T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PSİKOLOJİ ANABİLİM DALI DENEYSEL PSİKOLOJİ BİLİM DALI SAHTE HATIRALARDA İŞİTSEL MODALİTE İLE GÖRSEL MODALİTE ARASINDA ORTAYA ÇIKAN FARKIN SİNYAL DENETLEME TEORİSİ VE GÜVEN ARALIKLARI İLE İNCELENMESİ (YÜKSEK LİSANS TEZİ) Gökhan ŞAHİN Danışman: Prof. Dr. Hasan Gürkan TEKMAN BURSA - 2011 ÖZET Yazar Adı ve Soyadı : Gökhan ġAHĠN Üniversite : Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : Psikoloji Bilim Dalı : Deneysel Psikoloji Tezin Niteliği : Yüksek Lisans Tezi Sayfa Sayısı : VIII+ 76 Mezuniyet Tarihi : 12 / 07 / 2011 Tez DanıĢmanı : Hasan Gürkan Tekman SAHTE HATIRALARDA İŞİTSEL MODALİTE İLE GÖRSEL MODALİTE ARASINDA ORTAYA ÇIKAN FARKIN SİNYAL DENETLEME TEORİSİ VE GÜVEN ARALIKLARI İLE İNCELENMESİ Sahte hatıralarda, anımsama, duyarlılık ve yanlılık parametreleri, Sinyal Denetleme Teorisi (SDT) ve Deese-Roediger-McDermott (DRM) paradigması kullanılarak görsel ve iĢitsel modalite açısından incelenmiĢtir. DRM listelerinin içerdiği üç kelime türü olan kritik kelimelerin, iliĢkili ve iliĢkisiz kelimelerin isabet ve yanlıĢ alarm değerleri belirlenmiĢtir. Katılımcılar görsel tanıma testinden, likert tipi 6 noktalı ölçeği kullanarak kelimeler için güven değerlendirmesi yapmıĢlardır. Anımsama, duyarlılık ve yanlılık parametrelerinin ROC eğrileri kullanılarak analizinde, kritik ve iliĢkili kelimeler için duyarlılık düzeyi düĢük bulunmuĢtur. Ayrıca kritik kelimeler için anlamlı bir "eski" deme yanlılığı gözlenmiĢtir. Katılımcılarda kritik kelimelere karĢı yanlıĢ bir anımsama olmadığı görülmesine karĢın, kiĢiler kritik kelimelerin kendilerine daha önce sunulup sunulmadığı ayrımını yapmakta hataya düĢmüĢ ve kritik kelimelere "eski" yanıtı vermiĢlerdir. Anahtar Sözcükler: Sahte Hatıralar, modalite etkisi, Sinyal denetleme teorisi, anımsama, duyarlılık, yanlılık. iii ABSTRACT Name and Surname : Gökhan ġAHĠN University : Uludağ University Institution : Social Science Institution Field : Psychology Branch : Experimental Psychology Degree Awarded : Master Page Number : VIII+ 76 Degree Date : 12 / 07 / 2011 Supervisor : Hasan Gürkan TEKMAN ANALYZING THE DIFFERENCE BETWEEN VISUAL AND AUDITORY MODALITY IN FALSE MEMORIES WITH SIGNAL DETECTION THEORY AND CONFIDENCE INTERVALS Recollection, sensitivity and bias parameters for false memories after visual or auditory study in the Deese-Roediger-McDermott (DRM) paradigm were examined using signal detection theory (SDT). Hit and false alarm rates were determined for three types of words: Critical words of DRM lists; members of DRM lists, which were related to the other list words; and members of lists made of unrelated words. In a visual recognition test, participants indicated their confidence in having studied each item on a six-point scale. According to the analyses of the recollection, sensitivity, and bias parameters of the best-fitting ROC curves, sensitivity was lower for critical and related words and there was significantly greater bias for accepting critical words as old. It appeared that participants did not experience false recollection for the critical words but they were more willing to call them “old” and they had difficulty distinguishing whether they had actually been studied. Keywords: False memory, modality effect, signal detection theory, recollection, sensitivity, bias. iv Lisans öğrenimimin son iki senesinde beni biliĢsel psikoloji ile tanıĢtıran ve bu alana yönelmemde büyük etkisi olan, aynı zamanda yine bu tezin danıĢmanı, hocam Prof. Dr. Hasan Gürkan TEKMAN’a teĢekkürü bir borç bilirim. Onun yönlendirmeleri ve engin bilgisi ile bu çalıĢma ortaya çıkabilmiĢtir. Yüksek lisans öğrenimim boyunca, desteklerini eksik etmeyen arkadaĢlarıma, özellikle son dönemde tez savunmam öncesi beni yalnız bırakmayan dostlarıma, iĢ arkadaĢlarıma da sevgi ve saygılarımla teĢekkürlerimi sunuyorum. Ve her zaman yanımda olduklarını bildiğim sevgili aileme sonsuz sevgilerimle, bu çalıĢmayı Anneme armağan ediyorum. Bursa-2011 Gökhan ġAHĠN v SAHTE HATIRALARDA İŞİTSEL MODALİTE İLE GÖRSEL MODALİTE ARASINDA ORTAYA ÇIKAN FARKIN SİNYAL DENETLEME TEORİSİ VE GÜVEN ARALIKLARI İLE İNCELENMESİ İÇİNDEKİLER Sayfa TEZ ONAY SAYFASI………………………………………………………………..……….ii ÖZET .................................................................................................................................... iii ABSTRACT………………………………………………………………………………… iv ĠÇĠNDEKĠLER ..................................................................................................................... vi TABLOLAR ......................................................................................................................... viii ġEKĠLLER ........................................................................................................................... ix GĠRĠġ .................................................................................................................................... 1 BİRİNCİ BÖLÜM (SAHTE HATIRALAR) 1. Sahte Hatıralar ………………………………………………………….................................... 11 1.1. Sahte Hatıraları Açıklayan Teoriler ........................................................................................ 12 1.1.1. BirleĢmeli Aktivasyon Teorisi ………………………………………………………. 13 1.1.2. Tematik Uyum Teorisi ve Bulanık Ġzler Teorisi ………………….………………… 14 1.1.3. Özellik UyuĢması ……………………………. ............................................................ 17 1.1.4. Aktivasyon- Ġzleme Teorisi ……………….……………………………………….. 17 1.2. Sahte Hatıralara Farklı Bellek Sistemlerinin Katkılar.............................................................. 18 1.3. Sahte Hatıralarda Modalite Etkileri …………………………………………………………. 20 İKİNCİ BÖLÜM (SİNYAL DENETLEME TEORİSİ VE SAHTE HATIRALARA UYGULANMASI) 2. Sinyal Denetleme Teorisi ve Sahte Hatıralara Uygulanması …………… ............................. 24 2.1. ROC Eğrileri ..................................................................................................................... 29 vi ÜÇÜNCÜ BÖLÜM (SAHTE HATIRALARIN SİNYAL DENETLEME TEORİSİ VE MODALİTE KARŞILAŞTIRAMASI İLE DENEYSEL OLARAK İNCELENMESİ) 3. Sahte Hatıraların Sinyal Denetleme Teorisi ve Modalite KarĢılaĢtırması Ġle Deneysel Olarak Ġncelenmesi …………………………………………............................................................32 3.1. Yöntem ....................................................................................................................................34 3.1.1. Katılımcılar .....................................................................................................................34 3.1.2. Materyaller......................................................................................................................34 3.1.3. ĠĢlem.............................................................................................................................. 36 3.1.3.1. Öğrenme AĢaması...............................................................................................36 3.1.3.2. Test AĢaması.......................................................................................................37 3.2. Bulgular....................................................................................................................................38 3.2.1. DPSDSSE.............................................................................................................38 3.2.2. Kelime Türlerinin Hata Karelerinin Toplamı……………………………………39 3.2.3. Kelime Türü ve Kritere Göre Ġsabet ve YanlıĢ Alarm Değerleri……………......40 3.2.4. Kelime Türünün ve Modalitenin Anımsama Üzerindeki Etkisi………………...46 3.2.5. Kelime Türünün ve Modalitenin Duyarlılık Üzerindeki Etkisi ……...................47 3.2.6. Kriter, Kelime Türü ve Modalitenin Yanlılık Üzerindeki Etkisi ……………….50 SONUÇ VE DEĞERLENDĠRMELER..................................................................................56 KAYNAKLAR...................................................................................................................................61 EKLER.................................................................................................................................................66 vii TABLOLAR Tablo 1 Kelimelerin imgelem ve somutluk değerlerinin ortalama ve standart sapmaları …………………………………………………………........... 35 Tablo 2 Kelime türlerine ve modaliteye göre toplam hata değerlerinin ortalama ve standart sapmaları……………………………………………………………… 39 Tablo 3 Kelimelerin Hata Kareleri Toplamlarının Varyansın Tekrarlı Ölçümleri ile Analiz Sonuçları………………................................................................... 40 Tablo 4 Mauchly Küresellik Testi ............................................................................ 41 Tablo 5 Modalite Kriter ve Kelime Türlerine Göre İsabet ve Yanlış Alarm Ortalama ve Standart Sapmaları…………………………………………………….......... 42 Tablo 6 Kelime Türleri Kriter ve Modaliteye Göre İsabet ve Yanlış Alarm Ortalamalarının Tekrarlı Varyans Analizi……………………………………. 45 Tablo 7 Kelime Türü ve Modaliteye Göre Anımsama Ortalamaları ve Standart Sapmaları…………………………………………………………………………. 46 Tablo 8 Kelime Türleri ve Modaliteler Arası Anımsama Değerlerinin Tekrarlı Varyans Analizi…………………………………………………………… 47 Tablo 9 Kelime Türü ve Modaliteye Göre Duyarlılık Ortalamaları ve Standart Sapmaları ……………………………………………………………… .. 48 Tablo 10 Kelime Türleri ve Modaliteler Arası Duyarlılık Değerlerinin Tekrarlı Varyans Analizi………………………………………………………………….. 49 Tablo 11 Mauchly Küresellik Testi ……………………………………………….. 51 Tablo 12 Kriter, Kelime Türü ve Modaliteye Göre Yanlılığın Tekrarlı Varyans Analizi………………………………………………………………………........ 52 Tablo 13 Kelime Türünün Kritere Etkisinin Tekrarlı Varyans Analizi……………….. 53 viii ŞEKİLLER ġekil 1.1 Uzun süreli hafıza depoları………………………………………..................... 3 ġekil 2.1 Sinyal ve yanıt durumuna göre SDT parametreleri……………………………25 ġekil 2.2 Tanıma hafızasında eşit varyanslı Sinyal Denetleme Modeli…….................26 ġekil 2.3 Hedef ve Çeldirici dağılımında kritere göre SDT parametreleri…………….26 ġekil 2.4 Hafıza gücü üzerinde kelime türlerine göre kriter tipleri..............................29 ġekil 2.5 Bellek gücü üzerinde sabit kriterde kelime türlerinin dağılımı………………29 ġekil 2.6 İkili işlemlemeli Sinyal Denetleme Modeline göre ROC eğrisi………………30 ġekil 3.1 Kelime türlerine göre isabet oranları…………….………………………….44 ġekil 3.2 Kelime türlerine göre yanlış alarm oranları…………………………………. .44 ġekil 3.3 Kelime türlerine göre duyarlılık oranları…………………………..........……49 ġekil 3.4 Kelime türlerine göre yanlılık oranları…………………………..…………….53 ġekil 3.5 Kelime türüne göre kriter ortalama ve hataları…………………….…………54 ix GĠRĠġ Belleğimiz, yaĢamımızdaki her Ģeyle ilgili bilgimizin sürekliliğini sağlayan, hayatımızdaki tüm deneyimlerimizi anlamlı kılan, düĢüncelerimizin ve kavrayıĢlarımızın oluĢmasını sağlayan, kısaca bizim için vazgeçilmez olan bir yapıdır. Öğrenme, düĢünme, karar verme, plan yapma ve dil yeteneği gibi bizim için hayati önem taĢıyan biliĢsel süreçlerin oluĢması ve sürdürülebilmesinde belleğimiz temel bir rol oynamaktadır. Bilgilerin belleğimize giriĢi ilk olarak kodlama aĢaması ile olmaktadır. Daha sonra bu bilgiler bellekte depolanmaktadır. Depolanan bilginin kullanılması gerektiğinde geri getirme aĢaması aktif olmaktadır. Bilgilerin belleğimize kaydedilmesi ve sonrasında hatırlanması, kodlama, depolama ve geri getirme olmak üzere bu üç aĢamadan oluĢmaktadır. Belleğimizin depolama özelliği ile ilgili çeĢitli modeller geliĢtirilmiĢtir. Atkinson ve Shiffrin‟in (1971: 82-90) çoklu depo modeli bunlardan biridir. Çoklu depo modeli belleğimizin; Duyusal bellek, Kısa süreli bellek (KSB) ve Uzun süreli bellek (USB) olarak üç depodan oluĢtuğunu ileri sürmektedir. Kısa süreli bellek; çevremizle ilgili uyaranları iĢlediğimiz, sınırlı kapasiteye sahip olduğu düĢünülen, ancak sınırlı kapasitesine rağmen büyük bir öneme sahip bellek türü olarak tanımlanabilir. Bilgiler KSB‟den USB‟ye aktarılabilir ya da tersi Ģekilde kısa süreli bellekte iĢlenen bilgi ile ilgili uzun süreli bellekten bilgiler geri getirilebilir. Örneğin yeni öğrendiğimiz bir telefon numarasını çevirene kadar bilgi KSB‟te tutulup kullanılabilirken, telefonda konuĢtuğumuz kiĢi tanıdık bir kiĢinin sesi olduğunda o kiĢi ile ilgili bilgiler uzun süreli bellekten geri getirilebilir. Sonuç olarak bellekle ilgili farklı depolardan söz etsek de bu depolar birbirlerinden tamamen bağımsız değil, birbirleri ile iliĢkili Ģekilde çalıĢmaktadırlar. Atkinson ve Shiffrin‟in KSB tanımını Baddeley ve Hitch (1974, akt., Baddeley ve Sala, 1996) geliĢtirerek ortaya ÇalıĢma belleği (ÇB) modelini koymuĢlardır. Bu modele göre ÇB, merkezi bir yönetici ve bu yöneticinin iki alt sistemi, fonolojik döngü ve görsel- uzaysal yazı tahtasından oluĢmaktadır. Baddeley (2000: 417-423) daha sonra bu alt sistemlere episodik tamponu da eklemiĢtir. Temel olarak merkezi yönetici alt sistemlerin koordinasyonu görevini üstlenirken, fonolojik döngü iĢitsel bilgiyi, görsel-uzaysal yazı tahtası gördüklerimizle ilgili bilgiyi kodlarken, episodik tamponun görevi farklı kaynakları birleĢtirmek ve uzun süreli bellek ile bağlantıyı sağlamak olarak tanımlanabilir. Anlık bilgilerle ilgili iĢlemlemeyi kısa süreli belleğimiz yapsa da, geçmiĢ bilgilerimizin saklanması ve bu bilgilerin Ģu an için kullanılmasını sağlamak uzun süreli 1 belleğimizin iĢlevidir (Solso, Maclin ve Maclin, 2007: 218). Kısa süreli belleğimizle kıyaslarsak, uzun süreli belleğimizin sınırsız bir bilgi depolama kapasitesinden bahsedebiliriz. Ancak bilgiler uzun süreli bellekte de tek bir yapıda depolanmamaktadır. Uzun süreli belleğin, farklı bilgi türlerini depolamak için özelleĢmiĢ alt sistemlerinden söz edebiliriz. Temel olarak uzun süreli bellek öncelikle iki sınıfa ayrılabilir. Bunlar ifade edilebilir bellek ve iĢlemsel bellek adını almaktadır. Ġfade edilebilir bellek, isimler yüzler ve tarihler gibi olaylara dayanan bilgileri içerir. ĠĢlemsel bellek ise yetenekler ve alıĢkanlıklarla ilgili bellektir. Ġfade edilebilir bellek olay ve durumlarla ilgili bilgileri depolarken, iĢlemsel bellek o Ģeyleri nasıl yaptığımızın bilgisini depolar. Ġfade edilebilir bellek kendi içinde ayrıca iki depoya ayrılır. Bu depolar episodik bellek ve semantik bellek adını almaktadır. Episodik bellek, kiĢisel anılarla, kiĢisel deneyimlerle ilgili bellek sistemidir (Matlin, 2005: 129). Semantik bellek ise genel doğrularla, kurallarla, kavramlarla, sözcüklerle ilgili bellek sistemidir. Tulving (1993, akt. Solso ve ark., 2007) semantik belleğin bir kiĢinin sahip olduğu zihinsel kavramlar dizini olduğunu ve bu kavramların düzenlenmiĢ bilgilerden oluĢtuğunu söylemektedir. Örnek vermek gerekirse, dün gece ne yediğimiz episodik bir olguyken, dünyanın güneĢ etrafında döndüğü bilgisi semantik bir olgudur. Episodik bellek sürekli çalıĢmaktadır ve sürekli yeni bilgi giriĢi olmaktadır. Episodik bellekte var olan bilgi yeni bilgi geldiği sürece kaybolmaktadır ve episodik belleğin yapısı değiĢmektedir. Semantik bellek ise episodik bellekteki bilgi giriĢ çıkıĢına ve kullanım sıklığına kıyasla daha az aktive olur. Semantik belleğe kaydedilen bilgiler zaman içerisinde daha değiĢmez Ģekilde kalır (Solso, Maclin ve Maclin, 2007: 267). Uzun süreli belleğin sınıflandırılması ġekil 1.1‟de gösterilmektedir. 2 Şekil 1.1 Uzun süreli hafıza depoları Bu denli öneme sahip bir sistemin daha iyi anlaĢılması için pek çok bilim dalı çeĢitli araĢtırmalar yapmıĢtır. Belleğin “ne” olduğu ve “nasıl” iĢlediğine dair literatürde çok sayıda araĢtırma mevcuttur. Ancak bellek gibi temel bir öneme sahip ve bir o kadar da karmaĢık bir yapının doğru Ģekilde iĢleyiĢinin gözlemlenmesinin yanı sıra, nasıl hataya düĢtüğünü de gözlemlemek ve bu hatalarından sonuçlar çıkarmak, bu yapıyı anlamamızda bize daha fazla bilgi verecektir. Belleğin iĢleyiĢinde ortaya çıkan hataları gözlemleyerek, onun doğası hakkında bir takım fikirler elde etmeye dayanan çalıĢmalar içinde en popüler tekniklerden birisi sahte hatıralar araĢtırmalarıdır. Sahte hatıralar; “gerçekte hiç meydana gelmemiĢ olayların gerçekten olmuĢ gibi hatırlanması ya da gerçekte olan olayların, olduğundan farklı Ģekilde hatırlanması” olarak tanımlanmaktadır (Roediger ve McDermott, 1995: 803). Sahte anılar, kiĢi bir olaya ya da bilgiye maruz kaldıktan hemen sonra görülebildiği gibi (kısa süreli bellek); günler, haftalar ya da aylar sonra yapılan değerlendirmelerle de gözlenebilmektedir (Gallo, 2006: 39). Sahte hatıralar, kiĢisel bir anı ve deneyime dayandığı için episodik bellek süreçleri ile iliĢkilidir. Episodik bellekte bilgi, kiĢinin kendisi ile ilgili olarak kodlanır. Belirli zamanlarda belirli yerlerde olan olayların hatırlanması episodik belleğin iĢlevidir. Bu bilgiler ile ilgili olarak neyin, nerede ve ne zaman gerçekleĢtiği ile ilgili detayların geri getirilmesini içermektedir (Tulving, 2002: 10). Episodik bellek sayesinde kiĢi geçmiĢindeki anıları ya da deneyimlerini bilinçli bir biçimde geri getirebilmektedir. KiĢinin, maruz kaldığı bilgi ya da deneyim ile bu bilgi ve deneyimlere ait uzun süreli episodik bellekte bulunan diğer bilgilerini karĢılaĢtırması; eski ve yeni 3 bilgiler arasında iliĢki kurulmasını ve öğrenilmesini sağladığı gibi sahte hatıraların da oluĢmasına neden olmaktadır (Gallo, 2006: 39). Otuz sene öncesine kadar araĢtırmacılar bu konu üzerine fazlaca eğilmemiĢken, zamanla ve çeĢitli nedenlerle sahte hatıralar ilgi duyulan konulardan biri haline gelmiĢtir. Suça görgü tanıklığı yapan kiĢilerin, olayı eldeki kanıtlarla tutarlı yönde hatırlama eğilimleri, Ģüphelilerle aynı cinsiyet ve etnik kökene sahip masum kiĢileri de suçlu olarak tanımlayabilmeleri, psikoterapi sırasında cinsel istismarla ilgili, kiĢilerin yaĢamadıkları olayları terapistin yönlendirmesi ile yaĢamıĢ olduklarını hatırlamaları gibi durumlar bu nedenlerden bazılarıdır (Brainerd ve Reyna, 2002: 165). Bu gibi durumların yasal süreçleri olumsuz yönde etkilemesi, sahte hatıralara duyulan ilginin son yıllarda artıĢ göstermesinin nedenlerinden biridir. Sahte hatıralar, sahip olduğumuz biliĢsel sistemimizin bir bozukluğunu ya da eksikliğini değil, iĢleyiĢ tarzını gösteren bir konudur. Literatürde yapılan pek çok araĢtırmada laboratuar ortamında rahat Ģekilde ortaya çıkarılabilen sahte hatıralar, gerçek dünyada da gözlenmesi muhtemel olan Ģeylerdir. Birisiyle sohbet ederken, gazete okurken ya da televizyon izlerken kullandığımız biliĢsel sistemimiz ve belleğimizin çalıĢma biçimi, deney ortamında kullandığımız bellek ve biliĢsel sistemimizden farklı bir sistem değildir. Bu nedenle sahte hatıralar, yalnızca deney ortamında gözlenen bir durumdan çok belleğimizin doğasını daha iyi anlamamıza yardımcı olan bir paradigma olarak görülebilir. Sahte hatıralarla ilgili olarak yapılan çalıĢmalar son yıllarda artıĢ gösterse de deneysel çalıĢmalara dayanan sahte hatıra araĢtırmaları çok daha eski yıllara dayanmaktadır (Roediger ve McDermott, 1995: 803). Sahte hatıralara en erken katkı Kirkpatrick‟in (1894; akt. Gallo, 2006: 6) tematik olarak iliĢkili kelimelerle yaptığı çalıĢmalarından gelmiĢtir. Kirkpatrick, katılımcılara bıçak, makara ve yüksük gibi kelimeleri okuduğunda, katılımcıların bu kelimeler ile iliĢkili, ancak onlara okumamıĢ olduğu çatal, iplik ve iğne gibi kelimelerin de listede olduğunu düĢündüklerini gözlemlemiĢtir. Kirkpatrick bu çalıĢmasında yaĢ ve cinsiyetin hatırlama üzerindeki etkisini araĢtırırken, Ģans eseri böyle bir gözlemde bulunmuĢtur. Bu çalıĢma, sahte hatıralar ile ilgili yapılan ilk deneysel araĢtırma sayılabilir (Gallo, 2006: 6). Bu alanda yapılan erken araĢtırmalardan bir diğerini Bartlett (1932, akt. Roediger, 1996), “Hayaletlerin SavaĢı” adlı Kızılderili halk masalını kullandığı çalıĢması ile yapmıĢtır. Bartlett, katılımcılardan, bu öyküyü hızlı bir Ģekilde okumalarını, ve sonrasında da hatırlamalarını istemiĢtir. Hatırlama 4 aĢamasında kiĢilerin öyküyü aslından farklı Ģekilde, çarpıtarak hatırladıklarını gözlemlemiĢtir. Bartlett‟in kullandığı yöntem dıĢında, ilerleyen yıllarla sahte hatıraları araĢtırmak için çeĢitli yöntemler kullanılmıĢtır. Bransford ve Franks (1971: 212-249) ve Brewer (1977: 4-27), Bartlett‟in kullandığı gibi öykü kullanmak yerine cümlelerle çalıĢmıĢlardır. Bransford ve Franks (1971: 212- 249) kiĢilere öğrenme aĢamasında anlamsal olarak birbirleri ile tutarlı bir takım cümleler sunmuĢlardır. Daha sonra hatırlama aĢamasında, kiĢilere öğrenme aĢamasında sunulan cümleler ile iliĢkisiz bir cümle ile birlikte, öğrenme aĢamasında sunulan cümleler ile anlamsal olarak bağlantılı bir cümle sunmuĢlar ve tüm bu cümleleri hatırlamalarını istemiĢlerdir. Katılımcılar iliĢkisiz cümleyi diğer cümlelerden kolayca ayırt edip reddedebilmelerine rağmen, diğer cümleler ile aynı ana fikre sahip olan cümlenin daha önce sunulup sunulmadığını ayırt edememiĢ ve hataya düĢmüĢlerdir. Hekkanen ve McEvoy (2002: 74-85) kiĢilere bir takım slaytlar izleterek, Loftus ve Palmer (1974: 585- 589) ise kiĢilere kısa filmler izleterek sahte hatıralar konusunda çalıĢmalar yapmıĢlardır. Sahte hatıralar, deneysel ortamda pek çok yöntemle ortaya konabilmektedir. Bu konuda yapılan araĢtırmalar içinde kullanılan yöntemlerden en fazla tercih edileni, katılımcılara bir takım kelime listelerinin sunulduğu yöntemdir. Kelime listeleri sunarak sahte hatıraları gözlemlemeye dayalı çalıĢmalar içinde, Kirkpatrick‟in sahte hatıraları rastlantısal Ģekilde gözlemlediği çalıĢmasını saymazsak, ilk kontrollü çalıĢmayı Underwood gerçekleĢtirmiĢtir. Underwood (1965: 122-129) öncelikle katılımcılara bir takım kelimeler sunmuĢtur. Daha sonra katılımcılara bir kelime listesi vererek bu listedeki kelimelerin daha önce sunulup sunulmadıklarına dair bir yargıda bulunmalarını istemiĢtir. Tanıma aĢamasında kiĢilere verdiği listedeki bazı kelimeler, daha önce sunulmuĢ olan listedeki bazı kelimeler ile anlamsal olarak iliĢkilidir ve kiĢiler bu kelimelere yönelik yargıda bulunurlarken hataya düĢmüĢlerdir. Örneğin; daha önceki listede masa kelimesi sunulmuĢ olmasına rağmen, sandalye kelimesinin daha önce sunulup sunulmadığına dair soruda kiĢiler yanılgıya düĢmüĢlerdir (Underwood, 1965: 122-129). Underwood, kiĢilerin bu hataya düĢmesini, uyaran-tepki yaklaĢımı çerçevesinde değerlendirmiĢtir ve kelimelerin kodlanması aĢamasında kelimeler arasında örtük bir iliĢkili tepkinin varlığından bahsetmiĢtir (Underwood, 1965: 122-129). Kelime listelerinin hatırlamasını içeren yöntemle yapılan sahte hatıra çalıĢmalarında, en yaygın olarak kullanılan yöntem Deese, Roediger ve McDermott 5 (DRM)(1995) yöntemidir. Bu yöntemi Roediger ve McDermott (1995: 803) Deese‟in (1959) erken dönem çalıĢmasını geliĢtirerek ortaya koymuĢlardır. Deese 1959‟da yaptığı çalıĢmasında, Russell ve Jenkins‟in (1954, akt. Gallo, 2006) kelime iliĢkileri normlarını kullanarak, bir kritik kelime ile iliĢkili bir takım kelime listeleri oluĢturmuĢtur. Örneğin; uyku kelimesi için, yatak, dinlenmek, uyanık, yorgunluk, rüya gibi kelimelerden oluĢan 12 kelimelik listeler oluĢturmuĢtur. Bu Ģekilde oluĢturulmuĢ listelerin sunumundan sonra kiĢilerden serbest bir Ģekilde listelerle ilgili hatırlama yapmalarını istemiĢtir. Deese (1959: 17-22) bu çalıĢmasının sonunda, kullandığı listelerin çoğunun, katılımcılara hiç sunulmamıĢ ancak listeler ile iliĢkili kelimelerin yanlıĢ Ģekilde hatırlanmasına yol açtığını gözlemlemiĢtir. Roediger ve McDermott, Deese‟in bu çalıĢmasını geliĢtirerek, bugün hala kelime listeleri ile yapılan sahte hatıra çalıĢmalarında en popüler yöntem olan Deese-Roediger- McDermott yöntemini ortaya koymuĢlardır. Listedeki kelime sayılarını 16‟ya çıkarmıĢlar ve çalıĢmaya kelimelerin serbest Ģekilde hatırlanması aĢaması yerine bir tanıma testi aĢaması eklemiĢlerdir. Bu çalıĢmanın sonunda Roediger ve McDermott, Deese‟in çalıĢmasında ortaya çıkan sahte hatırlama düzeyinden daha fazla oranda sahte hatırlama gözlemlemiĢlerdir. Bununla birlikte, tanıma testinde de kritik kelimeler, yüksek oranda, yanlıĢ tanınmıĢlardır (Roediger ve McDermott, 1995: 805). DRM yöntemi; birbirleri ile çağrıĢımsal olarak iliĢkili kelimeler ve bu kelimelerle çağrıĢımsal olarak en güçlü iliĢkiye sahip ancak öğrenme aĢamasında hiç sunulmayan kritik kelimeler ve anlamsal olarak birbirleri ve diğer kelime türleri ile iliĢkisiz kelimeler olmak üzere, kritik, iliĢkili ve iliĢkisiz üç kelime türünden oluĢmaktadır. Sahte hatıra çalıĢmalarında DRM paradigması ile beraber farklı test yöntemleri kullanılmaktadır. Genellikle kullanılan iki yöntem hatırlama ve tanıma testleridir. Hatırlama testleri katılımcıların, öğrenme aĢamasında kelime listelerini gördükten hemen sonra bu listelerdeki kelimeleri hatırlayarak herhangi bir sırada yazmalarını içermektedir. Tanıma testlerinde ise katılımcılara, öğrenme aĢamasında sunulan kelimeler, liste kelimeleri ile iliĢkili bulunan ancak öğrenme aĢamasında sunulmamıĢ olan kritik kelimeler ve birbirleri ile iliĢkisiz kelimeler sunulmaktadır. KiĢilerden, kendilerine sunulan her bir kelime için öğrenme aĢamasında karĢılaĢıp karĢılaĢmadıkları ile ilgili bir değerlendirme yapmaları istenmektedir. KiĢiler kelimenin kendilerine daha önce sunulduğunu 6 düĢünüyorlar ise “eski” yanıtını, kelime ile daha önce öğrenme aĢamasında karĢılaĢmadıklarını düĢünüyorlar ise “yeni” kararını vermeleri beklenmektedir. YanlıĢ tanıma ile ilgili bir diğer önemli bulgu ise Tulving‟in (1985: 1-12) ortaya koyduğu “hatırlama” ve “bilme” değerlendirmesi yapıldığında gözlenmektedir. Bu yöntemde deneklerden çalıĢtıkları kelimeler ile ilgili verdikleri kararlarda “biliyorum” (kelimenin listede sunulduğu anı canlandıramasa da kararından emindir) ya da “hatırlıyorum” (kelime ile ilgili net bir anıya sahiptir, listede sunulduğu zamanı hatırlamak gibi) seçeneklerinden birine dair değerlendirme yapmaları istenmektedir. Roediger ve McDermott (1995: 806-814) bu yöntemi sahte hatıra araĢtırmalarında kullanmıĢlardır. Sonucunda kritik kelimeler için biliyorum değerlendirmelerinden çok hatırlıyorum biçiminde daha net değerlendirmelerin yapıldığını gözlemlemiĢlerdir. Yani kiĢiler, kendilerine hiç sunulmamıĢ olan kritik kelimeler ile ilgili olarak net bir anıya sahiptir ve listede sunulduğu zamanı hatırladıklarına inanmaktadırlar. Bu bulgu yanlıĢ tanımaların gücünü göstermektedir, çünkü hatırlıyorum yargıları deneklerin bu kelimeleri öğrenme aĢamasında gördüklerine yüksek bir güven ile inandıklarını göstermektedir. Tanıma belleği performansının iki farklı hafıza türünden kaynaklandığı görüĢü hakimdir. Bunlar aşinalık ve anımsama adını almaktadır. AĢinalık, bir uyarıcı ya da durum ile daha önceden de karĢılaĢıldığına dair bir hissin olduğu ancak detaylı bilgilerin geri getirilemediği tanımaları ifade etmede kullanılır. Anımsama ise hatırlanan bilgi ya da durum ile ilgili olarak detaylı algıların, anıların ve bilgilerin geri getirildiği duruma karĢılık gelmektedir. Tanıma testlerinde verilen biliyorum yanıtları aĢinalıktan, hatırlıyorum yanıtları ise anımsamadan etkilenmektedir (Yonelinas, 2002: 441-517). Sahte hatıralar üstüne yapılan çalıĢmalarda ilgi çeken bir durum da uyaranın modalitesinin sahte hatıralar üzerindeki etkisi ile ilgili olmuĢtur. DRM yönteminin ortaya konmasından sonra yapılan pek çok çalıĢma, Roediger ve McDermott‟ın (1995: 803) kullandığı yöntemi takip ederek, listelerin sunumu sırasında iĢitsel modaliteyi kullanırken, test aĢamasında görsel modalite ile çalıĢmıĢlardır. Israel ve Schacter (1997; akt. Schacter, Israel ve Racine, 1999) DRM yönteminde sahte hatıraları azaltmak için kelimeler ile birlikte resimler kullandıkları bir çalıĢma yapmıĢlardır. Smith ve Hunt (1998: 710-715) ise iĢitsel modalite ile görsel modaliteyi doğrudan karĢılaĢtıran ilk çalıĢmayı yapmıĢlardır. Smith ve Hunt, görsel modalitenin, iĢitsel modaliteye oranla daha düĢük düzeyde sahte hatıra ortaya çıkardığını gözlemlemiĢlerdir. 7 Yaptığımız bu araĢtırmada, hazırlanan çağrıĢım listeleri kiĢilere öğrenme aĢamasında görsel ve iĢitsel modaliteye uygun Ģekilde sunulmuĢtur. Daha sonra sinyal denetleme teorisi kullanılarak kiĢilerin sahte hatıralardaki anımsama, aĢinalık ve yanlılık değerleri ölçülmüĢ ve bu değerler modalite ve kelime türleri açısından karĢılaĢtırılmıĢtır. Böyle bir çalıĢma yapılmasının nedeni tanıma hafızasının aĢinalık ve anımsama gibi iki farklı süreçten etkilenmesi ve bu süreçlerin sahte hatıralar üzerindeki etkilerinin olup olmadığı, eğer var ise bu etkinin iĢitsel ve görsel modalite ile nasıl ortaya çıkacağının gözlemlenmesidir. Öğrenme aĢamasında, kiĢilere gerçekten sunulan kelimeler ile öğrenme aĢamasında gerçekte sunulmayan kelimelerin, test aĢamasında tanınmalarına dair değerlendirmeleri sonucunda ortaya çıkan yanlıĢ alarm ve isabet değerleri kullanılarak, her bir kelime türü için aĢinalık, yanlılık ve anımsama değerleri hesaplanmıĢtır. Sinyal denetleme teorisi kullanılarak hesaplanan bu değerlerden, anımsama; bir kelimeyle ilgili bilginin ne derece hatırlandığının ölçülmesini; aĢinalık, test aĢamasında yanıtlanan kelimenin öğrenme aĢamasında gerçekten görülüp görülmediğinin ne derece ayırt edilebildiğinin ölçülmesini sağlamaktadır. Yanlılık ise, kiĢilerin yanıtlarındaki yatkınlık olarak tanımlanabilir. Tanıma testinde kendilerine sunulan kelimelere karĢı, daha önce karĢılaĢtım ya da karĢılaĢmadım yanıtlarından birine karĢı bir eğilim gözlenebilir. DRM paradigmasına uygun Ģekilde oluĢturulan çağrıĢımsal listelerin ortaya çıkardığı sahte hatıraların iĢitsel ve görsel modalite açısından karĢılaĢtırıldığı çalıĢmalara baktığımızda, görsel modalite ile öğrenilen kelime listelerinde, iĢitsel modalite ile öğrenilen listelere göre daha az sahte hatıra ortaya çıktığı görülmektedir. Bu çalıĢmamızda, DRM paradigmasında olduğu gibi üç kelime türü -kritik, iliĢkili, iliĢkisiz- kullanılarak, iĢitsel ve görsel modalitenin sahte hatıralar üzerindeki etkisi incelenirken, sinyal denetleme teorisi kullanılarak bu etkideki anımsama, aĢinalık ve yanlılığın payı da incelenmiĢtir. Bu çalıĢmanın amacı; tanıma belleğinin iki ana unsuru anımsama ve aĢinalıktan hangisinin sahte hatıraları üzerinde daha etkin bir süreç olduğunun incelenmesi ve anımsama, aĢinalık ve yanlılık parametrelerinin etkilerinin gözlenmesidir. Kritik, iliĢkili ve iliĢkisiz kelimelerin ürettikleri yanlılık, aĢinalık ve anımsama değerlerini hesaplayarak her bir kelime türünün bu üç parametre açısından farklılaĢıp farklılaĢmadığını ortaya koymak bu parametrelerin sahte hatıralar üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesini mümkün kılacaktır. ĠĢitsel ve görsel modaliteyi sahte hatıralar paradigması açısından ve anımsama, aĢinalık ve yanlılık parametreleri açısından karĢılaĢtırmak çalıĢmanın bir diğer amacıdır. 8 Bu çalıĢmanın önemi, sahte hatıralar paradigmasında iki farklı modalitenin karĢılaĢtırılmasının Sinyal Denetleme Teorisi kullanılarak yapılacak olmasıdır. Bu sayede anımsama, aĢinalık ve yanlılık parametrelerinin sahte hatıralar üzerindeki etkisi incelenebilecek ve bu incelemede modalite karĢılaĢtırılması yapma imkanı olacaktır. Kelime türleri arasında aĢinalık ve yanlılık yönünden fark gözleneceği beklenmektedir. Diğer kelime türlerine oranla, kritik kelimeler liste kelimeleri ile çağrıĢımsal açıdan güçlü bir iliĢki içinde olduğundan bu kelimelere karĢı düĢük aĢinalık düzeyleri gözleneceği ve kiĢilerin bu kelimeleri ayırt etmede hataya düĢecekleri, ayrıca kritik kelimelere karĢı yanıtlarında yanlılık sürecinin etkili olacağı ve bu kelimelere daha önce sunulmuĢ olduklarına dair bir yanıt verme eğiliminde olacakları düĢünülmektedir. ĠliĢkisiz kelimeler için de kritik kelimelerin tersi Ģekilde, diğer kelime türlerine kıyasla yüksek aĢinalık gözlenmesi beklenmektedir Sahte hatıralar paradigmasında, gerçekte çalıĢılmamıĢ olan kelimelerin yanlıĢ Ģekilde hatırlanmasında, hızlı iĢlemlemeye dayanması ve bilginin varlığı ya da yokluğundan emin olamama durumundan dolayı, anımsamadansa aĢinalığın etkili olduğu görüĢünün (Yonelinas, 2002: 442) bu çalıĢmada desteklenmesi beklenmektedir. Anımsama ve aĢinalık parametreleri arasında sahte hatıralar açısından fark görüleceği ve aĢinalığın sahte hatıralarda daha etkili olduğunun gözleneceği düĢünülmektedir. Literatür ıĢığında, görsel modalite ile kiĢilerin daha fazla ayırt edici bilgi elde edeceği düĢünüldüğünden ve öğrenme-test aĢaması modalite uyuĢmasından dolayı sahte hatıralar üzerinde görsel modalitede iĢitsel modaliteye oranla daha az sahte hatıra gözleneceği düĢünülmektedir (Smith ve Hunt, 1998: 710). Sonraki bölümde, sahte hatıraların neden ortaya çıktığına dair ortaya konan teoriler gözden geçirilmiĢtir. Sonrasında, sahte hatıralarla yapılmıĢ bazı çalıĢmalar ele alınarak iĢitsel ve görsel modalitenin sahte hatıralar üzerindeki etkileri incelenmiĢtir. Bölümün devamında, tanıma belleğinin iki ana unsuru olan ve çalıĢmamızda da karĢılaĢtırdığımız anımsama ve aĢinalık süreçleri açıklanmıĢtır. Ġkinci bölümde Sinyal Denetleme Teorisi, bu teorinin DRM paradigmasına uygulanıĢı ve de SDT‟nin tanıma hafızasını ölçmeye imkan sağlayan ROC (Receiver Operating Characteristic) eğrileri incelenmiĢtir. Üçüncü bölümde SDT ve modalite karĢılaĢtırılmasının deneysel olarak uygulanıĢı ve hipotezler açıklanmıĢtır. Dördüncü ve son bölümde çalıĢmanın yöntemi ve yapılan istatistiksel analizlerden elde edilen bulgular sunulmuĢtur. ÇalıĢmanın sonunda elde edilen bulgular, sahte hatıralar ile 9 ilgili literatürde bulunan teoriler ve sinyal denetleme teorisinin anımsama aĢinalık ve yanlılık parametreleri çerçevesinde tartıĢılmıĢtır. 10 1. SAHTE HATIRALAR Belleğimiz, beynimizdeki milyarlarca sinir hücresinin arasındaki bağlantılarla oluĢan bir bilgi deposudur. KarĢılaĢtığımız her olay, her yeni bilgi, ya da hatırladığımız her Ģey, düĢündüğümüz her Ģey belleğimizdeki bu sinirsel bağlantıları değiĢtirmektedir. Bilgi açısından asla sabit kalmayan sürekli yenilenen bir yapıdır. BiliĢsel psikologlar, bellek konusuna diğer pek çok konuya kıyasla ayrı bir önem vermiĢlerdir. Böylesi önemli bir sistemin iĢleyiĢini daha iyi anlamak amacıyla çeĢitli araĢtırmalar yapılmıĢtır ve hala yapılmaktadır. Belleğin ne olduğu ve nasıl iĢlediği çok daha iyi anlaĢılmaya çalıĢılmaktadır. Bu kadar büyük bir öneme sahip bir sistemin, üstelik bu denli yoğun ve fazla miktarda bilgi ile çalıĢan bir sistemin yaptığı hatalar, araĢtırmacıların dikkatini ayrı bir Ģekilde çekmektedir. Alzheimer ya da hafıza kaybı gibi organik nedenli sorunlar tıp alanında ilgi görüp çözümü için çalıĢmalar yapılmaktadır. Ancak organik bir sorun olmamasına rağmen belleğin hataya düĢtüğü durumlar özellikle biliĢsel psikologların dikkatini çekmektedir. Bu sistemin düzgün bir Ģekilde iĢleyiĢinin incelenmesinin yanında, nasıl hatalara düĢtüğünün de araĢtırılması ve bunlardan sonuçlar çıkarılması, belleğin iĢleyiĢini daha iyi anlamamızda aydınlatıcı olacaktır (Roediger, 1996: 76). “Gerçekte hiç meydana gelmemiĢ olayların gerçekten olmuĢ gibi hatırlanması ya da gerçekte olan olayların, olduğundan farklı Ģekilde hatırlanması” olarak tanımlanan sahte hatıralar, belleğin organik nedenli bir sorunu olmamasına rağmen hataya düĢebildiği bir durumdur (Roediger ve McDermott, 1995: 803). Sahte hatıralar konusu tam da bu noktada biliĢsel psikologların dikkatini çeken bir paradigma olmuĢtur. Belleğin iĢleyiĢinin daha iyi anlaĢılabilmesi için, belleğin hataya düĢtüğü bir durum olan sahte hatıralar konusunda biliĢsel psikologlar tarafından pek çok araĢtırma yapılmıĢtır. Bellek üzerine yapılan araĢtırmalarda bellek çarpıtmalarının pek çok türünün, algı ve kavramamızın normal iĢleyiĢinde ortaya çıktığı görülmüĢtür. Belleğin hataya düĢmesi psikolojik ya da nörolojik bir soruna dayanmamakta, belleğimizin ve algımızın çalıĢma sisteminden kaynaklanmaktadır (Hunt ve Ellis, 2004: 214-215). Belleğin çarpıtmalar yapabiliyor olmasının bir rahatsızlıktan kaynaklanmıyor olması rahatlatıcı bir durum olsa da öte yandan belleğimizin normal iĢleyiĢinde hatalar yapabildiğini görmekte düĢündürücüdür. Gerçek hayatta, kiĢiler aslında hiç yaĢamamıĢ olsalar da, terapistin yönlendirmesi ve cesaret vermesi ile çocukluk çağlarında cinsel taciz ya da Ģiddete maruz kalmıĢ olduklarını belirtebilmektedirler. Ancak bu durumda ortaya çıkan anılarla ilgili tartıĢmalar mevcuttur. 11 Bir grup bu anıların gerçekten yaĢanmıĢ ve yıllar sonra ortaya çıkan anılar olabileceğini savunurken, diğer bir grup bunları aslında yaĢanmamıĢ ve yaĢanmıĢ gibi hatırlanan sahte hatıralar olarak tanımlamaktadır (Matlin, 2005: 103). Deneysel ortamda gözlemlenen sahte hatıralar ise hem doğrudan gözlenebilmeleri hem de kolayca ortaya çıkarılabilmeleri açısından sahte hatıralar konusuna destek sağlamaktadır. KiĢilere liste kelimeleri sunulup daha sonra bu kelimeleri hatırlamaları ya da tanımaları istenerek, ortaya koydukları doğru ve yanlıĢ hatırlama değerleri elde edilmektedir. Roediger ve McDermott‟ın (1995: 803) çalıĢmaları, deneysel ortamdaki sahte hatıra çalıĢmaları için bir dönüm noktası olmuĢtur. Öncelikle Deese‟in (1959: 17-22) ortaya koyduğu liste kelimeleri ile sahte hatıra çalıĢması, o dönemde yeterince ilgi görmemiĢtir. Ancak Roediger ve McDermott‟ın Deese‟in çalıĢmasını tekrar ele alarak geliĢtirmeleri ile ortaya koydukları DRM yöntemi ve yaptıkları araĢtırmanın sonuçları biliĢsel psikoloji alanında büyük bir ilgi görmüĢtür. Listede hiç sunulmayan ancak liste kelimeleri ile iliĢkili olan kritik kelimenin en az kiĢilere gerçekten sunulan liste kelimeleri kadar hatırlanabildiğini görmüĢlerdir. Serbest hatırlamaya kıyasla, saklanan bilgiye daha duyarlı olan tanıma hafızasını değerlendirdikleri koĢulda ise kritik kelimelerin, kiĢilere gerçekten sunulan kelimeler kadar tanındıklarını gözlemlemiĢlerdir. Roediger ve McDermott‟ın bu çalıĢması, sahte hatıraların gözlemlenmesinde çok baĢarılı bir çalıĢma olmuĢtur. 1.1 SAHTE HATIRALARI AÇIKLAYAN TEORĠLER Literatürde, deneysel ortamda, sahte hatıraları gözlemlemek için iliĢkili listelerden oluĢan DRM yönteminin sıklıkla kullanıldığı çalıĢmaların yanında, pek çok araĢtırma da sahte hatıraların neden ortaya çıktığı üzerine yoğunlaĢmıĢtır. Sahte hatıraların neden ortaya çıktığına dair farklı teoriler mevcuttur. Pek çok teori mevcut olmasına karĢın bunların içinden bizim çalıĢmamızda kullandığımız DRM yöntemi ile daha iliĢkili olduğunu düĢündüğümüz teorilere yer verilmiĢtir. Gallo‟nun genel olarak toparladığı üç teoriden ve bu teorilerle iliĢkili diğer teorilerden bahsedilecektir. Ayrıca, Roediger ve arkadaĢlarının ortaya koyduğu teoriden bahsedilecektir. Gallo (2006: 5), çeĢitli teorileri öncelikle 3 temel teori altında toplamıĢtır. Bu 3 temel teori; birleşmeli aktivasyon, tematik uyum ve özellik uyuşması olarak sıralanmaktadır. Bu teorilerle birlikte bulanık izler teorisinden ve örtük çağrışımsal tepki teorisinden de kısaca bahsedilecektir. 12 Son olarak Roediger ve arkadaĢlarının (2001: 392) ortaya koyduğu aktivasyon- izleme teorisinden bahsedilecektir. 1.1.1 BirleĢmeli Aktivasyon Teorisi Roediger, Balota ve Watson (2001: 392) zihnimizin iliĢkili iĢlemlemeler yaparak çalıĢtığını düĢünmektedirler. Kelime listeleri görevlerinde de iĢlemlerin iliĢkili Ģekilde yürütüldüğünü ve bu çağrıĢımsal aktivasyonun, yayılma Ģeklinde ilerlediğini ileri sürmektedirler. BirleĢmeli aktivasyon teorisi, semantik bellekteki kavramsal düzeylerin iliĢkisi temeline dayanmaktadır. Aynı kavramsal düzeydeki farklı kavramlardan birinin aktive olması ile diğer kavramlar da aktif hale gelmektedir. Örneğin bir kelimenin aktive olması aynı kavramsal düzeydeki bir baĢka kelimeyi de aktive etmektedir (Gallo, 2006: 7). Underwood‟un (1965: 122) Örtük ÇağrıĢımsal Tepki Teorisi (Implicit Associative Response Theory) BirleĢmeli Aktivasyon Teorisi ile bağlantılı bir teoridir. Underwood, çalıĢılan liste maddesinin tesadüfi olarak, o madde ile güçlü bir iliĢkiye sahip diğer kelimeleri de aktive ettiğini ileri sürmüĢ ve bu teorisine Örtük ÇağrıĢımsal Tepki Teorisi adını vermiĢtir (Underwood, 1965: 122). BirleĢmeli aktivasyon teorisine göre insanların, sık kullandıkları kelimeler ve kavramları sakladıkları zihinsel sözlükleri mevcuttur. Bu sözlük anlamsal Ģekilde organize olmuĢ bir sözlüktür ve bu nedenle benzer anlama sahip kelimeler arasındaki iliĢki, anlamsal olarak daha az iliĢkili kelimelere göre daha güçlüdür (Gallo, 2006: 8). Bir görüĢe göre, kiĢiler kelime listeleri ile çalıĢırken, kodlama aĢamasında örtük bir aktivasyon olmaktadır ve kiĢiler bu aktivasyonun farkına varmamaktadırlar. KiĢiler test aĢamasında, kodlama aĢamasında kendilerine hiç sunulmamıĢ olan kritik kelimelerin, sunulmuĢ olduklarına yönelik yanıtlar verebilmektedirler. KiĢilerin, kendilerine sunulmamıĢ olan kritik kelimeleri, yanlıĢ Ģekilde hatırlamaları ve bu kritik kelimelerin, kodlama aĢamasında kendilerine sunulduğuna dair anı hatırladıklarını belirtmeleri (Roediger ve McDermott, 1995: 803; Gallo, Roberts ve Seamon, 1997: 276; Gallo, Roediger ve McDermott, 2001: 582) kritik kelimelerin kodlama aĢamasında aktive olduğu hipotezini desteklemektedir (Roediger ve McDermott, 1995). KiĢi kodlama aĢamasında kritik kelime ile iliĢkili kelimeleri çalıĢırken, iliĢki gücü arttıkça kritik kelime kiĢinin bilincinde ortaya çıkıp, o ana dair episodik bir anı oluĢturabilmektedir (Gallo, 2006: 3). Diğer bir görüĢ sahte hatıraların oluĢmasına neden olan iliĢkili aktivasyonun kodlama aĢamasında değil, hatırlama aĢamasında olduğunu ileri sürmektedir (Tse ve 13 Neely, 2005: 532). Bu görüĢe göre kritik kelime, hatırlama aĢamasında, kritik kelime ile güçlü bir anlamsal iliĢkiye sahip ve daha önce çalıĢılmıĢ olan iliĢkili kelimelerin sunulması ile aktive olur (Gallo, 2006: 3). Global eĢleĢme modelleri teorisi de birleĢmeli aktivasyon teorisi ile benzerlik gösteren bir baĢka teoridir. Bu modele göre kiĢiler öğrenme aĢamasında sadece kendilerine sunulan kelimeler ile ilgili bilgileri hafızada depolamaktadırlar. Test aĢamasında ise kendilerine sunulan kelimeler ile hafızalarında listelerle ilgili depoladıkları tüm verilerin eĢleĢme toplamlarına göre o kelime için anımsamaları ile ilgili bir yargıda bulunmaktadırlar (Hinztman, 1988: 528). Kritik kelimeler, kiĢilere kodlama aĢamasında sunulan ve hafızada depolanan kelimeler ile çağrıĢımsal olarak bir hayli iliĢkili oldukları için, depolanan pek çok veri ile eĢleĢme göstermektedirler. Bu nedenle kodlama aĢamasında sunulmamıĢ olsalar dahi, kritik kelimeler bellekte güçlü bir eĢleĢmeye ve temsile sahip olabilirler (Westerberg ve Marsolek, 2003: 748). BirleĢmeli aktivasyon teorisinin temel görüĢü olan kelimelerin birbirlerini aktive etmesinde önemli bir faktör, kelimeler arasındaki iliĢkinin gücüdür. Kelimelerin iliĢki gücünün sahte hatıralara etkisini ilk olarak Deese incelemiĢtir. Deese (1959: 17-22), araĢtırması sonunda liste kelimeleri ile kritik kelime arasındaki iliĢkinin, sahte hatırlamalar ile güçlü Ģekilde iliĢkili olduğunu gözlemlemiĢtir. Daha sonra, Roediger ve arkadaĢları (2001: 390) yaptıkları regresyon analizinde bu sonucu desteklemiĢler, kritik kelimenin iliĢkili liste kelimeleri ile olan iliĢki gücünün, sahte hatıralarda etkili olduğunu ortaya koymuĢlardır. Deese (1959: 17-22) bu iliĢki türüne, Geriye Doğru ĠliĢki Gücü (Backward Associative Strength-BAS) adını vermiĢtir. BAS ortalaması yüksek olan listelerde daha fazla sahte hatıra gözlenirken, BAS ortalaması düĢük olan listelerde sahte hatıralar daha düĢük oranda gözlenmektedir (Deese, 1959: 17-22). Geriye doğru iliĢki gücünde iliĢkili yönü, çalıĢılan iliĢkili kelimelerden kritik kelimeye doğrudur. Bu iliĢki türünde gözlenen sahte hatıra oranları, bu iliĢkinin tersi yönde, ileri doğru iliĢki gücünde, yani kritik kelimeden çalıĢılan liste kelimelerine doğru iliĢki yönünde gözlenmemektedir (Roediger ve ark., 2001: 398). 1.1.2 Tematik Uyum Teorisi ve Bulanık Ġzler Teorisi Bu görüĢe göre her liste, merkezi bir temanın çevresinde organize olmuĢtur. KiĢi, kendisine sunulan listelerin iliĢkili olduğu bu temaları da belleğine kodlamaktadır. Tematik 14 uyum teorisine göre, kritik kelime ile listenin teması arasındaki uyum, kritik kelimenin de belleğe kodlanmasına neden olmaktadır (Gallo, 2006: 50). Tematik uyum teorisi, Rosch‟un (1975; akt. Mısırlısoy, 2004) prototip teorisi ile ve Bartlett‟in (1932; akt. Gallo, 2006: 50) bellekteki Ģemalar tanımları ile benzerlik göstermektedir. Rosch‟a (1975; akt. Mısırlısoy, 2004) göre, kiĢilere öğrenmeleri amacıyla bir takım uyaranlar verildiğinde, kiĢiler bunları ortak özellikleri açısından kategorilere sokarak özet bir bilgi çevresinde kodlamaktadırlar. Burada bahsedilen özet, tüm bilginin prototipi olarak adlandırılmaktadır ve tematik uyum teorisindeki merkezi tema görüĢüyle benzeĢmektedir. Tematik uyum yaklaĢımının eksik bir yanı, iliĢkili liste görevlerinde sadece yanlıĢ tanımaya yönelik bir açıklama getirebiliyor olmasıdır. YanlıĢ hatırlamaya yönelik bir açıklama getirmemektedir (Gallo, 2006: 50). Tematik uyum fikrinden faydalanan popüler bir baĢka teori Bulanık Ġzler (Fuzzy Trace Theory) teorisidir. Bulanık izler teorisi; bellek ve düĢünme süreçleri ile ilgili geniĢ kapsamlı bir teoridir (Brainerd ve Reyna, 2002: 164). Bulanık izler teorisi hem sahte tanıma, hem de sahte hatırlamaya yönelik açıklama getirmektedir. Bulanık izler teorisi, temel olarak, karĢılaĢılan uyaranın hafızada iki farklı türde iz bıraktığını ileri sürmektedir. Bunlardan öz (gist), yaĢanılan deneyimin, uyaranın, genel anlamının bıraktığı bellek izidir ve spesifik özellikleri içermemektedir. Özel iz (verbatim) (Schacter ve ark., 1996; akt. Cabeza ve Lennartson, 2005) ise uyaran ya da yaĢanılan deneyimin kendine has özelliklerinin bıraktığı bellek izidir. DRM listeleri ile yapılan çalıĢmalar için, özel iz, sunulan her bir madde için, o maddeye özgü özelliklerin kodlanmasıdır. Kelimenin listedeki yeri ya da algısal özellikleri bu ize örnektir (Gallo, 2006: 50). Özü içeren iz ise iliĢkili kelimelerin genel benzerliklerini ve birbirleri ile iliĢkilerini temsil etmektedir (Gallo, 2006: 50). KiĢiler, iliĢkili liste kelimelerini çalıĢtıklarında, her kelimeye has spesifik özelliklerini kodlarken, aynı zamanda tüm liste için anlamsal özellikleri içeren öz izi de kodlarlar. Sahte hatıralar, kiĢiler geri getirme ya da tanıma aĢamasında, listeleri ile ilgili belleklerindeki öze ait olan izi kullandıkları zaman ortaya çıkmaktadır (Brainerd ve Reyna, 2002: 165). Bulanık izler teorisi, sahte hatıralara beĢ temel prensip altında açıklama getirmektedir (Brainerd ve Reyna, 2002: 165). Birinci prensip, öz iz ve özel izlerin paralel Ģekilde kodlanmasıdır. KiĢiler deneyimlerinin yüzeysel ve anlamsal içeriklerini birbirlerine paralel Ģekilde depolamaktadır. Uyaranın yüzeysel özelliklerinin iĢlemlenmesi sürerken, uyaran ile ilgili anlamsal özelliklerinin iĢlemlenmesi tamamlanmaktadır. Örneğin uzun ve 15 sarkık kulaklı köpek ifadesinin okunması, aynı anda, av köpeği, çiftlik hayvanı ve evcil hayvan kavramlarının zihinde aktive olmasına neden olmaktadır (Brainerd ve Reyna, 2002: 166). Ġkinci prensip, öz ize ait ve özel ize ait bilgilerin birbirlerinden ayrıĢmıĢ Ģekilde geri getirilmesidir. Gerçekten çalıĢılmıĢ bir uyaran ile tekrar karĢılaĢıldığında (ör. uzun sarkık kulaklı köpek) özel izin geri getirilmesi için daha iyi ipucu sağlanmakta iken, gerçekte çalıĢılmamıĢ ancak anlam olarak çalıĢılmıĢ uyaranlarla iliĢkili bir uyaran ile (ör. av köpeği) karĢılaĢıldığında öze ait izin geri getirilmesi için daha iyi bir ipucu sağlanmaktadır (Brainerd ve Reyna, 2002: 166). Ġki farklı bellek izinin birbirlerinde farklı sürede unutulması da bu prensibi destekleyen bir durumdur. Yüzeysel özellikleri içeren bellek izi, anlamı içeren bellek izine oranla çok daha çabuk ulaĢılmaz hale gelmektedir. Üçüncü prensip, sahte hatıralarda çift-karĢılıklı iĢlemleme adını almaktadır. Gerçek hatıraların hatırlanması sürecinde öze ait iz ve özelliğe ait izler birbirlerini destekleyerek anının doğru Ģekilde hatırlanmasına yardımcı olurlar. Ancak sahte hatıralarda bu karĢılıklı yardımlaĢmanın tersi bir etki söz konusu olur (Arndt ve Gould, 2006: 815). Öze ait izin geri getirilmesi, anlamsal olarak tanıdık olan maddelerde sahte hatıraların ortaya çıkmasını desteklerken, özelliğe ait izin geri getirilmesi ise anlamın tanıdıklığı hissini etkisizleĢtirerek sahte hatıraların ortaya çıkmasını azaltır bir etki yapar (Brainerd ve Reyna, 2002: 167). Dördüncü prensip geliĢimsel değiĢkenlik, her iki tür hafıza izine yönelik iĢlemleme becerisinin çocukluktan yetiĢkinliğe doğru zaman içinde geliĢim gösterdiğini ve ilerleyen yaĢla birlikte tekrar gerilediğini ileri süren prensiptir. Yine bu prensibe göre ilerleyen yaĢla birlikte, özelliğe ait izin depolanmasında çok daha dikkat çekici bir düĢüĢ gözlenmektedir (Brainerd ve Reyna, 2002: 167). Sahte hatıraların ortaya çıkmasında etkili olan öze ait izi depolama becerisinin, ilerleyen yaĢla birlikte geliĢtiği, yetiĢkinlerde çocuklara göre daha fazla sahte hatıraların gözlendiği çalıĢmalar tarafından desteklenmektedir (Price ve ark., 2001; akt. Ghetti, Goodman ve Qin, 2002). BeĢinci prensip, öze dayalı iĢlemleme ve özelliğe dayalı iĢlemlemenin her ikisinin de net hatırlamalara neden olabileceği görüĢüne dayanmaktadır. Özelliğe dayalı izin geri getirilmesiyle kiĢi o anıya dair deneyimini tekrar yaĢıyormuĢcasına o anıyı hatırlayabilir. Öze dayalı izin geri getirilmesi daha genel kapsamlı bir hatırlamaya neden olur. KiĢi daha önce karĢılaĢmadığı maddeleri, daha önce çalıĢtığı benzer maddelerle yakın Ģekilde algılar fakat bu maddeleri net bir Ģekilde hatırlamaz (Brainerd ve Reyna, 2002: 168). Ancak öze 16 dayalı izler yeterince güçlü ise kiĢi daha önce çalıĢmadığı maddelere karĢı sahte Ģekilde güçlü ve net bir hayali deneyime sahip olabilir (Brainerd ve Reyna, 2002: 168). 1.1.3 Özellik UyuĢması Özellik uyuĢması teorisinin erken versiyonunu Anisfeld ve Knapp (1968, akt. Gallo, 2006) ortaya koymuĢtur. Daha sonra Arndt ve Hirshman (1998: 371-391) bu teoriyi geliĢtirmiĢlerdir. Özellik uyuĢması teorisine göre, olaylar hafızamıza özellik demetleri halinde kodlanırlar. Bu demetler karĢılaĢılan olayın algısal, kavramsal ya da duygusal özelliklerini içermektedir. Geri getirme aĢamasında kiĢiye sunulan test maddesinin sahip olduğu özellikler ile hafızada depolanmıĢ olan özellikler arasındaki uyuĢma derecesi her bir madde için tanıdık olma derecesini belirlemektedir (Gallo, 2006: 53). Bu teoriye göre, DRM yöntemi ile yapılan çalıĢmalarda, kritik kelime, daha önce çalıĢılmıĢ olan kelimelerle anlamsal özellikleri bakımından uyuĢmaktadır. UyuĢan bu özelliklerin geri getirilmesi, kritik kelimenin tanıdık olarak görülmesine ve kiĢinin, kritik kelimenin daha önce listede kendisine sunulduğu yanılgısına düĢmesine neden olmaktadır (Gallo, 2006: 53). Anlamsal olarak iliĢkili listelerin ortaya koyduğu sahte hatıraların yanında, algısal olarak iliĢkili materyaller ile yapılan ve sahte hatıraların gözlendiği çalıĢmalar, özellik uyuĢması teorisini desteklemektedir (Koutstaal, Schacter, Verfaelli, Brenner, Jackson, 1999: 317; Slotnick ve Schacter, 2004: 102). 1.1.4 Aktivasyon-Ġzleme Teorisi Roediger ve arkadaĢları (2001: 392) sahte hatıraların ortaya çıkmasında, hem kodlama hem de geri getirme aĢamasının etkili olduğunu ileri sürdükleri bir teori ortaya koymuĢlardır. Bu teoriye aktivasyon-izleme teorisi adını vermiĢlerdir. Kodlama aĢamasında aktivasyon sürecinin, geri getirme aĢamasında da denetleme sürecinin etkili olduğu düĢünülse de Roediger ve arkadaĢları (2001: 392) her iki aĢamada da hem aktivasyon hem de denetleme sürecinin her ikisinin de etkili olduğunu ileri sürmektedirler. Kodlama aĢamasında kiĢi, madde bazlı kodlama yapabileceği gibi, maddelerin aralarındaki iliĢkileri de kodlayabilir. Maddeye özgü iĢlemleme maddelerin her birinin daha iyi hatırlanabilmesine yardımcı olur. Bu durum gerçek hatıralar ile sahte hatıraların birbirinden ayrılabilmesini sağlar (Roediger, Watson, McDermott ve Gallo, 2001: 393). ĠliĢkisel iĢlemlemede ise ortak tema ya da Ģema iĢlemlenir ve bu da sahte hatıraların ortaya 17 çıkmasına neden olabilir. Roediger ve arkadaĢları da (2001: 393) Underwood‟un ortaya koyduğu örtük çağrıĢımsal tepki görüĢünü kabul etmektedirler. Listelerin sunumu ile leksikal ya da semantik sistemde aktivasyon meydana gelebilir (Underwood, 1965: 128). Bu çağrıĢımsal aktivasyon bilinçsiz Ģekilde olabileceği gibi, bilinçli Ģekilde de oluĢabilir. Örneğin kiĢi, kendisine aslında sunulmamıĢ olan uyku kelimesini, listelerin sunumu sırasında bilinçli Ģekilde zihninden tekrar edebilir (Roediger ve ark., 2001: 393). Aktivasyon-izleme teorisinin ikinci aĢaması olan izleme safhasının görevi, geçmiĢe ait deneyimler ile geçmiĢe ait olmayanları ayırmaktır. Denetleme, kiĢinin hafıza ile ilgili yargılarının doğruluğunu artırmak için kullandığı çeĢitli çıkarımlar ve karar süreçlerini kapsamaktadır (Pierce, Gallo, Weiss ve Schacter, 2005: 1407). Bu sürece gerçeklik denetleme adı da verilmektedir (Johnson, Raye, Foley ve Foley, 1981: 78). Ayırt edilmesi gereken deneyimin asıl kaynağını denetlemede düĢülen hata da yine sahte hatıraların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Özetle, aktivasyon-izleme teorisine göre, DRM yönteminde sahte hatıraların ortaya çıkmasında iki faktör etkilidir. Birincisi, sahte hatıraları ortaya çıkaracak iliĢkili bilginin aktivasyonu ya da kodlanmasıdır. Ġkincisi ise, sahte hatıraları ortaya çıkaracak bilgilerin yanlıĢ Ģekilde denetlenmesi ve geri getirilmesidir (Gallo ve Roediger, 2002: 469). 1.2. SAHTE HATIRALARA FARKLI BELLEK SĠSTEMLERĠNĠN KATKILARI Bellekle ilgili yapılan çalıĢmalarda bellek performansını incelemek için çeĢitli yöntemler kullanılmaktadır. Laboratuar ortamında belleği araĢtırmak için kullanılan görevler içinde iki önemli terimden söz edebiliriz. Bunlar hatırlama ve tanıma görevleri adını almaktadırlar. Hatırlama görevlerinde kiĢilerden, kendilerine daha önce sunulan bilgileri tekrar üretmeleri beklenir. Kelime listeleri ile yapılan çalıĢmalardaki hatırlama görevlerinde kiĢilere öğrenme aĢamasında sunulan kelimelerden hatırlayabildiklerini test aĢamasında yazmaları istenebilir. Tanıma görevlerinde ise, kiĢilerden kendilerine daha önce sunulan bilgileri tanımlamaları istenir. Kelime listeleri ile yapılan çalıĢmalardaki tanıma görevlerinde, öğrenme aĢamasında çalıĢılan kelimelerin, test aĢamasında daha önce çalıĢılıp çalıĢılmadığının ayırt edilmesi beklenir (Matlin, 2005: 130). Deese‟in (1959: 17- 22) ilk olarak kelime listeleri ile sahte hatıralar üzerine yaptığı çalıĢmasında kullandığı yöntem, hatırlama görevi içermektedir. Roediger ve McDermott (1995: 803) bu çalıĢmaya tanıma görevi ekleyerek sahte hatıraları daha güçlü Ģekilde ortaya koyabilmiĢlerdir. Sahte 18 hatıralar ile ilgili yapılan çalıĢmalarda genellikle kullanılan yöntem tanıma görevlerinin kullanılmasıdır. Ġnsan belleği üzerine yapılan pek çok çalıĢmada, tanıma performansının iki farklı süreçten etkilendiği görüĢü hakimdir. Bunlar anımsama (recollection) ve aĢinalık (familiarity) adını almaktadır. DıĢarıda gördüğümüz bir insanın bize tanıdık gelmesi, ancak o insanın kim olduğu ya da ilk olarak nerede tanıĢtığımız bilgisini hatırlayamadığımız bir durumu iki sürecin ayrımı için örnek olarak verebiliriz. Anımsamayı, kiĢinin önceden maruz kaldığı bir uyaran ile ilgili bilgiyi hatırlaması olarak tanımlarken, aĢinalığı, o uyaranın tanıdıklığının değerlendirilmesi olarak tanımlayabiliriz. DıĢarıda karĢılaĢtığımız insanı, tanıdık olarak algılar (aĢinalık) ancak kim olduğunu ve nereden hatırladığımızı tam olarak (anımsama) çıkaramayabiliriz (Yonelinas, 2002: 441). Tanıma hafızasının bu iki süreçten etkilendiğini destekleyici farklı bulgular da mevcuttur. Yapılan nöropsikolojik çalıĢmalar ve görüntüleme sonuçları bu iki hafıza türünün beyinde farklı bölgelerde aktivasyon sağladığını göstermektedir. KiĢilere verilen tanıma testi görevi esnasında, beyindeki elektro-fizyolojik aktivasyonu görüntülemeye dayanan Olay-bağımlı-potansiyel (Event related potentials-ERPs) gözlemlerinde, kiĢilerin anımsamaya dayalı verdikleri yanıtlar ile anımsamanın olmadığı ve sadece aĢinalığın olduğu yanıtlarda beyindeki elektro-fizyolojik aktivitenin farklı bölgelerde gözlendiği ortaya konmuĢtur (Curran, 2000: 925). Westerberg ve arkadaĢlarının (2006: 193) Alzheimer hastalığının baĢlangıç seviyesindeki hastalarla yaptıkları tanıma belleği çalıĢmasında, hastaların anımsama süreçlerinde bozulma gözlenirken, aĢinalığa dayalı görevlerde herhangi bir bozulmanın olmadığını görmüĢlerdir. Bu çalıĢma da tanıma belleğinde anımsama ve aĢinalığın birbirinden farklı iĢleyen iki süreç olduğunu desteklemektedir. Sahte hatıralar paradigmasında, çalıĢılmamıĢ olan kelimelerin yanlıĢ Ģekilde tanınmasında, anımsamadansa aĢinalığın rol oynadığı düĢünülmektedir (Yonelinas, 2002: 447). AĢinalık, kelime ile ilgili ayrıntılı bilgiye sahip olmadan, o kelimenin çalıĢılıp çalıĢılmadığına dair bir algıya izin vermekte iken, anımsamada, o kelimeyle nerede ve ne zaman karĢılaĢıldığı gibi ayrıntılı bilgiye sahip olma durumu vardır. Ancak yeni sunulan kelime çalıĢılmıĢ olan kelimeler ile güçlü bir iliĢkiye sahip ise sahte hatıraların ortaya çıkmasında her iki hafıza türü de etkili olabilmektedir (Yonelinas, 2002: 447). Anımsama, madde ile ilgili ayrıntılı bilginin geri getirilmesine dayandığı için daha yavaĢ iĢleyen bir süreçtir. AĢinalık ise böyle bir ayrıntı geri getirmeden, kelimenin 19 sunulmuĢ olup olmadığını değerlendirmeyi içeren bir süreç olarak daha hızlıdır (Wixted, 2007: 152). Jacoby (1991; akt. Yonelinas, 2002) sunduğu modelde, anımsamayı bilinçli Ģekilde kontrol edilen çözümleyici bir süreç olarak tanımlarken, aĢinalığı otomatik iĢleyen bir süreç olarak tanımlamıĢtır. AĢinalığın anımsamaya göre daha az dikkat ve daha az farkındalık gerektirdiğini ileri sürmüĢtür. AĢinalıkta bir uyaranın var ya da yok olduğuna dair bir uyaran denetleme durumu varken, anımsamada daha çok bir eĢiği aĢma durumu vardır. Güven değerlendirmesi yapılan durumlarda, anımsamaya dayalı yanıtlar, aĢinalığa dayalı yanıtlara kıyasla yüksek oranda bir güven değerlendirmesi içerir (Yonelinas, 2002: 447). Tanıma belleğinin anımsama ve aĢinalık gibi iki farklı süreçten oluĢtuğunu ve belleğin bu Ģekilde ikili iĢlemleme yaptığını ileri süren teoriler genel olarak, ikili iĢlemleme teorileri adını almaktadırlar. Bu teoriler; Atkinson ve Juola‟nın (1973: 9) geliĢtirdiği Atkinson modeli, beyin hasarları üzerinden çalıĢmalar yapan Nöroanatomik model, Mandler ve arkadaĢlarının geliĢtirdiği Mandler modeli, Jacoby ve arkadaĢlarının geliĢtirdiği Jacoby modeli, Tulving ve arkadaĢlarının geliĢtirdiği Tulving modeli ve Yonelinas ve arkadaĢlarının geliĢtirdiği Yonelinas modelidir (Yonelinas, 2002: 447). Bu modellerin temel varsayımları çok benzerdir. Bu modellere göre; aĢinalık ve anımsama kelime tanımayı destekler. KiĢinin kelime ile ilgili bilgisi var ise (anımsama) ya da yeterince tanıdık (aĢinalık) geliyorsa o kelime için eski yanıtı verilebilir (Jagger ve Mecklinger, 2008: 2). Ġleri sürülen modellerin anımsama ve aĢinalık süreçleri ile ilgili olarak hemfikir oldukları bir baĢka nokta aĢinalığın anımsama sürecinden daha hızlı gerçekleĢtiği ve bu iki sürecin birbirlerine paralel Ģekilde iĢledikleri yönündedir. AĢinalığın hızlı iĢlemlemeye dayanması ve bilginin varlığı ya da yokluğundan emin olmama durumundan dolayı aĢinalık sürecinin sahte hatıraların ortaya çıkmasında etkili olduğu düĢünülebilir (Yonelinas, 2002: 447). 1.3 SAHTE HATIRALARDA MODALĠTE ETKĠLERĠ Sahte hatıralar üstüne yapılan çalıĢmalarda ilgi çeken bir durum da, uyaranın modalitesinin sahte hatıralar üzerindeki etkisi ile ilgili olmuĢtur. DRM yönteminin ortaya konmasından sonra yapılan pek çok çalıĢma, Roediger ve McDermott‟ın (1995: 803) kullandığı yöntemi takip ederek, listelerin sunumu sırasında iĢitsel modaliteyi kullanırken, test aĢamasında görsel modalite ile çalıĢmıĢlardır. Israel ve Schacter (1997; akt. Schacter, Israel ve Racine, 1999) DRM yönteminde sahte hatıraları azaltmak için kelimeler ile 20 birlikte resimler kullandıkları bir çalıĢma yapmıĢlardır. Smith ve Hunt (1998: 710-715) ise iĢitsel modalite ile görsel modaliteyi doğrudan karĢılaĢtıran ilk çalıĢmayı yapmıĢlardır. Smith ve Hunt, görsel modalitenin, iĢitsel modaliteye oranla daha düĢük düzeyde sahte hatıra ortaya çıkardığını gözlemlemiĢlerdir. Israel ve Schacter‟in (1997; akt. Schacter, Israel ve Racine, 1999) yaptığı gibi kiĢilere resim sunmak yerine, kelime listelerinin sunum aĢamasında görsel olarak sunulmasının sahte hatıraları azaltmak için yeterli olduğunu görmüĢlerdir. Smith ve Hunt‟dan önce Robinson ve Roediger (1997; akt. Smith ve Hunt, 1998) sadece görsel sunum kullandıkları bir çalıĢma yapmıĢlardır. Robinson ve Roediger‟ın bulguları iĢitsel modalite kullanmıĢ diğer çalıĢmalar ile karĢılaĢtırıldığında, daha düĢük sahte hatıra elde ettikleri görülmektedir. Her iki modalitenin karĢılaĢtırıldığı pek çok çalıĢmada görsel modalitenin, iĢitsel modaliteye göre daha az sahte hatıra ortaya çıkardığı gözlenmiĢtir (Gallo, McDermott, Percer ve Roediger, 2001; Kellogg, 2001;akt. Pierce ve ark., 2005; Cleary ve Greene, 2002). Pek çok çalıĢma görsel sunumun iĢitsele oranla daha az sahte hatıra ortaya çıkardığını gözlemlese de bunun tersi durumu gözleyen çalıĢmalar da vardır. Örneğin, Maylor ve Mo (1999: 477-493) iĢitsel sunumun görsel sunuma göre daha az sahte hatıra ortaya koyduğunu gözlemlemiĢlerdir. Miller ve Gazzaniga (1998; akt. Gallo ve ark., 2001) ise görsel ve iĢitsel modalite arasında anlamlı herhangi bir fark bulamamıĢlardır. Benzer Ģekilde Israel ve Schacter de (1997; akt. Gallo ve ark. 2001: 341) çalıĢmalarının sadece kelimelerin kullanıldığı aĢaması ile kontrol grubu arasında iĢitsel ve görsel modalite açısından anlamlı bir fark görmemiĢlerdir. Ancak literatürün genelinde, görsel modalitenin, iĢitsel modaliteye oranla daha az sahte hatıra ortaya çıkardığını destekleyen bulgular vardır. Bu durumun bir nedeni olarak, görsel sunumun, iĢitsel sunuma oranla daha fazla ayırıcı bilgi edinmeyi sağlaması gösterilmektedir. Sahte hatıraların ortaya çıkmasında episodik belleğin etkisinden bahsedersek, görsel modalite ile daha fazla bilgi kodlama Ģansı olan bireylerin, listelerin sunumu aĢamasında kelimenin sunulduğu o anı daha iyi hatırlayabileceklerini düĢünebiliriz. Görsel sunumda kiĢilerin kelimeler için, hem ortografik hem de fonolojik kodları aktive olurken, iĢitsel sunumda sadece fonolojik kodlar aktive olmaktadır (Gallo ve ark., 2001: 341). Modalite etkisi, çalıĢma aĢamasında ya da test aĢamasında akla ne geldiğinden, ya da kiĢinin içsel ve dıĢsal kaynakları doğru Ģekilde ayırt edebilme yeteneğinden etkilenmektedir (Smith ve Hunt, 1998: 714). Johson ve Raye‟ye (1981; akt. Pierce ve ark., 2005) göre kiĢiler görsel modalitede içsel (kritik kelime) uyaranla dıĢsal 21 (çalıĢılmıĢ kelimeler) uyaran ayrımını, iĢitsel modalitedeki içsel dıĢsal uyaran ayrımına göre daha iyi yapabilmektedirler. Görsel sunum, iĢitsel sunuma göre daha iyi bir gerçeklik görüntülemesi yapmayı sağlamaktadır (Johnson ve Raye, 1981; akt. Pierce ve ark., 2005). Modalite etkisi üzerine iki farklı açıklamayı, iĢitsel ve görsel modalitelerin özellikleri ile ilgili olarak Cleary ve Greene (2002: 55) dile getirmiĢtir. Birinci görüĢe göre, kiĢiler gerçekten sunulan kelimeler ile çalıĢma esnasında akıllarına gelen gerçekte sunulmamıĢ kelimeleri birbirinden ayırmak için depolanmıĢ olan görsel ayrıntıların varlığından ya da yokluğundan yararlanmaktadırlar. Görsel ayrıntının yokluğunda kiĢi uyaranı reddetmekten kaçınmaktadır (Cleary ve Greene, 2002: 57). Modalite etkisi ile ilgili ikinci görüĢe göre, bizim kodlama ve geri getirme süreçlerinde kullandığımız kod konuĢma kodudur (Conrad, 1964; akt. Cleary ve Greene, 2002: 57). Kritik kelimeler zihne geldiğinde içsel ses olarak ifade edilmesi gerekir. Burada devreye çalıĢma belleğinin bir alt sistemi olan fonolojik döngü girmektedir. ĠĢitsel bilgiyi depolama görevi fonolojik döngüye aittir (Baddeley, 1997: 52) Ancak fonolojik döngünün kısıtlı sayıda sesi kısa süreli saklama kapasitesi vardır. Dolayısıyla sahte hatıralar açısından baktığımızda, kritik kelimeler ile ilgili bilginin içsel ses olarak ifade edilmesi ve fonolojik döngüde saklanmasından söz edebiliriz. Ancak kelimenin hatırlanması gerektiğinde hem fonolojik döngünün kapasitesi, hem de bu uyaranın içsel mi yoksa dıĢsal bir uyaran mı olduğunun ayırt edilmesi güç olmaktadır. Bu nedenle sunum modalitesi ile sahte hatıraların kodlandığı modalite aynı olduğunda (iĢitsel) yüksek oranda sahte hatıra ortaya çıkabilmektedir (Cleary ve Greene, 2002: 55). Schacter ve arkadaĢları (1999: 1-24), sahte hatıraların azaltılmasında ayırıcı sezgiler (distinctiveness heuristic) adını verdikleri bir yöntemden bahsetmiĢlerdir. Bu yönteme göre, çalıĢılmıĢ olan bir madde ile ilgili, kiĢilerin ayırt edici bir takım ayrıntılara sahip olduklarını ve bu ayrıntıları kullanarak o maddenin yeni ya da eski bir madde olduğuna karar verdiklerini ileri sürmektedirler (Schacter ve ark., 1999: 1-24). Sezgisel bir yargıda bulunurken, bir kriter belirlenmekte ve tanıdıklık seviyesi bu kriterin üzerinde ise olay gerçekten olmuĢ olarak kabul edilmektedir, ya da algısal ayrıntıların miktarı bu kriterin üzerinde ise o olayın muhtemelen algılanmıĢ olduğu Ģeklinde karar verilmektedir (Johnson ve ark., 1993; akt. Schacter ve ark., 1999). KiĢiler ayırıcı sezgileri kullanırken, bir madde hakkında ayırıcı bir takım ayrıntıları hatırlamaktadırlar ve “eğer ben bu resmi gördüğümü hatırlamıyorsam, muhtemelen bu resim yenidir” Ģeklinde bir kriter kullanmaktadırlar 22 (Schacter ve ark., 1999: 11). Test aĢamasında kiĢiler, maddeye eski demeden önce daha ayırt edici bilgiler geri getirebilir. Çünkü çalıĢılmamıĢ çeldirici kelimeler daha az ayırt edici hatıra ortaya çıkarır ve reddedilmeleri daha kolay olur (Gallo ve Roediger, 2002: 15). Schacter ve arkadaĢlarına göre sahte hatıralarda görsel modalitenin, iĢitsel modaliteye göre daha düĢük oranda sahte hatıra ortaya çıkarmasının nedeni, görsel modalitenin ayırıcı sezgileri desteklemesinden kaynaklanmaktadır. KiĢiler görsel modalitede maddeler ile ilgili ayırt edici bir takım bilgilere sahip olabilmekte ve bu bilgileri ile ayırıcı sezgileri kullanarak sahte hatıraları azaltmaktadırlar (Schacter ve ark., 1999: 1-24). Ayırıcı sezgilerin temelinde kiĢiler bir duyarlılık denetlemesi yapmaktadırlar. Belirledikleri bir düzeyin üstüne çıkan veriyi eski, altında kalan bir veriyi yeni olarak niteleyebilmektedirler (Schacter ve ark. 1999: 1-24). Sezgisel ayırıcılık yönteminde kiĢilerin elde ettikleri ayırıcı bir takım verilerle, kendilerine sunulan kelimeye karĢı bir eski ya da yeni denetlemesi yaptığını ve görsel modalitenin bu ayırıcı bilgileri iĢitsel modaliteye göre daha fazla sağladığını düĢünürsek, görsel modalitenin tanıma belleğinde aĢinalığı arttırdığını da söyleyebiliriz. 23 2. SĠNYAL DENETLEME TEORĠSĠ VE SAHTE HATIRALARA UYGULANMASI Sinyal denetleme teorisi, belirsizlik içeren durumlardaki karar verme süreçlerini ve bu süreçlerde gösterilen performansı gözlemlemeye olanak sağlayan bir ölçüm yöntemidir. Karar verme süreçlerini analiz etmeye yaradığı için, bu süreçleri inceleyen sağlık ve sosyal bilimlerde kullanılan bir yöntemdir. Ġnsanların belirsizlik içeren durumlardaki karar verme süreçlerinde izledikleri yollar ve sonucunda yaptıkları seçimlerle ilgilenen çalıĢmalarda ve bellek ile ilgili yapılan çalıĢmalarda da sinyal denetleme teorisi kullanılmaktadır. Green ve Swets‟in (1966, akt. Miller ve Wolford, 1999) ortaya koyduğu Sinyal Denetleme Teorisi (SDT), karar verme koĢuluna dayanan durumlardaki performansı değerlendirmekte kullanıĢlı ölçümler ortaya koymaktadır. Bu nedenle SDT, karar verme sürecini, belleği ve buna benzer pek çok konuyu araĢtıran psikoloji araĢtırmalarında kullanılan bir yöntem halini almıĢtır. Temel olarak SDT iki uyaran türünü ayırt edebilme durumunda uygulanabilen bir teoridir. Önceleri SDT, algı ile ilgili psikoloji araĢtırmalarında, sinyal ile gürültünün ayırt edilmesinde kullanılmaktaydı (Stanislaw ve Todorov, 1999: 137). Sonraki yıllarda ise, yeni ve eski maddelerin ayrılmasına dayanan tanıma görevlerinde, personel alımlarında uygun ve uygun olmayan kiĢilerin ayrıĢtırılmasında, jürilerin kiĢi ile ilgili olarak suçlu ya da masum kararları vermesinde ve buna benzer pek çok alanda uygulanan bir teori halini almıĢtır (Stanislaw ve Todorov, 1999: 137). Deneysel ortamdaki sahte hatıralar araĢtırmalarında da kiĢilerin kendilerine sunulan kelimeler için bu kelimelerle daha önce karĢılaĢıp karĢılaĢmadıklarına dair bir karar vermeleri beklendiğinden ve verdikleri kararlarının hangi süreçlerden etkilendiğinin gözlenmesi amaçlandığından dolayı sinyal denetleme teorisi kullanılmaktadır. Tanıma belleği ile ilgili psikoloji araĢtırmaları da bu teorinin kullanıldığı çalıĢmalardandır. Kelime listeleri ile yapılan tanıma belleği araĢtırmalarında, kiĢilere öğrenme aĢamasında kelimeler, çalıĢılmıĢ olan „hedef/eski‟ ve çalıĢılmamıĢ olan „çeldirici/yeni‟ kelimelerin sırası karıĢık olacak biçimde sunulur. Test aĢamasında katılımcılardan her kelime için eski (daha önce çalıĢılmıĢ) ve yeni (daha önce çalıĢılmamıĢ) değerlendirmesi yapmaları beklenir. Sinyal denetleme teorisi, literatürde farklı isimlerle de anılabilmektedir. “ĠĢaret sezimi teorisi”, “iĢaret denetleme teorisi” ve “iĢaret saptama kuramı” bu duruma örnek verilebilir. Ancak Ġngilizce orijinaline (Signal Detection Theory) daha yakın 24 görüldüğünden ve kısaltılmıĢ hallerindeki ortak harflerinden dolayı çalıĢmamızda Sinyal Denetleme Teorisi kullanımı uygun görülmüĢtür. SDT, kiĢilerin deneyimleri ile ilgili verdikleri yanıtlarının 4 farklı sonuç kategorisine ayrılmasına dikkat çekmektedir. KiĢilerin, daha önce sunulmuĢ olan uyarana doğru Ģekilde evet cevabı vermesi “isabet”, daha önce sunulmamıĢ uyarana yanlıĢ tepki olarak evet cevabı vermesi “yanlıĢ alarm” olarak adlandırılır. Daha önce sunulmamıĢ uyarana doğru tepki olarak hayır cevabı verilmesi “doğru ret”, daha önce sunulmuĢ uyarana yanlıĢ tepki olarak hayır cevabı verilmesi ise “ıska” olarak adlandırılmaktadır KiĢinin tepkisine göre ortaya çıkan bu 4 durum ġekil 2.1‟de sunulmuĢtur. SİNYAL Var Yok Evet İsabet Yanlış alarm YANIT Iska Doğru ret Hayır Şekil 2.1. Sinyal ve Yanıt durumuna göre SDT parametreleri SDT‟nin iki eĢit varyanslı normal dağılım eğrisini temel alan modelinde bir dağılım hedeflerin, diğeri de çeldiricilerin ortaya çıkardığı çalıĢılmıĢ olma (“eski” olma) hissinin gücünün olasılık dağılımını vermektedir. Tanıma belleği ile ilgili verilen kararlar, sinyallerin bellekte oluĢturduğu güç ile belirlenmiĢ bir karar kriteri arasındaki iliĢkiye bağlıdır. Karar kriterini aĢacak sinyali oluĢturabilen herhangi bir test maddesi eski, bu kriteri aĢamayan maddeler ise yeni olarak tanımlanmaktadır (Wixted, 2007: 153) (ġekil 2.2). Tanıma testlerinde katılımcıların öğrenme aĢamasında çalıĢtıkları ve çalıĢmadıkları kelimeleri değerlendirirken verdikleri yanıtlar doğrultusunda kriterin bu iki dağılımı hangi noktada kestiği belirlenir. Hedef dağılımının, kriterin sağında kalan kısmı “isabet” oranını solunda kalan kısmı ise “ıska” oranlarını verir. Çeldirici dağılımında kriterin sağında kalanlar “yanlıĢ alarm”, solunda kalanlar ise “doğru ret” oranlarını verir (ġekil 2.3). 25 Duyarlılık ve yanlılığı tanımlamada kullanılan istatistiksel göstergeler d ve c dir. Duyarlılık “d´” hedef ve çeldirici dağılımlarının ortalamaları arasındaki uzaklık iken, yanlılık “c” hedef ile çeldirici dağılımların kesiĢtikleri nokta ve yanıt kriteri arasındaki uzaklıktır. Kriter Y E eni ski Çeldirici Hedef Hafıza Gücü Şekil 2.2. Tanıma hafızasında eşit varyanslı sinyal denetleme modeli. Şekil 2.3. Hedef ve çeldirici dağılımında kritere göre SDT parametreleri 26 Tanıma hafızasını değerlendirmek için kullanılan bir diğer yöntem ikili iĢlemleme modelidir. Ġkili iĢlemleme modelleri tanıma hafızasıyla ilgili aĢinalık ve yanlılık süreçlerinin incelenmesine olanak sağlamaktadırlar. Yonelinas ve arkadaĢları (1998: 323- 339) bu iki önemli teoriyi birleĢtirip ortaya ikili iĢlemlemeli sinyal denetleme teorisini (Dual process signal detection-DPSD) koymuĢlardır. Yonelinas kendi ortaya koyduğu modelle anımsamanın bir yüksek eĢik süreci olduğunu ileri sürmüĢtür. Yani anımsama ya gerçekleĢir ya da gerçekleĢmez, ancak aĢinalık süreklilik içeren bir süreçtir. Bir test maddesi ile ilgili bir anımsama var ise bu madde için yüksek güvenle eski yanıtı verilebilir. Ancak, eğer anımsama ile ilgili bir bilgi yoksa kimi zaman, bir yanlılık değerine bağlı olarak olumlu bir yanıt verme eğilimi görülebilir. Anımsama ile ilgili bilgi yokluğunda yanlılık sürecine bağlı bir yanıt yoksa aĢinalık temelli bir yanıt verilir. Bu model için aĢinalığı, anımsamanın bir yedeği olarak düĢünebiliriz (Wixted, 2007: 152). AĢinalık, eski uyaranın, yeni uyarandan ayrılabilmesi derecesidir. Yanlılık ise, genel bir yatkınlık olarak eski ya da yeni yanıtı verme eğilimidir (Westerberg ve Marsolek, 2003: 193). Sinyal Denetleme Teorisinin, DRM paradigmasına uygulanabilmesi için, her bir madde türü (kritik, iliĢkili, iliĢkisiz) ile ilgili eski ve yeni yanıtlarının elde edilmesi gerekmektedir (Miller ve Wolford, 1999: 3). Dolayısı ile DRM paradigmasını ortaya koyarken Roediger ve McDermott‟ın (1995: 803) kullandığı yöntemden farklı olarak, kiĢilere kodlama aĢamasında listelerinin yarısında kritik kelimeler diğer liste kelimeleri ile birlikte sunulurken, listelerin diğer yarısında kritik kelimeler listeler ile birlikte sunulmamaktadır. Böylece her kelime türü için hem eski hem de yeni yanıtları elde edilebilmektedir. Global eĢleĢme modelleri, farklı kelime türleri için (kritik, iliĢkili, iliĢkisiz;) farklı duyarlılık düzeyleri ortaya çıkacağını öngörmektedir. Bu paradigmaya uygulanabilir modellerden biri MINERVA2 (Hintzman, 1988: 528) modelidir. Bu modele göre geri getirme aĢamasında iki farklı eĢleĢme gerçekleĢmektedir. Önceden sunulmuĢ olan kelimeler, hem kendilerine benzer olan kelimeler ile hem de kendileri ile eĢleĢme gösterirler. Yeni kelimeler ise sadece kendilerine benzer kelimeler ile eĢleĢme gösterebilirler (Westerberg ve Marsolek, 2003: 748). Bu durum farklı kelime türleri için farklı Ģekilde gözlenmektedir. Yeni olarak sunulan iliĢkisiz kelimeler çok az ve kısmi bir eĢleĢme sağlayabilir. Ancak daha önceden sunulmuĢ olan iliĢkisiz kelime kendisine ait bellek izi ile çok güçlü bir eĢleĢme sağlayabilir. Bu durum iliĢkisiz kelime için yüksek bir 27 duyarlılık ortaya çıkmasını sağlamaktadır (Westerberg ve Marsolek, 2003: 748). Kritik kelimelerde ise, yeni sunulan kelime kendisi ile iliĢkili olan pek çok kelime ile kısmi eĢleĢme sağlamaktadır. Önceden sunulmuĢ olan kritik kelimeler ise kendisiyle iliĢkili kelimeler ile eĢleĢmesinin yanı sıra kendisi ile de güçlü bir eĢleĢme sağlamaktadır. Bu durum, kritik kelimeler için iliĢkisiz kelimelerdekinin aksine daha düĢük bir duyarlılık gözlenmesine yol açmaktadır. Benzer durum iliĢkili kelimelerde de gözlenir. ĠliĢkili kelimeler için de iliĢkisiz kelimelere kıyasla daha düĢük duyarlılık ortaya çıkması beklenir (Westerberg ve Marsolek, 2003: 749). Ancak duyarlılık açısından kelime türleri arasında fark gözlemeyen çalıĢmalar da mevcuttur. Miller ve Wolford‟un (1999: 3) yaptıkları çalıĢmada kelime türleri arasında duyarlılık açısından anlamlı bir fark bulunmamıĢtır. DRM paradigmasının kullanıldığı sahte hatıra çalıĢmalarında yanlılığın kelime türleri açısından farklılık göstermesi ile ilgili çeĢitli görüĢler mevcuttur. KiĢilerin her bir kelime türü için farklı kriter kullandıkları ve kritik kelimelere karĢı, kiĢilere sunulmamıĢ olmalarına rağmen fazlaca evet denmesindeki yanlılığının, kiĢilerin kritik kelimelere karĢı diğer kelime türlerinde kullandıklarından daha liberal bir kriter kullanıyor olmaları sebep gösterilmektedir (Westerberg ve Marsolek, 2003: 748) (ġekil 2.4). Diğer bir görüĢ, kritik kelimelere, daha önce sunulmamalarına rağmen eski kelimelermiĢ gibi yüksek yanlılık gösterilmesinin hafıza gücü ile ilgili olduğu yönündedir (Wixted ve Stretch, 2000: 616). Bu görüĢe göre kelime türleri için belirlenen kriter değiĢmez, sabit bir kriter vardır, ancak kelime türlerinin hafıza gücü açısından dağılımları farklılık göstermektedir. Dağılımların kelime türleri için farklılaĢması kodlama aĢamasındaki süreçten etkilenmektedir (Westerberg ve Marsolek, 2003: 749). Kelimelerin hafıza gücü, kodlama aĢamasında doğrudan ya da birleĢmeli Ģekilde aktive olmalarından etkilenmektedir. Kelimelerin, kodlama aĢamasında gerçekten sunularak, ya da kodlama aĢamasında sunulmadığı halde gerçekten sunulan kelimelerle yüksek derecede iliĢkili olarak aktive olmaları, hafıza gücü üzerindeki dağılımlarını etkilemektedir (Westerberg ve Marsolek, 2003: 749). Kritik kelimeler, kodlama aĢamasında sunulan kelime listeleri ile en güçlü iliĢkiye sahip kelime türleri olduklarından en fazla aktive olan kelime türü olmaktadırlar. Bu nedenle kritik kelimeler hafıza gücü açısından dağılımın, kiĢinin evet deme yanlılığının en güçlü olduğu sağ ucunda yer alırlar (Westerberg ve Marsolek, 2003: 748) (ġekil 2.5). 28 Şekil 2. 4. Hafıza gücü üzerinde kelime türüne göre kriter tipleri Şekil 2. 5. Bellek gücü üzerinde sabit kriterde kelime türlerinin dağılımı (Westerberg ve Marsolek, 2003: 749) 2.1 ROC EĞRĠLERĠ ROC (Receiver Operating Characteristic), tanıma hafızasının altında yatan süreçleri incelemek için kullanılan araçlardan bir tanesidir. ROC, isabet oranlarının, yanlıĢ alarm oranlarının fonksiyonu olarak bir grafikte gösterilmesiyle ortaya çıkar (Yonelinas ve Parks, 2007: 10). ROC eğrileri elde edebilmek için en yaygın Ģekilde kullanılan yol, kiĢilere çalıĢtıkları her madde için bir güven değerlendirmesi yaptırılmasıdır. Bu değerlendirme yapılırken önemli olan bir nokta ise, yeterli sayıda yanıt kategorisinin 29 kiĢilere sunulmuĢ olmasıdır. AraĢtırmaların genelinde Likert tipi 6 düzeyden oluĢturulmuĢ güven ölçekleri kullanılmaktadır. Bu sayede ROC eğrisi üzerinde beĢ nokta elde edilebilmektedir. Ġsabet oranları dikey eksende bulunurken yanlıĢ alarm oranları yatay eksende bulunmaktadır. Örnek bir ROC eğrisi ġekil 2.6‟da sunulmuĢtur. Şekil 2.6. İkili işlemlemeli sinyal denetleme modeline göre ROC eğrisi Ġkili süreç modeli ile eğri biçiminde ve diyagonale göre asimetrik olan ROC‟ler gözlenir. Ġkili süreç teorisi bir eĢik sürecini de değerlendirmeye kattığı için ROC‟nin Ģekli sinyal tespit etme modellerinin ROC Ģeklinden daha doğrusal olmaktadır. Bu doğrusallık anımsama artıp aĢinalık azaldığında daha fark edilir hale gelmektedir. Her isabet ve yanlıĢ alarm çifti belli bir duyarlılık ve yanlılığa karĢılık gelirken güven değerlendirilmesi ile de aynı duyarlılığa sahip ama farklı yanlılıklara karĢılık gelen çiftler belirlenmektedir. KiĢilerin yanıtları sonucu ortaya çıkan ROC eğrilerine bakılarak kiĢinin performansının aĢinalıktan mı yoksa anımsamadan mı kaynaklandığını anlaĢılabilmektedir. Eğer kiĢinin performansında aĢinalık süreci etkinse ROC tam bir eğri Ģeklinde ortaya çıkmakta ve diyagonale göre simetrik olmaktadır. En solda yer alan nokta en katı kriteri temsil etmektedir (Jagger ve Mecklinger, 2009: 5). Eğer kiĢinin performansı anımsamadan kaynaklanıyor ise ROC lineer bir Ģekilde oluĢmaktadır ve anımsamaya dayalı yanıtlar daha katı bir kriterden ortaya çıktığı için en soldaki yanıt noktası dikey eksende daha yukarıda yer almakta ve oluĢan eğri simetrik olmamaktadır (Jagger ve Mecklinger, 2009: 5). Eğer 30 kiĢinin performansında bu iki süreç de etkin ise ROC eğri Ģeklinde ve diyagonale göre asimetrik olmaktadır, çünkü anımsamaya dayalı yanıtlar eğriyi sol alt köĢeden yukarı doğru itmektedirler (Jagger ve Mecklinger, 2009: 5). Tanıma belleğinde, aĢinalık ve anımsama süreçlerini, ikili iĢlemlemeli sinyal denetleme modeli ile çalıĢmak bu modelin parametreleri olan anımsama, yanlılık ve aĢinalık analizlerinin yapılmasını mümkün kılacaktır. Ġkili iĢlemleme teorilerinin çoğu aĢinalığın sürekli bir bellek gücüne, anımsamanın ise çalıĢma esnasında karĢılaĢılan olay ya da madde hakkında güçlü bir güven değerlendirmesine dayanan bilginin geri getirilmesine karĢılık geldiğini vurgulamaktadır. Ġkili iĢlemleme modellerine göre; sahte hatıralarda aĢinalık süreci anımsama sürecine göre sahte hatıraların ortaya çıkmasında daha etkilidir. Ancak buna karĢın yine ikili iĢlemleme modellerine göre yeni sunulan kelimelerin daha önce çalıĢılmıĢ olan kelimeler ile güçlü bir iliĢkiye sahip olması durumunda sahte hatıraların ortaya çıkmasında her iki hafıza türü de etkili olabilmektedir (Yonelinas, 2002: 448). Westerberg ve Marsolek (2003: 747-759) yaptıkları çalıĢmada, kritik kelime ile ilgili verilen yanıtların aĢinalık temelli olarak verildiğini, iliĢkili ve iliĢkisiz kelimeler ile ilgili yanıtların ise ikili süreç modelinin yordadığı gibi aĢinalık ve anımsama süreçlerinin her ikisinin de etkisi ile verildiğini gözlemlemiĢlerdir. Westerberg ve Marsolek‟in (2003: 747- 759) çalıĢmasındaki bulgular, kriter ve aĢinalık parametrelerinin ölçümü ile elde edilmiĢtir. Ġkili süreç modelinin bileĢenlerinden anımsama sürecini test etmemiĢlerdir. AĢinalık ve kriter etkisinin incelenmesinin yanında, anımsama parametresinin de kritik, iliĢkili ve iliĢkisiz kelimelerin sahte hatıra üretme sürecindeki etkisinin incelenmesi literatür ıĢığında sahte hatıraları daha iyi anlamak için önemlidir. Bununla birlikte, sahte hatıralarda bu üç parametrenin incelenmesine, iĢitsel ve görsel modalite karĢılaĢtırılmasının da eklenmesi literatür açısından katkı sağlayıcı olacak ve sahte hatıraların daha iyi anlaĢılmasına olanak verecektir. 31 3. SAHTE HATIRALARIN SĠNYAL DENETLEME TEORĠSĠ VE MODALĠTE KARġILAġTIRMASI ĠLE DENEYSEL OLARAK ĠNCELENMESĠ ÇalıĢmamızda, DRM listelerinin ortaya çıkardığı sahte hatıraların SDT modellerinden biri olan ikili iĢlemlemeli SDT açısından incelenmesi ve bu teorinin parametreleri anımsama, aĢinalık ve yanlılığın iĢitsel ve görsel modalite açısından karĢılaĢtırılması amaçlanmaktadır. Bellek süreçlerini incelemek için araç olarak tanıma testi kullanılması, tanıma belleğinin farklı iki süreci olan aĢinalık ve anımsamanın, ikili iĢlemleme modeli ile incelenmesine olanak vermektedir. Ayrıca tanıma testinde güven değerlendirmesi yapmayı sağlayan Likert ölçeklerinin uygulanması ROC eğrileri elde edilmesini mümkün kılmaktadır. Kelime listeleri ROC analizi için uygun olacak Ģekilde katılımcılar arasında, öğrenme aĢamasında görülmeleri yönünden dengelenerek test evresinde değerlendirilmiĢtir. Listelerdeki kelimelerin tanıma testinde yanlılık, aĢinalık ve anımsama süreçleri açısından farklılaĢması beklenmektedir. ÇalıĢmanın önemi hem sahte hatıraların, ikili iĢlemlemeli SDT modelindeki parametreler açısından incelenecek olmasından hem de bu parametrelerin iĢitsel ve görsel modalite açısından karĢılaĢtırılacak olmasından gelmektedir. Hipotezler: 1. Anımsama ve aĢinalık süreçlerinin sahte hatıralar üzerindeki etkileri incelenecektir. Sahte hatıraların ortaya çıkmasında etkili olan tanıma hafızası süreci aĢinalıktır. 2. Kelime türleri içinde en düĢük duyarlılık kritik kelimelerde gözlenecektir. 3. Diğer kelime türlerine oranla, kiĢiler kritik kelimelerin kendilerine daha önce sunulup sunulmadığı ayrımını yapmakta hataya düĢeceklerdir. Kritik kelimeleri tanıma testinde gördüm/duydum deme yanlılığı iliĢkili ve iliĢkisiz kelimeleri gördüm/duydum deme yanlılığından daha fazladır. 4. Görsel modalitede iĢitsel modaliteye oranla daha az sahte hatıra, daha az yanlıĢ alarm gözlenecektir. AraĢtırmamızda, sahte hatıraların ortaya çıkmasında, tanıma hafızası bileĢenlerinden aĢinalığın anımsamaya kıyasla etkili olan süreç olduğunun gözlenmesi beklenmektedir. Ġkili iĢlemleme teorilerine göre anımsamada ayrıntılı bir bilginin geri getirilmesi ve bir eĢiği aĢma durumu söz konusuyken aĢinalıkta ayrıntılı bir bilgi yokken 32 uyaranın var ya da yok olması ile ilgili bir değerlendirme yapılması söz konusudur. AĢinalıkta daha az dikkat ve daha az farkındalık vardır. Literatür ıĢığında, Yonelinas‟ın (2002: 441-517) aĢinalık ve anımsama süreçleri ile ilgili otuz senelik araĢtırmaları derlediği çalıĢmasında ileri sürdüğü, aĢinalığın sahte hatıraların ortaya çıkmasında etkili olan süreç olduğu görüĢünün, araĢtırmamızda desteklenmesi beklenmektedir. Sahte hatıraları ortaya çıkaran kelime türü olan kritik kelimelerin duyarlılık düzeylerinin iliĢkili ve iliĢkisiz kelime türlerinden daha düĢük olması beklenmektedir. Çünkü kritik kelimeler, birleĢmeli aktivasyon teorisinin, tematik uyum teorisinin, özellik uyuĢması teorisinin ve aktivasyon-denetleme teorisinin de desteklediği gibi diğer kelime türlerine göre öğrenme aĢamasında ve test aĢamasında daha fazla aktive olmaktadırlar ve bu kelimelerin daha önce çalıĢılıp çalıĢılmadığının ayrımını yapmak zordur. Kritik kelime için uygulanacak yanıt kriteri diğer kelime türlerine kıyasla daha liberal bir kriter olacaktır. Dolayısıyla bu kelimeler için daha önce gördüm ya da duydum deme yanlılığı da diğer kelime türlerine göre yüksek olacaktır. Sahte hatıraların ortaya çıkmasında modalite etkilerinin incelenmesinde, görsel modalitenin iĢitsel modaliteye göre daha fazla ayırt edici bilgi kodlamaya izin vereceği düĢünüldüğünden, görsel modalitede iĢitsel modaliteye kıyasla daha az sahte hatıra görülmesi beklenmektedir (Schacter ve ark., 1999: 1-24). Bizim kodlama ve geri getirme sürecinde kullandığımız kodun konuĢma kodu olması ve iĢitsel sunumda kiĢilerin içsel ses ile dıĢarıdan gelen sesin kaynağını denetlemede hataya düĢecekleri beklendiği için de iĢitsel modalitede daha fazla sahte hatıra gözleneceği beklenmektedir. ĠĢitsel modalitede daha fazla sahte hatıra gözlenmesini beklememizin bir diğer sebebi de öğrenme aĢaması ile test aĢaması arasındaki modalite uyuĢmasından dolayıdır (Rummer, Schweppe ve Martin, 2009: 473). Öğrenme aĢaması görsel ve iĢitsel olmak üzere iki farklı modalitede yapılırken, test aĢamasında tüm katılımcılar kelimeleri görsel modalitede görerek yanıt vermiĢlerdir. 33 3.1 YÖNTEM 3.1.1 Katılımcılar AraĢtırmanın örneklemini, Uludağ Üniversitesinin çeĢitli bölümlerinde öğrenim görmekte olan 18-24 yaĢ arası 40 üniversite öğrencisi oluĢturmuĢtur. Katılımcıların 12‟si erkek 28‟i kız öğrencilerden oluĢmaktadır. AraĢtırma için toplamda 57 öğrenciden veri toplanmıĢtır. Ancak ROC ölçümlerinde karĢılaĢılabilen bir sorun bizim çalıĢmamızda da gözlenmiĢ, katılımcılar Likert tipi ölçekte yanıtlarını verirken, yanıtlarını tüm ölçeğe yaymak yerine uçlara yönelmiĢlerdir. Bu nedenle bazı katılımcıların verileri, analiz için belirlediğimiz ROC eğrilerinin en az üç noktaya sahip olması kriterine uygun olmadığı için örneklemden çıkartılmıĢlardır. Deneyimlerini tüm ölçeğe yayarak yanıt vermiĢ ve ROC eğrisinde en az üç nokta elde edebildiğimiz 40 kiĢin verileri analiz için örnekleme dahil edilmiĢtir. 3.1.2 Materyaller Bu çalıĢmada, Deese Roediger ve McDermott‟ın (1995: 803-814) ortaya koydukları DRM yöntemi kullanılmıĢtır. Bu yönteme uygun Ģekilde Türkçe kelimelerden oluĢan listeler hazırlamak için, Tekcan ve Göz‟ün (2005: 10-62) Türkçe Kelime Normları çalıĢmalarındaki imgelem ve somutluk değerlerini belirlediği kelimelerden yararlanılmıĢtır. Ġmgelem, kelimelerin hayal edilebilme gücü anlamına gelmektedir. Ġmgelem değeri yüksek kelimeler daha kolay hayal edilebilirken, imgelem değeri düĢük kelimeler daha zor hayal edilebilmektedir. Somutluk; bir kelimenin ne kadar somut ya da soyut algılandığı anlamına gelmektedir. Somutluk değerinin yüksek olması o kelimelerin duyu organları ile algılanabilen gerçek bir nesneyi ya da kiĢiyi temsil ettiği anlamına gelmektedir (Tekcan ve Göz, 2005: 3). Kelimelerin imgelem ve somutluk değerleri açısından birbirlerine yakın olmalarını sağlamak amacıyla imgelem ve somutluk değerleri ortalamaları dikkate alınarak, her biri 17 kelimeden oluĢan toplam 32 iliĢkili liste oluĢturulmuĢtur. Bu listelerde on altı kelime (örneğin, kar, kış, buz, sıcak..) bir kritik kelime (soğuk) ile iliĢkilidir. Aynı kelime normları kullanılarak 16 kelimeden oluĢan dört iliĢkisiz liste ve öncelik-sonralık etkisini önlemek için listelerin sunumunun en baĢında ve en sonunda kullanılan iliĢkisiz iki ek liste oluĢturulmuĢtur. ĠliĢkisiz listeler, kullanılmamıĢ olan iliĢkili listelerdeki kelimelerin ya da kritik kelimelerin rastgele seçilmesi ile oluĢturulmuĢtur. Buna ek olarak, otuz iki 34 iliĢkili listenin kritik kelimelerinin liste içindeki bir kelime ile yer değiĢtirdiği 32 liste oluĢturulmuĢtur. Bunun için, liste içinden kritik kelime ile imgelem ve somutluk değerleri ortalamaları açısından en yakın değerlere sahip liste kelimesi seçilerek o kelime çıkarılmıĢ ve yerine kritik kelime konulmuĢtur. Ġmgelem ve somutluk değerleri uygunluğu için Tekcan ve Göz‟ün (2005: 10-62) çalıĢmasından faydalanılmıĢtır. Bu Ģekilde kritik kelimenin sunulmadığı 32 ve kritik kelimenin sunulduğu 32 iliĢkili liste elde edilmiĢtir. OluĢturulan kelime listelerindeki kritik, iliĢkili ve iliĢkisiz kelime türlerinin imgelem ve somutluk değerlerinin ortalama ve standart sapmaları Tablo 1‟de sunulmuĢtur. Tablo 1. Kelimelerin imgelem ve somutluk değerlerinin ortalama ve standart sapmaları Ġmgelem Somutluk Ortalama Std.sapma Ortalama Std.sapma Kritik 5,23 1,36 5,41 1,68 ĠliĢkili 5,46 1,29 5,66 1,48 ĠliĢkisiz 5,13 1,11 5,79 1,33 AraĢtırmanın amaçladığı Ģekilde, uyaran modalitesi arasındaki farkı gözlemlemek amacıyla, oluĢturulan DRM listeleri görsel ve iĢitsel modalitede sunulmak üzere düzenlenmiĢtir. Hazırlanan toplam 38 liste (iliĢkili, iliĢkisiz, öncelik, sonralık listeleri) görsel modalitede sunulmak amacıyla çalıĢmanın yapılacağı bilgisayara kaydedilmiĢtir. ĠĢitsel modalite ile sunmak için tüm liste kelimelerinin sesli kayıtları hazırlanmıĢtır. Her bir kelime araĢtırmacı tarafından ses kaydedicisine bir saniyeyi aĢmayacak Ģekilde okunmuĢ ve tüm kayıtlar çalıĢmanın yapılacağı bilgisayara kaydedilmiĢtir. Kritik kelimeler için de güven değerlendirmesi yapılabilmesi için, kritik kelimelerin öğrenme aĢamasında gerçekten sunulduğu deseni oluĢturmak üzere kritik kelimelerin sunulmadığı ve kritik kelimelerin liste içindeki iliĢkili kelime ile yer değiĢtirerek gerçekten sunulduğu listeler hazırlanmıĢtır. Kritik kelimenin sunulmadığı listelerin oluĢturduğu koĢuldan “1”, kritik kelimelerin sunulduğu listelerin oluĢturduğu koĢuldan “2” olarak söz edilecektir. Ayrıca koĢullar modalitelerine göre “görsel” ve “iĢitsel” olarak da isimlendirilmiĢtir. 35 ÇalıĢmamızda görsel, iĢitsel, kritik kelimelerin sunulduğu ve kritik kelimeleri sunulmadığı koĢullar olmak üzere dört çalıĢma setinden söz edilecektir. (Görsel1, Görsel2, ĠĢitsel1, ĠĢitsel2). Deney SuperLab 4.0 programı kullanılarak yürütülmüĢtür. Katılımcılar bireysel olarak bilgisayar ekranı baĢına alınmıĢlardır. Görsel modalite ile çalıĢan katılımcılar listeleri bilgisayar monitöründe izlerken, iĢitsel modalite ile çalıĢan katılımcılar listeleri Sony CD450 marka kulaklık aracılığı ile dinlemiĢlerdir. 3.1.3 ĠĢlem AraĢtırma öncesinde, katılımcıları araĢtırma ile ilgili bilgilendirmek amacıyla Uludağ Üniversitesi Psikoloji Bölümünde gerekli duyurular yapılmıĢtır. Katılımlar gönüllülük esası ile yapılmıĢtır. AraĢtırmaya dâhil olmak isteyen öğrenciler isimlerini yazdırmıĢ, kendilerine uygun olan gün ve saat için randevu verilmiĢtir. Öğrenci o gün ve o saatte araĢtırmanın yürütüldüğü odaya araĢtırmacı ile birlikte bireysel olarak alınmıĢ ve bilgisayar baĢında hazırlanan materyal kendilerine uygulanmıĢtır. Katılımcılara, araĢtırmanın hemen öncesinde çalıĢma ile ilgili kısa bir bilgi verilmiĢ ve katılımları ile ilgili onamları alındıktan sonra araĢtırmaya geçilmiĢtir. AraĢtırma, öğrenme ve test aĢaması olmak üzere iki aĢamadan oluĢmaktadır. Öğrenme aĢamasının bitmesinin hemen ardından kiĢilere test aĢaması ile ilgili yönerge sunulmuĢ ve test aĢamasına geçilmiĢtir. 3.1.3.1 Öğrenme Aşaması Öğrenme aĢaması baĢlangıcında, yapılacak çalıĢma ile ilgili sözel olarak kısa bir bilgi verilmiĢ, asıl yönergelerin yazılı olarak bilgisayar ekranından okunacağı belirtilmiĢtir. Katılımcı, öğrenme aĢamasında iliĢkili 16 listedeki kritik kelimeleri görmez ya da duymazken, kritik kelime yerine konan iliĢkili liste kelimesini görmüĢ ya da duymuĢ, iliĢkili diğer 16 listedeki kritik kelimeleri görmüĢ ya da duymuĢken, iliĢkili liste kelimesini görmemiĢ ya da duymamıĢtır. Katılımcı, ayrıca iliĢkisiz 4 listeden ikisini öğrenme aĢamasında görmüĢ ya da duymuĢ diğer iki iliĢkisiz listeyi ise öğrenme aĢamasında görmemiĢ ya da duymamıĢtır. Hazırlanan dört çalıĢma seti ile birlikte, bir grubun görmediği kritik kelimeleri diğer gruptaki katılımcılar görmüĢtür. Gruplar eĢit sayıda kiĢilerden oluĢturulmuĢtur. Katılımcılar arası dengeleme yapılmıĢtır. Gruplar katılımcılar 36 arasında seçkisiz olarak belirlenmiĢtir. KiĢilerin test aĢamasında verdikleri yanıtlarla kritik, iliĢkili ve iliĢkisiz kelimelerin her biri için ayrı ayrı isabet ve yanlıĢ alarm değerleri elde edilmiĢtir. Öğrenme aĢamasında her liste kelimesi 1,5 saniye boyunca beyaz arka plan önünde ve ekranın tam ortasında siyah renkte yazı karakteri Ģeklinde gelmiĢ ya da aynı süre içinde kulaklıktan duyulmuĢtur. Listeler arası geçiĢler de yine 1,5 saniye süre ile olmuĢ herhangi bir farklılık olmamıĢtır. ĠliĢkili listeler, kritik kelime ile olan iliĢkililik düzeyine göre en yüksek iliĢkiliden daha az iliĢkiliye doğru sıralanmıĢ ve öğrenme aĢamasında da sunumları bu Ģekilde olmuĢtur. Katılımcılara yönergede, bu çalıĢmanın bir bellek araĢtırması olduğu, ekrana sırayla bir takım kelimelerin geleceği, ya da kulaklık aracılığıyla bir takım kelimeler duyacakları, ancak çok fazla sayıda kelime olduğundan hepsini akıllarında tutamayabilecekleri, fakat mümkün olduğunca kelimelere dikkat ederek fazla sayıda kelime hatırlamaları, listelerin sunumu bittikten sonra test aĢaması öncesi diğer yönergeyi okuyacakları bilgisi verilmiĢtir. 3.1.3.2 Test Aşaması Öğrenme aĢamasının bitiĢi ile beraber, bilgisayar ekranında test aĢaması ile ilgili yönerge sunulmuĢtur. Bu yönergede katılımcılara, ekrana bir takım kelimelerin geleceği ve bu kelimeler ile ilgili bir yargıda bulunmaları gerektiği belirtilmiĢtir. Katılımcılar 128 kelimenin her biri için yanıtlarını bilgisayar klavyesinden tuĢlamıĢlardır. Yanıtlar 1 (görmemiĢ/duymamıĢ olduğumdan eminim) ile 6 (görmüĢ/duymuĢ olduğumdan eminim) arasındaki bir ölçek üzerinde verilmiĢtir. Klavyenin 1, 2, 3, 4, 5, 6 tuĢları güven değerlendirmesini yapmaya olanak sağlayacak Ģekilde kodlanmıĢtır. Her denek için bu kelimelerin yarısı öğrenme aĢamasında sunulmuĢ kelimeler iken diğer yarısı öğrenme aĢamasında sunulmamıĢ kelimelerdi. Eski ve yeni kelimelerden oluĢan 64 kelimelik grupların her birinin ise 16 kelimesi iliĢkili kelimeler, 16 kelimesi kritik kelimeler ve 32 kelimesi iliĢkisiz kelimelerden oluĢmaktadır. Kelimelerin sunum sırası seçkisiz olarak hazırlanmıĢtır. Yine öğrenme aĢamasında olduğu gibi kelimeler beyaz arka plan önünde siyah renkte, ekranın tam ortasında sunulmuĢtur. Test listesi tüm katılımcılara görsel olarak sunulmuĢtur. Katılımcılara hem yönergede yanıtlar ile ilgili gerekli bilgi verilmiĢ, hem de test aĢaması boyunca tuĢları karıĢtırmamaları için, hangi tuĢun hangi yanıta karĢılık geldiği 37 bir kağıda basılı olarak kendilerine verilmiĢtir. Tüm bu uygulama 20-25 dakikalık bir süre içerisinde gerçekleĢtirilmiĢtir. Uygulamanın sonunda katılımcılara araĢtırmanın amacıyla ilgili tahminleri sorulmuĢ ve sahte hatıralar ile ilgili bilgileri gözlenmiĢtir. Katılımcılardan sadece birkaçının tahmini sahte hatıralar ile ilgili iken diğer katılımcılar farklı tahminlerde bulunmuĢlardır. Tüm araĢtırmanın verileri, Kasım 2008-Mayıs 2009 ve Ekim 2010-Kasım 2010 tarihleri arasında toplanmıĢtır. 3.2 BULGULAR Bu araĢtırma, kiĢilerin iĢitsel ve görsel modalite ile sunulan kelime listelerinde ortaya çıkaracakları sahte hatıraları, sinyal denetleme teorisi kullanılarak, anımsama, aĢinalık ve yanlılık parametreleri açısından ölçecek biçimde hazırlanmıĢtır. Katılımcıların verdiği yanıtlarla her bir kelime türü için ölçeğin her basamağına ait isabet ve yanlıĢ alarm oranları hesaplanmıĢtır. Hesaplanan oranlar yanlılık, aĢinalık ve anımsama analizlerinde kullanılmıĢtır. Elde edilen değerler Yonelinas‟ın (2002) geliĢtirdiği DPSDSSE (Dual process signal detection sum of square for error) Excel yazılımına aktarılmıĢtır. Her bir denek için, test aĢamasında üç kelime türü içinde verdikleri yanıtlara dayanarak uygun birer ROC eğrisi oluĢturulmuĢtur. Her katılımcıdan her bir kelime türü için elde edilen 5 adet yanlılık, 1 adet aĢinalık ve 1 adet anımsama değeri yapılan istatistiksel analizlere dahil edilmiĢtir. Toplanan verilerin analizinde Sosyal Bilimler Ġçin Ġstatistik Paket Programı (SPSS 16) kullanılmıĢtır. 3.2.1 DPSDSSE KiĢilerin 1-6 arası rakamları kullanarak yaptıkları güven değerlendirmesi ile verdikleri yanıtlar her kelime türü için ayrı ayrı isabet ve yanlıĢ alarm yanıtları olacak Ģekilde Microsoft Excel programında düzenlenmiĢtir. KiĢilerin verdikleri yanıtlar beĢ ayrı isabet ve yanlıĢ alarm sayısı verecek Ģekilde (>1, >2, >3, >4, >5) sıralanmıĢtır. Daha sonra her bir sayı, toplam yanıt sayısına bölünerek her bir nokta için isabet ve yanlıĢ alarm oranları belirlenmiĢtir. Belirlenen isabet ve yanlıĢ alarm oranları Yonelinas‟ın (2002) geliĢtirdiği Excel programı DPSDSSE‟ye girilmiĢtir. Bu program, her ROC eğrisi için, elde edilen ve beklenen yanlıĢ alarm ve hata oranları arasındaki farkların karelerinin toplamının en az olduğu eğriyi ortaya çıkaran parametreleri belirlemiĢtir. Yonelinas‟ın geliĢtirdiği 38 program hedef dağılımı ile çeldirici dağılımının ortalamaları arasındaki mesafeyi hesaplayarak bize bir aĢinalık değeri vermektedir. Ayrıca, beĢ farklı nokta için belirlenen kriterlere ait kesme noktalarını yani yanlılık değerlerini vermektedir. Son olarak Yonelinas‟ın programı bize, yanlıĢ alarmın sıfır olduğu bir anımsama değeri vermektedir. Bu verilerin analizinde anımsama olasılığının sıfırdan küçük olmaması biçiminde bir sınırlama konulmuĢtur. 3.2.2. Kelime türlerinin Hata karelerinin toplamı Katılımcıların verdikleri yanıtlarla her bir kelime türü için hata değerleri hesaplanmıĢtır. Hata kareleri, kiĢilerin beĢ farklı yanıt kriterine göre verdikleri yanıtlarda, gözlenen isabet ve yanlıĢ alarm değerleri ile beklenen isabet ve yanlıĢ alarm değerleri arasındaki farkın karesi alınarak hesaplanmıĢtır. Her kelime türü ve her katılımcı için ve iki modalite için toplam hata değerleri elde edilmiĢtir. Değerler Tablo 2‟de sunulmuĢtur. Tablo 2. Kelime türlerine ve modaliteye göre toplam hata d eğerlerinin ortalama ve standart sapmaları Görsel ĠĢitsel Ortalama Std.sapma Ortalama Std.sapma K ritik 0,0067 0,00750 0,0110 0,01171 ĠliĢkili 0,0051 0,00392 0,0067 0,00638 Ġl iĢkisiz 0,0030 0,00314 0,0031 0,00457 KiĢilerin yanıtlarından, kritik, iliĢkili ve iliĢkisiz kelime türleri için hesaplanan toplam hata değerlerini analiz etmek için tekrar eden ölçümlerde ANOVA ve Mauchly küresellik ihlali nedeni ile Greenhouse-Geiser düzeltmesi kullanılmıĢtır. χ² (2) = 15,071 p<0,001. Sonuçlar incelendiğinde, kelime türünün, hataların karesine anlamlı bir etkisi olduğu görülmüĢtür. F(1,49, 56,95) = 7.23, p > .05, η² = .160. Yapılan Bonferroni post hoc testi sonuçlarına baktığımızda, iliĢkisiz kelime türünde gözlenen toplam hata değerlerinin, 39 kritik ve iliĢkili kelime türünde gözlenen değerlerden anlamlı Ģekilde daha az düzeyde olduğu görülmüĢtür. Bu sonuçlara göre kelime türüne göre toplam hata kareleri farklılık göstermektedir. Modalitenin hataların karesine anlamlı bir etkisi görülmemiĢtir. F(1, 38) = 2.56, p > .05, η² = .063. Değerler Tablo 3‟de sunulmuĢtur. Tablo 3. Kelimelerin Hata Kareleri Toplamlarının Varyansın Tekrarlı Ölçümleri ile Analiz Sonuçları Kaynak Kareler df F p η² Ortalaması Kelime 0 1,499 7,225 0,004 0,16 HataKelime 6,2 56,94 Modalite 0 1 2,56 0,118 0,063 Hatamodalite 4,6 38 3.2.3 Kelime türü ve kritere göre isabet ve yanlıĢ alarm değerleri Katılımcıların test aĢamasında verdikleri yanıtlarla, her bir kelime türü için ve her iki modalite için isabet ve yanlıĢ alarm değerleri elde edilmiĢtir. Ġsabet ve yanlıĢ alarmlar üzerinde kelime türü ve modalite etkisinin incelenmesi için elde edilen veriler tekrar eden ölçümlerde ANOVA ve Mauchly küresellik ihlali nedeni ile Greenhouse-Geisser düzeltmesi ise analiz edilmiĢtir. Mauchly küresellik testi değerleri Tablo 4‟te sunulmuĢtur. 40 Tablo 4. Mauchly Küresellik testi Tahmini Ki- Greenhouse- Denek içi etki Mauchly's W kare df p Geisser Kelime ,772 9,576 2 ,008 ,814 Kriter ,047 111,387 9 ,000 ,429 Ġsabet/YanlıĢ 1,00 ,00 0 1,00 Alarm Kelime*kriter ,011 159,100 35 ,048 ,477 Kelime*isabet/ ,848 6,085 2 ,000 ,868 yanlıĢ alarm Kriter*isabet/ ,093 86,490 9 ,000 ,545 yanlıĢ alarma Kelime*kriter* isabet/yanlıĢ ,053 102,934 35 ,000 ,548 alarm Görsel ve iĢitsel modalite arasındaki farkı gözlemek için denekler arası bir desen oluĢturulmuĢtur. Ġsabet ve yanlıĢ alarm ortalamaları Tablo 5‟te sunulmuĢtur. 41 Tablo 5. Modalite kriter ve kelime türlerine göre isabet ve yanlıĢ alarm(YA) ortalama ve standart sapmaları K ritik ĠliĢkili ĠliĢkisiz Ġsabet YA Ġsabet YA Ġsabet YA Ort. S td. Ort. S td . Ort. Std. Ort. S td Ort. S td Ort. Std. Görsel > 5 0,58 0,21 0,36 0,20 0,40 0,14 0,14 0,10 0,35 0,23 0,05 0,05 >4 0,67 0,18 0,47 0,19 0,48 0,13 0,22 0,12 0,42 0,20 0,08 0,06 >3 0,77 0,15 0,61 0,19 0,60 0,12 0,36 0,17 0,52 0,20 0,19 0,12 >2 0,85 0,14 0,74 0,18 0,72 0,12 0,50 0,16 0,66 0,18 0,36 0,17 >1 0,92 0,08 0,85 0,14 0,86 0,09 0,71 0,17 0,82 0,13 0,64 0,24 Ġ Ģitsel >5 0,56 0,19 0,43 0,19 0,42 0,17 0,21 0,10 0,35 0,19 0,05 0,05 >4 0,65 0,16 0,52 0,17 0,50 0,15 0,30 0,11 0,41 0,19 0,10 0,08 >3 0,74 0,12 0,62 0,19 0,63 0,14 0,45 0,13 0,51 0,19 0,22 0,13 >2 0,82 0,13 0,74 0,16 0,69 0,14 0,58 0,15 0,62 0,20 0,37 0,18 >1 0,91 0,08 0,85 0,15 0,83 0,13 0,79 0,15 0,79 0,19 0,67 0,22 42 Sonuçlar incelendiğinde kelime türünün, isabet ve yanlıĢ alarm değerleri üzerinde anlamlı bir etkisi olduğu görülmüĢtür. F(1,63, 61,89) = 117.86, p > .05, η² = .756. Kelime türlerine göre isabet ve yanlıĢ alarm değerleri anlamlı Ģekilde farklılık göstermektedir. Bonferroni post hoc testi sonuçlarına göre, en yüksek isabet ve yanlıĢ alarm ortalaması 0,69 ile kritik kelimelerde görülürken, iliĢkili kelimelerin isabet ve yanlıĢ alarm ortalaması 0,52, iliĢkisiz kelimelerin ise 0,41 olarak bulunmuĢtur. Ġsabet ve yanlıĢ alarm değerlerini ayrıca incelediğimizde, en yüksek yanlıĢ alarm değeri 0,62 ortalama ile kritik kelimelerde gözlenirken daha sonra 0,42 ortalama ile iliĢkili kelimeler, son olarak da 0,27 ortalama ile iliĢkisiz kelimeler gelmektedir. Katılımcılar diğer kelimelere oranla en yüksek yanlıĢ alarm değerlerini kritik kelimelerde ortaya koymuĢlardır. Ġsabet ortalamalarına bakıldığında da en yüksek isabet ortalaması yine 0,75 ile kritik kelimelerde gözlenirken, iliĢkili kelimelerin isabet ortalamaları 0,61, iliĢkisiz kelimelerin isabet ortalamaları 0,54 olarak bulunmuĢtur. Sonuçlara göre katılımcılar, diğer kelime türlerine kıyasla kritik kelimeleri çok daha iyi hatırlayabiliyorlar iken, aynı zamanda en fazla sahte hatıraları da yine kritik kelimelerde göstermiĢlerdir. Kelime türlerine göre isabet ve yanlıĢ alarm değerleri ġekil 3.1 ve ġekil 3.2‟de sunulmuĢtur. Sonuçlar incelendiğinde, isabet ve yanlıĢ alarm değerlerinin de anlamlı Ģekilde farklılaĢtığı görülmektedir. F(1,63, 61,88) = 117.86, p > .05, η² = .756. Bonferroni post hoc testi analizlerine baktığımızda isabet ortalaması 0,64 iken, yanlıĢ alarm ortalaması 0,44 olarak bulunmuĢtur. Katılımcılar kelimelere karĢı yanıtlarında yanlıĢ alarmlara kıyasla daha fazla isabet göstermiĢlerdir. Belirlenen yanıt kriterinin isabet ve yanlıĢ alarm ortalamaları üzerinde anlamlı bir etkisi olduğu görülmüĢtür. F(1,71, 65,24) = 257.72, p > .05, η² = .872. Belirlenen beĢ kritere göre yanlıĢ alarm ve isabet ortalamaları anlamlı Ģekilde farklılaĢmaktadır. Modalitelerin isabet ve yanlıĢ alarmlar üzerinde anlamlı bir etkisi görülmemiĢtir. F(1, 38) = .346, p > .05, η² = .009. Değerler Tablo 6‟da sunulmuĢtur. 43 Şekil 3.1. Kelime türlerine göre isabet oranları Şekil 3.2. Kelime türlerine göre yanlış alarm oranları 44 Tablo 6. Kelime türleri, kriter ve modaliteye göre isabet ve yanlıĢ alarm ortalamalarının tekrarlı varyans analizi Varyansın Kareler df F p η² Kaynağı Ortalaması Kelime 9,36 1,63 117,86 0,00* 0,756 Kelime*modalite 0,077 1,62 0,968 0,370 0,025 Hata kelime 0,079 61,88 Kriter 20,25 1,71 257,72 0,00* 0,872 Modalite 0,084 1 0,346 0,560 0,009 Kriter*modalite 0,023 1,71 0,291 0,715 0,008 Hata kriter 0,079 65,74 Ġsabet/yanlıĢ alarm 11,52 1,00 173,38 0,00* 0,820 Ġsabet/yanlıĢ alarm*modalite 0,233 1,00 3,50 0,69 0,084 Hata isabet/yanlıĢ alarm 0,066 38,00 Kelime*kriter 0,221 3,81 16,13 0,00* 0,298 Kelime*kriter* 0,378 3,81 0,378 0,815 0,010 modalite Hata kelime*kriter 0,014 145,12 Kelime*isabet/ 0,606 1,73 13,74 0,00* 0,266 yanlıĢ alarm Hata kelime*isabet yanlıĢ alarm 0,044 65,99 Kelime*isabet/yanlıĢ alarm* 0,002 2,18 0,173 0,859 0,005 modalite Kriter*isabet/yanlıĢ alarm 0,350 2,18 33,82 0,00* 0,471 Hata isabet yanlıĢ alarm*kriter 0,010 82,86 Kriter*kelime*modalite 0,005 3,81 0,378 0,815 0,010 Ġsabet/yanlıĢ 0,016 4,38 2,10 0,077 0,052 alarm*kriter*kelime Ġsabet/yanlıĢ 0,010 4,38 1,30 0,268 0,033 alarm*kriter*modalite*kelime isabet yanlıĢ alarm*kriter*kelime Hata 0,008 166,62 45 3.2.4. Kelime türünün ve modalitenin anımsama üzerindeki etkisi KiĢilerin görsel ve iĢitsel modalite ile çalıĢtıkları kelimeleri anımsamalarında farklı kelime türlerinde gösterdikleri anımsama düzeylerinin ortalama ve standart sapmaları Tablo 7‟de sunulmuĢtur. KiĢilerin görsel ve iĢitsel modalite ile çalıĢtıkları kelimeleri anımsamalarında, kelime türünün (kritik, iliĢkili, iliĢkisiz) ve modalitenin etkili olup olmadığını gözlemlemek için tekrar eden ölçümlerde ANOVA kullanılmıĢtır. Sonuçlar incelendiğinde, denekler arası, modalitenin anlamlı bir etkisi görülmemiĢtir. F(1, 38) = .224, p > .05, η² = .006. Değerler Tablo 8‟de sunulmuĢtur. Kelime türünün anımsama üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığı görülmüĢtür. F(2, 76) = .690, p > .05, η² = .018. Kelime türleri ile uyaran modalitesi arasında da bir etkileĢim görülmemiĢtir. F(2, 76) = .188, p > .05, η² = .005. Sonuçlar Tablo 8‟de sunulmuĢtur. Tablo 7. Kelime türü ve modaliteye göre anımsama ortalamaları ve standart sapmaları Kelime Türü ĠliĢkili ĠliĢkisiz Kritik Görsel ĠĢitsel Görsel ĠĢitsel Görsel ĠĢitsel Ortalama 0,2138 0,2277 0,2904 0,2469 0,2319 0,1961 Standart Sapma 0,2035 0,2352 0,2130 0,2262 0,3016 0,2206 46 Tablo 8. Kelime Türleri ve Modaliteler Arası Anımsama Değerlerinin Tekrarlı Varyans Analizi Varyansın Kareler df F p η² Kaynağı Ortalaması Kelime 0,036 2 0,690 0,50 0,018 Kelime *Modalite 0,010 2 0,188 0,829 0,005 HataKelime 0,051 76 Modalite 0,014 1 0,224 0,639 0,006 Hata modalite 0,064 38 Bu sonuçlara göre kelime türleri ve modaliteler arasında anımsama düzeyi farklılaĢmamıĢtır. Anımsama süreci sahte hatıraların ortaya çıkmasında etkili bir süreç olarak görülmemiĢtir. Bu sonuç literatürde sahte hatıralar paradigmasında anımsamanın etkili olmadığını ileri süren görüĢle tutarlı yönde bulunmuĢtur (Yonelinas, 2002: 441). Görsel ve iĢitsel modalitelere göre kelimelerin anımsama ortalamalarına bakıldığında istatistiksel olarak anlamlı bulunmasa da her iki modalitede iliĢkisiz kelimelerin diğer kelime türlerinden daha fazla anımsandığı görülmektedir. 3.2.5 Kelime türünün ve modalitenin duyarlılık üzerindeki etkisi KiĢilerin görsel ve iĢitsel modalite ile çalıĢtıkları kelimelerdeki duyarlılıklarında, kelime türünün ve modalitenin etkisini gözlemlemek için tekrar eden ölçümlerde ANOVA ve küresellik ihlali nedeni ile Greenhouse-Geisser düzeltmesi kullanılmıĢtır. χ² (2) = 9,593, p= 0,008. KiĢilerin görsel ve iĢitsel modalite ile çalıĢtıkları kelimelere duyarlılık düzeylerinin ortalama ve standart sapmaları Tablo 9‟da, analiz sonuçları da Tablo 10‟da sunulmuĢtur. Sonuçlara bakıldığında, kelime türünün duyarlılık üzerinde anlamlı bir etkisi olduğu görülmüĢtür. F(1,63, 61,88) = 4.56, p < .05, η² = .107. Kelime türlerinin duyarlılık ortalamaları kritik kelimeler için 0,058, iliĢkili kelimeler için 0,136 ve iliĢkisiz kelimeler için 0,376 olarak bulunmuĢtur. Kelime türlerinin ortalamalarının karĢılaĢtırıldığı Bonferroni post hoc testi sonuçlarına göre, iliĢkisiz kelime türü için duyarlılığın iliĢkili kelime türünden anlamlı Ģekilde daha yüksek olduğu 47 görülmüĢtür. En yüksek duyarlılık iliĢkisiz kelime türünde görülürken, daha sonra iliĢkili kelime türü gelmektedir. En düĢük duyarlılık kritik kelimede görülmektedir. ĠliĢkili ve kritik kelimeler için duyarlılığın sıfır dolayında olduğu gözlenmektedir. Bu sonuç, kiĢilerin kritik ve iliĢkili kelimelerin kendilerine daha önce sunulup sunulmadığını ayırt edemediklerini göstermektedir. Bu kelimelere karĢı duyarlılıkları çok düĢük olduğundan denetleme hatasına düĢmekte ve sahte hatıralar ortaya çıkarmaktadırlar. Kelime türlerine göre duyarlılık ortalamaları ġekil 3.3‟te sunulmuĢtur. Tablo 9. Kelime türü ve modaliteye göre duyarlılık ortalamaları ve standart sapmaları Kelime Türü ĠliĢkili ĠliĢkisiz Kritik Görsel ĠĢitsel Görsel ĠĢitsel Görsel ĠĢitsel Ortalama 0,3396 -0,0680 0,4301 0,3228 0,0911 0,0251 Standart Sapma 0,45846 0,53615 0,68009 0,43797 0,65486 0,58546 48 0,4 0,376 0,35 0,3 0,25 kritik 0,2 iliĢkili 0,15 0,136 iliĢkisiz 0,1 0,058 0,05 0 duyarlılık Şekil 3.3. Kelime türlerine göre duyarlılık oranları Tablo 10. Kelime Türleri ve Modaliteler Arası Duyarlılık Değerlerinin Tekrarlı Ölçümlerle Varyans Analizi Sonuçları Varyansın Kareler df F p η² Kaynağı O rtalaması Kelime 1,354 1,628 4,558 0,20* 0,107 Kelime*modalite 0,427 1,628 1,438 0,245 0,036 Hata Kelime 0,297 61,870 Modalite 1,125 1 2,351 0,133 0,058 Hata*modalite 0,478 38 Modaliteler arası duyarlılık karĢılaĢtırmasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıĢtır. F(1, 38) = 2.351, p > .05, η² = .058. Ortalamalar incelendiğinde tüm kelime türlerinde görsel modalite ile sunulan kelimeler iĢitsel modalite ile sunulan kelimelere oranla daha yüksek duyarlılığa neden olmuĢtur. Ancak istatistiksel olarak 49 anlamlı bir etki görülmemiĢtir. Modaliteler arasında anlamlı bir fark görülmese de ortalamalara bakıldığında görsel modalitede iĢitsel modaliteye göre daha yüksek duyarlılık gözlenmiĢtir. Kelime türü ile uyaran modalitesi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir etkileĢim görülmemiĢtir. F(1,63, 61,88) = 1.44, p >.05, η² = .036. Bu sonuçlara göre duyarlılığın sahte hatıralarda etkili bir süreç olduğu söylenebilir. Kelime türleri arasındaki duyarlılık değerleri sıralaması da literatürdeki modellerle uyan yönde bulunmuĢtur. Diğer liste kelimeleri ile en fazla eĢleĢme gösteren kritik kelimelerin en düĢük duyarlılığa sahip olması ile iliĢkisiz kelimelerin en yüksek duyarlılığa sahip olması literatürle uyumlu bulunmuĢtur (Westerberg ve Marsolek, 2003: 747). Katılımcılar, kelimelerin kendilerine gerçekten sunulup sunulmadığına dair karar vermeleri gerektiğinde, yaptıkları duyarlılık denetlemesinde kritik kelimede daha fazla hataya düĢmektedirler. ĠliĢkisiz kelimelerin önceden kendilerine sunulup sunulmadığını daha iyi ayırt edebilmektedirler. Ancak kritik ve iliĢkili kelimelere karĢı duyarlılık düzeyleri çok düĢük olduğundan, bu kelimelerin yeni kelimeler mi yoksa kendilerine daha önce sunulan eski kelimeler mi olduğu ayrımını yapmakta hataya düĢmektedirler. 3.2.6 Kriter, kelime türü ve modalitenin yanlılık üzerindeki etkisi KiĢilerin görsel ve iĢitsel modalite ile çalıĢtıkları kelime türlerine verdikleri yanıtlarındaki yanlılığı gözlemlemek için tekrar eden ölçümlerde ANOVA kullanılmıĢtır. Küresellik ihlali nedeni ile Greenhouse-Geisser düzeltmesi kullanılmıĢtır. Mauchly küresellik testi sonucu Tablo 11‟de, ANOVA sonuçları ise Tablo 12‟de sunulmuĢtur. sunulmuĢtur. 50 Tablo 11. Mauchly Küresellik testi Tahmini Ki- Greenhouse- Denek içi etki Mauchly's W kare df p Geisser Kriter ,056 104,757 9 ,000 0,441 kelime ,750 10,652 2 ,005 0,800 Kriter * ,000 293,234 35 ,000 0,381 kelime Yanıtlar için gereken güven derecesinin yanlılık üzerinde anlamlı bir etkisi olduğu görülmüĢtür. F(1,77, 67,01) = 151.75, p < .005, η ²= .800. Belirlenen yanlılık ortalamaları -1,248 (en düĢük güven düzeyi) ile 0,971 (en yüksek güven düzeyi) arasında dağılım göstermiĢtir. Bonferroni post hoc analizine göre beĢ yanlılık ortalaması da birbirinden anlamlı Ģekilde farklılaĢmıĢtır. Yanlılık üzerinde kelime türünün de anlamlı bir etkisi görülmüĢtür. F(1,60, 60,79) = 102.67, p < .005, η² = .730. ĠliĢkili kelimeler için ortalama - 0,215, iliĢkisiz kelimeler için -0,939 ve kritik kelimeler için 0,476 olarak bulunmuĢtur. Yanlılık değerleri ġekil 3.4‟te sunulmuĢtur. Bonferroni post hoc analizine göre üç kelime türünün ortalamaları da birbirinden anlamlı Ģekilde farklılaĢmıĢtır. Kelime türü ile kriter arasında anlamlı bir etkileĢim gözlenmiĢtir. F(3,05, 115,90) = 8.00, p < .005, η² = .174. Katılımcılar kendilerine sunulan kelime türüne göre farklı kriterler belirleyerek bu doğrultuda yanıt vermiĢlerdir. Ölçeğin her basamağı ile kelime türlerinin karĢılaĢtırıldığı ANOVA‟lar yapılmıĢtır. Her bir basamakla kelime türlerinin karĢılaĢtırıldığı varyans analizlerinin sonuçlarına göre kelime türünün her basamakta kritere anlamlı bir etkisi olduğu görülmüĢtür. Tüm basamakların analiz değerleri Tablo 13‟te sunulmuĢtur. Modalite ile güven derecesi ve modalite ile kelime türü arasında anlamlı etkileĢimler gözlenmemiĢtir. p = 0.00, p < .05. 51 Tablo 12. Kriter Kelime Türü ve Modaliteye Göre Yanlılığın Tekrarlı Varyans Analizi df Ortalama F p η² Kriter 1,766 198,942 151,753 0,000* 0,800 Kriter * modalite 1,766 ,156 ,119 0,864 0,003 Hata (Kriter) 67,091 1,311 kelime 1,600 125,305 102,671 0,000* 0,730 kelime * modalite 1,600 1,930 1,581 0,217 0,040 Hata(kelime) 60,792 1,220 Kriter * kelime 3,050 4,325 7,995 0,000* 0,174 Kriter * kelime * 3,050 ,314 ,580 0,632 0,015 modalite Modalite 1 1,645 ,663 0,421 0,017 Hata (modalite) 38 2,482 Hata(Kriter*kelime) 115,902 ,541 52 0,6 0,476 0,4 0,2 kritik 0 iliĢkili Yanlılık -0,2 iliĢkisiz -0,215 -0,4 -0,6 -0,8 -1 -0,939 -1,2 Şekil 3.4. Kelime türlerine göre yanlılık oranları Tablo 13. Kelime Türünün Kritere Etkisinin Tekrarlı Varyans Analizi df Ortalama F p η² 1. basamak 1,31 61,44 65,73 0,000* 0,634 Hata 1.basamak 50,07 0,935 2. basamak 1,52 30,76 91,19 0,000* 0,706 Hata 2.basamak 57,72 0,337 3. basamak 2 15,39 76 0,000* 0,758 Hata 3.basamak 76 0,129 4. basamak 1,38 21,02 52,62 0,000* 0,630 Hata 4.basamak 52,62 0,325 5. basamak 1,35 19,32 51,27 0,000* 0,373 Hata 5.basamak 51,27 0,853 53 Ortalamalara bakıldığında, karar vermede kullanılan kriterin liberalden konservatife geniĢ bir Ģekilde yayıldığı görülmüĢtür. Değerler ġekil 3.5‟te sunulmuĢtur. 3 2 1,586 1 0,867 0,820 Kritik 0,459 0,337 ĠliĢkili 0 0,098 -0,015 -0,377 -0,263 ĠliĢkisiz -0,348 1 2 3 4 5 -0,715 -1 -0,902 -1,060 -1,541 -2 -2,333 -3 -4 -5 -6 Kriter Şekil 3.5. Kelime türlerine göre kriter ortalama ve hataları Yanlılık sonuçlarında kelime türlerinin karĢılaĢtırıldığı post hoc analizin sonuçlarına baktığımızda katılımcıların, diğer kelime türlerinden daha fazla, kritik kelime için kendilerine sunulsa da sunulmasa da evet deme yönünde yanlılık gösterdikleri görülmüĢtür. Bonferroni post hoc analizinin sonuçları incelendiğinde kritik kelime ortalamasının diğer iki kelime türünden anlamlı Ģekilde yüksek olduğu görülmüĢtür. Kritik kelime yanlılık ortalaması iliĢkili kelime yanlılık ortalamasından 0,691, iliĢkisiz kelime yanlılık ortalamasından 1,416 daha yüksek bulunmuĢtur. ĠliĢkili kelimelerin yanlılık ortalamaları da iliĢkisiz kelimelerden 0,725 anlamlı Ģekilde yüksektir. Kelime türlerine göre en yüksek yanlılık beklendiği gibi kritik kelimelere karĢı gözlenmiĢtir. Daha sonra iliĢkili kelimeler gelirken en düĢük yanlılık iliĢkisiz kelimelerde gözlenmiĢtir. Bu yanlılık 54 Yanlılık Ortalamaları sıralaması bize katılımcıların kendilerine sunulan kelimeleri ayırt edebilmeleri hakkında bilgi vermektedir. Kritik kelimelerin sunulup sunulmadığı ayrımını iliĢkili ve iliĢkisiz kelimelerdeki kadar rahat yapamadıkları için evet deme yönünde bir yanlılık göstermiĢlerdir. Bu sonuç sahte hatıralar paradigması ile tutarlı bir durumdur. 55 SONUÇ VE DEĞERLENDĠRMELER Bu çalıĢmanın amacı, literatürdeki pek çok çalıĢmada DRM yöntemi kullanılarak gözlenen sahte hatıralar paradigmasında, Sinyal Denetleme Teorisini kullanarak anımsama, aĢinalık ve yanlılık süreçlerinin incelenmesidir. Bu sayede tanıma hafızası performansının sahte hatıralar paradigmasındaki durumu gözlenebilmiĢtir. ÇalıĢmanın diğer bir önemi, bu süreçlerin incelenmesinin iĢitsel ve görsel modalite karĢılaĢtırması ile birlikte yapılıyor olmasıdır. Tanıma hafızası süreçleri ile birlikte iĢitsel ve görsel modalitelerin sahte hatıralardaki etkileri de gözlenebilmiĢtir. AraĢtırmamızda, katılımcılara test aĢamasında yanıtladıkları kelimelere güven değerlendirmesi yapmaları sağlanarak, altı basamaklı bir yanıt ölçeğinin her basamağı için isabet ve yanlıĢ alarm değerleri elde edilmiĢtir. Bu değerlerin ROC hesaplamasında kullanılması ile sahte hatıralar üzerinde duyarlılık ve yanlılık süreçlerinin etkisi gözlenebilmiĢtir. Bu iki süreç hem iĢitsel hem de görsel modalitede gözlenmiĢ ve bu iki modaliteyi karĢılaĢtırma olanağı bulunmuĢtur. Yapılan varyans analizleri ile anımsama, aĢinalık ve yanlılık süreçleri incelenmiĢtir. Sonuçları incelediğimizde araĢtırmamızdaki hipotezimizle tutarlı Ģekilde duyarlılık düzeyi, kritik ve iliĢkili kelimeler için sıfıra yakın bulunmuĢtur. Bu ölçümü destekler Ģekilde katılımcılar kritik ve iliĢkili kelimelerin kendilerine daha önce sunulup sunulmadığı ayrımını yapmakta hataya düĢmüĢlerdir. Westerberg ve Marsolek (2003: 747-759) SDT ile tanıma hafızasını inceledikleri çalıĢmalarında bizim araĢtırmamızla benzer Ģekilde duyarlılık ve yanlılık ölçümleri yapmıĢlardır. Bizim araĢtırma bulgularımızla aynı Ģekilde, Westerberg ve Marsolek (2003: 747-759) kelime türünün duyarlılık süreci üzerine anlamlı bir etkisi olduğunu ortaya koymuĢlardır. Kritik kelimelerin diğer kelime türleri içinde en düĢük duyarlılığa sahip olduğu hipotezimizi de, Westerberg ve Marsolek‟in çalıĢmaları (2003: 747-759) desteklemektedir. Ancak Westerberg ve Marsolek‟in (2003: 747-759) çalıĢmalarında, literatürdeki çalıĢma ve teorilerden ve bizim araĢtırma bulgularımızdan farklı olarak iliĢkisiz kelimelerin duyarlılık düzeyi iliĢkili kelimelerin duyarlılık düzeyinden düĢük olarak gözlenmiĢtir. Diğer bir hipotezimiz olan yanlılığın kritik kelimelerde etkili bir parametre olduğu, araĢtırmamızda doğrulanmıĢtır. Katılımcılarda, kritik kelimelerin kendilerine öğrenme aĢamasında sunulmuĢ olduğuna dair yüksek bir yanlılık gözlenmiĢtir. Miller ve Wolford (1999: 1) ile Westerberg ve Marsolek‟in (2003: 747) çalıĢmalarında da, kritik kelimelere karĢı diğer kelimelere oranla eski yanıtı vermeye 56 karĢı yüksek bir yanlılık gözlenmiĢtir. Bu iki çalıĢma ile birlikte bizim yaptığımız çalıĢmamızda da katılımcılar kritik kelimeleri yanlıĢ Ģekilde anımsamıyor olmalarına rağmen, kritik kelimelere karĢı düĢük duyarlılıkları nedeniyle kelimelerin kendilerine daha önce sunulup sunulmadığı ayrımını yapmakta hataya düĢmüĢ ve kritik kelimeleri değerlendirirken verdikleri yanıtlarda kritik kelimelerin kendilerine daha önce sunulduğunu ifade eden, eski yanıtını verme eğilimleri nedeniyle kritik kelimelerde sahte hatıralar gözlenmiĢtir. Bu durum sahte hatıralarla ilgili teorilerden global eĢleĢme modeli (Hintzman, 1988: 528) ile uyumlu bir durumdur. KiĢiler kritik kelimelerin kendilerine kodlama aĢamasında sunulduğuna dair bir anımsamaya sahip değillerdir. Ancak kritik kelimeler, kiĢilere kodlama aĢamasında sunulan ve hafızada depolanan kelimeler ile çağrıĢımsal olarak bir hayli iliĢkili oldukları için, depolanan pek çok veri ile eĢleĢme göstermektedirler. Bu nedenle kodlama aĢamasında sunulmamıĢ olsalar dahi, kritik kelimeler bellekte güçlü bir eĢleĢmeye ve temsile sahip olabilirler. AraĢtırmanın sonuçları, tematik uyum teorisi ve bulanık izler teorisi ile de uyumludur. Tematik uyum teorisine göre kritik kelime ile listenin teması arasındaki uyum, kritik kelimenin de belleğe kodlanmasına neden olmaktadır (Gallo, 2006: 50). Bu nedenle kiĢiler, tanıma testlerinde hatalara düĢebilmektedirler. Bulanık izler teorisine (Brainerd ve Reyna, 2002: 148) göre de karĢılaĢılan uyaran hafızada iki farklı türde iz bırakmaktadır. Bunlar öz iz, ve özel iz adını almaktadır. Öz iz; yaĢanılan deneyimin, uyaranın, genel anlamının bıraktığı bellek izi iken özel iz uyaran ya da yaĢanılan deneyimin kendine has özelliklerinin bıraktığı bellek izidir. Sahte hatıralar, kiĢiler geri getirme ya da tanıma aĢamasında, listeleri ile ilgili belleklerindeki öze ait olan izi kullandıkları zaman ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla kritik kelimeye karĢı bir anımsama yoktur, ancak yine de yanlıĢ Ģekilde hatırlanabilmektedirler. Bu görüĢ, bizim araĢtırmamızda gözlemlediğimiz bulgularla tutarlı bir görüĢtür. AraĢtırma bulgularımız bize, sahte hatıralar paradigmasında SDT bileĢenlerinden yanlılığın etkili bir süreç olduğunu göstermektedir. Kritik kelimelerde katılımcılar, kelimelerle ilgili bilgilerinden emin olmasalar dahi bu kelimelerin kendilerine daha önce sunulduğuna dair bir yanıt verme eğilimi göstermiĢlerdir. Yine tanıma hafızası parametrelerinden aĢinalığın anımsamaya kıyasla sahte hatıralarda önemli bir bileĢen olduğu gözlenmiĢtir. Jones ve Jacoby de (2001: 82) farklı kelime listeleri ile yaptıkları çalıĢmalarında, kiĢilerin, eski uyaran ile çeldirici uyarının ayırt edilmesi gerektiği 57 görevlerde tanıma hafızası bileĢenlerinden aĢinalığın etkili süreç olduğunu ve aĢinalığın kiĢileri hata yapmaya yönelttiğini gözlemlemiĢlerdir. Yonelinas‟ın (2002: 441-517) aĢinalık ve anımsama süreçleri ile ilgili otuz yıllık araĢtırmaları derlediği çalıĢmasında da aĢinalığın sahte hatıralar konusunda yanlıĢ hatırlamalara yol açan süreç olduğunu ortaya koymuĢtur. Sahte hatıralarda modalite etkisini incelerken ortaya koyduğumuz hipotezimiz, görsel ve iĢitsel modalite arasında fark görüleceği ve görsel modalitenin, sahte hatıraların daha az gözleneceği modalite olacağı yönündeydi. Ancak araĢtırmamızda aĢinalık ve anımsama süreçlerinin her ikisinde de kelime türleri açısından modaliteler arasında anlamlı bir fark gözlenememiĢtir. Ancak sahte hatıralarda etkili olan süreç olarak gözlemlediğimiz aĢinalık parametresinde, istatistiksel olarak anlamlı olmasa da her bir kelime türü için aĢinalık düzeyleri görsel modalitede iĢitsel modaliteye kıyasla daha yüksek bulunmuĢtur. Pierce ve Gallo (2011: 1), sahte hatıralarda modalite etkisini, kelimelerin hatırlanması aĢamasında uyguladıkları geri getirme yönelimi deseni ile çalıĢmıĢlardır. Bu çalıĢmalarında katılımcılar iliĢkisiz kelimeleri farklı modaliteler ile çalıĢmıĢlar, geri getirme aĢamasında kritersel anımsama testi adını verdikleri yöntemle katılımcıların sadece bir modaliteye ait bilgilerini kullanmalarına imkan vermiĢlerdir. Sonuç olarak, görsel bilginin iĢitsel bilgiye oranla daha az bellek hatası ortaya çıkardığını gözlemlemiĢlerdir. Görsel modalitedeki anımsamanın, iĢitsel modalitedeki anımsamadan daha ayırt edici bir etkisi olduğunu görmüĢlerdir. Bellek sistemimiz, maruz kaldığı sözlü materyal bilgilerini anlamsal olarak kodlamakta ve saklamaktadır. Üzerinden bir süre geçtikten sonra bir cümlenin anlamını cümlede kullanılan sözcüklerden daha iyi hatırlayabilmekteyiz (Baddeley, 1997: 229). Bunun nedeni cümlenin kelimelerinin tek tek kodlanması yerine cümlenin anlamının belleğimize kodlanmasıdır. Ġhtiyacımız olan bilginin belleğimizden geri getirilmesi gerektiğinde anlamsal bilgisinin geri getirilmesi sahte hatıraların ortaya çıkmasını destekleyen bir durumdur. Sahte hatıralar da, belleğimizin bu Ģekilde anlamsal kodlamalar yaparak iĢlediğini destekleyen bir durumdur. Sahte hatıralar konusu bize belleğimizin doğasıyla ilgili bilgi sağlamaktadır. ROC hesaplamalarında ortaya çıkabilen sorunlardan bir tanesi bizim çalıĢmamızda da gözlenmiĢtir. ROC ölçümü yapabilmek için sunulan güven değerlendirmesinde, katılımcıların bazıları verilen ölçeğin tamamını kullanmayabilmekte ya da yanıtlarını ölçeğin belirli uçlarını kullanma eğilimi göstererek verebilmektedirler. Bu durumdaki 58 kiĢilerin ROC eğrileri beklenen Ģekilde oluĢmamakta ve ROC ortalamalarının Ģeklini bozabilmektedir. Böyle bir durumda çözüm yollarından biri bu kiĢileri analizden çıkarmaktır. Diğer bir seçenek de yeterli sayıda deneme sunmak ve kiĢileri, deneyimleri ile ilgili yanıtlarını tüm ölçeği kullanarak vermeleri konusunda uyarmaktır (Yonelinas ve Parks, 2007: 803). AraĢtırmanın kısıtlılıklarından sayılabilecek bir durum, örneklem sayısının, ROC hesaplamalarında gözlenen bu sorun nedeniyle azaltılmıĢ olmasıdır. Daha fazla sayıda katılımcıdan veri toplanmasına rağmen analize sokulabilen katılımcı sayısı kırk kiĢi olabilmiĢtir. Bu çalıĢma, biliĢsel psikoloji alanında bellek yanılgıları çalıĢmalarına katkıları nedeni ile önemlidir. Belleğin doğasını ve çalıĢma düzenini daha iyi anlamak için belleğin hataya düĢtüğü durumların da anlaĢılması gerekmektedir. Bu amaçla, belleğin hataya düĢtüğü durumlardan sahte hatıralar paradigmasında en çok kullanılan yöntem olan DRM kelime listeleri yöntemi ve SDT‟yi kullanılarak anımsama, aĢinalık ve yanlılık süreçlerinin incelenmesi ve görsel-iĢitsel modalitenin karĢılaĢtırıldığı bir çalıĢma olması açısından önem teĢkil etmektedir. AraĢtırmanın bulguları, yanlılık sürecinin sahte hatıraların ortaya çıkmasında en güçlü etken olduğunu ortaya koymuĢtur. Katılımcılar, kritik kelimeler için yüksek düzeyde eski deme yanlılığı göstermiĢ ve her iki modalite için de yanlılık sürecinin güçlü etkisiyle sahte hatıralar ortaya koymuĢlardır. Yanlılığın sahte hatıralardaki etkisinin gösterilmesinin yanı sıra çalıĢmanın bulguları her iki modalitede de kritik kelimelerin sahte hatıra ortaya çıkarmasında anımsama sürecinin etkili olmadığını, aĢinalık sürecinin sahte hatıra ortaya çıkarmada etkili olduğunu göstermiĢtir. Duyarlılık kritik kelimeler için sıfıra yakın bulunmuĢtur. KiĢiler kritik kelimelerle daha önce karĢılaĢıp karĢılaĢmadıkları ayrımını yapmakta hataya düĢmüĢler ve bu nedenle sahte hatıralar ortaya çıkarmıĢlardır. ÇalıĢmamızda yapılan analizler sonucunda görsel ve iĢitsel modalite arasında sahte hatıralar açısından bir fark gözlenememiĢtir. Ġstatistiksel olarak anlamlı bulunmamıĢ olsa da ortalamalarda gözlenen, görsel modalitenin aĢinalık ortalamalarını arttırdığı bulgusu bize literatürdeki baskın görüĢ olan, görsel modalitenin sahte hatıraları azaltmakta iĢitsel modaliteye oranla daha etkili olduğu görüĢünü hatırlatmaktadır. Ġleride yapılacak çalıĢmalarda görsel ve iĢitsel modalitelerin aĢinalık ve anımsama süreçleri üzerindeki etkisinin daha ayrıntılı incelenmesi, sahte hatıralar paradigmasının daha iyi anlaĢılmasında katkı sağlayacaktır. 59 Sonuç olarak araĢtırmamızdaki en önemli bulgular, sahte hatıraların ortaya çıkıĢında yanlılık ve aĢinalık sürecinin etkili olan süreçler olduğunun ortaya konmuĢ olmasıdır. AĢinalık ve yanlılığa iĢitsel ve görsel modalitenin etkilerinin daha ayrıntılı gözlenebileceği çalıĢmalar yapılması literatüre sahte hatıraların daha iyi anlaĢılması ile ilgili katkı sağlaması açısından önemlidir. 60 KAYNAKLAR ABDĠ Herve (2007). Signal detection theory. In N. J. Salkind (Ed.): Encyclopedia of Measurement and Statistics. Thousand Oaks (CA): Sage, pp. 886-889. ARNDT Jason- HĠRSHMAN Elliot (1998). True and false recognition in MINERVA2: Explanations from a global matching perspective. Journal of Memory and Language, 39, pp. 371-391. ARNDT Jason- GOULD Christine (2006). An examination of two-process theories of false recognition. Memory, 14, pp. 814-833. ATKINSON Richard-JUOLA James (1973). Factors influencing speed and accuracy of word recognition. In S. Kornblum (Ed.), Attention and Performance IV. San Diego, CA:Academic Press. ATKINSON Richard-SHIFFRIN Richard (1971) The Control Processes of short-term memory. Scientific American, 225, pp. 2-90. BADDELEY Alan (1997). Human memory: Theory and practice. East Sussex: Psychology Press. BADDELEY Alan (2000). The episodic buffer: a new component of working memory. Trends in Cognitive Science, 4, pp. 417-423. BRAĠNERD Charles-REYNA Valerie (2002). Fuzzy-trace theory and false memory. Current Directions in Psychological Sciences, 11, pp. 164-169. BRANSFORD John- FRANKS Jefferey (1972). Abstraction of linguistic ideas: A review. Cognitive Psychology, 2, pp. 331-35. BREWER William(1977). Memory for the pragmatic implications of sentences. Memory & Cognition, 5, pp. 673-678. CABEZA Roberto- LENNARTSON Roger (2005). False memory across languages: Implicit associative response vs fuzzy trace views. Memory, 13, pp. 1-5. CLEARY Anne- GREENE Robert (2002). Paradoxical effets of presentation modality on false memory. Memory, 10, pp. 55-61. CURRAN Tim (2000). Brain potentials of recollection and familiarity. Memory&Cognition, 28, pp. 923-928. DEESE James (1959). On the prediction of occurence of particular verbal intrusions in immediate recall. Journal of Experimantal Psychology, 58, pp. 17-22. GALLO David (2006). Associative illusions of memory. NY: Psychology Press. 61 GALLO David-ROBERTS Meredith-SEAMON John (1997). Remembering words not presented in lists: Can we avoid creating false memories. Psychonomic Bulletin & Review, 4, pp. 271-276. GALLO David- MCDERMOTT Kathleen-PERCER Jeny-ROEDĠGER Henry(2001). Modality effects in false recall and false recognition. Journal of Experimental Psychology, 27, pp. 339-353. GALLO David- ROEDĠGER Henry- MCDERMOTT Kathleen (2001). Associative false recognition occurs without strategic criterion shifts. Psychonomic Bulletin & Review, 8, pp. 579-586. GALLO David- ROEDĠGER Henry (2002). Variability among word lists in eliciting memory illusions: evidence for associative activation and monitoring. Journal of Memory and Language, 47, pp. 469-497. GHETTĠ Simona- GOODMAN Gail- QĠN Jianjian (2002). False memories in children and adults: Age, distinctiveness, and subjective experience. Developmental Psychology, 38, pp. 705-718. HEKKANEN Steve- MCEVOY Cathy (2002). False memories and source-monitoring problems:Criterion differences. Cognitive Psychology, 16, pp. 73-85. HĠNTZMAN Douglas (1988). Judgments of frequency and recognition memory in a multiple-trace memory model. Psychological Review, 95, pp. 528–551. HUNT Reed- ELLIS Henry (2004). Fundamentals of cognitive psychology. NY: McGraw-Hill. JAGER Theodor- MECKLĠNGER Axel (2008). Familiarity supports associative recognition memory for face stimuli that can be unitised: Evidence from receiver operating characteristics. European Journal of Cognitive Psychology, 21, pp. 35-60. JOHNSON Marcia- RAYE Carol- FOLEY Hugh- FOLEY Mary (1981). Cognitive operations and decision bias in reality monitoring. American Journal of Psychology, 94, pp. 37-64. JONES Todd- JACOBY Larry (2001). Feature and conjunction errors in recognition memory: Evidence for dual-process theory. Journal of Memory and Language, 45, pp. 82-102. 62 KOUTSTAAL Wilma- SCHACTER Daniel- VERFAELLĠE Mieke- BRENNER, Carolyn- JACKSON Eric (1999). Perceptually based false recognition of novel objects in amnesia: Effects of category size and similarity to category prototypes. Cognitive Neuropsychology, 16, pp. 317-341. LOFTUS Elizabeth- PALMER John (1974). Reconstruction of automobile destruction: An example of the interaction between language and memory. Journal of Verbal Learning and Verbal Behavior, 13, pp. 585-589. MATLĠN Margaret (2005). Cognition. Wiley. MAYLOR Elizabeth- MO Andrew (1999). Effects of study-test modality on false recognition. British Journal of Psychology, 90, pp. 477-493. MCNĠCOL Don (2004). A primer of signal detection theory. Routledge. MISIRLISOY Mine (2004). Effects of associative processes on false memory: Evidence from converging associates and category associates procedures. YayınlanmamıĢ yüksek lisans tezi, Middle East Technical University. MĠLLER Michael- WOLFORD George (1999). Theoretical commentary: The role of criterion shift in false memory. Psychological Review, 106, pp. 398-405. PĠERCE Benton- GALLO David (2011). Encoding modality can affect memory accuracy via retrieval orientation. Journal of Experimental Psychology: Learning, Memory, and Cognition, 37, pp. 516-521. PĠERCE Benton- GALLO David- WEĠSS Jonathan- SCHACTER Daniel (2005). The modality effect in false recognition: Evidence for test-based monitoring. Memory and Cognition, 33, pp. 1407-1413. ROEDĠGER Henry- BALOTA David- WATSON Jason (2001). Spreading activation and arousal of false memories. H., L., Roediger, J., S., Nairne, I., Neath, A., M., Suprenant(Eds.), The nature of remembering: Essays in honor of Robert G. Crowder içinde (95-115). Washington, DC: American Psychological Association. ROEDĠGER Henry- WATSON Jason- MCDERMOTT Kathleen- GALLO David (2001). Factors that determine false recall: A multiple regression analysis. Psychonomic Bulletin & Review, 8, pp. 385-407. 63 ROEDĠGER Henry- MCDERMOTT Kathleen (1995). Creating false memories: remembering words not presented in lists. Journal of Experimental Psychology: Learning, Memory, and Cognition, 21, pp. 803-814. ROEDĠGER Henry (1996). Memory Illusions. Journal of Memory and Language, 35, pp. 76-100. RUMMER Ralf- SCHWEPPE Judith- MARTIN Randi (2009). A modality cogruency effect in verbal false memory. European Journal of Cognitive Psychology, 21, pp. 473- 483. SCHACTER Daniel- ISRAEL Lana- RACĠNE Carrie (1999). Suppressing false recognition in younger and older adults: Distinctiveness heuristic. Journal of Memory and Language, 40, pp. 1-24. SLOTNĠCK Scott- SCHACTER Daniel (2004). A sensory signature that distinguishes true from false memories. Nature Neuroscience, 7, pp. 664, 672. SOLSO Robert- MACLĠN Kimberly- MACLĠN Otto (2007). BiliĢsel Psikoloji. (A., A., Dinn, Çev.). Ġstanbul: Kitabevi. (2004). STANĠSLAW Harold- TODOROV Natasha (1999). Calculation of signal detection theory measures. Behavior Research Methods, Instruments & Computers, 31, pp. 137-149. SMĠTH Rebekah- HUNT Reed (1998). Presentation modality affects false memory. Psychonomic Bulletin & Review, 5, pp. 710-715. TEKCAN Ali- GÖZ Ġlyas (2005). Türkçe kelime normları: 600 Türkçe kelimenin imgelem, somutluk, sıklık değerleri ve çağrıĢım setleri. Ġstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları. TSE Chi-shing- NEELY James (2005). Assessing activation without source monitoring in the DRM false memory paradigm. Journal of Memory and Language, 53, pp. 532-550. TULVING Endel (1985). Memory and consciousness. Canadian Psychologist, 26, pp. 1-12. TULVING Endel (2002) Episodic Memory: from Mind to Brain. Annual Reviews, 53, pp. 1-25. UNDERWOOD Benton (1965). False recognition produced by implicit verbal responses. Journal of Experimental Psychology, 70, pp. 122-129. 64 WESTERBERG Carmen- MARSOLEK Chad (2003). Sensitivity reductions in false recognition: A measure of false memories with stronger theoritical implications. Journal of Experimental Psychology: Learning, Memory, and Cognition, 29, pp. 747-759. WESTERBERG Carmen- PALLER Ken- WEĠNTRAUB Sandra- MESULAM Marsel, MAYES Andrew- HOLDSTOCK Juliet- REBER Paul (2006). When memory does not fail: Familiartiy- based recognition in mild cognitive impairment and Alzheimer‟s disease. Neuropsychology, 20, pp. 193-205. WĠXTED John (2007). Dual -process theory and signal detection theory of recognition memory. Psychological Review, 114, pp. 152-176. WĠXTED John- STRETCH Vincent (2000). The case against a criterion-shift account of false memory. Psychological Review, 107, pp. 368-376. YONELĠNAS Andrew (2002). The nature of recollection and familiarity: A review of 30 years of research. Journal of Memory and Language, 46, pp. 441-517. YONELĠNAS Andrew (2005). Human memory lab: Software DPSDSSE.xls. 10 Ocak 2008‟de California University UCDAVIS‟den elde edilmiĢtir: http://psychology.ucdavis.edu/labs/Yonelinas/Software.html. YONELĠNAS Andrew- KROLL- DOBBINS Ian- LAZZARA Michele- KNĠGHT Robert (1998). Recollection and familiarity in amnesia: Convergence of remember-know, process dissociation and receiver Operating Characteristic data. Neuropsychology, 12, pp. 323-329. YONELĠNAS Andrew- PARKS Colleen (2007). Receiver operating characteristics (ROCs) in recognition memory: A review. Psychological Bulletin, 133, pp. 800- 832. 65 EKLER EK 1. KRĠTĠK KELĠMELER VE ĠLĠġKĠLĠ LĠSTELER Kemik Büyü Pencere Soğuk Uyku Ġlik Cadı Cam Kış Rüya Omurga Sihir Perde Kar Yatak Beyaz Fal Kapı Sıcak Sersemlik Et Gizem Ev Buz Yastık Kırık AĢk Yağmur Hava Rahatlık Sert Kazan Oda Süt Huzur Zayıf Cin Çerçeve ÜĢümek Karanlık Ġskelet Küre Bilgisayar Kutup Derin Kalsiyum Saçmalık IĢık Ġklim Yorgan Kaval Sihirbaz Manzara Kazak Dinçlik Vücut Bozmak Gıcırtı Soba Keyif Alçı Hile Pervaz Ayaz Göz Eklem Dua DıĢarısı Atkı Güzellik Erime Ġksir Kol Kaban Tulum Kas Masal Ağaç Rüzgar Yurt Kıkırdak Muska Seyir Uzak Bulut 66 Kargo Tehlike Müzik Nehir Esir Paket Korku Nota Su SavaĢ Kutu Alarm ġarkı Irmak Köle Posta Ġkaz Gitar Akıntı Tutsak EĢya Uyarı ġarkıcı Balık Esaret Koli Görev Dans Göl Mahkum Uçak Felaket Melodi Temizlik Zincir Yük AteĢ CoĢku Dere Kamp Hediye Cesaret Kulak Köprü Kırbaç UlaĢım Çan Radyo TaĢ Asker Kurye Dikkat Enstrüman Köy Hapis Evrak Panik Zevk ġelale Ġnsan Mal Risk Alet ġırıltı Özgürlük ĠletiĢim Uçurum Saz Hırçın Kelepçe Kamyon Adrenalin Eğlence Sal Zenci Grup Silah HoĢ Çağlayan Efendi Sponsor Önlem Klasik Havza Umut 67 Ses Kadın Gemi Araba Çiçek Gürültü Erkek Deniz Tekerlek Gül Yankı Güzel Kaptan Kırmızı Papatya Kayıt Anne Dümen Korna Buket Seda Kız Kamara Ehliyet Polen Akis Saç Güverte Direksiyon Saksı Duyma Cinsellik Vapur Konfor Sevgili Hoparlör Etek Liman Otomobil Yaprak Mikrofon DiĢi Motor Taksi Arı Ağız EĢitlik Yolculuk Anahtar Karanfil Dalga Giyim Baca Benzin MenekĢe Deney Hakim Filika Lastik Bitki Eko Zarafet ġilep Oyuncak Burun Kaset Bayan Ġskele Trafik Canlı Yüksek Çekici Tayfa YarıĢ Lale Nara Dayak Yelken Bagaj Çingene Tiz Makyaj Tur Fren Yonca 68 Ġçki Bilgi Kelebek Gün Para SarhoĢ Kitap Kanat GüneĢ Cüzdan Alkol Güç Uçmak Gece YeĢil Rakı Sınav Bahar Saat Dolar ġarap Üniversite Renk Sabah Zengin Bira Erdem Tırtıl Hafta Gerekli Zehir Hafıza Böcek Aydınlık Nakit Bulantı Amaç Doğa Pazartesi ĠĢ Çerez Bilim Papyon Öğlen Kapitalizm Koku Ders Yaz Zaman Burs Sofra Ġlim Ölüm Cumartesi Kasa UyuĢuk Kaynak Vadi Kısa Banka Haram Öğrenme Ġlkbahar Hızlı Borç Kaza Beyin Narin Psikoloji Ticaret Meze Alim Kozalak Serüven Dünya Kusmak Başarı Alaca Stres Sağlık Duble Veri Ġnce Yoğun Cinayet 69 Misafir Yüzük ġair Sonsuz Lise Konuk Evlilik ġiir Uzay Okul NeĢe NiĢan Duygusal Ebedi Anı Ġkram Parmak Ozan Evren Forma Bayram Altın Yazar Gökyüzü Gençlik Çay GümüĢ AĢık Ahret Hatıra Arkadaş Pırlanta Edebiyat BoĢluk Mezuniyet Davet Düğün Romantik Okyanus Müdür Yemek Mücevher Sanatkar Ölümsüz Zil AkĢam Takı Divit Fani Sıra Sohbet Bağlılık Mısra Rakam Ortaokul Bereket Kuyumcu Ruh Cennet Öğrenci Kahve Küpe Sade Yol Öğretim Dost Nikah Bunalım Cehennem Çağ Pasta Yemin Pipo Hayal Kolej ġeker Halka Söz Uçsuz Kravat Hizmet Bilezik Sigara Ġmkânsız Muhabbet 70 Manken Yavru Din Ġp Hacim Podyum Bebek Ġslam Çamaşır Küp Uzun Çocuk Allah Halat Kütle Salak Köpek Ġnanç Oyun Büyüklük Zayıf KuĢ Namaz Atlamak Fizik Çıplaklık Kedi Mezhep Ġğne Boyut Medya Küçük Tanrı Sicim Ağırlık Model Minik Ġman Ġdam Alan Televizyon Sevgi Anlam Cambaz GeniĢlik Vitrin Evlat Cami Darağacı Geometri Bacak Hayvan Dil Salıncak Silindir ġıklık Acemi Ġbadet Un En Dedikodu Ayı Ġlahiyat Pamuk Kap Ajans Can Soyut Bağcık Koni Cahil Dana Peygamber Ġntihar Ölçü DuruĢ ġirin Ġmam Örgü Galon Magazin Velet Bağnaz Yün Cisim 71 Polis Mektup Cop Zarf Silah Yazı Karakol Haber Üniforma Kağıt Devlet Mesaj Ceza Pul Düdük Film Ġfade Kalem Subay Mürekkep Adalet Açacak Siren Özlem Devriye Ayrılık Emniyet Nostaljik Tabanca Özel TeĢkilat Zor Kelepçe Telefon 72 EK 2. ĠLĠġKĠSĠZ LĠSTELER Bilek KaĢık Tavuk Omuz Kayısı Bisiklet Karınca Orman Pense Parke Anten Kablo Füze Heykel Rakip Tepsi Ġpek Yara Seçmen Delik Çehre Ġmza Sergi Tane ġok Cihaz Toz Pire Kral Çığlık Miras Pıhtı Yardım Saray Bencil Pusu Titiz Berber Hormon Israr Kasnak Otel Ayna Örtü Bayi Nefes Paten Çelenk ġamata Röfle ĠĢaret Yatsı Koyu Selam Blok Kanca Yoga Gölge Hamur ġalter Memur Yalı Arsa Patik 73 EK 3. YÖNERGELER Görsel Çalışma Öğrenme Aşaması Yönergesi Bu çalıĢma, iki aĢamadan oluĢan bir bellek araĢtırmasıdır. Ġlk aĢamada size bir takim kelimeler sunulacaktır. Ġkinci aĢamada ise sunulan bu kelimeleri hatırlamanız istenecektir. Bu bölümde, ekranda birbiri ardına gelen bazı kelimeler göreceksiniz. Tüm kelimelerin sunulması 15 dakika gibi bir süre alacaktır. Sunulacak kelime sayısı fazla olduğundan hepsini aklınızda tutamayabilirsiniz. Ancak elinizden geldiği kadar çok kelimeyi aklınızda tutmaya çalıĢınız. BaĢlamak için hazır olduğunuzda herhangi bir tuĢa basınız. Kelimelerin sunumu baĢladıktan sonra herhangi bir tuĢa basmanıza gerek yoktur. İşitsel Çalışma Öğrenme Aşaması Yönergesi Bu çalıĢma, iki aĢamadan oluĢan bir bellek araĢtırmasıdır. Ġlk aĢamada size bir takim kelimeler dinletilecektir. Ġkinci aĢamada ise sunulan bu kelimeleri hatırlamanız istenecektir. Bu bölümde, birbiri ardına bazı kelimeler duyacaksınız. Tüm kelimelerin sunulması 15 dakika gibi bir süre alacaktır. Duyacağınız kelime sayısı fazla olduğundan hepsini aklınızda tutamayabilirsiniz. Ancak elinizden geldiği kadar çok kelimeyi aklınızda tutmaya çalıĢınız. BaĢlamak için hazır olduğunuzda herhangi bir tuĢa basınız. Kelimelerin sunumu baĢladıktan sonra herhangi bir tuĢa basmanıza gerek yoktur. 74 Görsel Çalışma Test Aşaması Yönergesi Bu bölümde, bir önceki aĢamada izlediğiniz listelerdeki kelimeleri ne kadar hatırladığınızı test etmek amacıyla ekrana bir takim kelimeler gelecektir. Ekranda göreceğiniz her kelimeyi daha önce görüp görmediğiniz ile ilgili bir yargıda bulunmanız gerekmektedir. Bu yargınızı 1 ile 6 arası derecelendirilmiĢ bir ölçek üzerinde yanıt belirterek bildireceksiniz. Eğer ekrana gelen kelimeyi daha önceki bölümde "görmemiĢ olduğunuzdan eminseniz" 1; Eğer ekrana gelen kelimeyi daha önceki bölümde "görmüĢ olduğunuzdan eminseniz" 6, yanıtını tuĢlamanız gerekmektedir. Ġkisi arasında bir düĢünceniz varsa yanıtınıza uygun sayıyı cevap olarak tuĢlayınız. 1) GörmemiĢ olduğumdan eminim 2) Görmedim 3) GörmemiĢ olabilirim 4) GörmüĢ olabilirim 5) Gördüm 6) GörmüĢ olduğumdan eminim Cevap olarak seçtiğiniz sayıyı klavyeden tuĢlamanız gerekmektedir. Cevabinizi tuĢladığınızda bir sonraki kelimeyi göreceksiniz. Bir kelimeyi görüp cevabinizi tuĢladıktan sonra geri dönüp cevabinizi değiĢtirmeniz mümkün değildir. Bu nedenle cevabinizi dikkatli düĢündükten sonra yanıtınızı veriniz. Hazır olduğunuzda herhangi bir tuĢa basınız. 75 İşitsel Çalışma Test Aşaması Yönergesi Bu bölümde, bir önceki aĢamada dinlediğiniz listelerdeki kelimeleri ne kadar hatırladığınızı test etmek amacıyla ekrana bir takim kelimeler gelecektir. Ekranda göreceğiniz her kelimeyi daha önce duyup duymadığınız ile ilgili bir yargıda bulunmanız gerekmektedir. Bu yargınızı 1 ile 6 arası derecelendirilmiĢ bir ölçek üzerinde yanıt belirterek bildireceksiniz. Eğer ekrana gelen kelimeyi daha önceki bölümde "duymamıĢ olduğunuzdan eminseniz" 1; Eğer ekrana gelen kelimeyi daha önceki bölümde "duymuĢ olduğunuzdan eminseniz" 6, yanıtını tuĢlamanız gerekmektedir. Ġkisi arasında bir düĢünceniz varsa uygun sayıyı tuĢlayınız. 1) DuymamıĢ olduğumdan eminim 2) Duymadım 3) DuymamıĢ olabilirim 4) DuymuĢ olabilirim 5) Duydum 6) DuymuĢ olduğumdan eminim Cevap olarak seçtiğiniz sayıyı klavyeden tuĢlamanız gerekmektedir. Cevabinizi tuĢladığınızda bir sonraki kelimeyi göreceksiniz. Bir kelimeyi görüp cevabinizi tuĢladıktan sonra geri dönüp cevabinizi değiĢtirmeniz mümkün değildir. Bu nedenle cevabinizi dikkatli düĢündükten sonra yanıtınızı veriniz. Hazır olduğunuzda herhangi bir tuĢa basınız. 76