlığına teslim 517 edilmiĢti . Hânelerin aranması esnasında kaç kolcunun bir hâneyi aradığı o bölgedeki kolcu sayısına bağlı olarak değiĢse de bazen sayıları yirmi beĢ kiĢiye kadar çıkan kalabalık 518 kolcu grupları evlerde aramalar yapabiliyordu . Aramalar esnasında Reji kolcuları bazen kurutulması için kendi evine bırakılmıĢ olan ruhsatlı tütünlere bile el 519 koyalabiliyordu . Yine 1906 yılında dönemin Rumeli Genel MüfettiĢi olan Hüseyin Hilmi PaĢa‟ya gönderilen telgrafta; Reji kolcuları ve polis memurlarının Karaağaç bölgesinde bulunan Nikolas Panayot adında bir kiĢinin evine kaçak tütün araması için girdiği, bu olaydan birkaç gün sonra bu kez kolcuların tek baĢlarına aynı kiĢinin evine girip Panayot‟u darp ettikten sonra Reji kalemine götürdüğü yazıyordu. Bu nedenle bu 520 kolculara gereken en ağır cezanın verilmesi istenmiĢti . Kolcuların hânelere giriĢleri sadece kaçak tütün arama veya bulmayla sonuçlanmıyor bazı durumlarda yaĢanan olaylar neticesinde hâne halkı Reji kolcularından zarar görebiliyordu. Mesela Ġbrahim bin Mustafa adındaki bir kolcu Berber Hasan'ın evine girerek kızı Emine‟yi kaçırmak istemiĢ ancak muhtemelen bir 521 direniĢle karĢılaĢmıĢ olacak ki Emine‟yi yaralayarak oradan uzaklaĢmıĢtı . Yine Kaza- i Erbaa Reji Muhafaza SermüfettiĢi Sabri Efendi, yanındaki Çerkez kolcuyla tütün arama bahanesiyle zorla bir eve girip hâne sahibinin eĢini darp etmiĢ ve Sabri Efendi‟nin bu gibi uygunsuzluklarının çok fazla olmasından dolayı gereğinin yapılması 522 hükümetten istenmiĢti . Hacı Ahmed imzasıyla gönderilen bir istîdâda ise Reji kolcularının Hacı Ahmed‟in evine baskın yaparak kızının ölümüne sebebiyet verdiği 523 anlatılıyor ve bu baskılardan dolayı artık yerlerini terk edeceklerini ifade ediyordu . 517 BOA. DH.MKT. 1822/9 518 BOA. DH.MKT. 1599/81 519 BOA. BEO. 324/24247 520 BOA. TFR.I.AS. 31/3057 521 BOA. TFR.I.SL. 190/18967 522 BOA. DH.MKT. 1513/12 523 “Hânemde duhan yoğiken Reji kolcuları duhûlden ma‟sûn hâneme sûret-i fâciada duhan bahanesiyle taharrî etdiler ve kızım korkusundan dolayı durduğu yerde vefat etmiĢ iken bu misillû muâmelattan geri durulmaması cihetle hânemizde ikâmet-i emniyetimiz kalmayub hicretimize sebebiyet vereceğinden arzımıza ve emvalimize te‟minimizle taaddî-i vak‟anın izâlesi müsterhamdır. Fi 10 Kânûn-ı Evvel sene 1303 Hacı Ahmed” BOA. Y.PRK.AZJ. 12/66 119 Yine Reji kolcuları Salihli âĢar memurlarından birinin evine girip tütün arama 524 bahanesiyle kadınlara rahatsızlık veriyordu . Kolcuların hânelere bu Ģekilde girmeleri kaçınılmaz olarak halkın duruma tepki göstermesine neden olacaktı. Bakkal Dimitri Bolivi‟nin dükkânını arayıp kaçak tütün bulamayan Reji kolcuları evini aramak için harekete geçtiklerinde halk kolcuları taĢlarla 525 kovalamıĢtı . Kolcuların hâneye tecavüz olayları son dönemlere kadar sorun oldu ve Dâhiliye Nezâreti ile Sadâret arasında Kânûn-ı Esâsî‟nin 22. ve 31. maddelerini ihlâl 526 etmesinden dolayı uygulanacak yöntem devamlı tartıĢıldı . 3.2.2.4. Rüşvet RüĢvet almak veya rüĢvet vermek Reji kolcularının iĢlerini halletmek için sıklıkla baĢvurduğu yöntemler arasında yer almaktaydı. Fakat Reji kolcularından önce de kolcuların rüĢvet aldıkları bilinmektedir. Mesela Kızanlıklı Petri adındaki bir Ģahıs dört yüz kıyye pamuk kaçırmak için Kolcu Raif adındaki bir Ģahsa üç buçuk adet beyaz 527 mecidiye rüĢvet vermiĢ ve Kolcu Raif de kaçakçılığa müsaade etmiĢti . Daha sonra 528 Kolcu Raif serbest kalmıĢ olsa da konu mahkemeye taĢınmıĢtı. Reji kolcuları belirli dönemlerde doğrudan Ģahıslardan rüĢvet almak yerine farklı yöntemler üzerinden para kazanmıĢ ve dolaylı olarak dolandırıcılık çarkı kurmuĢlardı. Mesela Ankara vilâyetinde Reji kolcularının kaçak tütün araĢtırmaları yaparken rastladıkları kaçak baruta el koyarak, barutun her kıyyesine normalden iki kat fazla ceza kesip yarısını idareye teslim etmiĢ yarısını da barutu yakalayan kolcu almıĢtı. Böylece yakalanan her bir kıyye barut için ceza miktarı kadar bir para kolcunun cebine haksız bir 529 Ģekilde girmiĢ oluyordu . Bu durumun öğrenilmesi üzerine kolcuların kaçak barut bulmaları durumunda Tophâne-i Âmire MüĢîriyeti‟ne bildirmeleri zorunlu hale 530 getirildi . 524 Gökdemir, a.g.t., 142 - 143 525 Gökdemir, a.g.t., s.133 526 BOA. DH.MKT. 2746/38 527 BOA. ġD. 2395/1 528 BOA. Ġ.ġD. 22/951 529 BOA. DH.MKT. 1577/26 530 BOA. DH.MKT. 1577/99 120 Yalnızca rüĢvet alma değil rüĢvet verme uygulamaları da Reji kolcuları tarafından yapılıyordu. Mesela Lazkiye mustantıkı iken Kastamonu Merkez Bidâyet Mahkemesi Mustantıklığı'na tayin edilen ve kendince haksız bir Ģekilde tutuklanan ve bu durumu Ģikâyet eden Hüsnü Efendi‟nin tutuklanmasında Reji kolcularından rüĢvet almıĢ olmasının gerekçe olarak gösterilmesi Reji kolcularının yargıçlara dahi rüĢvet 531 verdiğini göstermektedir . 3.2.2.5. Darp Darp ve Ģiddet, kaçak tütün araĢtırmaları sırasında Reji kolcularının sıklıkla uyguladıkları kanunsuz fiiller arasında yer almaktaydı. Özellikle darp fiili gasp ile birlikte kolcular tarafından sıklıkla uygulanırdı. Bu duruma dair örneklerden birinde; Edirne Yeniköprü üzerinden geçen kiĢilerin üzerini arayıp az bir miktar kaçak tütün bulan Reji kolcuları bu köylüleri darp etmiĢ ve cezâ-yı nakdiye nâmıyla hayvanlarına el koyarak silah göstermiĢti. ġiddete baĢvuran bu kiĢiler hakkında hükümetten Reji‟ye 532 yazılan yazıda bahsi geçen kolcuların görevlerine son verilmesi isteniyordu . Hâneye tecavüz bahsinde geçen Kazâ-i Erbaa Reji Muhafaza SermüfettiĢi Sabri Efendi yine maiyetiyle bir eve zorla girmiĢ ve kendine bağlı Çerkez Reji kolcularından biri, hâne sahibi Tiryandafil‟in hamile eĢini Ģiddetli bir Ģekilde darp etmiĢti. Belgenin devamında bu tür olayların SermüfettiĢ Sabri Efendi‟nin olduğu bölgelerde sıklıkla gerçekleĢtiği 533 yazıyordu . Reji kolcuları yalnızca hâneye girip darp fiili gerçekleĢtirmiyor bazen sıradan insanları da çeĢitli bahanelerle dövebiliyordu. Siroz mutasarrıflığından gönderilen bir belgede dört Çerkez kolcu, Ġbrahim ve Osman adlı kiĢilerin beygirlerini gasp etmiĢ ve 534 bu kiĢileri fena halde darp edip yaralamıĢlardı . Yeri geldiğinde sandallara da saldırmaktan çekinmeyen kolcular Heybeliada'dan Burgazadası'na giden Andon, Andriko ve Balıkçı Koçu'nun bindiği bir sandala MüfettiĢ Hayri Efendi ve sekiz kolcu ile girmiĢ ve bu kiĢilerin ceplerindeki akçeleri gasp etmiĢ ve Balıkçı Koçu‟nun kafasını 531 BOA. DH.MKT. 1659/121 532 BOA. DH.MKT. 1412/97 533 “Dâhil-i livâda kaçak tütün taharrî etmek üzere Reji idâresince gönderilmiĢ olan muhafaza sermüfettiĢi Sabri Efendi‟nin maiyet-i memurlarından kolcu bir Çerkezin Ayazma karyesinde bir hâneye cebren duhûl ile sâhib-i hâne Tiryandafil nâm kimesnenin hamile olan zevcesini esnâ-yı taharrîyâtta Ģediden darb eylemiĢ olduğu gibi mûmâileyh Sabri Efendi‟nin geĢt ü güzar eylediği böyle uygunsuzluklar vuk‟una sebebiyet verdiği” BOA. DH.MKT. 1513/12 534 BOA. Y.PRK.UM. 12/99 121 yaralamıĢtı. Bu kiĢilerin daha önce de buna benzer faaliyetlerde bulunduğu Adalar kaymakamlığından bildirildiğinden bu kiĢilerin yakalanıp haklarında gerekenin 535 yapılması Dâhiliye Nezâreti‟nden Maliye ve Zaptiye nezâretlerine bildiriliyordu . Konuyla ilgili belki de en çarpıcı örnek Akhisar‟da meydana gelmiĢti. Reji kolcularından Cılızoğlu Ġbrahim ekmekçi çırağı Kulalı Bihanuroğlu Yanako‟yu darp edip zorla ırzına geçmek isterken Yanako‟nun bıçak darbeleriyle hayatını 536 kaybetmiĢti . Tüm bu örnekler Reji kolcularının darp ve Ģiddet fiillerini âdîyattan addettiğini göstermektedir. 3.2.2.6. Kaçakçılık Tütün kaçakçılığını engellemek için kurulan Reji kolcularının, kuruluĢ amacının tam aksi bir Ģekilde kaçakçılığa bulaĢan birçok neferi bulunmaktaydı. Reji kolcularının yaptıkları kaçakçılık baĢta tütün ve tuz olmak üzere barut ve ateĢli silahlara kadar birçok farklı emtia üzerinden gerçekleĢiyordu. Yıldız Sarayı BaĢkitâbet Dâiresi antetiyle çıkan 23 Temmuz 1897 tarih ve 1956 numaralı irâdede Reji kolcuları marifetiyle silah, cephâne ve zararlı eĢyaların dağıtıldığı ifade ediliyor ve Reji idâresine bu durumu engellemesi için harekete geçmesi talimatı 537 veriliyordu . Bu irâde üzerine Bâb-ı Âli 25 Temmuz 1897 tarihinde konuyu Mâliye Nezâreti‟ne bildiriyor, Mâliye‟de bu durumu Reji‟ye iletiyordu. Reji‟den yapılan geri dönüĢte vapur mürettebatı hakkında gereken uyarıların yapıldığı Mâliye Nezâreti‟ne 538 cevaben bildiriliyordu . Maliye ayrıca konu ile ilgili 15 Ağustos 1897 tarihli Maliye Nâzırı imzalı 977 numaralı bir yazıda daha detaylı bir Ģekilde durumu Bâb-ı Âli‟ye aktarıyordu. Bu yazıda Reji‟nin konu ile ilgili adımlar atacağı ve Reji idâresinin Mart 1896 ile Mayıs 1897 yılları arasında bir yıl boyunca yakaladığı kaçak ürünleri ve bu vapurların Ģimdiye kadar ele geçirdiği kaçak malları içeren iki ayrı raporu Mâliye Nezâreti‟ne sunduğu bildiriyordu. Reji‟nin konunun unutulması adına daha önce kaçakçılığı engellemeye yönelik yaptığı faaliyetleri nazara vermesi bir savunma 535 BOA. DH.MKT. 2042/84 536 Gökdemir, a.g.t., s.144 537 “Reji idâresine mahsus vapur vasıtasıyla ve Reji kolcuları mârifetiyle esliha ve cebhâne ve evrâk-ı muzırra kaçırılub dağıdılmakda olduğu istihbar edildiğine bu gibi ahvâlin âdem-i tekrarı içün Reji idâresine teblîgât-ı lâzime icrâsı Ģeref-sudûr buyurulan irâde-i seniyye-yi hazret-i hilâfetpenâhî iktizâsı aliyyesinden buyurulmuĢ olmağla ol-bâbda emr ü ferman hazret-i veliyü‟l-emrindir. Fi 23 Safer (1)315 ve fi 11 Temmuz (1)313” BOA. Ġ.HUS. 54/99 538 BOA. BEO. 982/73636 122 stratejisi olsa da Reji kolcularının kaçakçılık faaliyetlerinde bulunduğu gerçeğini değiĢtirmiyordu. ÇeĢitli zamanlarda Reji kolcuları kendi istekleri dıĢında kaçakçılık yapmaya 539 zorlansa da çoğu kez sonuçlarını bilerek birçok ürünün kaçakçılığını yapıyorlardı. “Serasker Rıza” imzasıyla Dâhiliye Nezâreti‟ne yazılan bir yazıda Ankara‟da Reji kolcuları ve zabıta memurları tarafından kaçakçılar takip edilerek yakalanan tüfeklerin saklanarak yerlerine “bir takım çürük ve isti‟mâli mümkün olmayan taklid tüfenglerle mübâdele olunduktan sonra” eski tüfeklerin Redif depolarına teslim edileceği sırada bir baĢka zabıta memuru olan Mülâzım Halim Efendi tarafından durum fark edilerek müdahale edildiği ifade edilmiĢ ve bunu yapan kolcular hakkında gereğinin yapılması 540 istenmiĢti . Yıldız‟dan çıkan ve Aydın vilâyetine gönderilen bir yazıda; Mekri ve Vakayi karyelerinden olup aynı zamanda Reji kolculuğu yapan Uzun Kosti ile Boyanet adlı kiĢilerin barut, silah ve tütün kaçakçılığı yaptığı ve bu durumun engellenmesi 541 isteniyordu . Konuyu araĢtıran Sadâret, Dâhiliye Nezâreti‟ne yazdığı yazıda; Reji kolcularından Uzun Kosti ve ortağı Boyanet‟in açıktan açığa deniz yoluyla elde ettikleri tüfekleri Ġzmit ve Ġzmir‟deki tütün kaçakçılarına sattığı ayrıca Burdur tarafına barut 542 sevk etmekte oldukları görüldüğünden gereken tedbirin alınmasını istiyordu . 3.2.3. Halkın Reji Kolcularına KarĢı GiriĢimleri Reji idâresinin faaliyetleri ve Reji kolcularının halka karĢı olumsuz tavırları neticesinde kolcularla silahlı mücadeleye giren tütün kaçakçıları bir anda halk nezdinde kurtarıcı ve birer kahramana dönüĢüverdi. “Ayıngacı” olarak tabir edilen bu insanlar fakir ve ezilen köylüden tütünlerini alıyor ve böylece Reji‟nin düĢük fiyatlarla tütünlerini “ele geçirmesini” engelliyorlardı. Bu kiĢiler, kırsalın içine attığı isyan sesini tüfeklerinin sesiyle herkese duyuran halk kahramanlarına dönüĢtükleri an halkın da Reji kolcusu – ayıngacı çatıĢmasında tarafını net bir Ģekilde ayıngacılardan yana kullandığı anlaĢılacaktı. Ayrıca tütün kaçakçılarının, köylülerin arasından çıkması onları ortak bir 539 Reji memurlarından Ahmed Bey, Reji kolcularını kaçak tütün alıp satmaya zorlamıĢ, hükümet bu durumun mutlaka engellenmesini istemiĢti. BOA. DH.MKT. 2190/2 540 BOA. DH.MKT. 2473/106 541 BOA. Y.EE.KP. 20/1969 542 BOA. BEO. 2237/167765; BOA. DH.MKT. 802/22 123 kültürel paydada birleĢtirmiĢ ve aynı potada eritmiĢti. Karen Barkey‟e göre eĢkıya; köylülerin ve halkın gözünde zulme karĢı savaĢan bir kahramandı. Amaçlarının, toplumun amaçlarıyla benzerliği eĢkıyayı toplumsal kılar ve bu kiĢiler zamanla 543 toplumun iyiliği için çalıĢıyor gibi görünmeye baĢlarlar . Reji özelinde bu durumu değerlendirecek olursak burada çarpıĢan iki gruptan kaçakçılar ve Reji kolcuları içerisinde halkın kaçakçılar lehine hareket etmesini Barkey‟in toplumsal bakıĢ açısına göre değerlendirmek mâkul gözükmektedir. Reji kolcuları yalnızca eli silahlı tütün kaçakçılarını değil en basit tabirle tabakasında bir dirhem bile kaçak tütün bulunduran kiĢileri kaçakçı sınıfına dâhil etmiĢtir. Dahası yeri geldiğinde silahlı kaçakçılara diĢ geçiremeyen Reji kolcuları daha savunmasız olan halka karĢı tepki çeken uygulamalardan geri kalmamıĢtır. Haliyle halk ile Reji kolcuları arasında baĢlayan patolojik iliĢki halkın da Reji kolcularına karĢı olumsuz bakıĢ açısıyla dolmasına sebep olmuĢtur. Bursa‟dan Dâhiliye Nezâreti‟ne gönderilen bir telgrafta; Ertuğrul sancağının bir karyesinde tütün kaçakçıları ile Reji kolcuları arasında çıkan çatıĢmada bir kolcunun yaralanarak kaçakçılarca yakalanması aktarıldıktan sonra “köylülerce kaçakçılara muâvenet gösterildiği” ifadesinin yazıĢma 544 içerisinde yer alması bu durumu ispatlar niteliktedir . Reji kolcularına karĢı olumsuz bakıĢ açısı olan halkın belirli dönemlerde bireysel veya küçük gruplar halinde Reji kolcularına karĢı direniĢ gösterdiğini görebilmekteyiz. Mesela Midilli‟ye bağlı Yunda Adası‟nda sebebi bilinmeyen bir Ģekilde Nikola veled-i PraĢko adlı bir Ģahsın sarhoĢ bir halde bir Reji kolcusunu çakıyla yaralayıp öldürdüğü 545 ve kaçtığı bildiriliyordu . Burada olayın detayları aktarılmadığı için yaĢanan olayın Ģahsi bir meseleden mi sarhoĢluğun etkisiyle mi yoksa Reji kolcularına karĢı toplumsal patlamanın bir yansıması mı olduğu net olarak anlaĢılamamaktadır. Fakat Yahova karyesinde yaĢanan baĢka bir olay doğrudan Reji kolcularına karĢı giriĢilmiĢ bir hareket olarak karĢımıza çıkmaktadır: Selanik‟te bulunan Katerin Reji memurlarının Yahova karyesinde tütün araması sırasında iki kolcunun halk tarafından yaralandığı birinin ise ellerinin arkadan bağlanarak tütün aramasının engellendiği Reji komiserliğinden Mâliye 543 Barkey, a.g.e., s.183 - 184 544 BOA. DH.MKT. 790/2 545 BOA. BEO. 281/21002 124 546 Nezâreti‟ne oradan da Dâhiliye Nezâreti‟ne bildirilmiĢti . YaĢanan baĢka bir olayda Reji piyade kolcularından Mustafa Ağa‟nın köyleri teftiĢi sırasında karĢısına çıkan meçhul beĢ kiĢinin kendisinin cebindeki üç Osmanlı altını, iki sim mecidi ile birkaç kuruĢ mağĢuĢ akçesini gasp edip ellerindeki kamayla tehdit edip ellerini arkadan 547 bağlayıp birkaç yerinden Ģiddetli bir Ģekilde bıçaklayarak kaçtığı görülmektedir . Bu olaydan anlaĢılacağı üzere halkın Reji kolcularına karĢı nefreti, kendilerinin de hukuksuz giriĢimlerde bulunmasına yol açabiliyordu. Halktan gelen bireysel tepkilerin yanında bazen toplumsal olarak da Reji kolcularına karĢı giriĢimlerde bulunulabiliyordu. Bu tip olaylardan bir tanesi Beyrut‟ta meydana geldi. Reji kolcu mülâzımı Hüseyin adındaki bir kiĢi Beyrut‟ta bir Hristiyan'ın üzerinde bulduğu birkaç sigaradan dolayı o kiĢiye nakdi para ceza kesmiĢ, ceza alan kiĢi birkaç gün sonra Hüseyin‟i kurĢunlayacağına dair bir tehditte bulununca Hüseyin‟in kardeĢi ve iki Müslüman Ģahıs ile birkaç Hristiyan arasında karıĢıklık çıkmıĢ ve çıkan karıĢıklıkta altı kiĢi yaralanmıĢtı. Belgede yazılana göre; Reji kolcuları çok az bir tütün bulsalar bile cezâ-yı nakdi yazıyorlar ve kiĢinin parayı ödeme durumu yoksa o kiĢinin saatini ya da hayvanlarını alıyorlardı. Her zaman büyük olaylara yol açmayan bu anlayıĢ yaĢanan örnekte olduğu gibi bazen Müslüman – Hristiyan kavgası gibi çok tehlikeli bir çatıĢmaya evrilebiliyordu. Hükümet bu nedenle kolcuların az bir miktar tütün için yüksek miktarlarda ceza kesmemesini ve nizamnâmeye uymalarını Reji idâresinden 548 istiyordu . Tıpkı Beyrut‟ta yaĢanan olaydaki gibi yine Yafa‟da tütünlerin miktarını 549 araĢtıran bir Reji memuru ve iki kolcuya ahâlî saldırmıĢ ve kolcuları yaralamıĢtı . Kolculara karĢı halkın duyduğu olumsuz bakıĢ açısı bazı olaylarda kolcuları görevini îfâ ederken bile haksız olarak görme eğilimine yol açıyordu. Mesela Beyrut‟ta yaĢanan bir olayda içerisinde kaçak eĢyaların bulunduğu bir vapurun içinde bulunan bir kaçakçı Reji kolcularını uzaktan görüp ateĢ etmek için hazırlık yaptığı sırada kolcular erken davranıp ateĢ etmiĢ ve kaçakçı öldürülmüĢtü. Vapurda yapılan araĢtırmada kanlı bir revolver ve kanlı fiĢeklerin bulunduğu görülmüĢ olmasına rağmen iĢ aksi surette 546 BOA. DH.MKT. 197/59 547 BOA. Y.PRK.ġH. 7/40 548 BOA. DH.MKT. 1534/65. Bu olayın saraya yansıması için bkz. BOA. Y.PRK.DH. 2/89; hükümetin olayı çözme çabası için bkz. BOA. DH.MKT. 1535/1 549 BOA. DH.MKT. 1418/22; BOA. DH.MKT. 1449/110 125 550 yansıtılarak mahalleli tarafından kolcular suçlu gösterilmeye çalıĢılmıĢtı . BaĢka bir örnekte Yunda bölgesinde Reji kolcularının yakaladığı kaçak tütün yüklü bir kayığı bölge ahâlîsi, kolcuların elinden almak için hücum etmiĢ bu sırada bir kolcunun 551 ölümüne bir kolcunun da yaralanmasına sebep olmuĢlardı . Yapılan tahkikatta kayığın içerisinden iki havan ve iki çuval içinde 258 kıyye tütün ve 203 kıyye tönbeki 552 çıkmıĢtı . Hükümet bahsi geçen olayın büyümesi üzerine olaya müdahale etti ve önce 553 bu olaya sebep olan beĢ kiĢinin tutuklanmasını sağladı . Ardından soruĢturma 554 geniĢletilerek tutuklanan kiĢi sayısı on kiĢiye yükseldi . Son iki olaydan da anlaĢılacağı üzere her zaman ve her durumda kolcular haksız ve hukuksuz davranan taraf olmuyor, belirli durum ve dönemlerde kolculara karĢı parlayan nefret ahâlîden de kolculara karĢı hukuksuz uygulamaların doğmasına yol açıyordu. Burada dikkati çeken diğer bir husus ise hükümetin her zaman doğru bir hakem pozisyonunda bulunma çabası ve olayı kanun çerçevesinde çözme gayretidir. Halkı Reji kolcularına karĢı infiale sürükleyen baĢka bir olay Leryoz bölgesinde gerçekleĢti. Bir Reji kolcusunun alacak – verecek meselesinden dolayı bir Hristiyan‟ı 555 öldürmesi üzerine bölgedeki ahâlî Reji binasının önünde toplanmıĢtı . Sonuç olarak halkın Reji kolcularına karĢı yaklaĢımı, Reji kolcularının halka olan yaklaĢımından taban tabana zıt değildir. Ortada var olan iyi niyet zaafiyeti, çoğu durumda tarafların birbirlerine karĢı olumsuz bir tutumla hareket etmelerine neden olmuĢtur. 3.2.4. Halkın Reji Kolcularını Hükümete ġikâyetleri Reji kolcularının halka karĢı uygulamaları neticesinde halkın verdiği karĢılık bazen kolcular gibi Ģiddeti Ģiddetle çözmek ve kolcularla silahlı mücadeleye girmek iken çoğunlukla daha mâkul bir çözüm yöntemi deneniyordu. Bu yöntem; uğranılan haksızlığı ilgili birimlere ve mümkünse hükümete hatta saraya ulaĢtırmaktı. Bunu yaparken kiĢiler bazen bireysel bir arz-ı hâl dilekçesi ile bazen köylülerin ileri gelenlerinin imzalarının olduğu daha kapsamlı istîdâlarla bunu gerçekleĢtiriyordu. 550 BOA. ġD. 343/22 551 BOA. BEO. 475/35610 552 BOA. BEO. 483/36222 553 BOA. DH.ġFR. 168/108 554 BOA. BEO. 482/36087 555 BOA. DH.ġFR. 170/40; BOA. BEO. 528/39598 126 Burada halkın öncelikli amacının mevcut mağduriyeti en kestirme yoldan gidermek olduğu açık olsa da her zaman aradıkları çözümü de bulamayabiliyorlardı. Reji kolcularına karĢı oluĢan ön yargının Reji idâresine yansıtıldığı ve idareye karĢı, kolcu uygulamalarından dolayı nefret oluĢtuğu mâlumdur. Zira istîdâlarda halkın, kolcuların dıĢında doğrudan Reji‟yi ve Reji sistemini hedef aldığı yazılara da rastlamaktayız. Mesela Reji‟nin kuruluĢunun konuĢulduğu 1883 yılında içinde muhtar ve imamların olduğu yirmi iki kiĢilik bir dilekçe saraya gönderilerek Reji sistemine karĢı açık bir karĢı duruĢ sergilenmiĢti: “Bu aralık gazetelerde görüyoruz ki duhan hakkında Reji denilen Ģey icrâ olunup bir sene içinde tırnaklarımızı dökmecesine emek vererek ve tekmîl-i vâriyetimizi sarf eyleyerek husûle getirdiğimiz tütünlerin alıĢ veriĢi bir kumpanyanın eline verilecekmiĢ. Artık bundan bir gûnâ hayır ma‟mul etmek bizim içün haram olub zaten kazamızda bir duhan mahsulü vardır ki biraz yüzümüzü güldürür ve ı‟yâl-u evlatlarımızın idâre ve iâĢesine elverir. O da bu suretle ecnebi eline geçince esiri olacağımız ve nihayetinde frengistana götürülmekte olan duhanın ticaretini dahi onlara kaptırıp bütün bütün açıkta kalacağımız meydandadır. Zira Ģimdiye kadar bunların bir iĢe kolay girip çıktıkları görülmemiĢtir. Elbette sonunda faydası müĢahede olmayub zararı görülür ancak hem bir kaza halkı perîĢan olmaktan ve hem de duhan ziraʽından vazgeçtikten sonra tabii ta‟dil ve ıslahata mahâl bulunamaz ve bir kere giden iâde kılınamaz. ġu Reji lakırdısı ortaya konduğu için elimizdeki mahsulâtın adını dahi soran bulunmuyor ve Ģimdiden zarûret çekiliyor. Bu halde devletimiz dahi i‟Ģarıyla resm-i gümrükten dolayı külliyetli mutazarrır olacaktır. Umum bir kaza ahâli-i fukarâsını asla kaçırmayarak ve kâffe-i tekâlif-i mîrîyesini vererek mâlik olageldikleri bir mahsulü ellerinden almaya ve kendilerini aĢırı bir hâl-i periĢânına dûçar etmeye ve akıbette hazine-i devleti azrar etmeye gerek devletimiz ve gerek vükelâ-yı fihamın rıza göstermeyeceklerini âfâkî tutmuĢ olan merhamet ve adâletlerinden baĢka büyük bir delil olmadığından bu bâbda 556 umûmen arz-ı hâle mecbur olduk ferman fi 9 Mart sene (12)99” . Yapılan Ģikâyet dilekçelerinin mahiyetleri çok değiĢken olsa da ortak noktaları Reji ve kolcularının halka uyguladığı muâmelenin değiĢmesi ve bu konuda gereğinin 556 BOA. Y.PRK.AZJ. 6/60 127 yapılması talebi oluyordu. ġikâyet edenler arasında her zaman Türk – Müslüman unsurlar olmuyor, yer yer Ermenilerin de Reji kolcularını hükümete Ģikâyet ettiği görülebiliyordu. Mesela Haziran 1889 tarihinde Tekfurdağı Ermeni patrikliği, çiftçilere zulüm yaptığı gerekçesiyle Tekfurdağı Reji Memuru Kâzım Bey ve Reji kolcuları 557 hakkında Ģikâyette bulunuyordu . Yine “Patrikhâne-i Millet-i Ermeniyân” antetiyle Dâhiliye Nezâreti‟ne gönderilen 28 Ekim 1906 tarihli yazıda Sogumun Haçeryan ve arkadaĢlarının paralarının Reji kolcularından Bağdatlı Mehmed tarafından çalınıp Ermenilerin öldürülmesi sonucu Bağdatlı Mehmed‟in serbest bırakılmasına itiraz ediliyordu: “Urfa sancağının Garmuc karyesi Ermeni ahâlîsinden olub Zor sancağının Resulayn kazasıyla ViranĢehri taraflarında ahz ü iʽtâ ile meĢgul bulunan Sogumun Haçeryan ve Kirkor Haçeryan ve Serkis Derkirkoryan ve Karabet Canuyan, Zor sancağının merkezi olan Deyr kasabasına ahîren emtia-ı ticariye götürüb fürûht etdikten sonra avdet etmek üzere yola çıkmıĢlar ise de bunlarla beraber yola çıkmıĢ olan tütün kolcularından Bağdadlı Mehmed ile Murtaza Ali ve Abdülgani ve Kerküklü Merdan ve Sufi ve Halis es-Süleyman nam Ģahıslar mahâllerine vâsıl olmuĢlar iken merkûmeyn dört nefer Ermeniler gelmemiĢ olduklarından taharrîyât ve tahkikât bi‟l-icrâ bunların refakâtlerinde bulunan eĢhâs-ı merkûme tarafından katl ve telef edildikleri ve maktûllerin yedlerindeki bin beĢ yüz mecidiye ile hayvanât ve eĢya-yı sâire gasb olunduğu anlaĢılarak olunan mürâcaat üzerine merkûmlardan Bağdadlı Mehmed ve Merdan derdest olunub taht-ı tevkîfe alınmıĢ ise de Mehmed salıvirilmiĢ ve bunlar cümlesi de eĢhâs-ı Ģerireden oldukları halde haklarında mukteziyât-ı kanûnîye icrâ olunmayub yalnız merkum Merdan mevkuf bulunmuĢ olduğu ve bu husus tüccar ve esnaf takımına gayet havf ve endiĢe îrâs eylediği mahâlînden ba-varaka ifade ve beyan olunarak icrâ-yı adâlet buyurulması istirhâm olunduğu mâruzdur. Fi 10 Ramazan sene 558 1324 ve 14 TeĢrîn-i Evvel sene 1322” . Bu Ģikâyet üzerine Dâhiliye Nezâreti konunun 559 tetkiki için derhal Halep vilâyetine yazı gönderiyor ve Halep vilâyetinden gereğinin 560 yapılacağına dair cevap geliyordu . 557 BOA. DH.MKT. 1630/108 558 BOA. DH.TMIK.M. 237/58 559 Aynı belge, lef 2 560 Aynı belge, lef 3 128 Ermeniler tarafından hükümete arz-ı hâl ve istîdâlar gönderildiği gibi bazen Ermenilerin kolculara karĢı olumsuz faaliyetleri sebebiyle de hükümete istîdâlar ulaĢıyordu. Sivas‟tan Dâhiliye Nezâreti‟ne gönderilen Ģifreli telgrafta Ermeni milletinden Kürekyan Kokas'ın kendi evinin içinde kolcu Mustafa'yı ve kolcu 561 Mustafa‟ya yardım için gelen Davud Mehmed'i kurĢunla öldürdüğü yazıyordu . Olayın detayları Bâb-ı Âli Dâire-i Umûr-ı Dâhiliye Tesri-i Muâmelât Komisyonu‟ndan Hâriciye Nezâret-i Celîlesi‟ne gönderilen yazıda ortaya çıkıyordu: Olayda Kürekyan Kokas‟ın kolcu Mustafa‟yı sebepsiz yere öldürdüğü, bunu haber alan baĢka bir Reji kolcusu olan Davud Mehmed‟in evinden çıkıp olay yerine giderken yine Kürekyan tarafından öldürülmesi üzerine bölgede olayların çıktığı ve bu olaylar sonucu üç kiĢinin ölüp beĢ kiĢinin yaralandığı, Kürekyan‟ın çatıĢma sırasında öldüğü yardımcısı Avadis‟in de yakalanıp adliyeye teslim edildiği ve olayların kontrol altına alındığı 562 yazıyordu . Kolculara karĢı Ģikâyetlerin gerçekleĢmesi için her zaman toplumsal çaplı büyük olayların meydana gelmesi gerekmiyordu. Mesela Mâmûretülazîz merkezinden çekilen telgrafta Reji idaresine teslim ettikleri tütünden kalan kısmı istediklerinden dolayı Reji 563 kolcularından kötü muâmele gören kiĢiler kolcuları Ģikâyet ediyordu . Yine Hudâvendigâr‟dan Dâhiliye Nezâret-i Celîlesi‟ne gönderilen yazıda “Reji kolcularının tütün taharrîsi içün hânelerle emâkin-i sâireye girmek ve çarĢularda ve pazar yerlerinde halkın tabakalarını araĢdırub kaçak tütün içtiklerini bahane adıyla ceza-yı nakdi almak ve vermeyenleri darb ve tahkirle beraber üzerlerindeki elbise ve eĢyayı ahz ve gasb etmek gibi fenalıklarından dolayı vukʽu bulan Ģikayâta ve kendilerinin memureynden olduklarını” söyleyerek insanlara fenalıklarda bulundukları “Ģedîden darb edilen birisinin verdiği arz-ı hâl ile” bu durumu Ģikâyet ettiği fakat gerekenin yapılamamasından dolayı “kolcuların etdikleri yanlarına kalmak derecesine varmakda bulunduğundan iktizâsı Biga kaimmakamlığından alınan bir Ģukka ile istizâr olunmuĢ” bu nedenle bu kiĢilerin memur olmadıkları ve muhakeme edilmelerine dair bir engelin 564 bulunup bulunmadığı sorulmuĢtur . Yine Halep vilâyetinden gelen bir Ģikâyette 561 BOA. DH.ġFR. 193/77 562 BOA. HR.TH. 177/21 563 BOA. DH.MKT. 1711/11 564 BOA. ġD. 1551/19 129 “Haleb Reji kolcularının mugâyir-i nizam birçok if‟al ve hareket-i gayr-ı layıkalarının bahs ve Ģikâyetle merkûmların kanun dâiresinde îfâ-yı vazife eylemeleri lüzumuna dair” imzalı ve mühürlü Ģikâyetler geldiği ve bu konuda kolcuların kanunlara riayetleri Reji 565 idâresinden isteniyordu . Büyükçekmece kazasının AnarĢa karyesinde bazı Reji kolcularının evlere girerek kaçak tütün arama bahanesiyle baskınlar yapılması sonucu muhtar ve ihtiyar meclisi tarafından arz-ı hâl verilmiĢti. Verilen arz-ı hâlde Reji kolcularının kaçak tütün vardır bahanesiyle vakitli vakitsiz AnarĢa karyesine girdikleri, yaptıkları aramalarda bir Ģey bulamamıĢ olsalar da halka kötü muâmelelerde bulundukları bu cihetle “aile-i ahâlînin dûçar-ı havf ve heyecan oldukları” muhtar ve ihtiyar heyeti tarafından arz-ı hâl ile kaymakama bildirilmiĢti. Dâhiliye Nezâreti kolcuların daha önce de adı geçen köye girip arbede çıkardıkları ve bu esnada bir iki kiĢiyi yaralayıp bir kiĢiyi öldürdükleri ve Ģimdide bu gibi “yolsuz ve uygunsuz” halin devam ettiği, bununla alakalı Çatalca Reji idâresine bilgi verildiği halde gerekli geri dönüĢün sağlanamadığı ve bu olayların 566 tekrarlanmaması adına kolcuların eĢkâlinin bildirilmesini vilâyetten isteyecekti . Rıfat Ebubekir imzasıyla Yanya'dan “Makâm-ı Sadâret-i Uzmâya” çekilen telgrafta tütün kaçakçılarından olmayan biraderi Zekeriyya‟nın cemaatle yatsı namazını kılıp camiden çıkarken Reji kolcuları tarafından katl edildiği ve katillerden biri firar ederken ikisinin cemaat tarafından yakalanıp hükümete teslim edildiği anlatılıyor ve 567 kaçak katil için yardım isteniyordu . Yine Kastamonu vilâyetinden Sadâret‟e gönderilen yazıda; Düzce Reji kolcularından Elyos Bey ile Kazak Süleyman adındaki kolcuların türlü rezilliklerinin mahalli hükümete bildirildiği ancak gereken tedbirin alınmamasından dolayı el – Hac Ali ve altında on altı mühür olan bir arz-ı hâl vilâyete 568 gönderiliyordu . Reji kolcularına dair Ģikâyetler Reji kolcuları var olduğu sürece ülkenin çeĢitli yerlerinden gönderilmeye devam etti. Arz-ı hâller bazen bireysel olarak gönderilirken bazen toplu Ģekilde gönderiliyordu. Kayseri‟den Sadâret‟e gönderilen bir arîzada dört 565 BOA. DH.MKT. 1945/80 566 BOA. DH.MKT. 45/26, lef 3 567 BOA. BEO. 368/27559, lef 2 568 BOA. BEO. 497/37241, lef 2 130 kiĢinin adı geçiyordu: Tesyarîzade(?) Mustafa, Börekçi Kadir oğlu Kadir, MeĢincioğlu Osman ve Pekmezekmek oğlu Mehmed Ali. Bu kiĢilerin yazdıkları arîzada; Kayseri‟deki tütün kolcularının silahlı bir Ģekilde kaçak tütün bulma bahanesiyle insanların ceplerini koyunlarını ve tabakalarını aradığı, ellerindeki revolver ile insanları korkutup parası olanlardan “yarımĢar lira birer mecidiye olmayanlardan aba ve heybelerini ahz” ettikleri ve önceki gün de esnaftan bazılarını darp edip bu halin 569 devamının mümkün olamayacağından dolayı gerekenin yapılması istenmiĢti . Halk bazen Reji kolcularının yanında bulunan ve kolcularla beraber halka kötü davranan zaptiye neferlerini de Ģikâyet dilekçelerine ekliyordu. Hudâvendigâr vilâyetinden hükümete gönderilen böyle bir dilekçede ekimini yaptıkları tütünün Reji kolcularıyla asâkir-i zaptiye tarafından tahrip edildiği ve Karesi Zaptiye Mülazımı Ahmed Ağa'nın ahâlîye bu konuda zulüm yaptığı köyün imam ve muhtarınca hükümete bildirilmiĢti. Durumu araĢtırmak isteyen Dâhiliye Nezâreti, Hudâvendigâr Vilâyet-i Celîlesi‟ne gönderdiği telhiste bu durumu sorduktan sonra “vuk‟u bulan mürâcaatlar üzerine taraf-ı hükümetten zer‟ eylemeye ruhsat verildiği halde idrak eden mahsulâtın Reji idâresi kolcularıyla asakir-i zabtiye taraflarından ne suretle tahrib edildiğinden ve Karesi zabıta süvari mülâzımı Ahmed Ağa‟nın maiyeti efrâdıyla beraber teĢhir-i silah ile ve kırbaç ve taĢ ve kılınç ile darb-ı eĢhâs etmek gibi vukuʽa gelen mezâlim ve 570 tâdiyatı” sorulup gönderilen Ģikâyetin incelenmesi isteniyordu . Reji kolcularından zarar gören kiĢiler arasında yalnızca tütün üreten halk değil medrese talebeleri de yer alıyor ve Ģikâyetlere konu oluyordu. Talebe Hüseyin adında bir kiĢinin Reji kolcuları tarafından yaralanması bu konuda bir dilekçenin yazılmasına yol açtı. Makam-ı Sadâret Penâhî‟ye 1 Cemâziyelevvel 1311 (20 Ekim 1895) tarihinde Müderris Ahmed Hilmi ve Müderris Mehmed Kâmil imzalarıyla Antakya‟dan gönderilen telgrafta; geçenlerde Reji memuru olarak görevlendirilmiĢ olan Muhiddin Efendi ve daima sarhoĢ olarak dolaĢan on beĢ kadar Reji kolcularıyla beraber medreseyi bastığından bahsedildikten sonra dilekçe Ģu Ģekilde devam ediyordu: “On beĢ kadar kolcular üzerimize hücum ile yağdırdıkları kurĢun sadâlarını iĢiden halk câmi-i kebirle kahvelerden yetiĢdikleri sırada talebelerimizden Hüseyin Efendi‟yi kurĢun ile yere 569 BOA. BEO. 600/44946 570 BOA. DH.MKT. 420/4 131 serdiler. Bizler de atıĢlarından canımızı kurtarmak üzere kimimiz kendini nehre ilkâ etti. ġiddetli harblerinden de müteessiriz. Sâye-i Ģerîat-ı garrâda mahzuz olan namusumuz pâyimal oldu. Malum bir talebe de al kanları içinde can veriyor. Üzerimizde bir dirhem de tütün bulunmadı. Dersleri terk ile talebeleri dağıttık. BaĢka kazaya hicret ediyoruz. Müsebbiblerine intikâm-ı ilâhiyyeye havale ederiz”. Sadâret bu meselenin araĢtırılması için Halep vilâyetine yazı gönderdi ve yapılan araĢtırma sonucu Halep valisi Hasan PaĢa‟dan Sadâret‟e gönderilen telgrafta; olayın tütün kolcularıyla Hüseyin adlı öğrenci arasında yaĢanan kaçak tütün araması esnasında çıkan tartıĢma sonucu meydana geldiği, Hüseyin‟i yaralayan kolcunun yakalanarak adliyeye teslim edildiği ve tahkikatın 571 baĢladığı bildiriliyordu . Son iki belgeden anlaĢılacağı üzere hükümet gönderilen Ģikâyet dilekçelerine karĢı kayıtsız kalmamıĢ, mağduriyete uğradığını düĢündüğü kiĢilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için derhal harekete geçmiĢtir. Halktan Reji kolcuları aleyhine gönderilen arz-ı hâller içerisinde Hudâvendigâr Reji nazırının Yunanistan'dan getirip kolculara dağıttığı garra tüfekleri ile halkı zarara 572 uğratmasından iki kolcunun Yusuf adındaki bir Ģahsın yetmiĢ yaĢındaki annesinin 573 ölümüne sebebiyet vermesine mısırlar arasındaki ekili tütünlere Reji kolcuları 574 tarafından zarar verilmesinden köylerinin Reji kolcuları tarafından muhasara 575 edilmesine kadar çok farklı konular yer almaktaydı. Ancak bunlar içerisinde en dramatiği olmasa da anlatım gücü en yüksek arz-ı hâllerden biri Ġnegöl‟den gönderilmiĢti. 15 Ağustos 1902 tarihli “Mustafa ÇavuĢ”, “Halil Beyzâde Hüseyin”, “Mülâzımzâde Hüseyin Hüsnü”, “Karye-i Mezbureden Seyid Ali”, “Mahmud Usta”, “Yiğit karyesi ahâlîsinden Ali Osmanağazâde Halil” ve “Pehlivanoğlu Hacı Emin” imzalarıyla “Makâm-ı Sâmî-i Sadâret-penâhîye” ve “Suret-i Mâbeyn-i Hümâyûn BaĢkitâbeti vasıtasıyla Atebe-i Aliyye‟ye” baĢlığıyla hem saraya hem hükümete gönderilen arz-ı hâlde kolcuların köy halkına yaptıkları ve halkın yardım çığlıkları çok net bir Ģekilde duyulabilmektedir: “Cenab-ı hak sevgili ve çok merhametlü padiĢahımıza bitmez ve tükenmez ömr ü afiyetler ihsan buyursun amin. Bu köleleriniz Ġnegöl kazâsına tâbi Yeni(ce) karyesi ahâlîsinden olub karyemizde güya kaçak tütün var 571 BOA. BEO. 695/52083 572 BOA. DH.MKT. 488/3 573 BOA. BEO. 892/66876 574 BOA. TFR.I.MN. 44/4337 575 BOA. BEO. 3348/251052 132 diyerek Reji idâresi kolcularından cümlesi on beĢ sene mahkûm bir sürü hapis kaçakları iki yüz elli kiĢi kadar kolculuk altında saklı eĢkıya çetesi bâ-husûs dört gün Martin tüfengleri kurĢunlarıyla cümlemizi muhâsaraya alub ve bu muhâsaraya devam etmek içün kolculara arabalarla Reji tarafından itmek gönderiliyor. Bizim köyümüzden baĢka civar köyler de kurĢun korkusundan dıĢarı çıkamıyorlar. Allah rızası içün bizim halimizi iĢidiniz. Zira çoluğumuz çocuğumuz tehlikededir. Hükümete halimizi anlatmağa vardığımızda haftalarca bizi hapis ediyorlar. Artık ağladığımızı da kimse iĢidmiyor. Evlerimizin kiremitleri bile kurĢunla hayrı kalmadı. Sekiz aydan berü dört kere böyle vukuʽat oldu. Sekiz delikanlı bu uğurda telef oldu. Bütün sene geceyi gündüze katub çoluğumuzun çocuğumuzun nafakaları olan ve henüz anbarlara yerleĢdirilmeyüb meydanda bulunan zahîrelerimizi kolcuların hayvanlarına çektirildi. Kimseye derdimizi anlatamıyoruz. PadiĢahımız efendimiz hazretlerinin merhameti buna râzı değildir. Allah Resûlullah aĢkına bizleri bu zalimlerin destinden kurtarub evlâdlarımızın hayatlarını muhafaza etmek üzere sahih olduğunu anlamak içün müstakîm me‟mur gönderilmek 576 üzere irâde ve ferman buyurmaklarını çok istirham ederiz. Fi 2 Ağustos (1)318” . Köylerden gelen toplu feryatlar gibi Ģahısların da isyanları dilekçelerde kendine yer buluyordu. Oğlu kolcular tarafından öldürülen Ali‟nin yazdıkları ve yardım talebi bu duruma örnek teĢkil eder. Ġmza kısmında: “Maʽzur ve mağdur ve bedbaht peder Ali” imzasıyla 25 ġubat 1321 (10 Mart 1906) tarihinde Selanik Huzur-ı Celîl-i MüfettiĢ-i Umûmiliği‟ne yazılan dilekçede; Ali‟nin oğulları adliyeden çıkarken Reji kolcuları Devle, oğlu RâĢid‟i öldürmüĢ, yanındaki kolcuların açtıkları ateĢ sonucu Hayri adındaki oğlu karnından tehlikeli bir Ģekilde diğer oğlu Rıfat ise baĢından yaralanmıĢ, baba Ali de bu olayı anlatan bir dilekçeyi Selanik MüfettiĢliği‟ne göndermiĢti. Dilekçede; saat yedi buçuk civarında oğulları RâĢid, Rıfat, Hayri ve Ramazan adliye dâiresinde çıkmakta iken kolcu çavuĢu Devle ve efrattan Hamdi ve Pervedenli Adem ve Manastırlı Nazif arasında meydana gelen tartıĢma üzerine ortaya çıkan kavgada Reji kolcusu Devle, ateĢ ederek Ali‟nin oğlu RaĢid‟i öldürmüĢ ve etrafındaki kolcuların açtıkları ateĢ sonrası diğer oğulları Hayri karnından tehlikeli bir Ģekilde yaralanmıĢ, Rıfat ise baĢından yaralanmıĢtı. AteĢ edenler kaçmadan önce bölgeye polis, asker, jandarma hatta bizzat Jandarma Alay Kumandanı gelmiĢ oldukları halde Ģikayet sahibi Ali‟ye göre 576 BOA. BEO. 1904/142761, lef 3 (Ek – 3) 133 Alay kumandanının hatası yüzünden kolcular kaçabilmiĢlerdi. Dilekçenin devamında Ali sözlerine Ģu Ģekilde devam ediyordu: “Oğullarımdan birisi zırâr-ı âdeme, birisi ah u iniltiler içinde melekü‟l-mevte intizâr etmek üzere hastaneye, diğer ikisi jandarma miralayının taht-ı inhisârında kalmıĢ olan ve bu suretle zalimlerin mazlumiyetine ve insaniyetin mağduriyetine hükm etmeğe mahkûm olan kanunumuzun icraatına” 577 sığınmıĢtı. Ali dilekçesinin sonunda olayla ilgili gereğinin yapılmasını talep ediyordu . Sadâret‟e gönderilen bir dilekçede yine içinde kolcuların olduğu ölümlü bir olay aktarılıyordu. Mahmud adındaki bir Ģahsın Tosya‟dan Sadâret‟e gönderdiği istîdâsında kolcuların tütün aramaları sırasında arkadaĢlarını katlettiği ve herhangi bir ceza almaması Ģikâyet ediliyordu: “Evvelki gece tütün taharrî bahanesiyle komĢumuz Hafız Ahmed‟i bir sûret-i gaddârânede katl eden zabıta polis ve kolcuların îfâl-i cinayelerini setre hâdim esbâbdan gayrı hükümetçe bir muâmele icrâ edilmiyor. AsayiĢ memurlarının leylen hod-be-hod mesken basarak îfâl-i katle ihtiyarları nazar-ı kanunda mâfüvv ise canımızdan malımızdan emniyetimiz kalmadığından maʽdelete sığınarak mütecâsirleri hakkında hükm-i kanunun icrâ hukuk-ı umumiyenin zayi‟ edilmemesi 578 istîdâ‟ olunur ferman. Fi 30 Haziran sene 1324. Mahmud ve dokuz rüfekası” . Bu istîdâ üzerine Sadâret, Kastamonu vilâyetine yazı yazarak gereğinin yapılmasını isteyecekti. Kolcuların, kiĢilerin öldürülmesi yanında mallarına el koymaları da yetkililere Ģikâyet dilekçesi gönderilme gerekçeleri arasında yer alıyordu. Mesela çizme tamiri meselesinden dolayı bir kunduracı ile polis arasında çıkan tartıĢmaya kolcular müdahil olmuĢtu. Karaferye‟de yaĢanan olayda polis memuru Yusuf, Kunduracı Hacı Dimitri Kota‟nın, tamir için verdiği çizmelerin tabanlarının tamiri karĢılığında her çizme için üçer para istemesi üzerine hiddetlenerek dükkândan çıkmıĢ ve çarĢıdan bulduğu birkaç nefer kolcuyla güya dükkânda kaçak tütün ve barut vardır bahanesiyle dükkânını basmıĢtı. Kendisinin tütün bile tüketmeyen ve hiçbir Ģekilde dükkânında tütün bulundurmayan bir kiĢi olduğunu ifade eden Kunduracı Dimitri Kota, “namusumu pâyimâl edercesine revolverimi masa içinden kuvve-i cebriye ile aldı” Ģeklinde malının gasp edildiğini dilekçesinde ifade ediyordu. Kunduracıya göre bu silah sayesinde mal 577 BOA. TFR.I.ġKT. 82/8142 578 BOA. BEO. 3358/251818, lef 3 134 taĢıma esnasında canını koruyor bu nedenle devamlı yanında bulunduruyordu. Dilekçeyi yazan Kunduracı Dimitri Kota eğer silah taĢımak kanunlara aykırı ise silahı talep etmiyor fakat silah taĢımasında bir beis yoksa yaĢadığı mağduriyetin giderilmesi 579 ve gereğinin yapılmasını istiyordu . Bu olaydan anlaĢılacağı üzere kolcular olayın içeriğine tam vâkıf olmasalar da kanunsuz bir uygulamanın içerisinde bulunmaktan çekinmiyorlardı. 25 Nisan 1906 tarihinde yaĢanan bir olayda ise Reji kolcuları köylülere ait hicri 1321 yılına ait tütünlere el koymuĢtu. Fakat bu iĢlemi hukuksuz yapan Ģey tütünlerin tamamının yasal ve ruhsatlı olmasıydı. Olayla ilgili yazılan istîdâda kolcular için Ģu ifadeler kullanılıyordu: “Kolcuların hayatları tetkik olunsa her biri sâbıka-ı mükerrere gürûhundan olmağla beraber kolculuk nâmını kendilerine bir alâmet-i mahsusa edinerek 580 ahâlî-i ma‟sume ve mazlûmeyi soymak içün bir mecmûa-ı zâlime denilse sezâdır” . YaĢanan tüm bu olaylar ve yazılan arz-ı hâller halkın çözüm mercii olarak devletin ilgili makamlarını gördüğü, Reji kolcularına karĢı gerektiğinde doğrudan padiĢaha ulaĢarak mağduriyetlerini gidermeye çalıĢtıklarını göstermektedir. 3.2.5. Kolculara Verilen Cezalar Reji kolcularının geldikleri toplumsal sınıf, eğitim düzeyleri ve yaptıkları iĢ bir arada değerlendirildiğinde bu kiĢilerin her an suçla ve suçluyla iç içe yaĢadığı aĢikârdır. Reji kolcularının doğrudan Reji Ģirketi tarafından seçiliyor olması ve memur statüsünde bulunmamalarının vermiĢ olduğu geniĢlik ve muğlaklık da kolcuların diğer güvenlik güçlerine nazaran daha rahat ve yeri geldiğinde daha hoyrat hareket etmesini sağlıyordu. Bu nedenle Reji kolcuları, Osmanlı Devleti içerisinde görev aldığı sürece suça bulaĢmaktan geri kalmamıĢ ve iĢledikleri suçların karĢılığında çeĢitli cezalara çarptırılmıĢtı. MaaĢ kesintisi, görev yeri değiĢikliği ya da görevden süreli ve süresiz uzaklaĢtırma gibi cezaların bazıları doğrudan Reji idâresi tarafından verilebiliyordu. Fakat Reji kolcularının görevini kötüye kullanma durumlarında memur statüsünde olmamalarına rağmen Memûrin Muhâkemat Kanunu‟na tabi olacakları ve bu durumda 579 BOA. TFR.I.ġKT. 106/10541, lef 2 580 BOA. TFR.I.ġKT. 85/8445 135 Reji idâresinin, Osmanlı mahkemelerinin vereceği karara müdahil olamayacağı da 581 hükümet tarafından Reji idâresine bildiriliyordu . Kolculuk vazifesinin, Reji öncesi dönemde de varlığı bilindiğinden Reji öncesi dönemde görev yapan kolcuların iĢledikleri suçlar karĢılığında bazı cezalar aldığı ve suçunun mahiyetine göre bu cezanın değiĢtiği söylenebilir. Kolculara verilen cezalar içerisinde tespit edilebilen ilk ceza 1705 yılına ait alınan kalebentlik cezasıdır. YaĢanan olayda iki kiĢinin ölümü ve bir kiĢinin yaralanmasında pay sahibi olan ve mâl-ı mîrîyi 582 zarara uğratan kolculara çeĢitli sürelerle kalebentlik cezası veriliyordu . Yine yakın tarihlerde cizye kolcularının Yahudi halkına kötü davranması sonucu kolcu ve kolcubaĢı 583 Mustafa ve Mehmed, Molova Kalesi'nde kalebent cezası alıyordu . Kolcuların aldığı baĢka bir kalebent cezasında ise tebdil-i kıyafetle gezip bir Yahudi‟nin cizye kâğıdı olmasına rağmen para isteyen Üsküdar ve BeĢiktaĢ kolcularına kalebent cezası 584 veriliyordu . Dolayısıyla 18. yüzyılda kolcuların halka karĢı zorba hareketleri genellikle kalebent ile cezalandırılıyordu ki bu yalnızca kolcular için değil sıradan vergi 585 memurları için de aynıydı . Kalebent cezası yalnızca kolcuların gerçekleĢtirdiği zorbalıklara karĢı değil bunların mal çaldıkları durumlarda da uygulanan bir ceza türüydü. Mesela Tekfurdağı Ġskelesi‟nde bir tüccarın gemiye yüklettiği buğdayın miktarını eksik gösteren Gümrük kolcusu Ali, aradaki zararın iki katı para cezasına çarptırıldığı gibi kalebent cezası 586 almıĢtı . Devletin gelirinden çalan kolcular kalebent ile cezalandırılırken tüccardan çalan gümrük kolcuları yalnızca para cezasıyla kurtulabiliyordu. Hanya Gümrüğü‟nden Emin isimli bir kolcu, tüccarın tütünü çalmıĢ, yapılan araĢtırmada eksik kısım kendi 587 sandığında çıkmıĢ ve tutuklanarak aradaki fark ödetildikten sonra serbest bırakılmıĢtı . Reji öncesi kolcular kalebent cezası dıĢında suçun mahiyetine göre farklı cezalar da alabiliyordu. Mesela; bir Yahudi‟ye hukuksuz muâmelesinden dolayı Bursa cizye 581 Gökdemir, a.g.t., s.67 582 BOA. ĠE.ġKRT. 6/547 583 BOA. A.{DVNSMHM.d. 117/1201 584 BOA. TS.MA.e. 791/24 585 Ahmet AkĢin – Suha Oğuz Baytimur, “Osmanlı Devleti‟nde Toplumsal Suçlar ve Cezalar (1789 – 1839)”, XVII. Türk Tarih Kongresi (17), Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2014, s.409 586 BOA. C.ML.180/7612 587 BOA. MVL. 805/17 136 588 kolcusu sürgün cezası almıĢ , Sofya‟da kasaba ahâlîsinden Abdioğlu Hallac Molla Mustafa‟yı öldürmek için ateĢ eden fakat atını ve Mustafa‟yı yaralayan Sofya Duhan kolcularından Zenci Hacı Osman‟a, önce ortaya çıkan zarar ödetilmiĢ ardından beĢ yıl kürek cezası verilmiĢti. Kendisine yardım eden arkadaĢı ise üç yıl hapis cezası 589 almıĢtı . Reji idâresinin teĢkiliyle birlikte kolcuların halka karĢı faaliyetlerinin bir kısmı Reji tarafından cezalandırılırken bir kısmı doğrudan kamusal alanı ilgilendiren suçlar olduğundan Osmanlı mahkemelerinde görüldü. Fakat bazı suçlarda Reji kolcuları, yaptıkları iĢin de bir gereği olarak mevcut cezalardan daha az cezalarla kurtulabiliyordu. Birini korkutmak için silah çeken bir kiĢiye normal Ģartlarda bir hafta ile altı ay arası 590 hapis cezası verileceği Cezâ kanunnâmesinde yazılıyken bu fiil Reji kolcuları tarafından çok sık yapılıyor fakat kolcular genellikle uyarı ile kurtuluyorlardı. Yine Cezâ kanunnâmesinin 203. maddesinde bir kiĢiyi kanunsuz bir Ģekilde hapis veya rehin 591 tutmak altı aydan üç seneye kadar hapis cezasını gerektiriyordu . Fakat bu suçlar Reji kolcuları için normal karĢılanan hareketler olduğundan genellikle bunu yapan Reji kolcuları uyarılarak ciddi yaptırımlar uygulanmıyordu. Fakat Reji kolcularının yakaladıkları tütünü saklamaları gibi daha ciddi suçlar hapis cezası almalarına neden 592 oluyordu . Hapis cezası alan kolcularının maaĢlarının ne olacağına dair bir bilinmezlik mevcuttu. Rize Rüsûmat Müdüriyeti'nde görevli kolcu Mustafa, Mehmed Ali adında kendisine kurĢun sıkan bir kaçakçıyı öldürmüĢ ve “mukabele-i bi'l-misl kaidesince” iki 593 buçuk sene hapis cezası almıĢtı . Bu noktada maaĢının yarısının ailesine tahsisi konusu gündeme gelince Rüsûmat Nezâreti kolcunun maaĢının ne olacağını sormuĢ, ġûrâ-yı Devlet ise bu kolcunun maaĢının yarısının ailesine tahsisini uygun bulmamıĢtı. 588 BOA. C.ZB. 24/1177 589 BOA. MVL. 1079/1 590 “Madde 179 – Zeyl: Katl kasdıyla olmayarak mücerred ihafe içün birine silah çeken kimse dahi bir haftadan altı aya kadar habs olunur”. “Cezâ Kanunnâmesi”, Düstur, Cilt 1, Tertib 1, Ġstanbul: Matbaa-i Amire, 1289, s.575 591 “Her kim olur ise olsun memureyn-i hükümetin emri olmaksızın ashâb-ı töhmetin tevkîfi hakkında kavânin ve nizâmatın ta'yin etmiĢ olduğu usûlün haricinde olarak bir Ģahsı habs ve tevkîf ile veya rehin suretiyle saklar ise altı mahdan üç seneye kadar habs ile mücazat olunur”. Düstur, Cilt 1, Tertib 1, “Cezâ Kanunnâmesi”, s.581 592 BOA. DH.MKT. 1380/15 593 BOA. ġD. 583/44 137 Bu uygulama Reji idâresi tarafından da aynen uygulandı ve bundan sonraki benzer 594 olaylar için emsal teĢkil etti . Reji kolcularının polis ile iĢbirliği yaptığı dönemde Reji kolcularıyla birlikte polisler de suça karıĢabiliyor, böyle durumlarda kolcularla beraber polisler de ceza alabiliyordu. Trabzon ahâlîsi ile tütün kolcuları ve polis Salih adındaki kiĢiler arasında tütün meselesinden dolayı çıkan tartıĢmada Dîvân-ı Harb-i Örfî‟de yapılan incelemeler sonucu kolcu Ömer, Mehmed Mevlid ve Ahmed adındaki kiĢilerin, halka kanunlara uygun olmayacak Ģekilde muâmelelerde bulundukları ve silah kullandıkları, hem muhbirlerin ifadelerinden hem de kahvehâne duvarında bulunan ve dıĢarıdan atılan revolver kurĢunu neticesinde anlaĢıldığından kolcu Ömer, Mehmet Mevlid ve Ahmed‟e "mülkiye-yi ceza kanunnâme-i hümayunun 179. maddesinin zeyli mucebince dörder ay müddetle hapis cezası, polis Salih Efendi‟ye ise ceza kanunnâmesinin 102. maddesi hükmüne tevfikan bir maaĢının cezâ-yı kat‟i alınması ve kaçak tütün maddesinden baĢka muceb-i mücâzât bir fiilleri anlaĢılmayan Fehmi ve Mustafa ve Uzun Edhem ve 595 DellalbaĢı Ömer‟in biteviye tahliyelerine” karar verilmiĢti . Reji kolcularının iĢledikleri suçlar sonucu aldıkları cezaya örnek olaylardan birinde Sadâret‟ten Cezâyir-i Bahr-i Sefid‟e gönderilen yazıda; Midilli ahâlîsinden ve Reji kolcularından oldukları halde defalardır suç iĢleyen Panayot ve Hasan isimli Ģahısların ahkâma ve nizama uymadıkları, özellikle Panayot‟un biraderiyle beraber suç 596 iĢlediği ve “ıslah-ı nefs” olununcaya kadar ceza verilmesi isteniyordu . Daha basit bir olayda Mülâzım Mehmed ġakir Efendi ile Yorgancı Halid ve Reji kolcularından Ömer 597 ve Ahmed arasında çıkan tartıĢmada kolcular tutuklanarak adliyeye sevk ediliyordu . Suç iĢleyen kolcuların yanında o esnada baĢka kiĢiler bulunuyorsa yaptıkları fiillere göre onlar da ceza alabiliyordu. Bu kiĢiler güvenlik görevlisi ise ve vazifelerinin gereği yapmaları gereken bir eylemde bulunuyorlarsa olayın mahiyetine göre yargılanıp yargılanmamalarına karar veriliyordu. Mesela Yörgiç karyesinde tütün kaçakçısı ġolo'nun katlinden dolayı kolcularla beraber tutuklanan süvari jandarmalarından 594 BOA. BEO. 302/22628 595 BOA. Ġ.AS. 19/8 596 BOA. BEO. 642/48102 597 BOA. ZB. 394/99 138 Abdullah ÇavuĢ ile Ali OnbaĢı‟nın görevlerini îfâ ettikleri ve ceza alamayacaklarına 598 dair mahkeme kaydını ġûrâ-yı Devlet bozuyor ve muhakeme edilmelerini sağlıyordu . Fakat yaĢanan baĢka bir olayda ise tütün kaçakçılarının kendilerine silahla karĢılık vermesi üzerine mecburen silah kullanan Arap Bilal ve Hacı Bey adlı kolcular ve birkaç jandarma, kaçakçıların birini yaralayıp diğerlerini yakalayarak ilgili yere teslim etmiĢ ve bu durumun da kanuni salahiyetlerini kullanmaları demek olduğundan yargılanmalarına 599 gerek olmadığına karar verilmiĢti . Yukarıdaki ilk olayda jandarmaların ceza alıp ikinci olayda ceza almamalarında, yakalanan kiĢilerin sağ ele geçirilmesi ve muhtemelen ilk olaydan farklı olarak ikinci olayda kaçakçıların silahlı bir Ģekilde jandarma ve kolculara karĢılık vermiĢ olması etkili olmuĢtu. Ceza alan kolcuların bazı hakları bulunmaktaydı. Mesela kürek cezası alan kolcuların, ücretlerini kendilerinin karĢılamaları durumunda cezalarını baĢka hapishânede geçirmelerine izin veriliyordu. On beĢ yıl kürek cezası alan Osman Pehlivan adındaki bir kolcu cezasının kalanını Kütahya Cezaevi‟nden alınıp Merkez 600 Cezaevi‟nde geçirmek istemiĢ ve bu isteği kabul edilmiĢti . Tabii ki kolcuların, iĢledikleri suçlar sonucu hapis, kürek ve kalebentlik cezalarıyla kurtulamadıkları idam gibi çok daha ağır cezalar aldığı durumlarda yaĢanmıĢtır. Mesela YeniĢehir muhacirlerinden Sadık ve biraderi Tahir‟i yaralayarak öldüren kolcu Keskin Hafız Ahmed kısas usulünce ve Ģer‟i Ģerife göre idam cezası 601 alıyor ve cezası infaz ediliyordu . Yine Reji kolcularından Kör Numan, alacak meselesinden dolayı Manastırlı Cuma‟nın kafasını parçalayarak tanınmayacak hale 602 getirmiĢ ve idam cezası almıĢtı . Eğer yapılan yargılamanın haksız olduğu düĢünülürse Reji idâresi mevcut yargılamanın bir daha yapılmasını istiyordu ki buna dair de örnekler 603 mevcuttur . 598 BOA. BEO. 3126/234389, lef 2 599 BOA. ġD. 1776/24 600 BOA. DH.MKT. 2740/9 601 BOA. Y.A.RES. 106/41 (Ek – 5) 602 Gökdemir, a.g.t., s.129 603 BOA. TFR.I.MN. 27/2619 139 3.3. Resmi Makamların Reji Kolcuları ile ĠliĢkisi Reji idâresi, Osmanlı hükümeti, saray ve yerel hükümetler gibi kurumların Reji kolcularına karĢı bakıĢ açısı birbirinden farklı olmuĢtur. Reji idâresi, emeklilik öncesi dönemde hemen her durumda kolcularını koruma eğiliminde iken yerel hükümetler sürekli kolcular aleyhine bir tutum sergilemekteydi. Sarayın kolculara bakıĢının ise olumlu olduğu söylenemez çünkü eli silahlı ve doğrudan baĢkentte bile örgütlenen yabancı Ģirkete bağlı böylesi bir gücün, Sultan II. Abdülhamid‟in bakıĢına göre tehlike oluĢturması olasıydı. Hükümet ise Reji kolcularının içinde olduğu olaylar karĢısında kendisini çözüm noktası olarak görme eğilimindeydi. Özellikle Ģikâyetleri toplayan Dâhiliye Nezâreti Mektubî Kalemi ile Mâliye Nezâreti arasında Reji kolcularından dolayı çok sık yazıĢma gerçekleĢecekti. 3.3.1. Reji Ġdaresi’nin Kolculara BakıĢı Reji kolcularının yaptıkları faaliyetlerden dolayı hukuki destek bulabilecekleri belki de tek yer Reji idâresiydi. Reji de kendi kolcularını koruyan ve onlar hakkında gelen Ģikâyetleri absorbe eden bir vazife üstleniyordu. Kolcular hakkında yapılan yoğun eleĢtirilerin de muhatabı yine Reji idâresiydi. Bu yüzden çeĢitli durumlarda ve dönemlerde Reji‟nin kolcularını koruma içgüdüsüyle hareket ettiğini söyleyebiliriz. Reji kolcuları, Reji idâresinin himayesinde olmasına rağmen sebep oldukları maddi külfet idare için ağır gelmekteydi. Reji kolcularının masrafları tamamen Reji idâresine ait olmakla beraber bazen kolcuların tütün kaçakçılığı dıĢında farklı kaçakçılık faaliyetlerini engellemek için de mücadele ettiği ve hükümete tütün kaçakçılığı dıĢında yardım ettiği bilindiğinden Reji idâresi, kolcuların yoğun masraf ve maaĢlarının ödenmesinde hükümetin yardımını talep etmekteydi. Meclis-i Vükelâ‟da görüĢülen ve 326 numaralı ve 18 Rebiülâhir 1303 (24 Ocak 1886) tarihli mazbatada görüleceği üzere Reji Ģirketi tütün kaçakçılığının günden güne arttığını ve Reji idâresi Ģartnâmesinin 3. maddesi gereği kaçakçılığın kendi memurları vasıtasıyla men‟i için ha‟iz olduğu hakkı muhafaza ile beraber “kaçakçıların taharrî ve hükümet-i mahalliyeye ihbar etmek vazifesiyle mükellef bulunmak üzere kolcular istihdâmı ve bu bâbda lazım gelen vesâit- i zâhiriye icrânın hükümet-i mahalliyeye tevdi‟iyle efrâd-ı zabtiyeden bir miktarının bu iĢe ta‟yini ve buna mukabil Reji idâresi tarafından efrâd-ı mezkûrenin maaĢlarına muavenet olunması ve bu suret kabul olduğu halde Aydın ve Hudâvendigâr ve Selanik 140 vilâyetlerinde bila-te‟hir mevki-i icrâya konulması” talebinde bulunuyordu. Alınan kararda ise; kaçakçılığın engellenmesinin hükümet-i seniyye için de faydalı olacağı fakat kabul edilen Ģartnâme dıĢında yeni bir mükellefiyet deruhte olunamayacağı ve mevcut Ģartnâme gereği kaçağın men‟i hizmetinde Ģartnâme ahkâmınca Ģimdiye kadar 604 gereken yardımın yapıldığı ve Reji‟nin teklifinin kabul edilemeyeceği bildirilmiĢti . Bu açıdan bakıldığında Reji‟nin kolcular için beklediği askeri ve maddi destek devlet tarafından nizamnâme Ģartları hatırlatılarak karĢılanmamıĢtı. Kolcularının kaçakçılarla yaptığı mücadelede uğradıkları zarar için Reji idâresi hükümetle sık sık iletiĢim kuruyor ve zararın tazminini talep ediyordu. Reji‟nin himayesindeki kolcular görevleri sırasında hayvanlarına zarar gelmesi durumunda 605 masraflarını devletten karĢılayabiliyorlardı . Reji kolcularının bu hakkı Reji idâresinin baskısı ile gerçekleĢmiĢ bir haktı. Sadece Reji kolcularının uğradığı zararların karĢılanmasında değil Reji kolcularının iĢini kolaylaĢtırmak adına Osmanlı güvenlik güçlerinin de desteği hükümetten aranıyordu. Mesela PriĢtine'de dükkânların aranması sırasında Reji kolcularından Nazif'i öldüren ve Yanopolon'u yaralayan tütün kaçakçılarının yakalanması ve gerekenin yapılması konusunda Reji idâresi Mâliye 606 Nezâreti‟ne ricada bulunuyordu . Yapılan ricayı değerlendiren Mâliye Nezâreti konuyu araĢtırmak için Kosova vilâyetine verdiği emirde olayın tahkikini istemiĢ ve 607 vilâyetten gelen cevapta böyle bir olayın yaĢanmadığı anlaĢılmıĢtı . Reji idâresinin kolcularını görevleri esnasında korur tavrı bazen abartıya kaçıyor ve haksızca korunmak isteniyor, böylesi durumlarda hukuksuz bir Ģekilde kolcuları koruyan Reji müdürleri görevinden alınıyordu. Mesela AkĢehir Reji kolcubaĢısının elinde bulunan Martin tüfeğin polis komiseri Mustafa Efendi tarafından istenmesi sonucu çıkan tartıĢmada Reji kolcusunun bir zabıtayı yaralayarak ölümüne sebep olmasından dolayı Konya kaymakamlığından kolcunun teslimiyle ilgili yapılan uyarıları 604 BOA. MV. 7/40 605 BOA. ġD. 2575/22 606 BOA. DH.MKT. 1357/13 607 BOA. DH.MKT. 1365/39 141 dikkate almayan AkĢehir Reji müdürü azledilip yerine Reji idâresi tarafından baĢka bir 608 müdür getirilmiĢti . Reji kolcuları arkasındaki Reji korumasından cesaret alarak bazen siyasi problemlere sebep olacak adımlar da atabiliyordu. “Ġzmid Kumandanı Mirlivâ Sâdık PaĢa Kullarından ġifre” baĢlığıyla Yıldız Sarayı‟na gönderilen 29 Rebîülâhir 1318 (26 Ağustos 1900) tarihli maruzata göre Adapazarı Reji kolcuları, Serkiz ve Karabed adındaki iki Ermeni kaçakçıyı öldürmüĢ ve “merci-i âidinin kayıtsızlığı eseri” bu gibi 609 olaylar çok sık yaĢandığından bu konuda dikkatli olması istenmiĢti . BaĢka bir belgede Karabed‟in ifadesi alındıktan sonra öldüğü ve ikisinin de karyelerinde defnedildiği ve 610 bunu yapan kolcuların takibi için Adliye‟ye gereken evrakın tevdi edildiği yazıyordu . Belgede geçen “merci-i âidinin kayıtsızlığı eseri” ifadesi Reji idâresinin kolculara karĢı müsamahakâr tutumunun yazıĢmalara yansımıĢ halidir. Maden iĢçileri ile Reji kolcuları arasında yaĢanan bir olayda yine Reji idâresi, kolcuları hakkında gelen Ģikâyetin peĢini bırakmayacak ve olayın aslını öğrenmek için süreci takip ederek kolcularını koruyacaktı. Ankara vilâyetinden Dâhiliye Nezâreti‟ne gönderilen “Vali Cavid” imzalı 25 Haziran 1318 (8 Temmuz 1902) tarihli maruzatta; on altı Reji kolcusu ve yanlarında bir zabıta ile kolcubaĢı Hasan öncülüğünde ellerinde Martini, garra tüfekleri ve Rus kapaklısı bulunarak Mihaliçcık kazasında bulunan kil madenini basarak madende bulunan bir maden kolcusunu darp edip, müdür ve orada 611 çalıĢanları tahkir ettiği anlatılıyordu . Bunun üzerine Dâhiliye Nezâreti durumu Reji idâresine sormuĢ ve Reji Ģirketi müdürü Rambert imzasıyla Reji tütün komiserliğine yazılan yazıda, Dâhiliye Nezâreti‟nden yukarıdaki olayın anlatıldığı yazı geldiğini ve böyle bir durum gerçekleĢmiĢse fâili olan kiĢilerin cezalandırılması istenmiĢti. Ardından Reji komiserliği konuyla ilgili gereğinin yapılacağını Dâhiliye Nezâreti‟ne bildirmiĢti. 608 BOA. DH.MKT. 2392/15 609 “Ġzmid‟in Bahçecik karyesi ahalisinden ve Ermeni milletinden tütün kaçakçısı “Serkiz” ve refikası “Karabed” Kandıra kazasının ġeyhler nahiyesinde Adapazarı Reji kolcuları tarafından merkûm Serkiz kurĢunla katl ve Karabet dahi cerh edildiği ve karyesine götürülmek üzere iken Ġzmid‟de vefat eylemiĢdir. Merci-i âidinin kayıdsızlığı eseri olarak bu gibi vuku‟at tekrar eylemekde olduğundan bu yüzden ilerüde siyasi bir meselenin zuhuruna meydan verilmemek üzere ne tedbir ittihaz edilmesi icab eder ise mucebince hareket edilmek içün münasib buyurulduğu taktirde keyfiyetin arz-ı atebe-i ûlya buyurulması ma‟ruzdur ferman fi 29 Rebiülâhir (1)318 ve fi 13 Ağustos (1)316 (Sadık)”. BOA. Y.PRK.ASK. 163/55 610 BOA. DH.TMIK.M. 93/19 611 BOA. DH.MKT. 539/59 142 Ancak bu olay burada kapanmamıĢ ve Reji ile hükümet arasında kolcuların haklı – haksız uygulamalarına dair bir meseleye dönüĢüvermiĢti. Olayın detayları ise “Orman ve Maâdin ve Zirâat Nezâreti” antetli bir belgeden anlaĢılmaktaydı. Belgede anlatılanlara göre; on altı kiĢilik kolcu ekibi kil madenini basıp oradaki maden kolcularını dövüp müdür ile çalıĢanları darp ettikleri gibi bir de orada bulunan ve dıĢarıdan gelen insanların üzerlerini kaçak tütün bulma bahanesiyle aramıĢ ve oradaki kiĢilerden birinin bir adet revolveri ile bir çift tüfeği ve iki lirasını gasp etmiĢti. Belgenin devamında “Reji idâresinin bu mâkûle kanlı katil ve haydut mâkûlesinden Reji kolcusu nâmı altında bellerinde üç beĢ sıra fiĢeng ve ellerinde muhtelif silahlarla on beĢ 612 yirmi beĢ kiĢilik çeteler gezdirdiği” söylenip bu durumdan Ģikâyet ediliyordu . Fakat Reji idâresi tarafından yapılan tahkikat sonucu olayın anlatıldığı gibi olmadığı Ģu Ģekilde izah ediliyordu: “Reji kolcularının darp ve tahkir maddelerinin asıl ve esası olmayub bilâkis maden ocaklarındaki ameleye tütün satmak içün oraya gitmiĢ olan üç nefer kaçakçıyı derdest etmek isteyen Reji kolcuları üzerine maden müdürünün emriyle müstahdemin taĢ ve kürekle hücum edüb îfâ-yı vazifeden men‟ eylediği ve hatta kolcuların rüfekâsında bulunan zabıtanın ellerini ayaklarını bağlamaya kalkıĢtıkları 613 bildirilmiĢtir” . Bu olayda hangi tarafın söylediği bilginin doğru olduğu anlaĢılamasa da Reji idâresinin baĢlangıçta suçlu gördüğü kolculara daha sonra sahip çıkması ve olayın iç yüzünü araĢtırması kayda değer bir tutumdur. Reji genel müdürü Rambert‟in kolcularına yalnızca Osmanlı iĢçileri karĢısında değil Osmanlı askerleri karĢısında da sahip çıktığı olaylar yaĢanmıĢtı. Genel müdür Rambert imzasıyla Reji idâresinden Dâhiliye Nezâreti‟ne gönderilen 7 Zilhicce 1321 (24 ġubat 1904) tarihli yazıda; Ġzmir‟de tütün kaçakçılığı yapan Tersâne-i Âmire askerlerini aramak isteyen kolculara karĢı otuz bahriyeli ellerinde sopalarla kolcuları sokaklarda kovalamıĢ ve baĢta kolcubaĢı Çerkez Hasan olmak üzere altı kiĢiyi ağır Ģekilde yaralamıĢtı. Rambert bu bahriyelilerin ve bunları tahrik eden ġakir ÇavuĢ adlı kiĢinin cezalandırılmasını istiyordu: “Geçen Kânûn-ı Sânî‟nin otuzuncu günü Reji kolcuları iki mahalde tesadüf etdikleri Tersâne-i Âmire‟ye merbut Asâkir-i Bahriye efrâdının bazılarının kaçak tütün götürdüklerini görüb kendilerine teslimini taleb 612 BOA. BEO. 1895/142068, lef 2 613 BOA. DH.MKT. 579/32 143 eylediklerinde efrâd-ı merkûme kolcular üzerine bi‟l-hücum anları Ģedîden darb ve bunu mukabil tersânede bulunan otuz nefer Asâkir-i Bahriye ellerinde birer sopa olduğu halde Ģehrin sokaklarına dağılarak rast geldikleri Reji kolcularını darb ve cerh etmiĢ olduklarına kolbaĢı Çerkes Hasan ile altı nefer kolcuyu ağır suretde mecruh olarak taht-ı 614 tedâvide bulunmaktadırlar” . Reji idâresi çoğu olayda suç iĢleme ihtimali yüksek olmasına rağmen kolcularının arkasında durarak desteğini gösterdi, kolcuların kaçakçıları yakalayamamasında yeterli jandarmanın kendilerine tahsis edilememesinin 615 savunulmasından , tütün kaçakçısı kovalayan kolcuların tren yollarındaki makaslarda 616 dolaĢmadığının hükümete aktarılmasına kadar irili ufaklı birçok olayda kolcularını savunan bir tutum sergiledi. 3.3.2. Sadâret – Kolcu ĠliĢkisi Bakanlıkların ve genel anlamda Sadâret‟in Reji‟ye ve kolcularına bakıĢı; Osmanlı tebaası ile Reji kolcuları arasında çıkan anlaĢmazlıklar için bir arabulucu pozisyonunda hareket etmekten ötesi değildi. Kolcularla halk arasında yaĢanan anlaĢmazlıklarda ilk çözüm mercii Dâhiliye ve Mâliye nezâretleri ile Sadâret olduğu için problemlerin çözümünde de genellikle bu makamlar olaya müdahale ediyordu. Halkın Reji Ģirketine ve kolcularına karĢı olumsuz tutumu ve buna bağlı olarak yaĢanan olaylarda, kanun ve nizamnâmelerin uygulanması ve hakemlik vazifesi Sadâret‟e düĢmekteydi. Halkın Reji Ģirketinin kaldırılmasına yönelik baskılarını da yine hükümet engellemekteydi. Bunun yanında halkın ve kolcuların karĢılıklı kanunsuz tutumlarına karĢı da Sadâret hukukun iĢlerliğini sağlamaya çalıĢmaktaydı. Sadâret halk ile Reji kolcuları arasındaki sorunları çözerken elbette bir denge gözetiyor ve halkının tepkisini çekecek uygulamalardan kaçınıyordu. Bunun yanında hemen hemen tüm kesimlerin tepkisini çeken Reji idâresinin de haklarını nizamnâme çerçevesinde korumaya gayret ediyordu. 614 BOA. DH.MKT. 828/72 615 BOA. DH.MKT. 2852/13 616 BOA. ZB. 362/50 144 Sadâretin anlaĢmazlıklar karĢısında tüm orta yol bulma çabalarına rağmen aldığı kararlarla hem halkın hem de Reji idâresinin tepkisiyle karĢılaĢmaktan kurtulamadı. Reji baĢmüdürü Rambert anılarında Ġzmit ve çevresinde kaçakçılığı engellemek için kurdurduğu kolcu birlikleri hakkında nezâret ve Sadâreti bilgilendirdiğini ve bir çarpıĢma halinde mesuliyet kabul etmediğini söylediğini ancak Dâhiliye nâzırının bu konuda ne gibi tedbirler aldığını sorduğunda “Oradaki memurlara bu durumun yazıldığı ve ilgili kiĢilerin buna dair belgeleri imzalayacağı” haberini alınca oldukça sinirlenecekti. Rambert devlet bürokrasisini “kırtasiyecilik hastalığı” olarak değerlendirmiĢ ve alınması gereken tedbirlerin gereğince hızlı alınmadığını 617 düĢünmüĢtü . Ayrıca Reji idâresi, kendisinin kâr elde etmesinin Osmanlı Devleti yararına olacağını da düĢündüğünden Reji‟nin ve kolcuların kaçakçılara göre yeterince 618 desteklenmemesini ihmalkârlık olarak değerlendiriyordu . Halktan gelen tüm olumsuz tepkilere rağmen Sadâret‟in kolculara karĢı belirgin bir kötü niyeti yoktu. Fakat halk nezdinde bu kadar Ģikâyet alan bir örgüte karĢı su-i niyet taĢıması da oldukça zordu. Yine de bu, Sadâret‟in mevcut kanunnâme ve nizamnâmelerde Reji‟ye ve kolculara verilen hakları çiğnediği ve kanunlara muhalif hareket ettiği anlamı taĢımamaktadır. Mesela Dâhiliye Nezâreti‟nden Edirne‟ye gönderilen yazıda, Edirne'de alenen tütün kaçakçılığı yapan ve Reji kolcularına silah çekip tehdit eden bir kiĢiye önce uyarıda bulunulması, eğer hareketlerine devam ederse 619 tutuklanması emredilmiĢti . Bolu mutasarrıflığından Kastamonu vilâyetine gönderilen ve oradan da bilgi vermek adına Dâhiliye Nezâreti‟ne bir sureti gönderilen maruzatta; kaçakçıların çok kalabalık kitleler halinde dolaĢtıkları ve Reji kolcuları ve muhafaza 620 memurlarının yetersiz kalması üzerine hükümet gereğinin yapılmasını istiyordu . Yine 617 Ramber, a.g.e., s.140 - 141 618 Dığıroğlu, a.g.e., s.112 619 BOA. DH.MKT. 852/12 620 “ġehr-i hilâlin ikinci Cuma günü yüz yüke karîb kaçak tütüne hâmil olan birçok kaçakçılar esliha-ı memnû‟a ile mücehhez oldukları halde Düzce‟den geçdikleri ve takibe giden muhafaza memurları bu dehĢetli kafileyi tutmak Ģöyle dursun kaçakçılara gözükmeğe bile cesaret edemeyerek avdete mecbur oldukları beyanıyla îfâ-yı muktezâsı Düzce Reji müdüriyetinden gelen tahrirâtda iĢʽar olunmuĢ olmağla ve fi‟l-hakika mevcud kolcuların bunca kaçakçıları takip ve derdestine kudret-yâb olamayacakları ve kuvve-i zabıtada kifâyet edemeyecekleri bedihi bulunmağla 317 tarihli ve on dört numerolu arîza-ı çâkeranemle arz ve iĢ‟ar olunduğu vechle kolcuların derece-i kifayeye iblâğı esbâbının intikali merhun irâde-i celileleridir ol babda”. BOA. DH.TMIK.M. 189/51 145 Buldan'da eĢkıyanın götürdüğü üç jandarmanın ikisiyle bir Reji kolcusunu katlettiği ve 621 gereğinin yapılması hükümet tarafından talep ediliyordu . Reji kolcularının mağdur olduğu durumlarda yardım taleplerini geri çevirmeyen hükümet, Reji kolcularının uyguladığı haksızlıklar karĢısında da halkını korumaktan geri durmuyordu. Ġzmit mutasarrıflığına Sadâretten gönderilen yazıda Gökçedereli Hacı ReĢid tarafından hükümete bir istîdâ gönderildiği ve burada yeğeni AliĢan‟ın kaçak tütünle kolculara yakalanması sonucu çıkan çatıĢmada AliĢan‟ın, kolculardan birinin beygirini vurduğu ancak kendisinin de yaralandığı ve daha sonra öldüğü jandarma yüzbaĢısı tarafından tespit ediliyordu. ġikâyette bulunan Gökçedereli Hacı ReĢid kolculara herhangi bir Ģey yapılmadığını tespit etmiĢ ve hükümetten gereğinin yapılmasını ve kolcunun yakalanmasını istemiĢti ki bu isteği hükümet tarafından uygun 622 görülecekti . Yine “Orman ve Maâdin ve Zirâat Nâzırı Selim” imzasıyla Dâhiliye Nezâreti‟ne gönderilen yazıda ahâlînin Tuzla Ġskelesi‟ne getirdikleri odunların çekisini yedi kuruĢa gemi kaptanlarına sattıkları halde bazı tüccar ile Ġncilli Reji memuru Abdi Efendi'nin kolcular vasıtasıyla odunları zorla altı kuruĢa alması haberi Sadâret‟e 623 ulaĢınca hükümet durumu engellemiĢti . Sadâret‟ten Mâliye Nezâreti‟ne yazılan baĢka bir yazıda; Ferik Musa köyünde kolcuların yetmiĢ hânenin tütünlerini söktüğü ve bunu engellemesi isteniyordu ki bu da yine hükümetin kolcuları suçlu bulduğu durumlarda 624 halkını koruyan adımlar attığının baĢka bir kanıtıydı . Reji kolcularının insan kaçakçılığı gibi faaliyetlerde bulunması da yine hükümeti Reji kolcularına karĢı tedbir alma noktasında harekete geçirecekti. Haziran 1904‟te Trabzon vilâyetinden Dâhiliye Nezâreti‟ne ve oradan da Sadâret‟e intikal eden olayda; Ordu Kazası Reji kolcularından Zühdü ile Mevlid isminde Fatsalı Gürcü bir zaptiye, gece saat altı sıralarında Rusya‟ya kaçırmak üzere bir filikaya yirmi beĢ Ermeni yerleĢtirerek Civil Irmağı civarından bu kiĢileri taĢırken sandal devrilecek ve yardım çığlıkları ve feryatlar üzerine bölgeye gidildiğinde içlerinden yalnızca beĢ kiĢinin kurtulduğu görülecek, kurtulanlardan birinin de Reji kolcusu Zühdü olduğu ve hakkında 621 BOA. Y.EE.KP. 29/2820 622 BOA. BEO. 2882/216119 623 BOA. DH.MKT. 1193/25 624 BOA. BEO. 3353/251469 146 625 gereken kanuni muâmelenin yapılması talimatı verilecekti . Böylece haklı oldukları durumlarda hükümet kanalıyla hakkı savunulan Reji kolcuları kanuna aykırı faaliyetlerinde de ilk olarak hükümet kanadından tedip ediliyordu. Dâhiliye Nezâreti‟nden Sadâret‟e 20 Aralık 1908 yılında yazılan yazıda; Trabzon ve Erzurum‟da özellikle tütün kaçakçılığının arttığı, bilhassa son üç ayda Erzurum‟da 683 yük tütün kaçırıldığı ve kaçakçılıkla mücadelede askerlerin yardımının caiz olmadığı hükümetçe bildirilse de en azından jandarmanın muavenet etmesi gereği bildirilip gerekçe olarak da jandarma nizamnâmesinin 64. maddesinde jandarmanın kifayetsiz olduğu yerlerde askeriyeden yardım istenebildiği gibi hususlar Reji 626 müdürlüğünden Dâhiliye Nezâreti‟ne bildirilmiĢti . Hükümetin bu konuda gereken adımları attığı, ileride tütün kaçakçılarına karĢı jandarma ile Reji kolcularının ortak hareket ettiği birçok olayda anlaĢılacaktır. Sonuç olarak Sadâret‟in Reji kolcularına yaklaĢımında ön yargılı bir tutum izlemediği ve mevcut durum ve kanunlara göre değerlendirme yaparak mevcut problemi çözmeye çalıĢtığı anlaĢılmaktadır. 3.3.3. Yerel Hükümet – Kolcu ĠliĢkisi Reji kolcularına karĢı en ciddi direniĢ ve kaçakçılara en büyük destek yerel hükümetler kanalıyla gerçekleĢmekteydi. Kaçakçıların doğrudan etkileyebildiği yerel idareciler ve halk çoğunlukla Reji kolcularına karĢı tütün kaçakçılarını destekleme eğilimindeydi. Ancak kanunlara göre bir bölgenin mutasarrıfı kendi bölgesinde kaçak tütün olduğunu bilip de söylemezse ikinci derece mesul tutulur ve kaçakçı para cezasını 627 ödeyemezse kalan kısmını ya da tamamını mutasarrıf öderdi . Bu uygulama kaçakçılıkla mücadelede yerel hükümetlerin desteğini sağlamaya yönelik kanuni bir yapı oluĢturmak için atılmıĢ bir adımdı. Fakat kanuni yaptırımlara rağmen bütün vali ve mutasarrıfların kaçakçılar üzerinde aynı oranda etkili olduğunu söylemek güçtür. Bunun sebepleri arasında merkezden atanan valilerin yerel halka bağlantısının zayıflığı, atanmıĢ mutasarrıf ve valilerin gücünü kabul ettirebilmek adına yerel aĢiretlerle yaĢadığı problemler ve kazalarda yeterince vakit geçiremediğinden bölgenin dinamiklerine 625 BOA. DH.TMIK.M. 174/46, lef 4 626 BOA. DH.ĠD. 124/44 627 “Zürrâın Reji‟ye ve Reji‟nin Zürrâa KarĢı Olan Hukuk ve Vezâifine ve Ahkâm-ı Cezâiyeye Dâir Nizamnâme”, s.712 147 628 hâkim olamamaları yer almaktaydı . Buna rağmen gittiği bölgede hâkimiyetini güçlendiren vali ve mutasarrıflar kaçakçılıkla mücadelede Reji kolcularına destek vermekten geri durmamıĢlardı. Samsun‟da valinin Reji ve kolculara karĢı giriĢimde 629 bulunan kırk kiĢiyi tutuklatması bu açıdan çarpıcı bir örnektir . ġirketin kaçakçılıkla mücadelede yerel yönetimleri iĢin içine katma giriĢiminde giderlerini azaltma düĢüncesi 630 etkiliydi . Devlet ise kaçakçılığın engellenmesinde bölgeyi her zaman yöneticinin insafına bırakmıyor kaçakçılığa göz yuman kiĢilere kalebent ve kürek cezası 631 uygulayarak kaçakçılığı yerel bazda engellemeye çalıĢıyordu . Yerel yöneticiler içinde Reji‟ye ve kolculara en büyük destek Trabzon valisi Kadri Bey‟den gelmiĢti. Kadri Bey‟in valiliğinden önce ve onun valiliğinin ilk yıllarında kaçakçılar o denli güçlüydü ki kaçakçı kafileler hükümet binasının önünden 632 geçerken bir tutam tütün bırakarak valilere mesaj veriyorlardı . Yine vali Kadri Bey‟in 633 önünden içi kaçak tütün dolu tabut geçirerek pervasızlıklarını ispatlıyorlardı . Kadri Bey‟in oğlu Hüseyin Kazım Bey anılarında babasının Trabzon valisi olduğu dönemde Ģehri tam bir anarĢi havasında bulduğu ve müstebit bir tavır takındığını ifade ederek “barhâne” adı verilen kaçakçı kafileleri ile yaptığı mücadeleyi anlatır. Kadri Bey, Ġmamkızoğlu gibi kabileleri baĢka kabilelerle birbirine düĢürerek güçlü kaçakçıların 634 hakkından gelebilmiĢti . Bu sayede hem bir kaçakçı kafilesini dize getirmiĢ, hem kaçakçılarla mücadele eden mahalli güçleri devlete bağlı hale getirmiĢ hem de bölgenin 635 güvenliğini sağlamıĢtı . Rambert anılarında Kadir Bey hakkında oldukça olumlu ifadeler kullanarak onun döneminde Reji kolcularına büyük destek sağlandığını, Ģiddete varan cezalarıyla bölgede huzuru tesis ettiğini ve emrindeki jandarmalarla Reji idâresine yardımcı olduğunu sitayiĢle anlatır. Ayrıca Rambert, Kadri Bey‟in “pervasız ve cesur 628 Mehmet YaĢar ErtaĢ, “18. ve 19. Yüzyılda Osmanlı TaĢrasında YasadıĢılık: Yerel Ġdarecilerle EĢkıya ĠliĢkileri”, Osmanlı’dan Günümüze Eşkıyalık ve Terör, Ed.:Osman Köse, Samsun. Ġlkadım Belediyesi Yayınları, 2017, s.184 629 Melda Yaman Öztürk - Nuray Ertürk Keskin, “Tütün Sektöründe Yabancı Yatırım: Reji Deneyimi IĢığında Bugünü Anlamak”, Çalışma ve Toplum: Ekonomi ve Hukuk Dergisi, S.37, 2013, s.109 630 Parvus Efendi, a.g.e., s.165 631 Yılmaz, a.g.t., s.139 632 Akpınar, Reji Uygulamalarına Bir Tepki: Tütün Kaçakçılığı, s.548 633 Akpınar, Akçaabat‟ta Tütün Üretimi ve Reji Ġdaresi‟nin Tütün Üreticilerine Yönelik Uygulamaları, s.232 634 Hüseyin Kazım Kadri, Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e Hatıralarım, Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 1991, s.52 635 Dığıroğlu, a.g.e., s.109 148 gençleri” Reji kolculuğuna getirdiği ve kolcu seçtiği kiĢilerden biri için “Bu Ģimdiye kadar dört beĢ kiĢi öldürmüĢtür. Hususi bir Ģey yaptırmak istediğim zaman buna havale ederim. Söylediğimi sessizce ve maharetle yapar.” Ģeklindeki ifadeleri olduğunu 636 aktarmıĢtır . Kadri Bey valiliğinin ilk yıllarında kaçakçılara karĢı tenbih, tekdir, hapis, sürgün gibi tüm çarelerin denendiğini ancak baĢarılı olunamadığını söylemesi 637 kaçakçılığın yerelde ne denli derinleĢtiğini de göstermektedir . Trabzon valisi Kadri Bey‟in tütün kaçakçılarına açtığı savaĢı ve Reji kolcularını destekler tavrı münferit bir durum olarak kabul etmek gerekir. Kadri Bey‟in bireysel anlamda tütün kaçakçılarına karĢı mücadelesi ve Reji kolcularına verdiği destek her vilâyette benzer Ģekliyle yaĢanmamıĢtı. Ondan sonra onun izlediği politika Trabzon‟da devam etmediği gibi baĢka bölgelerde zaten kaçakçılara karĢı Kadri Bey‟in izlediğine benzer sert müdahaleleri görmek de çok zordu. Yerel hükümetler genel itibariyle kaçakçılardan yana tavır sergiliyorlar ve Reji kolcularına karĢı beklenen yardımı göstermiyorlardı. Fakat kaçakçılara verilen destek hiçbir zaman fiili bir destek olmuyor, olaylara karĢı pasif tutum sergilenerek kaçakçılığa zımni bir destek halinde tezahür ediyordu. Yerelde kaçakçılığın arttığını 1909 yılında Ġzmit‟te nüfusun neredeyse 638 %60‟ının kaçak tütün tüketmesinden anlayabiliyoruz . Bir dönem Reji idâresinde çalıĢmıĢ olan Halit Ziya da kaçakçılara karĢı yerel idarenin pasif tutumunu Ģu sözlerle eleĢtirmiĢtir: “Bir kaçak araĢtırmaya mı lüzum görüldü, mahsulünü kaçırmıĢ zürrâ hakkında takibata mı ihtiyaç hasıl oldu, bu büyük bir mesele olurdu. Yahut daha büyük mikyasta bugünün zihniyetine sığamayacak bir ehemmiyette, mesela Trabzon'da iki yüz kiĢilik martinlerle müsellah bir Laz çetesi teĢekkül edip de bir kaç yüz esterle götürdükleri tütünleri ta Konya'ya kadar sarkarak halka cebr ile satmak suretiyle bir teĢebbüs mü haber alındı, bir yandan saraya ve hükümete, bir yandan alakadar vilâyetlere mürâcaatlar baĢlar ve hiçbir zaman bunlardan fiili bir fayda çıkarılamazdı. Bilakis yüzlerce denk kaçak tütün memleketin her tarafına yayılır. Adeta müthiĢ bir çete memleketi bir baĢtan bir baĢa geçer ve emn ü âsâyiĢi ihlâle bais oluyor diye bütün 636 Ramber, a.g.e., s.132 - 134 637 Akpınar, a.g.t., s.77 638 Serdar Ösen, “20. Yüzyıl BaĢlarında Ġzmit Sancağı‟nda Tütün Üretiminde KarĢılaĢılan Sıkıntılar ve Tütün Kaçakçılığı”, Uluslararası Kara Mürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu – II, Ed.: Haluk Selvi - M.Bilal Çelik - Ali YeĢildal, Kocaeli: Kocaeli BüyükĢehir Belediyesi, Kültür ve Sosyal ĠĢler Dairesi BaĢkanlığı Yayınları, 2016, s.1260 149 mesuliyetin yükü inhisar usulüne yükletilerek bundan bir an evvel kurtulmak çarelerinin 639 yeniden teemmül ve tezekkür edilmesine meydan verilmiĢ olurdu” . Reji‟ye göre halk kaçak tütünün bulunduğu yeri doğrudan yerel hükümete haber vermeli ve yerel hükümet 640 de kaçak tütünü derhal aramalıydı ancak süreç hiçbir zaman bu Ģekilde iĢlemedi . Yerel hükümetler tütün kaçakçılığı karĢısında Reji idâresinin gösterdiği direniĢ çabasını hiçbir zaman göstermedi ve Reji kolcularına karĢı yardımsever bir tutum takınmadı. Mesela Mâliye Nezâreti‟nden Dâhiliye Nezâreti‟ne gönderilen bir yazıda; Karahisar sancağından on altı yük tütünü Bursa‟ya götürürken kaçakçılar ile Reji kolcuları arasında meydana gelen mücadelede Halil Ağa isimli bir kolcu kaçakçılar tarafından katledilmiĢ ve diğer iki kolcu da yaralanmıĢ, katiller tutuklanmıĢ ancak bu kaçakçıların silah taĢıyan ahvalden oldukları ve bu tip kiĢilerin mümkün mertebe silahsız dolaĢmasının sağlanması Bursa Reji Acentesi tarafından nezarete bildirilmiĢti. Olayda on dokuz kaçakçı tutuklanmıĢ ikisi de sorgulanmıĢ ve bu durumun önüne 641 geçilmesi istenmiĢtir . Buraya kadar anlatılan olay klasik bir tütün kaçakçısı – Reji kolcusu mücadelesi gibi görünmekte fakat belgenin devamında aktarılanlar yerel hükümetlerin Reji kolcularına destek vermediğini ispatlamaktadır. “Memâlik-i Devlet-i Aliye-yi Osmaniye Duhânları MüĢterekü‟l-Menfaa Reji ġirketi” antentli belgede Reji idâresi, tütün kaçakçılığına karĢı yerel idarecilerin umursamaz tutumunu Mâliye Nezâreti‟ne özetle Ģu Ģekilde Ģikâyet ediyor: 27 Ağustos günü Karahisar‟dan meĢhur kaçakçıların tütün yüklemek üzere Bursa vadisine doğru hareket ettiklerine dair kendilerine bir telgraf bize varid oldu. Tam bu zamanda gerçekten de on altı yük tütün Narlıdere ve çevresindeki köylerden kaçakçılar tarafından alındı. Zaten öncesinde kaçakçıları tevkîf etmek için bölgede Reji kolcuları vasıtasıyla hazırlıklar yapılmıĢtı. Önceden alınan tedbirler sayesinde Kütahya‟da bulunan Talip Ağa‟nın telgrafla bildirmesiyle on altı yük tütün ele geçirilmiĢ olduğu öğrenildi fakat bugün ulaĢan baĢka bir telgrafta ise “kolcuların içindeki en cesuru olan Halil Ağa” kaçakçılarla çatıĢma sırasında hayatını kaybetmiĢti. Belgede Karahisar mahalli idaresine katillerin yakalanması için derhal mürâcaat edildiği ayrıca silahların toplanması için Kütahya ve Karahisar yetkililerine daha öncesinde baĢvuru yapıldığı halde bazı yerler dıĢında 639 Halid Ziya UĢaklıgil, a.g.e., s.727 - 728 640 Doğruel - Doğruel, a.g.e., s.98 641 BOA. ġD. 309/17, lef 2 150 silahların toplanması konusunda gereken hassasiyetin sağlanmadığı aktarılıyor ve benzeri olayların üçüncü kez yaĢandığı ifade ediliyordu. Belgenin sonunda “Kütahya idarecilerinin bize yardım etmek istemediği buradan anlaĢılıyor. Gerekenin bakanlıkça yapılmasını rica ederim…” Ģeklinde belge bitiriliyordu. Doğrudan Reji idâresi kanalıyla bakanlığa gönderilen bu yazıda kaçakçılara karĢı Reji kolcularına daha önceki uyarılara rağmen destek verilmediği ve Reji‟nin bölgedeki en iyi kolcusunun bu nedenle hayatını kaybettiği Ģikâyetle aktarılıyordu. Reji‟den Osmanlı resmi makamlarına gönderilen “19 Kânûn-ı Sânî 1886 tarihiyle MüĢterekü‟l-Menfaa Reji Ġdâresi Tarafından Takdim Olunan Arîzanın Tercümesidir” baĢlıklı bir tercümede; tütün kaçakçılığı ve yasal olmayan tütün ticaretinin günden güne artmakta ve nizamnâmenin 3. maddesi gereği bunu engellemeye yönelik büyük bir heyet istihdâm etmekte olduğu aktarılmakta fakat gerek silah kullanım konusunda zaptiye gibi yetkilerinin olmaması gerekse yerel idareciler tarafından destek görmemeleri nedeniyle kaçakçılığı engelleme konusunda yeterince baĢarı sağlayamadıkları ifade edilmekteydi. Bu iĢin zaptiyeye tevcihi gerçekleĢirse Reji idâresinin efrâd-ı zaptiyeye kaçakçılığın engellenmesi ve emniyet-i umumiyenin 642 sağlanması konusunda yardımı olacağı da tercümede belirtilmekteydi . Bu yazıdan aslında iki anlam çıkmaktadır. Birincisi yerel idarecilerin Reji‟ye istenilen kadar yardım sağlamadığı ikincisi ise kolcuların kaçakçılık konusundaki baĢarısızlığı ve bu iĢin zaptiyeye terkinin Reji tarafından kabul edilmesi. Fakat hükümet ikinci yargıyı tamamen görmezden gelecekti. Ankara vilâyetine gönderilen bir yazıda; Ankara Reji Acenteliği dâhilinde bulunan AyaĢ kazasında yirmi dört yük kaçak tütün geleceği haberi hükümet-i mahalliyeye yazılmıĢ ve on nefer talep edilmiĢ fakat mahalli idare on neferden daha az bir neferi kolculara destek için göndermiĢ, sonuçta kaçakçılar kolcuları tehdit edince kolcular vazifelerini yapamamıĢ ve tütün kaçakçılığı gerçekleĢmiĢti. Reji yaĢanan bu olayı Mâliye Nezâreti‟ne Ģikâyetle bildiriyor ve Dâhiliye Nezâreti de bölgede bu 643 durumun tekrar etmemesini istiyordu . Fakat bakanlıkların uyarılarına rağmen Ankara ve diğer yerlerde buna benzer olaylar yaĢanmaya devam etti. Bu olayın üzerinden çok 642 BOA. HR.ĠD. 2104/12 643 BOA. DH.MKT. 1363/84 151 kısa bir zaman geçtikten sonra Aydın Vilâyet-i Celilesi‟ne gönderilen bir telgrafta; MenteĢe mutasarrıflığı tarafından mahalli Reji idâresi hakkında nizamen lazım gelen yardım ve silahlandırmanın yapılmadığı, Marmaris kaymakamlığı tarafından Reji 644 kolcularının incelemelerinin engellenmeye çalıĢıldığı bildirilecekti . Yine Draç‟ta bulunan Sefine-i Hümâyun tâifeleriyle ĠĢkodra'ya yazılı belge götüren süvarilerin tütün kaçakçılığı yaptıkları ve “Reji kolcularının bunlara karĢı îfâ-yı vazifede aciz kaldıklarından bahisle” Ģartnâmede yazan yerel idarecilerin yardım edeceği maddesi gereğince yardım istemiĢ fakat Reji‟nin beklediği yardım bölgeye ulaĢmamıĢ ve Reji 645 kolcuları yalnız bırakılmıĢtı . Kosova‟da tütün kaçakçılarının yerel hükümet tarafından görmezden gelindiği Dâhiliye Nezâreti ile vilâyet arasında yapılan yazıĢmalardan anlaĢılmaktadır. Dâhiliye Nezâreti‟nden Kosova vilâyetine yazılan yazıda; Üsküp ve Yenipazar‟da bir muhacir ve birkaç kaçakçının Reji kolcularını yaraladığı, bunların yerel hükümet tarafından araĢtırılmadığı ve tutuklanmadığı gibi bir de bazı mu‟teberan ahâlînin teĢvikiyle 646 kaçakçıların kolcuları tehdit ettiği görülmüĢ ve gerekenin yapılması istenmiĢtir . Yerel hükümetin Reji kolcularına destek vermemeleri aslında yalnızca yerel hükümetlerin kendi aldıkları bir karar değil, Osmanlı güvenlik güçlerinin de kolculara karĢı pasif hatta menfi yaklaĢımından kaynaklanan bir tutumdu. Reji idâresince kır ve kasabalarda evleri ve dükkânları araĢtırmak için kolculara yardım etmek amacıyla Reji Ģartnâmesinin 3. maddesi gereği mahalli zaptiyeden yardım istenmekte, bunun ise jandarma ve zaptiyelerin “vezâif-i asliyelerine sektedâr edeceğinden” seraskeriye tarafından taraftar olunmasa da ġûrâ-yı Devlet Tanzimat Dâiresi‟nde kaleme alınan mazbata nedeniyle bu yardımın, iĢlerin sekteye uğramayacak bir biçimde yapılması 647 talep edilmekteydi . Reji idâresi esasında bir iĢ birliğine razıyken seraskeriyeden ve yerel hükümetlerden, Reji kolcularına istenen yardım talepleri çoğu kez karĢılık bulamayacaktı. 644 BOA. DH.MKT. 1372/16 645 BOA. DH.MKT. 1372/109 646 BOA. DH.MKT. 1374/95 647 BOA. BEO. 114/8476, lef 2 152 Yerel hükümetler Reji kolcularına destek vermediği gibi kaçakçılarla yaptıkları çatıĢmalarda eğer bir kaçakçı zarar görürse veya iĢin tabiatı gereği silahlı bir çatıĢma yaĢanırsa Reji kolcularını tutuklamaya kadar varan yanlıĢ kararlar alabiliyorlardı. “Memâlik-i ġâhâne Duhânları MüĢterekü‟l-Menfaa Reji Ġdâresi” antetiyle Rumeli Vilâyât-ı ġâhânesi MüfettiĢ-i Umumîliği Cânib-i Sâmîsine yazılan bir yazıda ĠĢtip yakınlarında meĢhur kaçakçı Kel Mehmed ile kolcular arasında yaĢanan çatıĢmada Kel Mehmed‟in bazı kolcuları yaraladığı ve kaçakçıların bir kısmının kaçtığı fakat yerel hükümet marifetiyle altı kolcunun tutuklandığı ve bu durumun kaçakçılık ile 648 mücadeleye sekte vurduğu belirtiliyordu . Sonuç olarak yerel hükümetlerin Reji kolcularıyla tütün kaçakçılığının engellenmesi konusunda iĢ birliği yapmadığı gibi Reji kolcularına karĢı menfi bir tutum sergilediği de açıktır. Bu durumun gerekçesi olarak Reji kolcularının halktaki olumsuz karĢılığının yerel hükümetlere yansıması en önemli paya sahipti. 3.3.4. Yıldız Sarayı’nın Kolculara BakıĢı Sultan II. Abdülhamid‟in Ģehzadelik yıllarından itibaren baĢlayan siyasi olaylar ve Abdülaziz ile V. Murad‟ın tahttan indirilmesi süreci sonrası izlediği Ģüpheci politikasından Reji idâresi ve kolcular da payını aldı. Zira yabancı menĢeili bir Ģirketin ülke içerisindeki tütünlerin tamamını kontrol etmesi daha en baĢtan Sultan II. Abdülhamid‟in çok da taraftar olduğu bir uygulama değildi fakat zamanında alınan dıĢ borçların bir sonucu olarak tütün inhisarı da Reji idâresine bırakılmıĢtı. Ayrıca nizamnâmede Ģirketin kolcuları vasıtasıyla silahlı birlikler kurması ve bu birliklerin Ġstanbul‟da dahi bölükler bulundurması Sultan II. Abdülhamid‟in Reji‟ye karĢı olumsuz düĢüncesini pekiĢtirmiĢti. Fakat Reji idâresinin varlığını sürdürmesi konusunda irade çıkaran Sultan II. Abdülhamid, kolcuların faaliyetlerini de uzaktan takip etmekle yetindi. Yine de Reji idâresi içerisindeki faaliyetleri denetleyebilmek adına Mabeyn 649 Ġkinci Katibi Nuri Bey‟i hükümet komiseri olarak Reji‟de görevlendirdi . Reji‟nin kaçakçılığı engelleme görevini nizamnâme sonrası hükümete devretme isteğine ise 650 Sultan II. Abdülhamid hiçbir zaman yanaĢmadı . Kaçakçılık yapan gruplar içerisinde 648 BOA. TFR.I.SL. 16/1581 649 Altun, a.g.t., s.27 650 Birdal, a.g.t., s.214 153 eski askerlerin de bulunuyor olması Sultan II. Abdülhamid‟i bu konuda temkinli hareket 651 etmeye zorluyordu . Sultan II. Abdülhamid Reji idâresini ve bunlara ait kolcuların varlığını “hükümet 652 içinde hükümet” olarak görüyor ve çoğu zaman ön yargıyla yaklaĢıyordu . Ayrıca kolcuların faaliyetleri sonucu çıkan çatıĢmaların da farkında olan Sultan II. Abdülhamid bir çok insanın ölümünden Reji idâresini ve kolcuları sorumlu tutuyor ve Reji idâresi 653 yerine bandrol sisteminin getirilip getirilmeyeceğini sorguluyordu . Yine kolcuların faaliyetleri neticesinde kaçakçılığın artarak tütün gelirlerinin düĢtüğünü de ifade eden 654 Sultan II. Abdülhamid‟in tüm bu nedenlerden dolayı Reji idâresi ve kolcularına bakıĢı genel anlamda olumsuzdu. 20 Eylül 1897 tarihinde tütün kaçakçılığı meselesinden dolayı bir kolcunun katledilmesi sonucu zanlı olarak on beĢ yıl hapse mahkûm edilen Aziz adındaki bir 655 kiĢinin Sultan II. Abdülhamid tarafından affedilmesi Reji‟ye ve kolcuların faaliyetlerine karĢı halkta oluĢan tepkinin saraydaki bir yansımasıydı. Zira Sultan II. Abdülhamid‟e kolcular ve Reji aleyhine halktan pek çok istîdâ ve devlet görevlilerinden birçok jurnal gelmekteydi. Bu jurnallerden Mirliva Cemal imzasıyla gönderilenlerden bir tanesinde Reji kolcularının jandarmayla beraber Karamürsel, Yalova ve KarĢıyaka civarlarında kaçak tütün aramasında jandarmaya eĢlik ettiği fakat böylesi bir duruma 656 ihtiyaç olmadığı belirtiliyordu . Reji kolcularına karĢı askerlerden gelen olumsuz raporlar ve halktan gelen Ģikâyet dilekçeleri Sultan II. Abdülhamid‟in Reji kolcularına karĢı bakıĢını etkileyen etmenlerdi. 651 Tiğinçe Oktar, Osmanlı Devleti‟nde Reji ġirketinin Kurulmasından Sonraki GeliĢmeler, s.54; Ġsmail Balkan, a.g.e., s.137 - 138 652 Altunsoy, a.g.m., s.582 653 Ramber, a.g.e., s.217 654 Abdülhamit Kırmızı, Abdülhamid'in Valileri Osmanlı Vilâyet İdaresi 1895-1908, Ġstanbul: Klasik Yayınları, 2008, s.238 – 240 655 BOA. Ġ.HUS. 56/65 656 “Ba-telgraf arz olunduğu üzere jandarma binbaĢısının refâkatiyle Karamürsel ve civarına îğram olunan jandarma efrâdına Karamürsel, Yalova ve KarĢıyaka cihetine ilave edilen elli altmıĢ nefer Reji kolcusu tarafından Yalakdere ve Merdegüz karyeleri bir hayli zaman abluka tahtında olduğu halde edilen taharrî neticesinde yalnız otuz yük tütün bulunub esliha bulunmadığı ve bu yolda eslihanın mevcudunu Karamürsel Reji müdürünün tazyiâtından ibaret idüğü cümle-i tahkîkat-ı çâkerilerindir. Sâye-i Ģâhânede bu gibi taharrîyât-ı memureyn ve jandarma efrâdı tarafından icrası mümkün iken jandarma mevcuduna ilave-i müsellâh Reji kolcusunun karayı abluka ederek taharrî etmiĢ ve Reji kolcularının müsellâh olarak geĢt ü güzarı câlib-i nazar reft-i mevâddan idüğü bedidâr bulunmuĢ olmağla keyfiyetin arzına mücâseret kılındığı mâruzdur ferman. Fi 20 Muharrem sene (1)325 ve fi 20 ġubat sene (1)322 Mirliva Cemal” BOA. Y.PRK.ASK. 244/20 154 Reji kolcuları aleyhine gelen yazılar sadece halktan veya askerden değil doğrudan doğruya sadrazamdan da gelebiliyordu. Reji idâresinin imtiyaz süresinin bitmesine yakın dönemde yaĢanan tartıĢmalarda imtiyaz bittikten sonra Reji‟nin devam etmemesine dair sadrazam tarafından padiĢaha sunulan raporda Reji kolcularının birçok insanın ölümüne sebep olduğu açık bir Ģekilde bildiriliyordu: “Reji kolcuları nâmıyla Ģirketin yedinde bulundurduğu bir kuvve-i müselleha ile kaçakçıların takib 657 edilmesinden dolayı birçok vakʽa-yı cinâye ve zayîât-ı nüfus vukʽua gelmekde…” . Aldığı olumsuz raporlar ve yabancı merkezli bir Ģirketin kolcuları vasıtasıyla silahlı bir Ģekilde birçok Ģehirde bulunuyor olması nedeniyle Sultan II. Abdülhamid Reji imtiyazı devam ettiği sürece Reji kolcularının devamlı gözetim altında kalmasını sağlayacak ve mümkün olduğu kadar sayılarını sınırlandırıp kontrol altında tutmaya çalıĢacaktı. 3.4.Kolcuların Osmanlı Güvenlik Güçleri Ġle ĠliĢkisi 3.4.1. Polis – Kolcu ĠliĢkisi Ġç güvenliğin sağlanması konusunda önemli bir vazife üstlenen polis teĢkilatı, 1845 yılında ilk örgütlenmesinden 19. yüzyılın sonuna kadar geçen sürede önemli bir geliĢim göstererek günümüz Ģekline çok yakın bir duruma evrildi. BaĢlangıçta sokaklarda âsâyiĢin sağlanması vazifesiyle görevlendirilen polis, zamanla kaçakçılık takibinde de istifade edilen bir iç güvenlik mekanizması haline geldi. Polisin faaliyet alanı ve görev tanımı geniĢledikçe farklı güvenlik birimleriyle iĢbirliği de kaçınılmaz hale gelmeye baĢladı. Bu nedenle vazifelerini daha iyi yapabilmek adına asker ve jandarmadan yardım görmeye baĢlayan polis teĢkilatının bu konuda bir nizamnâmesinin 658 de hazırlanması ihtiyacı ortaya çıktı . 1 Recep 1314 (6 Aralık 1896) yılında hazırlanan talimatnâme ile polisler eğer bir olayın bastırılmasında tek baĢına yeterli gelmiyorsa jandarmanın yardımını talep eder, jandarma da polisle beraber sorunu çözemiyorsa en 659 yakın asâkir-i nizamiyeden yardım talebinde bulunulurdu . Bu yönüyle polis teĢkilatı mensupları görevlerini îfâ ederken jandarma ve askerle iĢbirliği içinde çalıĢmaktaydı. Jandarma ve askerle ortak çalıĢan polisin kaçakçılık konusunda yardım ettiği silahlı gruplardan biri de Reji kolcularıydı. Reji kolcuları eğer bir bölgede tütün 657 BOA. Y.A.HUS. 520/10 658 Belgelerle Türk Polis Tarihi, c.4, s.153 659 Alyot, a.g.e., s.189 155 kaçakçılığı tespit ederse doğrudan polisten yardım isteyebiliyordu. Polis, evlere Reji kolcuları kadar rahat giremediğinden çeĢitli zamanlarda Reji kolcularının evlerde kaçak tütün arama taleplerini reddetmek zorunda kalıyordu ki polis ile Reji kolcuları arasında 660 yaĢanan problemlerin baĢında bu sorun gelmekteydi . Kolcuların kaçak tütün arama konusundaki aĢırı tavırları 1887 yılında kaçak tütünün aranması vazifesinin polislere 661 devredilmesi tartıĢmalarını beraberinde getirse de hiçbir dönemde polis tütün kaçakçılığı konusunda Reji kolcuları kadar etkin olmadı. Buna rağmen Reji kolcularını kontrol altında tutabilmek adına Dâhiliye Nezâreti ara ara tamimler yayınlayarak özellikle Ġstanbul‟da kaçak tütün aramasında jandarma ve polisin Reji kolcularına 662 refakatini istemeye devam etti . Polis teĢkilatı, vazifedar olduğu farklı görevleri de olduğundan tütün kaçakçılığının engellenmesi konusunda Reji kolcuları gibi etkin bir Ģekilde vazife almak istemedi ve kırk kiĢiyi geçen kaçakçı gruplarının takibi ve yakalanmasında polisin bu 663 iĢin mesuliyetini almaması gerektiğini savundu . Ayrıca bazı polislerin tütün kaçakçılığının içinde yer alması da polisler içerisinde tütün kaçakçılığının takibi 664 konusunda isteksizliğe neden oluyordu . Polislerin tütün kaçakçılarının takibi konusundaki isteksiz tutumu, polis - Reji kolcuları iĢbirliğini engellediği gibi karĢılıklı problemler yaĢanmasına da neden oldu. Mesela Diyarbakır‟da halka zorla bandrollü tütün satmaya çalıĢılmasını engellemek isteyen polis memuru Mehmed Efendi‟ye hakaret eden Diyarbakır Reji müdürü Vahram Efendi ceza kanununun 113. maddesi 665 666 gereği bir altın lira para cezası almıĢ ve cezası istinafta onanmıĢtı . Polis teĢkilatının Reji kolcularına olumsuz yaklaĢımı ve kaçakçılık konusunda isteksiz tavrını gidermek adına Ġstanbul Polis Müdîriyyeti Tahrîrât Kalemi‟nden 660 Temel, a.g.m., s.8 661 Anastassiadou, a.g.e., s.350 (dipnot 20) 662 BOA. DH.MKT. 1689/74 663 Van, a.g.t., s.223 664 Akpınar, a.g.t., s.80 665 “Reji idâresi kolcuları hilâf-ı memnûiyet olarak ahalinin ceyb ve koyunlarını yoklamağa ve derun-ı memlekete girüb çıkan yolculara cebren bandrollü tütün paketleri satmağa tesaddi etmelerinden dolayı kolcuların bu yolda vukua getirdikleri muâmeleye men‟i kıyâm eden polis efrâdından Mehmed Efendi‟yi tahkir etdiği iddiasıyla taht-ı muhâkemeye alınan Diyarbekir vilâyeti Reji müdürü sabık Vahram Efendi hakkında cereyan eden muhâkeme neticesinde kanun-ı cezânın yüz on üçüncü maddesine tevfiken bir altun ceza-yı nakdi ahzı”. BOA. ġD. 1465/24, lef 107 666 Aynı belge, lef 111 156 Dâhiliye Nezâreti‟ne yapılan bir teklifte kaçak tütünlerden alınan para cezasından polis 667 memurlarına da ikramiye verilmesi istenmiĢ fakat bu teklif kabul görmemiĢti. Reji idâresinin polisten gelecek yardımı istediği açıktı. Zira bu yardım maddi ve moral anlamda Reji‟ye kaçakçılarla mücadelede ciddi destek sağlayacaktı. Bu nedenle polislerle Reji kolcularının iĢbirliği yapması için Reji genel müdürü Louis Rambert Dâhiliye Nezâreti‟ne istekte bulunacaktı. L. Rambert imzasıyla Dâhiliye Nezâreti‟ne gönderilen yazıda; Halep‟te kolcuların yanında güvenliğin sağlanması için bir polisin de bulunması uygulamasının kaldırılmasının yanlıĢ olduğu, bu uygulamanın eski vali Raif PaĢa tarafından düĢünülmüĢ bir uygulama olduğu ve valinin bu uygulamasının 668 devamının istendiği bildirilecekti . Bu isteğe rağmen yine de Halep dâhil herhangi bir bölgede polis ile Reji kolcuları arasında tam bir iĢbirliği sağlandığını söylemek zor olacaktır. Polis ile kolcular arasında iĢbirliğinden ziyade çeĢitli dönemlerde gerginlikler yaĢanmıĢ ve bu gerginlikler gazete haberlerine kadar yansımıĢtı. Mesela 1890 tarihli Hizmet gazetesinde çıkan bir haberde Reji kolcusu ile bir polis müdürü arasında yaĢanan olay Ģu Ģekilde aktarılıyordu: “Tütünlerin içilmez bir halde olmasını Ģikâyet etmekten vazgeçtik. Kolcularına idare tarafından verilen nihayetsiz salâhiyete bir had tayin edilse. Kama, bıçak, revolver ve el hâsıl bi‟l-cümle alet ve câriha ile teçhiz edilerek sokak ortalarına salıverilmiĢ, geçit baĢlarına îkâd edilmiĢ olan bu mehib kolcular, kafaları çekerek gece vakitleri önüne gelen arabaya saldırmaları ve hele Ġslâmiyet‟e aykırı olarak muayene etmek amacıyla insanların oralarına buralarına el uzatmaları artık tahammül edilir Ģey değildir. Bunlar insanın urûk-ı hamiyetini tahrik ediyor. Bunların tecavüzü ne dereceye getirdiği düĢünülsün ki geçende bir kolcu polis müdürünün arabasına yanaĢarak elinde koca bir kama olduğu halde tütün muayenesi için içeriye saldırmıĢtır. Fi‟l-hakika polis müdürü herifin elinden kamasını alıp arabaya irkâben müstehak olduğu yere götürmüĢ ise de herkes o sıfatta o cesarette değildir ki bu 669 ejderlerin tecavüzünden hayf etsin” . 667 Belgelerle Türk Polis Tarihi, c.7, s.12 668 BOA. DH.MKT. 758/25 669 Gökdemir, XIX Yüzyıl Sonunda Ġzmir ve Çevresinde Tütün Kaçakçılığı, s.331 157 Ġstanbul‟da polis ile kolcular arasında yaĢanan baĢka bir olayda Beyoğlu HamalbaĢı sokağında bir Ermeni kadının ruhsatsız tütün satması üzerine kolcular kadını yakalamak için harekete geçtiklerinde kadın feryat etmiĢ ve bunun üzerine bölgeye gelen polisler kolculara saldırarak kolcu Ahmed ÇavuĢ‟u baĢından yaralamıĢ ve bölgedeki kolcuları tutuklamıĢlardı. Olayın sonunda eĢyaları alınan Ermeni kadının tütün zararı olan iki buçuk lirayı Ahmet ÇavuĢ‟tan tahsil eden polislere Dâhiliye 670 Nezâreti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti‟nden uyarı yapılmıĢtı . 3.4.2. Asâkir-i ġâhâne – Kolcu ĠliĢkisi 1825 yılından itibaren ülke içerisindeki zaptiye görevi büyük oranda askerlere bırakılmıĢtı. Bu durum 15 ġubat 1846 yılında Zaptiye MüĢüriyeti‟nin kuruluĢuna kadar devam etti. Zaptiye MüĢüriyeti‟nin kurulmasıyla birlikte yirmi bir yıl boyunca askerin denetiminde olan iç güvenlik ve zaptiye görevi bu teĢkilata bırakıldı. 5 Aralık 1879 yılına gelindiğinde ise iç güvenliğin denetlenmesi konusunda yeniden Asâkir-i ġâhâne‟nin desteği sağlandı. Böylece otuz üç yıllık bir aralığın ardından iç güvenliğin 671 sağlanmasında yeniden Asâkir-i ġâhâne söz sahibi oldu . 1879 yılına gelene kadar iç güvenliğin sağlanmasında askerin boĢluğunda jandarma kuvvetleri ve baĢıbozuk birlikler devreye sokulduğu gibi Bosna – Hersek‟te “colonie militarie” sistemi kullanıldı. 1890‟lardan itibaren ülke içerisinde yayılan polis teĢkilatına kadar askerler iç 672 güvenliğin sağlanmasına katkı sağlamaya devam etti . Reji idâresinin ülke içerisinde teĢkilatlanması ve tütün kaçakçılığı ile mücadele etme vazifesini üstlenmesiyle ortaya çıkan Reji kolcularına destek olmak adına Reji idâresi, ülke içerisindeki iç güvenliği sağlama vazifesi de bulunan Asâkir-i ġâhâne‟den destek aramaya baĢladı. Fakat daha ilk andan itibaren Asâkir-i ġâhâne, Reji kolcularına bu konuda destek vermekten imtina etti. Dahası ülke içerisinde tütün kaçakçılığı gerçekleĢtiren askerlerin varlığı Reji ile Asâkir-i ġâhâne‟yi defalarca kez karĢı karĢıya getirecekti. Askerlerin tütün kaçırması, Reji‟ye karĢı oluĢan toplumsal muhalefetin bir yansıması olarak değerlendirilebileceği gibi esas sebebin daha rasyonel olduğu ve zaten düĢük maaĢ alan askerlerin bir de maaĢlarını muntazaman alamaması sonucu tütün 670 BOA. DH.EUM.AYġ. 8/65 671 Alyot, a.g.e., s.114 672 Özbek, Osmanlı TaĢrasında Denetim: Son Dönem Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Jandarma (1876 – 1908), s.56 – 57 158 673 kaçakçılığına giriĢtikleri düĢünülebilir . Reji idâresi, askerlerin tütün kaçakçılığı gerçekleĢtirmesi durumdan rahatsızlığını defalarca dile getirip kaçakçılarla askerlerin 674 aktif bir iĢbirliği yaptığını iddia etmiĢ ve “kaçakçılığın asli faili ordudur” Ģeklinde 675 raporlar hükümete ulaĢmaya baĢlamıĢtı . Bu açıdan bakıldığında Reji ile Asâkir-i ġâhâne arasında iki ciddi problem ortaya çıkmıĢ oluyordu. Birincisi Asâkir-i ġâhâne‟ye bağlı askerlerin tütün kaçakçılığı yapması, ikincisi Asâkir-i ġâhâne‟nin tütün kaçakçılığının engellenmesi konusunda Reji kolcularına aktif yardımda bulunmaması. Zaten bu iki durum birlikte değerlendirildiğinde kendi içerisinde çözümsüz bir fâsit dâire oluĢturduğu anlaĢılacaktır. Zira Reji idâresinin istediği Ģey, kaçakçılık yaptığını iddia ettiği bir zümreden kaçakçılığın engellenmesi için yardım istemek anlamı taĢıyordu. Askerlerin tütün kaçakçılığı yaptığı noktasında Reji idâresinin suçlamaları haksız görünmüyordu çünkü Asâkir-i ġâhâne‟ye bağlı bazı askerlerin tütün kaçakçılığı yaptığına dair çeĢitli zamanlar ve yerlerde örnekler mevcuttu. Hatta Reji döneminden önce de askerlerin tütün kaçakçılığına giriĢtiklerine dair örnekler vardı. 1883 yılında Baruthâne-i Amire muhafaza subay ve neferlerinden altısı silahlı ve üçü silahsız toplam dokuz nefer tütün kaçırırken silahlı olanlar Küçükçekmece‟de rüsûmat tütün kolcularına denk gelmiĢ, kolcular tütünlerin teslim edilmesini teklif etmiĢ fakat kaçakçılar bu teklifi kabul etmeyince iki taraf arasında çıkan çatıĢmada bir beygir ve bir kolcu yaralanmıĢ, silahlı kaçakçılardan bir kiĢi kaçmıĢ diğer ikisi yakalanarak Harbiye Nezâret-i 676 Celilesi‟ne teslim edilmiĢti . Reji idâresinin kuruluĢuyla birlikte askerlerin tütün kaçırma durumu son bulmadı ve bu durum Reji kolcularıyla Asâkir-i ġâhâne neferlerini defalarca karĢı karĢıya getirdi. Hatta Reji kolcuları tütün arama gerekçesiyle karakolhânelerin içlerine bile girmeye baĢladı. Adana‟da Cisr-i Kebir Kapısı karakolhânesinde yaĢanan böyle bir olayda Reji kolcuları kaçak tütün bulunduğu gerekçesiyle karakolhâneyi abluka altına almıĢ ve “Asâkir-i ġâhânenin çantalarına varıncaya kadar” araĢtırmıĢ ve “hâysiyet-i askeriyeye 673 Dığıroğlu, Selanik Ekonomisinde UnutulmuĢ Bir Alan: Tütün Üretimi, Ticareti ve Reji (1883 – 1912), s.259 674 Donald Quataert, Ottoman Reform and Agriculture in Anatolia 1876 – 1908, (Doktora Tezi), Los Angels: University of California, 1973, s.269 – 270 675 Quataert, a.g.e., s.37 676 BOA. Y.PRK.ġH. 1/63 159 677 muhalif” hareket etmiĢlerdi . Yine EskiĢehir‟de Reji kolcuları askeri depoda nöbetçi askerlerin üzerine tütün arama gerekçesiyle hücum ederek silah göstermiĢ ve daha sonra oradan kaçmıĢlardı. YaĢanan bu olay sonrası Reji kolcuları hakkında tahkikat yapılmaması ve bu kiĢilerin Reji idâresince korunmasından dolayı “Asâkir-i ġâhânene‟ye tahkire sebebiyet” vereceği gerekçesiyle gereğinin yapılması Dâhiliye 678 Nezâreti tarafından istenmiĢti . Asâkir-i ġâhâne‟den bazı kiĢilerin tütün kaçırdığının tespiti halinde Reji kolcularının bu kiĢilere nasıl bir muâmelede bulunacağı uzun süre tartıĢma konusu oldu. Çünkü Reji kolcularının askere karĢı davranıĢı dolaylı olarak Asâkir-i ġâhâne‟ye karĢı giriĢilmiĢ bir hareket olarak düĢünülecekti. Bu nedenle Reji kolcularının sıradan halka davrandığı gibi askerlere davranması seraskeriye tarafından kesinlikle istenmiyordu. Çözüm olarak Reji kolcularının, tütün kaçırdığına inanılan bir askerle karĢılaĢması durumunda hiçbir Ģekilde bu kiĢilere müdahale etmemesi ve ilgili karakolhâneye veya kıĢlaya kadar askeri takip etmesi ve tütün kaçırdığı düĢünülen askerin bağlı olduğu subaya durumu Ģikâyet ederek askeri kanunlara göre ceza almasını sağlaması istendi. Seraskeriyenin bu isteğinin arkasında askerin Ģerefini ve haysiyetini koruma düĢüncesi en önemli etkendi. Reji kolcularının bu teklife karĢı kayıtsız yaklaĢımı üzerine seraskeriyenin ve sarayın bu çözüm önerisinin uygulanmasını ısrarla istediği bilinmektedir. Mesela Yıldız Saray-ı Hümâyûn‟u BaĢkitâbet Dâiresi‟nden Dâhiliye Nezâreti‟ne yazılan bir yazıda Cuma günü HaydarpaĢa vapurunda bir bahriyelinin Reji kolcularından birisi tarafından büyük bir gürültü ve tahkir ile üzerinin arandığı ve bahriyelinin üzerinden bir miktar kaçak tütün çıkmıĢ olsa da yine de bu tip bir aramanın “Ģan-ı celil-i askeriyeyi” rencide edeceği söylenmiĢti. Yine geçen ÇarĢamba günü Kartal Ġskelesi‟nde Reji kolcuları tarafından bir neferin yakası yırtılmıĢ, Asâkir-i ġâhâne hakkında gerek haklı gerek haksız muâmeleler ve gerek yaka yırtılması gerek arama sırasında askerlerin yere vurulması gibi muâmeleler “namus-ı askeriyeye dokunur” tarzda hareketler olarak değerlendirilmiĢti. Durumu değerlendiren Dâhiliye Nezâreti çözüm olarak seraskeriyenin çözüm önerisinin Reji idâresine bildirildiğini ve bu konuda Reji idaresinin uyarıldığını Yıldız Sarayı‟na rapor edecekti: “Üstlerinde tütün 677 BOA. DH.MKT. 1588/77 678 BOA. DH.MKT. 1659/126 160 bulunduğuna dair bir emare ya da alâmet his olunan efrâd-ı askeriyenin usûl ve nizâmı vechiyle kanun ve nizamiye karakolu mârifetiyle üstleri taharrî etdirülüb yanlarında kaçak tütün bulunduğu halde mensub oldukları dâire-i askeriyeye teslim olunmaları ve Asâkir-i ġâhâne neferâtının bir takım kolcuların tahkirâtına dûçâr etdirilmemesi içün Reji idâresine tebligat icrası lüzûmuna ve Asâkir-i ġâhâne efrâdının kaçak tütün alub vermekden Ģediden men‟ etdirilmeleri ve hilf-ı hareketde bulunanlar mücazât-ı cedîdeye dûçâr olacaklarını kendulerine ihbar ve tenbih olunması hususlarına dâir mezkûr komisyon-ı aliyyeden tanzim olunan mazbata manzûr-ı âliyye-i cenâb-ı pâdiĢâhî olarak bâdemâ bu gibi ahvalin zuhuruna meydan verilmemesine dikkat ve itina olunması hakkında Reji idâresine icra-yı tenbihât edilmiĢ Ģeref-sâdır olan emr ü ferman-ı hümâyun hazret-i hilafetpenâhî iktiza-yı aliyyesinden bulunmuĢ ve taraf-ı samî-i seraskeri ile Tophâne MüĢîriyet ve Bahriye ve Mâliye nezâret-i celilerine dahi tebligât-ı 679 lazime îfâ edilmiĢ olmağla ol babda emr ü ferman hazret-i veliyü‟l-emrindir” . Reji kolcularının askerlerin üzerlerini uygunsuz bir Ģekilde aramaları yalnızca seraskeriye tarafından değil Sadâret tarafından da rahatsızlıkla karĢılanmıĢ ve bu konuda Reji‟ye gereken uyarıları yapması için Mâliye Nezâreti‟ne emir verilmiĢti. Sadâret‟ten Mâliye Nezâreti‟ne gönderilen bu konudaki bir yazıda Cuma günü Humbarahâne Hastahânesi hademe bölüğü sandalcı efrâdından beĢ kiĢilik Asâkir-i ġâhâne personelinin sandal ile Silahdar Ağa civarından geçmekte oldukları sırada üzerlerinde bulundurdukları bir miktar kaçak tütünü ellerinden almak için Reji müfettiĢlerinden Hayri Efendi ile kolcular birlikte bu askerlere hücum etmiĢ ve bu sırada meydana gelen münâkaĢada Trabzonlu Mehmed adındaki bir asker baĢından ağır Ģekilde yaralanıp ertesi gün hayatını kaybetmiĢti. Ayrıca Çatalca‟dan me‟zunen gelen bir askerin yine kolcular tarafından üzeri aranmıĢ ve üzerinden iki yüz adet kaçak sigara çıkmıĢ bunun üzerine bu kiĢi sürüklenerek cânib-i idâreye götürülüp kendisinden iki adet sim mecîdî alınarak salıverilmiĢti. Sadâret bu iki olayı Mâliye Nezâreti‟ne aktardıktan sonra askerlerin üzerinde kaçak tütün bulunduranların “cihet-i askeriyece haklarında muâmele-i nizamiye icrasından gerü kalınmayacağı derkâr iken kolcular tarafından zabtiyelerin ihbar-ı keyfiyet edilmeyüb de böyle itlâf derecesine kadar muâmelât-ı 679 BOA. Ġ.DH. 1233/96566 161 680 Ģedîdeye cür‟et edilmesi asla tecviz olunamayacağı” bildirilmiĢti . Sadâret‟ten gelen bu ikaz üzerine Mâliye Nâzırı Ahmed Nazif imzalı cevabi yazıda durumun Reji idâresine iletildiği ve Reji‟nin verdiği cevapta kolcuların askerleri kaçak tütün taĢıyıp taĢımadıklarını tespit için aramak istediklerinde askerlerin tenha yerlerden kaçmaya çalıĢtığı ya da kolculara silah çekerek firar ettiği, Çatalca‟daki olayda da Kolağası Hasan Tevfik Bey‟in kahvehânede kaçak sigara içtiği bu nedenle kanuni iĢlemin 681 uygulandığı kesinlikle hakaret edilmediği ve sürüklenmediği söyleniyordu . Reji‟nin bu savunması Sadâret‟i tatmin etmediği gibi seraskeriye Reji kolcularının askerlere karĢı muâmelesinden ciddi anlamda rahatsızlığını dile getirmeye devam edecekti. Serasker Rıza imzasıyla 15 Temmuz 1894 tarihinde yazılan bir yazıda kaçak tütün taĢıdığından Ģüphe duyulan askerin zaten karakolhâneye gitmeye mecbur olduğu için oraya kadar takip edilip ilgili subaya haber verilmesi, askerlere doğrudan müdahale 682 edilmemesi isteniyordu . Seraskeriyenin kaçak tütün taĢıyan askerlere karĢı Reji kolcularının uygulayacağı muâmeleyi açık bir Ģekilde ifade etmesine rağmen bu isteğin uygulanmadığı 1897 yılındaki bir yazıĢmadan görülmektedir. Üçüncü Ordu-yı Hümâyun‟dan Makam-ı Celîl-i Cenâb-ı Seraskerîye‟ye gönderilen 22 Ağustos 1897 tarihli maruzatta; Yirminci Alay‟ın Manastır‟da bulunan Ġkinci Taburu‟ndan mezunen Üsküp‟ten hareket eden biri çavuĢ biri nefer iki kiĢi yanlarında bulunan otuz beĢ – kırk kilo kadar tütünle yoldayken karĢılarına Reji kolcularından oluĢan bir kol çıkmıĢ ve bu iki kiĢinin tütün kaçırdıkları kolcular tarafından görülmüĢ ya da “hissedilmiĢ”, bu iki taraf arasında yaĢanan tartıĢmada çavuĢ olan kiĢi kolcular tarafından öldürülmüĢ, nefer ise yaralanmıĢtı. Yazının devamında meselenin iç yüzünün henüz anlaĢılmadığı bildirildikten sonra bu tip durumlarda kolcuların, askerlerin subaylarına durumu 680 BOA. BEO. 362/27135 681 BOA. BEO. 429/32101, lef 2 682 “zâbit ve zâbıta-ı askerî efrâd-ı cünûdiyenin kaçakçılık etmelerine müsâade olunmadığı ve nâdiren üzerlerinde kaçak tütün bulunduranlar da iddia olunduğu gibi karakolhâneye ve kanun me‟murlarına tesadüf etmemek üzere en tenha mahallerden mürûr etmesiyle yine ikametgâhlarından pek de uzak yerlere tebâüd edemeyecekleri ve bi‟l-farz tebâüdleri halinde dahi mensub oldukları karakolhâne ve kıĢlaya avdete mecbur bulunacakları cihetle kolcular tarafından bunlara o misillu tenha yerlerde tesadüf olundukça muâmele-yi Ģiddet gösterülmeyüb uzaktan takip ile ikametgâhlarına takip ve muvasalâtlarında ale‟l-usul zâbitlerine mürâcaat olunmakla matlub hâsıl olabileceğine binâen kolcular tarafından bu suretle îfâ-yı muâmele ile o misillu ahval-ı nâ-merziye ve gayr-ı layıka vuk‟una sebebiyet vermemeleri esbâbının istihsal-i merhûn rey ve müsâade-i sâmiye-i hidivaneleri bulunmuĢ olmağla emr ü ferman hazret-i menlehü‟l emrindir” 162 bildirmeleri gerekirken kolcuların eĢkıya ile mücadele eder gibi davrandıkları ve kanuna aykırı davrandıkları bildiriliyor ve durumun seraskeriyeye de arz edildiği ifade 683 ediliyordu . Olaydan seraskeriyenin haberdar olması üzerine Serasker Rıza PaĢa imzasıyla 10 Ekim 1897‟de Sadâret‟e bir maruzat gönderiliyor ve bu maruzatta Üçüncü Ordu-yı Hümâyun‟dan alınan bilgiler Sadâret‟e aktarıldıktan sonra “kendilerine sezdirilmeyecek bir suret-i münâsibde takipleriyle karargâhlarına muvâsalâtları halinde usûlen zâbitlerine ihbar-ı keyfiyet edilmek suretiyle tütünlerin derdesti kâbil iken böyle eĢkıya ile müsâdeme edercesine hareket olunması kolcuların ve birlikte bulunan zabtiyelerin vazife-i memuriyetlerini su-i isti‟mal demek olub haklarında mücazât-ı lâzime-i kanuniye îfâsı lazimden bulunmuĢ olmağla iktizâ-yı halin” yapılması 684 isteniyordu . Seraskeriyeden gelen bu talep üzerine Sadâret, Manastır vilâyetine gerekenin yapılması için emir verecekti. Seraskeriye‟nin tüm uyarılarına rağmen Reji kolcuları kaçak tütün arama gerekçesiyle Asâkir-i ġâhâne neferlerine kanuna aykırı muâmelede bulunmaya devam etti. 11 Ocak 1898‟de Nizamiye Ġkinci Alay'ın Ġkinci Tabur efrâdından Göriceli Musa bin Mustafa'nın Reji kolcuları tarafından yaralandıktan sonra hastanede hayatını kaybettiği bildiriliyor, bu olay dıĢında “Reji kolcularından yirmi kiĢinin müsellâh oldukları halde dört nefer efrâd-ı cedidenin çantalarını suret-i cebriye ile” karıĢtırdıkları ve çantaları yerlerde sürükledikleri ve idarehâneye götürdükleri, bölgedeki halk tarafından idarecilere bildirildiğinden gereğinin yapılması Sadâret tarafından 685 vilâyetlerden istenmiĢti . Kaçak tütün taĢıyan askerlere en ağır cezanın verileceği ancak Reji kolcularının kaçak tütün taĢıyan askerlere müdahale etmemesi gerektiğine dair seraskeriyenin talebi Edremit‟te yaĢanan bir olayda yeniden gündeme geldi. “Umûr-ı Erkân-ı Harbiye Dâiresi” antetli serasker Rıza imzasıyla Sadâret‟e gönderilen bir yazıda; Edremit‟teki Asâkir-i ġâhâne neferlerinin ve rediflerin kaçak tütün taĢıdıkları ve kolculara karĢı silah kullanmakta olduklarından dolayı Reji idâresi komiserliğinin çeĢitli Ģikâyetlerde bulunduğu fakat bu gibi durumlarda kolcuların askerlere müdahale etmeyerek en yakın 683 BOA. BEO. 1024/76736, lef 3 684 Aynı belge, lef 2 685 BOA. BEO. 1067/79956. Ayrıca konuyla ilgili Adliye Nezareti‟ne yapılan tebligat için bkz. BOA. BEO.1074/80526; Dâhiliye Nezâreti‟ne yapılan tebligat için bkz. BOA. BEO. 1074/80527 163 karakol yada askeri bölgeye durumu bildirerek tütünlerin yakalanmasını sağlamaları ve olayın sonunda kaçak tütün taĢıyan askerlere en ağır cezaların verileceği 686 bildiriliyordu . Seraskeriye‟nin ısrarlı bir Ģekilde kaçak tütün taĢıyan askerlere müdahale edilmemesi isteğine Reji‟nin uymama gerekçesi; kaçak tütün taĢıyan askerlerin yakalanıp ilgili askeri birliğe teslim edilse dahi yine de kaçakçılığa devam ettiği yönündeki düĢüncesiydi. Mâliye Nâzırı Hüseyin Tevfik imzasıyla Sadâret‟e gönderilen 27 Mart 1898 tarihli yazıda; Reji kolcularının askerleri kaçak tütün için aradıkları ve bu durumun seraskeriye tarafından engellenip gerektiğinde subaylarına haber vermeleri gerektiği konusu Reji komiserliğine iletilmiĢ fakat Reji‟ye göre tütün kaçıran askerlerin askeri kanunlara göre muâmele görse de yine de kaçakçılığa devam ettikleri, bu askerlerin kaçakçılardan aldıkları tütünleri Ġstanbul‟a naklettikleri aktarıldıktan sonra “Ģayet bu taharrîyât icrâ edilmeyecek olursa kaçakçılık tezâyüd ederek menâfi-i Harbiye-i Celîle ve idâreye küllî zarar irâs ideceğinden bahisle kolcuların kemâkân nizamiye ve bahriye kanunları huzurunda taharrîyâttan men‟ edilmemeleri beyan ve 687 istirham” olunduğu söylenmiĢti . Reji‟nin bu düĢüncesine rağmen Serasker Rıza fikrinde ısrar ediyor ve kolcuların, askerlerde kaçak tütün bulduklarında yapmaları gereken muâmele belliyken ısrarla buna uymadıkları ve “efrâd-ı Asâkir-i ġâhâne kolcuların hedef-i tahkirât ve tecavüzatta bulunmakda oldukları” haberlerinin alındığı 688 ve bunun engellenmesi gerektiğini Sadâret‟ten istemeye devam ediyordu . Seraskeriyenin tüm taleplerine rağmen Reji kolcuları, Asâkir-i ġâhâne askerlerine karĢı olumsuz tutumlarını devam ettirdi. Mihaliç'de Reji kolcularının izinli olarak memleketlerine gelmiĢ iki askeri tütün kaçakçısı oldukları düĢüncesiyle 686 BOA. BEO. 1104/82762 687 BOA. BEO. 1098/82344 688 BOA. BEO. 1107/83025. Serasker Rıza imzasıyla Sadâret‟e gönderilen baĢka bir yazıda; Ġzmit Ġhtiyat Taburu‟nun Ġkinci Bölük çavuĢlarından olup bazı iĢlerini halletmek için zaptiyenin verdiği ruhsat üzerinde bulunan Mahmud oğlu Ġbrahim, Reji kolcubaĢısı Arnavud Hasan refakatindeki beĢ kolcuyla karĢılaĢmıĢ ve kolcular çavuĢun üzerine yürüyüp darp etmiĢ ve üzerini zorla aramıĢ ancak hiçbir Ģey bulamamıĢtı. BOA. BEO. 1130/84729. Yine seraskeriyeden Mâliye Nezâreti‟ne yazılan belgede Reji kolcularının Asâkir-i ġâhâne efrâdı üzerinde kaçak tütün bulunduğuna dair his olunursa “bunların usul ve nizamı vechle üstleri aranulub tütüne zuhur etdiği takdirde mensub oldukları dâire-i askeriyeye teslim olunmaları efrâd-ı merkûmenin kolcuların tahkiratına dûçar edilmemesi zımnında Reji idâresine tebligat icrâsı” yapılması istenmiĢti. BOA. BEO. 2772/207885 164 689 öldürmeleri , Üçüncü Redif taburunun Serfiçe‟de bulunan Ġkinci Bölüğü efrâdından Cemal ile arkadaĢı ġaban‟ın çantalarında birer miktar tütün ile Serfiçe‟nin Umur mahallesinden geçmekteyken Reji kolcularına denk gelmeleri sonucu Reji kolcularının çantadaki tütünleri almak isteyince Redif neferi olan ġaban‟ın kama ile kolcu Mehmed‟i 690 yaralaması, diğer kolcuların da bu iki askere taĢlarla vurması , Avcı Bölüğü Mülâzımı 691 Hüseyin Ağa‟nın içki içen Reji kolcuları tarafından öldürülmesi , Hassa Ordu-yı Hümâyun‟una mensup Üçüncü Alay Dördüncü Tabur Dördüncü Bölüğü onbaĢılarından 692 Kayserili Mustafa‟nın Reji kolcularından Arnavud Hasan Dai tarafından öldürülmesi , Üsküdarlı Hüseyin ÇavuĢ'un Üsküdar Vapur Ġskelesi'nde Reji kolcuları tarafından 693 bohçasının ve yorganının aranması , Kirmasti'de çarĢıda baĢçavuĢ Ahmed'e sebebi 694 belirsiz bir Ģekilde Reji kolcularının saldırıp yaralaması gibi olaylar Reji kolcularının Asâkir-i ġâhâne askerlerine karĢı tutumlarında hiçbir değiĢimin olmadığını ve askerlere karĢı silahlı tütün kaçakçılarına uyguladıkları muâmeleye benzer bir muâmele 695 uyguladıklarını kanıtlamaktadır . Reji kolcularının askerlere karĢı olumsuz tutumu yerel basında da karĢılık bulmuĢ ve gazetelerde Reji kolcularının askerlere muâmelesi eleĢtirel yazılara konu edilmiĢti. Mesela 9 Ocak 1898 tarihli Ahenk gazetesinde Reji kolcuları ile askerler arasında yaĢanan münâkaĢa sonucu Arnavut Musa adında bir askerin öldürülmesi gazetede Ģu Ģekilde aktarılıyordu: “Bir insanın hususiyle bir askerin mükemmeliyet-i vücuduyesi ancak yirmi senede husûle gelirken iki paralık tütün için saltanat-ı seniyye- yi Osmaniyemizin satveti olan kuvve-i askeriyemizin velev bir neferini tenkis etmek ancak düĢmanlara yakıĢır alır ahvalden iken Ali, Ali ve Ġbrahim nâmları altında bulunan üç müsellâhın böyle bir fenalığa cüret etmeleri ne büyük denâet. Ne büyük hamakât. Ġnsan! Ah insan! Ne garip hayvan. Bu tecavüz katiyen sükût ile geçiĢtirilecek ahvalden olmadığından Reji kolcularının nihayete ermek bilmeyen fenalıklarına bir nihayet 689 BOA. DH.MKT. 883/10 690 BOA. TFR.I.MN. 101/10022 691 BOA. TFR.I.SL. 183/18244 692 BOA. BEO. 13/951 693 BOA. BEO. 1035/77599 694 BOA. DH.MKT. 188/12 695 Reji, kolcuların bu uygulamalarının engellenmesi için elinden geleni yapacağına dair söz verse de hiçbir dönemde bu çatıĢmayı engelleyememiĢti. BOA. BEO. 1142/85596, lef 2 165 verilmesini hiç olmazsa Ģu heriflerin ellerinden silahların istirdât buyurulmasını istirhâm 696 ederiz” . Reji kolcularının askerlere karĢı bu tutumu, askerlerin de Reji kolcularına karĢı olumsuz bir yaklaĢım benimsemesine neden oldu ve iki taraf arasındaki düĢmanca tutum derinleĢti. Mesela BaĢkale‟de subay ve askerler tarafından yaralanmıĢ olan Reji kolcularına karĢı mahalli hükümetin tepkisiz kalması Reji komisyonu tarafından Mâliye Nezâreti‟ne Ģikâyet edilmiĢ, Mâliye Nezâreti Hakkâri vilâyetine durumu sorduğunda kolcuların askerler tarafından yaralandığının doğru olduğu ancak Reji‟ye bu konuda 697 yardım edildiği belirtilmiĢti . Yine Ünye‟de Reji kolcuları askerler tarafından 698 dövülmüĢ , Matinçe köyünden kolcu Ömer Demirhisar‟da askerler tarafından darp 699 edilmiĢti . Askerlerin Reji kolcularına karĢı olumsuz tutumları bazen kolcuların ölümüne gidecek olayların yaĢanmasına da yol açıyordu: 11 Aralık 1905 tarihinde Kavadar‟ın Bala mahallesi Reji kolcularından Mustafa bin YaĢo(?) Pazar günü akĢamı saat dört sıralarında evine gitmekte iken Köprülü Redif Taburu‟nun bölük çavuĢlarından ismi bilinmeyen biri tarafından kurĢunla ağır Ģekilde yaralanmıĢ ve kolcu aldığı yaralar 700 sonucu vefat etmiĢ durum polis komiserliğine bildirilmiĢti . Yine Üçüncü Ordu Süvari efrâdından Zenci Ahmed ile ĠĢtibli Mehmed‟in Reji kolcularına uyguladıkları muâmele sonucu mahkemelik olmaları da askerin Reji kolcusuna karĢı olumsuz bakıĢ açısını 701 göstermektedir . Reji kolcuları ile askerler arasında yaĢanan olaylardan belki de en ilginci Mogila köyü civarında Kanadlulu RâĢid adında bir askerin Reji kolcularıyla yaĢadığı olaydı. Merkez Müddeʽî-i Umûmî Muavinliği ile Merkez Jandarma Komutanlığı‟ndan Rumeli Vilâyât-ı ġâhânesi MüfettiĢliği‟ne ortak imza ile 30 Aralık 1903 tarihinde gönderdiği takdimde Topçu efrâdından Kanadlulu RâĢid‟in ifadesini ve baĢından geçen olayı öğreniyoruz: Kanadlulu RâĢid verdiği ilk ifadede Manastır‟a giderken bölgede hendek kazan Hristiyan kiĢilerin kendisini gasp edip bir çukura attığını söylüyor, polis müfettiĢine verdiği ifadede ise olayı daha detaylı bir Ģekilde aktarıyordu. Kanadlulu 696 Gökdemir, a.g.t., s.124 697 BOA. DH.MKT. 1399/11 698 BOA. DH.MKT. 1438/111 699 BOA. TFR.I.SL. 82/8162 700 BOA. TFR.I.SL. 90/8970 701 BOA. BEO. 1710/128179 166 RâĢid‟in polis müfettiĢine verdiği ifadesine göre bayramın birinci günü Manastır‟a giderken hendek kazan yedi sekiz Hristiyanın kendisini tuttuğu ve üzerindeki on mecidi ve altı çarık ve yarım lirayı gasp edip baĢına kazma ile vurup boğazını bir ip ile sıktıklarını ve çukura atıp üzerine toprak atmaya baĢladıkları ve faillerin kendisini öldü zannıyla bırakıp kaçtıklarını anlatıyordu. RâĢid bu sırada ağzını eliyle tutarak nefes aldığını ve gece olunca üzerindeki toprağı kaldırarak oradan kurtulduğunu ve hemen Kokracan karyesine gidip oradaki askerlere sığınıp ertesi gün Manastır‟a gittiğini söylüyordu. Fakat savcılıktan yapılan araĢtırma sonucu “gömüldüğüm çukur budur” dediği yerle söylediği köy arasında fark olduğu, bölgedeki ahâlîden edinilen bilgide kimsenin bir senedir söylediği bölgede yol ameleliği yapmadığı ve hendek kazmadığı ve bölgede herhangi bir çalıĢma olmadığı, ertesi sabah Kokracan karyesinden getirilen kiĢilerden hiçbirinin RaĢid‟i teĢhis edemediği, Manastır‟daki üç karyeden hiç kimsenin bu Ģahsı tanımadığı, baĢına kazmayla vurulduğunu söylemesine rağmen baĢında yara izi olmadığı, gömüldüm dediği bölgede toprağın kazılmadığı ve boğazından iple sıkıldığını söylemesine rağmen çok küçük bir yara dıĢında hiçbir yarası olmadığı tespit edilmiĢti. Bunun sonucu olay detaylı araĢtırıldığında RâĢid‟in aslında kaçak tütün satmak için bölgeye gittiği ve kaçak tütün satacağı esnada Reji kolcularına denk geldiği ve kolcuların tütünlere el koyacağı sırada RaĢid‟in sara nöbeti geçirmesi sonucu kolcuların korkarak kaçtığı, RâĢid‟in de kendine geldikten sonra akrabasının evine gittiği ve bu 702 Ģekilde yalan beyan verdiği anlaĢılmıĢtı . YaĢanan bu olayda Topçu RâĢid‟in yalan beyanda bulunmasından daha fazla dikkati çeken nokta kolcuların kaçak tütün satan askerler üzerinde uyandırdığı korku ve panik havasıdır. Askerlerin Reji kolcularına karĢı Ģahsi kinleri bazen Reji kolcularının iĢini zorlaĢtırmak adına kaçakçıların askerler tarafından korunması sonucunu doğurabiliyordu. Mesela Erenköy civarında Reji kolcuları ile tütün kaçakçısı Yozgatlı Ömer ile Sadık adlı kiĢiler arasında yaĢanan silahlı çatıĢma sonucu kaçakçılar yakalanmıĢ ve kolcular tarafından sorguları yapılırken Mengene Karakolhânesi‟nden on kadar asker ile Kurbağalıdere Karakolhânesi Jandarma ÇavuĢu Ahmed ve bir polis bu sorguyu engellemeye çalıĢıp kaçakçıları Kadıköy karakoluna götürmek istemiĢti. Bu olay Reji komiserliği tarafından Mâliye Nezâreti‟ne bildirilince seraskeriye olaya 702 BOA. TFR.I.M.2/171 167 müdahil olmuĢ ve Mâliye Nezâreti‟ne yazdığı cevapta adı geçen Sadık‟ın üç arkadaĢıyla beraber Erenköy‟den kaçak tütün alıp Kurbağalıdere‟den geçtikleri sırada kaçakçılara tesadüf edip birkaç el silah attığı ve o sırada polisin yetiĢip Sadık ve bir arkadaĢının tutukladığı bunlar yaĢanırken zaptiyenin kolculara her türlü yardımda bulunduğu ve Asâkir-i ġâhâne, jandarma ve polis tarafından herhangi bir engelleme olmadığı 703 bildiriliyordu . Reji kolcuları ile Asâkir-i ġâhâne arasında yaĢanan sorunlara rağmen Reji idâresi, Asâkir-i ġâhâne‟nin iç güvenliğin sağlanmasında üstlendiği görevi nazara vererek kendisine tütün kaçakçılığının engellenmesi konusunda yardımda bulunmasını 704 istiyordu . Reji idâresinden gelen bu tür istekler seraskeriye tarafından hemen hiçbir dönemde kabul görmeyecek ve seraskeriye Reji kolcularına yardım konusunda ayak sürüyecekti. Seraskeriyenin Reji kolcularına yardım etmeme gerekçesi seraskeriye tarafından çeĢitli gerekçelerle açıklanmıĢtı. Mesela Diyarbakır‟da Ģehir dıĢında tütün kaçakçılığının araĢtırılması için kolcuların, yanlarında Asâkir-i Zabtiye‟den kiĢilerle bazen beĢ altı saatlik yerlere gitmeleri ve bunun için seraskeriyenin onayının alınamaması sorun oluĢturduğu gibi kaçak tütün bulduklarında kendilerine karĢı gerçekleĢen silahlı direniĢe karĢı bu kiĢilerin beraberce silah kullanıp kullanamayacağı gibi konularda salâhiyetleri olup olmadığı da bilinmediğinden bu belirsizlikten rahatsız olan seraskeriye kendine bağlı askerlerin Reji kolcularına yardım etmesini 705 istemiyordu . Seraskeriye baĢlangıçta, Reji kolcularına destek vermemesini belirli gerekçelerle açıklarken belli bir noktadan sonra Reji idâresinin kolculara destek talebini 706 hiç bir gerekçe göstermeden doğrudan “câiz olmadığını” ifade ederek reddedecekti . Yalnızca seraskeriye değil Dâhiliye Nezâreti de Reji kolcuları ile Asâkir-i ġâhâne arasında yaĢanan problemlerde askeri koruyan bir tutum sergileyecek ve 703 BOA. DH.MKT. 1393/89 704 Mesela Fokalca‟da kolcular ve bir mülâzım ile yedi jandarmanın 1.500 kilo tütün ile âlet ve edevât yakalamıĢken üç yüz kiĢiden oluĢan silahlı bölge halkı tarafından bu tütünlerin zorla geri alınması üzerine Reji idâresi Asâkir-i ġâhâne‟nin yardımını talep etmek zorunda kalıyordu. BOA. DH.MKT. 1616/13 705 BOA. DH.MKT. 1342/30. Bu durum Dâhiliye Nezâreti‟nden Mâliye Nezâreti‟ne Ģu Ģekilde aktarılıyordu: “Tütün tahrirâtı içün gidecek kolculara da‟imi suretle asâkir-i zabtiye terfikine dâir nizamnâme-i mezkûrede sarahât ve bir güne emsal-i kaydı olmadığından Ģu halde kolculara usul ve emsali dâiresinde muavenet icrası lazım geleceğine dair vilâyet-i müĢârünileyhiye cevaben icrâ-yı tebligât buyuruldu” Aynı belge, lef 3 706 BOA. DH.MKT. 18/29; Dığıroğlu, a.g.e., s.111 168 seraskeriyenin adının lekelenmesini engellemeye çalıĢacaktı. Mesela Dimetoka Ġstasyonu çavuĢu Halil'in katiliyle ilgili adliye memurlarıyla tütün kolcularının askerler aleyhinde isnatta bulunmaları üzerine Dâhiliye Nezâreti, Maliye ve Adliye nezâretlerine yazdığı yazıda “Asâkir-i ġâhânenin ithamına kalkıĢmaları haysiyet-i askeriyeyi halel- pezîr” edeceğinden dolayı kolcular hakkında tahkikat baĢlattığını ve bu kiĢilerin 707 ihracıyla yerlerine “ashâb-ı namustan kolcu istihdâmı” istendiğini belirtmiĢti . Sonuç olarak Reji kolcuları ile Asâkir-i ġâhâne askerleri arasında tütün kaçakçılığı araĢtırılması konusunda çıkan anlaĢmazlıklar seraskeriye ile Reji idâresini dolaylı olarak karĢı karĢıya getirmiĢ ve Reji‟nin Asâkir-i ġâhâne‟den yardım talebi bu anlaĢmazlıklar nedeniyle münferit olaylar dıĢında hiçbir zaman karĢılanmamıĢtı. 3.4.3. Jandarma – Kolcu ĠliĢkisi Ġç güvenliğin sağlanmasında, özellikle kırsal bölgelerin güvenliğinin temininde 708 önemli bir yere sahip olan jandarmaların geçmiĢi Avrupa‟da 16. yüzyıla kadar gider . Osmanlı Devleti‟nde ise 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren jandarma; asker ve polis ile beraber iç güvenliğin sağlanmasında önemli vazifeler üstlenmeye baĢladı. Özellikle 19. yüzyılın sonunda jandarmaların sayısı önemli miktarda arttı ve 1894 yılında 709 Osmanlı Devleti içerisinde 26.507 jandarma görev almaya baĢladı . Bu durum Osmanlı nüfusunda her bin kiĢiye bir jandarma erinin düĢmesi anlamı taĢır ki bu Avrupa 710 ortalamalarına göre oldukça yüksek bir sayıdır . Bu sayı II. MeĢrutiyet ile birlikte 711 2.371 subay ve 39.268 zabit ve ere yükselecekti . Jandarmanın iç güvenlik içerisinde en önemli vazifesi posta güzergâhlarında ve 712 eĢkıyanın geçebileceği yerlerde kol gezmekti . Bu vazifeleri esnasında halkın jandarmaya karĢı herhangi bir zorluk çıkarmadığı ve her türlü yardımı sağladığı da 707 BOA. DH.MKT. 1532/92 708 Clive Emsley, Gendarmes and the State in Nineteenth-Century Europe, New York: Oxford University Press, 1999, s.14 709 Nadir Özbek, “Policing the Countryside: Gendarmes of the Late 19th Century Ottoman Empire (1876 – 1908)”, International Journal of Middle East Studies, 40, 2008, s.52 710 Özbek, Osmanlı TaĢrasında Denetim: Son Dönem Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Jandarma (1876 – 1908), s.55 711 Türkmen, XX. Yüzyıl BaĢlarında Batı Anadolu‟da EĢkıya ile Mücadelede Osmanlı Kolluk Kuvvetlerinin Faaliyetleri: Çakırcalı EĢkıyasını Takip Harekâtı, s.206 712 Serap Sert, “Osmanlı Devleti‟nin Rumeli Vilayetlerinde ÂsâyiĢ ve Emniyetin Sağlanmasında Bir Kolluk Kuvveti Olarak Jandarma 1896 – 1901”, Akademi Sosyal Bilimler Dergisi, c.6, S.18, 2019, s.489 169 713 bilinmektedir . Hatta jandarmanın kaçakçı ya da eĢkıya takibi sırasında bir eve saklanan kaçakçıyı yakalamak için o evi ateĢe vermesi ve kaçakçının yanmamak ve boğulmamak için evden çıktığı sırada kaçakçının yakalanması yöntemi bile jandarma 714 tarafından uygulanan kaçakçı yakalama yöntemleri arasında yer alıyordu . Halk jandarmaya seve seve itaat ediyor ve Reji kolcusuna bakıĢın tersi Ģekilde jandarmaya 715 her türlü yardımı yapmaktan çekinmiyordu . Reji idâresinin teĢkili sonrası Reji kolcularının faaliyetlerine baĢlamasıyla tütün kaçakçılığının yoğun olarak yapıldığı kırsal bölgelerde jandarmanın yanında Reji kolcuları da etkin bir Ģekilde mücadele etmeye baĢladı. Hükümet özellikle tütün kaçakçılığının engellenmesi iĢinin jandarmadan ziyade Reji kolcularının vazifesi 716 olduğunu düĢünmekteydi . Ancak Reji nizamnâmesinin 3. maddesinde hükümetin, tütün kaçakçılığının engellenmesi konusunda Reji kolcularına destek verme vaadi de bulunmaktaydı. Reji idâresinin beklediği destek Asâkir-i ġâhâne‟den gelmeyince bu kez Reji bu yardımı jandarmadan temin etmeye çalıĢtı. Hükümet ise Reji kolcularına jandarma kanalıyla yardımda bulundu ve nizamnâme hükmünü bu sayede yerine getirmeye çalıĢtı. Mesela Tekfurdağı mutasarrıflığından çekilen bir telgrafta Reji kolcularının yanına jandarma birliklerinin verildiği halde bazen jandarmanın yalnız olduğunda mahalle aralarında gezmekte ve kaçakçılara denk geldiklerinde ateĢ etmekte oldukları ve bu durumun olumsuz sonuçlar doğuracağının yazılması jandarmanın Reji 717 kolcularına verdiği desteğin kanıtlarındandır . Yerel basında da bazen tütün kaçakçılarına karĢı jandarmanın Reji kolcuları olmadan tek baĢlarına mücadele ettiğine 718 dair haberler görülmektedir . Fakat basın, Reji kolcularının vazifesi olan kaçak tütün yakalama iĢinin jandarmaya tevdi edilmesinden rahatsızlığını yazılarıyla dile getiriyordu. Ahenk‟te çıkan bir makale, jandarmanın kaçak tütün yakalama giriĢimini 713 Alyot, a.g.e., s.140 - 141 714 Cihan Özgün, “Osmanlı Devleti‟nde Jandarma Kuvvetlerinin EĢkıya ve Çeteleri Takip Etme Yöntemleri”, Miras ve Değişim Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Jandarma, Ed.: Ġsmail Hakkı Demircioğlu vd., Ankara: Berikan Yayınevi, 2018, s.185 715 Altun, a.g.t., s.82 716 Batman, a.g.t., s.76 717 BOA. DH.MKT. 1464/42 718 14 Ekim 1908 tarihli Ahenk gazetesinde Yanık Hüseyin adındaki bir kiĢinin yedi avanesiyle birlikte Pazar nahiyesinde bir miktar tütün sattığı ve Çine tarafına geçerek tütün tedarik ettiği ve bunları yakalamak için jandarma efrâdıyla bir redif askerinin görevlendirilmesi sonucu bu kiĢilerinin dördünün elinde Martini diğerlerinin elinde çifte tüfeng bulunduğu yazılmaktaydı. Ahenk, 1 TeĢrîn-i Evvel 1324 (14 Ekim 1908) 170 eleĢtirel bir Ģekilde Ģöyle aktarıyordu: “Sobiçe nahiyesinin merkezi olan Koçarlı kasabasında Pazartesi günü kurulmuĢ mûtad olan pazar yerinde bu hafta kaçakçılar tarafından tütün getirilerek alenen satılmakta olduğu nahiye müdürü tarafından haber alınması üzerine mevcud efrâd-ı jandarma ve deĢtibânlarla pazar mahâlîne gidilerek icrâ olunan tertibât üzerine kırk kilo tütün elde edilmiĢ ise de sahipleri kimler olduğu bilinememesine mebni derdest olunamamıĢlardır. Tutulan tütünler dâire-i aidesine teslim edilmek üzere Aydın‟a gönderilmiĢtir. Acayip; tütün tutmak, tütün iĢlerine bakmak, zabıtalarının Reji idâresine aid olduğunu haydi siz bilmiyorsunuz, müdür efendi de mi bilmiyor? ÂsâyiĢ-i mahalliyi muhâfaza, umur-ı hükümeti tedvir ve mesâlih-i ibâdı hüsn-i temĢiyet gibi vezâif-i aslîye ile muvazzaf olan bir memurun bizzat Reji kolcusu gibi tütün takip ve derdestine koyulması münâsib ve muvâfık-ı 719 kanun olamaz!” . Jandarmanın Reji kolcularına yardımı özellikle 1890 yılından itibaren artarak devam etti. Fakat jandarma ile Reji kolcularının birlikte hareket ettiği her durumda tütün kaçakçılarına karĢı baĢarılı bir Ģekilde mücadele ettiğini söylemek mümkün değildi. Mesela Ġzmit‟te otuz kiĢilik bir silahlı kaçakçı çetesine karĢı Reji kolcularının ve 720 jandarmanın birlikte hareket etmesine rağmen kaçakçılar dağıtılamamıĢtı . 1893 yılında jandarmanın Reji kolcularına destek vermesi durumu resmiyet kazandı. Dâhiliye Nezâreti “Bi‟l Umûm Vilâyât ve Elviye-i Müstâkileye” hitabıyla Erzurum, Trabzon, Yanya, Kudüs, Konya, Hudâvendigâr, Selanik gibi birçok Ģehre gönderdiği yazıda jandarmaların Reji kolcularına destek vermesi gerektiğine dair resmi tebligat yayınladı. Gönderilen tebligatta kaçak tütün için hâsıl olan Ģüphe üzerine Reji idâresinin yapacağı araĢtırmalar için bu bölge mahalli idarelerinden, Reji Ģartnâmesinin 3. maddesi gereğince zabıta ve jandarma yardımı istenmiĢ ancak bunun “jandarma ve zabıtaların vâzife-i aslîyesini sektedâr edeceğinden bahisle” seraskeriye tarafından uygun görülmemesi üzerine konuyla ilgili ġûrâ-yı Devlet Tanzimat Dâiresi tarafından kaleme alınan mazbata Meclis-i Mahsus-ı Vükelâ‟da onaylanmıĢ ve Reji kolcularının 719 Ahenk, 30 Eylül 1324 (13 Ekim 1908) 720 “Ġzmid civarında Martini tüfenklerle müsellâh ve otuz neferden mütecâviz bir kaçakçı çetesi zuhur ederek kolcularla refakâtlerinde bulunan çend nefer jandarma efrâdı tarafından dağıtılmalarına kabil olamadığı beyanıyla eĢhâs-ı merkûmenin takip ve derdestleri emrinde hükümetçe tedâbir ittihazı Reji idâresinde bâ-tezkire ifade olundu”. BOA. DH.MKT. 1798/58 171 tütün kaçakçılığını tek baĢına engellemesi mümkün olamayacağından “Reji idarelerinin mürâcaat vuk‟unda idare-i zabıtaya halel görülmemek Ģartıyla kolculara mikdar-ı kâfi 721 jandarma veya zabıta terfik etdirilmek tâmîmen tebliğ” olunmuĢtu . Böylece Asâkir-i ġâhâne‟nin Reji kolcularına destek vermemesiyle oluĢan boĢluk Reji idâresinin isteği doğrultusunda jandarma vasıtasıyla karĢılanmaya çalıĢılıyordu. Bu nedenle 1893 tarihi Reji kolcuları ile jandarma iĢbirliği için bir dönüm noktası oldu ve bu tarihten sonra jandarma ile Reji kolcuları daha sık birlikte hareket etmeye baĢladı. Dâhiliye Nezâreti vilâyetlere, jandarma ile Reji kolcularının iĢbirliği yapmasını tâmîmen bildirmesine rağmen jandarmanın Reji kolcularına yardım etmesi gerekliliğini belirli aralıklarla vilâyetlere hatırlatmak zorunda kalıyor ve ilgili desteğin temin edilmesini sağlamaya çalıĢıyordu. Mesela Ġzmit‟in Hamidiye köyünde Gürcü kaçakçıların faaliyetlerinin engellenmesi için Reji kolcularına jandarmaların da destek 722 vermesi isteniyor , yine Erzurum‟da Reji idâresinin tütün kaçakçılığıyla mücadele etme konusunda jandarma sayısının artırılma talebinin vilâyetçe kabul edilmeyip Reji 723 kolcularının artırılması teklifi karĢısında vilâyete uyarı gönderiliyor , Yunan adalarından sahildeki vilâyetlere sokulan kaçak tütün, tuz ve silahların takibi ve engellenmesi için satın alınan iki adet kol kayığında Reji kolcularına yardımcı olarak ikiĢer jandarma bulundurulması ancak bunu yaparken jandarmanın asli vazifelerini 724 atlamamaları gerektiği Yanya vilâyetine bildiriliyordu . Reji kolcularının jandarma ile iĢbirliği yaptığı olayların birinde Reji kolcularıyla bazı jandarma birliklerinin Karaviran‟da Cami-i ġerif‟e yakın köy odasında bir kaçakçı Çerkezin bir yük tütünle bulunduğu haberi gelmiĢ ve odanın etrafı kolcu ve jandarmalarla çevrilmiĢ ve o kaçakçının meĢhur tütün kaçakçısı Çerkez Halil olduğunun anlaĢılmıĢtı. Çerkez Halil silah alarak kapının arkasına geçip silah kullanacağı tehdidinde bulunduktan sonra iki Çerkez arkadaĢları Çerkez Halil‟e yardım için geldikleri sırada jandarma tarafından tutuklanmıĢtı. Olayın ilginç tarafı bu çatıĢma esnasında baĢlarında yüzbaĢı bulunan on dokuz - yirmi kiĢilik bir askeri grubun kaçakçıları jandarma ve kolcuların elinden alıp tütünleri hayvanların üzerine atması ve 721 BOA. DH.MKT. 2037/41 722 BOA. DH.MKT. 272/44 723 BOA. DH.MKT. 429/11 724 BOA. DH.MKT. 2455/32 172 bu sırada jandarmalardan onbaĢı Dilaver‟in hayvanlardan birini yakalamak için atılırken askerlerin kaçakçıların kaçmasına müsaade etmesi ve kaçakçılara yardım eden askerlerin yüzbaĢına Ģikâyet edilmiĢ olmasına rağmen herhangi bir ceza almamıĢ 725 olmasıdır . YaĢanan bu olayda, jandarma ve Reji kolcularına karĢı Asâkir-i ġâhâne askerlerinin bir kısmının kaçakçıları destekleyen bir pozisyonda yer alması, Reji kolcularına karĢı askerlerde oluĢan olumsuz intibaın bir tezâhürü olarak görülebilir. Jandarmanın Reji kolcularına destek vermesinin yanında jandarmaların belirli bölgelerde yetersiz kalması sonucu devlet Reji kolcularını jandarmaya yardım etmesi 726 için yönlendiriyordu . Fakat jandarma ile Reji kolcularının, hükümetin de isteğiyle birlikte çalıĢması ve tütün kaçakçılığına karĢı beraber mücadele etmesi her zaman birbirleriyle tam uyumlu bir Ģekilde çalıĢtıkları anlamına gelmiyordu. Reji kolcuları, Asâkir-i ġâhâne askerleriyle yaĢadıkları sorunların benzerlerini jandarma birlikler ile de yaĢadı. Dahası jandarma içerisinde bazı bölgelerde bulunan mevcut kiĢilerin eski suçlu 727 kiĢilerden seçiliyor olması , Reji kolcuları ile çatıĢma ve kavgaları da daha da kolaylaĢtırıyordu. Reji kolcuları ile jandarma arasında yaĢanan problemlerin birinde Gebze‟de Kartal Jandarma birlikleriyle sarhoĢ bir Reji kolcusu kavga etmiĢti. Kavga 728 sonucu olay büyümüĢ, ahâlî olaya karıĢmıĢ ve jandarmayı darp etmiĢti . Yine Dâhiliye Nezâreti‟nden Aydın vilâyetine gönderilen 21 Kasım 1893 tarihli yazıda Kolcu Arnavud Recep adında bir kolcunun Sisam adasından gelen bir kayığı aradığı esnada çıkan tartıĢmada yaptıklarından dolayı tutuklandığı ve jandarma çavuĢu tarafından kolcu 729 Recep‟e kötü davranılıp davranılmadığının araĢtırılması isteniyordu . YaĢanan baĢka bir olayı Drama Sancağı‟ndan mutasarrıf Mehmed Ziya imzasıyla 3 Recep 1321 (25 Eylül 1903) tarihinde Rumeli Vilâyât-ı ġâhânesi MüfettiĢ-i Umumîliği Cânib-i Sâmîsi‟ne yazılan yazıdan öğreniyoruz. Yazıda Kavala kazasında jandarma Sâlim ile kolcu DerviĢ arasında çıkan tartıĢma sonucu jandarmaların attığı kurĢunla kolcu DerviĢ‟in öldüğü, Sâlim‟in paltosundan kurĢun geçtiği ve iĢin içinde olan jandarmalar 725 BOA. DH.ĠD. 94/16, lef 2 726 Yetkin, a.g.e., s.105 727 Mesela Ġran sınırındaki Bağdat Jandarma Alayı‟na bağlı 6.Tabur‟da istihdâm edilen jandarmaların hemen hemen tamamı Ġran kökenli bir takım kaçakçı, suçlu ve mahkûmlardan oluĢmaktaydı. Özbek, Osmanlı TaĢrasında Denetim: Son Dönem Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Jandarma (1876 – 1908), s.65 728 BOA. Y.A.HUS. 253/78 729 BOA. DH.MKT. 171/42 173 730 ile kolcuların adliyeye sevk edildiği bildiriliyordu . Bartın‟da yaĢanan bir olayda ise Gürcü kıyafetli bellerinde hançer bulunan sekiz kiĢinin çarĢıya doğru geldikleri sırada yakalanmaları için bölgeye gönderilen polis ve jandarmaya karĢı bu kiĢilerin ateĢ açtıkları ve kayıklarına kaçıp firar etmek istedikleri sırada takibat ile yakalandıkları ve yapılan araĢtırma sonucu bunların Ereğli Reji kolcusu olduğu anlaĢılmıĢ ve 731 tutuklanmıĢlardı . Yine Kesendire Kaymakamlığı'ndan Rumeli MüfettiĢ-i Umûmiliği‟ne gönderilen telgrafta; Larigova Reji kolcularından TaĢo ve Yani, gece birkaç el silah atmıĢ, bunun üzerine bölgeye bizzat giden jandarma karakol kumandanı ve efrâdı ile kolcular arasında yaĢanan tartıĢmada jandarma efrâdından Ali, Süleyman‟ı bıçakla yaralayıp kaçmaya çalıĢırken ikisi de yakalanıp tutuklanmıĢ ve adliyeye sevk 732 edilmiĢlerdi . Reji kolcuları ile jandarma arasında yaĢanan kavgalarda her zaman jandarma baskın taraf olmuyor, bazen Reji kolcuları jandarmaya zarar verebiliyordu. Bu tip durumlarda ise jandarmanın Asâkir-i ġâhâne‟den muâmele anlamında bir farkının olmadığı ve Reji kolcularının jandarmaya karĢı iĢledikleri suçların Asâkir-i ġâhâne askerine iĢlenmiĢ gibi kabul göreceği idare tarafından belirtiliyordu. Selanik‟te yaĢanan bir olayda Reji kolcuları, Hüseyin b. Mehmed adında bir jandarmayı döverek ağır bir Ģekilde yaralamıĢ ve hastanelik etmiĢti. Bu olay üzerine Rumeli MüfettiĢliği jandarmanın da Asâkir-i ġâhâne‟den muâmele anlamında bir farkının olmadığını ve herhangi bir jandarma neferinin kaçak tütün taĢıdığı hissedilirse kolcular tarafından en yakın karakola kadar takip edilip jandarmanın ilgili kumandan veya subaya Ģikâyet 733 edilmesi gerektiğini belirtiyordu . Reji kolcularının jandarmalara karĢı düĢmanca tutumları bazen jandarma neferlerine iftira atmaları ile kendini gösteriyordu. Nezâret-i Zabtiye‟den Dâhiliye Nezâreti‟ne gönderilen yazıda böyle bir olayla karĢılaĢılmaktadır. Kadıköy Kurbağalıdere Kasrı'nda görevli jandarma efrâdından Boyabatlı Mehmet, Kadıköy‟den satın aldığı eĢyalarını mendiline koyduğu sırada karĢısına bir anda iki adet kolcu çıkmıĢ, kolcular Jandarma Mehmed‟in üzerini aramak için ellerindeki çifte tüfekler ile üzerine 730 BOA. TFR.I.SL. 20/1914 731 BOA. DH.MKT. 1182/45 732 BOA. TFR.I.SL. 135/13406 733 BOA. TFR.I.M. 20/1939, lef 2 174 hücum etmiĢ ve bu durumu BekçibaĢı Ali Ağa‟nın görmesi üzerine jandarma Ġsmail‟e haber vermiĢti. Ġsmail arkadaĢına yardım etmek için bölgeye giderken kolcular kaçmıĢ ve kaçan kolcular Üsküdar Reji idâresine giderek ceplerindeki tütünü gösterip bunu Jandarma Mehmed‟ten aldıklarını hatta bu sırada darp edildiklerini anlatmıĢtı. Fakat yapılan tahkikat sonucu kolcuların bu tütünü daha önceden baĢıbozuklardan aldıkları anlaĢılmıĢtı. Zabtiye Nâzırı bu gibi durumların engellenmesini ve jandarmaların olası bir kaçak tütün bulundurması ve bunun tespiti durumunda kolcuların en yakın karakola 734 haber vermeleri gerektiğini bildiriyordu . Reji kolcuları ile jandarma her ne kadar uyumlu bir Ģekilde çalıĢamamıĢ olsa da belirli zamanlarda birlikte hareket ediyor hatta bazen beraber suça karıĢabiliyordu. Bu durumda ne Reji kolcusu ne de jandarma korunuyor, haklarında gereken tahkikat hükümet tarafından anında yapılıyordu. Mesela MaraĢ sancağına tabi Yusuf Hecili karyesinde Reji kolcuları ve jandarma kaçak tütün arama gerekçesiyle halka kötü davranmıĢ ve bazı kiĢileri darp etmiĢti. Bu durumda hükümet bu kiĢiler hakkında 735 gereğinin yapılmasını istemiĢti . Yine Küçükçekmece'ye bağlı Kalfa karyesinde kaçak tütün arayan jandarma ve kolcular halka kötü muâmelede bulunmuĢlar ve haklarında 736 gereken iĢlem yapılmıĢtı . Fakat bu tarz olaylar oldukça münferit olup hükümetin müdahalesi ile anında önleniyor ve büyük olayların yaĢanmasına mâni olunuyordu. Bazı durumlarda jandarma ve kolcuların tutuklanması tesadüf eseri yaĢanan olaylarla da gerçekleĢebiliyordu. Rumeli MüfettiĢliğine gönderilen bir yazıda Reji kolcularından Hasan adlı birinin sarhoĢken yanlıĢlıkla tüfeğinin ateĢ alması sonucu jandarma neferi 737 Hasan‟ı yaralaması ikisinin de tutuklanmasına yol açmıĢtı . Jandarma ve Reji kolcularının tütün aramaları sırasında bazen yetersiz kalması bazen de halka kötü muâmelelerde bulunması seraskeriyenin dikkatini çekmiĢ ve bu iki grubun birlikte hareket etmesinin jandarma birliklerine zarar vermesinden dolayı 734 BOA. DH.MKT. 663/13 735 BOA. BEO. 3137/235202 736 BOA. DH.MUĠ. 50/48 737 MüfettiĢin raporunda olay Ģu Ģekilde aktarılıyordu: “Reji kolcularından Ġlbasanlı Hasan ve refikası Nuri ve jandarma efrâdından Ġlbasanlı Hasan bulundukları Enburiye karyesindeki düğüne giderken dün gece saat dört beĢ raddelerinde Mekteb-i Îdâdî yanında ayrılacakları sırada ziyâdesiyle serhoĢ olduklarından merkûm kolcu Hasan, Jandarma neferi Hasan ile muânaka ederken omuzundaki tüfeng kazaen ateĢ alarak patladığı cihetle haklarında muâmele-i lâzıme derdest icra bulunduğu”. BOA. TFR.I.MN. 49/4895 175 jandarmaların kaçakçılığın engellenmesi konusunda görevlendirilmesinin bizzat kendilerine bırakılmasını hükümetten talep etmiĢti. 16 Ağustos 1897 tarihinde seraskeriyeden Sadâret‟e gönderilen tezkirede; Akçaabad‟da yetmiĢin üzerinde silahlı tütün kaçakçısının jandarma ve kolcular tarafından takip edildiği ancak bunların “bir iĢ görmeksizin bunlardan bir kolcunun itlâf ve bir jandarmanın dahi cerh edilmiĢ olduğu” bildirildikten sonra uygun yerlere jandarma ve zabit görevlendirmek için kendilerine 738 izin verilmesi isteniyordu . Benzer istekler yalnızca seraskeriyeden değil vilâyetlerden de geliyordu. Mesela Erzurum‟da kaçakçıların toplanıp köyler bastığı ve jandarmalarla Reji kolcularının kaçakçılarla mücadele konusunda yetersiz kalmasından dolayı askerin 739 bölgeye sevk edilmesi hükümetten talep ediliyordu . Fakat seraskeriyenin kaçakçılıkla alakalı kendilerine yetki verilmesini istemesindeki amaç Reji kolcularına yardım etmek değil, sayıca az kalan jandarmaların kaçakçılarla mücadelesinde baĢarısızlığını gidermek ve jandarma efrâdını korumaktı. Neticede tütün kaçakçılığının engellenmesinde Reji kolcularına, Asâkir-i ġâhâne‟nin yapmadığı yardım jandarma tarafından yapılmıĢ fakat jandarma birlikleri bu konuda yeterince baĢarılı olamamıĢtı. Ayrıca Reji kolcularıyla jandarma efrâdı arasında yaĢanan problemler de bu iki birliğin kaçakçılıkla mücadelede yeterli olamamasına neden olmuĢtu. 3.5. Kolcuların Yabancı Devlet Tebaasına KarĢı Uygulamaları Reji öncesi dönemde kolcu adıyla istihdâm edilen görevlilerin bir kısmı gümrük giriĢ çıkıĢlarında rüsûmat kolcusu veya gümrük kolcusu adıyla görev yapmıĢ ve ülkeye giren – çıkan ürünlerin denetimini gerçekleĢtirip kaçakçılığı engellemeye çalıĢmıĢtır. Haliyle burada görev alan kolcular yabancı devlet tüccarlarıyla çokça muhatap olmuĢ ve bunların bir kısmıyla sorunlar yaĢamıĢtı. Mesela 1862 tarihinde Ġranlı tüccarlardan bazıları yanlarındaki kiĢilerle gümrükten geçmek isterken gümrük kolcuları bu kiĢileri kontrol etmek istemiĢ ama Ġranlılardan Abdülkerim, kolcu Hüseyin‟e tokat atmıĢtı. Çıkan tartıĢma sonucu Ġranlılardan bazıları tutuklanarak altı ay hapis cezası 740 verilmiĢti . Gümrüklerde yaĢanan bu tür olaylarda kolcularla sorun yaĢayan kiĢinin hangi devlete mensup olduğu aldığı cezayı etkileyebiliyordu. Yukarıdaki olaya benzer bir olay Fotiyo adlı bir kiĢiyle de yaĢanmıĢ, bu kiĢi gümrük kolcularıyla tartıĢma 738 BOA. BEO. 994/74485 739 BOA. BEO. 2219/166402 740 BOA. A.MKT.MVL. 140/55 176 yaĢamıĢ ve hapsedilmiĢ ancak Fotiyo‟nun Ġngiliz vatandaĢı olduğu anlaĢılınca hapis 741 cezası sonlandırılarak konsoloshâneye teslim edilmiĢti . Gümrükteki kolculara karĢı yabancı devlet tebaasının ölümle sonuçlanan olayları da yine olayı gerçekleĢtiren kiĢinin ait olduğu devletin vatandaĢlığına göre sonuçlanıyordu. Mesela Ġzmir limanındaki Amerikan beylik gemisi neferatından bir kiĢi Tahsin adındaki bir kolcuyu darp ederek öldürmüĢtü. Haliyle Hâriciye Nezâreti‟nden, Amerikalı Ģahsın cezalandırılması için 742 Washington sefaretine yazı yazıldı . Ancak olayın üzerinden üç ay geçmesine rağmen 743 yazıya herhangi bir cevap verilmedi . Hükümetten Hâriciye Nezâreti‟ne on ay sonra gönderilen telhiste olayla ilgili son durum sorulduğunda hâlâ Amerikalı kiĢinin 744 cezalandırılıp cezalandırılmadığına dair cevap beklendiği belirtiliyordu . Neticede Reji öncesi dönemde kolculara karĢı yabancı devlet vatandaĢları tarafından gerçekleĢen fiillerde suçun mahiyetinden ziyade suçu iĢleyen kiĢinin hangi ülke vatandaĢı olduğu o kiĢinin ceza alıp almayacağını belirliyordu. Reji öncesi kolcuların kaçakçılığı engelleme vazifesi Reji‟nin kuruluĢuyla birlikte kısmen Reji kolcularına devredildi. Reji kolcuları hem gümrüklerde kaçak tütün geçiĢini engellemek hem de ülke içerisinde yabancı tebaa dâhil kiĢilerin kaçak tütün taĢımasına mâni olmak için görevlendirildi. Reji kolcularının halka ve Osmanlı güvenlik güçlerine karĢı sert ve cebri tutumu yabancı devlet tebaasına ve görevlilerine karĢı da aynen devam etti ve bu durum bazen ülkeler arası problemlerin doğmasına neden oldu. Gümrüklerde kaçak tütün taĢınmaması için özellikle kayıklarla görev yapan Reji kolcuları ağırlıklı olarak Yunan gemileri ve tüccarlarıyla sorunlar yaĢadı. Reji kolcularına ait ilk kayıt böylesi bir problemle karĢımıza çıkmaktadır. Metelin ve Ayvalık‟ta Yunan gemilerini arayan Reji kolcuları gemi içindeki kiĢilere kötü 745 davranmıĢ ve durum Hâriciye Nezâreti‟ne iletilmiĢti . Reji kolcuları Yunan gemilerini yalnızca hukuka aykırı Ģekilde aramamıĢ aynı zamanda arama esnasında bu gemilere zarar da vermiĢlerdi. Nisan 1886‟da Sakız limanına demirleyen bir Yunan tüccar gemisine Reji kolcuları çıkmıĢ ve geminin bandırasını parçalayıp bazı eĢyaları gasp 741 BOA. HR.MKT. 184/78 742 BOA. HR.TH. 30/18 743 BOA. HR.TH. 30/72 744 BOA. HR.TH. 33/51 745 BOA. HR.HMġ.ĠġO. 166/20 177 etmiĢlerdi. Bu olay üzerine bu iĢi gerçekleĢtiren Reji kolcuları hakkında hükümetçe 746 dava açılmıĢtı . Yunan gemilerinde yapılan aramalarda her zaman kolcular hukuksuz hareket etmiyor bazen Ģüphelerinde haklı çıkabiliyorlardı. Yunan sefaretinden Hâriciye Nezâreti‟ne yazılan yazıda Yunanlara ait “Faneromeni” adlı geminin Reji kolcuları tarafından haksız yere durdurulduğu bildirilmiĢ, bu durum Hâriciye Nezâreti‟nden Reji komiserliğine sorulduğunda Reji idâresi gemide 4.998 kilo kaçak tütün bulunduğunu ve 747 buna dair cezâ-yı nakdi alındığı ifade etmiĢti . Reji kolcuları yalnızca sınırlarda Yunan gemilerine karĢı giriĢimlerde bulunmamıĢ ülke içerisinde bulunan yabancı devlet tebaasına karĢı da kaçak tütün arama giriĢimleri gerçekleĢtirmiĢti. Kolcular bu aramalar sırasında bazen konsolosların evlerine dahi girme cesareti göstermiĢlerdi. Mesela Halep Reji Ġdaresi kolcularından Necip Ağa, Ġsveç ve Norveç konsolosunun evine kaçak tütün arama bahanesiyle kanunlara aykırı Ģekilde girmiĢ ve tutuklanarak davası Mehâkîm-i Nizâmiye‟de 748 görülmüĢtü . Yine Reji kolcuları kaçakçılarla yapılan mücadele sırasında bazen farklı milletten kiĢilere zarar verebiliyordu. Ahenk gazetesinin 2 Kasım 1908 tarihli haberinde tütün kaçakçılarıyla kolcular arasında sabahleyin Meyhane Boğazı‟nda meydana gelen çatıĢma sırasında kolcular tarafından atılan mermi sonucu oradan geçmekte olan Ġtalyalı bir Ģahıs diz kapağından hafifçe yaralanmıĢ ve polisler olay yerine gelerek kolcuları 749 tutuklamıĢlardı . Kolcular bazı durumlarda doğrudan yabancı devlet tebaasına taarruzda bulunmasa da bu kiĢilerin evlerinde görevli kiĢilere hukuksuz muâmelelerde bulunarak dolaylı olarak yabancı devlet vatandaĢlarına rahatsızlık verebiliyordu. Kamra Çiftliği SubaĢısı Süleyman tarafından Rumeli Vilâyât-ı ġâhânesi MüfettiĢ-i Umûmîliği Cânib-i Sâmîsi‟ne yazılan yazıda kendisinin Avusturya tebaasından Madam Lombardo'nun çiftliğinde subaĢı olduğunu, çiftlikten gelirken Topçu KıĢla-ı Âmire-i Hümâyûn civarında bulunan ve merkez jandarma binbaĢısı Hasan‟ın kardeĢi olduğu iddia edilen ismi belli olmayan bir Reji kolcusunun iki arkadaĢı ile Hüseyin‟in “üzerine gelüb taharrîyât icrâ eylemiĢ olduklarını ve bir gûna kaçak tütün yedinde bulunmadığı halde” 746 BOA. Y.PRK.ASK. 32/17 747 BOA. HR.TH. 149/87 748 BOA. BEO. 851/63807 749 Ahenk, 20 TeĢrîn-i Evvel 1324 (2 Kasım 1908) 178 çiftliği korumak için elinde bulunan bir adet revolver ile tütün tabakasını ve beygirine el koyduğu, beygiri iade etseler de tütün tabakası ve revolveri teslim etmediklerine dair 750 Ģikâyette bulunuyordu . Üsküp Avusturya Konsoloshânesi‟nde kavas olarak görev yapan Yorgi Yuvan adlı kiĢinin Reji kolcuları ve polisle yaĢadığı sorun ise neredeyse diplomatik bir krize neden olacak boyutlara ulaĢmıĢtı. Sadâret‟ten Selanik vilâyetine yazılan yazıda; Üsküp Avusturya Konsoloshânesi kavası Yorgi Yuvan'ın trenle Selanik'e ulaĢması ve arabasıyla hareket etmesinin ardından Reji kolcularından iki Ģahsın, polis komiseri Hasan Efendi'nin yardımıyla kendisini arabadan indirip eĢyalarını ve sandıklarını zorla aradığı “ve üzerinde Avusturya arması bulunan kalpağından da kavas olduğu nümâyân olan merkûmun itirazâtına bakmayarak cebindeki evrak ve mekâtîbi ahz etmiĢ ve ancak bir müddet sonra Jak Efendi nâmında diğer bir polis komiserinin ihtarıyla izâcât-ı vakalarına nihayet vermiĢ oldukları” anlaĢılmıĢ ve tekrarının olmaması konusunda 751 vilâyet uyarılmıĢtı . Bu olayın detaylı bir Ģekilde araĢtırılması sonucu ismi yazılmamıĢ olan bir polis müdürü ve bir polis müfettiĢi detaylı bir rapor hazırlamıĢ ve raporda olayın detayları aktarılmıĢtı. Rapora göre; Üsküp Avusturya Konsoloshânesi kavası Yorgi Yuvan ikamet ettiği mahalleye giderken Reji kolcuları tarafından durdurulmuĢ bu sırada Ģapkasını arabada bulunan üç çantanın yanına koymuĢ, kavasla beraber yolcuları aramak isteyen kolculara Yorgi Yuvan cebindeki belgeleri vermiĢ ama kolcular okuma yazma bilmedikleri için polis Hasan'ı çağırmıĢtı. Polis Hasan kendisinin kim olduğunu sorunca kendisinin “Üsküp Avusturya konsoloshânesi kavası” olduğunu söylemiĢ bunun üzerine Polis Hasan komiser Jak‟ı çağırmıĢ ve kavas evraklarını komiser Jak‟a gösterip arabadaki Avusturya konsoloshânesi alâmeti olan fesini baĢına takıp fenerle ıĢık tutarak alâmetin görünmesini sağlayınca komiser Jak yolcuların üstünün aranmadan 752 geçmesine müsaade etmiĢti . Olayın Avusturya tarafından detaylı bir Ģekilde araĢtırılması istenince bu basit olay daha da çetrefilli bir hal alarak büyümüĢtü. Olayın tam olarak aydınlatılması için Yorgi Yuvan bizzat bulunarak kendisine olayın detayları sorulup detaylı bir rapor hazırlanmıĢtı. Hazırlanan raporda Yorgi Yuvan olayı Ģu Ģekilde anlatıyordu: 750 BOA. TFR.I.ġKT. 38/3749 751 BOA. BEO. 2911/218311 752 BOA. BEO. 2921/219028, lef 3 179 “Sene-i hâzıra Ağustos‟un yirmi üçüncü günü akĢam saat on raddelerinde Selanik‟e muvâsalât ettiğim rahat bir çanta ile bir sepetten ibaret bulunan eĢyamı bir arabaya koymağla beraber ikâmet ettiğim mahalleye azimet etmek üzere arabaya bindim. Araba hareket eder etmez isminin Hasan Efendi olduğunu sonradan öğrendiğim bir polis memuru arabayı durdurmuĢ ve tarafımdan vuk‟u bulan istiza‟ üzerine yanda bulunan iki kolcuya eĢimi muayene ettireceğini cevaben söylemiĢtir. Ben polis memuruna „ben Avusturya konsoloshânesi kavasıyım. EĢimi muayene ettirmeğe asla hakkınız yoktur‟ diyerek protesto etmiĢ isem de „bizim kavâninimiz bize seni muayene etmek hakkını verdiğinden bu muayeneyi icra edeceğiz‟ cevabını vermesiyle ben fesimin üstündeki alâmet-i fârikayı göstererek „hâmil olduğum kavas alâmet-i fârikasını gördüğünüz halde yine muayeneye kendinizi salahiyatdâr addediyorsanız beni general konsoloshânesine götürünüz. Eğer icab ederse orada taharrîyâtı icrâ edebilirsiniz. Ben bir taharrî içün haysiyet-i Ģeknâne bir Ģey olan böyle bir muâmelenin burada benim hakkımda icrâ olunmasını hiçbir vechle tecvîz etmem‟ dedim. Polis memuru muayeneyi henüz bulunduğumuz yerde icra edeceğini ve beni konsoloshâneye götürmek kendisine aid bir vazife olmadığını dostane bir lisân ile söyledi. Fi‟l-vâki eĢyam ve hatta dıĢ ceblerim yoklanılarak üstüm muayene ve taharrî olundu. Bâdehû Hasan Efendi pasaportum olub olmadığını su‟al etti ve paltomu açub da „tabii pasaportum var, iĢte buradadır‟ dediğim zaman elini iç cebime sokarak nüfus ve mürûr tezkirelerimi çıkarmıĢ ve bunlara göz gezdirmekle beraber tabîyetim ve zanaatım ile Selanik‟e sebeb- i vürûdumu su‟al etmiĢdir. Bütün bu su‟allere cevap vermekliğim üzerine mûmâileyh akdemce beni Selanik‟te ġabanlu bir mahalde görmüĢ olduğunu söylemiĢ ve bunun üzerine polis komiseri Jak Efendi‟yi çağırmıĢ ve efendi-i mûmâileyh dahi isticvâb ederek nüfus ve mürûr tezkirelerimi nazar-ı mütâlaadan imrâr etdikten sonra çekilüb gitmekliğimi ihtar etmiĢdir. Ben de ol-vakit arabaya binerek oradan ayrıldım. Sual: Polis me‟muru arabaya takarrûb ettiği zaman sizin mendilinizle alnınızı silmek içün fesinizi çıkarmıĢ olduğunuzun aslı var mıdır? Cevab: Bunun hiç aslı yokdur. Sual: Evrâkınız yedinizden cebren mi alındı? Cevab: Ben sadece paltomu açarak “iĢte evrağım cebimdedir, eğer isterseniz alınız” demekliğim üzerine polis me‟muru elini cebime sokarak tezkirelerimi aldı. Sual: Polis me‟muru Jak Efendi‟nin taharrîyâta derhal nihayet verdirmiĢ olmasının aslı var mıdır? Cevab: Komiser ancak iĢin nihayetine doğru oraya geldiği cihetle taharrîyâtı derhal nihayet verdirmiĢ olması doğru 180 değildir. Yalnız mûmâileyh tezkireleri okuduktan sonra astını taharrîyâtda bir Ģey bulunup bulunmadığını su‟al etmiĢ ve bulunmadığı cevabı verilmesi üzerine 753 gitmekliğimi sadece ihtar eylemiĢdir” . Kolcuların yabancı devlet tebaasından insanlara yaptıkları muâmelelerin diplomatik krize dönüĢmesi üzerine Dâhiliye Nezâreti Mâliye Nezâreti‟ne uyarıda bulunmuĢ, geçenlerde yaĢanan baĢka bir olayda da Avusturya tebaasına karĢı Reji kolcularının silahlı bir Ģekilde hücum edecekken ve felakete ramak kalmıĢken son anda olayın engellendiği, kolcuların hem ecnebi hem Devlet-i Aliyye tebaasına karĢı saldırgan tutumları nedeniyle arama sırasında mutlaka yanlarında bir zaptiye neferi olması, eğer silahlı ve tek gezen bir kolcu olursa derhal taht-ı hıfz altına alınması 754 konusunda Çatalca mutasarrıflığının talebi iletilmiĢti . Reji kolcuları yalnızca Avusturya ile değil Ġngiltere ile de diplomatik krize neden olacak bir olaya yol açmıĢlardı. Ġzmir Reji kolcuları, “Santi” adında Ġngiliz gemisinde bulunan bir kiĢinin ceplerini kurcalayarak tütün aramıĢ fakat cebinde tütün yerine bir çift bilezik bulunca bileziği zapt etmiĢlerdi. Bu durum Ġngiliz sefaretinden Hâriciye Nezâreti‟ne Ģu Ģekilde aktarılıyordu: “Ġzmir Reji kolcularının Ģehr-i mezkûrda mûkim Ġngiltere tebaasına karĢı vuk‟ua gelen hareket-i gayr-i lâyıkasına dair Ġzmir Ġngiltere konsolosu tarafından Ģikâyeti Bâb-ı Âliye iĢ‟ar eder. ġöyle ki merkûm kolcular Ġzmir sokaklarında tesadüf ettikleri Ġngiltere tebaasına güya üzerlerinde kaçak tütün vesâir bulunduğu bahanesiyle bi‟t-tevkîf üzerlerini taharrî ediyorlar imiĢ. Konsolos mûmâileyh muharrer iki vak‟ayı mesâl-ı makamında iĢ‟ar eyliyor. ġöyle ki, Reji kolcularından biri bir Ġngiliz tüccarını sokakta bi‟t-tevkîf kaçak tütün aramak bahanesiyle ceblerini taharrî etmiĢtir. Diğer bir kolcu dahi “Santi” nâm Ġngiliz vapuru tâifesinden birini bi‟t-tevfik merkûmun iĢtirâ ettiği ve tüccar tarafından verilmiĢ faturasını dahi irâ eylediği bir çift bileziği zabt etmiĢ ve gemiciyi mahbus gibi Reji Ġdâre 755 Kalemi‟ne götürerek ba‟de salıverilmiĢ ise de zabt olunan bilezik iade olunmamıĢtır” . Olayın büyümemesi adına yapılan araĢtırmada olayın gerçeği yansıtmadığı 753 BOA. BEO. 2964/222296, lef 2 754 BOA. DH.MKT. 1557/71 755 BOA. HR.TO. 263/86 181 756 anlaĢılmıĢ , olayın aslında gümrük vergisi vermek istemeyen Kosti adlı Ġngiliz tüccarın kanunlara aykırı olarak vapurdan doğrudan rıhtıma geçtiği ve kolcuların kaçak tütün taĢıdığı Ģüphesiyle üzerini aradığında iki bilezik bulduğu ve bu bilezikler için iki kat gümrük resmi alınıp kendisine teslim edilerek herhangi bir zorbalık yapılmadan 757 geçmesine müsaade edildiği anlaĢılmıĢtı . Sonuç olarak Reji kolcuları tütün arama gerekçesiyle üzerini aradıkları kiĢinin kim olduğunu çok da önemsememiĢ ve bazen kanunlara aykırı tutumları yargılanmalarına hatta diplomatik krizlere neden olmuĢtu. 3.6. Osmanlı Basınında Reji Kolcuları Osmanlı basınında Reji idâresinin kuruluĢundan itibaren hem Reji idâresine hem de Reji kolcularına karĢı ciddi bir ön yargı ve muhalefet vardı. Reji idâresi için Mizan gazetesi “istibdâttan sonra ülkenin baĢına gelen baĢlıca felaketlerden biri” nitelemesinde 758 bulunurken , 26 Ağustos 1908 tarihli Osmanlı Ziraat ve Ticaret gazetesinde yer alan “Tütün Zirâatı ve Reji Meselesi” baĢlıklı yazıda ise Reji‟nin imtiyazlı bir canavar olduğu söylenip kolcu – kaçakçı çatıĢmalarında 90.000 kiĢinin hayatını kaybettiği ifade 759 edilecekti . Reji – kolcu çatıĢmalarında binlerce insanın katil veya maktûl olduğuna 760 dair Tanzimat gazetesinde de birçok ifade geçecekti . Reji‟ye karĢı basında oluĢan muhalefet birçok gazetede kendini göstermekteydi. 761 Özellikle Reji‟nin tütünleri vadettiği tarihte ve fiyatta satın almaması , tütünleri âdîdir 762 diye düĢük fiyattan alma çabası , Reji memurlarının üretici ile olan olumsuz 756 BOA. HR.TH. 82/46 757 BOA. DH.MKT. 1586/101 758 Ömer Karaoğlu, “Osmanlı Ġktisat ve Maliyesi‟ne Yerli Bir YaklaĢım Örneği: Mizan Gazetesi”, Bilgi Ekonomisi ve Yönetimi Dergisi, c.VIII, S.II, 2013, s.200 759 Mehmet Akpınar, “II.MeĢrutiyet Meclisince Reji‟nin Sorgulanması”, Osmanlı, c.3 (Ġktisat), Ed.: Güler Eren, Ankara: Türkiye Yayınları, 1999, s.613 760 Hayri Mutluçağ, “Reji Ġdaresinin Satın Alınması Ġçin II. Abdülhamid‟e Yapılan RüĢvet Teklifi” Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, c.7 Nisan, Ġstanbul: MenteĢ Kitabevi, 1968, s.42. Reji – kolcu çatıĢmalarında ölen insan sayısı net olarak bilinmese de Hüseyin Avni ġanda bu sayının 20.000 kiĢi olduğunu ifade etmektedir. Hüseyin Avni ġanda, Yarı Müstemleke Oluş Tarihi – 1908 İşçi Hareketleri, Ġstanbul: Gözlem Yayınları, 1978, s.87. Salih Zeki ise bu sayının 90.000 kiĢi üzerinde olduğunu aileleriyle birlikte 300.000 kiĢinin bu çatıĢmalardan etkilendiğini ifade eder. Gökdemir, a.g.t., s.100. Tütün kaçakçılığı gerekçesiyle kolcular ile köylüler arasında çıkan çatıĢmalarda 50–60 bin kiĢinin öldüğü, sadece 1901 yılına ait kayıtlarda bu sebepten dolayı katledilen insan sayısının 20.000‟e ulaĢtığı; Ġ. Hakkı UzunçarĢılı ile Oktay Gökdemir, Kâzım Berzeg, Ġ. Habib Sevük ve Mustafa Gazalcı gibi tarih araĢtırmacılarının eserlerinde geçmektedir. 761 Akpınar, Akçaabat‟ta Tütün Üretimi ve Reji Ġdaresi‟nin Tütün Üreticilerine Yönelik Uygulamaları, s.230 762 Kenan Demir, “II. MeĢrutiyet Dönemi Osmanlı Basınında Tütün Tarımı ve Reji ġirketi”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, c.22, S.41, 2019, s.429 182 763 diyaloğu gibi sorunlar basında sıklıkla yer buluyordu. Bilhassa yerel basın Reji‟nin uygulamalarına daha yakından Ģahit olabildiği ve halkın Ģikâyetlerine daha kolay ulaĢabildiği için konu hakkında daha detaylı ve sık haber yapıyordu. Feyz gazetesi Reji idâresinin olumsuz uygulamaları hakkında 28 Ağustos 1908 tarihinde yayınladığı makalede MeĢrutiyet öncesinde hükümetin tütünü Reji idâresinin kontrolüne bıraktığını ve Reji ile hükümet arasında imzalanan nizamnâme gereği Reji‟nin tütün üreticisinin tütünleri için depo yapmak ve borç para vermek gibi bazı sorumlulukları olduğu ama sermayesinin bunları yapmaya elveriĢli olmadığından özellikle çiftçiye borç para vermediği, depoları da zamanında inĢa etmediği için üreticinin mallarını üst üste kendi sergilerinde istiflemesinden dolayı tütünün çürümeye yüz tuttuğu, ayrıca depo olan yerlere üretici vaktinde tütünlerini verdiği halde bunları kaçak kabul edip müsadere ettiği ve çok ağır nakdi para cezası verdiği aktarıldıktan sonra tütün sayımındaki firelerden dolayı tütünlerin kaçak kabul edildiği, tütünlerini teslim etmek isteyen köylünün günlerce Ģehirlerde bekletildiği ve bu beklemenin üzerine bir de “iĢimize yaramaz” diyerek tütünlerinin alınmadığı, çiftçiden iki - üç kuruĢa alınan tütünün ahâlîye kırk kuruĢa satıldığı, toz tütünleri hükümet memurlarına verdiği “bahĢiĢ” ile sattığı ve bu uygulamaları yetmezmiĢ gibi onlara “rahmet okutacak” Ģekilde beĢ bin kuruĢluk borç senedi için on kuruĢ yerine yüz on kuruĢ ve on bin kuruĢluk borç senedi 764 için yirmi beĢ kuruĢ almaları gerekirken yine yüz on kuruĢ aldığı yazılmaktaydı . Ayrıca çiftçilerin Reji‟ye muhalefetleri basında yer bulmakta, Reji‟nin nizamnâme ahkâmına uymadığına dair hükümete yazdığı telgraftan gereken cevabı alamadığı için Sadârete bir yazı yazacaklarını eğer buradan da bekledikleri cevabı alamazlarsa Reji‟ye greve gideceklerini aktaran Feyz gazetesi Reji‟ye karĢı muhalif bir tutum 765 takınmaktaydı . Reji ile ilgili muhalif yazıların yer aldığı Hizmet gazetesinde de Reji genel müdürü Mösyö Farneti‟nin Ġzmir Reji idâresinde yaptığı incelemede Reji‟nin hayli 766 yolsuzluğunu bulduğu ve çiftçinin bundan zarar gördüğü yazdıktan sonra , “Reji Ġdâresi” baĢlığıyla çıktığı haberde Selanik‟te Reji idâresinin ruhsat meselesinde 763 Akpınar, Reji Uygulamalarına Bir Tepki: Tütün Kaçakçılığı, s.543 764 Feyz, 10 Ağustos 1324 (28 Ağustos 1908) 765 Feyz, 10 Mart 1325 (23 Mart 1909) 766 Hizmet, 30 Mayıs 1313 (11 Haziran 1897) 183 çiftçilere zorluk çıkardığı, Ġzmir‟de de benzer sıkıntıların yaĢandığı bu nedenle bölgedeki çiftçilerin gelirlerinin fevkalade azaldığı ve konuyla ilgili Reji müdürünün bölgede incelemeler yaptığı bildiriliyordu. Gazete, Ġzmir halkına yapılan uygulamaları “muâmelât-ı na-lâyıka” Ģeklinde değerlendirip Reji genel müdürünün Ġzmir Reji 767 Nezâreti‟nin uygulamalarını düzeltmesi noktasında uyarılarda bulunmasını istiyordu . Bu haberin ertesi günü “Reji Ġdaresi” baĢlığıyla çıkan yazıda; Drama Reji Ġdaresi‟nin bölgedeki tütünleri çok ucuz fiyata aldığının gazetelerden okunduğu bildirildikten sonra, Ġzmir‟de Reji‟nin kendi ambarlarına aldığı tütünlere çok düĢük fiyatlar verip satın almadığı tütünler için ambar kirası aldığı söyleniyor ve Ġzmir Rejisi‟nin, Mösyö Farneti‟nin uyarılarını dikkate alarak bu uygulamalarından vazgeçeceğinin ümit edildiği 768 yazıyordu . Reji‟ye karĢı oluĢturulmak istenen kamuoyu giriĢimlerinde de yerel 769 gazeteler etkin bir rol oynuyordu . Reji‟ye karĢı basında oluĢan bu olumsuz tutum Reji kolcularının faaliyetleriyle birleĢince kolculara karĢı büyük bir yazınsal muhalefete dönüĢtü. Reji kolcularının faaliyetleri basında sıklıkla yer almaya baĢladı ve genellikle kolcuların olumsuz faaliyetleri nazara verilerek eleĢtirel yazılar kaleme alındı. BaĢlangıçta Reji kolcularıyla ilgili verilen haber tütün kaçakçılarıyla yaĢadıkları olayların aktarılması Ģeklinde cereyan etmekteydi. Bu olaylar aktarılırken gazeteler bazen haberleri hatalı olarak verebiliyordu. Mesela Ġkdam gazetesinin 11 Mart 1899 tarihli baskısında Reji kolcubaĢısı Aziz Efendi'nin Üsküdarlı tütün kaçakçısı Mustafa'yı katlettiği yazılmıĢ ancak ertesi günkü baskısında olayın tam tersi Ģekilde gerçekleĢtiği ifade edilmiĢti. YaĢanan olayda tütün kaçakçısı Mustafa adındaki kiĢinin bir süreden beri Üsküdar'dan Tophane'deki Defterdar YokuĢu'nda bulunan beygirci Timur'un evine tütün taĢıdığı ve bu durum Reji kolcuları tarafından haber alınınca Reji kolcularının takibat baĢlattığı ve evvelki gün saat on civarında Mustafa bir boğça tütünle Timur'un evine giderken Reji kolcubaĢısı Aziz ile yanında bulunan Akif ve diğer bir yardımcısı Mustafa'nın 767 Hizmet, 6 Haziran 1313 (18 Haziran 1897) 768 Hizmet, 7 Haziran 1313 (19 Haziran 1897) 769 Girit'in Yunanlılar tarafından iĢgali sonrası Yunanlılara karĢı baĢlayan boykot sonucu Ġzmir'deki tütün baĢ bayisi Dimitri Catori adlı kiĢiden tütün alınmaması için Bayındır Reji müdürüne baĢvurup Dimitri Catori‟nin tütün satıĢ ruhsatının iptal edilmesi istenmiĢ ancak Reji idâresinin bunu kabul etmemesi üzerine Reji‟ye üstü kapalı bir tehdit olarak; “Tiryaki olduğumuzdan tütünsüz yapamayız. Bilmem kaçak mı içelim yoksa her vakit Bayındır Tire'den tütün getirmek zahmetine mi katlanalım” Ģeklinde uyarıda bulunuluyordu. Köylü, 17 Ağustos 1325 (30 Ağustos 1909) 184 bulunduğu eve girip arama yapmak istediklerinde Mustafa‟nın üzerlerine saldırıp elindeki bıçakla kolcubaĢı Akif'i göğsünden bıçaklayarak öldürdüğü ve Mustafa ile 770 Timur‟un zabıtaca tutuklandığı haberi veriliyordu . Yine Tarik ve Tercüman-ı Hakikat gazetelerinde verilen bir haberde “Reji idâresinin Darıca kolcusu geçen Cumartesi günü Ģahs-ı meçhûl tarafından katledilmiĢ ve katilinin tütün kaçakçısı olduğu zannedilmekte bulunmuĢ imiĢ” Ģeklinde kolculardan birinin bir tütün kaçakçısı tarafından öldürüldüğü 771 haberi veriliyordu fakat bu haberin de yapılan araĢtırmalar sonucu yanlıĢ olduğu 772 ortaya çıkacaktı . Kolcu – kaçakçı çatıĢmaları birçok yerel gazetenin sayfalarında haber olarak çıkmaktaydı. Kolcu – kaçakçı haberlerinde gazeteler kolculara karĢı muhalif tutumlarını geçici olarak bir kenara bırakıp haberin doğrudan aktarılmasını tercih ediyordu. Mesela Köylü gazetesinde kolcu – kaçakçı çatıĢmalarının anlatıldığı bir haberde eĢkıya takibine çıkan Mülâzım Hasan Ağa kolu ile Bafra köyünde birleĢmek üzere Eylül'ün onuncu gecesi saat dokuz sularında buradan yola çıkmıĢ olan yedi nefer Reji kolcusu Bakırköy civarındaki mezarlığa yaklaĢtıkları sırada tütün kaçakçılarından Tanar Dimitro ile Vasil ve üç arkadaĢına üç yük kaçak tütün ile rast gelmeleri yazılıp kaçakçıların birden kolcuları görmeleri üzerine Martinileri kolculara karĢı kullanmaya ve ateĢ etmeye baĢladıkları ve kolcubaĢı ġükrü Ağa'nın tedbiriyle kolcuların bir yere sığınmıĢ olması olayı olduğu gibi aktarılıp yaĢanan çatıĢmada kaçakçıların iki hayvanının öldürülmesi ve kaçakçıların bölgeden kaçması yazıyordu. Gazete olayla ilgili “Elhamdülillah baĢkaca sakatlık yoktur” ifadesini kullandıktan sonra yüz yirmi kilo tütünün Reji'ye teslim edildiği ve kaçakçıların hükümetçe aranmakta ve adliyede haklarında dava 773 edildiği okuyuculara aktarılıyordu . Bazı gazete haberlerinde ise kolcu – kaçakçı çatıĢma haberi verildikten sonra Reji‟ye üstü kapalı serzeniĢte bulunuluyordu. Mesela Köylü gazetesinde çıkan bir haberde “evvelki akĢam Ġzmir'in Kâtipoğlu'nda meĢhur kaçakçılardan Çolak Hüseyin ile Hasan Reji kolcularıyla çarpıĢtıktan sonra kaçak tütünleriyle beraber Ġzmir'e girmiĢlerdir. Bu arada atılan silahlardan etraf ahâlîsi 770 Ġkdam, 28 ġubat 1314 (12 Mart 1899) 771 Tarik, 13 Eylül 1300 (24 Eylül 1884); Tercüman-ı Hakikat, 13 Eylül 1300 (24 Eylül 1884) 772 Olay aslında; kolcuların Darıca bölgesinde gezerken kapısı açık bir hânede ses duyması ve oraya giderken karanlıkta yüzü belli olmayan bir kiĢinin kurusıkı tabancayla ateĢ edip kolculardan birinin göğsünün sağ tarafını yaralaması ve karanlıkta kaçması Ģeklinde cereyan etmiĢti. BOA. Y.PRK.ġH. 2/11 773 Köylü, 14 Eylül 1325 (27 Eylül 1909) 185 ürkmüĢtür” Ģeklinde haber aktarıldıktan sonra Reji kolcularının daha önceki uygunsuz hallerine atıfta bulunularak haberin devamına “etraf ahâlîsi Ģimdiye kadar böyle Reji'nin binlerce münasebetsiz hallerini gördükleri iĢittikleri halde henüz alıĢamadılar mı?!” 774 Ģeklinde bir yorum ekleniyordu . Bazen önemli tütün kaçakçıları için konan para ödülleri yerel gazeteler vasıtasıyla duyuruluyor ve Reji kolcularına zımni bir destek de 775 verilebiliyordu . Kolcu – kaçakçı çatıĢması her zaman yerel basında değil ulusal basında da yer buluyordu. Ġkdam‟da çıkan bir haberde Bahçekapısı Meydancık'da Konyalı manav Hüseyin isminde birinin evvelki akĢam on bir okka kadar tütün kaçırmakta olduğu Reji kolcusu Ġlyas ve Hüseyin tarafından haber alınarak tutuklanmak istendiği sırada aralarında çıkan tartıĢmada kolcuların manav Hüseyin‟i dövüp tutukladıkları 776 yazılıyordu . Gazeteler kolcuların halk ile iliĢkisini ve halkın kaçak tütün kaçırmak için giriĢtiği faaliyetleri de köĢelerine taĢıyordu. 4 Mart 1903 tarihli Sabah gazetesinde çıkan bir haberde Ġnegöl kazasının Adabeni köyünde bir vatandaĢın, kolculardan tütününü saklamak için tütünlerden döĢek yapıp üstüne hasta süsü vererek yattığı, kolcuların Ģüphelendikleri bu kiĢinin evine girerek köĢe bucak arama yaptıklarını ve döĢeğin kalınlığından Ģüphelenmeleri üzerine adamı kaldırıp kaçak tütünü tespit edip adamı 777 tutukladıklarını yazmıĢtı . Gazetelerin kolcu – kaçakçı çatıĢmalarını aktarması sırasında genellikle kendi yorumlarını vermeyip doğrudan olayı aktarması durumu, Reji kolcularının halka karĢı kanunsuz uygulamalarında tutum değiĢikliğine neden oluyor ve gazeteler objektif haber verme ilkelerini bir kenara bırakarak Reji kolcularına hakarete varan ifadeler kullanmaktan çekinmiyordu. Mesela Tarik gazetesinin bir haberinde Reji kolcularının kadınları araması Ģu ifadelerle aktarılıyordu: “ġehrimizde Reji kolcularının öteden beri ettikleri münasebetsizliğe bir zamîme-i müteessife olarak araba ile geçip giden bir takım muhadderât-ı Ġslâmiye‟yi sokak ortalarında açık saçık bir halde cebren arabadan indirip 774 Köylü, 23 Ağustos 1325 (5 Eylül 1909) 775 Köylü, 13 Eylül 1325 (26 Eylül 1909) 776 Ġkdam, 15 TeĢrinisani 1316 (28 Kasım 1900) 777 Sabah, 19 ġubat 1318 (4 Mart 1903); Refik Baskın, “Tarladan Reji ĠĢçisine Tütün Emeği”, Fabrikanın Zilleri Sustu Adı Kaldı Reji, Samsun: Samsun Yerel Tarih Grubu, 2013, s.44 186 tütün yoklamak bahanesiyle iz‟ac eyledikleri kesretle görülüp iĢitiliyor. Fesuphanallah daha neler göreceğiz; neler iĢiteceğiz bilemeyiz ya! Mademki araba ile hânelerine giden kadınlardan da tütün arattırılması Reji‟nin nizâm-ı mahsusundan imiĢ. O halde Selanik Reji Ġdaresi haysiyet ve iffet-i Ġslâmiye‟yi muhafaza için kadınlara kadından bir kolcu tayin etse olmaz mı? Bu halin devamı her aile ashabını cidden teessüf ve dağdar ettiği cihetle ileride maâzallah bu yüzden büyük bir fenâlığın melhûz bulunduğu elbette 778 isti‟bâd olunamaz” . Reji kolcularının kadınların üstünü araması Ġzmir yerel basınında da karĢılık bulmuĢ, Ahenk gazetesi konuyla ilgili Ģu Ģekilde bir yazı yayımlamıĢtı: “ġehir derûnunda ve hükümet dâiresi karibinde Reji kolcuları taharrîyât maksadıyla böyle bir taârruz-ı küstâhâneye cüret ettikleri halde pazara gelmek üzere kasaba kenarında veya tenha bir halde tesâdüf edecekleri karıları ne yolda taharrî edeceklerini 779 eshâb-ı vicdan takdir etsinler” . Ahenk gazetesinde çıkan bir haberde “Denizli‟den aldığımız bir varakada; Reji kolcularının rastgele ahâlî hakkında koyun koltuk yoklamak, ezâ ve cefâ etmek gibi bir takım devr-i sâbıka mahsus harekât-ı cüretkârânede devam ve bu suretle ahâlîyi bîzâr eyledikleri ve hükümete vâki olan Ģikayât edilmekte olduğu hakkında aldığımız varakayı makam-ı vilâyete takdim ettik. Denizli‟de kolcuların bu gibi yolsuz cüretlerinden mütevellid tekrar etmektedir. Binâenaleyh artık nazar-ı dikkati celb 780 etmelidir” Ģeklinde ilgililer Reji kolcularına karĢı uyarılıyordu . Yine Ahenk gazetesinde Reji kolcularının kaçak tütün satan bir kiĢiye karĢı tutuklama giriĢimi sırasında halkı korkuya sevk etmeleri eleĢtiriliyordu: “Dünkü Amaltiya gazetesi Reji kolcularının evvelki sabah Meyhane Boğazı‟ndan açık tütün satan bir kaçakçıya hücum eylediklerini, mârrîn ü âbirînin bundan dûçâr-ı havf ve endiĢeyle öteye beriye kaçıĢtıklarını yazarak artık memûreyn-i aidesinin bu gibi vâkıanın adem-i tekrarı zımnında ittihâz tedabir eyleyecekleri ümidini izhâr ediyor ki hakikaten Reji kolcularının hal ve zamana gayr-ı muvafık olan bu gibi harekâtlarına nihâyet verilmesi 781 âsâyiĢ-i memleket nokta-yı nazarından ehem ve elzemdir” . 778 Dığıroğlu, Selanik Ekonomisinde UnutulmuĢ Bir Alan: Tütün Üretimi, Ticareti ve Reji (1883 – 1912), s.264 779 Gökdemir, XIX Yüzyıl Sonunda Ġzmir ve Çevresinde Tütün Kaçakçılığı, s.333 780 Ahenk, 3 TeĢrîn-i Evvel 1324 (16 Ekim 1908) 781 Ahenk, 20 TeĢrîn-i Evvel 1324 (2 Kasım 1908) 187 Hizmet gazetesinde çıkan bir haberde Reji kolcularının halka karĢı tutumunun Reji idâresini cesaretlendirebileceği Ģu Ģekilde aktarılıyordu: “Reji kolcuları iz‟acı dayağı ilerlete ilerlete bizim adamlara kadar yanaĢtırdılar. Bayramın ikinci günü Kemer istasyonunda akrabasından birini istikbâle giden mürettiblerden birini kolcu yakalayarak ve elindeki bohçayı bahane ederek sövüp saydıktan sonra darp etmeye cüret etmiĢtir. 782 Reji idâresi cesaretini biraz daha artırarak sahib-i imtiyazı bari döndürmese” . Reji kolcularının halka karĢı tutumunda Reji idâresinin payının olduğuna dair basındaki söylem azımsanmayacak kadar fazlaydı. Hizmet gazetesinin 9 Nisan 1891 tarihli nüshasında Filibe muhacirlerinden Mustafa adlı kiĢinin Reji kolcularından Çerkez Hasan ÇavuĢ tarafından revolver ile vurulup öldürülmesi haberi verilirken Ģu ifadeler kullanılıyordu: “ġimdi görüldü ya dört okka tütün için iki adam mahvoldu. Biri yediği kurĢun ile inleye inleye can vermiĢ ve aldığımız mâlumata göre üç masumunu da yetim alarak terk etmiĢtir. Diğeri ise zindana girerek hâlini istikbâlini dört duvar arasına kısıĢtırmıĢtır. Mustafa‟nın cürmü ne idi? Dört okka tütün kaçırmaktan ibaret. Cezası da yine Reji nizamnâmesi mucebince iki lira! ġâyân-ı teessüf değil midir ki iki lira için bir koca kahraman katledilmiĢ ve ailesi çoluğu çocuğu sefil ve sergerden bırakılmıĢtır… Reji kolcularının esasen ceza-yı nakdiyi müstelzîm bir cürm için idam cezasını münâsip görmelerine, bu cezâyı da hükümsüz, ilamsız, iradesiz bizzat icra etmelerine hangi kanun mezûniyet verir. Ġnsan Reji idâresince tavuk derecesine mi inmiĢtir ki keyf için tur-u emrine muvâfakat etmedikçe öldürülüyor… Hiç Ģüphe yoktur ki kolcular kendi kendilerine böyle bir cürette bulunamazlar. Onlara; tütün kaçakçıları tekâlif-i tevkîfe muvâfakat etmezlerse „birçok lakırdı yapma, vur, vur!‟ deniyor. Bu zavallılar da önüne 783 geleni vuruyor” . Reji kolcularının kolayca adam öldürmeleri gazetelerde çok sık karĢılık buluyor ve Reji kolcularına karĢı oluĢan nefret bu haberlerle körükleniyordu. Ġzmir‟de Giritli Ali adındaki bir kiĢinin Reji kolcuları tarafından öldürülmesinin Ahenk gazetesinde haber yapılması üzerine Reji kolcubaĢı Osman imzasıyla Ahenk gazetesine gönderilen tekzip yazısında ölen kiĢinin Reji kolcuları tarafından öldürülmediği, kolcuların yarım kıyye tütün için adam vurmayacakları Ģeklindeki yazısına gazete Ģu manidar cevabı veriyordu: 782 Hizmet, 4 Mayıs 1313 (16 Mayıs 1897) 783 Gökdemir, a.g.t., s.120 - 121 188 “Bizim mesmûâtımız olayın Reji kolcusu tarafından iĢlendiği yolundadır. Olabilir ki Reji kolcusu da olmasın fakat kolcubaĢı Osman Ağa‟nın bundan hiddetlenerek kemal-i tehâvünle „hem de kolcularımız öyle yarım kıyye tütün için adam vurmazlar!‟ buyuruĢları yok mu ya! Ġnsanı katılacak surette güldürmeye kâfi. A yavrum Osman Ağa. Kolcularınızın içinde yarım okka değil, bir iki sigara için bile insan kanı döken 784 adam eksik değildir” . Ahenk gazetesine gönderilen mektuplardan birinde Reji kolcularının halka karĢı menfi uygulamaları açık bir Ģekilde görülmekteydi. Mektupta yazan olaya göre: “Dünkü gün bağımdan gelmekte idim. Yolun üzerinde Manisa‟ya yarım saat mesafede bulunan Gediz köprüsünün yanına gelince bir arbede iĢittim. Gözlerimi kaldırdım. Bir de ne göreyim. Birkaç tütün kolcusu iki köylüyü yakalayarak üzerlerinde kaçak tütün taharrî ediyorlar. Köylülerden birinin üzerinde bir ekmek çantası vardı. Bir kolcu bu çantanın ipi ile biçare köylünün boğazını sıkmıĢ vahĢiyane bir tavır ile „tütün çıkar!‟ diye boğmaya çalıĢıyordu. Zavallı köylü bu insafsız kolcunun elinden yakayı kurtarıncaya kadar neler çekti. Kolcular, köylünün tütün kesesini muayene ettiler. Ġçinde yalnız üç – dört sigaralık tütün buldular. Bu kadarcık tütünü kendi keselerine attıktan sonra köylüleri salıverdiler. Fakir köylünün boğazı ipten simsiyah olduğu gibi kulağından da 785 kan gelmiĢti” . Reji kolcularına karĢı belki de en yoğun muhalefeti gerçekleĢtiren Ahenk gazetesinde Reji kolcularının kaçakçılara karĢı baĢarısızlıkları müstehzî bir edâyla yer buluyordu: “Fransız refikâmızın yazdıklarına göre Manisa Reji Ġdaresi tütün kolcularından birkaçı kaçak tütün bekler iken uyuyub kalmıĢlar. Bunlar uykuda iken kaçakçılar gelip silahlarını, bıçaklarını soymuĢlar; kolcular gaflette iken tütünleri bi‟s- sühûle Manisa‟ya indirmiĢler. Ertesi gün kolcular Manisa Reji idâresine gelip vuk‟u-ı hâli kemâl-i teessüfle anlatmıĢlar. Sakın kolcular kaçakçılarla ağzı bir etmiĢ 786 olmasınlar? ” Kaçakçılardan birinin Reji kolcularına silah çektiği ve tutuklandığı iddiası üzerine Ahenk‟te çıkan bir haberin Hizmet gazetesinde eleĢtirilmesi iki gazeteyi 784 Gökdemir, a.g.t., s.127 - 128 785 Gökdemir, a.g.t., s.140 786 Ahenk, 23 Nisan 1312 (5 Mayıs 1896) 189 birbirine düĢürmüĢtü. Bu sırada gazetelerin birbirlerine cevap verirken yazdıkları yazılarda Osmanlı basınının Reji‟ye ve kolcularına bakıĢı net bir Ģekilde görülmektedir. “Dünkü Hizmet gazetesinde münderiç aynen varaka sahibine!” hitabıyla baĢlayan ve Hizmet‟te çıkan eleĢtirel yazıya Ahenk‟in verdiği cevap Ģu Ģekildeydi: “Mutlak gözünüzü perde-i hased örtmüĢ olmalı ki bizim Reji kolcuları hakkında yazdığımız fıkrayı güzelce anlayamamıĢ ve Ahenk‟teki o fıkraya ale‟l-âmiyyen bir surette taarruz etmiĢsiniz. Kaçakçıların, Reji kolcularına karĢı silah çektiklerini iddia eden Reji idâresidir. Binâenaleyh müddei sıfatına hâiz olan idâre-i mezkûrenin kuru bir iddiası ile âdem haps olunur mu? Bize isnâd-ı cehle kalkıĢan a kara câhil! Reji kolcularına memur denilir mi? Kolcu kelimesini görünce âĢâr, orman kolcusu gibi onları da memur mu zannediyorsun? Reji, bir dâire-i resmîye değil, bir Ģirkettir. Bunun için hatta nazırından tut da kolcularına kadar hiçbiri resmi bir memur değildir. ġâkî gibi müsellah olarak memleket dâhilinde gezen ve yukarı mahallelerimizde etmedik rezalet bırakmayan Reji kolcularını müdâfaa sadedinde yazılmıĢ bir varakanın hem de imzasız olarak Hizmet‟te yer bulması tabasbus ve temellük-ı hizmet Ģânından olduğuna büyük bir delil teĢkil edemez mi?”. Gazete bu ağır sözlerinden sonra aynı nüshada Reji kolcularını eleĢtiren “Piyade Mülâzımlarından Mehmed Kâmil” imzasıyla gönderilen bir mektubu yayınlıyordu. Bu mektupta Reji kolcularının halk gözündeki bakıĢ açısı gazete vasıtasıyla net bir Ģekilde görülmektedir: “Dünkü Hizmet gazetesinde Kâtipoğlu tarafındaki Reji ahvaline dâir mektubu okuduk. Evvela Ģunu arz edelim ki Reji idâresiyle zerre kadar alakamız yoktur. Hatta tütün bile içmeyiz. Reji idâresi zaman-ı istibdâttaki fenâlıklarını katʽiyen temizlememiĢtir. Esasen hükümet memurunu rüĢvete alıĢtıran devâir-i hükümeti iğfale çalıĢan, hükümet-i seniyyeye imtiyazlık eden, gerek kaçakçı ve gerekse kolcu namlarıyla vatan kardeĢlerimizi birbirine öldürten hâsılı Memâlik-i Osmaniye‟de âsâyiĢi daima tehdit ve huzur ve istirâhâti selb eden Reji dâiresidir. Tütün bahanesiyle herkesin hürriyet-i Ģahsiyesine taarruz etmek, taarruzdan mâsun olan ikametgâhına girmek ve Martini tüfekleriyle müsellâh ashâb-ı vukuat ve mahkûm eĢhastan mürekkeb kolcularla Ģehrimizi muhasara ve abluka eden Reji idâresinin tecavüzâtına sükût edecek zaman çoktan geçmiĢtir. Bu gibi bahanelerle mukaddes ve muazzez Kânun-i Esâsî‟ye ve MeĢrutiyet-i Osmâniye‟ye katiyen mugâyir olan bu gibi ahvâle netice verilmesi beĢ altı bin imzalı mahzar-ı umûmîyle yakında vilâyet-i celileden dağ mahallâtı ahâlîsi istirhâm edeceklerdir. MeĢrutiyetle idâre olunan 190 hangi hükümette gelip geçen erkek ve kadınların üstleri baĢları yoklama ediliyor? Hangi hükümette hükümetçe memnû‟ olan esliha ile müessesât-ı müstâhdemini teslih ediliyor? Ahâliyi -hatta Dersaâdet‟te çarĢı-yı kebirde bile- müsellehân takip etmek salâhiyetini kolculara kim vermiĢtir? Sâhib-i varaka Reji muâmelâtından daha ziyade tafsîlât almak isterse Ģehrimizin muhtelif mahallelerinden tütün alıp aynı paketleri mukâyese etsin. Çoluk çocuğuyla birkaç gün mahallemizde otursun da gece yarısı atılan binlerce kurĢunlar esnasında ailesinin ve hatta kendisinin halecan ve heyecanını görsün. Lütfen mahallemize teĢrif buyursunlar da bu istibdât yadigârlarını ve harekâtını kendisine 787 takdim edelim. Piyâde Mülâzımlarından Mehmed Kâmil” . Kolcuların hareketleri ve Ģehir içinde gerçekleĢtirdiği uygunsuz fiiller Reji kolcularına muhalif tutum takınan gazeteler tarafından sık sık halka duyuruluyordu. Ġkdam‟da çıkan bir haberde Reji‟ye ait depolarda ikâmet eden kolcuların bölüklerinde hela olmadığından mecburen sokağa bakan pencereden abdest bozmaları aktarılıyor ve devamında “ġu hâl evvela adât-ı umûmiye-yi insaniyeye sonra da ahlâk-ı umûmiyeye ve nihayet tenzikât-ı beldeye mugâyirdir” denilerek kolcuların bu tutumları 788 eleĢtiriliyordu . SebîlürreĢâd gazetesinde ise eski bir kolcunun kolculuğu bırakarak köy imamlığı yapması ve çocuklara bu kiĢinin eğitim vermesi Ģu sözlerle eleĢtiriliyordu: “Bakınız; size, Kirmasti köylerinden birinde köy imâmlığı makamını iĢgal eden bir zâtı takdîm edeyim. Tercüme-i hâlini tedkik ediniz; o vakit, köy mekteplerinin hâlini anlarsınız. Ġki sene evvel elinde sopa, belinde kama Reji kolculuğu eden …. Ağa, bugün baĢına bir sarık sarmıĢ, köyün imâmıdır. Evet! Köy imâmeti gibi dînî, ictimâî mühim bir vazîfe; yüzlerce evlâd-ı vatanın dünyevî, uhrevî istikbâli bir Reji kolcusuna teslîm edilmiĢ! Ciddî söylüyorum; bu imâm efendi mukaddemâ Reji kolcusu imiĢ. Sonra bilmem me‟mûriyetinden mi çıkarmıĢlar, yahud kârını az gördüğünden kendisi mi terk etmiĢ, ne olmuĢ, baĢına bir sarık geçirmiĢ, hâce-i dânâ olmuĢ. Nihâyet bir köy imâmlığı yakalayabilmiĢ. Ġnanmayan, gelsin görsün. ĠĢte bu Reji kolcusu, ta‟bîr-i âharla imâm efendi hazretleri köylüye rehberlik edecek, onu okutacak, ona dinini, dünyâsını öğretecek, onun ihtiyâcını düĢünecek, derdine çâre-sâz olacak, hâsılı her husûsda kendisine rehberlik ederek köylüyü maddeten, ma‟nen zengin etmeye, mes‟ûd etmeye 787 Ahenk, 18 TeĢrinisani 1324 (1 Aralık 1908) 788 Ġkdam, 2 Mart 1315 (14 Mart 1899) 191 çalıĢacak! ĠĢte köylü bütün saâdetini, bütün refâhını bu kolcunun irĢâdından 789 bekliyor” . Reji kolcuları hakkında gazetelerde çıkan haberler hükümet tarafından da takip ediliyor ve gazetelerde Reji kolcuları için gerçekleĢen suçlamalar hakkında tahkikât yapılıyordu. Dâhiliye Nezâreti‟nden Erzurum vilâyetine yazılan yazıda Dersaâdet'te Surhantak Gazetesi'nde çıkan ve Bayburt‟ta yazılan bir mektupta Laz Reji kolcularının Sortoroz karyesinde bulunan Rahib Serob'un evine girerek hırsızlık yaptıkları ve ahâlîyi tehdit ettiklerine dair mektubun doğruluğunun araĢtırılması ve eğer gerçekse gereğinin 790 yapılmasını istiyordu . 3.7. Reji Kolcularının Folklora ve Hikâyelere Yansıması Reji kolcularının halkla olan mücadelesi resmi yazıĢmalar dıĢında sıradan halkın türkülerine ve manilerine konu olmuĢ, hikâye ve romanlarda iĢlenmiĢtir. Halk nezdinde Reji kolcuları yabancı bir Ģirketin paralı çalıĢanıyken kaçakçılar halkı temsil eden kahraman savaĢçılar olarak kabul görmüĢtü. Toplumsal yaĢantının en önemli yansımaları olan türküler ve manilerde Reji kolcularına olan bakıĢ ve kaçakçılara verilen destek, dönemin toplumunda Reji kolcusu – tütün kaçakçısı kavgasında halkın yerini belli etmesi açısından da önemli bilgiler ihtiva etmektedir. Bölgeden bölgeye farklılaĢan türkü ve manilerin derinliklerinde kolcu – kaçakçı çatıĢmalarının izlerini görüp bu mücadelelerde ölen kiĢilere duyulan saygı ile kaçakçıları veya halktan insanları öldüren kolculara duyulan nefret ve intikam hissi net bir Ģekilde görülebilmektedir. Bunun yanında hikâye ve romanlarda kolculara olan bakıĢ türküler ve manilere koĢut Ģekilde iĢlenmiĢ ve kaçakçı – ayıngacı tütüncüler halk kahramanı olarak değer bulmuĢtur. 3.7.1. Türkülerde Reji Kolcuları Reji kolcularının halk ile mücadelesi sözlü geleneklere sıklıkla yansımıĢ ve bu sözlü gelenek kendini halk müziği / türkülerde göstermiĢtir. Sözlü geleneğin halk 789 Sebîlürreşâd, c. 11, S. 261 – 286 (11 Eylül 1913 - 05 Mart 1914), Ġstanbul: Bağcılar Belediye BaĢkanlığı Kültür Yayınları Dizisi, 2017, s.49 - 50 790 BOA. DH.MKT. 2662/46 192 791 türkülerini beslediği düĢünüldüğünde Reji kolcularının kaçakçılarla mücadelesinin halk ağzından türkülere yansımasını olası değerlendirmek gerekecektir. Esasında Reji kolcularıyla mücadele eden tütün kaçakçıları / ayıngacılar birer halk kahramanı olarak görülse de kaçakçıların ve eĢkıyanın her dönem halk tarafından türkülere olumlu olarak yansımadığı da bilinmektedir. 17. yüzyılda var olan celâlî isyanlarında celâlîler için yazılan türküler genellikle övünç değil korku ve nefretin 792 yansımaları ile dolu olup içerisinde birçok öğüt içermekteydi . 17. yüzyılda yazılan ve günümüze ulaĢan türkülerde kaçakçılar ideal kiĢiler olmaktan çok toplumda nefret kazanmıĢ kiĢiler olarak yansıtılmakta ve yazılan türküler edebi değerlerinden çok eĢkıyanın hayat macerasına ıĢık tutmaktaydı. Mesela 17. yüzyıl eĢkıyalarından Haydaroğlu için yazılan türkü toplumun 17. yüzyılda eĢkıyaya bakıĢ açısını yansıtmaktadır: Haydar Oğlu Haydaroğlu aklın yok mu baĢında? Niçin Âl-i Osman'a âsi olursun? Her ne zulüm iĢledinse dünyada, Ettiklerin cümle bir bir bulursun. Say ederler seni türlü fendile, Kurtulmazsın nice yüz, bin andile, Ġlyas PaĢa gibi kayd-ı bendile, Bir gün hünkâr dîvânına gelürsün Çok âsiyi çengellere dizdiler, Ma'noğlu'nun askerini bozdular , Hem Mehdî'nin derisini yüzdüler, Kınaloğlu berdar oldu bilürsün. Niçin oturmazsın kendi halinde? ġimdi sensin cümle halkın dilinde. BilmiĢ ol kim Kara Ali'nin elinde Türlü türlü azap ile ölürsün. Kâtib Ali eydür: Var git iĢine; Dar iderler külli dünyayı baĢına, 791 Philip V. Bohlman, The Study of Folk Music in the Modern World, Washington, D.C.:Indiana University Press, 1988, s.14 792 Barkey, a.g.e., s.188 193 Karga kuzgun konar bir gün leĢine, 793 Sanma böyle dârat ile kalırsın . EĢkıyaya karĢı 17. yüzyıldaki bu olumsuz yaklaĢım, dönemin eĢkıyasının halka verdiği zarar ve eĢkıyanın halka karĢı olumsuz tutumuyla açıklanabilir. Bunun yanında celâlî eĢkıyalarının isyanlarında ana hedef devletin idarecileri olduğundan dönemin toplum algısında bu iĢe giriĢen kiĢiler halk ve devlet düĢmanı olarak addedilmiĢ ve kendilerine karĢı olumlu bir duygu beslenmemiĢtir. Reji idâresinin faaliyete geçmesiyle beraber halkın yaĢantısının bir parçası olan tütüne doğrudan müdahalesi ve özel bir Ģirketin kaçınılmaz olarak hedeflediği kâr marjını artırma gayesinin tütün üreticisi ve tüketicisine doğrudan olumsuz yansımaları daha kuruluĢ aĢamasında Reji‟ye karĢı halk içinde olumsuz bir hava oluĢturmuĢtu. Üstelik Reji‟nin yabancı sermayeli bir Ģirket olması ve kuruluĢ nizamnâmesine aykırı uygulamaları toplumda Reji‟ye olan muhalefeti daha da derinleĢtirdi. Son olarak kaçakçılıkla mücadele etmek için kurulan Reji‟ye ait silahlı kolcuların halka karĢı hukuksuz uygulamaları tüm bu olumsuzluklarla birleĢince tütün kaçakçıları halkın gözünde bir kurtarıcı hüviyetine kavuĢtu. Esasında tütün kaçakçıları yöntemleri itibariyle 17. yüzyıl eĢkıyalarına benzer Ģekilde silahlı olarak dağlar ve kırlarda güvenlik güçleriyle çatıĢmıĢ olmalarına rağmen hem halkın nefretini kazanmıĢ Reji kolcularına karĢı en ciddi direniĢi gerçekleĢtirmeleri hem de üreticiden tütünleri zorla gasp etmek yerine Reji‟nin verdiği ücretten çok daha yüksek fiyatlarla tütünü satın almaları tütün kaçakçılarını bir anda halk gözünde birer kurtarıcı haline getirdi. Bu nedenle tütün kaçakçıları / ayıngacılar için yazılan türkülerde genellikle destansı bir hava sezinlenmektedir. Bu açıdan 17. yüzyıl eĢkıyalarına bakıĢın tam tersi olarak Reji kolcularına karĢı mücadele eden kaçakçılar eĢkıya olarak değil bir yönüyle halk kahramanı olarak görülmüĢtür. Ayrıca halk, tütün kaçakçılarının yaptıkları Ģeyi bir 794 açıdan sosyal protesto, kaçakçıları da sosyal protestocu olarak değerlendirmiĢtir . Reji kolcularına karĢı mücadele eden kaçakçılar için yazılan türkülerin yöresel anlamda varyant / çeĢitlenmeleri mevcutsa da genel anlamda sözler hemen hemen aynı olup bağlam bütünlüğünde herhangi bir kopma yaĢanmamıĢtır. 793 M. Çağatay Uluçay, “Üç EĢkıya Türküsü”, Türkiyat Mecmuası, c.13, 1958, s.89 – 90 794 Batman, a.g.t., s.12 194 Kaçakçıların kolcularla olan mücadelesini anlatan türkülerden biri “Kolcu Türküsü”dür. Ankara yöresinin türküsü olan bu türküde, tütün kaçakçılarının kolculara karĢı mücadele hırsı “kolcubaĢı vurulacak” sözlerinden anlaĢılmaktadır. Kolcu Türküsü Vara vara vardık bağa Sırtımızı verdik dağa KolcubaĢı Hacı Ömer Ağa Beyler habarınız olsun Ankara„dan gider ekin Yükümüzün biri kefin Ġçinizde yok mu hekim Beyler habarınız olsun Ġstanbul‟dan gelir ipek Elimizde yağlı tüfek Biz bu ilden nasıl gidek Beyler habarınız olsun Üç yük tütün kıyılacak Ankara‟ya kuyulacak KolcubaĢı vurulacak 795 Beyler habarınız olsun . Aynı türkünün farklı bir çeĢitlemesi de “Ayıngacı Ömer Ağa Destanı” ismiyle Ģu Ģekilde söylenmektedir: Ayıngacı Ömer Ağa Destanı Tütünümüz elimizde, Silahımız belimizde. Bize Ayıngacı derler, Vur emrimiz elimizde, Beyler haberiniz olsun. Çankırı‟yı gece geçtik, Acı tatlı sular içtik. Biz bu candan dünden geçtik, Beyler haberiniz olsun, Tütünümüz katlı katlı, Arkamızda üç yüz atlı, 795 Süleyman ġenel, “Ayıngacı Türküleri”, Tütün Kitabı, Ed.: Emine Gürsoy Naskali, 2.Baskı, Ġstanbul: Kitabevi Yayınları, 2007, s.369 195 Ayrılmamız pek firaklı, Beyler haberiniz olsun. Vara vara vardık bağa, Sırtımızı verdik dağa, Bizim beyimiz Hacı Ömer Ağa, Beyler haberiniz olsun. Vara vardık ekin, Yükümüzün biri kefin, Ġçimizde yoktur hekim, Beyler haberiniz olsun. ArkadaĢı dağ baĢında Ölüsü kaya baĢında, Anası ağlar yanı baĢucunda, Beyler haberiniz olsun. Demet tütün kese ile, Memedim tasa ile, Ali bir paĢa ile, Beyler haberiniz olsun. Bakırım ocakta kaynar, KurĢun yağmur gibi yağar, Ayıngacı zeybek döne döne oynar, Beyler haberini olsun. Kırk yük tütün kıyılacak, KolcubaĢı vurulacak, Kütahya„dan duyulacak, Beyler haberiniz olsun. Ġstanbul‟dan gelir ipek, Köprüde atılır tüfek, Bizim düĢmanımız Ġngiliz köpek, 796 Beyler haberiniz olsun . Reji kolcularıyla mücadele eden tütün kaçakçılarının anlatıldığı baĢka bir türküde, tütün kaçakçılığı yaptığı sırada Reji kolcuları tarafından öldürülen Çerkez Mahmut için yakılan türkünün içinde geçen “altmıĢ sekiz kolcu birden yürüdü” ifadesinde bir mübalağa görülse de türkülerin yapısı itibariyle öldürülen kiĢilerin yaptığı iĢi destanlaĢtırmak adına bu yönteme sıklıkla baĢvurulmaktaydı: 796 Ezgi Yardımcı, Osmanlı’nın Tütün Çıkmazı: Reji’ye Karşı Toplumsal Muhalefet (1883 – 1925), (Yüksek Lisans Tezi), Muğla: Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017, s.105 196 Mahmut Ağa Türküsü Deveci dağına bastığım oldu Tütünün dengi de yastığım oldu Bizim arkadaĢların kaçtığı oldu Sebebim tütünü basın yarama Hacılar köyünü duman bürüdü AltmıĢ sekiz kolcu birden yürüdü Kara Mahmut da Ģu yerlerde bir idi Aman dostlar bakın benim halime 797 Sebebim tütünü basın yarama . Çankırı‟da Reji kolcuları ile girdiği çatıĢma sonrası hayatını kaybeden bir tütün kaçakçısı için söylenen türkü ise Ģu Ģekildeydi: Beypazarı Meskenimiz Beypazarı'ndan çıktım tütün satmaya Kır at baĢladı da yatıp kalkmaya Kolcular baĢladı da fiĢek atmaya Beypazarı'dır meskenimiz yolumuz Kim bilir nerede kalır ölümüz Kör olasın Çerkes nereden geldin Kuyumcuyum diye çayıra kondun Alnı top kaküllü yiğide kıydın Beypazarı'dır meskenimiz yolumuz 798 Kim bilir nerede kalır ölümüz . Manisa‟da yiğit biri olarak kabul gören Ahmet ÇavuĢ adındaki bir kiĢinin üç kardeĢiyle beraber Reji kolcularıyla giriĢtiği çatıĢmada vurulması “Ahmet Çavuş Türküsü”nde iĢlenmiĢti: Ahmet Çavuş Türküsü Karaca Ahmet alt yanında meteriz Ahmet meterizden telli kurĢun atarız 797 Ahmet ġükrü Esen, Anadolu Türküleri, Ankara: Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, 1986, s.38 798 IĢıl Altun, “Türkülerde Tütün”, Tütün Kitabı, Ed.: Emine Gürsoy Naskali, 2.Baskı, Ġstanbul: Kitabevi Yayınları, 2007, s.412 197 Biz üç kardeĢ bir orduya yeteriz 799 Ah dalgın uykulardan uyanamadım . Daha önce adam öldürme suçundan hapis yatan ReĢko adında bir kiĢi hapisten çıktıktan sonra geçimini sağlamak için Suriye‟de kaçakçılık yapmaya baĢlamıĢtı. Bu sırada cezaevinde tanıdığı bir kolcu ile yaĢadığı sürtüĢme sonucu kaçakçılık yaptığı sırada kolcu, ReĢko‟yu pusuya düĢürmüĢ fakat çıkan çatıĢmada kolcu hayatını kaybetmiĢti. Daha sonra dağa çıkan ReĢko‟nun evi, ihbar üzerine jandarma tarafından basılmıĢ ve silahını teslim etmesine rağmen arkadan vurulmuĢtu. ĠĢte bu hikâyedeki ReĢko için söylenen türküde kaçakçı ve adam öldüren bir kiĢi olmasına rağmen kolcularla mücadele ettiği için ReĢko‟nun yaptıkları yüceltiliyordu: Reşko’nun Türküsü Kara çadır is mi tutar Altın kılıç pas mı tutar Tez gelesin babacığım Elin kızı yas mı tutar Seni vuran dağlı mıydı? KurĢunlan yağlı mıydı? Eloğlu seni vururken Senin kolun bağlı mıydı? Tüm Binboğa hanesiydi Öfkesi barhanesiydi ReĢko teslim m'olurdu KalleĢçe vurulmasaydı Hava ile hava ile Kötü Tümüklü sebebiyle Hulusi de babamı vurdu 800 BeĢ jandarma marifetiyle . Reji‟nin, tütün üreticisine verdiği zararı anlatan “Debboy Önünde Diken” türküsünde Reji kolcularının yaptığı ev aramaları türküde “hep evler basılıyor” Ģeklinde yansımaktadır: 799 Mehmet Bayrak, Eşkıyalık ve Eşkıya Türküleri, Ankara: Yorum Yayınları, 1985, s.235 800 Bayrak, a.g.e., s.296 - 297 198 Debboy Önünde Diken Debboy önünde diken, Kör olsun yere döken, Reci tütünü değil mi Benim belimi büken. Ah deli, vah deli, Arkasında iki eli, ġeytana uydum yaptım Sonu mapus değil mi? Fenerler asılıyor, Hep evler basılıyor, Mustafağalar'ı sorarsan Gazataya basılıyor. Ah deli, vah deli, Arkasında iki eli, ġeytana uydum yaptım, 801 Sonu asmak değil mi? Ankara yöresine ait “İbram Çavuş Höyüklü'den İniyor” türküsünde eskiden tütün kaçakçısı olan üç arkadaĢtan ikisinin kolcu olması ve aralarında yaĢanan çatıĢmayı konu edinmiĢtir: İbram Çavuş Höyüklü’den İniyor Höyüklü'nün etrafı köĢk olsun aman Beni vuran efelere de aĢk olsun Aynalı martin mezarıma daĢ olsun aman Ben vuruldum aman gidiyorum ahirete vay Selam da söylen Yağcıoğlu'nun Ahmet'e vay Varıp bakın değirmenim döner mi aman Değirmene binbaĢım da iner mi? BinbaĢım da kıratına biner mi aman Selam da söylen Yağcıoğlu'nun Ahmet'e vay Ġbram ÇavuĢ Höyüklü'den iniyor aman Elma gözlü kıratına biniyor vay Öcüoğlu da tütünleri veriyor aman 801 Yardımcı, a.g.t., s.113 199 Ben vuruldum aman gidiyorum ahirete vay 802 Selam da söylen Yağcıoğlu'nun Ahmet'e vay . “Manisa’nın Değirmeni” türküsünde tütün kaçıran kiĢilerden “efe” olarak bahsedilirken tütün kaçakçılığını engellemeye çalıĢan kadın kolculardan bahsedilerek müstehzi bir edayla “güzel de kızlar polis olmuĢ teslim olalım” ifadesi kullanılmaktadır. Ayrıca kolcularla mücadele “geliyormuĢ kolcuların alayı” ifadesiyle yansıtılmaktadır: Manisa’nın Değirmeni On ikidir (aman aman) Ģu Manisa„nın değirmeni Dermencisi (efem) urum değil ermeni Ya kendisi (amanın aman) ya kellesi gelmeli Ay karanlık (efem) kabire koydular beni Olalım olalım efem de zeybek olalım Güzel de kızlar polis olmuĢ teslim olalım BeĢ okkadır (amanın aman) maĢrabamın kalayı GeliyormuĢ (efem) kolcuların alayı KolcubaĢı Efecik (aman) nedir bunun kolayı Ay karanlık (efem) gece vurdular beni Ölmeden (efem) kabire koydular beni 803 Olalım efem olalım zeybek olalım . Daha önce tütün kaçakçılarını desteklemiĢ olan Halil adlı bir efenin, Bitez kaymakamı tarafından sevdiği kız Gülsüm‟ün kaçırılması sonucu kolcularla giriĢtiği mücadelede ölmesi “Çökertme Zeybeği” türküsünde iĢlenmiĢti: Çökertme Zeybeği Çökertme'den çıktım Halil‟im aman baĢım selamet Bitez de yalısına varmadan Halil‟im aman koptu kıyamet ArkadaĢım Ġbrahim ÇavuĢ, Allah‟ıma emanet Burası da Aspat değil Halil‟im Aman Bitez yalısı Ciğerime ateĢ saçtı aman kurĢun yarası Güvertede gezeriken aman kunduram kaydı Ġpekli mendilimi aman irüzgar aldı Çakır da gözlü Gülsüm‟ümü Çerkez Kaymakam aldı 802 Yardımcı, a.g.t., s.114 803 Yardımcı, a.g.t., s.115 200 Burası da Aspat değil Halil‟im Aman Bitez yalısı Ciğerime ateĢ saçtı aman kurĢun yarası Gidelim gidelim Halil‟im Çökertme'ye varalım Kolcular gelince de Halil‟im nerelere kaçalım Teslim olmayalım Halil‟im, aman ateĢ saçalım Burası da Aspat değil Halil‟im Aman Bitez yalısı 804 Ciğerime ateĢ saçtı aman kurĢun yarası . Tütün kaçakçıları ile Reji kolcuları arasında yaĢanan çatıĢmaların türkülerde yansımalarında Reji idâresine karĢı duruĢun sembolü tütün kaçakçıları olduğu için türkülerde yaptıkları mücadele kahramanlık olarak addedilmiĢti. YaĢanan çatıĢmaların gerekçesi bazen kaçakçının tütün kaçırması bazen de kolcularla yaĢadığı Ģahsi meseleler iken türkülerde yaptıkları Ģey ezilmiĢ köylünün koruyucusu olma sıfatı olarak yansımaktaydı. Hiçbir türküde Reji kolcularına hak verilmemiĢ veya kolcuların yanında yer alınmamıĢ olması toplumun Reji kolcularına menfi bakıĢının yansımasıdır. Bunun yanında tütün kaçakçılarının yaptıkları Ģeyin kanunsuzluğu türkülerde iĢlenmemiĢ ve epik bir anlatımla kaçakçılar Reji kolcularına tercih edilmiĢtir. 3.7.2. Roman ve Hikâyelerde Reji Kolcuları Roman ve hikâyeler, yapısı itibariyle tamamen kurgusal karakterler içerebileceği gibi hayatla ilintili olayları merkezine alarak bir anlatı da oluĢturabilir. Bununla beraber yazar anlatısında ne kadar çok bilgi verirse okura o kadar az alan açar ve muğlaklığı yok 805 eder . EĢkıyalığı anlatan hikâye ve romanlarda, hikâyenin kurgusu itibariyle bir gerçeklik algısı oluĢturmak kaçınılmazdır zira olayın merkezindeki eĢkıyanın gerçekle bir bağlantısı bulunmaktadır. Yazar bu gerçekliği kendi hayal dünyası ile bulanıklaĢtırarak okuyucuya bir anlatı sunar. Edebiyatımızda eĢkıyalığı ve eĢkıya bir karakteri merkezine alan birçok hikâye ve roman bulunmaktadır. Bunlar içerisinde en bilinenlerdeni YaĢar Kemal‟e ait “Ġnce 806 807 Memed”dir . EĢkıya romantizmi (Rauberromantik) tarzda yazılmıĢ bu romanda 804 YaĢar Özürküt, Öyküleriyle Türküler 1, Ġstanbul: Ada Yayıncılık, 1999, s.60 - 65 805 Terry Eagleton, Edebiyat Nasıl Okunur, Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 2016, s.66 - 67 806 YaĢar Kemal, İnce Memed 1 – 2 – 3 - 4, Ġstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2007 201 Abdi Ağa‟nın zulmüne karĢı mücadele eden ve sonunda eĢkıya olan Ġnce Memed‟in anlatımında okuyucunun kendini Ġnce Memed‟le özdeĢleĢtirdiği ve yalnızca onun gözünden olayları takip etmesinden ziyade ona hak vererek hikâyenin akıĢı içine girdiği kolayca anlaĢılır. Edebiyatımızda eĢkıyalığın, mevcut zulüm düzenine karĢı haklı bir baĢkaldırı olması durumu okuyucuyu eĢkıya ile özdeĢleĢtirmektedir. Halk hikâyelerinde ise eĢkıyaların yaptıkları insanüstü seviyelere çıkarılarak inandırıcılıklarını yitirme 808 durumu söz konusudur . Reji kolcuları gibi halkın algısında olumsuz yer etmiĢ kiĢilerin eĢkıya roman ve hikâyelerinde iĢleniĢinde Reji kolcuları hep düĢman taraf olarak kabul edilmiĢ ve onlarla yapılan her mücadele genellikle haklı addedilmiĢti. Reji kolcularıyla mücadele 809 eden bir eĢkıyayı merkeze alan YaĢar Kemal‟e ait “Çakırcalı Efe” romanında adı efsaneleĢen bir eĢkıya olan Çakırcalı Efe‟nin hayatı iĢlenir. Gerçekte de yüzlerce kiĢiyi öldürmüĢ olan ve zamanında tütün kaçakçılığı da yapmıĢ ve Reji kolcularıyla mücadele etmiĢ bu kiĢinin hayatı romanlaĢtırılırken gerçekle kurgu iç içe geçmektedir. Romanın içerisinde yer yer eĢkıyaların Reji kolcularıyla iliĢkisine değinilmiĢtir. Romanda tütün kaçakçısı olan Osman Ağa ve Memed karakterleri tütün kaçıracakları sırada yolların Reji kolcularıyla dolu olduğunu konuĢmuĢ ve tütün kaçırma güzergâhlarını Ģu Ģekilde tartıĢmıĢlardı: “Yollar çok muhataralı. Dağlardan dağlardan gitmeliyiz. Zor ama, dağ yolları daha münasiptir," dedi. Memed: „Düz yoldan, Ģoseden gitsek daha iyi ederiz gibime gelir.‟ Deli Osman ĢaĢırdı: „ġose tutuldu. KuĢ uçmaz...‟ Memed: „Yok,‟ dedi. „Kaçakçılar hep dağlardan gittikleri için yol boĢtur. Varsa da bir iki kolcu. Onların da hakkından geliriz.‟ Deli Osman: „Olmaz,‟ dedi, diretti. Öteden baĢka bir kaçakçı atıldı: „Osman Ağa, çocuk doğru söylüyor. Dağlar muhatara. Her taĢın dibinde bir pusu var. EĢkıya takibine çıkmıĢ müfrezeler, kolcular, zaptiyeler, hep dağlarda. Çocuk doğru 810 söylüyor” . Romanın bir kısmı Albay RüĢtü KobaĢ'ın Çakırcalı ile ilgili anılarından oluĢtuğu için bu kısım tamamen gerçek olayların anlatıldığı bölümü ihtiva ediyordu. Albay RüĢtü 807 Ahmet Özcan, “EĢkıyanın „Adi‟ ġiddetinin Siyasallığı ve Yasa Yapıcı Mirası”, Kebikeç, S.34, 2012, s.7 808 Barkey, a.g.e., s185 809 YaĢar Kemal, Çakırcalı Efe, Ġstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2007 810 Kemal, Çakırcalı Efe, s.15 202 KobaĢ, Çakırcalı‟yı yakalamak için kurulan müfreze içindeki Reji kolcularından biri hakkında Ģu sözleri kullanıyordu: “Bu kırk beĢ kiĢinin hiçbirisi de Çakırcalı‟nın çetesinden eksik kiĢiler değildi. Birbirimize güveniyorduk. Çeteyi bizimle birlikte kuran, Çakırcalı‟ya gidecek müfrezeyi bizimle birlikte seçen Hacıduk Kamil çok tecrübeli, güçlü kuvvetli, o zamanlar kırk beĢ, elli yaĢlarında bulunan yiğit bir adamdı. Müfrezedeki en yaĢlı kimseydi. Birçok baskınlarda bulunmuĢtu. Baskınlardan birinde bir yara almıĢ, topal kalmıĢtı. Gençler bilmezler, o devirlerde Reji teĢkilatı vardı. ġimdiki Tekel Ġdaresi‟nin yerini tutardı. Hacıduk Reji‟nin kolcubaĢısıydı. O zamanların en yiğit, en gözü pek adamları da ayıngacılardı. Yani tütün kaçakçıları... Ayıngacılarla mücadele etmek için onlardan daha cesur insanlar olması gerekti kolcuların. Hele kolcubaĢı olmak... Çok tecrübe, büyük cesaret isteyen bir iĢti... Hacıduk da eski bir ayıngacıydı tabii... KolcubaĢı olduktan sonra da kendi bölgesindeki ayıngacıların 811 kökünü kurutmuĢtu” . Albay RüĢtü KobaĢ‟ın anılarından görüleceği üzere eski tütün kaçakçılarının Reji kolcusu olması durumu mümkündü. Reji‟nin eski tütün kaçakçılarını Reji kolcusu olarak değerlendirmesinde, tütün kaçakçılığı yaptığı dönemlerde kazandığı tecrübelerle kaçakçıların nerelerden geçeceğinin ve kaç kiĢilik gruplar halinde hareket edeceğinin bu kiĢiler vasıtasıyla öğrenilmesi isteği yatmaktaydı. Eski tütün kaçakçılarının Reji kolcusu yapıldığına dair bir örnek de Gavur Ali adlı bir ayıngacıydı. Albay RüĢtü KobaĢ, Çakırcalı‟yı yakalamak için kurulan müfrezede bulunan Gavur Ali için Ģu ifadeleri kullanacaktı: “Gavur Ali ayıngacıydı. Kolcular onunla baĢa çıkamazdı. Adı, Bolu‟dan Ankara‟ya, Ankara‟dan Sivas‟a kadar söylenirdi. Çok kolcu öldürmüĢ, 812 sonra da kolcu olmuĢtu. Gavur lakabı ona aman vermezliğinden ötürü takılmıĢtı” . Eski eĢkıyaların kolcu olarak değerlendirilmesinin iĢlendiği bir baĢka kitap Refi 813 Cevad Ulunay‟ın “Dağlar Kralı Balçıklı Ethem” isimli romanıdır . Romanın ana karakterlerinden Mehmet önce Balıkçı Ethem‟in çetesine katılarak eĢkıyalık yapar ancak çete dağıldıktan sonra Osman ÇavuĢ adında sahte bir kimlikle Konya‟ya gider ve burada kahvede otururken iĢsiz kiĢilerin kolculuğa baĢvurduğunu duyunca SeydiĢehir‟e gidip Reji kolculuğu için baĢvurur ve iĢe girer. ĠĢe baĢladığında Mehmet kolcuların kaçakçılarla iĢbirliği yaptığını görüp bu kolcularla mücadele eder, ardından tütün 811 Kemal, Çakırcalı Efe, s.158 812 Kemal, a.g.e, s.158 813 Refi Cevad Ulunay, Dağlar Kralı Balçıklı Ethem, Ġstanbul: Arba Yayınları, 1995 203 kaçakçılarına karĢı amansız bir mücadele verir. Ta ki gerçek kimliği açığa çıkana 814 kadar . 815 Kemal Tahir‟e ait “Rahmet Yolları Kesti” adlı romanda eĢkıyalığa gönül veren ve ileride büyük bir eĢkıya olmak isteyen Maraz Ali‟nin, Uzun Ġskender ile beraber yaĢadığı maceralar anlatılırken romanın bir yerinde Reji kolcularının pusu kurarak tütün kaçakçılarına tuzak kurdukları Ģu ifadelerle anlatılır: “Gecenin karanlığında pusuyu sezen atlar vardır. Böylesine „Gececi at‟ denir. Ġlle tütün kaçakçılarına mahsus bir at... 816 Kolcu pususuna katiyen uğramaz” . Milli Mücadele döneminde yaĢanan iĢgal süreci ve Mustafa Kemal‟in 817 Anadolu‟ya geçiĢini anlatan bir roman olan Ġlhan Tarus‟a ait “Var Olmak” romanında baĢkarakter Biga Reji müdürü Hamdi Bey, Mustafa Kemal yanlısı ve milli mücadele destekçisidir. Romanda Hamdi Bey için olumlu bir portre çizilirken Reji idâresi için olumsuz bir bakıĢ açısı yansıtılmaktadır: “Aslına bakarsanız, vatanın tütün serveti Reji idâresinin malıydı. Ötekiler, ancak arta kalan malı alabilirlerdi. Reji, ağırlığından fazla 818 altın eden Karabiga tütününü, birkaç gün içinde eleyip kapatıverirdi” . Romanda, Biga Reji müdürü Hamdi Bey‟e ait sekiz – on kadar Reji memuru ve alt kat koğuĢlarda barınan kırk kadar kolcusu olduğu söylenip Hamdi Bey‟in kolculara bile “siz… 819 zatıâliniz…” Ģeklinde seslendiği anlatılıyordu . Var Olmak kitabı her ne kadar kurgusal bir eser olsa da gerçek karakter ve olayları konu edinen bir yapısı olduğundan Reji kolcularının bir ilçedeki sayısı ve memurlara oranı muhtemelen doğru veya yakın sayılarla verilmiĢ olmalıdır. Bu nedenle Biga gibi bir ilçede yaklaĢık kırk kiĢilik bir kolcu birliğinin görev aldığını düĢünmek yanlıĢ olmayacaktır. Romanda ayrıca jandarma ile Reji kolcularının iĢbirliği yapabildiklerine dair kısımlar da bulunuyordu: “Jandarma yüzbaĢısı bir sefer hiç olmazsa Kara Hasan‟ın üstüne bir baskın yapma teklifinde bulunmuĢtu. Mahalle bekçileriyle beraber eli tüfekli, otuz kadar insan çıkarabilirlerdi. Ama bunlar, ömürlerinde üçü bir araya gelmemiĢ insanlardı. 814 Roman hakkında detaylı analiz için bkz. Sema Oruç, Refi Cevat Ulunay Romanlarının Yapısı ve Tema Bakımından İncelenmesi, (Yüksek Lisans Tezi), Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s.35 - 49 815 Kemal Tahir, Rahmet Yolları Kesti, Ġstanbul: Ġthaki Yayınları, 2006 816 Tahir, a.g.e., s.151 817 Ġlhan Tarus, Var Olmak, Ġstanbul: Varlık Yayınevi, 1957 818 Tarus, a.g.e., s.4 819 Tarus, a.g.e., s.12 204 Tüfeklerden hangisinin ateĢe hazır olduğu da belli değildi. Reji müdüründen yardım isteyerek, onun yepyeni silahlarla mücehhez kırk kiĢisini de ardlarına takıp, hükümetin hâlâ var olduğunu göstermek mümkündü ama değil bunu yapmak, müdüre teklif etmek 820 bile meseleydi” . Var Olmak romanında Reji kolcularının ilçedeki âsâyiĢ iĢlerinin halline de baktığına dair pasajlar bulunmaktaydı. Kara Hasan‟ın çıkaracağı kavganın engellenmesi için yöre halkı Reji müdürü Hamdi Bey‟den Reji kolcularının araya girerek kavgayı engellemesini istemesi üzerine Hamdi Bey‟in, Reji kolcularının yalnızca tütün iĢiyle uğraĢmak üzere kurulduğunu söylemesi ve olaya müdahale 821 etmemesi bu durumu göstermekteydi . Bunun yanında Reji kolcularının yattığı koğuĢlar romanda Ģu Ģekilde tasvir edilmiĢti: “Kolcu koğuĢlarının yeri, karanlık, girintili çıkıntılıydı. Bir bölüğünde hususi sigaralar ambarı, bir bölüğünde de eski kâğıtlar deposu vardı… KoğuĢlara gündüzün kimse giremezdi. Meğerki ayıngacılarla silahlı bir 822 çarpıĢmada yorulmuĢ, uykusuz kalmıĢ birkaç kolcu, müdür beyin iznini almıĢ olalar” . Ahmet Yorulmaz‟a ait “Ayvalık’ı Gezerken” kitabı her ne kadar romandan ziyade deneme türü bir eser olsa da burada kaçakçılar ile bellerinde gümüĢ hançerleri ile 823 Çerkez kolcular arasında yaĢanan bir karĢılaĢmanın hikâyesi anlatılıyordu . Ziya Hanhan‟ın “Kanlı Tütün” adlı romanında babasının intiharından sonra eĢkıya olan Ger Ali‟nin Reji kolcularıyla mücadelesi iĢlenmekteydi. Bu mücadelede Reji kolcularına göz açtırmayan Ger Ali, sonunda kendisinin affedileceğine dair Kuyucaklı Halil Efe ve Kolcu Hasan ÇavuĢ‟un sözlerine inanarak düze indiğinde 824 kolcular tarafından vurulur . Romanda dikkati çeken nokta Reji idâresinin kaçakçı ve eĢkıyalara karĢı kolcuları vasıtasıyla baĢarılı olamadığında farklı yöntemler denemesi ve Ger Ali gibi tütün kaçakçılığı yapmayan eĢkıyaya karĢı da mücadele ediyor olmasıdır. Reji kolcularına karĢı kaçakçıların gerçekleĢtirdiği mücadele yalnız Türk romanlarında değil Yunan romanlarında da karĢılık bulmuĢtu. Ēlias Venezēs tarafından 1943 yılında yayımlanan “Aeolian Earth” adlı romanda baĢkahraman Andonis Pagidas Türk - Yunan sınırlarında Reji kolcularına rağmen tütün kaçakçılığı yapmakta ve halk 820 Tarus, a.g.e., s.22 821 Tarus, a.g.e, s.31 – 32 822 Tarus, a.g.e., s.39 823 Yorulmaz, Ayvalık’ı Gezerken, 27; Deal, a.g.t., s.148 (dipnot 299) 824 Yardımcı, a.g.t., s.124 205 arasında kahraman olarak anılmaktaydı. ĠĢin ilginç yanı Türk romanlarındaki kaçakçı algısına koĢut olarak Yunan romanlarında da eĢkıyalara karĢı duyulan saygı açıkça görülmektedir. Kaçakçılar, “Charos (Ölüm)” ile düello yapmaya cesaret eden efsanevi Bizans kahramanı Digenis'in hikâyelerini birbirlerine anlatarak onu „kendilerinden biri‟ 825 olarak kabul ederler . Romanların dıĢında hikâyelerde de Reji kolcuları iĢlenmiĢ veya yan karakter olarak metne katkı sağlayan unsur olmuĢlardı. Ahmet Nadir Çıladır‟ın “Kuduz Düğünü” adlı kitabında yer alan “Kolcu Şaban” hikâyesinde baĢkarakter olan Kolcu ġaban‟ın tütün kaçakçısı Mahmut‟u vurmasıyla hikâye baĢlar. Önemli bir tütün kaçakçısının öldürülmesi sonucu Reji‟den ikramiye alan Kolcu ġaban ile bir baĢka kolcu Kamil‟in arası bu ikramiye yüzünden açılır. Kolcu Kamil, Kolcu ġaban‟ın Çolak Ali adlı biriyle tütün kaçakçılığı yapacağı haberini alınca Kolcu ġaban‟a olan kininden dolayı suçüstü yakalamak için baskın düzenler ama bu sırada Kolcu ġaban, Kolcu Kamil‟i kandırarak 826 öldürür . Hikâyede dikkati çeken nokta, kolcuların tütün kaçakçılarıyla iĢbirliği yaparak tütün kaçırmasının iĢlenmesi ki benzer kurgu Dağlar Kralı Balçıklı Ethem romanında da iĢlenmiĢti. Ġkinci olarak kolcular arasındaki girift iliĢki ve rekabet de hikâyede baĢarılı bir Ģekilde aktarılmıĢtır. 3.7.3. Mani, Ninni ve Oyunlarda Reji Kolcuları Reji kolcularının halk ile yaĢadığı sorunlar zamanla halkın belleğinde yer etti ve okunan manilerde ve söylenen ninnilerde karĢılık buldu. Halk ağzında Reji kolcuları ölümle ve baskıyla özdeĢleĢtiği için kolcular için söylenen mani ve ninnilerde olumsuz bir hava sezinlenmektedir. Ayrıca sadece Reji kolcuları değil Reji idâresinin kendisi de çok kez manilere konu oldu. Halkın yaĢantısında önemli bir yere sahip olan tütünün Reji tarafından idare edilmesi halkın alıĢık olmadığı bir uygulama olduğu gibi sonrasında yaĢanan olumsuzluklar da kolculara koĢut Ģekilde Reji‟ye karĢı da olumsuz mani ve ninnilerin söylenmesine yol açtı. Bunun yanında halk oyunlarında Reji kolcuları ile kaçakçı mücadelesinin yansımalarını görmek de mümkündür. 825 Peter Mackridge, “The Myth of Asia Minor in Greek Fiction”, Crossing the Aegean An Appraisal of the 1923 Compulsory Population Exchange Between Greece and Turkey, Ed.: Renée Hirschon, New York: Berghahn Books, 2003, s.242 826 Fatih Sakallı, “Ahmet Naim Çıladır‟ın Öyküleri Üzerine Bir Ġnceleme”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, c.2, S.2, 2014, s.340 – 341 206 Tütünün manilerde kullanımı çok sık karĢılaĢılan bir durumdu. Halkın yaĢantısında doğrudan tütünün var olması tütün ve sigara için maniler söylenmesi sonucunu doğurdu. Bu manilerde bazen tütün sevilen kiĢiyle özdeĢleĢtirilmiĢ ya da sevilen kiĢiye verilecek önemli bir hediye olarak görülmüĢtü. Ġçerisinde tütünün yer aldığı manilerden bazıları Ģu Ģekildedir: Aldı beni bir sevda Tüter tüter yanarım Bir demet tütünüm var Onu yâre saklarım Manilerde bazen tütün ile özdeĢleĢen Reji idâresinin ismi de geçmekteydi: Bağladım taylarımı Süreceğim Reci‟ye Bir selam göndereyim Bizim kemençeciye Hayde gidelim yârim Kalmayalım geceye Bastırdık tütünleri 827 Vereceğiz Reci‟ye . Reji dıĢında kolcuların manilere yansıması da genellikle yaptıkları iĢ gereği ölümün normalleĢtiği sözleri ihtiva etmekteydi: Karadağun üstünde Ben kolciyim, kolciyim Hakkini helal eyle 828 Dağlarda bi yolciyim . Yine kolcuları içeren baĢka bir mani de Ģu Ģekildeydi: Yolda giden yolcular Onu tuttu kolcular Dediler yarin gelmiĢ 829 Nerde hani yalancılar? 827 Gülden Sağol, “Mâni, Türkü ve ġarkılarda Tütün”, Tütün Kitabı, Ed.: Emine Gürsoy Naskali, 2.Baskı, Ġstanbul: Kitabevi Yayınları, 2007, s.371 - 380 828 Mustafa Aça – Ġskender KeleĢ, “Trabzon Çevresinde Tütün Kaçakçıları ve Kolcular Etrafında OluĢan Anlatılar”, Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, 6/4, 2017, s.2546 829 Yardımcı, a.g.t., s.122 207 Manilerin dıĢında çocukları uyutmak için söylenen ninnilerde de kolcuların halka karĢı olumsuz uygulamaları ve bir bebeği öksüz bırakması iĢleniyor ve ninnide kolcuya karĢı bir intikam havası sezinleniyordu. Ninnilerin henüz beĢikteki bebekler için söylendiği düĢünüldüğünde kolculara karĢı duyulan öfke ve bebeklere küçük yaĢta aĢılanan Reji kolcusu nefreti açık bir Ģekilde görülmektedir: Kör olsun kolcu Avni Öksüz bıraktı seni Nenni tosunum nenni 830 Sabret gelir zamanı . Mani ve ninnilerin dıĢında halk oyunlarında da Reji kolcuları etkisi görülmüĢtür. Karadeniz yöresinde oynanan kolbaĢı oyunun, Reji kolcularının tütün kaçıran evlere yaptığı baskınları anlatan bir alt metninin olduğu söylenebilir. Müziğin baĢlangıcındaki sakin havanın giderek tempolu bir ritme dönüĢmesi, tütün kaçakçılığı esnasında yaĢanan gerilim ve mücadeleyi yansıtmaktadır. Bu oyun, 1900‟lerin baĢlarından itibaren kaçakçılar ile kolcu ve jandarma arasında yaĢanan mücadelenin sembolü haline gelmeye 831 baĢladı . Sivas yöresine ait Abdurrahman halayında ise eski bir tütün kaçakçısı olan Abdurrahman adlı kiĢinin Reji kolcuları ile yaĢadığı bir çatıĢmayı figürlere dökerek bunu oyunlaĢtırması görülmektedir. Oyunun ikinci bölümünde oyunu oynayan kiĢilerin bir kısmı sırt üstü yere düĢerken kalanlar yerdekilerin üzerine basarak kahramanca bir tavır alırlar. Bu yönüyle kaçakçıların Reji kolcularına karĢı bir üstünlük kurduğu alt metni iĢlenmektedir. Bu oyun günümüze “Baş Halay” ve “Abdurrahman Halayı” 832 isimleriyle ulaĢmıĢtır . Reji kolcularına karĢı bakıĢı dönemin mani, ninni ve oyunlarında görebileceğimiz gibi günümüzde de insanların bir kısmı Reji kolcularıyla yaĢadıkları anıları hâlâ hatırlamakta ve Reji kolcularının kaçak tütün arama gerekçesiyle insanlara karĢı uygulamalarından korku ve nefretle bahsetmektedir. Bilhassa tütünün yoğun ekildiği Karadeniz bölgesindeki halk ile yapılan röportajlarda kolcular ile yöre halkı 830 Baskın, a.g.m., s.45 831 Ezgi Yardımcı, “Reji Dönemi Tütün Kaçakçılığının Toplumsal Anlamı ve Temsilleri”, Kebikeç, S.49, 2020, s.115 832 Yardımcı, a.g.m., s.115 208 arasında yaĢanan mücadele hâlâ yaĢlı insanların belleklerinde taze bir Ģekilde yaĢamaktadır. Bu röportajlardan birinde Akçaabatlı Hamza Güner, kolcular için “Kolcular devletin kendi yetiĢturduğu adamlardan değil, o çevrede bulunan adamlardan seçilirdi. Kolcular ilçede tanınmıĢ, az biraz okumuĢ, sözü geçen, güçlü ve istihbaratı iyi olan kiĢilerden seçilirdi. Belediye memurlari gibi bir yere kayitli değildiler. Bu adamlari köy muhtarlari seçerdi. Kolcular tütün kaçakçılarini kollardi. Tütüni gizleyip kaçak satanlari yakalardi” Ģeklindeki ifadeleriyle Reji kolcularının nasıl seçildiğini aktarmıĢ, ÇarĢıbaĢılı Ali Usta ile yapılan röportajda ise kolcular için “bizim küçüklüğümüzde kolcular vardı. Kolcularda bir gösteriĢ havası vardı. Astığı astık kestiği kestik tiplerdi. Her bölgede her ilçede kolcular vardı. Kolcular halkı tanıyan kiĢilerden seçilirdi. O yüzden tütün kaçakçılığı kimin yaptığını bilirdiler. Kolcular bu yaylalarda çok dolanırdı. Sert adamdılar. Sadece tütün kaçakçılığı yapanlara değil kaçak tütün içenlere de iĢlem yapardiler. Millet tabakasıni saklardi. Herkesin cebini arardiler. Üstünü koklardiler. Tütün var mi diye. Tütün buldu mi hemen alırdiler. Kimden aldın diye sorardiler adama” Ģeklinde ifadelerle kolcuların halka karĢı uygulamaları net bir Ģekilde 833 yansıtıyordu . Tarafımızca yapılan bir röportajda ise Samsun bölgesinden Çetin KoĢar, dedesinin bulunduğu bölgelerde halkın kolculara bakıĢını Ģu sözlerle aktarıyordu: “Dedem, dudak tiryakisiydi; kendi sardığı sigarasını dudağına yapıĢtırır, bitene kadar ağzında tutardı. Bunun için ihtiyacı olan tütünü, tütüncülükle geçinen yöremizde köy köy gezip kurutulmuĢ tütün hevenklerinden içmelik tütün seçer, getirir, evde tütün yapraklarının kalın damarlarını tek tek ayıklar, bağdaĢ kurup oturarak, bir kenarını topuğuna dayadığı tütün kıyma tahtası ve çakısıyla bunları ayrı ayrı doğrar, ayrı ayrı deneme amaçlı sarıp içer, sertlik ve yumuĢaklık değerlerine göre onları sınıflandırır, bazen birbiriyle karıĢtırır, bazısına da yumuĢaklık versin diye Ģu an adını hatırlayamadığım odunsu bir bitkiden kıymık yapar katar öyle içerdi. Puro gibi, tütün yaprağına sararak elde ettiği sigaraların yanında her zaman sarma yaprağı bulamadığı için de "cıgara kâğıdı" kullanırdı. 1960-1970‟li yıllarda bile bu sigara kâğıdı sorunu yaĢanırdı. Yerli sigara sarma kâğıtlarının kalınlığından ve bir de tütünün tadını bozduğundan Ģikâyet eder, Alaçam ve Bafra ilçelerinde bu iĢin kaçakçılığını yapanlardan Suriye menĢeli kaçak sigara kâğıtları bulur alırdı. (Bu kâğıtların 833 Mustafa Aça – Ġskender KeleĢ, a.g.m., s.2548 - 2549 209 ambalajında Arapça yazıları gören ninem de bunları Kur'an-ı Kerim yazısı zanneder, ayakaltında kalmasın diye ateĢe atıp yakardı.) Ayrıca bir de “Topal Osman Sigara Kâğıdı”ndan da bahsederdi (Topal Osman, Pontusçu çetelerle mücadele eden Türk çete komutanı). Dedemin bu tütün doğrama seansları bazen arkadaĢlarıyla birlikte bir tören havası içinde geçerdi. Hangi tütünü hangi köyden aldığını aklında tutar, beğendiklerini arkadaĢlarına da tavsiye eder, gerektiğinde tekrar tekrar gider tütün toplar gelirdi. ĠĢte ben bu sohbetler esnasında duymuĢtum dedemin ağzından bu kolcu baskınlarını. Reji idâresi, kendi ürettiği tütün haricinde ülkede tütün içilmesini yasaklamıĢtı. Cebinde, torba ya da tabaka içinde kıyılmıĢ tütünle yakalandın mı yalvarsan da yakarsan da, bi‟ton sopa yemekten kurtulamazlarmıĢ hikâyeyi anlatanlar. KarĢı gelmeye kalkanları da “tavuk keser gibi öldürdüklerini” anlatırlarmıĢ Alaçam ve Bafra arasındaki köylerde. “Atlı kolcular köy köy kol gezerlermiĢ” sözünden ben hep milletin kolunu kestiklerini düĢünürdüm çocuk aklımla. Malum Reji idâresi 1925 yılında son buldu. Ama geriye bu ülke insanı kendi vatanındaki kendi yetiĢtirdiği ürünü kullanamama gibi bir garabeti yaĢadı”. Sonuç olarak Reji kolcularının halka karĢı sert tutumu geçmiĢten günümüze kadar halk türkülerinde, manilerinde, ninnilerinde ve oyunlarında yer buldu. Reji kolcuları bir dönemin folklorunu etkiledi ve günümüze gelene kadar insanların hayal dünyasında yabancı bir Ģirketin düĢman paralı çalıĢanları olarak yer edindi. 210 SONUÇ Tütünün 16. yüzyılın son çeyreğinde Avrupalılar vasıtasıyla Osmanlı topraklarına giriĢi, devletin yalnızca üretimi yapılacak yeni bir bitkiyle tanıĢmasından çok yeni bir vergi kalemi elde etmesi ve çiftçi için de kâr marjı yüksek bir ürünün ekim portföyüne girmesi anlamına geliyordu. 17. yüzyıldan itibaren tütünün Osmanlı Devleti içerisinde yaygınlaĢmaya baĢlamasıyla birlikte devlet içerisinde birbirinden farklı grupları doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen süreç de baĢlamıĢ oldu. Bu gruplar içerisinde tütün kullanan halktan, tütün üreten çiftçiye, üreticiye kredi sağlayan yerel eĢraftan devletin bizzat kendisine kadar çok katmanlı bir yapı vardı. Dahası bu grupların birbirleriyle girift iliĢkisinin oluĢması da yine tütün sayesinde gerçekleĢti. Ülke içerisinde kullanımı artan tütün, insanların toplanma alanlarını etkileyip sosyal hayatta etkili olmaya baĢlayınca, merkezi otoritesiyle temayüz etmiĢ Osmanlı Devleti‟nin tütün üretimi ve kullanımına müdahalesi gecikmemiĢti. Bilhassa kahvehânelerde devlet otoritesine karĢı yapılan olumsuz söylemlerin bir aracısı olan ve insanların buralarda toplanmasını sağlayan tütüne ilk darbe 1609 yılında I. Ahmed tarafından geldi. I. Ahmed insanların tütün tüketimiyle vakitlerini öldürdüğünü ifade ederek ilk kez tütüne yasak getirdi. Tütüne getirilen yasaklar, hükümdarın otoritesiyle doğru orantılı olarak gevĢeyip sertleĢse de 1610, 1614, 1618, 1619 ve 1620 yıllarında yeni yasaklar birbirini takip etti ve 1634 yılında IV. Murad tütün, kahve ve alkolü yasaklayarak tütüne karĢı en sert duruĢu gerçekleĢtirdi. YaĢanan bu süreci, devletin yeni bir ürünün oluĢturduğu toplumsal etkiler karĢısında yaĢadığı bilinmezliğe karĢı ilk refleksi olarak değerlendirebiliriz. Devletin tütüne karĢı tepkisel tutumunun yanında ulema arasında da tütüne dair tartıĢmalar yoğun bir Ģekilde yaĢandı. Tütün kullanımının ve dolaylı olarak üretiminin caizliği noktasında görüĢ ayrılıklarına düĢen ulema kendi içerisinde tütününün haram, mekruh ve caiz olduğu noktasında üçe ayrıldı ve kendi görüĢlerini delillendirecek risâleler yazmaya baĢladı. Tütüne karĢı baĢlangıçta devlet ve ulema cephesinden oluĢan karĢı duruĢ zamanla yerini bir yumuĢamaya bıraktı. Ulema kanadında yaĢanan yumuĢama, kendisi de tütün tüketen Bahaî Efendi‟nin 1649 yılında Ģeyhülislâm olmasıyla gerçekleĢti. Devlet kanadında tütüne karĢı bakıĢ açısındaki yumuĢama ise daha pragmatik 211 sebeplerle, tütünden elde edilen gelirlerin devlet hazinesine olan katkısı sayesinde oldu. Devlet, tütünün Osmanlı topraklarına giriĢinden yaklaĢık bir yüzyıl sonra 1686 yılında ilk tütün vergisini aldı. Tütünden alınan vergiler zaman içerisinde değiĢkenlik gösterse de 19. yüzyılın son çeyreğine kadar çeĢitli ad ve miktarlarla alınmaya devam etti. Böylece artık tütün üretimi ve kullanımı, devletin karĢı durmak için mücadele ettiği bir emtiadan çok vergi alarak fayda sağladığı bir ürüne dönüĢmüĢtü. 19. yüzyılın sonları aynı zamanda devletin, yabancı devletlerden aldığı dıĢ borçları ödeyemeyip iflas ettiği bir zaman dilimine denk geliyordu. Ġç borçlarla mali buhranını aĢamayan Osmanlı Devleti‟nin, ilk kez 1854 yılında Kırım SavaĢı‟nda aldığı dıĢ borç beraberinde yeni dıĢ borçları getirdi ve 1875 yılında ilan edilen konkordatoya giden sürecin baĢlangıcını oluĢturdu. Devletin dıĢ borçlarını ödeyememesi, yirmi yıldır Osmanlı Devleti‟ne dıĢ borç veren Ġngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya - Macaristan, Ġtalya ve Hollanda gibi devletleri harekete geçirdi ve alacaklarını tahsil etmek adına belirli vergi gelirlerini denetim altına alıp borçların ödenmesini tesis edecek Düyûn-ı Umûmiyye Ġdâresi‟nin kurulması ile neticelendi. Düyûn-ı Umûmiyye Ġdâresi, Osmanlı Devleti‟ne ait birçok vergi gelirine el koymuĢtu ki bu gelirler içerisinde belki de en önemlisi tütündü. Tütünün sağlayacağı yüksek gelir beklentisi, Düyûn-ı Umûmiyye Ġdâresi‟nin bu geliri kendine bağlı ayrı bir Ģirketin idare etmesi ve inhisar altına alması fikrini doğurdu ve bu fikir Reji idâresinin oluĢturulmasıyla vücut buldu. Reji idâresinin görevi, Osmanlı Devleti içerisinde yetiĢtirilen tütünleri çiftçiden toplamak, depolamak, mamûl haline getirip satıĢını gerçekleĢtirmekti. Bu açıdan bakıldığında Reji Ģirketi yalnızca Osmanlı ekonomik yapısına etki eden bir Ģirket değil ayrıca sosyal hayatını da etkileyen bir hüviyete sahipti. Çünkü Reji, doğrudan çiftçi ve halkı etkileyen bir ürüne hakim olacak, ayrıca üreticiye kredi sağlayan eĢraf ve toprak ağalarını da ortadan kaldıracaktı. Reji nizamnâmesinin 3. maddesi gereği Reji idâresine yüklenen misyonlar arasında tütün kaçakçılığının engellenmesi için önlemler alması da bulunmaktaydı. Fakat paradoksal bir Ģekilde Reji‟nin ortaya çıkıĢı, öteden beri mevcut olan tütün kaçakçılığının artmasına yol açtı. Tütün kaçakçılığı 17. yüzyıldan itibaren “dıravacı”, sonraki yüzyıllarda ise “ayıngacı” adı verilen eli silahlı kaçakçı gruplar tarafından zaten gerçekleĢiyordu. Ancak Reji idâresinin kuruluĢu sonrası gerçekleĢtirdiği uygulamalar 212 tütün kaçakçılığının daha da artmasına yol açtı. Bir kere Reji idâresinin nizamnâmesi kurgulanırken Ģirketin sermayesi ve gücü göz ardı edilerek kâğıt üzerinde kendisine birçok vazife yüklenmiĢti. Ancak Reji‟nin kuruluĢ amacı tütün gelirlerini artırarak Ģirketin kârını yükseltmek ve Düyûn-ı Umûmiyye‟ye ödenecek 750.000 liralık borcu temin etmek olduğundan Osmanlı tütüncülüğünü geliĢtirecek adımlar atmaktan çok kârını artırmaya yönelik hareket etti. Bu noktada sınırlı sermayesini çok geniĢ bir coğrafyanın bütün tütününü satın alarak ve bunların muhafazası için masraf yaparak harcamak yerine belirli bölgelerin verimli ve kârı yüksek tütünlerini almayı, diğer bölgelerin tütünlerini ise mümkün olduğu kadar almayarak bu bölgelerde tütün üretimini engellemeyi amaçladı. Reji açısından mâkul olan bu tutum, Osmanlı coğrafyasının birçok yerinde tütün üretimi gerçekleĢtiren çiftçiyi rahatsız etti. Çünkü inhisar ile oluĢan yeni durumda çiftçi kendi tütünlerini kendi imkânlarıyla satamaz ancak Reji idâresine satabilirdi. Fakat Reji idâresi bu tütünleri almak Ģöyle dursun tütün üretimini engelleyecek faaliyetlerde bulunduğu için çiftçilerin büyük bir kısmı Reji idâresine tepki göstermeye baĢladı. Çünkü ürettikleri tütünleri satabilecek tek kurum Reji idâresiydi ve Reji bu tütünlerin tamamını satın almak istemiyordu. Dolayısıyla tütün üreticileri ürettikleri ürününü tütün kaçakçılarına satarak Reji‟yi aradan çıkarıp ürünlerinin elinde çürümesini engelledi. Üstelik Reji‟nin çiftçilere ruhsatnâme ve kredi verme konusunda zorluklar çıkarması, Reji memurlarının üreticiye karĢı olumsuz tutumu, tütünlerini satın almak istemediği bölgelerde ambar inĢa etmemesi ve tütünlere çok düĢük ücretler vermesi çiftçiyi kaçakçılara daha fazla yakınlaĢtırıyordu. Tütün kaçakçıları için de mevcut durum olumluydu çünkü çiftçiden satın aldıkları tütüne, Reji‟ye göre daha fazla fiyat verdikleri için çiftçilerin gözünde Reji‟ye karĢı kurtarıcı pozisyonda bulunuyorlardı. Ayrıca herhangi bir depolama ve vergi masrafları da olmadığından tütünü Reji‟ye göre halka daha ucuza satıyorlardı. Bu açıdan tütün kaçakçıları hem tütün üreticilerinin hem de tütün tüketen halkın gözünde kahraman konumunda bulunuyordu. Bu nedenle tütün kaçakçılığı Reji‟nin kurulmasıyla beraber her geçen gün artıĢ gösterdi. Öyle ki 1890 yılında Reji‟nin sattığı resmi tütün miktarı 6 milyon kiloyken ülke içerisinde satılan kaçak tütün miktarı 12 milyon kiloya ulaĢtı. Reji nizamnâmesinin 3. maddesi Reji‟ye tütün kaçakçılığını engelleme vazifesi veriyordu. Reji‟nin kuruluĢuyla beraber artan tütün kaçakçılığını engellemek adına Reji idâresi “kolcu” adı verilen silahlı bir teĢkilat meydana getirdi. Reji kolcularının amacı 213 tütün kaçakçılığı yapan ayıngacılarla silahlı mücadeleye girmek ve tütün kaçakçılığını sonlandırmak, halk içerisinde kaçak tütün kullanımını engellemek ve çiftçinin kaçakçılara kaçak tütün satıĢına mâni olmaktı. Reji kolcularına yüklenen bu görevler oldukça muğlak ve sınırları belirsiz bir vazifenin gerçekleĢtirilmesini beklemek anlamı taĢıyordu. Kaçak tütün nedir, kaçakçıya tütününü satan çiftçiye ne gibi muâmelede bulunulacak, halkın kaçak tütün tüketimi nasıl engellenecek ve kaçak tütün taĢıdıkları nasıl tespit edilecek gibi soruların cevapları verilmeden Reji kolcuları ellerinde silahlarla 1883 yılından itibaren vazife görmeye baĢladı. Esasında “kolculuk” görevi, Reji kolcularından önce “rüsûmat kolcuları”, “cizye kolcuları”, “gümrük kolcuları” adıyla var olan bir vazifeydi. Fakat bunların hepsi devlet memuruydu ve yapacakları tüm vazifeler nizamnâmelerle tespit edilmiĢti. Reji kolcularının ise üstlendikleri vazifeleri hangi salahiyetler ile gerçekleĢtirecekleri kuruldukları andan itibaren devamlı bir sorun oluĢturdu. 1883 yılında kaçakçılığı engellemek için kurulan Reji kolcularının, kuruldukları yıl kaç kiĢiden müteĢekkil bir teĢkilat olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Fakat Fransız arĢivlerini kullanan Quataert‟in incelemeleri sayesinde 1887 yılından itibaren Reji kolcularının sayısı tespit edilmiĢtir. 1887 yılında 3.617 kiĢi olan Reji kolcuları, 1899 yılına gelindiğinde %80‟lik bir artıĢla 6.533 kiĢiye ulaĢtı. 1908 yılında ise bu sayı 6.425 kiĢiydi. Reji kolcuları, daha çok tütün kaçakçılığının yapıldığı yerlerde görev aldığından ülke içerisine homojen olarak dağılmamıĢ belirli kentlerde yoğunlaĢmıĢlardı. Mesela Reji kolcularının 6‟da 1‟i Aydın‟da toplanmıĢtı. Ġstanbul‟da ise bu sayı 500 kiĢiyle sınırlı tutulmuĢtu. Ġstanbul‟daki kolcu sayısının Aydın‟a göre daha az olmasında Aydın‟da efeler vasıtasıyla yoğun bir tütün kaçakçılığı yapılmasının yanında Ġstanbul‟da yabancı bir Ģirkete bağlı eli silahlı bir grubun gereğinden fazla kalabalık olmasının sarayda ve hükümet nezdinde oluĢturacağı rahatsızlık göz önünde bulundurulmuĢtu. Seçilen Reji kolcuları farklı etnik kökenlere mensubiyeti olan toplumun daha ziyade alt kesiminden insanlardan oluĢmaktaydı. Dini anlamda kolcuların hemen hemen hepsi Müslüman‟dı ve tamamı Osmanlı tebaasıydı. Genellikle Çerkez, Arnavut, BoĢnak ve Pomaklar kolcu olarak görevlendiriliyordu. Reji‟nin farklı etnik kökenli insanları kolcu olarak görevlendirmesinde, kolcuların bulundukları bölgedeki insanlarla bir ilinti kurmaması ve vazifesini hakkıyla yerine getirmesi düĢüncesi etkiliydi. Reji kolcuları 214 içerisinde özellikle 1890‟lardan itibaren Ermenilerin ağırlık kazanmaya baĢlaması hükümeti ve sarayı rahatsız etmeye baĢladı. Eli silahlı Ermeni bir grubun, o tarihlerde baĢlayan Ermeni isyanlarına silah temin etmesi tehlikesi vardı. Bu yüzden Reji kolcularının seçimi tamamen Reji idâresine ait olmasına rağmen hükümet Ermenilerin kolcu olarak istihdâmının kısıtlı tutulmasında Reji‟yi defalarca kez uyardı. Reji kolcularının faaliyete baĢlarken eli silahlı tütün kaçakçılarıyla mücadele edecek olması, yapacakları vazifeleri silahlı bir Ģekilde gerçekleĢtirmelerini zorunlu hale getirmiĢti. Fakat Reji kolcularının ellerindeki silahları yalnız tütün kaçakçılarına karĢı değil halka, hatta Osmanlı güvenlik güçlerine karĢı kullanmaları zaman içerisinde bu kiĢilerin silahlı görev yapıp yapmama tartıĢmalarını beraberinde getirdi. Fakat hükümet, kolcuların Reji idâresi tarafından sıkı bir Ģekilde denetlenmesini isteyerek silahlı olarak görev yapmalarına müsaade etti. Kolcuların seçiminden maaĢlarının ödenmesine kadar tüm özlük hakları Reji‟nin denetimindeydi. Kolcu seçilirken genellikle sabıkalı kiĢilerden seçiliyor olması basında ve vilâyetlerde büyük tartıĢmalara yol açtı. Çünkü sabıkalı kolcular, görev yaptıkları esnada muhatap oldukları kiĢilere sert davranıyor hatta yeri geldiğinde suç iĢlemekten çekinmiyordu. Bu sorun hükümetin Reji‟yi konuyla ilgili uyarması ile kontrol altına alınmak istense de Reji çoğu kez hükümetin uyarılarını dikkate almayacaktı. Reji kolcularının memur statüsünde sayılmaları hükümet tarafından kabul görmezken taltif ve ödülleri genellikle hükümet tarafından madalya ve niĢan tevdi edilerek gerçekleĢiyordu. Reji kolcularının aldıkları maaĢ çalıĢtıkları dönemde, Osmanlı Devleti‟nin diğer güvenlik görevlilerine yakın bir ücretti. Kurulduğu dönemden 20. yüzyılın baĢına kadar Reji kolcularının yaklaĢık 200 kuruĢ maaĢ aldıkları söylenebilir. Fakat bu miktar bölgesel olarak değiĢkenlik gösterebiliyordu. Kolcular emekli olduklarında emekli ikramiyeleri Reji tarafından genellikle ödenmiyor ve bu nedenle ileri yaĢlara kadar çalıĢan Reji kolcularına denk geliniyordu. ÇatıĢmalar sırasında ölen kolcuların ailesine ise genellikle hükümet sahip çıkıyor, Reji bu konuda yeterince sorumluluk üstlenmiyordu. Tütün kaçakçılarıyla mücadele, Reji kolcularının baĢlıca kuruluĢ amacıydı. Fakat Reji kolcuları, halktan ve yerel hükümetlerden destek gören tütün kaçakçılarına 215 karĢı büyük baĢarılar elde edemedi. Tütün kaçakçıları ile Reji kolcuları arasında yaĢanan çarpıĢmalarda, bölgeye hâkim olan ve elinde çok daha geliĢmiĢ silahlar bulunduran tütün kaçakçıları genellikle daha baskın taraf oldu ve çatıĢmalar esnasında Reji kolcularını çoğu kez püskürttü. Tütün kaçakçılarının bu baĢarısında genellikle kalabalık gruplar halinde gezmeleri de etkili oluyordu. Bazı bölgelerde tütün kaçakçıları 300 kiĢilik kafileler halinde dolaĢabiliyordu. Tütün kaçakçıları ile Reji kolcuları arasında yaĢanan çatıĢmalarda, Osmanlı hükümetinin Reji kolcularına gereken yardımı yapmadığı ve zımni olarak tütün kaçakçılarını desteklediklerine hatta bunun bir hükümet politikası olduğuna dair genel bir anlatı sunulsa da arĢiv belgeleri incelendiğinde durumun böyle olmadığı açıkça görülür. Reji kolcularıyla tütün kaçakçıları arasında yaĢanan mücadelede hükümet Reji kolcularını destekler bir tavır takınmıĢ ve kaçakçıların yakalanması için gerek Osmanlı güvenlik güçlerine gerek vilâyetlere onlarca emir yazmıĢtır. Bu noktada yerel hükümetlerin ve güvenlik güçlerinin, Reji kolcularını destekler bir tutum takınmamaları veya hükümet emirlerini gerektiği Ģekilde uygulamamalarını Osmanlı Devleti‟nin Reji kolcularına karĢı genel tutumu olarak değerlendirmek yanlıĢ olacaktır. Dönemin padiĢahı Sultan II. Abdülhamid‟in ise Reji idâresi ve kolcularına karĢı olumsuz düĢünceleri olduğu bilinse de, Reji kolcularını öldüren bazı kiĢilerin cezalarını affetmek dıĢında, sistematik ve planlı olarak Reji kolcularını yıpratan bir politika takip etmediği ve nizamnâme hükümlerine muvafık hareket ettiği söylenebilir. Elbette hükümete ve saraya, Reji kolcuları aleyhine gelen onlarca resmi yazı, jurnal ve istidalar kolcular aleyhine bir önyargı oluĢturmuĢtur fakat hükümetin ve sarayın kanunlara muhalif bir Ģekilde Reji kolcuları aleyhine çalıĢtıklarını ve kaçakçıları desteklediğini düĢünmek doğru bir çıkarım olmayacaktır. Hükümetin ve sarayın böyle bir düĢüncesinin olmadığını, Reji kolcularına destek vermek için Kordon bölüğü adında yeni bir teĢkilatın kurulmasına müsaade etmesinden ve Kordon bölüklerinin nizamnâmesinin hatime bölümünde Kordon bölüklerini kaldırma hakkını kendi elinde tutmuĢ olmasına rağmen bu bölükleri kaldırmamasından anlayabiliriz. Neticede Osmanlı hükümetinin ve sarayın, kaçakçıları himaye ettiği veya kaçakçıları Reji idâresine karĢı bir koz olarak kullandığı çıkarımı gerçeği yansıtmamaktadır. Fakat bu durum hükümetin ve sarayın Reji kolcularına beslediği olumsuz düĢünceleri de izale etmemiĢ, Reji kolcuları var 216 olduğu sürece özellikle saraydan resmi makamlara, Reji kolcularının uyarılmasına dair defalarca yazı yazılmıĢtı. Reji kolcularına karĢı geçmiĢte ve günümüzde oluĢan tepkinin temelinde kolcuların halka karĢı uyguladıkları menfi tutum yer almaktadır. Tütün kaçakçılarıyla gerçekleĢtirdikleri mücadelede beklenen yararlılıkları gösteremeyen Reji kolcuları, silahsız halkın kaçak tütün kullanmasını engellemek adına gereğinden sert hareket etmiĢ ve bu durum Reji kolcularının halk nazarında olumsuz bir yer edinmesine yol açmıĢtı. Gerçekten Reji kolcuları kaçak tütün bulunduran halka karĢı oldukça cebri bir tutum takınmıĢ, nizamnâmenin gereği olan yaptırımları aĢarak ihkâk-ı hak uygulama yoluna giriĢmiĢtir. Dahası Reji kolcuları, halkın kaçak tütün taĢıması suçunu engellemek adına daha büyük suçlar iĢlemiĢ; hâneye tecavüz, darp, gasp gibi fiillere giriĢmiĢtir. Halkın bu duruma karĢılık cevabı ilk etapta tütün kaçakçılarına destek vererek Reji‟yi zarara kolcuları da baĢarısızlığa uğratmakken sonraları halk da Reji kolcularıyla cebri mücadele yöntemine giriĢmiĢ ve iki taraf arasında, iki tarafın da kendini haklı gördüğü çatıĢmalar baĢlamıĢtır. Bu çatıĢmalar, Reji kolcuları var olduğu sürece devam etmiĢ ve binlerce insanın ölümüne ve bu kiĢilerin aileleri düĢünüldüğünde dolaylı olarak on binlerce insanın bu çatıĢmalardan olumsuz etkilenmesine neden olmuĢtur. Reji kolcuları ile kaçakçılar ve halk arasında yaĢanan çatıĢmalarda ölen insanların sayısı genellikle 20.000 kiĢiden 90.000 kiĢiye kadar muhtelif sayılarla ifade edilse de bu sayıyı tespit edebilecek herhangi bir resmi kayıt bulunmamaktadır. Zira çatıĢmaların, Ģehir merkezlerinden en ücra mezralara kadar yaĢandığı ve tüm ölümlerin ve yaralamaların kayıt altına alınmadığı düĢünüldüğünde verilen sayıların tahminden öteye gidemeyeceği anlaĢılmaktadır. Ayrıca 20.000 kiĢi ile 90.000 kiĢi arasındaki ciddi fark da bu sayının tespitinin ne denli güç olduğunu ve gerçek bir sayı tespitinin ne kadar zor olduğunu göstermektedir. ÇatıĢmalar esnasında kaç kiĢinin öldüğü veya sakat kaldığı tespit edilemese de suç iĢlediği tespit edilen Reji kolcuları kanunlar çerçevesinde çeĢitli cezalara çarptırılmıĢtır. Bu cezalar bazen uyarı gibi basit yaptırımlarken bazen idam gibi ağır cezalar olabiliyordu. Reji kolcularının halk ile yaĢadığı sorunların birincil muhatabı genellikle hükümet oluyordu. Hükümet, halktan gelen arz-ı hâl ve vilâyetlerden gelen resmi yazılar doğrultusunda durumu değerlendirip gerekirse ilgili makamlara talimat ve 217 tâmimler gönderiyor gerekirse Reji idâresi ile irtibat kurarak gereğinin yapılmasını idâreden talep ediyordu. Bu noktada hükümeti, yaĢanan olaylar karĢısında bir hakem pozisyonunda değerlendirerek olaylar karĢısında doğruyu tespit ettiği ve ardından hâkim pozisyonuna geçip suçluları cezalandırdığı bir vazife üstlenirken görmekteyiz. Yine de hükümet, kanunlar çerçevesinde halkını korur bir tutum benimsemiĢ ve genellikle halktan gelen Ģikâyetleri titizlikle değerlendirmiĢtir. Reji idâresinin bu noktadaki konumu ise daha çok kolcularını korur tarzdadır. Suç iĢleyen Reji kolcularına avukat temininden, resmi makamlara karĢı kolcusunu korumaya kadar geniĢ bir yelpazede Reji kolcuları idare tarafından muhafaza edilmiĢtir. Haliyle Reji idâresinin bu tutumu halkın Reji‟ye olan olumsuz bakıĢını daha da derinleĢtirmiĢtir. Yerel hükümet ve vilâyetlerde ise durum tam tersiydi. Reji kolcuları yerel hükümetler tarafından çoğunlukla destek görmemiĢ, genellikle tütün kaçakçıları himaye edilmiĢtir. Fakat bu himaye, kaçakçılara kaçakçılık yapmaları için yardım ve yataklıktan çok Reji kolcularına karĢı tütün kaçakçılarının ceza almasını engelleme veya geciktirme Ģeklinde tezahür etmiĢti. Saray ise Reji idâresi ve kolcularının gereğinden fazla özerk olduğunu düĢünmüĢ ve “hükümet içinde hükümet” gibi bir pozisyonda olduğunu ifade etmiĢtir. Reji kolcularının kaçak tütün yakalamak için muhatap olduğu gruplar yalnızca tütün kaçakçıları, tütün üreticisi ve kaçak tütün kullanan halk değil ayrıca Osmanlı güvenlik güçleri de Reji kolcularıyla kaçak tütün kullanma konusunda sorunlar yaĢamıĢtır. Reji kolcuları bu konuda özellikle Asâkir-i ġâhâne askerleri ile büyük problemler yaĢamıĢtı. Askerlerin kaçak tütün taĢıdığı ya da kullandığının tespit edilmesi durumunda Reji kolcuları doğrudan bu kiĢilere müdahale ediyor bu da askerler ile Reji kolcularını karĢı karĢıya getiriyordu. Dahası Reji kolcuları, kaçak tütün arama gerekçesiyle karakol ve kıĢlalara bile giriyor, askerlerin çantalarını ve ceplerini araĢtırıyordu. Haliyle bu durum seraskeriyeyi rahatsız etmiĢ ve askerin kaçak tütün taĢıdığının tespit edildiği durumlarda Reji kolcularının askere müdahale etmeden onu kıĢlasına kadar takip edip komutanına Ģikâyet etmesini istemiĢti. Fakat kâğıt üstünde kalan bu istek Reji kolcuları tarafından neredeyse hiçbir dönemde uygulanmadı, bu da askerle Reji kolcuları arasında çatıĢmaları doğurdu. Ġki taraf arasında yaĢanan problemler bazen kolcu ve askerlerden bazı kiĢilerin ölümüne gidecek kadar yoğun ve sert olaylar Ģeklinde gerçekleĢmiĢti. Dahası Reji kolcuları benzer sorunları jandarma ve polisle de yaĢamıĢ, bunlara karĢı da kaçak tütün taĢımaları durumunda sert 218 müdahalelerde bulunmaktan imtina etmemiĢlerdi. Haliyle bu durum Osmanlı güvenlik güçleriyle Reji idâresini karĢı karĢıya getirecek ve yaĢanan problemlerde çoğu kez hükümetin müdahalesiyle sorun çözülmeye çalıĢılacaktı. ĠĢin ilginç yanı, Reji idâresi bu Reji kolcuları ile Osmanlı güvenlik güçleri arasındaki çatıĢmalara rağmen nizamnâme hükümlerinden yola çıkarak asker, jandarma ve polislerin kendisine tütün kaçakçılığının engellenmesi konusunda yardım etmesi gerektiğini hükümete devamlı hatırlatıyordu. Asâkir-i ġâhâne bu isteğe hemen her dönemde olumsuz bir Ģekilde geri dönmüĢ ve askerlerin kendi vazifeleri olduğu ve Reji kolcularına destek vermesinin “caiz olmayacağını” söylemiĢti. Reji kolcularına Osmanlı güvenlik güçleri içerisinde en büyük destek jandarmadan gelmiĢ, çeĢitli dönemlerde jandarma – Reji kolcusu birleĢimiyle oluĢan birlikler tütün kaçakçılarıyla mücadele etmiĢtir. Reji kolcuları, halka ve Osmanlı güvenlik güçlerine gösterdiği olumsuz tutumu, çeĢitli nedenlerle Osmanlı Devleti topraklarında bulunan yabancı devlet tebaasına da gösterdi ve onların üzerinde de kaçak tütün aramaları gerçekleĢtirdi. Bu sırada yaĢanan olaylarda özellikle Düvel-i Muazzama‟nın tebaasından kiĢilere karĢı Reji kolcuları marifetiyle uygulanan olumsuz tutum diplomatik problemlerin çıkmasına kadar gidecek olaylara neden oldu. Reji kolcularının halka karĢı uyguladığı olumsuz tutum yoğun bir Ģekilde Osmanlı basınına yansıdı. Basında çıkan haberlerde, Reji kolcularının asli vazifesinin tütün kaçakçılığını engelleyip kaçakçılarla mücadele etmek olduğu belirtilip kolcuların bu görevlerini unutarak halka zulmettiği sıklıkla vurgulanan bir meseleydi. Basında çıkan haberlerde Reji kolcuları için hakaretâmiz denilebilecek seviyede ifadeler kullanılıyor, halka karĢı uygulamaları ağır bir dille eleĢtiriliyordu. Bilhassa Ahenk, Köylü, Feyz, Hizmet gibi gazeteler Reji kolcularına karĢı muhalefette öncülük eden gazetelerdi. Yazdıkları haberlerde Reji kolcularının halktan kiĢileri öldürmesinden gasp ve darp fiiline kadar pek çok haber geniĢ yer buluyordu. Basının Reji kolcularını eleĢtirisinden Reji idâresi de nasibini alacak ve Reji kolcularını savunur tutumu ağır Ģekilde eleĢtirilecekti. Reji kolcularına karĢı halkta oluĢan nefret duygusu, kendini roman, hikâye, türkü, mâni ve oyunlarda da göstermiĢ, tüm bunlarda tütün kaçakçılarının yaptıkları efsaneleĢtirilirken Reji kolcuları mücadele edilmesi gereken bir düĢman olarak 219 addedilmiĢti. Bilhassa türkü ve mânilerde kaçakçılar, yabancı bir Ģirketin paralı destekçisi olarak görülen kolculara karĢı birer kurtarıcı vazifesi üstlenmiĢ halk kahramanları olarak değerlendirilmiĢ ve o Ģekilde iĢlenmiĢti. Roman ve hikâyelerde ise doğrudan Reji kolcuları baĢkarakter olarak iĢlenmese de genellikle kaçakçı figürlerinin mücadele ettiği düĢman kiĢiler olarak yer bulmuĢtu. Sonuç olarak Reji idâresine bağlı olarak görev yapan Reji kolcuları, 1883 yılından baĢlayıp Reji idâresinin faaliyetlerinin sonlandırıldığı 1925 yılına kadar devam eden süreçte Osmanlı Devleti içerisinde yaĢayan hemen hiçbir grup ve zümre tarafından olumlu karĢılık görmemiĢ, yaptıkları faaliyetler toplumdaki tüm kesimlerin tepkisini çekecek cinsten olmuĢtu. Günümüzde bile lise tarih ders kitaplarında Reji kolcuları anlatılırken “kolcuların çoğu cezaevi kaçkınları arasından seçilmiĢti. Bunlar tütün kaçakçılığını önlemek bahanesiyle çeĢitli bölgelere dağıldı ve yakaladıkları insanlara iĢkence yaptı, bazılarını öldürdü” ifadelerinin kullanılması ve güncel literatürde Reji kolcularının halka karĢı olumsuz uygulamalarının iĢlenmesi, Reji kolcularına karĢı oluĢan toplumsal nefretin günümüze kadar yansımalarının birer kanıtıdır. 220 KAYNAKÇA ARġĠV BELGELERĠ A. BAġKANLIK OSMANLI ARġĠVĠ (BOA) ALĠ EMĠRÎ TASNĠFĠ (BOA. AE.) a. Mahmud I (SMHD.I.) 35/2069 b. Mustafa III (SMST.III) 47/3392 c. Selim III (SSLM.III) 327/19007 BÂB-I ÂLĠ EVRAK ODASI (BOA. BEO.) 10/678 1024/76736 1035/77599 1064/79747 1067/79956 1074/80527 1098/82344 1099/82419 1104/82762 1107/83025 1130/84729 114/8476 1142/85596 1202/90109 13/951 162/12124 1638/122819 1710/128179 1895/142068 1904/142761 1955/146599 1999/149917 2032/152335 2219/166402 2237/167765 236/17673 238/17797 260/19449 260/19449 2714/203503 2772/207885 281/21002 2870/215219 2882/216119 2911/218311 2921/219028 2964/222296 301/22570 3012/225869 302/22628 3030/227221 3126/234389 3130/234737 3137/235202 3137/235203 3174/238016 324/24247 3348/251052 3353/251469 3358/251818 34/2485 3412/255849 3516/263651 362/27135 368/27559 3744/280789 429/32101 470/35178 475/35610 482/36087 221 483/36222 497/37241 504/37753 528/39598 600/44946 642/48102 695/52083 851/63807 892/66876 944/70754 982/73636 994/74485 1074/80526 1244/93247 125/9301 BÂB-I ÂSÂFĠ TASNĠFĠ (BOA. A.{) a. Mühimme Defterleri (DVNSMHM.d.) 117/1201 120/91 129/1302 62/398 BÂB-I DEFTERÎ TASNĠFĠ (BOA. D.) a. Başmuhâsebe Kalemi Defterleri (BŞM.d.) 42590 8063 CEVDET TASNĠFĠ (BOA. C.) a. Adliye (ADL.) 21/1254 b. Dâhiliye (DH.) 235/11709 c. Mâliye (ML.) 222/9238 222/9242 180/7612 79/3601 d. Zabtiye (ZB.) 24/1177 DÂHĠLĠYE TASNĠFĠ (BOA. DH.) a. Âsâyiş Kalemi (EUM.AYŞ.) 8/65 b. Emniyet Şubesi (EUM.EMN.) 47/17 80/15 89/39 90/24 c. Kısm-ı Adli Kalemi (EUM. KADL.) 22/57 d. Tahrirât Kalemi (EUM. THR.) 222 34/35 e. Hukuk (H.) 14/2 f. Hukuk Müşavirliği (HMŞ.) 10/77 g. İdâre(İD.) 124/44 94/16 95/27 h. Mektubî Kalemi (MKT.) 1339/39 1349/9 1080/47 1102/76 1137/69 1182/45 1193/25 131/31 1342/30 1346/45 1356/118 1357/13 1359/81 1359/87 1363/84 1365/39 1366/32 1371/31 1372/109 1372/16 1374/95 1380/15 1382/62 1393/48 1393/89 1399/11 1399/42 1406/63 1407/38 1412/97 1418/22 1423/ 61 1436/107 1438/100 1438/111 1449/110 1450/97 1464/42 1499/95 1505/89 1513/12 1513/12 1515/28 1520/73 1532/92 1534/65 1535/1 1557/71 1567/62 1568/27 1571/83 1577/26 1577/99 1579/102 1580/60 1586/101 1586/89 1588/40 1588/77 1594/56 1599/81 1606/94 1616/13 1623/117 1629/66 1630/108 1636/75 1659/121 1659/126 1676/40 1685/14 1689/74 1696/113 171/42 1711/11 1726/116 1742/76 1744/47 1758/32 1798/58 1799/2 18/29 1822/9 188/12 189/49 1915/80 1945/80 197/59 1998/74 2037/41 2042/84 2044/2 2059/132 2075/79 2075/87 2090/57 2091/58 2094/54 2104/50 2107/63 2148/49 2162/16 2190/2 2267/8 223 2285/105 2295/2 2392/15 2455/32 2473/106 2522/49 2532/110 2541/108 2541/42 2639/33 266/57 2662/46 2714/69 272/44 2740/9 2746/38 2779/5 2792/32 2823/97 2852/13 387/34 420/4 429/11 45/26 468/57 476/32 488/3 514/58 539/59 573/65 618/34 663/13 757/57 758/25 790/2 802/22 828/72 852/12 883/10 895/3 930/5 985/27 1405/68 1818/68 ı. Mütenevvia (MTV.) 17/53 i. Muhaberât-ı Umumiye İdâresi (MUİ.) 121/40 50/48 57/69 j. Siyâsî Kısım (SYS.) 123/4 k. Şifre Kalemi (ŞFR.) 160/1 160/91 168/108 170/40 185/5 186/51 193/77 l. Muâmelât (TMIK.M.) 174/46 189/51 237/58 54/6 71/83 93/19 26/78 HATT-I HÜMÂYUN TASNĠFĠ (BOA. HAT.) 426/21862 435/22018 HÂRĠCĠYE NEZÂRETĠ TASNĠFĠ (BOA. HR.) a. Hukuk Kısmı (H) 385/22 b. İdare (İD.) 2104/5 2104/12 c. İstişâre Odası (HMŞ.İŞO.) 224 166/20 185/1 d. Mektubî Kalemi (MKT.) 184/78 812/31 e. Siyâsî (SYS.) 2942/70 f. Tahrîrat (TH.) 149/87 166/40 177/21 262/53 30/18 30/72 39/20 82/46 g. Tercüme Odası (TO.) 172/39 263/86 ĠRÂDE TASNĠFĠ (BOA. Ġ.) a. Askerî (AS.) 19/8 b. Dâhiliye (DH.) 1026/80932 1154/90250 1233/96566 1295/102462 678/47249 850/68204 1076/84413 c. Husûsî (HUS) 27/28 27/28 28/131 54/99 56/65 d. Mâliye (ML.) 11/56 59/2 e. Meclis-i Mahsus (MMS.) 75/3367 87/3753 87/3753 98/4122 f. Bulgaristan (MTZ.(04)) 14/837 g. Meclis-i Vâlâ (MVL.) 264/9995 479/21697 538/24208 h. Şûrâ-yı Devlet (ŞD.) 100/5943 111/6658 22/951 25/1144 57/3268 76/4460 ı. Taltifât (TAL.) 462/17 225 ĠBNÜLEMĠN TASNĠFĠ (BOA. ĠE) 6/547 MAÂRĠF NEZÂRETĠ TASNĠFĠ (BOA. MF.) a. Mektubi Kalemi (MKT) 1180/81 MECLĠS-Ġ VÜKEL MAZBATALARI TASNĠFĠ (BOA. MV.) 14/53 31/2 45/33 58/53 7/40 MECLĠS-Ġ VÂL TASNĠFĠ (BOA. MVL.) 746/97 1079/1 608/20 651/8 693/27 707/48 805/17 SADÂRET TASNĠFĠ (BOA. A.}) a. Mukavelenâmeler (DVN.MKL.) 25/19 24/10 b. Meclis-i Vâlâ (MKT.MVL.) 140/55 61/77 c. Nezâret ve Devâir (MKT.NZD.) 228/32 d. Umum Vilayât Evrakı (MKT.UM) 336/9 ġÛRÂ-YI DEVLET TASNĠFĠ (BOA. ġD.) 1287/32 1465/24 1551/19 1580/16 1711/10 1717/12 1776/24 2395/1 2451/24 2453/11 2454/46 2454/55 2456/23 2456/41 2457/10 2458/13 2575/22 2593/10 2593/10 263/14 309/17 343/22 355/49 553/3 562/11 570/7 571/33 572/4 226 572/4 583/44 601/79 626/19 626/19 723/11 857/12 858/15 911/11 912/15 912/48 TEFTĠġAT-I RUMELĠ EVRAKI (RUMELĠ MÜFETTĠġLĠĞĠ) TASNĠFĠ (BOA. TFR.) a. Jandarma Müşiriyet ve Kumandanlık Evrakı (I.AS.) 31/3057 9/830 b. Kosova Evrakı (I.KV) 5/409 c. Müteferrik Evrak (I.M.) 15/1449 20/1939 13/1210 2/171 d. Manastır Evrakı (I.MN.) 101/10022 13/1201 27/2619 44/4337 49/4895 114/11361 e. Selanik Evrakı (I.SL.) 135/13406 16/1581 161/16016 183/18244 190/18967 20/1914 38/3749 44/4385 82/8162 90/8970 36/3589 f. Arzuhâller(I.ŞKT.) 106/10541 38/3749 82/8142 85/8445 g. Umum Evrakı(I.UM.) 5/481 TOPKAPI SARAYI TASNĠFĠ (BOA. TS.) a. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi Evrakı (MA.e) 1174/37 791/24 YABANCI ARġĠVLER TASNĠFĠ (BOA. YB.) a. Makedonya Arşivi (021) 39/51 227 YILDIZ TASNĠFĠ (BOA. Y.) a. Husûsî Mârûzat (HUS.) 253/78 266/116 305/26 323/136 520/10 b. Resmî Mârûzat (RES.) 106/41 37/5 41/17 c. Kâmil Paşa Evrakı (EE.KP.) 20/1969 29/2820 7/640 7/650 6/589 6/593 7/604 d. Mütenevvi Mârûzat (MTV.) 63/83 e. Askerî Mârûzat (PRK.ASK.) 163/55 32/17 f. Arzuhâl Jurnal (PRK.AZJ.) 12/66 16/91 27/90 38/2 6/60 g. Şehremâneti Mârûzatı (PRK.ŞH.) 1/63 2/11 7/40 h. Umûmî (PRK.UM.) 12/99 35/114 49/93 ZABTĠYE TASNĠFĠ (BOA. ZB.) 362/50 394/99 B. THE NATIONAL ARCHIVE FOREIGN OFFICE (FO) 424 / 131, No.51, “The Earl of Dufferin to Earl Granville”, 12 Haziran 1882 424 / 131, No.54, “The Earl of Dufferin to Earl Granville”, 26 Temmuz 1882 424 / 176, No.15, “Sir Clare Ford to the Earl of Rosebery”, 20 Kasım 1893 228 FRANSIZ TĠCARET YILLIKLARI Annuaire Oriental du Commerce de l'Industrie l'Administration et de Magistrature (1893-1894) Annuaire Oriental du Commerce de l'Industrie l'Administration et de Magistrature (1896) Annuaire Oriental du Commerce l'Industrie de l'Administration et de la Magistrature (1889-1890) Annuaire Oriental du Commerce l'Industrie de l'Administration et de la Magistrature Indicateur Oriental Annuaire Almanach du Commerce (1885) Indicateur Ottoman Illustré Annuaire Almanach du Commerce (1883) RESMĠ YAYINLAR BaĢbakanlık Devlet ArĢivleri Genel Müdürlüğü, Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, Ġstanbul: 2017 ________________, Kaynaklarıyla Osmanlı Coğrafyası Yer Adları Sözlüğü, Ġstanbul: 2020 Düstûr, Tertib I, Cilt 1, Matbaa-i Amire, 1289 Düstûr, Tertib I, Cilt 5, Ankara: BaĢvekâlet Matbaası, 1937 Düstûr, Tertib I, Cilt 6, Ankara: Ankara Devlet Matbaası, 1939 Düstûr, Zeyl 1, Ġstanbul: 1298 Düstûr, Zeyl 3, Ġstanbul: 1298 Mâliye Nezâreti, Ġhsâiyyât-ı Mâliye: Vâridât ve Maârif-i Umûmiyyeyi Muhtevîdir 1325, Ġstanbul: Matbaa-i Âmire, 1327 Mâliye Nezâreti, Ġhsâiyyât-ı Mâliye: Vâridât ve Maârif-i Umûmiyyeyi Muhtevîdir 1326, Ġstanbul: Matbaa-i Âmire, 1329 Ortaöğretim Tarih 11 Ders Kitabı, MEB Devlet Kitapları, 2019 Rüsûmât Salnâmesi, Ahmet Ġhsan ġürekâsı Matbaacılık Osmanlı ġirketi, Dersaâdet, 1330 Salnâme-i Vilâyet-i Aydın, Sene 1308/1891 Salnâme-i Vilâyet-i Aydın, Sene 1314/1896 229 MECLĠS-Ġ MEBÛSAN ZABIT CERĠDELERĠ Meclis-i Mebûsan Zabıt Ceridesi, Devre: 1, Cilt: 1, Ġçtima Senesi: 1, Otuz Birinci Ġnikad, 4 ġubat 1324 ÇarĢamba Meclis-i Mebûsan Zabıt Ceridesi, Devre: 1, Cilt: 2, Ġçtima Senesi: 1, Otuz Dördüncü Ġnikad, 11 Nisan 1324 ÇarĢamba Meclis-i Mebûsan Zabıt Ceridesi, Devre: 1, Cilt: 3, Ġçtima Senesi: 1, YetmiĢ Sekizinci Ġnikad, 11 Mayıs 1325 Pazartesi Meclis-i Mebûsan Zabıt Ceridesi, Devre: 1, Cilt: 3, Ġçtima Senesi: 1, Elli BeĢinci Ġnikad, 28 Mart 1325 Cumartesi Meclis-i Mebûsan Zabıt Ceridesi, Devre: 1, Cilt: 4, Ġçtima Senesi: 1, Seksen Ġkinci Ġnikad, 16 Mayıs 1325 Cumartesi Meclis-i Mebûsan Zabıt Ceridesi, Devre: 1, Cilt: 6, Ġçtima Senesi: 1, Yüz Yirmi Altıncı Ġnikad, 25 Temmuz 1325 Cumartesi Meclis-i Mebûsan Zabıt Ceridesi, Devre: 1, Cilt: 6, Ġçtima Senesi: 1, Yüz Otuz Dört Ġnikad, 2 Ağustos 1325 Pazar GAZETELER Ahenk Feyz Hizmet Ġctihad Ġkdam ĠstiĢare Köylü Maarif Sabah SebîlürreĢâd Tarik Tercüman-ı Hakikat 230 KĠTAP VE MAKALE AÇA, Mustafa, Ġskender KeleĢ, “Trabzon Çevresinde Tütün Kaçakçıları ve Kolcular Etrafında OluĢan Anlatılar”, Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, 6/4, 2017, ss.2545 – 2564. AHMET Vefik PaĢa, Lehçe-i Osmânî, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2000. AKAR, ġevket K., Hüseyin Al, Osmanlı Dış Borçları ve Gözetim Komisyonları (1854 – 1856), Ġstanbul: Osmanlı Bankası ArĢiv ve AraĢtırma Merkezi, 2013. AKDAĞ, Mustafa, Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası (Celalî İsyanları), Ġstanbul: Cem Yayınevi, 1995. AKKUġ, Yakup, “Modern Dönem Osmanlı Maliyesine Analitik Bir BakıĢ”, İstanbul Journal of Economics - İstanbul İktisat Dergisi, 40(68), 2018, ss.113 – 160. AKPINAR, Mehmet, “II.MeĢrutiyet Meclisince Reji‟nin Sorgulanması”, Osmanlı, c.3 (Ġktisat), Ed.: Güler Eren, Ankara: Türkiye Yayınları, 1999, ss.608 – 615. ________________, “Reji Uygulamalarına Bir Tepki: Tütün Kaçakçılığı”, Türkler, c.14, Ed.: Hasan Celal Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002, ss.540 – 554. ________________, “Akçaabat‟ta Tütün Üretimi ve Reji Ġdaresi‟nin Tütün Üreticilerine Yönelik Uygulamaları” Dünden Bugüne Akçaabat Sempozyumu Bildirileri, Trabzon: Akçaabat Belediyesi, 2013, ss.227 - 247. AKġĠN, Ahmet, Suha Oğuz Baytimur, “Osmanlı Devleti‟nde Hapis Cezaları ve Uygulamaları (1791 – 1808)”, XVI. Türk Tarih Kongresi, c.IV, I.Kısım, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2010, ss.11 – 25. ________________, “Osmanlı Devleti‟nde Toplumsal Suçlar ve Cezalar (1789 – 1839)”, XVII. Türk Tarih Kongresi, c.IV, I.Kısım, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2014, ss.395 – 430. AKTÜRE, Sevgi, “Osmanlı Devleti‟nde TaĢra Kentlerindeki DeğiĢimler”, Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, c.4, Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 1985, ss.891 – 904. AKYILDIZ, Ali, Tanzimat Dönemi Osmanlı Merkez Teşkilâtında Reform (1836 – 1856), Ġstanbul: Eren Yayınları, 1993. 231 ALAN, Gülseli Aygül Ernek, “Propaganda Aracı Olarak Ganbot Diplomasi”, Propaganda, Algı, İdeoloji ve Toplum İnşasına Dair İncelemeler, Ed.:G. Ülger, Beta Basım Yayım, 2015, ss.83 – 99. ALPAR, Güray, “Güvenliğin Sağlanmasında Bir Kolluk Kuvveti Olan Jandarmanın GeçmiĢten Günümüze Rolü ve Dünyadaki Konumu”, Güvenlik Bilimleri Dergisi, 2/1, 2013, ss.79 – 106. ALTUN, IĢıl, “Türkülerde Tütün”, Tütün Kitabı, Ed.: Emine Gürsoy Naskali, 2.Baskı, Ġstanbul: Kitabevi Yayınları, 2007, ss.409 – 418. ALTUNSOY, Burak, “Reji Uygulamaları ve Tütün Kaçakçılığını Engellemeye Yönelik Bir GiriĢim: Kordon Bölükleri”, Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, c.22, S.40, 2021, ss.547 – 602. ALYOT, Halim, Türkiye’de Zabıta, Ankara: Kozan Ofset, 2008. ANASTASSĠADOU, Meropi, Tanzimat Çağında Bir Osmanlı Şehri Selanik, Ġstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2001. ANDERSON, Olive, “II. Great Britain and the Beginnings of the Ottoman Public Debt, 1854–55”, The Historical Journal, VII/I, 1964, ss.47 – 63. AYDIN, Hacı Veli, “History of Tobacco Cultivation in the Districts of Siroz and Demirhisar at the Turn of 18th Century”, Musa Çadırcı’ya Armağan, Ankara: Bilgin Kültür Sanat Yayınları, 2012, ss.59 – 70. ________________, “18.Yüzyılda Selanik Kazasında Tefecilerle Köylüler Arasındaki Borç ĠliĢkileri”, XVI. Türk Tarih Kongresi, c.IV, Kısım I, Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2015, ss.439 – 456. BALKAN, Ġsmail, Yine Kolcular Döndü mü? Son Tütüncü Öldü mü?, Ġstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 2011. BARKEY, Karen, Eşkıyalar ve Devlet, Çev.: Zeynep Altok, Ġstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2011. BASKIN, Refik, “Tarladan Reji ĠĢçisine Tütün Emeği”, Fabrikanın Zilleri Sustu Adı Kaldı Reji, Samsun: Samsun Yerel Tarih Grubu, 2013, ss.39 – 55. BAġARAN, Mehmet, “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun Son Döneminde Aydın Vilayetinde EĢkıyalıkla Mücadele Eden Jandarma Müfrezelerinin Yapısal Ġncelemesi”, Miras ve Değişim Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Jandarma, Ed.: Ġsmail Hakkı Demircioğlu vd., Ankara: Berikan Yayınevi, 2018, ss.205 – 216. BAYRAK, Mehmet, Eşkıyalık ve Eşkıya Türküleri, Ankara: Yorum Yayınları, 1985. 232 Belgelerle Türk Polis Tarihi, c.4, Ankara: ĠçiĢleri Bakanlığı Genel Yayın, 2017. Belgelerle Türk Polis Tarihi, c.7, Ankara: ĠçiĢleri Bakanlığı Genel Yayın, 2017. BERKES, Niyazi, 200 Yıldır Neden Bocalıyoruz 1, Cumhuriyet, 1997. ________________, Türkiye’de Çağdaşlaşma, 15.Baskı, Ġstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2010. BESĠM, Ömer, Mükeyyifât ve Müsekkirâttan Tütün, Ġstanbul: A. Maviyan ġirket-i Mürettibiye Matbaası. BLAĠSDELL, Donald C., “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Avrupa Mali Kontrolü”, İstanbul Hukuk Mecmuası, 9(4), 1932, ss.113 – 128. BOHLMAN, Philip V., The Study of Folk Music in the Modern World, Washington, D.C.:Indiana University Press, 1988. BRAVERMAN, Harry, Labor and Monopoly Capital The Degradation of Work in the Twentieth Century, New York: Monthly Review Press, 1974. BURNS, Eric, The Smoke of the Gods (A Social History of Tobacco), Philadelphia: Temple University Press, 2007. CABLE, James, Gunboat Diplomacy 1919-1979, Palgrave Macmillan, 1981. CEZAR, Yavuz, Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve Değişim Dönemi (XVIII. yy dan Tanzimat’a Mali Tarih), Ġstanbul: Alan Yayıncılık, 1986. CHARLTON, Anne, “Medicinal Uses of Tobacco in History”, Journal of the Royal Society of Medicine, V. 97, (2004), ss.292 – 296. ÇADIRCI, Musa, “Tazminat Ġlanı Sırasında Anadolu'da Ġç Güvenlik”, Tarih Araştırmaları Dergisi, c.13, S.14, 1980, ss.45 – 58. ÇELĠK, Birten, “Osmanlı Gümrüklerinde Kadın Ġstihdamı: Kadın Gümrük Kolcuları (1901 – 1908)”, Belleten, c. LXXIX/286, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2015, ss.1003 – 1044. ÇĠFTÇĠ, Cafer, “Osmanlı‟da Kahve ve Bursa Kahvehâneleri”, Bursa Halk Kültürü II.Bursa Halk Kültürü Sempozyumu (20 – 22 Ekim 2005) Bildiri Kitabı, c.3, Bursa: Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü Kültür Sanat Kurulu Yayınları, 2005, ss.853 - 870 ________________, “Hudâvendigâr Vilayetinde Ġpekböcekçiliğinin Canlandırılmasında Düyûn-ı Umumiyye Ġdâresi'nin Rolü”, Belleten, c. LXXVI, S.277, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2012, ss.905 – 950. 233 ________________, “Düzce'de Tütün Üretimi ve Reji Ġdaresi”, Düzce’de Tarih ve Kültür, Ed.: Ali Ertuğrul, Bursa: Gaye Kitabevi, 2014, ss.172 – 181. D‟OHSSON, M.de M., XVIII. Yüzyıl Türkiyesinde Örf ve Adetler, Çev.:Zehran Yüksel, Ġstanbul: Tercüman, 1980. DEMĠR, Cenker Korhan, Mehmet Kurum, “Osmanlı Ġmparatorluğu Gayrinizami Harp Tecrübeleri ve Jandarma”, Miras ve Değişim Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Jandarma, Ed.: Ġsmail Hakkı Demircioğlu vd., Ankara: Berikan Yayınevi, 2018, ss.217 – 244. DEMĠR, Kenan, “II. MeĢrutiyet Dönemi Osmanlı Basınında Tütün Tarımı ve Reji ġirketi”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, c.22, S.41, 2019, ss. 419 – 446. DEVELLĠOĞLU, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, 29.baskı, Ġstanbul: Aydın Kitabevi, 2009. DIĞIROĞLU, Filiz, Memâlik-i Osmaniye Duhanları Müşterekü’l Menfaa Reji Şirketi Trabzon Reji İdaresi (1883 – 1914), Ġstanbul: Osmanlı Bankası ArĢiv ve AraĢtırma Merkezi, 2007. ________________, “Samsun Reji Ġdaresi”, Samsun Sempozyumu, c.III, Samsun: Samsun Valiliği, 2012, ss.393 – 400. ________________, “Selanik Ekonomisinde UnutulmuĢ Bir Alan: Tütün Üretimi, Ticareti ve Reji (1883-1912)”, Osmanlı Araştırmaları / The Journal of Ottoman Studies, C.XLIII, S.43, 2014, ss.227 – 272. DOĞRUEL Fatma, A. Suut Doğruel, Osmanlı’dan Günümüze Tekel, Ġstanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, 2000. EAGLETON, Terry, Edebiyat Nasıl Okunur, Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 2016. EL – AKHĠSÂRÎ, Ahmed er-Rûmî, Tütün İçmek Haram mıdır? Bir Osmanlı Risalesi, Ġstanbul: Kitap Yayınevi, 2015. ELDEM, Vedat, Osmanlı İmparatorluğu’nın İktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik, Ġstanbul: ĠĢ Bankası Yayınları, 1970. EMSLEY, Clive, Gendarmes and the State in Nineteenth-Century Europe, New York: Oxford University Press, 1999. ERTAġ, Mehmet YaĢar, “18. ve 19. Yüzyılda Osmanlı TaĢrasında YasadıĢılık: Yerel Ġdarecilerle EĢkıya ĠliĢkileri”, Osmanlı’dan Günümüze Eşkıyalık ve Terör, Ed.:Osman Köse, Samsun. Ġlkadım Belediyesi Yayınları, 2017, ss.147 – 156. 234 ESEN, Ahmet ġükrü, Anadolu Türküleri, Ankara: Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, 1986. FĠDAN, Yılmaz, “Trabzoni Mehmed Medeni‟ye Nisbet Edilen Arapça Duhan Risalesi”, 1. Uluslarası Geçmişten Günümüze Trabzon’da Dini Hayat Sempozyumu, c.58, 2016, ss.441-457. GENÇ, Hamdi, Tiğinçe Oktar, “Tütün Ġdaresinin Reji‟den Tekel‟e DönüĢümünün Hikâyesi”, Mucizeden Belaya Yolculuk: Tütün, Ed.: E. Vakıf Mercimek – Ġ.Eren Akçiçek, Ġstanbul: Tarihçi Kitabevi, 2014, ss.245 – 272. GENÇ, Mehmet, Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi, 8.Baskı, Ġstanbul: Ötüken NeĢriyat, 2012. GEORGEON, François, Sultan Abdülhamid, Çev.: Ali Berktay, Ġstanbul: Homer Kitabevi, 2006. GOODMAN, Jordan, Tobacco in History The Cultures of Dependence, New York: Routledge, 1994. GÖKDEMĠR, Oktay, “XIX Yüzyıl Sonunda Ġzmir ve Çevresinde Tütün Kaçakçılığı”, DEÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, c.1, S.3, 1993, ss.323 – 333. ________________, “Osmanlı Tütün Tarımında Reji Kolculuğu ve Sivil DireniĢ”, Tarih ve Toplum, c.32, S.190, 1999, ss.243 – 249. GÖZCÜ, Alev, Fevzi Çakmak, “Osmanlı Toplumunda Tütün Merkezli ÇatıĢma Alanı: Kolcular ve Ayıngacılar”, Mucizeden Belaya Yolculuk Tütün, Ed.: H.Vakıf Mercimek – Ġ.Eren Akçiçek, Ġstanbul: Tarihçi Kitabevi, 2014, ss.217 – 244. GÜRSOY, Bedri, “100. Yılında Düyun-u Umumiye Ġdaresi Üzerinde Bir Değerlendirme”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Ord. Prof. Şükrü Baban'a Armağan, Ġstanbul: 1984, ss.17 – 59. GÜVEMLĠ, Oktay vd., “Osmanlı Ġmparatorluğunda Çift Yanlı Kayıt Yönteminin XIX. Yüzyılın Ġkinci Yarısında Bir Sanayi ĠĢletmesinde Ġlk Kez Uygulaması -Tütün Rejisi Örneği”, Muhasebe ve Finans Tarihi AraĢtırmaları Dergisi, S.11, 2016, ss. 197 – 223. HAMZAOĞLU, Kubilay, “XIX. Yüzyılda Trabzon Vilayetinde Kaçakçılık Güzergâhları ve Rotaları”, History Studies, 12/6, 2020, ss. 3107-3126. HOBSBAWM, Eric, Sosyal İsyancılar, Çev.:Necati Doğru, Ġstanbul: Sarmal Yayınevi, 1995. 235 HÜSNÜ, ĠbrahimpaĢazâde Hüseyin, Tütün Meselemiz Ġnhisarcıların Ġddialarına Cevab, Ġstanbul: Amedi Matbaası, 1340. ISSAWI, Charles, The Economic History of Turkey (1800 – 1914), Chicago: The University of Chicago Press, 1980. ĠLGÜREL, Mücteba, “EĢkıya”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), c.11, Ġstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1995, ss.466 – 469. ĠNALCIK, Halil, “Osmanlı Metrolojisine GiriĢ”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Çev.: E. B. Özbilen, c.73, 1979, ss.21-49. ________________, “Tanzimat‟ın Uygulanması ve Sosyal Tepkiler”, Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, c.6, Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 1985, ss.1536 – 1544. ________________, “Cizye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), c.8, Ġstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1993, ss.45 – 48. KADRĠ, Hüseyin Kazım, Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e Hatıralarım, Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 1991. KALAYCI Mehmet, Eyüp Öztürk, “18. Yüzyıl Osmanlı Coğrafyasında Tütünün Sosyo- Kültürel Zeminine Dair Bir Metin: Ebu Sehl Nu‟man Efendi ve Taḥlilu‟d-Duḫan Adlı Risâlesi”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c.58/1, 2017, ss.1 – 45. KARACA, Ali, “Osmanlı Ġmparatorluğunda Reji ve Tütün Kaçakçılığında Trabzon Örneği: Bir Yabancı Sermaye Serüveni”, Tütün Kitabı, Ed.: Emine Gürsoy Naskali, 2.Baskı, Ġstanbul: Kitabevi Yayınları, 2007, ss.56 – 85. KARAÇOR, Zeynep vd, “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda ÖzelleĢtirme Faaliyetlerine Örnek Olarak Reji Tütün Ġdaresi”, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 1/3, 2019, s.18 – 28. KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi (Birinci Meşrutiyet ve İstibdat Devirleri (1876 - 1906), c.8, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2011. KARAMURSAL, Ziya, Osmanlı Mali Tarihi Hakkında Tetkikler, Ankara: Türk Tarih Kurumu. KARAOĞLU, Ömer, “Osmanlı Ġktisat ve Maliyesi‟ne Yerli Bir YaklaĢım Örneği: Mizan Gazetesi”, Bilgi Ekonomisi ve Yönetimi Dergisi, c.VIII, S.II, 2013, ss.191 – 206. 236 KARCI, Erol, “Reji Ġdaresi‟nin Tokat ve Çevresindeki Usulsüz Uygulamalarına Dair Bazı Tespitler (1886-1911)”, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tokat Tarihi Ve Kültürü Sempozyumu Bildiriler, c.1, Tokat, 2015, ss. 513-526. KAYA, Kemal, “19. Yüzyılda Anadolu‟da Ġç Güvenlik Sorunları ve Voyvodalar”, OTAM Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, 19/19, 2006, ss.239 – 255. KAZGAN, Haydar, “Düyun-ı Umumiye”, Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, c.3, Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 1985, ss.691 – 716. KELL, Katharine T., “Tobacco in Folk Cures in Western Society”, The Journal of American Folklore, V.78, N.308 (Apr. - Jun., 1965), ss.99 – 114. KEMAL, YaĢar, Çakırcalı Efe, Ġstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2007. __________________, İnce Memed 1 – 2 – 3 - 4, Ġstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2007. KESKĠN, Nuray Ertürk, Melda Yaman, Türkiye’de Tütün, Ankara: Nota Bene Yayınları, 2013. KESKĠNKILIÇ, Erdoğan, “Bir Osmanlı ÖzelleĢtirme Modeli: Reji – Tütün Ġdaresi”, Liberal Düşünce, 4/14, 1999, ss.151 – 155. __________________, “Düyûn-ı Umûmiyye Ġdâresi”, Türkler, c.14, Ed.: Hasan Celal Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002, ss.655 – 673. KIRAY, Emine, Osmanlı’da Ekonomik Yapı ve Dış Borçlar, 2.Baskı, Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 1995. KIRBIYIK, Emin, Mazide Kalan Reji, Samsun: Sed Yayınları, 2013. KIRMIZI, Abdülhamid, Abdülhamid'in Valileri Osmanlı Vilayet İdaresi 1895-1908, Ġstanbul: Klasik Yayınları, 2008. KOPAR, Metin Kopar, Murat Yolun, “18. ve 19. Yüzyıllarda Osmanlı Borçlar Tarihine Bir BakıĢ”, History Studies International Journal of History, 4/1,2012. KÜÇÜK, Cevdet, Tevfik Ertüzün, “Düyûn-ı Umûmiye” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), Ġstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, c.10, 1994, ss.58 – 62. KÜTÜKOĞLU, Mübahat S., “Tütün “Zer‟iyye Resmi” ve DıĢ Tesirlerle Kaldırılması”, Ankara: VIII. Türk Tarih Kongresi, 1976, ss. 1429-1434. LEWIS, Bernard, “Düyûn-ı Umûmiyye” The Encyclopaedia of Islam, V.II (C – G), Leiden: Brill, 1991, ss.677 – 678. 237 MACKRIDGE, Peter, “The Myth of Asia Minor in Greek Fiction”, Crossing the Aegean An Appraisal of the 1923 Compulsory Population Exchange Between Greece and Turkey, Ed.: Renée Hirschon, New York: Berghahn Books, 2003, ss.235 – 246. MAHMUT ġevket PaĢa, Osmanlı Teşkîlât ve Kıyâfet-i Askeriyyesi, 2.Baskı, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2014. MAROWITZ, Charles, “The Public Debt of Turkey”, The North American Review, 1902, ss.275 – 288. ________________, Türkiye Maliyesi, Ankara: Maliye Tetkik Kurulu, 1978. McGOWAN, Bruce, Economic Life in Ottoman Europe: Taxation, Trade and the Struggle for Land, 1600-1800, New York: Cambridge University Press, 1981. MOADDEL, Mansoor, “Shi'i Political Discourse and Class Mobilization in the Tobacco Movement of 1890-1892”, Sociological Forum, 7/3, 1992, ss. 447-468. MUTLUÇAĞ, Hayri, “Düyûn-ı Umumiye ve Reji Soygunu”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Ġstanbul: MenteĢ Matbaası, 1967, ss.33 – 39. ________________, “Reji Ġdaresinin Satın Alınması Ġçin II. Abdülhamid‟e Yapılan RüĢvet Teklifi” Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, c.7 Nisan, Ġstanbul: MenteĢ Kitabevi, 1968, ss.40 – 43. NACAR, Can, Labor and Power in the Late Ottoman Empire Tobacco Workers, Managers and the State, 1872-1912, Cham: Palgrave Macmillan, 2019. NAÎMÂ, Mustafa Efendi, Naîmâ Tarihi, Çev: Zuhuri DanıĢman, Ġstanbul: Zuhuri DanıĢman Yayınevi, c.1, 1967. ________________, Naîmâ Tarihi, Çev.: Zuhuri DanıĢman, Ġstanbul: Bahar Matbaası, c.3, 1968. NOVĠÇEV, Osmanlı İmparatorluğunun Yarı Sömürgeleşmesi, Ankara: Onur Yayınları, 1979. NUSRET Bey, Tütün Meselesi, Zaman Gazetesi Matbaası, 1326. OKTAR, Tiğinçe, “Tütün Reji ġirketi – Memâlik-i ġâhâne Duhanları MüĢterek-ül Menfaa Reji Ġdaresi, Reji ġirketinin KuruluĢundan Önceki GeliĢmeler”, Osmanlı, c.3 (Ġktisat), Ed.: Güler Eren, Ankara: Türkiye Yayınları, 1999, ss.459 – 464. 238 ________________, “Osmanlı Devleti‟nde Reji ġirketinin Kurulmasından Sonraki GeliĢmeler”, Tütün Kitabı, Ed.: Emine Gürsoy Naskali, 2.Baskı, Ġstanbul: Kitabevi Yayınları, 2007, ss.45 – 55. ________________, Mehmet Mubarek Alan, “Reji ġirketi Cibali Tütün Fabrikası ĠĢçi Grevleri (1883 – 1925)”, Süleyman Demirel Üniversitesi Vizyoner Dergisi, c.9, S.20, 2018, ss.28 – 38. Osmanlı Askeri Teşkilât ve Kıyafetleri 1876 - 1908, Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı Yayınları, 1986. Osmanlı Devleti‟nin Ġlk Ġstatistik Yıllığı 1897, Haz.: Tevfik Güran, Ankara: T.C. BaĢbakanlık Devlet Ġstatistik Enstitüsü. ÖKTEN, Ertuğrul, “Cumhuriyet‟in Ġlk Yıllarında Tütün”, Tütün Kitabı, Ed.: Emine Gürsoy Naskali, 2.Baskı, Ġstanbul: Kitabevi Yayınları, 2007, ss.155 – 190. ÖNSOY, Rifat, “Muharrem Kararnâmesi ve Duyûn-u Umumiye Ġdaresi”, Osmanlı, c.3 (Ġktisat), Ed.: Güler Eren, Ankara: Türkiye Yayınları, 1999, s.400 – 414. ÖSEN, Serdar, “Osmanlı Devleti‟nde Tütün Kaçakçılarıyla Mücadele: Niğde Örneği”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S.38, 2015, ss.49 – 68. ________________, “20. Yüzyıl BaĢlarında Ġzmit Sancağı‟nda Tütün Üretiminde KarĢılaĢılan Sıkıntılar ve Tütün Kaçakçılığı”, Uluslararası Kara Mürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu – II, Ed.: Haluk Selvi - M.Bilal Çelik - Ali YeĢildal, Kocaeli: Kocaeli BüyükĢehir Belediyesi, Kültür ve Sosyal ĠĢler Dairesi BaĢkanlığı Yayınları, 2016, ss.1255 – 1264. ÖZBEK, Nadir, “Policing the Countryside: Gendarmes of the Late 19th Century Ottoman Empire (1876 – 1908)”, International Journal of Middle East Studies, 40, 2008, ss.47 – 67. ________________, “Ġkinci MeĢrutiyet‟i Hazırlayan KoĢullar Rumeli‟de Vergi Tahsilatı ve Jandarma”, Toplumsal Tarih, S.183, 2009, ss.46 – 50. ________________, “Osmanlı TaĢrasında Denetim: Son Dönem Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Jandarma (1876 – 1908)”, Tarihsel Perspektiften Türkiye’de Güvenlik Siyaseti, Ordu ve Devlet, Ġstanbul: Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2010, ss.47 – 78. ÖZCAN, Abdülkadir, “Osmanlı Ġstanbulu‟nda Kolluk Hizmetleri ve Modern Anlamda Ġlk Karakol TeĢkilatının Kurulması”, XIII. Türk Tarih Kongresi, 04-08 Ekim 1999, Ankara (III. Cilt-III. Kısım), ss.1753 – 1760. 239 ________________, “Zaptiye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), Ġstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2013, c.44, ss.128 – 130. ÖZCAN, Ahmet, “EĢkıyanın „Adi‟ ġiddetinin Siyasallığı ve Yasa Yapıcı Mirası”, Kebikeç, S.34, 2012, ss.7 – 23. ________________, “Osmanlı Devleti‟nde Jandarma TeĢkilatı Kurulmasının Gündeme Ġlk Defa GeliĢi (1839)”, Tarih Araştırmaları Dergisi, 32/53, 2013, ss.173 – 194. ÖZÇELĠK, Özer, “1875 Moratoryumundan Düyun-ı Umumiye Ġdaresi‟ne Osmanlı Ekonomisi”, Sultan II.Abdülhamid Sempozyumu, c.2, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2014, ss.7 – 38. ÖZDEMĠR, Biltekin, Osmanlı Devleti Dış Borçları 1854-1954 Döneminde Yüzyıl Süren Boyunduruk, Ankara: Ankara Ticaret Odası Yayını, 2009. ÖZEN, ġükrü, “Tütün”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), Ġstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2012, c.42, ss.5 – 9. ÖZGÜN, Cihan, “Osmanlı Devleti‟nde Jandarma Kuvvetlerinin EĢkıya ve Çeteleri Takip Etme Yöntemleri”, Miras ve Değişim Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Jandarma, Ed.: Ġsmail Hakkı Demircioğlu vd., Ankara: Berikan Yayınevi, 2018, ss.177 – 204. ÖZTÜRK Melda Yaman, Nuray Ertürk Keskin, “Osmanlı‟da Yabancı Yatırımlar Duyunu Umumiye ve Tütün Rejisi”, Memleket Siyaset Yönetim, c.6, S.16, 2011, ss.116 – 150. ________________, “Tütün Sektöründe Yabancı Yatırım: Reji Deneyimi IĢığında Bugünü Anlamak”, Çalışma ve Toplum: Ekonomi ve Hukuk Dergisi, S.37, 2013, ss.91 – 118. ÖZÜRKÜT, YaĢar, Öyküleriyle Türküler 1, Ġstanbul: Ada Yayıncılık, 1999. PAKALIN, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c.II, Ġstanbul: MEB Yayınları, 1993. PAMUK, ġevket, Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları, 4.Baskı, Ġstanbul: Türkiye ĠĢ Bankası, 2007. ________________, Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi, Ġstanbul:2012, Tarih Vakfı Yurt Yayınları. ________________, Uneven Centuries Economic Development of Turkey Since 1820, New Jersey: Princeton University Press, 2018. 240 PARVUS Efendi, Türkiye’nin Mali Tutsaklığı, Haz.: Muammer Sencer, Ġstanbul: May Yayınları, 1977. PEÇEVĠ, Ġbrahim, Tarih-i Peçevi, t.y., c.2. QUATAERT, Donald, Osmanlı Devleti'nde Avrupa İktisadi Yayılımı ve Direniş (1881- 1908), Çev.: Sabri Tekay, Ankara: Yurt Yayınları, 1987. ________________, Osmanlı İmparatorluğu (1700 – 1922), Çev.: AyĢe Berktan, Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 2004. RAMBER, Lui, Gizli Notlar, Haz.: N. A. Banoğlu, Ġstanbul: Tercüman 1001 Temel Eser, 1975. SAĞOL, Gülden, “Mâni, Türkü ve ġarkılarda Tütün”, Tütün Kitabı, Ed.: Emine Gürsoy Naskali, 2.Baskı, Ġstanbul: Kitabevi Yayınları, 2007, ss.371 – 408. SAKALLI, Fatih, “Ahmet Naim Çıladır‟ın Öyküleri Üzerine Bir Ġnceleme”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, c.2, S.2, 2014, ss. 335-347. SAMĠ, ġemseddin, Kamus-i Fransevi, Ġstanbul: Mihran Matbaası, 1883. ________________, Kâmûs-ı Türkî, Ġstanbul: Çağrı Yayınları, 2007. SAYLAN, ġenol, “17. Yüzyıl Osmanlısında Bir Tütün Müdafaası: Ahmed Devletî‟nin Risâletü‟l-Ġnsâfiyye fî Bahsi‟d-Duhâniyye Adlı Risâlesi”, AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, c.8, S.1, 2020, ss. 27 – 57. SERT, Serap, “Osmanlı Devleti‟nin Rumeli Vilayetlerinde ÂsâyiĢ ve Emniyetin Sağlanmasında Bir Kolluk Kuvveti Olarak Jandarma 1896 – 1901”, Akademi Sosyal Bilimler Dergisi, c.6, S.18, 2019, ss. 483 – 496. SHAW, Stanford J., Ezel Kural Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, c.2, Çev.:Mehmet Harmancı, Ġstanbul: E Yayınları, 2010. SWANSON, Glen W., “The Ottoman Police”, Journal of Contemporary History, 7/1, 1972, ss.243 – 260. ġANDA, Hüseyin Avni, Yarı Müstemleke Oluş Tarihi – 1908 İşçi Hareketleri, Ġstanbul: Gözlem Yayınları, 1978. ġENEL, Süleyman, “Ayıngacı Türküleri”, Tütün Kitabı, Ed.: Emine Gürsoy Naskali, 2.Baskı, Ġstanbul: Kitabevi Yayınları, 2007, ss.361 – 370. TAHĠR, Kemal, Rahmet Yolları Kesti, Ġstanbul: Ġthaki Yayınları, 2006. TAHSĠN PaĢa, Abdülhamid ve Yıldız Hatıraları, Ġstanbul: Muallim Ahmet Halit Kitaphanesi, 1931. 241 TARUS, Ġlhan, Var Olmak, Ġstanbul: Varlık Yayınevi, 1957. TEKĠN, Saadettin, “Osmanlı‟da Kadın ve Kadın Hapishaneleri”, Tarih Araştırmaları Dergisi, 29/47, 2010, ss. 83 – 102. TEMEL, Mehmet, “Osmanlı Devletinin Son Döneminde Tütün Politikası ve Artan Tütün Kaçakçılığı”, Toplumsal Tarih, S.88, s.4 – 11. TOPRAK, Zafer, “Osmanlı‟nın Son Döneminde Ġstanbul Sokaklarında Marjinaller: Hırsızlar, Dolandırıcılar, Yankesiciler”, İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No:38, 2008, ss.275 – 279. TOSUN, Murat Dursun, Alucra Tarihi Arşiv Belgelerinde Alucra, Ġstanbul: Rıhtım Dijital Matbaa, 2017. TÜRKMEN, Zekeriya, “XX. Yüzyıl BaĢlarında Batı Anadolu‟da EĢkıya ile Mücadelede Osmanlı Kolluk Kuvvetlerinin Faaliyetleri: Çakırcalı EĢkıyasını Takip Harekâtı”, XIV. Türk Tarih Kongresi Bildirileri, c. II Kısım I, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2004, ss.199 – 237. ULUÇAY, M. Çağatay, 18.ve 19.Yüzyıllarda Saruhan'da Eşkiyalık ve Halk Hareketleri, Ġstanbul: Berksoy Basımevi, 1955. ________________, “Üç EĢkıya Türküsü”, Türkiyat Mecmuası, c.13, 1958, ss. 85 – 100. ULUNAY, Refi Cevad, Dağlar Kralı Balçıklı Ethem, Ġstanbul: Arba Yayınları, 1995. UġAKLIGĠL, Halid Ziya, Kırk Yıl, Ġstanbul: Özgür Yayınları, 2008. ÜNAL, Metin, “Tütünün Dört Yüz Yılı”, Tütün Kitabı, Ed.: Emine Gürsoy Naskali, 2.Baskı, Ġstanbul: Kitabevi Yayınları, 2007, ss.17 – 33. ÜRER, Harun, “Osmanlı‟da Kahve / Kahvehane Kültürü ve Salihli‟den Bir Kahvehane Örneği: Himaye-i Etfal”, Sanat Tarihi Dergisi, c.XIX/2, 2010, ss.1 – 26. ÜRKMEZ, Naim, “EĢkıyalığın Engellenmesine Dair Sultan II. Abdülhamid‟e Sunulan Bir Rapor”, ETÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 1/1, 2015, ss.31 – 64. VALEY, A. Du, Türkiye Maliye Tarihi, Ankara: Maliye Tetkik Kurulu, 1978. VAN, Nurettin, “Tanzimattan Cumhuriyet‟e Ġstanbul‟da Güvenlik”, Antik Çağ’dan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi, c.3, Ġstanbul: ĠBB Kültür Aġ, 2015, ss.118 – 133. VARDAĞLI, Emine Tutku, “International Tobacco Politics and the Question of Social Movements in the Middle East: A Comparative Analysis of Ottoman and Iranian Cases”, Middle Eastern Studies, V.50, 2014, ss. 606-621. 242 VEINSTEIN, Gilles, Selanik 1850-1918, Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 2001. YARDIMCI, Ezgi, “Reji Dönemi Tütün Kaçakçılığının Toplumsal Anlamı ve Temsilleri”, Kebikeç, S.49, 2020, ss.103 – 121. YAġAYANLAR, Ġsmail, “Ġnhisara Gayriresmi Tepki: Kerpe ve Kefken Sahillerinde Tuz Kaçakçılığı”, Uluslararası Kara Mürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu – II, Ed.: Haluk Selvi - M.Bilal Çelik - Ali YeĢildal, Kocaeli: Kocaeli BüyükĢehir Belediyesi, Kültür ve Sosyal ĠĢler Dairesi BaĢkanlığı Yayınları, 2016, ss.759 – 765. YAVUZ, Fikrettin, “Düvel-i Muazzama‟nın Baskı Unsuru Olarak Gambot Diplomasisi ve Osmanlı Devleti”, 4. Uluslararası Bilimsel Araştırmalar Kongresi Bildiri, Ed.:B. Karaca, E. Ġslamoğlu ve E. Kirik, 2019, ss.31 – 45. YERASĠMOS, Stefanos, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye - 2 (Tanzimattan I. Dünya Savaşı’na), Ġstanbul: Gözlem Yayınevi, 1975. YETKĠN, Sabri, Ege’de Eşkıyalık, 3.Baskı, Ġstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2003. YILMAZ, Fehmi, “Tütünün Dünyaya YayılıĢı ve Osmanlı Ġmparatorluğu‟na GiriĢi”, Osmanlı, ed. Güler Eren, c.5, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 1999, ss.584 – 594. ________________, “Tütün”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), c.42, Ġstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2012, ss.1 – 4. YORULMAZ, Ahmet, Ayvalık’ı Gezerken, Ġstanbul: Geylan Yayınları, 1977. YÜKSEL, Ahmet, “Türkiye‟de Tütüncülerin KaçakçılaĢma Sürecinde Kolculuğun Baskısını Ġki Kolcunun Tercüme-i Hâlinden Anlama Denemesi”, Kebikeç, 34, 2012, ss.185 – 200. YÜKSEL, Ahmet, “Tayin, Terfi ve Ġhraç Üçgeninde Bir Osmanlı Polisi”, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi- Journal of Turkish Researches Institute, 69, 2020, ss. 521 – 554. TEZLER AKARLI, Ahmet Orhun, Growth and Retardation in the Ottoman Economy, The Case of Ottoman Selanik, 1876 – 1912, (Doktora Tezi), London: London School of Economics and Political Science, 2001. AKPINAR, Mehmet, Reji İdaresi (1908 – 1925), (Yüksek Lisans Tezi), Trabzon: Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998. 243 ALTUN, Muhsin, Osmanlı Tütün Tekeli Memalik-i Osmaniye Duhanları Müşterek’ül- menfaa Reji İdaresi, (Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1995. BATMAN, Mustafa, Tobacco Smuggling in the Black – Sea Region of the Ottoman Empire (1883-1914), (Yüksek Lisans Tezi), Ġstanbul: Ġstanbul ġehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013. BĠRDAL, Murat, The Ottoman Public Debt Administration and Its Role in the Peripheralization of the Ottoman Empire, (Doktora Tezi), United States: University of Southern California, 2006. BORLAT, BarıĢ, Atatürk Döneminde Türkiye’de Tütün ve Sigara Kaçakçılığı (1923 – 1938), (Yüksek Lisans Tezi), Çanakkale: Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013. DEAL, Roger A., Violent Crime in Hamidian Istanbul 1876 – 1909, (Doktora Tezi), Utah: The University of Utah Graduate School, 2006. DIĞIROĞLU, Filiz, XIX. Yüzyıl Karadeniz’inde Yeni Bir Ticari Merkez: Samsun, (Doktora Tezi), Ġstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011. GÖKDEMĠR, Oktay, Aydın Vilayeti’nde Tütün Rejisi, (Doktora Tezi), Ġzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılap Tarihi Enstitüsü, 1994. HAMZAOĞLU, Kubilay, Trabzon Vilayeti'nde Kaçakçılık (1855 – 1908), (Yüksek Lisans Tezi), Samsun: Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019. KAYAALP, Ebru, From Seed to Smoke: The Re-Making of the Tobacco Market in Turkey (Doktora Tezi), Houston: Rice University, 2009. ORUÇ, Sema, Refi Cevat Ulunay Romanlarının Yapısı ve Tema Bakımından İncelenmesi, (Yüksek Lisans Tezi), Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014. PULLUKÇUOĞLU, Olcay, Aydın Sancağı 1845 – 1914 (Sosyal, Ekonomik, İdari, Kültürel Durum, (Doktora Tezi), Ġzmir: Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006. QUATAERT, Donald, Ottoman Reform and Agriculture in Anatolia 1876 – 1908, (Doktora Tezi), Los Angels: University of California, 1973. TAġKIN, Ünal, Osmanlı Devleti'nde Kullanılan Ölçü ve Tartı Birimleri, (Yüksek Lisans Tezi), Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005. 244 ÜSKÜL, Zümrüt, Hudavendigâr Vilâyeti'nde Tütüncülük ve Reji İdaresi, (Yüksek Lisans Tezi), Bursa: Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019. VAN, Nureddin, İstanbul Polis Müdüriyet-i Umûmiyyesi; Kuruluşu, Teşkilâtı ve Faaliyetleri (1909 – 1918), (Doktora Tezi), Ġstanbul: Marmara Üniversitesi Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü, 2012. VAROL, Özge, II.Abdülhamid Döneminde Düyun-u Umumiye İdaresi'nin Kuruluşu ve İşleyişi, (Yüksek Lisans Tezi), Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007. YAĞAR, Hasan, Mevzuat Metinlerinde Polis Teşkilatında Yapı ve Görev (1845 – 1923), (Doktora Tezi), Ankara: Ankara Üniversitesi Türk Ġnkılap Tarihi Enstitüsü, 1988. YARDIMCI, Ezgi, Osmanlı’nın Tütün Çıkmazı: Reji’ye Karşı Toplumsal Muhalefet (1883 – 1925), (Yüksek Lisans Tezi), Muğla: Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017. YILDIRIM, Kadir, Osmanlı Çalışma Hayatında İşçi Örgütlenmesi ve İşçi Hareketlerinin Gelişimi (1870-1922), (Doktora Tezi), Ġstanbul: Ġstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011. YILMAZ, Fehmi, Osmanlı İmparatorluğu’nda Tütün: Sosyal, Siyasi ve Ekonomik Tahlili (1600 – 1883), (Doktora Tezi), Ġstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005. 245 TABLOLAR Tablo 11: 1892 Yılında Silah Tezkiresi Alan Reji Kolcuları Listesi NUMERO MEMUREYN ĠSMĠ NUMERO MEMUREYN ĠSMĠ 36 SermüfettiĢ Tayyib Ağa 583 " Ahmed Ağa Hüsnü 66 Süvâri MüfettiĢi Mehmed Said Efendi 73 " Efendi 86 " Mehmed Arif Efendi 413 " Ahmed Bey 56 " Tahir Ağa Çerkez 76 " Hasan Ağa 43 " Mustafa Ağa Çerkez Lihusan(?) Süleyman 555 " 345 " Bey Ağa Çerkez 476 " Çerkez Ġsmail Bey 613 " Mehmed Ağa Hafız Hüseyin 143 Piyâde KolbaĢısı 663 " RüĢdü Bey Efendi 554 " Mustafa Efendi 706 " Selim Ağa 118 " Behram Ağa 691 " Ġsmail Ağa Mahmud 617 " Salih Pehlevan 64 " Ağa 71 " Ahmed ÇavuĢ 85 " Nazır Ağa Sadık 44 Süvâri Memuru Arif Ağa 34 " ÇavuĢ Çerkez 53 " Ali Efendi " Ġsmail Mustafa 665 " Ahmed ÇavuĢ 146 Piyâde Memuru Sinan Ağa Ürgüplü 697 " Osman Ağa 705 " Ahmed Ağa Mansur 550 " Süleyman Ağa 704 " Ağa Ġbrahim 391 " Hasan Ağa 416 " Ağa Hayrullah 474 " Tayyib Ağa 724 " Ağa Hâfız Hüseyin Ahmed 390 " 730 " Efendi Efendi Kayserili 29 " Hasan ÇavuĢ 139 " Ġbrahim Ağa Süleyman 80 " Halil OnbaĢı 511 " Ağa Hayri 38 " Ömer Cemal Efendi 126 " Efendi 97 " Mustafa Efendi 303 " Faik Efendi 547 " Nuri Pehlevan 544 " Osman Ağa Çerkez 59 " Kürd Ali 234 " Salih Ağa Çerkez 32 " Çerkez Zekeriyya 20 " Musa Bey 246 NUMERO MEMUREYN ĠSMĠ NUMERO MEMUREYN ĠSMĠ Hacı Ahmed 666 " Ġbrahim OnbaĢı 72 " Efendi 174 " Küçük Ömer Ağa 316 " Hasan Ağa 452 " Çerkez Mehmet Ağa 524 " Mehmed Ağa Çerkez Mehmed 707 " HaĢim Ağa 169 " Bey Çerkez Salih 622 " Ali ÇavuĢ 560 " Ağa Çerkez Ġsmail 553 " ÇavuĢ Süvari Çerkez Osman 606 Ali Bey 52 " MüfettiĢi ÇavuĢ Süvari Konyalı Sadık 611 Çerkez Mehmed Bey 18 " MüfettiĢi ÇavuĢ Piyade 673 Kürd Mehmed Ağa Piyade Memuru Ġsmail Ağa KolbaĢısı Piyade 626 Yusuf Ağa 663 " Mustafa Efendi KolbaĢısı Piyade Kürd Mehmed 619 BoĢnak Ali Ağa 630 " KolbaĢısı Ağa 607 Süvari Memuru Habib Ağa 628 " Çerkez Ali Bey 610 " Nazif Ağa 621 " Osman Ağa Çerkez 609 " Kürd Mustafa Ağa " Zekeriyya Kara Mehmed 614 " Çerkez Bekir Ağa 693 " Ağa 548 " Fehim Ağa 616 " Yusuf Ağa 608 " Çerkez Ahmed Bey 237 " Ahmed Efendi Süleyman oğlu 615 " Abdullah Ağa 620 " Ali Ağa Çerkez Mustafa Çerkez 25 " 612 " Efendi Zekeriyya Ağa Kaynak: BOA. ġD.2593/10, lef 2 247 Tablo 12: 1885 – 1887 Yılları Arası ġehirlerde Yapılan Kolculuk Harcamaları Kolculuk Harcamaları Yıl Yer (Altın Lira) Halep 354.894 Ankara 318.382 Bingazi 43.265 Beyrut 764.923 Kavala 282.864 Diyarbakır 212.114 Cidde 112.084 1885 - 1886 Erzurum 291.869 Hudeyde 136.725 Yanya 344.217 Kastamonu 117.071 Harput 129.214 Konya 277.928 Mersin 216.750 Halep 324.409 Ankara 245.274 Bingazi 43.158 Beyrut 749.805 Kavala 346.367 Diyarbakır 136.507 Cidde 91.518 1886 - 1887 Erzurum 291.250 Hudeyde 133.962 Yanya 236.872 Kastamonu 168.788 Harput 116.828 Konya 280.997 Mersin 198.042 Kaynak: Gökdemir, Aydın Vilayeti'nde Tütün Rejisi, s.104 – 105 248 Tablo 13: Ġstanbul, Selanik, Samsun, Ġzmir ve Bursa’da Yapılan Kolculuk Harcamaları Yıl Yer Kolculuk Harcamaları Ġstanbul 2.244.676 Selanik 1.435.001 1885 - 1886 Samsun 1.030.042 Ġzmir 2.691.553 Bursa 1.160.117 Ġstanbul 2.083.156 Selanik 1.343.566 1886 - 1887 Samsun 909.319 Ġzmir 2.640.708 Bursa 1.112.136 Ġstanbul 2.774.085 Selanik 1.129.151 1890 - 1891 Samsun 840.869 Ġzmir 2.192.551 Bursa 1.054.700 Ġstanbul 2.927.059 Selanik 1.201.714 1891 - 1892 Samsun 930.543 Ġzmir 2.235.979 Bursa 1.144.399 Kaynak: Gökdemir, Aydın Vilayeti'nde Tütün Rejisi, s.102 – 103 249 Tablo 14: Reji Vapurlarının Ele Geçirdiği Kaçak EĢyalar Osmanlı Tütün Rejisi Vapurları Tarafından Derdest Olunan Mevâdd-ı Muhtelife EĢyâ-yı Vapurun Kapudanın Memnuʽanın Tarihi Ġsmi Ġsmi Derdest Olunduğu Mahal TeĢrîn-i Evvel Üsküdar Hasan Cezâir-i Bahr-i Sefid 2300 kilo barut 1309 Haziran Ġskenderun Ahmed Bozbaba 11,5 kilo barut 1310 TeĢrîn-i Evvel Cezâir-i Bahr-i Sefid Hüseyin Limni 480 kilo barut 1310 970 kilo barut TeĢrîn-i Sânî Aydın Cemil Avanos 1310 456 parça dinamit 360 parça dinamit 19 metre fitil TeĢrîn-i Sânî Sakız Alaaddin Avanos 1310 3 büyük kutu derununda dinamitli kapsül ġubat Ġskenderun Ahmed Avanos 180 kantar çam kabuğu 1310 10 çuval çam kabuğu Mart Ġskenderun Ahmed Karyot 1311 200 kantar odun kömürü 360 kilo barut TeĢrîn-i Sânî 285 parça dinamit Ġskenderun Alaaddin Koyun Adası 1312 100 metre fitil 400 Martini fiĢengi Girid ceziresinden tafn Kânûn-i Sânî Sakız Ahmed TrablusĢam olunub oradan firar eden 1312 36 Dürzi Kaynak: BOA. BEO.1006/75405, lef 3 250 Tablo 15: 1896 – 1897 Arası Reji Kolcularının Yakaladığı Kaçak Emtialar 1312 Senesi Mart'ından 1313 Senesi Mayıs Ayına Kadar Muhafaza Hey'eti Tarafından Derdest Olunan Mevadd-ı Muhtelife Hükümet muaveneti ile 8 tüfeng (Tüfenglerden 6'sı Martini'dir.) Bursa 1 adet bıçak Kastamonu 1 tüfeng ile 1 adet bıçak Ġstanbul 5 adet Martini Konya 1 tüfeng ile 1 adet bıçak 16 Martini Mâmûretülazîz 1 bıçak Sahte sikke imalatına mahsus alat ve edevat Selanik 42 kıyye barut Samsun 1 tüfeng ile 1 Revolver 85.000 fiĢeng 35.000 fiĢeng kabı 704 revolver 3 tüfeng 1 aded Karabina 2 küçük top 2 büyük top 358,5 kilo barut 636 metre maden fitili Ġzmir 11 kilo klorat deponas 32 kilo güherçile 2 kıyye haĢhaĢ 378 adet memnu' gazete 70 adet Osmanlı lirası sirkat edilüb üzerinde 35 adedi mevcud olduğu haldedir Ġskenderun nam vapur tarafından vuk'u bulan takip üzerine polis idaresi mârifetiyle "Çarikof" nam Rus vapurundan ihraç olunan 9 adet Martin ile karabina kumpanyasının "Nabder" namındaki vapurundan çıkarılan 800 adet ihtilâl beyannâmeleri derdest olunmuĢtur Kaynak: BOA. BEO.1006/75405, lef 2 251 EKLER Ek – 1: Reji Kolcularına Ait Ġlk Resmi YazıĢma, 31 Ekim 1883 252 Ek – 1 (devamı) Kaynak: BOA. HR.HMġ.ĠġO. 166/20 253 Ek – 2: Reji Kolcularının Silah TaĢıyabileceklerine Dair ġûrâ-yı Devlet Kararı, 21 Ekim 1891 Kaynak: BOA. Ġ.ġD. 111/6658 254 Ek – 3: Ġnegöl Merkezinden Reji Kolcularını ġikâyet Ġçin Gönderilen Telgraf, 15 Ağustos 1902 Kaynak: BOA. BEO. 1904/142761 255 Ek – 4: Ġbrahim Ağa bin Mehmed Adlı Kolcunun Tekâüd Pusulası, 27 Mayıs 1882 Kaynak: BOA. ġD. 2454/46 256 Ek – 5: Keskin Hafız Ahmed Adlı Reji Kolcusunun Ġdam Ġlâmı, 1 Nisan 1900 Kaynak: BOA. Y.A.RES. 106/41, lef 2 257 Ek – 6: 1897 Yılında Aydın’ın Ġlçelerinde Bulunan Reji Kolcu Sayısı, 31 Mayıs 1897 Kaynak: BOA. Y.EE.KP. 7/650 258 Ek – 7: Reji Kolcularının Vazifesinin Jandarmaya Devredilme Talebine Dair Zabtiye Nâzırı Nâzım Ġmzasıyla Gönderilen Rapor, 11 Haziran 1892 Kaynak: BOA. Y.MTV. 63/83 259 Ek – 8: Ġstanbul’da Bulunan Toplam Reji Kolcu Sayısını Gösteren Rapor, 22 Ağustos 1894 Kaynak: BOA. Ġ. ML. 11/56, lef 5 260 Ek – 9: Karaman Hacı Bey Camii ġerifinin Önünde Reji MüfettiĢleriyle Kolcular, 1889 Kaynak: Ġstanbul Üniversitesi Nâdir Eserler – Yıldız Albümleri 261 Ek – 10: Reji Süvari Kolcusu Kaynak: Fabrikanın Zilleri Sustu Adı Kaldı Reji, s.73 Ek – 11: Reji Süvari Kolcusu - 2 Kaynak: Murat Dursun Tosun, Alucra Tarihi, s.471 262 Ek – 12.1: Reji Süvari KolbaĢısı Mustafa Oğlu Mahmud ve Reji Kolcusu Ali Rıza Efendilerin Tercüme-i Hâl Varakası, 14 ġubat 1923 263 Ek – 12.2: Reji Süvari KolbaĢısı Mustafa Oğlu Mahmud ve Reji Kolcusu Ali Rıza Efendilerin Tercüme-i Hâl Varakası, 17 Haziran 1922 Kaynak: Ahmet Yüksel, Türkiye‟de Tütüncülerin KaçakçılaĢma Sürecinde Kolculuğun Baskısını Ġki Kolcunun Tercüme-i Hâlinden Anlama Denemesi, s.192 ve s.195 264 Ek – 13: Reji Kolcularına Ait Kemer Tokası Ön Yüz: “Devlet-i Osmaniyenin Tütün Rejisi Kengırı” Arka Yüz: “Reji Muhafaza Memuru 1700” Kaynak: Filiz Dığıroğlu, Memalik-i Osmaniye Duhanları MüĢterekü'l-Menfaa Reji ġirketi Trabzon Reji Ġdaresi (1883 – 1914), s.166 265 Ek – 14: Bafra – Nebiyan’a Bağlı Dikencik Köyünde Jandarma ve Reji Kolcularının Ortak Denetimi Kaynak: Kenan Hazneci ArĢivi 266 Ek – 15: Aydın’da Yakalanan EĢkıya ve Kaçakçıların Toplu Fotoğrafı Kaynak: Ġstanbul Üniversitesi Nadir Eserler – Yıldız Albümleri 267