T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLÂM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI ARAP DİLİ VE BELAGATI BİLİM DALI YİRMİNCİ YÜZYILDA SUUDİ ARABİSTAN’DA ROMANCILIK (DOKTORA TEZİ) Davut ORHAN BURSA – 2019 T. C. BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLÂM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI ARAP DİLİ VE BELAGATI BİLİM DALI YİRMİNCİ YÜZYILDA SUUDİ ARABİSTAN’DA ROMANCILIK (DOKTORA TEZİ) Davut ORHAN Danışman: Prof. Dr. Mehmet YALAR BURSA – 2019 iv ÖZET Yazar Adı ve Soyadı: Davut Orhan Üniversite: Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı: Temel İslâm Bilimleri Bilim Dalı: Arap Dili ve Belagatı Tezin Niteliği: Doktora Tezi Sayfa Sayısı: XII + 208 Mezuniyet Tarihi: 09/08/2019 Tez Danışman(lar)ı: Prof. Dr. Mehmet Yalar YİRMİNCİ YÜZYILDA SUUDİ ARABİSTAN’DA ROMANCILIK Yirminci Yüzyılda Suudi Arabistan’da Romancılık adlı bu çalışmada ilk olarak Batı kaynaklı edebî bir tür olan roman genel çerçevesiyle incelenmiş ardından modern Arap romanının tarihsel gelişim süreci ve özellikleri ele alınarak tartışılmıştır. Çalışmanın esas gövdesini teşkil eden ikinci bölümde ise ilk olarak Suudi Arabistan tarihine değinilerek çalışmanın arka planı oluşturulmuş, modern Suûdî edebiyatı ana hatlarıyla anlatıldıktan sonra da Suûdî romanının doğuş ve olgunlaşma süreçlerine etki eden faktörler detaylı bir şekilde irdelenmiştir. Doğuş, gelişim ve olgunlaşma devri şeklinde üç dönem halinde ele alınan Suûdî romanının günümüze ulaşıncaya kadar katettiği mesafe ve dönüm noktaları ilk bölümde detaylı olarak anlatılmıştır. Doğuş Döneminin anlatıldığı bölümde ilk olarak modern Suûdî edebiyatının ilk romanı kabul edilen et-Tev’emân’a değinildikten sonra bu dönemde yayımlanan eserler ve bu yöndeki tartışmalar aktarılmıştır. Modern Suûdî romanının gerçek miladı olarak kabul edilen ve Hâmid Demenhûrî’nin Semenu’t-tadhiye adlı eseriyle başlayan ikinci evrede de romanın yaşadığı yapısal değişim süreci el alınmış ve bu sürece katkı sağlayan yazar ve eserlerine değinilmiştir. 1980’den başlayıp günümüze kadar devam eden üçüncü aşamada ise Suûdî romancılığının yaşadığı değişim ve dönüşüm süreci kendi içinde üç alt başlık halinde ele alınmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde ise Suûdî romanının sanatsal özelliklerine ve ön plana çıkan yönlerine değinilerek çalışmanın daha kapsayıcı olmasına çalışılmıştır. Son bölümde ise Suûdî romancılığının temel taşlarından addedilen veya yayımladıkları eserlerle ön plana çıkan yazarların biyografileri aktarılmış ve söz konusu yazarların kaleme aldıkları romanlar yapı ve tematik bakımından kısaca incelenmiştir. Anahtar Sözcükler: Edebiyat, Roman, Modern Arap romanı, Suudi Arabistan romanı. v ABSTRACT Name and Surname: Davut Orhan University: Bursa Uludag University Institution: Social Sciences Institute Field: Basic Islamic Sciences Branch: Arabic Language and Literature Degree Awarded: Thesis of Doctora Page Number: XII + 208 Degree Date: 09/08/ 2019 Supervisor (s): Prof. Dr. Mehmet Yalar NOVEL IN SAUDI ARABIA AT TWENTIETH CENTURY This study, which is titled Novels in Twentieth Century Saudi Arabia, firstly examines novel as a West originated literary genre in general framework, then deals with the historical developing process of Arabian novel and its basic features. The second part, forming the main body of this study, mentions the history of Saudi Arabia and Saudi literature’s major lines, then focuses on reasons which effected the processes of emergence and maturation of Saudi novels. The first part dedicates to describe in details the distance covered and turning points passed by Saudi novels which handled in three periods: Emergence, progress and maturation. The part contains the emergence period, firstly mentions al-Tawaman, accepted as the first novel of Saudi literature, then speaks of Works published in this era. The second period started with Hamid Damanhuri’s Saman al-Tadhiya, considered as the real birth date of Saudi literature, is criticised in the context of Saudi novel’s structural transformation process, also authors and their books contributed to this process. As for the third stage, which started in 1980 and have been going on today, the change and transformation process which Saudi novels underwent is dealt with by three subtitles. The second part of study touches the artistic features of Saudi novels and its outstanding aspects. Finally, the biographies of notable authors of Saudi literature who have the famous works and are respected the cornerstones of Saudi literature are narrated, and their novels briefly analyzed in terms of structure and theme. Keywords: Literature, Novel, Modern Arabic novel, Saudi Arabia novels. vi ÖNSÖZ Bir toplumun edebiyatını tanımak, aynı zamanda o toplumun dünyasını, toplumsal yapılarını, hayatı algılayışlarını, değerlerini ve hayat biçimlerini tanımak anlamına gelmektedir. Binaenaleyh, modern dönemin edebiyat dünyasında öne çıkan roman, içinde yazıldığı toplumun ahlakî, psikolojik ve siyasal atmosferinin ipuçlarını barındırmasıyla ön plana çıkmış, felsefî ve ideolojik akımların en güçlü ve etkili bir biçimde akis bulduğu bir ayna olmuştur. Nitekim bu gerçeği keşfeden sosyologlar araştırmalarında, toplumun yazılı vesikası niteliğinde gördükleri romandan önemli ölçüde yararlanmışlardır. Ünlü Alman filozof Karl Marks'ın (ö. 1883) Fransız tarihinin gerçek adresi olarak roman ve oyun yazarı Honore de Balzac’ın (ö. 1850) romanlarını göstermesi bu gerçeği pekiştirmektedir. Ancak tarih ile romanı birbirine karıştırmamak gerekir. Çünkü kişilerin tercih ve niyetlerine göre değişmez, değiştirilemez, vakalar manzumesinden teşekkül eden tarihin aksine roman, temel niteliği itibarıyle kurmaca bir özellik taşıdığından dolayı, hayattan aldığını kendi mantığına göre kurmaktadır. Bu bağlamda hayat ile edebiyatın sentezinden doğan roman, hayata kattığı yorumla roman olur. Kısaca romanın görevi, sadece hayatı anlatmak değil; hayatı yeniden yorumlamaktır. Modern anlamda ilk olarak Batıda görülen roman, Arap edebiyatındaki varlığını XIX. yüzyıldan itibaren Mısır, Beyrut ve Suriye gibi modern Arap edebiyatına öncülük eden ülkelerde hissettirmeye başlamış ve yaşanan sosyo-kültürel ve ekonomik değişim ve dönüşümlerle giderek yayılmıştır. Arap dünyasının farklı alanlarında yaşanan hareketlilik ulusal ve uluslararası düzeyde pek çok edebiyatçının dikkatini celbederek, değişim sürecini ve topluma yansımalarını ele alan birbirinden farklı yüzlerce çalışma yapılmasına yol açmıştır. Ülkemizde de modern Arap edebiyatının farklı yönlerini ele alan akademik araştırmalar yapılmakla birlikte konu Suûdî edebiyatı özelinde düşünüldüğünde yapılan çalışmaların bir elin parmak sayısını geçmediği görülmektedir. Suûdî edebiyatının henüz tam anlamıyla tanınmadığının bir göstergesi olan bu durumdan hareketle doktora tezi kapsamında kaleme alınan “Yirminci Yüzyılda Suudi Arabistan’da Romancılık” başlıklı bu çalışmanın Suûdî edebiyatına ve Suûdî romancılık serüvenine ışık tutması ve bu yönde yapılacak çalışmalara kaynaklık etmesi en büyük hedefimizdir. Son olarak böyle bir çalışmayı yapabilecek ilmî ve akademik donanımı kazanmama vesile olan değerli danışman hocam Prof. Dr. Mehmet Yalar Beyefendi başta olmak üzere tezime katkı sağlayan kıymetli hocalarım Prof. Dr. İsmail Güler ve Doç. Dr. Hasan Taşdelen’e; son okumayı yaparak, konuya ilişkin akademik tecrübe ve düşüncelerini paylaşan değerli hocam Doç. Dr. Said vii Nuri Akgündüz’e; çalışmanın uluslararası düzeyde olması hususunda kültürel birikimlerini paylaşma nezaketinde bulunup, vizyon kazandıran, şahsımı Suudi Arabistan’a davet ederek gerekli kaynakların temini noktasında yardımlarını esirgemeyen, kitaplığındaki eserlerden yararlanmamı sağlama inceliğini gösteren Sayın Dr. Huseyn el-Menasra’ya (Modern Edebiyat Eleştirmeni ve Kral Suûd Üniversitesi Öğretim Üyesi); yapıcı eleştirileri, destekleyici ve geliştirici geri bildirimleriyle çalışmaya katkı sağlayan, Prof. Dr. Sâlih el-Gâmidî (Kral Suûd Üniversitesi Suudi Arabistan Edebiyatı Kürsüsü Başkanı), Dr. Hâlid el-Hâfî (Kral Suûd Üniversitesi Arap Dili Bölümü Başkanı) ile Dr. Abdullah el-Münîf’e (Kral Suûd Üniversitesi Kütüphaneler Müdürü); Riyad’da bulunduğumuz sıralarda maddî ve manevî desteklerini esirgemeyen Mehmet Necib Görgün Beyefendi (T.C. Riyad Büyükelçiliği Eğitim Müşaviri) ile Sayın Mehmet Bilici’ye (T.C. MEB-Riyad Uluslararası Türk Okulu Müdür Yardımcısı); yaşamım boyunca her daim duâlarıyla manevî desteklerini yakinen hissetttiğim, muvaffakiyetimin en büyük vesilesi olduklarına inandığım, varlıklarıyla hayatıma anlam katan ve bana güç veren değerli annem ve babam başta olmak üzere her zaman destekçim olan eşime, çocuklarıma ve tüm aileme medyun-u şükran olduğumu belirtmek istiyorum. Davut ORHAN 2019-BURSA viii İÇİNDEKİLER TEZ ONAY SAYFASI ................................................................................................. i YEMİN METNİ .......................................................................................................... ii YÜKSEK LİSANS/ DOKTORA İNTİHAL YAZILIM RAPORU .......................... iii ÖZET ......................................................................................................................... iv ABSTRACT ................................................................................................................ v ÖNSÖZ ....................................................................................................................... vi İÇİNDEKİLER ........................................................................................................ viii KISALTMALAR ...................................................................................................... xii GİRİŞ .......................................................................................................................... 1 ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ .................................................................. 1 ARAŞTIRMANIN YÖNTEM KAPSAM VE SINIRLARI ....................................... 2 BİRİNCİ BÖLÜM YİRMİNCİ YÜZYILDA SUUDİ ARABİSTAN ROMANCILIĞI 1.1. ROMANIN TANIMI VE TARİHSEL GELİŞİMİ .................................................. 6 1.2. ARAP EDEBİYATINDA ROMAN ....................................................................... 7 1.2.1. Modern Romanın Arap Edebiyatına Girişi .................................................... 10 1.2.2. Modern Romanda İlk Deneme ve Telifler ..................................................... 12 1.2.3. Modern Arap Romanının Gelişimi ve Bu Süreçteki Başlıca Faktörler ........... 14 1.3. SUÛDÎ ROMANINA YANSIMALARI BAKIMINDAN SUUDİ ARABİSTAN’IN BAZI YAPISAL ÖZELLİKLERİ ........................................................................... 20 1.3.1. Tarihi…… .................................................................................................... 20 1.3.2. Coğrafyası .................................................................................................... 24 1.3.3. Devlet Yapısı ................................................................................................ 25 1.3.4. Sosyo-Ekonomik Yapısı ............................................................................... 28 1.4. SUÛDÎ EDEBİYATINDA ROMANCILIK ......................................................... 32 1.4.1. Modern Suûdî Edebiyatı ............................................................................... 33 1.4.2. Suûdî Romanının Oluşumuna Etki Eden Faktörler ........................................ 36 ix 1.4.2.1. Eğitim-Öğretim ..................................................................................... 36 1.4.2.2. Matbaacılık .......................................................................................... 38 1.4.2.3. Basın-Yayın Araçları ............................................................................. 39 1.4.2.4. Kültürel ve Edebî Meclisler ................................................................... 43 1.4.2.5. Kütüphaneler ......................................................................................... 45 1.4.2.6. Edebî Tenkit .......................................................................................... 46 1.4.2.7. Modern Arap Edebiyatının Öncü Edebiyatçıları .................................... 48 1.4.2.8. Yurt Dışına Gönderilen Öğrenciler ........................................................ 50 1.4.3. Suûdî Edebiyatında Romanın Ortaya Çıkışı .................................................. 52 1.4.4. Suûdî Romancılık Tarihine İlişkin Başlıca Çalışmalar................................... 53 1.4.5. Suûdî Romancılığının Dönemleri .................................................................. 56 1.4.5.1. Doğuş Dönemi (1930-1959) .................................................................. 56 1.4.5.2. Gelişim Dönemi (1959-1979) ................................................................ 62 1.4.5.3. Olgunlaşma Dönemi (1980 - …) ........................................................... 69 İKİNCİ BÖLÜM SUUDİ ARABİSTAN ROMANCILIĞININ TEMEL ÖZELLİKLERİ 2.1. SUÛDÎ ROMANININ YAPISAL ÖZELLİKLERİ .............................................. 83 2.1.1. Suûdî Romanlarında Öne Çıkan Başlıca Temalar .......................................... 83 2.1.1.1. Kadının Toplumsal Yeri, Kadın Hakları ve Cinsiyet Ayrımcılığı ........... 84 2.1.1.2. Dinî Kurumlara Dönük Eleştiriler .......................................................... 88 2.1.1.3. Siyaset................................................................................................... 91 2.1.1.4. Köy ve Şehir Hayatına Bakış ................................................................. 93 2.1.1.5. Cinsellik ................................................................................................ 94 2.1.1.6. İntihara Teşebbüs .................................................................................. 95 2.1.1.7. Doğu-Batı Sorunsalı .............................................................................. 96 2.1.1.8. Filistin Meselesi .................................................................................... 97 2.1.1.9. Şiddet/Terör .......................................................................................... 97 2.1.2. Olay Örgüsü ................................................................................................. 99 2.1.3. Şahıs Kadrosu ............................................................................................. 100 2.1.4. Zaman ........................................................................................................ 101 2.1.5. Mekân ........................................................................................................ 102 2.1.6. Anlatıcı Figürü ve Bakış Açısı .................................................................... 106 2.1.7. Dil ve Üslûp ............................................................................................... 108 x 2.1.7.1. Fushâ Arapçayı Tercih Edenler............................................................ 109 2.1.7.2. Âmmiceyi Tercih Edenler.................................................................... 110 2.1.7.3. Karma Dili Tercih Edenler .................................................................. 111 2.2. SUÛDÎ ROMANLARINDA ANLATIM TEKNİKLERİ .................................... 113 2.2.1. Diyalog Tekniği .......................................................................................... 113 2.2.2. İç Monolog Tekniği .................................................................................... 114 2.2.3. Mektup Tekniği .......................................................................................... 114 2.3. SUÛDÎ ROMANLARINDA BAŞLICA TÜRLER ............................................. 116 2.3.1. Didaktik/Eğitici Roman .............................................................................. 116 2.3.2. Tarihi Roman .............................................................................................. 117 2.3.3. Sosyal Roman ............................................................................................. 118 2.3.4. Otobiyografik Roman ................................................................................. 119 2.3.5. Polisiye Roman ........................................................................................... 120 2.3.6. Gerilim Romanı .......................................................................................... 120 2.3.7. Siyasî Roman .............................................................................................. 121 2.3.8. Tahlilî Roman ............................................................................................. 123 2.3.9. Sembolik Roman ........................................................................................ 123 2.3.10. Romantik Roman ...................................................................................... 123 2.3.11. Realist Roman .......................................................................................... 124 2.4. SUÛDÎ ROMANCILIĞINA İLİŞKİN İSTATİSTİKLER................................... 125 2.4.1. Yazar Sayısı ve Meslekleri.......................................................................... 125 2.4.2. Yayımlanan Romanların Sayısı ................................................................... 126 2.4.3. Romanların Basım Yeri .............................................................................. 126 2.4.4. Romanların Başka Dillere Tercümesi .......................................................... 127 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM SUUDİ ARABİSTAN ROMANCILIK TARİHİNDE ÖNE ÇIKAN YAZARLAR VE ROMANLARI 3.1. ABDULKUDDÛS EL-ENSÂRÎ (1906-1983) .................................................. 129 3.2. HÂMİD DEMENHÛRÎ (1922-1965) ............................................................... 132 3.3. AHMED ES-SİBÂʿÎ (1905-1984) .................................................................... 135 3.4. SEMÎRA HÂŞIKCÎ (1935-1986) ..................................................................... 138 3.5. MUHAMMED ALİ MAĞRİBÎ (1914-1996) ................................................... 141 3.6. ABDÜLAZÎZ MEŞRÎ (1953- 2000) ................................................................ 143 xi 7.3 ABDURRAHMÂN MÜNÎF (1933-2004) ......................................................... 146 3.8. GÂZÎ ABDURRAHMÂN EL-KUSAYBÎ (1940-2010) ................................... 153 3.9. İBRÂHİM EN-NÂSIR (1931-3107) ................................................................ 157 3.10. TÜRKÎ EL-HAMED (1953 - …) ................................................................... 160 3.11. HİND BÂGAFFÂR (1954-…) ....................................................................... 164 3.12. ABDUH HÂL (1962-…) ............................................................................... 166 3.13. REC ͑ÂLİM (0156 -…) ............................................................................... 168 3.14. BEDRİYE EL-BİŞR (0115-…) ...................................................................... 171 0.7 5. LEYL EL-CUHENÎ (1969 -…) ................................................................... 174 SONUÇ VE ÖNERİLER ........................................................................................ 176 KAYNAKÇA........................................................................................................... 180 EKLER .................................................................................................................... 201 ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................ 207 xii KISALTMALAR age. Adı geçen eser a.g.m. Adı geçen makale a.g.md. Adı geçen madde a.g.t. Adı geçen tez a.s. Aleyhi’s-selam b. Bin / İbn. bs. Baskı/Basım BAE Birleşik Arap Emirlikleri Bkz. Bakınız. C. Cilt c.c. Celle Celâluhu CEDAW Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlemesi Sözleşmesi çev. Çeviren d. Doğum/doğum tarihi der. Derleyen DİA Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi ed. Editör/ Yayına hazırlayan m. Milâdi m.ö. Milâttan önce m.s. Milattan sonra md. Madde No. Numara ö. Ölümü/ ölüm tarihi S. Sayı s. Sayfa ss. Sayfadan sayfaya ty. Basım tarihi yok nşr. Neşreden vb. Ve benzeri vdğ. Ve diğerleri (Çok yazarlı eserlerde ilk yazardan sonrakiler) yy. Yayın yeri yok/Yayımcı yok 1 GİRİŞ ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ Bir toplumun edebiyatını tanımak, aynı zamanda o toplumun dünyasını, toplumsal yapılarını, hayatı algılayışlarını, değerlerini ve yaşam biçimlerini tanımak anlamına gelmektedir. Bu bağlamda toplumların düşüncelerini, ruh dünyalarını, kültürlerini, tarihlerini ve estetik algılarını öğrenmek veya bunlar hakkında ipuçları elde etmek için başta edebiyatçılar olmak üzere, sosyolog ve piskologlar, edebî türler arasında topluma ayna tutan en güzel tür olan romana ciddi bir önem vermişlerdir. Ülkemizde de bu düşünceden hareketle pek çok ülke edebiyatının farklı yönlerini ele alan yüzlerce çalışma yapılmıştır. Ancak konu Suûdî edebiyatı özelinde düşünüldüğünde yapılan çalışmaların bir elin parmak sayısını geçmediği görülmektedir. Binaenaleyh doktora tezi kapsamında kaleme alınan “Yirminci Yüzyılda Suudi Arabistan’da Romancılık” başlıklı bu çalışmanın ülkemiz edebiyatında bir boşluğu doldurarak, Suudi Arabistan halkının siyasi, sosyal ve kültürel gerçeklerini yansıtan Suûdî edebiyatına ve romancılığına ışık tutması ve bu yönde yapılacak çalışmalara kaynaklık etmesi öncelikli hedefidir. Araştırmanın birincil hedef kitlesi olan Türk okurunun henüz tam anlamıyla Suûdî edebiyatını tanımadığı ve bu yönde ciddi bir eksiklik olduğu göz önünde bulundurulduğunda, çalışmanın önemi ve edebiyat camiasına sağlayacağı katkı daha iyi anlaşılacaktır. 2 ARAŞTIRMANIN YÖNTEM KAPSAM VE SINIRLARI Suudi Arabistan romancılık serüvenine projeksiyon olması düşünülen bu çalışma, ilk Suûdî romanının yayın tarihi olan 1930’dan başlayarak 2010 yılına kadar olan zaman dilimini kapsamaktadır. Çalışma, konuya ilişkin yüzlerce eserin sistematik bir biçimde tasnif edilmesi ve elde edilen bilgilerin titiz bir şekilde analiz edilmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Bir giriş ve üç bölümden oluşan çalışmanın, Yirminci Yüzyılda Suudi Arabistan Romancılığı adlı birinci bölümü, dört ana başlığa ayrılmıştır. Yapılan literatür taraması neticesinde birinci bölümün “Romanın Tanımı ve Tarihsel Gelişimi” adlı ilk başlığında Mustafa Ayyıldız’ın Roman, tanım-tarihçe-teknik, Emin Özdemir’in Yazınsal türler, E. M. Forster’in Roman sanatı, Roland Bourneur ile Réal Quellet’in L'univers du roman (Roman dünyası ve incelemesi) gibi eserlerinden yararlanılarak Batı menşeli edebi bir tür olan romanın kavramsal yönü ve tarihsel gelişimi kısaca ele alınmıştır. Birinci ana başlığın Arap Edebiyatında Roman adlı kısmında ise ‘Umar ed-Dusûkî’nin Fi’l-edebi’l- hadîs, Semer Rûhî el-Faysal’ın er-Rivâyetu’l-‘Arabiyye ve mesâdiru dirâsetihâ ve nakdihâ, Rahmi Er’in Modern Mısır Romanı-I ve Ahmed Kâzım Ürün’ün Modern Arap Edebiyatı gibi eserlerden istifade edilerek modern Arap romanının tarihi serüveni özet halinde sunulmuştur. Birinci bölümün Suudi Arabistan başlıklı kısmında ise Suûdî romanına yansımaları bakımından Suudi Arabistan’ın siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel yapısına değinilerek Suûdî romancılığının doğduğu fiziki ve fikrî arka plan irdelenmiştir. Birinci bölümün diğer kısımlarında ise Suûdî romancılığının doğuşuna, gelişimine ve olgunlaşmasına etki eden faktörler ele alındıktan sonra Suûdî romanının geçirdiği evreler detaylı bir şekilde aktarılmıştır. Suûdî romanının temel özelliklerinin ana hatları ile ortaya konulduğu ikinci bölümde, romanların tasnifi yapılmış, ele alınan başlıca temalar anlatılarak Suûdî romanları ve romancılığı farklı açılardan irdelenmiştir. Çalışmanın birinci ve ikinci bölümünde, başta Muhammed Abdurrahmân Şâmih’ın en-Nesru’l-Edebî fi’l-Memleketi’l-ʿArabiyyeti’s-Suʿûdiyye (1975), Muhammed Sâlih eş-Şantî’nin Fennu’r-rivâye fi’l-edebi’l-‘Arabiyyi’s-Suʿûdiyyi’l-muʿâsır (1990), 3 İbrâhim b. Fevzân el-Fevzân’ın el-Edebu’l-Hicâziyyu’l-hadîs beyne’t-taklîdi ve’t-tecdîd (1981), Bekri Şeyh Emin’in, el-Hareketu’l-edebiyye fi’l-memleketi’l-‘Arabiyyeti’s- Suʿûdiyye (1972), Mansûr İbrâhim el-Hâzimî’nin Fennu’l-kıssa fi’l-edebi’s-Suʿûdiyyi’l- hadîs (1981), Sehmî Mâcid el-Hâcirî’nin el-Kıssatu’l-kasîra fi’l-memleketi’l- ‘Arabiyyeti’s-Suʿûdiyye (1987), es-Seyyid Muhammed Dîb’in Fennu’r-rivâye fi’l- memleketi’l-‘Arabiyyeti’s-Suʿûdiyye beyne’n-neş’eti ve’t-tetavvur (1989), Sultân Sa῾d el- Kahtânî’nin er-Rivâyetu fi’l-memleketi’l-‘Arabiyyeti’s-Suʿûdiyye neş’etuhâ ve tetavvuruhâ 1930-1989 m. (1997) ve Hasen en-Neʿmî’nin er-Rivâyetu’s-Suʿûdiyye vâkiʿuhâ ve tahavvulâtuhâ (2009) adlı eserleri başta olmak üzere Abdurrahmân el- Vehhâbî’nin er-Rivâyetu’n-nisâiyyetu’s-Suʿûdiyye ve’l-mutegayyirâtu’s-sekâfiyye: en- neş’etu ve’l-kadâyâ ve’t-tetavvur ile Filistinli edebiyat eleştirmeni Huseyn el- Menasra’nın (d.1958) Zâkiratu rivâyeti’t-tisʻiniyyât adlı eserlerinden istifade edilmiştir. Çalışmanın, “Suûdî Romancılık Tarihinde Öne Çıkan Yazar ve Romanları” adlı son bölümünde, Suudi Arabistan romancılığının öncü şahsiyetleri ile ünlü simalarının kısa biyografilerine ve yayımlanmış romanlarına yer verilmiştir. Bu yazarların mensup olduğu aile, toplumsal sınıf, yetişme şartları gibi hususlara değinilerek, eğitim-öğretim hayatları ile ürettikleri düşünceler arasındaki irtibat noktalarının ortaya konulması hedeflenmiştir. Bu bölümde Fârûk Sâlih Bâselâme’nin Min ruvvâdi’l-edebi’s-Suʿûdî ile Udebâ mâ baʻde’r-ruvvâd fi’l-memleketi’l-‘Arabiyyeti’s-Suʿûdiyye adlı eserleri başta olmak üzere Hamdî es-Sekkût’un The Arabic novel, Abdullah Nâsır ed-Dâvûd’un Tukûsu’r-rivâiyyîn ve Hasen Hicâb el-Hâzimî ile Hâlid Ahmed el-Yûsuf tarafından ortaklaşa kaleme alınan Muʻcemu’l-ibdâ‘i’l-edebî fi’l-memleketi’l-‘Arabiyyeti’s- Suʿûdiyye gibi pek çok kaynaktan istifade edilmiştir. Çalışmada genel olarak birincil ve ikincil kaynak eserler kullanılmakla bereber, çalışmaya teknik ve fikrî açıdan katkı sunması gayesiyle Erdoğan Baysal’ın Roman nasıl yazılır adlı çalışmasının yanı sıra http://www.marefa.org, http://www.kataranovels.com gibi üçüncül kaynaklardan da yararlanılarak çalışmanın şekil ve kapsam açısından daha nitelikli ve anlaşılır olmasına gayret edilmiştir. Çalışmanın sonuç kısmında ise ulaşılan sonuçlar özetlenmiştir. Ayrıca öneriler sayfasında çalışma boyunca karşılaşılan problemlerin çözümüne yönelik tavsiyelerin yanı sıra Suûdî edebiyat çalışmalarının daha sağlıklı yürütülmesine ilişkin öneriler 4 sunulmuştur. Çalışmanın daha kapsayıcı olması gayesiyle ek kısmında da Suûdî edebiyatının gelişmesine katkıda bulunan başlıca gazete, dergi ve edebiyat meclisleri liste halinde sunulmuştur. Çalışma aşağıda belirtilen teknik ve üsuller çerçevesinde kaleme alınmıştır:  Çalışmanın şekil ve biçimi açısından Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Yazım Kılavuzu esas alınmıştır.  Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Yazım Kılavuzu’nda bahsi geçmeyen hususlarda Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi’nin (DİA) yazım şekli esas alınmıştır.  Çalışma metninde geçen Arapça kökenli özel adların (kişi, kurum, eser ve yer adları) yazımında, TDK Yazım Kılavuzu başta olmak üzere Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi’nin (DİA) uyguladığı usul takip edilmiştir. Ayrıca eser adlarından sonra parantez içinde Türkçe karşılıkları verilmiştir: Atyâfu’l-ezikkati’l- mehcûra, (Metruk sokakların hayaletleri), Hikâyetu Hub (Bir aşk hikâyesi) vb.  Latin yazı sistemini kullanan dillerdeki özel adlar özgün biçimleriyle yazılmıştır: Cervantes, Fénélon, Sky News vb. Ancak Türkçe biçimleriyle yaygınlık kazanmış özel adların Türkçe söylenişleri, orijinallerine tercih edilmiştir: Napolyon, Cenevre, Londra vb.  Batı dillerinde yazılmış eserler özgün şekilleriyle yazıldıktan sonra Türkçe karşılıkları veya Türkçe okunuşları ayraç içinde verilmiştir: Trois mousquatairs (Üç silahşör) gibi.  Arap yazarlardan vefat tarihleri, miladi 1800 yılı öncesine tekabül edenlerin vefat tarihleri hicrî/miladi takvime göre, 1800 yılından sonrakiler ile Arap olmayanların da sadece miladi takvime göre parantez içinde gösterilmiştir. Ölüm tarihleri bilinmediği takdirde soru işaretiyle gösterilecektir. Sehl b. Hârûn (ö. 215/830), Selîm el-Bustânî (ö. 1884), Miguel de Cervantes (ö. 1616), Walter Scott (ö. 1832), Ceblete b. Sâlim (ö. ?) gibi.  Çalışmanın “Suûdî Romancılık Tarihinde Öne Çıkan Yazarlar ve Romanları” adlı üçüncü bölümünün yazar adlarının yer aldığı başlıklarda parantez içinde sözü edilen şahsiyetlerin doğum ve vefat tarihlerine yer verilmiştir. Halen hayatta olan 5 yazarların ise doğum tarihleri zikredilmiştir. Ahmed es-Sibâʿî (1905-1984), Bedriye el-Bişr (1965-…) gibi.  Çalışmada sıkça kullanılan “Suûdî” sözcüğüyle “Suudi Arabistan”, “Suudlu/ Suudlular” sözcüğüyle de “Suudi Arabistanlı/Suudi Arabistanlılar” kastedilmiştir.  Çalışma metninde geçen eser ve kurum adlarının ilk kelimesinin baş harfi büyük diğer harfleri küçük ve italik biçimde yazılmış ayrıca eser yayım yılı parantez içinde verilmiştir. Basım tarihi tespit edilemeyen eserlerde ise soru işaretiyle gösterilmiştir. Târîhu’l-edebi’l-‘Arabî (1990), Atyâfu’l-ezikkati’l-mehcûra (1996), Dâimen yebka’l-hub (?) gibi.  Harf-i tarifle gelen kelimelerin başındaki şemsî ve kamerî harflerin okunuşu belirtilmiştir. Harf-i tarifler cümle başında da küçük harfle yazılmıştır. el- Cemʿiyetu’s-Suʿûdiyye, el-‘Usfûriyye gibi.  Arap harfleriyle yazma ihtiyacı duyulan yerlerde, bu tür çalışmalarda genel olarak kullanılan Adobe Arabic font tercih edilmiştir. 6 BİRİNCİ BÖLÜM YİRMİNCİ YÜZYILDA SUUDİ ARABİSTAN ROMANCILIĞI Yirminci Yüzyılda Suudi Arabistan Romancılığı adlı çalışmanın bu bölümünde genel olarak Suudi Arabistan edebiyatı, özel olarak ise Suûdî romancılığı irdelenecektir. Bu çerçevede Suudi Arabistan edebiyatının en gelişmiş türlerinden biri olan romanın doğuşu ve gelişiminde belirleyici rol oynayan etmenlerden yola çıkılarak ülkedeki romancılık çalışmalarının yaşadığı değişim ve dönüşüm sürecine detaylı bir şekilde ışık tutulacaktır. Ancak konuya geçmeden önce ilk olarak Batı kaynaklı edebî bir tür olan romanın genel bir tanımı ve gelişim süreci incelenecek ardından Arap edebiyatında romanın tarihi serüveni kısaca aktarılacaktır. Ayrıca Suûdî romanına yansımaları bakımından Suudi Arabistan’ın siyasi ve kültürel tarihi yanı sıra bazı yapısal özellikleri de ele alınacaktır. 1.1. ROMANIN TANIMI VE TARİHSEL GELİŞİMİ Tanımlanması en güç edebî tür olan roman’ın, çok sayıdaki tarif ve izahlardan yola çıkarak “insanların serüvenlerini, iç dünyalarını toplumsal bir olayı ya da durumu şahıs, zaman ve mekân göstererek ayrıntılarıyla öykülemeyi amaçlayan, gerçek hayata ve kurguya dayanan, çok çeşitli anlatım tekniklerinin kullanıldığı nesir biçiminde yazılmış eserdir.”şeklinde tanımlanabilir.1 Ancak nevi şahsına münhasır modern bir tür olan romanı2 ifade etmek için çeşitli dillerde kullanılan terimler (İngilizcede, novel; Arapçada, rivâye) her ne kadar türün kökenleri ve kapsamına ilişkin bir fikir verse de, onu tam olarak tanımlayamadığı göz ardı edilmemelidir. Nitekim dinamik bir tür olarak her yolu izleyen 1 Emin Özdemir, Yazınsal Türler, 5. bs., Ankara, Bilgi Yayınevi, 2002, s. 248; Mustafa Ayyıldız, Hamdi Birgören, Edebiyat Bilgi ve Kuramları, 2. bs., Ankara, Akçağ Yayınları, 2009, s. 67; Mustafa Ayyıldız, Roman, Tanım-Tarihçe-Teknik, Ankara, Akçağ Yayınları, 2011, s. 16. 2 es-Seyyid Muhammed Dîb, Fennu’r-Rivâye fi’l-Memleketi’l-‘Arabiyyeti’s-Suʿûdiyye Beyne’n-Neş’eti ve’t-Tetavvur, 2. bs., Kahire, el-Mektebetu’l-Ezheriyye li’t-Turâs, 1995, ss. 15-19; Kerime Gayterî, Tedâhulu’l-Envâ‘i’l-Edebiyye fi’r-Rivâyeti’l-‘Arabiyyeti’l-Mu‘âsıra Kırâatun fî Nemâzic, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Câmiatu Ebî Bekr Belkayd Külliyetu’l-Âdâb ve’l-Lugât, Tilimsân, 2017, ss. 26-27. 7 ve her biçime bürünen romanın kavramsal gelişimi de bunu göstermektedir.3 Roman üzerine çalışmalarıyla tanınan Rus edebiyat kuramcısı Mikhail Bakhtin’in de (ö. 1975) dediği gibi: “modern edebî türler içinde gelişmeye devam eden ve henüz tamamlanmamış tek tür romandır.”4 Batı kaynaklı edebî bir tür olan romanın ilk olarak nerede ve nasıl başladığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, edebî sahada görüldüğü ilk günden beri sürekli bir değişim ve gelişim göstererek günümüze ulaştığı anlaşılmaktadır. Orta Çağ’da koşuklu (nazım) ya da düz yazı (nesir) halinde kaleme alınmış, gerçek ya da kurgulama bir olayı anlatan, halk diliyle yazılmış eser anlamına gelen “roman”, XV. ve XVI. yüzyıllarda geçmiş ya da geçmesi mümkün bir olayı ayrıntılarıyla betimleyen, bunu yaparken de ahlâkı, töreleri, duyguları ve olasılıkları göz önüne alan yapıtlara ad olarak verilmiş ve zamanla bazı modern diller tarafından benimsenerek günümüze kadar gelmiştir. Modern anlamıyla romanın başlangıcı sayılan bu dönemde roman, destandan ve Orta Çağ öyküsünden sıyrılarak şiirin egemenliğinden kurtulmuştur.5 Bu anlamda roman denilebilecek ilk edebî ürünlerin hangileri oldukları hususunda tartışmalar olmakla beraber, ilk yetkin örneğin Rönesans döneminin ünlü İspanyol yazarı Miguel de Cervantes’in (ö. 1616) Don Quijote (Don Kişot) adlı eseri olduğu ve bu yapıttan itibaren gelişerek XIX. yüzyılda doruğa ulaştığı kabul edilmektedir.6 1.2. ARAP EDEBİYATINDA ROMAN Arap edebiyatında roman, (rîvaye), roman yazarı da (râvî) ve (Kâtibu’r-rivâye) ifadeleriyle karşılanmıştır. Bu anlamda rivâye kelimesinin ilk defa kimin tarafından kullanıldığına ilişkin kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, bu terimin ilk dönemlerde hikâyeleri ve benzeri haberleri nakleden kişilerle ilişkili olduğu ve zamanla evrilerek nesir formundaki edebî türleri ifade eden bir kavram olarak kullanıldığı 3 Konuya ilişkin detaylı bilgi için bkz. Emin Özdemir, Yazınsal Türler, 5. bs., Ankara, Bilgi Yayınevi, 2002, s. 248; Ayyıldız, Birgören, age., s. 67; Ayyıldız, age., s. 16; Latîf Zeytûnî, Mu‘cemu Mustalahâti Nakdi’r-Rivâye, Beyrut, Mektebetu Lübnân Nâşirûn-Dâru’n-Nehâr li’n-Neşr, 2002, s. 99. 4 Humeydân Aktîş eş-Şerefât, Şahsiyetu’l-Mer’e fî Rivâyât Gazî el-Kusaybî, Riyad, Camiatu’l-Yemâme, Kursî Gâzî el-Kusaybî li’d-Dirasâti’t-Tenmeviyye ve’s-Sekâfiyye, 2016, s. 5; Mikhail Bakhtin, Karnavaldan Romana: Edebiyat Teorisinden Dil Felsefesine Seçme Yazılar, (çev. Cem Soydemir), İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2001, s. 20. 5 Cemil Meriç, Kırk Ambar, İstanbul, İletişim Yayınları, 1998, s. 131; Emin Özdemir, Edebiyat Bilgileri Sözlüğü, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1990, s. 229. 6 M. Orhan Okay, Âlim Kahraman, “Roman”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), C. XXXV, Ankara, 2008, ss. 160-161. 8 anlaşılmaktadır. Arap toplumunda görülen sözlü hikâye anlatıcılarının (Kâle’r- râvî) ifadeleriyle anlatıya başlamaları da bu iddiayı desteklemektedir.7 Batı edebiyatından yapılmış roman tercümelerinin de bir anlatı türü olması hasebiyle Arap edebiyatında rivâye kelimesiyle karşılanmış olması kuvvetle muhtemeldir. Nitekim edebî faaliyeti Mısır'da geçen Lübnanlı Necîb el-Haddâd (ö. 1899), Fransız yazar Alexandre Dumas’ın Trois mousquatairs (Üç silahşör) adlı romanına yaptığı çeviride (Rivâyetu’l-fursâni’s- selâse-1888) rivâye terimini kullanmıştır.8 Ayrıca Tânyûs Abduh (ö. 1926) XX. yüzyılın başında kurduğu, Batı edebiyatından tercüme edilmiş romanları yayımladığı dergisine Mecelletu’r-râvî adını vermiştir. Bununla beraber ilk örnekleri X. yüzyılda görülen makâmât türü9 eserlerde bir kahraman etrafında gelişen olayları izleyip aktarana râvî, yaptığı işe de rivâye denildiğinden “roman” anlamında rivâye teriminin doğuşunu bununla irtibatlandırmak da mümkündür.10 Arap edebiyatı bağlamında roman türüne ilişkin yapılan çalışmalar, nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar ulaşan klasik anlatı türlerinin,11 hem hikâye hem de romanın gelişiminde etkili olduğunu göstermektedir.12 Aralarında Abdullah b. el- Mukaffâʻ (ö. 142/759), Ebân el-Lâhikî (ö.200/816), Ceblete b. Sâlim (ö.?) ve Sehl b. Hârûn (ö. 302/830) olduğu pek çok Arap yazar, Rustem ve İsfendiyâr, Behramşûs, Hezâr efsâne,13 el-Kernâmicu fî sîreti Enûşirevân gibi Fars edebiyatının ünlü birçok eseri ile 7 Muhammed el-Kâdî vdğ., Muʻcemu’s-Serdiyyât, Tunus, Dâru Muhammed Ali li’n-Neşr, 2010, s. 205. 8 Necîb el-Haddâd, Rivâyetu’l-fursâni’s-selâse, 3. bs., Mısır, Matbaâtu’l-Hilâl, 1913, s. 1. 9 Asıl anlamı “meclis” olan ve daha sonraları mecliste anlatılanlara ıtlak olunan makâme, hayalî bir kahramanın başından geçen olayların hayalî bir hikâyeci tarafından dile getirildiği kısa hikâyeler serisinden meydana gelen edebî tür ve bu konuda yazılan eserlerin ortak adı olmuştur. Bu tanımıyla Makâme (çoğulu makamât) ilk defa Bediʿuzzamân el-Hemedânî (ö. 398/1007) tarafından ortaya konmuş sonra da giderek yaygınlaşmıştır. Hemedânî’nin makâmelerinde râvî İsâ b. Hişâm, olayların kahramanı da Ebu’l-Feth el-İskenderî’dir. Hemedânî’den sonra bu türün en ünlü temsilcisi olan Ebû Muhammed el-Harîrî (ö. 516/1122) Makâmâtu’l-Harîrî adı verilen eserinde ise râvî Hâris b. Hemmâm, Ebû Zeyd es-Surûcî adlı birisinin başından geçenleri anlatmakta ve bu bağlamda sosyal sıkıntılar edebî bir üslûpla dile getirilmektedir. Bkz. Erol Ayyıldız, “Makâme”, DİA, C. XXVII, Ankara, 2003, ss. 417- 419; Ebu’l-Fadl Ahmed b. Huseyn b. Yahyâ, Makâmâtu Bedi‘uzzamân el-Hemedânî, (thk: Muhammed Abduh), 3. bs., Lübnan, Dâru’l-Kütübi’l-‘İlmiyye, 2005. 10 Rahmi Er, “Roman”, DİA, C. XXXV, İstanbul, 2008, s. 164. 11 Muhammed Süheyl Takkûş, Târîhu'l-‘Arab Kable'l-İslâm, Beyrut, Dâru'n- Nefâis, 2009, ss. 152-155. 12 Corci Zeydân, Târîhu Âdâbi’l-Lügati’l-ʻArabiyye, C. IV, Kahire, Dâru’l-Hilâl, ty., ss. 312-209. 13 Arap bibliyografya âlimi İbnu'n-Nedîm, el-Fihrist adlı ünlü eserinde Elfu leyletin ve leyle (Binbir Gece Masalları) olarak Arapçaya tercüme edilen hikâyeler koleksiyonunun ilk çekirdeğinin Fars edebiyatının ünlü yapıtı Hezâr Efsâne olduğunu dile getirmektedir. Bkz. İbnu'n-Nedîm Ebu’l-Ferec Muhammed b. İshak, el-Fihrist li-İbni’n-Nedim, Beyrut, Dâru’l-Maʻrife, ty. ss. 422-423. 9 Kelîle ve Dimne, Kitâbu Sindibâd,14 Edebu’l-Hind gibi aslı Hintçe olan onlarca edebî yapıtı Arapçaya çevirmeleri, köklü bir geleneğe sahip olan anlatı türünün gelişmesine önemli katkı sağlamıştır.15 Ayrıca tercümelerle yetinmeyen Arap edebiyatçıların, Kıssatu ʿAntare b. Şeddâd, Ebû Zeyd el-Hilâlî, ez-Zeybek, Seyf b. zî Yezen, el-Meliku’z-Zâhir Baybars, Benû Hilâl, ez-Zîr Sâlim, Risâletu’l-ğufrân, Hayy b. Yekzân gibi özgün eserler de ortaya koymaları, anlatı türüne daha da ivme kazandırmıştır.16 Romanı andıran söz konusu eserleri ele alan kaynaklar incelendiğinde pek çok edebiyatçının, bunları modern roman türünün kadim örnekleri olarak değerlendirdiği anlaşılmaktadır.17 Türk Yazar ve şâir Ferit Kam’ın (ö.1944): “Tekâmül-i edebileriyle nazım ve nesirlerinde mühim inkılâbât vücûda getirmiş olan Araplar, roman vâdisini de ihmâl etmemişler, secâyâ-yı milliyelerinin ma’kesi hükmünde bulunan birçok roman yazmışlardır.”. şeklindeki sözleri de Arap romanına ilişkin söz konusu düşünceyi teyit etmektedir.18 Ancak her ne kadar modern Arap romanının kökenlerine ilişkin genel kanaat bu yönde ise de klasik Arap edebiyatında modern romana zemin oluşturan herhangi bir eserin olmadığını ve modern romanın tamamen Batı kaynaklı olduğunu savunan birçok edebiyatçı ve eleştirmen de vardır.19 14 Ebu’l-Hasen Alî b. el-Huseyn el-Mes‘ûdî, Murûcu’z-Zeheb ve Meʻâdinu'l-Cevher, Beyrut, el- Mektebetu’l-‘Asriyye, 2005, s. 201. 15 İbnu'n-Nedîm age., ss. 424-425. 16 Ahmet Kâzım Ürün, Modern Arap Edebiyatı, Konya, Çizgi Kitabevi, 2015, ss. 13-14. 17 Nevin Karabela, Feyzettin Ekşi, “Arap Edebiyatında Tarihî Romanın Ortaya Çıkışında Milliyetçilik Düşüncesinin Etkisi”, Isparta, S.D.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 22, 2015/2, 2015, s. 194; Abdulmelik Murtâd, Fî Nazâriyyeti’r-Rivâye, Kuveyt, el-Meclisu'l- Vatanî li's-Sekâfeti ve'l-Funûn ve'l- Âdâb, 1998, s. 25; Hüseyin Yazıcı, “Hikâye”, DİA, C. XVII, İstanbul, 1998, ss. 479–485; İbrahim Kalın, İslâm ve Batı, İstanbul, İsam Yayınları, 2013, ss. 54-55; Sultân Sa‘d el-Kahtânî, er-Rivâyetu fî’l- Memleketi’l-Arabiyyeti’s-Suʿûdiyye Neş’etuhâ ve Tetavvuruhâ 1930-1989 m., 2. bs., Bureyde, Nâdi’l- Kasîmi’l-Edebî, 2009, s. 106. 18 Ferîd Kam, “Arap Romanları”, Mahfil, İstanbul, Matbaâ-i Osmaniyye, S. 2, 1920, ss. 28-29. 19 Dîb, age., ss. 21-23; Er, a.g.md., s. 164. 10 1.2.1. Modern Romanın Arap Edebiyatına Girişi Modern roman türünün Arap edebiyatına giriş sürecini ele almadan önce Modern Arap edebiyatının doğuşunu hazırlayan sürece kısaca değinmek yararlı olacaktır. Modern Arap edebiyatının hiç şüphesiz ki genelde Arap âleminin özelde ise Mısır’ın siyasî, sosyal ve kültürel gerçekleriyle direkt bir ilişkisi bulunmaktadır. Napolyon Bonapart’ın (ö.1821) 1798-1801 yılları arasında Mısır’a gerçekleştirdiği işgal hareketi, Mısır’ı olduğu kadar Arap dünyasını da etkilemiş, pek çok Arap ülkesini siyasi ve sosyal değişimlere maruz bırakmıştır. Napolyon’un bu hareketi Arap dünyasının Batı ile direkt ve yoğun temaslara başlamasının ilk adımı olmasının yanı sıra Arap edebiyat tarihi için de bir dönüm noktası olmuş ve Modern Arap edebiyatının başlangıcı sayılmıştır. Çünkü bu süreç modern Arap edebiyatının fikrî zeminini oluşturan Batı medeniyetini ve edebiyatını daha yakından tanıma fırsatını doğurmuştur. Genelde Arap tarihinde özelde de Mısır tarihinde modernleşmeye doğru somut gelişmelerin kaydedildiği dönem ise işgalin sona erdiği yılı takip eden Kavalalı Mehmet Ali Paşa20 dönemi (1805-1848) olmuştur. Mısır’ın işgal edilmesiyle başlayan ve XIX. yüzyıl boyunca devam eden modernleşme sürecinin, Mısır’ın yanı sıra Suriye, Lübnan ve Irak’ta da siyasal ve sosyal etkileri olmuş, fikir ve edebiyat alanında ciddi değişimler meydana getirmiştir. I. Dünya Savaşı’ndan sonra ise Arap ülkelerindeki politik ve kültürel hayatın hızlı, derin ve etkili değişimi ile bu değişime bağlı yeni fikirlerin ortaya çıkması, Arap edebiyatını önceki yüzyıldan daha da hızlı bir şekilde dönüştürmüştür.21 Modern roman anlayışının Arap edebiyatına girişi, Mısır Hidivi İsmail Paşa (ö. 1895) döneminde (1863-1879) Batı edebiyatından yapılan çeviri hareketiyle başlamış ve zamanla Batı menşeli çalışmaları örnek alıp orijinal edebî eserler kaleme alan yazarlarla daha özgün hale gelmiştir. Ancak romanın edebî bir tür olarak değer kazanması XX. yüzyılın ilk çeyreğinden sonra söz konusu olmuştur. Nitekim ilk dönem eserleri incelendiğinde, içeriksel dönüşümünü sürdüren romanın, ilk olarak eğitici/didaktik 20 Mısır’ı, Fransızlardan kurtarmak için Bâbıâli tarafından gönderilen deniz gücünün rütbeli bir askeri olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa (ö. 1849), sahip olduğu üstün askeri ve siyasi manevra kabiliyeti sayesinde, Fransızların Mısır’dan çıkarılmasının ardında dört yıl zarfında ortaya çıkan bir hayli kargaşaya rağmen bütün rakiplerini tasfiye etmeyi başarmış ve Temmuz 1805’te padişah fermanıyla Mısır valiliğine atanmıştır. Bkz. Mehmet Yalar, Hazırlayıcı Faktörleri Işığında Modern Arap Edebiyatına Giriş, Bursa, Emin Yayınları, 2009, s. 70. 21 Jacop M. Landau, Modern Arap Edebiyatı Tarihi (20. Yüzyıl), (çev. Bedrettin Aytaç), Ankara, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, 2002, s. 1; Yalar, age., s. 52. 11 akımlarla başlayarak romantik ve gerçekçi akımlarla devam ettiği görülmektedir. Modern Arap romanının gelişim sürecinde en büyük rolü, Mısır’da yayınlanan ve hızla çoğalan gazete ve dergilerin yanı sıra Fransa ve Amerika gibi ülkelerde eğitim almış ve pek çoğu yabancı dil bilen Hristiyan Araplardan22 oluşan edebiyatçılar oynamıştır.23 Bu dönemde, Arap sanat ve edebiyatında oluşan birikim Batı’dan alınan bazı değerlerle buluşturularak seçkin edebiyat örnekleri verilmeye başlanmıştır. Nitekim Mısırlı dil, edebiyat ve coğrafya âlimi Rifâʿa Râfi‘ et-Tahtâvî’nin (ö. 1873), Fransız papaz ve yazar Fénélon’un (ö. 1715), Les Aventures de Télémaque (Telemakhos'un Serüvenleri- 1699) adlı eserine, Mevâkiʿu’l-eflâk fî vekâiʿi Telîmâk (1867)24 adıyla yaptığı çevirinin ardından, Moliére (ö. 1673), Jean de La Fontaine (ö. 1695) ve Jean Racine (ö. 1699), Walter Scott (ö. 1832), Balzac (ö. 1850), Aleksander Dumas (ö. 1871), Victor Hugo (ö. 1885) ve Jules Verne (ö. 1905) gibi ünlü Avrupalı edebiyatçıların romanları da Arapçaya çevrilmiş veya uyarlanmıştır. Özellikle entelektüel kesimde büyük ilgi uyandıran bu tercüme ve adaptasyon sürecini, birbirinden farklı temalarda yazılmış özgün eserler takip etmiştir.25 Hamdî es-Sekkût’un, Arap romanına ilişkin bibliyografya çalışmasında 4648 eseri,26 Semer Rûhî el-Faysal’ın ise 5710 romanı ele aldığı göz önünde bulundurulduğunda,27 süreç içinde gerek içerik ve gerekse biçim açısından sürekli gelişen Arap romanının katettiği mesafe daha iyi anlaşılmaktadır. 22 Hristiyan Araplar Katolik Kilisesiyle sıkı ilişki içinde bulunmaları nedeniyle, kültürel ve edebî faaliyetlerde Müslümanlara oranla Batı’dan daha fazla etkilendiler. Bu etkileşim XIX. yüzyılda Protestan misyonerlerin gelmesiyle daha da arttı. Bu ortamda yetişen Hristiyan Arapların, Batı edebiyatından alınan nesir türlerinin gelişmesinde ciddi katkıları olmuştur. Bkz. Şükran Fazlıoğlu, Arap Romanında Türkler, İstanbul, Küre Yayınları, 2006, s. 112. 23 Rahmi Er, Modern Mısır Romanı-I, Ankara, Hece Yayınları, 2015, s. 55; ‘Umar ed-Dusûkî, Fi’l- Edebi’l-Hadîs, C. I, Kahire, Dâru’l-Fikri’l-‘Arabî, ty., s. 69. 24 Mansûr İbrâhim el-Hâzimî, Fennu’l-Kıssa fi’l-Edebi’s-Suʿûdiyyi’l-Hadîs, Riyad, Dâru’l-‘Ulûm, 1981, s. 41. 25 Şevkî Dayf, el-Edebu’l-‘Arabiyyi’l-Mu‘âsır fî Mısr, 12. bs., Kahire, Dâru’l-Ma‘ârif, 1961, s. 208; Roger Allen, “Neş’etu’r-Rivâyeti’l-ʿArabiyye”, Târîhu Kembric li’l-Edebi’l-‘Arabî, C. I, (ed. Muhammed Mustafa Bedevî), Cidde, en-Nâdi’l-Edebiyyu’s-Sekâfî, 2002, ss. 269-270; Câbir Ahmed ‘Usfûr, “İbtidâu Zemânu’r-Rivâye”, er-Rivâyetu’l-‘Arabiyye, C. I, Kuveyt, el-Meclisu’l-Vatanî li’s-Sekâfeti ve’l-Funûni ve’-Âdâb, 2008, ss. 158-159; Corci Zeydân, Târîhu Âdâbi’l-Lügati’l-ʻArabiyye, C. IV, Kahire, Dâru’l-Hilâl, ty., ss. 208-209; Yalar, age., s. 176. 26 Hamdî es-Sekkût, The Arabic Novel, Kahire, The American University in Cairo Press, 2000. 27 Semer Rûhî el-Faysal, er-Rivâyetu’l-‘Arabiyye ve Mesâdiru Dirâsetihâ ve Nakdihâ, Dımaşk, Menşûrât el-Hey’etu’l-‘Amme es-Sûriyye li’l-Kitâb, 2009. 12 1.2.2. Modern Romanda İlk Deneme ve Telifler Arap edebiyatında Batılı tarzda roman türündeki ilk denemeler daha çok Mısır ve Lübnan’da görülmüş ve bunlar klasik anlatı türü olan makâmeyi canlandırma girişimi şeklinde ortaya çıkmıştır. Nitekim Rifâ‘a Râfi‘ et-Tahtâvî’nin, Paris’e ilişkin izlenimlerini aktardığı Tahlîsu’l-İbrîz fi Telhîs-i Bâriz’i (1834), Ali Mübârek’in (ö. 1893) ‘Alemu’d-dîn’i (1882), Abdullah Fikrî’nin (ö. 1890) el-Makâmâtu’l-fikriyye fi’l- memleketi’l-bâtıniyye’si (1873-1874), ʿÂişe et-Teymûriyye’nin (ö. 1902) Netâicu’l- ahvâli fi’l-akvâli ve’l-efʿâl’i (1887-1888), Muhammed İbrâhim el-Muveylihî’nin (ö. 1930) Hâdisu İsâ b. Hişâm’ı (1898-1902), Ahmed Fâris eş-Şidyâk’ın (ö. 1887) es-Sâku ‘ale’s-sâk fî mâ huve’l-fâriyâk’ı (1855), Nâsif el-Yâzıcî’nın (ö. 1871) Mecmaʿu’l- bahreyn’i (1856), Fransîs el-Marrâş’ın (ö. 1873) Durru’s-sadef fî garâibi’s-sudef’i (1861) ve Nuʿmân el-Kasâtilî’nin (ö. 1920) el-Fetâtu’l-emînetu ve ümmuhâ (1880) gibi daha çok bilgilendirme ve eğitme amacıyla kaleme alınan çalışmaları28 değerlendiren edebiyatçılar, modern Arap nesrinin oluşumuna ciddi katkı sağlayan bu eserlerin yer yer roman unsurları barındırmalarından dolayı klasik edebî kıssa ile roman türü arasında bir konumda roman denemeleri olduklarını belirtmişlerdir.29 Genelde kısa olan ilk telif eserler evvelâ, romanda Batı tarzını benimsemiş olan Suriyeli Fransîs el-Marrâş ile Lübnanlı Selîm el-Bustânî (ö. 1884) gibi yazarlar tarafından ortaya konmuş, daha sonra da onları diğer yazarlar takip etmiştir. Nitekim Marrâş’ın, Gâyetu’l-hâk (1865) adlı eseriyle Bustânî’nin, 1870’li yıllarda el-Cinân30 dergisi için yazdığı tarihî ve sosyal içerikli romanlarla telif döneminin başladığını kabul eden edebiyatçılar,31 özellikle Bustânî’nin tarihle romantik zevki mezceden eserlerinin Arap edebiyatında tarihî roman türünün de ilk örnekleri olduğunu belirtmişlerdir. Lübnan kökenli Mısırlı yazar Corci Zeydân da 1891-1914 yıllarında yayımladığı, Arap ve İslâm tarihinin çeşitli dönemlerini kapsayan yirmiyi aşkın romanıyla modern Arap romanının 28 Başta Rifâʿa Râfi ‘et-Tahtâvî ve Ali Mübârek’in, Arap edebiyatında roman türünün habercisi olarak değerlendirilen öncü eserleri yazarları tarafından roman veya hikâye olsun diye ele alınmadıklarını belirtmek gerekir. Nitekim bu eserler incelendiğinde, bunların genelde öğretmek ve eğlendirmek olmak üzere iki amaçla ortaya konmuş oldukları görülür. (Bkz. Er, age., s. 56). 29 Er, age., ss. 59-67; http://www.alriyadh.com/779124 (Erişim tarihi: 24.09.2016). 30 Siyasî, ilmî, edebî ve tarihî bir dergi olup on beş günde bir yayımlanan el-Cinân dergisi, Arap edebiyatının gelişimine büyük katkısı olmuştur. 1870 yılında, Butrus el-Bustânî (ö. 1883) ve oğlu Selîm el-Bustânî’nin tarafından çıkarılmıştır. (Bkz. Yalar, age., s. 52.) 31 Allen, a.g.md. s. 267; Heyet,“er-Rivâyetu’l-Hadîse fi’l-Karni’l-ʿİşrîn”, el-Mevsûʿatu’l-‘Arabiyyetu’l- ‘Âlemiyye, 2. bs., C. XI, Riyad, Müessesetu A‘mâli’l-Mevsû‘a li’n-Neşr ve’t-Tevzî‘, 1999, ss. 306-308. 13 doğuşu ve gelişiminde önemli bir yer edinmiştir. Zeydân’ın edebiyatçı kimliğinden çok tarihçi kimliğini öne çıkararak oluşturduğu eserleri, roman türüne itibar kazandıran ilk ürünler olmalarının yanı sıra Zeydân’la tamamen didaktik olmaktan çıkan romanın hedefleri arasına okuyucuyu eğlendirmek gibi bir unsur daha katıldığı görülmektedir.32 İlk deneme ve telif eserler çerçevesinde yapılan incelemede, modern Arap romanının, I. Dünya Savaşı’nın öncesine kadar edebî değerden ziyade halkın zevkini esas alan, sanatsal kurallardan uzak, tam olarak ne yapacağını bilmeyen bir görüntü sergilediği görülmekte ve bu sürecin Muhammed Huseyn Heykel’in (ö. 1956) 1913’te yayımlanan Zeyneb adlı romanına kadar devam ettiği anlaşılmaktadır.33 Arap edebiyatına dair çalışmalarıyla tanınan Luvîs Şeyho’nun (ö. 1927), XIX. yüzyılın sonlarından 1918’e kadar geçen süre içinde yayımlanan romanların yaklaşık %90’nının ahlâka aykırı, aşk maceralarının hâkim olduğu Avrupa çevirilerinden oluştuğunu ifade etmesi de bu iddiayı pekiştirmektedir.34 Dünya edebiyatları açısından roman çağı olarak kabul edilen XX. yüzyıl, Arap edebiyatında da ciddi anlamda bir evrilmeye neden olmuş ve özellikle bu yüzyılın ikinci yarısından sonra Modern Arap edebiyatında hikâye ve roman alanındaki çalışmalar, Arapların divanı olarak kabul edilen şiirle boy ölçüşecek seviyeye ulaşarak hiç olmadığı kadar yaygınlaşmıştır.35 Hatta 1960’lı yıllardan sonraki Arap edebiyatını değerlendiren Filistinli edebiyat eleştirmeni Huseyn el-Menasra, V. yüzyıldan beri Arapların sicili olarak kabul edilen şiirin XX. yüzyılın ikinci yarısı itibarıyle hâkimiyetinin zayıfladığını ve yerini romana bıraktığını36 dile getirmektedir.37 Sosyal ve siyasal görüşleri edebî sanatlarla ifade etmenin en popüler aracı olan romandan yararlanma eğilimi, özellikle XX. yüzyılın son çeyreğinden itibaren ciddi bir ivme kazanmıştır. 32 Fazlıoğlu, age., s. 116; Ürün, age., s. 22; es-Sekkût, age., ss. 33-34: Allen, age., ss. 274-275. 33 Roger Allen, er-Rivâyetu’l-‘Arabiyye, (çev. Hıssa İbrâhim el-Münîf ), yy., el-Meclisu’l-A’lâ li’s-Sekâfe, 1997, s. 60. 34 Luvis Şeyho, Târîhu’l-Âdâbi’l-‘Arabiyye fi’l-Karni’t-Tâsiʿ ‘Aşer ve’r-Rubʿi’l-Evvel mine’l-Karni’l- ‘Işrîn, 3. bs., C. III, Beyrut, Dâru’l-Meşrik, 1991, s. 398. 35 Ürün, age., s. 19. 36 Modern Arap romanının şiirin önüne geçerek Arapların divanı olma meselesine ilişkin detaylı bilgi için bkz. Seyyid el-Bahrâvî, el-Envâʿin-Nesriyye fi’l-Edebi’l’Arabiyyi’l-Muʻâsır, Kahire, Mektebetu’l- Enclû el-Mısriyye, ty. ss. 12-15. 37 Edebiyat eleştirmeni ve akademisyen Huseyn el-Menasra ile Melik Suûd Üniversitesi’ndeki bürosunda 01.08.2017 tarihinde yapılan mülakat. 14 1.2.3. Modern Arap Romanının Gelişimi ve Bu Süreçteki Başlıca Faktörler Modern Arap romanını etkileyen ve gelişimini sağlayan siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel pek çok faktör vardır. Bu faktörlerin başında ise kadın hakları ve özgürlüğü meselesi gelmektedir. Kadınları iyi eğitilmiş toplumların sosyal, kültürel ve ekonomik olarak büyük gelişme gösterdiğini ve kadın özgürlüğünün, toplumsal gelişmenin ve ilerlemenin ana unsuru olduğu kadar Arap dünyasındaki edebî yeniliğin de bir anahtarı olduğunu savunanlar, toplumda kadın aleyhine oluşan yanlış ve olumsuz imajın yok edilmesi gerektiğini sıklıkla dile getirmişlerdir. Kadın özgürlüğünün, kültürel sınırları kaldırarak edebiyatı sıkıştığı dar kalıbından kurtaracağını ve daha özgün eserlerin kaleme alınmasına önemli katkı sağlayacağını savunan aydınlar, kadını sosyal hayatın çeşitli alanlarında aktif olarak görme arzularını olabildiğince eserlerine yansıtmışlardır. Bu bağlamda, kadının sosyal statüsüne ve gelenekleşmiş ahlâk anlayışına karşı ciddi manifestolar ilk olarak Lübnanlı yazar ve ressam Cubrân Halîl Cubrân’ın (ö. 1931) hikâyelerinde ve el-Ecnihatu’l-mütekessire (Kırık kanatlar-1912)38 adlı romanında görülmüştür.39 Kadının toplumsal konumu, modernlik, dinî ve ahlâkî değer yargıları gibi konular daha sonraları Mısır’da Mustafâ Lutfi el-Menfelûtî’nin (ö. 1924) hikâyelerinde aynı romantik yaklaşımla fakat daha çok geleneği koruyabilme gayreti içinde kurgulanmıştır. Roman kahramanı olarak kadınların tercih edildiği ilk döneme ait eserler incelendiğinde hem roman kahramanının hem de romandaki olayların, yazarların bulundukları ülke dışından veya toplumun gelenek ve görenekleriyle ters düşmeyen çevreden seçildiği görülmektedir. Örneğin; el-Fetâtu’l-Yâbâniyye (Japonyalı Kız-1905) adlı eserinin çatısını bir işçi ile fakir bir kız arasında geçen aşk ilişkisi üzerine kuran Huseyn Riyâd (ö. 1965), roman mekânı olarak Japonya’yı seçmiştir.40 Fakat eleştiriye hedef olmaktan çekinmeyerek cüretkâr davranan bazı yazarlar da olmuştur. Nitekim Mahmûd Hayret’in (ö. 1948) kaleme aldığı el-Fetâtu’r-rîfiyye (Köylü Kız-1903) ardından 38 Hayatı boyunca kadınlara yapılan haksızlıkların karşısında duran ve kadınların maruz kaldığı sıkıntıları edebî bir üslupla dile getiren Cubrân Halîl Cubrân, 1906'da yazmaya başladığı ve 1912'de tamamladığı el-Ecnihatu’l-mütekessire (Kırık kanatlar-1912) adlı romanında sevmediği erkeğe verilen kadının trajik hayat hikâyesini çarpıcı bir şekilde aktarmış ve kadının toplumdaki yerini ve önemini vurgulamıştır. Bkz. Cubrân Halîl Cubrân, el-Ecnihatu’l-Mutekessire, Beyrût, Dâru’l-Cîl, 2005. 39 Er, a.g.md., s. 165. 40 Er, a.g.md., ss. 164-165; Aida İmanquliyeva, Modern Arap Edebiyatının Usta Kalemleri, (çev. Reşad İlyasov ve Qiyas Şükürov), İstanbul, Iq Kültür Sanat Yayıncılık, 2007, s. 77. 15 el-Fetâ’r-rîfî (Köylü Delikanlı-1905) adlı eserlerle Arap romanı, ilk kez Mısır köylüsünün duygularıyla vasıtasız bir şekilde tanışmıştır.41 Mısırlı şair ve romancı Mahmûd Hâyret’in, romantik üslûbuyla ile ele aldığı el- Fetâtu’r-rîfiyye ve el-Fetâ’r-rîfî adlı eserleri, modern anlamda ilk Arap romanı olarak kabul edilen Zeyneb’in42 ortaya çıkışını hazırlayan gerçek bir başlangıç olarak kabul edilmiştir.43 Heykel’in sanatsal roman öğelerinin (zaman, mekân, olay, kahraman gibi) tamamına yakınını bünyesinde barındıran, realist, romantik, sosyal, psikolojik, trajik ve pastoral unsurlar bulunan bu romanında, entelektüel çevrenin roman türüne bakışı olumsuz olduğundan 1913 yılında yapılan birinci baskısında yazar adı olarak“Mısrî fellâh” (Çiftçi bir Mısırlı) müstear ismi kullanmıştır ve eseri Zeyneb olarak değil de Menâzıru ve ahlâk rîfiyye (Köy Ahlâkı ve Manzaralar) adıyla yayınlanmıştır.44 Zeyneb’in o zamana kadarki ürünlerden farklı yapısı, önemli sosyal temaların sağlam kurgusu ve trajik sonuyla dikkatleri üzerinde toplaması ve olumlu tepkiler almasıyla, ikinci baskısı (1929) Heykel’in gerçek kimliğiyle ve Zeyneb adıyla yapılır. Modern Arap romanının gerçek anlamda miladı kabul edilen Zeyneb’in ikinci baskısıyla başlayan modern Arap roman süreci, sonraki kuşak yazarları tarafından gerek şekil gerekse içerik açısından giderek geliştirilmiştir.45 I. Dünya Savaşının ardından Arap ülkelerindeki siyasi ve kültürel hayatın hızlı, derin ve etkili değişimi ve bu değişimlere bağlı yeni fikirlerin ortaya çıkışı, Arap edebiyatını modern bir karaktere büründürdüğü gibi Arap hikâyeciliğine ve romancılığına da yeni bir boyut kazandırmıştır.46 1920’li yılların ortalarında, Mahmûd Teymûr (ö. 41 Şevkî Bedr Yûsuf, er-Rivâyetu ve’r-Rivâiyyûn, İskenderiyye, Müessesetu Huvrusi’d-Devliyye li’n-Neşr ve’t-Tevzîʿ, 2006, s. 57. 42 Heykel’in Zeyneb adlı romanının modern anlamda ilk Arap romanı olmadığını savunan, Lübnanlı Halil Hûrî (ö. 1907), Suriyeli Fransis Marraş (ö. 1874) ve Tunuslu Sâlih es-Suveysi gibi birçok edebiyatçı, Heykel’’in Zeyneb’inden önce yayımlanmış (modern anlamda) romanlar olduğunu belirtmişlerdir. Nitekim Modern edebiyat eleştirmeni Buseynâ Şa’bân, modern anlamda ilk Arap romanının Zeyneb Fevvâz (ö. 1914) tarafından kaleme alınan ve 1899’da yayımlanan Husnu’l-‘avâkib (Sonuçların Güzelliği) adlı eser olduğunu dile getirmiştir. Bkz. Abdurrahmân b. Muhammed el-Vehhâbî, er- Rivâyetu’n-Nisâiyyetu’s-Suʿûdiyye ve’l-Mutegayyirâtu’s-Sekâfiyye en-Neş’e ve’l-Kadâya ve’t- Tetavvur, 3. bs. Cidde, Kunûzu’l-Maʿrife li’n-Neşri ve’Tevzîʿ, 2015, s. 23; el-Kâdî vdğ., age., s. 206. 43 Roger Allen, “Edebiyat Tarihi ve Arap Romanı”, (çev. Faruk Çiftçi), KSÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 6, 2005, s. 134; Yûsuf, age., s. 57. Er, age., ss. 89-90. 44 Roger Allen, The Arabic Novel An Historical And Critical Introduction, Syracuse Unıversıty Press, Syracuse, 1982. ss. 31-32. 45 Er, a.g.md., s. 165; Allen, er-Rivâyetu’l-‘Arabiyye, s. 67. 46 İlknur Emekli, Abdurrahmân Munîf (Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve en-Nihâyât Adlı Romanının İncelenmesi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Erzurum, 2006, s. 16. 16 1973), Huseyn Fevzî (ö. 1988), Yusûf İdrîs (ö. 1991), Yahyâ Hakkî (ö. 1992) ve Arap hikâyeciliğinde Heykel’den sonra ikinci önemli şahsiyet olarak kabul edilen Mahmûd Tâhir Lâşîn (ö. 1954) gibi modern düşünceye sahip genç yazarlar tarafından kurulan el- Medresetu’l-hadîŝe (Modern ekol) üyelerinin, 1925-1927 yıllarında kendi gazeteleri el- Fecr’de neşrettikleri nitelikli telif ve çeviri hikâyelerle, hikâye ve roman yazarlığına ilgi giderek artmıştır.47 Ayrıca daha çok eleştirmen kimlikleriyle tanınan Tâhâ Huseyn (ö. 1973), ‘Abbâs Mahmûd el-´Akkâd (ö. 1964), Abdülkadir el-Mâzînî (ö. 1949) ve Tevfik el-Hakîm (ö. 1987) gibi yazarların öncü ürünleri, her ne kadar kullanılan teknik ve kurgulama açısından başarıyı yakalamada birbirinden farklı olsalar da iki dünya savaşı arasında roman türünün öne çıkmasını sağladı.48 Modern Arapça’nın ilk romancı grubunu oluşturan Huseyn Heykel, İbrahîm Abdülkadir el-Mâzînî (ö. 1949) ve kuşağın diğer üyeleri, toplumsal ve siyasal alana ilişkin fikirlerini, çoğunlukla mecmualarda yayımlanan makalelerde bazen de roman ve oyunlarında imâ etmeleri, toplumun problemlerine ışık tutan romanı günden güne daha popüler hale getirmiştir.49 Tâhâ Huseyn’in çağdaş Arap nesrinin zirvesi kabul edilen üç ciltlik el-Eyyâm (Günler-1929) adlı otobiyografik eseri, Mısır’da roman yazmayı düşünen entelektüellerin birtakım çekincelerini iyiden iyiye ortadan kaldırarak, Zeyneb’in ikinci baskısıyla kısmen yerleşen roman anlayışının tam olarak yerleşmesine büyük bir katkıda bulunmuştur.50 II. Dünya Savaşı sonrasında gerçekleşen siyasî bağımsızlıklar, Filistin topraklarının işgal edilerek İsrail’in kurulması (en-Nekbe), radikal milliyetçiliğin yükselişi ve Arap yenilgisinin (en-Neksa) yanı sıra eğitim ve öğretimin yaygınlaşması ve hayat standardının yükselmesi gibi köklü siyasal ve sosyal değişimler roman türünün gelişim ve dönüşümünde ciddi bir rol oynamıştır.51 1945-1960 yılları arasında gelişim sürecine giren Modern Arap romanı, kemiyet bakımından olduğu gibi içerik itibarıyle de çeşitlenerek, Filistin meselesi, Arapların birliği, sosyal adalet, geçim sorunu, hürriyet mücadelesi ve dünya barışı gibi konuları ele 47 Mehmet Hakkı Suçin, Yahya Hakki ve Kisasuhu’-l-Kasîra, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayımlanmamış Yüksek Lisan Tezi), Ankara, 1998, ss. 25-26. 48 Er, a.g.md., s. 165. 49 Albert Houranı, Çağdaş Arap Düşüncesi, (çev. Lâtif Boyacı, Hüseyin Yılmaz), İstanbul, İnsan Yayınları, 1994, s. 351. 50 Ürün, age., s. 68; Er, a.g.md., s. 165. 51 Er, a.g.md., s. 164. 17 almıştır. Özellikle Arap dünyasında yaşanan olumsuz gelişmeler realist romana merkezî bir yer kazandırmıştır. Nitekim XX. yüzyılın en ünlü Arap yazarlarından olan Necîb Mahfûz (ö. 2006), konusunu eski Mısır tarihinden alan romanlarla başladığı yazarlığını II. Dünya Savaşı’nın ardından toplum gerçeklerini konu edinen el-Kâhiretu’l-Cedîde (1945), Hânu’l-Halîlî (1946) ve Zükâku’l-Midakk (1947) gibi romanlarla sürdürdü. Her ne kadar Abdulhamîd Cûde es-Sahhâr (ö. 1974), Yûsuf es-Sibâʿî (ö. 1978) ve İhsân Abdulkuddûs (ö. 1990) gibi dönemin öncü romancıları, idealize edilmiş veya popüler romantizm geleneklerini sürdürdüyseler de onlar da en azından realizmin formel ilkelerine uydular. Özellikle Mısır ve Suriye gibi sosyalizmin geliştiği ülkelerde romanda toplumcu gerçekçilik âdeta moda akım haline geldi. Mısır’da Abdurrahmân eş-Şerkâvî (ö. 1987) ve Yûsuf İdrîs (ö. 1991), Suriye’de Edîb Nahvî (ö. 1998) ve Abdüsselam el-͑Uceylî (ö. 2006), Cezayir’de Tâhir Vattâr (ö. 2010); Irak’ta Gaib Tuʿme Fermân (ö. 1990) ve Filistin’de Gassân Kenefânî (ö. 1972) gibi yazarlar tarafından benimsenen toplumcu gerçekçiliği Suriyeli Hannâ Mîna Arap milliyetçiliği ile örtüşür hale getirdi.52 1960’lardan itibaren Filistin topraklarında kurulan İsrail’e karşı duyulan öfke ve işgal nedeniyle yerlerinden yuvalarından edilen Filistinlilerin dramatik durumu, olabildiğince edebiyata yansımış ve yaşanan trajedi başta Gassân Kenefânî, Cebrâ İbrâhim Cebrâ (ö. 0111) ve Emîl Habîbî (ö. 1996) olmak üzere pek çok yazar tarafından birbirinden farklı ve özgün bir üslûpla kaleme alınmıştır.53 Özellikle 1967’deki Arap- İsrail Savaşı sebebiyle yaşanan hezimetin, Arap edebiyatının geliştirmeye ve yaygınlaştırmaya çalıştığı tüm politik kurumları ve sosyal temelleri darmadağın eden bir etken olarak ortaya çıkması edebiyatçıların yaygın olan edebî akımları ciddi bir şekilde gözden geçirmelerine ve çeşitli roman biçim ve stratejilerini denemelerine sebep oldu.54 Arap romanının yeniden doğuş süreci olarak kabul edilen 1960-1970’li yıllarda çok sayıda kadın edebiyatçı da, roman ve kısa hikâye yazarları arasında boy göstererek toplumun sıkıntılarını birbirinden farklı şekillerde dile getirmiş, ihmal edildiğine inandıkları kadın sorunlarına özel bir yer ayırmışlardır. Aralarında Mısırlı Lâtîfe ez- Zeyyât (ö. 0111), Nevâl es-Sa‘dâvî, Elîfe Rifʿat (ö. 0111), Selvâ Bekr (ö. 0111); Iraklı 52 Er, a.g.md., ss. 164-165; Ürün, age., s. 84. 53 Ürün, age., s. 120; Roger Allen, “er-Rivâyetu’l-ʿArabiyyetu’n-Nâdicetu Hârici Mısr”, Târîhu Kembric li’l-Edebi’l-‘Arabî, (ed. Muhammed Mustafa Bedevî), Cidde, en-Nâdi’l-Edebiyyu’s-Sekâfî, 2002, ss. 288-289. 54 Allen, er-Rivâyetu’l-‘Arabiyye, ss. 94-95; Allen, Edebiyat Tarihi ve Arap Romanı, s. 136. 18 Deyzî el-Emîr; Lübnanlı Leylâ Ba‘lebekkî, Emîlî Nasrullah, Hanân eş-Şeyh ve Hüdâ Berekât; Suudlu Semîra Haşıkçî (ö. 1986); Filistinli Seher Halîfe, Liyâne Bedr; Suriyeli Gâde es-Semmân (ö. 0113) ve Cezayirli Asiye Cebbâr (ö. 3102) gibi simaların bulunduğu pek çok kadın yazarın eserleri, kadın hakları ve kadının toplumsal kimliği çerçevesinde gelişmiştir.55 1970’li yıllardan sonra Arap dünyasının tümünü kuşatan modernizm hareketinden ciddi anlamda etkilenen yeni bir kuşağın ortaya çıkması da56 modern Arap romanını ciddi anlamda etkilemiştir. Geleneksel roman anlayışına ve tekniklerine karşı çıkan bu grubun öncülerinden olan Sun’ullah İbrâhim, Edvar el-Harrât (ö. 3102), Cemâl Ahmed el-Gıtânî (ö. 3102), Tayyib Sâlih (ö. 2009), Tâhir Vattâr (ö. 2010) ve Abdurrahmân Münîf (ö. 2004) gibi şahsiyetler sayesinde farklı modern unsurlar içeren yeni bir romancılık anlayışı doğmuş, böylece roman geleneksel anlayışı aşarak daha modern bir tarza bürünmüştür.57 Modern Arap edebiyatında önemli bir dönüm noktası olan, 1980’den sonra ise Mısır ve Doğu Akdeniz ülkeleri dışında yaşayan Arap yazarların da katkılarıyla roman yazımında âdeta bir patlama yaşandı ve edebi değeri yüksek romanlar kaleme alındı. Özellikle Fas, Tunus ve Cezayir’de, eserlerini Fransızca’dan ziyade Arapça yazan edebiyatçıların sayısındaki artış, modern Arap romanının gelişimine yeni bir boyut kazandırmış ve Şubat 1998’de Kahire’de 1. Arap Romanı Konferansı gerçekleştirilmiştir.58 Ayrıca Necîb Mahfûz’un 1988’de Nobel Edebiyat Ödülü ile taltiflendirilmesi59 yanı sıra 1987-1993 yılları arasında Filistin’de gerçekleşen İntifada (direniş hareketi), I. Körfez Savaşı (1990), ABD’nin Irak’ı işgali (2003) ve son olarak 2010 yılında birçok Arap ülkesinde başlayan halk hareketleri, siyasi ve sosyal hayat başta olmak üzere, sanat ve edebiyat alanlarını derinden etkilemiştir.60 Toplumun, dünya görüşünü ve hayat algısını değiştirmeye yol açan bu olaylar, edebî eserlerde kendini 55 Cemâluddîn b. Şeyh, Muʿcemu Âdâbi’l-Lugati’l-‘Arabiyye ve’l-Edebi’l-Frenkfunî el-Megâribî, (Çev. Misbâh es-Samed), Beyrut, el-Müessesetu’l-Câmi‘iyye li’d-Dirâseti ve’n-Neşr ve’t-Tevzîʿ, 2008, , ss. 251-257; Er, a.g.md., s. 165; Ürün, age., s. 132; 56 Mansûr İbrâhim el-Hâzimî, el-Vehmu ve Mehâviru’r-Ru’ya, Riyad, Dâru’l-Müfredât li’n-Neşr ve’t- Tevzîʿ, 2000, s. 72-73. 57 Er, a.g.md., s. 165; Robert b. Campbell, A’lâmu’l-Edebi’l-‘Arabiyyi’l-Mu‘âsır, C. 1, Beyrut, eş- Şeriketü’l-Muttehidetu li’t-Tevzîʿ, 1996, ss. 80-81. 58 Er, a.g.md., s. 166. 59 Kâzım Ürün, Necip Mahfuz ve Toplumsal Gerçekçi Romanları, Konya, Çizgi Kitabevi, 2002, s. 165. 60 Muhammed Sâlih eş-Şantî, Fi’r-Rivâyeti’s-Suʿûdiyye, Hâil, Dâru’l-Endelüs li’n-Neşr ve’t-Tevzîʿ, 2013, ss. 9 -10. 19 göstererek, hürriyet, siyaset, ulusal aidiyet ve sınıfsal çatışma gibi temaların ön plana çıkmasını sağlamıştır.61 Sonuç olarak XIX. yüzyılda Batı dillerinden yapılan tercüme ve uyarlamalarla Arap edebiyatına giren modern romanın Muhammed Huseyn Heykel ile başlayan özgünleşme süreci, Cubrân Halil Cubrân ve Tâhâ Huseyn gibi Modern Arap edebiyatının öncü isimlerinin gayretleriyle yerel edebiyatın sınırlarını aşmış ve özgünlüğünü kazanma yolunda ciddi bir mesafe katetmiştir. Özellikle XX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren daha çok ilgi uyandırmaya başlayan modern Arap romanı, hızlı bir değişim ve dönüşüm sürecine girerek, önemli bir ivme kazanmıştır. XX. yüzyılın son çeyreğinde ise uluslararası alanda adını duyurmayı başaran Necîb Mahfûz, Cebrâ İbrâhim Cebrâ, Tayyib Sâlih ve Abdurrahmân Münîf gibi seçkin yazarların eserleriyle rüştünü ispat eden modern Arap romanı, Emîn Maʿlûf, Abduh Hâl, Ahlâm Mustagânimî ve Yûsuf Zeydân gibi yazarlarla edebiyat dünyasına katkısını halen sürdürmektedir. 61 Ürün, Modern Arap Edebiyatı, s. 111. 20 1.3. SUÛDÎ ROMANINA YANSIMALARI BAKIMINDAN SUUDİ ARABİSTAN’IN BAZI YAPISAL ÖZELLİKLERİ Suûdî romanına yansımaları bakımından Suudi Arabistan’ın bazı yapısal özelliklerini hatırlamak yararlı olacaktır. Bilindiği gibi Akdeniz ve Güneydoğu Asya arasındaki kadim ticaret yolları üzerinde bulunan Suudi Arabistan Krallığı’nın toprakları İslâm dininin doğum yeri olması hasebiyle tüm Müslümanlar için önemli bir bölgedir. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) hayatını geçirdiği, tevhit inancını yerleştirmek için mücadele ettiği Mekke ve Medine (Haremeyn) bu ülkededir.62 1.3.1. Tarihi Üç ana kıtanın kesiştiği bir noktada bulunmasıyla stratejik bir konuma sahip olan Arap Yarımadası (Ceziretu’l-ʿArab) tarih boyunca birçok medeniyete ve semavî dine ev sahipliği yapmıştır. Bölgenin eski devirlerde Sâmî ırkının anavatanı olduğu ve verimli topraklarının kuraklık nedeniyle çöllere dönüşmesi ile bölgedeki halkın kuzeye doğru göç ettikleri yaygın kanaatlerdendir. Göçebe kabilelerin yaşamını sürdürdüğü bu bölgede, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) İslâm dinini yaymaya başlamasıyla, dünya tarihinde yeni bir çağ başlamış ve Arabistan'ın dinî ve siyasî açıdan önemi artmıştır. 661’de Emevîlerin Şam'ı başkent yapması üzerine, İslâm dünyasının ağırlık merkezi Arabistan’dan Suriye'ye kaymasına rağmen Mekke ile Medine dini ehemmiyeti olan yerler olarak varlığını sürdürmüştür. Haremeyn’i de içine alan Hicaz bölgesi, XIII. yüzyılda Mısır Memlükleri tarafından kontrol altına alınsa da, XVI. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunun eyaletlerinden biri haline gelmiştir. Ancak ne Memlüklerin ne de Osmanlıların etkisi Arap Yarımadasının merkezi olan Necd’e kadar tam anlamıyla uzanabilmiştir. Necd yüzyıllarca bedevî aşiretlerin hâkimiyetinde kalmıştır.63 XX. yüzyılın başında ise Necd Suûdîler, Hâil Reşîdîler, Hicaz, Ahsâ ve Asîr de Osmanlı Devleti tarafından idare edilmekteydi. 1932 yılına gelindiğinde de bütün bu bölgeler Abdülazîz b. Suûd tarafından birleştirilerek Suudi Arabistan Krallığı 62 Münîr el-‘Acelânî, Târîhu’l-Bilâdi’l-‘Arabiyyeti’s-Suʿûdiyye, C. I, 2. bs, Riyad, Dâru’ş-Şibl, 1993, ss. 17-18; http://www.marefa.org/index.php/ (Erişim tarihi: 23.05.2016). 63 Hakkı Dursun Yıldız, “Arabistan”, DİA, C. III, Ankara, 1991, s. 252; Tuba Erdoğan, Modern Suudi Arabistan Devleti’nin Doğuşu (1914-1932), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Elâzığ, 2006, ss. 1-2; http://riyad. be.mfa.gov.tr/ShowInfoNotes.aspx?ID=121147 (Erişim tarihi: 24.05.2016). 21 kurulmuştur.64 Resmî adı el-Memleketu'l-ʿArabiyyetu's-Suʿûdiyye olan devletin kurucusu Suûdî ailesinin Orta Arabistan'daki varlığı XV. yüzyıl ortalarından itibaren bilinmektedir. XVII. yüzyılın ortalarına kadar bölgede ciddi bir siyasal etkinliği olmadan varlığını sürdüren ailenin reisi Muhammed b. Suûd b. Muhammed (ö. 1765) ile 1730'larda ortaya çıkan ve dinî düşünceleriyle bölgede etkin olan Muhammed b. Abdülvehhâb (ö. 1792) arasında yapılan Dir‘iye İttifakı (1744) hem Suûd ailesi açısından hem de bölgenin dinî ve siyasî tarihi açısından bir dönüm noktası olmuştur.65 Bu tarihten itibaren Vehhâbîlik hareketi’nin hâmiliğini üstlenen Suûd ailesi, nüfuz alanlarını sürekli biçimde genişleterek, bölgenin siyasî, dinî ve sosyal yapısındaki değişimin öncüsü olmuştur.66 Suûd ailesinin XVIII. yüzyılın ortalarından itibaren bölgede üç ayrı yönetim tesis ettiğini kabul eden tarih kaynakları,67 1744’de yapılan Dir‘iye İttifakı’nı Arap yarımadasının birçok yerini içine alan I. Suûdî hâkimiyetinin (Dir‘iye Emirliği) başlangıcı olarak görürler. Suûdî Hanedanlığı'nın kurucusu kabul edilen Muhammed b. Suûd’un,68 Muhammed b. Abdülvehhâb'ın dini görüşleri çerçevesinde tesis ettiği Dir‘îye Emirliği, Abdulaziz b. Muhammed’ten69 itibaren geniş sınırlara ulaşarak, Osmanlı Devletine karşı ciddi bir tehdit oluşturması nedeniyle, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa tarafından yıkılmış70 ve aralarında Dir’iyye Emirliğinin son imamı Abdullah b. Suûd’un da (ö. 1918) olduğu Suûd aile fertleri Necd bölgesinden çıkarılarak, Mısır ile İstanbul’a gönderilmiştir.71 1818 yılında ortadan kaldırılan I. Suûdî Devleti’ne nazaran daha dar bir 64 Muhammed Abdurrahmân eş-Şâmih, en-Nesru’l-Edebî fi’l-Memleketi’l-‘Arabiyyeti’s-Suʿûdiyye 1900- 1945, 3. bs, Riyad, Dâru’l-‘Ulûm, 1983, s. 7. 65 Abdullah b. Abdulmuhsin et-Türkî, el-İmâm Muhammed b. Suûd Devletu’d-Da‘ve ve’d-Du‘ât, Riyad, Matâbı‘u Câmiati’l-İmâm Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye, 1982, s. 24, 39. 66 Zekeriya Kurşun, “Suudi Arabistan”, DİA, C. XXXVII, 2009, ss. 581-584. 67 ‘Umar et-Tayyib es-Sâsî, el-Mûcez fî Târîhi’l-Edebi’l-‘Arabiyyi’s-Suʿûdî, Cidde, Tihâme, 1986, s. 12. 68 Kendisine ve haleflerine devletin siyaseti ve dini lideri anlamında “İmâm” ünvanı verilen Muhammed b. Suûd b. Muhammed b. Mukrın’dan önce “Âl-Mukrın” namıyla bilinen aile onun ölümünden sonra Âl-Suûd lakabıyla anılmaya başlamış ve “Âl-Suûd” ünvanı, ailenin yönetici kadrosunun soyadı haline gelmiştir. Bkz. Kurşun, a.g.md., ss. 581-584. 69 Vehhabiliğin kurucusu Muhammed b. Abdülvehhâb’ın damadı olan, İmâm Abdulaziz b. Muhammed, 1803 yılında bir suikast sonucu ölmesi üzerine oğlu Suûd b. Abdulaziz yönetime geçmiştir. İmâm Suûd b. Abdulazîz (ö. 1814) Dir’iyye Emirliğini en geniş sınırlarına ulaştırmasından dolayı “Suûd el-Kebîr” lakabıyla anılmıştır. Bkz. Lutfullah b. Ahmed Cehhâf, Duraru Nuhûri’l-Hûri’l-ʻİn bi-Sîreti’l-Imâmi’l- Mansûr ʻAli ve Aʻlâm Devletihi’l-Meyâmîn, (thk: İbrahim Ahmed el- Makhafî), Sanʻa, Mektebetu’l- İrşâd, 2004, s. 549. 70 Bekrî Şeyh Emîn, el-Hareketu’l-Edebiyye fi’l-Memleketi’l-‘Arabiyyeti’s-Suʿûdiyye, 5. bs., Beyrut, Dâru’l-‘İlm li’l-Melâyîn, 1972, ss. 19-23. 71 et-Türkî, age., ss. 21-26. 22 alanda etkili olan ve 1824’te Türkî b. Abdullah (ö. 0271) tarafından Riyad’da kurulan II. Suûd Hâkimiyeti de (Necd Emirliği), Cebelşemmer bölgesinde hüküm süren Reşîdîler ile yapılan Muleyde Savaşı (1891) ile son bulmuştur. 1902’de Abdülazîz b. Abdurrahmân Âl-Suûd’un (ö. 1953) girişimleriyle kurulan III. Suûdî Devleti ise 1932’de Suudi Arabistan Krallığına dönüşmüştür.72 Siyasal etkinliklerini Orta Arabistan'da hissettiren Suûdîlerin, Irak ve Suriye vilayetleri sınırlarına uzanan nüfuzlarını, XIX. yüzyılın başında Hicaz bölgesine kadar uzatma girişimleri, Osmanlı Devleti tarafından engellenmiştir. Suûdî ailesi, Osmanlı Devleti'nin desteklediği Reşîdîler tarafından Riyad'dan çıkarılarak Kuveyt'e yerleşmek zorunda bırakılmıştır (1891). Babası Abdurrahmân b. Faysal (ö. 1928) ile Kuveyt'e iltica eden Abdülazîz b. Suûd, Kuveyt emîri Mübârek b. Sabâh (ö. 1915) ile Reşîdîler arasında yaşanan sürtüşmelerden istifade ederek Riyad'a dönmenin ve yeniden siyasal birlik kurmanın yollarını araştırır. Emîr Mübârek'ten ve ailesine bağlı kabilelerden aldığı yardımla güçlü bir silâhlı kuvvet oluşturan İbn Suûd, 15 Ocak 1902’de Reşîdîler'in kontrolündeki Riyad Kalesini ele geçirerek 30 yıl sürecek Arap yarımadasındaki dağınık feodal yapıyı birleştirme hareketini başlatır.73 İbn Suûd’un 1914’te Kasîm bölgesini ele geçirmesiyle harekete geçen Osmanlı Devleti bu fiili durum karşısında Abdurrahmân b. Faysal ile anlaşıp itaatini sağlar ve bir çözüm olarak onu Riyad merkez olmak üzere ‘Arıd, Veşm ve Sudeyr ile civarlarının kaymakamlığına tayin eder.74 Balkan Harbi’nin (1912-1913) sürdüğü sıralarda bölgede meydana gelen askerî boşluğu fırsat bilen Abdülazîz b. Suûd, Osmanlı Devletinin idarî merkezlerinden Ahsâ’yı ele geçirip (1912) İngilizler ile görüşmelere başlar.75 Bu durum karşısında yabancı müdahalelere meydan vermemek için orta bir yol arayışına giren Osmanlı Devleti, Mayıs 1914’te İbn Suûd ile bir anlaşma yaparak kendisine paşalık rütbesiyle Necd Valisi unvanını verir ve Necd bölgesinin hâkimiyetinin saltanat ile babadan oğula geçişini kabul eder. Ancak I. Dünya Harbi (1914-1918) bölgedeki dengeleri alt üst edince Abdülazîz b. 72 Medihe Ahmed Dervîş, Târîhu’d-Devleti’s-Suʿûdiyye, Cidde, Dâru’ş-Şurûk, 1980, ss. 19-22; Kurşun, a.g.md., s. 581; Fûad Hamza, el-Bilâdu’l-‘Arabiyyetu’s-Suʿûdiyye, Riyad, Mektebetu’n–Nasrı’l-Hadîse, 1968, s. 73. 73 A. Öner Pehlivanoğlu, Ortadoğu ve Türkiye, İstanbul, Kastaş Yayınevi, 2004, s. 146. 74 Sehmî Mâcid el-Hâcirî, el-Kıssatu’l-Kasîra fi’l-Memleketi’l-‘Arabiyyeti’s-Suʿûdiyye, Riyad, en-Nâdi’l- Edebî bi’r-Riyad, 1987, ss. 23-24; Şeyh Emîn, age., s. 32. 75 Hâfız Vehbe, Cezîretu’l-ʿArab fi’l-Karni’l-ʿIşrîn, 2. bs., Kahire, Matbaâtu Lecneti't-Te'lîf ve't-Terceme ve'n-Neşr, 1946, s. 238. 23 Suûd ile anlaşan (2 Aralık 1915) İngilizler, Suûdî yönetiminin bağımsızlığını tanıyarak, ona silah ve maddi yardım sağlamışlardır.76 1902-1932 yılları arasındaki süreçte Arabistan yarımadasının kontrolünü ele geçirmek için birçok harekât düzenleyerek bütün muhaliflerini saf dışı etmeyi başaran Abdülazîz b. Suûd, 1921’de kendini Necd Sultanı, ertesi yıl da Necd ve Civarının Sultanı, Hicaz’a hâkim olduktan sonra da “Hicaz Kralı, Necd ve bağlı eyaletlerin Sultanı” olduğunu ilan eder. Ocak 1927’de de Riyad’da yapılan toplantıda verilen kararla unvanı, “Hicaz, Necd ve Bağlı Eyaletlerin Kralı” şeklinde değiştirilir.77 Abdülazîz b. Suûd ele geçirdiği toprakların tümünü birleştirip 23 Eylül 1932’de Suudi Arabistan Krallığını ilan etmesiyle de unvanını Suudi Arabistan Kralı şekline dönüştürür.78 Abdülazîz b. Suûd’un Arap yarımadasında kurduğu rejim, 16 Şubat 1926 tarihinde SSCB ve aynı yılın mayıs ayında Türkiye ve takip eden dönemde Avrupalı devletlerin bir kısmı tarafından tanındı. Diğer Batı ülkeleri de izleyen dönemde Suudi Krallığını tanıdılar. Müslüman ülkelerin Suudi Krallığını’nı tanımaları ise daha yavaş ve gönülsüz olmuştur.79 XX. yy. Arap coğrafyasında en önemli siyasi güç haline gelen Abdülazîz b. Suûd, hâkimiyetini devletin kilit noktalarına aile bireylerini yerleştirerek sağlamlaştırmış ve yaptığı evliliklerle kabilelerin devlete bağlılığını geliştirmeye çalışmıştır.80 Günümüzde geniş aile fertleriyle varlığını devam ettiren Suûdî hanedanlığının kurucusu Abdülazîz b. Suûd’un ölümünden sonra veliaht olan en büyük oğlu Suûd b. Abdülazîz (ö. 0111) kral oldu. Ancak 1964'te Suûdî aile meclisinin kararıyla tahttan indirildi ve yerine ulema, danışma konseyi ve kabile reislerinin desteklediği Faysal b. Abdülazîz (ö. 1975) geçirildi.81 Filistin meselesine en fazla destek veren Arap lideri olarak tanınan Kral Faysal,82 5 Haziran 1967’de İsrail’in saldırısıyla başlayan Arap-İsrail Savaşı’nda ılımlı bir siyaset izlemesine rağmen, İsrail'in eline geçen Sina Yarımadası ve 76 Vehbe, age., ss. 306-307; Şeyh Emîn, age., ss. 32-34. 77 Şeyh Emîn, age., ss. 34-40; Vehbe, age., ss. 258-259, 279-289. 78 el-Hâcirî, age., ss. 23-25. 79 Pehlivanoğlu, age., s. 147. 80 Kurşun, a.g.md., ss. 581-582; Zekeriya, Kurşun, “Suûdîler”, DİA, C.XXXVII, 2009, ss. 585-587; el- ‘Acelânî, age., s. 23; http://riyad. be.mfa.gov.tr/ShowInfoNotes.aspx?ID=121147 (Erişim tarihi: 24.05.2016); Hamza, age., ss. 11-28, 85-86; İbrâhim b. Fevzân el-Fevzân, el-Edebu’l-Hicâziyyu’l-Hadîs Beynet-Taklîdi ve’t-Tecdîd, C. I, Kahire, Mektebetü’l-Hancî, 1981, s. 401. 81 Şeyh Emîn, age., s. 41 82 Abdullah Suûd el-Kabbâʿ, el-Memleketu’l-‘Arabiyyetu’s-Suʿûdiyye ve’l-Munazzamâtu’d-Devliyye, Riyad, Mektebetu ‘Ukâz, 1980, s. 38. 24 Golan Tepeleri'ni geri almak için Mısır ile Suriye'nin 6 Ekim 1973'te düzenlediği askerî harekâtta İsrail'i destekleyen Batılı ülkelere karşı petrol boykotu başlatılmasına öncülük etmiştir. Mısır ile İsrail arasında imzalanan ve Arap dünyasının Filistin sorunu karşısında bölünmesine yol açan Camp David Antlaşması’na (1974) şiddetle karşı çıkmıştır. Yetmişli yıllarda İslâmî siyasetin sembolü haline gelen ve ülkesini modernleştirme girişimlerine başlayan Faysal b. Abdülazîz'in 1975'te yeğenlerinden biri tarafından öldürülmesinden sonra yerine üvey kardeşi Hâlid b. Abdülazîz (ö. 1982) ülkenin kralı olmuştur. Batı ile daha samimi ilişkiler kuran Hâlid b. Abdülazîz'in ölümünün ardından Fahd b. Abdülazîz (ö. 2005) tahta geçmiştir. Kral Abdülazîz b. Suûd’un en gözde eşi Hassâ binti Ahmed es-Sudeyrî’den doğan yedi prens’in /Sudeyrî Yedilisi) en yaşlısı olan Kral Fahd,83 Suûdî krallarına verilen “Sahibu’l-Celâle” lakabı yerine “Hâdimu’l-Haremeyni’ş-Şerifeyn” sıfatını kullanan ilk Suûdî hanedan üyesi olup, 1995’te kısmi felç geçirmesi üzerine Ocak 1996’da ülke yönetimini kardeşi Veliaht Prens Abdullah’a (ö. 2015) devretmiştir. Kral Abdullah veliahtlığı döneminde başlattığı ancak söylem düzeyinin ötesine pek geçmeyen reform sürecini krallığı döneminde ilerletmeye çalışmıştır. Bu bağlamda ilk somut adım olarak, anayasal monarşiye geçilmesini öngören siyasi reform yanlısı, hüküm giymiş üç Suûdî vatandaşı affetmiş ve İnsan Hakları Komisyonu’nu kurmuştur. Kral Abdullah, tahta geçmesinin ardından, kilit noktalara yaptığı yeni atamalar ve aldığı bazı kararlarla devlet mekânizması üzerindeki etki ve kontrolünü güçlendirmiştir. 2015’te ölen Kral Abdullah’ın ardından ise kardeşi Salmân b. Abdülazîz tahta geçmiştir. Günümüzde Suudi Arabistan’ın VII. kralı olan Salmân b. Abdülazîz, ülkeyi idare etmektedir.84 1.3.2. Coğrafyası Asya ve Afrika kıtaları arasında yer alan ve 2,149.690 km2 yüzölçümüyle Arap Yarımadasındaki en büyük toprak parçasına sahip olan Suudi Arabistan Krallığı, kuzey ve kuzeydoğusunda Irak; kuzeybatısında Ürdün; doğusunda Kuveyt, Katar, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Basra Körfezi; güneyinde Yemen; güneydoğusunda Umman 83 http://www.saudiaffairs.net/webpage/sa/issue13/article13l/issue13lt9.htm (Erişim tarihi: 05.10.2018). 84 Kurşun, “Suudi Arabistan”, ss. 581-584; http://www.aljazeera.com.tr/ulke-profili/ulke-profili-Suudi- arabistan (Erişim tarihi: 16.06.2016). 25 ve batısında Kızıldeniz ile çevrilidir. Ayrıca ülkenin kuzeyinde Nüfûd çölü, güneyinde ise Arabistan yarımadasının en geniş çölü olan Rubʿulhâlî yer almaktadır.85 Çöl özellikleri taşıyan iklim koşullarının hüküm sürdüğü Suudi Arabistan’ın genelinde, 75 mm. civarında olan yıllık ortalama yağış miktarı doğu ve batı kıyılarında nispeten artarak 250-350 milimetreyi bulur; çöl sahalarına ise bazı yıllar hiç yağış düşmez. Ülke genelinde ılık geçen kış mevsiminde ortalama sıcaklık 14°C-23°C arasında değişirken yaz mevsiminde ülkenin hemen her yanında 38°C’yi geçen sıcaklığın gölgede 50 °C’ye çıktığı görülür. Doğal bitki örtüsü kuraklığa dayanıklı dikenli otsu bitkilerle çalılardan meydana gelen ülkede çöl ağaçları olan hurma ve palmiye ağaçları da bulunmaktadır. Yemen sınırına yakın Asîr bölgesinde yer yer ağaçlık sahalara rastlanır. Vahalarda görülen ağaç toplulukları hurma ve akasyadan ibarettir. İklim şartları sebebiyle sürekli akan ırmakların bulunmadığı Suudi Arabistan'da ani sağanaklardan sonra sel rejimli geçici akarsular ortaya çıkar. Ülkenin su ihtiyacı yer altı suları ve arıtılmış deniz suyundan karşılanır. Yer altı sularının bir kısmı vahalarda kendiliğinden yüzeye çıkar, bu sebeple vahalar önemli yerleşme alanlarıdır.86 1.3.3. Devlet Yapısı Abdülazîz b. Suûd tarafından kurulan Suudi Arabistan Krallığı, yönetim açısından Ulema ve Ümera (Prensler) adı verilen iki sınıftan oluşmaktadır. Ulema sınıfını Şeyh ailesi (Âl eş-Şeyh), Ümera sınıfını ise Suûd ailesi (Âl-Suûd) temsil etmektedir.87 Devletin modern anlamda bir anayasası yoktur. 1933’te çıkarılan temel yasa ile şeriatın bu ülkenin anayasası olduğu kabul edilmiştir. Ancak geleneksel Arap uygulamaları ve toplumsal yapının bazı yerleşmiş ilişkileri devlet yönetimini etkilemektedir. Kralın sınırsız bir iktidarı var gibi görünmesine rağmen kraliyet ailesinin öteki nüfuzlu üyeleri, ulema ve kabile reisleri yönetim üzerinde etkili olabilmekte ve kralın iktidarını sınırlayabilmektedir. Daha önce de değinildiği üzere 1964'te Kral Suûd b. Abdülazîz kraliyet ailesi tarafından tahttan indirilmiş ve yerine ulema, danışma konseyi ve kabile 85 Ramazan Özey, Dünya Denkleminde Ortadoğu Ülkeler-İnsanlar-Sorunlar, İstanbul, Öz Eğitim Yayınları, 1997, s. 95; http://www.marefa.org/index.php/ (Erişim tarihi: 23.05.2016); Halil Kurt, “Suudi Arabistan”, DİA, C. XXXVII, 2009, s. 580. 86 Kurt, a.g.md., s. 580; Mustafa Bostancı, Suudi Arabistan Devleti’nin Kuruluşu ve Türkiye-Suudi Arabistan İlişkileri (1926-1990), Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2013, s. 17. 87 Bostancı, a.g.t., s. 10. 26 reislerinin desteklediği Faysal b. Abdülazîz geçirilmiştir. Geleneksel yönetim usulüne göre kabilelerin başında şeyhler bulunur. Kral da şeyhlerin şeyhi durumundadır. Ülkedeki her idarî kademede bir meclis ya da kurul görev yapar. Ayrıca hükümetin 1954'te kurduğu şikâyet dairesi bulunmaktadır. Şikâyet dairesi doğrudan krala karşı sorumludur. Suudi Arabistan'da siyasal parti ve yasama organı bulunmamakla birlikte, her yurttaş, dinî ve toplumsal ihtiyaçlar sebebiyle, yöneticilerin hatta kralın bile huzuruna çıkabilmekte, dileğini, şikâyetini iletebilmekte ve yardımını isteyebilmektedir.88 Ülkede, dört yıl için tayin edilen kabinenin önemli bakanları Suûdî ailesine mensuptur. Hem yürütme hem de yasama gücünü elinde bulunduran kral, Bakanlar Kurulu'nu kendi atar ve kararlarını veto etme hakkına sahiptir. Ayrıca Kral Fahd, 1993’de iç politikada, bir anlamda yönetim erkinin paylaşılması anlayışını getiren bir değişiklikle yürütme kararlarının danışılacağı bir organ olan Şûrâ Meclisi’ni kurmuştur. Kral tarafından atanan 60 üyeden oluşan Meclis’in yetkileri yıllar içerisinde arttırılmış ve üye sayısı günümüzde 150’ye çıkmıştır.89 Resmî dili Arapça olan ülkenin, para birimi olarak Suudi Arabistan Riyali (SAR) kullanılmaktadır. Yüzölçümü 2.149.690 km2 olup, başkenti Riyad’dır. Hicri takvim kullanılan ülkede cuma ve cumartesi günleri haftalık tatil günleridir. Ülke, Riyad, Mekke, Medine, Kasîm, eş-Şarkiyye, Ebhâ, el-Hudûdu’ş-şemâliyye, el-Cevf, Asîr, Câzân, Hâil, Necran ve Tebük olmak üzere 13 idari bölgeye (Emirlik), bölgeler de toplam 134 valiliğe ayrılmıştır. Her bölgenin başında, kraliyet ailesine mensub bir emîr90 bulunmaktadır.91 Suudi Arabistan Krallığı’nın değişim politikası çerçevesinde gerçekleştirilen yerel yönetim reformu ile 2005 yılından itibaren Belediye meclis üyeleri seçimle belirlenmeye başlanmıştır.92 Dört yılda bir yapılan belediye seçimlerinde meclis üyelerinin yarısı seçimlerde aday olanların arasından belirlenirken diğer yarısı da Belediye ve Köy İşleri Bakanı’nın uygun gördüğü kişiler arasından atanmaktadır. Daha önce yirmi bir olan oy 88 Yıldızhan Yayla, “Anayasa”, DİA, C. III, 1991, s. 188. 89 http://www.marefa.org//index.php/ (Erişim tarihi: 23.05.2016); http://www.mofa.gov.sa/ServicesAndInformation/aboutKingDom/SaudiGovernment/Pages/BasicSyst emOfGovernance24887.aspx (Erişim tarihi: 15.06.2016). 90 Suudi Arabistan Devleti kanunlarınca I. Suudi Devletinin kurucusu Muhammed b. Suûd ve üç kardeşinin soyundan gelen çocuklar emîr kabul edilir ve kendilerine belirlenen maaşı alırlar. 91 http://mafhome.com/ / (Erişim tarihi: 10.08.2017). 92 http://www.riyad.be.mfa.gov.tr/ShowInfoNotes.aspx(Erişim tarihi: 14.06.2016); saudi.gov.sa/wps/portal/saudi/aboutKingdom/factsKingdom (Erişim tarihi: 16.06.2016). 27 kullanma yaşı 12 Aralık 2015 tarihinde yapılan yerel seçimlerde on sekize indirilmiş ve kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır.93 1990’lı yıllar boyunca hükümetin politikalarına ve yabancı güçlerin Suûdî toprakları üzerindeki varlığının devam etmesine karşı muhafazakâr kesimin tepkileri sürmüş ve kraliyet ailesi ile halk arasındaki gerilimin kaynağı olmuştur. Bu durum zaman zaman ABD ve Suudi Arabistan arasında da gerginliğe yol açmış ve ABD güçlerinin 2003’te ülkeden ayrılmasına kadar devam etmiştir. Ekim 1994’te, ulema içerisindeki radikal eğilimlerin engellenmesi amacıyla hanedan mensuplarının üye olarak atandığı bir Yüksek İslâm İşleri Konseyi kurulmuştur. Ayrıca birçok kurumdaki yöneticiler görevlerinden alınarak yerlerine daha ılımlı kabul edilen isimler atanmıştır.94 Yasama ve Yürütme: Krallıkla yönetilen Suudi Arabistan’da, kral aynı zamanda devlet ve hükümet başkanıdır. Hükümetin icraatı kralın başkanı olduğu Bakanlar Kurulu aracılığıyla yürütülmektedir. Yasama çalışmalarında ise Şûra Meclisi de rol üstlenmektedir. Üyelerinin Kral tarafından 4 yıl süreyle atandığı Şûra Meclisi’nde görüşülen yasa tasarıları, Bakanlar Kurulu’nca kabul edildiği ve Kral tarafından onaylandığı takdirde yürürlüğe girmektedir. Bakanlar Kurulu bu nedenle yasama yetkisine de sahiptir. Şûra Meclisi’ne, 2003’te yasa önerme yetkisi tanınmış ve 2005’te üye sayısı 150’ye yükseltilmiştir. Ayrıca 2013 yılında Şûra Meclisi kanununda yapılan reformla kadınlara %20’lik kontenjan ayrılması kabul edilmiştir.95 Yargı: Suudi Arabistan’da hukuk sistemi, Şeriat hükümleri üzerine kuruludur. Yargının temel ilkeleri, İslâm şeriatı hükümlerine göre faaliyet gösteren yüksek adalet konseyi tarafından belirlenmektedir. Yargının bağımsız kabul edildiği ülkede, şer'î yargı sistemi Faysal b. Abdülazîz döneminde tesis edilen Adalet Bakanlığı tarafından yönetilmektedir. "Mahkemetu’l-Umûri’l-Müsta‘cele" olarak adlandırılan yerel mahkemeler birinci derece, "el-Mahkemetu’l-‘Ulyâ" isimli yüksek şeriat mahkemesi ise ikinci derece yargı organlarıdır. Daha sonraki aşamalarda, dava sırasıyla Temyiz Mahkemesi'ne, Yüksek Yargı Konseyi'ne ve Divânu’l-Mezâlim’e taşınabilir. Tüm bu yargı kademeleri, Suudi Arabistan Adalet Bakanlığı'nın teşkilat yapısı içerisindedir. 93 http://www.saudi.gov.sa/wps/portal/saudi/aboutKingdom/electionsSaudi (Erişim tarihi: 16.06.2016). 94 http://www.saturk.gov.tr/images/pdf/stur/sarabistan.pdf (Erişim tarihi: 16.06.2016). 95 http://www.alarabiya.net/articles/2013/01/11/259877.html (Erişim tarihi: 20.12.2016). 28 Yargı kararlarının uygulanması ise ilgili hükümet birimlerinin sorumluluğundadır. İşçi- işveren uyuşmazlıkları ile ticarî anlaşmazlıklara ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren kurullar bakmaktadır. Mahkeme niteliğine haiz söz konusu kurulların üyeleri ilgili Bakanlık tarafından atanmaktadır. Kurulların kararları ise Adalet Bakanlığı'nın temyiz sürecine tabidir. Davalı ya da davacı Divanu’l-Mezâlim'den de adil bir kararın çıkmadığına kanaat getirdiği takdirde, dava son aşamada Kral ya da Veliaht Prens'e götürülebilir. Bu durunda Kral ya da Veliaht Prens ya davaya ilişkin nihai kararı kendisi bizzat vermekte ya da davayı Bakanlar Kurulu Hukuk Bürosu'na havale etmektedir. Kral tarafından imzalanan Bakanlar Kurulu kararı kesin ve nihaidir.96 Üye olunan uluslararası kuruluşlar: Suudi Arabistan'ın üye olduğu uluslararası kuruluşlar içinde Arap Birliği, İslâm İşbirliği Teşkilâtı, Dünya Müslüman Birliği, İslâm Kalkınma Bankası, Afrika Kalkınma Bankası, Arap Ülkeleri Para Fonu, Körfez İşbirliği Konseyi ve Milletlerarası İslâm Hilâl Komitesi, Dünya Ticaret Örgütü, OPEC, BM, UNESCO ve G-20 sayılabilir.97 1.3.4. Sosyo-Ekonomik Yapısı 1936'da ilk petrol yatağının bulunmasına kadar ekonomisi Mekke ve Medine'yi ziyarete gelen hacılara ve hurma ihracatına bağımlı olan Suudi Arabistan'ın bu gelirleri günümüzde de sürmekle birlikte ekonomisinin temeli petrole dayanır. II. Dünya Savaşı'na kadar ciddi bir kuyu açma çalışması yapılmamasına rağmen 1939’dan itibaren petrol yataklarının işletilmeye açılmasıyla güçlü bir ekonomik yapıya kavuşmaya başlamıştır. Dünyanın en zengin ham petrol rezervine sahip ikinci ülkesi olması bakımından98 Ortadoğu ve dünya dengeleri açısından büyük önem kazanmıştır. Petrol rezervleri ülkenin doğusunda Basra körfezi kıyılarında ve kıyı açıklarında bulunur. el-Huber, eş-Şarkiyye, Zahrân, Demmâm, Katîf ve daha başka birçok şehirde petrol çıkartılmaktadır.99 Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı'nda (OPEC) en büyük ihracatı yapan ülke olan Suudi Arabistan, dünya petrol üretiminin yaklaşık %13'ünü tek başına gerçekleştirmektedir. Petrol ve petrol ürünleri ülkenin toplam ihracatının %90'ını 96 https://www.moj.gov.sa/ar/Ministry/Courts/Pages/default.aspx (Erişim tarihi: 16.06.2016). 97 http://www.stats.gov.sa/ar (Erişim tarihi: 23.05.2016); Kurşun, “Suudi Arabistan”, s. 583. 98 Mahfi Eğilmez, Değişim Sürecinde Türkiye, 8. bs., İstanbul, Remzi Kitabevi, 2018, s. 86. 99 Kurt, a.g.md., s. 581. 29 oluşturur; bu sebeple petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar ekonomiyi doğrudan etkiler.100 Doğalgaz rezerviyle de 6. sırada yer alan Suudi Arabistan, petrol ve doğal gaz dışında da pek çok doğal kaynağa sahiptir. En önemli yer altı kaynakları altın, bakır, kükürt ve gümüştür.101 Suûd yönetimi petrolden elde edilen gelirleri Suudi Arabistan'ı çok çeşitli bir sanayi ülkesine dönüştürmek üzere gerekli altyapıyı oluşturmak için kullanmıştır. Ham petrol ve petrol ürünlerinin, devlet gelirlerinin %90'dan fazlasını oluşturduğu ülkede, petrolün büyük bölümünü çıkaran ARAMCO (Arab-American Oil Company) şirketinde Suûd ailesinin payı 1973'te %25 iken, 1974'te %60'a, 1980'de de %100'e yükselmiştir. Basra Körfez’i kıyısındaki Jubail ve Kızıldeniz kıyısındaki Yanbu'da kurulan yeni ve büyük sanayi merkezlerinde, enerji kaynağı olarak petrol yataklarından borularla getirilen doğalgaz kullanılmaktadır. Ülkede, petro-kimya endüstrisinin yanı sıra demir-çelik, çimento, besin vb. sanayi dalları da hızla gelişmektedir.102 2011 tahminlerine göre milli geliri yaklaşık 676,7 milyar dolar olan Suudi Arabistan, dünyada ekonomik büyüklük bakımından 24. sırada yer almaktadır.103 Çalışan işgücünün yaklaşık %93’nü Suûdî vatandaşlarının oluşturduğu ülkede oranın %66’sı erkek %34’ü de kadınlardan oluşmaktadır. Savunmasına en çok harcama yapan ülkeler sıralamasında ilk beş sırada olan Suudi Arabistan’da104 işsizlik oranı yaklaşık %11 civarındadır.105 Suudi Arabistan’da tarım alanları, ülke yüzölçümünün ancak %3'ü kadardır. Şehirlerin çevresindeki sulanabilen alanların bir kısmında sebze ve meyve yetiştirilse de üretim iç tüketimi karşılamamaktadır. Dünyada Irak'tan sonra en çok hurma yetişteren ülke olan Suudi Arabistan’da, başlıca kültür bitkileri, tahıl, hurma ve kahvedir. Yarı kurak iklimin görüldüğü geniş alanlarda da step formasyonuna bağlı olarak göçebe hayvancılık yaygındır. Bu bağlamda küçükbaş hayvancılığının yanı sıra deve besiciliği de önemli bir 100 Kurt, a.g.md., s. 581. Erdoğan, a.g.t.., ss. 145-149. 101 Ferec, age., s. 11. 102 http://www.riyad. be.mfa.gov.tr/ShowInfoNotes.aspx?ID=121147 (Erişim tarihi: 24.05.2016); Kurt, a.g.md., s. 581. 103 http://www.aljazeera.com.tr/ulke-profili/ulke-profili-Suudi-arabistan (Erişim tarihi: 16.06.2016). 104 https://businessht.bloomberght.com/piyasalar/haber/1490409-infografik-dunyanin-13-basamakli- savunma-harcamasi (Erişim tarihi: 19.12.2018). 105 http://www.saudi.gov.sa/wps/portal/saudi/aboutKingdom/employment (Erişim tarihi: 16.06.2016). https://businessht.bloomberght.com/piyasalar/haber/1490409-infografik-dunyanin-13-basamakli- 30 yer tutar. Ortadoğu'da deve sayısı bakımından ilk sırayı bu ülke alır. Ancak Basra Körfezi ve Kızıldeniz'de uzun kıyıları bulunmasına rağmen balıkçılık fazla gelişmemiştir.106 Ülke sanayisi büyük ölçüde petrol ve doğalgaza bağlı olan Suudi Arabistan’da petrol rafinerisi, petrokimya, plastik, demir çelik, gübre, çimento başlıca sanayi dallarındandır.107 Ülke, Arap yarımadasını Basra körfezi üzerinden Kızıldeniz'e bağlayan gelişmiş bir karayolu ağına sahiptir. Ayrıca Riyad-Demmâm, Amman-Tebük-Medine arasında 1400 km. uzunluğunda bir demiryolu hattı ile Riyad, Demmâm, Medine ve Cidde uluslararası havalimanları da ulaşıma hizmet vermektedir. Ülkede, 2018 yılı itibarıyle 6’sı uluslararası olmak üzere otuz civarında havalimanı bulunmaktadır.108 En büyük limanı ve dışarıyla ana bağlantı noktası ise Cidde'dir. Suudi Arabistan'a hac ve umre için gelen ziyaretçiler önemli bir turizm potansiyeli oluşturur ve ülkeye büyük gelir sağlar. Ortadoğu’daki bütün körfez ülkelerinde olduğu gibi, hızla gelişmekte olan ülkede yabancı işçilerin sayısında son yıllarda bir azalma olmakla birlikte, ekonomi yabancı işgücüne bağımlı durumdadır. Arap ülkelerinin toplam gayrisafi milli hasılalarının yaklaşık %25’ni elinde bulunduran Suudi Arabistan, bugün Ortadoğu bölgesinin en büyük ve en önemli ekonomilerinden biridir. Genel hatlarıyla bakıldığında, Suûdî ekonomisinin %61,8’ini sanayi sektörü, %35,2’sini hizmet sektörü, %3’ünü ise tarım sektörü oluşturmaktadır.109 Suudi Arabistan’ın nüfusu 1950'de 3.201.000 iken 1975'te 7.251.000'e, 2000'de 21.484.000'e, 2008'de 25.000.000'a, günümüzde ise yaklaşık 30.000.000 kişidir. Bunun paralelinde şehirleşme oranı da 1950'de %21,3 iken 1970'te %48,7'ye ve 2006'da %81'e ulaşmıştır. Ayrıca ülkede petrokimya ve hizmet sektörlerinde çalışan 5 milyondan fazla Afrika ve Asya kökenli işçi bulunmaktadır. Yüzölçümünün büyüklüğünden dolayı nüfus yoğunluğu azdır ve kilometrekareye ortalama on üç kişi düşmektedir. Etnik yapıyı %90 oranın