T.C. ULUDAĞ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ SOSYOLOJĠ ANABĠLĠM DALI BĠR BELDE ARAġTIRMASI ÖLÇEĞĠNDE MODERNLEġME KURAMLARI'NA SOSYOLOJĠK BĠR ELEġTĠREL BAKIġ: UMURBEY ÖRNEĞĠ (YÜKSEK LĠSANS TEZĠ) Hacer Zeynep YURTOĞLU TETĠK DanıĢman Prof. Dr. A. Fügen BERKAY BURSA 2010 TEZ ONAY SAYFASI T. C. ULUDAĞ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE ........................................................................................................ Anabilim/Anasanat Dalı, ............................................................................ Bilim Dalı‟nda ...............................numaralı …………………….................. ..........................................‟nın hazırladığı “.......................................... .............................................................................................................................................. .....” konulu ................................................. (Yüksek Lisans/Doktora/Sanatta Yeterlik Tezi/ÇalıĢması) ile ilgili tez savunma sınavı, ...../...../ 20.... günü ……… - ………..saatleri arasında yapılmıĢ, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayın tezinin/çalıĢmasının ……………………………..(baĢarılı/baĢarısız) olduğuna …………………………(oybirliği/oy çokluğu) ile karar verilmiĢtir. Üye (Tez DanıĢmanı ve Sınav Komisyonu BaĢkanı) Üye Akademik Unvanı, Adı Soyadı Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi Üniversitesi Üye Üye Akademik Unvanı, Adı Soyadı Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi Üniversitesi Üye Akademik Unvanı, Adı Soyadı Üniversitesi ....../......./ 20..... ÖZET Modernleşme kuramları, oluşmaya başladığı dönemlerden en yoğun eleştirilere hedef olduğu dönemler de dahil olmak üzere artık postmodernizmden bahsettiğimiz bu günlerde dahi çok konuşulmuştur, konuşulmaktadır. Sürekli gündemde olmak mıdır cazip kılan moderniteyi, yoksa zaten sürekli gündemde olduğundan mıdır cazibesi? Şiddetle ortaya çıkmış, gelişmiş, geliştirilmiş, şiddetle eleştirilmiş ve savunulmuştur modernliğin akademik kalesi. Ve modernleşme kuramlarını eleştirme çabasında olan bu çalışma modernleşme kuramlarına ait bazı söylemlerinin geçerli olmadığının sahada gözlemlenmesi sonucunda başlatılmıştır. Toplumların hayatta kalabilmesi için modernleşme zorunluluğu olduğundan yola çıkan modernleşme kuramı, bu zorunluluğu modernleşme sürecinde başka zorunluluklarla beslemiş, doğrusal ve tek yönlü olduğunu savunduğu modernleşme sürecinin eninde sonunda modern topluma ulaşmakla sona ereceğini ve bunun yolunun da önceden modernleşmiş toplumların gittiği yolu izlemek olduğunu savunur. Bu süreçte en önemli aşama geleneksel değerlerin modern değerlerle ikame edilmesidir; zira geleneksel değerler toplumların modernleşmelerinin önünde engel teşkil etmektedirler. Modernleşme kuramlarına göre modernleşmek isteyen toplumlar modern değerlerle çatışma halinde olan geleneksel değerlerini modern batılı değerlerle tasfiye etmelidirler. Bu çalışmada modernleşme kuramlarının eleştirel yaklaşılacak yönünü oluşturan bu öngörüler, modern ve geleneksel değerlerin birbirleriyle çatışmak zorunda olan değerler olmadığı, bir arada uyum içersinde de yaşayabildiklerini ve en önemlisi geleneksel değerlere rağmen modernleşme yerine geleneksel değerlerle beraber modernleşmenin daha gerçekçi bir yaklaşım olduğunu savunacaktır. Bunu yaparken teorilere uygulamalı bir bakışla yaklaşacak, üç kuşak arasında modernleşme eğilimleri ve sahip olunan geleneksel değerler karşılaştırılacak, geleneksel ve modern biçimlerin mutlak bir çatışma halinde olup olmadıkları sorgulanacaktır. Anahtar Kelimeler: Modern, modernleşme, modernleşme kuramı, gelenek, kır sosyolojisi III ABSTRACT Modernisation theories, including the times that they were bitterly criticised, had always been and have still been discussed even today when we speak of post modernism. Is it always being popular that makes modernism appealing or is it appealing because it is always popular? Academic stronghold of modernism burst onto the scene, shaped up and was developed, criticised and arqued for passionately. And this work of study that is in search of criticising modernisation theories was started as a result of observing the invalidity of some discourses regarding these theories. Modernisation theory which derives from the idea of obligation of modernism for societies to survive supports these obligations with some other obligations during modernisation process. Modernisation theory defends that linear and one way modernization process ends with becoming a modern society and the only way for that is to follow the socities who are already modern. The most important level in this process is to substitude the traditional values for modern values because traditional values pose obstacle against modernisation. In respect of modernisation theories, the societies willing to be modern should refine their settlement of dispute traditional values with modern values. These previsions which will be criticised in this study, defend that the modern and traditional values do not have to conflict with each other, they can live together in harmony, and the most important point, modernisation with the help of traditions, not within contravention of traditions, is a more realistic approach. In doing so, theory will be approached with a practical view, the modern and traditional values will be compared among the three generations, traditional and modern forms will be questioned if they are in an absolute conflict. Key words: Modern, modernization, modernization theory, tradition, rural society IV ÖNSÖZ Sahip olunanların sahip olmak istenenlere giden yolda köstek değil destek olabileceğini göstermeyi amaçlayan bu çalıĢmada, çalıĢmanın yapılma süreci dahi buna bir örnek teĢkil etmiĢ, sahip olduklarım sahip olmak istediğim bu çalıĢmaya ulaĢmamda en büyük destek olmuĢtur. Yüksek lisans eğitimim ve tez çalıĢmam boyunca her konuda tüm sorularıma yılmadan cevap veren ve her anlamda danıĢmanlık yapan hocam Prof. Dr. A. Fügen Berkay‟a saygı ve teĢekkürlerimi sunarım. Kıymetli zamanlarını tezimi okuyup değerlendirmeye ayıran Prof. Dr. Hasan Ertürk ve Prof. Dr. Veysel Bozkurt‟a teĢekkürlerimi sunarım. Beni yüreklendiren Uludağ Üniversitesi AraĢtırma Görevlileri AyĢe Yıldız ve A. ġeyda Özdinler‟e ve Uludağ Üniversitesi çalıĢanı Melahat Can‟a teĢekkürlerimi sunarım. ArĢivlerini bana ardına kadar açan, anılarını ve vakitlerini güleryüzle paylaĢan Umurbey‟li Gemlik Belediye BaĢkanı Fatih Mehmet Güler‟e ve Gemlik Belediyesi‟nin çalıĢanları Dilek Ağdemir, Nilüfer Tekin, Ġlknur Atasayar ve Öznur Hocaoğlu‟na, Adakan, Acar, Yıldız, Çöven ve Ertürk ailelerine, Umurbey halkına ve beni onlarla tanıĢtıran Edibe Yaman‟a içtenlikleri, misafirperverlikleri ve sıcak ilgilerinden dolayı teĢekkür ederim. Saha çalıĢmalarında kar, yağmur, çamur demeden kah zeytin bahçelerinde kah traktör tepesinde yanımda olan annem Makbule Yurtoğlu ve babam Komando Albay Fevzi Yurtoğlu‟na, zaman ve mekan mefhumu olmaksızın okumaları, eleĢtirileri ve yazdıklarıyla her daim destek olan kardeĢim Elif Yurtoğlu ve Halil Esti‟ye, SPSS uygulamalarında profesyonel yaklaĢımıyla deniz fenerimiz olan MSGSÜ Ġstatistik Bölümü AraĢtırma Görevlisi Nihan Acar‟a, desteklerini esirgemeyen Hulusi Çöven, Elif Ertürk ve Ebru Payaslıoğlu‟na ve çalıĢmalarım sırasında yorgun ve gergin olduğum zamanlarda anlayıĢla tahammül eden, bana duyduğu güven, inanç, büyük destek ve emeğiyle bu çalıĢmayı bitirmemi sağlayan eĢim Mehmet ġefik Tetik‟e teĢekkür ve sevgiyle. Bursa, 2010 H. Zeynep YURTOGLU TETĠK İÇİNDEKİLER Sayfa TEZ ONAY SAYFASI II ÖZET III ABSTRACT IV ÖNSÖZ V İÇİNDEKİLER VI TABLOLAR XI ŞEKİLLER. XIII FOTOĞRAFLAR XIV GRAFİKLER XV GİRİŞ 1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM ARAġTIRMANIN KAPSAMI VE METODOLOJĠSĠ 1. ARAġTIRMANIN KAPSAMI VE METODOLOJĠSĠ……………………………………….... 3 1.1 AraĢtırmanın Konusu………………………………………………………………...... 3 1.2 AraĢtırmanın Amacı………………………………………………………………........ 4 1.3 AraĢtırmanın Önemi………………………………………………………………........ 4 1.4 Literatür………………………………………………………………………………........... 5 1.5 AraĢtırmanın Yöntemi………………………………………………………………….... 7 1.5.1 AraĢtırmanın evreni……………………………………………………..... 8 1.5.2 AraĢtırmanın örneklemi……………………………………………....… 8 1.5.3 Veri Toplama teknikleri…………………………………………………… 8 1.5.3.1 Yazılı materyal araĢtırma…………………………………. 8 1.5.3.2 Gözlem……………………………………………………………… 9 1.5.3.3 Anket……………………………………………………………….. 9 1.5.3.4 GörüĢme / Anket…………………………………………….. 9 1.5.4 Veri analizi teknikleri…………………………………………………………10 1.5.4.1 Yazılı materyal…………………………………………………… 10 1.5.4.2 Gözlem……………………………………………………………… 10 1.5.4.3 Anket………………………………………………………………… 10 1.5.4.4 GörüĢme / Mülakat…………………………………………… 10 1.6 AraĢtırma Hipotezleri……………………………………………………………………… 10 1.7 AraĢtırmada Kullanılan Temel Kavramlar……………………………………… 12 1.7.1 Modern kavramı, etimolojik geliĢme ve türevleri…………… 12 1.7.1.1 Modernliğin tarihsel aĢamaları…………………………. 14 1.7.1.2 Modernliğim türevleri…………………………………...... 16 1.7.2 Modern…………………………………………………………………........... 16 1.7.3 Modernlik…………………………………………………………………........ 17 1.7.4 Modernizm……………………………………………………………........... 19 1.7.5 ModernleĢme………………………………………………………….......... 20 1.7.6 Modern Bilinç…………………………………………………………………… 21 1.7.7 Gelenek…………………………………………………………………………… 22 1.7.8 Modernite – Gelenek Ġkilemi…………………………………………… 24 ĠKĠNCĠ BÖLÜM ARAġTIRMANIN KURAMSAL ÇERÇEVESĠ 2. ARAġTIRMANIN KURAMSAL ÇERÇEVESĠ………………………………………………….. 26 2.1 ModernleĢme Kuramlarının Tarihsel GeliĢmesi……………………………. 26 2.2 J. Levy – Göreli Olarak Modern Toplumlar……………………………....... 31 2.3 N. J. Smelser – Yapısal FarklılaĢma………………………………………….... 32 2.4 Colemann – FarklılaĢma ve Siyasi ModernleĢme………………………… 33 2.5 Cyril E. Black – ModernleĢmenin Evrenselliği……………………………… 36 2.6 1980‟lerden Günümüze ModernleĢme Teorileri…………………………… 36 2.7 Geleneksel ve Modern Toplumlar………………………………………………… 39 2.8 GeçiĢ Toplumu……………………………………………………………………………….. 42 2.9 Göreli Olarak ModernleĢmemiĢ ve Göreli Olarak ModernleĢmiĢ Toplumlar……………………………………………………………………………………… 45 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ARAġTIRMA YÖRESĠNĠN GENEL ÖZELLĠKLERĠ 3. ARAġTIRMA YÖRESĠNĠN GENEL ÖZELLĠKLERĠ…………………………………......... 46 3.1 Coğrafi Yapısı……………………………………………………………………………..... 46 3.1.1 Bölgedeki yeri ve sınırları…………………………………………..... 46 3.1.2 Yüzey Ģekilleri ve iklimi…………………………………………………. 47 3.1.3 Jeolojik yapı ve deprem durumu…………………………......... 49 3.1.4 Toprak kabiliyeti ve bitki örtüsü……………………………....... 50 3.2 Alt Yapı ve UlaĢım……………………………………………………………….......... 52 3.3 Demografik ve Sosyal Yapı……………………………………………………...... 53 VII 3.3.1 Nüfus yoğunluğu………………………………………………………..... 53 3.3.2 Demografik yapı…………………………………………………………... 55 3.3.3 Sosyal yapı…………………………………………………………………... 57 3.4 Ekonomik Yapı………………………………………………………………………………… 60 3.5 Umurbey‟in Tarihsel GeliĢimi ………………………………………………………. 64 3.5.1 Bursa ve Gemlik ile ilgili bilinen ilk tarihsel veriler……… 64 3.5.2 Osmanlı dönemi……………………………………………………….... 66 3.5.3 Cumhuriyet dönemi…………………………………………………….. 71 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ARAġTIRMA VERĠLERĠNĠN ANALĠZĠ VE DEĞERLENDĠRĠLMESĠ 4. ARAġTIRMA VERĠLERĠNĠN ANALĠZĠ VE DEĞERLENDĠRĠLMESĠ……………… 74 4.1 Demografik Özellikler…………………………………….............………… 75 4.1.1 Doğum yeri ………………………………………………............ ... 75 4.1.2 Cinsiyet ve yaĢ…………………………………………............. 75 4.1.3 Eğitim ve yıllık gelir düzeyi…………………………………...... 76 4.1.4 Eğitim düzeyi…………………………………………………........ ... 78 4.1.4.1 Ankete katılanların eğitim düzeyleri………..… 78 4.1.4.2 Anne – babaların eğitim düzeyleri ………….... 79 4.2 Aile……………………………………………………………………………………....... 81 4.2.1 Evlilik ve eĢ seçimi………………………………………..........… 81 4.2.2 Hane………………………………………………………………….......... 84 4.2.3 Ailede otorite kalıpları, rol dağılımı ve karar alma…… 87 4.2.3.1 Otorite Kalıpları……………………………..…………… 87 4.2.3.2 Rol Dağılımı…………………………………………………. 88 4.2.3.2.1 Erkeğin aile içindeki önemli görevleri...88 4.2.3.2.2 Kadının aile içindeki önemli görevleri… 89 4.2.3.3 Karar alma…………………………………………………. 91 4.2.3.3.1 YaĢ grupları ile mutfak harcamalarına karar verme arasındaki iliĢki……………………… 91 4.2.3.3.2 Kadınların siyasal seçime karar ver.... 95 4.2.4 Çocukların eğitim düzeyi, yetiĢtirilme tarzları ve çocuklardan Beklentiler……………………………………………………………………… 95 4.2.4.1 Çocuk yetiĢtirme tarzları……………………………….. 95 V III 4.2.4.2 Çocuklarla iliĢkiler………………………..........………… 97 4.2.4.3 Çocukların eğitim düzeyleri…………………………….. 97 4.2.4.4 Çocuktan beklentiler………………………………………… 98 4.3 Sosyo-Ekonomik Düzey……………………………………………………….......... 103 4.3.1 Temel ekonomik faaliyet: zeytincilik…………………………...... 103 4.3.2 Gelir düzeyi……………………………………………………………………… 106 4.3.2.1 Mülkiyet…………………………………………………………….. 109 4.3.2.2 Tarımsal faaliyetler……………………………………………. 110 4.3.2.3 Tüketim……………………………………………………………… 115 4.4. Tasarrufların Değerlendirme Biçimi……………………………………………… 116 4.5 Din……………………………………………………………………………………………...... 116 4.6 Köy YaĢamına ĠliĢkin Veriler…………………………………………………………… 119 4.6.1 Ġkamet……………………………………………………………………………… 119 4.6.2 Kültürel değerler ve gündelik hayat………………………………… 121 4.7 Teknoloji Kullanımı………………………………………………………………………… 126 4.8 Geleneksel Mutfak AlıĢkanlıkları……………………………………………………… 129 4.9 YaĢam Tarzı ve KuĢaklar Arasında Değerlendirmeler……………………. 132 BEġĠNCĠ BÖLÜM UMURBEY‟DE YAġAYAN MĠLLĠ KÜLTÜR VE DEĞERLER 5. UMURBEY‟DE YAġAYAN MĠLLĠ KÜLTÜR VE DEĞERLER………………………………… 143 5.1 ÇeĢitli ĠnanıĢlar…………………………………………………………………….......... 143 5.1.1 Bitkilerle ve sağlık ile ilgili inanıĢlar…………………………...... . 143 5.1.2 Doğum törenleri ve doğumla ilgili inanıĢlar………………….... 144 5.1.3 Ölüm törenleri ve ölümle ilgili inanıĢlar…………………......… 146 5.1.4 Doğa ile ilgili inanıĢlar………………………………………………….... 147 5.2 Adak Yerleri……………………………………………………………………………………. 147 5.2.1 Kara Ali Dede………………………………………………….............…. 147 5.2.2 Bayraklı Dede………………………………………………………………….. 148 5.2.3 Baba Ġlyas……………………………………………………………………….. 148 5.3 Düğün Adetleri………………………………………………………………………………. 149 5.3.1 Görücülük ve söz kesme………………………………………………… 149 5.3.2 NiĢan gecesi……………………………………………………………………. 149 5.3.3 Ağız tatlılığı……………………………………………………………………... 150 5.3.4 Nikâhın kıyılması……………………………………………………………… 150 IX 5.3.5 Esvap düzme ve esvap verme………………………………………… 150 5.3.6 Düğün haftası…………………………………………………............... 151 5.3.7 Paça günü………………………………………………………................ 156 5.3.8 Sünnet düğünü………………………………………………………......... 156 5.4 Diğer Örf Ve Adetler…………………………………………………………….......... 158 5.4.1 Kutsal geceler……………………………………………………….. …...... 158 5.4.2 Ramazan bayramı………………………………………………………...... 158 5.4.3 Kurban bayramı…………………………………………………………....… 159 5.4.4 Hıdrellez………………………………………………………………………..... 159 5.4.5 Ġmece ve hayırseverlik………………………………………………....… 160 5.4.6 Köy ve bekar odaları…………………………………………………….... 160 5.5 Umurbey‟de Kullanılan Yerel Sözcüklerden Örnekler…………………... 161 SONUÇ ……………………………………...............…………………………………………… 164 KAYNAKLAR …………………………………………………………………………………………....... 170 EK – 1 Umurbey‟den Kareler……………………………………………………………………….… 174 Ek – 2 Anket Formu ………………………………………………………………………………………. 184 ÖZGEÇMĠġ…………………………………………………………………………………………………….. 199 X TABLOLAR LĠSTESĠ Tablo 1 1926 – 2000 Yılları Umurbey Nüfus Sayımı 53 Tablo 2 Türkiye ve Umurbey Nüfus Çoğalma Oranları 54 Tablo 3 ÇeĢitli Hesaplama Yöntemlerine Göre Umurbey‟in Tahmini Nüfus ArtıĢı. 55 Tablo 4 Umurbey Kökenli Halkın YaĢadığı Yere Göre Nüfus Yoğunluğu 56 Tablo 5 Umurbey‟in Gemlik Zeytin Kooperatifi‟ne Yıllık Katılım Miktarı 63 Tablo 6 Umurbey‟in Hayvancılık Kapasitesi 64 Tablo 7 Doğum Yeri ve YaĢ Grubu - Sayıyya Göre 75 Tablo 8 Doğum Yeri ve YaĢ Grubu – Yüzeye Göre 75 Tablo 9 Cinsiyete Göre YaĢ Dağılımı 76 Tablo 10 Eğitim Durumu ile Yıllık Gelir ĠliĢkisi 77 Tablo 11 Eğitimve YaĢ ĠliĢkisi – Yüze Olarak 78 Tablo 12 Eğitim Düzeyi ve Anne Baba Durumu 79 Tablo 13 Örneklem Grubunun Medeni Durum ve YaĢ ĠliĢkisi 81 Tablo 14 Örneklem Grubunun YaĢa Bağlı Evlilik YaĢı ĠliĢkisi 82 Tablo 15 YaĢ grubuna bağlı evlenme biçimi arasındaki iliĢki 82 Tablo 16 YaĢ Grubu Dağılımına Bağlı Geleneksel Evlilik Uygulamaları ĠliĢkisi 83 Tablo 17 Evlendiklerinde Kiminle/Kimlerle Oturduklarının Dağılımı 84 Tablo 18 Ġlk Oturulan Aile ve YaĢ ĠliĢkisi 85 Tablo 19 Uygulama Esnasında Kimlerle Oturulduğu 86 Tablo 20 ġimdi Oturulan Ailenin YaĢ Ġle Bağlantısı 86 Tablo 21 Ailede Otoritenin YaĢ ile ĠliĢkisi 87 Tablo 22 Aile Ġçinde Erkeğin Görevleri – 1.Önem Sırası 88 Tablo 23 Aile Ġçinde Erkeğin Görevleri – 2.Önem Sırası 88 Tablo 24 Aile Ġçinde Erkeğin Görevleri – 3.Önem Sırası 89 Tablo 25 Aile Ġçinde Kadının Görevleri - 1. Önem Sırası 89 Tablo 26 Aile Ġçinde Kadının Görevleri - 2. Önem Sırası 89 Tablo 27 Aile Ġçinde Kadının Görevleri - 3. Önem Sırası 89 Tablo 28 Mutfak Harcamalarındaki Karar ve YaĢ ĠliĢkisi 91 Tablo 29 Giyim Tercihi ile YaĢ ĠliĢkisi 92 Tablo 30 Ev EĢyası Tercihi ile YaĢ ĠliĢkisi 92 Tablo 31 Çocuk Terbiyesinde Karar Verenin YaĢ ile ĠliĢkisi 93 Tablo 32 Çocuk Sayısına Karar Verenin YaĢ ile ĠliĢkisi 93 Tablo 33 Ev ĠĢlerinde Karar Verenin YaĢ ile ĠliĢkisi 94 Tablo 34 Eve Misafir Çağırma Kararında YaĢ Gruplarının ĠliĢkisi 94 Tablo 35 Tatile Kararında YaĢ Gruplarının ĠliĢkisi 94 Tablo 36 Kadının Siyasal Seçimi ile YaĢ Gruplarının ĠliĢkisi 95 Tablo 37 Çocuk YetiĢtirilmesindeki Etkide YaĢ Grupları ĠliĢkisi 95 Tablo 38 Çocuk YetiĢtirilmesinde DavranıĢ ġekillerinin YaĢ Grupları ile ĠliĢ. 96 Tablo 39 Çocuk YetiĢtirilmesinde Ebeveyn Etkisi 96 Tablo 40 Çocuklarla ĠliĢkide YaĢ Gruplarının Etkisi 97 Tablo 41 Çocuk Eğitiminde Ebeveyn Etkisi 97 Tablo 42 YaĢ Grubu Çocuk Meslek Seçimine Etki ĠliĢkisi 98 Tablo 43 Kız Çocuk Eğitiminin YaĢ Grubu ile ĠliĢkisi 98 Tablo 44 Erkek Çocuk Eğitiminin YaĢ Grubu ile ĠliĢkisi 99 Tablo 45 Erkek Çocuk Evlendiğinde Nerede YaĢayacağının YaĢ Grubu ĠliĢkisi. 99 Tablo 46 Erkek Çocuk Evlendiğinde Nerede YaĢayacağının YaĢ Grubu ĠliĢkisi. 99 Tablo 47 YaĢlılığın Kiminle Geçirileceğinin YaĢ Grubu ile ĠliĢkisi 100 Tablo 48 Çocuğun Gelecek Güvencesi Olarak Görülüp Görülmesi 101 Tablo 49 Kız Çocuğun EĢ Seçiminde Dikkat Etmesi Gereken Noktalar 101 Tablo 50 Erkek Çocuğun EĢ Seçiminde Dikkat Etmesi Gereken Noktalar 102 Tablo 51 Çocuğun EĢ Seçimin Ebeveyin Kriterleri 102 Tablo 52 Zeytincilik ile UğraĢma Süresinin YaĢ Grupları ile ĠliĢkisi 103 Tablo 53 Modern Üretim Metotları ile YaĢ ĠliĢkisi 103 Tablo 54 Zeytincilik Konusunda Bilgi Sahibi Olmanın YaĢ ile ĠliĢkisi 105 Tablo 55 Zeytincilik Hakkında Alınan Bilginin Nasıl Temin Edildiği 105 Tablo 56 Gelir Düzeyinin Kıyaslanmasında YaĢ Grupları ile ĠliĢkisi 106 Tablo 57 Yoğun Olarak Yapılan Tarımsal Etkinliklerin YaĢ Grupları ile ĠliĢkisi 106 Tablo 58 Toprak ĠĢinde ĠĢgücünün Nasıl Temin Edildiği 107 Tablo 59 Toprak Tapusunun Kimin Üzerinde Olduğu 108 Tablo 60 YaĢ Grubu ile Ev Mülkiyeti iliĢkisi 109 Tablo 61 Ev Mülkiyet ile Sürekli Ġkamet Arasındaki ĠliĢki 109 Tablo 62 Temel Gelir DıĢında Elde Edilen Kaynakların YaĢ Grupları ile ĠliĢ. 110 Tablo 63 Tarımsal Araca Sahip Olup Olmama Oranı 111 Tablo 64 Tarımda KarĢılaĢılan Sorunların YaĢ Gruplarına Göre Değrl. 114 Tablo 65 Kazanılan Paranın YaĢ Grupları ile ĠliĢkisi 115 Tablo 66 Tasarrufları Değerlendirmede YaĢ Gruplarının ĠliĢkisi 116 Tablo 67 Namaz Kılmanın YaĢ Grupları ile ĠliĢkisi 116 Tablo 68 Oruç Tutmanın YaĢ Grupları ile ĠliĢkisi 117 Tablo 69 Kurban Kesmenin YaĢ ile ĠliĢkisi 117 Tablo 70 Kuran Kursuna Yollama Kararının YaĢ ile ĠliĢkisi 118 Tablo 71 Kuran Kursuna Göndermemenin YaĢ ile ĠliĢkisi 118 Tablo 72 YaĢ Dağılımına Göre Köyden Memnuniyet - Ġl ve ilçe ile KarĢ. 119 Tablo 73 YaĢ Grubu YerleĢim Yeri ĠliĢkisi 120 Tablo 74 Sürekl Ġkamet Memnuniyeti Analizi 120 Tablo 75 Oturmak Ġstenilen Yer YaĢ Grubu ĠliĢkisi 120 Tablo 76 TaĢınma Sebebi 121 Tablo 77 BaĢarının Sırrı ile YaĢ Grubu ĠliĢkisi 122 Tablo 78 YaĢ Grubu Çocuk DavranıĢı ĠliĢkisi 122 Tablo 79 Çocuk Mesleği ile YaĢ Grubu ĠliĢkisi 123 Tablo 80 Erkeğin ÇalıĢma YaĢamında Söz Sahibi Olmanın YaĢ ile ĠliĢkisi 123 Tablo 81 Kadının ÇalıĢma YaĢamında Söz Sahibi Olmanın YaĢ ile ĠliĢkisi 124 Tablo 82 ĠĢ Hayatında Kadın ve YaĢ Grupları 124 Tablo 83 Gelecekten Beklentiler Ġle YaĢ Grubu ĠliĢkisi 125 Tablo 84 Teknoloji Kullanımı ile YaĢ ĠliĢkisi 126 Tablo 85 Elektronik EĢya Sahibi Olma ile YaĢ ĠliĢkisi 127 Tablo 86 YaĢ ĠliĢkisi ile Evde Ev Mahsülü Gıda Bulundurma ĠliĢkisi-1 129 Tablo 87 YaĢ ĠliĢkisi ile Evde Ev Mahsülü Gıda Bulundurma ĠliĢkisi -2 130 Tablo 88 YaĢ ĠliĢkisi ile Evde Ev Mahsülü Gıda Bulundurma ĠliĢkisi -3 130 Tablo 89 Evde Bulgur Yapma ile YaĢ ĠliĢkisi 131 Tablo 90 Evde EriĢte Yapma ile YaĢ ĠliĢkisi 131 Tablo 91 Evde Pekmez Yapma ile YaĢ ĠliĢkisi 131 Tablo 92 Evde Peynir Yapma ile YaĢ ĠliĢkisi 132 Tablo 93 Ebeveyn YaĢama Tarzı Belirlemede YaĢ ĠliĢkisi 138 Tablo 94 YaĢam Tarzını Belirlemede YaĢ ĠliĢkisi 138 Tablo 95 Çocuk YaĢam Tarzını Belirlemede YaĢ ĠliĢkisi 139 Tablo 96 Anne Baba YaĢam Tarzlarının Uyumu 139 Tablo 97 Ebeveyn – Çocuk YaĢam Tarzı Uyumu 140 Tablo 98 Gelenek ve Göreneklere Bağlılığın YaĢ ile ĠlĢkisi 140 Tablo 99 Gelenek Göreneklere BakıĢ Açısının Ebeveyn ile Uyumu 141 Tablo 100 Gelenek Göreneklere BakıĢ Açısının Çocuk ile Uyumu 141 XII ġEKĠLLER LĠSTESĠ ġekil 1 Türkiye Fiziki Haritası 46 ġekil 2 Umurbey Sınırı 47 ġekil 3 Türkiye Deprem Haritası 49 ġekil 4 Umurbey Okuma Salonu 59 ġekil 5 Kiepert 1890 Haritası 67 ġekil 6 Edvard Charton Ġmzalı Tarihsiz Gemlik Gravürü 68 ġekil 7 Yunan Ordusu‟nun Gemlik‟e GiriĢi 71 ġekil 8 Yunan ĠĢgal Gemileri‟nden Gemlik ve Umurbey‟in GörünüĢü 71 ġekil 9 Umurbey‟in 1973‟de Gemlik Ovası‟ndan GörünüĢü 72 FOTOĞRAFLAR LĠSTESĠ Fotoğraf 1 Gemlik eski Belediyesi‟nde yer alan mahalle muhtarlarını gösteren tabela 47 Fotoğraf 2 Umurbey merkezden çevre coğrafyasını da gösteren bir fotoğraf. 48 Fotoğraf 3 Umurbey‟den zeytinlerin bir görüntüsü 51 Fotoğraf 4 Zeytin toplayan adın 57 Fotoğraf 5 Celal Bayar Kütüphanesi 1 59 Fotoğraf 6 Celal Bayar Kütüphanesi 2 60 Fotoğraf 7 Umurbey‟deki zeytin bahçelerinden bir kare 61 Fotoğraf 8 Zeytin bahçeleri 61 Fotoğraf 9 Umurbey‟deki zeytincilik görüntüleri 1 62 Fotoğraf 10 Umurbey‟deki zeytincilik görüntüleri 2 62 Fotoğraf 11 Celal Bayar Anıtı‟nın Umurbey‟den farklı açılardan görüntüleri 1 73 Fotoğraf 12 Celal Bayar Anıtı‟nın Umurbey‟den farklı açılardan görüntüleri 2 73 Fotoğraf 13 Anket uygulanırken 74 Fotoğraf 14 Zeytin dönüĢü yolun mülakat yapılarak değerlendirilmesi 74 Fotoğraf 15 Zeytin bahçelerinde kadın ve erkek birlikte çalıĢmaktadır 91 Fotoğraf 16 Zeytincilikle uğraĢmaya genç yaĢta baĢlanılmaktadır 104 Fotoğraf 17 Ġlerleyen yaĢına rağmen zeytin toplayan Umurbey‟li amca 104 Fotoğraf 18 Mevsimlik iĢçi olarak Umurbey‟e gelen iĢçiler 1 107 Fotoğraf 19 Mevsimlik iĢçi olarak Umurbey‟e gelen iĢçiler 2 108 Fotoğraf 20 Mevsimlik iĢçi olarak Umurbey‟e gelen iĢçiler 3 108 Fotoğraf 21 Zeytin toplarken traktör 111 Fotoğraf 22 Zeytin ayıklama makinası 111 Fotoğraf 23 Umurbey‟deki bir yağhanenin giriĢi 112 Fotoğraf 24 Yağhanede zeytinyağı üretme süreci 112 Fotoğraf 25 Zeytinyağı üretilirken zeytinin geçirdiği aĢamalar 113 Fotoğraf 26 Yağı çıkartılan zeytinden arda kalan küspe 113 Fotoğraf 27 Yakıt olarak kullanılmak üzere paketlenmiĢ küspe 113 Fotoğraf 28 Evlerde ĢiĢelenen zeytinyağı 114 Fotoğraf 29 Evlerde ĢiĢelenmiĢ zeytinyağı 114 Fotoğraf 30 Balkon 127 Fotoğraf 31 Televizyon 128 Fotoğraf 32 ÇamaĢır Makinası 128 Fotoğraf 33 Banyo 129 Fotoğraf 34 Umurbey‟li teyze blenderda (çırpıcı makina) ayran çırparken 129 Fotoğraf 35 Kerpiç ve betonerme evler aynı sokakta karĢı karĢıya 133 Fotoğraf 36 Betonerme, eski bir evde bir tarafta geleneksel demir parmaklıklar, diğer tarafta panjur 133 Fotoğraf 37 Kerpiç, betonerme ve taĢ evler, önlerinde eski ve yeni model arabalar Fotoğraf 38 Umurbey Celal Bayar Meydanı, Celal Bayar ÇarĢı Camii, Celal Bayar anıtı 134 Fotoğraf 39 Umurbey sokakları 1 135 Fotoğraf 40 Umurbey sokakları 2 135 Fotoğraf 41 Umurbey eczanesi 135 Fotoğraf 42 Oturma odası 136 Fotoğraf 43 Salon 136 Fotoğraf 44 Salondan bir kare 137 Fotoğraf 45 Sedir 137 Fotoğraf 46 Köy evinin bahçesi 142 GRAFĠKLER TABLOSU Grafik 1 YaĢ Gruplarına Göre Doğum Yeri Dağılımı 75 Grafik 2 örneklemin Cinsiyet ve YaĢa Göre Dağılımı 76 Grafik 3 Eğitim Furumu Yıllık Gelir ĠliĢkisi 78 Grafik 4 YaĢ Gruplarına Göre Eğitim Durumu Dağılımı 79 Grafik 5 YaĢ Gruplarına Göre Anne Eğitim Durumu 80 Grafik 6 YaĢ Gruplarına Göre Baba Eğitim Durumu 80 Grafik 7 YaĢ Gruplarına Bağlı Evlilik YaĢı Dağılımı 82 Grafik 8 YaĢ Gruplarına Bağlı Evlenme Biçimi 83 Grafik 9 YaĢ Grubuna Göre Geleneksel Evlilik Uygulamaları Dağılımı 84 Grafik 10 Ġlk Evlendiğinde Aile Tipi 85 Grafik 11 Uygulama Esnasında Kiminle Oturulduğu 86 Grafik 12 Ailede Otoritenin Kimde Toplandığı 87 Grafik 14 Sürekli Ġkamete Bağlı Ev Mülkiyeti Dağılımı 109 Grafik 13 YĢ Grubuna Bağlı Oturulan Ev Mülkiyeti 110 Grafik 15 YaĢ Gruplarına Bağlı Sürekli Ġkamet Yeri Memnuniyet Dağılımı 120 Grafik 16 Kadının ÇalıĢması Konusundaki Tutum 125 GĠRĠġ Modern olmak ya da olmamak…ĠĢte bütün mesele bu! Gerçekten de 1960‟lardan beri baĢta Amerika ve Avrupa olmak üzere uluslar arası toplumun, devletlerin, kültürlerin ve sosyal bilimcilerin bütün meselesi modernleĢ(tir)mek ya da modernleĢmemek olmuĢtu. ModernleĢmek lazımdı, modern olmak…Ama nasıldı? ĠĢte bu soruya cevap bulundu: tabi ki hali hazırda “modern” olmuĢ olan toplumların yolundan giderek, onların izlediği yolu izleyerek, tıpkısının aynısını yaparak onlar gibi olunabilirdi, onlar gibi modern…ModernleĢme kuramları, tüm toplumların gelenekselden moderne doğru giden doğrusal ve tek yönlü bir yol üzerinde olduğunu, bu yolun bir ucunun geleneksel, bir ucunun ise modern olmak olduğunu söylemektedir. Varlığını sürdürmek isteyen toplumlar modern olan tarafa geçmek zorundadırlar. Bu tarafa geçmek için de onların bu tarafa geçmelerini engelleyen yüklerini atmaları gerekmektedir. Bu yük modernleĢme kuramlarına göre geleneksel değerlerdir. ModernleĢmek isteyen toplumlar geleneksel değerlerin yerine modern değerleri ikame etmelidir ki modernliğin gereklerini yerine getirebilsinler. ModernleĢme kuramlarının savunduğu gibi gelenekleri bırakmak ve onların yerine modern değerleri almak yerine, geleneklerden gücünü almıĢ modernlik nasıl olurdu acaba? Bu çalıĢma geleneğe karĢı, geleneğe rağmen modernleĢme yerine gelenekle birlikte, geleneğin gücünü arkasına almıĢ modernleĢme fikrinin daha gerçekçi ve bu Ģekilde modernleĢmenin gerçekleĢtirilebilir olduğunu savunmaktadır. ModernleĢme kuramlarının savunduğu gibi gelenek ve modern değerler çatıĢmak zorunda değildir, süreç içersinde birbirlerine uyum gösterebilmektedir savıyla hareket eden çalıĢmada bu sav denetlenecektir. Bu çalıĢma beĢ ana baĢlıktan oluĢmaktadır. Öncelikle çalıĢmanın sorununun ne olduğu ve niçin bunun bir sorun olduğu sorularına cevap verilecek, araĢtırmanın kapsam ve metodolojisi belirlenecektir. Bu kapsamda araĢtırmanın konusu, amacı, önemi, literatür taraması, araĢtırmanın yöntemi, hipotez(ler)i ve kavram haritasına yer verilecektir. Ġkinci bölümde araĢtırmanın kuramsal çerçevesi çizilecektir. Bu bölümde araĢtırma kapsamında hem eleĢtirilen hem de araĢtırmanın kuramsal çerçevesini oluĢturan modernleĢme kuramları derinlemesine incelenecektir. AraĢtırmanın üçüncü bölümünde araĢtırma yöresi coğrafi yapısı, altyapısı, demografik ve sosyal yapısı, ekonomik yapısı ve tarihiyle ele alınacak, Umurbey, 1 bulunan ilk tarihsel verilerden alınıp Cumhuriyet dönemine kadar getirilecektir. Bir anlamda Umurbey‟in profili çizilmeye çalıĢılınacaktır. AraĢtırmanın dördüncü bölümünde araĢtırma verilerinin analizi yapılacak, bu analizler değerlendirilecektir. Bu bölümde araĢtırma örnekleminin demografik yapısı, aile yapısı, sosyo-ekonomik yapısı, dini yapısı, kültürel değerleri, gündelik hayatı ve kendi yaĢam tarzlarıyla ilgili düĢüncelerine iliĢkin sorulan sorular ve gözlemler analiz edilmiĢ, anket verileri tablo ve grafiklerle betimlenmiĢ ve yorumlanmıĢ, gözlem sonuçlarına da eĢ zamanlı olarak yer verilmiĢtir. Anket sonuçları tablo ve grafiklerle daha somut bir hale getirilmeye çalıĢılınırken gözlem sonuçları da gözlemler sırasında çekilen fotoğrafların ilgili yerlerde kullanılmasıyla daha somut bir hale getirilmeye çalıĢılmıĢtır. BeĢinci bölümde Umurbey‟de yaĢayan örf ve adetlere yer verilmiĢ; düğün, ölüm, doğum, bayram ve diğer örf ve adetlerin neler olduğu betimlenmiĢtir. 2 BĠR BELDE ARAġTIRMASI ÖLÇEĞĠNDE MODERNLEġME KURAMLARINA SOSYOLOJĠK BĠR ELEġTĠREL BAKIġ: UMURBEY ÖRNEĞĠ 1. ARAġTIRMANIN KAPSAMI VE METODOLOJĠSĠ 1.1 AraĢtırmanın Konusu “ModernleĢme” günlük yaĢantımızda sık sık duyduğumuz, iyi veya kötü bir çok anlam yüklediğimiz bir kavramdır. Literatürde de birbirinden farklı birçok tanımı bulunan “ModernleĢme” kavramı en yalın haliyle “GeliĢmenin özel bir biçimi” ya da “Geleneksel toplumun modern toplum haline dönüĢme süreci”dir ve eylem halindeki modernliği niteler. AzgeliĢmiĢ ya da geliĢmekte olan toplumların geleneksel toplumlar olduklarını ileri süren “ModernleĢme Kuramları” ise II. Dünya SavaĢı sonrası Amerikan sosyal bilim çevrelerinde ortaya çıkan, Batı‟nın model alınması suretiyle tüm dünya toplumlarının modernleĢebileceğini varsayan ve Amerika‟yı modernliğin temsilcisi olarak sunan bir toplumsal değiĢme yaklaĢımıdır. BirleĢtikleri ortak nokta, modernleĢmenin ancak ve ancak geleneksel özelliklerin / değerlerin terk edilmesi ile oluĢabileceğine inanmıĢ olmalarıdır. Doğal olarak terk edilecek geleneksel değerlerin yerine konacak yeni gelenek ve değerlere ihtiyaç vardır. ModernleĢme kuramcıları için yeni değerler Batı‟nın son birkaç yüzyıl boyunca oluĢturmuĢ olduğu değerlerdir. Bu anlamda modernleĢme Batılı değerlere geçiĢ sürecini ifade etmektedir (Cirhinlioğlu 1999:90). Ancak 1960‟lı yıllardan itibaren modernleĢme kuramcılarının temele koydukları bazı sayıltılar çeĢitli kuramcılar tarafından eleĢtirilmiĢtir (Bendix 1967; Nispet 1969; Tipps 1976 bunlar arasında sayılabilir). Yapılan eleĢtirilerin en çarpıcı olanı, modernleĢme kuramlarının geliĢme/değiĢmeyi ele alıĢları ile ilgili olanıdır. ModernleĢme kuramlarına göre, değiĢme/geliĢme tek yönlü / evrimsel bir süreç Ģeklinde olmaktadır. Bu süreç, Avrupa ve Amerika toplumlarının içinden geçmiĢ oldukları süreçtir. ModernleĢme Kuramları‟nın üzerine oturduğu sac ayaklarından bir tanesi de modernleĢme sürecinin mutlak surette modern/geliĢmiĢ bir topluma eriĢimle son bulacağı savıdır. Bu çalıĢma modernleĢme kuramlarının, modernleĢmenin geleneksel özelliklerin/değerlerin terk edilmesi ile oluĢabileceği ve terk edilen değerlerin yerine batılı değerlerin geçmesi gerektiği savı ile modernleĢme sürecinin mutlak surette bu Ģekilde oluĢacak tam anlamıyla modern/geliĢmiĢ bir topluma eriĢilerek sona ereceği savını eleĢtirmektedir. 3 ModernleĢmenin geleneksel değerlerin/özelliklerin terk edilmesi ve terk edilen değerlerin/geleneklerin yerine batılı değerlerin geçmesi ile gerçekleĢmek zorunda olmadığı, geleneksel ve modern biçimlerin çatıĢma halinde olmadan bir arada bulunabileceği ve dolayısıyla da modernleĢme sürecinin mutlak surette modern/geliĢmiĢ bir topluma eriĢilerek son bulmak zorunda olmadığı savından hareketle bu savların modernleĢme kuramlarının Türkiye‟de bir köy ölçeğinde denetlenmesini sağlayacak bu çalıĢmada modernleĢme sürecinde Bursa-Umurbey köyünde gelenek ve göreneklere bakıĢta, gelenek ve görenekleri yaĢayıĢta, yaĢam tarzında (yaĢama biçimlerinde) ve bakıĢ açılarında meydana gelen sosyo-kültürel değiĢme ve bu değiĢimin modern/geliĢmiĢ bir topluma doğru gidip gitmediği çalıĢmanın konusunu oluĢturmaktadır. 1.2 AraĢtırmanın Amacı Konusu çerçevesinde araĢtırmanın öncelikli amacı modernleĢme sürecinde Bursa-Umurbey beldesinde üç kuĢak boyunca gelenek ve göreneklere bakıĢta, gelenek ve görenekleri yaĢayıĢta, yaĢam tarzlarında ve bakıĢ açılarında gerçekleĢen değiĢimleri saptamak, geleneksel ve modern biçimlerin çatıĢma halinde olup olmadığını belirlemek ve bu değiĢimleri modernleĢme kuramları çerçevesinde ve modernleĢme kuramlarının öngördüğü modernleĢme modeliyle karĢılaĢtırmalı olarak analiz etmektir. Bu analizin amacı ise modernleĢme kuramlarının toplumların modernleĢmesinin yolunun geleneksel değerlerini/özelliklerini terk etmeleri ve yerlerine batılı değerleri benimsemelerinden geçtiği ve modernleĢme sürecinin mutlak surette modern/geliĢmiĢ topluma eriĢecek doğrusal ve evrimsel bir süreç olduğu savlarının denetlenmesidir. 1.3 AraĢtırmanın Önemi AraĢtırma, modernleĢme sürecinde olan geçiĢ tipi bir toplumda sosyo-kültürel alanda gerçekleĢen değiĢimlere yönelik olması ve bu değiĢimlerin üç kuĢak üzerinde gözlenmesi açısından önem arz etmektedir. Ayrıca modernleĢme kuramlarının genel varsayımı olan modernleĢmenin geleneksel değerlerin terk edilmesi ve yerine batılı değerlerin benimsenmesiyle gerçekleĢeceği ve mutlak surette modern topluma eriĢilmesiyle sona ereceği savının denetlenmesi araĢtırmanın literatür açısından önemini teĢkil etmektedir. Bu denetlemenin modernleĢme sürecinde olan geçiĢ tipi bir toplumun gelenek ve göreneklerine bakıĢı, gelenek ve göreneklerini yaĢayıĢı, bakıĢ açısı ve yaĢama 4 tarzındaki değiĢimler üzerinden yapılması ve üç kuĢak üzerinde araĢtırılması ise çalıĢmanın önemini arttırmaktadır. 1.4 Literatür AraĢtırma konusu ile ilgili olarak yapılan literatür taramasında “ModernleĢme”, “ModernleĢme Kuramları”, “modernleĢme eğilimleri”, “modernleĢme süreci”, “aile iliĢkileri” , “yaĢam tarzı” , “köy araĢtırmaları”, “gelenek ve görenekler” baĢlıkları ile yapılmıĢ olan araĢtırmalar incelenmiĢtir. Türkiye‟de modernleĢme sürecinin tarihiyle ilgili bilgi gereksinimimizi Hakan Uzun‟un “Osmanlıdan Cumhuriyet‟e ModernleĢme Süreci” konulu 2000 yılında hazırlanmıĢ Yüksek Lisans tezi gidermiĢtir. “ModernleĢme” kavramı ve “ModernleĢme Kuramları”nın tanımlanması, tarihçesi, kaynakları ve eleĢtirileri için Fahrettin Altun‟un “ModernleĢme Kuramı-EleĢtirel Bir GiriĢ” ve Zafer Cirhinlioğlu‟nun AzgeliĢmiĢliğin Toplumsal Boyutu” isimli çalıĢmalarından yararlanılmıĢtır. ModernleĢme süreci, modernleĢme eğilimleri ve köy araĢtırmaları baĢlıkları ile yapılan taramalar sonucunda ulaĢılan Balkı ġafak‟ın “Ankara‟nın Ġki Köyünde Örgün Eğitim ve ModernleĢme Süreci” konulu 1992 tarihli doktora tezinden yararlanılarak köydeki modernleĢme eğilimleri ile ilgili bilgi edinilmiĢtir. Ailenin toplum içersindeki yeri ve öneminin belirlenmesi için Emre Kongar‟ın “Türkiye Üzerine AraĢtırmalar”ından “Ġzmir: Kentsel Ailenin DeğiĢimi” baĢlıklı araĢtırmasından, modernleĢme sürecinde Türk köy ailesinde aile içi iliĢkilerin değiĢiminin bilgisi için M. Said Doğan, M. Cihangir Doğan‟ın ModernleĢme Sürecinde Türk Köy Ailesi AraĢtırması- Köy Ailesi ve Aile Ġçi ĠliĢkilerin değiĢmesi” konulu araĢtırmasından yararlanılmıĢtır. Müge Kantar‟ın “Kırsal Kesimde YaĢayan ve Kırdan Kente Göç Eden Ailelerde KuĢaklararası FarklılaĢma” baĢlıklı çalıĢması göç ve kuĢaklararası farklılaĢma olgularını bir arada sentezleyerek belirlememizi sağlamıĢtır. AraĢtırmamızın literatür incelemesi sırasında karĢılaĢılan ve araĢtırma kapsamında özellikle faydalanılan aĢağıdaki çalıĢmalarla ilgili ise daha detaylı bilgi verilecektir: Arıkan, Gülay v.dğr. Kalecik’e Bağlı Bağcılıkla Uğraşan On Köyde Modernleşme Eğilimleri Üzerine Bir Araştırma, Ankara, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 2004. Ankara ili Kalecik ilçesine bağlı on köyde modernleĢme eğilimlerini araĢtıran çalıĢmada görüĢme ve anket yoluyla toplanan veriler analiz edilmiĢ ve modernleĢme eğilimlerine iliĢkin köy ölçeğinde karĢılaĢtırmalı olarak geniĢ kapsamlı bir araĢtırma 5 ortaya konmuĢtur. Teknik açıdan bizim araĢtırmamıza örnek teĢkil eden çalıĢma bu çalıĢmadır. ÇalıĢmamızda kullanılan anket formu bu çalıĢmada kullanılan anket formunun bizim çalıĢmamıza uyarlanmasıyla oluĢturulmuĢ olup temelde aynıdır. Kıray, Mübeccel B, “DeğiĢen Toplum Yapısı”, Mübeccel B. Kıray‟ın Toplu Eserleri 3, Ġstanbul, Bağlam Yayıncılık, 1998. Kıray‟ın toplu eserlerinin üçüncüsü olarak yayınlanan kitapta Kıray‟ın Adana, Safranbolu ve TaĢköprü‟de yaptığı araĢtırmalar yer almaktadır. Adana‟da sosyo- ekonomik hayatın değiĢen düzeni, dört köyün monografik karĢılaĢtırılması ile incelenmiĢtir. Safranbolu‟yu içeren araĢtırmada; nüfus ve yerleĢme değiĢmenin en önemli boyutu olarak farklılaĢan meslek yapıları, ev içi yaĢam, odalar, yenilen yemekler, boĢ zaman faaliyetleri, turizm deneyimi, kavramlarda ve değerlerde değiĢme gibi konulara ağırlık verilerek Safranbolu‟da konut içi yaĢam olanakları, sınırlılıkları ve torizm yönü incelenmiĢtir. TaĢköprü‟de ise kırsal topluluklarda geliĢme ve liderlik, köy ve geleneksel liderlik, değiĢen aile ve liderlik iliĢkileri, informal iliĢki ağları ve yeni karmaĢık örgütlerin incelenmesi aracılığıyla ele alınmıĢtır. Boran, Behice, Toplumsal Yapı Araştırmaları: İki Köy Çeşidinin Mukayeseli Tetkiki, Ġstanbul, Sarmal Yayınevi, Bütün Kitapları 3, Birinci Baskı, 1992. AraĢtırma, Manisa Ovası‟ndaki sekiz köy ve bu alanın güneyinde bulunan dağlardaki beĢ köyde yapılmıĢtır. Ova ve köy dağları olarak ayrılan köylerde; yerleĢimi, ekonomiyi, sosyal tabakalaĢmayı, dıĢarıyla iliĢkileri ve köylerin ĢehirleĢmesini incelemek amacıyla yapılan çalıĢmada gözlem, mülakat ve anket tekniği uygulanmıĢtır. AraĢtırma sonucunda ova ve dağ köyleri arasında bir de geçiĢ halinde bulunan köy tipine rastlanmıĢtır. Ova köyleri dağ köylerine daha ileridir. Ailede daha modern iliĢkiler görülmeye baĢlanmıĢtır. Atalay, BeĢir, Sanayileşme ve Sosyal Değişme (Kırıkkalae Araştırması), Ankara, Sosyal Planlama BaĢkanlığı Planlama Dairesi Yayınları, Yayın No: DPT: 1917, SPB: 377, 1983. GeniĢ anlamda sanayinin çevreye ve insana etkileri, dar anlamdaysa sanayi etkisinde doğan ve geliĢen Kırıkkale kentinin sosyal geliĢim tarihinin konu edildiği uygulamalı çalıĢma, Kırıkkale‟de kurulan fabrikaların çevrede yaptığı sosyal değiĢmeleri incelemektedir. Genel olarak dünyada ve Türkiye‟de sanayileĢme sürecinden söz edilen kitapta, daha sonra sanayinin kurulduğu ve geliĢtiği bölge olarak Kırıkkale ve çevresi tanıtılmıĢtır. Veri toplama teknikleri olarak, yazılı kaynaklar, resmi ve özel kurumlardan alınan bilgiler, mülakat ve anket kullanılmıĢtır. Tuğaç, Ahmet v.dğr., Türk Köyünde Modernleşme Eğilimleri Araştırması, Ankara, T.C. Devlet Planlama TeĢkilatı Yayınları, Yayın No: 860, 1970. 6 AraĢtırma köylerinin ve köylülerin demografik özellikleri ve toplum yapısı, nüfusu, ekonomik koĢulları, eğitim ve sağlık durumlarının yanı sıra köylerin ve köylülerin genel özellikleri, köy sorunları ve köylülerin ihtiyaçları da incelenmiĢtir. AraĢtırmada sosyal survey metodu kullanılarak Türk köylerini temsil edecek 220 köy üzerinde yapılan araĢtırmada bilgi toplama tekniği olarak doksan sekiz sorudan oluĢan anket uygulanmıĢtır. Köylüler sadece faydalı olduğuna inandıkları yenilikleri kabul etmektedirler. Yasa, Ġbrahim, Yirmi Beş Yıl Sonra Hasanoğlan Köyü, Ankara, Ankara Üniversitesi, S.B.F. Yayınları, 1969. Ankara iline bağlı Hasanoğlan Köyü‟nde 1966 yılında yapılan çalıĢmada son yirmi beĢ yıl içinde Hasanoğla köyünün toplumsal yapısında meydana gelen değiĢiklikler, anket, görüĢme ve gözlem teknikleri ile incelenmiĢtir. Özer, AyĢegül, Bursa Ġli Gemlik Ġlçesi, Umurbey Beldesi‟nde Tarihi Çevre Koruma Önerisi, Ġstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, (YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), Ġstanbul, 2004. Umurbey‟in mimari, arkeolojik ve mimari tarihi özelliklerini inceleyen araĢtırma aynı zamanda Umurbey ile ilgili genel bilgiler konusunda zengin bir içeriğe sahiptir. Umurbey‟e iliĢkin derin bir inceleme yapan araĢtırmadan araĢtırma alanına ait kapsamlı bilgi edinilmiĢtir. Kandemir, Banu, Umurbey Köyü Derleme ÇalıĢması, Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili Edebiyatı Bölümü Bitirme ÇalıĢması, Balıkesir, 1997. Umurbey‟in kültürel değerleri, gelenek ve görenekleri üzerine bir derleme olan çalıĢma halk bilimi bakıĢ açısıyla yapılmıĢtır. ÇalıĢmada bilgiler önce derlenmiĢ, sonra sistematiği uygulanmıĢtır. Derlemenin içerdiği bilgiler bizim çalıĢmamıza temel teĢkil etmiĢ, Umurbey‟de yaĢayan gelenek, görenek ve kültürel değerlerin bir çoğuna buradan ulaĢılmıĢ, hala yaĢayıp yaĢamadıkları sahada araĢtırılmıĢtır. 1.5 AraĢtırmanın Yöntemi Bu çalıĢma üç aĢamadan oluĢmaktadır. Teorik olan ilk bölümde öncelikle literatür taramasına yer verilmiĢ ve araĢtırmanın kavramsal ve kuramsal çerçevesi belirlenmiĢtir. Daha sonra hem araĢtırmanın kuramsal çerçevesini oluĢturan hem de araĢtırma sonuçlarınca eleĢtirel olarak yaklaĢılacak olan “ModernleĢme Kuramları”nın ortaya çıkıĢı, kaynakları ve tarihçesi ile ilgili bilgi verilmiĢ ve bu bilgiler ıĢığında bu çalıĢmada modernleĢme kuramlarının hangi varsayımlarına hangi gerekçelerle eleĢtirel bakıldığı belirtilmiĢtir. 7 Pratik olan ikinci bölümde ise araĢtırma için gerekli olan veriler seçilen örneklem grubundan “anket” ve “mülakat” yoluyla toplanmıĢtır. AraĢtırma hipotezlerini sınayacak Ģekilde hazırlanan sorularla geçiĢ toplumunda bir arada bulunan geleneksel ve modern biçimlerin çatıĢıp çatıĢmadığı, bu çatıĢma ya da çatıĢmama sonucunda geçiĢ toplumunun mutlak surette modern topluma mı dönüĢeceği yoksa modern topluma dönüĢmeyebilecek olan yeni bir toplum tipi mi olduğu sorgulanacaktır. 1.5.1 AraĢtırmanın evreni AraĢtırma, üç kuĢak arasında modernleĢme eğilimlerini karĢılaĢtırmayı amaçlamaktadır. AraĢtırma evreni Umurbey'li olan herkestir. Umurbey'li olmak ise bu çalıĢma kapsamında kütük ya da soy kökeni dikkate alınmaksızın Umurbey'de yaĢayan ya da anne-baba ya da büyükanne-büyükbabası Umurbey'de yaĢayan kiĢiler olarak ele alınmıĢtır. 1.5.2 AraĢtırmanın örneklemi AraĢtırma nesiller arası karĢılaĢtırma yapma çabasında olduğundan araĢtırmanın örneklemi, üç farklı nesli de içerecek Ģekilde oluĢturulmuĢ ve bu üç nesil ayrı ayrı sınıflandırılmıĢtır. 60 yaĢ üstü denekler birinci nesil, 34-59 yaĢ arası denekler ikinci nesil ve 15-34 yaĢ arası denekler üçüncü nesil olarak sınıflandırılmıĢlardır. AraĢtırma, Umurbey ölçeğinde üç nesil üzerinde modernleĢme eğilimleri arasında karĢılaĢtırmaya dayalı olduğundan anket formu üç nesilden de eĢit sayıda deneğe uygulanmıĢtır. Gözlem ve mülakat / görüĢme ise anket formunu cevaplandıran deneklerin yanı sıra araĢtırma süresince araĢtırma sahasına gidildiği müddetçe araĢtırma evreninde temas kurulan herkes üzerinde yapılmıĢtır. Anket formu uygulanan denekler ailelerinde üç kuĢak da hayatta olanlar arasından seçilmiĢtir. 1.5.3 Veri toplama teknikleri AraĢtırma hipotezlerinin denetlenmesi için ihtiyaç duyulan veriler, yazılı materyal (resmi ve gayrı resmi köy kayıtları, mektuplar, günlükler, kitap ve diğer eserler) araĢtırma, gözlem, anket ve görüĢme / mülakat yollarıyla toplanmıĢtır. 1.5.3.1 Yazılı materyal araĢtırma Köyün tarihine iliĢkin araĢtırma yapmak amacıyla köy kayıtlarının araĢtırılmasıyla baĢlayan yazılı materyal araĢtırmaları derinleĢtikçe önceki 8 dönemlerdeki yaĢama biçimleri, gelenek ve görenekler, günlük yaĢam vb. hakkında zengin verilere ulaĢma imkanı sağlamıĢtır. 1.5.3.2 Gözlem AraĢtırma alanına periyodik olarak gidilmiĢ, günlük yaĢam biçimleri, alıĢkanlıklar, iliĢkiler, değiĢim ve geliĢmeler, Umurbey‟deki kültürel, sosyal, ekonomik alanlarda mevcut durum gözlenmiĢtir. Bu gözlemler Ģayet uygun ortam varsa anında, uygun ortam bulunamıyorsa bulunduğunda (örneğin gözlemin yapıldığı akĢam eve gittikten sonra) kaydedilmiĢtir. 1.5.3.3 Anket AraĢtırma örneklemine 80 sorudan oluĢan anket uygulanmıĢtır. KarĢılaĢtırmanın daha rahat yapılabilmesi için üç nesil üzerine de aynı sorulardan oluĢan anket formu uygulanmıĢtır. Anket formu, 15-34, 35-59 ve 60 yaĢ üstü olarak sınıflandırılan üç neslin her birinden 20‟Ģer kiĢi tarafından cevaplandırılmıĢtır. Anket uygulamaları, daha samimi bir ortamda olabilmesi ve dolayısıyla daha doğru verilere ulaĢılabilmesinin yanı sıra sohbet esnasında baĢka verilere de ulaĢabilmek amacıyla yüz yüze yapılmıĢtır. 1.5.3.4 GörüĢme / Mülakat Anket, bilimsel açıdan daha kesin ve net bilgilere ulaĢabilmeyi sağlayabilmesine karĢın, araĢtırma bölgesindeki kiĢilerde rahatsızlık, yabancılık, çekinme vb. olumsuz duygulara yol açma gibi etkileri de olabilmektedir. Bu duygular anket cevaplandırıcılarının her zaman rahat ve açık bir Ģekilde en doğru bilgileri paylaĢ(a)mamasına neden olabilmektedir. Bu nedenle hem daha fazla ayrıntıya girebilmek, hem karĢılıklı sohbet etmenin kiĢilere verdiği güvenle daha net cevaplar alabilmek hem de anket sonuçlarını sınayabilmek amacıyla görüĢme/mülakat yoluyla da veri toplanmıĢtır. Bu görüĢmeler, araĢtırma bölgesine hemen her gidildiğinde karĢılıklı sohbet Ģeklinde gerçekleĢtirilmiĢtir. Örneklemin gelenek ve göreneklere bakıĢını, gelenek ve görenekleri yaĢayıĢını, bakıĢ açılarını ve yaĢam tarzlarını araĢtıran sorular sorulmuĢ, anket formundaki sorulara paralel gidilmekle birlikte sadece anket formuna bağımlı kalınmamıĢ, mülakatlarda daha esnek davranılmıĢtır. 9 1.5.4 Veri analizi teknikleri Toplanan veriler, toplanma tekniklerine göre farklı Ģekillerde analiz edilmiĢtir. 1.5.4.1 Yazılı materyallerin Analizi Yazılı materyallerdeki veriler, araĢtırma amaına hizmet edip etmediklerine ve araĢtırma hipotezlerine cevap verip vermediklerine göre analiz edilmiĢlerdir. 1.5.4.2 Gözlem Analizi Gözlem verileri öncelikle kaydedilmiĢ, kaydedilen veriler araĢtırma amaç ve hipotezleri doğrultusunda sınıflandırılmıĢ ve kullanılmıĢtır. 1.5.4.3 Anket Analizi 92 sorudan oluĢan anket formları 15 – 34 yaĢ aralığında 20 kiĢiye, 35 – 59 yaĢ aralığında 20 kiĢiye ve 60 yaĢ üstünde 20 kiĢi olmak üzere toplam 60 kiĢiye uygulanan anket verileri SPSS programı kullanılarak değerlendirilmiĢtir. AraĢtırmadan elde edilen ham veriler öncelikle SPSS programına girilerek frekans ve yüzde tabloları oluĢturulmuĢtur. Örneklemin genel özellikleri tek ve iki yönlü tablolar halinde gösterilmiĢtir. Çapraz tablolar ve grafikler oluĢturularak bazı değiĢkenler arasındaki iliĢkiler yüzde oranları bakımından yorumlanmıĢtır. 1.5.4.4 GörüĢme / Mülakat Analizi GörüĢme verileri sorulan sorulara alınan cevapların gözlem ve anket cevaplarıyla paralel Ģekilde değerlendirilerek analiz edilmiĢtir. 1.6 AraĢtırmanın Hipotezleri Geleneksellikten modernliğe doğru gerçekleĢen modernleĢme sürecinde siyasal ve ekonomik alanlarda olduğu gibi toplumsal ve kültürel alanlarda da değiĢiklikler meydana gelecektir. Ancak bu durum, modernleĢme yönünde gerçekleĢen bu değiĢimlerin geleneksel tüm değerleri yok edeceği anlamına gelmemektedir. ModernleĢme, ya da daha genel bir söylemle geliĢme sürecinde siyasal ve ekonomik değiĢiklikler olduğu gibi sosyo-kültürel değiĢimlerin de meydana geldiği; ancak gelenekselliğin de devam ettiği, modern ve geleneksel biçimlerin, modernleĢme kuramının genel olarak iddia ettiği gibi, mutlaka çatıĢma halinde olmadığı gözleminden hareketle yürütülen araĢtırmada ana hipotez; geleneksel ve modern biçimlerin, bakıĢ açılarının, yaĢam tarzlarının ve değerlerin çatıĢma halinde olmak zorunda olmadığı, bir arada uyum içersinde de olabildikleri üzerine inĢaa edilmiĢtir. 10 ÇalıĢmada doğruluğu araĢtırılan bu hipotezin doğruluğunun araĢtırılması için sınanması gereken alt hipotezler Ģunlarıdır:  “Modernite arayıĢları ve gelenekselik süreç içinde birlikte sürdürülebilir.” Genel hipotezi aĢağıda yer alan alt hipotezlerin sonuçlarıyla sınanmıĢtır.  “Üç kuĢak boyunca gelenek ve göreneklere bakıĢ, modernleĢme yönünde değiĢkilik göstermiĢtir.”  “Üç kuĢak boyunca gelenek ve görenekleri yaĢayıĢ, modernleĢme yönünde değiĢiklik göstermiĢtir.”  “Üç kuĢak boyunca yaĢam tarzı, modernleĢme yönünde değiĢikilik göstermiĢtir.”  “Üç kuĢak boyunca bakıĢ açısı, modernleĢme yönünde değiĢiklik göstermiĢtir.”  “Gelenek ve göreneklere bakıĢta geleneksellik de devam etmektedir.”  “Gelenek ve görenekleri yaĢayıĢta geleneksellik de devam etmektedir.”  “YaĢam tarzında geleneksel öğeler de devam etmektedir.”  “BakıĢ açılarında geleneksel öğeler de devam etmektedir.”  “Gelenek ve göreneklere bakıĢta geleneksel ve modern biçimler çatıĢma halinde olmayabilir/ olmak zorunda değildir.”  “Gelenek ve görenekleri yaĢayıĢta geleneksel ve modern biçimler çatıĢma halinde olmayabilir/ olmak zorunda değildir.”  “Geleneksel yaĢam tarzı ile modern yaĢam tarzı çatıĢma halinde olmayabilir / olmak zorunda değildir.”  “Geleneksel bakıĢ açısı ile modern bakıĢ açısı çatıĢma halinde olmayabilir / olmak zorunda değildir.”  “Geleneksel ve modern değerler çatıĢma halinde olmayabilir/ olmak zorunda değildirler.”  “Geleneksel ve modern değerlerden çatıĢanlar vardır.”  “Geleneksel ve modern değerlerden çatıĢmayanlar vardır.”  “Geleneksel ve modern değerler bir arada yaĢayabilirler.”  “Üç kuĢak arasında yaĢam tarzında değiĢikliler vardır.”  “Üç kuĢak arasında geleneklere bakıĢta farklılık vardır.”  “Üç kuĢak arasında gelenekleri yaĢayıĢta farklılık vardır.”  “Üç kuĢak arasında geleneklere bakıĢtaki farklılık her zaman çatıĢma oluĢturmaz.”  “Üç kuĢak arasındaki gelenekleri yaĢayıĢtaki farklılık her zaman çatıĢma oluĢturmaz.” 11 1.7 AraĢtırmada Kullanılan Temel Kavramlar Bu bölümde öncelikle, çalıĢmanın merkezinde yer alan kuramlara da ismini veren “modern” kavramı üzerinde detaylı bir Ģekilde durulacak, sonrasında araĢtırma açısından önem arz eden diğer kavramların araĢtırma kapsamında hangi anlamlarda kullanıldıklarına yer verilecektir. Bu kapsamda öncelikle “modern”, “modernite”, “modernizm” kavramlarının farklılıkları üzerinde durulmaksızın “modernite”nin etimolojik kökeni ve tarihsel geliĢimi üzerinde durulacak, sonrasında türevlerine yer verilirken sırasıyla “modern”, “modernlik”, “modernizm”, “modernleĢme”, “modern bilinç” ve ”gelenek” kavramları üzerinde durulacaktır, sonrasında araĢtırma açısından önem arz eden “geleneksel toplum”, “modern toplum” gibi kavramlar ise daha anlaĢılır olması açısından araĢtırmanın kuramsal çerçevesi bölümünde, kuramlar kapsamında tanımlanacaktır. 1.7.1 Modern kavramı, etimolojik geliĢme ve türevleri Modern kavramı, tarihsel olarak zaman içinde yapılan bir ayrımla baĢlamıĢtı. Sözlük anlamı “bugün” demek olan “modern”, bir Ģeyleri dünden ayırmayı ifade etmektedir. Yaygın bir kanaate göre bu bağlamda modernlik ilk defa 5. Yüzyılda Hristiyanlığın, gelinen o gününü eski pagan Romalı geçmiĢten ayırmak için kullanılmıĢtı. Yani buna göre bir müĢrik “antik” Roma dönemi var, bir de Hristiyanlığın yaĢandığı mümin “modern” Roma dönemi vardır. Ancak her halükarda modern yeni bir durumu ifade ediyordu. (Davidson 2002: 54). Ne var ki daha sonra bu yeni durum, Ģimdiye ait Hristiyanlığın aksine antik paganizmin üstüne kurulmaya çalıĢıldı ki daha sonraları modernizmin seküler vurgusu buradan kaynaklanacaktır. Gerçekten de ilk belirgin pagan vurgu Rönesans‟ta kendini gösterdi. Antik çağ paganizmi gibi o da insanı kendi baĢına, ilahilikten soyutlanmıĢ olarak almaya giriĢti. Ġnsan, bedeniyle vardı; resim, heykel ve benzeri sanatlar da öncelikle, bu insan bedeni tasarımından doğdu. Modernus, Latince sözlük karĢılığı itibariyle “Ģimdi” anlamına geliyor ve yeniye vurgu yapıyorsa da, onun en temel esprilerinden birisi Ģüphesiz bir “kopma ve farklılaĢma” durumunu anlatmıĢ olmasıdır. Yukarıda da belirtildiği üzere ilk defa Roma‟da 5. Yüzyılda Hristiyanlık öncesinden kopmayı ifade etmek üzere kullanılmıĢtı. Yani buna göre Ģimdiki Hristiyanlık zamanları artık bu haliyle modern zamanlardı. Bu bir bakıma Ġslam-cahiliye dönemi ayırımına benzemektedir. Ancak Batı, son birkaç yüzyıldır modern kavramını yalnızca kendi tarihsel geliĢimini tasnif etmek, Ģimdi ve öncesini ayırmak için değil, aynı zamanda kendisini baĢkasından ayırmada kullanıyor. Öyle bir tanımlama yapıyor ki her ne kadar kendisinin dıĢındaki 12 dünyayı geleneksel olarak niteliyorsa da gelenekselin tanımı ”modern olmayan”dır. Burada modernin nitelikleri esas alınmıĢ, bu özelliklerin dıĢında kalanlar, kendi alanlarında bir bütünlük oluĢturmadıklarına bakılmaksızın üzerlerine bir “geleneksel” kaĢesi basılmıĢtır. Tıpkı geometrik Ģekiller dünyasını üçgen esasına göre “üçgenler” ve “üçgen olmayanlar” olarak ikiye ayırmak gibi. Halbuki kare de daire de üçgen olmayanlardır, ama birbirlerine üçgenden daha yakın değillerdir (Aydın 2009). Modern kavramı tarihsel olarak önemli bir anlam değiĢikliği geçirmiĢ, her zaman olumlu anlamda kullanılmamıĢtır. AnlaĢıldığı kadarıyla 5.-14.yüzyıllar arasında önceki eski dönemle yeni dönemi ve özellikle Hristiyanlık ile ondan önceki dönemi ayırmada kullanılan ve bağlamda olumlu bir anlam taĢıyan modernite, bu tarihlerden 18. yy aydınlanma felsefesine kadar olumsuz bir çağrıĢıma sahiptir ve ilgi çekicidir ki genel olarak kadim kültürlere ayak uyduramayanların olumsuz tutumunu ifade etmek üzere kullanılmıĢtır. Bu dönemlerde modern, bayağı basmakalıp görüĢler demekti. Mesela Shakespeare, kavramı bu anlamda almıĢtı. Yine Ġngiliz yazarları Fransız devriminin önderlerine “ModernleĢtiriciler” olarak yollama yaptıklarında da kavram yine yermeyi ifade ediyordu (Black 1986: 4). Ancak 18. yüzyıl sonrasında kavram, yeni ve önemli bir dönem anlamında alınmaya baĢlandı, yeniden belirlemeler yapıldı. Buna göre biraz da keyfi bir tanımlamayla 1500 yılları sonrası “modern”di. 19.yy sonrasında ise çerçevesi yeniden çizildi; sınai-ekonomik geliĢmiĢ ülke anlamına gelmeye baĢladı (Aydın 2009). Bugünkü modernitenin olgusal olarak 18.yy aydınlanma felsefesiyle baĢladığı kabul edilmektedir. Bundan dolayıdır ki modernlik “Tarihsel olanın karĢıtı” anlamında bir zihniyet (bilinç) olarak alınabilir. Tarihsel karĢıtı olması, 18. yüzyıla kadar izlenen Antikçağ düĢüncesinin artık aĢılması anlamına gelmektedir. Bunun en önemli göstergelerinden birisi ise Antikçağda çok da önemli olmayan zamanın önem kazanmasıdır. Esasen modernitenin aydınlanma felsefesi ile olan iliĢkisinin en önemli göstergelerinden birisi de içkin özellikler taĢımasıdır. DüĢünürler moderniteyi niteleyen Ģeyin ne olduğu üzerinde çok tartıĢmıĢlardır. Mesela bunlardan A. Giddens‟a göre modernite “17. yüzyılda Avrupa‟da baĢlayan ve sonraları neredeyse bütün dünyayı etkisi altına alan toplumsal yaĢam ve örgütlenme biçimidir.” P. Berger‟e göre “Batının kendi üstünlüğüne inanmasını sağalayan bir zihniyet oluĢumudur.” A. Swingewood‟a göre “karmaĢık bir sosyal süreçtir”. 13 T. Hentch‟e göre modernite “Batının doğaya bakarak ürettiği ve evrimle, geliĢme, ilerleme gibi inanç ilklerine dayanan bir zihniyet biçimidir” (Altun 2002: 23). A. Smith‟e göre modernitenin belli bir anlamı yok, kim ne varsayıyorsa odur: Bu bağlamda o (mesela) laik, kapitalist tarihsel deneyim, geliĢmekte olan ülkelerin politikaları, toplumsal süreçler toplamı vb.dir. 1.7.1.1 Modernliğin tarihsel aĢamaları Moderniteyi tanımlayabilmek için önce tarihsel geliĢime bir göz gezdirmekte yarar var. Hemen denebilir ki söz konusu ettiğimiz modernliğin yaklaĢık 400 yıllık bir tarihi vardır ve bu zaman dilimi kendi içinde üç bölüme ayrılabilir.  16. yy‟da baĢlayan Rönesans hareketlerinden 18. yüzyıl aydınlanma hareketine kadar süren iki yüz yıllık dönem.  18. yy aydınlanmasından 20 yy‟a kadar geçen iki yüzyıllık dönem.  20.yy‟dan günümüze kadar süren dönem (Berman 1992: 44). Birinci dönem modernitenin temellerinin oluĢtuğu, tabir caizse tohumlarının ekildiği dönemdir. Berman‟ın dediği gibi belki iĢin nereye varacağı iyi bilinmiyor ama bir Ģeyler oluĢuyordu. Klasik olarak da nitelendirebileceğimiz bu birinci dönemde modernitenin felsefi alt yapısı kabul edilen Rönesans ve Aydınlanma felsefeleri gerçekleĢti. Gerçekten bu iki felsefe de modern zihniyette gördüğümüz: Ġçkin, Ģekilci, akılcı, kurgucu bir dünya görüĢünü ifade etmektedir. Ġkinci dönemde Fransız Ġhtilali büyük önem taĢır. Çünkü burada dramatik bir biçimde yeni bir kamu oluĢur. Modernite 19.yy‟da sanayi olgusu ile baĢlayan 20.yy‟ı da içine alan bu ikinci dönemde kurumsallaĢır. Üçüncü dönemin en belirgin özelliği ise modernitenin neredeyse bütün dünyayı kapsayacak Ģekilde yaygınlaĢmıĢ olmasıdır. Gerçi bu dönem baĢta postmodernizm olmak üzere yoğun eleĢtiriler aldığı bir dönemdir. Bütün etkinliğine rağmen bu dönemde modernite parçalanmıĢtır. Özellikle 20.yy‟ın son çeyreğinden beri postmodern bir dönem yaĢanmaktadır. Bu son dönemin en belirgin özelliklerinden birisi, ortaya yeni bir Ģeyler koymaktan çok, baĢka düĢünceleri yapı bozumuna uğratmak, daha da olmazsa fiili müdahalelerde bulunmaktadır. Modernitenin geliĢiminde Ģüphesiz pek çok düĢünürün katkısı vardır. Ancak bazılarının görüĢleri çok daha açıklayıcıdır. Mesela Berman‟a göre Marx ve Nietzche ayrı bir önem taĢır. Marx‟a göre modernite faydalı ve zararlı pek çok Ģey üretmiĢtir. Modernitenin ürettiği en belirgin Ģeylerden birisi iĢçi sınıfıdır. ĠĢçi sınıfı toplumların dönüĢümünde önemli bir yere sahiptir. Nietzche‟ye göre ise bu yeni mantık esasta 14 çeliĢik olan Hristiyanlık ideallerinin aĢılması sağlamıĢtır. Yine bu düĢünüre göre modern kültürün temel özelliği ironik ve diyalektik olmasıdır. Nietzche modern kültürün dinle hesaplaĢmasının altını çizer. Ona göre bunun bir ortamı da vardı. Hristiyanlık zaten Tanrı'yı öldürmüĢtü. Belki bunun yerine bir Tanrı‟nın çıkması gerekirdi ama aydınlanma bunu beceremedi, Tanrı‟nın yerine insanı dikti. Bir süre sonra insan da anlamını yitirdi, yapıp eden, her Ģeyi düzenleyen bir Tanrı öznesi olarak bizzat modernitenin kendisi kaldı (Berman 1992: 45). Öyle ki modern toplum bile ferdi çevreleyen bir “demir kafes” haline geldi. ġüphesiz modernitenin tarihsel geliĢiminde onu algılayıĢ hep değiĢmiĢtir. Mesela 19.yy‟da modern kültür hala savunmadaydı ve karĢıtlarına karĢı baĢka alternatiflerin de olabileceğini söylüyordu. 20.yy‟da ise artık modernite evrensel olarak takdim ediliyordu. Her Ģeyin bir baĢka Ģıkkı yoktu ve mevcut sonuç kaçınılmazdı. Yakın bir zamana kadar modernite yaptığı fiili müdahalelere rağmen kendiliğinden bir kültürel süreç olarak dünyaya yayılıp yerleĢeceğini iddia ediyordu. Ġçinde bulunduğumuz 21. yy‟ın baĢlangıçlarında ise modernitenin güçlü ikame edilebileceğini, alternatiflerin, farklı kültürel oluĢumların, gerektiğinde silahlı müdahale ile bertaraf edilmesi gerektiğine inanmaktadır. Modernite önceleri ciddi bir Ģekilde eleĢtirilemiyordu. Ġlerleme gibi paradigmaları, evrensel boyutta genel geçer sanılıyordu. ġimdi ise modernitenin öncülleri, ilkeleri ve sonuçlarıyla tartıĢılmaktadır. Üstelik eleĢtiriler sadece Batı dıĢı toplumların aydınlarından gelmiyor, bizzat Batılı aydınlarca yapılıyor. Modernite baĢından beri özel bir proje olarak takdim edilmiĢ ve ispatlanabilmesi için yoğun bir çaba harcanmıĢtır. Bunun için de aklileĢtirmeye dayalı bir özel inĢa süreci yaĢanmıĢtır. Bu inĢai çabalardan birisine göre modernite bilimsel, siyasal, kültürel ve teknik, endüstriyel dört dönemden geçmiĢtir. ġüphesiz bütün bu geliĢmelerin odağında “modern olan” vardır. Bundan dolayı “modern”, niteleyici bir kavram olarak kullanılmakta ve her Ģeyin baĢına, o olgunun öncekinden farklı bir tarzını ifade etmek üzere getirilmektedir. Bir farkı ifade ettiğinden dolayı da ilk bakıĢta anlamlı gözükmektedir. Mesela modern devlet, modern aile, modern siyaset, modern değerler, bir örnek olarak hatırlanabilir. Bu örnek kurumlarda modern oluĢ (olumlu-olumsuz) baĢka yapılanmalardan bir zihniyet farkına iĢaret etmektedir. Ġlgi çekicidir ki modernite gittikçe sadece bir farkı göstermekle kalmamıĢ, sırf iyi, olumlu olanı anlatır hale gelmiĢtir. Gerçekten de modernite kavramı uzun bir zamandır, tabiri caizse kerameti kendinden menkul bir tarzda iĢlemektedir, buna göre modern olan iyidir ve bu iyiliğini ispatlamak için hiç bir referansa ihtiyacı yoktur. Buna göre mesela modern 15 Ģehir, geliĢmiĢ, bizatihi iyi bir Ģehirdir. Ama yaĢanmaz hale gelen, gündüz bile bazı semtlerinden geçilemeyen Ģehirler de moderndir, ama bu geliĢme hiç de olumlu değildir. Ne var ki modernite söyleminde bu gerçek dikkatten kaçırılmaktadır. 1.7.1.2 Modernitenin türevleri Genel açıklamalar içeren bu kısımda bir de moderniteden türetilmiĢ kavramlardan söz etmek uygun olacaktır. Modernite türevi kavramların en önemlileri “modernlik”, “modernizm” ve “modernleĢme”dir. Bunlardan modernlik (modernitenin kendisi ile birlikte) olgunun yalın halini, modernizm bir ideolojik oluĢumu, modernleĢme ise farklı toplumlarca modernliğin edinim sürecini anlatır. Modernizm, modernitenin ideolojik kesitidir. Modernizm, Batı benmerkezciliğini ve kültürel hegemonisini açıklamak ve meĢrulaĢtırmak isteyen bir kültür Ģemasıdır. Bu kavram aslında moderniteye mal edilen her Ģeyi kapsamaz. Modernliğin ideolojileĢmiĢ bir yönünü ifade eder. O da her ideoloji gibi çok farklı malzemelerin kullanımından oluĢur ve yanlı –amaçlı- bir içerik taĢır. Modern kurgu hegemonik vurgusunu da en açık bir Ģekliyle modernizm versiyonunda gösterir. Mesela buna karĢılık modernleĢme, tüm yanlılığına ve eleĢtirilebilecek yönlerine rağmen daha nesnel bir proje görünümündedir. Bilindiği kadarıyla modernizm kavramı ilk kez 19.yy‟ın ikinci çeyreğinde Guatamala‟da çıkan bir dergide Peru‟daki bir edebi hareket hakkında yazan Nikaragualı bir Ģar tarafından kullanılmıĢtır. Burada modernizm, natürizm, romantizm vb. gibi bir estetik akım anlamına geliyordu. Ġngilizce‟deki yaygın kullanımını ise ancak 20.yy ortalarında bulmuĢtur (Anderson 2002: 9). Daha sonraları ise modernizm kavramı modernitenin ideolojik konumunu ifade etmek üzere kullanılagelmiĢtir. Bu bağlamda modernizm, Batı kültürünün Batı dıĢı toplumların aydınları üzerindeki etki biçimi olarak karĢımıza çıkmaktadır. Yani ideolojinin genel yapısına uygun olarak amaçlar, düĢünceler ve eylemleri, olduğu kadar olması gereken umutları ve beklentileri, zihni kalıpların yanında pratikleri içeren nihai kültür Ģeması niteliği taĢımaktadır. Modern türevi olarak bahsettiğimiz ancak her biri farklı anlamlar içeren “modern”, “modernlik”, “modernizm”, “modernleĢme” ve “modern bilinç” kavramlarını ayrı ayrı ele almak gerekmektedir. 1.7.2 Modern "Modern”in kelime anlamı; çağcıl, çağdaĢ, yeni; asrî olup "modernizm" de çağcıllık; yenilikçilik demektir. 16 “Modern” nitelemesinin en yaygın iki kullanımı oldukça muğlaktır. Modern nitelemesi tarih kitaplarının bazı bölümlerine verilen baĢlıklardan biri olabilir: Ortaçağ ve Rönesans‟ın ardından “Modern Zamanlar” gelir. Kimileri kitabın bu son bölümünün pek kalınlaĢtığını düĢünerek yeni bir baĢlığa geçer: Postmodern. Ama, sözcüğün en yaygın kullanımı izlenimcidir ve sözcüğe duygulanımsal, olumlu ya da olumsuz anlamlar yükler. Modern, yeninin ya da yakın zamanın eĢanlamlısı haline gelir. Ġster olumlu, isterse olumsuz değerlendirilsinler, gündelik yaĢamda ve kültürde modaya uygun tutumlara “modern” denir. En dikkate değer değiĢiklikler, kaynaklarını teknik ilerlemede ve onun emek dünyası ile endüstriyel alanda yol açtığı altüst oluĢlarda bulur. Bu nedenle, kimileri de modernite sözcüğünü, iyi bilindiği ve tersine çevrilemez olduğu iddia edilen, zaman ve mekana dahil oluĢ biçimimizi altüst eden üretim düĢkünü bir türeve bağlar. Endüstriyel- teknik yapı, tek biçimleĢtirici bir sıra düzeni dayatır ve ekonomilerle devletler, ardından bunun bir sonucu olarak, bireyler arasında çözülemez karĢılıklı bağımlılık yaratır. ĠĢte “modern” budur (Jeanniere 2000). Modern teriminin içeriği her çağda her dönemde `yeni' olan Ģeylerle değiĢmekle birlikte eskiden yeniye geçiĢi ifade etmekte; çağcıl yeni olan Ģeyleri irdelemek için kullanılmaktadır. Bu nedenle belirli çağları içerdikleri yenilikler açısından değerlendirirken kendilerinden önceki çağlara göre modernlik niteliği atfedilmektedir. Sözgelimi 18. yüzyıl Rönesans dönemine göre modern bir yüzyıldır ya da 1990'ların Türkiye'si 1980'lerin Türkiyesi'nden daha moderndir denilebilmektedir (Kale 2002). Modern olanın belirlediği gerçekliklere uygun olarak hareket etmek bir olgu olarak “modernity / modernlik” ve bir süreç olarak “modernization / modernleĢme” kavramlarıyla açıklanabilir. Modernlik kavramı teknolojik, siyasal, ekonomik ve toplumsal geliĢmede ileri ülkelerin ortak özelliklerini belirtmek üzere kullanılırken “modernleĢme” öteki ülkelerin o özellikleri elde etme sürecini belirtir. 1.7.3 Modernlik Giddens‟a göre 17.yy‟da Avrupa‟da baĢlayan ve sonraları neredeyse bütün dünyayı etkisi altına alan toplumsal yaĢam ve örgütlenme biçimlerine iĢaret eder. Peter Wagner, modernliğin baĢlangıcına, 18.yy‟da gerçekleĢen demokratik ve endüstriyel devrimleri yerleĢtirir. Abel Jeannire ise modernliğe geçiĢi belirleyen dört devrimden bahseder: Bilimsel, siyasal, kültürel ve endüstriyel. Marshall Berman, modernliğin tarihinin üç evrede ele alınabileceğini belirtir: 17  Ġnsanların modern hayatı algılamaya yeni baĢladıkları, el yordamıyla kendilerine çarpan Ģeyi anlamlandırmaya çalıĢtıkları ve 16. yy‟ın baĢlarından 18.yy‟ın sonlarına kadar geçen süreyi kapsayan birinci evre.  1790‟ların “devrimci dalga”sıyla baĢlayan ve büyük, modern bir kamunun doğduğu ikinci evre.  GeliĢmekte olan modernist dünya kültürünün sanat ve düĢünce alanlarında göz alıcı baĢarılar sağladığı ve modernleĢme sürecinin nerdeyse tüm dünyayı kapsadığı üçüncü evre. Modernliğin ne olduğuna iliĢkin baĢka bir takım açıklamalar Ģöylerdir:,  Ekonomik, politik ve kültürel değiĢimdeki karmaĢık süreçlerle karakterize edilen, yeni tipte bir toplumun ortaya çıkması.  17. ve 18. yy‟larda Batı Avrupa‟da filizlenmeye baĢlayan, esas görünümlerine Kuzey Amerika‟da rastlanılan ve o zamandan bu yana Batı dıĢı dünyaya yayılan ya da dayatılan bir toplum biçimi.  Eskinin dıĢlanması ve yeninin kutsanmasıdır.  Ve esas itibariyle 19.yy. ile birlikte gündelik hayatları tanzim etmeye giriĢen buyurgan bir sistem halini almıĢtır.  Köklü bir değiĢimi bünyesinde barındıran bu sistem kendisinin dıĢında olanı „gelenek‟ olarak kurgular ve ona karĢı üstünlük varsayımında bulunur. Bu yönüyle daha önceki toplumsal örgütlenme biçimlerinden farklılaĢır.  Marshall Berman‟a göre modernliğin dayandığı kaynaklar: fiziksel bilimlerdeki büyük keĢifler, sanayileĢme, muazzam demografik çalkantılar, kitle iletiĢimin yaygınlaĢması, ulus devletler, egemen sistemlere alternatif önerme iddiasında olan kitlesel toplumsal hareketler ve kapitalist dünya pazarı. Modernliğin genellikle, Rönesans‟la ortaya çıktığı savunulur; modernlik eskiler ve modernler arasındaki tartıĢmada olduğu gibi antikiteyle iliĢkili olarak tanımlanmıĢtır. Terimden bugün anladığımız Ģeyin büyük kısmını türettiğimiz on dokuzuncu yüzyıl baĢı ve yirminci yüzyıl sonları Alman sosyolojik teorisinin bakıĢ açısından ele alındığında, modernlik geleneksel düzenle karĢıtlık içerisine konulur ve toplumsal dünyanın ilerki iktisadi ve yönetsel rasyonelleĢmesini ve farklılaĢmasını içerimler (Weber, Tönnies, Simmel). Bunlar modern kapitalist-endüstriyel devleti doğuran ve kesinlikle anti-modern bir perspektiften görülen süreçlerdir ( Featherstone 1991). Modernizm, -daha önceki dönemin birçok münferit entelektüel olayına kadar geriye doğru izlenebilse de- bu yüzyılın baĢında olgunlaĢan ve geriye baktığımızda (Aydınlanmayla analojik olarak) postmodern bir “proje” ya da postmodern durumun 18 ilk belirtilerinin çıktığı evresi olarak görebileceğimiz entelektüel (felsefi, edebi, sanatsal) bir akımdır. Bauman‟a göre modernizm akımında modernlik, bakıĢını kendine çevirdi ve nihayetinde kendi imkansızlığını açığa vuracak ve böylelikle postmodern yeniden değerlendirmeye yol açacak olan kendinin farkında olma ve keskin bir görüĢ meziyetlerini kazanmaya çalıĢtı (1991: 13). 1.7.4 Modernizm Modernizm kavramı, yeni bir bilim anlayıĢı, yeni bir siyasal düzen, yeni bir iktisadi düĢünce yapısı ve yeni bir ahlak anlayıĢını ortaya koymakta ve batı toplumlarının yaĢadığı doğal bir süreci tanımlamaktadır (Sarup 1995: 172). Modernizm, 18. yüzyıl Aydınlanma felsefesiyle bütünleĢmiĢ, hümanizmacı yaklaĢımlarla iç içe geçmiĢ, akılcılık ve pozitivizm kavramlarını benimsemiĢ, bu temele oturan bireyin, aĢkın tüm gerçeklikleri yadsıdığı ve yalnızca kendisiyle özdeĢleĢtiği bir dünya görüĢüdür (Kahraman 2004). Modernizm, kökü 16. yüzyıla kadar giden, “Aydınlanma” dönemi düĢünürlerinin geliĢtirdiği düĢüncelerden derin ölçüde etkilenen bir dünya görüĢüdür. Bu niteliğiyle modernizm, ideolojiyi öteleyen ve aĢan bir kapsam ve içeriğe sahiptir. Böyle bir tanım için de ele alındığında modernizm, insanların kendi iradelerinden baĢka her türlü aĢkın otoriteyi reddederek, özgürlüklerinin önüne yine kendilerinin koydukları engelleri aĢma kararlılığı ve kiĢisel özgürlükle bir arada yaĢamanın gereklerinin birbirlerini kısıtladığı değil, zenginleĢtirdiği bir toplum, daha doğrusu bir dünya yaratma hayalidir. Ne var ki modernizm, zaman içinde bir dünya görüĢü ve varoluĢ biçimi olmaktan çıkmıĢ, bir ideolojiye dönüĢmüĢ, giderek de günlük edim içinde temellendirilmeye çalıĢılan her ideoloji gibi katı dogmatik yaklaĢımlarla içiçe geçmiĢtir. Bu geliĢmeyi modernizm diye tanımlamak gerekir (Kahraman 2002: 1). Modernizm, aydınlanma felsefesiyle ortaya çıkan; insanlığı içinde bulunduğu bağnazlıktan hurafelerden; geri kalmıĢlıktan kurtarmayı amaçlayan; toplum bilimlerinde insan uygarlığının genellikle sanayileĢme ve laikleĢme aracılığıyla uğradığı ekonomik, siyasal ve toplumsal bir dönüĢümdür ve ilerleme olgusunu temel alarak insanlığın gittikçe daha iyi ve üstün amaca doğru hareket ettiğini kabul eder (Kale 2002). En kısıtlı anlamıyla modernizm, yüzyıl dönümü civarında ortaya çıkan ve son zamanlara dek çeĢitli sanatlarda baĢatlık kuran sanat hareketleriyle ilintilendirdiğimiz üsluplara iĢaret eder. 19 Bunların arasında sıklıkla zikredilen simalar Ģunlardır: Edebiyatta Joyce, Yeats, Gide, Proust, Rilke, Kafka, : Mann, Musil, Lawrence ve Faulkner; Ģiirde Rilke, Pound Eliot, Lorca, Valery; tiyatroda Strindberg ve Pirandello; resimde Matisse, Picasso, Braque, Cézanne ve fütürist, dıĢavurumcu, Dadacı ve gerçeküstücü hareketler, Stravinsky, Schoenberg ve Berg (bkz. Bradbury ve McFarlane, 1976). Modernizmin on dokuzuncu yüzyıl içerisinde nereye dek geri götürülmesi gerektiğine iliĢkin epey bir tartıĢma yapılmıĢtır (kimileri 1830‟ların bohem avangardına dek gidilmesi gerektiğini savunur). Faetherstone‟a göre modernizmin temel özellikleri Ģöyle özetlenebilir: Estetik bir özbilinçlilik ve düĢünümsellik (reflexivity); eĢzamanlılık ve montaj lehine anlatı yapısının reddediliĢi; gerçekliğin paradoksal, muğlak ve belirsiz açık uçlu doğasının araĢtırılması; ve yapısızlaĢtırılmıĢ (de-structured), bütünlüksüz özneye ağırlık verilmesi lehine tümleĢik (integrated) bir kiĢilik nosyonunun reddediliĢi (Featherstone 1991). Modernizm ya da modern çağları betimleyen temel olgular/kavramlar Ģunlar olmuĢtur; rasyonellik; aklın egemenliği, mantık, bilimsel/evrensel doğrular, bilimsellik, algoritmik, sistematik düĢünme, pozitivizm...(Kale 2002). 1.7.5 ModernleĢme Modern olanın Batı dıĢı toplumlar tarafından talep edilmesiyle birlikte “modernleĢme” kavramı ortaya çıkmakta ve bu kavram ulaĢılmak istenen sonuca göre doğal olmayan bir süreci zorunlu kılmaktadır. “ModernleĢme” kavramı, tarihsel olarak geleneğe dayalı toplumsal ve siyasal değer ve ilkelerin yerine modern ölçütlerin geçiĢ evrimini / sürecini ifade eder.  Modernliğe doğru yaĢananan süreç olarak tanımlanabilir.  Alain Touraine‟in deyiĢiyle eylem halindeki modernliği niteler.  20.yy‟da söz konusu kaynakları „sürekli bir oluĢ halinde yaĢatan süreçler anlamına gelmektedir.  Rustow ve Ward‟a göre Batı Avrupa‟da Orta Çağ‟ın sonunda baĢlayan ve günümüzde en uzak ülkeleri bile içine alan devasa dönüĢüme atıfta bulunmaktadır.  Wilbert E. Moore‟a göre geleneksel ya da geri kalmıĢ ülkelerin, ileri teknoloji düzeyine eriĢmiĢ ulusal birimlerin ekonomik ve diğer yapısal özelliklerini edinme doğrultusunda geçirdikleri çağdaĢ dönüĢümlerdir.  S. N. Eisenstadt‟a göre 17.yy‟dan 19.yy‟a kadar Batı Avrupa ve Kuzey Amerika‟da geliĢen, daha sonrasında diğer Avrupa devletlerine ve (nihayet) 19. ve 20. yy‟larda 20 da Asya ve, Afrika ve Güney Amerika kıtalarına yayılan ekonomik, siyasal, toplumsal süreçler yönünden açığa çıkan dönüĢümlerdir.  David Apter‟a göre geliĢmenin özel bir biçimidir. Sürekli yeni olmayı baĢarabilen ve değiĢimi baĢlıca inanç olarak alan bir toplumsal sistemi; farklılaĢmıĢ, esnek toplumsal yapıları, teknolojik açıdan ileri bir dünyada yaĢayabilmek için gerekli olan bilgi ve becerileri sağlayan bir toplumsal iskeleti bünyesinde barındırır.  GeçmiĢteki endüstrileĢmemiĢ toplum tipinden günümüzde ileri düzeyde endüstrileĢmiĢ toplum tipine doğru bir değiĢmedir (Kongar 1972: 228). Anthony D. Smith „modernleĢme‟ tanımlarını üç baĢlık altında ele alır:  „Bir toplumsal değiĢme süreci veya kurumsal olarak yer ve zaman boyutunda evrensel olan veya bu tür süreçler toplamı‟ olarak modernleĢme.  Genellikle rönesans ve reforma kadar geri götürülen, laikleĢme ve kapitalizmin doğuĢu ile ayırt edilen tarihsel bir deneyim olarak modernleĢme.  GeliĢmekte olan ülkelerin liderleri veya elitlerince izlenen bir seri politikayı niteleyen kavram olarak modernleĢme. ModernleĢme terimi düzenli olarak geliĢme sosyolojisinde iktisadi geliĢmelerin geleneksel toplumsal yapılar ve değerler üzerindeki etkilerine iĢaret etmek amacıyla kullanılmıĢtır. Ayrıca modernleĢme teorisi endüstrileĢme, bilimin ve teknolojinin boy atması, modern ulus-devlet, kapitalist dünya piyasası, kentleĢme ve öbür altyapısal öğelere yaslanan toplumsal geliĢme aĢamalarından söz etmek amacıyla kullanılır. (Bu tip kullanımı açısından modernleĢme terimiyle yukarıda tartıĢtığımız modernliğin birinci anlamı arasında güçlü yakınlıklar var). Genellikle gevĢek bir temel modeli yoluyla belli kültürel değiĢmelerin (sekülerleĢme ve özgeliĢim etrafında yoğunlaĢan bir modern kimliğin ortaya çıkıĢı) modernleĢme sürecinin sonucu olarak cereyan edeceği varsayılır (Featherstone 1991). ModernleĢme, moderniteye/moderne içkin olan kavramların belli erkler kullanılarak bireyin bilincini ve toplumun yapısını belirleyecek biçimde ayağa kaldırılması ve etkinleĢtirilmesidir (Kahraman 2002 :1). 1.7.6 Modern bilinç Modern bilinç, modern varoluĢun yakasına yapıĢmıĢ, onu huzursuz bir etkinliğe itmiĢtir. Modern bilinç, süre giden düzenin sonuçlandırılamazlığının bilinci ya da buna dair kuĢkudur. Bu, düzen tasarlama ve müphemlikleri bertaraf etme projesinin yetersizliği ve hatta imkansızlığı önsezisi, dünyanın rast geleliği ve bunu oluĢturan kimliklerin olumsallığı önsezisi tarafından itilen ve yürütülen bir bilinçtir. Bilinç, güç 21 destekli düzenin örtüsünün altındaki kaosun yepyeni tabakalarını ifĢa ettiği ölçüde moderndir. Modern bilinç eleĢtirir, uyarır ve alarma geçirir. Eylemin etkisizliğini her seferinde yeniden ortaya çıkararak eylemi sürekli kılar. Düzenleme pratiğinin baĢarılarını niteliksizleĢtirerek ve yenilgilerini ortaya dökerek bu pratiği daimileĢtirir (Bauman 1991:19). Modern, bir bilinç durumudur. Gerçekliğinin gücünü tarihselliğinden değil, güncelliğinden alır. Tarihselin güncelin içine oturtulması aslında modernizmin aĢtığı bir olgu gibi görünse de öyle değildir. Modernin zamanın ve mekanın kalıcılığına dönük sorgulaması özünde böyle bir „hiçliği‟ saklı tutar, onu gizler. Oysa, modern bambaĢka bir bakıĢ açısının ürünü gibidir. Yeni bir gerçeklik kendisinden türemeyecektir. Modern, gücünü, tarihi belirleme yetkisi ve olanağından alacaktır. Geçen zamanın boĢluğu, yeninin olgucu ağırlığıyla zaman yitirmeksizin doldurulacaktır. Burada gizemli kavram „zaman yitirmek‟tir. Modern, tarihseli güncelin içinden görüyorsa eğer, bundandır. „Yitirilmeyen bir zaman‟ ancak sürekliliğin ve hiçbir boĢluk yaratmamanın sonucundadır. Zamanın sürekliliği ve bölünmezliğini bir kez kurduktan sonra da tarihselin değil, güncelin içinde kalınır; hatta, ona tutsak olunur. Modernin mekan değiĢimlerine dönük bitmeyen özlemi, aslında kalıcılığın içindeki geçiciliğin öne çıkarılmasından baĢka bir Ģey değildir. Modernin temel sıkıntısı buradan kaynaklanır. Zamanın bitmezlik olarak algılandığı bir zeminde, aslında bitenin korkusu baĢatlığını sürekli bir biçimde duyumsatır. Öyleyse, zamanın tümleĢikliğiyle örüntülü bir bilinç yaratılırsa ve bu bilinç kendisini doğuran bellekten arındırılırsa gerçeğin çoğulluğu değil, tekilliği vurgulanacaktır. Ama, gerçeğin kalıcılığı değil, bir kez geçiciliği saptanmıĢsa, o takdirde atılan her yeni adımın bir baĢka yeni adıma gebe olduğu da kabul edilmiĢ demektir. Vehamet, modernizmin bir boĢluk duygusu ve bilinçsizlik üstüne oturtulmuĢ olmasıdır. Bir baĢka deyiĢle, kendisini kurabilmek ve „modern‟ denilen Ģeyin sürekli olarak yeniyle özdeĢleĢimini sağlayabilmek için modern, asla bir bellek oluĢumuna, bir kalıcılığa izin ve fırsat vermeyecektir. Kimilerinin „yıkıcı yaratıcılık‟ dediği daha farklı bir Ģey değildir (Kahraman 2002: 171-172). 1.7.7 Gelenek Geleneğin Ġngilizce karĢılığı olan tradition kelimesi, Latince tradere‟den türetilmiĢtir. Bu kelime mistik anlamda ilahi bir geleneğe bağlanarak uhrevi bir kurtuluĢa ermek, bir bilginin eleden ele aktarılması, bir öğretiyi baĢkalarına iletmek gibi iki zıt anlamı birden içeren bir paradoks da dahil olmak üzere bir çok anlama 22 gelmektedir. En yalın anlamıyla gelenek, basitçe dile getirmek gerekirse, traditum anlamına gelir, geçmiĢten günümüze intikal ettirilen ya da miras bırakılan herhangi bir Ģeydir. Kesin kriteri, insan eylemlerinin düĢünce ve muhayyile aracılığıyla yaratılmıĢ olması ve bir kuĢaktan diğerine intikal etmesidir. Gelenek –tevarüs edilen Ģey- maddi nesneleri her türlü Ģeye olan inancı, kiĢi ve olay imajlarını, pratikleri ve kurumları içerir. Gelenek, binaları, abideleri, bahçeleri, heykelleri, resimleri, kitapları, alet ve makineleri içine alır. O, belli bir zamanın toplumunun sahip olduğu her Ģeyi, sahibi bulunulan Ģeylerin mevcut sahiplerinin o sırada keĢfettiği her Ģeyi, yalnızca dıĢ dünyanın fiziksel süreçlerinin ürünü veya münhasıran ekolojik ve fiziksel zorunlulukların ürünü olmayan her Ģeyi içerir. Ġngilizce‟ye son zamanlarda yeniden yapılan tercümesiyle Ġlyada, bir traditum‟dur; Partenon da öyle. Günümüzde geleneğin çok güncel bir konu olması, modern çağın geleneğe karĢı tavrından kaynaklanmaktadır. ModernleĢme, her halükarda geleneğe, onun kurumlarına ve zihiniyetine karĢı iĢlenmektedir. Gelenek sosyal kurumlara yansıdığı zaman aktarma, elden ele nakletme anlamları öne çıkmaktadır. Bu anlamda gelenek, kuĢaktan kuĢağa aktarılan uygulamalar, inançlar, sanatlar, kurumlar ve tecrübelerin aktarıldığı, kuĢakların bu bilgi birikimi sayesinde öğrendiği araçtır. Aynı zamanda bu Ģekilde aktarılan kültür öğelerinden bazıları içinde gelenekten söz edilir. Bu anlamda bireyin değil, grubun ürettiği bir davranıĢ biçimi, „„değer‟‟ yahut „„gelenek‟‟ adını alıp, grup bilincini ve asabiyetini güçlendirmeye hizmet eder. Sosyal bir olgu olarak kabul edilen gelenek ile değerler sistemi olarak kabul edilen gelenek arasında farklılık vardır. Geleneksel bir toplumu karakterize eden genellikle değerler sistemi olarak kabul edilen gelenektir. Geleneğe iliĢkin tüm tahliller negatiftir. Gelenek, günümüzde karĢılaĢılan en karamaĢık terimlerden birisidir. Çoğu zaman gelenek dendiğinde belli bir yolu izleme, belli bir çerçevede hareket etme ya da daha önceden birisinin ortaya koyarak süreklilik kazandırdığı olguyu devam ettirme anlaĢılır. Geleneğin bundan baĢka en popüler anlamı, günlük dilde örf, adet, töre anlamında kullanılandır. Bu anlamıyla gelenek, toplum içinde belirli davranıĢ kalıpları üreten ve bu kalıplara göre davranmaya zorlayan Mannheimcı anlamda ideolojik bir aygıttır (Doğu-Batı, Mehmet Vural s162, 163). Gelenek, insanların iradelerinden ve eylemelerinden bağımsız olarak siyasal hayatı ve onun iĢleyiĢ Ģekillerini tayin eden , onu idare eden, siyasal iktidarı ve toplumu kontrol eden tarihi, siyasal ve toplumsal kanunlardır. Gelenek, ortak bir tarihsel miras, siyasal iktidarın devamlılığı, ahlaki birlik, siyasal ve toplumsal kültür gibi temel bağlaĢmaların ortak kabulünü ifade eder. Gelenek, siyasal iktidarın 23 toplumsal itaat alanında onanmasının tarihsel dinamiklerini gösterir. Gelenek, toplumsal hayatta insanların ortak tercihlerini, birlik ve beraberliğin kültürel bağlarını ve sözleĢmeleri kapsar. Ġnsan hayatının toplumsal kuruluĢu din, tarihse bilinç, kültür, ırk, yurtseverlik, aile veya soy gibi bir çok temel bağlaĢmadan oluĢan gelenek, toplumda ortak kimlik yaratıcı değerler manzumesi, olarak modernleĢmenin biçimini de etkiler (Doğu-Batı, Halis Çetin, s18). 1.7.8 Modernite-Geleneksel Ġkilemi Modernite bir geleneksel karĢıtlığı ile tanımlanmaya çalıĢılmıĢtır. Buna göre modern ve bir de geleneksel dünya vardır ve bunlar karĢı karĢıya durmaktadır. Söyleme göre hemen her türlü sosyal/beĢeri oluĢumun bir modern ve bir de geleneksel tipi vardır. Ġlk bakıĢta da bu ayrım hemen her Ģeyi açıklar gözükmektedir. BaĢtan toplumlar “geleneksel” ve “modern” toplumlar olarak temelden ikiye ayrılmaktadır. Bu ayrım bütün değer, norm ve kurumsal yapılar için geçerlidir. Mesela kurumsal olarak geleneksel siyasete karĢılık bir modern siyaset, geleneksel aileye karĢılık bir modern aile, geleneksel eğitime karĢı bir modern eğitim vb. vardır. Geleneksel ve modern toplumların taĢıdıkları farklı özellikleri için uzun listeler sunulmuĢtur. Mesela Köker (1990)‟e göre modern toplumların özellikleri Ģöyle sıralanabilir:  DeğiĢme ve yeniliğe açık,  Sırf kendisini değil, baĢkasını da tanımlamaya çalıĢan,  GeçmiĢten çok bugüne önem veren,  Planlamacı ve örgütlemeci bir mantığa sahip,  Çevresine egemen olmayı düĢünen,  Bilimsel bilgiye ve teknolojiye daha çok önem veren bir toplum tipidir.  Geleneksel toplum da bu özellikleri taĢımayan toplum tipidir. Ama sırf böyle demekle yetinilmemiĢ, geleneksel toplum kategorisi için de aynı Ģekilde uzun listeler verilmiĢtir. Bu konuda yazan R. Aron‟a göre geleneksel toplumlar:  Değer ve normların belirleyiciliğinin fazla olduğu,  VerilmiĢ rol ve statülerin daha baskın olduğu,  Bunlara bağlı olarak bireysel tutum ve davranıĢlarda tek düzeliğin egemen olduğu,  Kurumların iliĢkilerinin belirleyiciliğinin ön planda olduğu,  Bu kurallar seti içinde bireyin ön plana çıkamadığı toplumlardır. 24 Bu listeler farklı düĢünürlere göre çeĢitlendirilmiĢ ama çoğu kere modern denen Ģeye bakılarak onun zıddı özellikler taĢıyan kategoriler halinde ortaya konmuĢtur. Mesela Yücekök‟e göre geleneksel toplum “değiĢmesi az, tekniği zayıf, tarıma dayalı kapalı bir ekonomiye sahip, siyasal katılımın bulunmadığı, geniĢ bir aile yapısına sahip, kaderci zihniyetli, doğuĢtan ayrıcalıklara inanan, vb...” bir toplumdur (Yücekök 1983: 14). Ne var ki ilk bakıĢta çok açıkmıĢ ve hemen her Ģeyi açıklıyormuĢ gibi gözüken ama modern olmayan özellikleri sıralamanın ötesinde bir anlam taĢımayan geleneksel kavramı daha pek çok belirsizliğe de sahiptir. Mesela bu takdime göre geleneğin bir yapı mı, bir değer sistemi mi olduğu belli değildir. Yerine göre bir değer sistemi, yerine göre katılaĢmıĢ bir yapı olarak görülebilmektedir. Çoğu kere de gelenek Batı kültürü için bir değer, diğer toplumlar için kemikleĢmiĢ bir yapı olarak kullanılmaktadır. Ama nasıl bakarsak bakalım üzerinde tartıĢtığımız bir olgu olarak “gelenek” bir modern olgudur. Öyle ki modernite öncesi veya uygulamanın ilk biçimi olarak algılandığında geleneksel, bir modern olgudur. A. Laroui‟nin de dediği gibi gerçekten de bugün gelenek dediklerimizin önemli bir kısmı bir dönemler modernite adına yapılan Ģeylerdir (Laroui 1993: 23). Gelenek savunucuları (çoğu Batı kökenli Müslüman) R. Guenon, Fridhjof, Schuon, Hintli ünlü sanat tarihçisi Ananda K. Coomarasvamy, S. Hüseyin Nasr, Martin Lings, L. Northborne vb geleneği ilahi bir öz olarak tanımlamakta ve savunmaktadırlar. 25 2. ARAġTIRMANIN KURAMSAL ÇERÇEVESĠ ModernleĢme kavramı çok çeĢitli anlamlarda kullanılmaktadır. Hatta günümüzde bu çeĢitlilik o kadar artmıĢtır ki her farklı duruma uygun düĢebilecek farklı bir “modernleĢme” kavramı bulmak mümkündür. ModernleĢme kuramı ise, Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında Amerikan sosyal bilim çevrelerinde ortaya çıkan, Batı‟nın model alınması suretiyle tüm dünya toplumlarının modernleĢebileceğini varsayan ve Asmerika‟yı modernliğin temsilcisi olarak sunan bir toplumsal değiĢme yaklaĢımıdır. ModernleĢme kuramı, büyük oranda yapısal iĢlevselciliğin kuramsal öncüllerine yaslanır ve toplumların gelenekten modernliğe doğru yaĢanan evrensel bir sürece muhatap oldukları takdirde geliĢebileceklerini söyler. Bir değiĢme ve geliĢme kuramı olan modernleĢme kuramı, toplumların modern ekonomik geliĢme aĢamasına ulaĢmaları için kültürel ve toplumsal bir değiĢim sürecine ihtiyaç duydukları inancına dayanır (Altun 2005). 2.1 ModernleĢme Kuramları’nın Tarihsel GeliĢimi Çoğu kuramsal sosyolog, sosyolojinin bir bilim olarak ortaya çıkmasını, Ġngiltere‟de filizlenen, daha sonra Avrupa ülkelerine yayılan Sanayi Devrimi‟ne bağlar. Polanyi (1944)‟nin “büyük dönüĢüm” diye adlandırdığı sanayi devrimi, özellikle Ġngiliz, Fransız ve Alman toplumsal/ekonomik yapısında kaosa neden olmuĢtur. Bu kaosun giderilmesi bir anlamda sosyal bilimlerin, özellikle de sosyolojinin görevi olmuĢtur. Bunun için, sosyologlar daha önceki yüzyıllara benzemeyen koĢulları, yeni yaklaĢımlarla irdelemiĢ, çözüm önerilerinde bulunmuĢlardır. Günümüz “modernleĢme” kavramının özü de, bu zamanlarda oluĢmuĢtur. Örneğin klasik sosyologlar arasında yer alan Durkheim (1858-1917) ve Weber (1864-1920), sanayi toplumlarının genel özelliklerini, sanayileĢmeyi nasıl baĢardıklarını ve gelecekte sanayileĢmenin alacağı biçimi, incelemiĢ, fakat farklı kuramlar geliĢtirmiĢlerdir. GeliĢme / değiĢme sürecinin nasıl gerçekleĢtiğine iliĢkin birçok açıklamalar ileri sürmüĢlerdir. Bu sosyologların günümüz “geliĢme sosyoloji”sini de etkiledikleri oldukça açıktır. “DeğiĢme” anlayıĢının derinden etkileyen diğer bir sosyolog/filozof da Karl Marks (1813-1883)‟tır. Ancak Marks‟ın “modernleĢme/geliĢme”ye iliĢkin görüĢleri, Durkheim ve Weber‟inkinden önemli farklılıklar gösterdiği için bu bağlamda değinilmesine. Sadece bir ortak payda olarak, her üç düĢünürün de 19.yy‟ın ürettiği “evrimci” dünya görüĢünden önemli ölçüde etkilendiğini belirtmek gerekir. Örneğin Darwin‟in evrim kuramının etkisinde kalan her üç sosyolog da “toplumların hangi aĢamalardan geçerek günümüze kadar 26 geldikleri” sorusunu sormuĢlardır. Durkheim ve Weber‟in görüĢleri 1950-1960‟lardaki “modernleĢme” okuluna, Marks‟ın görüĢleri, 1970‟lerdeki Üçüncü Dünya ülkelerinin durumunu, “ekonomi” temelinde açıklayan kuramlara kaynaklık etmiĢlerdir. Durkheim‟ın analizinde iki kilit kavram düzen ve denge dir. Durkheim‟ın baĢlangıç sorusu “toplumların nasıl olup da, dengeli ve uyumlu hale gelebildikleridir. Ġkinci sorusu “insanlararası iliĢkilerin nasıl geliĢtiği ve karmaĢıklaĢtığıdır”. Toplumda ĠĢbölümü adlı daha sonra klasik bir sosyoloji kitabı olacak olan doktora tezinde genel olarak iki tür toplumdan söz etmiĢtir. Birinci tür toplumları “geleneksel”, ikinci tür toplumları “modern” toplumlar olarak sınıflandırmıĢtır. Ona göre “toplumsal uyum” her iki toplumda da farklı özellikjler taĢır. “Geleneksel” ya da “tarım” toplumlarında bireyler iliĢkilerini aile ya da toplumsal gruplar (klan, aĢiret vb.) zemininde gerçekleĢtiriler. Bireylerde / küçük gruplarda geçerli olan düĢünce, inanç ve hayat anlayıĢları birbirine benzer. Toplumsal kurallar sözel olarak dile getirilmemiĢ, fakat bir uzlaĢı üzerine kurulmuĢlardır. Bu uzlaĢıya “kollektif bilinç” denilebilir. Her toplumda olduğu gibi, bu tür toplumlarda da bireyler/küçük gruplar arasında belli bir dayanıĢma vardır. Durkheim geleneksel toplumların dayanıĢmasına “mekanik dayanıĢma” adını vermektedir. “Mekanik dayanıĢma” kavramı öz olarak, bireysel davranıĢlar arasında büyük farklılıkların olmaması ve geleneksel “norm”lara ve inançlara çok sıkı bir bağlılığı dile getirmektedir. Ancak burada hatırlanması gereken nokta geleneklere bağlı olan toplumsal birimlerin birbirine sıkı sıkıya bağlı olmadıklarıdır. Gruplar göreli olarak kendi kendilerine yetmektedirler. Aralarındaki iliĢkiler azdır. Dolayısyla “iĢbölümü” geliĢmemiĢtir. Durkheim modelinde bu tür toplumlar zaten iĢbölümünün geliĢmemiĢliğinden dolayı geleneksel toplumlardır. Oysa “modern toplumlar”da durum çok daha farklıdır. Durkheim‟a göre “geleneksel” toplumdan “modern” topluma geçiĢte en zorlayıcı etken nüfüstur. Nüfus artıĢı geleneksel toplumlar üzerinde bir baskı oluĢturur. Kıt kaynakların bölüĢümü sorunu ancak, yeni üretim yollarının bulunması ile çözülebilir. Üretimin artması demek yeni iĢ kollarının ortaya çıkması ya da eski iĢ kollarında daha ayrıntıya inebilen alanların oluĢması demektir. Bunun için, toplumda aĢamalı olarak uzmanlaĢma geliĢir. Toplumsal iĢbölümü farklılaĢır. Bireyler, daha önceki döneme benzemeyen konularda (örn: din, edebiyat, sanayinin çeĢitli dalları, ekonomi, siyaset gibi) çalıĢtıklarından, karĢılıklı bağımlılıkları artar. Bu iliĢkilerden doğan dayanıĢmaya Durkheim “organik dayanıĢma”, bu tür dayanıĢma içine giren toplumlara da “modern toplumlar” adın vermektedir. Bu dayanıĢma organiktir; çünkü bir bütünün parçalarını oluĢturan organlar gibi hareket ederler. Yani birbirlerine bağımlıdırlar. Modern toplumlar, geleneksel toplumlar gibi, kendi ahlak 27 anlayıĢlarını da geliĢtiriler. Ancak bu toplumlarda ahlak kuralları çok daha az sınırlandırıcıdır. Odern toplumlarda yaĢayan birey kendisini çok daha bireysel ve özgür hisseder. Buna rağmen, her toplumda bu tür özgürlüklerin “kötü”ye kullanılması olasıdır. Bunun bilincinde olan Durkheim, bireylerin ya da bir meslek sahibi olan bireylerin, ahlak anlayıĢına özellikle eğitilmiĢ kimseler için özel bir ahlakın geliĢtirilmesi ile bunun önüne geçilebileceğini öne sürmüĢtür. Durkheim bu görüĢlerini özellikle iki önemli eserinde ileri sürmüĢtür. Durkheim, Batı Avrupa toplumlarının modern topluma geçiĢ sürecinde anormal bir durum yaĢadıklarını ifade etmektedir. “Değerler”in yok olduğu bu duruma “anomie” demektedir. Anomie durumunda profesyonel gruplar toplumun kaybettiği disiplini yeniden kazandıracak gruplardır. Dolayısıyla toplumsal sorunların çözümleniĢinde profesyonel etik anlayıĢına büyük önem verir. Hatta, böyle bir etiğin yaratılmasını modern hayatın anlaĢılmasında kaçınılmaz görür. Ancak çoğu zaman kuramsal sosyolojide bu konu içinde planda kalmıĢtır. Bu tartıĢma için bkz: Durkheim, Emile (1933). Bireyler bu sayede bir topluma ait olduklarını hissedeceklerdi. Kısaca söylemek gerekirse, Durkheim, toplumsal değiĢmeyi açıklarken toplumsal bütünleĢme olgusuna değinmiĢ, bunun hem geleneksel hem modern toplumlarda nasıl gerçekleĢtirildiğini açıklamaya çalıĢmıĢtır. Onun için toplumlar alt bir düzeyden üst bir düzeye doğru geliĢmektedirler. Özetlenen görüĢleriyle, “modernleĢme” okulunun temelini kurmuĢ, bu okul izleyicilerini derinden etkilemiĢtir. Ancak bir bütün olarak Durkheim kuramı çeĢitli eleĢtirilere de uğramıĢtır. Örneğin iĢbölümünün sadece nüfus artıĢına bağlanması, ya da toplumsal farklılaĢma kavramının modernleĢme sürecini açıklayıcı değil, sadece betimleyici bir faktör olması eleĢtirilen noktalarıdır. ModernleĢme okulu üzerinde etkili bir diğer sosyolog ise Weber‟dir. Weber‟in üzerinde durduğu en önemli nokta, “kapitalist üretim tarzının niçin sadece Batı Avrupa ülkelerinde ortaya çıktığıdır”. Ona göre diğer ülkelerde olmayıp Batı Avrupa ülkelerinde olan özellik “rasyonellik”tir. Kapitalist geliĢme ile rasyonellik arasında görünür bir iliĢki vardır. Söz konusu ülkelerde kapitalizm, sermaye birimini yaratabilmek için ve kar oranlarında belli bir artıĢı tutturabilmek için, ticari hayatı rasyonel ilklere göre düzenlemiĢtir. Avrupa kapitalizmi “çalıĢkanlık” ve “akılcılık” üzerine kurulmuĢtur. Oysa, Avrupa, parasını en iyi Ģekilde nerelere yatıracağını düĢünürken diğer toplumların harcama kalıpları çok farklıydı. O halde, neden Avrupalılar üretkenliğe dönük bir ticari hayat geliĢtirirken diğer toplumlar bunu baĢaramamıĢtır. 28 “Durkheim gibi Weber de aslında iki tür toplumdan bahsediyor. Ġlki, geleneklerine bağlı rasyonel ilkelerin geçerli olmadığı, diğeri rasyonel ilkelerin geçerli olduğu “modern” toplumlar. Durkheim‟ın toplumsal farklılıkları dile getirirken kullandığı birçok kavramı, Weber sadece “rasyonellik”le özetlemektedir. Her iki sosyolog da geleneklere bağlı kalmanın “geliĢmeyi” engellediğini, günümüz “modern” toplumların aslında geleneklerden uzaklaĢıldığında kurulabildikleri noktasında birleĢmektedirler. Bir baĢka benzerlik ise her iki sosyoloğun da yeni tür toplumlarda kendine özgü bir toplumsal ahlakın geliĢeceği ve bu ahlakın bireyleri daha çok özgürleĢtireceğine olan inançlarıdır. Özetle, Weber‟in toplumların geliĢme / değiĢme sürecini ilkin kültürlere bağladığı söylenebilir. Bir anlamda geliĢmenin önce “düĢünce”de, sonra hayatın kendisinde ortaya çıktığı vurgulanmak istenmektedir. Bunun için, Weber değiĢim sürecinde bireylerin etkilerine önemli bir yer vermiĢ, liderliğin önemini belki de abartılmıĢtır. Bir ülkenin geliĢme / modernleĢme sürecine girebilmesi için Weber‟in üç önemli nokta üzerinde durduğu vurgulanabilir. Ġlkin Weber kapitalizmin yerleĢebilmesi için temel ilke ileri sürmüĢtür. Rasyonellik, çok fazla tüketime değil tasarrufa dayalı bireysel tutumlar, sürekli bir ticari pazar ile emeğin serbestçe dolaĢabildiği bir Pazar. Ġkinci olarak, sosyo-politik yapının değiĢmesi gerekmektedir. Geleneksel üretim tarzı, yerini rasyonel ilkeleri temele alan hukuksal örgütlere bırakılmalıdır. ĠĢ hayatında küçük iĢletmeler büyük sermayeli Ģirketlere dönüĢmelidir. Üçüncü belki de en önemli dönüĢüm, psikolojik olanıdır. Geleneksel toplumların modernleĢme yoluna girmeleri için bu süreci baĢarabileceklerine inanmaları ve istemeleri gerekmektedir. Bu bağlamda kültürel yapıdaki mistik öğelerin ayıklanması da gerekmektedir. Oysa Durkheim ve Weber gibi bireyi ve toplumları özgürleĢtirmelerinin yollarını arayan diğer bir sosyolog Marks ise bu görüĢün tam aksini savunmuĢtur. Diğer yandan Ģu da açık ki her üç sosyolog da toplumları durağan halleriyle incelemenin hiç bir fayda getirmeyeceği görüĢündedir. Oysa daha önce değindiğim gibi bu görüĢ öz itibariyle neredeyse tüm 19.yy düĢüncesini etki altına alan Darwin‟in evrim kuramının bir parçasıdır. Durkheim‟ın kuramında ulaĢtığı nokta sürekli değiĢim ve doğanın durağan yüzünün altında, görünmeyen fakat inanılmaz köklü değiĢikliklerin olduğudur. ĠĢte Darwin kuramının asıl bu noktası çağdaĢı sosyologları etkilemiĢtir. Toplumların da canlılar gibi değiĢeceği/geliĢeceği düĢünülmeye baĢlanmıĢtır. Durkheim ve Weber‟in “modern toplum” a geçiĢin olanaklı olduğuna samimi bir Ģekilde inanmalarının altında, Darwin‟in kendilerine hazır olarak sunduğu değiĢimi temele koyan düĢünceleri yer almaktadır. DeğiĢim bu sosyologlar için de birikimsel/doğrusal olacaktır. Yani atlamalı değiĢme, diğer bir deyiĢle devrimler mümkün değildir. 29 DeğiĢim yavaĢ ve dengelidir. Dünya yüzeyindeki bütün toplumlar bu geliĢme çizgisinin belirli bir noktasında yer alırlar. Buradaki konunlarına göre de geliĢmiĢ ya da geliĢmemiĢ toplum özellikleri gösterirler. Bu anlamda, Avrupa‟nın sanayileĢmiĢ toplumları geliĢme çizgisinin en üst düzeyinde yer almaktadırlar. Diğer ülkeler sanayileĢme durumlarına göre sıralanmaktadırlar. ÇağdaĢ bir evrimci yorum, asıl uzmanlık alanı biyoloji olan T. Parsons tarafından yapılmıĢtır. Onun modelinde de toplumlar aslında bir organizma gibidirler. Nasıl ki biyolojik organizmalar kendi aralarında birbirleri ile ilintili iseler, toplumsal kurumlar da birbirlerine geçmiĢ durumdadırlar. Yapısal iĢlevselci diye bilinen bu toplum modelinin temele koyduğu sayıltılar Ģu Ģekilde özetlenebilir (Hoogvelt, 1976: 51); - Toplum bir sistemdir; birbirlerinden bağımsız fakat bir bütünlük kuran öğelerden oluĢur. - Bu sistematik bütünlük, kendisini meydana getiren ögelerden önce gelir. Yani, bütün bir yapıyı anlmadan onu meydana getiren öğeler (ki bunlar kültürel inançlar, hukuksal kurumlar, aile yapıları, siyasi kurumlar, ekonomik/teknolojik örgütlenmeler‟dir) anlaĢılamaz. - Bütün aracılığıyla bir öğenin anlaĢılması, her öğenin toplumun devamına ya da toplumsal dengeye yönelik bir iĢlevinin olması demektir. Bir baĢka deyiĢle, bütünle parça arasındaki iliĢki iĢlevsel bir iliĢkidir. - Öğelerin bağımsızlığı da iĢlevsel bir bağımsızlıktır. Öğeler aslında karĢılıklı olarak birbirlerine bağımlıdırlar, aynı zamanda uyum içindedirler. En basit Ģekilde ifade edilecek olursa, bir ağ Ģeklini alan bu tür iliĢkilerin bütününe Parsons “sistem” adını vermiĢtir. BaĢlıca üç tür sistemden bahsetmektedir:  KiĢilik  Toplum  Kültür Parsons‟a göre ayrıca her toplumun yerine getirmesi gereken bazı iĢlevler (function) vardır: BütünleĢme, amaçlara eriĢme, kalıpların muhafazası, çevreye uyum. Teknoloji, Parsons‟ın terminolojisinde insanın çevreye bağımlılığını en aza indirgeyen bir faktördür. Bir baĢka deyiĢle, teknoloji, bu amaçla üretilen hemen hemen her Ģeydir. GeliĢmiĢ toplumlar göreli olarak ilkel toplumlara göre çevresel koĢullara göre daha az bağımlı olan toplumlardır. ModernleĢme kuramlarının tarihi kökenlerine indikten sonra modernleĢme kuramları arasından önemli görülen bazı kuramcıların görüĢlerine detaylı Ģekilde yer verilecektir. 30 2.2 J. Levy Göreli Olarak Modern Toplumlar Ġlk çalıĢmalarında genellikle Parsons‟ın kavramlarını kullanan Levy (1952), modernleĢme kuramlarının en çok bilinen isimlerindendir. Levy öncelikle modernleĢmeden neyi anladığını belirtir. Ona göre modernleĢme gücün maddi kaynaklarının ve aletlerinin kullanılma derecesidir. Bu anlamda modernleĢme, sadece bir derece farkını dile getirmektedir. Evrim sürecinde en önemli kavram Levy terminolojisinde “teknoloji”dir. Teknolojik ilerlemeler insanın çevresinde olup biteni kontrol altına almasıyla sonuçlanmıĢtır. Ġki tür toplumdan bahsetmek mümkündür:  Göreli olarak modern  Göreli olarak modern olmayan toplumlar Ġngiltere, Japonya ve ABD modern toplumlar, Çin, Hindistan ise modern olmayan toplumlardır. Modern olmayan toplumlar arasındaki benzerlik her zaman modern toplumların kendi aralarındaki benzerlikten fazladır. Levy modernleĢmenin evrensel bir değere sahip olduğuna inanmaktadır. Her toplum eninde sonunda evrimleĢme / modernleĢme sürecini yaĢayacaktır. Göreli olarak modern olmayan toplumlar göreli olarak modern toplumlarla iliĢki içerisine girdiklerinde modernleĢme süreci zorunlu olarak baĢlamaktadır. Coca Cola‟nın tadına vardıktan sonra musluk suyuna dönüĢ yapmayacaklardır. Parsons gibi, Levy de modern olanla olmayan arasındaki ölçütleri sıralamaktadır. Ona göre, modern olmayan bir toplum Ģu özelliklere sahiptir: düĢük uzmanlaĢma düzeyi; özele yönelme; iĢlevsel yayılmacılık; para ve Pazar iĢleri ile az ilgilenme; kayırmacılık (nepotism); malların basit bir yolla kırdan kente aktarımı. Doğal olarak, modern toplumlar bu özelliklerin tam tersini sergileyeceklerdir. Levy, moderleĢme yolunda geri kalan ülkelerin hem avantajlı hem dezavantajlı bir durumda olduğunu söylüyor. Avantajlıdırlar çünkü bu toplumlar kendilerinden daha fazla geliĢmiĢ toplumların keĢfetmiĢ oldukları bir çok gerçeği, hazır vaziyette bulmaktadırlar. Bu yolda bazı temel olmayan adımları geçmeleri gerekmez. Dezavantajları ise önlerinde kat edecekleri uzun bir yolun bulunmasıdır. Kendileri ilerlerken, modern ülkeler de ilerlemektedirler. Onları yakalayabilmek için çok daha fazla çaba sarfetmeleri gerekmektedir. Bu yol Levy‟e göre ilk göründüğünden daha zor ve karmaĢıktır. Dolayısıyla, modernleĢme süreci toplumlara olanaklar sunduğu kadar toplumsal yapıyı tahrip de edebilir. Sonuç olarak, modernleĢmeye çalıĢan bir toplum, toplumsal sistemin kontrolünü kaybetme tehlikesi ile karĢı karĢıyadır. 31 Parsons modernleĢmenin olumsuz etkilerini tamamen yadsımıĢtı. Levy bu görüĢleri ile çok iyimser hatta ABD‟yi ideal bir toplum gibi gösterme çabalarının biraz dıĢına çıkabilmiĢtir. Ancak, onun için de göreli olarak kalkınmanın yolu yine de Batı ülkelerinin gittiği yolu izlemektir. Bu süreç BatılılaĢma olarak adlandırılabilir. Levy‟nin vurguladığı en önemli nokta, modernleĢmenin göreli bir kavram olmasıdır. ModernleĢme sürecinde her ülkenin farklı konumu olabileceği görüĢü ile, katı modernleĢme anlayıĢlarını sarsmıĢtı. Bu görüĢe göre, her ülke kendi tercihlerini kendince belirleyerek sürece katılabilir. 2.3 N. J. Smelser Yapısal FarklılaĢma Smelser‟in yaklaĢımı aslında öz olarak Levy‟nin yaklaĢımını bütünleyici niteliktedir. Genel olarak, Smelser‟ın “yapısal farklılaĢma” kavramını modernleĢme araĢtırmalarına uyguladığı söylenebilir. Ona göre modernleĢme zorunlu olarak yapısal farklılaĢma sürecidir; çünkü bu süreç boyunca toplumsal yapı, her biri farklı ve daha özel iĢlevlere sahip küçük birimlere parçalanmaktadır. Sürecin sonunda her bir birim eski iĢlevlerini yerine getirmekle kalmaz, bunları daha etkin bir biçimde yapmaya baĢlar. Örneğin aile kurumunda bütün bu farklılaĢmalar izlenebilir. Geleneksel aile, birçok iĢleve sahip geniĢ ailedir. Modern toplumlarda bu yapı parçalanmıĢ, daha basit bir yapı haline dönüĢmüĢtür. Diğer kurumlar da benzer durumdadırlar. Modern toplumun kurumları hatta hükümetler, dar sorumluk alanlarında daha etkin çalıĢmayı tercih etmektedirler. Bu yüzden modern toplumların iĢletmeleri eskiye kıyasla daha üretken, öğrenciler daha eğitimli ve herkes daha fazla refah düzeyine eriĢmiĢ durumdadır. Smelser, bu süreci daha ayrıntılarıyla düĢündüğünde dört önemli süreçten bahsetmektdir: a. teknoloji basitten karmaĢığa doğru geliĢmektedir b. tarımda ticaei amaçlı üretime geçiĢ sağlamaktadır c. insan ve hayvan gücünün yerini sanayileĢme almaktadır d. kent nüfusunda gözle görülür bir artıĢ olmaktadır. Bu süreçler her toplumda farklı Ģekillerde yaĢanabilir. Ancak Smelser‟a göre, yapının bu Ģekilde parçalanması beraberinde bir bütünleĢme sürecini de getirmektedir. BütünleĢme burada, yeni ortaya çıkan kurumların eylemlerini düzenlemek anlamındadır. Geleneksel toplumlarda bu düzenleme iĢine pek gerek olmazdı. Çünkü örneğin güvenlik, üretim gibi konukarda bireyler kendi baĢlarına kafa yormazlardı, bütün bunlar aile içinde halledilirdi. Oysa modern toplumlarda çocuklar ailenin dıĢına çıkmak ve kendi geleceklerini kendileri belirlemek istemektedirler. Bunun için aile dıĢında korumaya ya da güvenliğe ve ekonomik olanaklara ihtiyaç göstermektedirler. Ekonomik etkinlikler aile dıĢına 32 taĢmıĢ bulunduğundan aslında ailenin, üyeleri için yapabilecekleri de çok sınırlanmıĢtır. Smelser‟a göre farklılaĢmıĢ bir yapının sorunları yeni roller ve yeni kurumlar yaratılarak giderilebilir. Örneğin bireyler artık aile içinde iĢ bulamadıklarına göre isteyen bireye iĢ sağlayacak iĢ bulma kurumları kendiliğinden geliĢmektedir. ĠĢ bulanlar ise iĢ ortamında kendi haklarını koruyabilmek için bütünleĢmeye hizmet eden sendikal faaliyetlere giriĢmektedir. Ancak, bu Ģekilde yeni kurumların ortaya çıkması, toplumsal değerlerin yeniden tanımlanmasını gerektirir; çünkü her yeni yapı, yeni değerler temelinde geliĢmektedir. Bir baĢka deyiĢle geliĢme / değiĢme her kurumda aynı olmamaktadır. FarklılaĢmıĢ bir yapı içerisinde toplumsal rahatsızlıkların gözlenmesi, Smelser‟e göre olağandır. Bu rahatsızlıklar, çeĢitli Ģekillerde ortaya çıkabilir: örneğin siyasi Ģiddet, aĢırı milliyetçilik akımları, devrimler ya da gerilla savaĢları bu türden gerilimlerdir. Smelser‟a göre toplumda baĢlayan rahatsızlıklar Ģu özelikleri sergilerler: a. Yapısal farklılaĢmanın ortaya çıkardığı çeliĢkilerin düzeyi b. modernleĢme sürecinin ilk adımında toplumda ortaya çıkan karmaĢık durum c. gerilim içindeki toplumların / kiĢilerin siyaseti etkileme dereceleri d. çıkar çatıĢması e. rahatsızlık duyan kiĢi / gruplara ülke dıĢından gelen destek. Bu çerçevede Smelser, toplumun modernleĢme hızından etkileneceğini belirtiyor. ModernleĢme çok hızlı olursa rahatsızlıklar da o düzeyde artmaktadır. Kısacası Smelser‟a göre modernleĢme ne düz bir çizgiden ibaret ne de uyumun mutlak hakim olduğu bir çizgidir. Bu modelde sadece farklılaĢma ve bütünleĢme sorunlarına değinilmektedir. Smelser‟ın kuramı genel olarak modernleĢmenin yol açtığı rahatsızlıklar üzerine kurulmuĢtur. 2.4 Colemann FarklılaĢma ve Siyasi ModernleĢme Smelser gibi Coleman da farklılaĢma kavramının önemine dikkat çekmektedir. Ancak, bu kavramı Coleman daha çok siyasi etkinlikler ve siyasal sistem açısından kullanmaktadır. FarklılaĢma bu modelde Ģu anlamlara gelmektedir: ModernleĢme teorisinin erken tarihsel kökleri, insanlık tarihini baĢından sonuna kadar açıklamaya ve anlamaya çalıĢan klasik evrim kuramcılarının eserlerinde bulunabilir. Modern öncesi toplumlardan modern topluma geçiĢ sürecini ele alan klasik evrim kuramcıları, iki ayrı toplumu birbirinden farklı özelliklerini sıralayarak açıklarlar. H. Maine, F. Tönnies, H. Spencer ve E. Durkheim bu sosyal değiĢme teorisinin en önde gelen savunucularıdır. Heper (1973, 24), toplumun iki alternatifli bir tasnife tabi tutulmasının baĢlangıcını 1861‟de Sir Henry Maine‟nin bütün toplumları “statü”ye dayalı ve “sözleĢme”ye 33 dayalı toplumlar olarak ikiye ayırmasına dayandırır. Ona göre statüye dayalı toplumların belirgin özelliği, kiĢinin hak ve görevlerinin geniĢ ölçüde aile ve akrabalık kriterlerine göre belirlenmesi ve kiĢiler arasındaki birincil iliĢkilerin toplum yaĢantısını büyük ölçüde etkilemesidir. Buna karĢılık sözleĢmeye dayalı toplumlarda kiĢiler birbirlerine laik bağlarda bağlı olup bu iliĢkilerin niteliği, iliĢkinin içinde oluĢtuğu iĢlevin gereklerine göre belirlenmektedir. Maine‟nin çözümlemesini kendisine baĢlangıç noktası olarak Tönnies (1957:42), sosyal bilimler literatürüne “cemaat” (topluluk) ve “cemiyet” (toplum) ayrımını getirmiĢtir. Ona göre, cemaatler, aynı ırk, etnik köken ve kültürü paylaĢan fertlerden meydana gelen ve fertler arasındaki Ģahsi, sıcak ve samimi iliĢkiler üzerine kurulmuĢ; küçük homojen ve mahrem topluluklardır. Cemiyetler ise farklı ırk, etnik köken, sosyo-ekonomik statü ve kültür sistemlerini paylaĢan geniĢ ve heterojen topluluklardır. Bunlar cemaatlere karĢı olarak gayri Ģahsi, soğuk, menfaatlerle ilgili ve çoğu zaman hür iradeye bağlı münasebetler üzerine kurulmuĢlardır ve büyük ölçüde fonksiyonel uzmanlaĢma ile belirlenmiĢlerdir. Tönnies‟in ayrımında cemaat, modern öncesi toplumu; cemiyet ise modern toplumu temsil etmektedir. Bir baĢka ifadeyle birinci tip kırsal toplumun, ikinci tip ise kentsel toplumun özelliklerini yansıtmaktadır. Klasik evrim kuramcılarından Spencer, Tönnies‟e benzer olarak modernliğe geçiĢ sürecini, askeri toplum ve sanayi toplumu arasındaki farklılıkları vurgulayarak ifade etmiĢtir. Spencer‟ın askeri toplum-sanayi dikotomisi, evrim anlayıĢının bir yansıması olarak değerlendirilebilir (Dönmezer 1984: 38-39). Ona göre toplumların evriminin yönü basitten karmaĢığa doğru, homojenlikten heterojenliğe doğrudur. Bu bağlamda askeri toplum, modern - öncesi dönemin basit - homojen toplumlarını temsil ederken, sanayi toplumu ise modern dönemin karmaĢık – heterojen toplumlarını ifade etmektedir. Birincil-ikincil grup konusundaki düĢünceleriyle sosyolojik düĢüncede önemli bir yer tutan Cooley de dikotomik olarak değerlendirilen bir sınıflandırma yapmıĢtır. Buna göre o, toplumları birincil iliĢkilere dayalı toplumlar ve ikincil iliĢkilere dayalı toplumlar olarak ikiye ayırmıĢtır. Cooley, topluluk türü toplumsal birimlerde birincil yüzyüze iliĢkiler, biz duygusu; toplum türü toplumsal birimlerde ise yüksek derecede bireycilik, ben duygusu, sözleĢmeye dayanan iliĢkiler olduğundan söz etmektedir (Nisbet 1972: 71-82). Toplumsal farklılaĢmanın sosyal sonuçlarıyla ilgilenen Durkheim, basit veya eski toplumlar ile yeni veya modern toplumların karakterleri üzerinde durmuĢtur. Durkheim 1893‟te yayınladığı “ĠĢbölümü” adlı çalıĢmasında geleneksel ya da sanayi 34 öncesi toplumlardakinin karĢıtı olan sanayi toplumlarındaki sosyal dayanıĢmayı ve böylece toplumun devamını sağlayacak hususları araĢtırmıĢ; sanayi öncesi ve sanayi sonrası toplumlardaki sosyal dayanıĢmanın doğasını “mekanik dayanıĢma” ve “organik dayanıĢma” kavramları aracılığıyla incelemiĢtir. Durkheim‟a göre “mekanik dayanıĢma”, bir benzeĢme dayanıĢmasıdır. Bu dayanıĢmanın yaygın olduğu bir toplumda bireyler arasındaki farklılıklar belirgin değildir. Aynı topluluğun üyeleri aynı duyguları hissettikleri, aynı değerlere katıldıkları, aynı kutsala inandıkları için birbirlerine benzerler. Burada bireyler henüz farklılaĢmadığı için toplum tutarlıdır. “Organik dayanıĢma” ise düĢünce birliğinin, yani topluluğun tutarlı birliğinin farklılaĢması ile doğan ya da anlatım bulan dayanıĢma biçimidir. Bireyler artık benzer değil farklıdırlar ve bir bakıma farklı oldukları için consensus gerçekleĢir (Aron 1986: 314) Yine bir evrim kuramcısı olan Durkheim‟e (1972: 141) göre mekanik dayanıĢmanın yerini giderek organik dayanıĢmaya bırakması tarihsel bir zorunluluktur. DayanıĢmanın iki farklı tipine denk gelen iki sosyal tip olmak zorundadır. Bunlardan mekanik dayanıĢma kırsal yaĢamı, organik dayanıĢmaysa kentsel yaĢamı ifade etmektedir. Gerths ve Mills, (1958), Bendix (1960) ve San (1971), toplumları iki uçlu tasnife tabi tutma geleneğine Max Weber tarafından son verildiğini belirtmiĢtir. Weber, bir taraftan geleneksel ve ussal – yasal otorite biçmlerini kavramlaĢtırmıĢ, öte yandan da üçüncü bir otorite biçimi olan karizmatik otorite kavramını geliĢtirerek esas itibariyle bir geçiĢ modeli ortaya koymuĢtur. Weber son modelin geçiĢ halindeki bir toplum için geçerli olduğunu ve bunun geleneksel toplumu ayakta tutan bağların gevĢediği durumlarda ortaya çıkacağını söylemiĢtir. Böylece birbirlerinden hayli kesin çizgilerle ayrılan iki toplum tipolojisini içeren model bir kenara bırakılmıĢ, daha dinamik çözümlemelere götürecek ilk adımlar atılmıĢtır. Weber tarafından bir geçiĢsel otorite biçiminin formüle edilmesi, toplumdaki otorite biçimlerinin ve o otorite biçimleri içinde rastlanacak bürokratik yapıların ikiden çok alternatif içinde çözümlenmesi olanağını yaratmıĢtır (Heper 1974: 25). Böylece klasik evrim kuramcılarının ikili toplum tasnifine dayanan açıklamaları bir ölçüde kırılmıĢ ve aĢağıda görüleceği üzere modernleĢme teorilerinde “geçiĢ toplumu” ve “göreli olarak modernleĢmiĢ toplum” kavramları kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Ancak yine de geleneksel-modern toplum ayrımı, modernleĢme teorilerine baĢlangıç noktası sağlamıĢtır. 35 2.5 Cyril E. Black ModernleĢmenin Evrenselliği Black klasik modernleĢme yaklaĢımlarına bazı noktalarda eleĢtirilerde ki bu noktalar bu çalıĢma kapsamında da eleĢtirilen noktalardır. Black, bu yaklaĢımları BatılılaĢma sürecini kendi dıĢındaki dünyaya fazlaca dayattığı yönünde eleĢtirmektedir. Black‟e göre modernleĢme ve geliĢme süreçlerini desteklemek ile BatılılaĢma sürecini dayatmak bulunmaktadır birbirinden farklı Ģeylerdir. Black ve diğer modernleĢme kuramcıları gibi, modernleĢmeyi genel bir süreç olarak ele alır ve onu dünya çapında yaĢanan ya da yaĢanacak olan bir oluĢum Ģeklinde değerlendirir. Gelenek ve modernlik olarak adlandırılan bu iki kavramın birbirlerinden nasıl ve hangi düzeyde ayrıldıklarını tartıĢan Black, bu kavramların birbirleriyle çatıĢan yanları dolayısyla, modernleĢmenin potansiyel olarak bir gerilimi de bünyesinde taĢıyacağını iddia eder. Black, modernleĢme sürecinin bir bedeli olduğu düĢüncesinde olup modernleĢmenin geleneksel yapılarda açtığı tahribatın bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğine inanır. Black‟e göre Batı dıĢı toplumların karĢılaĢtıkları sorunlar içsel olduğundan bu toplumların geleneksel kurumlarını modern iĢlevlere uyarlamak gerekir. 2.6 1950’lerden Günümüze ModernleĢme Teorileri Özellikle azgeliĢmiĢ toplumları incelemek için kullanılan modernleĢme teorisi yukarıda da belirtildiği üzere, köklerini klasik evrim teorisi ve yapısal fonksiyonalist teorilerden almaktadır. Rojas (2003:1)‟a göre modernleĢme teorisi II. Dünya SavaĢı sonrası dönemde gerçekleĢen üç önemli olayın tarihsel bir ürünüdür.  Uluslararası komünist hareketin geniĢlemesi sürecinde ABD‟nin bir süper güç olarak yükselmesi; bu nedenle BirleĢik Devletler‟in Batı Avrupa, Güney Kore ve Tayvan‟ın endüstrileĢmesini, Japonya‟nın ise yeniden yapılanmasını finanse etmesi  Amerika‟nın yükseliĢine karĢın komünist hareketlerin Sovyetler Birliği, Vietnam, Kore ve Çin Halk Cumhuriyeti‟nden dünya çapına yayılması  Avrupa‟nın eski sömürge imparatorluklarının dağılmasının bir sonucu olarak, Asya ve Afrika‟da baĢlayan bağımsızlık süreci (milliyetçilik hareketleri) Yukarıdaki geliĢmeler, 1950 ve 1960‟larda Parsons‟ın önderlik ettiği bir grup Amerikalı bilim adamı tarafından modernleĢme teorisinin geliĢtirilmesiyle sonuçlanmıĢtır (Webster 1990: 49). Kongar (1972: 128-129)‟a göre Parsons modernite ve gelenek üzerine Weber ve Tönnies‟in perspektiflerini birleĢtirmek için harekete geçmiĢtir. Parsons‟ın modernleĢme ile ilgili görüĢlerinin temelini kalıp 36 değiĢkenler oluĢturur. Parsons kalıp değiĢkenler ile kiĢilik sistemini meydana getiren eylemleri inceleyip kiĢilik sitemi ile toplumsal sitem arasında bir bağ kurmaya çalıĢmıĢtır. Kalıp değiĢkenlerin, bireyin tüm davranıĢlarını ve giderek saf halleri ile iki uç toplumu belirledikleri kabul edilir. Bu değiĢkenler Ģöyle sıralanır:  Duygusallık-duygusal olmayıĢ  Toplumsallık-KiĢisellik  Özel standartlara yönelme- Evrensel Standartlara yönelme  BaĢka kiĢileri kendilerine atfedilen özelliklere göre değerlendirme –BaĢka kiĢileri baĢkalarına göre değerlendirme  Yaygın ilgi- Belirli ilgi Kalıp değiĢkenlerin birinci grubu yani duygusallık, toplumsallık, özel standartlara yönelme, atfedilen özelliklere göre değerlendirme ve yaygın ilgi, Tönnies‟in topluluk kavramına; ikinci grup değiĢkenler ise “toplum” kavramına karĢılık gelmektedir. Özellikle son 30 yıldır, bir çok sosyal bilimci modernleĢmenin tanımını yapmıĢlardır. Bu konuda Mehden (1986: 3), Almond, Apter, Birder, Black, Coleman, Eisenstadt, Diamat, Deutsch, Huntington, Ilchman, Inkeles, La Palombara, Lerner, Mc Clelland, Parsons, Rostow, Rustow ve Shills gibi isimlere dikkat çekmektedir. ModernleĢmeyi tanımlayan sosyal bilimciler genellikle bu süreçte teknoloji, ekonomi, siyaset, eğitim, kentleĢme, göç, din gibi faktörlerden birine ağırlık vermiĢtir. Rustow ve Black modernleĢmeyi, insanın modern teknolojiyi kullanarak doğayı kontrol edebilme yeteneğini içeren bir süreç olarak görmektedir. Black, modernleĢmeyi, insanın doğayı kontrol altına almasını sağlayan bilgi birikimi olarak görürken, Rustow ise insanın zamanla, doğayla ve insanla olan üç temel iliĢkisinin değiĢmesi, insanlar arasında giderek artan iĢbirliği yoluyla doğa üzerindeki kontrollerinin yoğunlaĢması olarak görür (Sarıbay 1985: 26). Scarritt de modernleĢmeyi benzer bir Ģekilde tanımlar, fakat buna teknolojik değiĢmenin etkisini de ekler. Suda da Rostow‟un paradigmasını izleyerek, tanımını ekonomik geliĢmeye uyarlar. Ona göre modernleĢmede ahlakın kurumsallaĢmasıyla birlikte ekonomik geliĢme temel element olarak ele alınmalıdır. Mc Clelland, Inkeles ve Smith ise bireysel modernitenin özelliklerini belirleyen isimledir (Mehden 1986: 3) . Görüldüğü gibi tanımlar modernleĢme sürecini bir tek faktöre dayalı olarak açıklamaya çalıĢmıĢlardır. ModernleĢme tanımlarında dikkat çeken bir baĢka nokta ise, modernleĢmenin teknoloji, sanayi ya da ekonomiye dayandırılarak tanımlanmasının yaygın olmasıdır. Smelser, Levy ve Apter gibi bir çok yazar, modernleĢme kuramını sanayileĢme olgusu temeline oturtmanın gerekli olduğunu vurgulamıĢlardır. Örneğin Levy, 37 modernleĢmeyi, doğrudan teknolojik düzeyi ölçüt alarak tanımlamıĢtır. Ona göre herhangi bir toplumun cansız güç kaynaklarının canlı güç kaynaklarına oranı ne kadar büyük olur ve insan çabaları araç kullanımıyla ne kadar arttırılırsa, toplum o oranda modern olacaktır. Smelser ise modernleĢmenin, iktisadi kalkınma kavramına yakın olmakla beraber, uygulamada ondan çok daha geniĢ bir anlam taĢıdığını belirtir; modernleĢme sosyal ve kültürel yapının bütününü derinden etkileyen, teknolojik, ekonomik ve çevresel değiĢimleri ifade etmektedir (Sarıbay, 1985:13). Smelser‟a göre modernleĢme dört temel alanda kendisini gösterecektir. Bunlardan ilki teknoloji alanında; geleneksel ve basit tekniklerden, karmaĢık teknolojiye geçiĢ, ikincisi tarım alanında; geçimlik çiftçilikten, tarımsal malların ticari üretimine doğru geçiĢ, üçüncüsü sanayi alanında; insan ve hayvan gücünden makine gücüne geçiĢ ve sonuncusu ise çevresel düzenlemelerde; kırsal yerleĢmelerden kentsel yerleĢmelere geçiĢtir. Smelser sıraladığı dört özelliğin her toplumun kendi koĢullarına göre değiĢik Ģekillerde gerçekleĢebileceğini ve gerçekleĢme zamanlarının da eĢ zamanlı olmayabileceğini belirtmiĢtir (Rojas 2003: 3). Böylece Smelser, modernleĢme sürecini, hem birden fazla faktörle iliĢki kurarak açıklamasıyla hem de her toplumun kendi koĢullarına göre sürecin her toplumda aynı çizgide ilerlemediğini belirtmesiyle geniĢ kapsamlı olarak tanımlamıĢtır. Eisenstadt ise modernleĢmeyi, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika‟da geliĢtirilmiĢ olan toplumsal, ekonomik, siyasi sistemlere doğru bir değiĢme süreci olarak tanımlamakta ve modernleĢmenin iki temel niteliği olduğunu belirtmektedir. - Toplumun sosyo-ekonomik değiĢmeleri - Toplumsal örgütlenmenin yapısal değiĢmeleri (Eisenstadt 1966: 2) ModernleĢmenin bu Ģekilde, yani belli bir coğrafya ile iliĢkilendirilerek tanımlanması, klasik modernleĢme anlayıĢının bir özelliği olan batılılaĢma kavramına daha yakındır. Berger, Berger ve Kellner (1985: 16) ise, II. Dünya SavaĢı‟ndan beri, sosyal billimcilerin, modernlik ve modern toplum kavramlarını, genellikle bu olayları doğuran süreçlerle birlikte ele aldıklarını belirtirler ki, bu süreçler “modernleĢme” ve “geliĢme” olarak adlandırılmıĢtır. Her iki terim de ekonomik büyümeye iĢaret etmek için kullanılmıĢtır; aralarındaki temel farklılık, geliĢme teriminin ekonomik büyümeye, modernleĢme teriminin ise ekonomik geliĢme ile ortaya çıkan çeĢitli sosyo-kültürel süreçlere iĢaret etmesidir. Görüldüğü üzere klasik evrim kuramcılarına benzer olarak, modernleĢme kuramcıları da geleneksel-modern dikotomisini kullanarak modernleĢme sürecini açıklamıĢlardır. Zamanla toplumların sadece bu iki toplum tipine göre sınıflandırılmasının uygun olmadığı anlaĢılsa da modernleĢme teorilerinde geleneksel 38 ve modern toplum sınıflandırması oldukça önemli bir yere sahip olmuĢtur. Bu nedenle, modernleĢme teorieleri açıklanırken, geleneksel ve modern toplum sınıflandırmasından söz edilmesi önem arz etmektedir. Ayrıca geleneksel ve modern toplum sınıflandırmasının azgeliĢmiĢ toplumların durumlarını açıklamak içi yeterli olmadığı anlaĢılınca “geçiĢ toplumu” kavramı ve “göreli olarak modernleĢmemiĢ toplum” sınıflandırmaları da modernleĢme teorisinde kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Bu bölümde modernleĢme teorilerinde temel öneme sahip olan “geleneksel ve modern toplum sınıflandırması “geçiĢ toplumu” ve “göreli olarak modernleĢmemiĢ toplum” ve “göreli olarak modernleĢmiĢ toplum” sınıflandırmaları açıklanacaktır. 2.7 Geleneksel ve Modern Toplumlar Batılı olmayan toplumlardaki değiĢim süreçlerini açıklamak amacıyla geliĢtilen modernleĢme teorisi, her Ģeyden önce modern ve geleneksel olarak nitelenen iki toplum tipinin karĢılaĢtırılmasına dayanmaktadır. Geleneksel ile modern toplum ayrımı genellikle, klasik sosyologların daha önce kısaca açıkladığımız dikotomilerine dayanılarak yapılmaktadır. Klasik kuramcıların yaptığı bu ayrım, günümüz modernleĢme teorilerinde de devam etmektedir. Bu ayrımlardan yola çıkan Lerner, Black, Eisenstadt, Huntington, Macridis ve Brown geleneksel toplum ve modern toplumun özelliklerini genel olarak Ģu Ģekilde birbirinden ayırmaktadır. Geleneksel Toplumlar: Durağanlığın, tarım sektörüne dayalı bir iktisadi yapının , geçimlik ekonominin, ilkel düzeyde bir teknolojinin, çok düĢük düzeyde okur-yazar oranının, düĢük hayat standardının, yatay ve dikey sosyal hareketsizliğin egemen olduğu toplumlardır. Bu toplumlarda iĢlevsel belirliliği olan kurumlar olmayıp, yüz yüze iliĢkilerin olduğu toplumsal hayat söz konusudur; yasa ve kurallardan çok gelenek ve göreneklerin hakim olduğu bir yönetim yapısı vardır. Aynı zamanda bu toplumlar kaderci zihniyet ve kalıtımın hakim olduğu bir kültürel sistem ile dindarlık ve ailelerin egemen olduğu ĢahsileĢtirilmĢ politik sistem ile karakterize edilir (Sarıbay, 1985: 10; Mehden 1986: 10). Durkheim (1965: 408-409) ise, geleneksel toplumu; “ekonomik organizasyon bakımından basit, halkı çiftçi ve köylülerden oluĢan, aynı tür üretim yapan, aynı Ģeylerle ilgisi olan kimselerin oluĢturduğu toplum” olarak tanımlar. Modern Toplumlar: SanayileĢmiĢ ve kentleĢmiĢ, yatay ve dikey sosyal hareketliliğin, okur-yazarlık oranının ve eğitim düzeyinin yüksek olduğu, haberleĢme olanaklarının etkin ve yaygın olduğu, sosyal ve siyasi yapıda kurumlaĢmanın arttığı, yönetimde görevlerin siyasi olarak farklılaĢtığı, demokratikleĢmenin arttığı ve laikleĢmenin kültürel, sosyal ve siyasi yapıda yaygınlaĢtığı, kitlelerin artan Ģekilde 39 yönetime katıldığı toplumlardır. Ayrıca bu toplumlar potansiyel siyasal gücün daha geniĢ gruplara yayıldığı, bilim, bilgi ve baĢarının değer olarak kabul edildiği, geniĢ gruplara yayıldığı, bilim, bilgi ve baĢarının değer olarak kabul edildiği, rasyonel süreçlerin etkin olduğu toplumlardır (Sarıbay 1985: 47; Mehden 1986). Avcı (2000: 31) ise, modern toplumda, insanın sürekli olarak yaĢadığı çeveryi etkilemesi ve değiĢtirmesinin temel olduğunu, çünkü modern toplumun var oluĢunun, sürekli olarak geliĢebilen insana bağlı olduğunu belirtir. Geleneksel ve modern toplumların özellikleri ele alınırken Webster‟ın (1990: 49- 50), geleneksel ve modern toplum ayrımına göre geleneksel ve modern toplumun özellikleri Ģu Ģekildedir: Geleneksel toplumlarda,  Gelenekselliğin değerleri baskın özellik taĢır; yani insanlar geçmiĢteki değerler doğrultusunda davranıĢlarını ve yaĢamlarını yönlendirir.  Akrabalık sistemi bütün sosyal pratiklerde; ekonomik, politik ve diğer alanlarda referans noktasıdır. Statüler bireyler tarafından kazanılmaktan çok, içinde bulunulan aile ve topluma göre belirlenmektedir.  Geleneksel toplumun üyelerinde duygusallık ve batıl inançların da dahil olduğu,yoğun bir inanç söz konusudur. Bütün bunların aksine modern toplumların karakteristikleri daha karmaĢıktır. Modern toplumlarda,  Ġnsanlar hala bazı geleneklere sahip olsalar da, bunların kölesi değildirler. Gereksiz olan gelenekler değiĢtirilmiĢtir ve kültürel değiĢim süreci içinde hala değiĢtirilmeye devam etmektedir.  Akrabalık, toplumun bütün alanlarında artık çok az bir değere ve etkiye sahiptir; statüler kazanılmaktadır.  Modern toplumlarda insanlar batıl inançlar yerine, araĢtırma, inceleme yoluna gitmektedirler. Ġnançlar doğrultusunda yapılan açıklamaların yerini rasyonel açıklamalar almaktadır. Geleneksel – modern toplum çifti, Batılı olmayan toplumların içinde bulundukları değiĢim sürecini açıklamakta kullanırken, aynı zamanda tarihin baĢlangıç ve sonuç aĢamalarını ifade etmektedir. Geleneksellik – modernlik kavram çifti etrafında oluĢan modernleĢme teorisinin bir tarih felsefesi olma özelliği aĢağıdaki Ģeklinde ortaya konulabilir.  Geleneksel toplumdan modern topluma doğru geçiĢ, aĢamalı bir süreçtir. Bütün toplumların geçecekleri modernleĢme evrelerini veya düzeylerini 40 ayrıĢtırmak mümkündür. Bu süreç içindeki önderliğin ve modernleĢmenin daha ayrıntılı düzenekleri bir toplumdan diğerine farklı olsa da, bütün toplumlar özünde aynı aĢamalardan geçeceklerdir.  ModernleĢme süreci, farklı toplumların modernlik aĢamasına doğru geçtikçe benzeĢeceklerini ifade etmektedir.  ModernleĢme geriye çevrilemeyen bir süreçtir. ġehirleĢme, okur – yazarlık sanayileĢme açısından bir dönemde belli düzeye ulaĢmıĢ bir toplum, daha sonraki dönemde önemli ölçüde daha alt düzeylere inmeyecektir.  ModernleĢme ilerlemeci bir süreçtir. Uzun vadede modernleĢme, yalnızca kaçınılmaz değil, aynı zamanda arzulanan bir süreçtir (Köker 2000: 49). Geleneksel ve modern unsurları birbirlerine karĢıt unsurlar olarak sunan ve bir arada yaĢayamayacaklarını vurgulayan bu husus; modernleĢme kuramının, geleneksellikten modernliğe geçiĢ aĢamasında bulunan toplumsal yapıları açıklamakta yetersiz kalmasına neden olmaktadır. ModernleĢmecilerin, toplumların değiĢmesini düz çizgisel bir biçimde gelenekselden moderne, azgeliĢmiĢlikten geliĢmiĢliğe doğru ele almaları, “geleneksel” ve “modern” toplum Ģeklinde saf (ideal) tipler yaratmaları, geçiĢ tiplerini göz önüne almamaları, tüm azgeliĢmiĢ toplumların nihai olarak Batı Avrupa‟da geliĢtirilen modellere doğru ilerleme göstereceğini varsayarak teolojik bir eğilim içinde olmaları, bu kuramların özellikle endüstrileĢmekte olan toplumları açıklamalarını önlemektedir (Özen 1992: 8-9). Batı, tüm toplumları modernleĢtirme amacını azgeliĢmiĢ ya da geliĢmemiĢ toplumlara “medeniyet götürme” adı altında meĢrulaĢtırmaya çalıĢmıĢtır. Bu noktadan hareket eden Bernstein (1971: 147), modernleĢmeci paradigmanın, evrenselleĢtirildiği tarihsel kaynağa bağlı olarak, etnosantrik bir dünya görüĢü olduğunu belirtir. Bu nedenle modernleĢme teorilerinin eleĢtirilen yönlerini telafi etmeye ve modernleĢme teorilerinin eksiklerini gidermeye yönelik çalıĢmalar yapılmıĢtır. Bu çalıĢmalardan sonuçları en çok kullanılanlar arasında: toplumların –katı bir Ģekilde- geleneksel ya da modern olmadıkları, bunlar arasında “geçiĢ toplumu” nun da olabileceği görüĢü ve toplumları kesin çizgilerle geleneksel ve modern toplum Ģeklinde sınıflandırmak yerine, toplumları “göreli olarak modernleĢmemiĢ ile göreli olarak modernleĢmiĢ toplum” Ģeklinde sınıflandırmanın daha uygun olacağını öneren görüĢ yer almaktadır. 41 2.8 GeçiĢ Toplumu YaĢanmakta olan küreselleĢme süreci, modernleĢme kurallarının da farklı açılardan ele alınmasına yol açmıĢtır. Geleneksel – modern, doğu – batı, yerel – küresel gib iki kutuplu ayrımlaĢmaları ortadan kaldıran ve kırsal kesimleri kentlerle, azgeliĢmiĢ ülkeleri modern ülkelerle bütünleĢtiren küreselleĢme süreci; modernleĢmeye karĢı ya benimseme ya da reddetme gibi birbirine karĢıt tutumları ortadan kaldırmaktadır. Kitle iletiĢim araçlarında özellikle son yirmi yıldır gözlenmekte olan geliĢmeler, köylerin dıĢ dünyayla iliĢkilerini arttırmaktadır. Bu iliĢki, modern ve geleneksel unsurların karĢılıklı etkileĢimleri temelinde gerçekleĢmekte, bu iki unsur birbirini destekleyerek, bir arada yaĢayabilmektedir. ModernleĢme süreci için belirtilmesi gereken bir baĢka husus da, her toplumsal birimin bu süreçten kendi koĢulları içinde, farklı biçimlerde etkilendiği, yani modernleĢme sürecinin toplumdaki bütün birimleri aynı yönde etkilemediğidir. Bu durum, modernleĢme sürecinin tek – doğrusal bir çizgide gerçekleĢmediğine iĢaret etmektedir. Benzer olarak Lerner (1964: 47) da toplumların modernleĢme süreçlerindeki farklılıkları, modernlik mesajının değiĢik biçimlerde algılanmıĢ olmasından ileri geldiğine bağlamaktadır. Lerner, “The Passing of Traditions Society” (1958) adlı kitabında modernleĢmeyi; empati, kentleĢmenin artması, okur yazarlık oranındaki artıĢ, kitle haberleĢme araçlarının daha etkili olması ve kitle iletiĢim araçlarının artan etkisinin daha geniĢ ekonomik, siyasal ve toplumsal katılıma yol açması doğrultusunda gerçekleĢmesi olarak tanımlamıĢtır. Fakat bu, geleneksel toplumdan modern topluma doğrudan geçiĢ olduğu anlamına gelmez. Çünkü gelenekselden moderne geçerken arada bir geçiĢ aĢaması vardır ve bu aĢamada olan toplum, “geçiĢ halinde toplum”u ifade eder (Lerner 1964; Mehden 1986:3; Sarıbay 1985:26). Geleneksel – modern Ģeklindeki ikili toplum sınıflandırmasını “geçiĢ halinde toplum” kavramıyla oluĢturan Lerner (1964), değiĢmenin derecesini göz önüne alarak toplumları:  Geleneksel  GeçiĢli  Modern toplumlar olmak üzere üçe ayırmaktadır. Lerner‟a göre geleneksel toplumlar ile modern toplumlar değiĢmenin en az ve en çok olduğu uçları temsil ederken, geçiĢli toplumlar ise her iki ucun etkisi altında fakat, modern geliĢmeye yönelmiĢ oluĢumları temsil etmektedir. Lerner (1964: 111) geçiĢ tipi topluma örnek olarak Türkiye‟yi vermiĢtir. Çünkü ona göre Türkiye, Batı 42 toplumlarına göre henüz modern bir toplum olmayıp, geleneksel ve modern olmak üzere her iki yapıyı da bir arada bulunduran bir özelliğe sahiptir. Gusfield da geleneksel – modern karĢıtlığına dayanan teorilerin içerdiği yanılgıyı vurgulamaktadır. Ona göre geleneksel toplumların değiĢimden yoksun ve durağan oldukları varsayımı, bu toplumların dıĢ etkileĢimleri göz önüne alındığında geçerli değildir. Ayrıca, geleneksel ve modern biçimlerin her zaman çatıĢma halinde olduğu varsayımı da geçersizdir. Çünkü, Japonya örneğinde olduğu gibi, sanayileĢmiĢ bir toplumda da geleneksel unsurlar canlılıklarını koruyabilir. Gusfield‟e göre geçerli olmayan bir baĢka varsayım da; modernleĢme sürecinin gelenekleri zayıflatacağı varsayımıdır. Çünkü modernleĢmenin sağladığı; ulaĢım, iletiĢim, okur – yazarlığın artması vb. gibi olanaklar toplumda özellikle dinsel eğilimi olan kesimler arasındaki dayanıĢmayı arttırabilmektedir. Bu da geleneklerin zayıflamasına değil, güçlenmesine yol açmaktadır. Dönmezer (1984: 173) de gerçekte, hiçbir toplumun ne sırf gelenekçi, ne de sırf sanayi toplumuna ait bütün ideal özellikleri aynı zamanda kendisinde toplayamayacağını belirtir. GeçiĢ özelliği gösteren toplum tipindeki modernleĢme sürecinde geleneksel ve modern uçların birlikte yer aldığı yadsınamaz. Çünkü bu uç noktaların bir toplumun değiĢim sürecini anlamaya çalıĢırken çözümleyici bir yararı vardır. Kısaca, Batılı toplumbilimciler modernleĢmeyi, azgeliĢmiĢ veya geliĢmekte olan toplumlardaki –ki bu toplumlara sosyolojik olarak geçiĢ dönemi toplumları da diyebiliriz- değiĢmeyi yansıtan bir kavram olarak kullanılırlar. Bu açıdan modernleĢme, geleneksel ( endüstrileĢmemiĢ veya az endüstrileĢmiĢ ) toplum tipinden modern ( endüstrileĢmiĢ ) topluma geçiĢ süreci olarak tanımlanabilir. Aradaki dönem ise, geçiĢ dönemidir. Huntington (1967: 84)‟ın modernleĢmenin toplumun tüm kesimlerini eĢit oranda etkilemeyen bir süreç olduğunu belirtmesi de, geçiĢ toplumu kavramını desteklemektedir. Örneğin, Hindistan modernleĢme bakımından çok geridir, fakat modern siyasi kurumlara sahip olarak siyasi bakımdan geliĢmiĢtir. Tüm bu açıklamalara karĢın, geleneksel – modern Ģeklinde ayrılan ikili toplum sınıflandırmaları, hem toplumlar arası karĢılaĢtırmalı araĢtırmalarda kullanılması bakımından, hem de bir toplumun tarihsel süreçte geçirdiği aĢamaları anlamak açısından faydalıdır. Zira geleneksel – modern toplum kavramları birer ideal tip teĢkil etmektedirler ve ideal tipler sosyal olguların daha iyi anlaĢılması ve açıklanmasını sağlamak için kullanıĢlıdır. Bunun yanı sıra, ideal tip kavramının diğer bir özelliği, sosyal realitede bire bir karĢılığının bulunmayıĢıdır. ĠĢte bu noktada iki ideal uç 43 arasında bulunan geçiĢ tipi toplum kavramı devreye girmektedir. GeçiĢ tipi toplum kavramı, geleneksel ve modern unsurların bir arada yaĢayabileceğine iĢaret etmektedir. Tütengil (1980: 146)‟e göre geçiĢ döneminde bulunan azgeliĢmiĢ ülkelerde bir yandan geri kalmıĢ sosyal yapılar süregelirken, bir yandan da çağdaĢ kurumlar ortaya çıkmaktadır. ĠĢte “ikili yapılar” denen durum budur. Ġkili sosyal ve ekonomik yapılarda, geleneksel olan ile çağdaĢ olanın, aynı toplumda bir arada bulunması söz konusudur. Modern-geleneksel ayrımı, daha önceden de belirtildiği gibi modernleĢme kuramının favori dikotomisidir. ModernleĢme kuramı, dünya toplumlarını önce modern toplumlar ve geleneksel toplumlar olarak sınıfladı; daha sonra bu sınıflamaya geçiĢ aĢamasındaki toplumları da ekledi. Bu toplum tiplerine uygun düĢen modeller ve bu modelleri niteleyen özellikler tespit edildi. Modern toplum, kentleĢmenin, endüstrileĢmenin, medyatik iletiĢimin, yüksek bir okuma yazma oranının, seküler bir sistemin, demokratik ideallerin, evrensel insani değerlerin görünür olduğutoplumun adıydı. Geleneksel toplum bunların olmadığı toplumu niteliyordu. Modernliğin akıntısına kapılan ve geleneksel yönleri çözülmeye baĢlayan geçiĢ toplumu ise arafı yaĢıyordu. GeçiĢ toplumu, bir yandan modernliğin kazanımlarını içselleĢtirme çabası içersindeyken, diğer yandan modernlikle beraber gelen devasa dönüĢümleri ve toplumsal çalkantıları çözmek durumundaydı. ModernleĢme kuramı, tam da bu nedenle gelenekselden moderne doğru yaĢanan geçiĢ sürecinin meydana getirdiği sorunlarla yüzleĢmenin imkanları üzerinde düĢündü. ModernleĢme kuramının özellikle klasik versiyonu, geleneksel ve modern arasında ciddi çatıĢmaların olduğunu, dolayısıyla da modernleĢme süreçlerinin önünün açılması için toplumdaki geleneksel unsurların tasfiye edilmesi gerektiğini varsaydı. ModernleĢme kuramı içersinde bu teze itiraz edenler de oldu. Söz konusu itirazı yapanlar, çatıĢma vurgusunun altını bu denli kalın çizmenin toplumsal alanda ciddi kırılmalara yol açacağı ve modernleĢme süreçlerinde geleneksel unsurlardan yararlanmanın imkansızlaĢacağı tezini öne sürdüler. Ancak bu tezin sahipleri de tıpkı klasik modernleĢmeciler gibi geleneksel ve modern ayrımını temel aldılar. Burada Peter Wagner‟ın geleneksel nitelemesinin özünde barbar nitelemesi ile akraba olduğu tespitini hatırlatmakta fayda var. Barbar kavramı ötekini mekansal düzlemde insanlığın uzağına yerleĢtiriyorken, geleneksel kavramı, bir geç kalmıĢlığı, zamansal bir uzaklığı ifade eder (Altun, 2002). 44 2.9 Göreli Olarak ModernleĢmemiĢ ve Göreli Olarak ModernleĢmiĢ Toplumlar Göreli olarak modernleĢmemiĢ ve göreli olarak modernleĢmiĢ toplum kavramları Levy‟e aittir. Levy, bu Ģekilde ayırdığı toplum kategorisiyle, klasik evrim kuramcılarında görülen kesin dikotomileĢtirmeyi yumuĢatmıĢtır. Bu nedenle çalıĢmamızda, geleneksel ve modern toplum sınıflandırması yapılırken, Levy‟nin “göreli olarak modernleĢmemiĢ toplum” ve “göreli olarak modernleĢmiĢ toplum” kavramlarından yararlanılacaktır. Levy, modernleĢme konusundaki çeĢitli yanılgılara iĢaret ederek, bu yanılgıları Ģöyle özetlemektedir: En baĢta batı toplumu ve batılı olmayan toplumlar gibi bir genelleme yapmak yanıltıcıdır, çünkü bu toplumlar iki genel kategoride düĢünülecek kadar net özelliklere sahip değildir. Ayrıca modern toplumlarda görülen nitelikler modern olmayan toplumlarda, modernleĢmek için ön koĢul olmayabilir. Bir toplumun modernleĢmesi için modernleĢmiĢ toplumlardaki aynı kalıpları gerçekleĢtirmesi gerekmez. Bunun yanı sıra sonradan modernleĢmeye baĢlayan ülkelerdeki modernleĢmenin ön koĢulları, daha önce modernleĢmiĢ olan ülkelerdeki modernleĢme için gerekli olan ön koĢullarla aynı olmayabilir ve bunun yanında modernleĢmeye baĢlayan bir grup toplum için gerekli olan ön koĢullar ise baĢka bir grup toplum için gerekli olan ön koĢullar olmayabilir. Özetle Levy, her devirde her toplum için geçerli modernleĢme reçetesi olmadığı fikrini ileri sürer. Ona göre iki toplum arasındaki temel farklılıklar ise Ģu alanlarda kendini göstermektedir: - Örgütlerin uzmanlaĢması - KarĢılıklı bağımlılık ( Örgütler uzmanlaĢtıkça birbirlerine bağlanır ) - Sosyal iliĢkilerin farklılaĢması - MerkezileĢme eğilimlerinin oluĢması - Genel bir değiĢim ortamı ve pazarların oluĢumu - Genel yapının tutarlılığı - Bürokrasi - Ailenin önemi - Kent ve köyün karĢılıklı bağımlılığı 45 3. ARAġTIRMA YÖRESĠNĠN GENEL ÖZELLiKLERi 3.1. Coğrafi Yapısı 3.1.1.Bölgedeki yeri ve sınırları Umurbey Beldesi, Bursa ili, Gemlik ilçesine bağlı bir yerleĢim yeridir. Burada, 17.07.1952 tarihli 52-168/180 sayılı karar ile belediye teĢkilatı kurulmuĢtur. Umurbey; 29-30° doğu boylamları ile 40-41 ° kuzey enlemleri arasında; Gemlik ilçesine 4 km, Bursa'ya 34 km, Yalova'ya 41 km, Ġstanbul'a 198 km uzaklıkta yer almaktadır (ġekil 1). Kuzeyde Gemlik ilçe sınırları ve Cihatlı köyü, güneyde Gemlik'e bağlı Güvenli ve Adliye köyleri, doğuda Karsak, batıda Engürücük Köyü ve Gemlik ile sınırlanmaktadır (ġekil 2). ġekil 1 Türkiye Fiziki Haritası (Viyana Coğrafya Enstitüsü Ed Hölzel, 2001) Beldenin toplam yüzölçümü 1934 hektardır. Denizden ortalama yüksekliği 250 metredir. Belediye sınırları içerisinde 2 mahalle bulunmaktadır; Parsbey ve Orhaniye (Fotoğraf 1). 46 Fotoğraf 1 Gemlik eski Belediyesi‟nde yer alan mahalle muhtarlıklarını gösteren tabela ġekil 2 Umurbey Sınırı (Gemlik Belediyesi Harita Bölümü, tarihsiz) 3.1.2. Yüzey Ģekilleri ve iklimi Umurbey 1296 m yüksekliğindeki Kurban Dağları'nın kuzeybatıya uzantısı olan yükseltilerin etekleriyle, Gemlik Körfezi'nin içinde yer aldığı vadinin birleĢtiği eĢik yükseltileri üzerinde kurulmuĢtur (Fotoğraf 2). 47 Fotoğraf 2 Umurbey merkezden çevre coğrafyasını da gösteren bir fotoğraf Kuzeyde arazi, Bursa-Yalova yolunun geçtiği Gemlik Körfezi'nin uzantısı olan vadiye kadar inmektedir. Karsak çayı ile karayolu arasında kalan kısım tamamen düzlüktür ve burada Umurbey Sanayi Bölgesi yer almaktadır. Ġznik Gölü'nün sularını Gemlik Körfezi'ne akıtan Karsak çayı (Sazlı Dere), Umurbey'in 3 km kuzeyindedir. Gölayağı Deresi'nin devamı olan bu dere, doğudan batıya akmaktadır (Özer 2004). Karsak çayı dıĢında, Umurbey yakınlarında devamlı akıĢ gösteren herhangi bir dere bulunmamaktadır. Ancak mevsimlik dereler vardır. Bunların baĢlıcaları: Akbaba Deresi, Kızlar Deresi ve Çerkez Deresi'dir (Özer 2004). Bölge iklimi hem Akdeniz, hem de Karadeniz iklimlerinin özelliklerini gösterir. Ancak Gemlik-Umurbey çevrelerinde kuzeydeki dağlar nedeniyle Karadeniz ikliminin etkisi azalmakta ve Akdeniz iklimi daha baskın bir Ģekilde hissedilmektedir (Özer 2004). KıĢ ile ilkbahar ılık ve yağıĢlı, yazlar genellikle sıcak ve kurak geçer. KıĢ mevsimi tam Akdeniz iklimine nazaran serin geçer; kıĢın kar yağıĢının birkaç gün yerde kalması nedeniyle Umurbey iklimi Gemlik ikliminden ayrılır. Umurbey'de yıllık ortalama sıcaklık 14.5 °C'dir. Ortalama yüksek sıcaklık 18.6 °C, ortalama düĢük sıcaklık 11 °C'dir. En sıcak ay Temmuz, en soğuk ay Ocaktır. Bölgede her mevsim yağıĢ gözlenir. YağıĢın en fazla olduğu aylar; 127.5 mm, 101.5 mm'yle Aralık ve Ocak; en az olduğu aylar: 15.1 mm, 23.2 mm 'yle Ağustos ve Temmuz'dur (Anonim 1998). Yılın ortalama 11.8 günü sisli, 0.9 günü dolulu, 9.8 günü kırağılı geçmektedir. Donlu gün sayısı ortalama 33.6'dır. Ocak, ġubat, Mart, Nisan, Ekim, Kasım ve Aralık aylarında Ģiddetli don gözlenmektedir. 48 Yıllık ortalama rüzgar hızı 2.7m/sn'dir. Egemen rüzgar yönü yılda toplam 2948 kez esen kuzey-doğudur (poyraz). Bunu doğu ve güney-batı rüzgarları (lodos) izler. Bölgede kıĢın egemen olan rüzgarlar kuzeydoğu ve doğudur, yazın ise kuzeydoğu rüzgarları (keĢiĢleme) egemen konuma geçer. Bu rüzgar gün içinde karayele çevirebilir. Yazın esen bu rüzgar genelde zeytin ağaçları için tehlikelidir (Özer 2004). Yıllık ortalama %64 olan bağıı nem; en yüksek seviyesine Ocak ve Aralık aylarında %72 ile, en düĢük seviyesine Haziran ayında %55 ile ulaĢır. Yukarıdaki göstergeler ıĢığında, Umurbey için gecikmiĢ bir Akdeniz ikliminin varlığından söz edilebilir (Özer 2004). 1965-1970 yılları arasında yapılan rasatlara göre en yüksek sıcaklık 11.08.1970 tarihinde 39,5°C, en düĢük sıcaklık 15.01.1968'de -10,5°C olarak kaydedilmiĢtir. Ortalama olarak yılda 130.7 gün açık, 137.7 gün bulutlu, 96.9 gün kapalı geçmektedir. Bölgede ortalama kar yağıĢlı gün sayısı 7, karla örtülü gün sayısı 4.8'dir. Kaydedilen en yüksek kar örtüsü kalınlığı 31 cm'dir. Ortalama yıllık kuvvetli rüzgarlı gün sayısı 20.6, fırtınalı gün sayısı 2.1 'dir. Kaydedilen en hızlı rüzgar 35.2 m/sn hızla esen güney-güneydoğu rüzgarıdır. 3.1.3 Jeolojik yapı ve deprem durumu Umurbey, deprem haritasına göre birinci derecede tehlikeli bölge içine girmektedir. Anadolu Fay Hattı Umurbey'in kuzeyinden geçmektedir (ġekil 3) (Gül 1975). Buna rağmen, 17 Ağustos 1999 ve daha önceki depremlerde Umurbey'de hissedilen sarsıntı ve etkisi az olmuĢtur. Bunun nedeni, beldenin büyük bir kısmının sağlam kristalize kalkerler üzerine kurulmuĢ olmasıdır. ġekil 3 Türkiye Deprem Haritası (Özmen 1997) 49 Beldenin ilk jeolojik etüdü 1975 yılında yapılmıĢ ve yerleĢimin güneyi yeni yapılanmalara uygun bulunmuĢtur. 17 Ağustos 1999 Depremi'nin ardından yapılan etütte mevcut konut alanlarının tümünün yerleĢime uygun olduğu, kaya düĢmesi heyelan gibi doğal olayların varlığının söz konusu olmadığı belirlenmiĢtir (Ernur 2000). Umurbey'in güneyinden vadiye inen bölümün büyük bir kısmında, Bursa-Yalova yolunun kuzey bölümünde, Aytepe'nin güneyindeki alanda sondaj Ģartlı yapılanma öngörülmüĢtür. Bursa-Yalova karayolunun güneyinde vadi boyunca uzanan alan ise, muhtemel heyelan alanı olarak belirlenmiĢtir. 3.1.4. Toprak kabiliyeti ve bitki örtüsü Umurbey toprağının fiziki durumu az su geçirir sık, kuru, killi, kumlu olup kara kırmızı renktedir. BileĢiminde kireç ve alçı taĢı da bulunmaktadır. Ölü örtüsü; kuru yaprak, dal vs'den ibarettir (Özer 2004). Umurbey yerleĢim alanı ve buradan kuzeyde karayoluna kadar inen eğimli, zeytinlikler ile kaplı alan; beldeden güneydoğuya uzanan arazi Ģeridi, toprak kabiliyeti açısından sürüm yapılamaz türdedir ve çoğunlukla mera ya da ağaçlık alan olarak kullanılmaya elveriĢlidir (Elker 1979). Günümüzde bu bölgelerin bir kısmı mera olarak kullanılmaktadır ve büyük bir bölümü belediye tarafından ağaçlandırılmaktadır. Umurbey'in güneyindeki az eğilimli arazi ise, toprak topografya ve yüzeyakımına ait Ģiddetli kısıtlayıcı faktörlere sahiptir. Bu alan ekilebilir türdedir fakat ürün çeĢidi azdır ve özel koruma önlemlerine gereksinim gösterir (Elker 1979). Bu bölgede günümüzde bitki örtüsü zayıftır. GeniĢ meralık alan içinde bir kaç fundalık yer almaktadır. Yalova-Bursa yolunun üzerinde kalan vadideki arazilerin çok az bir bölümünde nadassız kuru tarım yapılmakta, geri kalan kısımları zeytinlik olarak kullanılmaktadır (Elker 1979). 50 Fotoğraf 3 Umurbey‟den zeytinliklerin bir görüntüsü Umurbey'in doğusunda otlak olarak kullanılan kısmen fundalıklarla kaplı yüksek arazi kesimi dıĢında, karayoluna kadar uzanan alanların tümü zeytinliktir (Fotoğraf 3). Karayolunun kuzeyinde yer alan alüvyonal arazide sulu tarım yapılabilecek niteliktedir. Fakat, günümüzde burada sanayi bölgesi yer almaktadır. Beldede toprak, topografya gibi çevre koĢullarına bağlı olarak üç farklı temel bitki örtüsünün varlığından söz edilebilir. Kent merkezinden batıya doğru ilerledikçe, Aytepe'den baĢlayarak yoğun bir çam dokusu ve fundalıklar, Umurbey'in kuzey ve doğu tarafında kalan vadiye uzanan eğimli bölgede zeytin ağaçları, güneyde yer alan az eğimli arazide zayıflayan bitki örtüsü sonucu, geniĢ meralık alanlar içinde birkaç fundalık yer almaktadır. Umurbey'de ağaçlandırma çalıĢmaları yapılarak, bitki örtüsünün yoğunlaĢtırılması hedeflenmiĢtir. Ay tepe ve doğusu Umurbey halkı tarafından fıstık çamı; Beyler Mezarlığı mevki belediye tarafından sarı çam; Celal Bayar Müzesi çevresi, vakıf tarafından fıstık çamı ile ağaçlandırılmıĢtır . Umurbey Belediyesi, Mart 2002 tarihinden itibaren ağaçlandırma kampanyasını Tema Vakfı ile ortaklaĢa sürdürmektedir. Bu ağaçlandırma çalıĢmalarında beldedeki genç ve çocuklar gönüllü çalıĢmaktadır. Bu faliyetin her yıl düzenli olarak gerçekleĢtirilmesi, gelecek nesillerde ağaç sevgisi ve çevre bilinci oluĢturulması için önemli olduğu gibi bölgenin ekolojik dengesinin korunması için de zorunludur. 3.2. Alt Yapı ve UlaĢım 51 Umurbey, Bursa-Yalova karayoluna 3 km'lik asfalt yol ile bağlanmaktadır. Umurbey‟de ulaĢım iki arterle sağlanmaktadır. Bunlardan birincisi ve en yoğun olanı, Yalova-Bursa otoyolundan asfalt olarak baĢlayıp yerleĢimin batısından Cumhuriyet Meydanı'na ulaĢan Celal Bayar Caddesi'dir. Ġkinci önemli arter ise, Umurbey'in güneyindeki köylerden gelerek ortaokul önünden Ahmet ġükrü PaĢa Caddesi adı ile Cumhuriyet Meydanı'na ulaĢan Atatürk Caddesi'dir. Köylere ait minibüsler Atatürk Caddesi, Cumhuriyet Meydanı ve Ġstiklal Caddesi güzergahını takip ederek Yalova-Bursa yoluna çıkmaktadır. Topografya nedeni ile eğim, yollarda yer yer % 40'a ulaĢmakta ve eğimin fazla olduğu noktalarda ulaĢım bağlantısı için merdivenli yollardan yararlanılmaktadır. Gemlik ile Umurbey arasında toplu taĢıma belediye otobüsü ile sağlanmaktadır. Her gün 15-30 dakikada düzenli seferleri olan otobüsler iĢlemektedir. Belediye otobüsü, Gemlik'ten hareketle Yalova-Bursa otoyolu üzerinden Celal Bayar Caddesi'ne bağlanmakta ve Umurbey ÇarĢı Meydanı'na ulaĢarak, aynı güzergahtan dönmektedir. Araç trafiğinin büyük bir bölümü yukarıda sözü edilen ana eksenler (Celal Bayar Caddesi-Cumhuriyet Caddesi ekseni ile Harmanlar Yolu-Atatürk Caddesi) üzerinde yer almaktadır. Bu yollarda trafik hacmi düzensiz seyreder. Özellikle tatil günlerinde turistik ziyaretlerin fazlalaĢması ile trafik belli bir artıĢ göstermektedir. Gerek tarihi kent merkezindeki sokak oluĢumlarının araç trafiğine uygun olmayıĢı, gerek Cumhuriyet Meydanı'ndaki park yerinin yetersiz kalması nedeniyle, ana eksenler üzerinde trafik sıklıĢıklığı yaĢanmaktadır. Umurbey yollarının %30'u asfalt, % 70'i kilit parkedir (Özer 2004). Umurbey‟de yaygın ısınma biçimi sobadır ve yakacak olarak çoğunlukla odun kullanılmaktadır. Eski belediye binası ve Celal Bayar Vakfı yapılarında katı yakıt kaloriferi vardır. Son yıllarda, özellikle konutların sıcak su ihtiyaçlarını karĢılamakta güneĢ enerji panelleri kullanılmaktadır. GüneĢ ve rüzgar enerjisi, coğrafi özellikleri nedeniyle, Umurbey için gelecekte alternatif oluĢturabilir. 3.3 Demografik ve Sosyal Yapı 3.3.1 Nüfus yoğunluğu Umurbey'in nüfusuna ait ilk kayıta Bursa Vilayeti Salnamesi'nde rastlanmaktadır. Salnamede toplam nüfus 1835 olarak kaydedilmiĢtir. Bu kayıtlarda 52 sayımın yapılıĢ tarihine ait bilgi verilmemektedir (Özer 2004). Cumhuriyetin ilanından sonra beldenin düzenli nüfus kayıtları bulunmaktadır. 1927'den baĢlayarak Umurbey'in nüfus sayım sonuçları incelendiğinde, 1955-1960 ve 1975-1980 aralıkları hariç, belde nüfusunun artıĢ gösterdiği anlaĢılmaktadır (Tablo 1). NÜFUS YIL Tablo 1 1926-2000 Yılları Umurbey Nüfus Sayımı Sonuçları 53 Bu artıĢın dıĢ göçlere ya da doğum nedenine bağlı olup olamadığını anlayabilmek için, Türkiye genelindeki ve Umurbey'deki yıllık nüfus artıĢ hızlarının karĢılaĢtırılması gerekmektedir. Bu değerler, 1945'den itibaren 5 yıllık aralar ile karĢılaĢtırıldığında (Tablo 2), 1985 yılından itibaren Umurbey'in yıllık nüfus artıĢının, Türkiye genel ortalaması üzerinde gerçekleĢtiği görülmektedir. Bu durum Umurbey'in çevresindeki kırsal yerleĢmelerden farklı olarak, kentsel iĢlevlerin görülmeye baĢlandığı, aktif nüfusu tarıma dayalı ve göç alan bir yerleĢme olduğunu kanıtlar. TÜRKiYE NÜFUSU YILLIK UMURBEY NÜFUSU ÇOGALMA ORANI YILLIK ÇOGALMA ORANI YILLAR (%) (%) 1945-1950 2.17 1.84 1950-1955 2.78 2.5 1955-1960 2.85 -0.655 1960-1965 2.46 1.032 1965-1970 2.52 3.112 1970-1975 2.50 0.566 1975-1980 2.07 -0.020 1980-1985 2.49 0.498 1985-1990 2.19 2.884 Tablo 2 Türkiye ve Umurbey Nüfus Çoğalma Oranları Umurbey'in nüfusu dıĢ göçlere bağlı olarak artmaktadır. Beldenin 2033 yılına kadar göstereceği tahmini nüfus artıĢı tahminleri faklıdır (Tablo 3). 1991 koruma imar planının nüfus geliĢimi için öngördüğü değerlerin, planın kısmen yürürlükte olmasına bağlı olarak, irdelenmesi gerekli bulunmuĢtur. Buna göre: 1991 koruma imar planı 2015 yılı için Umurbey'de 7000 nüfus; 2033 yılı için ise 12000 nüfus ön görmektedir. 1997 yılın üfus sayımı sonuçlarının, koruma imar planında hesaplananın çok altında çıkmasından hareketle, 2015 ve 2033 yıllarında gerçekleĢecek nüfus yoğunluğunun planda öngörülenin çok daha altında olacağı varsayılabilir. 54 ı HESAPLAMA YILLARA GÖRE YAPILAN HESAPLAMALAR YÖNTEMi 1997 2003 2008 2013 2018 2023 2028 2033 Aritmetik artıĢ yöntemi 4200 4700 5100 5600 6100 6500 7000 7300 Geometrik artıĢ yöntemi 4400 5000 5800 6700 7700 8900 10200 11800 Ekeponansiyel artıĢ yöntemi 3800 4000 4200 4500 4700 5000 5200 5500 Ġller bankası proje talimatnamesi 3900 4200 4500 4900 5200 5600 6000 6500 yöntemi Ç:1.46 Ġller bankası proje talimatnamesi 4400 5000 5800 6700 7700 8900 10300 11800 yöntemi Ç:2.89 Ġller bankası proje talimatnamesi 4400 5100 6000 6900 8000 9200 10700 12400 yöntemi Ç:3.00 Mevcut koruma amaçlı 1991 4500 5000 5800 6600 7700 8900 10300 12000 imar planı hesaplamaları Tablo 3 ÇeĢitli Hesaplama Yöntemlerine Göre Umurbey'in Tahmini Nüfus ArtıĢ 3.3.2. Demografik yapı Umurbey‟in demografik yapısındaki değiĢimleri izleyebilmek için iki etmen göz önüne alınmalıdır: iç ve dıĢ göçler. Ġç göçlere dair yazılı bir belge bulunmamakla birlikte, zaman içinde pek çok yerli ailenin Ankara, Ġstanbul ve Bursa gibi büyük kentlere yerleĢtiği bilinmektedir. DıĢ göçlere ait ilk veri, Bursa Vilayeti Salnamesi'nde yer almaktadır. Kayıtlarda 1293 Harbi'nden (1877-1878) sonra 25 Kafkas ailesinin Umurbey'e yerleĢtiği belirtilmiĢ, ayrıca Umurbey'de 4 kadın 27'si erkek 31 yabancı nüfus; 862'si kadın 842'si erkek 1704 yerli nüfusun varlığı saptanmıĢtır (Özer 2004). Elde edilen ikinci veri, cumhuriyet döneminde (1953) Bulgaristan'dan beldeye gelip yerleĢen 4 göçmen aileye aittir (Özer 2004). 55 Yukarıda sözü geçen göç olayları, nüfus yapısında sayısal bağlamda etkin bir farklılaĢma oluĢturmamıĢtır. Mevcut çeĢitliliğin nedenleri arandığında, iki sapma noktası belirmektedir. Bunlardan birincisi 1962 yılında "Yeni Evler" adı ile anılan Celal Bayar Evleri'nin yapımıdır. Ġller Bankası tarafından gerçekleĢtirilen konut projesi tamamlandığında, ekonomik durumu iyi olan Gemlikliler ile büyük kentliler (Ġstanbul, Ankara, Bursa) bölgeye yerleĢmiĢtir. 1965-1970 yılları arasında gerçekleĢen bu durum, Umurbey'de ilk köklü nüfus farklılaĢmasını oluĢturmuĢtur. Yeni Evler'in yarattığı farklılaĢma, 1970 sonrasında Gemlik'e yönelen Karadenizli nüfusun az bir bölümünün Umurbey'e yerleĢmesi ile daha da çeĢitlenmiĢtir. Fakat bu geliĢme yukarıda belirtilen dinamiklerin dıĢında tutulmalıdır. Umurbey'in demografik yapısını derinden etkileyen ikinci olay, 17 Ağustos 1999 depremidir. Depremin ardından Gemlik ilçe merkezinde oluĢan güvensizlik ortamı, Umurbey'in güvenilir ve yakın alternatif konut alanı olarak öne çıkmasına neden olmuĢtur. Bunun sonucunda, Gemlik'in ekonomik açıdan güçlü kesimi kalıcı olarak Yeni Evler'e yerleĢmiĢ, ya da imara açık zeytinliklere kıĢlık ev inĢa ettirmiĢtir. Depremin ardından gerçekleĢen bu talebin sonucunda 2000 yılından 2002 yılına gelindiğinde, Umurbey kökenli halkın belde nüfusundaki yoğunluğu %67den %62.2 ye gerilemiĢtir (Tablo 4). YILI UMURBEY BURSA BURSA DIġI NĠSAN-2000 BUPAR 67 22.1 10.9 ġUBAT-2002 BUPAR 62.2 27.5 10.3 Tablo 4 Umurbey kökenli halkın yaĢadığı yere göre nüfus yoğunluğu Tüm bu değiĢimler sonucunda Umurbey'in geldiği son nokta ġubat 2002'de yapılan ankette açıkça ortadadır. Sonuçlara göre, Umurbey'de doğum yerine bağlı nüfus yoğunlukları Ģöyledir: %62.2 Umurbey, %27.5 Bursa, %2.6 Marmara bölgesi, %2.2 Karadeniz bölgesi, %1.8 iç Anadolu Bölgesi, %1.1 Güneydoğu Anadolu Bölgesi, % 1.1 Ege Bölgesi, %0.7 Akdeniz Bölgesi, %0.4 Bulgaristan, %0.4 diğer. Özetle, Umurbey'in nüfusu zaman içinde iç ve dıĢ göçler nedeni ile çok çeĢitlilik gösterir olmuĢtur. Depremin ardından geliĢen tepkisel talep de göz önüne alındığında, gelecekte yabancı nüfusun artıĢ halinde seyredeceği öngörülebilir. 56 3.3.3 Sosyal yapı Umurbey'de Batı Anadolu'nun göreli geliĢmiĢliği kendini göstermektedir. Yerli halk, temelde zeytinciliğe dayanan ekonomisi sayesinde iyi bir gelir düzeyine ulaĢmıĢtır. Öyle ki, 2000'den günümüze süregelen kuraklık bile sosyal hayatta derin izler bırakmamıĢtır. Buna karĢın, göç sonrası gelir farklılaĢmasında artma olmuĢtur. Bunun baĢlıca nedeni, gelir düzeyi yüksek kentlilerin beldeye yerleĢmesidir. Umurbey‟de, feodal izlerin etkisinden kurtulmuĢ kırsal yaĢam biçimi gözlenmektedir (Elker 1979). Umurbey'de, Gemlik'ten göç edenler ve zeytincilikle geçinen kasaba halkının büyük bir bölümü üst sosyal grubu; esnaf ve küçük arazi sahipleri orta sosyal grubu; Fotoğraf 4 Zeytin toplayan kadın tarım iĢçileri, çevre köylerden, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan göç edenler alt sosyal grubunu oluĢturmaktadır (Elker 1979). Umurbey'in genelinden farklı olarak, Yeni Evler bölgesi bu sınıflandırmanın dıĢında tutulmuĢtur. Buraya, büyük kentlerden gelip bilinçli bir biçimde sürekli ya da mevsimlik olarak Umurbey'de yaĢamak isteyenler yerleĢmektedir. Bu grubun eğitim ve gelir düzeyi yüksektir ve zorunlu olmadıkça beldenin sosyal hayatına katılmadıkları dikkati çekmektedir (Elker 1979). Buna rağmen bölgede sosyal bir çatıĢma yaĢanmamaktadır. Gelecekte bu grubun aktif olarak sosyal hayatın içinde yer almasının, Umurbey'in geliĢiminde önemli rol oynayacağı düĢünülebilir. Umurbey‟de genelde çekirdek aile yapısı gözlenmektedir. Aile büyüklüğü 3.247 kiĢi ile Türkiye ortalamasının altındadır (Elker 1979). Bunun en önemli nedeni, uygulanan etkin doğum kontrolü ve göç verme olgusudur. 57 Nüfusun %81.5'i evli, %13.9'u bekar ve % 4.6'si dullardan oluĢmaktadır (Akaltun 2000). Aileler ataerkil yapıdadır. Nüfusun % 42.2'sini oluĢturan kadınların (Akaltun 2000) çoğu ev hanımıdır ve zeytincilikte çalıĢmaktadırlar (Fotoğraf 4). Umurbey'de her yıl açılan el sanatları kursu dıĢında, kadınlara yönelik baĢka bir sosyal aktivite olanağı yoktur. Bunun sonucunda, nüfusun %1.14 'ünü oluĢturan 45 yaĢ üzeri kadınlar eve bağımlı bir yaĢam sürmektedir. Özelikle kadınlara yönelik sosyal aktivitelerin geliĢtirilmesi ve çeĢitlendirilmesi, bölge için ihtiyaç teĢkil etmektedir. Umurbey‟in okuryazarlık oranı yüksektir. Bunun birincil nedeni, Umurbey'de eğitim ve öğretimin tarihinin Osmanlı dönemine kadar uzanması olabilir. Hıristiyan nüfusun, yoğun olduğu Gemlik'teki Müslüman yerleĢmesi Umurbey, Osmanlı Ġmparatorluğu döneminde imtiyazlı bir konuma sahip olduğu için, ticaret ve eğitimde çevresindeki diğer kırsal yerleĢmelerden farklı bir geliĢim grafiği izlemiĢtir. Umurbey‟de 1780'li yıllarda ilk mahalle mektebinin açıldığı tahmin edilmektedir (Özer 2004). Ayrıca, Bursa sınırları içindeki iki rüĢtiyeden biri, 19. yy'da Umurbey'de kurulmuĢtur (Özer 2004). RüĢtiyenin kurulmasına halk direniĢ göstermiĢtir (Pehlivan tarihsiz). Ancak, eğitimin getirdiği ekonomik olanaklar bu direniĢi sonlandırmıĢtır. Böylece baĢlangıçta eğitime gönülsüz olan Umurbey halkı ilk kültürel değiĢimini yaĢamıĢtır. Cumhuriyet Dönemi'nde de eğitim, sürekliliğini korumuĢtur (ġekil 4). 1953 yılında 5 sınıf kapasiteli Umurbey ilkokulu açılmıĢ, (Özer 2004) 1966'da ikinci kat eklenmesiyle geniĢletilmiĢtir (Özer 2004). Umurbey Ortaokulu, 1967‟de, RüĢtiye binasında hizmete girmiĢtir, fakat binanın aynı yıl yanması nedeniyle ilkokul binasına taĢınmıĢtır. Ġlköğretim okulu, 10.01.1973 tarihinde, yeni binasında hizmete girmiĢtir. Günümüzde "Abdullah Fehmi Efendi ilköğretim Okulu" adıyla hizmet vermektedir (ġekil 5-6). 58 ġekil 4 Umurbey Okuma Salonu (Umurbey Belediyesi Fotoğraf ArĢivi, 1937) Tüm bu süreç sonucunda Umurbey'de 15 yaĢ üzeri okur-yazarlık oranı %98.9'a ulaĢmıĢtır (Akaltun 2002). Belde sakinlerinin eğitim durumları, % 1.1 eğitimsiz; %64.0 ilkokul; %16.5 ortaokul; %14.7 lise; %3.7 üniversite mezunu Ģeklindedir (Akaltun 2002). Umurbey'de 1967'den beri belediyeye ait bir yapının ikinci katında "el sanatları kursu" hizmet vermektedir. 2 öğretmen ve 30 öğrenciden oluĢan kursa katılım, gençlerin eğitim seviyelerinin artmasına bağlı olarak azalmaktadır. Umurbey'de özellikle gençlere yönelik faaliyet alanlarının güncel eğilimler doğrultusunda geliĢtirilmesi gerekmektedir. YerleĢimin tek kapalı kültür tesisi Celal Bayar Vakfı Kütüphanesi'dir (Fotoğraf 5, 6). Fotoğraf 5 Celal Bayar Kütüphanesi 1 59 Fotoğraf 6 Celal Bayar Kütüphanesi 2 Kütüphanenin 250 kiĢilik sinema salonu, tiyatro, konser ve konferans amaçlı kullanılmaktadır. Bu salonun gelir sağlayacak Ģekilde yeniden düzenlenmesi, vakfın yaĢatılması için gereklidir. 3.4 Ekonomik Yapı Beldenin ticari hayatıyla ilgili bilgiler, Osmanlı'nın son dönemine kadar uzanmaktadır. 1922 Yunan iĢgali öncesi Umurbey'in Bursa ile ipek böceği kozası ticareti yaptığı, Gemlikli tüccarlarla zeytin ticareti yapıldığı bilinmektedir. Bu dönemlerde, Umurbeyli arazi sahiplerinin ekonomik sorunlarını en yakın merkez olan Gemlik'teki Müslüman ve Gayrimüslim tüccarlar aracılığıyla çözdükleri de bilinmektedir (Özer 2004). Ayrıca bu dönemde Umurbey, Yunanistan'a ve Romanya'ya zeytin ithal etmektedir. Umurbey‟in güçlü ekonomisi KurtuluĢ SavaĢı sırasında büyük bir kriz geçirmiĢtir. SavaĢ, tarım alanlarını yok eden yangınlar ve bunu takip eden yeniden yapılanma sürecinin ardından, Umurbey 20. yy'ın ikinci yarısına girmiĢtir. 1940'li ve 1950'li yıllardaki ürün kapasitesi ve çeĢitliliği, Umurbey'in tarıma bağlı ekonomisinin güçlendiğinin kanıtıdır (Tablo 3). Bu dönemde Umurbey'in tarımsal faaliyetleri, zeytincilik ve ipekböcekçiliğinin yan kolu olan bağcılıktır. Ancak bu durum zaman içinde bağcılığın aleyhine değiĢmiĢtir. Bu değiĢimin temel nedeni, zeytinciliğin ıslahı ve geliĢtirilmesi amacıyla 1939'da çıkarılan 3573 sayılı kanundur. Bu kanun uyarınca, hazine alanlarında yabani zeytinlerin %50'sinden fazlasını aĢılayanlara 200 dönüme kadar bedelsiz arazi verilmesi öngörülmüĢtür. Böylece 1940-1970 arasında zeytincilik güçlenmiĢtir. Bu durum Umurbey'i de doğrudan etkilemiĢtir (Anonim tarihsiz). 60 1955 yılında gelir kaynaklarının %55'i zeytincilik (Fotoğraf 6), %25'i ipek böcekçiliği, %25'i de bağcılıktır (Özer 2004). Hayvancılık ticaret amaçlı yapılmamakla birlikte, ihtiyacı karĢılayacak seviyededir (Tablo 4). Bu yıllarda Umurbey, 1039 hektarlık arazide 258370 adet zeytin ağacı ile yıllık ortalama 3.5 milyon kg. zeytin üretmektedir (Fotoğraf 7, 8,9,10). Fotoğraf 7 Umurbey‟deki zeytin bahçelerinden bir kare Fotoğraf 8 Zeytin Bahçeleri 61 Fotoğraf 9-10 Umurbey‟den zeytincilik görüntüleri Umurbey, Gemlik Zeytin Tarım SatıĢ Kooperatifi'ne %10'luk hisse ile katılmaktadır. Umurbey'in 1955'teki zeytin ağacı kapasitesi, Türkiye genelinin %0.583'üdür (Fotoğraf 6.7) (Özer 2004). Bu dönemde Umurbey'de ikinci ticari ürün üzümdür. Beldede, 1955'te, 500 ton üzüm üretilmiĢtir (Özer 2004). Zeytincilik ve bağcılığın yanı sıra, 994.7 dönüm arazide buğday, 206.7 dönüm arazide yulaf, 197.5 dönüm arazide arpa da yetiĢtirilmektedir (Özer 2004). Bursa ve Gemlik ile olan ticaret geleneği ise aynı Ģekilde devam etmiĢtir. 62 Gemlik Zeytin Kooperatifine Gemlik Zeytin Kooperatifine yıllık yıllık yağlık zeytin katılım sofralık zeytin katılım miktarı miktarı Yıllar 1941 300 ton 150 ton 1942 400 ton 250 ton 1943- - - 1947 1948 300 ton 400 ton 1949 - - 1950 450 ton 300 ton 1951 - 50 ton 1952 350 ton 300 ton 1953 - 50 ton 1954 50 ton 300 ton Tablo 5 Umurbey'in Gemlik Zeytin Kooperatifi'ne Yıllık Katılım Miktarı (Özer, 2004) Umurbey'de 70'li yıllara girildiğinde, zeytincilik geliĢimini tamamlamıĢtır. Zeytincilikte kullanılan zirai ilaçlar ipek böceklerini öldürdükleri için ipekböcekçiliği faaliyetleri durmuĢtur. Bu dönemde, Umurbey'de kent merkezi dıĢında kalan alanların hemen hemen tümünde zeytin üretilmekte, beldenin güney tarafında kalan arazinin bir kısmında kuru tarım, vadinin bir bölümünde de sulu tarım yapılmaktadır. Doğudaki yüksek kesimler ise, otlak olarak kullanılmaktadır (Elker 1979). Bu yıllarda Umurbey'de yıllık zeytin üretimi ortalama 1.5-2 milyon kg. arasında değiĢiklik göstermektedir. Umurbeyli ailelerin % 76'sı toprak sahibidir (Elker 1979) ve tarımda traktör kullanılmaya baĢlanmıĢtır, hayvancılık gerilemiĢtir (Tablo 6). Günümüzde 1934 hektar alana sahip beldede 183 hektar imara açılmıĢtır; 440 hektar çalılık ve tarla, 1311 hektar alan ise zeytinliktir. Yıllık sofralık ve yağlık zeytin üretimi 4-5 milyon kg'ye ulaĢmaktadır. Umurbey üretimiyle, Gemlik zeytininin %20'sine sahiptir. Zeytinin pazarlaması, Gemlik ve Bursa'da yapılmaktadır. Ürün genellikle Marmara Birlik Tarım SatıĢ Kooperatifi, Ant Gıda A.ġ. ve tüccarlar aracılığı ile satılmaktadır. Zeytin hasadının yapıldığı Kasım ve Aralık aylarında, yerleĢime pek çok sayıda tarım iĢçisi gelmektedir (Özer 2004). 63 Tablo 6 Umurbey'in Hayvancılık Kapasitesi (Elker 1979) UMURBEY'DE MEVCUT HAYVAN SAYISI Yıl At EĢek Sığır Ġnek Manda Katır Koyun Keçi Tavuk 1955 342 385 186 93 84 2 1225 2573 600 1975 150 160 50 100 - - 300 200 2000 Beldede hayvancılık, 1980'lerin baĢlarına kadar tüketim amaçlı olarak sürdürülmüĢtür (Özer 2004). Derinceler Mevkiinde ilk sanayi birimi kurulmuĢtur. Umurbey Beldesi planlı sanayi bölgesi 70 hektar alana sahiptir (Anonim 2002). Beldenin güneyindeki verimli ovada Bursa-Yalova karayolunun iki tarafında, sanayi kuruluĢları yer almaktadır. KuruluĢ sayısı, 1979'dan sonra artıĢ göstererek 14'den 36'ya ulaĢmıĢtır. Topografik ve lojistik avantajları nedeniyle sanayi bölgesinde yapılanma devam edecek ve bunun sonucu olarak da ne yazık ki, verimli topraklarda tarımsal faaliyet yürütme Ģansı yok olacaktır. Özetle, Umurbey'in, ekonomisini tarıma bağlı bir çizgide zaman içinde ürün çeĢitliliğini azaltarak sürdürdüğü ve ürün kalitesi ve kapasitesi ile zeytincilikte ülke genelinde önemli bir yere sahip olduğu söylenebilir. 3.5 Umurbey’in Tarihsel GeliĢimi Umurbey‟in tarihsel geliĢimi irdelenirken Gemlik‟ten bağımsız düĢünülemez. Bunun nedeni, iki yerleĢim arasında tarih boyunca coğrafi konumları sonucunda ekonomik ve sosyal iliĢkilerin süregelmesidir. 3.5.1 Kentle ilgili bilinen ilk tarihsel veriler Bursa ve çevresi tarih boyunca pek çok uygarlığın yerleĢim alanı olmuĢtur. Bölgede MÖ 5500‟lerden itibaren yerleĢmeler bulunduğu yapılan kazı çalıĢmalarında ortaya çıkmıĢtır (Roodenberg 1990; Özdoğan 1985). Marmara kıyı Ģeridi üzerinde fikirtepe kültürü yıllarına (MÖ 5500) tarihlenen yerleĢmeler bulunmaktadır, ancak MÖ 5500-1000 yılları arasındaki döneme ait buluntulara rastlanılmamıĢtır. Buna karĢın, Ġznik Gölü çevresindeki çok sayıdaki yerleĢmede, MÖ 2000-3000 yıllarında önemli bir nüfus yoğunluğu bulunmaktadır. Bilinen büyük höyükler, buralardaki ilk kentler olabilir (Özdoğan 1986). Bölge tarih içinde pek çok farklı toplum tarafından istila edilmiĢtir. Bunlardan bazıları: 64 Amazonlar, Mısırlılar, Argonotlar, Asurlular ve Perslerdir ( Bas 1837). Umurbey ile doğrudan iliĢkili olan Gemlik (Kios), kentinin kuruluĢu MÖ 1200‟lere kadar uzanmaktadır (Kaplanoğlu 1996). Kios‟un kuruluĢu farklı mitolojik hikayeler ile anlatılmaktadır. Bu hikayeyi Strabon (Özer 2004) Ģöyle anlatır: “Prusias‟ın yukarı kısmında Arganthonion adında bir dağ bulunur. Hylas efsanesi burada geçmiĢtir. Herakles‟in arkadaĢlarından biri olan Hylas Argo‟da seyahat ederken su almak için karaya çıktığında Nypheler tarafından kaçırılmıĢtı. Gene Herakles‟in arkadaĢlarında olan ve onunla birlikte bu seyahatte bulunan Kios, Kolkhis‟den döndüğü zaman burada kaldı ve kendi ismine izafeten adlandırdığı Kios kentini kurdu. Bugün dahi Prusias‟lılar arasında bir çeĢit festival, dağlara yayılma festivali, kutlanır ve prosesyon halinde yürünür ve Hylas ormanlarda aranıyormuĢ gibi ismi çağrılır.” Tarihçi Polyphos‟un anlatılarını Apollondros (MÖ 2. yy) aktarırken Strabon ile bazı ayrılıklar oluĢmaktadır. Polyphos‟a göre Kios, Hylas‟ın (ilias) nympheler (nimfeler) tarafından kaçırılmasıyla kurulmuĢtur (Özer 2004). Belirtilen mitolojik hikayelerin bilimsel gerçekliği çok tartıĢmalıdır ancak bu hikayeler yüzyıllarca bölgede kabul görmüĢtür. Kios halkının Hylas için “Oribasie” kutlamaları yaptığı Texier tarafından da anlatılmaktadır (Özer 2004). Mitolojik hikayelerinin gücünü kentin kuruluĢuyla ilgili oluĢturulan teorilerde de görülmektedir. Kentin ilk kuruluĢuyla ilgili 3 teori bulunmaktadır; Bunlardan birincisi, bölgenin Argonotlar tarafından kurulduğudur. Ġkinci teori ise, Militas Kolonileri‟nin, “Kios” yönetiminde bölgeye yerleĢmeleriyle kurulmasıdır. Üçüncüsü ise, ilk iki teorinin birleĢimidir. Bu teriye göre, kent baĢta Argonotlar tarafından kurulmuĢ daha sonra Militos‟lu koloniler bölgeye yerleĢmiĢti (Özer 2004). Bölgedeki ilk yerleĢik grupların: Pelasgiler, Hetaeler (Chetae) ve Amazonlar olduğu düĢünülmektedir (Özer 2004). Bunların tümü, diĢi kült medeniyetleridir. Ġnanılan ana tanrıça zaman içinde pek çok farklı isimle çağırılmıĢtır: Kibele; Ġsis; Artemis; Rea; Dimitra; Selini; Yi (Toprak Ana) (Özer 2004). Bu toplumlarda sosyal yapı ana-erkildir (Özer 2004). Pissini olarak adlandırılan bir bölgeye gökten doğurganlık taĢının tanrıların bir sembolü olarak düĢtüğüne inanıldığından kutsal kabul edilmiĢti (2. Herodot (Kitap 7, Bölüm 5) ve Strabon (Kitap 12, 1564-25) tarihlerinde Bithynialıların Thrace‟den geldiğini belirtmektedirler (Özer 2004). Efstathios Ģiirlerinden birinde Kios nehrinin içine aktığı Propontis (Marmara Denizi) bölgesinde Vevrikes‟ler yaĢıyordu. Kios kumsallarının kuzey kısmında Misianlar (Militas Kolonileri) güney kısmında Frigler yaĢıyordu. Daha sonra Bithynialılar gelip buraları ele geçirdiler (Özer 2004). Herodot‟un anlattıklarına göre, MÖ 664‟te Kimmerler bölgeyi ele geçirirler fakat daha sonra Lidya Kralı Aliatis (MÖ 588) de Kimmerleri bölgeden uzaklaĢtırır. MÖ 65 545‟te Lidya Kralı Krezus (Kroisos- Krisos) Pers Kralı Kiros‟a yenilince, tüm bölge Perslerin yönetimine girer (Kaplanoğlu 1996). Bu dönemde Yunan göçmenleri bölgeye gelerek Marmara kıyılarına yerleĢmiĢlerdir. Perslerden sonra bölgede MÖ 4. Yy.da Bithynia Devleti kurulmuĢtur (Bosch 1946). Bithynia döneminde bölgede yer alan baĢlıca kentler: Aniocheia (Yalova), Nicea (_erir), Nikomedia (_erir), Kios (Gemlik), Kalkhedonian (Kadıköy), Miletopolis (MustafakemalpaĢa yakınlarında), Basilinopolis‟dir (Orhangazi) (Kaplanoğlu 1996). 3.5.2 Osmanlı dönemi Osmanlı‟nın ilk baĢkenti olan Bursa1 ticaret ve kültür merkezi olarak geliĢmiĢtir. Ġstanbul‟un baĢkent olmasıyla kent siyasi önemini yitirmiĢtir. Fakat Bursa, Fatih Sultan Mehmet döneminde doğuya gidiĢler için askeri üs olarak kullanılmıĢtır. Fatih‟ten sonra ġehzade Cem taraftarları burayı merkeze dönüĢtürmüĢler; Cem Bursa‟da on sekiz gün saltanat sürmüĢtür. Cem olayının kapanması ardından Bursa, ticari merkez niteliğini kaybetmeden Osmanlı imparatorluğu‟nun üçüncü büyük merkezi olarak kalmıĢtır (Anonim 1992). Umurbey‟in Osmanlı Dönemi‟ndeki tarihi geliĢimini incelerken de Gemlik‟ten ayırmak mümkün değildir. Bunun en önemli sebebi ise, iki yerleĢim arasındaki ekonomik ve coğrafi iliĢkidir. Umurbey‟in sınırları içinde bulunduğu Gemlik, 1333‟de Osmanlı‟ların kontrolüne girmiĢtir. Gemlik‟in Osmanlı egemenliği altına girmesinin ardından, yeni bir tersane kurulmuĢ ve Ġstanbul-Ġnegöl arası kereste ticareti Gemlik üzerinden sürdürülmüĢtür (Kaplanoğlu, 1996). Bursa-Gemlik karayolunun 1856 yılında yapılması ile kentin ticari hayatı geliĢmiĢtir (Kaplanoğlu 1996). Gemlik‟in alınması sürecinde, Umurbey ve civarındaki stratejik noktalara karargah kuran Türkler, daha sonra buralarda yerleĢmiĢtir (Özer 2004). Gemlik‟in ele geçirilmesinden yaklaĢık 100 yıl kadar sonra bu köylerin bazıları birleĢtirilerek Umurbey kurulmuĢtur. 1 Bursa, Anadolu eyaletine bağlı sancakken, 1832'de eyalet, 1867‟de vilayet merkezi olmuĢtur. KurtuluĢ SavaĢı sırasında Yunanlılar tarafından iĢgal edilmiĢ, 10 Eylül 1922'de tekrar Türklerin yönetimine girmiĢtir. 66 ġekil 5 Kiepert 1890 Haritası (Fransız Anadolu AraĢtırmaları Enstitüsü ArĢivi) Umurbey adının yer aldığı bulunabilen ilk harita 1890 tarihli Kiepert Haritasıdır (ġekil 5). Umurbey‟in eski adı kayıtlarda Kozca Köyleri ya da Kozca Köyü2 biçimindedir. Bu ismin yer aldığı ilk kaynak, 1448-1449 miladi yılına ait Yakup Bey Zaviyesi Vakıfnamesi‟dir. Bu vakıfnamede Zaviyeye ait üç vakıf arazisi tanımlanmaktadır. Bu tanımlama içinde Umurbey‟in kurulduğu arazinin Kozca köyleri olduğu belirtilmektedir. Ayrıca, vakfiyede gözetim görevinin usulsüzlük nedeniyle daha önceki görevliden alınıp Hacı Lala‟nın torunu, Musa Bey‟in oğlu Umur Bey‟e verildiği yazmaktadır. Bu bilgiler ıĢığında, Umurbey‟deki günümüz yerleĢmesinin 1448 tarihinden daha önce 14. yy sonu gibi yerleĢik olduğu varsayılabilir. Kozca adı, 1521 tahrifat defterinde de yer almaktadır (Kaplanoğlu 1996). Kozca, daha sonra Yakup Bey‟in çocuklarından Hundi Hatun‟un yönetimine girmiĢtir (Kaplanoğlu 1996). Sonuç olarak pek çok kaynakta belirtilenin aksine Umurbey, Umur Bey tarafından kurulmamıĢ; daha önce Kozca adı altında toplanmıĢ ve kendisinin ölümünün çok sonrasında yerleĢimin adı Umurbey olarak değiĢtirilmiĢtir. Umurbey ile ilgili 16. ve 17. yy.a ait pek bilgi bulunmamaktadır. Evliya Çelebi Seyahatnamesi‟nde Gemlik ve Umurbey‟den söz etmemiĢtir (ġekil 6). 2 Kozca Türkçe'de Cevizlik demektir (Kaplanoğlu, 1996). Türk dil kurumu da 'koz' kökünün 'ceviz' kelimesi ile eĢanlamlı olduğunu doğrulamaktadır (Bkz. www.tdk.qov.tr). 67 ġekil 6 Eduard Charton Ġmzalı Tarihsiz Gemlik Gravürü (Laskarides 1966) 19. yy‟ın ikinci yarısından itibaren Gemlik‟in bölge içinde bir ticari merkez olarak geliĢtiği ve Ġznik Metropolitliği3 nin kamusal merkezi‟ne dönüĢtüğü kaydedilmektedir (Özer 2004). Zayıflayan _erir ekonomisi 19. yy‟da buradan Gemlik‟e yoğun bir göçe (Özer 2004) neden olmuĢ; Gemlik kentsel geliĢimini hızlandırmıĢtır. Bu dönemde, Gemlik‟te koza, zeytinyağı ve balıkçılık temel ekonomik faliyetlerdir4 (Özer 2004). Ürünlerin çoğu ihraç edilmektedir: üretilen ipek Ġran, Kafkasya, Türkistan, Bulgaristan,ve Makedonya‟ya5, üretilen zeytinyağı Romanya, Rusya, Bulgaristan ve Mısır‟a pazarlanmaktaydı. Bu dönemde Gemlik‟te ipek sanayinin geliĢmiĢ olması, Umurbey‟in de üretim kapasitesinin aynı paralelde geliĢmiĢ olduğunu düĢündürmektedir. Çünkü, Umurbey‟deki konutların üst katlarındaki geniĢ sofalar ve merdiven kapakları koza üretimine bağlı olarak geliĢmiĢtir ayrıca, yapılan sözlü tarih çalıĢmasından elde edilen bilgiler de bu geliĢimi doğrulamaktadır. 3 Ġznik Metropollüğü Dünya Ortodoks HiyerarĢisinde 6. sırada yer almaktaydı. 4 Markouizou kitabında Gemlik'in ticaretinin çok iyi olduğunu; üretim ve ticaret yapıldığını ve insanlarının çok çalıĢkan olduğunu anlatmaktadır. ipek böceği alınıp Gemlik'te çoğaltılıp, satılmaktaymıĢ. Her yı111 0.000 - 130.000 kilogram kuru koza, kentteki 15 büyük, 25 küçük atölyede üretilmekteymiĢ. Her yıl 250.000 kutu 25'er gramlık kutularla ihracat yapılmaktaymıĢ. Kozacılığın yanı sıra zeytinyağı üretiminde Avrupa pazarında önemli bir yere sahiplermiĢ. Balıkçılık ise genellikle kent pazarına hizmet ederken küçük ölçekte kuru balık ihracatı da yapılmaktadır. 5 Gemlik'te üretilen ipeğin kalitesi çok iyi olduğu için Avrupa pazarında rekabete girmiĢler ve pazarda önemli bir yer edinmiĢlerdir. 68 Kozacılık ve zeytincilik, Gemlik‟te yan endüstri sektörlerin6 de oluĢmasını sağlamıĢtır. Böylece, 20. yy‟a girerken kent sanayileĢmeye de adım atmıĢtı. Bunlara ek olarak Gemlik‟li ticaret adamları, Akdeniz ve Avrupa ülkeleri arasında ithalat ve ihracat da yapıyorlardı. Belediye teĢkilatı kurulduktan sonra, ağırlıklı nüfusu Rum olan Gemlik‟te, çoğunlukla Rumlar ve bazen de Türkler belediye baĢkanlığı yapmıĢlardır (Kaplanoğlu 1996). Bu dönemde, kent içindeki Rum nüfusun 15 000 olduğu ve merkezdeki Türk nüfusun 500 olduğu belirtilmektedir (Özer 2004). Ancak bu rakamların doğruluğu kesin değildir. GeliĢmiĢ ekonomisinin yanı sıra, kentin sosyal ve kültürel hayatı da canlıdır. Gemlik‟te orta ve lise eğitimi veren üç okul; bunlara ek olarak bir ilkokul bulunmaktadır. Kentte kurulmuĢ dört vakıf Gemlik‟in sosyal hayatı için önemlidir. Bunların çoğu dini yardım vakıflarıdır (Özer 2004). YerleĢimdeki bu sosyal örgütlenmeler, Ortodoks Rum kimliğinin güçlenmesinde etkin olmuĢtur. 20. yy‟a girerken Gemlik ve Umurbey‟in genel durumuna bakıldığında, her iki yerleĢmenin ekonomilerinin güçlü, eğitim düzeylerinin yüksek olduğu ve aralarında önemli ticari bağlar bulunduğu görülmektedir. Her iki yerleĢmenin de kentlileĢtiğini, fakat Gemlik‟te bu değiĢimin sanayileĢme ile bütünleĢerek tamamlandığını, Umurbey‟de ise sanayileĢmenin aynı paralelde geliĢmediği için kırsal bir yaĢam biçimi içinde, yarı Ģehirli bir dokunun oluĢtuğu söylenilebilir. 20. yy‟a girildiğinde, bölgenin geçireceği büyük değiĢim için geri sayım baĢlamıĢtır. Bu değiĢimin nedeni Lozan Mübadelesi‟dir. Mübadele, Anadolu için milat sayılabilecek kadar köklü bir farklılaĢmaya neden olmuĢtur. Bu kapsama giren tüm bölgelerde, mübadele öncesi ve sonrası gibi kesin bir çizgiyle ayırmak mümkündür. Bu nedenle, mübadele öncesi Gemlik ve Umurbey‟in durumuna değindikten sonra KurtuluĢ SavaĢı‟ndaki geliĢmeler özetlenip mübadele sonrası durum anlatılmaya çalıĢılacaktır. Osmanlı‟nın 1. Dünya SavaĢı‟na girmesinden önce, Gemlik‟in –liman kenti olmasının da yardımıyla- parlak ticari hayatını sürdürdüğü bilinmektedir. Bu dönemde Gemlik‟in toplam nüfusu 12000-15000 olarak tahmin edilmektedir. (Özer 2004) Nüfusun 10500-11OOO‟i Rum, 1500‟ü Türk, 400-1000‟i Ermeni ve 1OO‟ü Yahudidir. Gemlik önemli bir liman kenti ve ticaret merkezi olması nedeniyle, Makedonya, Sakız Adası ve Girit‟ten göç almıĢtır. 1908 Anayasası‟ndan sonra erirlin 6 Gemlik'teki endüstri faaliyetlerine gelince 2 örme fabrikası, sabun fabrikası, varil atölyesi, kutu fabrikası bulunmaktaymıĢ. 69 Patrikhanesi‟nin ve Metropolit‟in önerisi ile daha çok çocuk Türkçe öğrenmeye baĢlamaktadır. Bunun sonucunda, bazı Rumlar yüksek devlet memuru olabilme Ģansını elde etmiĢtirler. 1. Dünya SavaĢı öncesinde Gemlik‟in bir Türk kaymakamı ve Rum belediye baĢkanı bulunmaktadır. Ayrıca belediye meclisi de Rumlardan oluĢmaktadır (Özer 2004). Gemlik‟te Rumlar ile Türkler arasında problem yaĢanmamaktadır. Umurbey‟in Gemlik ile ticaret iliĢkileri sürmektedir; Gemlikli tüccarlar Umurbey‟den koza, elma ve zeytin almaktadır. Umurbey‟in ürünleri Yunanistan ve Romanya‟ya ihraç edilmektedir. Gemlik‟te 20. yy ile birlikte milliyetçiliğin geliĢtiği 1912 yılında bazı Rumlar‟ın Yunan Ordusu‟na katılmak amacıyla gizlice kenti terk etmesinden anlaĢılmaktadır 1914-1918 yılları arasında, Yunan Hükümeti sempatizanlarının kentte provokasyon yaptıkları daha sonra yaklaĢık 15 kiĢinin bu suçtan yargılanarak mahkeme kararıyla sürüldüğü bilinmektedir. Tüm bu karıĢık politik duruma, savaĢ nedeniyle yaĢanan kıtlık da eklenmiĢtir. 1914 ve 1918 yılları arasında tüm Anadolu‟da yaĢanan benzer problemler, kentler arasında gıda paylaĢımı yapılmasına neden olmuĢtur (Özer 2004). Osmanlı‟nın Birinci Dünya SavaĢı ardından yenik çıkması ve Sevr AnlaĢması (19 Ağustos 1920) ardından Gemlik ilk önce Ġngilizlerin yönetimine geçer. Ġngiliz Ordusu, 6 Temmuz 1920‟de kente girer (Anonim 1985) ve bölgeyi Yunanlılara bırakır (ġekil 7). Yunan ordusu, stratejik nedenlerle Umurbey‟de de karargah kurar. Bu sürede beldedeki bazı yapılar, karakol ve askeri depo olarak kullanılır (ġekil 7-8). 1920 ve 1922 yılları arasında Türk DireniĢ Çeteleri, Ermeni Çeteleri ve Yunan Ordusu arasında pek çok çatıĢmanın yaĢandığı bilinmektedir. Bu dönemde Celal Bayar‟da aktif olarak bölgedeki Kuvayi Milliye Hareketi‟nin örgütlenmesinde çalıĢmıĢtır. 70 ġekil 7 Yunan Ordusu‟nun Gemlik‟e GiriĢi (Laskarides 1966) ġekil 8 Yunan iĢgal Gemileri‟nden Gemlik ve Umurbey‟in GörünüĢü (Laskarides 1966) 11 Eylül 1922‟de bölge tekrar Türklerin kontrolüne geçer (Yücelt 1948). Yunan Ordusu‟nun bölgeyi terki sırasında Umurbey‟in bir bölümü yakılmıĢtır. Yunan Ordusu ile birlikte Gemlik‟li Rumların pek çoğu bölgeyi terk etmiĢtir. Mübadele sonrasında bölgeye Preveze ve Selanik‟ten aileler yerleĢtirilmiĢtir. Gemlik‟te kalan 500 Türk‟ün sayısı böylece 5000‟e ulaĢmıĢtır (Anonim 1985). 3.5.3 Cumhuriyet dönemi Umurbey, cumhuriyetin ilanının ardından yeniden yapılanma sürecine girmiĢtir. Ancak bu süreç gerek ekin alanlarının yanması, gerekse de uzun yıllar süren ekonomik krizin etkisiyle oldukça yavaĢtır. 30‟lu ve 40‟lı yıllarda Gemlik ve 71 Umurbey‟in ekonomik sıkıntıları aĢma yolunda ilerledikleri görülmektedir7. Umurbey 1952 yılında belediye ilan edilmiĢtir. Belde tarihinde, Cumhuriyet dönemine damgasını vuran kiĢi Celal Bayar‟dır. 1883 yılında Umurbey‟de dünyaya gelen Celal Bayar, Türkiye Cumhuriyeti‟nin 3. CumhurbaĢkanı‟dır. Celal Bayar, tüm yaĢamı boyunca yerleĢim ile sıkı iliĢkiler içinde olmuĢtur. Özellikle, cumhurbaĢkanlığı döneminde ve sonrasında Umurbey‟in kalkınması için çok çaba sarf etmiĢtir. Celal Bayar, Umurbey‟in örnek köy projesine dahil edilmesine ve beldenin kuzeyindeki Yeni Evler‟in inĢa edilmesine öncülük etmiĢtir. YerleĢime içme suyu tesisatı kurdurmuĢ; Umurbey‟i Gemlik‟e bağlayan yolu inĢa ettirmiĢtir. 26 Ağustos 1970‟te kendi imkanları ile oluĢturduğu Celal Bayar Müzesi ve Kütüphanesi‟ni hizmete açmıĢtır. 22 Ağustos 1986‟da vefat etmiĢ, Umurbey‟e defnedilmiĢ ve mezarı daha sonra anıt mezara taĢınmıĢtır (fotoğraf 11, 12). 7 1934'te Gemlik nüfusu yaklaĢık 20000dir. Bursa' nakliyat yapılmaya baĢlanmıĢtır. Zeytincilik yine ne önemli ticaret koludur syf. 7-8. Umurbey, Engürü, Genceali, KurĢunlu, Küçükkumla narlı Armutlu'da meyve ağaçlarına ve sebze bahçelerine tahribat yapan yeĢil çekirgeler mücadele sonrası yok edilmiĢtir. Kozacılık iĢgal sonrası büyük darbe yemiĢ hala kötüdür. (Sedat 1934) 1935'te Gemlik'te balıkçılık faliyeti tekrar baĢlamıĢtır 45.000 kilodan fazla balık elde edilmektedir. Genel ticari faliyet zeytincilik ve çiftçiliktir(Koyunluoğlu 1935) 72 ġekil 9 Umurbey‟in 1937‟de Gemlik Ovası‟ndan GörünüĢü (Umurbey Belediyesi ArĢivi) Fotoğraf 11 Celal Bayar Anıtı‟nın Umurbey‟den farklı açılardan görüntüleri 1 Fotoğraf 12 Celal Bayar Anıtı‟nın Umurbey‟den farklı açılardan görüntüleri 2 73 4. ARAġTIRMA VERĠLERĠNĠN ANALĠZĠ VE DEĞERLENDĠRĠLMESĠ AraĢtırma verilerinin analizi temel olarak iki grupta incelenecektir. Öncelikle anket yoluyla toplanan verilerin (Fotoğraf 13) SPSS programıyla gerçekleĢtirilen analizlerine yer verilecek, tablolardaki veriler yorumlanacaktır. Ġkinci bölümdeyse sözlü ve yazılı kaynaklardan elde edilen Umurbey‟de yaĢayan kültürel değerler tanıtılacaktır. Burada önemli bir not da anket analizleri sırasında, ilgili konularda yapılmıĢ olan gözlem ve mülakat (Fotoğraf 14) verilerine de eĢ zamanlı olarak rastlanabilecek olunmasıdır. Bunun yapılmasının sebebi, iliĢkili verilerin toplama tekniklerine göre ayrı yerlerde verilmesindense birlikte verilmesinin daha bütünlük içersinde olacağının düĢünülmüĢ olmasıdır. Fotoğraf 13 Anket uygulanırken Fotoğraf 14 Zeytin dönüĢü yolun mülakat yapılarak değerlendirilmesi 74 4.1 Demografik Özellikler 4.1.1 Doğum yeri Örneklem grubunun %60‟ ı köyde , %20‟ si ilçede ve %20‟ si Ģehirde doğmuĢtur. YaĢ gruplarına göre dağılım incelendiğinde aĢağıdaki verilere ulaĢılmıĢtır. YAġ DOĞUM YERĠ – sayı 15-34 35-59 60+ Köy 2 18 16 Ġlçe 8 1 3 Ġl 10 1 1 Tablo 7 Doğum Yeri ve YaĢ Grubu Sayıya Göre YAġ DOĞUM YERĠ - % 15-34 35-59 60+ Köy 10 90 80 Ġlçe 40 5 15 Ġl 50 5 5 Tablo 8 Doğum Yeri ve YaĢ Grubu – Yüzeye Göre Grafik 1 YaĢ Gruplarına Göre Doğum Yeri Dağılımı Grafikten anlaĢılacağı üzere 3 kuĢak yaĢ gruplamasında doğum yeri dağılımda 15-34 yaĢ grubunun % 90‟ ı ilçe ve Ģehirde doğmuĢtur. Buna karĢın 35-59 ve 60 yaĢ üstü yaĢ grubunun ortalama % 85‟ i köyde doğmuĢtur. 4.1.2 Cinsiyet ve yaĢ Örneklem grubunun cinsiyet ve yaĢ dağılımı incelendiğinde aĢağıdaki verilere ulaĢılmıĢtır. 75 YAġ GRUPLARI Cinsiyet 15-34 35-59 60+ Toplam Frekans 10 9 10 29 % within cinsiyet 34,5 31,0 34,5 100,0 % within YAġ 50 45 50 48,3 Kadın % of Total 16,7 15 16,7 48,3 Frekans 10 11 10 31 % within cinsiyet 32,3 35,5 32,3 100 % within YAġ 50 55 50 51,7 Erkek % of Total 16,7 18,3 16,7 51,7 Frekans 20 20 20 60 % within cinsiyet 33,3 33,3 33,3 100 % within YAġ 100 100 100 100 Toplam % of Total 33,3 33,3 33,3 100 Tablo 9 Cinsiyete Göre YaĢ Dağılımı Grafik 2 Örneklemin Cinsiyet ve YaĢa Göre Dağılımı 31 erkek (51.7) ve 29 (48.3) kadından oluĢan örneklem grubunun %33.3 ünü 15-34, %33.3 ünü 35-59, %33.3 ünü 60 ve üstü yaĢ grubu oluĢturmaktadır. YaĢ gruplarının homojen dağılım göstermesinde araĢtırmanın zeytin hasat zamanı olan aylarda yapılmıĢ olması ve zeytincilikle ilgisi olan ancak sürekli olarak köyde ikamet etmeyen ailelerin de bu aylarda sürekli ya da günü birlik köye gelmesinin payı vardır. 4.1.3 Eğitim ve yıllık gelir düzeyi Örneklem grubu eğitim düzeyi ile yıllık gelir düzeyi arasındaki iliĢki ele alınmıĢtır. 76 Yıllık Gelir 4-7 milyar 10-13 13 milyardan Eğitim Durumu Toplam arası milyar fazla Frekans 0 1 0 1 Okuma yazma bilmiyor % of Total 0 1,7 0 1,7 Frekans 0 1 0 1 Yalnız okur yazar % of Total 0 1,7 0 1,7 Frekans 1 9 12 22 Ġlkokul mezunu % of Total 1,7 15 20 36,7 Frekans 0 1 8 9 Ortaokul mezunu % of Total 0 1,7 13,3 15 Frekans 0 0 1 1 Ortaokul dengi meslek okulu mezunu % of Total 0 0 1,7 1,7 Frekans 0 2 2 4 Ġlköğretim mezunu % of Total 0 3,3 3,3 6,7 Frekans 0 1 5 6 Lise mezunu % of Total 0 1,7 8,3 10 Frekans 0 2 3 5 Lise dengi meslek yüksek okulu mezunu % of Total 0 3,3 5 8,3 Frekans 1 1 6 8 Yükek okul/üniversite mezunu % of Total 1,7 1,7 10 13,3 Frekans 0 0 3 3 Lisansüstü % of Total 0 0 5 5 Frekans 2 18 40 60 Toplam % of Total 3,3 30 66,7 100 Tablo 10 Eğitim Durumu ile Yıllık Gelir ĠliĢkisi 77 Grafik 3 Eğitim Durumu Yıllık Gelir ĠliĢkisi Yıllık gelir açısından bakıldığında, örneklemin %3,3 ü 4-7 milyar, %30 u 10-13 milyar, %66,7 si 13 milyar ve üzerinde yıllık gelire sahiptir. Diğer açıdan grubun %1,7 si okuma yazma bilmediğini, %1,7 si sadece okur yazar olduğunu, %36,7 si ilkokul mezunu olduğunu, %8,4 ü ortaokul ve ilköğretim mezunu olduğunu, %18,3 ü lise ve lise dengi mezunu olduğunu, %16,6 sı üniversite ve yüksek lisans mezunu olduğunu ifade etmiĢlerdir. Genel olarak eğitim düzeyi ile yıllık gelir arasında kesin bir iliĢki görülmemekle beraber örneklem grubunun gelir seviyesinin yüksek olduğu görülmektedir. 4.1.4 Eğitim düzeyi 4.1.4.1 Ankete katılanların eğitim düzeyleri Tüm çalıĢma boyunca yapılan analiz ve değerlendirmelerde örneklem grubu 3 yaĢ grubuna ayrılarak değerlendirilmiĢtir. Bunda modernleĢme sürecinde geleneksel değerler, sosyo-kültürel değiĢimler ile modern ve geleneksel biçimlerin araĢtırmanın hipotezlerine cevap vereceği Ģekilde tasarlanmıĢ olması beklenir. YAġ EĞĠTĠM - % 15-34 35-59 60+ Okuma yazma bilmiyor 0 0 5 Yalnız Okur yazar 0 0 5 Ġlkokul mezunu 0 50 60 Ġlköğretim mezunu 25 25 20 Lise mezunu 35 20 0 Üniversite mezunu 25 5 10 Yüksek Lisans 15 0 0 Tablo 11 Eğitim ve YaĢ ĠliĢkisi – Yüzde Olarak 78 Grafik 4 YaĢ Gruplarına Göre Eğitim Durumu Dağılımı Yukarıda yapılan açıklamaya bağlı olarak örneklem grubundaki yaĢ gruplarının eğitim seviyeleri iliĢkisi ele alınmıĢtır. Buna göre 15-34 ve 35-59 yaĢ grubunda okuma yazma bilmeyen ve sadece okur yazar olan kiĢi yokur. Diğer yandan 60 yaĢ ve üzeri grupta okuma yazama bilmeyenlerin oranı (%5) ile yalnız okur yazar olanların oranı bu yaĢ grubunun % 10 unu oluĢturmaktadır. 15-35 yaĢ grubunun %40‟ı üniversite ve yüksek lisans mezunu iken bu durum 35-59 yaĢ grubunda %5 60 yaĢ ve üzeride % 10 dur. 4.1.4.2. Anne – babaların eğitim düzeyleri Eğitim düzeyinin bir önceki nesil ile iliĢkisini açıklamada örneklem grubun ailelerinin eğitim düzeyleri ele alınmıĢtır. YAġ - ANNE YAġ – BABA EĞĠTĠM - % 15-34 35-59 60+ 15-34 35-59 60+ Okuma yazma bilmiyor 5 30 35 0 0 0 Yalnız Okur yazar 10 35 50 0 35 45 Ġlkokul mezunu 50 35 15 10 55 50 ortaokul mezunu 25 0 0 80 5 5 Lise mezunu 10 0 0 10 5 0 Üniversite mezunu 0 0 0 0 0 0 Tablo 12 Eğitim Düzeyi ve Anne Baba Durumu 79 Grafik 5 YaĢ Gruplarına Göre Anne Eğitim Durumu Grafik 6 YaĢ Gruplarına Göre Baba Eğitim Durumu Anne eğitim düzeyi – örneklem yaĢ grupları iliĢkisi ele alındığında,15-34 yaĢ grubundaki kiĢilerden %5‟i annelerinin okuma yazma bilmediğini, %10 u annelerinin sadece okur yazar olduğunu, %50‟si ilkokul mezunu olduğunu, %25 i ortaokul mezunu olduğunu ve %10‟u lise mezun olduğunu belirtmiĢtir. Diğer yandan 35-59 ve 60 üstü yaĢ grubunda anneleri ortaokul veya lise mezunu olan kiĢi yoktur. 35-59 yaĢ grubundaki kiĢiler anelerinin %30 unun okuma yazma bilmediğini belirtirken bu oran 60 yaĢ üstünde %35 dir. Yalnız okur yazar olanların oranı 35-59 yaĢ grubunda %35 iken 60 yaĢ üstü grupta bu oran %50 dir. 35-59 yaĢ grubunda bu oranın düĢük olması ilkokul mezunu anne oranlarındaki farktan kaynaklanmaktadır. Ġlkokul mezunu olanların oranı 35-59 yaĢ grubunda %35 iken 60 yaĢ üstünde %15 dir. Babaların eğitim durumları ile yaĢ grupları arasındaki iliĢki ele alındığında, hiçbir yaĢ grubunda okuma yazma bilmeyen baba olmadığı görülmektedir. Yalnız okur yazar olan babaların oranı 35-59 yaĢ grubunun %35 ini oluĢtururken , 60 yaĢ üstü grubun %45 ini oluĢturmaktadır. 15-34 yaĢ grubunda yalnız okur yazar baba yoktur. Ġlkokul mezunu olan babaların oranı 15-34 yaĢ grubunda %10, 35-59 yaĢ 80 grubunda %55, 60 ve üzeri yaĢ grubunda %55 dir. Ortaokul mezunu olan baba oranı ise 15-34 yaĢ grubunda %80 iken 34-59 ve 60 üstü yaĢ gruplarında bu oran %5 dir. Babası lise mezunu olanların oranı 15-34 yaĢ grubu için %10, 35-59 yaĢ grubu için de %5 dir. 60 yaĢ üstü grupta lise mezunu baba yoktur. 35-59 yaĢ grubunda yapılan inceleme anne baba eğitim seviyelerinin 3 kuĢak boyunca modernleĢme yönünde eğilim gösterdiği saptanmıĢtır. 4.2 Aile 4.2.1 Evlilik ve EĢ Seçimi Evlilik ve eĢ seçimine iliĢkin veriler; örneklem grubun medeni hal, nikah Ģekli, evlenme biçimi evlilikte geleneksel usullerin uygulanıp uygulanmadığı, evlenme yaĢına iliĢkin bilgilerden oluĢmaktadır. YAġ MEDENĠ DURUM 15-34 35-59 60+ Bekar 9 0 0 Resmi nikahlı evlilik 1 0 0 Ġmam nikahlı evlilik 0 0 2 Hem imam hem resmi nikahlı 9 19 10 BoĢanmıĢ 1 0 0 EĢi ölmüĢ 0 0 8 Ayrı yaĢıyor 0 1 0 Tablo 13 Örneklem Grubunun Medeni Durum ve YaĢ ĠliĢkisi Örneklem grubun 15-34 yaĢ grubunda olanların %45 i bekardır. Bu gruptaki evlilerin %91‟i hem modern hem de geleneksel usullere uygun olarak resmi nikah ve imam nikahını birlikte yaptırmıĢ, %9 u modern usellere uyun olarak sadece resmi nikah yaptırmıĢtır. Bu yaĢ grubunda bulunanların evlilerin %9‟u boĢanmıĢtır. Diğer yaĢ gruplarında resmi olarak boĢanan olmamakla birlikle, 35-59 yaĢ arasında %5 oranında ayrı yaĢama söz konusudur; bununla birlikte boĢanan çift yoktur. Bu durum 2. nesilde evliliğe olan kutsal bakıĢ açısının değiĢime uğradığını ancak bu değiĢimin bir kurum olan evliliği sona erdirme gücüne sahip olmadığı Ģeklinde yorumlanabileceği gibi, gelenekçi anlayıĢta hakim olan toplum baskısının bir sonucu da olarak da okunabilir. 1. nesilde sözkonusu değilken 2. nesilde ayrılmaların baĢlaması ve 3. nesilde resmi boĢanmalara dönüĢmesi ile 3 nesilde de geleneksel usullere uygun imam nikahı uygulamasının yüksek oranda yapılması evliliğe iliĢkin bir takım geleneksel değerlerin korunduğunu ancak yeni nesillere doğru giderek artan oranda modernleĢtiğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. 81 YAġ EVLĠLĠK YAġ 15-34 35-59 60+ 17 ve daha küçük 9,10 15,00 25,00 20-21 9,10 40,00 20,00 22-23 27,30 10,00 20,00 24-25 9,09 15,00 20,00 26 ve üstü 45,45 20,00 15,00 Tablo 14 Örneklem Grubunun YaĢa Bağlı Evlilik YaĢı ĠliĢkisi Grafik 7 YaĢ Gruplarına Bağlı Evlilik YaĢı Dağılımı Örneklem grubunda bulunan 3 nesil ile evlilik yaĢı arasındaki iliĢki incelendiğinde 26 yaĢ ve üstü evlenme yaĢının 15-34 yaĢ grubunda diğer yaĢ gruplarına oranla arttığı görülmektedir. Bu artıĢı destekler biçimde 15-34 yaĢ grubunda 17 ve altı evlilik yaĢı oranı diğer yaĢ gruplarındaki oranın altındadır. YAġ NASIL EVLENDĠNĠZ? - % 15-34 35-59 60+ GörüĢüp anlaĢarak 54,55 35,00 35,00 Görücü usulüyle 36,36 60,00 60,00 Kaçarak 9,09 5,00 5,00 Tablo 15 YaĢ grubuna bağlı evlenme biçimi arasındaki iliĢki 82 Grafik 8 YaĢ Gruplarına Bağlı Evlenme Biçimi YaĢ gruplarına bağlı evlenme biçimi sonuçları incelendiğinde 15-34 yaĢ grubunda anlaĢarak evlenenlerin oranı %54,55 dir. Bu oran diğer iki yaĢ grubunda %35 değerindedir. Bu sonuca bağlı olarak görücü usulu evlenme 15-34 yaĢ grubunda %36,36 iken diğer iki yaĢ grubunda oran %60 dır. Bu durum geleneksel evlenme biçimi olan görücü usulü evlenmenin son nesilde yerini modern evlenme biçimi olan anlaĢarak evlenmeye bırakmasıdır. ModernleĢmenin getirdiği ve geleneksellikle çatıĢmaya yol açan bir diğer sonuç ise kaçarak evlenenlerinin oranının 15-34 yaĢ grubunda diğer 2 nesle göre artmıĢ olmasıdır. YAġ EVLĠLĠK UYGULAMA 15-34 35-59 60+ Herhangi bir Ģey yapılmadı 63,60 30,00 25,00 Mihr yapıldı 27,30 65,00 75,00 BaĢlık ve mihr birlikte yapıldı 9,10 5,00 0,00 Tablo 16 YaĢ Grubu Dağılımına Bağlı Geleneksel Evlilik Uygulamaları ĠliĢkisi 83 Grafik 9 YaĢ Grubuna Göre Geleneksel Evlilik Uygulamaları Dağılımı Örneklem grubuna geleneksel evlilik uygulamaları ile ilgili sorulan sorularda alınan cevaplar 2. ve 3. neslin farklı kültür grupları ile evlilik yapması sonucu Umurbey yöresinde uygulanmayan baĢlık gibi geleneksel uygulamaların ortaya çıktığını göstermektedir. Bununla birlikte 1. ve 2. nesilde %75 ve %65 oranında uygulanan mihir uygulaması 3. nesilde %27,3 oranındadır. 4.2.2 Hane Ġlk evlendiğiniz zaman kimlerle oturdunuz? Erkeğin Erkeğin anne- Kadının anne- Erkeğin anne Kadının babası bekar babası bekar anne EĢim babası ve anne-babası kardeĢleri,evli kardeĢleri,evli YaĢ grubu veya ve Total bekar bekar kardeĢi ve kardeĢi ve babası ben kardeĢleri kardeĢleriyle onun onun ile ile çocukalrıyla çocukalrıyla F 1,00 0,00 0,00 0,00 1,00 13,00 15,00 15-34 % 1,82 0,00 0,00 0,00 1,82 23,64 27,27 F 6,00 6,00 0,00 1,00 0,00 7,00 20,00 35-59 % 10,91 10,91 0,00 1,82 0,00 12,73 36,36 F 2,00 5,00 2,00 9,00 0,00 2,00 20,00 60+ % 3,64 9,09 3,64 16,36 0,00 3,64 36,36 F 9,00 11,00 2,00 10,00 1,00 22,00 55,00 Toplam % of Total 16,36 20,00 3,64 18,18 1,82 40,00 100,00 Tablo 17 Evlendiklerinde Kiminle/Kimlerle Oturduklarının Dağılımı 84 YAġ ĠLK OTURULAN AĠLE 15-34 35-59 60+ geniĢ aile 2,00 13,00 18,00 çekirdek aile 13,00 7,00 2,00 geniĢ aile - % 13,3 65 90 çekirdek aile - % 86,7 35,0 10 Tablo 18 Ġlk Oturulan Aile ve YaĢ ĠliĢkisi AraĢtırma örnekleminden 60 yaĢ üstünün % 90 gibi büyük bir oranı ilk evlendiğinde geniĢ aileyle birlikte yaĢamıĢlarken aynı durum 35-59 yaĢ grunuda %65, 15-34 yaĢ grunudaysa %13,3 olarak tespit edilmiĢtir. Bu veriler modernleĢme eğilimlerinde önemli bir veri olan aile yapsındaki değiĢime Umurbey ölçeğinde iyi bir örnek teĢkil etmektedir. Aile yapısı üç kuĢak gibi aslında kısa sayılabilecek bir zamanda büyük oranda geniĢ aile yapısından çekirdek aile yapısına dönüĢmüĢtür. Nesiller arasında ilk evlendiklerinde sahip oldukları aile yapıları arasında farklılık tespit edilmiĢ ve bu farklılık modernleĢme eğilimli bir değiĢikliktir. Bununla birlikte 15-35 yaĢ grubunda da ilk evlendiğinde hala geniĢ aileyle birlikte yaĢayan cevaplayıcı oranının %13 olması bu geleneğin de hala devam ettiğinin bir göstergesidir. Grafik 10 Ġlk Evlendiğinde Aile Tipi 85 Uygulama esnasında kiminle oturulduğu Erkeğin Eşim,ben,bekar anne- Kadının anne- Eşim,ben ve çocuklarımız ve babası babası veya Sadece eşim Yaş grubu Ailemle bekar evli Total veya ikisinden biri ve ben çocuklarımız çocuklarımız ve ikisinden ile aileleri ile biri ile f 10,00 1,00 1,00 3,00 4,00 0,00 19,00 15-34 % 16,95 1,69 1,69 5,08 6,78 0,00 32,20 f 1,00 1,00 0,00 4,00 14,00 0,00 20,00 35-59 % 1,69 1,69 0,00 6,78 23,73 0,00 33,90 f 0,00 0,00 0,00 17,00 0,00 3,00 20,00 60+ % 0,00 0,00 0,00 28,81 0,00 5,08 33,90 f 11,00 2,00 1,00 24,00 18,00 3,00 59,00 Toplam % of Total 18,64 3,39 1,69 40,68 30,51 5,08 100,00 Tablo 19 Uygulama Esnasında Kimlerle Oturulduğu YAġ ġĠMDĠ OTURULAN AĠLE 15-34 35-59 60+ geniĢ aile 6,00 5,00 3,00 çekirdek aile 9,00 15,00 17,00 geniĢ aile - % 40,0 25 15 çekirdek aile - % 60,0 75,0 85 Tablo 20 ġimdi Oturulan Ailenin YaĢ Ġle Bağlantısı Grafik 11 Uygulama Esnasında Kiminle Oturulduğu Örneklemin 60 yaĢ üstü yaĢ grubunun uygulama esnasında %85‟i çekirdek aile olarak yaĢarken bu oran 35-59 yaĢ arasında %75 ve 15-35 yaĢ arasında % 60 „tır. Bu durum günümüzde Umurbey‟deki aile yapısının genel olarak çekirdek aile yapısı 86 olduğunu göstermektedir. Bu veriler 60 yaĢ üstünde çekirdek aileyle yaĢama oranının daha sonraki nesillere oranla daha fazla olması açısından dikkate çekicidir. Günümüzde birinci nesilde çekirdek aileyle yaĢayan oranı en fazlayken ikinci ve üçüncü nesilde bu durum giderek azalmaktadır. 4.2.3 Ailede otorite kalıpları, rol dağılımı ve karar alma 4.2.3.1 Otorite kalıpları Ailede Otoritenin Kimde Toplandığı YAS GRUPLARI baba anne ve babada yaĢlı kimsede Total F 10 8 2 20 15-34 % 50 40 10 100 F 17 1 2 20 35-59 % 85 5 10 100 F 15 4 1 20 60+ % 75 20 5 100 F 42 13 5 60 % of Total Total 70 21,67 8,33 100 Tablo 21 Ailede Otoritenin YaĢ ile ĠliĢkisi Grafik 12 Ailede Otoritenin Kimde Toplandığı Toplumsal geliĢmiĢlik ve geleneksellikten bahsedildiğinde otorite kalıpları önemli bir göstergedir. Bu araĢtırma cevaplayıcıları için ailedeki otorite 15-34 yaĢ grubunun %50‟si için, 35-59 yaĢ grubunun %85‟i, 60 yaĢ üstününse % 75‟i için babada toplanır. Tüm yaĢ grupları için ailede otoritenin toplandığı kiĢinin en büyük oranda babanın olması anlamlıdır. Bununla birlikte 15-34 yaĢ grubu için ailede otoritenin % 40 oranında anne ve babada beraber toplanması da anlamlıdır. Bu veriler; ailede otoritenin toplandığı kiĢi hakkında ortak düĢüncenin kuĢaklar arasında büyük bir değiĢiklik göstermediği (yine büyük oranda babada toplandığının 87 düĢünüldüğü) bununla birlikte anne ve baba seçeneğinin üç nesil boyunca %20‟den %40‟a yükselmesinin de annenin otoriteyi babanın elinden almamakla birlikte paylaĢtığı Ģeklinde okunabilir. 4.2.3.2 Rol dağılımı 4.2.3.2.1 Erkeğin aile içindeki önemli görevleri Erkeğin aile içindeki önemli görevleri – 1. Önem sırası Çocukların Ailenin eğitimi ile Ailenin son ilgili Aileyi Uyum ve YAS geçimini kararlarını kararlar temsil huzur GRUPLARI sağlamak vermek vermek etmek saglamak Total 15-34 f 17 0 0 1 2 20 % 85 0 0 5 10 100 35-59 f 20 0 0 0 0 20 % 100 0 0 0 0 100 60+ f 16 2 1 1 0 20 % 80 10 5 5 0 100 Total f 53 2 1 2 2 60 % of Total 88,33 3,33 1,67 3,33 3,33 100 Tablo 22 Aile Ġçinde Erkeğin Görevleri – 1.Önem Sırası Erkeğin aile içindeki en önemli görevinin tüm cevaplayıcılar için toplamda %88 oranında ailenin geçimini sağlamaktır. Tüm yaĢ grupları için erkeğin birinci derecede önemli görevinin ailenin geçimini sağlamak olması erkeğin aile içindeki rolüne iliĢkin bakıĢ açıları arasında kuĢaklar arası farklılık olmadığını gösterir. Erkeğin aile içindeki önemli görevleri_2. Önem sırası Ailenin Ailenin Ailedeki Çocukların Çocukları Ailedeki Aileyi Uyum ve Total geçimini son kadın ve eğitimi ile terbiye iĢbölümünü temsil huzur sağlamak kararlarını kızların ilgili etmek belirlemek etmek saglamak YAS vermek davranıĢlarını kararlar GRUPLARI denetlemek vermek f 3 7 0 6 0 0 1 1 18 15-34 % 16,67 38,89 0 33,33 0 0 5,56 5,56 100 f 0 14 0 3 0 2 1 0 20 35-59 % 0 70 0 15 0 10 5 0 100 f 2 8 1 2 1 4 2 0 20 60+ % 10 40 5 10 5 20 10 0 100 f 5 29 1 11 1 6 4 1 58 % of Total Total 8,62 50 1,72 18,97 1,72 10,34 6,90 1,72 100 Tablo 23 Aile Ġçinde Erkeğin Görevleri – 2.Önem Sırası 88 Tüm cevaplayıcıların ortalaması alındığında erkeğin aile içindeki ikinci önemli görevinin %50 oranında ailenin son kararlarını vermek olduğu görülmektedir. Bu da erkeğin aile içersindeki karar mercii olarak görüldüğünün ve ataerkil yapının devam ettiğinin bir göstergesidir ve erkeğin en önemli ikinci görevinin ailenin son kararlarını vermek olduğu konusunda da kuĢaklar arasında farklılık yoktur. Üç nesil içinde erkeğin en önemli ikinci görevi ailenin son kararlarını vermektir. Erkeğin aile içindeki önemli görevleri_3. Önem sırası Ailenin Ailedeki Çocukların Çocukları Ailedeki Aileyi Ayum ve Total son kadın ve eğitimi ile terbiye iĢbölümünü temsil huzur kararlarını kızların ilgili etmek belirlemek etmek saglamak YAS vermek davranıĢlarını kararlar GRUPLARI denetlemek vermek F 0 1 2 2 5 6 1 17 15-34 % 0 5,88 11,76 11,76 29,41 35,29 5,88 100 F 1 1 0 2 3 11 2 20 35-59 % 5 5 0 10 15 55 10 100 F 2 0 1 4 2 10 0 19 60+ % 10,53 0 5,26 21,05 10,53 52,63 0 100 F 3 2 3 8 10 27 3 56 % of Total Total 5,36 3,57 5,36 14,29 17,86 48,21 5,36 100 Tablo 24 Aile Ġçinde Erkeğin Görevleri – 3.Önem Sırası Erkeğin aile içindeki en önemli üçüncü görevi hakkındaki düĢüncelerde de kuĢaklar arası farklılık görülmemektedir. Her üç kuĢak da erkeğin aile içersindeki en önemli üçüncü görevinin aileyi temsil etmek olduğu konusunda hemfikirdirler. 4.2.3.2.2 Kadının aile içindeki önemli görevleri Kadının aile içindeki önemli görevleri_1. Önem sırası Ev iĢleri Çocukları EĢine,çocuklarına EĢine,çocuklarına Aile içi Total yapmak yetiĢtirmek bakmak manevi destek uyum ve terbiye olmak huzur YAS etmek sağlamak GRUPLARI f 8 5 0 1 5 19 15-34 % 42,11 26,32 0 5,26 26,32 100 f 8,00 4 2 5 1 20 35-59 % 40 20 10 25 5 100 f 8 7 2 1 2 20 60+ % 40 35 10 5 10 100 f 24 16 4 7 8 59 % of Total Total 40,68 27,12 6,78 11,86 13,56 100 Tablo 25 Aile Ġçinde Kadının Görevleri – 1. Önem Sırası 89 Kadının aile içindeki önemli görevleri_2. Önem sırası Ev iĢleri Çocukları EĢine,çocuklarına EĢine,çocuklarına Aile içi ANJMilenin Total yapmak yetiĢtirmek bakmak manevi destek uyum ve sosyal terbiye olmak huzur iliĢkilerini YAS etmek sağlamak düzenlemek GRUPLARI 15-34 F 1 6 3 6 2 0 18 % 5,56 33,33 16,67 33,33 11,11 0 100 35-59 F 1 8 4 2 4 1 20 % 5 40 20 10 20 5 100 60+ f 1 9 6 2 2 0 20 % 5 45 30 10 10 0 100 Total f 3 23 13 10 8 1 58 % of Total 5,17 39,66 22,41 17,24 13,79 1,72 100 Tablo 26 Aile Ġçinde Kadının Görevleri – 2. Önem Sırası Kadının aile içindeki önemli görevleri_3. Önem sırası Ev iĢleri EĢine,çocuklarına EĢine,çocuklarına Aile içi Ailenin Aileyi Aile Total yapmak bakmak manevi destek uyum ve sosyal temsil bütçesini YAS olmak huzur iliĢkilerini etmek ayarlamak GRUPLARI sağlamak düzenlemek 15-34 f 3 3 2 5 3 2 0 18 % 16,67 16,67 11,11 27,78 16,67 11,11 0 100 35-59 f 3 4 1 6 3 1 2 20 % 15 20 5 30 15 5 10 100 60+ f 3 4 3 8 1 0 1 20 % 15 20 15 40 5 0 5 100 f 9 11 6 19 7 3 3 58 % of Total 15,52 18,97 10,34 32,76 12,07 5,17 5,17 100 Tablo 27 Aile Ġçinde Kadının Görevleri – 3. Önem Sırası Kadının aile içindeki görev dağılımına gelince burada da erkeğin aile içindeki görevlerinde karĢılaĢtığımız tablo çıkmaktadır karĢımıza. Tüm yaĢ grupları için kadının aile içindeki en önemli üç görevi sırasıyla ev iĢleri yapmak, çocukları yetiĢtirmek ve terbiye etmek ve aile içi uyum ve huzur sağlamaktır. Kadının ve erkeğin aile içindeki görevlerinin ne olduğu konusunda üç kuĢak arasında farklılık yoktur. Bu da kuĢaklar arasında, rol dağılımına iliĢkin bir çatıĢmanın olmadığının göstergesidir. Kadının aile içindeki önemli görevlerine iliĢkin veri toplarken anket formunda olmamasına karĢın cevaplayıcılara kadının görevleri arasında ev geçindirmek ya da destek olmak var mıdır diye sorulmuĢ ve çoğunlukla hayır cevabı alınmıĢtır. Zeytincilikte erkek kadar çalıĢtığını gördüğümüz kadınların evin geçimine bulundukları katkıya rağmen bunu kadının görevleri arasında görmüyor olmaları ilgi çekicidir. 90 Fotoğraf 15 Zeytin bahçelerinde kadın ve erkek birlikte çalıĢmaktadır 4.2.3.3 Karar alma 4.2.3.3.1 YaĢ grupları ile ev harcamalarına karar verme arasındaki iliĢki ModernleĢme eğilimleri ve bu eğilimdeki farklılığın test edilebilmesi için önemli değiĢkenlerden biri de karar almada ne kadar etkin olunduğu ve buna iliĢkin cevapların farklılık gösterip göstermediği, gösteriyorsa ne yönde gösterdiğidir. Mutfak harcamalarında kim karar verir? YAġ aile X² - GRUPLARI Kadın erkek birlikte büyükleri Total Analizi f 12 6 1 1 20 15-34 % 60 30 5 5 100 f 18 2 0 0 20 35-59 % 90 10 0 0 100 X² =8 f 12 6 0 2 20 Sd=6 60+ % 60 30 0 10 100 P=0,2238 f 42 14 1 3 60 % of Total Total 70 23,33 1,67 5 100 Tablo 28 Mutfak Harcamalarındaki Karar ve YaĢ ĠliĢkisi Üç kuĢak da mutfak harcamalarına kadının karar verdiğini düĢünmektedir. 91 Giyim kuĢam tercihi YAġ aile X² - GRUPLARI kadın Erkek birlikte büyükleri Total Analizi f 12 3 5 0 20 15-34 % 60 15 25 0 100 f 12 6 2 0 20 X² 35-59 % 60 30 10 0 100 =4,835 f 10 6 3 1 20 Sd=6 60+ % 50 30 15 5 100 P=0,565 f 34 15 10 1 60 % of Total Total 56,67 25 16,67 1,67 100 Tablo 29 Giyim Tercihi ile YaĢ ĠliĢkisi Üç kuĢak da birbirinin aynı Ģekilde giyim kuĢam tercihine kadının karar verdiğini düĢünmektedir. Ve her kuĢaktan, farklı oranlarda olsa da, erkeğin ya da erkek ve kadının birlikte karar verdiğini düĢünen kiĢiler de vardır. Bu anlamda kuĢaklar arasında rol dağılımına iliĢkin düĢünceler paralellik göstermektedir. Bununla birlikte 15-34 ve 35-59 yaĢ arasında giyim kuĢam tercihine aile büyüklerinin karar verdiğini düĢünen kimse bulunmazken 60 yaĢ üstünde %5 oranında giyim kuĢam tercihinin aile büyüklerine ait olduğu düĢünülmektedir. Ev eĢyası tercihi YAS Aile GRUPLARI Kadın Erkek Birlikte büyükleri Total X² - Analizi f 10 2 7 1 20 15-34 % 50 10 35 5 100 f 9 7 4 0 20 35-59 % 45 35 20 0 100 X² =19,4 f 13 0 2 5 20 Sd=6 60+ % 65 0 10 25 100 P=0,0035 f 32 9 13 6 60 % of Total Total 53,33 15 21,66 10 100 Tablo 30 Ev EĢyası Tercihi ile YaĢ ĠliĢkisi Ev eĢyası tercihi de her kuĢak için büyük oranda kadına aittir. Burada ilgi çekici olan ev eĢyası tercihinde 35-59 yaĢ arasında, aile büyüklerinin etkili olduğunu düĢünen kimse yokken 60 yaĢ üstünde olduğu gibi 15-34 yaĢ arasında da aile büyüklerinin bu tercihte etkili olduğu düĢünen bir grup vardır. 92 Çocukların terbiyesi ve eğitimi YAS Aile X² - GRUPLARI Kadın Erkek Birlikte büyükleri Total Analizi f 1 2 16 1 20 15-34 % 5 10 80 5 100 f 1 2 17 0 20 35-59 % 5 10 85 0 100 X² =3,79 f 1 2 14 3 20 Sd=6 60+ % 5 10 70 15 100 P=0,704 f 3 6 47 4 60 % of Total Total 5 10 78,33 6,67 100 Tablo 31 Çocuk Terbiyesinde Karar Verenin YaĢ ile ĠliĢkisi Tüm yaĢ aralıklarında, çocuk terbiyesi ve eğitimi konusunda karar verenin kadın ve erkeğin birlikte olduğu düĢünülmektedir. Ancak bu soru için ilgi çekici olan baĢka bir veri her bir yaĢ aralığında çocuk terbiyesi ve eğitimi konusunda birlikte karar verildiğini düĢünmeyen kiĢilerin %5‟i bu konuda kararın kadına, %10‟u erkeğe ait olduğunu söylüyorlar. Çocuk terbiyesi ve eğitimine iliĢkin kararların kadın ve erkek tarafından birlikte alınacağını düĢünmeyen kesim içinde bu kararın erkeğe ait olduğunu düĢünenlerin oranının kadına ait olduğunu düĢünenlerin oranına göre daha fazla olduğu her yaĢ aralığında %10‟u bu kararın erkeğe ait olduğunu düĢünürken %5‟i kadına ait olduğunu savunmaktadır. Yanı sıra her üç kuĢakta da bu oranlar aynıdır. Doğum kontrolü ve çocuk sayısı YAS Aile X² - GRUPLARI Erkek Birlikte büyükleri Total Analizi f 0 19 1 20 15-34 % 0 95 5 100 f 5 15 0 20 35-59 % 25 75 0 100 X² =8,5 f 1 18 1 20 Sd=4 P=0,0749 60+ % 5 90 5 100 f 6 52 2 60 % of Total Total 10 86,67 3,33 100 Tablo 32 Çocuk Sayısına Karar Verenin YaĢ ile ĠliĢkisi Doğum kontrolü ve çocuk sayısına da yaĢ farkı olmaksızın tüm örneklem kadın ve erkeğin birlikte karar vermesi gerektiğini söylüyor. Bu, modernleĢmeye doğru giden yolda daha modern olanda çıkacak bir sonuç olan bu sonucun bu çalıĢma açısından da kuĢaklar arasında fark göstermeksizin aynı olması ayrıca önem teĢkil etmektedir. 93 Ev iĢleri YAS Aile GRUPLARI Kadın Birlikte büyükleri Total X² - Analizi F 14 5 1 20 15-34 % 70 25 5 100 F 20 0 0 20 35-59 % 100 0 0 100 X² =8,505 F 18 2 0 20 Sd=4 60+ % 90 10 0 100 P=0,0747 F 52 7 1 60 % of Total Total 86,67 11,67 1,67 100 Tablo 33 Ev ĠĢlerinde Karar Verenin YaĢ ile ĠliĢkisi Ev iĢlerine karar verenin kim olduğu sorusunun cevabı her üç kuĢakta da yüksek farkla kadın olarak verilmiĢtir. Bu oranlar 15-34 yaĢ aralığında %70 iken, 35-59 yaĢ aralığında %100, 60 yaĢ üstündeyse %90‟dır. Eve misafir çağırma YAS Aile X² - GRUPLARI Kadın Erkek Birlikte büyükleri Total Analizi F 5 2 11 2 20 15-34 % 25 10 55 10 100 F 12 3 5 0 20 X² 35-59 % 60 15 25 0 100 =12,34 F 4 4 8 4 20 Sd=6 60+ % 20 20 40 20 100 P=0,0546 F 21 9 24 6 60 % of Total Total 35 15 40 10 100 Tablo 34 Eve Misafir Çağırma Kararında YaĢ Gruplarının ĠliĢkisi Eve misafir çağırma kararını vermede 60 yaĢ üstüne göre %40 oranında erkek ve kadın birlikte karar verirken 35-59 yaĢ arasında bu oran %25 civarındadır. Bu durum araĢtırmadaki 60 yaĢ üstünün kadın-erkek rol dağılımı konusundaki düĢüncelerinin daha önceki nesle kıyasla daha çağdaĢ olduğu Ģeklinde yorumlanabilir. Tatil ve gezmeler YAS Aile X² - GRUPLARI Kadın Erkek Birlikte büyükleri Total Analizi f 0 5 15 0 20 15-34 % 0 25 75 0 100 f 2 8 10 0 20 X² 35-59 % 10 40 50 0 100 =14,62 f 2 2 12 4 20 Sd=6 60+ % 10 10 60 20 100 P=0,0233 f 4 15 37 4 60 % of Total Total 6,67 25 61,67 6,67 100 Tablo 35 Tatile Kararında YaĢ Gruplarının ĠliĢkisi 94 Tatil ve gezmelere iliĢkin karar verme yetkisinin yine kuĢaklar arası fark gözetmeksizin erkek ve kadında birlikte olduğu belirtilmiĢtir. 4.2.3.3.2 Kadınların Siyasal Seçime Karar Vermesi Kadının siyasal seçimi YAS X² - GRUPLARI Kadın Erkek Birlikte Total Analizi f 16 4 0 20 15-34 % 80 20 0 100 f 10 9 1 20 35-59 % 50 45 5 100 X² =9,717 f 7 12 0 19 Sd=4 P=0,0455 60+ % 36,84 63,16 0 100 f 33 25 1 59 % of Total Total 55,93 42,37 1,69 100 Tablo 36 Kadının Siyasal Seçimi ile YaĢ Gruplarının ĠliĢkisi Erkeğin siyasal seçimi ile ilgili sorulan sorularda cevap veren 59 kiĢi erkeğin siyasal seçiminde erkeğin kendisinin etkili olduğunu belirtmiĢtir. Diğer yandan 1 kiĢi soruya cevap vermemiĢtir. Yanıtsızlık da bu konuda çekimser olunabildiğini, özellikle kırsal alanlarda insanların bu gibi konuları mahrem sayarak cevaplamak istemeyebildiklerini gösterir. Bir kiĢinin bu soruya cevap vermek istememesinin sebebi bu olabileceği gibi baĢka bir takım sebepleri de olabilir. 4.2.4 Çocukların eğitim düzeyi, yetiĢtirilme tarzları ve çocuklardan beklentiler 4.2.4.1 Çocuk yetiĢtirme tarzları Çocuğun yetiĢtirilip büyütülmesinde kim daha etkilidir? YAS Bazen Hem Anne GRUPLARI anne anne baba ve bazen hem Aile aile Anne Baba baba baba büyükleri büyükleri Total F 2 3 3 9 0 3 20 15-34 % 10 15 15 45 0 15 100 F 5 4 3 8 0 0 20 35-59 % 25 20 15 40 0 0 100 F 4 6 1 7 1 1 20 60+ % 20 30 5 35 5 5 100 F 11 13 7 24 1 4 60 % of Total Total 18,33 21,67 11,67 40 1,67 6,67 100 Tablo 37 Çocuk YetiĢtirilmesindeki Etkide YaĢ Grupları ĠliĢkisi Çocuğun yetiĢtirilip büyütülmesinde tüm yaĢ grupları tarafından hem anne hem babanın karar verici oldukları düĢünülmektedir. 95 Çocukların yetiĢtirilmesinde nasıl davranırsınız? YAS YumuĢak Duruma GRUPLARI Sert ve ve göre disiplinli hoĢgörülü değiĢir Fikrim yok Total F 2 7 10 0 19 15-34 % 10,53 36,84 52,63 0 100 F 6 7 6 1 20 35-59 % 30 35 30 5 100 F 7 3 10 0 20 60+ % 35 15 50 0 100 F 15 17 26 1 59 % of Total Total 25,42 28,81 44,07 1,69 100 Tablo 38 Çocuk YetiĢtirilmesinde DavranıĢ ġekillerinin YaĢ Grupları ile ĠliĢkisi Çocuk yetiĢtirmede sert ve disiplinli tavrın daha geleneksel bir tavır olduğu kabul edilmektedir. Bu çalıĢmada daha geleneksel bir tavır olarak bilinen sert ve disiplinli çocuk yetiĢtirmeye 60 yaĢ üstü %35, 35-59 %30 ve 15-34 %10,53 oranında evet demiĢtir. Çocuğun yetiĢtirilip büyütülmesinde kim daha etkilidir? YAS Anne GRUPLAR Bazen Hem baba ve I anne anne Aile aile bazen hem büyükler büyükler Anne Baba baba baba i i Total F 2 3 3 9 0 3 20 15-34 % 10 15 15 45 0 15 100 F 5 4 3 8 0 0 20 35-59 % 25 20 15 40 0 0 100 F 4 6 1 7 1 1 20 60+ % 20 30 5 35 5 5 100 F 11 13 7 24 1 4 60 % of Total Total 18,33 21,67 11,67 40 1,67 6,67 100 Tablo 39 Çocuk YetiĢtirilmesinde Ebeveyn Etkisi Çocuk yetiĢtirmede aile kimin daha etkin olduğu içinde sorusuna tüm yaĢ gruplarından ortak bir kararla anne ve baba birlikte cevabı gelimiĢtir. 96 4.2.4.2 Çocuklarla iliĢkiler Çocuklarınızla iliĢkileriniz nasıldır? YAS Anne GRUPLARI aracılığıyla Soğuk baba ile ArkadaĢ Sık sık mesafeli ilĢki kurulur gibiyiz tartıĢırız Total f 2 4 11 1 18 15-34 % 11,11 22,22 61,11 5,56 100 f 3 7 7 3 20 35-59 % 15 35 35 15 100 f 3 4 8 3 18 60+ % 16,67 22,22 44,44 16,67 100 f 8 15 26 7 56 % of Total Total 14,29 26,79 46,43 12,5 100 Tablo 40 Çocuklarla ĠliĢkide YaĢ Gruplarının Etkisi Çocuklarla iliĢkiler konusunda da farklı yaĢ gruplarında çok ciddi farklılıklar görülmemektedir. Ancak bundan önceki değiĢkenlere oranla bu konu yaĢ farklılıklarına göre daha fazla değiĢkenlik gösterebilmektedir. 4.2.4.3 Çocukların eğitim düzeyleri Çocukların okutulmasında kim daha etkilidir? YAS Çocuğun Anne- Aile GRUPLARI kendi baba üyelerinin isteği Anne Baba beraber hepsi Total f 5 1 4 7 3 20 15-34 % 25 5 20 35 15 100 f 7 0 5 4 4 20 35-59 % 35 0 25 20 20 100 f 6 0 8 4 2 20 60+ % 30 0 40 20 10 100 f 18 1 17 15 9 60 % of Total Total 30 1,67 28,33 25 15 100 Tablo 41 Çocuk Eğitiminde Ebeveyn Etkisi Çocukların okutulmasında 15-34 yaĢ aralığına göre %35 oranında anne baba beraber, 35-39 yaĢ aralığında %35 oranında çocuğun kendi istediği, 60 yaĢ üstünde ise%40 baba etkilidir. 97 Çocuğun meslek seçiminde daha çok kim etkilidir? YAS Bazen Anne- Çocuğun GRUPLARI anne,bazen baba kendi Anne Baba baba beraber isteği Öğretmeni Total f 0 3 0 1 16 0 20 15-34 % 0 15 0 5 80 0 100 f 1 6 1 3 7 2 20 35-59 % 5 30 5 15 35 10 100 f 0 4 2 3 11 0 20 60+ % 0 20 10 15 55 0 100 f 1 13 3 7 34 2 60 % of Total Total 1,67 21,67 5 11,67 56,67 3,33 100 Tablo 42 YaĢ Grubu Çocuk Meslek Seçimine Etki ĠliĢkisi Çocuğun meslek seçiminde her üç kuĢağa göre de çocuğun kendi istediği önemlidir. Bu konuda kuĢaklar arası farklılık olmaması hem çalıĢma adına hem gelecek adına çok büyük önem arz etmektedir. 4.2.4.4 Çocuktan beklentiler Kız çocuklarının okutulması konusunda ne düĢünüyorsunuz? YAS Ġlköğretimden GRUPLARI Ġlköğretimden sonra Kuran Mutlaka sonra Kursuna Kendisine okutulmalıdır okutulmamalıdır gitmeli bırakılmalı Total f 16 0 0 4 20 15-34 % 80 0 0 20 100 f 11 1 0 8 20 35-59 % 55 5 0 40 100 f 12 1 2 5 20 60+ % 60 5 10 25 100 f 39 2 2 17 60 % of Total Total 65 3,33 3,33 28,33 100 Tablo 43 Kız Çocuk Eğitiminin YaĢ Grubu ile ĠliĢkisi Kız çocuklarının okutulmasıyla ilgili tüm yaĢ grupları en büyük oranda mutlaka okutulmalıdır demiĢlerdir. Bu durum, ”kız çocukları okutulmaz” gibi bir bakıĢ açısının artık farklı olduğunun ama üç nesil arasında bu görüĢ açısından fark olmadığının, her kuĢağın kız çocuklarının okutulmasıyla ilgili ”mutlaka okutulmalı” diye düĢündüklerinin verisidir. 98 Erkek çocuklarının okutulması konusunda ne düĢünüyorsunuz? YAS Mutlaka Meslek lisesini Kendisine GRUPLARI okutulmalıdır bitirmeli bırakılmalı Total F 17 0 3 20 15-34 % 85 0 15 100 f 13 4 3 20 35-59 % 65 20 15 100 f 12 4 4 20 60+ % 60 20 20 100 f 42 8 10 60 % of Total Total 70 13,33 16,67 100 Tablo 44 Erkek Çocuk Eğitiminin YaĢ Grubu ile ĠliĢkisi Erkek çocuklarının okutulmasına iliĢkin veriler, kız çocuklarının okutulmasına iliĢikin olandan farklıdır: Kız çocuğunuzun evlenmesi halinde nerde yaĢamalarını istersiniz? YAS Geçici bir Ayrı GRUPLARI süe yaĢamalarını kalabilirler tercih ederim Total f 0 20 20 15-34 % 0 100 100 f 0 20 20 35-59 % 0 100 100 f 1 18 19 60+ % 5,26 94,74 100 f 1 58 59 % of Total Total 1,69 98,31 100 Tablo 45 Erkek Çocuk Evlendiğinde Nerede YaĢayacağının YaĢ Grubu ile ĠliĢkisi YaĢ gruplarının hepsi kız çocuklarının evlendiklerinde ayrı yaĢamalarını tercih etmektedir. Erkek çocuğunuzun evlenmesi halinde nerde yaĢamalarını istersiniz? YAS Yanıma Ayrı GRUPLARI almak Geçici bir süe yaĢamalarını isterim kalabilirler tercih ederim Total f 1 1 18 20 15-34 % 5 5 90 100 F 5 3 12 20 35-59 % 25 15 60 100 F 8 3 8 19 60+ % 42,11 15,79 42,11 100 F 14 7 38 59 % of Total Total 23,73 11,86 64,41 100 Tablo 46 Erkek Çocuk Evlendiğinde Nerede YaĢayacağının YaĢ Grubu ile ĠliĢkisi 99 Örneklemin %64,41‟i erkek çocuğunun evlendiğinde ayrı yaĢamalarını tercih etmektedir. YaĢ aralıkları arasında fark göz önünde alındığında 15-34 yaĢ arasında bu oran %90 iken 35-59 yaĢ grubunda %60, 60 yaĢ üstünde %42,11‟dir. Erkek çocuğu evlendiğine yanına almak isteme oranı kuĢaklar arasında gittikçe azalmıĢtır. Bununla birlikte çocuğunu evlendiğinde yanına alma isteği erkek ve kız çocuklarda değiĢiklik göstermesi ataerkil yapının bir sonucudur. YaĢlılığınızda sizinle kimin ilgileneceğini düĢünüyorsunuz? YAS Kızım ve Oğlum ve GRUPLARI damadım gelinim Diğer Total X² - Analizi f 1 7 12 20 15-34 % 5 35 60 100 f 4 12 4 20 35-59 % 20 60 20 100 X² =20,43 f 7 13 0 20 Sd=4 60+ % 35 65 0 100 P=0,0004 f 12 32 16 60 % of Total Total 20 53,33 26,67 100 Tablo 47 YaĢlılığın Kiminle Geçirileceğinin YaĢ Grubu ile ĠliĢkisi 60 üstü yaĢ grubunun %65‟i yaĢlandığında kendisine oğlu ve gelininin, %35‟i ise kızı ve damadının bakacağını düĢünmektedir. Bu yaĢ grubu yaĢlandığında kendilerine bakacak baĢka bir kimse ya da kurum düĢünmemektedir. 35-59 yaĢ grubunun %60‟ı yaĢlandığında oğlu ve gelini, %20‟si kızı ve damadı, %20‟s ise diğer kiĢler ya da kurumlar tarafından bakılacağını düĢünmektedir. 15-34 yaĢ grubunun %35‟i yaĢlandığında kendisine oğlu ve gelininin, %5‟i kızı ve damadının, %60‟ı baĢka kiĢi ve kurumların kendisine bakacağını düĢünmektedir. YaĢlandığında kendisine çocuklarının bakacağını düĢünenlerin oranı yeni kuĢaklara göre gittikçe azalmıĢtır. Bununla birlikte 60 yaĢ üstünde (%65) de 35-59 yaĢ üstünde (%60) de büyük oran yaĢlandığında kendilerine oğul ve gelinlerinin bakacağını düĢünmektedir. Diğer kiĢi ve kurumların kendilerine bakacağını hiç düĢünmezlerken 35-59 yaĢ aralığında %20 oranda bunu düĢünenler varken 15-34 yaĢ aralığında bu oran %60 olmuĢtur. 100 Anne baba olarak ilerde çocuklarınızın yaĢlılık güvencesi olacağını düĢünüyor musunuz? YAS GRUPLARI Hayır Evet Fikrim yok Total X² - Analizi F 8 4 8 20 15-34 % 40 20 40 100 F 7 10 3 20 35-59 % 35 50 15 100 X² =18,34 Sd=4 F 2 17 1 20 P=0,00106 60+ % 10 85 5 100 F 17 31 12 60 % of Total Total 28,33 51,67 20 100 Tablo 48 Çocuğun Gelecek Güvencesi Olarak Görülüp Görülmemesi Örneklemin toplam %51,67‟si çocuklarını gelecek güvencesi olarak gördüklerini belirtmiĢlerdir. Bu durumun kuĢaklar arasında gösterdiği farklılık Ģöyledir: 60 yaĢ üstünün %85‟i çocuklarını gelecek güvencesi olarak görüyorken 35-59 yaĢ grubunun %50‟si, 15- 34 yaĢ grubunun %20‟si çocuklarını gelecek güvencesi olarak gördüklerini belirtmiĢlerdir. Çocuğunu gelecek güvencesi olarak görmek geleneksel olarak nitelendirilen toplumların özelliklerindendir. AraĢtırmada kuĢaklar arasında çocuğunu gelecek güvencesi olarak görenlerin oranı azalmakla birlikte bu durumun hala görülmesi geleneksel ve modern öğelerin bir arada bulunduğuna iĢaret ettiği görülmektedir. Kız çocuğunuz eĢ seçerken hangi özelliklere dikkat edersiniz? YAS Ekonomik GRUPLARI durumunun KarıĢmam HemĢehri Tahsili Ahlaklı yerinde kendisine olmasına olmasına olmasına olmasına bırakırım Total X² - Analizi f 0 4 5 2 7 18 15-34 % 0 22,22 27,78 11,11 38,89 100 f 2 3 9 1 5 20 35-59 % 10 15 45 5 25 100 X² =14,68 f 0 5 12 3 0 20 Sd=8 60+ % 0 25 60 15 0 100 P=0,0655 f 2 12 26 6 12 58 % of Total Total 3,45 20,69 44,83 10,34 20,69 100 Tablo 49 Kız Çocuğun EĢ Seçiminde Dikkat Etmesi Gereken Noktalar Kız çocuklarının eĢ seçimine karıĢmayacağını / karıĢmadığını belirtenlerin oranı 60 yaĢ üstünde %0, 35-59 yaĢ arasında %25, 15-34 yaĢ arasında %38,89‟dur. Tüm yaĢ gruplarında kız çocuklarının eĢ seçiminde en çok dikkat edilen unsurun eĢ adayının ahlaklı olması olduğu belirtilmiĢtir. 101 Erkek çocuğunuz eĢ seçerken hangi özelliklere dikkat edersiniz? YAS KarıĢma GRUPLARI m HemĢehri Tahsili Ahlaklı kendisine X² - olmasına olmasına olmasına bırakırım Total Analizi F 0 3 6 9 18 15-34 % 0 16,67 33,33 50 100 F 1 1 9 9 20 X² 35-59 % 5 5 45 45 100 =17,50 F 0 4 16 0 20 Sd=6 60+ % 0 20 80 0 100 P=0,007 F 1 8 31 18 58 59 % of Total Total 1,72 13,79 53,45 31,03 100 Tablo 50 Erkek Çocuğun EĢ Seçiminde Dikkat Etmesi Gereken Noktalar Erkek çocuğunun eĢ seçimine karıĢmayacağını / karıĢmadığını belirtenlerin oranı 60 yaĢ üstünde %0, 35-59 yaĢ arasında %45, 15-34 yaĢ arasında %50‟dir. Erkek çocuğunun eĢ seçiminde örneklem genelinde en önemli görülen etken % 53,45 oranında ahlaklı olmasıdır. KuĢaklar arasında en önemli görülen etken arasında fark vardır. 60 yaĢ üstünde en önemli faktör ahlaklı olmasıyken %35-59 yaĢ grubunda ahlaklı olması diyenlerle karıĢmayacağını belirtenler %45‟er olarak aynıdır. 15-34 yaĢ grubu ise %50 oranında çocuklarının tercihine bırakacaklarını belirtmiĢlerdir. Erkek çocuklarının eĢ seçimine karıĢmayacaklarını/karıĢmadıklarını söyleyenlerin oranının (%31,03) kız çocuklarının eĢ seçimine karıĢmayacaklarını söyleyenlerin oranından (%20,69) daha az olması ilgi çekicidir; zira geleneksel Türk toplumunda erkek çocuklarının eĢ seçimine karıĢma oranı genel olarak daha yüksek olduğu bilinmektedir. Umurbey örnekleminde bu durumun tersi çıkması ilgi çekicidir. EvlenmiĢ oğlunuz varsa eĢini tercih ederken neye dikkat ettiğinizi belirtiniz. YAS GRUPLARI Anne babanın görüĢleri Kendi kararı Total F 5 8 13 15-34 % 38,46 61,54 100 F 1 6 7 35-59 % 14,29 85,71 100 F 4 14 18 60+ % 22,22 77,78 100 F 10 28 38 Total % of Total 26,32 73,68 100 Tablo 51 Çocuğun EĢ Seçimin Ebeveyin Kriterleri 102 EvlenmiĢ oğlu olanlar arasında oğullarının tercihiyle ilgili çocuklarının kendi görüĢünün etken olduğunu belirtenlerin oranı 60 yaĢ üstünde %77,68, 35-59 yaĢ arasında %85,71, 15-34 yaĢ arasında %61,54 olarak tespit edilmiĢtir. Anne-baba görüĢünün etken olduğunu söyleyenler ise 60 yaĢ üstünde %22,22, 35-59 yaĢ arasında %14,29, 15-34 yaĢ arasında %5 oranındadır. Bu veriler, Umurbey‟de anne-babaların gelin tercihi üzerinde genel kanının aksine çok etken olmadığını göstermektedir. 4.3 Sosyo-Ekonomik Düzey 4.3.1 Temel ekonomik faaliyet: Zeytincilik Ne kadar süredir zeytincilik yapıyorsunuz? YAS 5 yıldan 5-10 10-15 15-20 20 yıldan GRUPLARI az yıldır yıldır yıldır fazla Total f 5 7 0 3 5 20 15-34 % 25 35 0 15 25 100 f 0 0 2 4 14 20 35-59 % 0 0 10 20 70 100 f 0 0 0 2 18 20 60+ % 0 0 0 10 90 100 f 5 7 2 9 37 60 % of Total Total 8,33 11,67 3,33 15 61,67 100 Tablo 52 Zeytincilik ile UğraĢma Süresinin YaĢ Grupları ile ĠliĢkisi Bölgede genel anlamda zeytinciliğe baĢlama yaĢı özellikle sürekli köyde ikamet edenler için çok küçük yaĢlar olmakla birlikte, sürekli ikameti ilçe ya da il olan grupta zeytinciliğe baĢlama yaĢı 16-17 iken (Fotoğraf 16) zeytincilikle uğraĢmayı bırakma yaĢı yaĢlılıkla birlikte gelen bir hastalık yoksa genelde çok ileri ve hatta neredeyse yoktur. Zeytincilikle uğraĢmaya baĢlama yaĢının küçük olmasının yanında Umurbey‟li zeytinciler ilerleyen yaĢlarına rağmen aktif olarak zeytincilikle uğraĢmaya devam etmektedir (Fotoğraf 17). Erken yaĢta zeytinciliğe baĢlama ve yaĢ ilerlemesine rağmen bırakmama Umurbeyde zeytincilik deneyimin zengin olmasını sağlamıĢtır. ÇalıĢmanın yapıldığı örneklem grubun zeytincilikteki deneyimleri bölgedeki tarımsal faaliyetin devamlılığının ileri aĢamada olduğunu göstermektedir. 103 Fotoğraf 16 Zeytincilikle uğraĢmaya genç yaĢta baĢlanılmaktadır Fotoğraf 17 Ġlerleyen yaĢına rağmen zeytin toplayan Umurbey‟li amca Bugüne kadar duymadığınız/görmediğiniz üretim metodlarını size öğretseler davranıĢınız ne olurdu? YAS Atadan GRUPLARI Konu anadan Önce KomĢuya gördüğüme Benimsemesem Yeniliğie denemesini Bakarım bakarım de uyarım uyarım beklerim Total X² - Analizi f 1 0 1 11 7 20 15-34 % 5 0 5 55 35 100 f 1 2 2 6 9 20 35-59 % 5 10 10 30 45 100 X² =21,46 Sd=8 f 4 8 1 2 5 20 P=0,0060 60+ % 20 40 5 10 25 100 f 6 10 4 19 21 60 % of Total Total 10 16,67 6,67 31,67 35 100 Tablo 53 Modern Üretim Metotları ile YaĢ ĠliĢkisi 104 Zeytinciliğin en önemli geçim kaynağı olduğu bölgede tarımda yeni metodların uygulanmasına iliĢkin alınan cevaplar özelikle 15-34 yaĢ grubunun yeni metodlara açık olduğunu 35-59 yaĢ grubunun yeniliğe açık olmakla birlikte temkinli yaklaĢtığını göstermektedir. 60 yaĢ üstü grubun %40 ı süre gelen metodların değiĢmesine karĢıyken, % 25 denenen baĢarılı yöntemlere açık olduğunu dile getirmiĢtir. Zeytin hasat zamanı yapılan çalıĢmalarda, yeni ve eski hasat metodlarının uygulandığı görülmüĢtür. Son yıllarda kullanımı baĢlanan ağaca çıkma gerekliliğini ortadan kaldıran zeytin hasat makinelerinin özellikle yeni nesil tarafından kullanımı yeni metodlara açık olunduğunun kanıtıdır. Diğer yandan ağaca merdiven yardımıyla çıkılarak yapılan geleneksel zeytin hasatının özellikle yaĢlı nesil tarafından uygulandığı gözlemlenmiĢtir. Bu gözlem yukarıda verilen cevapların sağlaması niteliğindedir. Zeytincilik konusunda bilgilendirildiniz mi? YAS GRUPLARI Hayır Evet Total f 7 13 20 15-34 % 35 65 100 f 4 16 20 35-59 % 20 80 100 f 5 15 20 60+ % 25 75 100 f 16 44 60 Total % of Total 26,67 73,33 100 Tablo 54 Zeytincilik Konusunda Bilgi Sahibi Olmanın YaĢ ile ĠliĢkisi Zeytincilik konusunda bilgilendirmeyi kimden/nerden aldınız? Tarım Ġl Köy Müd. Hizmetleri Ziraat AraĢtırma Üniversite/ Tecrübeli Müh. Enst. Yüksekokul Çiftilerden Aile Total f 11 3 3 20 9 46 % 23,91 6,52 6,52 43,48 19,57 100 Tablo 55 Zeytincilik Hakkında Alınan Bilginin Nasıl Temin Edildiği Umurbey‟in zeytinciliğin en yoğun tarım ve ticaret faaliyetlerinden olan Gemlik ilçesine yakın oluĢu bu bölgedeki tarım faaliyetlerinde güncel tarım metodlarının uygulanmasında öncülük edecek kurumların da varlığını birlikte getirmiĢtir. Çoğu devlet bünyesindeki bu kurumlar çevre köylerdeki tarım faaliyetlerinin yürütülmesinde yeni tekniklerin uygulanması ve verimlilik artıĢı konularında çalıĢmalar yürütmektedir. Zeytincilik konusunda bilgilendirme ile ilgili sorulara örneklem grubun %43,48 i tecrübeli çiftçilerden bilgilerdirme aldığını belirtmiĢtir. Tarım il müdürlüğünden bilgilendirme aldığını belirtenlerin oranı %23.91, aileden bilgilendirme alanların oranı %19,57, üniversiteden bilgilendirme alanlar %6,52, Köy hizmetleri ve araĢtırma 105 enstitüsünden bilgilendirme alanların oranı ise %6,52 olarak belirtilmiĢtir. Bu durum akademik ve uygulamalı çalıĢma yapan kurumlardan alınan bilgilendirme oranının %37 olduğunu göstermektedir. Bu bilgilendirme seminerlerinde verilen bilgiler köyde; organik tarım, yeni sulama teknikleri gibi konuların konuĢulmasını beraberinde getirmiĢtir. 4.3.2 Gelir düzeyi Türkiyedeki ve Umurbeydeki diğer ailelerle karĢılaĢtırdığınızda ailenizin gelir durumunu nasıl görüyorsunuz? YAS GRUPLARI Çok iyi Ġyi Orta Kötü Total F 3 11 6 0 20 15-34 % 15 55 30 0 100 F 2 8 8 2 20 35-59 % 10 40 40 10 100 F 4 12 4 0 20 60+ % 20 60 20 0 100 F 9 31 18 2 60 Total % of Total 15 51,67 30 3,33 100 Tablo 56 Gelir Düzeyinin Kıyaslanmasında YaĢ Grupları ile ĠliĢkisi Örneklem grubu gelir durumu ile ilgili değerlendirmede yaĢ gruplamasından bağımsız olarak aile gelir durumlarını iyi olarak görmektedir. Yoğun olarak katıldığınız tarımsal etkinlikler hangileridir? YAS Ürün TaĢıma ve Sulama- Pazarlama ve GRUPLARI toplama/hasat Çapalama depolama bakım pazada satıĢ Total f 16 0 0 4 0 20 15-34 % 80 0 0 20 0 100 f 12 1 2 4 1 20 35-59 % 60 5 10 20 5 100 f 8 0 0 8 1 17 60+ % 47,06 0 0 47,06 5,88 100 f 36 1 2 16 2 57 % of Total Total 63,16 1,75 3,51 28,07 3,51 100 Tablo 57 Yoğun Olarak Yapılan Tarımsal Etkinliklerin YaĢ Grupları ile ĠliĢkisi Yoğun olarak yapılan tarımsal faaliyetler arasında, 15-34 yaĢ grubunda hasat % 80 gibi yüksek oranda ilk sırada gelmektedir. Bu durum 3. neslin il ve ilçede ikamet oranının yüksek olması ve zeytinciliğin bu yaĢ grubu için temel uğraĢ dıĢında ek gelir amaçlı yapılmasının bir sonucudur. 35-59 yaĢ grubu ise en yoğun tarımsal faaliyetin pazarlama olduğunu belirtmiĢtir (%35). Bu durum 35-59 yaĢ grubunun zeytinciliği ana geçim kaynağı olarak görmesi 106 Ģeklinde yorumlanabilir. 60 yaĢ üstü grupta en yoğun tarımsal faaliyet %47,06 oranında sulama-bakım ve %47,06 oranında hasat Ģeklindedir. Bu durum umurbey‟de zeytinciliğin geleneksel yöntemlerinin hala kullanıldığının bir göstergesidir. Toprağınızı iĢlerken iĢgücünü nereden temin ediyorsunuz? Aile bireylerinden Ücretli iĢçi Total f 27 33 60 % 45 55 100 Tablo 58 Toprak ĠĢinde ĠĢgücünün Nasıl Temin Edildiği Zeytincilikteki iĢgücü temini konusundaki cevaplar, iĢgücü temininin %55 inin ücretli iĢçiler tarafından (Fotoğraf 18) ve %45 inin aile bireyleri tarafından yapıldığını ortaya koymuĢtur. Bu durum özellikle sürekli ikamet olarak il ve ilçede yaĢayanların ve eğitim seviyesi yüksek olan 15-34 yaĢ grubunun temel geçim kaynağı olarak zeytincilik dıĢında iĢlerle uğraĢması ve iĢgücü ihtiyacının ücretli iĢçilerden temin edilmesine yol açtığı Ģeklinde yorumlanabilir. Özellikle hasat zamanı ortaya çıkan iĢgücü ihtiyacı çevre köy ve ilçelerden gelen dönemlik iĢçiler tarafından karĢılanmaktadır. ĠĢçiler, zeytin toplamadan yağhanelerde çalıĢmaya kadar ihtiyaç olan her alanda çalıĢmaktadır (Fotoğraf 19). Fotoğraf 18 Mevsimlik iĢçi olarak Umurbey‟e gelen iĢçiler 1 107 Fotoğraf 19 Mevsimlik iĢçi olarak Umurbey‟e gelen iĢçiler 2 Fotoğraf 20 Mevsimlik iĢçi olarak Umurbey‟e gelen iĢçiler 3 Burada göze çarpan bir diğer husus, zeytin toplarken kadın ve erkeğin bir arada çalıĢmasıdır. Umurbey kadınları en az erkekeleri kadar aktif olarak çalıĢmaktadırlar zeytincilikte ve bahçede kadın-erkek birlikte çalıĢırlar (Fotoğraf 20). Topraklarınızın tapusu kimin üzerindedir? Kendi Büyükanne üzerimde Babamın Annemin EĢimin Oğlumun KardeĢimin Büyükbaba Total f 14 25 2 8 7 1 3 60 % 23,33 41,67 3,33 13,33 11,67 1,67 5 100 Tablo 59 Toprak Tapusunun Kimin Üzerinde Olduğu 108 4.3.2.1 Mülkiyet YAġ X2 analizi Evin aidiyeti 15-34 35-59 60+ Kendi evimiz 65 85 100 X2=12,14 Kira 35 10 0 Sd=4 P=0,016 Akrabaların evi,kira vermiyoruz 0 5 0 Tablo 60 YaĢ Grubu ile Ev Mülkiyeti iliĢkisi P<0.005 – Örneklem yaĢ grubu ile ev mülkiyeti arasında iliĢki bulunmuĢtur Grafik 13 YaĢ Grubuna Bağlı Oturulan Ev Mülkiyeti YaĢ gruplarına bağlı ev mülkiyeti iliĢkisinde 3. nesilden 1. nesile doğru ev mülkiyeti oranında azalma, kirada oturma oranında artıĢ mevcuttur. Oturulan evin kime ait olduğu Akrabaların Sürekli ikamet Kendi evi,kira X2 - ettiğiniz yer? evimiz Kira vermiyoruz Total analizi f 28,00 5,00 1,00 34,00 Köy % of Total 46,67 8,33 1,67 56,67 f 10,00 0,00 0,00 10,00 X2=3,8 Ġlçe % of Total 16,67 0,00 0,00 16,67 Sd=4 f 12,00 4,00 0,00 16,00 P=0,433 Ġl % of Total 20,00 6,67 0,00 26,67 f 50,00 9,00 1,00 60,00 Total % of Total 83,33 15,00 1,67 100,00 Tablo 61 Ev Mülkiyet ile Sürekli Ġkamet Arasındaki ĠliĢki P>0.005 ev mülkiyeti ile sürekli ikamet arasında iliĢki bulunmamıĢtır 109 Grafik 14 Sürekli Ġkamete Bağlı Ev Mülkiyeti Dağılımı Örneklem grubun %56,67 si köyde, %16,67 si ilçede, %26,67 si ilde sürekli ikamet etmektedir. 4.3.2.2 Tarımsal faaliyetler Temel uğraĢınız dıĢında gelir elde ettiğiniz kaynak varsa belirtiniz YAS gayrı maaĢ- X² - GRUPLARI yok Ticaret menkul ücret faiz arıcılık Total Analizi F 8 0 0 11 1 0 20 15-34 % 40 0 0 55 5 0 100 F 3 6 1 10 0 0 20 X² 35-59 % 15 30 5 50 0 0 100 =22,614 F 8 0 3 8 0 1 20 Sd=10 60+ % 40 0 15 40 0 5 100 P=0,0123 F 19 6 4 29 1 1 60 % of Total Total 31,67 10 6,67 48,33 1,67 1,67 100 Tablo 62 Temel Gelir DıĢında Elde Edilen Kaynakların YaĢ Grupları ile ĠliĢkisi P<0,005 zeytincilik dıĢında gelir ile yaĢ grupları arasında iliĢki bulunmuĢtur Zeytincilik dıĢında gelir elde edilen iĢler içinde en önemli payı %48,33 ile maaĢlı iĢler oluĢturmaktadır. 15-34 yaĢ grubunda bu durum daha önce bahsedilen eğitim düzeyi ve sürekli ikamet ile ilgili olduğu gibi, 60 yaĢ üstü grubun sosyal güvenlik kurumlarından aldığı emekli maĢları Ģeklindedir. Grubun %31,67 si nin zeytincilik dıĢında geliri yokken toplam örneklemin %10 u ticaret yapmaktadır. Ticaret yapanların tümü 35-59 yaĢ grubundandır ve grubun %30 unu oluĢturmaktadır. 110 Tarımsal Araç Gereçlere Sahip Olma Zeytin Artezyen Traktör ayıklama mak. kuyu Tarımsal Araç - Gereç F % f % f % Var 50 83,33 50 83,33 21 35 Yok 10 16,67 10 16,67 39 65 Toplam 60 100 60 100 60 100 Tablo 63 Tarımsal Araca Sahip Olup Olmama Oranı Tarımda modenleĢmenin kanıtı olarak toplam örneklem grubunun %83,3 ünde traktör (fotoğraf 21) ve zeytin ayıklama makinesi varken (Fotoğraf 22), sulama ile ilgili artezyen kuyuya sahip olma oranı %35 dir. Artezyen kuyu oranının düĢük olmasının sebepleri arasında tarım arazileri içinde su çıkmaması ve tarım arazilerinin küçük ancak çok parçalı oluĢundan kaynaklı yatırım maliyetlerinin yüksek oluĢu sayılabilir. Fotoğraf 21 Zeytin toplarken traktör Fotoğraf 22 Zeytin ayıklama makinası 111 Zeytin ayıklama makinesi (Fotoğraf 22) ise Umurbey‟de zeytincilikle uğraĢan çoğu kiĢide bulunmaktadır. Elektrikle çalıĢan makinaya verilen zeytin taneleri, makinada bulunan eleklerden büyüklüklerine göre düĢer ve böyleleikle boyut ve kalite olarak zeytin ayıklanmıĢ olur. Zeytin büyüklük ve kalitesine göre farklı fiyatlara satılır. Zeytin, hiç bir Ģeyi ziyan olmayan yemiĢ (Fotoğraf 23, 24, 25) olarak tanımlanır Umurbey‟de; zira dip zeytini denilen ağaç dibinden toplanan zeytinle en küçük boy zeytin yağlık zeytindir. Umurbey‟de yer alan yağhanelerde bulunan makinalarda çeĢitli iĢlemlerden geçirildikten sonra zeytinyağı haline getirilir. En küçük boy zeytin genellikle yağlık zeytindir. Fotoğraf 23 Umurbey‟deki bir yağhanenin giriĢi Fotoğraf 24 Yağhanede zeytinyağı üretme süreci 112 Fotoğraf 25 Zeytinyağı üretilirken zeytinin geçirdiği aĢamalar Fotoğraf 26 Yağı çıkartılan zeytinden arda kalan: Fotoğraf 27 Yakıt olarak kullanılmak üzere küspe paketlenmiĢ küspe Zeytinin yağı çıkarıldıktan sonra kalan posasına “küspe” adı verilir. Yağhanelerde aslında yağın yanında küspe de üretilmiĢ olur; zira “Zeytinin hiç bir Ģeyi ziyan olmaz” denilmesini destekler Ģekilde küspe çok iyi bir yakıttır ve yakacak malzemesi olarak kullanılır. Zeytinden üretilen bir diğer ürün ise sabundur. Toprak sahibi Umurbeylilerden zeytinleri toplu olarak yağlık olarak satanlar olduğu gibi, kendileri ĢiĢeleyip satanlar, ya da kendi kullanımları için evlerinde ĢiĢeleyenler de oluyor (Fotoğraf 28, 29). 113 Fotoğraf 28 Evlerde ĢiĢelenen zeytinyağı Fotoğraf 29 Evlerde ĢiĢelenmiĢ zeytinyağı Tarımda karĢılaĢtığınız en önemli sorun nedir? YAS GRUPLARI Tarımsal araç Toprak gereç Su Gübre Teknik ĠĢgücü yetersizliği eksikliği yetersizliği yetersizliği bilgi Depolama Kredi Pazarlama eksikliği Diğer Total f 0 1 6 1 0 0 1 4 4 2 19 15-34 % 0 5,26 31,58 5,26 0 0 5,26 21,05 21,05 10,53 100 f 5 1 3 0 2 0 1 5 3 0 20 35-59 % 25 5 15 0 10 0 5 25 15 0 100 f 0 0 5 0 2 1 0 4 8 0 20 60+ % 0 0 25 0 10 5 0 20 40 0 100 f 5 2 14 1 4 1 2 13 15 2 59 % of Total Total 8,47 3,39 23,73 1,69 6,78 1,69 3,39 22,03 25,42 3,39 100 Tablo 64 Tarımda KarĢılaĢılan Sorunların YaĢ Gruplarına Göre Değerlendirilmesi 114 Gruptan elde edilen veriler tarımda karĢılaĢılan en büyük sorunların su yetersizliği (%23,73) ve iĢgücü yetersizliği (%25,42) olduğunu göstermiĢtir. Su yetersizliğinin coğrafi nedenler dııĢında yukarıda belirtilen mülki ve parasal nedenleri olduğu söylenebilir. ĠĢgücü yetersizliği gelir düzeyi konusunda detaylı anlatılan genç nüfusun sürekli ikamet olarak köy dıĢını seçmesi ve zeytincilik dıĢında gelir kaynağı sahibi olması Ģeklinde yorumlanabilir. 4.3.2.3 Tüketim Kazanılan Paranın Nasıl Harcandığı YAS GRUPLARI Aile ve Çocukların Evin Kendi akrabalarıma eğitimine ihtiyaçlarına ihtiyaçlarıma yardım EĢime Tasarruf Yatırım harcarım harcarım harcarım ederim veririm ederim yaparım Total X² - Analizi f 0 3 8 1 0 4 4 20 15-34 % 0 15 40 5 0 20 20 100 f 8 7 1 0 0 1 3 20 35-59 % 40 35 5 0 0 5 15 100 X² =36,34 Sd=12 f 1 7 0 4 1 3 4 20 P=0,00028 60+ % 5 35 0 20 5 15 20 100 f 9 17 9 5 1 8 11 60 % of Total Total 15 28,33 15 8,33 1,67 13,33 18,33 100 Tablo 65 Kazanılan Paranın YaĢ Grupları ile ĠliĢkisi P<0,005 para harcanılan yer ile yaĢ grubu arasında iliĢki bulunmuĢtur Kazanılan paranın nasıl harcanıldığı ile ilgili soruya grubun %28,33 ü ev ihtiyaçları, %15‟ i çocukların eğitimi, %18,33‟ü yatırım, %15 i kendi ihtiyaçları, %13,33 ü tasarruf, %8,33‟ü ailesine yardım ettiğini ve %1,67‟si eĢine verdiğini belirtimiĢtir. Diğer gruplardan farklı olarak 15-34 yaĢ grubunun %40‟ı kazandığı parayı kendi ihtiyaçları için kullanığını belirtmiĢtir. Bu sonuç 3. nesil yaĢ grubundaki bekar oranının yüksekliğinden kaynaklanmaktadır. 60 yaĢ üstü gruptakilerin %20 sinin aileye yardım etmesi; aile içi yardımlaĢmanın ve yeni nesil ile güçlü sosyal bağların devamı Ģeklinde yorumlanabilir. 115 4.4 Tasarrufların Değerlendirme Biçimi Tasarruflarınızı nasıl değerlendirirsiniz YAS Altın Bankaya Gayri menkul Tarım aleti Döviz GRUPLARI alarak yatırarak alarak alarak alarak Yok Total f 4 5 3 1 3 4 20 15-34 % 20 25 15 5 15 20 100 f 6 1 6 1 3 2 19 35-59 % 31,58 5,26 31,58 5,26 15,79 10,53 100 f 5 3 7 2 3 0 20 60+ % 25 15 35 10 15 0 100 f 15 9 16 4 9 6 59 % of Total Total 25,42 15,25 27,12 6,78 15,25 10,17 100 Tablo 66 Tasarrufları Değerlendirmede YaĢ Gruplarının ĠliĢkisi Tasarrufların değerlendirme biçimi ile ilgili sorulara verilen cevaplara göre; Örneklem grubun %27,12‟si tasarruflarını gayrimenkul alarak değerlendirmektedir. Grubun %25,42 si altın alarak, %15,25‟i bankaya yatırarak, %15,25‟i döviz alarak ve %6,78‟i tarım aleti alarak değerlendirdiğini belirtmiĢtir. Kalan %10,17 lik kısım tasarruf yapamadığını belirtmiĢtir. YaĢ gruplarına göre değerlendirildiğinde 60 yaĢ üstü grubun %35‟i ve 35-59 yaĢ grubunun %31,58‟i geleneksel olan gayrimenkul alarak tasarruflarını değerlendirmektedir. 15-34 yaĢ grubunda ise gayrimenkul alarak değerlendirenlerin oranı %15 dir. Bu gruptaki kiĢilerin %25‟i tasaruflarını modern değerlendirme yöntemlerinden bankaya yatırmayı seçmiĢtir. 4.5 Din Din ile ilgili veriler, örneklem grubunun ne sıklıkta namaz kıldığı, oruç tuttuğu ve kurban kestiği; yaĢ gruplarına bağlı namaz kılma, oruç tutma ve kurban kesme arasında iliĢki olup olmadığı ve çocukların Kur‟an kursuna gönderme durumuna iliĢkin soruların analizinden oluĢmaktadır. Namaz YAS Sadece Sadece GRUPLARI Günde Cuma bayram X² - beĢ vakit Ara sıra namazları namazları Kılmam Total Analizi f 0 15 5 0 0 20 15-34 % 0 75 25 0 0 100 f 5 13 0 1 1 20 X² 35-59 % 25 65 0 5 5 100 =22,614 f 16 4 0 0 0 20 Sd=10 60+ % 80 20 0 0 0 100 P=0,0123 f 21 32 5 1 1 60 % of Total Total 35 53,33 8,33 1,67 1,67 100 Tablo 67 Namaz Kılmanın YaĢ Grupları ile ĠliĢkisi P<0,05 Namaz kılma ile yaĢ grubu arasında iliĢki bulunmuĢtur. 116 Örneklemin %53,33 arasıra, %35‟i günde 5 vakit, %8,33 ü sadece Cuma namazlarını, %1,67‟si sadece bayram namazlarını kılmakta; %1,67‟si ise namaz kılmamaktadır. YaĢ gruplarına bağlı olarak incelendiğinde namaz ile yaĢ arasında iliĢki bulunmuĢtur. Buna göre 60 yaĢ üstü grupta bulunanların %80 i 5 vakit ve %20 si ara sıra namaz kılarken, 35-59 yaĢ grubunda 5 vakit kılanlar (%25) yerini arasıra kılanlara (%65), 15-34 yaĢ grubunda ise arasıra kılanlar (%75) ile sadece Cuma namazlarında (%25) kılanlara bırakmıĢtır. Oruç YAS Ramazan da dahil üç Ramazan'ın Ramazan ayında Oruç X² - GRUPLARI ayların tamamı tamamı kısmen tutmam Total Analizi f 0 12 8 0 20 15-34 % 0 60 40 0 100 f 0 17 2 1 20 35-59 % 0 85 10 5 100 X² =21,33 f 4 16 0 0 20 Sd=6 60+ % 20 80 0 0 100 P=0,00159 f 4 45 10 1 60 % of Total Total 6,67 75 16,67 1,67 100 Tablo 68 Oruç Tutmanın YaĢ Grupları ile ĠliĢkisi P<0,05 YaĢ grupları ile oruç arasında iliĢki bulunmuĢtur Her yaĢ grubunda ramazanın tamamı oruç tutanların oranı diğerlerinden yüksektir. YaĢ gruplarına detaylı olarak bakıldığında namaz kılma analizinde çıkan sonuca benzer sonuçlar çıkmaktadır. 1. nesilde ramazan ayı harici 3 aylarda oruç tutanlar mevcutken bu durum 2. nesilde Ramazanın tamamı tutanlar %85 ve kısmen tutanlar %10, 3. nesilde ise Ramazanın tamamı tutanlar %60 ve kısmen tutanlar %40 Ģeklindedir. Tüm örneklem grubunda sadece 1 kiĢi oruç tutmadığını belirtmiĢtir. Kurban YAS Maddi GRUPLARI Her Kurban durumuna Kurban bayramı bağlı kesmem Total X² - Analizi F 8 9 3 20 15-34 % 40 45 15 100 F 12 7 1 20 35-59 % 60 35 5 100 X² =14,38 F 19 1 0 20 Sd=4 P=0,00615 60+ % 95 5 0 100 F 39 17 4 60 % of Total Total 65 28,33 6,67 100 Tablo 69 Kurban Kesmenin YaĢ ile ĠliĢkisi P<0,05 YaĢ grupları ile kurban arasında iliĢki bulunmuĢtur 117 Tüm örneklem grubunda her bayram kurban kesenlerin oranı %65, maddi duruma göre kesenlerin oranı %28,3, kurban kesmeyenlerin oranı %6,7 dir. Yapılan analizde yaĢ grupları ile kurban arasında iliĢki bulunmuĢtur. Buna göre 1. nesil 3. nesil arasındaki değiĢim namaz ve oruçla aynıdır. 1. nesilde %95 olan her bayram kurban kesme oranı, 2. nesilde %60, 3. nesilde %40 dır. Buna bağlı olarak maddi duruma bağlı kurban kesenlerin oranı 1. nesilden 3. nesile doğru artmaktadır. Genel olarak bu 3 ibadet sonuçları incelendiğinde hepsinde yaĢa (nesilden nesile) bağlı iliĢki bulunmuĢtur. Bu veriler ıĢığında ibadetlerin uygulanmasında azalmadan çok yumuĢama olmakla birlikte dini ibadetler konusunda kültürel değerlerin korunduğu sonucu çıkmaktadır. Çocuğunuzu Kur‟an kursuna gönderir misiniz? YAS GRUPLARI Hayır Evet Total X² - Analizi f 4 16 20 15-34 % 20 80 100 f 4 16 20 X² =0,96 35-59 % 20 80 100 Sd=2 f 2 18 20 P=0,618 60+ % 10 90 100 f 10 50 60 Total % of Total 16,67 83,33 100 Tablo 70 Kuran Kursuna Yollama Kararının YaĢ ile ĠliĢkisi P>0,05 yaĢ grubu ile Kuran kursu arasında iliĢki bulunmamıĢtır. Çocuğunuzu Kur‟an kursuna gönderirmisiniz sorusuna grubun %83,3 ü evet cevabı verirken, %16,7 si hayır demiĢtir. Kur‟an Kursuna Göndermeme Nedeni YAS Din bilgileri GRUPLARI Gerekli evde görmüyorum öğretiyoruz Total F 3 2 5 15-34 % 60 40 100 F 1 1 2 35-59 % 50 50 100 F 0 2 2 60+ % 0 100 100 F 4 5 9 % of Total Total 44,44 55,56 100 Tablo 71 Kuran Kursuna Göndermemenin YaĢ ile ĠliĢkisi 118 Çocuğunu Kuran kursuna göndermeyenlerin %40‟ı göndermeme sebebi olarak gerek görmediklerini belirtirken, %60‟ı din bilgilerini evde öğrettiğini belirtmiĢtir. Yine de yaĢ gruplarına bağlı yapılacak bir çıkarımda nesilden nesile azalmakla birlikte 15-34 yaĢ grubunda çocuğunu Kur‟an kursuna gönderenlerin oranının %80 olması din eğitimi konusunda geleneksel değerlerin devam ettiğinin göstergesidir. 4.6 Köy YaĢamına ĠliĢkin Veriler 4.6.1 Ġkamet YAġ Sürekli ikamet Memnuniyet yeri 15-34 35-59 60+ Total Hayır F 6,0 3,0 1,0 10,0 % 17,6 8,8 2,9 29,4 Evet F 2,0 7,0 15,0 24,0 Köy % 5,9 20,6 44,1 70,6 Total F 8,0 10,0 16,0 34,0 % of Total 23,5 29,4 47,1 100,0 Hayır F 0,0 1,0 0,0 1,0 % 0,0 10,0 0,0 10,0 Evet F 4,0 4,0 1,0 9,0 Ġlçe % 40,0 40,0 10,0 90,0 Total F 4,0 5,0 1,0 10,0 % of Total 40,0 50,0 10,0 100,0 Hayır F 1,0 0,0 0,0 1,0 % 6,7 0,0 0,0 6,7 Evet F 6,0 5,0 3,0 14,0 Ġl % 40,0 33,3 20,0 93,3 Total F 7,0 5,0 3,0 15,0 % of Total 46,7 33,3 20,0 100,0 Tablo 72 YaĢ Dağılımına Göre Köyden Memnuniyet - Ġl ve ilçe ile KarĢılaĢtırılması 119 Grafik 15 YaĢ Gruplarına Bağlı Sürekli Ġkamet Yeri Memnuniyet Dağılımı YaĢ gruplarına bağlı sürekli ikamet yeri memnuniyeti ile ilgili veriler köyde ikamet edenlerin %70,4‟ü oturuduğu yerden memundur. Köyde ikamet edenlerin yaĢ grubu kırılımı yapıldığında köyde ikamet eden 15-34 yaĢ grubunun %75‟i köyde oturmaktan memnun değilken, 34-59 yaĢ grubunda bu oran %30 ve 60 yaĢ grubunda %6,25 dir. Ġl ve ilçede oturup memnun olmayan sadece er kiĢi tespit edilmiĢtir. Nereye yerleĢmek istersiniz? YaĢ Grubu Ġl Ġlçe Köy Total 15-34 F 3 3 1 7 % 42,9 42,9 14,3 100 35-59 F 0 3 1 4 % 0 75 25 100 60+ F 0 1 0 1 % 0 100 0 100 Total F 3 7 2 12 % 25,0 58,3 16,7 100 Tablo 73 YaĢ Grubu YerleĢim Yeri ĠliĢkisi Nereye yerleĢmek istersiniz? Sürekli Ġkamet il Ġlçe Köy Total Köy F 3 7 0 10 % 30 70 0 100 Ġlçe F 0 0 1 1 % 0 0 100 100 Ġl F 0 0 1 1 % 0 0 100 100 Total F 3 7 2 12 % 25 58,3 16,7 100 Tablo 74 Sürekl Ġkamet Memnuniyeti Analizi 120 Ġkamet ettiği yerden memnun olmayanlara sorulan nereye yerleĢmek istersiniz sorusuna köyde sürekli ikamet edenlerin %30 u il, %70 i ilçe istemektedir. Ġl ve ilçede ikamet edip memnun olmayanlar ise köy tercih etmektedir. Bu tercihi yapanlar içinde 15-34 yaĢ grubundan birinin bulunması dikkat çekicidir. Niçin oraya taĢınmak istiyorsunuz? Kendine Çevreyle Akraba ve ġehirde Ailevi evime Çocukların anlaĢamadığımız hemĢehrilerime yaĢama ĠĢ nedenlerden çıkmak eğitimi için yakın olmak için isteği için YaĢ Grubu Total 15-34 f 0 1 0 1 3 1 1 7 % 0 14,3 0 14,3 42,9 14,3 14,3 100 35-59 f 1 1 0 1 1 0 0 4 % 25 25 0 25 25 0 0 100 60+ f 0 0 1 0 0 0 0 1 % 0 0 100 0 0 0 0 100 Total f 1 2 1 2 4 1 1 12 % 8,3 16,7 8,3 16,7 33,3 8,3 8,3 100 Tablo 75 Oturmak Ġstenilen Yer YaĢ Grubu ĠliĢkisi Niçin oraya taĢınmak istiyorsunuz? Kendine Çevreyle Akraba ve ġehirde Ailevi evime Çocukların anlaĢamadığımız hemĢehrilerime yaĢama ĠĢ nedenlerden çıkmak eğitimi için yakın olmak için isteği Sürekli Ġkamet için Total köy f 1 0 1 2 4 1 1 10 % 10 0 10 20 40 10 10 100 ilçe f 0 1 0 0 0 0 0 1 % 0 100 0 0 0 0 0 100 il f 0 1 0 0 0 0 0 1 % 0 100 0 0 0 0 0 100 Total f 1 2 1 2 4 1 1 12 % 8,3 16,7 8,3 16,7 33,3 8,3 8,3 100 Tablo 76 TaĢınma Sebebi Niçin taĢınmak istediklerini yanıtlayan gruptan sürekli köyde ikamet edenlerin büyük bölümü Ģehirde yaĢama isteği (%40) ve kendi evine çıkmak (%20) olarak belirtilmiĢtir. Bu durum modernleĢmenin geleneksel bir sonucudur. 4.6.2 Kültürel değerler ve gündelik hayat Kültürel değerler ve gündelik hayata iliĢkin bilgileri ortaya çıkarmak için örnekleme; hayatta baĢarılı olabilmek ve yükselebilmek için gerekli özelliklerin neler olduğu, çocuklarında hangi özellikleri görmek istedikleri, kız ve erkek çocukların eĢ seçimlerinde nelere dikkat ettilkleri, kadın ve erkeğin çalıĢma yaĢamına karar vermede kimin etkili olduğu, kadının çalıĢması konusundaki tutumlar ile gelenek göreneklere bakıĢ, kendi ve 121 ebeveynlerinin yaĢam tarzlarının değerlendirilmesi ve kuĢak çatıĢmasının kendi açılarından değerlendirilmesi soruları sorulmuĢtur. Gözlem, mülakat ve anket sorularıyla sınanan hipotezlere iliĢkin değerlerin cevaplayıcılara direk sorulduğu bu bölümde örneklemin konuya iliĢkin duygu ve düĢüncelerinin objektif ve dolaysız olarak elde edilmesi sayesinde bu bölüm araĢtırmanın bel kemiğini oluĢturmaktadır. Hayatta baĢarılı olmak ve yükselebilmek için sizce en çok hangisi gereklidir? YAS GRUPLARI Namuslu Akıl,yetenek ÇalıĢkanlık,sebat Para,servet Eğitim ġans,kader Kayrılma olmak Total f 8 3 2 5 1 1 0 20 15-34 % 40 15 10 25 5 5 0 100 f 3 7 1 3 3 2 1 20 35-59 % 15 35 5 15 15 10 5 100 f 3 11 1 1 1 0 3 20 60+ % 15 55 5 5 5 0 15 100 f 14 21 4 9 5 3 4 60 % of Total Total 23,33 35 6,67 15 8,33 5 6,67 100 Tablo 77 BaĢarının Sırrı ile YaĢ Grubu ĠliĢkisi Hayatta baĢarılı olmak ve yükselebilmek içi nelerin önemli olduğu sorusunu cevaplayan 60 kiĢinin %35‟i çalıĢkanlık ve sebatın, %23,3 akıl ve yeteneğin, %15‟i eğitimin, %8,3‟ü Ģans ve kaderin, %6,7‟si namuslu olmanın, %6,7‟si para ve servetin, %5‟i de kayrılmanın önemli olduğunu belirtmiĢlerdir. 1. ve 2. nesil cevapları içinde en önemli değerin çalıĢkanlık ve sebat olmasının yanına 3. nesil için en önemli değer akıl ve yetenekdir. Genel olarak ele alındığında Umurbey‟de 3 nesil de bu soruya modern çizgilerde cevaplar vermiĢtir. 3 nesil arasında uçurum görülmemektedir. Çocuklarınızda en çok hangi özellikleri görmek istersiniz? YAS Kendisiyle GRUPLARI ilgili konularda Saygılı Dürüst bağımsız Sebatlı,azimli Dindar X² - olmalı olmalı karar almalı olmalı olmalı Hepsi Total Analizi f 2 2 10 2 0 4 20 15-34 % 10 10 50 10 0 20 100 f 3 5 1 3 1 7 20 X² 35-59 % 15 25 5 15 5 35 100 =18,775 Sd=10 f 4 5 1 2 2 6 20 P=0,0432 60+ % 20 25 5 10 10 30 100 f 9 12 12 7 3 17 60 % of Total Total 15 20 20 11,67 5 28,33 100 Tablo 78 YaĢ Grubu Çocuk DavranıĢı ĠliĢkisi 122 Örneklem grubuna çocuklarınızda en çok hangi özellikleri görmek istersiniz sorusunun cevap olarak %28‟i hepsi derken, %20 si kendi ile ilgili konularda bağımsız kararlar almalı ve %20‟si dürüst olmalı Ģeklinde sonuç çıkmıĢtır. 1. ve 2. nesil ile 3. nesil arasında bağımsız kararlar alma seçeneği sonucu ile ilgili uçurum dikkat çekmektedir (3. nesil %50). Buna karĢın 1. ve 2. nesilde dürüstlük ve saygılı olma seçenekleri öne çıkmaktadır. Bu durum 3. nesilden sonra gelecek olan neslin aileler tarafından daha bağımsız ve özgür bırakılacağının bir göstergesi olabilir. Çocuklarınızın hangi meslekten olmasını isterdiniz? YAS Kendi GRUPLARI isteğine Öğretmen Doktor Mühendis Yönetici Hukukçu Subay bırakırım Memur Total f 3 6 1 0 0 1 9 0 20 15-34 % 15 30 5 0 0 5 45 0 100 f 2 2 3 1 2 4 6 0 20 35-59 % 10 10 15 5 10 20 30 0 100 f 6 2 1 0 0 3 7 1 20 60+ % 30 10 5 0 0 15 35 5 100 f 11 10 5 1 2 8 22 1 60 % of Total Total 18,33 16,67 8,33 1,67 3,33 13,33 36,67 1,67 100 Tablo 79 Çocuk Mesleği ile YaĢ Grubu ĠliĢkisi Çocukların hangi meslekten olmasını istersiniz sorusuna tüm örneklem kendi isteğine bırakırım Ģeklinde cevaplamıĢtır. Bu düĢünce yapısı bugunkü Umurbey‟in de köy, il, ilçe iliĢkisinin çekirdeğini oluĢturmuĢ ve araĢtırmanın içinde de zaman zaman dile getirilmiĢtir. Erkeğin çalıĢma yaĢamı YAS Aile X² - GRUPLARI Erkek Birlikte büyükleri Total Analizi F 15 4 1 20 15-34 % 75 20 5 100 F 19 1 0 20 35-59 % 95 5 0 100 X² =8,85 F 15 1 4 20 Sd=4 P=0,0648 60+ % 75 5 20 100 F 49 6 5 60 % of Total Total 81,67 10 8,33 100 Tablo 80 Erkeğin ÇalıĢma YaĢamında Söz Sahibi Olmanın YaĢ ile ĠliĢkisi Erkeğin çalıĢma yaĢamında söz sahibi olan kesim yine erkeğin kendisidir. Ancak 1. nesilde aile büyüklerinin ve 3. nesilde ailenin birlikte karar vermesinin bir miktar etkisi görülmektedir. Bu durum aile içi demokrasinin büyüklerin söz sahibi olmasından çıkıp aile içinde eĢit Ģekilde bölünmesine olanak sağlayan yapının göstergesidir. 123 Kadının çalıĢma yaĢamı YAS aile X² - GRUPLARI Kadın Erkek Birlikte büyükleri Total Analizi F 7 8 4 1 20 15-34 % 35 40 20 5 100 F 2 12 5 1 20 X² 35-59 % 10 60 25 5 100 =8,97 F 3 13 1 3 20 Sd=6 60+ % 15 65 5 15 100 P=0,175 F 12 33 10 5 60 % of Total Total 20 55 16,66 8,33 100 Tablo 81 Kadının ÇalıĢma YaĢamında Söz Sahibi Olmanın YaĢ ile ĠliĢkisi Kadının çalıĢma yaĢamı ile ilgili kararlarda erkeğin söz sahibi olduğu söylenebilir. Tüm örneklem içinde bu oran %55‟dir. 1. (%65) nesilden 3. (%40) nesile doğru azalmakla birlikte etkisi her zaman en fazladır. Ancak 3. nesilde kadının kendi ile ilgili söz sahibi olmaya baĢladığını söylemek yanlıĢ olmayacaktır (%35) . Kadının çalıĢması hakkında ne düĢünüyorsunuz? YAS Mecbur GRUPLARI Doğru Doğru olsa doğru Fikrim buluyorum bulmuyorum bulurdum yok Total X² - Analizi F 15 0 5 0 20 15-34 % 75 0 25 0 100 F 8 0 10 2 20 35-59 % 40 0 50 10 100 X² =12,11 F 12 2 6 0 20 Sd=6 P=0,0594 60+ % 60 10 30 0 100 F 35 2 21 2 60 % of Total Total 58,33 3,33 35 3,33 100 Tablo 82 ĠĢ Hayatında Kadın ve YaĢ Grupları Grafik 16 Kadının ÇalıĢması Konusundaki Tutum 124 Kadının çalıĢması ile ilgili ne düĢünüyorsunuz sorusuna tüm örneklemin %58,3 ü doğru bulduğunu belirtmiĢtir. Mecbur olsa doğru bulurdum diyenler tüm örneklemin %35 ini oluĢturmaktadır. Kadınların çalıĢmasını doğru bulmayanların oranı ise %3,3 dür. 60 yaĢ üstü gruptaki kadının çalıĢmasını doğru bulanların oranı 35-59 yaĢ grubundan fazladır. Bu durum 1. neslin 2. nesle göre özellikle hayat geçimi konularındaki tutumlarının daha kolay değiĢtiğinin göstergesidir. Geleceğe iliĢkin beklentileriniz nelerdir? Kendime Ġleride EĢim ve ait hiç bir Çocukları ne çocukları Maddi Çocukları Ģey YAS Çocukları ma olaacğım ĠĢe mla durumu mı istemiyoru Tot GRUPLA mı dükkan ızı girme mutlu, iyileĢtirm evlendirm m, al RI okutmak ,iĢyeri kestirme k sağlıkl ek ek çocuklarım açmak k güç, yaĢamak mutlu Allah bilir olsun F 5 8 5 0 0 0 0 2 20 15-34 % 25 40 25 0 0 0 0 10 100 F 8 3 1 2 1 2 2 0 19 35-59 % 42,11 15,79 5,26 10,53 5,26 10,53 10,53 0 100 F 5 0 0 0 0 2 13 0 20 60+ % 25 0 0 0 0 10 65 0 100 F 18 11 6 2 1 4 15 2 59 % of Tot Total al 30,51 18,64 10,17 3,39 1,69 6,78 25,42 3,39 100 Tablo 83 Gelecekten Beklentiler Ġle YaĢ Grubu ĠliĢkisi Geleceğe iliĢkin beklenti farklı yaĢ grupları arasında ciddi oranda farklılık göstermektedir. 15-34 yaĢ grubunun geleceğe iliĢkin beklentisi %40 maddi durumlarını iyileĢtirmek, %25 eĢ ve çocuklarıyla mutlu, sağlıklı yaĢamak, %25 çocuklarını okutmakken, 35-59 yaĢ grubunun geleceğe iliĢkin beklentisi %42,11 maddi durumunu iyileĢtirmek,%15,79 eĢ ve çocuklarıyla mutlu, sağlıklı yaĢamaktır. 60 yaĢ üstününse %65‟i “Kendime ait hiç bir Ģey istemiyorum, çocuklarım mutlu olsun” derken %25‟i de “EĢim ve çocuklarımla mutlu, sağlıklı yaĢamak” demiĢtir. Üç kuĢak arasında geleceğe iliĢkin beklenti değiĢmektedir. Özellikle birinci neslin kendine ait değil, çocuklarına ait beklentileri yoğunluktadır. Genel toplama bakıldığındaysa örneklemin %30,51‟inin 125 geleceğe iliĢkin beklentisi eĢ ve çocuklarıyla mutlu, sağlıklı yaĢamaktır. Maddi değil manevi beklenti içinde olmaları da araĢtırma açısından önemli bir veri oluĢturmaktadır. 4.7 Teknoloji Kullanımı Teknoloji kullanımı, modernleĢme eğilimleri üzerinde çok önemli bir göstergedir. Teknoloji kullanım alıĢkanlıkları araĢtırıldığı üç kuĢak üzerinde karĢılaĢtırılacaktır. Evinizde televizyon Müzik_seti Çamaşır_makinesi Bulaşık_makinesi Fırın var mı? Yaş Grubu yok var yok var yok var yok var yok var 15-34 f 0 20 5 15 0 20 7 13 0 20 % 0 100 25 75 0 100 35 65 0 100 35-59 f 1 19 12 8 0 20 9 11 0 20 % 5 95 60 40 0 100 45 55 0 100 60+ f 0 20 11 9 1 19 12 8 2 18 % 0 100 55 45 5 95 60 40 10 90 Total f 1 59 28 32 1 59 28 32 2 58 % 1,7 98,3 46,7 53,3 1,7 98,3 46,7 53,3 3,3 96,7 Tablo 84 Teknoloji Kullanımı ile YaĢ ĠliĢkisi Örneklemin 60 yaĢ üstünün %100‟ünde televizyon, %95‟inde çamaĢır makinası, %90‟ında fırın, %95‟inde telefon var. Bilgisayar %85‟inde, mikrodalga fırın % 90‟ında, bulaĢık makinası %60‟ında, cep telefonu %55‟inde, video,dvd,vcd %95‟inde yok. 35-59 yaĢ grubunun %televizyon bulunma oranı 60 yaĢ üstüne göre daha azdır (%95), çamaĢır maknası bulunanların oranı 100, bulaĢık makinası olanların oranı %55, fırını olanların oranı %100, mikrodalga fırını olanların oranı %5, telefonu olanların oranı %95, cep telefonu olanların oranı %18, bilgisayarı olanların oranı %12‟dir. 126 Mikrodalga Video DVD Cep Telefon Bilgisayar fırın VCD telefonu Yaş Grubu yok var yok var yok var yok var yok Var 15-34 f 14 6 13 7 2 18 0 20 4 15 % 70 30 65 35 10 90 0 100 21,1 78,9 35-59 f 19 1 13 7 1 19 2 18 8 12 % 95 5 65 35 5 95 10 90 40 60 60+ f 18 2 19 1 1 19 11 9 17 3 % 90 10 95 5 5 95 55 45 85 15 Total f 51 9 45 15 4 56 13 47 29 30 % 85 15 75 25 6,7 93,3 21,7 78,3 49,2 50,8 Tablo 85 Elektronik EĢya Sahibi Olma ile YaĢ ĠliĢkisi Fotoğraf 30 Balkon 127 Fotoğraf 31 Televizyon Fotoğraf 32 ÇamaĢır Makinası Fotoğraf 33 Banyo 128 Fotoğraf 34 Umurbey‟li teyze blender (elektrikli çırpıcı) ile ayran çırparken Umurbey‟in, teknolojinin kullanımı açısından dengi bir çok bölgeye göre çok ileride olduğu tespit edilmiĢtir. Televizyon, çamaĢır makinesi gibi genel makinelerin hemen hemen her evde olmasının yanı sıra, elektrikli su ısıtıcı, robot gibi makinalara da rastlanmaktadır (Fotoğraf 34). Burada örneklemimizde 60 yaĢ üstü olan bir teyzenin köy ayranının blender (elektrikli çırpıcı) ile çırptığını görüyoruz. Bu fotoğraf, köye has etkinliklerin, ilk nesil tarafından dahi daha modern yöntemlerle yapıldığını göstermektedir. Yine bunlara örnek olarak bir gözlem verisinde tespit edildiği gibi, daha önceden daima yanan sobanın üstünde daima duran güğümden çaya eklemek, yemek yapmak, bulaĢık yapmak için sıcak su alınırken, artık tüm bunlar için elektrikli su ısıtıcısından faydalanılmaktadır. 4.8 Geleneksel Mutfak AlıĢkanlıkları Domates_biber_salça Reçel Bulgur Erişte Pekmez YAS GRUPLARI yok Var yok var yok var yok var yok var f 1 19 2 18 18 2 11 9 15 5 15-34 % 5 95 10 90 90 10 55 45 75 25 f 2 18 2 18 10 10 6 14 13 7 35-59 % 10 90 10 90 50 50 30 70 65 35 f 1 18 1 19 11 9 8 12 7 13 60+ % 5,26 94,74 5 95 55 45 40 60 35 65 f 4 55 5 55 39 21 25 35 35 25 Total % 6,78 93,22 8,33 91,67 65 35 41,67 58,33 58,33 41,67 Tablo 86 YaĢ ĠliĢkisi ile Evde Ev Mahsülü Gıda Bulundurma ĠliĢkisi-1 129 Geleneksel mutfak alıĢkanlıkları baĢlığında araĢtırılan, kuĢaklar arasında ev mahsulü mutfak ürünleri, gıda üretme eğilimindeki farklılıkları tespit etmektir. 60 yaĢ üstünde domates-biber salçası yapan %94,74, reçel yapan %95, bulgur yapan %45, eriĢte yapan %60, pekmez yapan %65, kavurma yapan %0, tarhana yapan %95, peynir yapan %25, ekmek yapan % 60, yoğurt yapan %85tir. Aynı durum 35-59 yaĢ aralığında sırasıyla salça için %95, reçel için %90, bulgur için %50, eriĢte için %70, pekmez için %35, kavurma için %95, tarhana için %90, peynir için %25, ekmek için %35, yoğurt için %80‟dir. 15-34 yaĢ grubundaysa evinde salça yapanlar %95, reçel yapanlar %90, bulgur yapanlar %10, eriĢte yapanlar %45, pekmez yapanlar %25, kavurma yapanlar %0, tarhana yapanlar %95, peynir yapanlar %0, ekmek yapanlar %10, yoğurt yapanlar %52,63‟tür. Kavurma Tarhana Peynir Ekmek Yoğurt YAS GRUPLARI yok var yok Var yok var yok var yok var f 20 0 1 19 20 0 18 2 9 10 15-34 % 100 0 5 95 100 0 90 10 47,37 52,63 f 19 1 2 18 15 5 13 7 4 16 35-59 % 95 5 10 90 75 25 65 35 20 80 f 20 0 1 19 15 5 12 8 3 17 60+ % 100 0 5 95 75 25 60 40 15 85 f 59 1 4 56 50 10 43 17 16 43 Total % 98,33 1,67 6,67 93,33 83,33 16,67 71,67 28,33 27,12 72,88 Tablo 87 YaĢ ĠliĢkisi ile Evde Ev Mahsülü Gıda Bulundurma ĠliĢkisi -2 Tereyağ Turşu Sucuk pestili YAS GRUPLARI yok var Yok var yok var f 20 0 4 16 19 1 15-34 % 100 0 20 80 95 5 f 18 2 2 18 16 4 35-59 % 90 10 10 90 80 20 f 16 4 0 20 14 6 60+ % 80 20 0 100 70 30 f 54 6 6 54 49 11 Total % 90 10 10 90 81,67 18,33 Tablo 88 YaĢ ĠliĢkisi ile Evde Ev Mahsülü Gıda Bulundurma ĠliĢkisi -3 130 Bulgur YAS GRUPLARI Yok Var Total X² - Analizi f 18 2 20 15-34 % 90 10 100 f 10 10 20 X² =8,35 35-59 % 50 50 100 Sd=2 f 11 9 20 P=0,0154 60+ % 55 45 100 f 39 21 60 Total % of Total 65 35 100 Tablo 89 Evde Bulgur Yapma ile YaĢ ĠliĢkisi Bulgur ve yaĢ grupları arasında iliĢki bulunmuĢtur. Buna göre evde bulgur yapma durumu 60 yaĢ üstünde %45, 35-59 yaĢ aralığında %50, 15-34 yaĢ aralığında %10‟dur. EriĢte YAS GRUPLARI Yok Var Total X² - Analizi f 11 9 20 15-34 % 55 45 100 f 6 14 20 X² =8,35 35-59 % 30 70 100 Sd=2 f 8 12 20 P=0,0154 60+ % 40 60 100 f 25 35 60 Total % of Total 41,67 58,33 100 Tablo 90 Evde EriĢte Yapma ile YaĢ ĠliĢkisi Evde eriĢte yapımıyla yaĢ arasında iliĢki bulunmuĢtur. Buna göre 60 yaĢ üstünde evde eriĢte yapanlar %60 iken 35-59 yaĢ grubunda %70, 15-34 yaĢ grubunda %45‟tir. KuĢaklar arasında evde eriĢte yapma oranı azalmakla birlikte ciddi oranda devam etmektedir. Pekmez YAS GRUPLARI Yok Var Total X² - Analizi f 15 5 20 15-34 % 75 25 100 f 13 7 20 X² =7,13 35-59 % 65 35 100 Sd=2 f 7 13 20 P=0,0282 60+ % 35 65 100 f 35 25 60 Total % of Total 58,33 41,67 100 Tablo 91 Evde Pekmez Yapma ile YaĢ ĠliĢkisi 131 Evde pekmez yapma ile yaĢ grupları arasında iliĢki bulunmuĢtur. Evde pekmez yapma durumu da kuĢaklar arası azalma eğilimi göstermiĢ; ancak sona ermemiĢtir. 60 yaĢ üstünün %65‟i evde pekmez yaparken, 35-59 yaĢ grubunun % 35‟i evde pekmez yapmaktadır. 15-34 yaĢ grubunda bu oran %25‟e düĢmüĢtür. Pekmez yapma oranı kuĢaklar arsında diğer bazı gıdalara oranla daha fazla düĢmüĢ olmakla beraber yaĢ gruplarıyla ilĢkili bulunmuĢ olması açısından önemlidir. Peynir YAS GRUPLARI Yok Var Total X² - Analizi F 20 0 20 15-34 % 100 0 100 F 15 5 20 X² =0,6 35-59 % 75 25 100 Sd=2 F 15 5 20 P=0,0497 60+ % 75 25 100 f 50 10 60 Total % of Total 83,33 16,67 100 Tablo 92 Evde Peynir Yapma ile YaĢ ĠliĢkisi Evde peynir yapma ile yaĢ grupları arasında iliĢki bulunmuĢtur. 60 yaĢ üstünde %25 olan evde peynir yapanların oranı, 35-59 yaĢ aralığında da değiĢmemiĢtir (%25). 15-34 yaĢ aralığındaysa hiçkimse evde peynir yapmamaktadır. 4.9 YaĢam Tarzı ve KuĢaklar Arasında Değerlendirmeler Bu baĢlık altında cevaplayıcılara araĢtırma ana hipotezinin doğruluğu daha doğrudan, yaĢam tarzları ve bakıĢ açılarının anne-babalarıyla ve çocuklarıyla çatıĢıp çatıĢmadığı sorulmuĢtur. Anket formlarının değerlendirilmesinden önce gözlem yoluyla toplanan verilere yer verilecek, anket yoluyla toplanan veriler sonrasında değerlendirilecektir. Umurbey sokaklarında villa, betornerme, taĢ ve kerpiçten evler görmek mümkün. Hepsi yan yana geleneksel ve modernliğin, eski ve yeninin bir aradalığını ispatlamaktadır (Fotoğraf 35). 132 Fotoğraf 35 Kerpiç ve betonerme evler aynı sokakta karĢı karĢıya Modern ve geleneksel yapıların bir arada bulunmasının yanı sıra aynı yapılarda modern ve geleneksel ögelerin bir arada bulunduğu da gözlenmiĢtir (Fotoğraf 36, 37). Tıpkı modern ve geleneksel ailelerin bir arada yaĢaması, bunun yanında modern ve geleneksel ögelerin aynı ailede de bulunabilmesi gibi. Fotoğraf 36 Betonerme, eski bir evde bir tarafta geleneksel demir parmaklıklar, diğer tarafta panjur 133 Fotoğraf 37 Kerpiç, betonerme ve taĢ evler, önlerinde eski ve yeni model arabalar Umurbey‟in giriĢi, meydanı daha modern bir görünüme sahiptir. Celal Bayar‟ın birlikte oldukları bir anıt, arkasında Celal Bayar ÇatĢı Camii, çeĢme. Bunlar bir arada bir ilçe merkezi görünümü vermektedir (Fotoğraf 38). Bununla birlikte geleneksel motiflerin iĢli olduğu bölgeler Umurbey‟in daha iç kısımlarına düĢmektedir (Fotoğraf 39, 40). Fotoğraf 38 Umurbey Celal Bayar Meydanı, Celal Bayar ÇarĢı Camii, Celal Bayar anıtı 134 Fotoğraf 39 Umurbey Sokakları 1 Fotoğraf 40 Umurbey Sokakları 2 Fotoğraf 41 Umurbey Eczanesi AraĢtırma kapsamında yapılan gözlem sonucunda da, ankette sorulan soruya alınan cevap doğrultusunda da örneklemin %100‟ünün evinde mutfak, banyo, tuvalet ve oturma odası ve yatak odalarının olduğu tespit edilmiĢtir. Sorulan odaların hepsi araĢtırma örnekleminin evlerinde mevcuttur. “Peki bu odalar nasıldır?” sorusunun cevabı, yapılan 135 gözlemle yanıtlanmıĢtır. Bu gözlemler metinde fotoğraflarla belgelenmektedir. AĢağıda Umurbey‟deki köy evlerinden bazı karelere yer verilecektir (Fotoğraf 42,43,44,45). Fotoğraf 42 Oturma Odası Fotoğraf 43 Salon 136 Fotoğraf 44 Salondan Bir Kare Fotoğraf 45 Sedir 137 Anne ve babanızın yaĢama tarzını/biçimini nasıl değerlendirirsiniz? Bazı yönlerden geleneksel Geleneksel Modern bazı YaĢ yönlerden Grubu modern Total F 8 7 5 20 15-34 % 40 35 25 100 F 11 0 9 20 35-59 % 55 0 45 100 F 16 0 4 20 60+ % 80 0 20 100 F 35 7 18 60 Total % 58,33 11,67 30 100 Tablo 93 Ebeveyn YaĢama Tarzı Belirlemede YaĢ ĠliĢkisi 15-34 yaĢ arasının %40‟ı anne babasının yaĢama tarzını geleneksel olarak nitelendiriyor, 35-59 yaĢ arasının %55‟i, 60 yaĢ üstünün ise % 80‟i anne babasının yaĢama tarzını geleneksel olarak nitelendiriyor. 35-59 yaĢ arası ve 60 yaĢ üstündeyse anne babasının yaĢama tarzını modern olarak nitelendiren kimse yoktur. Kendi yaĢam tarzınızı nasıl değerlendirirsiniz? Bazı yörelerden geleneksel Geleneksel Modern bazı YaĢ yönlerden Grubu modern Total F 3 10 7 20 15-34 % 15 50 35 100 F 3 6 11 20 35-59 % 15 30 55 100 F 12 2 6 20 60+ % 60 10 30 100 F 18 18 24 60 Total % 30,00 30,00 40 100 Tablo 94 YaĢam Tarzını Belirlemede YaĢ ĠliĢkisi Anne babasının yaĢama tarzının %40 geleneksel olarak niteleyen 15-34 yaĢ arasının %15‟i kendi yaĢama tarzını geleneksel olarak bulmakta, %50‟i oranında modern olarak değerlendirmektedir. 35-59 yaĢ aralığı kendi yaĢam tarzını %15 geleneksel, %30 modern, %55‟iyse bazı yönlerden modern bazı yönlerden geleneksel olarak değerlendirmektedir. 60 yaĢ üstünün %60‟ı kendi yaĢam tarzını geleneksel, %10‟u modern olarak değerlendirmekte, %30‟uysa bazı yönlerden modern bazı yönlerden geleneksel olduğunu belirtmektedirler. 138 Kendi yaĢam tarzını değerlendirmede üç kuĢak arasında geleneksellikten moderne doğru bir eğilim vardır. Bu beklenen veride ilgi çekici olan hem 15-34 yaĢ aralığında hem de 35-59 yaĢ aralığında kendi hayatlarını geleneksel olarak değerlendirenlerin oranının %15 olmasıdır. Çocuklarınızın yaĢam tarzınızı nasıl değerlendirirsiniz? Bazı yörelerden geleneksel Geleneksel Modern bazı YaĢ yönlerden Grubu modern Total f 1 14 5 20 15-34 % 5 70 25 100 f 3 10 9 20 35-59 % 15 50 45 110 f 7 5 8 20 60+ % 35 25 40 100 f 11 29 22 60 Total % 18,33 48,33 36,67 100 Tablo 95 Çocuk YaĢam Tarzını Belirlemede YaĢ ĠliĢkisi Çocukların yaĢam tarzlarını değerlendirmede karĢımıza çıkan tablo 15-34 yaĢ grubunun %70‟i, 35-59 yaĢ grubunun %50‟si, 60 yaĢ üstünün %25‟i çocuklarının yaĢam tarzlarını modern olarak nitelendirmektedir. Üç kuĢak çocuklarının yaĢam tarzlarını giderek daha modern olarak değerlendirmiĢlerdir. YaĢam tarzlarınızın anne-babanızla çatıĢtığını düĢünüyor musunuz? YaĢ Evet Hayır Grubu Total f 10 10 20 15-34 % 50,00 50,00 100,00 f 4 16 20 35-59 % 20 80 100 f 3 17 20 60+ % 15 85 100 f 17 43 60 Total % 28,33 71,67 100 Tablo 96 Anne Baba YaĢam Tarzlarının Uyumu Bu soru araĢtırma boyunca uygulanan çeĢitli veri toplama teknikleriyle sınanan çatıĢma durumunun örnekleme direk sorulmasını amaçladığı için bu sorunun verileri araĢtırma için temel bir öneme sahiptir. 60 yaĢ üstünün %15‟i yaĢam tarzlarının anne- babasıyla çatıĢma halinde olduğunu, %85‟i çatıĢmadığını düĢünmektedir. 35-59 yaĢ grubunun %20‟si yaĢam tarzlarının anne-babasıyla çatıĢtığını, %80‟i çatıĢmadığını 139 belirtmiĢtir. 15-34 yaĢ grubununsa %50‟si anne babasıyla yaĢam tarzının çatıĢtığını, %50‟si çatıĢmadığını belirtmiĢtir. YaĢam tarzlarının anne-babanın yaĢam tarzıyla çatıĢması ve yaĢ arasındaki iliĢkide üçüncü neslin yarısı kendilerinin ve anne-babalarının yaĢama tarzlarının çatıĢtığını, ikinci neslin %20‟si, 60 yaĢ üstünün %15‟i çatıĢtığını söylemiĢtir. Anne-babayla kendi yaĢam tarzlarının çatıĢtığını düĢünme üç kuĢak boyunca artmıĢtır. Üçüncü nesilde bu durum yarı yarıya bir hal almıĢken önceki yıllarda %80 ve %85 gibi büyük oranda çatıĢmadığı yönünde görüĢ hakimdir. YaĢam tarzınızın çocuklarınızla çatıĢtığınızı düĢünüyor musunuz? YaĢ Evet Hayır Grubu Total f 2 9 11 15-34 % 18,18 81,82 100 f 9 11 20 35-59 % 45 55 100 f 7 13 20 60+ % 35 65 100 f 18 33 51 Total % 35,29 64,71 100 Tablo 97 Ebeveyn – Çocuk YaĢam Tarzı Uyumu 15-34 yaĢ grubunun %18,18‟i, 35-59 yaĢ grubunun %45‟i, 60 yaĢ üstünün %35‟i yaĢam tarzlarının çocuklarıyla çatıĢtığını düĢünmektedir. Çocuklarıyla yaĢama _arzlarının çatıĢtığını düĢünenler birinci nesilden itibaren önce artmıĢ, sonra tekrar düĢmüĢtür. Üçüncü nesilde çocuklarıyla çatıĢan anne-baba oranı ciddi oranda azalmıĢtır. Gelenek ve göreneklere bakıĢınızı nasıl değerlendirirsiniz? Gelenek ve Gelenek ve Gelenek ve göreneklerimize göreneklerimize göreneklerimize YaĢ kısmen bağlıyım bağlı değilim Grubu bağlıyım Total F 8 7 5 20 15-34 % 40 35 25 100 F 14 4 2 20 35-59 % 70 20 10 100 F 19 1 0 20 60+ % 95 5 0 100 F 41 12 7 60 Total % 68,33 20,00 11,67 100 Tablo 98 Gelenek ve Göreneklere Bağlılığın YaĢ ile ĠlĢkisi Gelenek ve göreneklere bağlı olanlar 60 yaĢ üstünde %95, 35-59 yaĢ grubunda %70, 15-34 yaĢ grubunda %40‟dır. Gelenek göreneklere bağlılık oranı yaĢ grubuyla orantılı Ģekilde düĢmektedir, bununla birlikte kısmen bağlı olduklarını belirtenlerin oranı da azımsanmayacak oranda büyültür. 60 yaĢ üstünün %5‟i, 35-59 yaĢ grubunun %20‟si, 15- 140 34 yaĢ grubunun %35‟i gelenek ve göreneklerine kısmen bağlı olduklarını belirttiler. Bu tabloya bakıldığında 60 yaĢ üstünde hiçkimse gelenek ve göreneklerine bağlı olmadıklarını söylerken 35-59 yaĢ grubunun %10‟u, 15-34 yaĢ grubunun %25‟i gelenek ve göreneklerine bağlı olmadıklarını belirtmiĢlerdir. KuĢaklar arasında gelenek ve göreneklere bağlılık konusunda bir azalma olmakla birlikte bu azalmaya rağmen her yaĢ grubunda gelenek göreneklere bağlı olduklarını söyleyenler bağlı olmadıklarını söyleyenlerden daha fazladır. Yine her yaĢ grubunda gelenek göreneklerine kısmen bağlı olduklarını söyleyenler, bağlı olduklarını söyleyenlerden daha az, bağlı olmadıklarını söyleyenlerden daha fazladır. Gelenek ve göreneklerinizi bakıĢınız anne-babanızla çatıĢıyor mu? YaĢ Evet Hayır Grubu Total f 10 10 20 15-34 % 50,00 50,00 100,00 f 7 13 20 35-59 % 35 65 100 f 3 17 20 60+ % 15 85 100 f 20 40 60 Total % 33,33 66,67 100 Tablo 99 Gelenek Göreneklere BakıĢ Açısının Ebeveyn ile Uyumu Gelenek ve göreneklere bakıĢlarının anne babalarının bakıĢının çatıĢtığını söyleyenler 60 yaĢ üstünde %15, 35-59 yaĢ grubunda %35, 15-34 yaĢ grubunda %50‟dir. Bu oranlara bakıldığında gelenek ve göreneklere bakıĢta anne-babayla çatıĢma durumu 60 yaĢ üstü ve 35-59 yaĢ grubunda az olmakla birlikte 15-34 yaĢ grubunda, tıpkı yaĢam tarzının anne babanın yaĢam tarzıyla çatıĢmasında olduğu gibi, yarıya yarıyadır. Gelenek ve göreneklere bakıĢlarının anne babalarının bakıĢlarıyla çatıĢmadığını söyleyenler 35-59 yaĢ grubu ve 60 yaĢ üstünde, çatıĢtığını söyleyenlere kıyasla ciddi oranda fazladır. Gelenek ve göreneklerinizi bakıĢınız çocuklarınızla çatıĢıyor mu? YaĢ Evet Hayır Grubu Total f 4 7 11 15-34 % 36,36 63,64 100,00 f 4 16 20 35-59 % 20 80 100 f 7 13 20 60+ % 35 65 100 f 15 36 51 Total % 29,41 70,59 100 Tablo 100 Gelenek Göreneklere BakıĢ Açısının Çocuk ile Uyumu 141 Gelenek ve göreneklerin çocuklarla çatıĢtığı düĢüncesi 60 yaĢ üstünde % 29,41, 35- 59 yaĢ aralığında %20, 15-34 yaĢ aralığında %35,36‟dır. Çocuklarıyla gelenek ve göreneklerinin çatıĢtığını düĢünenler, her yaĢ grubunda çatıĢmadığını düĢünenlere kıyasla ciddi oranda azdır. Fotoğraf 46 Köy Evinin Bahçesi 142 5. UMURBEY’DE YAġAYAN MĠLLĠ KÜLTÜR VE DEĞERLER 5.1 ÇeĢitli ĠnanıĢlar *Ġkindi ezanından sonra sirke, ekmek mayası bozulur diye verilmez. *Yorgan pazartesi ve PerĢembe günleri kaplanır. Cumartesi ve Salı günleri kaplanmaz. *BaykuĢ öttüğü zaman birisinin öldüğüne veya uğursuzluk getireceğine inanılır. *Salıyı çarĢambaya bağlayan gece “ÇarĢamba gelecek‟‟ diye iĢ yapılmaz. *Yine ÇarĢamba günü “ÇarĢambalar dolanır‟‟ diye iĢ yapılmaz. *Cuma günü ihtiyarlar iĢ yapmaz, yaĢ ağaç kesilmez, budama yapılmaz. *Düğün salonunun bulunduğu yerden “Sarımsak DiĢli‟‟ çıkacak diye gece geçilmez. *Gece kötü ruhlardan korunmak için Besmelesiz dıĢarı çıkılmaz. *Ġkindi ezanı okunduktan sonra tırnak kesilmez. *Yeni gelinler, cinler çarpmasın diye yalnız bir yere salınmaz. *Kavak ağacı erken yaprak dökerse kıĢın sert geçeceğine inanılır. *Ay tutulması sırasında ayın güneĢten çabuk kurtulması için silahlar atılır, tenekeler davullar çalınır. Çünkü Ay Tutulması‟nın kötülük getireceğine inanılır. *Yıldız ıĢık saçarak kayarsa adak tutulur. Adağın olacağına inanılır. *Hayvanlar hastalandıklarında iyi olacağına inanılarak hayvana rakı içirilir. 5.1.1 Bitkilerle ve sağlık ile ilgili inanıĢlar -Zeytinyağı içilir. Kalbe ve her derde deva olduğuna inanılır. -Isırgan tohumu dövülür. Bal ve arı poleni ile karıĢtırılır.Kansere ve baĢ ağrısına iyi geldiğine inanılır. -Karahalil‟e tohumu dövülür, incecik hale gelince elekle elenir, esas bal ve leblebi unu ile karıĢtırılır, leblebiden daha küçük hap Ģekline getirilir. Tok karnına günde iki tane içilir. Mide hastası olanlar bir tane içerler. Basur hastalığına iyi geldiğine inanılır. -Yeni dünya yaprağı, mısır püskülü, kiraz sapı, ayrık kökü kaynatılır, suyu içilir. Böbrek hastalığına iyi geldiğine inanılır. -Siğil otunun tohumu ve yaprağı kaynatılır, aynı zamanda tohumu bal ile de yenilebilir. Kansere iyi geldiğine inanılır. -Siğil otu yaprağı mide rahatsızlıklarına iyi geldiğine ve böbreklerdeki iltihabı akıttığına inanılır. -Kantoron çiçeği zeytinyağının içine konulur, güneĢe asılır. Ülsere iyi geldiğine inanılır. 143 -Kudret narı hakikî zeytinyağının içine konulur. Bir kiloluk ĢiĢenin içindeki zeytinyağına iki adet kudret narı parçalanır. ġiĢe güneĢte durur. Ülsere, kesik, çizik, yanık gibi yaralara sürülünce iyi geldiğine inanılır. -Bir kiloluk ĢiĢeye hakikî zeytinyağı, yetmiĢ tane acı düvelek ve bir çay bardağı alkol konur. Ayağın ağrıyan yerlerine sürülür. -Döngel yaprağı veya ayva yaprağı ile meĢe kabuğu kaynatılıp içilir. Ġshale iyi geldiğine inanılır. -Sinameke otu kaynatılıp içilir. Kabıza iyi geldiğine inanılır. -Zencefil dövülüp, bal ile karıĢtırılır. Sigara içen kiĢiler bu karıĢımdan bir kaĢık yiyince vücutlarındaki balgamı dıĢarı atmalarını sağlayacağına inanılır. -Gülhatme çiçeği, mayıs papatyası ve ebegümeci kaynatılıp içilince boğazı temizlediğine inanılır. -Kılıç otu zeytinyağının içine konulur, zeytinyağının içinde boyası akar. Yaranın üstüne sürülünce yarayı kapatır. Ġçince mideye iyi geldiğine inanılır. -KarabaĢ otunun böbreklere iyi geldiğine inanılır. -Ihlamur çiçeği içine limon konularak kaynatılır. Gribe iyi geldiğine inanılır. -Kiraz sapı kurutulur, siğil otunun içine konur. Böbrek iltihabına iyi geldiğine inanılır. -Acı düvelek burundan üç damla damlatılırsa sarılığa iyi geldiğine inanılır. Çok damlatılırsa iyi olmaz çünkü beyine gider. -Böğürtlen kökünün kalbin damarlarını açmayı sağladığına inanılır. -Kekik kaynatılır. Karın, mide ağrılarına iyi geldiğine inanılır. -Kiraz sapı çayın içine de konulur. -Ceviz yaprağı kaynatılır, saça sürülür. Saçın parlak olmasını sağladığına inanılır. 5.1.2 Doğum törenleri ve doğumla ilgili inanıĢlar Hamile olan kadın bebeği için bebek takımı örer, bez ve zıbın diker, tülbent ve mendil oyalar, kundak iĢler. Kollarını sarmak için kol bezi iĢler. Bebeği köy ebesi doğurtur. Daha eskiden kürsü ile doğurturulurmuĢ. Kürsü, sandalye gibi fakat tutunma yerleri olan ve oturulacak yerin ortası delik bir alettir. Doğum yapacak olan kadın kürsüye oturur. Kürsünün önünde bekleyen ebe bebeği kürsünün delik olan yerinden eline alır. Doğumdan sonra “gözünaydın‟‟a gidilir. Hediyeler verilir, para, altın takılır. “Güle güle büyüt‟‟ denir. Bir Cuma vakti bebeğe isim koymak için eve hoca getirilir. Bebek kız ise, sağ ve sol kulağına ezan okunur ve ismi üç defa söylenir. Bebek erkek ise, sağ kulağına kamet okunur ve iki kulağına da ismi söylenir. Bir hafta sonra da göbek adı konur. Bebek doğduktan bir hafta sonra yani yedinci gün mevlit okunur. O zaman loğusa ayağa kalkar. Mevlit için hısım akraba, konu komĢu toplanır. 144 Ġpekliden ve patiskadan kundak bezi ile sarılan çocuk tahta uçkurla sıkı sıkı bağlanır. Bu uçkur uçları iĢli, uzun ve dört parmak kalınlığındadır. Çocuk kırkı çıkına kadar iki, üç ay kundaklanır. Kırkıncı gün hamama gidilir. Bal ile baharat karıĢtırılıp annenin her tarafına sürülür. Bebeğe ise, büyüdüğü zaman kokmasın diye yumurta ile tuz karıĢtırılıp sürülür. Daha sonra çocuk hamamda kırklanır. Bunun için saçak altından kırkbir tane taĢ toplanıp suyun içine konur. Bu su çocuğun baĢının üzerinden dökülür. Buna “kırklama‟‟ denilir. Kırkı çıkınca mevlüt okutulur. Akrabalar, komĢular ve gözünaydına gelmiĢ olanlar mevlite çağrılır. Mevlitte aynı sünnet yatağı gibi yatak hazırlanır. Anne ve bebek bu yatakta yatarlar. Kırkı çıkınca bebek gezdirilmeye baĢlanır. Gittikleri yerden anneye yumurta verilir. Verirken yüzü yumurta gibi olsun diye yumurta bebeğin yüzüne sürülür. - Hamile olan kadın “bebeğim doğsun, yaĢasın‟‟ diye Emir Sultan‟a dua etmeye gider. - Hamile kadın nazar değmemesi için dıĢarı çıkamaz ve camdan dıĢarı bakamaz. - Hamile kadının ciğeri elleyip bir yerine sürmesine izin verilmez. Çünkü ciğer kanını sürdüğü yerde iz oluĢacağına ve bebeğin de aynı yerinde izi olacağına inanılır. - Hamile kadının saçı keslimez, diĢi çekilmez. Çünkü ömrünün kısa olacağına inanılır. - Kadın hamileyken süt içerse çocuğun beyaz olacağına inanılır. - Hamile kadın doğum yapana kadar bir bahçeden meyve çalarsa, çocukta çaldığı meyve büyüklüğünde ben olacağına inanılır. - Çocuğun ve loğusanın hastalıklardan, cinlerden, perilerden korunması için baĢ ucuna Kur‟an-î Kerim asılır. “Albasma‟‟ denilen hastalığa karĢı yatağın altına çalı süpürgesi konur. - Bebek doğduğu zaman göbek kanını “yanakları kırmızı olsun diye‟‟ bebeklerin yanaklarına sürerler. - Bebeğin göbeği caminin çukur bir yerine atılır. Böylece çocuğun büyüyünce okumuĢ olacağına inanılır. - Gebeliği boyunca bir kadının yüzünü leke basarsa ve kadın ekĢi bir Ģey yerse, doğacak çocuğun kız olacağına inanılır. Hatta bu inanıĢla ilgili bir söz vardır: “Yiyecen ekĢiyi çıkaracan AyĢe‟yi.‟‟. - Çocuk kız ise altı aylık olduğunda kına yakılır. Kına yakılmadan önce mevlit okunur, hediyeler verilir, “MaĢallah‟‟ ve diğer takılar takılır. Havlu, yemeni, çorap, elbiselik, kumaĢ, para verilen ve kırmızı elbise giydirilen çocuğun baĢına kırmızı krep örtülür ve kına yakılır. 145 - Çocuğun kem gözlerden ve kötülüklerden korunması için çocuğa mavi boncuk ve MaĢallah takılır. Ayrıca bir kumaĢın içine kırk tane okunmuĢ çörek otu konulup dikilir, bu da nazarlık olarak çocuğa takılır. - Çocuğun tırnakları Salı ve Cuma günü kesilir. Çünkü Salı günü çocuğun sağlığının uzun, Cuma günü varlığının çok olacağına inanılır. - Çocuğun eli babasının cebine sokulur. Çocuk büyük para alırsa büyük adam olacağına inanılır. - Çocuğa havale gelirse annenin yanında beklenir. Çocuğu sudan geçirince ona bir Ģey olmayacağına inanılır. - Çocuğun yüzü kırk gün anne sütü ile silinir. Böylece çocuğun yüzünün parlak olacağına inanılır. - Anne bebeğini “Besmele‟‟ ile yatırır ve bebeğine “Besmele‟‟ ile süt verir. - Çocuğun yanakları kırmız olsun diye yüzüne kırmızı tülbent, tülbentin üzerinden nefes alacak Ģekilde havlu örtülür. - Çocuğun kırkı çıkına kadar eğer evde kimse yoksa yani anne gündüz veya gece ama özellikle gece uyuyamaz. - Çocukları yaĢamayan anne ve babalar tekrar çocuk sahibi olduklarında ona Dursun, YaĢar, Kaya gibi kalımlılık ve dayanıklılık ifade eden isimler verirler. - Yeni doğan çocuk ismi konulduktan sonra hastalanır ve bir hafta içinde iyileĢmezse, ismini kaldıramadığı sonucuna varılarak bir kurban kesilir ve ismi değiĢtirilir. - Hz. Mustafa ve Hz. Ġbrahim Peygamverler‟in isimleri konan çocuk hastalanırsa ve iyileĢmezse, ismini kaldıramayacağına inanılır ve isimler göbek ismi olarak kullanılır. - Çocuklara Emir, Eyüp gibi Bursa‟da türbeleri bulunan evliyaların isimleri konur. - Sarılık hastalığına yakalanan çocuğun, içinde kırk anahtar bulunan altın sarılık tasından su içirilirse ve yüzü bu su ile yıkanırsa hastalığın geçeceğine inanılır. - Bebek iki-üç günlükken göbek sarısı olmaması için yüzüne oyalı ve sarı yemeni örtülür. Daha sonra nazar değmemesi için mavi krep örtülür. - Cin çarpmasın diye loğusanın ve bebeğin yanında yirmi gün gece gündüz birisi kalır. - Geceleri uyuyamayan çocuğa uyku muskası takılır. 5.1.3 Ölüm törenleri ve ölümle ilgili inanıĢlar Ölüye abdest aldırmadan önce abdestin bozulmaması için ölünün mahrem yerleri iyice temizlenir. Ölüye abdest aldırılır ve üç kere yıkanır. Yıkandıktan sonra tekrar abdest aldırılır. Ölünün yıkandığı yerde ruhu gelmesin diye lamba yakılır. Hoca yirmi arĢınlık kefenlik kumaĢı elleriyle yırtar. Makas kullanmanın iyi olmadığına inanılır. Yorgan iğnesiyle eĢin dostun diktiği kefenle ölü kefenlenir. Kefenin üzerine 146 mezarda yılanlar, çiyanlar gelmesin diye çörek otu ve kafiri(koku) sürülür. Kefen açılması diye ölü belinden iyice bağlanır. Altına çarĢaf konularak oğulları veya yakınları tarafından mezara indirilir. Gömme sırasında hısım akraba, konu komĢu gelir. Mezarın baĢında tebareke okunur. Ölü gömüldükten sonra yedi gece arkasından Kur‟an-î Kerim okunur, dua edilir. Yedinci gece mevlit yapılır. Yedisi okunurken her gece gelenlere küçük hediyeler verilir. - Ölü evinde yemek yapılmadığı için ölü evine bir hafta boyunca yemek götürülür. - Ölü çıkan evde karanlık görmesin diye yedi gece ıĢık yanar. - Ölü yıkanıp evden çıkarılmadan önce ihtiyacı olan alsın diye ölen kiĢinin aykkabıları kapının önüne konur, kıyafetleri ihtiyacı olanlara veya yakınlarına dağıtılır. - Öldüğü gece ve cenazenin evden çıktığı gece un helvası yapılır. - Kırkıncı gün ölünün gövdesi patlar, elli ikinci gün burnu düĢer. Bu sırada acı çektiğine inanıldığı için kırkında ve elli ikisinde hatim indirilir, tebareke ve mevlit okunur. Elli ikisinde helva ve pilav yapılır ve konu komĢuya dağıtılır, elli iki duası okunur. 5.1.4 Doğa ile ilgili inanıĢlar Umurbeyliler yağmur için at veya öküz kafasının iskeleti üzerine kırkbir tane kel kafalı erkek ismi yazarak bu iskeleti bir dereye atarlar ve yüksek bir yere çıkıp dua ederler. Yağmur yağması için yapılan baĢka bir gelenek ise Ģöyledir: Çocuklar bir sopanın üzerine patates geçirirler. Bu bebeğin kafası olur. Sopanın üzerine geçirdikleri bez parçasını elbise yaparlar ve elbisenin belini iyice sıkarlar. Böylece “ġemsiye Kadın‟‟ isimli bir bebek ortaya çıkar. Çocuklar bebeği elinden tutarak ve tekerlemeler söyleyerek kapı kapı gezerler. Ev sahibi “Ne istiyorsun?‟‟ diye sorar. Çocuklar “yağmur, gani gani yağmur‟‟ diye bağırarak cevap verirler. Bunun üzerine ev sahibi kova veya bakır tas ile ġemsiye Kadın‟ın üstüne su döker. Çocuklar “amin‟‟ diye bağırırlar. 5.2 Adak Yerleri 5.2.1 Kara Ali Dede Gemlik‟i muhafaza edenkomutanlardan biri, Osman Gazi‟nin arkadaĢı Kara Aykut Alp‟in oğlu ve ilk Osmanlı denizcisidir. Ġmaralı Adası‟nın fatihi olan Kara Ali vasiyetide “beni öyle bir yere gömün ki iki tarafı deniz görsün‟‟ demiĢtir. Bunu üzerina halk Kara Ali‟yi bir taraftan Gemlik Körfezi‟ni diğer taraftan Ġznik Gölü‟nü gören bir tepeye gömmüĢtür. Bu tepeye Kara Ali‟ den dolayı “Ali Dede Tepesi‟‟ denmiĢ, daha sonra adı “Aytepe‟‟‟ye dönüĢtürülmüĢtür. 147 Köyün yaĢlılarından öğrendiğimize göre Kara Ali‟nin mezarından denizci elbisesi çıkmıĢtır(Onlar da bu bilgiyi büyüklerinden duymuĢlar.). Zamanla mezarın gerçek yeri kaybolmuĢ ve bugünkü yerini almıĢtır. Umurbeyliler Ali Dede hakkında bazı hikayeler üretmiĢtir:  Kara Ali, kuĢatma sırasında gözüne saplanan oku eliyle çıkararak bu durumdan dolayı morali bozulan askerlere dönüp “Bir göz, iki gözden iyidir. Böylece gözüm arkada kalmayacak. Yiğit olana tek göz de yeter.‟‟ Diyerek savaĢmaya devam eder.  Halkın inancına göre, Kara Ali, Vali Kadın izimli niĢanlısı ile geceleri elinde fenerle bugünkü Celal Bayar Müzesi‟nin bulunduğu yerde buluĢmaktadır.  Kara Ali hakkında anlatılan bir baĢka hikayede Ģudur: Yunan iĢgali zamanında gâvurun biri Ali Dede‟nin mezarına tuvaletini yapar. Bu hakaret karĢısında mezarından çıkan Ali Dede gâvura “Bana hakaret etmek neymiĢ öğren.‟‟ diyerek öyle bir tokat atar ki gâvur tepenin aĢağısına kadar yuvarlanır. Böylece Aytepe‟nin aĢağısında kalan yerin adı “Öğrenler‟‟ kalır, zamanla değiĢerek “Örenler‟‟ adını alır. Adağı olanlar haftanın herhangi bir gününde veya Cuma günü sabah ezanında Aytepe‟ye çıkarlar. Bütün köy orada toplanır, oğlaklar kesilir. Oğlak etinden çorbalar yapılır. Kazanlarda pilavlar, helvalar, dolmalar piĢirilir. Mevlit okunur ve Ali Dede‟nin mezarına mumlar dikilir, ağaçlara çaput bağlanır. Çocuklar salıncaklara binerler, akĢama kadar eğlenilir. Bu güne “Dede Günü‟‟ denir. Köylüler yanlıĢ olarak Kara Ali‟ye “Daz Ali veya Dıraz Ali‟‟ demektedirler. Fakat Daz Ali, “Ġznik Fatihi” olan ve mezarının Ġznik‟in Dıraz Ali Köyü‟nde bulunduğu Ali‟dir. 5.2.2 Bayraklı Dede Ġznik‟de bulunan Bayraklı Dede‟nin mezarı Kara Ali Dede‟nin mezarı gibi bir tepe üzerinde bulunmaktadır. Bayraklı Dede, KurtuluĢ SavaĢı sırasında kelle koltukta üç gün savaĢmıĢ, düĢmanı Bayraklı Tepe‟ye kadar kovalamıĢ ve orada ölmüĢtür. Mezarın bulunduğu tepe denizi, dağları ve Ġznik Gölü‟nü görmektedir. Ayrıca tepede bulunan mağaranın içinde Ģehitlerimizin el yazıları ve kemikleri bulunmaktadır. Umurbeyliler Bayraklı Dede‟yi çok sevdikleri ve saydıkları için kendi köylerinde olmamasına rağmen ziyaret edip adak adamaktadırlar. 5.2.3 Baba Ġlyas Gemlik‟in fethi sırasında Ģehit düĢmüĢ Horosan erenlerinden biridir. Köylüler Ģehit düĢtüğü yere mezarını yapmıĢlar ve mezarının baĢına bir meĢe ağacı dikmiĢlerdir. 148 Baba Ġlyas‟ın Ġnegöl‟deki Gevikli Baba‟nın Ģeyhi ve muridi olabilme ihtimali de vardır. 5.3 Düğün Adetleri 5.3.1 Görücülük ve söz kesme Umurbey Köyü‟nde evlenmek isteyen delikanlı isteğini, ayakkabısını merdivene çakarak belli eder. Böylece oğlunun evlenmek istediğini anlayan delikanlının annesi uygun bir gelin adayı aramaya baĢlar. Sorar soruĢturur ve oğluna uygun bir kız bulur. Bundan sonra delikanlının annesi, hala, teyze gibi yakınları kız evine görücü giderler. Kendilerine kahve, çay veya Ģerbet getiren kızı daha yakından görürler. YürüyüĢünden gülüĢüne kadar kızın her halini gözlerler, maddî ve âhlakî yönlerini tetkik ederler. Hatta oğlanın babası kızın ağzının kokup kokmadığını kontrol etmek için bir mendile hohlamasını ister. Kızı beğendikleri takdirde oğullarına isterler. Kızın anası: -“Bi yol da babasına danıĢalım, kısmetse olur inĢallah.‟‟ der. Birkaç gün sonra erkekli kadınlı bir grup bir gece kızı istemeye giderler. Allah‟ın emri Peygamber‟in kavliyle kız babasından istenir. Baba bu isteği kabul ederse söz kesilir. Söz kesilince kız evi oğlan evine ipek bir mendil verir. Mendil aldıktan sonra oğlanın annesi ve yakın akrabaları kızı “bir kusuru var mı‟‟ diye hamamda iyice inceler. Kızın bir kusuru yoksa kız evi ve oğlan evi tarafından niĢan, nikâh ve düğün günleri kararlaĢtırılır. Oğlan tarafı kıza beĢibirlik, altın küpe, bölmeli altınbilezik gibi hediyeler alır, niĢan yüzükleri yaptırır. 5.3.2 NiĢan gecesi Umurbey‟de niĢan gündüz yapılmaz mutlaka gece yapılır. Bu geceye “niĢan gecesi‟‟denir. Her iki tarafın kadın akrabalarıyla konu komĢu ve tanıdık kadınlar o gece kız evinde toplanırlar. Umurbeyliler‟in “telek‟‟ dedikleri kadın kızı giydirir, süsler, telli duvaklı gelin kıyafetine sokar, sonra kızın elinden tutup önce kayınvalidesinin ve annesinin sonra da diğer büyüklerin ellerini öptürür. Kayınvalide, müstakbel gelinine niĢan hediyelerini verir ve niĢan yüzüğünü takar. Diğer misafirler de getirdikleri hediyeleri verirler. Aynı gece oğlan evinde, burası müsait değilse delikanlının yakın bir arkadaĢının evinde veya her vakit gittikleri kahvehanede oğlanın yakın arkadaĢları ve akranları toplanırlar. Oğlana niĢan yüzüğü takılır, niĢan Ģerbetleri içilir, muhabbet edilir. Geç vakit herkes evine döner ve niĢan gecesi bu suretle sona erer. NiĢandan sonra konu komĢu “Allah tamamına erdirsin‟‟e gider. 149 Günümüzde niĢan yüzükleri kuyumcu dükkanından alındığı vakitte takılmaktadır. 5.3.3 Ağız tatlılığı NiĢanın ertesi günü veya birkaç gün sonra kız evinden oğlan evine “ağız tatlılığı‟‟denilen büyük bir tepsi baklava ile dolmuĢ hindi veya tavuk bir de bohça gönderilir. Bohçada güveye iççamaĢırı, çorap; kayınpeder, kayınvalide, görümce ve kayınbiradere de münasip hediyeler vardır. Baklava tepsinin içine gelin hanım tarafından konmuĢ olan parayı güvey bulmaya çalıĢır. Ağız tatlılığına karĢılı oğlan evi, baklava tepsisinin içinde Ģeker, yemiĢ, çerez gibi hediyeler gönderir. Günümüzde de söz kesildikten sonra kız tarafı oğlan tarafına bir tepsi baklava ve giysi götürmektedir. 5.3.4 Nikâhın kıyılması Eskiden nikâh töreni Ģöyle olmaktaydı: Bir erkek kıza gider “Nikâhını kıymak için vekilin olayım mı?‟‟ diye sorar. BaĢka bir erkek de oğlana gider aynı Ģekilde “Vekilin olayım mı?‟‟ der. Ġki vekil, din mümessilinin yanında ahbapların huzurunda bir araya gelir. Hoca efendinin teklifi üzerine iki vekil karĢılıklı sözleĢir, sonra nikâhın özel duası okunur ve temennilerde bulunulurdu. Ayrıca iki vekil, gelinin değerini belirlemek üzere pazarlık yapar. Böylece gelin kocasıyla anlaĢamayıp ayrılırsa kendini güvence altına almıĢ olur. Buna “mehir‟‟ denir. Günümüzde nikâh kanununun tayin ettiği Ģekilde de yapılmaktadır. Bunun dıĢında eski nikâh töreni de hâlâ yaĢamaktadır. Nikâhlanma ile düğün arasından bir müddet geçer de araya dini bayramlar girerse o zaman Ramazan Bayramı için kıza bayramlık hediyeler götürülür. Kurban Bayramı‟nda ise alnına bir veya birkaç beĢibirlik takılmıĢ koç hediye edilir. 5.3.5 Esvap düzme ve esvap verme Söz kesimi ve nikâhdan sonra çeyiz düzme telaĢı baĢlar. Bunun için Bursa, Ġstanbul gibi yakın illere gidilir. Kurulacak yeni yuva için lüzumlu ev eĢyalarıyla giyecek eĢyalar alınır. Umurbeyliler buna “esvap düzme‟‟ derler. Çeyiz masraflarını daha çok oğlan tarafı yüklenir. Oğlan evi tarafından alınan çeyiz eĢyası yeni ve süslü sandıklara yerleĢtirilir. Yatak takımı, kapkacak gibi sandıklara giremeyen eĢyalar hayvanlara sarılır ve düğünden bir hafta önce bir Cuma sabahı köyün sokaklarında gezdirilerek törenle kız evine gönderilir. Buna “esvap verme‟‟ denir. Böylece düğün haftasına girilmiĢ olur. 150 5.3.6 Düğün haftası Umurbey‟de düğünler ya hafta sonu ya da hafta baĢı baĢlar ve bir hafta sürer. Pazartesi günü, kız evi gelen çeyiz eĢyalarını kendi aldıklarıyla birlikte evin bir odasına uygun Ģekilde yerleĢtirir. Sandıklar üst üste gelmemek üzere duvar kenarında sıralanır. Yatak, yorgan, yastık ve kumaĢ topları kenarından görülebilecek Ģekilde sandıkların üzerine konur. Yapılan el iĢleri bir kısım eĢya da duvarlara gerilen çarĢaflar üzerine asılır. Bu odaya çeyiz odası denir Salı günü, bütün köy halkı kapı kapı dolaĢılarak düğüne çağırılır. Çarşamba günü, düğün baĢlar. Yaprak dolması ve düdük hamuru yapılır. Gelin ve arkadaĢları toplanır ve özel temizliklerini yaptıktan sonra “telek” adı verilen kadın gelini süsler. ÇarĢamba gününün akĢamı oğlan evi kız evine el öptürmeye gelir ve kızın çeyizi görülür. Perşembe Günü, “gelin hamamı” adı verilen eğlence yapılır. Köyün kadınları gelinle beraber hamama giderler. Gelin hamama girmeden önce büyüklerin ellerini öper. Kadınlar kazanlarla ÇarĢamba günü yaptıkları dolma ve düdük hamurunu taĢırlar. Hamama giderken gelinin hamam takımı eskiden file çanta olmadığı için büyük bir çevrenin içine konup bohça yapılır. Bu bohçanın içinde gelinin ipek peĢtamalı, nalınları, hamam tası, sabunu ve lifi bulunur. Hamamda üzerine ipek peĢtamalı, ayağına nalınlarını giyen gelin tekrar el öper. Bu sırada arkasında elinde ateĢin üzerine konmuĢ tütsü ile hamamcı kadın bulunmaktadır. Böylece gelin hanım el öperken arkasından gelen hamamcının elindeki tütsü mis gibi kokar. Daha sonra getirilen hamurlar ve dolmalar hamam tasının içine konarak afiyetle yenir. Hamamcı kadına ayrı olarak bakır sahanlar içinde getirilen dolma ve hamur ikram edilir. Gelin ve arkadaĢları dolma ve hamur yerken bir taraftan çalınan dümbelek, tepsi, tef eĢliğinde türküler söyleyerek göbek taĢı üzerinde oynarlar, eğlenirler. Gelin hamamdan çıktıktan sonra da evine gidene kadar yolda her gördüğünün elini öperek yeni dümbelekler çalınır, türküler söylenir. AkĢam ise bu eğlence kına gecesi gibi devam eder. Gelin ve arkadaĢları çeyiz arasında oynarken davetli davetsiz bütün misafirler çeyizi ve oynayan kızları seyreder. Cuma günü, düğün lokumu, lokum çırpısı, akĢam ise oyun çıkarma ve kına gibi eğlence yapılır. Cuma sabahı güvey yakınlarını yanına alarak lokum çırpısına gider. Gerek kız evinde gerekse oğlan evinde düğün lokumu yapılacaktır. Düğünde misafirlere hatta bütün köy halkına ikram edilecek olan bu lokumlar undan ve zeytinyağından yapılır. Güzel koku versin diye içine biraz da baharat karıĢtırılır ve ceviz konur. Bu suretle hazırlanan hamur ikiĢer üçer lokmalık küçük parçalar halinde kesilerek tepsilere sıralandıktan sonra fırınlarda piĢirilir. 151 Düğün lokumu güvey ve arkadaĢları tarafından sırf bu iĢ için toplanan çalı çırpı ile piĢirilir. Bu yakacakların köye getirilmesi de ayrı bir merasime tabidir. El birliğiyle kısa zamanda toplanan çalı çırpı arabaya yüklendikten sonra köyün yolu tutulur. Köy kenarına gelince hep beraber durulur ve beklenir. Bu esnada kız evine haber gitmiĢ ve çırpı arabasının gelmekte olduğu bildirilmiĢtir. Habercilere kız evi iki tane iĢlemeli çevre verir. Çevreler arabanın durduğu yere götürülür. Kenarları fırdolayı iĢlendiği için “ulama çevre” adı verilen bu çevreler çırpısının getirilmekte olduğunu herkes duysun diye arabanını tekerlerine kuru odunlar takılmıĢtır. Araba tıkırdaya tıkırdaya oğlan evinin önünde durur. Çırpılar, oğlan evine indirilir. Çırpıların yarısı kız evine götürülür. Her iki evde de fırınlar yakılır, kızdırılır ve evvelden hazırlanmıĢ olan lokum tepsileri fırınlara atılır. Bu sırada gelin hanım misafirleri karĢılamak için hazırlanmaktadır. Lokum günü için hazırlanan beyaz parlak satenden kolları makine dikiĢli ve yakası baklava iĢli belinden bağlamlı sabahlığını giyer, baĢına krep bağlar. Evin kapısında durup misafirleri karĢılar. Gündüz lokum yendikten sonra akĢam kız evinde oyun çıkarma yapılır. Oyun çıkarmada amaç gelini güldürmektir. Kızlar erkek kılığına girerler. Bir tanesi damat olur, gelini oyuna kaldırır, geline takı takar. Onlar karĢılıklı oynarken eski elbiseler giyip erkek kılığına giren diğer kızlar halka olup maniler söylerler, çeĢitli taklitler yaparlar. Bunlar bittikten sonra lokum ve dolmalar yenir. Oyun çıkarmadan sonra gelin üzerindeki sabahlığı çıkarmadan arkadaĢları ile oğlan evine “tavuk almaya” gider. Orada hep birlikte Ģarkılar, maniler söylenir, oynanır, taĢlamayla karıĢık tavuklu pilav istenir. Günümüzde sigara ve içki de istenmektedir. Oğlan evinden bir tepsi içinde tavuklu pilavı alan kızlar gelini de alıp kız evine geri dönerler ve tavuklu pilavı afiyetle yerler. Eğlence burada da bitmez tepsiler çalınır, türküler söylenir. Bu sırada güvey tavan arasından veya kapı aralığından gelini bir süre gözetlerler. Oğlan evinde ise lokum çırpısına katılan güveyin arkadaĢlarına, kızlar oyun çıkarması yaparken tatlısından tuzlusuna kadar mükemmel bir ziyafet verilir. Buna “çırpı yemeği” denir. Yemekten sonraysa çalgılar çalınır, çengiler oynar. Çalgıları oğlan evi, çengileri de kız evi tutar. Eğlence geç vakitlere kadar devam eder. Cumartesi günü, kına günüdür. Ogün bir gündüz bir de gece kınası olur. Gündüz kınasına, hamama gidilmediği halde “gelin hamamı” da denir. Gelin herkesin elini öper, geline para takılır. Yine eğlence olur, kız tarafı ile oğlan tarafı karĢılıklı oynarlar. Gece kınasında da her iki tarafın kadın akrabalarıyla konu komĢu ve tanıdık kadınlar kız evinde toplanırlar. Gelinin baĢına al krep örtülür. Kına yakmadan önce “telek” denilen kadın gelini elinden tutar, kayınvalidesinin ve diğer büyüklerinin 152 ellerini öptürür. Bu arada teleğe münasip hediyeler verilir. Sonra gelin ortaya oturtulur, kına yakılmaya baĢlanır. Kınayı yakan kiĢinin analı babalı olmasına dikkat edilir. Kınayı “gelin kardeĢ” denilen en yakın arkadaĢı yakar. Kına yakılırken hep ayrılığa ve hasrete dair yanık türküler söyleyerek gelin ağlatılır. Çünkü onun gözyaĢlarından bereket hasıl olacağına inanılır. Bu arada çalgılar çalınır, oyunlar oynanır. Telek önce oğlan tarafına sonra da kız tarafına mensup genç kızları ve kadınları teker teker oyuna kaldırır. Bu sırada çeyiz odasına serilmiĢ olan çeyiz toplanmaya baĢlanır. Çeyizi bohçalama iĢi gece boyunca devam eder, sabaha kadar uyunmaz. Ayrıca kına gecesi yemekler yapılır. Kesme çorba, etli patates, dolma, pilav, helva gibi. Bu yemekler misafirlere verilir. Kız evinde bunlar olurken oğlan evinde güveyin yakın arkadaĢları ve akrabaları toplanmıĢ ayrı bir kına gecesi yapmaktadır. Kına ile hiçbir alakası olmamakla beraber buna da “erkek kınası” denir. Sabahlara kadar içki içilir, muhabbet edip gülüp eğlenirler. Bu arada kahvelere de tepsi tepsi düğün lokumu, zeytin, peynir gönderilir, orada oturanlara ikram edilir. Böylece PerĢembe gelin hamamından sonra, Cuma oyun çıkarmadan sonra, cumartesi gündüz, gece ve erkek kınası olmak üzere beĢ tane kına eğlencesi yapılmıĢ olur. Sadece cumartesi gecesi kına yakılır. Pazar günü, oğlan evi kız evine çeyiz almaya gider. Kız tarafı çeyizi vermemek için çeyiz sandığının üzerine oturur. Bunun üzerine oğlan tarafının büyükleri çeyizi almak için kız tarafına bahĢiĢ verir. Böylece kız evinden alınan çeyiz kadınlar tarafından oğlan evindeki bir odaya serilir. Çeyiz serilirken güveyin giysileri bir tepsiye konulur. Bu sırada erkekler de evin kapısının önünde içki içerler, çalgılar eĢliğinde eğlenirler. Güvey tıraĢ edilmeden önce berber “ustura kesmiyor” der. Güvey iyi bahĢiĢ verince tıraĢ baĢlar. Güvey tıraĢ edilirken türküler söylenir, güveye para takılır. Çeyiz serilmesi bittikten sonra çeyiz serenlere öğle yemeği verilir. Güvey tıraĢtan sonra sağdıcı, berberi, yakın arkadaĢları ve akrabaları ile hamama gider. Güvey hamamda yıkanırken köyün kahyası ve güveyin arkadaĢları çalgı çalarlar, türkü söyleyerek oğlan evine giderler ve çeyiz asılırken bir tepsiye konulan elbise ve çamaĢırlarını alırlar. DönüĢte güveyin babası, diğer büyüklükleri ve köy imamı da yanlarına katılır. Hep birlikte hamama giderler. Güveyin giysileri köyün kahyası tarafından bir sini içinde ipekli bohça halinde konmuĢtur. Hamamdan çıkmıĢ olan güvey çalgılar eĢliğinde üzerine çiy ipek gömleğini, pantolonunu giyer, beline iki metreden fazla olan ipek ve pamuk karıĢık, ince, uzun ve uçları iĢli yağlığını takar, iĢleri görünsün diye aĢağı sarkıtır. “Yağlık” silahların belde durması ve yağının elbiselerin kirlenmesini önlemek için takılır. BaĢına da yemenili fesini takar. 153 Güvey elbiselerini giydikten sonra Ġmam Efendi kurulacak yeni yuvanın uzun ömürlü ve mesut olması için dua eder. Duadan sonra güvey hocanın sonra babasının sonra diğer büyüklerinin ellerini öper. ArkadaĢlarıyla kucaklaĢır. Bu törende kız tarafından hiç kimse yoktur. Güvey ve düğün alayı oğlan evine giderken önde çalgılar çalınır. Bu sırada güveyin arkadaĢları ve akrabaları söğüĢ gezdirmeye ve dürü toplamaya baĢlar. BaĢlarının üzerinde birer tepsi, tepsilerin içinde de düğün lokumu, zeytin, peynir, söğüĢ et bulunduğu halde bu gezdirmeye iĢtirak edenlerin, yakın akrabaların evlerine uğrarlar. Her gittikleri evden güveye sahan, tencere, bakır, ibrik gibi bakırdan mâmul eĢya hediye edilir. Bu arada bazı evlerden içki de verilir. Dürü toplamada güveye ve arkadaĢlarına davul-zurna eĢlik etmektedir. Bu gezmeye “söğüĢ gezdirmesi” toplanan eĢyaya “dürü” denir. Böylece hısım akraba evleri dolaĢılıp büyüklerin elleri öpüldükten sonra düğün alayı kahveye gider. Burası güveyin öteden beri devam ettiği kahvedir. Kahvede bir müddet istirahat edilir. Bu arada yine düğün Ģerbeti içilir. ÇarĢıda at yarıĢları ve güreĢler yapılır. Kim birinci gelirse ona hediye verilir. Gelin çıkarma vaktine kadar kahvede oturulur. Gelin çıkarma yani gelini babasının evinden alıp kocasının evine götürme iĢi öğle ile ikindi arasında yapılır. ( Günümüzde cibinlikli gelin çıkarma geleneği ortadan kalkmıĢtır. ) Gelin alayı kahvehanede gelin çıkarma vaktini beklerken köy kahyası gelin atını ve gelin cibinliğini hazırlamaktadır. Bu cibinlik üstü ve yanları tamamen kapalı, önü ve arkası ortadan yarık, dört çıtadan oluĢmuĢtur. Kırmızı ve yeĢil renklerden oluĢan cibinlik dört kenarından birer sırığa raptedilmiĢtir. Gayet düzgün olan bu sırıklar cibinliğin boyundan daha uzundur ve uçlarına renkli püsküller ve çevreler bağlanmıĢtır. Atın boynuna da bir çevre bağlanır. Bu çevreleri atı ve cibinliği tutanlar hediye olarak alırlar. Köy kahyası gelin atını ve cibinliğini hazırladıktan sonra önde davul, zurna ve çalgılar olduğu halde köyün bütün kahveleri gezilir ve halk gelin çıkarmaya davet edilir. Bu suretle gittikçe büyüyen gelin alayı çalgı ve türkülerle kız evine varınca halk dıĢarıda kalır. Her iki kayınpeder ve gelin ile güveyin diğer yakınları içeri girerler. Oğlan ve kız tarafları avluda ayrı ayrı yerlerini alırlar. Güveyin yakınlarından ve komĢularından dört yaĢlı erkeğin birer sırığından tutup getirdikleri ve biraz yukarı kaldırdıkları cibinlik avlu kapısında hazır vaziyettedir. Gelin teleğin kolunda telli duvaklı bir Ģekilde görünür. Önce kayınpederinin ve babasının sonra diğer büyüklerin ellerini öper. Geline takılar takılır. Güveyin erkek kardeĢi yoksa kendisinden küçük baĢka bir yakını da atın dizginini sıkı sıkı tutar. Kayınpeder ve amca eğerli atın üzerindeki gelini düĢmesin diye ayaklarından tutarlar. Böylece gelin baba evinden çıkarılır. Kayınpeder atı 154 dizgininden çeker ve kapıya doğru yürütür, kapıda hazır bulunan cibinliğin arka yırtmacından girip ön yırtmacından çıkar. Kayınpeder, gelin ve at cibinliğin içinde kalmıĢtır. Gelinin yanlarında ve önünde muhafızları olduğu halde gelin alayı güveyin evine doğru hareket eder. Gelin, oğlan evine götürülürken yolları kesilir, rakı, hediye, para isteyenler olur. Kahvehanede sabırsızlıkla beklemekte olan güveye gelinin yola çıktığı haberi verilir. Delikanlı avlu kapısında gelini beklemeye baĢlar. Önde davul, zurna ve çalgılar çalınarak ve delikanlılar oynayarak gelin alayı köy sokaklarından geçer. Gelin kapının önüne geldiği zaman güvey avuçlarındaki madeni parayı saçar ve herkes özellikle çocuklar kapıĢır, bunlar bereket parası olarak saklanır. Güvey atı baĢından çekip içeri sokar. Gelin at üzerinde avluya girmiĢ halk dıĢarıda, cibinlik de kapıda kalmıĢtır. Kayınvalide, görümceler diğer akraba ve komĢu kadınlar gelini avluda karĢılarlar. At durdurulur. Güvey gelini atın sağ tarafından kucaklayarak yere indirir, çeyiz odasına götürür, gelinin duvağını açar, gelin kocasının elini öper, kocası da kendisine yüz görümlüğü takar. Güvey gelinin görümce ve eltilere bırakarak aynı ata binip çarĢıyı dolaĢır. Oğlan evinde o akĢam sadece yakın akrabalara özel bir ziyafet verilir. Yemekten sonra topluca kahvehaneye gidilir. Yatsı vaktine kadar kahvehanede oturulur. Hep beraber yatsı namazı kılındıktan sonra camiden çıkılır. Köy kahyası elinde bir meĢale tutarak cami kapısında beklemektedir. Cemaat önde çıkar. Güvey, Ġmam Efendi ile birlikte en arkadadır. Ġmam Efendi yeni evlilerin dirlik düzenlik içinde mesut yaĢamaları için burada yine dua eder. Güvey, imamın, babasının ve diğer büyüklerinin ellerini öper, sonra elinde önde meĢale ile köyün kahyası, arkada güvey, sağdıcı, diğer arkadaĢları ve cemaat olduğu halde tekbir getirerek evin yolunu tutarlar. Umurbeyliler güveyi tekbirlerle evine götürmeye “gay gay” derler. Sokak kapısına gelince Ġmam Efendi yine dua eder. Güvey büyüklerinin elini öper. Evin direğine gelin hanım çivi gibi olsun diye çivi çakılır. Sonra sağdıcı ve yetiĢebilen diğer arkadaĢları güveyin sırtına birer yumruk indiririler. Buna “güveyi koyma” denir. Güvey oda kapısının önünde yanmakta olan mumu alıp içeri girer. Bu sırada gelin kapının arkasında saklanmaktadır. Gelin ve güvey önde davranarak birbirlerinin ayağına basmaya çalıĢırlar. Çünkü inanıĢa göre kim önce davranıp ötekinin ayağına basarsa müĢterek hayat boyunca evde onun sözü geçermiĢ. Güvey odaya girince iki rekat namaz kılar. Sonra karı koca evlilik hayatı boyunca kendilerini mesut etmesi ve hayırlı evlatlar vermesi için Allah‟a dua ederler. Duadan sonra kız tarafının getirdiği tavuk ve kaymağı yerler. Tavuk yerken güvey gelini korkutmak için tavuğun bacağını hızla ikiye ayırır. Tavuğun lades kemiğiyle lades tutuĢurlar. 155 5.3.7 Paça günü Ertesi sabah gelin ve güvey kalktıktan sonra inanıĢa göre ilk çocuklarının oğlan olması için yataklarına iki, üç yaĢlarında bir oğlan çocuğunu birkaç dakika için yatırıp kaldırırlar. Bu oğlan çocuğuna da münasip bir hediye verirler. Damat hamama gittikten sonra gelin “telek” tarafından süslenir. Kızın akrabaları gelir fakat annesi gelmez. Gelinin eline pirinç verilir ve gelin elindeki pirinçleri etrafa saçarak çalınan tepsi eĢliğinde oynatılır. Gelinin evine gelen kız tarafı yanında “zerde” adlı tatlıyı getirir. Güvey ise arkadaĢlarını eğlenceye götürür. Hafta sonu kız tarafı oğlan tarafını ziyafete çağırır, yeme içme bol olur. Sofrada kız tarafı oğlan tarafına, bilhassa güveye eziyet eder. El yıkamak için ibrik, su vermez, leğeni yerden kaldırmaz, tabak götürmez, yemekte kapalı sahan güveye açtırılır. Yemeğin içinden baĢka Ģeyler çıkabilir, kahvenin içine Ģeker yerine tuz konularak getirilir bazen de bir tekerlek getirilip güveyin tamirine sunulur. Bir hafta sonra oğlan tarafı kız tarafını ziyarete çağırır ve kız tarafından daha üstün bir ziyafet verilmeye çalıĢılır. 5.3.8 Sünnet düğünü Düğün haftasına sünnet döĢeğinin hazırlanmasıyla girilir. DöĢeğin hazırlanıĢı Ģöyledir: DöĢeğin dört kenarına çakılan dört çıta tavana kadar uzanır. Bu yatağın tavanı olur. Çıtalar komĢulardan, akrabalardan, tanıdıklardan toplanan iĢli çevrelerle süslenir. DöĢeğin tavanından yemeniler, krepler sarkar. DöĢeğin dayalı olduğu duvara halı veya yorgan asılır. Bunun üzerine yine ağır iĢli bir bohça asılır. DöĢek dantelli bir çarĢaf üzerine örtülen satenden, iĢli bir yatak örtüsü ile süslenir. Bunların üzerine dantelli yastıklar ve çocuğun sünnet kıyafetleri konulur. DöĢek hazırlandıktan sonra köylüler, köyün dıĢındaki akrabalar, tanıdıklar düğüne davet edilir. PerĢembe günü, lokumlar hazırlanır. Cuma günü, lokum günüdür. Lokum gününe sadece kadınlar gelir. Misafirlere lokum, zeytin, peynir ve çay ikram edilir. Misafirlerin gelip gitmesi geç saatlere kadar sürer. Lokuma gelenler aynı zamanda sünnet döĢeğini de görmüĢ olurlar. Evlerine dönenlere düğün sahipleri tarafından bir torba lokum verilir. Lokum gününün akĢamı, ertesi gün köye verilecek yemeğin hazırlıkları yapılır. Kadınlar bir yandan dolma sararlarken bir yandan sohbet ederler. Gençler de onlara Ģarkılar, türküler, oyunlar ile eĢlik ederler. Cumartesi günü önce erkeklere sonra da kadınlara yemek verilir. Yemeğe bütün köylü gelir. Misafirlere etli dolma, etli patates, kesme çorba, irmik helvası ikram edilir. Arzu edenler yanlarında bir kap yemek götürürler. 156 Cumartesi gecesi kına gecesidir. Hanımlar kına için düğün salonuna giderken, erkekler düğün evinde çalgılar eĢliğinde içki içerler, eğlenirler. YaĢlılar evin ön bahçesinde içkileri yudumlayıp muhabbet ederlerken gençler arka bahçede çalgılar eĢliğinde oynarlar. Erkekler düğün evinde eğlenirlerken hanımlar da düğün salonunda bir süre misafirlerin gelmesini ve eğlencenin baĢlamasını beklerler. Sonra sünnet çocuğunun ve annesinin oynamaya baĢlamasıyla kına gecesi de baĢlamıĢ olur. Sünnet çocuğunun annesi sırasıyla davetlileri oyuna kaldırır. Hanımlar oynarlarken yeni niĢanlı bir genç kız bir defaya mahsus olmak üzere yakınlarının ilk kınasında misafirlere çerez dağıtır. Yine adete göre, yeni evlenen bir gelin yakınlarının ilk kınasında tekrar gelinlik giyer. Geç saatlere kadar eğlenen hanımlar oturduktan sonra sıra sünnet çocuğuna kına yakmaya gelir. Sünnet pijamalarıyla salona giren çocuğun arkasında içine mumlar konulmuĢ, kına tasıyla çocuğun annesinin en yakın arkadaĢı gelmektedir. Kına tasını tutmak ve kınayı yakmak için iki genç kız görevlendirilir. Görevli kızların koluna yemeni bağlanır, yemeniler kızlara hediye edilir. Çocuğun sağ elinin baĢ ve iĢaret parmağına kına yakıldıktan sonra misafirler çocuğun annesini tebrik eder ve çocuğa altın veya para takarlar. Ġsteyen kiĢiler ellerine kına yakarlar veya bir miktar kınayı yanlarında götürürler. Kınanın üzerindeki mumlar misafirlere dağıtılır. Düğün sahiplerine “Allah tamamına erdirsin, evliliğini de göstersin” , “cemiyetiniz hayırlı olsun” , “kınanı güle güle soldur” Ģeklinde iyi dileklerini ileten misafirlere bir torba içinde lokum ve zeytin verilir. Böylece hanımların kına gecesi sona ermiĢ olur. Erkekler geç saatlere kadar içki içerek eğlenirler, silah atanlar da olur. Pazar günü çocuğu yıkamak için at üstünde ve çalgılar eĢliğinde hamama götürürler. Çocuk hamama gezdire gezdire, akrabaları tanıdıkları ziyaret ede ede götürülür. Ziyaret edilen her kapıda çocuğa hediyeler verilir. Çocuk, hamamda yıkandıktan sonra çocuğa sünnet kıyafeti giydirilir ve Bursa‟ya Emir Sultan‟a gidilir. Yolda sünnet arabasıyla diğer arabalar uzun bir düğün konvoyu oluĢturur. Her arabaya çevre, fanila veya iĢli havlu bağlanır. Emir Sultan‟da dua edildikten sonra köye dönülür. Düğün evinde yemek yenir, mevlit okunur. Çocuk tekbirlerle, dualarla sünnet edilir. Çocuğun annesi babası tebrik edildikten sonra çocuğa altın veya para takılır, hediyeler verilir. Pazar gününün akĢamı, çocuklar eğlensin diye tekrar kına eğlencesi yapılır. Düğünden sonra sünnet yatağı bir hafta boyunca bozulmaz. Bu süre içinde düğüne gelmeyenler, hediye getiremeyenler “gözünaydın” a gelirler ve hediyeler verirler. Eğer düğün yapanlar zengin ise kendi çocuklarının yanında fakir bir çocuğu da sünnet ettirirler. Eskiden sünnet topluca yapılırmıĢ ve sünnetçi olmadığı için 157 berberler sünnet edermiĢ. Düğün haftası boyunca köylüye yemek verilirmiĢ, davul zurna çalınırmıĢ. Günümüzde sünnetlerde salon düğünü de yapılır, düğün salonunda mevlit okunduktan sonra çocuk tekbirlerle sünnet edilir. Daha sonra oynamaya baĢlanır. Ertesi gün çocuk yıkandıktan sonra Emir Sultan‟a götürülür. 5.4 Diğer Örf Ve Adetler 5.4.1 Kutsal geceler Mevlid, Miraç, Berat, Kadir geceleri kutsal gecelerdir. Müslüman Türkler bu geceleri hayır iĢleyerek, tören yaparak, ibadet ederek geçirirler. Umurbey Köyü‟nde de bu geceler için hazırlıklar yapılır. Kadınlar kaĢık helvası, un helvası, lokma yaparlar. Çocuklar ya yolları iple keserek ya da kapı kapı dolaĢarak mum parası isterler. AkĢamüstü Kur'an okunur. Gece ise ibadet ve ziyafetler yapılır. 5.4.2 Ramazan bayramı Ramazan yaklaĢtıkça her evde Ramazan hazırlığı baĢlar. Kuskus, eriĢte, reçel yapılır, böreklik yufkalar açılır. Ramazan‟dan bir gün önce ikindi vakti top ve tüfekler atılır. Ġlk gecenin yatsı namazı için gelenlerle köyün camileri dolar. Ġlk teravih namazı kılındıktan sonra kahvehanelerde ve evlerde uzun sohbetler baĢlar, çok defa bu durum sahur zamanına kadar sürer. Kahvehanelerde erkekler yüzük oyunu oynarlar, evlerde malalar, hikayeler anlatılır, çaylar içilir. Sahur zamanından önce davullar çıkar, her davulcu gelir, kapı önünde ev sakinlerini uyandırmak için davul çalıp maniler söyler. Ayın onbeĢine doğru davulcuya gece bahĢiĢler verilir. Davulcunun yanında “fenerci” denilen arkadaĢı vardır. Davulcu da genellikle köyün kahyası olur. Davulcunun zemin ve zamana uygun söylediği maniler ve davul sesi ile uyanan ev halkı sahur yemeğini yer, ertesi günkü orucu niyet eder. Bayram arifesinde ikindi vakti toplar, tüfekler atılır, bayramın baĢladığı ilan edilir. AkĢam kandiller yanar. Davulcular bayram tebriği için davulları ile sokağa çıkarlar. Davulcunun yanında “bayrakçı” adı verilen arkadaĢı bulunur. Bayrakçının elinde bir sırık bulunur. Sırığın ucuna büyükçe bir tahta parçası çivilenmiĢ ve üzerine bez gerilmiĢtir. Buna “bayrak” denir. Bayram bahĢiĢi olarak evlerden verilen oyalı krep, iĢlemeli çevre, mendil vs. gibi hediyeler eĢyalar bayrağın üzerine raptiyelenir, asılır. Yeni gelinlerden ve ilk defa çocuğu olan ailelerden bahĢiĢ alınır. Davulcu eĢeğine küfe yükler, bu küfenin içine evlerden topladığı cevizli bayram çöreklerini koyar. Bayramlık elbiselerini arife gününden giyen çocuklar davulcuyla dolaĢır. Arife gecesi kız çocuklarına kına yakılır. Cevizli bayram çöreğinin yanında baklavalar açılır, güllaç, kalburabastı gibi tatlılar yapılır. Evlerde bayram temizliği yapılır. 158 Bayram sabahı herkes erken kalkar yeni veya temiz elbiseler giyilir. Erkekler ve erkek çocuklar camiye giderler. Bayram namazından sonra ana, baba, kardeĢ ve diğer yakın akraba mezarları ziyaret edilir, ruhlarına dua okunur. Kahvaltıdan sonra el öpmelerle bayramlaĢmalar baĢlar. EĢ, dost, hısım akraba birbirlerini, eline bir kutu Ģeker alıp ziyaret ederler. Davulcular da bayram tebriği için davulları ile sokağa çıkıp maniler söyleyerek bahĢiĢlerini toplarlar. Bayramda niĢanlılar birbirlerine hediye gönderirler. Kız tarafı oğlan tarafına baklava, tavuk, çörek ve elbise gönderir. Oğlan tarafı baklava tepsisinin içine çerez koyar, geline çamaĢır ve elbiselik gönderir. Kayınvalideler gelinlerini el öptürmek için gezdirirler. 5.4.3 Kurban bayramı Kurban Bayramı‟nda da niĢanlılar birbirlerine hediye gönderirler. Oğlan tarafı kız tarafına hediye olarak bir koç gönderir. Hediyelik koç kız evine gönderilmeden önce süslenip hazırlanır. Koçun gözlerinin etrafı sürmelenir, boynuzları yaldızlanır, iki boynuzun dibinden dolaĢtırılan kırmızı bir kurdele alnının ortasında fiyonk Ģeklinde bağlanır ve üzerine de “maĢallah” yazılı bir gümüĢ nazarlık asılır. Boynuzlarına, sırtına mavi boncuklar takılır. BaĢından kuyruğuna kadar sırtı renk renk boyalarla süslenir. Kuyruğuna kırmızı veya baĢka renkte kurdeleler bağlanarak uçları aĢağı doğru sarkıtılır. Bu Ģekilde süslenmiĢ bir geline dönen koç arife günü oğlanın yakınlarından biri tarafından kız evine götürülür. Koçu getirene, kız evi tarafından iĢlemeli bir çevre hediye edilir. 5.4.4 Hıdrellez Altı Mayıs Hıdırellez günüdür. Hanımlar o sabah erkenden kalkarlar. Simit, süt gibi “sin” harfiyle baĢlayan yedi tane yiyecek ve içecekten birer lokma alırlar. Sonra gönlündeki dileğe göre sahip olmak istediği ev, dükkan, çocuk gibi ne dileği varsa taĢlardan maketlerini yaparlar. Ġki rekat namaz kılınarak dileğin bir an evvel olması için Allah‟a dua edilir. Yapılan bu maketler dört yol ağzına konulur. Hıdrellez günü köy halkı önce Hacı Ethem Ağa‟nın mezarını ziyaret eder sonra hazırladıkları yiyeceklerle deniz veya göl kenarına giderler. Burada yemekler yenir, oyunlar oynanır, eğlenilir. Çocuğu olmayanlar, evlenemeyenler, nikahı gecikenler kısacası çeĢitli dilekleri olanlar dümbelek çalıp türküler söyleyerek eğlencelerine devam ederler. Genç kızlar akĢamdan çömleğin içine attıkları yüzükleri gün dalının dibine koyarlar. Sabah olunca darbuka çalıp maniler söyleyerek yüzükleri çömlekten 159 çıkarırlar. Çömlekten çıkan yüzük kiminse mani ona ait olur ve o kiĢinin kısmetinin açılacağına inanılır. Hıdırellez günü, niĢanlı olanlar birbirlerine hediye gönderir. Oğlan tarafı kız tarafına kuzu gönderir. Evin bahçesinde bulunan veya dıĢarıdan toplanıp bahçeye getirilen ısırgan otları üzerinden atlanır, böylece bir yıl boyunca kem gözlerden, ısırgan dillerden korunacaklarına inanılır. Kazana doldurulmuĢ otların üstüne su doldurulur, kaynatılır. Çocukların ve gençlerin bu suyla yıkandıktan sonra hafiflediklerine inanılır. Yine Hıdırellez gecesi, sabah namazından önce bir beze paralar bağlanarak gül dalına asılır. Sabaha kadar asılı duran bu paralar “bereket parası” olarak saklanır. Gece ise köyün meydanında veya geniĢ sokaklarında toplanmıĢ olanlar ot, hasır, çalı çırpı yakarlar. Yanan otlardan çıkan büyük alevin üstünden genç yaĢıl herkes atlar. Bu ateĢin üzerinden atlayanların sene boyunca hasta olmayacağına inanılır. 5.4.5 Ġmece ve hayırseverlik Eskiden bir bina yapıldığı zaman orta yere bir direk dikilir, ev için verilen hediyeler direğe asılırmıĢ. Asılırken de hediyenin kim tarafından verildiği ve ne hediye verildiği manilerle ilan edilirmiĢ. Yine eskiden zeytin ve böcek zamanı köylüler birbirlerine yardım ederlermiĢ. 1897-1899 yıllarında imece usulü ile “Kayalar” mevkiinden getirilen taĢlar hiç yere hiç değmeden elden ele taĢınarak cami yapımı için kullanılmıĢtır. Fakat Yunan iĢgali sırasında köyden kaçarken çıkardıkları yangında camiinin yarısı yanmıĢtır. 1765 tarihinde de eski camiiniin içerden çıkmalı minaresi yerine Umurbey halkından Kadiroğlu Hacı Halil Yurt yeni minareyi yaptırır. Minarenin üstünde Ģunlar yazılıdır: “Yükselsin göklere Allahüekber sedası Müninleri kurtarak beĢ vaktin edası” 5.4.6 Köy ve bekar odaları Eskiden köy odaları ve bekar odaları varmıĢ. Köy odalarında jandarmalar, tahsildarlar ve köyün imamı kalırlarmıĢ. Bu kiĢilere yemekler verilirmiĢ. “Gezek” denilen gelenek sayesinde misafirler hiç aç kalmazlarmıĢ. Gezek geleneğine göre her gün zengin olan birisi sıra kendine geldiğinde köy odasına yemek götürürmüĢ. Bekar odalarında ise garipler, kimsesizler, zeytin zamanında Doğu Anadolu‟dan gelen iĢçiler kalırlarmıĢ. Günümüzde köy ve bekar odaları yoktur. 160 5.5 Umurbey’de Kullanılan Yerel Sözcüklerden Örnekler Adıysa: Oysa, halbuki Acınmak: Üzülmek, para harcanmaya kıyamamak Aforoz: Sarı, renksiz, çirkin insan Akgözlü: Hain, sinsi Aralık Sokak AĢar: Adet Andık: ġiĢman, iri, hantal Aymak: Uyanmak Avkalamak: YoğrulmuĢ hamuru, yapıĢmaması için una bulayarak yumak yumak hazırlamak Bagas: Her Ģeye ermeyen, aptal, salak insan Balaban: Ġri yarı erkek Bıdır: Söylenme, hormurdanma Bıldır bıldır (bıllık bıllık, bıngıl, bıngıl) : Etli butlu Bırltmak: Surat asmak, somurtmak BeĢbıyık: MuĢmula Bostan: Karpuz Böktürmek (Börttürmek): Kokmasın diye eti biraz kavurmak Bucuk (Bucak): KöĢe Buldumcuk: Uzun süreden sonra bir Ģey elde edince veya az olan bır Ģey birden çoğalınca söylenen bir söz Bunna: Sıkıntı, usanç Burma: Musluk Cazgır (Cazaraklı): Edepsiz, eli maĢalı kadın Cımbırt: Küçük üzüm salkımı Curu: Katı olmayan, sulu yumuĢak Ģey Çekelez: Sincap Çepiç: DiĢi oğlak Çevre: Eskiden file torba olmadığı için onların yerine kullanılan, içine eĢya konulan iĢlemeli büyük mendil Dibek: Ġri yarı insan Ditmek: Parçalamak Donuk: Durgun, mahzun, somurtkan, yüzü asık kibirli insan Döngel: MuĢmula Dübek: Buğdayı bulgur yapmak için kullanılan alet Dürü: Hediye 161 Emme: Ama, fakat Endelemek: Ġncelemek Enteri: Entari Esbap: ÇamaĢır Gadan: Kadar, kez, denli Gadit olmak (gevremek) Meyvelerin çok kuruması Garip: Kimsesi olmayan Gı ! : Bir Ģeyi ansızın duyunca veya hayreti belirtmek için kullanılan bir ünlem GıynaĢık: Kapı veya pencere aralığı, aralık Goyak goyak: Derinden etkili gelen müzik sesi Hasa: Patiska Irıp: Hile Ġğlemle: Zayıf ĠntiĢamcı: GösteriĢli Kademsiz: Uğursuz, kötü insan Kara Elmas: Zeytin Kelem: Lahana KemiĢmek: YaĢlılıktan kemikleri sayılır hale gelmek Kıdalamak: Kusur bulmak, zor beğenmek Kıvanmak: Haz, Ģeref duymak Kıvracık: Rahat KıynaĢık: ÇarpıĢık, eğri, ĢaĢı Kıymık: Ufak tahta parçası Koca don: ġalvar Kotarmak: Yemeği hazırlamak, tabaklara koymak Koruk: Üzümün yeni olurkenki ekĢi hali Kötek: Dayak Mandam: Tamamen, hepsi Mancınık tavası: Büyük tava Maraz: Zayıf, halsiz Muzur: Kötü Nacak: Balta Pinmek: Binmek Sanlık: Raf Sarpın: Ekmek konan tekne Seki: Sedir, koltuk Sergen: Tabakların konulduğu yer Siğin siğin: YavaĢ yavaĢ 162 SüdaĢı: Sütlaç TaĢ koymak: Biraz durmak, dikkat etmek Teyin: Can Tetik: Hızlı Tiyayol: Defol git Tottur: Doktor Uzamak: KoĢup gitmek ÜĢük: Soğuk algınlığı Yağırı: Yara, nasır Yalazı: Alev YamĢak: Cıvık, ciddiyetsiz insan Yaslaç : Yer sofrası Yaylanmak: Defolup gitmek YetilmemiĢ: Eksik Yepelemek: OkĢamak Yeygi (Yiygi): Erzak, kıĢlık erzak Zaha: Öyle, herhalde Zırıncamak: Mecalsiz mecalsiz ağlamak 163 SONUÇ Araştırma kapsamında yapılan veri toplama ve değerlendirme çalışmalarının sonuçlarıyla araştırma hipotezleri sınanmıştır. Sınanan araştırma hipotezleri ve sınama sonuçlarına sırasıyla yer verilecektir.  “Modernite arayıĢları ve gelenekselik süreç içinde birlikte sürdürülebilir.” Genel hipotezi aĢağıda yer alan alt hipotezlerin sonuçlarıyla sınanmıĢtır.  “Üç kuĢak boyunca gelenek ve göreneklere bakıĢ, modernleĢme yönünde değiĢkilik göstermiĢtir.”  “Üç kuĢak boyunca gelenek ve görenekleri yaĢayıĢ, modernleĢme yönünde değiĢiklik göstermiĢtir.” DoğrulanmıĢtır.  “Üç kuĢak boyunca yaĢam tarzı, modernleĢme yönünde değiĢikilik göstermiĢtir.” DoğrulanmıĢtır.  “Üç kuĢak boyunca bakıĢ açısı, modernleĢme yönünde değiĢiklik göstermiĢtir.” DoğrulanmıĢtır.  “Gelenek ve göreneklere bakıĢta geleneksellik de devam etmektedir.” DoğrulanmıĢtır.  “Gelenek ve görenekleri yaĢayıĢta geleneksellik de devam etmektedir.” DoğrulanmıĢtır.  “YaĢam tarzında geleneksel öğeler de devam etmektedir.” DoğrulanmıĢtır.  “BakıĢ açılarında geleneksel öğeler de devam etmektedir.” DoğrulanmıĢtır.  “Gelenek ve göreneklere bakıĢta geleneksel ve modern biçimler çatıĢma halinde olmayabilir/ olmak zorunda değildir.” DoğrulanmıĢtır.  “Gelenek ve görenekleri yaĢayıĢta geleneksel ve modern biçimler çatıĢma halinde olmayabilir/ olmak zorunda değildir.” DoğrulanmıĢtır.  “Geleneksel yaĢam tarzı ile modern yaĢam tarzı çatıĢma halinde olmayabilir / olmak zorunda değildir.” DoğrulanmıĢtır. “Geleneksel bakıĢ açısı ile modern bakıĢ açısı çatıĢma halinde olmayabilir / olmak zorunda değildir.” DoğrulanmıĢtır.  “Geleneksel ve modern değerler çatıĢma halinde olmayabilir/ olmak zorunda değildirler.” DoğrulanmıĢtır.  “Geleneksel ve modern değerlerden çatıĢanlar vardır.” 164 DoğrulanmıĢtır.  “Geleneksel ve modern değerlerden çatıĢmayanlar vardır.” DoğrulanmıĢtır.  “Geleneksel ve modern değerler bir arada yaĢayabilirler.” DoğrulanmıĢtır.  “Üç kuĢak arasında yaĢam tarzında değiĢikliler vardır.” DoğrulanmıĢtır.  “Üç kuĢak arasında geleneklere bakıĢta farklılık vardır.” DoğrulanmıĢtır.  “Üç kuĢak arasında gelenekleri yaĢayıĢta farklılık vardır.” DoğrulanmıĢtır.  “Üç kuĢak arasında geleneklere bakıĢtaki farklılık her zaman çatıĢma oluĢturmaz.” DoğrulanmıĢtır.  Üç kuĢak arasındaki gelenekleri yaĢayıĢtaki farklılık her zaman çatıĢma oluĢturmaz. DoğrulanmıĢtır. Yapılan gözlem ve mülakatların yanı sıra anket formlarına alınan cevaplar da paralellik göstermiĢ, birlikte değerlendirilmiĢ ve hipotezler sınanmıĢtır. AraĢtırma verilerinin değerlendirilmesine bir önceki bölümde yer verildiğinden bu bölümde biraz daha sonuca yönelik tartıĢılacaktır. Aile yapısı üç kuĢak gibi aslında kısa sayılabilecek bir zamanda büyük oranda geniĢ aile yapısından çekirdek aile yapısına dönüĢmüĢtür. Örneklemin 60 yaĢ üstü yaĢ grubunun uygulama esnasında %85‟i çekirdek aile olarak yaĢarken bu oran 35-59 yaĢ arasında %75 ve 15-35 yaĢ arasında % 60 „tır. Bu durum günümüzde Umurbey‟deki aile yapısının genel olarak çekirdek aile yapısı olduğunu göstermektedir. Toplumsal geliĢmiĢlik ve geleneksellikten bahsedildiğinde otorite kalıpları önemli bir göstergedir. Tüm yaĢ grupları için ailede otoritenin toplandığı kiĢinin en büyük oranda babanın olması anlamlıdır. Bununla birlikte 15-34 yaĢ grubu için ailede otoritenin % 40 oranında anne ve babada beraber toplanması da anlamlıdır. Bu veriler; ailede otoritenin toplandığı kiĢi hakkında ortak düĢüncenin kuĢaklar arasında büyük bir değiĢiklik göstermediği (yine büyük oranda babada toplandığının düĢünüldüğü) bununla birlikte anne ve baba seçeneğinin üç nesil boyunca %20‟den %40‟a yükselmesinin de annenin otoriteyi babanın elinden almamakla birlikte paylaĢtığı Ģeklinde okunabilir. Erkeğin aile içindeki en önemli görevi tüm cevaplayıcılar için toplamda %88 oranında ailenin geçimini sağlamaktır. Tüm yaĢ grupları için kadının aile içindeki en önemli üç görevi sırasıyla ev iĢleri yapmak, çocukları yetiĢtirmek ve terbiye etmek ve aile içi uyum ve huzur sağlamaktır. Kadının ve erkeğin aile içindeki görevlerinin ne olduğu konusunda 165 üç kuĢak arasında farklılık yoktur. Bu da kuĢaklar arasında, rol dağılımına iliĢkin bir çatıĢmanın olmadığının göstergesidir. Üç kuĢak da mutfak harcamalarına kadının karar verdiğini düĢünmektedir. Üç kuĢak da birbirinin aynı Ģekilde giyim kuĢam tercihine kadının karar verdiğini düĢünmektedir. Ev eĢyası tercihi de her kuĢak için büyük oranda kadına aittir. Tüm yaĢ aralıklarında, çocuk terbiyesi ve eğitimi konusunda karar verenin kadın ve erkeğin birlikte olduğu düĢünülmektedir. Doğum kontrolü ve çocuk sayısına da yaĢ farkı olmaksızın tüm örneklem, kadın ve erkeğin birlikte karar vermesi gerektiğini söylüyor. ModernleĢmeye doğru giden yolda daha modern olanda çıkacak bir sonuç olan bu sonucun bu çalıĢma açısından da kuĢaklar arasında fark göstermeksizin aynı olması ayrıca önem teĢkil etmektedir. Ev iĢlerine karar verenin kim olduğu sorusunun cevabı her üç kuĢakta da yüksek farkla kadın olarak verilmiĢtir. Bu oranlar 15-34 yaĢ aralığında %70 iken, 35-59 yaĢ aralığında %100, 60 yaĢ üstündeyse %90‟dır. Eve misafir çağırma kararını vermede 60 yaĢ üstüne göre %40 oranında erkek ve kadın birlikte karar verirken 35-59 yaĢ arasında bu oran %25 civarındadır. Bu durum araĢtırmadaki 60 yaĢ üstünün kadın-erkek rol dağılımı konusundaki düĢüncelerinin daha önceki nesle kıyasla daha çağdaĢ olduğu Ģeklinde yorumlanabilir. Tatil ve gezmelere iliĢkin karar verme yetkisinin yine kuĢaklar arası fark gözetmeksizin erkek ve kadında birlikte olduğu belirtilmiĢtir. Kız çocuklarının okutulmasıyla ilgili tüm yaĢ grupları en büyük oranda “mutlaka okutulmalıdır” demiĢlerdir. Örneklemin toplam %51,67‟si çocuklarını gelecek güvencesi olarak gördüklerini belirtmiĢlerdir. Bu durumun kuĢaklar arasında gösterdiği farklılık Ģöyledir: 60 yaĢ üstünün %85‟i çocuklarını gelecek güvencesi olarak görüyorken 35-59 yaĢ grubunun %50‟si, 15- 34 yaĢ grubunun %20‟si çocuklarını gelecek güvencesi olarak gördüklerini belirtmiĢlerdir. Çocuğunu gelecek güvencesi olarak görmek geleneksel olarak nitelendirilen toplumların özelliklerindendir. AraĢtırmada kuĢaklar arasında çocuğunu gelecek güvencesi olarak görenlerin oranı azalmakla birlikte bu durumun hala görülmesi geleneksel ve modern öğelerin bir arada bulunduğuna iĢaret ettiği görülmektedir. YaĢ gruplarına göre değerlendirildiğinde 60 yaĢ üstü grubun %35‟i ve 35-59 yaĢ grubunun %31,58‟i geleneksel olan gayrimenkul alarak tasarruflarını değerlendirmektedir. 15-34 yaĢ grubunda ise gayrimenkul alarak değerlendirenlerin oranı %15 dir. Bu gruptaki kiĢilerin %25‟i tasaruflarını modern değerlendirme yöntemlerinden bankaya yatırmayı seçmiĢtir. Genel olarak namaz kılma, oruç tutma ve kurban kesme sonuçları incelendiğinde hepsinde yaĢa (nesilden nesile) bağlı iliĢki bulunmuĢtur. Bu veriler ıĢığında ibadetlerin uygulanmasında azalmadan çok yumuĢama olmakla birlikte dini ibadetler konusunda kültürel değerlerin korunduğu sonucu çıkmaktadır. 166 Hayatta baĢarılı olmak ve yükselebilmek içi nelerin önemli olduğu sorusunun 1. ve 2. nesil cevapları içinde en önemli değerin çalıĢkanlık ve sebat olmasının yanına 3. nesil için en önemli değer akıl ve yetenekdir. Genel olarak ele alındığında Umurbey‟de 3 nesil de bu soruya modern çizgilerde cevaplar vermiĢtir. 3 nesil arasında uçurum görülmemektedir. Kadının çalıĢma yaĢamı ile ilgili kararlarda erkeğin söz sahibi olduğu söylenebilir. Tüm örneklem içinde bu oran %55dir. 1. (%65) nesilden 3. (%40) nesile doğru azalmakla birlikte etkisi her zaman en fazladır. Ancak 3. nesilde kadının kendi ile ilgili söz sahibi olmaya baĢladığını söylemek yanlıĢ olmayacaktır (%35) . Üç kuĢak arasında geleceğe iliĢkin beklenti değiĢmektedir. Özellikle birinci neslin kendine ait değil, çocuklarına ait beklentileri yoğunluktadır. Umurbey‟de teknoloji kullanımının çevre bölgelere göre daha yaygın olduğu gözlenmiĢtir. Bir çok teknolojik, elektronik eĢya örneklemin çoğunda (oranlar “AraĢtırma Verilerinin Analizi ve Değerlendirmesi” bölümünde tek tek ele alınmıĢtır.) vardır ve kullanılmaktadır. YaĢ grupları arasında da bu eĢyalara sahip olma arasında çok ciddi farklılıklar görülmemektedir. Vcd/dvd, müzik seti, bilgisayar ve mikro dalgaya kendinden önceki nesillere oranla daha fazla gençler sahiptir. Geleneksel mutfak alıĢkanlıkları ile ilgili olarak kuĢaklar arasında farklılık gözlenmiĢtir; ancak genç nesilde de hala özellikle domates-biber salçası, Tüm bunlar ve burada yer verilemeyen ancak “AraĢtırma Verilerinin Analiz ve Değerlendirilmesi” bölümünde yer verilen sonuçlara göre Umurbey maddi/somut anlamda (teknolojiyi kullanmak, yeniliğe açık olmak, toplumsal cinsiyet rolleri vb.) konularda beklenenden daha fazla modern ögeye sahip olmakla birlikte bu modern dokuya göre beklenenden daha fazla geleneksel ögelere sahip olduğu gözlenmiĢtir. Umurbey‟de genel olarak kuĢaklar arası çatıĢmaya çok fazla rastlanmamıĢtır. KuĢaklar arasında yaĢam tarzları, bakıĢ açıları arasında farklılık görüldüğü alanlar olduğu gibi fazla farklılık olmayan alanlar da tespit edilmiĢtir. Öyle ki kuĢaklar arası farklılık olmayan alanlarda bazen tüm örneklem de öngörülenden daha modern bir eğilim varken bazen de tam tersi, beklenenden daha geleneksel bir tablo çıkmıĢtır karĢımıza. Ama bu veriler ıĢığında denilebilir ki; geleneksel ve modern değerlerin çatıĢma halinde olduğu konular mevcut olduğu gibi, çatıĢma halinde olmadığı konu ve alanlar da mevcuttur. Bu durumda mutlak bir çatıĢma içinde değillerdir. Evet, üç kuĢak arası üzerinde kıyaslama yapıldığında genel olarak modernliğe doğru bir değiĢim vardır; ancak bu değiĢim içersinde tüm gelenekler, geleneksel tüm değerler yok olmamıĢtır, ya da öyle bir gereksinime ihtiyaç duyulmaktadır; çünkü buna ihtiyaç duyulacak bir çatıĢma söz konusu değildir. 167 Burada araĢtırma hipotezlerine iliĢkin araĢtırma örneklemine direk sorulan sorulara ve bu sorularla elde edilen verilerin anallizine detaylı Ģekilde yer verilecektir. Örneklemin 15-34 yaĢ grubunun %15‟i kendi yaĢam tarzını geleneksel olarak değerlendirirken %30‟u modern, %35‟i bazen modern bazen geleneksel olarak değerlendirmektedir. Aynı yaĢ aralığı anne-babasının yaĢam tarzını %40 geleneksel, %35 modern, %25 bazen geleneksel bazen modern olarak değerlendirmektedirler. Bu yaĢ grubu kendi yaĢam tarzlarıyla anne babalarının yaĢam tarzlarının çatıĢıp çatıĢmadığına iliĢkin ise % 50 evet, %50 hayır diye cevap vermiĢlerdir. Bu durum 15-34 yaĢ grubunun kendi yaĢam tarzını büyük orandabazen modern bazen geleneksel, anne-babasının yaĢam tarzını ise büyük oranda (%40) geleneksel olarak değerlendirmekte ve bu durumda anne babasının yaĢam tarzıyla kendi yaĢam tazrının %50 çatıĢma halinde olduğunu söylemektedir. Aynı analiz için 35-59 yaĢ aralığına bakıldığındaysa kendi yaĢam tarzlarını %15 geleneksel, %30 modern, % 55 oranında bazen modern bazen geleneksel olarak nitelerken anne-babasının yaĢam tarzını %55 geleneksel, %45 bazen geleneksel bazen modern olarak değerlendirmektedir. Bu durumda anne-babasıyla kendi yaĢam tarzının %80 oranında çatıĢmadığını belirten bu yaĢ grubu hem anne- babasının yaĢam tarzını %0 oranında modern bulmaları; kendi yaĢam tarzını %30 modern ve %55 bazen modern, bazen geleneksel olarak değerlendirmesine rağmen çatıĢmadıklarını belirtmesi araĢtırmanın geleneksle ve modern yaĢam biçimlerin her zaman çatıĢma halinde olmadıkları hipotezini desteklemektedir. 60 yaĢ üstüyse kendi yaĢam tarzını %60 geleneksel ve % 10 modern olarak değerlendirirken %80 geleneksle yaĢama biçimine sahip anne ve babasıyla yaĢam tarzlarının %18 oranında çatıĢmadığını belirtmektedirler. Gelenek ve göreneklere bakıĢ ile ilgili olarak yöneltilen anket sorularının sonuçları değerlendirildiğindeyse 15-34 yaĢ grubu gelenek ve göreneklere bakıĢı konusunda %40 bağlı olduğunu söylerken bağlılık oranı 35-59 yaĢ grubunda %70, 60 yaĢ üstünde %95‟tir. Bağlılık oranının üç kuĢak arasında azalan bir değiĢim gösterdiği tespit edilirken yine de 15-34 yaĢ grubunda %40 oranında gelenek ve göreneklere bağlı ve %35 oranında ksımen bağlı olduğunun tespiti mıodernleĢme sürecinde geleneksel ve modern değerlerin bir arada bulunabileceği tezini destekler niteliktedir. Halis Çetin‟in Doğu-Batı dergisindeki “Gelenek ve DeğiĢim Arasındaki Kriz: Türk ModernleĢmesi” baĢlıklı yazısında da belirttiği gibi; geleneğin geliĢmeyi olumlu etkileyeceğine inanan bir çok modernleĢme biçimi gelenekle barıĢçı bir Ģekilde modern değiĢim sürecine girmiĢtir. ModernleĢme sürecinde hem yeni bir siyasal iktidar kuruluĢu hem de buna uygun toplum inĢaası için ortak bir mirasa dayanmanın gerekliliği 168 modernleĢtirici devleti gelenek ile birlikte değiĢime zorlamıĢtır. Gelenek ile geçmiĢ bugüne getirilerek geleceğin de aynı süreklilik ile korunması sağlanmıĢtır. Sürekliliğe ve tarihsel bir mirasa dayanmayan modernleĢme iddisının toplumsal kabul görme oranı oldukça düĢük olacağı ve içersinde gelenek ile çatıĢmaya dayalı krizsel bir süreci barındıracağı için modernleĢtirici devlet geleneği kullanmak ister. ModernleĢme eğer bir gelenekselliğe dayanmamıĢ ise veya gelenekten tam bir kopuĢu ve reddediĢi temsil ediyorsa tarihsel ve toplumsal bir yabancılaĢmanın içinde bulunuyor demektir. Toplumu bir arad tutan tarihselü kültürel, etnik, dinsel, dilse vb. bağlılıkların yok sayılması, modernleĢmenmin kendisini sıfırdansıfırdan bir tarih yazımı ve toplum kurumu olarak dayattığı anlamına gelir ki, bu modernleĢmenin bizzat kendisinin bir gelenek olması veya “yeni bir gelenek kurması” demektir. Bu yöndeki modernleĢmenin zora, baskıya ve tepeden inme değiĢtirme yasalarına dayanması gerekir (2003). 169 KAYNAKÇA Abel, Jeanniere, 20002 “Modernite Versus Postmodernite, derleyen Mehmet Küçük, çev. Nilgün Tutal, Vadi Yayınları, Ankara. Akaltun, Erdal 2000, “Umurbey Belediyesi Hizmet Birimleri AraĢtırması”, Bupar, Bursa. Akaltun, Ünal 2002 “Umurbey Belediyesi Hizmet Birimleri AraĢtırması”, Bupar, Bursa. Aksoy, A. Tarihsiz, “Gemlik‟te Yunan ĠĢgali maddesi Bursa Ansiklopedisi AkĢit, Bahattin 1985, “Köy, Kasaba ve Kentlerde Toplumsal DeğiĢme”, Turhan Yayınevi, Ankara. Altun, Fahrettin 2002, “ModernleĢme Kuramı-EleĢtirel Bir GiriĢ”, YöneliĢ Yayınları, Bursa. Anonim, 2002, “Umurbey Belediyesi Ekonomik Durum Raporu”, yayımlanmamıĢ. 1998, “Umurbey Çevresinde Fizibilite Raporu”, Ġller Bankası, Ankara. 1985 “Bursa Ansiklopedisi”, Bursa, ss. 237-239. Anderson, Perry 2002, “Postmodernitenin Kökenleri”, çev. Elçin Gen, ĠletiĢimYayınları, Ġstanbul. Arı, Oğuz 1986, “Köy Sosyolojisi Okuma Kitabı”, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul Arıkan, Gülay v.dğr. 2004. “Kalecik‟e Bağlı Bağcılıkla UğraĢan On Köyde ModernleĢme Eğilimleri Üzerine Bir AraĢtırma”, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara. Aron, Raymond 1978, “Sanayi Toplumu” , çev. E. Gürsoy, Dergah Yayınları, Ġstanbul. 1986, “Sosyolojik DüĢüncenin Evreleri”, Türkiye ĠĢ Bankası Yayınları, Ankara. Arslan, D. Ali 1991, “UruĢlu AĢık: AĢık ġefkati”, Selçuk Üniversitesi, Konya. 1992, “Kalkınma Dönemecinde Kavaközü”, Selçuk Üniversitesi, (Lisans Tezi), Konya 2003, “Bir Köy Sosyolojisi ÇalıĢması: Kavaközü Köyü‟nün Sosyo-Ekonomik Yapısı ve Sorunları”, Sosyal Bilimler Dergisi, c. 4, s.1 ss. 1-26. 2004, “Bir Ankara Köyü AraĢtırması: Köy Sosyolojisi‟nin BakıĢ Açısından Ankara Kavaközü Köyü”, Uluslararası Ġnsan Bilimleri Dergisi, 19.07.2004, http://insanbilimleri.com. Atalay, BeĢir, 1983 “SanayileĢme ve Sosyal DeğiĢme (Kırıkkale AraĢtırması), Sosyal Planlama BaĢkanlığı Planlama Dairesi Yayınları, Yayın No: DPT: 1917, SPB: 377, Ankara. Atiker, Orhan 1998, “Modernizm ve Kitle Toplumu”, Vadi Yayınları, Ankara. Avcı, Nazmi 2000, “Türkiye‟de ModernleĢme Açısından Din, Kültür, Siyaset (1839-1960)”, Pınar Yayınları, Ġstanbul. Aziz A. 1984, “Kırsal Kesimde Kitle ĠletiĢim Araçlarının Aile Yapısına Etkisi”, Türkiye‟de Ailenin DeğiĢimi-Toplumbilimsel Ġncelemeler, Yayına Hazırlayan Türköz Erder, Türk Sosyal Bilimler Derneği, Ankara, ss. 215-234. 170 Bauman, Zygmund 1996, “Yasa Koyucular ve Yorumcular”, çev. Kemal Atakay, Metis Yayınları, Ġstanbul. Bellah, Robert N. 1957, “Togugawa Religion, Boston. Bendix, R. 1960, “Max Weber: An Intellectual Portrait”, Doubleday, New York. 1967, “Tradition and Modernity Reconsidered”, Comperative Studies in Society and History, ss.292-346. Beneton, Philips 1991, “Muhafazakarlık”, çev. Cüneyt Akalın, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul. Berger, Peter vd. 1985, “ModernleĢme ve Bilinç”, çev. Cevdet Cerit, Pınar Yayınları, Ġstanbul. Berman, Marshall 1992, “Modernlik: Dün, Bugün, Yarın”, çev. Cevdet Ceril, Pınar Yayınları, Ġstanbul. Bernstein, Henry 1971, “Modernization Theory and Sociological Study of Development”, The Journal of Development Studies, ss.141-160. Black, Cyrill 1986, “ÇağdaĢlaĢmanın Ġtici Güçleri”, çev. Fatih GümüĢ, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ankara. Bradbury Malcolm, McFarlane James 1976, “Modernizm: A guide to Eropean Literature 1890-1930”, Penguin Books, London Boran, Behice 1992, “ Toplumsal Yapı AraĢtırmaları: Ġki Köy ÇeĢidinin Mukayeseli Tetkiki, Sarmal Yayınevi, Bütün Kitapları 3, Birinci Baskı, Ġstanbul. Cirhinoğlu, Zafer 1995, “The Changing Nature of Legal Proffession in Turkey: An Historical and Sociological Analysis, Unpublished Ph. D. Thesis in Leicester University, England. Çağlar, SatılmıĢ 1969, “Toplum Kalkınmasında BaĢarı Yolları”, Güven Matbaası, Ankara. Çağlar, Yücel 1990, “Köy, Köylülük ve Türkiye‟de Köy Kalkınması Sorunu”, TZD Yayınları, Ankara. Davidson, Andrew 2002, “Türkiye‟de Sekülerizm ve Modernlik”, çev. Tuncay Birkan, ĠletiĢi Yayınları, Ġstanbul. DĠE, 2004, http://www.die.gov.tr/konularr/nufuSayimi.htm. Dönmezler, Sulhi 1984, “Sosyoloji”, Hüsnütabiat Matbaası, Ġstanbul. Durkeim E. 1965, “The Elementary From of The Religious Life”, The Free Press, New York. 1972, “Emile Durkheim: Selected Writings, ed. Anthony Giddens, Cambridge United Press, London. Eisenstadt, S.N. 1966, “Modernization: Protest and Change”, New Jersey. 1978, “Revolution and the Transformation of Societies”, The Free Press, New York Elker, Cüneyt 1979, “Umurbey Kesin Ġmar Planı”, Ankara. Ergun D. 1984, “100 Soruda Sosyoloji El Kitabı”, Gerçek Yayınları, Ġstanbul. Ernur, IĢık 171 2000 “Umurbey Jeolojik ve Jeoteknik Raporları”, yayınlanmamıĢ. Felsefe Ekibi http://www.felsefeekibi.com/dergi2/s2_y4.html Featherstone , Mike 1991 “ Postmodernizm ve Tüketim Kültürü”, çev:Mehmet Küçük, Ayrıntı Yayınları, Ġstanbul. Gilbert, N. 1994, “Researching Social Life”, London. Gül, Nermin 1975, “Bursa Ġli‟ne Bağlı Umurbey Kasabası‟na Ait Jeolojik Rapor”, yayınlanmamıĢ, ss. 1-3 Hançerlioğlu, O. 1986, “Toplumbilim Sözlüğü”, Remzi Kitabevi, Ġstanbul. Heper, Metin 1973, “ModernleĢme ve Bürokrasi”, Sosyal Bilimler Derneği, Ankara. Hoogvelt, Ankie M. M., 1976, “The Sociology of Developing Societies”, Macmillan, London Huntington, Samuel P. 1967, “Siyasal GeliĢme ve Siyasal Bozulma”, çev. E. Özbudun, HED. Jary.D. & Jary.G. 1991, “Collins Dıctıonary of Sociology”, Harper Collins Publishers, Glasgow. Kahraman, Hasan Bülent, 2002, “ Postmodernite Ġle Modernite Arasında Türkiye”, Everest Yayınları, Ġstanbul. Kale,Nesrin “Modernizmden Postmodernizme, DOĞU-BATI Dergisi, Yeni DüĢünce Hareketleri Özel Sayısı-Mayıs-Temmuz 2002 Kandemir, Banu 1997, “Umurbey Köyü Derleme ÇalıĢması”, Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili Edebiyatı Bölümü Bitirme ÇalıĢması, Balıkesir. Kantar, M, 2001, “Kırsal Kesimde YaĢayan ve Kırdan Kente Göç Eden Ailelerde KuĢaklararası FarklılaĢma”, Sosyoloji AraĢtırmaları Dergisi, Sayı:8, KıĢ 2001, Ankara. Kaplanoğlu, Raif 1996 Bursa‟da Yer Adları Ansiklopedisi, Ġstanbul. Karpat, Kemal H. 2003/1976, “Türkiye‟de Toplumsal DönüĢüm. Kırsal Göç, Gecekondu ve KentleĢme, çev. Abdulkerim Sönmez, Ġmge Kitabevi, Ankara. KeleĢ, RuĢen, 1975, “KentleĢme Politikası”, Ġmge Kitapevi, Ġstanbul. Kıray, Mübeccel 1998, “DeğiĢen Toplum Yapısı”, Ġstanbul 1999, “Toplumsal Yapı, Toplumsal DeğiĢme”, Bağlam Yayınları, Ġstanbul. Kızılçelik S. ve Erjem Y. 1992, Sosyoloji Terimler Sözlüğü, Konya Kongar, Emre 1972, “Toplumsal DeğiĢme: Kuramları ve Türkiye Gerçeği, Bilgi Yayınları, Ankara Köker, Levent 1990, “ModernleĢme, Kemalizm ve Demokrasi”, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul. Lerner, Daniel 1964, “The Passing of Traditional Society”, The Freee Press, London. Levy, M.J. 1952, “The Structure of Society”, Prenciton University Press. Mehden, Fred R.V. 1986, “Religion and Modernization in Southest Asia, Syracuse University Press, New York. Moore, Wilbert E. 172 1963, “Social Change”, Prentice Hall Publish, Englewood Cliffs, NJ. Nisbet, Robert A. 1972, “Social Change and History”, Oxford University Press, London. Ozankaya, Özer 1984, “Toplumbilimi‟ne GiriĢ”, SavaĢ Yayınları, Ankara. 1986, “Toplumbilim Terimleri Sözlüğü”, SavaĢ Yayınları, Ankara. 1987, “Toplumbilim, Filiz Kitabevi”, Ġstanbul. Özdoğan, M., 1986 “1984 Yılı Trakya ve Doğu Marmara AraĢtırmaları, AraĢtırma Sonuçları Toplantısı 3”, 409-420. Özen, Sevinç 1991, “Sanayi Kasabasında YaĢam Biçimi ve Aile Yapısında Meydana Gelen DeğiĢmeler, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Ġzmir. Özer, AyĢegül 2004, “Bursa Ġli Gemlik Ġlçesi, Umurbey Beldesi‟nde Tarihi Çevre Koruma Önerisi”, Ġstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, (YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), Ġstanbul, Polanyi, K. 1989, “Büyük DönüĢüm”, çev. A. Buğra, Alan Yayınları, Ġstanbul. Rojas, Robinson 2003, http://www.rrojasdatabank.org/capital&htm Sarıbay, Ali YaĢar 1985, “Türkiye‟de ModernleĢme, Din ve Parti Politikası, Alan Yayınları, Ġstabul. Sencer, M. 1989, “Toplumbilimlerinde Yöntem”, Beta Yayınları, Ġstanbul. Sarup, Madan, 1995, “Postyapısalcılık ve Postmodernizm”, çev. Baki Güçlü, Ark Yayınları, Ankara. ġafak, Balkı 1992, “Ankara‟nın Ġki Köyünde Örgün Eğitim ve ModernleĢme Süreci”, Hacettepe Üniversitesi (YayınlanmamıĢ Doktora Tezi), Ankara Tönnies, Ferdinand 1957, “Community and Society”, çev. Charles P. Loomis, The Michigan State University Press, East Lansing, Michigan. Tuğaç, Ahmet v.dğr. 1970, “Türk Köyünde ModernleĢme Eğilimleri AraĢtırması”, T.C. Devlet Planlama TeĢkilatı Yayınları, Yayın No: 860, Ankara. Türkdoğan, O. 1984, “Bilimsel Değerlendirme ve AraĢtırma Metodolojisi”, MEB Yayınları, Ġstanbul. 1979, “Köy Sosyolojisinin Temel Sorunları”, Dede Korkut Yayınları, Ġstanbul. 1977, “Toplum Kalkınması", Dede Korkut Yayınları, Ġstanbul. Vergin, Nur 2000, “Toplumsal DeğiĢme ve Türkiye‟de Aile Din, Toplum ve Siyasal Sistem” Bağlam Yayınları, Ġstanbul. Webster, Andrew 1990, “Introduction to The Sociology of Development”, London. Yasa, Ġbrahim, 1969, “Yirmi BeĢ Yıl Sonra Hasanoğlan Köyü”, , Ankara Üniversitesi, S.B.F. Yayınları, Ankara. Yücekök, Ahmet 1983, “100 Soruda Türkiye‟de Din ve Siyaset”, Gerçek Yayınevi, Ġstanbul. 173 Yücelt, Nazım 1948, “Tarihte Bursa”, Bursa, ss. 48,54-55. 174 EK – 1 Umurbey’den Kareler Celal Bayar Kütüphanesi‟nde görüĢme esnasında Celal Bayar Kütüphanesinde görüĢme esnasında 175 Umurbey Merkez‟den Görüntüler Umurbey Kahvehanesi Umurbey Merkez‟de bir sohbet sırasında 176 Umurbey Merkez 177 178 179 180 GörüĢme sırasında Misafirperver Umurbey‟li teyzem bize ayran yaparken 181 Zeytin‟e giderken Zeytin toplama görüntüleri 182 Zeytin toplama görüntüleri Zeytin toplamaktan dönerken 183 Toplanan zeytinler 184 EK -2 ANKET FORMU 1. Cinisyetiniz: a. ( ) Kadın b. ( ) Erkek 2. Kaç yaşındasınız? 1. ( ) 15-19 arası 8. ( ) 50-54 arası 2. ( ) 20-24 arası 9. ( ) 55-59 arası 3. ( ) 25-29 arası 10. ( ) 60-64 arası 4. ( ) 30-34 arası 11. ( ) 65-69 arası 5. ( ) 35-39 arası 12. ( ) 70-74 arası 6. ( ) 40-44 arası 13. ( ) 75-79 arası 7. ( ) 45-46 arası 14. ( ) 80 ve yukarısı 3. Doğum yerinizi belirtiniz 1. ( ) Köy............... 3. ( ) İlçe.................. 5. ( ) Büyük şehir........................... 2. ( ) Kasaba............... 4. ( ) Şehir.................. 6. ( ) Yurt dışı.............................. 4. Eğitim durumunuz nedir? 1. ( ) Okuma-yazma bilmiyor 6. ( ) İlköğretim mezunu 2. ( ) Yalnız okur- yazar 7. ( ) Lise mezunu 3. ( ) İlkokul mezunu 8. ( ) Lise dengi meslek yüksek okulu mezunu 4. ( ) Ortaokul mezunu 9. ( ) Yüksekokul – üniversite mezunu 5. ( ) Ortaokul dengi meslek okulu mezunu 10. ( ) Lisansüstü 5. Anne-babanızın eğitim durumu nedir? Anne Baba 1. Okuma yazma bilmiyor ( ) ( ) 2. Yalnız okur yazar ( ) ( ) 3. İlkokul mezunu ( ) ( ) 4. Ortaokul mezunu ( ) ( ) 5. Ortagokul dengi meslek okulu mezunu ( ) ( ) 6. İlköğretim mezunu ( ) ( ) 7. Lise muzunu ( ) ( ) 8. Lise dengi meslek yüksekokulu mezunu ( ) ( ) 9. Yüksekokul – üniversite mezunu ( ) ( ) 10. Lisansüstü ( ) ( ) 6. Medeni durumunuz nedir? 1. ( ) Resmi nikahlı evlilik 2. ( ) İmam nikahlı evlilik 3. ( ) Hem imam hem resmi nikahlı evlilik 4. ( ) Boşanmış 5. ( ) Eşi ölmüş 6. ( ) Ayrı yaşıyor 7. Kaç yaşında evlendiniz? 185 1. ( ) 17 ve daha küçük 2. ( ) 20-21 3. ( ) 22-23 4. ( ) 24-25 5. ( ) 26 ve üstü 8. Eşinizle nasıl evlendiniz? 1. ( ) Görüşüp anlaşarak 2. ( ) Görücü usulü ile 3. ( ) Anne-baba baskısı 4. ( ) Kaçırılarak 5. ( ) Zorla kaçırılarak 9. Eşinizle aranızda akrabalık bağı var mı? 1. ( ) Teyze, dayı çocuklarıyız 2. ( ) Hala, dayı çocuklarıyız 3. ( ) Uzak akrabalık bağımız var 4. ( ) Akrabalık bağımız yok 10. Evlenirken aşağıdakilerden hangisi uygulandı? 1. ( ) Başlık parası ödendi 2. ( ) Mihir yapıldı 3. ( ) Başlık ve mihr birlikte yapıldı 4. ( ) Herhangi bir şey yapılmadı 5. ( ) Diğer............................. 11. Eşinizin kaç karısı var? 12. Evlendiğiniz zaman kimlerle oturdunuz? 1. ( ) Erkeğin anne ve / veya babası ile 2. ( ) Kadının anne ve /veya babası 3. ( ) Erkeğin anne-babası ve bekar kardeşleri ile 4. ( ) Kadının anne-babası ve bekar kardeşleri ile 5. ( ) Erkeğin anne-babası, bekar kardeşleri, evli kardeşi ve onun çocukları ile 6. ( ) Kadının anne-babası, bekar kardeşleri, evli kardeşi ve onun çocukları ile 7. ( ) Eşim ve ben 13. Şimdi kimlerle oturuyorsunuz? 1. ( ) Erkeğin anne-babası veya ikisinden biri ile 2. ( ) Kadının anne-babası veya ikisinden biri ile 3. ( ) Sadece eşim ve ben 4. ( ) Eşim, ben ve beekar çocukklarımız ile 5. ( ) Eşim, ben, bekar çocuklarımız, evli çocuklarımız, onların eşi ve çocukları ile 14. Oturduğunuz ev kime ait? 1. ( ) Kendi evimiz 2. ( ) Kira 3. ( ) Akrabaların evi, kira vermiyoruz 4. ( ) Diğer............................. 186 15. Evinizin içinde şu sayacaklarımdan hangileri var? 1. ( ) Mutfak 2. ( ) Banyo 3. ( ) Tuvalet 4. ( ) Su 5. ( ) Elektrik 16. Evinizde aşağıdakilerden hangileri var? 1. ( ) Televizyon 2. ( ) Müzik seti 3. ( ) Buzdolabı 4. ( ) Çamaşır makinesi 5. ( ) Bulaşık makinesi 6. ( ) Elektrik süpürgesi 7. ( ) Fırın 8. ( ) Mikro-dalga fırın 9. ( ) Video 10. ( ) VCD 11. ( ) DVD 12. ( ) Telefon 13. ( ) Cep telefonu 14. ( ) Bilgisayar 15. ( ) Diğer........................ 17. Şu anda oturduğunuz yerden memnun musunuz? 1. ( ) Evet 2. ( ) Hayır 18. Memnun değilseniz nereye yerleşmek istersiniz? ( ) İl ........................ ( ) İlçe...................... ( ) Köy....................... ( ) Semt......................... ( ) Mahalle............................ 19. Niçin oraya taşınmak istiyorsunuz? 1. ( ) Ailevi nedenlerden 2. ( ) Çevreyle anlamadığımız için 3. ( ) Anne-babama yakın olmak için 4. ( ) Akrabalarıma ve hemşehrilerime yakın olmak için 5. ( ) Daha iyi bir mahalleye çıkmak için 6. ( ) Ulaşım güçlüğünden 7. ( ) Konut kirası yüksek oldıuğu için 8. ( ) Kendi evime çıkmak için 9. ( ) Ev sahibi iel anlaşamadığımız için 10. ( ) Diğer......................................... 187 20. Kaç yıldır burada yaşıyorsunuz? 1. ( ) Doğduğumdan beri 2. ( ) 20 yıldır ve daha fazla 3. ( ) 14-11 yıldır 4. ( ) 10-6 yıldır 5. ( ) 5-3 yıldır 6. ( ) 2 yıl ve daha fazla (20.Sorunun ilk şıkkını işaretleyenler için 25.soruya geçilecek) 21. a. Bu köye niçin geldiniz? 1. ( ) İş bulmak için 2. ( ) Çocukların eğitimi için 3. ( ) Daha iyi yaşam koşulları için 4. ( ) Medeni hal nedeniyle 5. ( ) Can ve mal güvenliği için 6. ( ) Akraba ve yakınlarım olduğu için 7. ( ) Diğer....................... b. Nereden geldiniz? 1. ( ) Köyden...................................... 2. ( ) Kasabadan.................................. 3. ( ) Bir başka ilçeden.................................... 4. ( ) Şehirden.................................................. 22. Göç etme kararını nasıl verdiniz? 1. ( ) Akrabalara danıştım 2. ( ) Aileme danıştım 3. ( ) Kendim karar verdim 4. ( ) Diğer 23. Buraya yerleşmek için kiminle geldiniz? 1. ( ) Tek başıma 2. ( ) Ailemle 3. ( ) Akrabalatımla 4. ( ) Hemşehrilerimle 5. ( ) Arkadaş ve tanıdıklarla 6. ( ) Diğer 24. Sizden önce buraya göç etmiş akrabanız, hemşehriniz ya da tanıdıklarınız var mıydı? Hayır Evet 1. Akraba ( ) ( ) 2. Hemşehri ( ) ( ) 3. Tanıdık, arkadaş ( ) ( ) 25. Burada kalmayı düşünüyor musunuz? 188 1. ( ) Evet 2. ( ) Hayır 2. ( ) Duruma bağlı............................................................ 26. Cevabınız evet ise nedenini belirtiniz. 1. ( ) İyi bir işim olduğu için 2. ( ) Toprağımız olduğu için 3. ( ) Çocukların eğitimi için 4. ( ) Sosyal çevreme alıştığım için 5. ( ) Diğer........................................................ 27. Cevabınız hayır ise nedenini belirtiniz. 1. ( ) İş bulamadım 2. ( ) Hayat çok pahalı 3. ( ) Çocukların eğitimi için 4. ( ) Burdaki yaşam tarzına alışamadım 5. ( ) Diğer 28. Aile içindeki yerinizi nasıl tanımlarsınız? 1. ( ) Aile reisi 2. ( ) Baba yanında evli 3. ( ) Aile yanında dul 4. ( ) Evin hanımı 29. Eşiniz, varsa çocuklarınızın yaşı, öğrenim durumu, ve işinizi belirtiniz. Yaşı Öğrenim Durumu İşi 1. ( ) Eşi 2. ( ) Çocuk 3. ( ) Çocuk 4. ( ) Çocuk 30. Aile üyelerinden çalışabilecek durumda olup da işsiz olan var mı? 1. ( ) Evet 2. ( ) hayır 31. Eğer varsa bu kişinin ne tür bir iş aradığını belirtiniz. 1. ( ) Memur 2. ( ) Nitelikli işçi 3. ( ) Niteliksiz işçi 4. ( ) Serbest meslek 5. ( ) Uzmanlık gerektiren meslek 32. Temel uğraşınız dışında gelir elde ettiğiniz kaynak varsa belirtiniz. 1. ( ) Yok 2. ( ) Ticaret 3. ( ) Gayrı menkul 4. ( ) Maaş-ücret 5. ( )Faiz 6. ( ) Diğer.......................... 33. Hanenize giren toplam yıllık gelir ne kadardır? 1. ( ) 2 milyardan az 189 2. ( ) 2-4 milyar arası 3. ( ) 5-7 milyar arası 4. ( ) 8-10 milyar arası 5. ( ) 10 milyar ve üstü 34. Türkiye’deki ve Umurbey’deki diğer ailelerle karşılaştırdığınızda ailenizin gelir durumunu nasıl görüyorsunuz? 1. ( ) Çok iyi 2. ( ) İyi 3. ( ) Orta 4. ( ) Kötü 5. ( ) Çok kötü 35. Kazandığınız parayı nasıl değerlendirirsiniz? 1. ( ) Çocukların eğitimine harcarım 2. ( ) Evin ihtiyaçlarına harcarım 3. ( ) Kendi ihtiyaçlarıma harcarım 4. ( ) Aile ve akrabalarıma yardım ederim 5. ( ) Eşime veririm 6. ( ) Tasarruf ederim 7. ( ) Yatırım yaparım 8. ( ) Diğer....................................................... 36. Tasarruflarınızı nasıl değerlendirirsiniz? 1. ( ) Altın alarak 2. ( ) Bankaya yatırarak 3. ( ) Tahvil alarak 4. ( ) Gayri menkul alarak 5. ( ) Hayvan alarak 6. ( ) Tarım aleti alarak 7. ( ) Döviz alarak 8. ( ) Diğer................. 37. Sahip olduğunuz toprak kaç dönüm ve kaç parçadır? 1. ( ) Toplam sahip olduğu 2. ( ) Kendi işlediği 3. ( ) Kiraya verdiği 4. ( ) Ortakçıya verdiği 5. ( ) Hiç işlenmeyen 6. ( ) Bilmiyorum 38. Yoğun olarak katıldığınız tarımsal etkinlikler hangileridir? 1. ( ) Ürün toplama/hasat 2. ( ) Tohum temizleme 3. ( ) Çapalama 4. ( ) Taşıma ve depolama 5. ( ) Ekim-dikim 6. ( ) Sulama-bakım 190 7. ( ) Hayvan gütme 8. ( ) Pazarlama ve pazarda satış 39. Toprağınızı işlerken işgücünü nereden temin ediyorsunuz? 1. ( ) Aile bireylerinden 2. ( ) Ücretli işçi Ücret.................... Sayı................... Çalışma Süresi.................... 40. Topraklarınızın tapusu kimin üzerindedir? 1. ( ) Kendi üzerimde 2. ( ) Babamın 3. ( ) Annemin 4. ( ) Eşimin 5. ( ) Oğlumun 6. ( ) Kardeşimin 7. ( ) Diğer................ 41. Aşağıdaki tarımsal araç ve girdilerden hangilerine sahipsiniz? 1. ( ) Traktör 2. ( ) Pulluk 3. ( ) Biçer döver 4. ( ) Tahıl Mibzeri 5. ( ) Pamuk Mibzeri 6. ( ) Batöz 7. ( ) Çapa makinesi 8. ( ) Artezyen Kuyu 9. ( ) Diğer......................... 42. Tarımda karşılaştığınız en önemli sorun nedir? 1. ( ) Toprak yetersizliği 2. ( ) Tarımsal araç gereç eksikliği 3. ( ) Su yetersizliği 4. ( ) Gübre yetersizliği 5. ( ) Teknik bilgi 6. ( ) İlaç temini 7. ( ) Tohum temini 8. ( ) Depolama 9. ( ) Kredi 10. ( ) Pazarlama 11. ( ) Nakliye 12. ( ) İşgücü eksikliği 13. ( ) Diğer............ 43. Ne kadar süredir zeytincilik yapıyorsunuz? 1. ( )5 yıldan az 2. ( )5-10 yıldır 3. ( )10-15 yıldır 4. ( )15-20 yıldır 5. ( )20 yıldan fazla 191 44. Zeytincilikle uğraşmada kimlerden teşvik gördünüz? 1. ( )Teşvik görmedim 2. ( )Ailemden 3. ( )Akraba, tanıdık ve arkadaşlardan 4. ( )Devletten 5. ( )Diğer.................... 45. Sahip olduğunuz zeytinliğin dönümünü , miktarını size verilen ağaç miktarını, ürünü sattığınız yeri ve yıllık ortalama olarak elde ettiğiniz geliri belirtiniz? 1. ( )Dönümü 2. ( )Miktarı 3. ( )Ağaç miktarı 4. ( )Satılan Yer 5. ( )Tapusu 6. ( )Yıllık Gelir 7. ( )Bilmiyorum 46. Zeytincilik konusunda bilgilendirildiniz mi? 1. ( ) Evet 2. ( ) Hayır 47. Evet ise zeytincilikle ilgil bilgileri kimden/nereden aldınız ya da alıyorsunuz? 1. ( )Tarım İl Müdürlüğü Ziraat Mühendislerinden 2. ( )Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü Ziraat Mühendislerinden 3. ( )Üniversitelerden - Yüksekokullardan 4. ( )Ziraat Fakültesi Zeytincilik Araştırma İstasyonundan 5. ( )Tecrübeli Çiftçilerden 6. ( )Özel firmalardaki mühendislerden 7. ( )Diğer...................... 48. Bugüne kadar görmediğiniz/duymadığınız üretim metotlarını size öğretseler davranışınız ne olurdu? 1. ( )Konu komşuya bakarım 2. ( )Atadan anadan gördüğüme bakarım 3. ( )Benimsemesem de uyarım 4. ( )Yeniliğe uyarım 5. ( )Önce denenmesini beklerim 6. ( )Diğer..................... 49. Aşağıdaki yiyeceklerden hangileri sizin evde yapılır? 1. ( )Domates-biber salçası 2. ( )Reçel 3. ( )Bulgur 4. ( )Erişte 5. ( )Pekmez 6. ( )Sebze kurusu 7. ( )Meyve kurusu 8. ( )Kavurma 9. ( )Sirke 10. ( )Tarhana 11. ( )Peynir 12. ( )Ekmek 13. ( )Yoğurt 14. ( )Tereyağ 192 15. ( )Turşu 16. ( )Sucuk Pestil 50. Yaşadığınız yerde bir kooperatif bünyesinde örgütlenerek üretimde bulunma ve pazarlama yapma imkanı var mı? 1. ( ) Evet 2. ( ) Hayır 51. Kaç çocuğunuz var? Kız Erkek 1. Bir çocuk ( ) ( ) 2. İki çocuk ( ) ( ) 3. Üç çocuk ( ) ( ) 4. Dört çocuk ( ) ( ) 5. Beş çocuk ( ) ( ) 52. Çocuklarınızın yetiştirilmesinde sert ve disiplinli mi, yoksa yumuşak ve hoşgörülü mü davrandınız? 1. ( )Sert ve disiplinli 2. ( )Yumuşak ve hoşgörülü 3. ( )Duruma göre değişir 4. ( )Fikrim yok 53. Çocuğun yetiştirilip büyütülmesinde kim daha etkilidir? 1. ( )Anne 2. ( )Baba 3. ( )Bazen anne bazen baba 4. ( )Hem anne hem baba 5. ( )Aile büyükleri 6. ( )Anne, baba ve aile büyükleri 54. Çocuğunuzda en çok hangi özellikleri görmek istersiniz? 1. ( )Saygılı olmalı 2. ( )Dürüst olmalı 3. ( )Kendisiyle ilgili konularda bağımsız karar almalı 4. ( )Sebatlı, azimli olmalı 5. ( )Dindar olmalı 6. ( )Hepsi 7. 55. Çocukların okutulmasında (okula gitmesinde) kim daha etkilidir? 1. ( )Çocuğun kendi isteği 2. ( )Anne 3. ( )Baba 4. ( )Anne-baba beraberce 5. ( )Aile üyelerinin hepsi 56. Kız çocuklarının okutulması konusunda ne düşünüyorsunuz? 1. ( )Mutlaka okutulmalıdır 2. ( )İlköğretimden sonra okutulmamalı 3. ( )İlköğretimden sonra Kur’an kursuna gitmeli 4. ( )İlköğretimden sonra dikiş-nakış kıursuna gitmeli 193 5. ( )Kendisine bırakılmalı 57. Erkek çocuklarının okutulması konusunda ne düşünüyorsunuz? 1. ( )Mutlaka okutulmalı 2. ( )İlköğretimden sonra okutulmamalı 3. ( )Meslek lisesini bitirmeli 4. ( )İmam hatip lisesini bitirmeli 5. ( )İlköğretimden sonra Kur’an kursuna gitmeli 6. ( )Kendisine bırakılmalı 58. Çocuğun meslek seçiminde daha çok kim etkilidir? 1. ( )Anne 2. ( )Baba 3. ( )Bazen anne, bazen baba 4. ( )Anne-baba beraberce 5. ( )Çocuğun kendi isteği 6. ( )Öğretmeni 59. Çocuklarınızın hangi meslekten olmasını istersiniz? 1. ( )Çiftçi 2. ( )Öğretmen 3. ( )Doktor 4. ( )Mühendis 5. ( )Yönetici 6. ( )Hukukçu 7. ( )Politikacı 8. ( )Subay 9. ( )Polis 10. ( )Kendi isteğine bırakırım 11. ( )Çalışmasını istemiyorum 12. ( )Diğer...................... 60. Hayatta başarılı olmak ve yükselebilmek için aşağıdakilerden hangileri gereklidir? 1. ( )Akıl, yetenek 2. ( )Çalışkanlık, sebat 3. ( )Para, servet 4. ( )Eğitim 5. ( )Şans, kader 6. ( )Kayrılma 7. ( )Namuslu olmak 8. ( )Diğer........................... 61. Kız ve erkek çocuklarınızın evlenmesi halinde onları yanınız amı almak istersiniz, yoksa ayrı bir ev açmalarını mı tercih edersiniz? Kız Erkek 1. Yanıma almak isterim ( ) ( ) 2. Geçici bir süre kalabilirler ( ) ( ) 3. Ayrı yaşamalarını tercih ederim ( ) ( ) 62. Çocuklarınızın eşlerini seçerken özellikle hangi noktalarına dikkat edersiniz? 194 Kız Erkek 1. Akraba olmasına ( ) ( ) 2. Hemşehri olmasına ( ) ( ) 3. Aynı semtten olmasına ( ) ( ) 4. Tahsilli olmasına ( ) ( ) 5. Ahlaklı olmasına ( ) ( ) 6. Kentli olmasına ( ) ( ) 7. Ekonomik durumunun yerinde olmasına ( ) ( ) 8. Karışmam kendisine bırakırım ( ) ( ) 63. Evlenmiş oğlunuz varsa eşini tercih ederken neye dikkat ettiğinizi belirtiniz. 1. ( )Anne- babanın görüşleri 2. ( )Kendi kararı 3. ( )Diğer........................................... 64. Çocuklarınızla ilişkileriniz nasıldır? 1. ( )Soğuk ve mesafeli 2. ( )Baba aracılığıyla anne ile ilişkili kurulur 3. ( )Anne aracılığıyla baba iel ilişki kurulur 4. ( )Arkadaş gibiyiz 5. ( )Sık sık tartışırız 6. ( )Hiç konuşmayız 65. Bir anne ve baba olarak çocuklarınıznı ileride yaşlılık güvencesi olduğunu düşünüyor musunuz? 1. ( )Evet 2. ( )Hayır 3. ( )Fikrim yok 66. Yaşlılığınızda sizinle kimin ilgileneceğiniz düşünüyorsunuz? 1. ( )Kızım ve damadım 2. ( )Oğlum ve gelinim 3. ( )Kardeşlerim 4. ( )Torunlarım 5. ( )Diğer:........................... 67. Sizce ailede otorite ev salahiyet kimde toplanır? 1. ( )Babada 2. ( )Annede 3. ( )Anne ve babada 4. ( )Yaşlı kimsede 5. ( )Diğer................... 68. Aşağıdaki konularda evinizde kim karar verir? Kadın Erkek Birlikte Aile büyükleri 1. Mutfak harcamaları ( ) ( ) ( ) ( ) 2. Giyim-kuşam tercihi ( ) ( ) ( ) ( ) 195 3. Ev eşyası tecihi ( ) ( ) ( ) ( ) 4. Erekeğin çalışma yaşamı ( ) ( ) ( ) ( ) 5. Kadının çalışma yaşamı ( ) ( ) ( ) ( ) 6. Doğum kontrolü ve çocuk sayısı ( ) ( ) ( ) ( ) 7. Çocukların terbiyesi ve eğitimi ( ) ( ) ( ) ( ) 8. Ev işleri ( ) ( ) ( ) ( ) 9. Eve misafir çağırma ( ) ( ) ( ) ( ) 10. Tatil ve gezmeler ( ) ( ) ( ) ( ) 11. Kadının siyasal seçimi ( ) ( ) ( ) ( ) 12. Erekeğin siyasal seçimi ( ) ( ) ( ) ( ) 69. Kadınların çalışması hakkında ne düşünüyorsunuz? 1. ( ) Doğru buluyorum 2. ( ) Doğru bulmuyorum 3. ( ) Mecbur olursa doğru bulurum 4. ( ) Fikrim yok 70. Önemli bir karar verirken önce kime dınışırsınız? 1. ( )Kimseye danışmam, bildiğimi yaparım 2. ( )Anne ve/veya babama danışırım 3. ( )Eşime danışırım 4. ( )Arkadaşlarıma ve /veya komşularıma danışırım 5. ( )Çocuklarıma danışırım 6. ( )Aile üyelerine danışırım 71. Sizce aile açısından erkeğin en önemli görevleri nelerdir? (üç tanesini işaretleyiniz) 1. ( )Ailenin geçimini sağlamak 2. ( )Ailenin son kararlarını vermek 3. ( )Ailedeki kadın ve kızların davranışlarını denetlemek 4. ( )Çocukların eğitimi ile ilgili kararlar vermek 5. ( )Çocukları terbiye etmek 6. ( )Ailedeki işbölümünü belirlemek 7. ( )Aileyi temsil etmek 8. ( )Diğer 72. Sizce aile açısından kadının en önemli görevleri nelerdir? (üç tanesini işaretleyiniz) 1. ( )Ev işleri yapmak 2. ( )Çocukları yetiştirmek, terbiye etmek 3. ( )Eşine, çocuklarına bakmak 4. ( )Eşine, çocuklarına manevi mdetek olmak 196 5. ( )Aile içi uyum ve huzur sağlamak 6. ( )Ailenin sosyal ilişkilerini düzenlemek 7. ( )Aileyi temsil etmek 8. ( )Aile bütçesini ayarlamak 73. Eşinizle ilişkiniz nasıldır? 1. ( )İyi geçiniriz 2. ( )Ara sıra tartışırız 3. ( )Sık sık kavga ederiz 4. ( )Birbirimize karışmayız 5. ( )Diğer................. 74. Siz ya da ailenizden biri boşandı mı? 1. ( )Ailemden biri boşandı 2. ( )Kendim boşandım 3. ( )Hayır 75. Eğer siz boşandıysanız nedenini belirtir misiniz? 1. ( )Eşler arası geçimsizlik 2. ( )Aileler arası geçimsizlik 3. ( )Geçim sıkıntısı 4. ( )Hastalık 5. ( )Suçluluk 6. ( )Eşlerden birinin uygunsuz davranışı 76. Medeni kanunda yapılan son düzenlemeler hakkında ne düşünüyorsunuz? ( )Bilgim yok ( )Evlilik ilişkisine kadın-erkek eşitliği getirmektedir ( )Evlilikte kadının hakkını korumaktadır ( )Yapılan düzenlemeleri gerekli bulmuyorum 77. Geleceğe ilişkin beklentileriniz neler? 1. ( )Eşim ve çocukklarımla mutlu, sağlıklı yaşamak 2. ( )Maddi durumumu iyileştirmek 3. ( )Çocuklarımı okutmak 4. ( )Çocuklarımı evlendirmek 5. ( )Çocuklarıma maddi yardımda bulunmak 6. ( )Çocuklarıma dükkan, işyeri açmak 7. ( )Sağlıklı bir şekilde emekli olmak ya da işimden ayrılmak 8. ( )Emekli olup bir işyeri açmak 9. ( )İleride ne olacağımızı kestirmek güç, Allah bilir 10. ( )Kendime ait hiç bir şey istemiyorum,çocuklarım mutlu olsun 11. ( )Diğer.......................... 78. Gündelik ev ihtiyaçları, çocuk bakımı, olağan bazı güçlükler karşısında komşularınızdan yardım görürü müsünüz? ( )Evet ( )Hayır ( )Bazen 79. Borç ve benzeri ihtiyaçlarda kimlere ya da nerelere başvurursunuz? 197 ( )Akraba ( )Hemşehri ( )Komşular ( )İş arkadaşları ( )Esnaf, tüccar ( )Banka ve diğere kredi kurumları ( )Hiç kimse ( )Diğer............. 80. Herhangi bir doğum kontrol yöntemi uyguluyor musunuz? 1. ( ) Evet 2. ( ) Hayır 81. Çocuğunuz nerede doğdu? 1. ( ) Hastahanede 2. ( ) Evde 3. ( ) Hem evde-hem hastahanede 82. Hangi ibadetleri yerine getiriyorsunuz? 1. Namaz: a. ( )Günde beş vakit b. ( )Ara sıra c. ( )Sadece Cuma namazları d. ( )Sadece Bayram namazları e. ( )Kılmam f. ( )Diğer 2. Oruç: a. ( ) Ramazan da dahil üç ayların tamamı b. ( ) Ramazan’ın tamamı c. ( )Ramazan ayında kısmen d. ( )Sadece adak oruçları e. ( )Oruç tutmam 3. Kurban a. ( )Her Kurban Bayramı b. ( )Maddi durumuma bağlı c. ( )Ara sıra d. ( )Sadece adak olarak e. ( )Kurban kesmem 83. Çocuğunuzu Kur’an kursuna gönderir misiniz? 1. ( )Evet 2.( )Hayır 3. ( )Diğer…………………… 84. Cevabınız hayırsa niçin? 1.( )Gerekli görmüyorum 2.( )Dini ilgileri evde öğretiyoruz 3.( )Çevrede Kur’an kursu yok 4.( )Diğer…………………. 85. Anne ve babanızın yaşama tarzını/biçimini nasıl değerlendirirsiniz? 1. ( )Geleneksel 2. ( ) Modern 3. ( ) Bazı yörelerden geleneksel bazı yönlerden modern 4. ( ) Diğer 198 86. Kendi yaşam tarzınızı nasıl değerlendirirsiniz? 1. ( )Geleneksel 2. ( ) Modern 3. ( ) Bazı yörelerden geleneksel bazı yönlerden modern 4. ( ) Diğer 87. Çocuklarınızın yaşam tarzınızı nasıl değerlendirirsiniz? 1. ( )Geleneksel 2. ( ) Modern 3. ( ) Bazı yörelerden geleneksel bazı yönlerden modern 4. ( ) Diğer 88: Yaşam tarzlarınızın anne-babanızla çatıştığını düşünüyor musunuz? 1. ( )Evet 2. ( ) Hayır 89. Yaşam tarzınızın çocuklarınızla çatıştığınızı düşünüyor musunuz? 1. ( ) Evet 2. ( ) Hayır 90. Gelenek ve göreneklere bakışınızı nasıl değerlendirirdiniz? 1. ( ) Gelenek ve göreneklerimize bağlıyım 2. ( ) Gelenek ve göreneklerimize kısmen bağlıyım 3. ( ) Gelenek ve göreneklerimize bağlı değilim 91. Gelenek ve göreneklerinizi bakışınız anne-babanızla çatışıyor mu? 1. ( ) Evet 2. ( ) Hayır 92. Gelenek ve göreneklerinizi bakışınız çocuklarınızla çatışıyor mu? 1. ( ) Evet 2. ( ) Hayır 199 ÖZGEÇMĠġ Doğum Yeri ve Yılı: Ġ s t anbul 30.06.1985 Öğr.Gördüğü BaĢlama Yılı Bitirme Yılı Kurum Adı Kurumlar: Lise 1 9 96 2003 Nilüfer Milli Piyango Anadolu Lisesi Lisans: 2003 2007 Hacettepe Üniversitesi Önlisans: 2005 2 0 0 8 Anadolu Üniversitesi Yüksek Lisans: 2 007 - U l udağ Üniversitesi Medeni Durum: E vli Bildiği Yabancı Diller ve Ġngilizce (Ġleri Seviye) Düzeyi: Ġtalyanca (BaĢlangıç Seviyesi) ÇalıĢtığı Kurum (lar): B a Ģlama ve Ayrılma ÇalıĢılan Kurumun Adı Tarihleri 2009 - Kocaeli BüyükĢehir Belediyesi 1. AB DıĢ ĠliĢkiler ġube Müdürlüğü 2008 2009 Kocaeli Kent Konseyi 2. YurtdıĢı Görevleri : 1. Kocaeli BüyükĢehir Belediyesi ve Doğu Marmara Abigem Ortaklığında yürütülen Export2Europe projesi kapsamında B2 Fair Firma EĢleĢtirme Etkinliği, Lüksemburg 2. Merkezi Finans Ġhale Birimi Kültür ve Sanat, Sivil Toplum Diyaloğu hibesi için proje yazmak üzere Kassel, Almanya. 3. Engellilere EĢit ĠĢ Fırsatları Ġçin DanıĢmanlık Ağı projesi kapsamında uluslarası koordinasyon toplantıları. 200 Kullandığı Burslar : Kredi Yurtlar Kurumu Harç Kredisi Kredi Yurtlar Kurumu Öğrenim Kredisi Yurt Ġçi ve Yurt DıĢında katıldığı Projeler : Uluslar arası Projeler 1 . “ L i b r a r y Of My Dreams” LLP-Grundtvig Öğrenme Ortaklıkları Projesi, Proje Koordinatörü 2. “M-NET EOP” Leonardo Da Vinci Yenilik Transferi Projesi, Proje Koordinatörü 3. Gençlik Projeleri, Kültürlerarası EtkileĢim, Katılımcı Ulusal Projeler 1. Bilenler Bilmeyenlere Bilgisayar Öğretiyor, Katılımcı Bölgesel Projeler 1. “PaylaĢmak Güzeldir, Askıda Ekmek”, Asistan 21.08.2010 H. Zeynep YURTOGLU TETIK 201